article
stringlengths
7.34k
10k
) anlamıyla da Algonkin halkları ve dillerini belirtir. Algonkin teriminin Malisetçe "elakómkwik" ( «they are our relatives/allies») kelimesinden geldiği iddia edilir. Omaha, Nebraska Omaha ABD'nin orta-batı bölgesinde Nebraska eyâletindeki bir kenttir. Şehir Missouri Nehri sahilinde konumlanmış olup bu nehre katılan "Platte Nehri" ağzının 30 km kuzeyindedir. Omaha komşu olan Council Bluffs, İowa şehrinde yaşayan zengin arazi spekülatörleri tarafından 1854'de Missouri Nehrinin batısında kuruldu. Council Bluffs şehrinden bu yeni yerleşkeye geçiş Missouri Nehri üzerinde bulunan "Lone Tree Ferry" adlı atlı araba taşıyan feri ile geçiş mevkinden olmaktaydı. Bunun için Omaha "Batı'ya Kapı" takma adını aldı. 19. yüzyılda Omaha'nın ABD içindeki merkezi konumu şehrin önce bir araba yolu ve sonra bir demiryolu merkezi olmasına yol açtı. 19. yüzyıl boyunca Omaha'nın ekonomisinde taşımacılık, demiryolları, toptan ticaret ve bira üretimi önemli rol oymadı. 20. yüzyılda Omaha'da bulunan "Omaha Stockyards" büyükbaş hayvan pazarları ve et sanayi ile şehir ABD'nin Chicago'dan en önemli etçilik merkezi oldu. Günümüzde de Omaha önemli ekonomi merkezi olmayı korumaktadır. ABD'de en büyük firmalar listesi olan Fortune 500 şirketler listesinde bulunan 5 şirketin merkezliğini yapmaktadır. Bunlar "ConAgra Foods", "Union Pacific Corporation", "Mütual of Omaha", "Peter Kiewit and Sons, Inc." ve "Berkshire Hathaway"'dir. Omaha'da karasal iklim hakimdir. Kışlar soğuk olup ortalama ısı -6.1 °C olur. Yazlar kuru ve nispeten sicak geçer; ortalama ısı Temmuz'da 24.9 °C olarak kaydedilmiştir. Yıllık ortalama yağış 758.4 mm olarak gözümlenmiştir. Şehir sınırları içinde nüfus (2010 Nüfus Sayımı itibarıyla) 408,958 kişidir. Boylece nüfus bakimindan ABD'nin 42. buyuk sehri olmaktadir. Şehir "Omaha-Council Bluffs metropoliten bölgesi"'nin en onemli merkezi olup bu bolge Omaha'dan gecen Missouri Nehri'nin karsi sahilinde bulunan Council Bluffs, Iowa kentini de içine alir. Omaha-Council Bluffs Metropoliten Bölgesi nüfusu 885,350 kişi olmaktadir. Boylece ABD'de metropoliten sehirsel bolgeler nüfus buyukluk sirasinda 60. gelmektedir. Omaha Şehri'nin şu kentlerle kardeş şehir bağlantılari bulunur: Omahalar Omaha Nebraska'nin bozkırlarında yaşayan bir Kızılderili kabilesi. Ova Kızılderilileri kültür grubuna dahildirler. Omahalar Sioux'lar ile akraba diller konuşmalarına rağmen hiç Sioux'larla birlik olmamışlar ve hatta onlarla sık sık savaşmışlardır. Omahaların eski memleketi St. Louis civarındaki Missisippi kıyıları olarak bilinir. Sonradan Nebraska'ya göç etmişler, ve buradaki topraklarını 1830, 1836 ve 1854 yıllarında imzalanan kontratlar ile ABD'ye vermişler ve Vinnebago kabilesi ile birlikte Nebraska'nın kuzeyinde bir Rezervasyona yerleştirilmişler. Komançiler Komançiler (Komançice tekil "Nʉmʉ", çoğul "Nʉmʉnʉʉ" «crawling on belly like a snake» ; İngilizce "Comanche") Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayan yerli Amerikalı bir gruptur. Anavatanları Comancheria olarak bilinen ve günümüz New Mexicosu'nun doğusu, güney Kolorado, güney Kansas, Oklahoma'nın tamamı ve kuzey ve güney Teksas'ın büyük bölümünü kaplayan topraklardır. Comancheler'in sayısının bir zamanlar 20.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bugün ise Comanche Ulusu 10.000 üyeden oluşmaktadır. Günümüzde 5.000 civarında Comanche Oklahoma'da (özellikle Lawton çevresinde), geri kalanlarsa Teksas, Kalifornia ve New Mexico'da yaşamaktadır. Ova Kızılderilileri kültür grubuna dahildirler. "Comanche" adı Utece "kɨmmantsi" («enemy, stranger») kelimesinden gelir. Comancheler bazen Shoshone dilinin bir lehçesi olarak da sınıflandırılan bir Uto-Aztek dili konuşurlar. Kiyovalar Kiyovalar (kai-gwa: "ilk insanlar") Oklahoma'da yaşayan bir kızılderili kabilesi. Bir efsaneye göre Yellowstone Irmağı bölgesinden gelmişlerdir. 18'ncı yüzyılda ellerine atlar geçmesi ile, bozkırlara açılıp bizon avlamaya başlamışlardır. Bu dönemde hem Ova Apaçileri (Na-Dene dilli Kiyova Apaçileri) hem de eski düşmanları olan Komançilerle birleşmişlerdir. Kiowa-Tano dil öbeği içerisinde yer alırlar. ABD hakimiyeti altına girmemek için en çetin mücadeleyi veren ve ABD devletini en son tanıyan kabilelerden biridir. Koni şeklinde deri çadırlarda yaşarlardı. Genellikle tarımla değil, hayvan avlama (özellikle bizon) işi ile uğraşırlardı. Kuzey Amerika kızılderilileri içerisindeki en savaşçı kabilelerdendi. Her altı ayda bir kendileri için önem arz eden olayları, gelişmeleri deri üzerine resmederek ölümsüzleştirirlerdi. Ponkalar Ponkalar, Oklahoma ve Nebraska'da yaşayan bir Kızılderili kabilesi. Kendileri gibi Siyu dillerinden lehçeleri konuşan Omaha, Osage ve Kansa kabileleri ile yakın akrabadırlar. Ova Kızılderilileri kültür grubuna dahildirler. Dinelen Ayı Dinelen Ayı (yerli dilinde Maⁿchú-Naⁿzhíⁿ; İngilizce Standing Bear) (1834-1908), Kızılderili kabilelerinden Ponkaların şefidir. 1875 yılında, Ponca kabilesi ve bazı kabileler, ABD hükümetince bir dizi anlaşma ile yaşadıkları Nebraska'dan Oklahoma'ya yerleştirilmek istendi. Kabile şefleri önce anlaşmayı imzalasa da sonra hatalı tercüme olduğu ve anlaşmayı yanlış anladıkları gerekçesiyle düzenlemeyi kabul etmedi. Kızılderili şefleri anlaşmanın Oklahoma değil, Nebraska'daki bölgesine olduğunu sanarak antlaşmaya varmışlardı. Ancak ABD ordusunun baskısıyla 1878 yılında Ponca kabilesi Oklahoma'ya hareket etti. Açlıktan, sefaletten ve hastalıktan ölen birçok Kızılderilinin içinde Dinelen Ayı'nın büyük oğlu Ayı Kalkanı da (Bear Shield) bulunmaktaydı. Dinelen Ayı, oğluna onu vatanı olan Niobrara Nehri Vadisi'ne defnedeceğine dair söz verdi. Bu söz üzerine 65 kişiyle birlikte kuzeye doğru ilerlemeyi bıraktı. Nebraska'ya doğru devam eden Dinelen Ayı ve yoldaşlarını Omaha Rezervasyonu'nda yakınları karşıladı. Nebraska'ya varmalarından kısa bir süre sonra hükümet harekete geçti. Kızılderili İşleri Bürosu'ndan General 'un emriyle, Tuğgeneral tarafından rezervasyonu terkederken Dinelen Ayı ve diğerleri tutuklandı ve 'ya götürüldü. Yerli bölgesine geri dönmeleri emredilmesine rağmen, Crook; yolculuk için yerlilerin dinlenip, yeniden güç kazanabilmeleri için emrin uygulanmasını geciktirdi. Crook, Ponca kabilesinin hikayesini gazeteci 'a anlattı ve 'da geniş olarak yayınlanmasını sağladı. Dinelen Ayı, Nisan 1879 yılında Omaha'da Birleşik Devletler Bölge Mahkemesi'nde dava açtı. Davada kendisinin ve tüm Kızılderilerinin hukuki manada "kişi" olduklarını ve Habeas corpus haklarının "(kısaca; mahkeme kararı olmaksızın tutuklama yapılamayacağı hakkı)" olması gerektiğini savundu. Davada kendisine tercümanlık yaptı. Tuğgeneral Crook resmi davalı olarak belirlendi, çünkü hukuken Ponca kabilesinin fertlerini elinde tutan kişiydi. 12 Mayıs 1879 tarihinde hakim Kızılderililerin hukuki manada "kişi" oldukları ve Habeas corpus hakkına sahip oldukları kararına varıldığını açıkladı. Aynı zamanda Ponca fertlerinin tutuklanması ve esaret altına alınmasında Federal Hükümetin hukuki bir temel gösteremediğini belirtti. Dinelen Ayı ve yanındakiler bu kararla serbest bırakıldı. Bu dava sonucunda; bazı kabilelerin Niobrara Nehri vadisine geri dönüşleri hakkında Hayes hükümetinin dikkati çekilmiş oldu. Dinelen Ayı, Ekim 1879 ile 1883 yıllarında avukat 'in desteğiyle Kızılderili Hakları konusunda konuşmalar yapmak üzere Birleşik Devletler'in doğusuna seyahatler yaptı. Bu yolculuklarda Tibbles ve LaFlesche aileleri destek oldu. Şair Henry Wadsworth Longfellow gibi dönemin önemli ABD vatandaşlarının desteğini kazandı. Doğu seyahatinden dönüşünde Niobrara'daki eski evine yerleşti. Çiftliğinin yakınına yerleşmesine izin verilen 170 Ponca ile birlikte tarım ile uğraştı. 1908'de ölünce, doğduğu yere bakan bir tepeye defnedildi. Dinelen Ayı, Susette Primeau ile evliydi ve birçok çocukları olmuştu. Dinelen Ayı'nın adı ölümünden uzun yıllar sonra Nebraska Onur Listesi'ne alındı. 2005'te bir okula ve 1998'de inşa edilen Niobrara Nehri üzerindeki bir köprüye adı verilmiştir. Ponca City'de bir heykeli bulunmaktadır. Türkei Kurier Türkei-Kurier, Türkiye ile Almanya arası ekonomik ve sosyal alanda özgün araştırma, bilgi ve haber sağlamaya yönelik bir köprü oluşturmak; ekonomi ve iş çevreleri ile bilateral önem taşıyan tüm sınai ve ticari sektörlere ilişkin özel haber, yorum ve incelemelerle nitelikli enformasyon ihtiyacını karşılarken, Türkçe sayfalarla okurları, Almanya'daki ticari imkânlar, Alman ekonomisindeki gelişme, eğilim ve uygulamalar ile Türkiye'ye ilişkin görüş, politika ve yatırım planları konusunda aydınlatmak, almanca sayfalarla okurlara Türkiye ekonomisi, Türkiye pazarı ve ülkelerarası sosyal, kültürel konularda içerik sunarak, her iki ülke arasındaki ekonomik ve sosyal ilişkilerin gelişmesine bağımsız basın organı yapısıyla katkı sağlamak amacıyla 1987 yılında yayın hayatına başlamış olan alanının ilk ve tek gazetesidir. Türkei-Kurier'in Türkçe ve Almanca bölümlerinde yer alan haberler, inceleme ve makaleler her iki ülkenin ekonomik ve sosyal gündeminin ihtiyaç ve taleplerine göre hazırlanmakta olup birbirlerinden farklı içerik taşımaktadır. Gazete Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası (AHK) ile işbirliği kapsamında, oda üyeleri ile Türkiye'de yerleşik, 2000'i aşkın Alman firma yöneticilerine gönderilirken, İstanbul, İzmir, Ankara illeri yanında Ege ile Akdeniz yörelerindeki Türk ve Alman işadamlarının uğrak yerleri oteller ve turistik tesislere de dağıtılmaktadır. Ayrıca, Almanya'daki Ticaret ve Sanayi Odalarına (IHK), Endüstri Merkezi Birliklerine (BDI), Makine Sanayi Birliklerine (VDMA), Federal Kalkınma Teşkilatı Merkezine (DEG), Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği'ne (TÜSİAD) ve TÜSİAD Brüksel ve Berlin Temsilcilikleri'ne, Avrupa-Türk İşadamları Derneği (ATİAD) ile Federal Bakanlıklara, Eyalet Bakanlıklarına, Türkiye ile ticari işbirliğinde bulunan Alman firmalarına dağıtılmakta, Almanya'nın tüm önemli havalimanları, tren istasyonları ve büyük şehir merkez gazete bayilerinde perakende sunulmaktadır. 50 yıllık gazeteci, Anadolu Ajansı'nin ve Hürriyet
ve Tercüman Gazetesi'nin Avrupa ve Almanya temsilciliğini yapmış Erdoğan Olcayto'nun kurucusu ve yayın danışma kurulu üyesi olduğu Türkei-Kurier Gazetesi'nin imtiyaz sahipliği ve yazı işleri müdürlüğü Ekim 2008 itibarıyla EUROTURK Group adına Ömer Sipahioğlu'na geçmiştir. ISI Beş Uygar Kabile Beş Göçmen Kültürüne Uyum Sağlamış Kabile Cherokee, Chickasaw, Choctaw, Creek ve Seminole kabilelerine beyaz insan tarafından verilmiş bir isimdi. Bu kabilelerin beyaz toplumlar arasında "uygar" olarak anılmasının sebebi, bu beş kabilenin plantasyon ve köle sahibi olmak da dahil olmak üzere sömürgecilerin adetlerini benimsemeleri ve genellikle komşularıyla iyi ilişkiler kurmalarıydı. Beş Uyum Sağlayan Kabile, ülkenin diğer bölgelerine -özellikle günümüz Oklahoması'na yerleştirilmelerinden önce Amerika Birleşik Devletleri'nin güneydoğusunda yaşamaktaydı. Bugün özellikle diğer kabilelerden gelen birçok yerli Amerikalı, "Beş Uygar Kabile" yaftasını patronluk taslayıcı ya da ırkçı bulmaktadır. Kendi aralarında kabilelerden konuşurken, bazen düzeltilmiş "Beş Kabile" adı kullanılmaktadır; böylece bu beş kabile dışında kalan diğer yerli Amerikalıların vahşi oldukları iması ortadan kaldırılmaktadır. Beş kabile, Federal hükümet tarafından izin verilmiş yerlilerin yerinin değiştirilmesi operasyonlarıyla birkaç on yıl içerisinde, anavatanları olan Mississippi Nehri'nin doğusundan o zamanlar "Kızılderili Arazisi" denilen, bugünse Oklahoma eyaletinin doğusunu oluşturan topraklara yerleştirilmişlerdir. Bu yer değiştirme operasyonlarının en kötü üne sahip olanı 1838'de gerçekleşen Gözyaşı Patikası'dır. Başkan Martin Van Buren Cherokeeler'le yaptığı -Cherokeeler'in topraklarını batıda onlara verilecek yeni topraklarla değişmesini öngören- tartışmalı New Echota Antlaşması'nı yürürlüğe koyarak kabileyi yer değiştirmeye zorlamıştır. Yaklaşık 4000 Cherokee'nin ölümüne neden olan bu zorunlu göç, Cherokee kabilesinin olayı anmak için kullandığı "Nunna daul Isunyi"—"Ağladığımız Yol"- isimlendirmesinden dolayı diğer kaynaklarda da "Gözyaşı Patikası" olarak geçmektedir. Beş kabile Amerikan İç Savaşı sırasında bölündüler. Choctaw and Chickasaw kabilelerinin büyük kısmı güneyli Konfederasyon devletleri yanında savaşırken; Creek, Seminole ve özellikle Cherokee kuzeyli Birlik'i destekleyenler ve güneyli Konfederasyon'u destekleyenler olarak ikiye ayrıldı. Bu nedenle, Cherokee kendi kabilesi içinde de bir iç savaş yaşadı. Beş kabile Kızılderili Arazisi'ne yerleştirildikten sonra Amerika Birleşik Devletleri hükümeti bu kabilelere, beyazların onların yaşadıkları topraklara yerleşmeyeceklerine dair güvence vermişti. 1893'e kadar tek tük beyaz yerleşimleri dışında bu kurala uyuldu, fakat anılan tarihte hükümet Oklahoma Bölgesi civarındaki Cherokee Yerleşimi'ni dış yerleşime açtı. 1907 yılında Oklahoma Bölgesi ve Kızılderili Arazisi Oklahoma Eyaleti ismi altında birleştirildi. Beş Uygar Kabile'nin bugün o topraklarda önemli bir varlığı söz konusudur. Zahle Türk Şehitliği Zahle Türk Şehitliği, günümüzde Lübnan'ın Bekaa vilayetinin ("muhafaza") merkezi olan ve I. Dünya Savaşı'nda Filistin Cephesi'nde İngiliz ordusuna karşı savaşan Türk/Osmanlı kuvvetlerine lojistik üs işlevi görmüş bulunan Zahle şehri yakınlarında gömülü, sayıları yaklaşık 20 bin olarak tahmin edilen Türk şehitleri için günümüze kadar yapılamamış bir Türk Şehitliği'dir. 25 Eylül 2006 tarihli Cumhuriyet gazetesinin haberine göre, önce 1969'da eski Kara Kuvvetleri Komutanı Muhittin Fisunoğlu'nun Beyrut'ta askeri ataşe olarak bulunduğu sırada, sonra da 1998'de dönemin Beyrut askeri ataşesi Mehmet İlhan Ünver'in görev süresinde, Zahle'de bir Türk Şehitliği'nin inşası için çabalarda bulunulmuş, ancak özellikle Lübnan'daki iç karışıklık ortamı ve Suriye'nin güdümünde olması gibi nedenlerle sonuç alınamamıştır. Habere göre, 1939'da Lübnan'daki Fransız Yüksek Komiserliği'nin onayladığı ve Lübnan Parlamentosu tarafından alınmış bir karara dayalı olarak, o dönemde Türk Hükümeti'ne şehitliğin inşasında kullanılması için bir arazi tahsis edilmiş bulunmaktadır. Pusan Birleşmiş Milletler Kore Savaşı Şehitliği, Güney Kore Güney Kore'nin Pusan kentinde bulunan ve Birleşmiş Milletler tarafından yaptırılmış olan şehitliktir. Kore Savaşı'nda hayatını kaybetmiş askerler BM Çokuluslu Gücü'nün askerleri için yaptırılmıştır. Şehitlik içerisinde Türk askerlerinin yattığı kısıma "Pusan Türk Şehitliği" adı verilmiştir. 14,4 hektarlık bir alanda kurulu olan Kore Savaşı Mezarlığı 18 Ocak 1951'de inşa edilmiştir. Kore Savaşı Mezarlığı'nda 462 Türk şehit, 36 Amerikalı, 117 Hollandalı, 34 Yeni Zelandalı, 281 Avustralyalı, 378 Kanadalı, 44 Fransız, 1 Norveçli, 36 Güney Koreli, 11 Güney Afrikalı, 885 İngiliz ve 15 milliyeti bilinmeyen şehit askerler yatmaktadır.Savaş Mezarlığı'nda, her askerin adını ve milletini belirten yazılı bir taş bulunmaktadır. Riot Grrrl Riot grrrl, 1990'larda gücünün zirvesinde olan ve hâlen alternatif kültürler üzerinde etkisini sürdüren bir indi-punk feminist harekettir. 1990'ların başında ABD'de (Olympia, Washington) özellikle müzik piyasasında var olan erkek egemenliğini kırmak ve kadın müzik gruplarının birbirini desteklemesi için bir ortam oluşturmak amacıyla kadın müzisyenler tarafından başlatılmıştır. Hareketi başlatanlar arasında Kathleen Hanna (Bikini Kill, Julie Ruin, Le Tigre), Jen Smith (Bratmobile, The Quails), Tobi Vail (Bikini Kill, The Go Team, The Frumpies), Allison Wolfe (Bratmobile, Cold Cold Hearts), Erin Smith (Bratmobile, Cold Cold Hearts), Molly Neumann (Bratmobile) gibi isimler yer almaktadır. Hareket, hem erkek müzisyenlerin sayıca çokluğu ve onların sahnedeki üstünlükleri hem de sahne şovlarındaki tipik eril unsurların varlığına tepki göstermekteydi. Hareketin en eski ve tanınmış temsilcilerinden biri ve Bikini Kill ile Le Tigre isimli müzik gruplarının da üyesi olan Kathleen Hanna, metinleri ve röportajlarında feminist isteklere yer vermiştir. Kathleen Hanna, sergi ve galeri ile çalışmalarına başlamış ve Nirvana’nın yardım toplantıları ile desteklenmiştir. Riot-Grrrl Hareketi temaları arasında eşitliğin yanı sıra; kadın ve erkeğin sanatsal anlamda var oluşu, erkek ve kadın sanatçıların özerklikleri ile alternatif ürün ve dağıtım yapıları vardır. Birçok kadın müzik grubu o dönemde ortaya çıkmış; arkadaşlar gruplarının toplantılarında sahne alıp bir sürü kendine özgü fantastik metinler üretmişlerdir. Hareketin temsilcileri; Babes In Toyland, Bikini Kill, Hole, Le Tigre, Bratmobile, Sleater-Kinney, Jack Off Jill, Excuse 17, Mecca Normal, Tribe 8, L7 ve Team Dresch gruplarıdır. Sloganı ise; “Artık Devrim kadını tarzı !” şeklindedir. (“Revolution Girl Style Now!”) Hareketin etkinlikleri arasında çeşitli çalışma atölyelerinin sonunda birçok fanzin çıkarılmıştır. Bu fanzinler arasında hareketle aynı adı taşıyan "Riot Grrrl" de vardır. Riot grrrl, adını Jen Smith'in Allison Wolfe'ye yazdığı bir mektupta geçen "This summer's going to be a girl riot" ("Bu yaz, bir kadın isyanı olacak") cümlesinden almıştır.Kaynak Birçok Riot grrrls’in direnme stratejileri, iletişim gerillacılığı taktikleri ve yöntemleri ile ön plana çıkmaktadır. Bu yolla; “kadınsal” ve “normal” olarak nitelendirilen şeylerin üstünün örtülmesi ya da kayma yoluyla hafızalardan silinmesine çalışılmıştır. Bunların dışında; hareket günümüzde “Kadın Şenlikleri” ile devam ettirilmektedir. Yayla, Bahçelievler Yayla, İstanbul'un Bahçelievler ilçesinin merkezinde bir semt. Bahçelievler metro istasyonundan başlayıp Basınsitesi, Ünverdi, UEFA Meydanı arasındaki alanı kapsar. Yoğun bir iş ve yerleşim merkezi oluşunun yanında Marmara Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Kadir Has Üniversitesi hazırlık bölümü, Anadolu Meslek Yüksek Okulu, Bahçelievler Kültür Merkezi, İstanbul Bahçelievler Lisesi, Adnan Menderes Anadolu Lisesi gibi kültür ve eğitim kurumlarını da barındırmaktadır. Ayrıca bünyesinde Bahçelievler Evlendirme Dairesi'ni ve Bahçelievler posta dağıtım toplama merkez müdürlüğünü (PTT)'de barındırmaktadır. Ateşrengi algler Ateşrengi algler, Pyrrophyta ya da Dinoflagellates Protista aleminin kamçılı, tek hücreli veya koloni halinde yaşayan şubesidir. Fitoplanktonların önemli bir kısmını oluştururlar. Genellikle iki kamçılı, iri çekirdek taşıyan, stigmaya sahip hücreleri vardır. genellikle denizlerde, bazı türleri ise, tatlı ve acı sularda yaşarlar. Ototrof, saprotrof, parazit ya da holozoik beslenirler. Fotosentez ürünleri nişasta, poliglikoller ve katı yağlardır. Eşeysiz ve eşeyli olarak ürerler. Eşeysiz üremede, genellikle hücre boyuna ikiye bölünür. Bazen de ana hücre eğimli bölünerek selüloz çeper bölünme doğrultusunda açılır ve ana hücrenin zırhının aynı kalmasıyla yalnız yavru hücreler bu çeperin yarısı içinde yer alır. Açıkta kalan kısımlar eksik plaklarını tamamlayarak zırhı oluştururlar. Zırh içinde meydana gelen bölünmede ortaya çıkan iki çıplak yavru hücre, çeperi parçalayarak serbest hale geçtiğinde zoospor ödevini görür. Bunlar birer zırh oluşturarak ana hücre şeklini alırlar. Aplonospor ve kist oluşumu da görülmektedir. Eşeyli üremede, izogami ve anizogami görülür. İzogami görülenlerde ana hücre, selüloz çeper içinde bölünerek 4 çıplak izogamet verir. Bunlar, ana hücre çeperinin parçalanmasıyla serbest hale geçer. Bir süre serbest yüzdükten sonra diğer ana hücrelerden gelenlerle birleşip zigot oluştururlar. Mayoz ile 4 haploid hücre oluştururlar. Önceleri çıplak olan hücreler daha sonra kendilerine birer zırh yaparlar. Boynuz otları Boynuz otları (Anthocerotophyta), kara yosunları bölümünün ya da damarsız bitkilerin büyük bir bölümü. Gametofit nesil üzerinde indirgenmiş sporofit nesil bulundururlar. Dünyanın her yerinde yaş ve nemli yerlerde yetişebilen bitkilerdir. Bazı türleri bahçe topraklarında ve ekilmiş alanlarda bulunan küçük tohumlarıyla yetişebilir. Yarı tropikal ve tropikal türler, ("Dendroceros" gibi) ağaç kütükleri üzerinde de bulunabilirler. Boynuz otları, aslında haploid gametofit nesilin gövdesidir. Tallusdak
i her hücre sadece bir kloroplast içerir. Bazı kolonilerde tallusta gelişen bakteriler yüzünden Boynuz otları mavi-yeşil renkte görünürler. Hasan Esat Işık Hasan Esat Işık, (1916, İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu - 2 Temmuz 1989, Ankara, Türkiye Cumhuriyeti), Türk Diplomat ve siyaset adamı. Galatasaray Lisesi ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra girdiği dışişleri bakanlığında çeşitli görevlerde bulundu. 1952 yılında Cenevre'de Avrupa Ofisi Daimi Temsilciliği, 1962 - 1973 yılları arasında Brüksel, Moskova ve Paris Büyükelçiliği görevlerinde bulundu. 1965'te Suat Hayri Ürgüplü hükümetinde TBMM dışından dışişleri bakanı olarak görevlendirildi. Dışişleri'nden ayrıldıktan sonra 1973 ve 1977 seçimlerinde CHP den Bursa Milletvekili seçildi. 26 Ocak 1974'de CHP - MSP koalisyon hükümetinde, 21 Haziran 1977'de CHP azınlık Hükümetinde, 5 Ocak 1978'de 3. Bülent Ecevit Hükümetinde Millî Savunma Bakanı olarak görevlendirildi. 16 Ocak 1979'da Bakanlık görevinden ayrıldı. Aynı zamanda CHP genel sekreter yardımcılığı görevinde bulunan Hasan Esat Işık 12 Eylül 1980 darbesiyle, yeni anayasanın siyasetle uğraşmayı 5 yıl süreyle yasakladığı kişiler arasında yer aldı. Alanya Alanya, Türkiye'nin Akdeniz Bölgesi'deki Antalya iline bağlı bir turizm ilçesidir. Şehir merkezine uzaklığı 154 kilometredir. Türkiye'nin güney sahillerinde bulunan Alanya, 1.598,51 km²'lik bir alana sahiptir ve 2015'te nüfusu ("TUIK Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS)" sistemine gore) 291.643 kişidir. Alanya ilçesi idari olarak Antalya iline bağlıdır, Alanya Belediyesi ve ilçesi de Antalya Büyükşehir Belediyesi sorumluluk alanına girmiştir. Alanya'ya 45 kilometre mesafede bulunan Alanya Gazipaşa Havalimanı 2012 yılında faaliyete geçmiştir. Stratejik konumu bakımından Akdeniz'in kıyı kesimlerinde küçük bir yarımada şeklindedir. Kuzeyinde Toros Dağları uzanır. Alanya tarih boyunca, , Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi imparatorluklar için Akdeniz'de önemli bir kale vazifesi görmüştür. Selçuklu zamanında, I. Alaeddin Keykubad yönetimi altındaki bölge, jeopolitik bir önem kazanmıştır. Şehrin bugünkü sembollerinden Kızıl Kule, tersane ve Alanya Kalesi bu dönemde yapılmıştır. Bölgede Akdeniz ikliminin özellikleri görülmektedir. Kışın ılık ve yazın sıcak geçer. Turizm açısından Türkiye'de yüzde dokuzluk bir paya sahipken Yabancıların Türkiye'de mülk alımında ise yüzde otuzluk bir paya sahiptir. Turizm, özellikle 1958'lerden sonra gelişmeye başlayarak, ilçedeki en etkin iş kolu haline gelmiş ve bu durum bölgede nüfus artışını meydana getirmiştir. Sıcak iklimi sayesinde birçok sportif faaliyet ve kültürel etkinliğe elverişlidir. İlçenin belediye başkanlığını 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde göreve seçilen Adem Murat Yücel yapmaktadır. Şehir, tarih boyunca birçok defa farklı isimlerle adlandırılmıştır. Alanya ismi, Latince ("Coracesium") veya Yunancaya ("Korakesion") Luvi dilinde uç/çıkıntılı şehir anlamına gelen "Korakassa" kelimesinden geçmiştir. Bizans egemenliği altındayken, Yunanca güzel/hoş dağ anlamındaki Kalonoros veya Kalon Oros adı kullanılmıştır. Selçuklular ise şehrin adını, I. Alaeddin Keykubad'ın isminin farklı bir türevi olarak Alâiye'ye (علاعية) çevirmişlerdir. 13 ve 14. yüzyıla gelindiğinde ise İtalyan tüccarlar Candelore veya Cardelloro ismini kullanmışlardır. 1935 yılında Mustafa Kemal Atatürk buraya yaptığı ziyaret ile şehir isminin son halini almıştır. Söylentilere göre, bir hata sonucu telgraftaki "Alâiye" kelimesi "Alanya" şeklinde yazılmıştır. 1933 yılında ise Resmi Gazetede "Alanya" adının kullanılmasıyla bu isim resmilik kazanmıştır. Alanya, Antik çağlarda korsanlara, Bizans döneminde derebeylerine ev sahipliği yapmış ve nihayet Anadolu Selçukluları döneminde de başkentliğe yükselmiş ender güzellikteki tarihi bir şehirdir. Alanya antik çağda Pamfilya ile Kilikya arasında yer almıştır. Herodot'a göre bu bölgenin insanları Truva savaşı sonrası Anadolu'ya dağılan insanların soyundan gelir. Yapılan araştırmalarda (Kadıini Mağarası-1957) ilk yerleşimin günümüzden 20 bin yıl öncesine üst Paleotik Döneme kadar uzandığı anlaşılmıştır. Tarihte bilinen ilk adı Coracesium'dur. MÖ 4. yüzyılda Persler'in istilası altındadır. Daha sonra korsanların barınağı olmuştur. MÖ 139 yılında Seleukos İmparatorluğu kenti istila etmiştir. Ama bundan sonra bile kent korsanların barınağı olmaktan kurtulamamıştır. MÖ 65 yılında Romalı komutan Magnus Pompeius tarafından Roma İmparatorluğu topraklarına katılan şehir, Roma’nın çöküşü ile Bizans döneminde adı da “güzel dağ” anlamında Kalonoros olur. 1204 yılında Haçlı orduları'nın İstanbul'da Latin İmparatorluğu'nu kurması üzerine Anadolu'da bir otorite boşluğu doğmuştur. Bir derebeyi olan Kyr Vart, Kilikya Ermeni Krallığı adına Kalonoros'ta hakimiyeti sağlamıştır. Kent, 1221 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından ele geçirilmiştir. Sultan Alaaddin Keykubat derebeyi Kyr Vart'ın kızıyla evlenerek kenti yeniletmiş ve kışlık başkent yapmıştır. Kentin adını da Sultan Alaaddin'in şehri anlamına gelen Alâiye olarak koymuştur. Alaaddin Keykubat döneminde şehir en parlak günlerini yaşar. Bugünkü kale, tersane ve hala ayakta duran yapıların birçoğu o dönemdendir. 1300 yılında Anadolu Selçukluları'nın dağılması sonucu şehir Karamanoğlu Beyliği'nin egemenliğine girer. Konya merkezli Karamanoğulları, 1427 yılında şehri 5 bin altın karşılığı Mısır Memluk Sultanlığı'na satar. Nihayet Anadolu'da birliğin sağlanması ve Osmanlı Beyliği’nin öne çıkması ile Alâiye, 1471 yılında Fatih Sultan Mehmet’in komutanlarından Gedik Ahmet Paşa tarafından Osmanlı Devleti topraklarına dahil edilir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Alâiye, önce Kıbrıs eyaletine bağlanır (1571), ardından Konya Vilayetinin sancağı yapılır (1864), sonra Antalya sancağına (1868) ve nihayet 1871 yılında da Antalya’nın ilçesi yapılır. 1931 yılında Mustafa Kemal Atatürk programında olmamasına rağmen Alaiye'yi ziyaret etmiş, ve bu jeste karşılık da dönemin belediye başkanı Hüseyin Hacıkadiroğlu, Alaiye halkı adına ziyaret sonrası Atatürk'ün seyahat etmekte olduğu gemiye Alaiyelilerin sevgi, saygı ve bağlılıklarını ileten bir telgraf çekmiştir. Ancak o zamanlarda karadan gemiye çekilen telgrafların tamamı Çanakkale üzerinden iletildiğinden, Atatürk'ün eline ulaşan telgrafta Alaiye'nin adı yanlışlıkla Alanya olarak yazılmıştır. Bunu fark eden Atatürk, Sultan Alaaddin'in şehrinin adının Alanya olarak değiştirilmesi talimatını vermiştir. Cumhuriyet döneminde Mustafa Kemal Atatürk'ün emri ile bundan sonra kent Alanya adını almıştır. Şehrin ekonomisi tamamen tarım ve turizme dayalıdır. Hizmet sektörü iyi gelişmiştir. Üretilen hizmet ve malların tamamına yakının tüketimi, çevrede bulunan turistik otellerde gerçekleşmektedir. Alanya, ülke turizminde önemli paya sahiptir. 1980'li yıllarda başlayan turizm atılımı sayesinde şehir, bugünkü halini almıştır. İlk başlarda apart otellerin yoğun olduğu ilçede, günümüzde 1.000 kişi kapasiteli tesislerden 3.500 kişi kapasiteli devasa tesislere kadar pek çok çeşit ve türde turistik tesis mevcuttur. Seracılık ve narenciye üretimi bölgenin sıcak ikliminden dolayı son derece gelişmiş tekniklerle yapılmaktadır. Üretilen ürünlerin bir kısmı sadece Alanya'ya hastır. Bunların başında avokado ve muz gelir. Alanya muzunun boyutları yaklaşık ithal muzuyla aynıdır ve ithal muzdan daha tatlıdır. Alanya Ticaret ve Sanayi Odası'nın 2015 verilerine göre üretilen bazı ürünlerin verileri: Alanya İlçesinde bir Devlet ve bir Vakıf olmak üzere iki üniversite bulunmaktadır. Alanya nüfusu her geçen gün artmaktadır. 1980'li yıllarda 30.000 insanın yaşadığı ilçede yoğun yurt içi ve yurt dışı göçler sonucu artmıştır. İlçenin nüfusu 2014 adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre 285.407'dir. Bunun 105.000'i ilçe merkezinde, 160.000'i ise mahallelerde yaşamaktadır. Avrupa vatandaşlarının gözdesi olan şehirde büyük çoğu yaşlı ve emekli 23.045 Avrupalı Alanya'da mülk edinerek yaşamaktadır. Yaklaşık 20 yıl öncesine kadar az nüfuslu küçük bir kasabayken son yıllarda turizm açısından önemli bir konuma gelen Alanya bugün ise yaz aylarında nüfusu en az iki üç katına çıkmaktadır. Antalya Körfezi'nde, Anadolu'nun güney sahili boyunca Pamfilya ovasına yerleşmiş, kuzeyinde Toros Dağları ve güneyinde Akdeniz bulunan, Türk Rivierası sınırları dahilinde, kıyı şeridi boyunca 70 kilometrelik alana sahip bir ilçedir. Batıdan doğuya sahil şeridi boyunca Manavgat ilçesi, kuzeybatı kısımlarında dağlık bir araziye sahip Gündoğmuş ilçesi, kuzeyinde Hadim, doğusunda Taşkent ve Sarıveliler, güneydoğusunda ise Gazipaşa ilçeleriyle çevrilidir. Manavagat, Side ve Selge gibi eski şehirlere ev sahipliği yapmaktadır. Pamfilya ovası, denizin ve dağların arasında izole edilmiş, tipik Doğu Akdeniz kozalaklı-sklerofil-geniş yapraklı ormanlara sahiptir. Bu ormanlarda Lübnan sediri, yıl boyunca yapraklarını dökmeyen makiler, incir ağarçları ve karaçam yetişmektedir. Antalya'nın doğusu ve Alanya'da dağlar genellikle başkalaşım kayaçlarından meydana gelmektedir. Bu oluşumla birlikte kayaların yüksekten alçağa hareket etmesi sonucu ilçe bölünmüştür. Böylece Mahmutlar, Sugözü ve Yumrudağ bölgeleri oluşmuştur. Benzer bir litojik hareketin şehrin altında da oluştuğu gözlemlenmiştir. Boksit, alüminyum cevheri, ilçenin kuzeyinde sıkça görülür ve mayınlı olabilme ihtimali vardır. Bölgenin belirgin özelliklerinden birisi de kayalık özelliğe sahip yarımadanın doğu ve batı olarak bölünmüş olmasıdır. Limanı, ilçe merkezi ve Keykubat sahili isimlerini, I. Alaeddin Keykubad'ın buraya yerleşmesi sonucu almışlardır. Damlataş sahili adını, meşhur Damlataş Mağarası'ndan almıştır. Kleopatra sahili ise ilçenin batısındadır. Kleopatra Plajı adı muhtemelen bir efsaneye dayanmaktadır. Efsaneye göre, İmparator Marcus Antonius ve Kleopatra burada balayılarını geçirdikten sonra, İmparator şehri düğün hediyesi olarak Kleopatra'ya vermiştir. Atatürk bulvarı şehrin ana caddesidir ve denize paralel uzanır. Caddenin güneyinde birçok turistik bölge bulunur. Kuz
eyde ise dağlık alanlar uzanır. Çevre Yolu Caddesi ve diğer büyük caddeler, kuzeyden ilçe merkezini çevrelemektedir. Alanya tipik bir Akdeniz iklimine sahiptir. Akdeniz havzası kışın çok fazla yağış getirir, yazları ise kışa oranla daha uzun, sıcak ve yağışsız geçer. Bu durum, turizmde "güneş gülümsüyor" sloganına ilham kaynağı olmuştur. Pek sık olmasa da kıyıya yakın bölgelerde sağanak yağış yıl içinde görülür. Toros Dağları'nın denize yakın olması sise neden olur ve çoğu sabah gökkuşağı oluşur. Sıcak günlerde sıklıkla olmasa da dağların yüksek kesimlerine kar yağmaktadır. Alanya'da deniz suyunun yıllık ortalama sıcaklığı 21,4 °C (71 °F), Ağustos ayında ise 27,9 °C (82 °F)'dir. Alanya’nın spor dünyasındaki en önemli başarılı organizasyonu olan triatlon her yıl Ekim ayında ikinci haftası Keykubat Plajı'nda başlayıp limanda son bulur. Ayrıca diğer bir uluslararası organizasyonda Avrupa Plaj Voleybol turnuvasıdır. Dünyaca meşhur Kleopatra (Damlataş) Plajında Nestle'nin sponsorluğunda yapılmaktadır. Alanyaspor futbol takımı, 2015-16 futbol sezonunda play-off müsabakalarına katılmayı hak etmiş, oynanan maçlar sonucunda tarihinde ilk kez Süper Lig'e yükselme başarısını göstermiştir. Takım maçlarını 15,000 kişilik Alanya Oba Stadyumu'nda oynamaktadır. İlçenin değişik özel ve kamuya açık bölgelerinde amatör olarak futbol, basketbol, tenis, voleybol, hentbol, plaj voleybolu gibi sporların yapılabileceği açık hava tesisleri mevcuttur. Ayrıca şehir merkezinde iskeleye yakın bölgede kaykay, paten ve BMX sporlarının yapılabileceği geniş ve düzgün zemine sahip festival ve organizasyon alanı mevcuttur. Nikita Tibet (anlam ayrımı) Asıl olarak Tibet ülkesiyle anılan Tibet sözcüğü aşağıdaki anlamlara da gelebilir; Yapraklı kara yosunları Yapraklı kara yosunları (Bryopsida), Bryophyta bölümünün bir sınıfı. Çok hücreli, fotosentetik bitkilerdir. Yapraklı kara yosunlarının iletim sistemleri ve gerçek kök, yaprak ve gövdeleri yoktur. Çoğu yapraklı olan küçük yapılı türler içerirler. Kök yerine bir ya da çok hücreden oluşan "rizoid"ler (köksü yapılar) bulunur. Kara yosunlarında sporofit ve gametofit evre olmak üzere 2 farklı yaşam evresi vardır. Çimlenen sporun alge benzeyen ipliksi dallanmış bir yapı oluşturmasıyla başlar. Bu ipliksi sistemin bir bölümü renksiz, diğer kısmı ise yeşildir. Renksiz olan kısma "rizoid" denir. Rizoidler, toprağa tutunmayı sağlayan kökümsü yapılardır. Yeşil olan kısma ise, "Kloronema" denir. Kloronema, fotosentez yapan kısımdır. Bütün bu ipliksi sistemin her ikisine birden "Protonema" denir. Protonema uzun süre bağımsız yaşadıktan sonra kloronema üzerinde tomurcuklar belirmeye başlar. Tomurcuklardaki hücrelerin apikal bölümlerinde üç sıralı bir eksen otaya çıkar. Gençken yaprak sıraları düz olan bu yapı, gametofit nesli oluşturur. Yaşlandıkça yaprak sıraları sarmal bir durum alır. Bazı türlerin stomalarında mnium tip stomalar görülebilir. Gametofit bazı türler monoik, bazıları da dioik tip bitkilerdir. Monoik bazı türlerde erkek ve dişi organlar aynı bitkilerde fakat, farklı düzeylerde ya da yan yana veya uçta bulunabilirler. Sporofit döl, gametofitlerin üzerinde oldukça küçülmüş olarak bulunur. Bir kara yosununda gözle görülen kısımlar gametofit nesildir. Ciğer otlarından farklı olarak, arkaspor denilen verimli dokuyu oluşturan hücrelerin tümünün mayoz ile sporları oluşturması ve elater bulunması belirtlilebilir. Dış kısımları bir hücre tabakalı steril bir kılıfla çevrili ve çok hücreli gametogoniyumlara sahiptir. Spermleri iki kamçılı ve hareketlidir. Yaşam döngülerinde gametofit evre baskındır. Kara hız rekorları Sabit bir mesafede aracın gidiş gelişiyle elde edilen azami hız en yüksek hız kabul edilmektedir. Tibet Tibet (Tibetçe:བོད་; bod, Çince:西藏) Orta Asya'da Tibet halkının anavatanı olan bölge. Ortalama 4.900 metrelik yükseltisiyle "Dünyanın Çatısı" diye tanınır. Kuzeyinde Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi ve Qinghai, doğusunda Sichuan, güneyinde Hindistan, Nepal ve Bhutan vardır. Başkenti Lhasa'dır. Tibet bir zamanlar bağımsız bir krallık olan Tibet'in özgürlüğünü destekleyenler tarafından Çin'in bu bölgeyi 1950'de tarafından işgal edildiği iddia edilmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti ise bu bölgeyi ele geçirerek politik bir özerklik verdiğini belirtmekle birlikte Tibet'in yalnızca 1913-1950 yılları arasında Çin'in politik nüfuzundan çıktığını, bölgenin tarihi olarak Çin'e ait olduğunu düşünmektedir. Tibet'in kendi kültür ve zenginliklerinin "kültürel bir soykırım"a tabi tutulduğu da iddialar arasındadır. Çin hükümeti ise bu "kültürel soykırım" iddialarının gerçek dışı olduğunu savunmaktadır. 1959'da Çin yönetimine karşı bir isyan başlatan Dalay Lama, barışın sağlanamamasının ardından Hindistan hükümetinin daveti üzerine Hindistan'a gitmiştir . Günümüzde Çin ile Sürgündeki Tibet Hükümeti arasında Tibet'in ne zaman Çin'in bir parçası olduğu ve Çin'in Tibet'i egemenliği altına alma geçerliliği konusunda anlaşmazlıklar bulunmaktadır. Tibet'te budizm, diğer bir adıyla 'lamaizm' olarak da bilinir, la - ma (üstün) 'lük manasındadır ayrıca bir nevi rütbe belirtir. Tibet'te budizmin başlangıcı M.S. 5. yüzyıla dayanmakla beraber M.S. 7. yüzyılda Tibet Kralı Srongsten Campo ile halkın çoğunluğuna bu inanç sistemi yayılmıştır. Budizm aslında bir din değildir temel ilkeleri felsefe ve ahlak öğretileridir,herhangi bir tanrı kavramları yoktur ve özünde Brahma inanışının değiştirilmiş bir şeklidir. Tabiata tapma , nefsine hakim olma , ahlaki değerlere önem vermek Budizm sisteminin temellerini oluşturur. Tibet budizmi günümüz bilim adamlarının gruplandırmasına göre ; Kuzey Budizmi (Vajrayana) olarak ele alınır ve Tibet , Moğolistan , Bhutan ve Hindistan başta olmak üzere birçok ülkede inananları vardır. Prag Üniversitesi Prag Karl Üniversitesi, Karlova Üniversitesi ya da kısaca Prag Üniversitesi, (Çekce: Univerzita Karlova; Latince: Universitas Carolina) en eski (Avrupa Üniversiteleri arasında da en eskilerinden), en büyük ve en prestijli Çek üniversitesidir. Merkez Avrupa'da açılan ilk üniversite olarak civardaki bölgelerden çok sayıda öğrenciyi kendine çekti. Bu bölgelerden en önemlisi ise o sırada halen Bohemya Bölgesini de içeren Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu idi. Shanghai Jiao Tong Üniversitesi tarafından yapılan en yeni "Dünya Üniversitelerinin Akademik Sıralaması" değerlendirmesinde yalnızca Çek Cumhuriyeti'nin değil, doğu Avrupa bölgesinin de en önde gelen üniversitesi olarak gösterildi. 2006 yılı sıralamasında Avrupa'nın 80. Dünya'nın ise 202. üniversitesi oldu. Sosyal bilimler alanında başarılı bir üniversitedir. Murat Karayalçın Murat Karayalçın (1943, Samsun), Türk siyasetçi. 1993-95 arasında Başbakan Yardımcısı, 1994-95 arasında Dışişleri Bakanı ve 1989-93 yılları arasında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görev yaptı. Rize Çamlıhemşinli bir ailenin oğlu olarak Samsun'da dünyaya geldi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat-Maliye Bölümünden 1968 yılında mezun oldu. Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) uzman yardımcısı ve uzman olarak çalıştı, İngiltere'de kalkınma ekonomisi üzerine lisans derecesi aldı. 1978-1979 yıllarında Köy İşleri Bakanlığında Müsteşar Yardımcılığı görevini yürüttü. Batıkent Konut Üretim Yapı Kooperatifleri Birliği'nin (Kent-Koop) kurucuları arasında yer alan Karayalçın, Kent-Koop'ta sırasıyla mali sekreterlik, genel sekreterlik ve 1981'den 1991 yılına kadar da Genel Başkanlık görevlerini üstlendi. Karayalçın, 1986-1987 yılları arasında Uluslararası İskan Konseyi Yönetim Kurulu üyeliği, kurulduğu tarih olan 1988 yılından 1993 yılı Eylül ayına kadar olan Türkiye Kent Kooperatifleri Merkez Birliği'nin Genel Başkanlığı görevlerini sürdürdü. Ankara şehir yerleşiminin rahatlamasını sağlamak amacıyla öncülüğünü yaptığı uydukent projesi "Batıkent" olarak hayata geçti. 1986 yılında İngiltere'de Dünya Konut Yılı Ödülü'nü alan Karayalçın, aynı yıl Nokta Dergisi tarafından yılın iş adamı seçildi. 1987 ve 1991 yıllarında Türkiye'nin dış tanıtımına yaptığı katkılar nedeniyle Türk Tanıtma Vakfı (TÜTAV) Ödülüne, 1993 yılında da Fransız Hükümeti tarafından Légion d'honneur nişanına layık görüldü. Siyasal Bilgiler Fakültesi'ndeki öğrencilik yıllarında sağ öğrencilerin kurduğu Hür Düşünce Kulübü'nde yer almış olan Karayalçın, 26 Mart 1989 tarihinde yapılan yerel seçimlerinde Sosyaldemokrat Halkçı Parti'den (SHP) Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi. Bu görevini SHP'nin 11 Eylül 1993'te yapılan 4. Olağan Kurultayında Genel Başkanlığa seçilmesine kadar sürdürdü. Genel başkanlığa seçilmesiyle, DYP-SHP Koalisyon hükümeti'nde Başbakan Yardımcısı, Devlet Bakanı ve Dışişleri Bakanı (1994-1995) olarak görev yaptı. Şubat 1995'te SHP'nin Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile birleşmesinden sonra genel başkanlıktan ayrıldı. 9-10 Eylül 1995 tarihlerinde yapılan CHP 27. Olağan Kurultayı'nda genel başkanlığa adaylığını koydu, ancak Deniz Baykal'a karşı yenildi. 1995 genel seçimlerinde CHP listesinden Samsun Milletvekili seçildi. 18 Nisan 1999 yerel seçimlerinde CHP'den Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na adaylığını koydu fakat kazanamadı. 22 Mayıs 1999'da toplanan CHP IX. Olağanüstü Kurultayı'nda genel başkanlığa adaylığını koydu fakat kazanamadı. 2001 yılında CHP'den istifa etti ve Fikri Sağlar ile birlikte solda yeni bir oluşum için yola koyuldu, solda ittifak hareketi ile geniş tabanlı bir parti oluşturulmaya çalışıldı. Mayıs 2002'de Sosyaldemokrat Halk Partisi adında yeni bir parti kurdu. 2004 Yerel Seçimleri'nde Sosyaldemokrat Halk Partisi'nden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına tekrar aday oldu ancak kazanamadı. 2009 Yerel Seçimleri'nde CHP'den Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday oldu; ancak seçimleri kazanamadı. 2012-14 arasında CHP Parti Meclisi üyeliği yaptı. 17 Aralık 2014 tarihinde CHP İstanbul il başkanlığına atandı. Bu görevi Aralık 2015'e kadar devam ettirdi. Neşe Karayalçın ile evli olup, bir erkek çocuk babasıdır. Tibet Özerk Bölgesi Tibet Özerk Bölgesi (Çince: 西藏自治区, pi
nyin: "Xīzàng zìzhìqū"; Tibetçe: བོད་རང་སྐྱོང་ལྗོངས་, "bod rang skyong lbyongs"; Xizang Özerk Bölgesi), Çin içinde eyalet düzeyinde olan bir özerk bölge. Tibet Platosu Tibet Platosu ya da Çang-Tang, Çin'in Tibet Özerk Bölgesi ve Qinghai Eyaleti'nin büyük bir bölümünü kapsayan, Orta Asya'da yer alan yüksek platoya verilen isimdir. 1.000 km'ye 2.500 km'lik bir yer kaplayan bu platonun ortalam yükseltisi 4.500 m civarındadır. 2,5 milyon kilometre karelik bu plato Dünya'nın en yüksek ve büyük platosudur ve "Dünya'nın Çatısı" diye anılır. İskoçya millî futbol takımı İskoçya millî futbol takımı, İskoçya'yı uluslararası arenada temsil eden futbol takımıdır. Millî takımlar tarihinde ilk millî maçı yapan takımdır. (1872) 29 Mayıs 2016 tarihinde İtalya millî futbol takımına karşı maç için çağırılan kadro: Dede Korkut Kitabı Dede Korkut Kitâbı (Dresden yazmasının adıyla: "Kitāb-ı Dedem Ḳorḳud Alā Lisān-ı Tāife-i Oġuzân", Vatikan yazmasının adıyla: Hikâyet-i Oğuznâme, Kazan Beğ ve Gayrı), Oğuz Türklerinin bilinen en eski epik destansı hikâyeleridir. On iki destansı hikâye ve bir önsözden oluşur. İçerdiği hikâyeler tarih boyunca dilden dile, anlatıcıdan anlatıcıya aktarılan birer sözlü gelenek ürünüdür. Hikâyeler kulaktan kulağa aktarıldığından dolayı gerçek hâlinin dışına çıkmıştır. XV. yüzyılın ikinci yarısında yazıya geçirildiği tahmin edilir. Oğuzların yaşam biçimlerinden, ekonomisine, inançlarından, giyinişlerine, beslenmelerinden içinde yaşadıkları doğaya kadar pek çok konuda bilgi sağlayan bir kaynaktır. Günümüze ulaşan iki el yazması nüshadan birisi Dresden Kütüphanesi’nde, birisi Vatikan Kütüphanesi’ndedir. Dede Korkut Kitabı, destansı Oğuz hikâyelerinin mecmuasıdır. İçerdiği on iki hikayenin büyük bölümü ilk defa X. -XI. yüzyıllar arasında Oğuzların eski yurdu olan Seyhun nehri boylarında ortaya çıkmış, XI. yüzyılda Oğuzlar’ın Kuzey İran, Güney Kafkasya ve Anadolu’yu ele geçirmeleri ile Yakındoğu’ya gelmiştir. “"Alpamış"” olarak da bilinen Bamsı Beyrek hikayesi ise V.-VI. yüzyıllara kadar tarihlenmektedir. Hikayelerin çoğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun iki büyük nehri Amıt suyu (Diclenehri]) ve Aras nehrinin kollarından Kara Dere, Dereşam Suyu civarında geçer. ""Kanlı Koca Oğlu Kan Turalı Boyu"” hikayesinde Trabzon çevresi net bir şekilde tasvir edilir. Hikayelerinin yazıya geçirildiği tarih olarak XV. yüzyılın ikinci yarısı kabul edilmektedir. Kars, Erzurum civarında hüküm süren Akkoyunluların bu destanları yazıya geçirttiği tahmin edilmektedir. Eserde nazım ve nesir bir arada verilmiştir. Dili Âzerî lehçesinin özelliklerini göstermekle birlikte bugünkü Azerî lehçesiyle karşılaştırıldığında bütün dil özelliklerinin bu lehçeye ait olmadığı görülür. Gereksiz edebiyat süsleri bulunmayan, kısa, yalın ifadelerle örülmüş, yapmacıksız, özentisiz bir üslûp hâkimdir. Yer yer dünya mitoloji ve folklorik metinleri ile benzerlikler gösteren kısımlar mevcuttur. Hikayelerinin yazıya geçirildiği tarih olarak XV. yüzyılın ikinci yarısı kabul edilmektedir. Kars, Erzurum civarında hüküm süren Akkoyunluların bu destanları yazıya geçirttiği tahmin edilen eserin günümüze ulaşan iki adet el yazması mevcuttur. Biri 19. yüzyılda Dresden’de, diğer 20. yüzyılda Vatikan’da bulunmuştur. Dresden nüshası Kitâb-ı "Dedem Korkud Alâ Lisân-ı Tâife-i Oğuzân" (“Oğuz boyunun diliyle Dedem Korkud Kitabı””) adını taşır; giriş ve 12 hikaye içerir. İlk defa H.O.Fleisch tarafından bulunmuştur. Bilim dünyasına 1815’te Heinrich Friedrich von Diez’in yayımladığı bir makale ile tanıtılmıştır. von Diez'in Dresden nüshasını kopyalayarak elde ettiği bir kopya, Berlin Kütüphanesi’ndedir ve "Berlin nüshası" diye adlandırılır. Vatikan nüshası "Hikâyet-i Oğuznâme, Kazan Beğ ve Gayrı" (Oğuzname hikâyesi, Kazan Bey ve diğerleri”) adını taşır; giriş ve 6 hikâyeyi içine almaktadır; Vatikan Kütüphanesi Türkçe kısmında 102 numarada kayıtlıdır. Nüshaların dil özellikleri ve kurguları birbirinden farklıdır. Kimi araştırmacılar iki nüshasının ortak bir dip nüshaya dayandığı görüşündedir; kimileri ise iki nüshanın da farklı anlatıcılardan ayrı ayrı derlenmiş olabileceği ihtimalini dile getirmiştir. Dede Korkut Hikâyeleri ilk olarak Berlin nüshasına dayanarak Kilisli Rifat tarafından 1916’da Arap harfleriyle "Kitâb-ı Dede Korkud alâ Tâife-i Oğuzân" adıyla İstanbul’da yayımlandı. Orhan Şaik Gökyay, Berlin nüshasını Dresden nüshasının fotoğrafları ile karşılaştırarak “"Dede Korkut"” adıyla (1938) yayımlamıştır. Ardından Gökyay, Dresden nüshasını esas alarak Vatikan nüshasındaki fazlalıkları da eklemek suretiyle geniş bir incelemeyi “"Dedem Korkud’un Kitabı"” adıyla yeniden yayımladı (1973). Muharrem Ergin ise Dresden ve Vatikan nüshalarının tıpkı basımlarını vererek eseri "Dede Korkut Kitabı I" ([Giriş-Metin-Faksimile], Ankara 1958), "II" ([İndeks-Gramer], Ankara 1963) adıyla neşretmiştir. Eser Rusça’ya (1950 ve 1951), İtalyanca’ya (1952), Almanca’ya (1958), İngilizce’ye (1972 ve 1978), Sırpça’ya (1981) çevrilmiştir. Farsça’ya İngilizce tercümesinden "Bâbâ Korkud" adıyla ve Türkçe aslından "Hamâse-i Dede Korkut adıyla çevrilmiştir." Dede Korkut destanların ilk anlatıcısıdır. Eserin çeşitli yerlerinde “dede”, giriş bölümünde dört defa “ata” unvanıyla anılmıştır. Göçebe Türkler’in yüceltip kutsallaştırdığı, bozkır hayatının geleneklerini ve törelerini çok iyi bilen biridir. Hayatı hakkında tarihî kaynaklardaki bilgiler farklılıklar gösterir. Kimi kaynaklarda Oğuzlar’ın Kayı boyundan, kiminde Bayat boyundan olduğu söylenir. Saltukname’de Dede Korkut Osmanlılar’la aynı soydan gösterilir ve Osmanlılar’ın soyu Oğuzlar’la birlikte İshak peygamberin oğlu Îs’e bağlanır. Halk rivayetlerine göre Dede Korkut aydın, berrak gözlü dev kızından dünyaya gelmiştir. İslâm’dan önce yaşamış olmakla birlikte menkıbelerde İslam peygamberinin zamanına da yetişmiş gösterilir 295 yıl yaşadığı rivayet edilir. Oğuz hükümdarlarına vezirlik yapmış olduğundan bahsedilir. Kimi kaynaklara göre Oğuz hanlarının onuncusu olan Kayı İnal Han’ın başmüşaviridir; kimine göre on dördüncü han olan Kanlı Yavguy’ın müşavirlik yapmıştır. Bir menkıbeye göre Kayı İnal Han Muhammed devrine Müslüman olmuş ve Dede Korkut’u Peygamber’e elçi göndermiştir. Eserde genellikle ozan olarak ortaya çıkar Şamanizm kökenli bir menkıbeye göre Kırgız şamanlarına kopuz çalmayı ve türkü söylemeyi öğretmiş olan bir şamandır. Kazak halkı arasında bir Müslüman Kazak ermişi olarak tanınır. Seyhun nehrinin sol yakasında kurulmuş bir Kazak obasında yaşayıp, ölünce nehrin sağ kıyısına gömüldüğü anlatılır. Dede Korkut'un mezarının Bayburt Masat Köyünde olduğuna dair rivayetler vardır. Her yıl Bayburt'ta "Uluslararası Bayburt Dede Korkut Kültür Sanat Şöleni" düzenlenmektedir. Hikâyelerin hepsinin bir toyla (eğlenceyle) başlaması eski bir Türk geleneğinin göstergesidir. Çocuklara ad verilirken yaptıkları işin gözetilmesi de eski bir Türk geleneği olarak kabul edilmelidir. Örneğin Boğaç Han, ismini boğayı öldürmesiyle almıştır. Toy etme; Oğuzlar mühim konularda karar vermek için toplantı yaparlardı. "Kudretli Oğuz beylerini hep çağırdılar evlerine getirdiler. Ağır misafirlik eylediler." Kitabın girişi iki kısımdan oluşur: Birincisi hikâyelerin kopyalanması sırasında yazılmış olan ve Dede Korkut’u tanıtan kısımdır. İkinci kısmı ise Dede Korkut’un sözlerine ayrılmıştır; önce Dede Korkut’un söylemiş, olduğu vecizeler sıralanmakta, sonra da kadınları dörde ayıran sözleri gelmektedir. Dresden nüshasına göre eserde sırasıyla şu Oğuz hikâyeleri gelmektedir: Vatikan yazmasında altı öykü vardır: Salıncak (albüm) Salıncak, Türk halk müziği sanatçısı Şükriye Tutkun'un 2007 yılında yayınlanan stüdyo albümüdür. Akapella Akapella, müzik terminolojisinde a capella olarak geçen çok sesli bir müzik türü. Enstrüman olarak insan sesi kullanılır. Kelime anlamı olarak İtalyanca "kilise tarzı" demektir ve rönesans tarzı ile barok konçertosunu birbirinden ayırmak için geliştirilmiştir. 19. yüzyılda rönesans tarzı kilise müziklerinde genellikle enstrümanlar kullanılırdı, bu tarz ise aynı tip müziklerin herhangi bir enstrüman kullanılmadan seslendirilmesidir. Daha çok kilise korolarında duyulmakla birlikte Rock, Jazz, Pop, Rap, R&B gibi müzik türlerinin tümünde akapellaya rastlanabilir. Acapella grupları içerisinde yer alan tenor, soprano, bariton, mezzo soprano, alto ve bas sesleri farklı farklı tonlarda yazılmış olan eseri bir arada icra eder. Ayrıca müzik enstürmanı olarak bir insan sesinin yani beatbox yapılarak da acapella okumak mümkün ve daha kolaydır. Ulalı grubu Pura Fé (Tuscarora Kabilesi), Soni (Maya, Apaçi, Yaqui Kabileleri), ve Jennifer (Tuscarora Kabilesi) isimli üç kızılderili kadının kurduğu bir akapella grubudur. Yerli yaşam biçiminden esintiler de barındıran kendine özgü bir müzik tarzı yaratmışlardır. Şarkılarında kızılderili insanların mücadelelerini yansıtırlar ve pre-colombian (keşif öncesi) motifler kullanırlar. Bu şarkılardan "Mahk Jchi" (Kalbin davulu) ve "Ancestor Song" (ataların şarkısı) Robbie Robertson tarafından -Music for The Native Americans (Yerli Amerikalılar için Müzik)- albümünde kullanılmıştır. Star (gazete) Star, Türkiye'de yayınlanan günlük, ulusal gazetedir. Sloganı "Milli İradenin Sesi"dir. 2004 yılında TMSF'ye devredilen gazete, Ethem Sancak tarafından satın alınmıştır. Cem Uzan'ın kurduğu ve sahibi olduğu Ulusal Basın Gazetecilik Matbaacılık ve Yayıncılık Sanayi A.Ş. bünyesinde İstanbul'da hazırlanıp tüm Türkiye'de yayımlanmaya başlandı. İlk genel yayın yönetmeni Fatih Çekirge'dir. Daha sonra ileriki yıllarda Can Ataklı tarafından da yönetilmiştir.İlk kurulduğunda Star TV ve Uzan Grubu'nun yazılı medya organıdı. Cem Uzan'ın Genç Parti'yle siyasete atılmasından sonra, Genç Parti'nin yayın organı olarak kullanılmaya başlandı. 2004 itibarıyla "Star" gazetesine de, tüm Uzan grubu kuruluşlarına olduğu gibi TMSF tarafından el konuldu. Kıbrıslı Türk iş adamı Ali Özmen Safa tarafından 5 milyon 150 bin dolara satın alındı ve Daha sonra Ali Özmen Safa, Star Medya Grubu A.Ş.'de bulunun h
isselerinin büyük bir bölümünü Ethem Sancak'a sattı. 5 Haziran 2009'da logosunda küçük bir değişim yapılmıştır. 2007 başında yayına başlayan haber televizyonu Kanal 24, "Star" gazetesi ile aynı gruba aittir. 9 Eylül 2015'te logosunu değiştirmiştir ve "Yeni Türkiye'nin Gazetesi" sloganını bırakıp "Milli İradenin Sesi" sloganını kullanmaya başlamıştır. Blowfish Blowfish, Bruce Schneier tarafından 1993 yılında tasarlanmış, çok sayıda şifreleyici ve şifreleme ürününe dahil olan; anahtarlanmış, simetrik bir Block Cipher (öbek şifreleyici)dir. Blowfish ile ilgili olarak şu ana kadar etkin bir şifre çözme analizi var olmasa da, artık AES ya da Twofish gibi daha büyük ebatlı öbek şifreleyicilerine daha fazla önem verilmektedir. Schneier; Blowfish'i bir genel kullanım algoritması olarak, eskiyen DES'ın yerini alması için ve diğer algoritmalarla yaşanan sorunlara çözüm olarak tasarlamıştır. O zamanlarda, birçok diğer tasarım lisanslı, patentle korunmakta ya da devlet sırrı olarak saklanmaktaydı. Bruce Schneier, bunu şu şekilde ortaya koymaktadır : Tasarımın belirgin özellikleri anahtar-bağımlı S-boxes ve oldukça karmaşık anahtar çizelgesini içerir. Blowfish, 64-bit öbek büyüklüğüne ve 32 bit'ten 448 bit'e kadar anahtar uzunluğuna sahiptir. 16-tur Feistel Cipher'dır ve anahtar-bağımlı S-boxes kullanır. Sabit S-boxes kullanan CAST-128 yapısına benzer. Blowfish'in hareketi; algoritma iki alt anahtar sırası (subkey array) tutar: 18-girişli P-sırası ve dört 256-girişli S-boxes. S-boxes 8-bit girdi kabul eder ve 32-bit çıktı oluşturur. P-sırasının bir girişi her turda kullanılır ve son turdan sonra veri öbeğinin her bir yarısı geri kalan kullanılmamış iki P-girişinden biri tarafından XOR'lanır. İşlev, 32-bit girdiyi, dört adet sekiz-bitlik çeyreğe böler ve çeyrekleri S-boxes'lara girdi olarak kullanır. Çıktılar modulo 2^32 a eklenir ve son 32-bit çıktıyı oluşturmak üzere XOR'lanır. Blowfish bir Feistel ağı olduğundan, basitçe P17 XOR'layarak ve şifreleyici metin öbeğine P18 ile, daha sonra P-girişlerini ters sırayla kullanarak ters çevrilebilir. Blowfish'in anahtar çizelgesi P-sıralarını ve S-box'ları, hiçbir belirgin şablon (pattern) içermeyen; pi sayısının hexadecimal (onaltılık) dijitlerinden türetilen değerlerle başlangıç konumuna getirerek başlar. Sonra, gizli anahtar, sırayla P-girişleri ile XOR'lanır (gerekirse anahtarı devrederek). 64-bit sıfır öbeği olduğu gibi algoritma ile şifrelenir. Sonuç şifreleyici metni P1 ve P2 nin yerini alır. Şifreleyici metin yeni alt anahtarlarla yeniden şifrelenir ve yeni şifreleyici metin P3 ve P4 yerini alır. Tüm P-sıraları ve S-box girişlerinin yerini alarak devam eder. Sonuçta, Blowfish şifreleme algoritması tüm alt anahtarları oluşturmak için 521 kez çalışacaktır - yaklaşık 4KB veri işlenmiş olur. 2006 itibarıyla Blowfish'in genel olarak bilinen etkin bir kriptanalizi mevcut değildir. 64 bit öbek büyüklüğü günümüzde çok kısa olarak düşünülse de; 2^32den fazla veri öbeğini şifrelemek doğumgünü saldırıları nedeniyle plaintext hakkında bilgi sızmasını başlatabilir. Buna rağmen, Blowfish şu ana kadar güvenli görünmektedir. Kısa öbek büyüklüğü, e-posta gibi rutin kullanıcı uygulamaları konusunda ciddi endişeler yaratmasa da, Blowfish veri arşivleme gibi büyük şifresiz metinler konusunda uygun olmayabilir. 1996'da Serge Vaudenay kırmak için 28r + 1 şifresiz metin gerektiren (r turların sayısını ifade eder) bir bilinen-şifresiz metin saldırısı keşfetti. Daha da fazlası, yalnızca 24r + 1 bilinen-şifresiz metinlerle aynı saldırılarla kırılabilecek bir weak key (zayıf anahtar) sınıfı buldu. Bu saldırı tam 16-tur Blowfish 'e karşı kullanılamadığından; Vaudenay Blowfish'in indirgenmiş-turlu bir türevini kullandı. Vincent Rijmen, doktora tezinde, dört turdan fazlasını kıramayan ikincil-sıra diferansiyel saldırıyı sundu. Halen, tam 16-tur'u kırabilecek, brute-force search dışında bir yol bilinmemektedir. 2005'te Dieter Schmidt, Blowfish anahtar çizelgesini araştırdı ve üçüncü ve dördüncü turlar için alt anahtarların ilk 64 bitlik kullanıcı anahtarından bağımsız olduğunu ortaya koydu.. Blowfish, anahtar değiştirme dışında; geniş kullanımdaki en hızlı öbek şifreleyecilerden biridir. Her yeni anahtar metnin yaklaşık 4 KB'ını şifrelemek için ön-işleme (pre-processing) eşdeğeri gerektirir ki bu diğer öbek şifreleyicilerine kıyasla çok yavaştır. Bu, bazı uygulamalarda kullanımı engeller. Bir uygulamada, aslında bu bir faydadır: OpenBSD'de kullanılan parola-bozma (password-hashing) yöntemi Blowfish'ten türetilen yavaş anahtarlı bir algoritma kullanır; burada düşünce, gereken fazladan hesaba dayalı çabanın dictionary attack (sözlük saldırılarına) karşı koruma sağlamasıdır. Bazı uygulamalarda, Blowfish, 4 kilobyte RAM dan biraz fazla, göreceli olarak büyük hafıza ayakizine sahiptir. Bu, eski daha küçük masa üstü ve diz üstü bilgisayarlar için bile bir sorun değildir, ancak, ilk smartcard (akıllı kartlar) gibi en küçük embedded systems 'lerde kullanımı engeller. Imagine Me & You Imagine Me & You, yönetmenliğini Ol Parker'ın, Başrollerini ise Piper Perabo ile Lena Headey'nin üstlendiği 94 dakikalık filmdir. Türü romantik komedidir. 2005 yılında Londra'da çekilen film ABD/İngiltere/Almanya ortak yapımıdır. İlk kez 9 Eylül 2005 tarihinde Toronto Film Festivali'nde gösterilmiştir. Film adını Happy Together isimli şarkının bir dizesinden almıştır. Filmin bir özelliği de The Cave filminde birlikte rol alan Perabo ve Headey'i bir kez daha bir araya getirmesidir. Perabo ve Headey'nin doğumgünleri arasında 28 gün bulunmaktadır. Bu unsur filme de taşınmış ve ve filmin ana karakterleri arasındaki doğumgünlerinin birbirine yakın olduğu filmde vurgulanmıştır. Film, Luce (Lena Headey) ile kendi düğün gününde tanışan Rachel'ın (Piper Perabo) ilişkisine odaklanmaktadır. Rachel (Piper Perabo) Heck (Matthew Goode) ile evlenmektedir ve Luce (Lena Headey) düğün salonuna yerleştirilen çiçekleri hazırlayan kişidir. Rachel, mihraba doğru yürürken Luce ile gözgöze gelir. Düğünde Rachel yüzüğünü "punch" kasesinin içine düşürür. Luce yüzüğü çıkartır. İki kadın bu sayede tanışırlar. İki kadın arasındaki bağ kısa ama yoğundur. Düğünde Luce Rachel'in 10-11 yaşlarındaki küçük kız kardeşi Henrietta (kısaca H.) ile arkadaş olur. Bir iki hafta sonra Rachel, Luce'un çiçekçi dükkânına gelir ve Luce'a teşekkür eder. Luce'ın bir müşteriyle çiçekler hakkında yaptığı konuşmadan etkilenen Rachel Luce'ı eve akşam yemeğine davet eder. Yemeğe Rachel,Heck ve Luce'ın yanı sıra Heck'in en yakın arkadaşı bekar Coop da (Darren Boyd) gelir. Rachel kocasına, Luce ve Coop'un aralarını yapmayı önerir. Luce, Heck'e lezbiyen olduğunu söyler. Heck, bu durumu arkadaşı Coop'a iletse de Coop Luce ile birlikte olmayı deneyecektir. Heck'in çalışma saatleri uzundur. Karısını luce ile arkadaş olması yönünde teşvik eder. Luce ve Rachel bir akşam dışarı çıkarlar. Birlikte bir futbol maçına, oradan da dans etmeye giderler. Luce ve Rachel birlikte Rachel'in evine doğru yürürler. Vedalaşmaları, aralarındaki gerilimden dolayı tuhaflaşır. Rachel Luce'u öpmek üzereyken birdenbire geri çekilir. Rachel, Heck'e sadık kalmak için Luce'a duyduğu çekimi inkar eder. Luce ise, evli bir çiftin arasına girmek istememektedir. Rachel bir gün dayanamaz ve Luce'ın dükkânına giderek kendi duygularıyla yüzleşir ve Luce'a ikisi arasında herhangi bir şey olamayacağını söyler. Ardından, dükkânı terkeden Rachel aniden geri döner ve Luce'ı dükkânın deposunda öper. Bu sırada dükkâna Rachel'a çiçek almak isteyen Heck gelir. Heck, Rachel ile arasının açılmaya başladığını hissetmekte ve durumdan kendisini sorumlu tutmaktadır. Luce'dan yardım ister. Depoda Luce ve kocasının konuşmalarını duyan Rachel dükkânı terkeder. Daha sonra Luce'a Heck'i aldatamayacağını söyler. Heck'e de içinde bulunuğu durumu itiraf eder. Heck, moral bozukluğu içinde olanları arkadaşı Coop'a anlatır. Coop, Luce'un dükkânına giderek olay çıkartır. Luce, sevdiği kadınla aynı şehirde kalmaya dayanamayacağınu anlar ve şehirden ayrılmaya karar verir. Dükkanı annesine bırakır. Heck, Rachel'i onun üzülmesine seyirci kalamayacak kadar çok sevmektedir. Rachel'in gitmesine izin verir. Rachel durumu ailesine anlatır. Ailesinin de yardımıyla Luce'un peşine düşer. Luce bir taksi tutmuş ve havaalanına doğru gitmektedir. İkili, kalabalık bir Londra caddesinde yeniden bir araya gelecektir. Aman Tanrım! Aman Tanrım! (Özgün adı: Bruce Almighty), Jim Carrey ve Morgan Freeman'in oynadığı film. Malezya ve Mısır'da yasaklanmıştır. Tanrısal güçlere sahip olmak eğlenceli bir şeydir. Buna inanmıyorsanız Bruce Nolan'a sorunuz. Çünkü onun bilmesi gerekir! Bruce Nolan, New York'taki yerel bir televizyon kanalında haber sorumlusu olarak çalışmaktadır. İnsanların ilgisini çeken eğlenceli programlar yapar. Bu programlar kendisinden başka herkesi mutlu eder. Bruce'un aklı fikri aynı kanalda çalışan ve emekliliği yaklaşan bir haber sunucusunun yerini almaktadır ya da en azından yabancı ülkelerden haber geçen bir haberci olmayı düşler. Aslında Bruce'un özel yaşamında da birtakım tatminsizlikleri vardır. Ancak bundan şikayet edecek zamanı bile bulmakta zorlanır. Karşılaştığı her zorlukta Tanrı'yı suçlamayı tercih eder. Grace isminde sevimli bir kız arkadaşı da vardır. Bir yardım merkezinde çalışan Grace son derece iyi niyetli ve yardımsever bir kızdır. Tüm negatifliğine karşın Bruce'a adeta tapmaktadır. Öte yandan Bruce'un mesleğindeki şanssızlıklar bir türlü yakasını bırakmamaktadır. Aksiliklerin üst üste gelmesi sonucunda çalıştığı televizyon kanalından kovulur. Bu yetmezmiş gibi bir de gangsterlerin saldırısına uğrar. Felaketlerin üst üste gelmesi karşısında çılgına dönen Bruce, bu olumsuzluklar yüzünden Tanrı'yı suçlamaya devam eder. Oysa Tanrı ona bu aksiliklerle başa çıkabilmesi için çok sayıda işaret ve ipucu yollamış, ancak Bruce bunları fark etmemiştir. Sonunda onunla yüz yüze görüşmek için Omni Presents şirketinin bulunduğu eski bir binaya doğru yönlendirmeye karar verir. Bruce orada bu felaketle
rin sorumlusu ile, yani Tanrı ile karşılaşır ve orada kendisini Bruce'a gösterir. Evet, Tanrı karşısındadır artık! Bruce'un şikayetlerini duymuştur ve eski yayıncı Bruce'a cazip bir teklifi vardır. Ona kendi işini önermektedir. Kendisine ait Tanrısal güçleri Bruce'a verecektir. Kısacası Tanrı ona kendi görevini vererek meydan okumakta ve "Haydi bakalım, sen daha iyisini yap!" demektedir. Bruce hayretler içinde kalır. Hayal görmediğine, bunun bir kâbus olmadığına iyice kanaat getirdikten sonra Tanrısal güçlerini kendi zevki, gelişmesi ve avantajları doğrultusunda kullanmaya başlar. O artık evrenin en büyük ve en güçlü varlığı haline gelmiştir. Ancak Tanrısal güçlerini kullanması sonucunda hayatının en önemli dönem noktasına gelmesi; 24 saatliğine de olsa dünyayı yönetmenin hiç de kolay bir iş olmadığını anlaması uzun sürmeyecektir. San Antonio Spurs San Antonio Spurs, Teksas eyaletine bağlı San Antonio şehrini NBA'de temsil eden Amerikalı profesyonel basketbol takımıdır. Maçlarını San Antonio'da bulunan 18.500 kapasiteli AT&T Center'da oynamaktadır. NBA'de Batı Konferansı'nda yer alan Güneybatı Grubu'nda mücadele etmektedir. Ayrıca NBA Gelişim Ligi'nde mücadele eden Austin Toros adında bir takımı vardır. Spurs 1976 yılında Amerikan Basketbol Ligi'nin birleşmesi sonrası faaliyetten kaldırılıp yeni ligin kurulmasıyla bu zamanki resmi adıyla kuruldu ve ABA'den kalma takımlar arasında NBA şampiyonluğu yaşayan tek takımdır. Tarihinde toplam kazandığı 5 NBA şampiyonluğuyla bu kupayı Boston Celtics (17), Los Angeles Lakers (16), ve (6) Chicago Bulls'tan sonra en fazla kazanan 4. takımdır. Spurs şu ana kadar elde ettiği galibiyet yüzdesiyle Los Angeles Lakers'ın ardından NBA tarihindeki en iyi 2. yüzdeye sahip takım unvanını taşımaktadır. Ayrıca NBA finalleri tarihinde en iyi galibiyet yüzdesine sahip olan ekiptir. Spurs 1976-77 yılından bu yana geride kalan 38 sezon boyunca 20 kez kendi grubunu kazanma başarısı gösterdi. Takım 1989-90 sezonundan bu yana son 25 sezonun 24'ünde play-off yaptı ve NBA'e girdiğinden bu yana sadece 4 kez play-off'a kalamadı. Spurs takımı 1997 yılından bu yana üst üste 17 sezon play-off yapma başarısı gösterdi ve bu başarıda en büyük pay sahibi isim 1997 NBA Seçmeleri'nde draft edilen Tim Duncan'dır. Spurs ayrıca 1998-99 sezonundan bu yana üst üste 15 sezon 50 galibiyet barajını aşarak bu alanda bir NBA rekoru kırdı. Takımın şu anki koçu Gregg Popovich takımın başında kalan en uzun koç unvanını taşımaktadır. Ondan önce takımın koçluğunu yapan isim Bob Hill'di. Orijinali San Antonio Spurs olan takım ilk kez 1967 yılında Dallas Chaparrals adında kurularak Amerikan Basketbol Birliği'ne girdi. Oyuncu/Antrenör Cliff Hagan'ın çalıştırdığı Dallas böylece ligde mücadele eden 11 takımdan birisi oldu. İlk sezonlarında iyi bir yıl geçirselerde ikinci sezonlarında 41 galibiyet 37 mağlubiyetlik bir derece elde ederek herkeste hayal kırıklığı yarattılar ve sezonu 4. sırada tamamladılar. Daha sonra 1969 play-off'ları ilk turunda New Orleans Buccaneers'te yenilerek elendiler. Takım daha sonra taraftarları tarafından ilgisizlik yaşamaya başladı ve salondaki seyirci sayısı azaldı. Takım ismine yeni taraftar çekme umuduyla Texas ismi eklendi. Hatta takımı bölgesel hale getirmek için başka şehirlerin salonlarında maç bile oynadılar. Bunlar Fort Worth, Teksas'ta bulunan Tarrant County Kolezyumunun yanı sıra Lubbock, Texas'da bulunan, Lubbock Belediye Kolezyumuydu. Fakat bunların hiçbirisi aranan çözüm olmadı. 1971-72 sezonunda eskiden maçlarını oynadıkları asıl salonları Dallas Convention Center Arena'ya geri döndüler. Büyük bir batağa giren Chaparrals takımı yöneticileri mahkemelik oldu ve takıma daha fazla para harcamayı reddettiler. Takım üçüncü sezonunda sonra büyük bir mali kriz yaşamaya başlamıştı. 1972-73 sezonuda play-off yapamamanın sonrasında yöneticiler takımın başka birisine satılacağını duyurdular. Angelo Drossos, John Schaefer ve Red McCombs liderliğindeki San Antonio şehrindeki bir firma Dallas takımının sahipleriyle görüştüler. Drossos'un amacı amacı takımı San Antonio şehrine taşımaktı, ancak karşı takımın sahipleriyle ilk etapta 3 yıllık bir kiralama üzerinde anlaştılar. 1975 yılında ise takım tamamen Drossos'un firması tarafından satın alınca takımın hakları San Antonio şehrinde kaldı. Sözleşmeler imzaladıktan sonra takımın adı San Antonio Gunslingers olarak değişti. Fakat kısa bir süre sonra adı bu kez San Antonio Spurs olarak değiştirildi. Takımın ana renkleri Chaparrals'ta kırmızı, beyaz ve mavi renklerinden oluşurken Spurs ismi alındıktan sonra günümüzde herkes tarafından bilinen siyah, gümüş ve beyaz olarak değiştirildi. Spurs kendi adıyla ilk maçına HemisFair Arena'da oynanan San Diego Sails'e kaybettikleri karşılaşmada çıktı. Bu karşılaşmayı 6.000 bin seyirci izledi. 1973-74 sezonunda toplam 50 kez 100 sayı barajını aşma başarısı gösterdiler ve bu bir ABA rekoruydu. James Silas önderliğindeki Spurs takımı kadrosuna Virginia Squires takımından Swen Nater'ı katmasıyla beraber çok daha güçlü bir hale geldi. Ayrıca Nater sezon bittiğinde NBA Yılın Çaylağı Ödülü'nü kazanma başarısı gösterdi. Sezonun devre arasında ileride takımın önemli oyuncularından birisi olacak George Gervin kadroya katıldı. Ancak takım formasıyla ilk maçına ligdeki bir kural nedeniyle 7 Şubat tarihinde çıktı. Spurs 1974 sezonunu 45-39 gibi iyi bir dereceyle bitirerek konferansında 3. sırada yer alarak play-off'lara girdi. 1974 ABA Playofflarında takım ilk turda Indiana Pacers ile eşleşti. Ve bu seri boyunca takım salonuna maç başına 6.603 bin seyirci çekti. Ancak Pacers'a 7 maç sonunda dramatik bir şekilde 4-3 ile elenerek veda ettiler. 1974-75 sezonuna 17-10 gibi iyi bir dereceyle başlasalarda koç Tom Nissalke takıma sıkıcı bir basketbol oynattığı gerekçesiyle görevinden kovuldu. Yerine Bob Bass getirildi ve o yaptığı açıklamada herkesin benden takımın oyun tarzını çok fazla değiştirmesini beklemesin dedi. Nomal sezonu George Gervin ve James Silas önderliğinde 51-33'lük dereceyle noktalayarak konferanslarında 2. sırada yer aldılar. 1975 ABA Playofflarında yine Pacers ile eşleştiler, bu seferde 4-2 ile yenilerek elendiler. Spurs daha sonra 1976 yılında Denver Nuggets, Indiana Pacers ve New York Nets ile birlikte ABA-NBA birleşmesi sonrası NBA'e taşındı . Spurs'un 1976-77 sezonunda ligdeki diğer takımlara göre kadrosunun biraz daha zayıf kalması ve bunun sonucunda herkes onların kötü bir sezon geçireceğini düşünüyordu. Fakat sezonda 44-38'lik bir derece elde etmeleri sonucu herkesi şaşırttılar ve kendi bölümlerini 3. konferanslarını ise 5. sırada tamamlayarak play-off'a girdiler. Ayrıca bu sezon Houston Rockets ile rekabet içerisine girerek yeni bir rakip edinmiş oldular. Ancak 1977 NBA Playoffları ilk turu serisinde Boston Celtics'e karşı 2-0'lık skorla elendiler. Bir sonraki sezon olan 1977-78'de takımın en önemli oyuncusu George Gervin Denver Nuggets oyuncusu David Thompson ile beraber NBA Sayı Kralı unvanı için çekişti. Sezonun son gününde Thompson öğleden sonra oynanan maçta Detroit Pistons'a karşı 73 sayı atarak yarışta öne geçti. O gece Gervin'in ödülü kazanması için 58 sayı atması gerekiyordu. Spurs ile New Orleans Jazz arasında oynanan karşılaşmada Gervin 63 sayı atarak sezonun Sayı Kralı olma başarısı gösterdi. Spurs ise sezonu 52-30'luk derecesiyle Merkez Grubu şampiyonu olarak tamamladı. 1978 NBA Playoffları'nda ilk turu geçselerde konferans yarı finalinde Washington Wizards'a Gervin'in maç başına 33.2 sayı ortalamasına rağmen elendiler. Bir sonraki yıl yapılan 1979 NBA Playoffları konferans finalleri'nde Spurs Wizards'a karşı seriyi 3-1 ile açtı. Fakat Wizards sonraki 3 maçı kazanarak seriyi de 4-3 ile dramatik bir sonla kazandı ve tur atlayan taraf oldu. Serinin son maçı olan kaybettikleri 7. karşılaşmanın skoru 107-105 Wizards lehineydi. Böylece Spurs tarihinin ilk NBA finalini oynamak içi 20 sene beklemek zorunda kalıcaktı. San Antonio Spurs NBA'dek ilk 7 yılında herkes tarafından sürekli düzenli bir play-off takımı olarak bilindi ve bu dönemde 5 kez kendi bölümünde 1. olma başarısı gösterdi. Washington Bullets, Boston Celtics, Houston Rockets ve Los Angeles Lakers gibi güçlü takımlar onların play-off'larda daha ileri gidip büyük başarılar kazanmasına izin vermedi. 1980'li yıllar ilerledikçe takım 70'lerdeki görüntüsünden farklı bir görüntü vermedi ve yoluna düzenli bir play-off takımı olarak devam etti. Spurs NBA yönetiminin yeni uygulamasıyla 1980-81 sezonunda Batı Konferansı'na taşındı. Takım 1981-82 sezonunda 48-34 ve 1982-83 normal sezonlarında 53-29'luk dereceler elde etti. Takımın normal sezondaki iyi dereceleri ve başarılarına rağmen play-off'larda bir türlü başarı gelmedi. 1981'de ilk turda Houston Rockets'a, 1982'de 4 maçta yarı finalde, ve 1983'dede yarı finalde 6 maçta Los Angeles Lakers'a elendi. 1983 serisinde Lakers'ı zorlamalarına rağmen Magic Johnson ve Kareem Abdul-Jabbar'ın işbirliğine karşı gelemediler. Spurs 1995 yılına kadar konferans finallerine kalamayacaktı. 1984-85 sezonu sonrasında takımın yıldızı All-Star oyuncu George Gervin Chicago Bulls'a takas edildi ve böylece takım bunun sonucunda zorlu bir sürece girdi. Gervin'in gönderilmesi sonrası 1985'ten 1989 yılına kadarki dönemde toplam elde ettikleri 115 galibiyet 225 mağlubiyet derecesi ile takım tarihinin en kötü dönemini geçirdi. Bu yıllarda takıma taraftarlar tarafından azalan destek ve alınan kötü sonuçların etkisiyle Spurs'ün başka şehre taşınacağı söyleniyordu. Bu dönemde takımın başına gelen en iyi şey 1987 NBA Seçmeleri'nde David Robinson'u 1. sıradan draft etmesiydi. Ancak Robinson bir kural nedeniyle Amerika Birleşik Devletleri'ne asker olarak hizmet vereceğini açıklamıştı ve böylece NBA'deki ilk 2 sezonunu kaçırıp forma giyemeyecekti. O sezonlarda takımı Alvin Robertson sırlamıştı ve 1986 yılında oynanan bir karşılaşmada 20 sayı, 11 ribaund, 10 asist ve 10 top çalma ile oynayarak Quadruple-double yapma başarısı gösterdi ve bunu başaran NBA tarihindeki nadir oyunculardan birisi oldu. Spurs 1988
-89 sezonunda 21-61'lik bir derece elde ederek takım tarihinin en kötü sezonunu geçirdi. Daha sonra 1989-90 sezonu öncesinde takımın baş antrenörlük görevine Kansas Üniversitesini çalıştıran ve takımını NCAA şampiyonluğuna taşıyan Larry Brown'un getirilildi. David Robinson'da ABD Deniz Harp Okulu'ndaki vatani görevini bitirdikten sonra takım kadrosuna katıldı. Robinson 1989 yaz aylarında vatani görevini bitirip takıma katıldıktan sonra hakkında free agent olup takımdan ayrılabileceği hakkında spekülasyonlar yapılıyordu. Fakat o takımıyla 2 yıllık yeni sözleşme imzalayarak bu iddialara yanıt verdi. Onun gelişiyle herkes Spurs'un biraz daha canlanacağını düşünüyordu, fakat bireysel olarak pek fazla bir şey beklenmiyordu. 1989-90 sezonunu Spurs Robinson, Arizona Üniversitesi mezunu çaylak Sean Elliott ve takasla gelen Terry Cummings'in önderliğinde geçirdi. Sezonda 56-26'lık bir derece elde ederek NBA tarihinin en büyük geri dönüşünü gerçekleştirme başarısını gösterdiler. Böylece 7 yıl sonra kendi bölümlerini şampiyon olarak tamamladılar. David Robinson ise maç başına 24.3 sayı ve 12.0 ribaund ortalamalarıyla oynayarak Yılın Çaylağı ödülünü kazandı. Ayrıca istatistikleriyle NBA tarihinde çaylak bir Pivot için en iyi sezon geçiren oyuncu oldu. 1990 NBA Playoffları'nda Spurs ilk turda Denver Nuggets'ı geçse de konferans yarı finalinde Portland Trail Blazers'a 7 maç sonucu 4-3 ile elendiler. 1990'lı yıllara takım çok iyimser ve umutlu bir şekilde başladı. Bu yıllarda takım uzun ömürlü bir play-off takımı haline geldi. Fakat koç Brown'un önderliğinde play-off'ta ikinci turun ötesini görme başarısı gösteremediler. 1991-92 sezonunun devre arasında koç Brown takım sahibi tarafından görevinden kovuldu ve yerine sezonun geri kalanı için Bob Bass getirildi. Spurs ayrıca sezonda takımın yıldızı Robinson'u sakatlığa kurban etmişti ve bununda etkisiyle 1992 NBA Playoffları'nda ilk turda Phoenix Suns'a elendiler. Takımın sahibi McCombs 1992 yazında medyaya yaptığı açıklamada takımın başına UNLV'ın koçluğunu yapan Jerry Tarkanian'ı getirdiğini açıkladı. Fakat Tarkanian'da 20 maç sonunda sezona 9-11 gibi dereceyle girdikten sonra kovuldu. Yerine bir maçlığına Rex Hughes getirildi. Fakat sezonu eski emekli basketbolcu John Lucas'ın baş antenörlüğünde noktaladılar. Lucas uyuşturucu gibi kullanımı ve tedavisi gibi problemlerle uğraşsa da Spurs onun antrenörlük yaptığı NBA'deki ilk takım oldu. Lucas dönemi takım için başarılı başladı. Onun görevi aldığı günden bu yana aldıkları sonuçlarla sezonu 39-22'lik gibi bir dereceyle noktaladılar ve 1993 NBA Playoffları'nda konferans yarı finaline ulaştılar. 1993 yılında Peter M. Holt'un başkanlığını yaptığı 22 kişilik yerli bir yatırımcı grup Red McCombs'un sahibi olduğu Spurs'u 75 milyon dolar karşılığında satın aldı. 1993-94 sezonuyla birlikte maçlarını inşa edilen yeni salonları Alamodome'de oynamaya başladılar. Ayrıca sezon öncesinde takım kadrosuna ribaund konusunda uzman forvet Dennis Rodman'ı kattı. Lucas liderliğinde Spurs 1993-94 sezonunu 55-27 gibi iyi bir dereceyle noktaladı. Ancak play-off'larda beklenmedik bir şekilde ilk turda Utah Jazz'a elendiler. 1994-95 sezonu öncesinde koç Lucas eski Pacers koçu Bob Hill tarafından değiştirilerek görevinden kovuldu. Ayrıca takımın bir önceki sezon Rodman için Detroit Pistons'a takasta verdiği Elliot bu sezon takıma geri döndü. Spurs bu sezonu 62-20 gibi iyi bir dereceyle noktalayarak kulüp tarihinde ilk kez 60 maç kazanma barajını aştı ve NBA'de sezonun birincisi unvanıyla play-off'lara girdi. Ayrıca bu takım tarihinin 1995 yılına kadarki bir sezonda elde ettiği en iyi dereceydi. Takımın yıldızı Robinson ligin en değerli oyuncusu ödülüne layık görüldü. Spurs play-off'larda konferans finaline kadar çıkma başarısı gösterdi, ancak o sezonun nihai şampiyonu olacak Olajuwon'a sahip Houston Rockets'a elendiler. Sezon boyunca özellikle play-off'larda Rodman ve bazı takım arkadaşları arasında özellikle Robinson'la sürekli sürtüşmeler yaşadı. Bunun sonucunda Rodman sezon sonunda Chicago Bulls'a takas edildi ve Bulls bu takas sonucu 1995-1998 yıllarında üst üste 3 kez şampiyon oldu. Spurs Hill'in önderliğine 1995-96 sezonunu 59-23'lük dereceyle noktaladı ve play-off'larda konferans yarı finaline kadar gidebildiler. 1996-97 sezonu öncesinde yaz aylarında Dominique Wilkins takıma eklenerek önemli bir hamle yapıldı. Robinson sakatlığı gerekçesiyle maçların ilk 1 ayında oynayamadı. O Aralık ayında sahalara geri döndü, fakat sakatlığının nüksetmesi gerekçesiyle sezonun geri kalan maçlarında oynatılmayıp dinlendirildi. Elliot'da sakatlığı nedeniyle sezonun yarısından fazlasını kaçırmıştı. Elliot ve Robinson olmadan Spurs çok kötü bir takım haline geldi. Takımın lideri maç başına 18.2 sayı ortalamasıyla oynayan Wilkins'di. Bunların sonucunda Spurs sezonu 20-62'lik bir dereceyle noktalayarak tarihinin en kötü sezonunu geçirdi. Bu yıl yapılan en önemli hamlelerden birisi ise normal sezonun bitimine 18 maç kala Hill'in yerine takımın eski yardımcı antrenörlerinden Gregg Popovich'in baş antrenörlüğe getirilmesiydi. 1996-97 sezonu bittiğinde Spurs taraftarları hayal kırıklığına uğramışlardı. Takımdan iyi yerlere gelmesi beklenirken 20-62'lik dereceyle sezonun en kötü 3. takımı unvanını aldılar. Bu kötü sezonlarının bir ödülü olarak 1997 NBA Seçmeleri'nde 1. sıra draft çekilişini kazandılar ve seçmelerde Tim Duncan'ı draft ettiler. Koç Gregg Popovich sezon öncesinde yaz liginde Duncan'ı izledikten sonra basına yaptığı açıklamada onun çok yetenekli, zeki bir oyuncu olduğunu söyledi. Duncan'da Popovich'in oyun bilgisinin çok yüksek bir koç olduğunu söyledi. Duncan ligdeki ilk sezonunu hızla kendini geliştirerek sürdürdü ve maç başına 21.1 sayı, 11.9 ribaund ortalamalarıyla oynadı. Yılın Çaylağı ödülünü kazanmasının yanında Yılın Birinci Beşine seçildi. Spurs ise sezonu 56-26'lık bir dereceyle noktalayarak 1989-90 sezonunda elde ettiği sonucun aynısını tekrarladı, fakat playoff'larda konferans yarı finalinde Utah Jazz'a elenmekten kurtulamadılar. Duncan ve Robinson çok iyi uyum sağlamıştı ve ikisi de hemen hemen aynı özellikte bulunsalarda iyi bir PF/C ikilisi oldular. 1998-99 sezonu öncesinde oyuncu sözleşmeleri ile ilgili maaşlarda bir sıkıntı bulunuyordu ve NBA başkanı David Stern bu sezon öncesi ligde lokavt olucağını söyledi. Lokavt 1999 yılının Ocak ayına kadar sürdü. Spurs ise boş geçen bu dönemde kadrosuna free agent'tan Mario Elie ve Jerome Kersey'i katarak oldukça güçlendi. Lokavt nedeniyle kısaltılmış sezonda takım 37-13'lük bir derece elde ederek konferansta ve NBA'de sezonun 1.si olma başarısı gösterdi. 1999 Playoffları'nda 11 galibiyet 1 mağlubiyet alarak egemen oldu. Bu iyi formuyla Spurs finale kadar çıktı ve normal sezonu 8. bitirip nba finaline çıkan tarihteki tek takım olan New York Knicks'in rakibi oldu. Knicks'in evi Madison Square Garden'da oynanan serinin 5. maçında galip gelen takım seriyide 4-1 alıp tarihinin ilk NBA şampiyonluğuna ulaştı. Duncan'da NBA Finalleri MVP'si seçilme onuruna erişti ve bunu başaran Magic Johnson'dan sonra tarihteki en genç 2. oyuncu oldu. Spurs'te ABA'den kalma takımlar arasında NBA şampiyonluğu yaşayan tarihteki ilk takım oldu. İlk NBA şampiyonluğunu kazandıktan sonra Spurs NBA'deki en güçlü takımlardan biri haline geldi ve 1999-00 sezonunda kendi bölümünde şampiyonluğa oynadı. Takımın önemli oyuncularından Sean Elliot'un kardeşine böbrek nakli yapıldı ve o sahalara 14 Mart'ta geri dönüp son 19 maçta forma giydi. Sezonun sonlarına doğru Duncan dizinden sakatlanarak sezonu kapadı ve Spurs ise normal sezonu 53-29'luk bir derece ile konferansında 2. sırada yer alarak noktaladı. Duncan olmadan takım çok güç kaybetti ve play-off'larda Phoenix Suns'a 4 maç sonunda süpürüldüler. 2000 yılında takım yeni bir salon inşa etmeye karar verdi ve yapılmaya bu yıl itibarıyla başlandı. Spurs hem 2000-01 hem 2001-02 sezonlarını 58-24'lük dereceler ile noktaladı. Ancak her iki sezonda da play-off'larda o yılların nihai şampiyonu olucak Los Angeles Lakers'a elendiler. 2001 play-off'larında konferans finallerinde süpürüldüler, ancak 2002'de konferans yarı finalinde 5 maç sonunda elendiler. 2002-03 sezonuna girilirken David Robinson yaptığı açıklamada bu yıl Spurs'ün formasını ve NBA'de son kez giyeceğini ve emekli olacağını açıkladı. Ayrıca sezon öncesi takımın yeni salonu AT&T Center'ın yapımı bitirildi ve yeni salona hazır hale geldi. Salonun ilk adı SBC Center olsa da takımın sponsorluk anlaşması gereği AT&T oldu. Takımın logosuda siyah, beyaz ve gümüş renkleri olarak değiştirildi. Ayrıca free agent'tan ve draftlardan yazın Stephen Jackson, Danny Ferry, Bruce Bowen, Steve Kerr, Steve Smith ve ilk NBA sezonunda oynayan 1999 ikinci tur draft seçim Arjantinli Manu Ginobili kadroya eklendi. Ayrıca bu yıl Fransız gard Tony Parker'ın daha çok süre alacağı açıklanmıştı. Spurs yeni salonundaki ilk maçına 1 Kasım, 2002 tarihinde oynanan ve 91-72 kazandığı Toronto Raptors maçında çıktı. Normal sezonu 60-22'lik derece ile konferans, bölüm ve NBA birincisi olarak Dallas Mavericks'in önünde tamamladı. Play-off'larda takım sırasıyla Suns, Lakers ve Mavericks'i mağlup ederek NBA finalinde New Jersey Nets'in rakibi oldu. Böylece iki eski ABA takımı karşı karşıya gelmiş olup bu tarihte bir ilktir. Spurs final serisini 6 maç sonunda 4-2 ile kazanarak tarihinin 2. şampiyonluğunu kazandı. Tim Duncan hem ise normal sezonun ve Finallerin MVP'si seçilme onuruna erişti. İkinci NBA şampiyonluğu sonrası David Robinson emekli olduğunu açıkladı ve bu Spurs'un takım savunması üzerinde ağır hasar bıraktı. Daha sonra veteran oyuncular Steve Kerr ve Danny Fer'de emekli olduğunu açıkladı. Speedy Claxton Warriors'a, Stephen Jackson'ta Atlanta Hawks'a takas edildi. Rasho Nesterovic ve Hidayet Türkoğlu kadroya eklenerek, sırasıyla Robinson ve Jackson'un yerine getirildi. Takımın yaz hareketleri içerisinde yaptığı en önemli hareketlerden birisi de son olarak Robert Horry'in kadroya eklenmesi oldu. Spurs 2003-04 normal sezonu 57-25'lik dereceyle tama
mlayarak konferansını 3. kendi bölümünü 2. sırada tamamladı. Play-off'larda ilk turda Memphis Grizzlies'ı 4-0 süpürdükten sonra yarı finalde ezeli rakiplerinden Los Angeles Lakers'ın rakibi oldular. Seride evindeki ilk 2 maçı Spurs kazanıp seride 2-0 öne geçse de daha sonra Lakers durumu 3-2'ye getirdi. Serideki 5. maçta Derek Fisher'ın dramatik bir şekilde maçın bitimine attığı 0.4 saniye attığı basketle Lakers maçı 73-72 kazanıp seride 3-2 öne geçti. Daha sonra 6. maçıda kazanan Los Angeles ekibi seriyi 4-2 kazanıp konferans finaline çıktı böylece Spurs elenmiş oldu. Hayal kırıklığı yaratan ikinci tur kayıplarından sonra takım bu yıl play-off'ta daha da ileriye gitmeyi hedefliyordu. Nitekim kadro Nazr Mohammed ve Brent Barry ile takviye edilerek iddia daha da güçlendi. Spurs sezona 12-3'lük dereceyle girerek fırtına gibi bir başlangıç yaptı. Yeni yıla girildiğinde takımın derecesi 25-6'ıydı. Spurs bütün sezon boyunca Batı Konferansı'nda Phoenix Suns'ın konferans birinciliği için rakibi oldu. Fakat sezonu 59-23'lük dereceyle 2. sırada tamamladılar. Tim Duncan normal sezon bitmeden az süre önce sakatlanarak taraftarı ve yönetimi telaşlandırdı, fakat play-off başlamadan önce hazır hale geldi. Spurs ilk 2 turu geçtikten sonra konferans finalinde Suns ile eşleşti ve bu turuda 4-1 ile 5 maç sonunda beklentilerin aksine fazla zorlanmadan geçti. Finaldeki rakipleri ligin son şampiyonu Detroit Pistons oldu. Spurs bu seriyi 4-3 kazanarak son 7 senedeki 3. şampiyonluğunu elde etti. Tim Duncan'da kariyerinde 3. kez Finallerin MVP'si seçilme onuruna erişti ve böylece Magic Johnson, Shaquille O'Neal ve Michael Jordan'ın ardından bu ödülü 3 kez kazanmayı başaran tarihteki 4. oyuncu oldu. Son 7 yıl içinde 3. şampiyonluğunu elde eden Spurs'ün adı artık NBA'deki en güçlü takımlarından biri olarak anılıyordu. 2005-06 sezonu'nada takım şampiyonluk parolasıyla girdi. Nitekim hedefler doğrultusunda 1 kez All-Star seçilmiş Nick Van Exel ve 2 kez All-Star seçilmiş Michael Finley kadroya eklendi. Spurs sezona ilk 19 maçta 16 galibiyet alarak beklendiği gibi iyi bir başlangıçla girdi. Takım sezon boyunca Dallas Mavericks ile konferans birinciliği için çekişti. Nitekim sezonu 63-19'luk dereceyle tamamlayarak konferans ve kendi bölümünde birinci oldu. Ayrıca bu derece Spurs'un kulüp tarihindeki en iyi normal sezon derecesiydi. Play-off'larda takım 2. turda Dallas Mavericks ile karşılaştı. Çok çekişmeli geçen seri sonucu Spurs 7 maçta rakibine 4-3 ile kaybederek elendi ve sezonu noktaladı. Spurs 2006-07 sezonunun ilk yarısında önemli oyuncularını çeşitli sakatlıklara kurban verdi. Fakat bu takımın formunu çok fazla ölçüde etki etmedi. Nitekim formunu daha fazla arttırarak Şubat ve Mart ayları arasında 13 maçlık bir kazanma serisi oluşturdu. Spurs normal sezonu 58-24'lük dereceyle kendi bölümünü Dallas Mavericks'in ardından 2. konferansını ise 3. sırada tamamladı. İlk turda Denver Nuggets'ı 4-1 eledikten sonra yarı finalde ezeli rakiplerinden Phoenix Suns'ın rakibi oldular. Spurs çekişmeli ve tartışmalı kararlarla geçen Suns serisini 4-2 kazanarak tur atladı. Konferans finalinde Utah Jazz'ı 4-1 gibi rahat bir şekilde yenerek NBA finaline kaldılar. 2007 NBA Finalleri'nde LeBron James'in sürüklediği Cleveland Cavaliers ile eşleşen Spurs bu seriyi de 4-0 süpürmeyle rahat kazanarak tarihindeki dördüncü NBA şampiyonluğunu elde etti. Tony Parker maç başına 24,5 sayı 57% şut isabeti ile oynayarak Finallerin MVP'si seçildi ve bu ödülü kazanan tarihteki ilk Avrupa doğumlu oyuncu oldu. 2007-08 sezonunda Spurs 56-26'lık bir derece elde ederek konferansını 3. sırada bitirdi. Bu sezonda da play-off'ta Batı Konferansı Finalleri'ne yükselselerde Lakers'a 5 maç sonunda 4-1 ile elenmekten kurtulamadılar. Önümüzdeki sezonda ise takım normal sezonu 3. sırada tamamlasa da play-off'larda ilk turda sürpriz bir şekilde Dallas Mavericks'e elenerek yılı erken tamamladı. 2009 NBA Seçmeleri'nin iki gün öncesinde genel müdür RC Buford takımın yaşı ve sağlık endişelerini gidermek için harekete geçti. İlk olarak Bruce Bowen, Fabricio Oberto, Kurt Thomas gibi 40 yaşına merdiven dayamış veteranlarla yollar ayrıldı. Bowen'ın yeri Richard Jefferson ile dolduruldu. Spurs ayrıca 2009 draftında 3 kez ikinci turdan seçim yapacaktı. Takım bu haklarını 37. sıradan DeJuan Blair, 51. sıradan Jack McClinton ve 53. sıradan Nando de Colo'yu draft ederek kullandı. Ayrıca 10 Temmuz 2009 tarihinde, Detroit Pistons'tan Antonio McDyess ile 15 milyon dolar garanti para karşılığında üç yıllık bir anlaşma imzalandı. Spurs 2009-10 normal sezonunda sık sık sakatlıklar ile mücadele etti, fakat sezonu 50-32'lik dereceyle noktalayarak bir kez daha 50 galibiyet barajını aşma başarısı gösterdi. Play-off'larda ilk turda Dallas Mavericks'i 6 maç sonunda 4-2 ile eledikten sonra konferans yarı finalinde Phoenix Suns ile eşleştiler. Böylece Dallas'tan 2009 yenilgisinin intikamı alınmış oldu. Fakat Suns'a bu turda süpürülmekten kurtulamadılar. Spurs'a 2010-11 sezonunda yaşlı kadrosuyla birçok otorite şans tanımıyordu. Takımda Tim Duncan, Manu Ginobili ve Tony Parker üçlüsü dışında maçın kaderini değiştirebilecek oyuncu yoktu. Ancak Spurs sezona fırtına gibi başladı. Seri galibiyetlerle geçen sezonu 61-21'lik derece elde ederek Batı Konferansı'nı lider bitirdi. Bunda kuşkusuz Duncan'ın payı fazlaydı. Çünkü ilerlemiş yaşına rağmen takımın lideriydi ve çoğu maçta double-double yapmayı başardı. Ancak otoritelerin özellikle değindiği "yaş" faktörü play-off'ta orataya çıktı. San Antonio, play-off ilk turunda Batı Konferansı'nı 8. sırada bitiren Memphis Grizzlies takımı ile eşleşti. Bu eşleşmede Memphis'e hiç şans tanınmıyordu. Ancak daha ilk maçta yaşlılık faktörü ortaya çıktı ve Spurs seriyi 6 maç sonunda 4-2 kaybederek NBA tarihinde sezonu 1. bitirip, 8. sıradan gelen takıma elenen üçüncü takım olarak tarihe geçti. 2011-12 sezonu başlamadan takımın lideri Duncan'ın hem geçen seneki fiyasko hem de bu seneki lokavttan dolayı kariyerine nokta koyacağı haberleriyle Spurs taraftarı telaşlanmıştı. Ayrıca ilk turda elenen takımın koçu Gregg Popovich için de emeklilik sinyalleri verilmeye başlamıştı. Bu ikilinin takımda kalacağının netleşmesi tüm Spurs taraftarını rahatlattı. Nitekim sezon başlarken geçen seneki bench eksikliği unutulmadı ve takıma kaliteli takviyeler yapılarak, takım biraz olsun daha da gençleşti. Boris Diaw, Stephen Jackson, Danny Green, ve draft edilen Kawhi Leonard gibi oyuncular takıma transfer oldu. Geçen seneki normal sezon fırtınası bu senede devam etti ve Spurs hem Batı hem de NBA liderliğini kazandı. Bu kez play-off ilk turunda Utah Jazz takımı ile eşleşen Spurs, ilk turda rakibini 4-0 ile süpürdü. Konferans yarı finalinde Los Angeles Clippers'ıda 4-0 ile geçen Spurs, bu sezon şampiyonluğun en güçlü adayı olarak gösteriliyordu. Konferans finalinde ise rakip Kevin Durant'li Oklahoma City Thunder'idi. Spurs Teksas'taki ilk iki maçı kazanarak seriyi 2-0'a getirdi. Bu maçlarla birlikte NBA'de üst üste 20. galibiyetini alan Spurs takım rekoru kırdı. Ancak daha sonraki 4 maçı da kazanan Thunder seriyi 4-2 kazanarak NBA finaline yükseldi. Böylece play-off'lara fırtına gibi başlayan Spurs sezona veda etti. Spurs 2012-13 sezonuna'da çok iyi başladı. Son yıllarda olduğu gibi Batı Konferansı'nda üst sıralarda kalmayı başaran Spurs, konferansı 2.sırada bitirdi. Play-off ilk turunda yıldızlarla dolu kadrosuyla Los Angeles Lakers ile eşleşen Spurs, seriyi 4-0 ile süpürdü. Daha sonra sezonun formda takımı Golden State Warriors ile karşılaşan Spurs, zevkli maçların sonunda Warriors'u 4-2 ile geçerek geçen sezon olduğu gibi yine Batı Konferansı finaline yükseldi. Finalde Oklahoma City Thunder'i eleyerek sürpriz yapan ve 2 sezon önce konferansı 8. olarak bitirip, San Antonio'yu ilk turda eleyen Memphis Grizzlies ile eşleşen Spurs, intikamı 4-0 ile süpürerek seriyi aldı ve adını NBA Finali'ne yazdırdı. Özellikle 37 yaşında olmasına rağmen eski günlerini aratmayan yaşlı kurt Tim Duncan önderliğinde çok iyi işler çıkartan Popovich'in öğrencileri finalde son şampiyon Miami Heat ile karşılaştı. Final serisi çok çekişmeli ve zevkli maçlarla geçti. Ancak Lebron James'in serinin 7. ve son maçındaki 37 sayı ve 12 ribaundluk performansına engel olamayan San Antonio, seriyi 4-3 kaybetti ve şampiyon üst üste 2. kez Miami Heat oldu. Spurs 2013-14 sezonuna'da beklendiği gibi çok iyi başladı. Kadroya Marco Belinelli ve Jeff Ayres eklenerek daha da güçlendirildi. Takım Şubat ve Mart aylarında üst üste 19 maçlık bir galibiyet serisi oluşturarak kulüp rekorunu kırdı. Spurs sezonu ise 62-20'lik derecesiyle Batı Konferansı'nı 1. olarak bitirdi. Play-off ilk turunda Dallas Mavericks ile eşleşen Spurs, seriyi şaşırtıcı bir şekilde zorda olsa 7 maç sonunda 4-3 yendi. Daha sonra Houston Rockets'ı eleyerek büyük sürpriz yapan Portland Trail Blazers ile karşılaşan Spurs tecrübesiyle bu seriyide 4-1 kazandı ve Batı Konferansı finaline yükseldi. Konferans finalinde 2 yıl önce 2-0 öndeyken 4-2 kaybettikleri Oklahoma City Thunder ile karşılaşan Spurs bu kez seriyi 4-2 ile kazanarak adını üst üste 2. kez NBA Finali'ne yazdırdı. 22 yaşındaki genç yıldız Kawhi Leonard ve 38 yaşındaki Tim Duncan önderliğinde çok iyi iş çıkaran San Antonio, final serisini 4-1 kazanıp tarihindeki 6. finalinde 5. kez şampiyon olma başarısını gösterdi. Kawhi Leonard ise Finallerin MVP'si seçilerek bu ödülü kazananan Magic Johnson ve takım arkadaşı Duncan'dan sonra tarihteki en genç 3. oyuncu oldu. Dallas (Texas) Chaparrals San Antonio Spurs "Hall Of Famerlar." "Takımın formasını giyen tüm oyuncular için bakınız San Antonio Spurs tüm zamanların kadroları. Jacques-René Hébert Jacques-René Hébert, (d. 15 Kasım 1757 - ö. 24 Mart 1794), Fransız gazeteci ve devrimci. Fransız İhtilali'nin en önemli devrimcilerinden biri olan Hebert, kiliseye olan karşıtlığı ve halkçılığıyla nam salmıştır.Ateizm hakkında meydanlarda konuşmalar yapmıştır. Kendisi ilk başlarda pek çok devrimci arkadaşı gibi Girondistenlere karşı Jakobenler saflarında yer almış anc
ak daha sonra Cordeliers Kulübü'ne geçmiştir. Joseph Fouché ve diğer dostlarıyla birlikte Hıristiyanlık karşıtı kampanyayı yürüten Hébert, yeni bir inanç anlayışı olan Akıl Kültü'nü ortaya koyanlardandı. Yine pek çok arkadaşı gibi onun da ölüm tarihi ve sebebi aynıdır : 1794 - giyotin. Camille Desmoulins Camille Desmoulins; Fransız İhtilalinin sembolik başlangıcı sayılan Bastille hapishanesi baskınının müsebbibi kabul edilen gazeteci ve politikacı. Etkileyici konuşma sanatıyla kitleleri etkileyebilen Desmoulins, 14 Temmuz günü "haydi sarılın silahlara" çağrısıyla binlerce insanı Bastille'ye saldırtmıştır. İhtilalden sonra kurulan mecliste sıkı bir Girondisten karşıtı olarak Sansculotten cephesindeki yerini aldı. Her ne kadar Maximilien de Robespierre ile çocukluk arkadaşı da olsa Paris'teki terör olaylarından sonra Georges Danton ile Club des Cordeliers'in kurulmasına öncülük etti. Ancak bu dönemdeki birçok devrimci gibi o da giyotin ile idam edildi. Zümer Suresi Müslümanların kutsal kitabı Kur'an'ın 39. suresidir. Mekke döneminde indirildiğine inanılmakta olan 75 ayetten oluşur. Adını 71 ve 73. ayetlerde geçen "zümer" kelimesinden almıştır. Zümer; zümreler, gruplar demektir. Surede başlıca, göklerde ve yerde Allah'ın birliğini gösteren deliller, mü'minlerin cennete, kafirlerin cehenneme sevk edilecekleri konu edilmekte; insanlar, ölüm gelip çatmadan Allah'a yönelmeye çağrılmaktadır. Batman Başlıyor Batman Başlıyor (İngilizce özgün adıyla "Batman Begins"), kurgusal DC Comics karakteri Batman çizgi romanlarından uyarlanan, yönetmenliğini Christopher Nolan'ın yaptığı, Christian Bale'in Batman'i canlandırdığı, Liam Neeson, Michael Caine, Cillian Murphy, Katie Holmes, Tom Wilkinson, Ken Watanabe, Rutger Hauer ve Morgan Freeman'ın da yan rollerde yer aldığı 2005 tarihli ABD yapımı süper kahraman filmidir. Yeni çekilen serinin ilk filminde, Bruce Wayne'nin yarasa korkusu, ailesinin ölümü ve Batman'e dönüşümü anlatıldı. Filmin hikâyesi oluşturulurken klasik "Batman: The Man Who Falls", "" ve "" çizgi romanlarından esinlenildi. 1997 yılında gösterime giren "Batman & Robin" filminden sonra, birçok devam filmi projesi gündeme geldi. Film için çalışmalara 2003 yılında başlayan Christopher Nolan ve David S. Goyer, temelinde insanlık ve realizmin olduğu, daha karanlık ve gerçekçi bir hikâyeyi hedefledi. Amaç, izleyicinin Batman ve Bruce Wayne'i önemsemesiydi. Çekimlerin Chicago ve İngiltere'de gerçekleştiği filmde, bilgisayar desteğinden çok az düzeyde yararlanıldı. Batmobile ve Yarasa kostümü film için yeniden yaratıldı. Film finansal ve eleştirel açıdan başarılı oldu. Yapım, 15 Temmuz 2008 günü ABD ve Kanada'da 3,858 sinema salonunda gösterime girdi. Açılış haftasında 48 milyon Amerikan doları kazandı. Film gösterimden çıktığında yaklaşık 370 milyon ABD doları elde etmişti. Film hakkında Rotten Tomatoes sitesinde yapılan yorumların %84'lük kısmı olumlu yöndeydi. Eleştirmenler, "Batman Başlıyor" 'un kendisinden önce çekilen Batman filmlerinden daha karanlık olduğu görüşünde birleşti. Filmin devamı "Kara Şövalye" 2008 yılının Temmuz ayında gösterime girerken, Nolan ve Bale bu filmdeki yerlerine geri döndü. Film, karakterin Hollywood'taki popülerliğini geri getirdi. Yapım, sinema salonlarındaki gösterimi ve DVD satışlarından toplamda 496,853,783 Amerikan doları kazandı. Filmin ilk sahnesinde genç Bruce Wayne ve Rachel Dawes'in Wayne Malikanesi'nin dışında koştukları görülür. Bruce, Rachel'ın elinde ne olduğunu merak eder ve ondan ne olduğunu göstermesi için rica eder. Rachel avucunu açar ve Bruce onun elindeki taşı alıp kaçmaya başlar. Ardından bir yere saklanıp, Rachel'ın onu aramasını izler. Bruce saklandığı yerden bir mağaraya düşer ve Rachel malikaneye yadım istemeye gider. Thomas Wayne oğlunu oradan kurtarır ve malikaneye götürür. Onunla ilgilendikten sonra yatağına yatırır ve oğluna, eşi Martha'ya aldığı kolyeyi gösterir. Bruce ve ailesi, oyuncuların yarasa olarak giyindikleri gösteriye gider. Yarasalardan rahatsız olan Bruce, babasına dışarı çıkmak istediğini söyler. Wayne ailesi gösteriyi terkedip dışarı çıkarlar. Onlar yürürken Joe Chill adlı hırsız onları soymaya kalkar. Hill tabancasını çekip, cüzdanları ve mücevherleri ister. Martha Wayne'in kolyesini almaya çalışan Chill panik yapar. Thomas Wayne, Martha'nın önüne atlar ve Chill panikle önce Thomas'ı sonra Martha'yı vurur ve kaçar. Thomas, Bruce'a korkmamasını söyler. Ardından polisler gelir. Thomas ve Martha Wayne'nin cenazesinden sonra William Earle, Bruce'a şirketin emin ellerde olduğunu söyler. Bruce birkaç yıl sonra, Princeton Üniversitesi'nden Gotham şehrine döner. Wayneleri öldürdüğü için hapse giren Joe Chill'in, Carmine Falcone'nin hakkında ifade verip, yardım etmesi için salıverilme duruşması yapılacaktır. Duruşmada yargıç, Chill'e, Bruce Wayne'in de salonda olduğunu söyler. Duruşmayı terkeden Bruce, salonun çıkışında Joe Chill'i öldürüp intikam almak için elinde bir tabanca ile bekler. Chill dışarı çıkınca onu vuran Bruce değil, Falcone'nin adamlarından biri olur. Rachel Dawes, Bruce'u dışarı çıkartır. Rachel, adalet sisteminin kokuşmuş olduğunu söyleyen Bruce'a Gotham'ın kirlenmiş sokaklarını gezdirir ve ailesini öldürenin Falcone olmasa da, onların uğruna savaştığı şeyi öldürdüğünü söyler. Bruce, arabada niyetinin Chill'i öldürmek olduğunu söyler. Bu duruma çok içerleyen Rachel ona tokat atar ve ailesinin bu durumdan utanç duyacağını söyler. Bruce arabadan iner ve Falcone'nin yanına gider. Falcone'ye ondan korkmadığını söyleyen Bruce, hakimlerin ve polislerin onun emrinde olduğunu görür. Falcone'nin adamları Bruce'u dışarı atar. Sokaklarda yaşayan fakir bir adamın yanına giden Bruce, cebindeki parayı ve paltosunu ona verir. Ardından bir gemiye binip dünyayı gezmeye başlar. Hırsızların psikolojisini ve dövüşmeyi öğrenen Bruce, Bhutan topraklarında hapse düşer. Sabah yemeğinde altı adam ile dövüşen Bruce, hücresine götürülür. Orada Henri Ducard ile tanışır. Ducard, Bruce'a hapisten kurtulduğunda, intikamcı bir grup olan Gölgeler Birliği'ne katılması için davet eder ve mavi bir çiçek verir. Bruce hapisten çıktığında, Gölgeler Birliği'nin yerine gider. Burada birliğin lideri olan Ra's Al Ghul ile tanışır. Henri Ducard, Bruce'a eğitim verir ve bir dövüş türü olan ninjutsuyu öğrenir. En sonunda ondan, komşusunun toprağına göz diken bir hırsızı öldürmesi istenir. Bruce, hırsızı öldürmek yerine orayı yakar. Kaçmaya çalışırken Ra's Al Ghul ile dövüşür. Ghul'u yenen Bruce, uçurumdan aşağıya düşmek üzere olan Henri Ducard'ı kurtarır ve bir köylünün evine götürür. Bruce olayın ardından Gotham'a geri döner. Carmine Falcone, şehirdeki gücünü daha da arttırmıştır. Arkham Akılhastanesi'nin psikaytrlarından Jonathan Crane, yargılanan suçluları delirtmektedir. Bölge savcısının asistanı Rachel Dawes ve polis memuru James Gordon da suça karşı mücadele verenler arasındadır. Wayne Şirketi'ni yöneten William Earle, şirketi halka açmıştır. Gotham'ı bulunduğu bataklıktan kurtarmak isteyen Bruce Wayne, suç ile mücadele edebilmek için bir imge arayan Bruce, küçüklüğünde korktuğu yarasalardan ilham alarak Batman olur. Gerekli teçhizatları, Wayne Şirketi'nin mühendisi Lucius Fox'tan temin eder. Malikanenin altında bulunan yere, Yarasa Mağarasını inşa eder ve şirkete ait olan arabayı Batmobile haline getirir. Bir gün, Bölge Savcısı öldürülür ve Wayne Şirketi'ne ait olan Su Buharlaştırıcı çalınır. Jonathan Crane'nin çevirdiği işte ona yardım eden Falcone, pay istedğini söyler. Crane diğer hastalarına yaptığı gibi Falcone'yi delirtir. Crane'nin görüştüğü her suçlunun delirmesinden rahatsız olan Rachel, ona kendi getirdiği bir doktorun da hastaları muayene edeceğini söyler. Crane bu durum karşısında Rachel'ı da delirtmeye çalışır. Fakat Batman olay yerine gelir ve Rachel'ı oradan alır. Panzehiri vermek için onu araca bindirip malikaneye götürmeye çalışan Batman'in peşinden polisler de gelir. Batman, polislerden kurtulup Rachel'ı malikaneye getirir. Malikanesinde şehrin elit insanlarını toplayarak parti düzenleyen Bruce Wayne, Ra's Al Ghul ile tanışır. Onun öldüğünü söyleyen Bruce, Ghul'un aslında Henri Ducard olduğunu öğrenir. Ghul'un amacı, Su Buharlaştırıcısını kullanarak Crane'nin ilacını şehrin suyuna karıştırıp, Gotham'ı yok etmektir. Bruce, hiç de kibar olmayan bir tavırla konuklarını malikaneden kovar. Ardından Ra's Al Ghul'un adamları malikaneyi ateşe verir. Onları durdurmak isteyen Bruce'nin tepesine tahta düşer. Alfred, Ghul'un adamlarından birinin kafasına vurur ve bayıltır. Bruce'un yanına gidip ona yardım eder. Batman kostümlerini giyen Bruce, Ghul'un planını bozmak için harekete geçer. Batman, arabasını Gordon'a bırakıp Ghul'un yanına gider. Suçlular tarafından öldürülmek üzere olan Rachel ve onun himayesindeki küçük çocuğu kurtarır. Rachel'ın yanından uzaklaşırken gerçek kimliğine dair ipucu verir. Batman, Ghul'un bulunduğu metroya binip, planını engellemek için dövüşmeye başlar. Ghul, Batman'e planın gerçekleşmesini önleyemeyeceğini söyler. Batman'de ona engellemeye çalışmaktan bahsetmediğini söyler. Batmobile'in içindeki Gordon, metronun yol aldığı raylara ateş eder. Batman de, Ghul'a onu öldürmeyeceğini, ama yardımda etmeyeceğini söyler ve oradan uzaklaşır. Metronun içinde kalan Ghul ölür. Bir halk kahramanı olan Batman, gazetelere çıkar. Lucius Fox, Wayne Şirketi'nin yeni CEO'su olur. Bruce, şirketi bazı paravan vakıflar kullanarak satın alır. Batman, Yarasa Sinyali'ni çalıştıran Gordon'un yanına gelir. Gordon şehri suçtan temizlemenin zor olacağını söyler ve son dönemlerde ortaya çıkan bir suçludan bahsederek Batman'e, onun ortalıkta bıraktığı Joker kartlarını verir. Batman icabına bakacağını söyleyip gecenin karanlığında kaybolur. Christian Bale, Bruce Wayne / Batman rolüyle: Sekiz yaşındayken, anne ve babasının bir soyguncu tarafından öldürülmesine tanık olan milyoner iş adamı. Yıllarca dünyayı dolaşarak adaletsizlik ile mücadele edebilmenin yolunu arar ve Gotham'a döner. Bruce geceleri, Gotham'ı koruyan Batman'e dönüşür. Filmin oyun
cu kadrosuna 11 Eylül 2003 tarihinde katılan Bale'in, Darren Aronofsky'nin çekmeyi planladığı filmde de Batman'i oynaması isteniyordu. Nolan ayrıca rol için Billy Crudup, Jake Gyllenhaal, Hugh Dancy, Joshua Jackson, Eion Bailey ve Cillian Murphy gibi isimleri de düşündü. Bale, önceki filmlerin Batman yerine kötü adamlara odaklandığını fark etti. Ona göre en iyi Batman portresi çizgi romanlardaki karakterdi. Bale'in yönetmeni Nolan "Bizim tam olarak aradığımız şey karanlığın ve ışığın dengesiydi" dedi. David S. Goyer, bazı aktörlerin Batman'i büyük oynadığını söylerken, Bale'in karakteri radikal bir şekilde canlandırdığını belirtti. Bale'in düzenli olarak ısıtılan ve hoşlanmadığı kostümü, O'nun gerekli olan aykırı mod haline girmesine yardımcı oluyordu. Bale "Batman kızgınlık, korku, aykırılık demektir ve o kostümün içinde kostüm giymiş sıradan bir adam yerine başka bir yaratığa, bir canavara dönüşmesi gereklidir" dedi. Bale, "Makinist" filmindeki rolünden dolayı çok zayıflamıştı, bu yüzden 100 pound (45 kg) ağırlık çalıştı ve kendisine yardımcı olması için bir eğitmen kiraladı. Bale, hız ve stratejiye güvenen Batman'e büyük bir fiziğin yakışmayacağını düşündü. Bu nedenle filmin çekimleri başlayıncaya kadar fazla kilolarını kaybetti. Sekiz yaşındaki Bruce Wayne'in portresi Gus Lewis tarafından canlandırıldı. Michael Caine, Alfred Pennyworth rolüyle: Bruce Wayne'in ailesinin ölümünden sonra da hizmetine devam eden güvenilir uşak. Bruce Wayne'in en yakın sırdaşıdır. Nolan, Caine'in karakterini Wayne'i büyüten kişi olarak canlandırmasını istedi. Daha önceki filmlerde Alfred'in Wayne ailesine sürekli olarak hizmet ettiği belirtilmesine rağmen Caine karakterin geçmişini değiştirdi. Alfred, Wayne ailesinin uşağı olmadan önce Özel Hava Servisi'nde çalışıyordu. Yaralandıktan sonra Alfred, Thomas Wayne tarafından davet edildi ve bundan sonra Wayne ailesine hizmet emeye başladı.. Rol için Anthony Hopkins'in adı da gündeme gelmişti. Liam Neeson, Henri Ducard rolüyle: Gerçek kimliği Ra's Al Ghul'u gizleyen Ducard, Bruce Wayne'e dövüş sanatı Ninjitsuyu öğretir. Ghul'un en önemli Batman düşmanlarından biri olduğunu düşünen ve onu Usame bin Ladin ile karşılaştıran senarist David S. Goyer "O bütün diğer Batman düşmanlarının olduğu gibi deli değil. Amacı intikam değil; aslında dünyayı düzeltmek istiyor. Sadece bunu çok acımasız bir yönetem ile yapıyor" dedi. Genellikle daha yol gösterici karakterleri canlandıran Neeson'un filmdeki gerçek kimliği, izleyicileri şaşırtmak için saklandı. Ra's Al Ghul, Arapça'da "Şeytanın Başı" anlamındadır. Viggo Mortensen ve Daniel Day-Lewis'in adları bir süre rol ile anıldı. Katie Holmes, Rachel Dawes rolüyle: Bruce'un çocukluk arkadaşı Rachel, bölge savcısının asistanı olarak, Gotham'da suç ile müadele verir. Holmes'te "muazzam bir sıcaklık ve derin bir duygusallık bulan Nolan "filmin içerisinde onun yalnızca olgunluk yılları var ve o Bruce'a ahlakın zorunlu bir fikir olduğunu öğretiyor" dedi. Gary Oldman, James Gordon rolüyle: Gotham şehrindeki dürüst polislerden biri. Bruce Wayne'nin ailesinin öldüğü gece memurdur. Genç Bruce ve Batman arasındaki bir bağdır. Aslında Nolan, Oldman'ı filmdeki kötü karakterlerden birini canlandırması için istiyordu, ama Chris Cooper kendisine Gordon karakterini canlandırması için gelen teklifi reddedince rol Oldman'ın oldu. Oldman "Ben filmin temasının aile değerlerinin olduğunu düşünüyorum. Oldman'ın sahneleri genellikle Britanya'da çekildi. Goyer, Oldman'ın David Mazzucchelli'nin 'daki asık suratlı James Gordon'a benzediğini belirtti. Kurt Russell ve Dennis Quaid'ın da Gordon'u canlandırmaları gündeme gelmişti. Cillian Murphy Dr. Jonathan Crane / Korkuluk rolüyle: Arkham Akılhastanesi'nde çalışan ve korku toksinleri geliştiren psikoparmakolojist. Deneklerini korkutmak için korkuluk maskesi takar. Nolan, Korkuluk rolünü vermeden öne Murhpy'yi Batman rolü için de düşündü. Murphy, Korkuluk'u canlandırırken pek çok çizgi roman okudu ve karakteri yaratırken Nolan ile görüştü. Murphy "Ben, çok heybetli bir fiziği olmadığı için Worzel Gummidge'e bakmaktan kaçınırdım. Ne yaptığına aklı ile karar verirdi" dedi. Ewan McGregor ve Marilyn Manson'ın da adı rol için geçmişti. Morgan Freeman, Lucius Fox rolüyle: Wayne şirketinde üst mevkilerde çalışırken, Uygulamalı Bilimler Bölüme düşürülen, biyokimya ve mekanik mühendisi. Bruce Wayne'e donanım ve ekipman sağlayan Fox, onun tarafından şirketin CEO'luğuna terfi ettirilir. Freeman rol için Goyer'in ilk ve tek tercihiydi. Tom Wilkinson, Gotham'ın yeraltı dünyasını yöneten suç patronu Carmine Falcone olarak, Rutger Hauer, Bruce Wayne'in ortalıktan yokoluşunun ardında Wayne Şirketini halka açan CEO William Earle olarak, Ken Watanabe sahte Ra's Al Ghul olarak, Mark Boone Junior, James Gordon'un kirlenmiş partneri Detektif Arnold Flass olarak, Colin McFarlane Polis Komiseri Gillian B. Loeb olarak, Linus Roache ve Sara Stewart, Bruce Wayne'in baba ve annesi olarak, Richar Blake, Joe Chill olarak, Rade Šerbedžija da Waynelerin öldürerek, Bruce'un Batman'e dönüşümünün ilk basamağı olan katil olarak filmin oyuncu kadrosunda yer aldı. Darren Aronofsky ve David Fincher'ın isimleri uzun süre yeni Batman filmi projesiyle birlikte anıldı. 2003 yılının Ocak ayında Christopher Nolan, Warner Bros. ile adı belli olmayan yeni Batman filmini çekmesi için anlaştı ve iki ay sonra David S. Goyer ile senaryo çalışmalarına başladı. Filmin adı için ilk önce "Batman: Year One", "Batman 5", "Batman: The Frightening", "Batman Intimidation" ve "Intimidation Game" isimleri gündeme gelmişti. Nolan, Bruce Wayne'in Batman'e dönüşümünün nedenlerini ortaya çıkartmak ve karakteri kaynağına götürmek istediğini belirtti. Nolan filmin kaynağının insanlık ve realizm olacağını söyledi. Yönetmen "Batman'in olduğu dünyanın daha gerçekçi olacak ve çağdaş bir kahraman figürünün ortaya çıkışı anlatılacak" dedi. Goyer filmin amacının izleyiciye Bruce Wayne ve Batman'i önemsetmesi olacağını açıkladı. Nolan tarzın dramaya yakın olacağını ve Richard Donner'ın 1978 tarihli filmi "Superman" 'ın film için karakteri yansıtmakta ilham kaynağı olacağını söyledi. Nolan ayrıca "Batman’in her zaman için en büyüleyici yönü oldukça olumsuz duyguların etkisiyle hareket ediyor olması. Batman bir insan ve kusurları var. Ama o bu çok güçlü ve yıkıcı duygularından çok olumlu bir şey yaratmış biri. Benim için, Batman’i günümüz dünyasına olağanüstü uygun bir kişilik yapan şey bu" dedi. "Batman Başlıyor" 'un epik hikâyesinin güvenirliğini yansıtmak için yardımcı rollerde birçok yıldız oyuncunun olacağını açıkladı. Nolan'ın kişisel ilham kaynağı, Bruce Wayne'in dünya yolculuğunun anlatıldığı "Batman: The Man Who Falls" adlı çizgi romandı. Romanda yer alan, genç Bruce Wayne'in kuyuya düşme sahnesi filme de adapte edildi. "Batman: Long Halloween" romanının yazarı Jeph Loeb ve çizeri Tim Sale, romandaki "ciddi ve ağırbaşlı" Carmine Falcone karakterini senaryoya aktarmaya açlışan David S. Goyer'e yardımcı oldu. Senarist ilk önce filme Harvey Dent'i de dahil etmeyi düşündü, ancak Rachel Dawes varlığı bu fikri olumsuz yönde etkiledi. Karakter, "Batman Başlıyor" 'un devamı olan 2008 tarihli "Kara Şövalye" filminde Aaron Eckhart tarafından canlandırıldı. Long Halloween'ın devamı olan "Batman: Dark Victory" 'de filme etki etti. Ayrıca "Long Halloween" 'deki James Gordon da buradaki karaktere etki etti. Yazarlar ayrıca Frank Miller'ın "" çizgi romanındaki Gotham'ın suça teslim olduğu ve Gordon ile Batman'in de buna engel olmaya çalıştığı öykü iskeletinden de yardım aldı. Bruce'un ailesi öldürülmeden önce seyrettiği filmin Zorro olduğu çizgi romanlardaki ortak fikirlerden biriydi. Nolan bu fikirden vazgeçtiğini açıklayıp, bunu filmle bir bütün olarak yarasalar ile değiştirdi. Bu şekilde yarasaları vurgulayan Nolan, karakterin kostümünün şeklini de açıkladı. Nolan önceki bütün filmlerinde olduğu gibi, görüşünü sınırlı tutacağı için ikinci üniteyi reddetti. Filmin çekimleri Bell & Howell Eyemo, PanArri 435, C- and E-Series Lenses, Panavision Panaflex Millennium XL, C- ve E-Series Lenses, Panavision Panaflex Platinum, C- ve E-Series Lenses kameraları ile yapıldı. Film 35 mm formatında çekildi. Çekimler, İzlanda'da bulunan Vatnajokull'daki buzullarda başladı (Bhutan çekimleri). Ekip, Ra's Al Ghul için bir köy ve giriş kapısı inşa etmenin yanı sıra alana uzunca bir yol açtı. Hava problemleri, saatte 75 mil hızla gelen rüzgarlar, yağmur ve karın eksikliğiydi. Wally Pfister bir çekimde vinç ile çekim yapmak zorunda kaldı. "Superman" ve 1970'li ve 80'li yılların gişe filmlerinde ilham arayan Nolan, çoğu çekimi İngiltere'de, çoğunlukla da Shepperton Stüdyoları'nda yaptı. Yarasa Mağarası için 250 fit (76 metre) uzunlukta, 120 fit (37 metre) genişlikte, ve 40 fit (12 metre) yükseklikte set inşa edildi. Yapım tasarımcısı Nathan Crowley, bir çağlayan yaratmak için 12,000 galon su ile 12 pompa yerleştirdi ve gerçek bir mağara görüntüsü yaratmak için kayalar inşa etti. Ocak 2004'te, Warner Bros. şirketi filmin Nisan ayında gerçekleştirilecek çekimleri için Cardington, Bedfordshire'daki hava aracı hangarı kiraladı. Burada Narrows çekimleri yapıldı. Wayne Malikanesi için yirmi farklı seçenek içinden, Nolan ve Crowley'nin beyaz zeminin çok beğendiği ve Wayne'nin ailesinin anısını yaşatabileceklerini düşündükleri Mentmore Kuleleri seçildi. İngiltere'nin başkenti Londra'nın kuzeybatısında bulunan Mill tepesinde bulunan National Institute for Medical Research'ın bir bölümünü Arkham Akılhastanesi olarak kullanmak için inşa edildi. St. Pancras Tren İstasyonu ve Abbey Mills İstasyonu, Arkham'ın iç tarafları olarak kullanıldı. Mahkeme salonu içinse Londra Üniversite Koleji kullanıldı. Batmobile takip sahnesinin de dahil olduğu bazı sahneler, Chicago'daki Lower Wacker Drive ve 35 East Wacker'da çekildi. Yetkililer, Franklin Köprüsü Sokağı'ndaki Narrows çekimeri için dar geçitleri kapatmayı kâbul etti. Bu yüzden hiçbir kanlı sanhe filme çekilmedi. Batman'i oynarken sesini değiştirmek zoruda kalan Christian Bale, bu yüz
den filmin çekimlerinde üç defa sesini kaybetti. Film, Nolan'ın 2.35 : 1 oranında çektiği ilk film oldu. Christopher Nolan, 1982 tarihli kült bilim-kurgu filmi "Blade Runner" 'ı, "Batman Başlıyor" 'un ilham kaynağı olarak kullandı. Filmin temasını gerçeklik olarak açıklayan Nolan, tasarımların buna uymasını istedi. Senarist David S. Goyer "Bu felsefeyi hikâyenin her yönüne uyguladık, en küçük ayrıtılara bile. ‘Yarasaların kulakları neden bu kadar uzundur? Batmobil’in görünümü neden böyle?’ gibi sorular sorduk ve Bruce Wayne’in yaptığı her şey ve filmde kullandığı her aygıt için mantıklı bir açıklama sunduk" dedi. Nolan "Sınırlara sahipmiş gibi görünmeyen, güvenilir ve keşfetmeye açık" olarak tanımladığı filmin evreninden, "Batman Başlıyor" 'un dünyasını yaratırken ilham aldı. Nolan ve Crowley, Gotham şehrini yaratırken birlikte çalıştı. Crowley, Nolan'ın garajını dolduran büyüklükte bir şehir maketi yaptı. Nolan ve Crowley, modern alanları ve mimariyi yansıtabilmesi için büyük bir maket hazırladı. New York, Chicago ve Tokyo şehirlerinden öğeler kullanıldı. Narrows'un varoşları, Hong Kong'un Kowloon Walled kentinden esinlenilerek hazırlandı. Yönetmen Christopher Nolan, Batmobile'in Frank Miller'ın "The Dark Knight Returns" eserindeki tank gibi olmasını istedi. "Batman Başlıyor" 'un yapım tasarımcılarından Nathan Crowley, the Tumbler için tasarlama sürecine oyuncak modeller ile başladı. Crowley, Tumbler'ın jet moturu için P-38 Lightning modelinin kanatlarından ilham aldı. Dört ay içinde, Tumbler'ın 12'de 1 ölçeğinde altı model hazırlandı. Ölçek kararlaştırılırken, Crowley mühendisler Chris Culvert ve Annie Smith'in de aralarında olduğu ekipten otuz kişi, iki ay içinde bir Styrofoam'ın dışından büyük büyük bir parça keserek, Tumbler'ın kopyasını yaptı. İlk atlama testinde, The Tumbler'ın önü çöktü ve tamamen yeniden inşâ edilmek zorunda kaldı. The Tumbler'ın temel şekli, 5.7-liter Chevy V8 motoru, Hoosier tarafından üretilen ön lastikler, Interco. şirketinden 4X4 çamurluklar ve Baja yarış kamyonlarının süspansiyon sistemi ile yeniden tasarlandı. Dokuz ayda tamamlanan tasarım ve geliştirme süresinde birkaç milyon dolar harcandı. Tasarım işlemi bitince, dört sokak yarış arabası büyüklüğünde ve 65 karbon fiber panele sahip olan araç, toplamda 250,000$'a mal olmuştu. Arabada uzmanlaşmış ayarlar mevcuttu. Profesyonel sürücüler, altı ay sonra Chicago'nun sokaklarında çekilecek film sahneleri için the Tumbler ile pratik yaptı. İçi caddeler için uygun olmayan the Tumbler, stüdyoda hareketsizdi. The Tubler'ın içinin çekimlerinde kokpite kameralar yerleştirildi. Ayrıca diğer versiyon da, asıl Tubler'ın 5'te 1 ölçeği olan minyatür maketiydi. Elektrikli motor ile giden bu minyatür maket, arabanın uçtuğu ve çatıların arasında dolaştığı zaman gösterildi. Yine de asıl Tumbler, çağlayan sekanslarında kullanıldı. Film ekibi, hareket etmeyi ve dövüşmeyi engellemeyecek, kolayca giyilebilecek bir kostüm tasarladı. Önceki Batman filmlerinde yarasa kostümü, hareket etmeyi zorlaştırıyordu ve kafayı sınırlı bir şekilde döndürmeye izin veriyordu. Kostüm tasarımcısı Lindy Hemming ve ekibi, yarasa kostümünü hazırlamak için, Londra'daki Shepperton Stüdyoları'nda bulunan bir FX dükkânında çalıştı. Yarasa kostümünün temel tasarımına dalgıç kıyafeti uymayınca, krema şekli verilen latex kullanıldı. Christian Bale'in bedeninin ölçüleri alındı ve kostüme biçim verildi. Kil ile yontularak kusurlar kapatıldı ve plastin ile yüzey düzeltildi. Ekip, esnek, hafifi dayanıklı ve siyah karışımı bulacak bir köpük hazırladı. Ancak siyah renk, köpüğün dayanıklılığını bozuyordu. Nolan, çok büyük grafik romanlardaki gibi uçuran bir pelerin arıyordu. Hemming ve ekibi kendi pelerinlerini elestrotatik naylon paraşüt ile yaratırken, İngiliz Savunma Bakanlığı ile işbirliği yaptı. Baş kısım Nolan, Hmming ve kostüm efekti süpervizörü Graham Churchyard'ın istediği gibi oldu. Londra polisinin gece görüşünü en aza indirmesi işlemde kullanıldı. Filmde, Bruce Wayne'in biyo-kimya bölümünde bulduğu ve aslında askeriye için üretilen fakat pahalı olduğu için vazgeçilen zırh, Batman kostümü olarak kullanılıyordu. Nolan, "Batman Başlıyor" 'da CGI kullanmak yerine, çoğunlukla geleneksel yöntemlerden faydalandı. Narrows ve Ra's Al Ghul'un mağbeti için maket modeller kullanıldı. Ama bazı yerlerde yine de CG desteğinden yararlanıldı. Wayne Malikanesi'in dış görüntüsü ve Gotham şehrinin ufuktan görüntüsünü kapsayan örnekler hazırlandı. Tren raylarını sekansında modellerden ve CGI'dan yararlanıldı. Gerçek yarasaların yönetilmesi zor olacağından, tamamen dijital yarasalar kullanıldı. Ölü yarasalar, model hazırlanması için taranıldı. Eğer yarasalar dijital olarak yaratılmasaydı, filmin çekimleri tamamlanamayacaktı. Filmin müzikleri Hans Zimmer ve James Newton Howard tarafından bestelendi. İlk başta Nolan, Zimmer'e teklifte bulundu. Ardından Zimmer, bir problem olmazsa Howard ile işbirliği yapmak istediğini söyledi. İki besteci, Bruce Wayne ve onun altbenliği Batman'in tema müziğinde işbirliği yaptı. Howard ve Zimmer filmin müziklerini Los Angeles'ta bestelemeye başladı. İkisi, "Batman Başlıyor" 'un setini sık sık ziyaret ederek besteler için ilham aradı. Zimmer, daha önceki Batman filmleri için yapılan bestelerden kaçınmak istedi, bu yüzden bestenin hazırlanmasında daha çok orkestra ve elektronik müzikten yararlandı. Zimmer, Bruce Wayne'nin babasını hatırladığı flashback sahnelerinde soprano kullandı. İki besteci 2 saat 20 dakika süren filmin müziklerini her yere yayabilmek için işbirliği yaptı. Zimmer, aksiyon sekanslarının müziğini bestelerken, Howard filmin drama sahneleriyle ilgilendi. Filmin soundtrack albümü, filmin vizyon tarihi ile aynı zamanda, 15 Temmuz 2005 tarihinde piyasaya sürüldü. Albümde Hans Zimmer ve James Newton Howard'ın, Ramin Djawadi ve Mel Wesson'ın katkıları ile düzenlediği, film için hazırlanan parçalar yer aldı. Filmden uyarlanan video oyunu Eurocom tarafından hazırlandı. "Batman Başlıyor" 14 Haziran 2005'te, Electronic Arts şirketi tarafından piyasaya sürülen oyun Xbox, Playstation 2, Nintendo GameCube ve Game Boy Advance konsolları için çıkarıldı. Filmin oyuncuları (Christian Bale, Michael Caine, Liam Neeson, Katie Holmes, Cillian Murphy, Tom Wilkinson, Morgan Freeman, Ken Watanabe, Tim Booth, Mark Boone Junior) karakterlerini seslendirerek katkıda bulundu. Oyun, PS2 ve Xbox için En İyi Grafik dalında G4 ödüllerine layık görüldü.. Ayrıca Nintendo Power Dergisi'nden 10 üzerinden 6.5 puan aldı. Gamespot'tan ise 6.8 puan aldı. Çizgi roman çizeri ve yazarı Danny Fingeroth, filmde Bruce'un akıl hocalığı için seçilmiş karakterlerle ilgili olarak "Alfred, Bruce güvendiği yi bir babadır. Bruce'un babasının ölümünden önce de onlar böyle bir ilişki kurabilirdi ve Liam Neeson'ın Henri Ducard'ı, sert ve dikkatli, öğretici ve meydan okuyucu, ama akıl hocalığı için sempatik değil. Eğer Bruce, birinin oğluysa, o Alfred'dir. Morgan Freeman'ın Lucius Fox'u, Bruce'un hayatındaki bir başka havalı ve soğukkanlı figürdür" dedi. Florida Üniversitesi'den Mark Fisher, Bruce'un adaleti akıl hocasından öğrenmesi için seçilen Ra's Al Ghul ve Thomas Wayne'nin farklı parçalar olduğunu söyledi. Alfred koşulsuz sevgi besleyen maternal bir figür olmasına rağmen genelde Bruce'un hayatında eksikliği bulunan anne figürüdür. Fingeroth, ayırca filmdeki önemli temalardan birinin de Bruce Wayne'nin kahraman olma hikâyesindeki yardımcı karakterlerin korkularının olduğunu belirtti. Yönetmen Christopher Nolan filmin arka planındaki fikrin "İçindeki en büyük korkuyla karşılaşıp onu kabul etmeyi deneyecek olan bir kişi" olduğunu söyledi. Fingeroth'a göre bu filmde korkusu ile yükselen bir adam betimlendi. Korku temasını daha fazla kişiselleştiren seçeneğin bir antogonist, Korkuluk'tu. Film ne olursa olsun, korkulan yaratıkların etkisinin geçmediğini gösterdi. Filmde, Bruce'un Batman olmaya kadar giden yolda, Korkuluk'un toksininden korkması gerektiğini belirten imalar yer aldı. Eleştirmen Brian Orndorf, tema müziğindeki heyecanın "Batman Başlıyor" 'a enerji kattığını belirtti. Yapımın, Joel Schumacher'ın 1997 yapımı filmi "Batman ve Robin" 'in baştan sona homoseksüellikle donatılan ışıltısıdan uzakta olduğunu söyledi. Zimmer ve Howard'ın gerilim temasının yardımı şiddetlendirdiğini, ayrıca geleneksel ve sakin kahramanlık teması olduğunu söyledi. "Batman Başlıyor", 15 Temmuz 2005 tarihinde, ABD ve Kanada'da 3,858 sinema salonu ve 55 IMAX salonunda gösterime girdi. Haftasonu açılışında 48,745,440$ kazanan film, günümüz gişe filmlerinin standardının altında kaldı. Film ilk beş gününde 72.9 milyon$ kazanarak, "Batman Daima" 'ın serideki rekorunu kırdı. "Batman Başlıyor" ayrıca ilk beş gününde, gösterildiği 55 IMAX salonunda, 3.16 milyon$ kazanarak rekor kırdı. İkinci haftasonunda ise 26,770,000$ elde etti. "Batman Başlıyor", gelmiş geçmiş en iyi Batman filmi olarak kabul gördü. Filmi izleyen 25 yaşın altındaki kişilerin 57'si erkek, 54'ü bayandı. Salon başına 12,634$ kazanan "Batman Başlıyor", diğer Batman filmleriyle karşılaştırılnca en az ilgi çeken film oldu. "Batman Başlıyor" toplamda 371,853,783$ kazandı. Film, dünya çapında 411,348,924$ kazanan Tim Burton'un "Batman" filmi ve dünya çapında 996,100,298$ elde eden "Kara Şövalye" 'den sonra, en çok hasılat yapan üçüncü Batman filmi oldu. Ayrıca 2005 yılında, ABD'de en çok hasılat yapan sekizinci film oldu. Wally Pfister, 78. Akademi Ödülleri'nde En İyi Görüntü Yönetimi dalında aday oldu. Bu, filmin tek Oscar adaylığı oldu. Film 59. BAFTA Ödülleri'nde üç dalda adaylık elde etti. "Batman Başlıyor", Empire dergisinin okuyucuları tarafından tüm zamanların en iyi 36. filmi seçildi. James Newton Howard, Hans Zimmer ve Ramin Djawadi, Amerikan Besteciler, Yazarlar ve Yayımcılar Birliği'nin düzenlediği ASCAP Ödülleri'nde çalışmaları ile aday oldu. Yapım Saturn Ödülleri'nde En İyi Fantastik Film, En İyi Aktör ve En İyi Senaryo dallarında aday oldu. Christian Bale, MTV Film Ödülleri'nde En İyi Kahraman Ödülünü aldı. Ama Katie Holmes'un performan
sı iyi eleştiriler almadı ve oyuncu Altın Ahududu Ödülleri'nde En Kötü Yardımcı Aktris dalında aday oldu. "Batman Başlıyor", Total Film tarafından En İyi Film seçildi. Film için Rotten Tomatoes sitesinde yapılan 240 yorumdan %84'lük kısmı olumlu yöndeydi. Yine Metacritic siteisnde film hakkında yapılan 41 eleştirinin %70'i olumlu yöndeydi ve film ortalamanın üstünde bir başarı elde etti. Beyazperde sitesinde filmin puanı okuyucuların verdiği oylar ile 8,6 oldu. "Batman Başlıyor" 'un Sinemalar.com sitesinde ise puanı 8,2 oldu. Film, Sinema.com sitesinde de 8,4 puan elde etti. Filme tam puan veren "New York Post"tan Kyle Smith "dönemin en büyük filmi. Gerçekçi olduğu için çok büyük" diye yazdı. Richard Roeper filmin "Şimdiye kadar yapılmış en iyi Batman filmi" olduğunu söyledi. Edge Boston'dan David Foucher, filmi "Yarasa için yeni bir başlangıç... Ve görülmesi gereken bir yaz filmi" olarak tanımladı. Entertainment Weekly'den Lisa Schwarzbaum, filmin kendinden emin bir şekilde orijinal olduğunu ve temiz bir yorumunun bulunduğunu belirtti. David Ansen, Nolan'ın seriyi yeniden harekete geçirme hareketinin başarılı olduğunu belirtti. Shawn Levy, filmin nükteci olduğunu ve eğlenceyi sıkı tuttuğunu söyledi. Los Angeles Citybeat yazarı Andy Klein, "Batman Başlıyor" hakkında "Açık ara bu senenin en iyi stüdyo filmi ve tüm zamanların en iyi çizgi roman uyarlaması olmaya aday" dedi. Filme tam not veren Roger Ebert, "Film dramatik olmanın yanı sıra eğlenceli de olmaya çalışıyor" dedi. William Arnold, filmin teknik olarak da etkileyici olduğunu söyledi. The Hollywood Reporter'dan Kirk Honeycutt, Batman'in gerçekten de yeniden başladığını söyledi. James Berardinelli, aksiyon sahnelerinin çoğunlukla etkileyici olduğunu belirtti. Pete Vonder Haar " Yalnızca şimdiye kadar yapılmış en iyi çizgi roman uyarlaması değil, ayrıca yılın en iyi filmlerinden bir tanesi" diyerek filme %80 puan verdi. Boston Globe yazarı Ty Burr, Christian Bale'in ekranda yer alan en iyi Bruce Wayne olduğunu yazdı. Sinema.com sitesinde, Nolan'ın Gotham'ı tasarlarken ve Bruce Wayne'in karakterini oluştururken, Tim Burton'un filmlerinden ilham aldığı yazıldı. Sitede, olası devam filmleri için umut verildiği yazıldı. Beyazperde sitesinden Ali Ercivan ise senaryonun güçlü olduğunu, Nolan ve ekibinin yeni bir hikâye başlatma çabasının olumlu sonuçlandığını yazdı. Ercivan, "Batman Başlıyor" 'un gelmiş geçmiş en karanlık Batman filmi olduğunu belirtti. Murat Emir Eren de, Bruce Wayne'nin neden yarasayı imge olarak seçtiğinin çok anlamlı bir şekilde anlatıldığını belirtirken, filmin dramatik yapısını da başarılı bulduğunu açıkladı. New York Magazine dergisi yazarı Ken Tucker, "Başlıyor, iki saatten fazla süren umutsuz bir vaka" diye yazdı. Variety dergisinden Todd McCarthy "Yetenek ve akıl burada, ama heyecan yeterli değil" dedi. Milliyet gazetesi yazarı Alin Taşçıyan ""Batman"in "Son Samuray"dan bir farkı olmasını istiyor insan. "Takip" ve "Akıl Defteri" gibi iki özgün ve çok çarpıcı filme imza attıktan sonra Hollywood Bulvarı'nda ikinci viteste yol almak Christopher Nolan adına sevaplar hanesine yazılmayacak" diyerek film hakkında olumsuz görüş belirtti. Ayrıca Zaman gazetesinden Fatih Selvi, pahalı bir yapım olan filmin "iyi bir pazarlama stratejisi ile doldurulmuş koskocaman bir balon" olduğunu yazdı. Michael Sragow ise filmde hiçbir eğlencenin olmadığını yazdı. Salon.com sitesinde Stephanie Zacharek filmin daha az kedere, daha çok enerjiye ihtiyacı olduğunu söyledi. Chicago Reader'dan J.R. Jones sadece Tom Wilkinson ve Michael Caine'in oyunculuklarını övdü. Time dergisinden Richard Schickel, Nolan'ın film için hiç efor harcamadığını yazdı. "Batman Başlıyor" 'un İngilizce, İspanyolca ve Fransızca alt yazı ve İngilizce ile Fransızca dil seçeneği bulunan tek ve çift diskli DVD'leri Warner Home Video tarafından 18 Ekim 2005 tarihinde piyasaya sürüldü. DVD'ler aynı zamanda geniş ekran ve tam ekran seçenekleri ile satışa çıkarıldı. "Batman Başlıyor" 'un HD DVD'leri 10 Ekim 2006'da satışa sunuldu. Film, iki hafta boyunca en çok satan DVD'ler listesinde bulundu ancak ikinci haftanın sonunda "Tatlı Cadı" filmi tarafından listenin gerisine atıldı. 1 Aralık tarihinde ise filmin DVD'leri metal kutularda satışa sunuldu. 18 Temmuz 2008 olan "Kara Şövalye" 'nin gösterim tarihinden önce, 8 Temmuz'da filmin DVD ve Blu-ray'leri piyasaya sürüldü. "Batman Başlıyor", DVD ve Bluray satışlarından 125,000,000$ kazandı. MTV'den Shawn Asler, "Batman Başlıyor" 'dan sonra birçok tekrar çevrimin gösterime gireceğini ve türün artık daha karanlık bir tona bürüneceğini söyledi. Yapımın ardından yeni James Bond filmi "Casino Royale" gösterime girdi ve 1980'lerde çekilen "Robocop", "Red Sonja" ve "He-Man" adlı yapımların tekrar çevrimleri yapım aşamasına girdi. Bastille Baskını Bastille Baskını veya Bastille Hapishanesi Baskını, 14 Temmuz 1789'da Paris, Fransa'da gerçekleşmiştir. Paris'deki ortaçağ kalesi ve hapishanesi Bastille, monarşik otoriteyi temsil etmekteydi. Hapishane baskını sırasında 7 mahkûm bulunuyordu, ancak monarşinin suistimalini temsil ediyordu. Baskın, Fransız İhtilali'nin parlama noktasıdır. XVI. Louis döneminde, Fransa büyük bir ekonomik kriz geçirdi. Amerikan Devrimi ile de alakalı olan bu dönemde, regresif vergiler söz konusuydu. Bastille Baskını, ve ardından gerçekleşen İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi bu devrimin üçüncü ayağıydı. İlki, soyluların XVI. Louis'ye vergi ödemelerini reddetmesiyle başladı, ve ikinci de meclisin kurulmasını sağlayan Tenis Kortu Yemini idi. Halk, yurt güvenliğini mavi, beyaz ve kırmızı renklerini kullanarak sağlarken, bu önce devrimin simgesini ardından Fransa Bayrağı'nı temsil etti. Fransa'da 14 Temmuz ulusal bayramdır. Maide Suresi Maide Suresi "(Arapça:" سورة المائدة, ")", Kur'an'ın beşinci suresidir. Medine'de indirildiğine inanılan 120 ayetten oluşur. 114. ayetinde geçen sofra (Arapça okunuşu maide), sureye adını verdi. Rivayete göre sure Hicri 6. yılda Muhammed'in Mekkelilerle yaptığı Hudeybiye Antlaşması'ndan sonra nâzil olmaya başladı. İhtiva ettiği birçok konudan biri olan ve “yemek sofrası” manasına gelen Maide, sureye isim olmuştur. Sureye haram aylar, kurban, ihram gibi hacla ilgili konularla başlanır. Sonra yiyeceklerden ve kadınlardan haram-helal olanlar konusuna geçilir. Surenin 6. ayeti ise abdest ile ilgilidir. Sonra Âdem’in iki oğlunun kurban takdim etmeleri ve isim vermeden Habil ve Kabil konusu ele alınır. Suredeki 33 ve 38. ayetler gibi bazı ayetler ise yol kesme, hırsızlık ve kısas benzeri Şeriat hüküm ifadelerden oluşur. Surede önemli bir miktar Yahudi ve hırıstiyanların inançları, sapkınlıkları, düşmanlıkları gibi konularla ilgilidir. . 110. ayet ise İsa’nın öldürülmediğini, göğe yükseltilmesini, mucizelerini, kendisine Tevrat ve İncil’in öğretildiğini yazar. Sure ahitlerini yerine getirenlerin kıyamet gününde alacakları ödüllerle bitirilir. Boğaziçi, Baklan Boğaziçi, eski adıyla Çalkebir (Asıçal), Denizli'nin Baklan ilçesine bağlı bir mahalle. 12 Kasım 2012'de TBMM'de kabul edilen 6360 sayılı kanun öncesinde köy statüsündeydi. 1989 yılına kadar Çal ilçesine bağlı kalmıştır. Selçuklu döneminden kalan cami halen sağlam olarak koruma altındadır. Baklan ovasında bulunan Çalkebir höyüğü Helenistik döneme aittir. Fransız cumhuriyetçi takvimi Fransız cumhuriyetçi takvimi, Fransız İhtilali'nden sonra bir süreliğine Fransa'da kullanılmış olan, 30 günlük 12 aydan oluşan takvimdir. Hafta ise 10 günlüktü. Daha sonra kaldırılmış, tekrar Miladi takvime dönüş yapılmıştır. En’âm Suresi En'am Suresi, Kur'an'ın altıncı suresidir ve 165 ayetten oluşur. Surenin bazı ayetlerinde Arapların kurban edilen hayvanlarla ilgili birtakım gelenekleri kınandığı için sureye En'am Suresi denmiştir. En'am; koyun, keçi, deve, sığır ve manda cinslerini bir arada ifade eden bir kelimedir. Su yosunları Su yosunları ya da Algler (Latince deniz otu anlamındaki "alga" dan türetilmiştir ), büyük çoğunluğu fotosentetik olmasına ve bitkilere benzemesine karşın, bitkiler alemiyle yakın akraba olmayan bir grup sucul canlı grubudur. ""Yosun"" tanımı çoğunlukla "su yosunları" (algler) için kullanılsa da; yosunlar, kara yosunları ve su yosunları (algleri) gruplarını kapsayan genel bir terimdir. Su yosunları, bitkilerin aksine, fotosentez ürünlerini nişasta formunda depolamazlar. Kloroplastları, sitoplazma içerisinde serbest olarak değil, granüller endoplazmik retikulum üzerinde bulunur. Klorofil-c taşırlar ve bitkilerde bulunmayan başka pigment maddeleri bulundurular. Çeşitli su yosunu gruplarına özel renklerini bu pigment maddeleri verir. Su yosunlarında, bitkilerdeki yaprak, gövde gibi elemanlarına benzeyen, ancak damar dokusu taşımayan, özelleşmemiş vücut bölümlerine "tallus" denir. Üremeleri, ikiye bölünme, tomurcuklanma, ana bitkinin büyümesi, spor hücrelerinin ya da eşey hücrelerinin üretilmesi şeklinde gerçekleşir. Fotosentetik su yosunları, sucul ortamların birinci derecedeki üreticileri olduklarından önemlidirler. Alglerin bir diğer önemi de, birçok sucul canlının besin kaynağını oluşturmalarıdır. Ayrıca, çeşitli endüstri alanlarında kullanılan bazı hammaddeler yine bu su yosunlarından elde edilmektedir. Yaşamı sona eren su yosunlarının dış iskeletleri dibe çökerek, denizel kayaçların yapısına katılır. "Ekolojide su yosunları Su yosunları, tüm ekosistemlerin bütünlüğünün korunmasında önemlidir. Okyanuslarda bulunan diyatomlar ve diğer mikroskobik yosunlar, tüm dünyanın ihtiyacı olan fotosentetik karbon ihtiyacının üçte ikisini üretirler. Sularda yosunlar tarafından gerçekleştirilen fotosentez canlılara oksijen sağlar. Su yosunları, bununla birlikte suda yaşayan canlıların besin ve korunma gibi ihtiyaçlarını da karşılar. Bilinen tüm bitkiler içinde en hızlı büyüme oranını gösteren Büyük Okyanus'un dev su yosunu "Macrocystis pyrifera"nın yaprakları haftada 3 ile 4.5 m arası boy verebilmektedir. Çok yıllık bu bitkiler yaklaşık 60 metre uzunlukta olabilirken, bazen 100 metre yüksekliğe kadar ulaşabil
irler. Bu yosunlar yaklaşık 100 kg. ağırlığındadır. 17. yüzyılın sonlarından beri, kahverengi alglerin yakılmasıyla mineralce zengin küllerinden sabun, cam, soda ve gübre yapımında kullanılan "potas" elde edilmektedir. Kimyasal maddeler arasında yer alan brom ve iyot ilk kez bu külden izole edilmiştir ve iyot hala Japonya'da deniz yosunlarından elde edilmektedir. Yosunlar yaygın bir şekilde gübre olarak kullanılmaktadır. Dünyanın bazı kesimlerinde kar altında yaşayabilen yosunlar, karın baharda pembe görülmesine sebep olurlar. Su yosunları özellikle doğu Asya ülkelerinde önemli bir besin kaynağıdır. A, B1, B2, B6 ve C vitaminleriyle niyasin, iyot, potasyum, demir, magnezyum ve kalsiyum açısından zengindir. Bazı yosun çeşitleri "destek besini" olarak ticari işletmelerce yetiştirilmekte ve paketlenerek satılmaktadır. Çin'de yaklaşık 70 çeşit su yosunu yenmektedir. Bu çeşitlerin en bilinenlerden biri fat çoydur. Japonya'da yaklaşık 20 yosun çeşidi yemeklerde kullanılmaktadır. Su yosunları (algler), birçok farkı sınıflandırma yapılsa da genel olarak, prokaryotik ve ökaryotik olmak üzere iki ayrı sınıfa dahil edilebilir. Ökaryotik algler, gerçek çekirdek, çekirdekçik ve zarla çevrilmiş organelleri olan alglerdir. Archaeplastida'ya ait üç grubu kapsar: Bu gruplarda, kloroplast iki zarla çevrelenmiş ve muhtemelen bir endosimbiyozdan gelişmiştir. Yüksek bitkilerdeki pigmentler yeşil alglerdekilere benzerken, kırmızı alglerdekiler daha farklı gelişmiştir. Klorofil-b taşıyan diğer iki alg grubu ise şöyledir: Bu grup, iki ya da üç zarla kuşatılmış muhtemelen yeşil bir algi içine hapsederek gelişmiştir. Chlorarchniophyta grubu, bir algin çekirdeğine ait küçük bir çekirdek parçası içerir. Geri kalan algler, bütün kloroplastları klorofil-a ve c içeren alglerdir. Klorofil-c, prokaryotların hiçbirinde ve ilkel kloroplastlarda görülmez, fakat kırmızı alglerle olan genetik benzerlik akrabalıklarını gösterir. Bunlar; İlk üç grubun (Chromista), kloroplastları dört zarlıdır. Bu grupların bazı üyeleri fotosentetik değildir, bazıları plastid taşımaz ya da kloroplastları yoktur. TCG Gökçeada (F-494) TCG "Gökçeada" (F-494), USN'deki ad: USS "Mahlon S. Tisdale" (FFG-27), Türk Deniz Kuvvetleri'nde hizmet etmekte olan Gabya sınıfı fırkateynlerden biri. Oliver Hazard Perry sınıfı güdümlü füze fırkateynlerinin ondokuzuncusu olup komutan Mahlon Street Tisdale (1890-?) ardından isimlendirilmiştir. 23 Ocak 1978'de San Pedro Kaliforniya'da FY78 programı dahilinde Todd Tersanelerine ısmarlanan fırkateynin yapımına 19 Mart 1980'de başlanmış ve 7 Şubat 1981'da bitirilip denize indirilmiştir. 20 Şubat 1998'de onarımdan geçirilerek 5 Nisan 1999'da Türk Deniz Kuvvetleri'ne verilmiştir. 22 Temmuz 1999 tarihinde Türk Bayrağı çekilen TCG Gökçeada, Deniz Kurmay Yarbayı Mehmet Ali Aygen komutasında 27 Eylül 1999 tarihinde Türkiye'ye intikal etmiştir. Kızılhisar Adası Meis veya Kızılhisar (Yunanca: Καστελλόριζο / "Kastellorizo", resmi olarak: Μεγίστη / "Megisti", İtalyanca: Castelrosso), Doğu Akdeniz'de Yunanistan'a bağlı Oniki Ada (Dodekanesos) ilinde bir ada. Türkiye kıyılarından (Kaş, Antalya) sadece 2.1 km uzaklıktadır. Yüzölçümü 7,3 km²'dir. Adadaki tek yerleşim yeri olan Kastellorizo (Megisti ya da Meis), St. Jean Şövalyeleri'nin buradaki kızıl kayalardan ötürü adaya verdikleri Château-Roux (Kızıl Şato) adının bozulmuş biçimidir. St. Jean Şövalyelerinden sonra ada sırasıyla Mısır, Napoli ve 1512'de Osmanlı egemenliğine girdi. Osmanlılar kısa aralıklar dışında 1915'e değin adayı ellerinde tuttular. I. Dünya Savaşı sırasında Fransızların eline geçen ada Lozan Antlaşması (1923) ile İtalya'ya verildi. İkinci Dünya Savaşı sonrasında (1948) ise On İki Ada'yla birlikte Yunanistan'a bağlandı. Az miktarda üzüm ve zeytin yetiştirilen adada en önemli uğraş sünger avcılığıdır. Kıyıları son derece girintili çıkıntılı ve sarp olan adaya yalnızca doğu kıyısından girilebilir. Tek yerleşim de bu kıyıdaki Kastellorizo (Megisti) köyüdür. Rodos'la feribot ve havayolu bağlantısı vardır. Bunun dışında her gün Antalya'nın Kaş ilçesinden hareket eden vapurlarla Meis şehrine gitmek mümkündür. Adada bir havaalanı vardır. Adada yalnızca havaalanı ile Megisti arasında otobüs seferleri vardır. Nüfusu 2000 yılındaki sayıma göre 406 kişidir. Ancak bu rakam yazın 1000'e çıkabilmektedir. Kalıcı nüfus olan 406 kişinin hepsi adada aynı zamanda en büyük yerleşim olan Meis (Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki adıyla Megisti) köyünde oturur. Tarakçılık Bayburtta eski bir el sanatıdır tarakçılık. Eskiden bugünkü gibi çok çeşitli taraklar olmadığı için insanlar saçlarını taramak için kemikten yapılan tarakları kullanırlardı. Son yıllarda gelişen sanayi ile birlikte pek çok el sanatı gibi tarakçılık sanatımızda tarih olmaya yüz tutmuş durumda. Bir tarağın yapım aşaması şöyledir ; Kasaptan manda boynuzu alınır. Boynuz yaş ise kurutulur. Tarak ölçüsü dahilinde enlemesine kesilir. Perdah edilir, yontulur ve düzeltilir. Gerilmeye hazır hale getirmek için bu sefer boylamasına kesilir. İçinde su bulunan bir kaba konur. Suda kaynatıldıktan sonra ateşe tutulur. böylece yumuşatılan boynuz açılarak gerilir. sonra mengenede sıkıştırılır. Bu sıkıştırma ile soğutulan boynuz öylece donar bir daha eğilmez. Mengeneden alınan boynuz kare haline gelecek şekilde kesilir, perdah edilir. Böylece tarak ölçüsünde ayarlanmış olur. Bundan sonra testere ile tarağın kalın dişleri kesilir arkasından kıl testere ile tarağın ince dişleri kesilir. Bu işlem bittikten sonra tarağın yüzeyi ve dişleri törpü ile düzeltilir ve sivriltilir. Parça camlar ile yüzey tekrar kazınır. Tarağa son olarak pelit külü ile parlaklık ve cila verilir. Görüldüğü üzere bir tarak için en az 18 işlem gereklidir. Ayrıca K.Maraş ilimizdede halen tarakçılık yapan 1 usta bulunmaktadır.Bolu ili,Gerede İlçesi,Çayören Köyü'nde şu an 10 tara k ustası bulunmaktadır.35 Kez elden geçmektedir.Saçı elektriklendirmez,kırmaz,kepeği alır. Feuillants Feuillants. Fransız İhtilalinden sonra kurulmuş olan mecliste " parlamenter monarşi " yi savunan bir partidir. Doğal olarak jakobenleri ve club des cordeliers üylerini karşılarında buldular. 1793'te Barnave (), Lariviere (), Herault (), Chapelier () gibi önde gelen isimleri idam edilince kendi kendine çökmüştür. Club des Cordeliers Club des Cordeliers (ya da Cordeliers Kulübü) Fransız İhtilali döneminde, başlarda jakobenlerin saflarında bulunan; hatta Georges Danton, Jean-Paul Marat, Camille Desmoulins, Jacques Rene Hebert gibi bu grubun en önde gelen isimlerinin Paris sokaklarında baş gösteren terör olaylarından sonra jakobenlerden ve dolayısıyla Maximilien de Robespierre den ayrılıp kurdukları örgütün adıdır. Resmi adıyla Kişi ve Vatandaş Hakları Savunucuları Topluluğu olarak bilinen Cordeliers Kulübü, ulusal meclisin Paris'teki 60 bölgeyi kaldırıp onun yerine şehri 48 bölüme ayırmak için bu bölgeleri baskı altına alması sonucu Cordeliers bölgesinin üyeleri tarafından 21 Mayıs 1790'da kurulmuştur. Kulüp ilk toplantısını (bugün anatomi müzesine olarak kullanılan) "Cordeliers" manastırının kilisesinde gerçekleştirmiştir. Topluluğun amacı hükümetin yakından izlenmesidir; bunu sembolize etmek üzere topluluğun amblemi yalnızca açık bir göz tasvirinden oluşmaktadır. Topluluk aynı zamanda monarşi ve eski rejime karşı devrimci önlemler teşvik etmenin yollarını aramıştır. "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" sloganının popülerleştirilmesine katkısı büyüktür. 20 Haziran-10 Ağustos 1792 monarşisine karşı düzenlenen harekette aktif bir rol üstlenmiştir; fakat o tarihten sonra Georges Danton, Fabre d'Églantine ve Camille Desmoulins gibi grubun daha ılımlı liderleri kendilerini topluluktan geri çekmiş ve Jacques René Hébert, F. N. Vincent, C. P. H. Ronsin ve A. F. Momoro gibi kişilerden oluşan daha ateşli bir grup topluluğun yönetimini ele geçirmiştir. Bunun etkileri, özellikle Paris hükümlerini güvence altına almak için devrim ordusunun oluşturulmasında ve aklın aşırı derecede yüceltilmesinde kendisini göstermiştir. Danton ve Camille Desmoulins başta olmak üzere korku rejimini sona erdirmek isteyen devrimciler Cordeliers'e karşı mücadele etmişlerdir. Topluluk bunun karşısında Danton ve Desmoulins'i topluluktan ihraç etmiş ve "ılımlı" olduğu gerekçesiyle Maximilien Robespierre'ye saldırmış; fakat topluluğun çıkardığı ayaklanma başarısız olmuş ve sonuç olarak topluluğun liderleri 24 Mart 1794'te giyotine gönderilmiştir. O tarihten bu yana kulüp hakkında hiçbir bilgiye rastlanmamıştır. Günümüzde kulübün yapısı hakkında çok az şey bilinmektedir. vbulletin-ay.com Jironden Jironden, isimlerini Bordeaux kentinide içine alan "Gironde" bölgesinden almış, Fransız İhtilali esnasında mecliste burjuvazinin sesi olarak algılanmış, Kral'a yakın bir gruptu. Her ne kadar kurulduğu zamanda parti diye bir kavram olmasa da en az bir parti kadar organize bir örgüttü. En önemli ismi Brissot'dur. Bu şahsın grup üzerinde etkisi o kadar büyüktür ki daha sonraları "Brissotisten" diye anılır bu grup. Jakobenlerle kıyasıya bir güç savaşı vermişlerdir mecliste ancak genelde onların gerisinde kalmışlardır. Kral'ın idamına karşı çıkmış ama engelleyememişlerdir. Jirondenler (Fransızca Girondins ve bazen Brissotins veya "Baguettes") Fransız Devrimi sirasında Yasama Meclisi ve Ulusal Kongre içinde yer alan siyasi fraksiyondu. Jirondenler, bir siyasi parti değil, belli görüş ve ortak ilkelere sahip kişilerin oluşturduğu bir gruptu ve adını bu grubun en önemli üyelerinin Fransa'nın Gironde bölgesinden gelmesi nedeniyle, Gironde bölgesinden alıyordu. Bu milletvekilleri on iki kişiden oluşuyordu. Bu milletvekillerinin altısı - avukatlar Pierre Victurnien Vergniaud, Marguerite-Élie Guadet, Armand Gensonné, Jean Antoine Laffargue DE Grangeneuve ve Jean Jay ve tacir Jean François Ducos hem Yasama Meclisi hem de Ulusal Kongre'de yer aldılar. Bu kişiler Yasama Meclisi'nde fikirsel anlamda birleşik bir bütünlük oluşturdular. Fikirleri her ne kadar tam anlamıyla Cumhuriyetçi olmasa da, Parisli üyelerin ılımlı kralcılıkl
arına göre çok daha ileri bir görüşe sahiptiler. Bu grubun fikirleri ile yakından ilişkili olan ve başka bölgelerden gelen vekiller de mevcuttu. Bu milletvekillerinin belli başlıları; Thomas Paine, Marquis de Condorcet, Claude Fauchet, M. D. A. Lasource, Maximin Isnard, Comte de Kersaint ve hepsinden önemlisi Jacques Pierre Brissot, Jean Marie Roland ve Paris'in 16 Kasım 1791'de seçilmiş olan belediye başkanı Jérôme Pétion'dan oluşuyordu. Madame Rolan'ın evi Jirondenlerin toplandıkları önemli yerlerden biri haline geldiği için Jirondenlerin politikaları ve birliktelikleri üzerinde önemli bir yer işgal etmiştir. Fakat, Jirondenler, sahip oldukları birlikteliği Mecliste ve Jakoben Kulübünde Jirondenlerin sözcüsü olarak nitelenen Brissot'un enerjisine borçluydular. Zira, Jirondenler zaman zaman "Brissotins" olarak da anılmaktaydılar. Bu isim grup ismi olarak ilk olarak, Ulusal Kongre'nin toplanması sonrasında kullanılmaya başlandı. Daha önce Yasama Meclisinde yer alan Jirondenlerin önemli kısmı Ulusal Kongre'de de yer alıyordu. Yasama Meclisi'nde Jirondenler ülke içinde demokratik devrimi ülke dışında ise diğer Avrupa güçlerine karşı vatansever bir karşı koymayı temsil ediyorlardı. Jakoben Kulübü'nde en güçlü grubu oluşturuyorlardı, zira Brissot'un etkisi daha Robespierre tarafından ortadan kaldırılmamıştı. Sahip oldukları bu etkiyi halkı heyecanlandırmak ve devrimin önünü kesmek isteyenleri korkutmak ve sindirmek için kullanıyorlardı. 1792 yılında Kralı kendi üyelerinden oluşan bir bakanlar kurulu oluşturmaya zorladılar- bu üyeler arasında Roland, Charles François Dumouriez, Étienne Clavière ve Joseph Servan de Gerbey yer alıyordu. Ayrıca, kralı Habsburg Avusturyası'na savaş açmaya zorladılar. Bütün bu süre boyunca Jirondenler ile Monagnard yanlıları arasında kesin bir fark yoktu. Montagnardlar gibi Jirondenler de temelde krallığa karşıydılar, her igi grupta hem cumhuriyetçi hem de demokrattılar, her iiki grupta amaçlarına ulaşmak için şiddete başvurma eğiliminde idiler, son olarak kendilerine karşı getirilen federalist suçlamalarına karşın hem Nontagnardlar hem de Jirondenler, Fransa'nın milli bütünlüğünün bozulmasına karşıydılar. Fakat, hem Jacoben Kulübü'nde hem de Kurucu Mecliste bu iki grubun liderleri birbirlerine karşı açık bir muhalefet içindeydiler. Jirondenler, Kral'ın görevinden uzaklaştırılmasını ve Ulusal Kongre'nin toplanmasını teklif ettiler. Fakat, krallığın tamamıyla ortadan kaldırılmasına ancak XVI Louis'in danışmanlarının dediklerine kulak asmaması üzerine razı oldular. Cumhuriyet kurulduktan sonra ise, kendilerinin önayak olduğu devrim hareketinin kontrol altına alınması ve durulmasını sağlamaya çalıştılar. Dounaou'nun anılarında belirttiği gibi, Jirondenler uzun süre devam eden kargaşada populeritelerini sürdürebilmek için fazla eğitimli ve kibardılar. Bu nedenle de düzenin kurulmasını sağlamaya çalıştılar. Bu bakımdan, Yasama Meclisi'nin radikalleri olan Jirondenler, Ulusal Kongre'nin muhafazakarları oldular. Fakat kısa bir süre içerisinde kendilerinin de başlamasına önayak oldukları bir devrimi dizginlemeye çalışmanın sonuçlarına katlanmak zorunda kaldılar. Hem devrimin ana kitlesini oluşturan köylü ve fakir halk hem de Robespierre, Danton, Marat gibi devrim önderleri devrimin canlı tutulmasından yanaydı. Jirondenlerin sahip oldukları etki nedeniyle onlardan nefret eden Robespierre, Eylül 1792'de ilan edilecek olan "Halk Düşmanları" listesine Jirondenlerin de eklenmesini istedi. Ulusal Veri Değişim Formatı Ulusal Veri Değişim Formatı, Türkiye Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Bünyesinde Kurulan TAKBİS (Tapu Kadastro Bilgi Sistemi) Projesi Kapsamında; çeşitli programlarca üretilen harita bilgilerinin bütünlüğünün sağlanması amacıyla oluşturulmuş bir dosya biçimidir. Verileri XML biçiminde tutar. Nesnelerin grafik ve sözel bilgileri saklanabilir. Bu veriler ayrı iki dosyada tutulmaktadır. Grafik veriler için "Geo_" ön eki, sözel veriler için "Tablo_" ön eki dosya adının başına eklenir. Magnezyum Magnezyum (Mg), gümüş beyazlığında bir metaldir ve genellikle alaşım maddesi olarak, yani başka metallerle karıştırılarak kullanılır. Kimyasal simgesi "Mg", atom numarası 12; atom ağırlığı 24,312 olan bu element en hafif metallerden biridir ve bu özelliğiyle önem kazanmıştır. Toz halindeki magnezyum kolayca tutuşur ve parlak bir alevle yanar. Bu özelliği nedeniyle, elektrikli fotoğraf makinesi flaşları çıkmadan önce, magnezyum yakılarak flaşlı fotoğraflar çekilmiştir. 1755 yılında İngiltere'de Joseph Black tarafından keşfedilmiştir. 1808 yılında Humphrey Davey tarafından saf olarak, magnezya ve civa-II-oksit (HgO) karışımından izole edilmiştir. Tohum ve sebzelerde klorofil kompleksi halinde bulunur. Günlük ihtiyaç 0,2-0,3 g kadardır. Eksikliğine rastlanmaz. Vücuttaki toplam magnezyum miktarı 20-30 g kadardır. Bunun % 60-70'i kemiklerde, % 1,5 oranında magnezyum fosfat (Mg(PO))halinde yer alır. Geri kalan kısmı yumuşak dokularda, diğer kısmı ise sıvılarda bulunur. Kan plazmasında 0,02-0,03 mg; eritrositlerde 0,06 mg bulunur. Plazmadaki magnezyumun üçte biri proteinlere bağlıdır. Fosfataz, fosforilaz, enolaz, fosfoglukomutaz enzimlerinin aktivatörüdür. ATPaz'ın inhibitörüdür. Magnezyum idrar yollarında magnezyum amonyum fosfat (MgNHPO) şeklinde çökerek idrar yolu taşlarının yapısında bulunur. Damara şırınga edilen magnezyum iyonları narkotik etki gösterir. Magnezyum elementi sinir sisteminin aşırı duyarlılığını azaltır. Hipomagnezemi; Hipermagnezemi ise; Vücut magnezyumunun yaklaşık % 60’ı kemik ve dişlerin yapısında yer alır. Diğer minerallerle birlikte sinir uyarımını ve kas kasılmalarım düzenler. Ayrıca enerji metabolizmasında rol alan pek çok enzimi etkin biçime dönüştürür. Kalsiyum gibi magnezyum tuzları da suda çözünmez ve besinlerdeki magnezyumun çoğu emilemez. Emilimin çoğu yukarı bağırsak bölgesinde olur. Günlük gereksinim düzeyi 300–350 mg arasındadır. Bitki klorofilinin bir yapı taşı olduğundan başlıca kaynak yeşil yapraklı bitkilerdir. Fındık, tahıl ve deniz ürünleri de Özellikle magnezyumdan zengin besinlerdir. Fotoğraf makinelerinin gövde ve flaş kaplamalarında, işaret fişeklerinde ve yangın bombaları başta olmak üzere pirotekni alanında yoğun olarak kullanılır. Alüminyumdan üçte bir oranında daha hafif olması nedeniyle, alaşımlarından uçak ve füze yapımında faydalanılır. Eczacılık alanında önem taşıyan bileşikleri de vardır. İtici özellikteki bileşiklerin yapısına katılır. Döküm demir yapımında ve uranyum başta olmak üzere çeşitli metallerin tuzlarından saflaştırılması işleminde kullanılır. Şömine tuğlalarının, aydınlatma ampullerinin, renk maddelerinin ve filtrelerin yapımında da yeri vardır. Yeşil bitkilerde bulunan klorofil yapısında da yer alır. Ayrıca havai fişeklerin patlarken ortaya çıkardıkları renkleri vermek için de çeşitli bileşiklerle kullanılır. Jacques Pierre Brissot Jacques Pierre Brissot (15 Ocak 1754 - 31 Ekim 1793), Girondistenlerin Fransız Meclisindeki sözcüsüdür. Daha sonra bu gruba başkanlık da etmiştir. Kendisi Fransız İhtilali döneminin en etkili isimlerinden biridir. Krala olan yakınlığı, içten içe Monarşist bir insan oluşu onu da diğer benzerleri gibi giyotin'in yoluna sevk etti. Jakobenler kulübünde yaptığı bir konuşma esnasında iyiden iyiye savaşın gerekli olduğunu, başka çıkar yol olmadığını açıklaması Jakobenlerin çok tepkisini çekmişti. En büyük rakibi jakobenlerin en önemli isimlerinden biri olan Maximilien de Robespierre'dir. İhtilal sonrasında Paris belediye meclisinde, Fransız Meclisinde ve yeni anayasanın hazırlanması için kurulan komisyonda önemli görevler almıştır. Üst âlem Üst âlem (Latince, superregnum; İngilizce, "superkingdom", "domain" ya da "empire"), biyolojik bilimsel sınıflandırmadaki en üst seviye canlı gruplandırmasıdır: adından da belli olduğu üzere âlemden üst seviyede bulunur ve tüm biyolojik gruplamaların en kapsayıcı olanıdır. "Üst âlem" adı ya da Latince ve İngilizcedeki eş anlamlıları isteğe bağlı olarak seçilmiş adlardır ama düzenlemenin kendisi, canlıların kalıtsal malzemeleri (genomları) arasındaki temel evrimsel farklara işaret eder. Lena Headey Lena Headey (d. 3 Ekim 1973, Bermuda), İngiliz film oyuncusu. Bermuda'da doğan Lena Headey, 8 yaşında iken Huddersfield, West Yorkshire, İngiltere'ye taşındı. Kuaför olmak istiyordu. İngiltere'deki "Rose School of Acting"den mezun oldu. 1992 yılında Waterland isimli filmde Jeremy Irons'ın karısının gençlik halini canlandırdığı "Genç Mary" rolüyle dikkatleri üzerine çekti. Possession, Onegin, Gossip, Imagine Me & You gibi filmlerde yer aldı. Oyuncu Piper Perabo ile iki filmde birlikte oynadı: The Cave'de filmin oyuncu kadrosundaki tek kadın karakterler bu ikili tarafından canlandırıldı. Imagine Me & You da ise Perabo ve Headey iki sevgiliyi canlandırdı. Vücudunda birçok dövme bulunan Headey'in bir dövmesinde Thai dilinde "Jason" yazmaktadır. Bunun sebebi aktör Jason Flemyng ile, 2001 yılında bir ilişki yaşamış olmasıdır. Alt âlem Alt âlem, taksonomide âlemin altında yer alan bilimsel sınıflandırma taksonu. Alt âlemin üstünde âlem, altında; üst şube ya da şubeler yer alır. Âlemin üstünde ise (varsa) üst âlem yer alır. Taksonlar belirli sistematik kurallara göre sıralanmışlardır. Her zaman alt alem ya da üst alem bulunmayabilir. XVI. Benedictus'un İslam tartışması Papa XVI. Benedictus'un İslam tartışması kendisinin geçmişte öğretim üyesi olduğu Almanya'daki Regensburg Üniversitesinde 12 Eylül 2006 tarihinde verdiği bir konferans sırasında ortaya çıktı. Konferansın konusu "İnanç, Akıl ve Üniversite - Hatıralar ve Geçmişin Değerlendirilmesi" idi. Papa XVI. Benedictus'un konferans sırasında İslam dini hakkında yaptığı yorumlar Türkiye dahil dünyadaki birçok Müslüman ülkelerin dini ve siyasi liderlerinden tepki gördü. Hem Müslüman ülkelerdeki kurumlar, hem de Batı ülkelerindeki Müslüman topluluklar tepkilerini protestolarla dile getirdiler ve Papa'nın bu sözlerinden dolayı özür dilemesini istediler. Papa'nın sözlerinin en tartışmalı bölümü B
izans İmparatoru II. Manuil'a atfedilen aşağıdaki sözlerdi: Papa XVI. Benedictus bu alıntının kendi görüşlerini yansıtmadığını ve sözlerinin yanlış anlaşıldığını öne sürdü. Ancak Papa'nın sözlerinin yol açtığı tartışma dünya kamuoyunu uzun süre meşgul etmeğe devam etti. Papa "İnanç ve Akıl" konulu konferansında Antik Yahudi ve Antik Yunan düşüncesinden Protestan ilahiyatı ve modern ateizme varıncaya kadar birçok düşünce sisteminden örnekler verdi. Ancak konuşmasının ana konusu Hıristiyanlık'ta Tanrı'nın varlığını mantık yoluyla sorgulamaktan kaçınma eğilimi idi. Konuşmasının açılış bölümünde Bizans İmparatoru II. Manuil'in 1391 yılında İranlı bir düşünürle Ankara şehrinde yaptığı tartışmaya yer verdi. (Bu İranlı düşünürün Hacı Bayram Veli olduğu öne sürülmüştür.) Lübnan kökenli Alman ilahiyatçısı Theodore Khoury'nin bu tartışma konusunda yazdığı yazılardan alıntılar yaparak İslam ve Hıristiyanlık dinlerinin Tanrı kavramına bakış açılarını karşılaştırdı. Akıl ve mantığın Hıristiyanlığın özünde var olduğunu, Hıristiyanlık'ta akıl ve mantığı bir yana bırakarak Tanrı'yı anlamanın mümkün olmadığını iddia etti. Oysa Müslümanlıkta Tanrı'ya olan inancın mutlak olduğunu ve her şeyden önde geldiği, İslam dinine göre, koşullar gerektirirse akıl ve mantığın bir yana bırakılmasının mümkün olduğunu ileri sürdü. XVI. Benedictus konuşmasının bu bölümünde İslam dininin akıl ve mantığı yeterince önemsememesine örnek olarak tarihte çeşitli milletlerin Müslümanlar tarafından zor kullanarak Müslümanlaştırılmasını gösterdi. Papa, kendi sözleri olmadığını açıkça belirttikten sonra Bizans İmparatoru II. Manuil'in aşağıdaki sözlerini dinleyicilere okudu: Papa'nın sözlerinden sonra Türk basınında Hıristiyanlık dininin zor yoluyla dini yayması konusunda çok sayıda örnekler verildi. Din adına terörizmi uygulayan ilk kişinin, "Haçlı Sefer kahramanı", Fransız şövalyesi Reynaud de Chatillion olduğu belirtildi. "İspanyol Fatihi" Hernan Cortes'in, Papalık'ın onayıyla, 16. yüzyılda Güney Amerika kıtasındaki yerlileri barbarca kılıçtan geçirdiği örneği verildi . Ayrıca Papa'nın İslam dininde akılla Tanrı arasında bir ilişki olmadığı iddiası şiddetle eleştirildi. "Milliyet" gazetesindeki köşesinde Taha Akyol "Batı tarihinde akıl kavramına en çok karşı çıkan, bugün Papa'nın başında bulunduğu Katolik Kilisesi'ydi." şeklinde yazdı . Papa'nın 'İslam silah zoruyla yayıldı...' sözüne, olabilir diyen "Radikal" gazetesinin köşe yazarı Türker Alkan, şiddetle yayılmacılığın "Hiristiyanlık için çok daha fazla geçerli" olduğunu, "Gerçek anlamda hoşgörünün, ancak laik düzende mümkün olduğunu" belirtti. Yine aynı gazetede Ayşe Karabat, din çatışmalarının yol açtığı "taraf" ve "ötekileştirme" edimlerinin evrensel değerleri unutturmasından, "Taraf almaya direniyorsan eğer, düşmanın işbirlikçisisin." anlayışından yakındı . Cambridge Üniversitesi İlahiyat Fakültesi danışmanlarından Aref Ali Nayed Papa'nın konuşması üzerine yaptığı detaylı yorumda Endonezya ve Malezya'nın diğer bütün Arap ülkelerinden daha fazla nüfusa sahip olduklarını belirttikten sonra bu ülkelere hiçbir Müslüman işgal gücünün girmemesine rağmen İslam'ın oralarda nasıl yayıldığını sordu. Ayrıca, geçmişte Müslümanların egemenliklerinde olan ülkelerde hala Hristiyan azınlıklar bulunurken Katolik Ferdinand ve Isabella'nın İspanya'yı ele geçirmelerinden sonra Müslüman ve Yahudilerin sayısının sayılamayacak kadar azaldığını ifade etti. Destiny's Child Destiny's Child, son ve en etkin döneminde Beyoncé Knowles, Kelly Rowland ve Michelle Williams'tan oluşan Amerikalı kız grubu. 1990 yılında Houston, Teksas'ta kurulan grup, müzikal girişimlerine Girl's Tyme adıyla, Knowles, Rowland, LaTavia Roberson ve LeToya Luckett dörtlüsü olarak başladı. Kısıtlı başarılardan sonra 1996 yılında Columbia Records'a Destiny's Child adıyla kaydolan grup ana akım piyasadaki başarısını ise 1999 çıkışlı en çok satan albümü "The Writing's on the Wall" ile elde etti. Bu albümden "Bills, Bills, Bills" ve "Say My Name" gibi bir numara tekliler yayımlandı. Eleştirel ve ticari olarak başarılar devam ederken, grup, üyeleri arasındaki kavgalar ve yasal sürtüşmelere sahne oldu. Bu dönemde Roberson ve Luckett, menajer Mathew Knowles'ın Knowles ve Rowland'ı kayırmasını gerekçe göstererek menajerle yollarını ayırmayı talep etti. Roberson ve Luckett ayrıldıktan kısa bir süre sonra Williams ve Farrah Franklin gruba dahil edildi. Ancak 2000'de kısa bir süre sonra Franklin gruptan ayrılarak üçlüyü yalnız bıraktı. Üçüncü stüdyo albümleri "Survivor", grubun bu süreçte yaşadıklarını yansıtan bir eser olarak görüldüğü gibi "Independent Women", "Survivor" ve "Bootylicious" gibi uluslararası başarıda şarkılara yer vermekteydi. 2002'de grup kariyerine ara verdi. Daha sonra, solo albüm girişimlerini takip eden iki yılın sonunda tekrar birleşerek dördüncü ve son albümleri "Destiny Fulfilled"i (2004) yayımladı. Destiny's Child, dünya çapında günümüze kadar 60 milyondan fazla albüm sattı. "Billboard" dergisi, grubu gelmiş geçmiş en başarılı üçlülerden biri olarak göstererek, onu 2000'lerin en başarılı dokuzuncu oluşumu olarak addetti. Grup, 2008'de aynı derginin "Gelmiş Geçmiş En Başarılı Hot 100 Sanatçıları" listesinde 68. sırada kendisine yer buldu. Kariyeri boyunca ve sonrasında birçok ödüle aday gösterilen Destiny's Child, ikisi "En İyi İkili veya Grup Vokal R&B Performansı" olmak üzere üç Grammy ve "En İyi Uluslararası Grup" dalında bir BRIT Ödülü kazandı. Beyoncé Knowles 1990 yılında bir kız grubu seçmesinde rapçi LaTavia Roberson ile tanıştı. Houston'da ilk adımlarını atan ikili, rap söyleyip dans etmeye başladı. Aile sorunları nedeniyle Knowles'ın yanına taşınan Kelly Rowland da bu gruba 1992'de dahil oldu. İlk başta Girl's Tyme olarak anılan grup, en sonunda Támar Davis ve Nikki – Nina Taylor kardeşleri de içeren altı kişilik bir gruba dönüştü. Girl's Tyme ulusal bir ilgi uyandırdı ve west-coast R&B müzik yapımcısı Arne Frager, grup üyelerini görmek adına Houston'a geldi. Onları, Kuzey Kaliforniya'daki The Plant Kayıt Stüdyosu'na getirdi ve özellikle yeteneğinin ve ses kişiliğinin olduğunu düşündüğü Knowles'ın sesini ön plana alan kayıtlara öncülük etti. Girl's Tyme'ı büyük bir kayıt anlaşmasına tabii tutmak isteyen Frager, onları "Star Search" adlı bir yetenek şovuna dahil etme girişiminde bulundu. Ancak grup yarışmayı kaybetti. Knowles'a göre şarkı seçimleri yanlış yapılıyordu; ona göre aslında şarkı söylemeyip rap yapıyorlardı. Bu yenilgiden sonra, Knowles'in babası Mathew, gönüllü olarak zamanını gruba menajerlik yapmaya adadı. Mathew Knowles, üye sayısını Davis ve Taylor kardeşleri çıkartarak ve 1993'te LeToya Luckett'i katarak dörde indirdi. Zamanlarını Houston'da kilisede geçirmenin yanında, Girl's Tyme, evin arka bahçesinde ve Knowles'in annesi Tina'nın sahip olduğu Headliners Salon adlı kuaförde sıklıkla pratik yapmayı sürdürdü. Grup üyeleri bazı zamanlarda, salon Montrose Bulvarı'nda bulunduğu sıralarda, kuafördeki performanslarıyla müşterilerden bahşiş topladılar. Bunu yaparak müşterilerden yorum almayı amaçlıyorlardı. Okul günlerinde Girl's Tyme bazı yerel konserlerde sahne aldı. Yaz geldiğindeyse Mathew Knowles bir "acemi birliği" kurarak onları dans ve vokal konusunda eğitti. Bu sıkı çalışmalardan sonra dönemin bilinen R&B grupları SWV, Dru Hill ve Immature'ın konserlerinde açılışta sahne aldılar. Tina Knowles ise bu performanslar için kıyafet tasarımları yaptı. Kariyerlerinin erken dönemi boyunca Girl's Tyme ismini "Something Fresh", "Cliché", "The Dolls" ve "Destiny" gibi isimlerle değiştirdi. Elektra Records ile Destiny ismiyle anlaşma imzalamalarından kısa süre sonra, herhangi bir albüm yayımlayamadan listeden çıkarıldılar. Kayıt şirketi arayışları Knowles ailesini de etkiledi. 1995'te tıbbi ekipman satışı üzerine olan işinden istifa eden Mathew Knowles, aile gelirini yarıya indirerek çifti ayrılma noktasına getirdi. 1996'da grup son olarak Yeşaya kitabında da geçen "Destiny's Child" adını aldı. Mathew Knowles, Columbia Records ile bir kayıt anlaşması yapmaya çalıştı ve aynı yıl içinde anlaşma imzalandı. Columbia ile anlaşma öncesinde grup, Tony! Toni! Toné! grubundan D'wayne Wiggins'in de yardımıyla Oakland, Kaliforniya'da çeşitli şarkılar kaydetmişti. Bunlardan "Killing Time", kayıt şirketinin grubun "kendine has bir kaliteye" sahip olduğunu kabul etmesine yol açmıştı ve 1997 filmi "Siyah Giyen Adamlar"ın soundtrack'ine dahil edildi. Destiny's Child, aynı adı taşıyan ilk stüdyo albümünü ABD'de 17 Şubat 1998'de yayımladı. Albümde Tim & Bob, Rob Fusari, Jermaine Dupri, Wyclef Jean, D'wayne Wiggins ve Corey Rooney gibi isimlerin prodüksiyonları vardı. "Destiny's Child", "Billboard" 200 listesinde 67, "Billboard" R&B/Hip-Hop Albümleri listesinde 14 numarayı gördü. Yıllar içinde bir milyonu aşan satışlar neticesinde Recording Industry Association of America (RIAA) tarafından platin plak ile ödüllendirildi. İlk tekli "No, No, No"nun remiks sürümü "Billboard" Hot 100 listesinde 3 numaraya kadar yükseldi. Bir sonraki şarkı "With Me Part 1" ise önceki şarkının yakaladığı başarıya erişemedi. Bu sıralarda "Get on the Bus" adlı şarkıları, romantik drama "Ahmaklar Neden Aşık Olur?" filminin soundtrack'ine dahil edildi. Ancak şarkı Avrupa ve diğer marketlerde kısıtlı bir satış grafiği çizdi. 1998'de grup "No, No, No" adına En İyi Yeni Sanatçı ödülü de dahil olmak üzere üç Soul Train Lady of Soul ödülü elde etti. Beyoncé Knowles, bu çıkışlarını başarılı olarak addetse de bu başarının yeterli olmadığını ekledi ve grubun böylesi neo soul kayıtlar için yeterince olgun olmadığı sonucunu çıkardı. İlk albümlerinin başarısından sonra, grup hemen stüdyoya girdi ve Kevin "She'kspere" Briggs ve Rodney Jerkins dahil olmak üzere yeni yapımcılarla anlaştı. 27 Temmuz 1999'da yayımlanan "The Writing's on the Wall", "Billboard" 200 listesinde 5 numaraya kadar yükselerek grubun kariyerinde kırılma noktası yaratan albüm oldu. 1999'da yayımlanan ilk tekli "Bills, Bills, Bills", Amerikan müzik listesi "Billboard" Hot 100'de bir numar
aya çıkarak grubun bu ülkedeki ilk bir-numara eseri oldu. "The Writing's on the Wall", grubun geniş kitlelerce tanınmasını sağlayarak kariyerlerine bir ivme kazandırdı. Albümün teklileri arasında en büyük başarıyı "Say My Name" elde etti. Amerikan müzik listesinde üç hafta boyunca bir numarada kalarak albümün satış oranlarını ivmeyle yükseltmeyi başardı. Tekli, ABD'de sekiz milyon kopya satarak RIAA tarafından 8 kez platin plakla ödüllendirildi. "The Writing's on the Wall", albüm bazında dünya çapında 11 milyon kopya sattı ve 2000'li yılların en çok satan albümleri arasındaki yerini aldı. Aralık 1999'da Luckett ve Roberson, grubun gelir paylaşımında yaptığı haksızlıkları gerekçe göstererek grup menajerleriyle yolları ayırmayı talep etti. Her ne kadar hiçbir zaman grubu terk etmeyi düşünmemiş olsalar da, ikili Şubat 2000'de "Say My Name" şarkısına çekilen müzik videosunda iki yeni üyenin kendilerinin yerine ve kendilerinden habersiz gruba dahil edildiğini fark etti. Video gösteriminden önce Knowles, "TRL"de Luckett ve Roberson'ın grubu terk ettiğini açıkladı. Bu ikili yerine Monica'nın arka vokallerini yapan Michelle Williams ve şarkıcı-aktris Farrah Franklin alındı. Monica ile olan süresi dolunca Williams, grupla koreograf Braden Larson, veya bilinen adıyla "Peanut Orlando", tarafından tanıştırıldı ve Houston'a uçarak Knowles ailesinin yanına yerleşti. Mart 2000'de Roberson ve Luckett, Mathew Knowles'a karşı, partnerlik ihlallerini ve itibarı gerekçe göstererek dava açtı. Davadan sonraki süreç boyunca iki taraf da karşılıklı olarak medyada birbirlerine karşı kötüleyici demeçler verdi. Katılmasından beş ay sonra Franklin de grubu terk etti. Geriye kalan üyeler bunun yetersiz tanıtım ve konserler yüzünden olduğunu belirtse de Williams, Franklin'in stresle başa çıkamadığını iddia etti. Ancak Franklin, ayrılmasına sebep olarak çevresindeki kavgalardan kaynaklanan negatifliği ve karar vermede yaşadığı zorlukları gösterdi. Onun ayrılması medyada diğerleri kadar skandal yaratmadı. Williams ise gruba katılarak özgüven sorunları yaşamaya başladığını belirtti: "Kendimi diğer üyelerle karşılaştırıyordum ve baskı benim üzerimdeydi." 2000 sonlarında Roberson ve Luckett, ödeşme karşılığında açtıkları davanın Rowland ve Knowles'ı kapsayan kısmını düşürse de menajere açtıkları davayı sürdürdüler. Anlaşma gereği her iki taraf da halk önünde konu hakkında konuşmama kararı aldı. Roberson ve Luckett bir başka kadın müzik grubu olan Anjel'i kursa da, kayıt şirketiyle yaşanan sorunlar nedeniyle proje rafa kaldırıldı. Bu yaşananlardan grup üyeleri fazlaca etkilense de Destiny's Child'ın başarıları devam etti. Devam eden yıllar boyunca grubun satış grafikleri olumlu devam ederken, başarıları onları bir "pop kültür fenomeni" haline getirdi. "Say My Name", grubun en çok satan teklisi olarak kaldı. "The Writing's on the Wall" albümünden dördüncü tekli "Jumpin', Jumpin'" de ABD'de ilk beşe girme başarısı gösterdi. Bu süre boyunca grup, Britney Spears ve Christina Aguilera gibi isimlerin konserlerinin açılışında sahne aldı. Williams ile beraber Destiny's Child, "Charlie'nin Melekleri" filmi için Ekim 2000'de tekli olarak yayımlanan "Independent Women Part 1"ı kaydetti. Şarkı Amerikan müzik listelerinde on bir ardışık hafta bir numarada yer alarak, hem grubun hem de o senenin en uzun süre bir numarada kalan şarkısı oldu. Bu başarı, "Charlie'nin Melekleri" soundtrack albüm satışlarında artışa yol açtı ve albüm 2001 sonuna kadar 1,5 milyon sattı. 2000'de grup Soul Train's Sammy Davis Jr. Yılın Eğlence İnsanı ödülü elde etti. 2001 "Billboard" Müzik Ödülleri'nde Destiny's Child, Yılın Sanatçısı ve Yılın Grubu da dahil olmak üzere birçok ödül kazandı. Eylül 2000'de altıncı Soul Train Lady of Soul Ödülleri'nden iki ödül daha elde etti. Destiny's Child, üçüncü stüdyo albümleri "Survivor"ı 2000 sonu ve 2001 başları arasında kaydetti. Yapım aşamasında Knowles, neredeyse bütün şarkıların prodüksiyon ve yazımında görev alarak daha büyük bir kontrol sahibi oldu. "Survivor", 2001 başlarında piyasaya sürüldü ve "Billboard" 200 listesine ilk haftada 663.000 kopyadan fazla satarak bir numaradan giriş yaptı. İlk üç tekli "Independent Women Part I", "Survivor" ve "Bootylicious" Amerikan listelerinde ilk üçte yer alırken uluslararası birçok listede üst sıralarda yer aldı. Bunlardan ilk ikisi Birleşik Krallık'ta bir numarayı gördü. Albüm ABD'de dört kez, Avustralya'da iki kez platin plakla ödüllendirildi. 27 Temmuz 2001 tarihine kadar toplamda altı milyon sattı. 11 Eylül saldırıları gerçekleşince grup Avrupa konserlerini iptal ederek kurbanların yararına bir konsere katıldı. Ekim 2001'de ise meşhur Noel şarkılarının yeni uyarlamalarını içeren "8 Days of Christmas" adlı bir Noel albümü piyasaya sürdü. Albüm "Billboard" 200 listesinde 34 numaraya kadar yükseldi. Şubat 2001'de grup "Say My Name" ile "En İyi Grup R&B Vokal Performansı" ve "En İyi R&B Şarkısı" dallarında iki Grammy ödülü kazandı. Bunun yanında "Favori R&B Grubu" dalında da Amerikan Müzik Ödülü elde etti. Yine 2001'de grup Solange Knowles'in Disney Channel'daki The Proud Family serisindeki tema müziği arka vokallerinde yer aldı. Mart 2002'de bir remiks derlemesi olan "This Is the Remix" yayımlandı. Bu albüm de ABD'de 29 numaraya erişti. İlk tekli "Survivor"ın, bazılarınca eski grup üyeleriyle yaşanan kavgaları hedef aldığı iddia edilse de Knowles bu şarkıda kimsenin hedef gösterilmediğini belirtti. Bu durumun her iki tarafın birbirini halk önünde yermesinin önüne geçen anlaşmayı ihlal ettiğini öne süren Roberson ve Luckett, remiks albümünün yayımlanmasının hemen ardından tekrar Destiny's Child ve Sony Music'e dava açtı. Haziran 2002'de geriye kalan davalar sonuçlandı. 2000 sonlarında Destiny's Child, menajerleri tarafından ortaya atılan ve solo albüm projeleri başta olmak üzere çeşitli yan projeler için dağılma fikrini açıkladı. 2002'de Williams, modern gospel müziği türünde bir derleme olan "Heart to Yours" adlı solo albümünü yayımladı. Albüm "Billboard" Top Gospel Albums listesinde bir numarayı gördü. "Heart to Yours" piyasaya sürülürken Destiny's Child da resmî otobiyografileri "Soul Survivors"ı yayımladı. Rowland, bu sıralarda hip hop sanatçısı Nelly ile "Dilemma"yı yayımladı. Şarkı ABD'de bir numaraya yükselip uluslararası başarılar elde ederken sene sonunda Rowland'a En İyi Rap/Sung İş Birliği dalında da Grammy ödülü kazandırdı. Aynı yıl Knowles, Mike Myers ile "" filminde yer aldı. Bu sırada da filmin soundtrack albümüne de dahil edilen ilk solo teklisi "Work It Out"ı piyasaya sürdü. "Dilemma"nın başarısından ötürü Rowland'ın ilk albümü "Simply Deep"in yayımlanma tarihi 2003 başından Eylül 2002'ye çekildi. Bu albüm İngiliz albüm listesinde bir numaraya kadar yükseldi. Rowland aynı sene korku filmi "Freddy vs. Jason"da yer aldı. Knowles ise bu sıralarda "The Fighting Temptations" ile ikinci filminde rol aldıktan sonra o zamanki erkek arkadaşı Jay-Z'nin "'03 Bonnie & Clyde" teklisine konuk oldu. Bu şarkı Knowles'ın ilk albümünün de habercisi oldu. Rowland'ın "Dilemma" ile gelen başarısı nedeniyle Knowles'ın ilk albümü "Dangerously in Love"ın çıkışı Haziran 2003 gibi geç bir tarihe ertelendi. Knowles'ın albümü üç üyenin arasında en büyük başarı göstereni oldu. "Dangerously in Love", 317.000 kopyayla "Billboard" 200 listesine bir numaradan giriş yaptı. Albümden "Crazy in Love" ve "Baby Boy" bir numaraya yükselirken "Me, Myself and I" ve "Naughty Girl" ilk beşte yer aldı. ABD'de dört milyonun üzerinde satarak RIAA tarafından dört kez platin plakla ödüllendirildi. Albüm, Temmuz 2009 itibarıyla ABD'de 4,9 milyon satarak Knowles'ın şu ana kadarki en çok satan albümü olarak kaldı. Albüm dünyada ise 11 milyonun üzerinde sattı. Albüm eleştirmenlerden övgüler almasının yanı sıra, sene sonundaki Grammy Ödülleri'nde beş ödül birden alarak Norah Jones, Lauryn Hill ve Alicia Keys gibi kadın sanatçılarla eşdeğer bir başarı sergiledi. Kasım 2003'te Williams, Broadway'deki "Aida" müzikalinde yer aldı. Ocak 2004'te ise "Do You Know" adlı ikinci gospel albümünü yayımladı. Destiny's Child'ın erken dönem kayıtlarında prodüktörlük yapan Dwayne Wiggins, 2002'de eski dava vekillerine dava açarak (Bloom, Hergott, Diemer & Cook LLP) 15 milyon dolar talep etti. Gerekçe olarak da grupla yaptığı anlaşmanın değerinin kendisine sorulmadan azaltılması olarak gösterildi. Bu dava açıklanmayan bir tutar ödemesiyle kapandı. Haziran 2003'te Mathew Knowles, grubun Solange'ın da dahil olduğu bir dörtlü olarak birleşeceğini öne sürdü. Destiny's Child daha önceden Solange ile kayıt çalışmaları yaptığı gibi, Solange'ın bizzat Rowland ayak parmaklarını kırdığı zamanlarda onun yerine sahneye çıktığı bilinmektedir. Ancak menajer, bu önerinin sadece halkın ne düşündüğünü görmek adına yapılan bir deneme olduğunu belirtti. Ağustos 2003'te Knowles bizzat kardeşi Solange'ın gruba katılmayacağını onayladı ve Solange'ın Ocak 2003'te yayımlanan ilk stüdyo albümü "Solo Star"ı tanıttı. Dağılmalarından üç yıl sonra Destiny's Child tekrar birleşerek dördüncü ve son stüdyo albümleri "Destiny Fulfilled"i kaydetti. Albüm diğer albümlere nazaran daha sert ve "urban" kalıyordu ve şarkılar birbirleriyle kavramsal olarak ilintiliydi. "Destiny Fulfilled" ile üçlü arasında bir eşitlik göze çarptı: her üye şarkıların yazımı için eşit görev aldı ve menajerlerinin dışında baş prodüktör olarak yer edindi. 15 Kasım 2004'te yayımlanan "Destiny Fulfilled" 497.000 kopya satarak iki numaradan Amerikan albüm listesine giriş yaptı. ABD'de üç kez platin plak elde eden albüm dünya çapında sekiz milyondan fazla sattığı gibi 2005'in en çok satan albümleri arasında yer aldı. Grup bu albümle o senenin en çok satan kadın müzik grubu ve Amerikan grubu oldu. Albümden dört tekli piyasaya sürüldü: "Lose My Breath", "Soldier", "Cater 2 U" ve "Girl". Bunlardan ilk ikisi ABD müzik lisesinde ilk üçte yer aldı. "Soldier" ve "Cater 2 U" 2006'da RIAA tarafından platin plakla ödüllendirildi. Albümün tanıtımı adına grup, Destiny Fulfilled... and Lovin' It Tour adlı dünya turunu
başlattı. Sonrasında 11 Haziran 2005'te Barselona'daki Palau Sant Jordi'de 16.000 kişinin önünde resmî olarak dağıldığını açıkladı. Albümü "Destiny Fulfilled" adıyla yayımlamanın bir rastlantı olmadığını eklediler. Albümün kayıtları sırasında kişisel çalışmalara yönelmek adına grubun on dört yıllık kariyerini tamamlaması gerektiğine karar verilmişti. Knowles bunun üzerine "kaderlerinin yerini bulduğunu" ("Destiny Fulfilled", Türkçe: Kader Yerini Buldu) belirtti. Grup özel olarak MTV'ye karar üzerine bir mektup yolladı: Destiny's Child, 25 Ekim 2005'te "#1's" adlı derleme albümlerini yayımladı. Albümde üç yeni şarkı yer almaktaydı. Bunlardan "Stand Up for Love", Dünya Çocuk Günü tema şarkısı olarak bestelenirken "Check on It", Knowles tarafından "Pembe Panter" filminin soundtrack'i için kaydedildi. Kayıt prodüktörü David Foster, kızı Amy Foster-Gillies ve Knowles "Stand Up for Love"ı her yıl dünya çapında düzenlenen ve çocukların sorunları için ödenek/farkındalık oluşturmaya çalışan Dünya Çocuk Günü adına besteledi. Buna paralel olarak üç yıl içinde, Ronald McDonald House Charities için 50 milyon dolardan fazla bağış toplandı. Destiny's Child, bu şekilde 2005 yılında küresel elçi olarak sesleriyle ve yardımlarıyla programın destekçisi oldu. "#1's" albümü, aynı zamanda DualDisc formatında yayımlandı. Bu sürümde şarkıların yanında seçilen yedi video ve "" DVD'sinden bir tanıtım filmi yer aldı. Bu DVD, grubun Destiny Fulfilled... and Lovin' It turnesi dahilinde Atlanta'dayken çekildi ve 28 Mart 2006'da satışa sunuldu. Bu da bir milyondan fazla satarak RIAA tarafından platin plakla ödüllendirildi. Derleme albümünün adı, içinde barındırdığı bir numara hitler nedeniyle verilmişti ancak her şarkı bir numaraya erişmiş değildi. Ayrıca albüm kâğıtlarında şarkıların ticari başarılarıyla ilgili bir bilgi yer almadığından ötürü "Billboard" yazarı Keith Caulfield, bu ismin bir "pazarlama kurnazlığı" olduğunu öne sürdü. Bunlara rağmen MTV'den Chris Harris, albümün "ismine sadık olarak var olduğunu" belirtti. Destiny's Child, 19 Şubat 2006'da Houston'da 2006 NBA All-Star Maçı müsabakalarında veda gösterisi maksadıyla konser vermek üzere birleşti. Knowles bunun üzerine "Bu son albüm olabilir ama son gösteri değil" dedi. Televizyonda yayımlanan son gösterileri de bundan birkaç gün sonra New York'ta düzenlenen Fashion Rocks yardım konserine katılmak oldu. 28 Mart 2006'da Destiny's Child Hollywood Walk of Fame'e dahil edilerek bu sıfatı elde eden 2035. isim oldu. 2006 BET Ödülleri'nde En İyi Grup ödülü elde ettiler. Aynı ödülü daha önce 2001 ve 2005'te de elde etmişlerdi. Resmî dağılmanın ardından LeToya Luckett da dahil olmak üzere tüm üyeler solo projelere devam etti. Luckett'in Temmuz 2006'da yayımladığı "LeToya" albümü "Billboard" 200 listesinde bir numarayı gördü. Knowles, 2006 komedi filmi "Pembe Panter"de konuk oyuncu olarak yer aldı ve bu filmin müzikleri arasında yer alan "Check on It" şarkısı ABD'de bir numaraya yükseldi. Bunun yanı sıra 1960'larda The Supremes benzeri bir Motown kadın müzik grubunu canlandıran ve 1981'deki müzikal aslının uyarlaması olan "Rüya Kızlar" filminde sahne aldı. Burada Diana Ross-benzeri karakter Deena Jones'u canlandırdı. Buradaki rolünden etkilenerek, 4 Eylül 2006'da yayımlanan bir sonraki albümü "B'Day"i yayımladı. Knowles'ın "Get Me Bodied" müzik videosunda Rowland, Williams ve Solange yer aldı. Video bunun yanında Nisan 2007'de "B'Day Anthology Video Album"e dahil edildi. 2007'de Rowland "Ms. Kelly" adlı ikinci albümünü yayımladı. 26 Haziran 2007'de ise BET Ödülleri'nde tekrar bir araya geldiler. Beyoncé Knowles burada özel konukları Williams, Solange Knowles ve Mo'Nique ile beraber "Get Me Bodied"i seslendirdi. Performanstan sonra Knowles, Eve ile "Like This" şarkısını seslendirmek üzere Rowland'ı sahneye davet etti. 2 Eylül 2007'de The Beyoncé Experience turnesinin Los Angeles ayağında Knowles, Rowland ve Williams ile beraber "Survivor" şarkısının bir kısmını söyledi. Bu onların "Destiny Fulfilled ... and Lovin 'It" turnesinden sonra beraber sahne aldıkları ilk gösteri oldu. Daha sonra diğer üyeler Knowles için "Happy Birthday" şarkısını seslendirdiler. Bu performans Knowles'ın 2007 çıkışlı turne DVD'si "The Beyoncé Experience Live"da yer aldı. 2008 başında Rowland, 2007 albümünü tekrar düzenleyerek ve eklemeler yaparak "Ms. Kelly Deluxe" adıyla piyasaya sürdü. Bu yeni albümden Travis McCoy eşliğinde, aslen Bobby Womack şarkısı olan "Daylight" piyasaya sürüldü ve İngiltere'de ilk yirmide yer aldı. 2008'de Knowles, Billy Joel uyarlaması olan "Honesty" şarkısını Destiny's Child albümünün onuncu yılı şerefine kaydetti ve sadece Japonya'ya özel bir Mathew Knowles/Music World CD'si şeklinde piyasaya sürdü. Williams ise Ekim 2008'de gospel olmayan, hızlı tempolu Eurodans benzeri üçüncü stüdyo albümü "Unexpected"i piyasaya sürdü. Bir sonraki ay Knowles üçüncü albümü "I Am... Sasha Fierce"ı, 2009 yazında Luckett ikinci albümü "Lady Love"ı yayımladı. Aynı yaz Williams, "Chicago" müzikalinin Londra ayağında müzikal kapsamında katil Roxie Hart'ı oynayan ilk Afrika kökenli Amerikalı oldu. Haziran 2010'da Rowland, "Commander" teklisini yayımlayarak "Here I Am" albümünün gelişini haber verdi. Ekim 2012'de Associated Press, "" adlı ikinci derleme albümünün yayımlanmasından sonra, 3 Şubat 2013'te gerçekleşecek olan Knowles'ın Super Bowl XLVII devre arası gösterisi performansında Destiny's Child'ın potansiyel iş birlikçi olabileceğini öne sürdü. Bu albüm aslında dört şarkı dışında öncekinin hemen hemen aynısı olup yeni şarkılar eklenmiş bir haliydi. 10 Ocak 2013'te Beyoncé, bir üçüncü derleme olan "Love Songs"un yayımlanacağını haber verdi. Bu albüm önceki iki derlemeden farklı olup daha çok albüme özel şarkılar ile "Nuclear" adlı yeni bir şarkıyı içermekteydi. "Nuclear", 2005'ten sonra grubun yayımladığı ilk yeni şarkı oldu. Super Bowl XLVII devre arası gösterisi sırasında grup üyeleri tekrar bir araya gelerek "Bootylicious", "Independent Women" ve "Single Ladies (Put a Ring on It)" şarkılarını seslendirdi. 4 Haziran 2013'te ise "Destiny's Child Video Anthology" adlı video antolojisi yayımlandı. 16 müzik videosu bulunan bu antoloji grubun Legacy etiketiyle yayımlanan üçüncü eser oldu. Üçlü en son Haziran 2014'te bir araya gelerek Williams'ın "Say Yes" şarkısına konuk sanatçı olarak katıldı. Destiny's Child, genel olarak urban, contemporary ve dance-pop ögelerini birleştiren bir R&B tarzıyla şarkılar ortaya koydu. Destiny's Child üyeleri, Janet Jackson'ın eserlerinden etkilendiklerini belirtti. "The New York Times" gazetesinden Ann Powers, grubun müziğini "taze ve duygusal ... bu kızlar en iyi mikslere, en aklı başında sample'lara ve özellikle de en olay yaratan beat'lere sahip," şeklinde yorumladı. Aynı yayından Jon Pareles, "Knowles'ın sesinin yanı sıra grubun başarısının koşar adım sıçrayan ezgilere, kırılganlığın üzerindeki senkoplu parçalara, hızlı tempoyla aranje edilmiş geçişlere ve yumuşak nakaratlara da bağlı olduğunu" belirtti. Grup genel olarak, özellikle yavaş tempolu şarkılarda vokalleriyle armoni gözeterek uyum sağlar. Pek çok örnekte, grup üyeleri teker teker belli bölümleri söyler. "Survivor" albümündeki çoğu şarkıda grubun tüm üyeleri ana vokal olarak görev alır: "... herkes müziğin bir parçasıdır ... Herkes her şarkıda ana vokal olarak görev alır ve bu vokal ve mental olarak grubun olması idealize edilen yerdir." Ancak Knowles, "Brown Eyes" ve "Dangerously in Love" gibi eserlerde ana vokali tek başına eline alır. Grubun şarkı sözleri, genel olarak kadın-erkek ilişkileri, kadın dayanışması ve kadının gücü temaları etrafında şekillenir. "Survivor" albümündeki bazı temalar grubun yaşadığı iç kavgalara gönderme olarak yorumlanır. "Survivor" şarkısının sözlerinde geçen "Radyolarda seni bombalamayacağım ... Sen veya ailen hakkında atıp tutmayacağım ... Dergilere senin adına nefret dolu demeçler vermeyeceğim" sözleri, Roberson ve Luckett'in yaptığı sessizlik anlaşmasını ihlal ettiği gerekçesiyle mahkemelik oldu. Bir röportajında Knowles "Şarkının sözleri grubun hikayesi hakkında, çünkü biz çok badireler atlattık, ... bütün bunlar 10 yıllık beraberliğimizde bizi daha sıkı ve daha iyi hale getirdi." yorumunu yaptı. Aynı albümdeki bir başka şarkı "Fancy"de "Hep benimle yarışmaya çalıştın kızım ... kendi kimliğini bul" sözleri, eleştirmen David Browne tarafından "Entertainment Weekly" dergisindeki yazıda davalar üzerine yazıldığı şeklinde yorumlandı. AllMusic'ten Stephen Thomas Erlewine "Survivor"ı, "grubun iç karmaşadan sağ kaldıklarını ve sanatsal açıdan meziyetlerini vurgulamak maksadıyla şekillenen, kararlı, inatçı bir kayıt, ... Bu amacı gösterebilmek adına sert olmaya çalışan bir kayıt ancak sonunda zorlama ve yapay bir his veriyor," şeklinde yorumladı. Albüm her ne kadar olumlu eleştiriler alsa da, Knowles'ın olaya yakın dahiliyeti eleştirildi. Knowles "Survivor" albümünün büyük bir kısmını yazıp yapımını üstlendi. Browne bu yardımın "Survivor" albümüne "prematür ama kaçınılmaz bir şekilde büyüme ağrısı çeken" bir atmosfer kazandırdığını öne sürdü. Destiny's Child sıklıkla ABD'li 1960'lar kız grubu The Supremes ile mukayese edildi. Böylesi kıyaslamalarda Knowles'a, Supremes'in ana vokali Diana Ross rolü biçildiyse de Knowles bu yakıştırmayı hiçbir zaman kabul etmedi. Rastlantısal bir biçimde Knowles, 1981 çıkışlı Broadway müzikalinin uyarlaması olan "Rüya Kızlar"da Diana Ross ile özdeşleştirilen Deena Jones karakteri olarak rol aldı. Buna "Survivor" albümüne yaptığı geniş çaptaki katkıları eklendiğinde MTV'den Gil Kaufman, "Beyoncé'nin grubun su götürmez lideri ve halka açılan yüzü olduğu aşikardır," yorumunu yaptı. Bu albümdeki yoğun katkılarının ise albümü "neredeyse Beyoncé'nin kendi kişisel işi" kıldığı belirtildi. "The New York Times" gazetesinden Lola Ogunnaike, "Destiny's Child aslında Beyoncé'nin kaçınılmaz solo kariyerinden önce kullandığı bir atış rampasından biraz fazlasıydı," yorumunu getirdi. Knowles'ın "Dangerously in Love" albümü gündeme geldiğinde grup üyeleri sol
o kariyerlerinde başarılara imza attıktan sonra grubun tamamen dağılacağı söylentileri yaygındı. Bu durum "Justified" albümünün büyük başarılarından sonra grubu 'N Sync'ye geri dönmeyi reddeden Justin Timberlake ile mukayese edildi. Rowland bu söylentilere, o dönem tekrar beraber stüdyoda olduklarını belirterek yanıt verdi. Gruba göre tekrar bir araya gelmek "alın yazısı"ydı ve yakınlıkları onları bir arada tutan etmendi. "Suede" dergisinin sanat editörü Margeaux Watson, Knowles'ın davranışını "önceki partnerlerine sadakatsiz davranmak istemeyen bir yıldız" şeklinde yorumlayarak, bu kararı "hayırsever bir davranış" olarak nitelendirdi. Knowles'ın annesi Tina, 2002'de modanın grup kariyerinde etkisini ortaya koyan "Destiny's Style: Bootylicious Fashion, Beauty and Lifestyle Secrets from Destiny's Child" adlı kitabı yayımladı. Knowles'ın Ross'a benzetilmesinin yanında Kelly Rowland da yine The Supremes'ten Mary Wilson ile mukayese edildi. Wilson bizzat bu durumu "Bizim durumumuzla aynı," şeklinde yorumladı ve grubun ikincil üyesinin sahip olabileceği solo kariyeri hakkında "Bu çok zor ama yapılabilir. Bunun gerçekten hakkını vermelisiniz, ancak bu şekilde işler," eklemesini yaptı. Rowland, Wilson ve diğer Supremes üyesi Cindy Birdsong ile Motown'ın 2004'teki 45. yaş gününde sahne aldı. "Dilemma" ve "Stole" gibi uluslararası başarılar gösteren şarkıların ardından müzik eleştirmenleri Rowland hakkında "özgür ve Beyoncé'den farklı bir sanatçı" yorumunu yaptı. Grubun ilk üç albümünde Rowland pek çok yerde kendine ait solo geçiş ve köprü kısımlarını tek başına söyledi ("Bills, Bills, Bills", "Independent Woman", "Survivor" ve "Bootylicious"), nakarata katıldı ("Say My Name") ve Knowles'a vokal armoni sağladı ("No, No, No" and "Jumpin' Jumpin'"). Ancak " Destiny Fulfilled " albümüyle beraber daha büyük bir sanatsal alana sahip oldu. Destiny's Child, medyada R&B ikonu olarak addedildi ve dünya çapında 60 milyon sattı. Grubun dağılışından sonra MTV'den James Montgomery, grubun "tarihteki en çok satan kadın pop vokal gruplarından biri" olarak "oldukça geniş hacimde başarılar elde ettiğini" belirtti." "Billboard", Destiny's Child'ın "girişken feminist marşlarıyla, muazzam koreografilerle ve imrenilesi moda anlayışıyla tanımlanabileceğini" söylerken, "Essence" dergisi grubun "armonik müziği ve modern tarzıyla trendleri çizdiğini" belirtti." 2015 yılında "Dazed Digital"dan Daisy Jones, grubun R&B müziğine nasıl bir kayda değer etki bıraktığını anlatan bir makale yayımladı ve şunları söyledi: "Su götürmez bir biçimde Destiny's Child meşru olarak R&B sound'unu ebediyen değiştirdi... onların ayırt edilen etkisi Tinashe'den Ariana Grande'ye günümüzün pop müzik manzaralarına serpilmiş olarak bulunabilir." "The Cut" dergisinden Nicole Marrow, 1990'larda ve 2000'ler başında R&B müziğinin "kadınlığı kucaklayan ve kişiselliği kutlayan güçlü söylemlere sahip TLC ve Destiny's Child gibi forvet oyuncularının başarıları sayesinde yeniden tanımlandığını" söyledi. "Forbes"dan Hugh McIntyre, 2000'ler ortasında müzik sahnesine çıkan The Pussycat Dolls ve Danity Kane gibi isimlerden önce Destiny's Child'ın kız grubu alanında "saltanat süren kraliçeler" olduğunu belirtti. Destiny's Child'ın son halindeki üyeleri grubun en tanınan üçlüsü olarak gösterilir. "Billboard" onları gelmiş geçmiş en iyi müzik üçlüleri arasında gösterdi. Aynı derginin müzik listelerine göre Destiny's Child, TLC ve The Supremes'ten sonraki gelmiş geçmiş en başarılı üçüncü kız grubudur. Grubun tekli olarak yayımladığı "Independent Women" (2000) şarkısı, "Billboard"un ""Billboard" Hot 100 Liste Tarihindeki En Başarılı 40 Kız Grubu Şarkısı" listesinde yer aldı. ABD'de on bir hafta bir numarada yer alan "Independent Women" şarkısı, en uzun bir numarada kalan kız grubu şarkısı dalında "Guinness Rekoru" kırdı. "Bootylicious" terimi ("booty" -kalça- ve "delicious" -lezzetli- sözcüklerinden türetilmiştir) grubun aynı addaki teklisi ile geniş çapta kullanılmaya başladı ve 2006'da Oxford İngilizce Sözlüğü'ne dahil edildi. Aynı terim yine Beyoncé'nin yuvarlak hatlı vücudunu tanımlamak için 2000'ler boyunca kullanıldı. VH1, 2011'de "Bootylicious" şarkısını "2000'lerin En İyi 100 Şarkısı" listesine, sonraki sene de grubu "Müzikteki En İyi 100 Kadın" listesine dahil etti. "Independent Women" şarkısı da "NME"nin "2000'lerin En İyi 100 Şarkısı" listesinde kendine yer buldu. 2005 Dünya Müzik Ödülleri'nde Destiny's Child "Dünyanın En Çok Satan Kız Grubu" ödülünü aldı ve aynı törende grup adına Patti LaBelle, Usher, Babyface, Rihanna, Amerie ve Teairra Marí'den oluşan 17 dakikalık övgü performansı icra edildi. 2006'da grup Hollywood Bulvarı'nda bir yıldız sahibi oldu. "Billboard" dergisi, grubu gelmiş geçmiş en başarılı üçlülerden biri olarak göstererek, onu 2000'lerin en başarılı dokuzuncu oluşumu olarak addetti. Grup, 2008'de aynı derginin "Gelmiş Geçmiş En Başarılı Hot 100 Sanatçıları" listesinde 68. sırada kendisine yer buldu. Destiny's Child, Rihanna, Fifth Harmony, Little Mix, Girls Aloud, Haim, Jess Glynne, Katy B, ve RichGirl gibi müzik oluşumları tarafından bir ilham kaynağı olarak gösterildi. Ciara, Destiny's Child'ın televizyondaki canlı performansını izledikten sonra müzik kariyerine adım atmaya karar verdi. Ariana Grande, Destiny's Child'ı vokal ilham kaynakları arasında göstererek, grubun şarkılarını dinleyerek sahip olduğu vokal aralığını fark ettiğini; armonileri, tekrarları ve doğaçlama şarkı söylemeyi onlardan öğrendiğini ifade etti. Meghan Trainor, "No" (2016) adlı şarkısının 1990'lar sonu, 2000'ler başı Destiny's Child, NSYNC ve Britney Spears sound'undan esinlendiğini belirtti. Fifth Harmony, Destiny's Child'ı en büyük ilham kaynakları olarak gösterdi ve hatta grubu övgü amacıyla "Say My Name", "Independent Women", "Bootylicious" ve "Survivor" şarkılarından oluşan dermeceyi "Greatest Hits" adlı TV programında icra etti. Fifth Harmony ayrıca "Brave, Honest, Beautiful" (2015) şarkılarının girişine "Bootylicious"ın girişinden ögeler iliştirdi. Ana sanatçı olarak Yan sanatçı olarak Açılış sanatçısı olarak TLC (müzik grubu) TLC, Amerikalı üç kişilik bir R&B grubudur. Grup üyeleri: Tionne Watkins ("T-Boz"), Lisa Lopes ("Lefteye") ve Rozonda Thomas ("Chilli")'dir. Grup 1990 yılında Atlanta'da kuruldu. Daha sonraları çeşitli destekler aracılığıyla 1992 yılında Ooooooohhh... On the TLC Tip adlı ilk albümleriyle müzik hayatına atıldı. Grubun 2002'de dördüncü albümleri "3D"yi kaydettiği sıralarda Lisa Lopes'in Honduras'ta bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetmesi grubun dağılmasına neden oldu. TLC'nin ilk albümü Şubat 1992'de LaFace etiketiyle satışa sunuldu. Grup albümle çabucak adlarını tüm ülkeye duyurdu. Grup bu albümde üç üyeyi de farklı konseptte vokal yapma görevi verdi. T-Boz funk, Left-Eye hip hop, ve Chilli R&B vokallerde görev aldı. TLC, bu albümde; "Ain't 2 Proud 2 Beg" , "What About Your Friends" ve "Baby-Baby-Baby" gibi ünlü ilk ona giren şarkılarını yayımladı. Albümden sonraki turda, T-Boz anemi geçirdiğinden turda bir süre yer alamadı. TLC, ilk albümlerini yayınladıkları sırada, Left-Eye erkek arkadaşı tarafından tecavüze uğradı. Yine Left-Eye'nin genç yaşlarda başlayan alkol tutkusundan kaynaklı olarak bir akşam Left-Eye, erkek arkadaşının yeni alınmış birçok ayakkabısını alarak küvete boşaltıp onları yakarak evde bir yangın başlattı. Her ne kadar çabuk müdahale edilse de, ev tahrip olmuş olduğundan yaşanmaz hale geldi. Bu olaydan sonra da Left-Eye erkek arkadaşıyla yaşamaya devam etti. Bu olay sonrası grupta sonraki albümlerin konusunu belirleyen bir yol açtı. TLC'nin yeni albümü ise 1994 yılında çıktı. Bu albümdeki tüm şarkılar Amerikan müzik listesinde ilk beşe girerek albümün başarısını kanıtladığı gibi, "Waterfalls" ve "Creep" ise bir numaraya yerleşti. "Waterfalls", AIDS'e karşı yazılmıştı ve anlatımından dolayı birçok ödüle layık görüldü. "Creep" ise 1995 yılında, Madonna'nın "Take a Bow" şarkısından sonra en çok satan ikinci teklisi ünvanını aldı. TLC, uzun bir aradan sonra 1999 yılında yeni albümleri için oldukça ünlü isimlerle çalıştı. Bu albüm, satışa sunulduğu ilk hafta bir numaraya çıkarak satış rekorları kırdı. Albümdeki "No Scrubs" ve "Unpretty" adlı eserler bir numaraya ulaştı. "No Scrubs" ise Destiny's Child'ın "Bills, Bills, Bills" adlı eseriyle aynı sıralarda ve aynı yapımcı tarafından bestelendi ve benzer müzikler ikisini de bir numaraya yükseltti. Albüm çok büyük ses getirdi. Bu albümden sonra gruba dünya turnelerine çıktı. 2002 yılında grup, dördüncü albümleri üzerinde çalışmaya başladı. Fakat trajik bir şekilde, Left-Eye, tatil için gittiği Honduras'da daha albüm kaydı bitirilmeden trafik kazasında hayatını kaybetti. Öldüğünde 30,000 hayranı, Left-Eye'ın cenazesine katıldı. Grup hemen sonra albümü yayımladı, anlamlı olmasından dolayı büyük ses getirmesi beklenen albüm, tersine çok az ilgi gördü ve grup bu tarihten sonra yeni bir üye almadı. Grup iki yeni toplama albümünden sonra 2005'te resmen dağıldı. Ritim Ritim, bir dizede, bir notada vurgu, uzunluk veya ses özelliklerinin, durakların düzenli bir biçimde tekrarlanmasından doğan ses uygunluğu, tartım, dizem. Çeşitli aletlere vurarak çıkarılan, düzenli ve akıcı seslerin oluşturduğu bütündür. Vurmalı çalgıların ve perküsyonun temelidir. Ritim sadece müzik alanında değil doğal hayatımızda da varolan bir kapsamdır. Yolda yürürken bile bir ritim oluştururuz; yürümek, nefes almak da bir ritimdir. Tin Suresi Tin Suresi "(Arapça:" سورة التين ,")", Kur'an'ın 95. suresidir. Surenin Mekke'de indirildiğine inanılmaktadır ve 8 ayettir. "Tin"; Arapça'da incir ağacı demektir ki sure, incire ve zeytine yemin edilerek başladığı için bu ismi almıştır. Kalp krizi Kalp krizi, kalp enfarktüsü ya da akut myokard enfarktüsü (Sıklıkla MI (Myocardial infarction) veya AMI (acute myocardial infarction) şeklinde kısaltılır), kalbin koroner arterlerinde gerçekleşen bir bozukluk sonrası (sıklıkla koroner arterlerdeki tıkanıklık sonucu kalp kasının ilgili bölümünün besleneme
mesi ve oksijensiz kalması ile) meydana gelen yetersizlik sonucu şiddetli göğüs ağrısıyla ortaya çıkan ve ölümle sonuçlanması olası patolojik duruma denir. Her 5 ani ölümün biri kalp krizinden dolayı gerçekleşmektedir. Kalp krizi yetişkinlerdeki ani ölümün başlıca nedenlerinden biridir. Dünyada en başta gelen ölüm sebeplerindendir. Kalp, insanlarda dinlenme ânında dakikada 60-80 kez tüm vücuda kan pompalayan güçlü bir pompadır. Tüm vücudun kan ihtiyacını karşılarken kendisinin de beslenmesi için kan kullanması gerekir. Kalbin kendini besleyen damarların ("koroner arterler") dolaşım bozukluğunda "koroner yetersizlik" meydana gelir. Koroner yetersizlik durumları koroner damarlardaki darlıkların tipine, derecesine ve yerine göre değişir. Bazıları anjina seviyesinde kalırken diğerleri krize dönüşebilir. Ölümle sonuçlanabilir. Genelde fiziksel aktivite sırasında ortaya çıkan ve dinlenmekle geçen göğüs ağrıları (anjina) ilk uyarılardandır. Eforlu EKG ile kalp damarlarının fonksiyonelliği değerlendirilebilir. Anjinasız da kalp krizleri sık görülmektedir. Kalp damarları ânî olarak tıkanırsa kalp krizi ortaya çıkar. Aynı zamanda,koroner damarların dışında başka damarlarda oluşabilecek plaklardaki kırılmalar sonucu kana karışan parçalarda pıhtı oluşturarak kalp damarlarını tıkayabilir Bazı belirtileri bulunmakta ve dikkat edildiğinde hayat kurtarıcı olabilmektedirler. Bunlardan başlıcaları; İskemik olay:Koroner oklüzyon başladıktan sonraki 0-4 saatlik dönemdir. Koroner kan akımı kesildikten birkaç vuru sonra iskemik myokardın kasılması durur, kısa bir süre sonra ise iskemik bölge elektriksel olarak sessizleşir (ST değişiklikleri), yaklaşık 40 dakika sonra subendokardiyal bölgedeki miyositlerde geri dönüşümsüz morfolojik değişiklikler başlar. Reperfüzyon bu dönemden önce gerçekleşirse enfarktüs oluşmaz, ilk 4 saat içerisinde gerçekleşirse miyokardın epikardiyal ve lateral kısımlarında nekroz önlenir. Koagulasyon nekrozu: Koroner oklüzyondan 4-48 saat sonra gerçekleþir. Koagulasyon nekrozu oluşmuş ve akut inflamasyon başlamıştır. Ne bu, ne de bundan sonraki evreler reperfüzyon sağlansa da önlenemezler. İyileşme evresi: Bu evre 72. saatten sonra başlar. Erken döneminde, rüptüre son derece açıktır. Rüptür, infarkte miyokardın içinden kenarına doğru yayılır (Mitral yetmezliği, VSD, perikard tamponadı, pseudoanevrizma). Nedbeleşme evresi: İskeminin oluşmasından yaklaşık bir hafta sonra başlar, genellikle infarktüsün ikinci haftasında tamamlanmış olur. Bu dönemde ventriküler anevrizmanın genişlemesi yavaştır. Rüptür son derece enderdir. Tanıda 3 önemli bulgudan yararlanılır: 1. Hastanın şikâyeti: bunu esas itibarıyla göğüs ağrısı oluşturur. 2. EKG (elektrokardiyogram): kalp krizlerinin büyük bir çoğunluğunda EKG’de kalp krizine özgü değişiklikler olur. Bu değişiklikleri saptamak için sık aralıklarla EKG alınır. 3. Laboratuvarda yapılan kan testleri: bununla infarktüsle birlikte kana karışan bazı enzimlerin (CPK, CPK-MB, Troponin T ve I, myoglobin) düzeyi ölçülerek tanı kesin olarak konur. Kalp krizi tanısı koymak için yukarıdaki bulgulardan en az 2’si olmalıdır. Dolayısı ile 1 bulgu tek başına tanı koymak için yeterli değildir. Tedavide öncelikle tıkalı damara balon anjiyoplasti yapılarak damar genişletilir ve stent takılır.Fakat bazen bu plaklar çok sert olabilir. Bu durumda by pass ameliyatı yapılarak damarda kan akışı normale döndürülür. Daha sonra, tıkalı damardaki plağın kırılması sonucu oluşan pıhtı koroner damardaki tıkanıklık sadece pıhtı eritici ve kan sulandırıcı ilaçlarla tedavi edilebilir. Daha ileri dönemde bir daha tıkalı damardan dolayı pıhtı oluşmaması için hasta hayat boyu kan sulandırıcı kullanmak zorundadır. Çünkü damarda oluşan plakları ortadan kaldırmak mümkün değildir. Sadece tıkanıklık stent ve anjiyoplasti yoluyla genişletilebilir ve ilaçlarla tıkanıklığın ilerlemesi durdurulabilir. Kalp krizi geçiren bir kişiye kesinlikle epinefrin (adrenalin) ve diğer sempatomimetikler verilmemelidir. Aksi halde kalbe yüklenen iş daha da artacağı için durumu daha da kötüye götürür. Öncelikle damar tıkanıklığını önlemek için doğru şekilde beslenmeli, obeziteden kaçınmalı, ldl türü kolestrolü normal sınırlarda tutulmalı, tansiyon kontrol altında tutulmalı, tuz ve yağ tüketimini düşürmeli, şeker normal sınırlarda kalmalıdır ve sigara içilmemelidir. Eğer damarda tıkanıklık oluşmuşsa tıkanıklığın büyümesini önlemek için çeşitli ilaçlar verilmeli ve pıhtı oluşumunu engellemek için kan sulandırıcılar kullanılmalıdır. Enfarktüs Tıpta enfarktüs bir arterin (kan pıhtısı veya aterom yüzünden) tıkanması sonucu nekroz oluşumudur. Enfarktüsler en sık aterosklerozdan kaynaklanırlar. Bir aterosklerotik plak yırtıldığında üstünde bir kan pıhtısı (trombüs) oluşur, bu kan akışını tıkar ve bazen bir emboli oluşturup daha uzaktaki başka damarların da tıkanmasına neden olur. Enfarktüsler meydana gelen kanama miktarına bağlı olarak iki tipe ayrılırlarlar: Diğer enfarktüslerden faklı olarak akciğer enfarktüsü kanamalı (hemorajik) olur. Enfarktüs olan hastalıklar arasında şunlar bulunur: Zuhruf Suresi Zuhruf Suresi, Mekke'de indirildiğine inanılmakta olan 89 ayetten oluşur. "Zuhruf", altın ve mücehver anlamına gelir. Surede bunlardan söz edildiği ve Allah'ın insana sahip olduğu altın ve mücevherlerle değil, inanç ve davranışlarına göre değer verdiği anlatıldığı için sure bu adla anılmıştır. Surede Arştan, Rahmandan, İsa, Musa, Firavun ve Kıyamet gününden bahsedilir. Surede ayrıca cehennemlikler ile cehennem bekçisi olarak bilinen Malik’in konuşmaları verilir. Damar Damar ile farklı şeyler kastediliyor olabilir: Arter Burma alfabesi Burma alfabesi, Myanmar'nın resmi dilinin kullandığı alfabedir. Unicode sorunu olan bir yazım biçimidir. Çin İç Savaşı Çin İç Savaşı, Çin'deki Çin Milliyetçi Partisi (Kuomintang) ve Çin Komünist Partisi arasında yaşanan bir savaştır. 1927 yılında Kuzey Seferi sonrasında, Çan Kay Şek tarafından yönetilen Çin Milliyetçi Partisi'nin sağ kanadının ÇMP-ÇKP ittifakındaki komünistleri temizlemesi ile başladı. Asıl çatışma 1950 yılında düşmanlığın bitmesi ile sona erdi. Komünistler şu anki Çin'i (Hainan Adası dahil olmak üzere) kontrolleri altına alırlarken, milliyetçilerin elinde ise şu anki Tayvan, Penghu ve birkaç ada kaldı. Qing Hanedanlığı'nın çökmesinden sonra Kuzey Çin'in büyük bir bölümünü mahalli diktatörlerce yönetiyordu. Bu diktatörlere karşı Batılı güçlerden yardım isteyen Sun Yat-sen umduğunu bulamadı ve yüzünü Sovyetler Birliği'ne çevirdi. Sovyetler Birliği kendi politik çıkarları doğrultusunda hem Sun'a hem de yeni kurulmuş olan ÇKP'ye yardım etmeye başlayarak Sun'un bu isteğini geri çevirmedi. Sovyetler'in bu yardımla Çin'de bir komünist tarafa kayış olacağını ummuştu, buna karşı her iki tarafın da savaşı kazanabileceği ihtimali karşısında da hazırlıklarını yapmıştı. Böylece Çin'deki komünistler ve milliyetçiler arasındaki güç kavgası başlamış oldu. 1923 yılında Şangay'da Sun ve Sovyetler'in temsilcisi Adolph Joffe arasında Sovyetler'in Çin'in bir ulus olarak birleşmesine yardımcı olacağını taahhüt eden Sun-Joffe Manifestosu adındaki bir belge imzalandı. Bu belgede ÇMP ve ÇKP arasında bir birliğin bir an önce sağlanarak birleşmiş ve bağımsız bir Çin'in kurulması gerektiği vurgulanıyordu. Bundan sonra Sovyetler'den yetkililer her iki partiye birleşme ve yeniden organizasyon için yardım ettiler ve böylece İlk Birleşmiş Cephe kurulmuş oldu. Bu sırada Moskova'ya politik ve askeri eğitim almak için giden ve Sun'un arkadaşlarından biri olan Çan Kay Şek, geri dönerek Whampoa Askeri Akademisi'ni kurdu. 1924 yılında akademinin başkanı olan Chiang burada sivrilerek göze batmaya başladı, en sonunda Sun'dan sonra ÇMP'nin başkanı oldu. Chiang Sovyetler'in giderek artarak Çin politikasına karışması ve içinde olunan "parti içinde parti" durumundan hoşnut olmayarak komünistleri yavaş yavaş ÇMP'den tasfiye etmeye başladı. Bu Çin İç Savaşı'nın başladığına bir işaret oldu. Sun'un 1925 yılında ölümünden birkaç ay sonra Millî Devrimci Ordu'nun başkumandanı olarak, Chiang uzun süredir ertelenmiş olan Kuzey Seferi'ne çıkarak kuzeydeki mahalli diktatörleri yenip Çin'i ÇMP altında birleştirme kararı aldı. 1926 yılında ÇMP sağ-sol diye iki gruba ayrılırken, partideki komünist blok da giderek büyümekteydi. 1926 yılının mart ayında kendisine yapılan bir kaçırma girişiminden kurtulan Çan, derhal Sovyet danışmalarını kovarak partisindeki ÇKP üyelerine yükselme sınırlamaları getirdi ve kendini üst ÇMP lideri olarak atadı. Mikrogliya Mikrogliya ya da mikroglia; glial hücrelerden merkezî sinir sisteminde bulunan makrofajlardır. Kökenlerini, pia mater'in mezoderm tabakasından alırlar. Kan damarları yoluyla merkezî sinir sistemine girerler. Mezoderm kökenli nöroglia hücrelerinin yaklaşık %5'ini oluştururlar. Nöroglia hücrelerinin en küçüğü olup, çok dallı uzantılara sahiplerdir. Gövdeleri küçük ve silindirik yapıdadır. Bu gövdeye uygun oval bir çekirdekleri vardır. Fagositik hücrelerdir. Merkezî sinir sisteminde sayıları çok olmamakla beraber, hem ak, hem boz maddede yer alırlar. Koruyucu hücrelerdendir, parçalanmış hücreleri, atık ürünleri ve patojenleri fagositozla ortadan kaldırırlar. Sitoplazmalarında, çok sayıda lizozom ve fagositik kesecikler bulunur. Gelişmemiş endoplazmik retikulum, mitokondri ve aktin de mikroglia sitoplazmasında yer alır. Antisepsi Antisepsi, dezenfektan maddelerin fazla sulandırılarak insan veya hayvan vücüduna uygulanmasına denir. Bu işlemde kullanılan maddelere de antiseptik maddeler adı verilir. Çok eski çağlardan beri başvurulan bir yöntemdir. Mikroplardan korunma; asepsi, ameliyatlarla doğum öncesi yapılan dezenfeksiyon, antisepsi ve antibiyotik tedavisiyle elde edilir. Antisepsi, ilk kez İngiltere'de Lister, Fransa'da ise Lucas Champonniére tarafından cerrahide başarıyla kullanıldı. Alet, eşya ve elbiselerin antisepsisinde ısı kullanılmaktadır. Ayrıca büyük alanların antisepsisinde ya da iç organlarda etki için ultraviyole ve X ışınlarından
yararlanılmaktadır. Derinin dıştan temizliği için lokal antiseptik maddelerden yararlanılır. Ses ötesi sterilizasyonda da çağdaş bir antisepsi yöntemidir. Bu yöntemle bakteriler çok yüksek titreşimli ses dalgalarıyla parçalanmaktadır. Asepsis Enbiyâ Suresi Enbiya Suresi, Mekke'de indirildiğine inanılan 112 ayetten ibarettir. Bazı peygamberler ve onların kavimleriyle olan münasebetlerinden bahsettiği için Enbiya (peygamberler) Suresi adını almıştır. Mekkeli paganların inançlarını eleştirir. Musa, Harun, Lut, Davud, Süleyman, Zul-Kifl, Yunus gibi peygamberlerin mücadelelerini anlatır. Yecüc ve Mecüc anlatılır. Alerji Alerji, vücudun, aslında zararlı olmayan bazı maddelerden veya hava şartlarından etkilenmesi ya da psikolojik etkenler sonucu bazı maddelere aşırı reaksiyon göstermesidir. Normalde vücudu koruyan bağışıklık sistemi, bazı insanlarda zararlı olmayan birtakım maddelere karşı da aşırı yanıt verir. Bu reaksiyonlara ""aşırı duyarlılık"" ya da "alerji" adı verilir. Alerjik reaksiyona yol açan antijene de "alerjen" denir. Alerjik reaksiyonlar tek tip değildir, birçok yolla ortaya çıkarlar, vücudun değişik bölümlerinde meydana gelebilirler ve çeşitli şiddette olabilirler. Alerjik reaksiyonlara neden olan maddelere "alerjen" denir. Bu maddeler solunum yolu ile alınabildiği gibi, ciltten temas ya da yiyecek şeklinde ağızdan da alınabilir. Bu maddeler alerjik reaksiyon gelişebilmesi için vücuda daha önceden girmiş olmaları gerekir. Yani vücudun bağışıklık sisteminin bu maddeyle daha önce karşılaşması ve bunlara duyarlı hale gelmesi gerekir. Daha sonraki karşılaşmalarda çok hızlı bir şekilde reaksiyonlar gelişir. Reaksiyon gelişiminden de vücuttaki mast hücrelerinin alerjenler aracılığı ile parçalanması ve içinden "histamin" denilen maddenin çıkması sorumludur. Aşağıda özellikle solunum yolu ile alınan ve en sık karşılaşılan alerjenler verilmiştir. Alerji belirtileri kaşıntı, kurdeşen ya da astım, alerjik rinit (saman nezlesi) belirtileri, hapşırma, burun akıntısı, burun ve genizde kaşıntı, burun tıkanıklığı ve geniz akıntısı olarak görülebilir. Kişi, eğer bazı maddelerle temasından dolayı alerji oluyorsa, o maddenin uzaklaştırılması ile sorun çözümlenmiş olur. İmmün (bağışıklık) sistem, yabancı maddelerle karşılaştığında onları tanımayı ve belleğine almayı öğrenir. Ardından yabancı maddelere (antijenlere) karşı antikorlar üreterek yanıtını hazırlar. Organizmada ne zaman aynı antijen görülse hatırlama özelliği nedeniyle daha önceden hazırlanmış yanıt başlar. Bu nedenle örneğin, saman nezlesi olan bir kişi her yıl polenlerle karşılaşınca immun sistemdeki bu özellik sebebiyle hemen reaksiyon gösterir. Silisyum karbür Silisyum karbür, silisyum dioksitin (SiO) kok kömürü (grafit) ile elektrikli fırında indirgenmesi sonucunda gerçekleşen, saf olarak silisyum eldesi sırasında gerekenden daha fazla karbon kullanılması durumunda oluşan bileşiktir (SiC). Genellikle aşınmayı önleyici olarak kullanılır. Mucidi Edward Goodrich Acheson'dır. Ahzâb Sûresi Ahzab Suresi (Arapça: سورة الأحزاب) Kur'anın 33. Suresidir. 73 ayetten oluşan sure, adını 20 ve 22. ayetlerde geçen “el-Ahzab” kelimesinden almıştır. Ahzab, gruplar, partiler demektir. Surede başlıca Hendek Savaşı ile Muhammed'in Zeynep binti Cahş ile evliliği konu edilmektedir. Karbonil grubu Karbonil grubu karbon atomu ile oksijen atomunun çiftli bağ yapması ile oluşan fonksiyonel grup. sp2 hibritleşmesi yapmış ve oksijenle çift bağ oluşturmuş bir karbon atomu taşır. bu grubun geometrisini sp2 melezleşmesi yapmış olan karbon atomu belirler. Karbonil grubu sp2 karbonu dolayında düzlemseldir. Karbonla oksijen arasında bir sigma bağı, bir pi bağı vardır. Ayrıca oksijende iki ortaklanmamış elektron çifti bulunur. Karbonil grubu alkol ve eterdeki C-O bağından daha polardır. Bu durum, pi elektronlarının elektronegatif oksijen atomu tarafından, C-O bağındaki sigma elektronlarına göre daha kolay çekilmesine yorulabilir. Aşağıdaki bileşikler karbonil grubu içerir: Alerjen Alerjenler; yenildiği, solunduğu ya da dokunulduğu takdirde, vücutta immün sistem tarafından antijeni tanınarak, alerjik tepkiye sebep olup, antikor ürettiren maddelerdir. İnsanda alerjiye yol açan bazı alerjenler: Ann Arbor, Michigan Ann Arbor, Michigan'a bağlı bir şehirdir. Amerika'nın en iyi devlet üniversitelerinden olan University of Michigan'ın ana kampusü bu şehirde bulunmaktadır. Drogheda United FC Drogheda United Football Club (İrlandaca: "Cumann Peile Dhroichead Átha Aontaithe", Türkçe: "Drogheda United Futbol Kulübü"), League of Ireland'ın Premier kümesinde oynayan futbol kulübüdür. Kulüp, Drogheda şehrinin takımıdır. İç saha maçlarını 1979'dan bu yana Honky Dorys Park'ta oynamaktadır. Teknik direktörü Brian Donnelly'dir. Kulüp, Drogheda çevresindeki kulüplerin birleşmesiyle oluşmuştur. 1919'da kurulan "Drogheda United" ve 1962'de kurulan "Drogheda FC" faaliyetlerini 1975'de birleştirerek, şimdiki kulübe dönüşmüşler ve 2005 yılından beri iki Setanta Sports Kupası'nı ve bir FAI Cup'ı kazanarak kayda değer başarılara imza atmışlardır. 1919 yılında kurulan orijinal Drogheda United, kurulduğu ilk yıllar ligde yer almayan bir kulüptü, fakat 1963'de bir başka Drogheda takımı olan 1962 kuruluşlu Drogheda FC, ligin 10 takımdan 12 takıma çıkarılması ile League of Ireland'a seçildi. İlk sezonlarını 10. olarak kapatırken, daha sonraki üç sezonda sondaki üç takım içinde yer aldılar. 1967-68 sezonunu, beşincilikle saygın bir şekilde bitirdiler, sonraki sezonda da altıncı sıradalardı. Lig 14 takıma çıktığında, altı sezon boyunca takım yine sıralamanın son beşi içine düştü ve ayrıca tarihlerinin en kötü yenilgisine 1970-71 sezonunda Cork Hibernians'a karşı oynadıkları oyunda 8-1 ile sahip oldular. Aynı sezonda FAI Kupası finalini oynamalarına rağmen, Limerick'e 3-1 mağlup oldular. 1975'te Drogheda FC, Drogheda United ile birleşerek Drogheda United FC'yi oluşturdular ve 1975-76 sezonunda şansları iyi giderek ligi 6. olarak bitirdiler ve ayrıca FAI Kupası finaline ikinci defa erişip, bu sefer Bohemians'a 1-0 yenildiler. Sonraki üç sezonda, daha öncekilerin oldukça tersi gerçekleşti ve ligi 3. sırada bitirdiler. Bu sezonlar boyunca Drogheda United iki kulüp rekoruna erişti; en büyük lig galibiyeti (Finn Harps'a karşı 7-1) ve Cathal Muckian'ın tek bir sezonda kaydettiği 21 lig golü ile gol kralı olması. Beş yıl boyunca sezonları adeta kötü bir büyünün etkisi ile hep ligin alt yarısı içinde bitirdiler. 1982-83 sezonunda, Athlone Town'un 16 puan ile eriştikleri en yüksek sıra olan 2.likle ligi olarak bitirmeyi başardılar. İlk kupaları, League of Ireland Cup'ı 1983-84 sezonunda aldılar. 1984-85 sezonunda ilk defa Drogheda United Avrupa kupalarına girdi ve UEFA Kupası'nın ilk maçında Tottenham Hotspur tarafından 14-0 ile yerle bir edildi. Takım ligin ilk bölümünde şampiyon olduğu için 1988-89 sezonuna kadar kaldı. Mutlulukları kursaklarında kaldı ve takip eden sezonda küme düştüler. Sonraki iki sezon, Drogheda küme düşmekten karşı bir puan ve gol averajı ile kurtuldu. 1993-94 sezonunda üçüncü kere küme düştüler. Drogheda United böylece, 1993-1994 ve 2000-01 sezonları arasında her sezon lig değiştiren yo-yo kulübü olmuştu. 2000-01'da ligin ilk kısmındaki on takımın dokuzuncusu olarak hayal kırıklığı yaşadılar. 2002-03 sezonunda yeniden Premier Lig'e yükselmeyi başararak, profesyonel oldular. Tam-zamanlıya doğru değişim, kulübün kaderini çok hızlı değiştirdi. 2005'da ilk FAI Kupası'nı kazandılar ve art arda 2006 ile 2007'de Setanta Kupası'nı aldılar. 2005'deki FAI Kupası başarısı sayesinde, 2006-07 sezonunda UEFA Kupası'na seçildiler. Avrupa'ya ilk akınlarından daha iyi şekilde, ilk karşılaşmalar sırasında HJK Helsinki'yi toplamda 4-2 yenerek, yola çıktılar ve rövanşlarda Norveçli I.K. Start'a karşı penaltılarla elendiler. 2007-2008'de de UEFA Kupası elemelerinde yer alarak, Helsingborgs IF karşısında rövanşta yenildiler. United, 2007'de takımı büyük oranda Dublinli futbolculardan kurarak sonunda İrlanda Ligi'ni aldı. Bu demekti ki, en sonunda, tarihlerinde ilk defa 2008-09 Sezonu'nda UEFA Şampiyonlar Ligi elemelerinde oynayacaklardı. İlk elemelerde FC Levadia Tallinn'e karşı, toplamda 3-1 kazandılar. İkinci Eleme Turu'nu FK Dinamo Kyiv'e karşı iyi oynadıysalar da, toplamda 4-3 kaybettiler. 13. dakikada gelen golden sonra sonuç garanti gibi göründüyse de, 41. dakikada bir penaltı kazandılar. Shane Robinson ortaya çıktı ve penaltıyı gole çevirdi. İkinci golü bulmak için yorulmadan uğraştıysa da, 72. dakikada karşı takıma penaltı verdiler. O da gole çevrildi. 2-1'lik skorla galibiyet garantisi elden gitmiş göründü. Nasılsa şaşırtıcı şekilde, Graham Gartland'ın 88. dakika golü ile skor 2-2 oldu. Adam Hughes çok iyi bir şans yakalayarak mutlak golü değerendiremeyerek, kale direklerinin üzerinden dışarıya vurdu. Sonra, Shane Robinson'nun dar açıdan vurduğu şut da kale direğine vurdu. Drogheda'nın geç kalan toparlanmasına rağmen, güçsüz Dinamo Kiev takımının önünde nakavt oldular. Ekim 2008'de, Cork City gibi, Drogheda da yapılan soruşturma sonrası cezalandırılarak 10 puanı elinden alındı. Taraftarların yarattığı kampanyalarla para toplandıktan sonra kulüp, 2009'da Vincent Hoey'in gözyaşlarının hatırına hakimin verdiği kararla, feshedilmekten kurtuldu. 2009 yılı Drogheda için zor dönem oldu. Maaşları ödeyememe nedeniyle futbolcular kulüpten ayrıldı, sadece Paul Skinner ve Shane Barret kaldılar. Tüm sezon boyunca Drogheda, tablonun alt yarısında kaldı. 10 Kasım 2009'da, play-off'da Bray Wanderers'ı misafir ettiler. James Chambers ve Brian King'den gelen gollerle 2-0 kazanarak, 2010 için ligin Premier kümesindeki yerlerini aldılar. Ülkeyi saran ekonomik zorluklara cevaben, Haziran 2009 yılında bir grup taraftar kulübe sürekli gelir sağlamak amacı ile "Bordo & Mavi Taraftar Derneği"'ni kurmuştur. Derneğe katılan taraftarlar kulübe her hafta en az 5 € bağış yapmakta olup, karşılığında yerel otobüslerde, restoranlarda, çini dükkânlarında, ayakkabı mağazalarında ve daha birçok
türdeki yerlerde %10 indirim sağlayan üye kartı almaktadırlar. Ayrıca her üye, aylık hediye çekilişine katılma hakkı elde eder ve bir üye en yüksek hediye olan tatili kazanır. Bunun yanında daha küçük hediyeler de yer almaktadır. Kuruluşunun 4. haftasında dernek 35,000 € gibi bir gelire ulaşmış olup, her geçen gün üye sayısı artmaya devam etmektedir. İrlanda Premier Ligi'nde mücadele eden Drogheda United takımının ambleminde ay ve yıldız bulunmaktadır. Bir süre önce Türkiye'ye resmi ziyaret gerçekleştiren İrlanda Cumhurbaşkanı Mary McAleese, 1847 yılında bir milyon İrlandalı'nın hayatını kaybettiği Büyük Açlık Dönemi'nde Osmanlı Devleti'nin içi gıda dolu 3 gemisini Drogheda limanına gönderdiğini hatırlatarak, "İrlanda halkı bu eşine az rastlanır bonkörlük girişimini asla unutmadı ve bunun sonucunda sizin bayrağınızdaki semboller, bu güzel yıldız ve hilali bölgenin sembolü haline getirdiler. Hatta futbol takımının formalarının üzerinde de bu güzel Türk sembollerini görüyoruz" demişti. Ancak kulüp tarihçileri bu konuyu kesinlikle reddetmişler ve hatta McAleese'nin sempatik görünmek için uydurduğunu iddia etmişlerdir. UEFA Şampiyonlar Ligi: UEFA Kupası: Bütün: "Drog" taraftarların takma adlarıdır. Aynı zamanda kendilerine "Türkler" anlamında "Turks" ve "Boynesiders" de denmektedir. Drog ismi 1990'ın sonlarında, The Sun ve The Drogheda Leadar isimli iki gazetede görülmeye başlamış, ancak takım The Drogheda Leader Gazetesi'ne bir mektup yazarak taraftarların bu ismi stadyumda kullanmaması nedeniyle, onların da bu ismi kullanmamalarını talep etmiştir. Buna rağmen gazete, bu ismi kendilerinin uydurmadıklarını, stadyumun kapalı tarafındaki taraftarların "Super Drogs" olarak söylenen bir tezahürat yaptıklarını iddia etmiştir. Kulüp, bu ismin alçaltıcı olduğunu ve taraftarlarca kullanılmayan, sadece Drogheda Leadar Gazetesi'nin uydurduğu isim olduğu kanısını taşımıştır. Yakın yıllarda, kulüp bu ismi de kucaklamıştır. Tezahüratçı taraftarlar çoğunlukla Hunky Dorys Park'ın kapalı bölümünde dururlar. Çoğu Drogs evdeki her maça katılırken, bir küçük grup deplasmandaki maçlarda takımlarını desteklemek için takımla beraber seyahat etmektedir. Drogheda United Taraftarlar Kulübü (DUSC), 2000'li yılların son yarısında kurulmuştur. Ana amaçları toplum içinde Drogheda United FC'yi yükseltmektir. Taraftarlar kulüple maçın günlük programına katkı sağlamak, yarışma geceleri düzenlemek, kulübe yardım parası toplamak ve deplasmandaki maçlara otobüs organizasyonları yapmak gibi birçok alanda el ele çalışmaktadırlar. Drogheda United ve Trabzonspor resmi olarak kardeş iki kulüptür. Bu kardeşliğin temelinde Drogheda United'ın köklerindeki Osmanlı Devleti etkisi oldukça büyüktür. İrlandalı taraftarlar ile Türk taraftarları birbirlerine yakınlaştıran diğer bir konu ise iki takımın taşıdığı renklerin aynı olmasıdır. Taraftarların kardeşlik süreci uzun zamandır devam etmesine karşılık ortada kulüpler bazında herhangi bir resmiyet söz konusu değildi. Kağıt üzerinde kardeşliğin resmileştirilmesi ise 2010 yılında gerçekleştirilmiştir. Libya dinarı Libya Dinarı Libya'nın resmi para birimidir. Bir Libya Dinarı 1000 dirhemdir. Libya'da 1, 5, 10, 20, 50, 100 dirhemlik ve ¼, ½, dinarlık madeni paralar ile 1, 5, 10, 20, 50 dinarlık kâğıt paralar tedavülde bulunmaktadır. 1951 ile 1971 arası Libya Lirası tedavülde idi. Üstbiliş Üstbiliş, en kısa tanımıyla, kişinin kendi düşünme süreçlerinin farkında olması ve bu süreçleri kontrol edebilmesi anlamına gelir (Brown, 1978; Flavell, 1979). Flavell, 1976 yılında çocukların ileri bellek yetenekleri konusunda yaptığı bir araştırmada ilk kez üstbellek (metamemory) terimini kullanmış ve bu kavramı literatüre kazandırmıştır. 1979 yılında çalışmalarını geliştiren Flavell, üstbilişi (metacognition) de içerecek biçimde, kuramını yeniden yapılandırmıştır. Üstbiliş, çeşitli kaynaklarda bireyin kendi bilişsel süreçlerini kontrol edebilme ve yönlendirebilme yeterliliği; bireyin problem çözmesinde planlama, izleme ve değerlendirmenin kullanıldığı yüksek düzeyde bir yönetsel süreç; bilişsel aktivitenin anlaşılması ve kontrol edilmesi; bilişi etkileyen faktörlerin anlaşılması ve küçük modeller eşliğinde bilişin izlenip kontrol edilmesi olarak tanımlanmaktadır. Üstbilişin bilişten farkı, üstbilişte bilişin farkında olunması ve durumlara uygun biçimde kullanılabilmesidir (Brown, 1987). Bilişsel öğretim, durumlara özel stratejilerin kazandırılmasına ağırlık verirken; üstbiliş öğretimi bu süreci izleme ve kontrol edebilme becerilerinin öğretimi üzerine odaklanır. Flavell (1979), üstbiliş ve biliş kontrolünü dörtlü bir sınıflama yaparak modellemiştir. Bunlar: Üstbilişsel bilgi, üstbilişsel deneyim, hedefler/görevler ve işlemler/stratejilerdir. Modern çalışmalarda üstbilişin iki ana başlıkta ele alındığı gözlenmektedir: Üstbilişsel bilgi ve üstbilişsel kontrol/düzenleme. Üstbilişin bu iki ana kolu ve alt dalları, aşağıda gösterilmiştir (Özsoy, 2007): Flavell (1979) üstbilişsel bilgiyi (metacognitive knowledge); yordam bilgisi, bildirimsel bilgi ve her ikisi (duruma dayalı bilgi) olmak üzere üçe ayırmıştır. Üstbilişsel bilginin bu üç aşaması, aşağıda açıklanmıştır (Özsoy, 2008). Yordam bilgisi: (procedural knowledge) Bir işin ya da görevin başarıyla nasıl sonuçlandırılacağını; nasıl yapılacağını bilmektir. Bir üçgenin alanının nasıl hesaplanacağını bilmek, yordam bilgisine örnek olarak verilebilir. Ancak unutulmamalıdır ki yordam bilgisi bir işi yapmayı değil, sadece işin nasıl yapılacağını bilmeyi ifade eder. Bildirimsel bilgi: (declarative knowledge) Bildirimsel bilgi ise bireyin söz konusu işi ya da görevi kendisinin yapıp yapamayacağını bilmesini ifade eder. Bildirimsel bilgi, bireyin kendi sahip olduğu yeterlilikler hakkındaki bilgisidir. Örneğin bir matematik problemini çözmek için belirli bir stratejiyi uygulayıp uygulayamayacağını; bir üçgenin alanını hesaplayıp hesaplayamayacağını bilmek. Duruma dayalı bilgi: (both declarative and procedural knowledge; conditional knowledge) Bireyin karşılaştığı bir durumda hangi bilgiyi işlevsel olarak kullanabileceğini bilmesini; diğer bir deyişle hangi durumda ne yapacağını bilmesini gerektirir. Bireyin, yordam bilgisi ve bildirimsel bilginin her ikisine birden sahip olmasını da beraberinde getirir. Yani duruma bağlı bilgide bireyin, bir işin hem nasıl yapılacağını, hem kendisinin yapıp yapamayacağını hem de hangi durumda ne yapacağını bilmesi gerekir. Üstbilişsel bilginin bu düzeyi Flavell (1979) tarafından yordam bilgisi ve bildirimsel bilginin ikisinin birden bulunduğu (both declarative and procedural knowledge) bir düzey olarak adlandırılmıştır. Ancak Brown’ın (1987), Flavell’in modellemesine katkıda bulunarak bu düzey için, duruma bağlı bilgi kavramını kullandığı görülmektedir. Brown tarafından İngilizce “conditional knowledge” olarak belirtilen bu beceri, Türkçede zamana-duruma bağlı/dayalı bilgi anlamında “duruma dayalı bilgi” ya da “durum bilgisi” olarak adlandırılabilir. Diğer yandan Flavell (1979), bu yapıyı daha detaylı açıklayabilmek için üstbilişsel bilgiyi etkileyen bazı değişkenler de belirlemiştir. Bunlar: Birey değişkenleri, görev değişkenleri ve strateji değişkenleri şeklinde sınıflandırılmıştır. Kendi içlerinde de alt kategorilere ayrılan bu yapı, aşağıda ayrıntılı biçimde açıklanmıştır: a) Birey değişkenleri: ("person variables") Bireyin, insanların birer bilgi işlemci olduklarını kabul etmesi ve insan sisteminin sınırlarını bilme yeteneği anlamına gelir. Bireyler, birer “bilişsel organizma” olarak kabul edilir. Bu kategorinin altında Flavell, üç alt kategori listelemiştir: Birey içi ("within person"), bireyler arası ("between person") ve bilişsel genellemeler ("cognitive universals"). "Birey içi": Kişilerin kendileri ile ilgili sahip oldukları bilgiyi tanımlar. Örneğin, bir kişi hatırlama açısından kendisinin başkalarından daha yetenekli olduğunu hissedebilir. "Bireyler arası": Kişinin başkalarının becerileri hakkında sahip olduğu bilgiyi tanımlar. Örneğin bir öğrenci sınıftaki bir arkadaşının diğer öğrencilere nazaran matematiğe daha meyilli olduğunu düşünebilir. "Bilişsel genellemeler": Bilişsel genellemeler (ya da evrenseller) alt kategorisi, bütün insanların sahip olduğu bilişsel özellikler hakkındaki bilgidir. Bilişsel genellemeler değişkenine örnek olarak bir bireyin bütün bireylerin sahip olduğu kısa süreli belleğin sınırlı olduğunu anlaması; ya da normal bir insanın bilişsel kapasitesinin sınırlarını kestirebilmesi verilebilir. b) Görev değişkenleri: ("task variables") Bireyin, karşılaştığı durumun doğası ve belirli bir işin (görevin) gerektirdikleri hakkında sahip olduğu bilgiyi göstermektedir. Karşılaşılan durumun doğası; bilginin niteliği, niceliği ve kişinin bir bilgiyi işleme becerisi hakkında sahip olduğu bilgiyi ifade eder. Uzun ve karmaşık cümleleri hatırlamanın zor olduğunu bilmek, buna örnek verilebilir. Diğer taraftan görev değişkenleri, belirli bir işin zorluğu ya da gerektirdikleri hakkında bilgi sahibi olmayı da içerir. Bunun anlamı, bireyin her farklı görevin farklı zihinsel işlemler gerektirebileceğinin farkında olmasıdır. c) Strateji değişkenleri: ("strategy variables") Bireyin, bir problemi çözmekte ya da bir görevi yerine getirmekte kullanabileceği stratejiler hakkındaki bilgisidir. Bu değişken örneğin bir telefon numarasını ezberlemek için kullanılan ya da başvurulan stratejilerde gözlenebilir: Bir kişi genellikle numarayı yazar, daha sonra tekrarlar ya da numarayı hatırlaması daha kolay parçalara böler. Özetle üstbilişsel bilgi; bir durumda bireyin kendi zihinsel kaynaklarında sahip olduğu bilgi ve inançlara, ne yapabileceğinin farkında olmasına işaret etmektedir. Üstbilişsel bilgi, bireyin kendi bilişsel yetenekleri (Örneğin belleğinin kötü olduğunu söyleyebilmesi); bilişsel stratejileri (Örneğin telefon numaralarını daha kolay hatırlamak için kendince yöntemler geliştirmesi) ve hangi durumda ne yapacağını bilme (örneğin sınıflandırılmış bilgilerin daha kolay hatırlanabileceğini bilmesi) gibi bil
gilere sahip olmasıdır. Böyle bir özbilgi, önceki deneyimlerden de etkilenerek, bireyin davranışlarında önemli bir etkiye sahip olacaktır. Ancak üstbiliş, bireyin yukarıda açıklanan bilgilerinin yanında, bu bilgileri etkili olarak kullanmasını da gerektirir. Üstbilişsel bilgileri kullanabilme yeteneği ise, üstbilişsel kontrol olarak adlandırılır. Üstbilişsel stratejiler olarak da adlandırılan üstbilişsel kontrol (metacognitive control), üstbiliş süreçlerinde başı çeken zihinsel işlemlerden oluşur ve üstbilişsel bilgiyi bilişsel amaçlara ulaştırabilmek için stratejik biçimde kullanabilme yeteneği olarak açıklanabilir. Bu nedenle üstbiliş alanında yapılan pek çok araştırma, bu stratejiler üzerine yoğunlaşmıştır. Çünkü bilişi düzenleme ve kontrol edebilme yeteneği, bireylerin bilgiyi esnek ve gerektiğinde durumlara uygun biçimde kullanabilmelerine olanak sağlar. Literatür, dört üstbiliş becerisi üzerine yoğunlaşmaktadır (Deseote, Roeyers, Buysee, 2001; Deseote ve Roeyers, 2002). Bunlar: Birey yeni bir problemle karşılaştığında, yukarıda sözü edilen üstbiliş stratejileri, başarılı bir sonuca ulaşmada önemli rol oynar. Bu stratejiler yoluyla birey başarılı olup olamayacağını değerlendirir; görevi hangi adımlarla tamamlayacağına karar verir; işlemlerinin nasıl ilerlediğine dikkat eder ve o sırada edindiği tecrübeleri sonraki işlemlere transfer eder (Gourgey, 1998). Üstbilişsel kontrol becerilerinden birisi olan tahmin, öğrenciyi öğrenme sürecinin hedefleri, sürecin ne kadar zaman alacağı ve sonuçları hakkında düşünmeye yönlendirir. Ayrıca öğrenciler karşılaştıkları durumun zorluk derecesini tahmin edebilir ve bu tahminlerine bağlı olarak beklentilerini düzenleyebilirler. Lucangeli ve Cornoldi (1997), belirli bir işten önce yapılan ve tetiklenen tahminlerin bilişi etkilediğini belirtmektedir. Tahmin etme becerisi öğrencilere karşılaştıkları görevlerin ya da durumların zorluklarını önceden görebilmelerini sağlarken bununla birlikte görevin zor ya da kolay olmasına göre o görev üzerinde çalışma biçimlerini (hızlı ya da yavaş) ayarlama imkânı da verir (Desoete ve Roeyers, 2002). Deneyimler, üstbilişsel kontrolün gelişimine ve üstbiliş stratejilerinin kullanımına katkı sağlar. Üstbiliş stratejileri, bireyin bilişsel etkinlikleri kullandığı ardışık süreçlerdir. Bu süreçler öğrenmeyi düzenleme ve denetlemeye yardımcı olurken bilişsel etkinlikleri planlamayı ve izlemeyi de içerir. Aynı zamanda bilişsel etkinliklerin kazanımlarını kontrol etmeyi de beraberinde getirir. Örneğin bir paragraf metni okuduktan sonra bir öğrenci paragrafta tartışılan kavramları kendisine sorabilir. Burada öğrencinin bilişsel hedefi, metni anlamaktır. Eğer öğrenci kendi sorularına cevap veremezse ya da okuduğu metni anlamadıysa, bilişsel hedefe nasıl ulaşacağına karar vermek durumunda kalacaktır. Bu durumda metne geri dönüp tekrar okumaya karar verebilir. İkinci kez okuduğunda sorularına cevap verebiliyorsa, kendine sorma stratejisini kullanarak hedefine ulaşmış olacaktır. Ayrıca bu süreç boyunca öğrenci kendine şu soruları sorabilir: Genel olarak çocuklarda üstbiliş yaşla birlikte gelişir ve bu gelişim aynı zamanda zihinsel davranışlardaki yaşa bağlı gelişme ile ilgilidir (Çakıroğlu, 2007). Ancak üstbiliş becerilerinin kazanılmasında öğretimin etkisinin, olgunlaşmanın etkisinden daha fazla olduğu belirtilmektedir (Akt: Subaşı, 1999: Gage ve Berliner, 1988). Araştırmacılar üstbilişin çocuklarda var olduğunu belirtirken; diğer yandan çocuklarda üstbiliş öğretiminin etkisi araştırılırken bilişsel gelişim düzeyinin de göz önüne alınması gerektiğini vurgulamışlardır. (Piaget), bilişsel gelişim evrelerini (Piaget teorisi) açıklarken, 7-12 yaş arasını somut işlemler; 12 yaş ve sonrasını ise, soyut işlemler evresi olarak adlandırmıştır. Piaget’e göre somut işlemler evresinde çocuklar kurgulanmış problem durumlarında alternatif çözümler üretebilirken; soyut işlemler evresinde, çok yönlü, soyut ve analitik düşünebilme yeteneğine ulaşırlar. Bu evrede çocuklar bir problemi çözmek için farklı denenceler kurabilir ve bunların her birini test ederek doğru çözüme erişebilirler. Başka bir deyişle bu evrede çocuğun mantık örüntüsü ve düşünme sistematiği, bir yetişkininki kadar gelişmiş durumdadır (Ataman, 2004). Üstbiliş stratejilerinin kullanımı genel olarak üç döneme ayrılır. Bu dönemlerden birincisi, ilk beş yaşı kapsayan, stratejilerin hiç kullanılamadığı ve öğretilemediği aşamadır. Yaklaşık olarak 6-9 yaş aralığını kapsayan ikinci dönemde stratejiler kullanılabilir fakat üretilemez. Üçüncü aşama ise yaklaşık dördüncü sınıf düzeyinde oluşmaya başlar. Bu aşamada çocuk stratejiyi anlayabilir ve uygun stratejiyi kendiliğinden kullanabilir (Senemoğlu, 2005). Üstbiliş yeteneklerindeki bireysel farklılıklar ise, biyolojik sebepler ve yaşantı farklılıkları nedeniyle oluşmaktadır. Swartz ve Perkins (1989) üstbilişsel düşünme gelişimini dört düzeye ayırmıştır: Üstbilişin gelişimi incelenirken dikkat edilmesi gereken başlıca unsurlardan birisi, çocukların düşünme, unutma, bilme gibi bazı önemli zihinsel fiilleri hangi yaşlardan itibaren bildikleridir. Özellikle bildirimsel bilginin gelişimi için temel ön koşul, yukarıda sayılan düşünme, unutma, hatırlama, bilme gibi zihinsel fiillerin anlaşılmasıdır. Johnson ve Wellman’a (1980) göre zihinsel fiiller, zihinsel durumlara dört yaştan itibaren doğru bir şekilde uygulanabilmektedir. Diğer yandan yaş ilerledikçe bu fiillerin kullanımındaki uygunluğun da doğru orantılı olarak arttığı belirtilmektedir (Johnson ve Wellman, 1980). Çocukların okula başlamasıyla birlikte üstbiliş becerilerindeki gelişim de hızlanır. Deneysel kanıtlar, bu becerilerin okul öncesi çocuklarda var olduğunu ve ilköğretim boyunca hızla arttığını göstermektedir (Schneider ve Lockl, 2002). Üstbilişin öğretimi, bireyin kendi bilişsel süreçlerinin nasıl işlediğini anladığında; bu süreçleri denetleyebileceği ve daha nitelikli bir öğrenme için bu süreçleri yeniden düzenleyerek daha etkili kullanabileceği varsayımına dayanmaktadır (Ülgen, 2004). Yapılan pek çok araştırmada bu varsayımı doğrular biçimde; üstbilişin, çocukların ve yetişkinlerin eğitiminde önemli yeri bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. Üstbiliş, bireyin kendi zihinsel faaliyetleri üzerinde tahmin etme, plan yapma, izleme ve değerlendirme gibi yeteneklerini kapsar (Brown, 1980). Drmrod’a (1990) göre bu yeteneklere sahip olan bir öğrencinin ise aşağıdaki davranışları göstermesi beklenir: İngilizce "metacognition" terimine ve ilgili terimlere kullanılan Türkçe karşılıklar, Türk Dil Kurumu'nun 22.08.2005/ B.02.0.TDK.1005-430; 17.08.2006/ B.02.1.TDK.5.1005-430 sayılı önerileri doğrultusunda kullanılmıştır. Faruk Türünz Faruk Türünz (d. 1944, Adana) İstanbul'da bir ud yapımcısıdır. Günümüzün en iyi ud yapımcıları arasında sayılmaktadır. İlk ve orta okulu Adana'da, liseyi İstanbul'da Haydarpaşa Lisesi'nde okudu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne üç yıl devam ettikten sonra okuldan ayrıldı. On yıl ilkokul öğretmenliği yaptı. 1980 yılında öğretmenlikten ayrıldı. Ud yapım çalışmalarına 1984'ün Ocak ayında kanun yapımcısı Muhittin Bolu'nun atölyesinde başladı. İlk udunu 1984'te tamamladı. Ud yapımında Cafer Açın, Türünz'ün hocalığını yapmıştır. Üç adet ud yaptıktan ve enstrüman yapımının sadece ince marangozluktan ibaret olmadığını gördükten sonra, bir süre yapım işini durdurup, deneysel çalışmalar üzerinde yoğunlaştı. Hâlen, bir yandan «armonik-statik dengeleme» yöntemi ile farklı kombinasyonları deneyerek değişik tonlarda sazlar üretmeye devam ederken; bir yandan da deneyselliğe yeni bir ufuk kazandıracağına inandığı; Sonlu Elemanlar yöntemi ile çalışmaya olanak veren bir yazılım ile Stres Analizi yaparak malzemenin en doğru ölçülendirilmesi ilkesini uygulamaya koyarken, ürettiği sazların seslerini de Hızlı Fourier dönüşümü ("Fast Fourier Transform")yapan bir yazılımla değerlendirmeyi temel alan yeni bir projenin teorik ve deneysel alt yapısı ile ilgili çalışmalar yürütüyor. Azab Azab veya azap, Osmanlı devletinde çoğunlukla garnizon askeri olarak görev yapan askeri birimdir. Henüz evlenmemiş genç erkekler azab yazılabilirlerdi. Sözcüğün anlamı "bekar erkek"tir ve gönüllülerden oluşan yaya birliğidir. Savaşta ordunun en önünde yer alırdı. Azablar Osmanlı ordusunun Anadolu'daki yaya askerlerinin çoğunluğunu oluştururlardı ve yerleşim birimlerinin güvenliğinin sağlanması, kalelerin savunulması gibi görevleri yerine getirirlerdi. Azablar yükseliş döneminde Osmanlı seferlerinin değişmez bir parçasıydı. Meydan savaşlarındaki görevleri ordu merkezinin ön tarafında, yeniçerilerin ilerisinde durmaktı. Hafif donanımlı olan azab askerleri düşman ordusunda Osmanlı merkezinin zayıf olduğu kanısını uyandırır ve bu durum padişahın tuğunun da bulunduğu merkeze doğru bir saldırı başlatılmasına yol açabilirdi. Beklenen bu saldırı gerçekleşirse, azablar düşman birliklerine ok atarak ilerleyiş sırasında kayıp vermelerini ve özellikle düşman süvarisinin saf düzeninin bozulmasını sağlamaya çalışırlardı. Düşmanla yakın temasa giren azab birliği geri çekilerek ya da kaçarak gerisindeki yeniçeriler ve topçu birliklerinin ateş açmaları için alan yaratmaya çalışırdı. Bu arada Osmanlı ordusunun kanatlarını oluşturan tımarlı sipahiler için merkeze yüklenen düşman ordusunu kanatlardan vurma fırsatı doğabilirdi. Azapları takip ederken safları daha da bozulan düşman ordusu, tahkim edilmiş yeniçeri siperlerine ve onların arkasındaki daha ağır donanımlı, daha iyi eğitilmiş profesyonel askerlere çarpardı. Tımarlı sipahiler tarafından kaçış yolları kapatılarak bozguna uğratılırlardı. Hilâl taktiği olarak adlandırılan bu stratejinin en önemli rolünü oynarlardı. Azab askerlerinin temel donanımı ok, yay, eğri kılıç ve savunma için bir kalkandan oluşurdu. Çoğunlukla zırh giymezlerdi, bu da gerektiğinde daha hızlı geri çekilebilmelerini sağlardı. Bazı savaşlarda yeniçeriler gibi kazdıkları siperlerin içine süvariye karşı kazıklar yerleştirerek bunların arkasından ok atışı yaptıkları kaydedilmiştir.
Kara ordusu dışında, donanmada görevli deniz azapları da vardı. Çoktavlar Çoktavlar ya da Chata (eski isimleri Okla homa: ""Kızıl millet"") Missisipide yaşayan bir Kızılderili kabilesi. Çikasovlar ile akrabalığı olan Çoktavlar'ın bir efsanesine göre, dev bir kızıl adam ilk önce "nanih waya" (Kızıl dağ)'ı sonra da Çoktav Kabilesi'ni yaratmış. Nanih waya, "Çoktavlar" için kutsal olan bir tepedir. Bu tepenin üzerinde 1828 yılında önemli bir kurultay düzenlemişlerdir. Krikler Krikler veya diğer kullanımıyla Muskogiler (kendilerini Mvskokē diye adlandırırlar), Kuzey Amerika'nın orta güneyini (Güney Amerika Birleşik Devletleri) uzun süre kontrol etmiş olan bir Kızılderili halkı. Günümüzde Oklahoma, Alabama, Georgia ve Florida eyaletlerinde yaşarlar. En yakın akrabaları Seminolelerdir. Her iki (Krik ve Seminole) halk da Maskoke dillerine giren aynı dili (Krikçe ya da Maskokece) konuşur. Tek harf farkla birbirinden ayrılan ve ABD'de yaşayan Krik (Creek) halkını, Kanada'da yaygın olan Kri (Cree) halkıyla karıştırmamak gerekir. Mississippi kültürünün varisleridir. Tarihte coğrafi olarak iki ana gruba ayrılırlar. Coosa ile Tallapoosa nehirlerinin kıyılarında yaşayanlar Yukarı Krikler ("Upper Creeks"), Chattahoochee ile Flint nehirlerinin kıyılarında yaşayanlar ise Aşağı Krikler ("Lower Creeks") adını alır. 1811 Kuyrukluyıldızı ve depremlerin oluşması beraberinde kehanet yorumlarını getirmiş ve bütün bunlardan etkilenen Yukarı Krikler, Şavnilerin şefi Tecumseh tarafından Avrupalı Amerikalılar'ın işgaline karşı direnişlerinde desteklendiler. 1812 Savaşında Amerika Birleşik Devletlerine karşı Britanya İmparatorluğu yanında yer aldılar. Krik halkının Aşağı ve Yukarı Krikler olarak ikiye bölünmesi Kızıl Sopa Savaşı ya da Krik Savaşı (1813–1814) denilen iç savaşı çıkardı. Fort Jackson Antlaşmasında 93,000 km² toprağı Beyazlara devretmek zorunda kaldılar. George Washington'un uygarlaştırma planına göre 19. yüzyılda "uygarlaştırılan" Beş Uygar Kabile (Çerokiler, Çikasovlar, Çoktavlar, Krikler ve Seminoleler) arasında yer alırlar. 1830 yılındaki Kızılderili Tehciri ("Indian Removal") sırasında ana yurtlarından çıkarılarak diğer kabilelerle birlikte Kızılderili Toprakları denilen verimsiz toplama alanına sürüldüler. Krikler, Oklahoma eyaletinde federal olarak tanınan ve Muscogee (Creek) Nation adıyla bilinen ana idari birlikte toplanırlar. Ufak bir kabilesi de Poarch Band of Creek Indians adıyla Alabama eyaletinde idari birlik oluşturur ve federal olarak tanınır. Kriklerden çok ufak bir kısmı da aynı dil ailesinden akraba Kızılderililerle birlikte Louisiana eyaletinde Koasatilerin yanına ve Alabama eyaletinden çıkarılıp Teksas eyaletine sürülen Alabamaların yanına yerleştirilmişlerdir. Tarihteki Krik liderleri arasında Tastanaki Hopayi, Tastanagi Rakke, Tomochichi sayılabilir. Tarihte coğrafi olarak iki ana gruba ayrılırlar: Krikler 2 ana kanatta (Ak ve Kızıl Kanat) toplanan 15 klandan oluşur Meat Loaf Meat Loaf sahne ismiyle tanınan Michael Lee Aday, "(doğuştan: Marvin Lee Aday)" (d. 27 Eylül 1947, Dallas, Teksas) Amerikalı rock müzik şarkıcısı. AllMovie Allmovie.com (eski adıyla All-Movie Guide), All Media Guide'ın şirketinin bir iştiraki; filmlerin eleştiri, inceleme ve değerlendirmesinin yapıldığı internet sitesidir. All-Movie Guide, Michael Erlewine (popüler kültür arşivcisi) ve Vladimir Bogdanov (Matematik doktoru) tarafından kurulmuştur. İkili ayrıca All-Music Guide (allmusic.com), ve All-Game Guide (allgame.com) adlı siteleri de kurmuştur. Sitenin veritabanı, onbinlerce film dağıtımcısı, internet sayfası ve perakende satış noktası adına lisanslıdır. Veritabanı zengin ve ayrıntılıdır. Veri tabanında film bilgileri, oyuncu ve yapım detayları, konu özeti, profesyonel eleştiriler, ilgili bağlantılar bulunur. Homo Sovieticus Homo Sovieticus, Doğu Bloku'nun şekillendirdiği zihniyeti taşıyan insanları tanımlamak amacıyla Rus Yazar Aleksandr Zinovyev tarafından ortaya atılan bir terimdir. Latince olup "Sovyet insanı" anlamına gelir. Terim Zinovyev'in "Homo Sovieticus" isimli bir kitap yazmasıyla popülerlik kazanmıştır. 1917 Ekim Devrimi ile birlikte SSCB toplumunda görülen yeni insan tipidir. Ayrıca "Yeni Sovyet insanı" olarak da bilinir. Ürün ağacı Ürün ağacı üretimi sürmekte ve aynı zamanda gelişmekte olan ürünlerin, ürün ve parça stok altındaki bağlantı şemalarıyla birlikte üretim planlamasıdır. Bir ağacı anımsatan bu şema daha çok bir yol haritası gibidir. Ürün ağacı, en alt kademedeki ham malzemeden başlayarak en üst kademedeki son ham malzemeye kadar ürün sürecini gösteren bir şemadır. İngilizce karşılığı Product Tree olsa da, terminolojide Bill of Materials (BOM) olarak anılan ürün ağaçlarında, üretilmekte olan ürünün hangi malzemeden ne kadar birim kullanılarak üretildiği gösterilmektedir. Ürün ağacı, Üretim Planlama nın temel girdisidir. Bu şemalar sayesinde ürünün üretiminde kullanılacak olan malzemenin ihtiyaç duyulan miktarları ve tedarik sürelerine ilişkin bilgiler tutularak, ürün üretilmeden önce ne kadar sürede temin edileceği bilgisine ulaşılır. Bu sayede ürünün teslim süresi belirlenmiş olmaktadır. Farso-Türkler Farso Türkler, Perso-Türkler ya da İranlı Türkler şu anlamlara gelebilir: Yardımcı T hücresi Yardımcı T hücresi, T hücreleri arasında en büyük gruptur. C4 yüzey molekülü taşırlar. Lenfokin salgılarlar IL-2, IL-3, IL-4, IL-5, IL-6, GM-CSF, IF-γ). Otokrin özelliktedir yani ,kendi klonunun yapımını uyarır. Sitotoksik ve baskılayıcı T hücrelerinin büyüme ve çoğalmasını uyarır. B hücrelerinin büyüme ve farklılaşmasını uyarır. Makrofaj sistemini aktive eder. Sağlıklı bir kişide T hücresi sayısı bir mikrolitre kanda 800-1300 hücredir. Teb Eski çağlarda iki önemli kent Teb adını taşımıştır: Ayrıca bakınız: Caz Caz, ilk kez ABD'nin güney eyaletlerinde, 1900'lerin başında gelişmeye başlamış bir müzik türüdür. Caz müziği, mavi notalar, senkop, swing, çoklu ritim, atışma, ve doğaçlama tekniklerini kullanır; Afrikalı-Amerikalı ve Batı müziği tekniklerinin harmanlanmasıdır. Bu müziğin dünya ile tanışması ise 1917 yılında Dixieland Jazz Band'in ilk plaklarının piyasaya çıkmasıyla olmuştur. 1920 ile 1930'larda popülerliğinin artmasıyla tüm başta ABD olmak üzere dünya genelinde Caz Çağı yaşanmıştır. Caz yalnızca geçmişte değil, bugün dahi çok sevilen ve ünü gün geçtikçe artan müzik türlerinden biridir. Caz müziği yirminci yüzyil başlarında keşfedildiği topraklar olan ABD'den çıkıp dünyaya yayılma sürecinde ve günümüze gelene kadar birçok alt türe (New Orleans, Swing, Kansas, Çingene cazı, bebop, cool, avangart, serbest caz, Latin caz, soul, füzyon, caz rock, smooth, caz funk, etno caz, asit caz) ayrılmış ve sayısız müzik türü ve geleneğiyle etkileşime girmiştir. Cazın kökeni Eski Afrika - ruhani törenler, blues ve ragtime - ve batı dünyası geleneklerinden - Avrupa ordu bandoları- gelir. 19. yüzyıl'ın başında oluşmasından sonra caz stilleri yayılmaya, müzik akımlarını etkilemeye başlamıştır. Caz kelimesinin kökeninin o dönemin argosundan geldiği düşünülmektedir. Önerilen anlamlar enerjik, ruhani ve titreşimlidir. Cazın ilk yıllarında en çok beslendiği akım blues'dur. Blues, Amerika'ya gelen köle Afrikalıların halk müziğidir. Caz da Afrika'daki geleneksel müzikten kaynaklanmıştır. Bu nedenle caz, pek çok caz müzisyeni için Güney Afrikalıların icat ettiği bir müziktir. Caz müziği 1880′lerde New Orleans'ta gelişmeye başladı ve 1920′lerin başında New York, Los Angeles ve Chicago'da yapılan kayıtlarla son şeklini aldı. Ordu bandolarının müzik aletleri caz müziğinin en önemli enstrumanları olmaya başlamıştır: nefesliler, üflemeliler ve vurmalı gitarlar. Geneli alaylı olan zenci müzisyenler, kendi ufak gruplarını kurmaya başlamış, gezici olan ve cenazelerde çalan bu gruplar, müziğin kısa sürede çok sayıda kişiye ulaşmasını sağlamıştır. Savaş sonrasında açılan siyahlara özel okullar ve sivil topluluklar daha fazla eğitimli müzisyen yetişmesine olanak sağlamıştır. Lorenzo Tio ve Scott Crabbe klasik Avrupa müzik eğitiminden geçen ilk caz müzisyenlerindendir. Eğitilmiş yetenekler, ürettiklerinin daha uzun ömürlü olmalarını sağlamış ve doğaçlama müziklerine katkıda bulunmuştur. Cazda ölçü dört zamanlıdır. Dört zamanlı ölçünün zayıf zaman denilen ikinci ve dördüncü vuruşlarının vurgulanmış ve temponun dinleyenlere dans etme arzusu verecek şekilde hafiflik ve rahatlıkla yaşatılması cazın başlıca özelliğidir. Caz, armoni bakımından da müziğin doğasını beslemiş ve klasik armoniden ayrı bir armoni şekli geliştirilmiştir. Bir caz topluluğu, çalgılar bakımından melodi (ezgi) ve ritim (dizem) olmak üzere iki bölüme ayrılır. Ezgi bölümünde trompet , trombon, klarnet, saksofon, gibi nefesli çalgıları; dizem bölümünde piyano, kontrbas, gitar ve davul vardır. Keman, flüt, akordiyon, mandolin gibi çalgılar ya az kullanılır ya da hiç kullanılmaz. Caz müzik topluluklarında genelde saksofon, trompet, klarnet, trombon, piyano, kontrbas, gitar gibi çalgılar kullanılır. İnsan sesi ön plandadır. Bestelenmiş şekliyle seslendirilmiş olmasının yanı sıra genellikle doğaçlama olarak çalınması en büyük özelliğidir. Caz müziğini tanımlamak güçtür, ama olası tanımları arasında genel kabul gören, önemli bir öğesinin doğaçlama olduğudur. Doğaçlamanın kökenleri yine Afrika'ya dayanmaktadır. Özellikle blues'da sık rastlanan atışma, tek başına doğaçlamadır. Doğaçlamanın formu zamanla değişmiştir. İlk zamanlarda sadece atışma iken, daha sonra sözlere ve nihayetinde melodiye yerleşmiştir. Dixieland cazında, müzisyenler sırayla melodiler çalarak, bir şekilde atışmaktadırlar. Daha sonra oluşan klasik caz formunda ise müzisyenler belirli bir melodiye bağlı kalarak doğaçlama yapmaktadır. Bu nedenle caza sürekli yeni bir yorum getirilmektedir. Swing döneminde, büyük bandolar notalarla düzenlemeler yapmışlar, diğer yandan solo müzisyenleri doğaçlamalarına bu çerçevede devam etmişlerdir. Bebop'ta ise doğaçlama daha fazla alan bulmuş, en başta, çalınan melodi doğabilir olmuştur. Müzisyenlerden b
iri doğaçlamaya başlayınca diğer müzisyenler ona eşlik edebilir ya da birkaç akor ile arka plana geçebilir. Burdur Gölü Burdur Gölü, Göller Bölgesi göllerinden Burdur ve Isparta illeri arasında yer alan bir göldür. Göl büyüklüğü açısından Türkiye'de yedinci sıraya sahiptir. Burdur şehir merkezine çok yakındır. Koordinatları, 37°45' Kuzey, 30°12' Doğu'dur. Ortalama Göl alanı 153 km², rakımı 842,87 metredir. Güneybatısına doğru Burdur'un diğer göllerinden Salda Gölü ile Yarışlı Gölü vardır. Burdur Gölünün suyu tuzludur. Son yıllarda gölü besleyen akarsuların göle ulaşmaması ve gölün buharlaşma ile su kaybetmesi tuzluluk oranını artırmıştır. Göl denizden 2 kat daha fazla tuzludur. Bu tuzluluk oranına rağmen gölde yaşamaya adapte olmuş Burdur dişli sazancığı (Aphanius sureyanus) dünyada sadece Burdur Gölünde yaşamakta ve gölün yok olmasıyla birlikte nesli tehlike altına girmiştir. Bununla birlikte nesli küresel ölçekte tehlike altında olan dikkuyruk ördeğinin (Oxyura leucocephala) dünya populasyonunun büyük bir bölümü kışlamak için gölü kullanmaktadır. 1959 tarihinde yapılan olup ilk ölçümde göl su seviyesi 851,32 metre iken 2015 yılında 841,82 metredir. 1970 yılında göl su seviyesi 857,62 metre ile en yüksek seviyesine ulaşmış ancak bu tarihten sonra günümüze kadar su seviyesinde azalma olmuştur. Bunun en önemli nedeni tarımsal sulama amacıyla plansız bir şekilde gölü besleyen akarsular üzerine inşa edilmiş baraj ve göletlerdir. Öte yandan yer altı sularının aşırı derecede sondajlarla çekilmesi göldeki su seviyesi düşüşünün en önemli nedenidir. Havzadaki meteoroloji istasyonlarının ölçümlerine göre uzun yıllar yağış ortalaması 447 mm'dir. 1995'ten bu yana havzada yağışlı bir döneme geçilmiş olmasına rağmen havzaya düşen yağışın neredeyse tamamı baraj ve göletlerde tutulduğu göl seviyesindeki düşüş yağış artışına rağmen devam etmektedir. 1980-1995 döneminde havzada 500 mm üzeri yağış görülmezken; 1995-2010 döneminde havzada 500 mm üzeri yağışlar 6 defa kayıtlara geçmiştir.(Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü) 1970 yılında göle fiili su girişi 243 hektometreküp iken 2000 yılında su girişi 34 hektometreküpe düşmüştür. 2009 yılında Karaçal Barajı'nın su tutmasıyla birlikte göle su girişi yok denecek kadar azalmıştır. Gölü korumak için yerel sulak alan komisyonu üyesi kuruluşların katkılarıyla 2008 yılında hazırlanan Burdur Gölü Yönetim Planı'nın amaçları arasında "gölün hidrolojik seviyesinin dengelenmesi" yer almasına rağmen bu güne kadar bu yönde bir faaliyet gerçekleştirilmemiştir. 2012 yılında süresi dolacak yönetim planın revizyonu sürecinde göle buharlaşma miktarından daha fazla su girmesini sağlayacak faaliyetler belirlenmeli ve bu faaliyetler uygulanmalıdır. Öncelikle barajlarda tarımsal sulama için gerekli olan sudan daha fazlası tutulmakta ve bu suların bir an önce göle bırakılması gerekmektedir. Orta vadede havzada sulu tarım alanlarında devam eden salma sulama yöntemi yerine kapalı taşıma basınçlı sulama yöntemlerine dönüş için ilgili kurumların gerekli yatırımları yapması gerekmekte. Tasarruf edilecek su göle bırakılmalıdır. Burdur Gölü’nün koordinatları 37 derece 45 dakika kuzey, 30 derece 12 dakika doğudur. Burdur şehir merkezinin çok yakınındadır. Su Kuşları Yaban Hayatı Koruma Sahası’nın kuzeydoğusunda yer alır. Bu göl Söğüt Dağ’ı ve Suludere Yayla dağ kütleleri arasında bulunur. Burdur Gölünün kapladığı ortalama alan 153 km² ama bu rakam 35 yıl önce 228  km² ‘ydi. Rakımı 842.87 metredir. Türkiye’nin en büyük yedinci gölüdür. Uzunluğu 34 km ve en genişliği de 9 km’dir. Bu göl suyu binde 24 oranında tuzludur. Bu göl bir prehistorik yerleşim yeri olan Kuruçay Höyük’üne 7 km uzaklıktadır. Ortalama derinliği 44 metre olan gölün en derin yeri ise 80 metre civarındadır. Bu göl oluk şeklindeki tektonik bir çöküntünün suyla dolmasıyla oluşmuştur. Yani bir tektonik göldür. Bu türdeki göller tektonik bir sarsıntı sonucu oluşan çukurları suyla dolmasıyla oluşur. Bundan batı kısmında bir fay olduğu için göl burada bir anda derinleşir ve daralır. Burdur Gölü kuş gözlemciliğine, yelken sporlarına, plaj kurulmasına ve sağlık turizmine uygundur. Burdur Gölü 100’e yakın kuş türü ve 300 000’e yakın su kuşuna (özellikle soyu tükenmekte olan Dikkuyruk ördeklerinin %70’ine) ev sahipliği yapmaktadır. Tuzluluk oranı yüzünden balık yaşayamaz. Son 35 yılda suyunun yaklaşık üçte birini kaybetti. Göl çevresinde bulunan mermer ocakları yüzünden kesilen su rezervleri gölü beslemediği için göl küçülüyor. Eskiden 144 farklı kuş türü olan bu gölde şimdi 25 tane kaldı. Ayşe Şekibe İnsel Ayşe Şekibe İnsel (1886 – 29 Mart 1970), Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne giren ilk kadın milletvekillerindendir. İstanbul doğumlu Ayşe Şekibe, ortaokul mezunu idi. Almanca biliyordu ve seçimlerden önce İnegöl'de çiftçilikle uğraşıyordu. 8 Mart 1935'te yapılan,kadınların ilk defa oy kullandıkları TBMM 5. dönem seçimlerinde Bursa milletvekili olarak meclise girdi. Bu mecliste yer alan 18 kadın milletvekilinden birisi idi. 29 Mart 1970'te hayatını kaybetti. Salda Gölü Salda Gölü, Burdur'un Yeşilova ilçesinde, ilçe merkezine 4 km uzaklıkta, ormanla kaplı tepeler, kayalık araziler ve küçük alüvyal ovalarla çevrili hafif tuzlu karstik bir göldür. Göller bölgesi içindedir. Yüzölçümü yaklaşık 44 kilometrekaredir. 184 metreye varan derinliği ile Türkiye'nin 3. en derin gölüdür. Gölde oluşan hidromanyezit minerali 'biyolojik mineralizasyon'un en güzel ve güncel örneklerinden biridir. Kış aylarında önemli sayılarda barındırdığı "pasbaş, patka" ve "dik kuyruk" ördek Salda Gölü'nün uluslararası öneme sahip sulak alanlar içerisinde yer almasını sağlamaktadır. Çevresi karaçam ormanlarıyla çevrili olup plajları vardır. Göle 1989 yılında Doğal Sit Alanı statüsü verilmiştir. Suyunun temizliği ve turkuaz rengiyle oluşan güzel manzaranın yanı sıra, güneybatı ve güneydoğu kıyılarında yer alan küçük kumsallar alanın rekreaktif amaçlı kullanımına olanak sağlamaktadır. Salda Gölü Burdur ilinin yaklaşık 60 km batısında yer alır. Türkiye'nin en derin, en temiz, en berrak özelliklere sahip gölü olarak tanınıyor. Deniz seviyesinden yüksekliği 1140 m'dir. Göl suyunun terkibinde magnezyum, soda ve kil bulunması bazı cilt hastalıklarının tedavisinde yararlı sonuçlara sebep oluyor. Uzmanların yaptığı araştırmalara göre göl suyu sivilcelere iyi geliyor. Gölün arka kısmında kalan orman örtüsü keklik, tavşan, tilki, yaban domuzu, göl ise yaban ördeklerine ev sahipliği yapıyor. Göl içindeki suların çekilmesiyle görülmeye başlayan yedi beyaz ada bulunmaktadır. Gölün doğusunda Yeşilova ilçesi, güneybatısında Salda, kuzeybatısında "Doğanbaba" ve kuzeydoğusunda "Kayadibi" köyleri yer almaktadır. Son 20 yıldır, göl seviyesinde 3-4 metreyi bulan bir çekilme olmuştur. Hâlen çekilme devam etmektedir. Kovada Gölü Kovada Gölü Isparta ilinde yer alan küçük bir göldür. Göller bölgesindedir. Eğirdir Gölü'nün doğal bir uzantısıdır ve Eğirdir Gölü’nde bulunan fazla su bir kanalla Kovada Gölü’ne akmaktadır. Eğirdir'e 24 km uzaklıkta bulunan Kovada Gölü’nün çevresi zengin bitki örtüsüne sahiptir ve yüzlerce çeşit hayvan barındırmaktadır. Bu özelliklerinden dolayı “Milli Park” niteliğini almıştır. Yaklaşık 40 km yüzölçümü olan ve karstik çöküntülerden meydana gelmiş olan Kovada Gölü'nün rakımı 900 metre olup uzunluğu 6 km, genişliği 2–3 km, derinliği ise, 6-7 metredir. Kovada Gölü ;Antalya Körfezinin kuzeyinde kuzey güney yönünde uzanan kırık üzerinde yer alır.Eğirdir gölü çukurluğu güneye doğru Boğaz ova adıyla uzanır.Burası vadi özelliği gösterir , yer yer genişler ve ova görünümü kazanır. bazı yerler sazlık, kamışlıktır. Eğirdir gölünden gelen sular yer yer düdenlere girerek gözden yiter; sonra yeniden yüzeye çıkar. Kovada gölü, işte bu kuzey -güney doğrultulu çukurluğun güneyinde oluşmuştur. Karstik bir çöküntüyü kapsayan bu göl 15 km uzunlukta ve 2–3 km enindedir Kovada gölü denizden 900 metre yüksekte yer alır, 11 km yüz ölçümü vardır ve en derin yeri ancak 6 metre kadardır. Suları tatlıdır. Gideğen olarak Kurudere , gölün sularını akıtır. Ancak bu su yazın kurur. Göl, en çok düdenlerle su yitirir. Batan sular haymana köyü yakınlarında yeryüzüne çıkar. Kovada gölünde yaşayan balıklar avlanır. Kovada gölü, Ulusal Park olarak koruma altında alınmıştır.Kovada gölünün ekonomiye katkısı da büyüktür. Kovada 1 ve Kovada 2 Hidroelektrik santralleri Isparta ve Burdur yöresinin gereksinim duyduğu elektriği sağlamaktadır. Fakat elektrik elde etme uğruna, gölün sularında düşüşler ortaya çıkmaktadır ve bu olumsuz gelişme önlenememektedir Glam metal Glam metal veya hair metal, heavy metal kapsamında incelenen alt müzik türü. Özellikle 1970'li ve 1980'li yıllarda etkin olmuştur. Glam metal 1970'li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayan gençlerin oluşturduğu gruplarla birlikte ortaya çıktı. Gitar tonları, hard rock türüne göre biraz daha sert duyulurve vokaller kadınsı çığlıkları andırır. Bu tür de aşırı tiz ses kullanımı söz konusudur. Bununla birlikte görsel olarak dönemin müzik gruplarından ayrı olarak, kabarık permalı saçlar, aşırı makyaj ve spandex pantolonlar ile dikkat çeker. Bu durum, müzik türüne "hair metal" denmesine de yol açmıştır. "Seks, uyuşturucu, Rock N' Roll" sloganı bu müzik türüne etkisini bırakan slogandır. Bu durum özellikle, dönemin öne çıkan glam metal gruplarından Mötley Crüe'nün şarkılarında kendini belli eder. Bununla birlikte dış görünüşten kaynaklı birçok grup, glam metal grubu olarak etiketlenmiştir. Bu durum, vokallerin kendiliğinden kadınsı bir görünüme ve bunun üzerine de 1980'li yıllara hakim olan giyim tarzına sahip olmalarından kaynaklanır. Glam rock, glam metalin ortaya çıkışında önemli bir müzik türüdür. Glam rock, punk'tan new wave'e kadar uzanan birçok müzik türünü etkilemiştir. Bu müzik türü temelde cinsiyetler arasındaki farkın belirsizleştirilmesine çalışmış, bu sebeple de glam metal dönemi öncesinde makyaj ve kadınsı kıyafet akımının başlamasına yol açmıştır. Ancak Glam metal döneminde, bu görsellik aşırı no
ktalara ulaşmıştır. Glam rock icra eden gruplara Cinderella, Queen, David Bowie, Twisted Sister, T Rex, Van Halen, Slade, Roxy Music, Ratt ve Queen, Mötley Crüe, Roxy Music, Electric Boys,Electric Angels, Echo & The Bunnymen, Spaceman 3, Brian Eno, Violent Femmes, Birthday Party, New York Dolls, Nick Cave, Jesus & The Mary Chain, BulletBoys, Babylon L.A., Yo La Tengo, Feelies, Galaxy 500, Psyhedelic Furs, Suicide, Dokken, RATT, Hanoi Rocks gibi gruplar örnek gösterilebilir. Robin Cook (yazar) Robin Cook, 4 Mayıs 1940'ta New York'ta doğan Amerikalı bir doktor ve yazardır. Columbia Üniversitesi'nde öğretmenlik yapmaktadır. Gerilim türü ile tıp yazarlığını birleştiren en iyi kişi olarak bilinir. The New York Times En Çok Satanlar Listesi'nde pek çok kitabı vardır. Kitaplarının birçoğu Reader's Digest'de de bulunmaktadır. Kitapları dünya çapında yaklaşık 400 milyon satmıştır. Isıl iletkenlik Isı iletkenlik ya da termal iletkenlik, fizik'te malzemenin ısı iletim kabiliyetini anlatan bir özelliktir. "k" harfi ile ifade edilir. Isı miktarı "Q" ile tanımlandığında, malzemenin kalınlığı "L" ve birim zaman "t" , ısı geçişinin olduğu yüzey alanı "A" ve ısı geçişine sebep olan sıcaklık farkı Δ"T" ile ifade edilirse, sürekli rejim şartları altında ve ısı transferi sadece sıcaklık gradyenine bağlı olduğunda; olarak ifade edilir. Çoğu malzemenin ısı iletkenliği ile elektrik iletkenliği arasında bir bağ yoktur. Örneğin, çok yüksek elektriksel iletkenliği olan gümüşün ısıl iletkenliği, elektriksel yönden bir yarı-iletken olan elmasdan daha düşüktür. Bunun sebebi elektronlar değil, fononlardır. Fonon kristal yapıdaki titreşim düzeni ile ilgilidir. Metallerde, ısıl iletkenlik, yaklaşık olarak elektriksel iletkenliği izler, metallerde serbest hareketli elektronlar yalnızca elektriği değil, ısı enerjisini de iletir. Isıl iletkenlik, basit bir özellik değildir. Detaylı olarak maddenin yapısına ve sıcaklığa bağlıdır. İletkenlik Kazan (termodinamik) Kazan, yakıtın kimyasal enerjisini yanma yoluyla ısı enerjisine dönüştüren ve bu ısı enerjisini taşıyıcı akışkana aktaran bir basınçlı kaptır. Yakıt yanma odası(ocak) adı verilen kapalı bölümde bir katı yakıt (kömür, odun v.b.) veya sıvı-gaz yakacağı (motorin, dogalgaz, fuel-oil v.b.) brülör vasıtası ile yakılır. Sistemde kullanılan akışkan, yanma odasında ışınım ve taşınım yoluyla, kazanın konveksiyon yüzeyi denilen diğer kısımlarında ise sadece taşınım yoluyla ısıtılır. Isıtılan ya da buharlaştırılan akışkan çeşitli proses ya da ısıtma uygulamalarında kullanılmak üzere kazanı terk eder. Kazanlar değişik kriterlere göre sınıflandırılırlar. Bunlardan başlıcaları: Cynthia Nixon Cynthia Nixon (d. 9 Nisan 1966/ABD), ABD'li oyuncu. Cynthia Nixon, 12 yaşında iken oyunculuğa başladı. Sinema dünyasındaki ilk çıkışını "Little Darlings" isimli filmle yaptı. Uzun yıllar Broadway'de sahnelenen oyunlarda yer aldı. 20 yıl boyunca oyunculuk yapmasına ve birçok tiyatro ödülü kazanmasına rağmen tanınmayan oyuncu, Sex and the City dizisi ile tüm dünya tarafından tanındı. Dizide, gerçekte sarışın olmasına rağmen, kızıl saçlı işkolik avukat Miranda Hobbes'u canlandırdı. Bu rolü ona bir Emmy Ödülü kazandırdı. Eratosthenes Eratosthenes (Eratosten) ( (MÖ 276 - MÖ 194 ) Yunan matematikçi , coğrafyacı, astronom ve filozoftur. Eratosthenes, "geography" (Türkçeye Arapça üzerinden Yunancadan geçen coğrafya) kelimesini kullanan ilk kişidir ve coğrafya biliminin temellerini atmıştır. Ayrıca enlem ve boylam sistemini icat etmiştir. Dünyanın çevresini hesapladığı bilinen ilk insandır. Dünyanın çevresini stadyum uzunluk birimine göre dikkate değer bir doğruluk ile hesaplamıştır. Bunun yanında eksen eğikliğini hesaplayan ilk kişidir (yine dikkate değer bir doğrulukla), Dünya'nın Güneş'e olan uzaklığını tam olarak hesaplamış ve 29 Şubatı kullanarak takvimde ortaya çıkan senkronizasyon problemini ortadan kaldırmıştır. Coğrafi ve kartografik bilgilerini kullanarak paralel ve meridyenlerle yapılmış ilk Dünya haritasını çizmiştir. Ayrıca Eratosthenes, bilimsel kronolojinin kurucusudur ve Truva'nın fethinden Büyük İskender'e kadar yaşanan edebi ve politik olayları saptamak için çalışmalar yapmıştır. Suda tarihi ansiklopedisine göre dünya ikincisi olduğuna inandığı için Eratosthenes'e aynı dönemde yaşayan insanlar Yunancanın 2. harfi olan "Beta" lakabını takmışlardır. Eratosthenes, günümüzde Libya sınırları içinde bulunan Kirene şehrinde doğmuştur. Tarihi tam olarak bilinememekle birlikte MÖ 276 ile MÖ 273 yılları arasında doğduğu tahmin edilmektedir. Yüksek öğrenimi için Atina'ya gitmiştir. Atina'da Kireneli Lysanias'den dil bilgisi, Sakız Adalı Ariston'dan Stoa felsefesi ve Arkesilaos'tan Platon Felsefesi alanlarında eğitim görmüştür. Başta etik ve gereksiz bilimsel çalışmalar yaptığını düşündüğü Aristo'nun üzerinde büyük bir etkisi olduğu anlaşılmaktadır. Hayatı boyunca felsefeye Platocu bir yaklaşımla bakması bunu kanıtlar niteliktedir. Eratosthenes'in ünlü bilgin Kireli Callimachus'un öğrencisi olduğu söylenir ancak bu bilgi pek güvenilir değildir. Kinisist felsefeci Bion von Borysthenes ve "Arkesilaos"'un öğrencisi "Apelles von Chios" etkilendiği diğer filozoflardır. Kıbrıslı Zenon ile öğrenci-öğretmen ilişkisi iddiası ise kronolojik olarak problemlidir. Eratosthenes, iyinin ve kötünün tüm milletlerde olduğuna inanır ve Aristo'nun "İnsanlık ikiye ayrılır: Yunanlar ve Barbarlar" düşüncesini eleştirmiştir. Tahminen MÖ 245 yılında Ptolemaik kralı, Eratosthenes'i başkent İskenderiye'ye getirtti. Eski dönemin eğitim ve bilim merkezi olan İskenderiye Kütüphanesi'nde baş kütüphaneci olarak görevlendirildi. Eratosthenes hakkında bu noktadan sonra güvenilir kaynak bulunmamakla birlikte ölene kadar kütüphanecilik görevini sürdürdüğü söylenmektedir. Ölümü ile ilgili değişik bilgiler bulunmaktadır. Bizans döneminde yazılmış Suda ansiklopedisinde (ölümünden yaklaşık 11 yüzyıl sonra yazılmış) yemek yemeyi reddederek açlıktan öldüğü yazmaktadır. Ölmeden bir süre önce kör olduğu bilinmektedir. Hiç Evlenmemiştir. Eratosthenes Mısır'da yaptığı bir deneyle Dünyanın çevresini ölçmüştür. Antik Mısır'da Asvan (Grekçe ismi "Syene", Antik Mısırda "Swenet" olarak adlandırılmıştır.) şehri Yengeç Dönencesi'nde olduğu için yaz gündönümünde Güneş tam tepedeydi (yani gölge boyu sıfır olur). Eratosthenes bunu biliyordu. Gnomonu kullanarak öğle vaktinde İskenderiye'deki gölge açısını ölçtü. Güneye doğru 7°12' olarak buldu ve pusula yardımı ile gölge açısını tesbit etti. Dünya'nın tam küre olduğunu varsaymıştır. Bu varsayımla İskenderiye Asvan'nın kuzeyinde olduğundan aradaki yay farkı oranı 1/50=7°12'/360°dir. Yani bu iki şehir arasındaki mesafe Dünyanın çevresinin 50'de 1'idir. Firavunun defterdarları tarafından yapılmış ölçülere göre iki şehir arası mesafe 5.000 stadyumdur (927.7 km ya da 500 mil). Eratosthenes, yaptığı geometrik hesaplama sonucunda 1 dereceye 700 stadyum düştüğünü buldu. Bu durumda Dünya'nın çevresi 252.000 stadyumdur. 1 stadyum 185 metreye tekabül eder diye kabul edilirse çevre 46.620 km olarak bulunur ve %16.3 hata payı ile gerçek değere yaklaşılır ancak Antik Mısır'da 1 stadyum 157.5 metredir, bu durumda ölçüm 39,690 km olur, yani hata payı %1.6 ile gerçek değere yaklaşılır. Eusebius'un "Preparatio Evangelica" kitabının astronomik mesafeler bölümünde Eratosthenes'ten 3 cümle ile bahsedilmiştir. Erastosthenes Dünya'nın güneşe olan uzaklığını hesaplamıştır "σταδίων μυριάδας τετρακοσίας καὶ ὀκτωκισμυρίας" (400 ve 800 "myriad" stadyum olarak) ve Ay'ın uzaklığını da 780.000 stadyum olarak ölçmüştür. 1903 yılında "E. H. Gifford" tarafından 4.080.000 stadyum olarak çevrilmiş ve 1974–1991 yılları arasında bu sayının aslında 804.000.000 stadyum olması gerektiği anlaşılmıştır. Bir stadyum 185 metre olduğundan bu hesap 149.000.000 kilometreye tekabül eder ve bu sayı gerçek uzaklığa (149.597.870 km) çok yakındır. Eratosthenes asal sayıları bulmak için basit bir algoritma geliştirmiştir. Bu algoritma Eratosten kalburu (İngilizce:Sieve of Eratosthenes) olarak bilinir. Matematikte Eratosthenes kalburu (Grekçe: κόσκινον Ἐρατοσθένους) asal sayıların seçilmesinde temel algoritmadır. Algoritma asal sayıları bir sınır olmadan bulabilmeyi sağlar. Algoritma kısaca şöyledir: 1,2,3... dizisi yazılıp 2'den başlayarak her sayı için sırası ile katları silinir, silinmeden kalanlar (herhangi bir doğal sayının tam katı olmayanlar) kalır ve bunlar asal sayı olarak adlandırılır. Türkiye Cumhuriyeti Millî Savunma Bakanlığı Millî Savunma Bakanlığı, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin savunma politikalarını ve Türk vatandaşlarının askerlik işlerini yürüten bakanlıktır. Millî Savunma Bakanı Millî Güvenlik Kurulu daimi üyesidir. Binası 29 Ekim 1931'de hizmete girmiştir. Afrika Uluslar Kupası Afrika Uluslar Kupası CAF ülkeleri için temel uluslararası futbol turnuvasıdır. İlk kez 1957 yılında düzenlenen turnuva, 1968'den beri her iki yılda bir düzenlenmektedir. 1957 yılında sadece 3 katılımcı ülke vardı: Mısır, Sudan ve Etiyopya (Güney Afrika da bu turnuvaya katılacaktı fakat ırk ayrımcılığından dolayı katılamadı). Bu tarihten itibaren katılanlar arttı. Öyle ki tüm Afrika ülkeleri turnuvaya katılmaya başladı. Bu yüzden ön eleme turnuvası yapma gereği doğdu. 1998 yılında final turnuvasına katılımcıların sayısı 16'ya ulaştı (1996 yılında da 16 takımla mücadele edilecek olmasına rağmen Nijerya turnuvadan çekildi ve 15 takım mücadele etti). Güney Afrika ırkçılıktan dolayı diskalifiye edildi. Münir Ertegün Mehmet Münir Ertegün (1883, İstanbul - 11 Kasım 1944, Washington, DC), Türk diplomat ve devlet adamı. Osmanlı Devleti ve Türkiye dönemlerinde görev yapmıştır. Babası evkaf nazırlarından Mehmet Cemil Bey, annesi ise İstanbul Sultantepe'deki Özbekler Tekkesi Şeyhi İbrahim Edhem Efendi'nin kızı Ayşe Hamide Hanım'dır. Şirket-i Hayriye idarecilerinden Rüstem Bey'in kızı, Darül Muallimat'tan (Kadın öğretmen Okulu) mezun Hayrünnisa Hanım ile evlendi. Bu evlilikten Nesuhi, Ahmet ve Selma adında üç çocukları
oldu Oğulları Ahmet Ertegün ve Nesuhi Ertegün dünyanın en büyük plak şirketlerinden olan Atlantic Records'un kurucularıdır. 1908 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi'nden mezun olduktan sonra, Hariciye Nezareti'nde memur olarak görev aldı. Sonrasında ise Babıâli hukuk danışmanlığına atandı. I. Dünya Savaşı sırasında İttifak Devletleri ile Rusya arasında yapılan Brest Litovsk Antlaşması'na katılan Osmanlı delegasyonunda yer aldı. Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemal Paşa'yla görüşmek üzere İstanbul Hükümeti'nce gönderilen Ahmed İzzet Paşa heyetinde görevlendirilerek Ankara'ya gittiyse de orada kalarak Türk Kurtuluş Savaşı'na katıldı. Dışişleri Bakanlığı baş hukuk danışmanlığına atandı. Lozan Antlaşması'na katılan Türk delegasyonunda hukuk danışmanı olarak bulundu. Cumhuriyet döneminde Mustafa Kemal Atatürk tarafından Milletler Cemiyeti'ne Türk gözlemci ve aynı zamanda Bern ortaelçisi olarak İsviçre'ye gönderildi. Ardından Paris ve Londra'da büyükelçilik görevlerinde bulundu. 1934 yılında Washington, DC Büyükelçiliği görevine atandı ve 1944 yılında kalp krizinden dolayı hayatını kaybedene kadar bu göreve devam etti. ABD'de görev yaptığı sırada Başkan Franklin D. Roosevelt ile yakın dost oldu. Türkiye ile ABD arasında kuvvetli ilişkiler kurulmasını sağlayan, sevilen ve etkin bir büyükelçi oldu. Kendisine verilen değerin bir yansıması olarak, vefatından sonra naaşı 1946 yılında ünlü Missouri Zırhlısı ile Türkiye'ye getirildi. Cenaze, İstanbul Üsküdar'da Özbekler Tekkesi'ndeki, dedesi İbrahim Edhem Efendi'nin de bulunduğu kabristana defnedildi. Jazz Zilzal Suresi Zelzele Suresi "(Arapça:" سورة الزلزلة ,")" veya Türkçeye yerleşmiş ismiyle Zilzal Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 99. suresidir. Bu sure tamamıyla Medine devrinde indirildiğine inanılmaktadır ve 8 ayettir. Adını içinde geçen "zelzele" isminden alır ki Türkçede "deprem, sarsıntı" anlamlarına gelir. Zelzele Zelzele şu anlamlara gelebilir: İlter Türkmen İlter Türkmen (8 Kasım 1927, İstanbul) Türk diplomat. Galatasaray Lisesi ve 1949 yılı Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunudur. 1949 yılında girdiği Dışişleri Bakanlığı'nda çeşitli görevler aldı. 1967 yılında Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreter yardımcılığı, 1968 yılında Atina Büyükelçiliği, 1972'de Moskova Büyükelçiliği, 1975 yılında Birleşmiş Milletler nezdinde Daimi Temsilci görevlerinde bulundu, Temmuz 1980 tarihinde Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreterliği görevine (Müsteşarlık) getirildi. 12 Eylül Darbesi'nden sonra kurulan Bülend Ulusu hükümeti'nde Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı. 1983 yılında Birleşmiş Milletler Cenevre Daimi Temsilcisi, 1985 yılında Birleşmiş Milletler New York Daimi Temsilcisi, 1988 yılında Paris Büyükelçisi olarak görev yapmış ve 1991 yılında emekli olmuştur. Emekliliğini takiben 1991-1996 yılları arasında Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Yardımcısı unvanı ile Filistin Mültecilerine Yardım Teşkilatı Genel Komiseri olarak uluslararası bir görevde çalıştı. 1995 genel seçimlerinde MHP'den İzmir milletvekili adayı olmuş fakat seçilememiştir. Bir dönem Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde ders verdi. Millî Emniyet Hizmeti Reisi Korgeneral Behçet Türkmen'in oğludur. Mina Türkmen ile olan evliliğinden Lale Apa ve Güner Türkmen isimli iki çocuğu olan İlter Türkmen, halen Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Füsun Türkmen ile evlidir. Lena A'raf Suresi A'raf suresi veya A'râf Sûresi Kur'an-ı Kerim'in yedinci ve Bakara Suresi ile Şu'ara Suresi'nden sonra en fazla ayet içeren üçüncü suresidir. A'raf Suresi Mekke'de indirildiğine inanılmaktadır. 206 ayettir. İbn Abbas ve Mukatil'den yapılan bir rivayete göre 163-172 ayetleri Medine'de inmiştir. İslam dininde var olan Araf kavramından ve "Araf'ta bulunanlardan", bu surenin 46-50 ayetlerinde bahsedilir. Bu nedenle sureye "A'raf Suresi" denmiştir. Surede İslam dini itikadına (din esaslarına) ve diğer dini hükümlere ait birçok temel bilgi ve emir bildirilmektedir. Ayrıca bazı peygamberlerin kıssaları ve topluluklarının durumlarına dair tasvirler içerir. Cin Suresi Kur'an'da geçen 72. sure.Mekke'de indirildiğine inanılmaktadır ve 28 ayetten oluşur. Cinlerin Kur'an dinleyip hidayete geldikleri anlatıldığından sure bu ismi almıştır; İslam mitolojisinde cinler kaderin yazılmış olduğu Levh-i mahfuzdan veya Allah ile meleklerin konuşmalarından geleceğe ait gaybın haberlerini çalmak için göğe yükselirler. Ancak kendileri bu sırada yakıcı alev toplarıyla kovulur ve uzaklaştırılırlar. Bu sebeple Kur'anın gelmesinden sonra cinlerin gaybdan haber verme yeteneklerinin ellerinden alındığına inanılır. Mülk suresine göre bu alev topları "Dünya seması"nda bulunan yıldızların şeytanlara fırlatılmasıyla oluşur. Surede ayrıca tevhid, peygamberlik ve öldükten sonra dirilmek gibi meseleler de konu edilmektedir. İslam kültüründe cinlerin dumansız ateşten yaratıldıklarına ve değişik şekillere girebildiklerine, iyi ve kötü (kafir) cinlerin bulunduğuna inanılır. Ancak cinler melekler ve insanlara göre daha güçsüz varlıklardır ve Allah istemeden insanlara zarar veremezler. Bu yüzden cinlerden korunma için değişik dua ve sureler (felak-nas) den yarar umulur. Hazan Hazan, aşağıdaki anlamlara geliyor olabilir: Neuromancer Neuromancer, William Gibson'ın dünya çapında üne kavuşmasını sağlayan ilk siberpunk romanı. 1984 yılında yayınlandıktan sonra bilim kurgunun üçlü tacı olarak adlandırılan Nebula, Philip K. Dick'i Anma ve Hugo ödüllerini kazanmıştır. Bu Gibson'un Sprawl Üçlemesinin başlangıç romanıdır. Kitap, Türkçede önce Neuromancer adı yayınlanmış olup "Matrix Avcısı" adı altında yeniden yayınlanmıştır. Başrolünde Keenu Reeves'ın bulunduğu Johnny mnemonic filmi romanda "Molly" nin "Case" e başından geçen küçük bir hikâyeyi anlattığı bölümden yola çıkarak uyarlanmıştır. Ayrıca Matrix, Ghost in the shell gibi birçok filme ilham vermiştir. Case eski işvereni sinir sistemini sakatlayana dek Siberuzaydaki en usta veri hırsızıdır. Yeni işvereniyle yapacağı anlaşmada sinir sistemini tedavi ettirecek, karşılığında ise güçlü bir yapay zekayı yok etmesi gerekecektir. Case - "Konsol Kovboyu" Molly - Albay Armitage adına çalışan bir "Jilet Kız" Armitage - Emekli olmuş fakat düşmanlarının peşini bırakmayan eski bir asker Wintermute - Case'in Armitage ile yaptığı anlaşma sonucu yok etmek için peşine düştüğü yapay zeka Dixie - Bir zamanlar yaşayan bir hacker olan, Case'in kişisel bilgisayarı (hosaka) içinde bulunan sinirsel kimlik yansıması. Bir çeşit yapay zeka. Kitap Türkiye'de önce Sarmal Yayınları tarafından, daha sonra Matrix filminin gişe rekorları kırmasıyla Matrix Avcısı adı altında Altın Kitaplar tarafından yayınlanmıştır. Altın Kitaplarca yayınlanan sürümü bu özelliğiyle eleştirilmiştir. Bu basımda bazı çeviri hataları da bulunmaktadır. Pikachu , Ash Ketchum'in ilk pokémonu. 783 hayali Pokémon karakteri içindeki Pika türünden çıkmış bir Pokémon'dur. Kolaylıkla fark edilen özellikleri; sarı tüylerinin ve sırtında kahverengi çizgilerinin olmasıdır. Yanaklarındaki kırmızı noktalardan elektrik salınımı yapar. Vücudundaki elektriğin yayımı sayesinde çeşitli saldırılarla genellikle karşısındaki rakibi geçici olarak felç eder. Pikachu'nun yanaklarındaki elektrik panelleri herhangi bir akıma karşı çok hassastır. Gerilimin fazla olduğu manyetik alanlarda Pikachu hastalanabilir. Genellikle güç alanlarının yakınlarında bulunur. Yaşamak için bedeninde dolanan bir akıma ihtiyaç duyan Pikachu, diğer elektrik Pokémonlarıyla iletişim kurmak için kıvılcımlarından faydalanabilir. Oldukça hızlı bir Pokémon olduğu için çeviklik savaşlarında büyük avantaja sahiptir. Animede Ash Ketchum'ın ilk Pokémon'u Pikachu'dur ve hiçbir zaman poketopa girdiği görülmemiştir. Gelişmemişi ikinci nesil Pokémonlardan olan Pichu'dur. Fırtına Taşı'yla evrimleştiğinde Raichu'ya dönüşür. İlk nesil menşeili oyunlarda (Pokémon Red, Pokémon Blue; Pokémon FireRed, Pokémon LeafGreen ve ayrıca Pokémon HeartGold & SoulSilver) Viridian Ormanı'nda bulunur. Pokémon Yellow'da başlangıç Pokémon'udur. Pokémon Şirketi'nin tekelini elinde bulunduran Nintendo tarafından hala kullanılan, dünyadaki en çok tanınan kurgu maskotlardan biridir. Ulusal Pokédex numarası 25'tir. Pikachu Türkiye'de yayınlanan bölümlerin büyük bir kısmında Emre Şahin tarafından seslendirilmiştir. Kınalızade Ali Kınalızade Ali. Hicrî 916'da (m. 1511) Isparta'da doğdu. Türk ahlakçılarındandır. Anadolu kazaskerliği yaptı, kitabını Suriye beylerbeyi Ali Paşa'ya ithaf etti. Hicrî 979'da (m. 1571) öldü. "Ahlak-ı Alai" adlı eseriyle tanınmıştır. Kitabı Türkçe yazılmış ilk ahlak eseridir. "Ahlak-ı Alai"'de girişte ilimler tasnifi yapılır, ahlak 'hulk ilmi' diye tanımlanır. Aristo'dan etkilenmiştir. Mizaç ve huy kavramlarının tahlilini yapar. Kitap üç kısımdır: ferdi ahlak, aile, devlet. Kitap 1833'de Mısır'da basıldı, 1974'te giriş ve birinci bölümü "Ahlakı Alai" adıyla yayınlandı. Ahmet Davutoğlu eserlerinde Kınalızade'nin Ahlakı alai adlı eserinden derinden etkilendiğini ifade eder. Osman Olcay Osman Esim Olcay, (1924, İstanbul - 12 Eylül 2010, Ankara) Türk diplomat. Saint Joseph Fransız Lisesi'ni ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. Dışişleri bakanlığında görev aldı. Katiplik,konsolosluk gibi hizmetlerden sonra NATO delegeliğinde çeşitli görevler üstlendi. Helsinki ve Yeni Delhi büyükelçiliklerinde bulundu. 1968'de NATO genel sekreterliği birinci yardımcılığına atandı. Nihat Erim başbakanlığındaki 33. Türkiye Hükûmeti'nde dışişleri bakanlığı yaptı. Türkiye'nin Birleşmiş Milletler baş delegesi oldu. 1978 - 1988 arası NATO merkezinde Türkiye'nin daimi temsilcisi oldu. 1989'da emekliye ayrıldı. 12 Eylül 2010 tarihinde vefat eden Olcay, 14 Eylül 2010 tarihinde Dışişleri Bakanlığı'ndaki tören sonrasında Kocatepe Camii'nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından Cebeci Asri Mezarlığı'na defnedilmiştir. Pilus Pilus (Latince saç anlamına gelir; çoğul ha
li pili de kullanılır), bakteri hücrelerinin (özellikle Gram-negatif olanlarının) yüzeyinde olan, bakteriyel birleşme (konjugasyon) için gerekli olan saç gibi bir yapıdır. Piluslar bakteriyi kendi türünden bir diğerine bağlayıp iki hücrenin sitoplazmaları arasında bir köprü oluştururlar. Bu sayede plazmidler bir hücreden öbürüne aktarılabilir. Edinilen bir plazmid bakteriye antibiyotik dayanıklılığı gibi yeni özellikler kazandırabilir. Pilus, seks pilusu olarak da adlandırılır ancak yukarıda belirtilen sürecin cinsel üreme veya çiftleşmeyle hiçbir ilişkisi yoktur, pilus da penisin bakterilerdeki dengi değildir. Buna rağmen bazı metinlerde piluslu bakteriler için "erkek", pilussuzlar için "dişi" benzetmeleri kullanılır. Bir bakteri hücresindeki pilusların sayısı 10 taneye kadar çıkabilir. Tipik bir pilus 9-10 nm çapındadır. Pilus, piluslu bakteriden alıcı bakteriye DNA transferini sağlar. Bu yolla avantaj sağlayan genetik özellikler bir bakteri popülasyonu içindeki bireylere dağıtılabilir. Her bakteri seks pilusu oluşturamaz ama farklı bakteri türleri arasında pilus bağlantıları oluşabilir. Pilustaki proteinler bazı bakteriyofajlar (örneğin M13) tarafından reseptör olarak kullanılır, bakteriofaj DNA'sı bakterinin içine pilustan geçerek girer. Fimbrium (Latince saçak anlamına gelir; çoğul hali fimbria da kullanılır) bakterinin (bakteri olmayan) bir yüzeye bağlanmasını sağlayan kısa bir pilustur. Bazı metinlerde "pilus" sözcüğü fimbrium yerine de kullanılır, DNA aktarımında kullanılan pilus içinse "seks pilusu" denir. Fimbriumlar ya hücrenin kutuplarında veya bütün hücre yüzeyine eşit olarak dağılmış olarak bulunurlar. Sayıları 200 kadar olabilir. Fimbriumlar hastalık yapan bakterilerin hedef dokulardaki hücrelere bağlanmalarını sağladığı için, fimbriumları oluşturan proteinler "kolonizasyon faktörü" olarak da adlandırılır. Mutasyon sonucu fimriumsuz kalan bakteriler bu yüzden hastalık yapmazlar. Bazı fimbriumlar alyuvarlara bağlanıp onların öbekleşmesine (hemaglutinasyona) yol açar. Başka fimbriumlar ise bakterinin maya veya mantar hücrelerine bağlanmalarına neden olur. Pilus ve fimbriumlar başlıca pilin proteinlerinden oluşur. Fimbriumlarda bulunan lektinler, hedef hücrelerin yüzeyinde bulunan oligosakkaritleri tanıyıp onlara bağlanmalayı sağlar. Bazı bakteriler (örneğin gonokoklar) konak organizmanın bağışıklık sistemine karşı korunmak için aralıklı olarak fimbria antijenlerini değiştirirler. Bazi bakteriler de (örneğin ürogenital enfeksiyon yapan "E. coli" tipleri) enfeksiyonlarının yalnızca belli dönemlerinde pilus üretirler. Piluslar bakteri hücre iskeletindeki MreB proteini (ökaryotlardaki aktin proteinin homoloğudur) etkileşerek hareket oluştururlar. Bu süreç kaslardaki miyozin hareketine benzer. Pilusun ucu katı yüzeye bağlandıktan sonra pilusun kasılması bakteriyi ileri doğru çeker. 43. Altın Portakal Film Festivali 2006 Antalya Altın Portakal Film Festivali, Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin 43.'südür. 16-23 Eylül 2006 tarihlerinde düzenlenmiştir. Ödül töreni Antalya'da Cam Piramit'te gerçekleştirilmiştir. 43. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin ulusal yarışma bölümünde yarışan Türk filmleri; "Ana madde: 2. Uluslararası Avrasya Film Festivali" Uluslararası Avrasya Film Festivali, Altın Portakal çerçevesinde verilen ödüllerdir. Bu ödüller ilk kez 2005 yılında verilmiştir. Yönetmen Radu Muntean. Yapımcı Dragos Vilcu ödülü aldı. (75.000.-USD ve Altın Portakal Heykeli) Haluk Bayülken Ümit Haluk Bayülken (1921, İstanbul - 26 Nisan 2007, Ankara), Türk diplomat ve siyasetçi. İstanbul'da Haydarpaşa Lisesi'ni ve ardından Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. Ardından dışişleri bakanlığı'na girdi. 1944 de 2. Daire genel Müdürlüğünde Aday Meslek Memuru, III. Katip olarak görev yaptı ve 1945 -1947 tarihleri arasında askerlik hizmetini tamamladı. 1947 yılında Hamburg konsolosluğuna atandı. Burada mülteci Türkleri kurtardı. (Görevde kaldığı sürede Milletlerarası Mülteciler Teşkilatı'nın (IRO) Almanya'daki kamplarda yaşayan Türk soyundan mültecileri belirleme ve bilahare bunlardan 20.000'in kadarının Türkiye'ye sevk edilmesini adı geçen teşkilatla iş birliği yaparak sağlamıştır), Merkezde Ortadoğu Dairesi emrinde Afganistan ve İran şube müdürlüğü yaptı. 1964 yılında dışişleri genel sekreterliği (şimdiki adıyla dışişleri bakanlığı müsteşarlığı), 1966 yılında Londra büyükelçiliği ve 1969 yılında Birleşmiş Milletler'deki Türk delegasyonu başkanlığına getirildi. Nihat Erim, Ferit Melen, Naim Talu hükümetlerinde dışişleri bakanlığı yaptı. 1974-1977 yılları arası CENTO genel sekreterliği, 1977 yılından sonra da Cumhurbaşkanlığı genel sekreterliği görevlerinde bulundu. 12 Temmuz 1980 tarihinde arasında Cumhurbaşkanı Vekili İhsan Sabri Çağlayangil tarafından Cumhuriyet Senatosu üyeliğine atandı. Bu görevi 12 Eylül 1980 tarihine kadar sürdü. 12 Eylül 1980 tarihinden sonra kurulan Bülend Ulusu hükümetinde millî savunma bakanlığı yaptı. 1983 seçimlerinde Milliyetçi Demokrasi Partisi listesinden bağımsız XVII. Dönem Antalya milletvekili seçildi. Bu partinin kendi feshetmesinden sonra da mecliste bağımsız kaldı.Siyasi hayatı sona erdikten sonra ODTÜ'de ve bazı hukuk fakültelerinde dersler verdi. 1984 yılından itibaren Türk Atlantik Konseyi Başkanlığını yürüttü. Bu görevi Nisan 2007 yılındaki vefatına kadar devam ettirdi. Başkanlığı süresinde her yıl düzenlenen ve vefatından sonra da düzenlenmeye devam eden Antalya Uluslararası İşbirliği ve Güvenlik Konferansı'nı Türkiye'ye kazandırdı. Türk Atlantik Konseyi Başkanlığı görevini Bayülken'i takiben Büyükelçi Ömer Akbel yürütmektedir. Prag Baharı Prag Baharı, (, ) 5 Ocak 1968 tarihinde başlayan ve Çekoslovakya'nın politik olarak liberalleşmeye çalıştğı bir dönemdir. Alexander Dubček'in iktidara gelmesi ile başlayıp aynı yılın 20 Ağustosu'nda Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı müttefiklerinin (Romanya hariç) ülkeyi işgal etmesi ile sona ermiştir. 1960'ların başından başlayarak Çekoslovakya ekonomik olarak dar boğaza girmeye başladı. 1968 başında Antonín Novotný Çekoslovakya Komünist Partisi'nin kontrolünü Alexander Dubček'e kaptırdı. 22 Mart 1968 tarihinde Novotný cumhurbaşkanlığından istifa edip yerini 'ya bıraktı. Svoboda başlangıçta reformlardan yana bir politika izledi. Nisan ayında Dubček, liberalleşme politikasının ilk adımlarını attı. Bu politika basının özgürleştirilmesi, tüketim maddelerine önem verilmesi, hatta daha demokratik çok partili bir hükümet kurulması gibi değişik ve önemli düzenlemeler içeriyordu. Bu politikanın sonunda federal bir anayasa yazılarak Çekoslovakya Sosyalist Cumhuriyeti'nin eşit iki ulusa bölünmesi tasarlanmıştı. Haziran sonlarına doğru başlayan Sovyet ve Varşova Paktı'na bağlı müttefik devlet askerlerinin Çekoslovakya'ya girme hareketleri, ağustos ayında yapılan müzakerelerden bir sonuç alınamayınca Çekoslovakya'nın 20-21 Ağustos tarihinde işgal edilmesi ile sona erdi. İşgal sırasında 5.000 - 7.000 civarında tank ve sayısı 200.000 - 600.000 arasında değişen asker Çekoslovakya'ya girdi. Çatışmalar sırasında 72 Çekoslovakyalı öldü ve yüzlercesi de yaralandı. İşgalin sonucu olarak yaklaşık 300.000 civarında insan Batı ülkelerine göç etmek zorunda kaldı. Varşova Paktı'nın Çekoslovakya'ya müdahalesi Melih Esenbel Melih Esenbel (1915, İstanbul - 27 Temmuz 1995, İstanbul), Türk diplomat. II. Abdülhamid devri nazırlarından şair, bestekâr Çorluluzade Mahmut Celaleddin Paşa'nın torunudur. Babası İstanbul vilayeti mektupçuluğunda bulunmuş, bestekâr Şemseddin Ziya Bey'dir. 1936 de genel sekreter özel Kaleminde aday meslek memuru olarak görev yaptı ve 1937 de askerlik hizmeti nedeniyle ayrıldı. Galatasaray Lisesi, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. 1938 yılında İktisat Dairesi'nde, 1939 yılında Ticaret Dairesinde görev yaptı. 1939 yılında Paris Başkonsolosluğunda Kançılar, 1940 yılında Paris Büyükelçiliği'nde III. Katip, II. Katip, 1943 yılında Protokol Dairesinde II. Katip, Şube Müdürü 1945 yılında Washington Büyükelçiliği'nde Orta Elçilik Başkatibi, Büyükelçilik Başkatibi, Orta Elçilik Müsteşarı, 1952 yılında Milletlerarası Ekonomik İşler Dairesinde Şube Müdürü, Genel Müdürü, 1954 yılında Ekonomik İşler Genel Müdürlüğünde Müdür Yardımcısı, 1956 yılında Genel Sekreter I. Yardımcısı, 1957 yılında Dışişleri Genel Sekreteri (Müsteşar), 1960 yılında Washington Büyükelçisi oldu. 1 Aralık 1960 tarihinde Genel Sekreter Yüksek Müşaviri, 1963 yılında Tokyo Büyükelçisi, 1967 yılında Washington Büyükelçisi olarak görev yapmıştır 1974-1975 yılları arasında TBMM'den güvenoyu alamayan Sadi Irmak başkanlığındaki azınlık hükümetinde Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı. Bakanlık görevinden sonra 1975 yılında tekrar Washington Büyükelçisi olarak atandı, 1979 yılında emekli oldu. Eşi Emine Esenbel'dir. 27 Temmuz 1995 tarihinde İstanbul'da vefat etti. Cenazesi Yahya Efendi Tekkesi haziresindeki aile kabristanına defnedildi. Turbofan motorlar Turbofan, itişi egzoz gazıyla beraber, ön kısımdaki geniş fanla da sağlanan güvenilir ve bakımı kolay jet motoru tipidir. Ön kısmı büyük, arka kısmı koni şeklinde ve daha küçüktür. Genelde yolcu uçaklarında kullanılır. Ön kısımdaki türbin vasıtasıyla emilen hava kompresser pervaneler tarafından yanma odasına alınır, burada yogunlaştırılan hava aynı anda yakıt (bazı motorlarda bir miktar su karıştırılır) ile yakıldığında müthiş bir itme kuvveti oluşur. Buna roket ivmelenmesi de diyebiliriz. Oluşan bu itme gücü egzoz çıkışındaki türbinler vasıtasıyla dışarı gönderilir, tüm bu sistem aynı mile bağlı bir düzenektir. Küçük Anılarda Büyük Sırlar Küçük Anılarda Büyük Sırlar Mustafa Kemal Atatürk' ün hayatını doğumundan önce başlayarak ve Mustafa Kemal ile irtibatı olmuş tarihsel kişiliklere de yer vererek ayrıntılı olarak anlatıyor. Şimdiye kadar yayınlanan 4 kitapta sadece Atatürk'ü değil 1881'lerden 16 Mayıs 1919 tarihine kadarki Atatürk ile bağlantılı bütün tarihsel olaylar anlatılıyor. Serinin yazarı Nurten Arslan serinin 10 kitap
tan oluşacağını iletti. Kitabın önsözünde Fikret Otyam şunları yazmıştır: Kitap serisi, anıların bir derlemesinin roman tarzında sunumudur. Çok geniş bir kaynakça bölümü bulunmaktadır. Kitabın yazarı "Nurten Arslan" bu durumu aşağıdaki sözlerle ifade etmiştir. Kelly Rowland Kelly Rowland (Kelendria Trene "Kelly" Rowland, d. 11 Şubat 1981; Atlanta, Georgia), Amerikalı R&B şarkıcısı, söz yazarı, dansçı ve oyuncu. Destiny's Child adlı R&B grubunun eski üyelerinden biridir. Rowland, 1990'da 9 yaşından başlayarak, Destiny's Child grubu ile birçok gösteride yer almış ve grubun kurucu üyelerinden olarak gelecekteki planlarda kararlar vermiştir. 1998'de ilk albüm için çalışmalara başlayan grupta, Beyoncé ile beraber Rowland, ağırlıklı vokallerde yer almıştır. Ancak 1999'daki ikinci albümlerinin ardından, grubun Beyoncé ve Kelly dışındaki tüm üyelerin ayrılmasıyla beraber yeni üyeler Michelle Williams ve Farrah Franklin'i alan grupla 2001'deki "Survivor" albümüne imza atmıştır. Daha sonra Franklin'in ayrılmasıyla son haliyle 3 kişi kalan grup ile son performanslar sergilenmiştir. 2002-2005 döneminde her üye solo olarak deneme yapmış, ardından son albüm olarak "Destiny Fulfilled' kaydedilmiştir. 2006'da #1s adlı derleme albümün yayınlanmasıyla beraber grup resmi olarak dağılmıştır. 2002'de grubun ara verişiyle beraber ilk albümü "Simply Deep"i yayınlayan Rowland, Nelly ile beraber söylediği Dilemma ile haftalarca zirvede kalmış ve yılsonunda Grammy ile dönmüştür. "Stole", "Can't Nobody" ve "Train on a Track" gibi diğer liste başarılı şarkılarına imza atan Rowland, İngiltere'de bu şekilde her şarkısını top-20'ye sokmayı başarmıştır. Rowland, 2005-2006 döneminde grubu Destiny's Child'ın yeniden birleşip dağılmasından sonra, "Ms. Kelly" adlı albümünü 2007'de çıkaran Rowland, "Like This", "Ghetto", "Work" ve "Daylight" şarkılarıyla R&B listelerinde üst sıralarda yer aldı. 2009 yılında David Guetta'nın When Love Takes Over şarkısının vokalisti olarak listelere 1 numaradan giriş yaptı. Michelle Williams (şarkıcı) Tenitra Michelle Williams (d. 23 Temmuz 1980), Amerikalı şarkıcı, şarkı yazarı, yapımcı ve oyuncu. 2000'lerin başında Destiny's Child grubu ile ünlendi. Günümüzde solo çalışmalar yapmaktadır. Toad (yazılım) Açılımı “tool for oracle application developers” olan Toad, uygulama geliştirme aracıdır. Bir quest software ürünüdür. Oracle'in administration/development interface'idir. Toad’ı kullanarak kullanıcılar, PL/SQL paketlerini, prosedürlerini, trigger'larını ve fonksiyonlarını inşa edebilir, test edebilir ve debug yapabilirler. Toad kullanıcıları, tables, views, indexes, constraints ve users gibi veritabanı objelerini yaratabilir ve değiştirebilirler. Toad’ın SQL Editörü script ve sorguları (query) etkili ve kolayca yazıp test etme imkânı sağlar ve güçlü veri grid’leri Oracle verisini görüntüleyip işlem yapma işini kolaylaştırır. Oracle Database Oracle Database, Oracle firması tarafından geliştirilen ve pazarlaması yapılan,zaman zaman Oracle RDBMS (relational database management system), Oracle ilişkisel veritabanı yönetim sistemi (Oracle İVTYS) veya sadece Oracle olarak anılan, gelişmiş bir ilişkisel veritabanı yönetim sistemidir. Tüm ilişkisel veritabanı sistemleri gibi büyük miktarda verinin çok kullanıcılı ortamda depolanmasını ve güvenli bir şekilde erişimini yönetir. Oracle veritabanı yazılımları özellikle kurumsal alanda kullanılan yaygın bir veritabanı sistemidir. Oracle çok sayıda araçtan oluşur ve uygulama geliştiricilerinin kolay ve esnek uygulamalar geliştirmesini sağlar. Oracle’de diğer veritabanı yönetim sistemlerinde olduğu gibi, stored procedure’lar, paketler, trigger’ler gibi bileşenler yer alır. İlk versiyonu 1977 yılında Larry Ellison ve iki arkadaşı tarafından geliştirilmiştir. İlk geliştirildiği günden bugüne çıkarılan Oracle Database versiyonları aşağıdaki şekilde numaralandırılmıştır: Neurospora crassa Neurospora crassa, asklı mantarlara ait bir kırmızı ekmek mantarı türüdür. "Sinir sporu" anlamına gelen Neurospora ismi sporların üzerindeki çizgilerin aksonlara benzemesinden dolayıdır. "N. crassa", laboratuvarda kolay büyütülebildiği ve haploit hayat döngüsü genetik analizi kolay kıldığı için bilimde bir model organizma olarak ün yapmıştır. Neurospora genetiği üzerinde araştırma yapan Edwart Tatum ve George Wells Beadle Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü'nü kazanmıştır. Beadle ve Tatum, N. crassa'yı X ışınlarına maruz bırakıp mutasyonlara yol açmış, sonra da belli enzimlerde bozukluklardan kaynaklanan metabolik bozukluklar gözlemlemişlerdir. Bu deneyler, iki araştırmacıyı belli genlerin belli proteinleri kodladığı sonucuna ulaştırmış, "bir gen, bir enzim" hipotezine ortaya çıkarmıştır. Enzimlerin birden fazla proteinden oluştuğu fark edilince bu deyim "bir gen, bir polipeptit" olarak değiştirilmiştir. "Neurospora"'da yapılan araştırmalar genetik ve epigenetik susturmanın örneklerini göstermiş, ritmik sporülasyonun çalışılması sonucunda güncel ritim mekanızmasının anlaşılmasında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. "N. crassa"'nın genomunun dizini 2003'te çözülmüştür. Yedi kromozomdan oluşan genom toplam 43 megabaz uzunluğunda olup yaklaşık 10.000 genden oluşmaktadır. Bu organizmadaki her bir gende ayrı birer mutasyon oluşturulmasını amaçlayan proje sürmektedir. Doğal ortamında "N. crassa" tropik ve subtropikal bölgelerde yaşar. Orman yangınlarından sonra bitkilerin üzerinde büyüdüğü sıkça görülür. Hunmin Congım Hunmin Congım, Kore yazı sistemi "Hangıl"ın Coson Hanedanlığı zamanında Kral Secong tarafından halka tanıtılması için yazılan kitap. Anlamı 'halka doğruları öğreten ses'tir. Kitap ay takviminin dokuzuncu ya da onuncu ayında 1444 yılında halka sunulmuştur. Halen 9 Ekim Güney Kore'de Hangıl Günü olarak kutlanmaktadır. Istanbul (Not Constantinople) Istanbul (Not Constantinople) "(İstanbul, Konstantinopolis Değil)", sözlerini Jimmy Kennedy'nin yazdığı, bestesi Nat Simon'a ait olan swing tarzında bir şarkıdır. İstanbul'un Osmanlı fethinden itibaren süregelen isim değişimlerini konu alan bir şarkıdır. İlk kez The Four Lads adlı Kanadalı müzik grubu tarafından 1953`te seslendirilmiştir. They Might Be Giants adlı müzik grubu şarkının en iyi aranjman ("cover") versiyonunu yaratanlar arasındadır. Ayrıca Türk caz yorumcusu Sevinç Tevs de 1970'li yıllarda "İstanbul" adıyla parçanın Türkçe bir aranjmanını yapmıştı. Tiny Toon adlı çizgi dizinin İstanbul'da geçen bir bölümünde, 2003 yapımı Mona Lisa Gülüşü, Raising Hope dizisinin ilk sezonunun 3. bölümünde, The Simpsons dizisinin 16. sezonunun 13. bölümün sonunda, ve son olarak Danimarkalı Mads Brügger'in 2011 yapımı belgeseli Büyükelçi'nin ("") sonunda kullanılmıştır. Mississippi (anlam ayrımı) Mississippi, aşağıdaki anlamlara gelebilir: İrini Merkuri Irini Merkouri (Yunanca: "Ειρήνη Μερκούρη" Ilion, Atina, 26 Mayıs 1981) Yunan şarkıcı. Kum Kum; silisli kütlelerin, kayaların, doğal etkenlerle parçalanarak ufalanmasından ya da kayaların parçalanmasıyla oluşan, genellikle kuvars esaslı granüler malzemedir. Çapı 0.06 – 2 mm arasındadır. Daha küçük parçacığı olan, mil ise, 0.0625 mm ile 0.004 mm arasındadır. Kum, kuru veya doygun halde kohezyonsuzdur, ancak rutubetli halde belirgin bir kohezyonu vardır. kum kile göre büyük ebattadır, bu yüzden kile göre daha çok yüzey işgal eder. kum toprak yapısında çatı vazifesi görür. hava ve suyun dolaşımını kolaylaştırır Kum ince bölünmüş kayaç ve mineral parçacıklardan oluşmuş doğal bir taneli malzemye denir. Jeologlar tarafından kullanıldığı gibi, kum parçacıkları 0.0625mm (ya da 1 / 16 mm veya 62.5 mikrometre) 2 milimetreye kadar çap aralığında. Bu aralığın büyüklüğü bir birey parçacık bir kum tanesi denir. Amerika Birleşik Devletleri'nde, kum sık büyüklüğüne göre beş alt kategoriye ayrılır: -, ince kum çok ince kum (⅛ mm çapında 1 / 16) (⅛ mm - ¼ mm), orta kum (¼ mm - ½ mm) , kum (½ mm - 1 mm) kaba ve çok kaba kum (1 mm - 2 mm). Bu ölçülerin Krumbein phi ölçekli dayalı olduğu mm büyüklükte Φ =-log tabanı 2 boyutu. Bu ölçekte, kum Φ değeri tam sayı de alt kategoriler arasında bölünmeler ile, 4 -1 arasında değişir. Kum kompozisyon yerel kaya kaynakları ve şartlarına bağlı olarak çok değişkendir. tropikal ve subtropikal kıyı ayarlarında bulunan parlak beyaz kum ve kireçtaşı aşınmış vardır.. Arkoz bir kum veya kumtaşı önemli feldispat içeriği, ayrışma ve erozyon (genellikle yakınlardaki) granitik kaya kütlesi ile elde edilir. Bazı kum manyetit, klorit, glokonit veya alçı içerir. Kumları manyetit zengin olarak volkanik bazalt ve obsidiyen elde kumları olan, siyah renkli, koyu vardır. yüksek olivin içeren bazalt (lav) türetilen kumları gibi Klorit-glokonit taşıyan kumları, genellikle yeşil renkli vardır. Birçok kumları, özellikle de derin bir sarı renk veren kum kuvars kristallerinin içinde demir safsızlıkları var, Güney Avrupa'da yaygın olarak bulundu. bazı alanlarda Kum mevduat granatların ve bazı küçük taşlar gibi diğer dirençli mineraller içerir. Kum, rüzgar ve su ile taşınır. Nebraska, ABD Platte Nehri gibi Kum yataklı nehir, kumlu yatak var. büyük malzeme genellikle rüzgarda hareketsiz çünkü Dunes, diğer taraftan, kum ve çöl ortamlarında belirgin coğrafi özelliğidir. Yorgo Alkeos Yorgo Vasiliu (Yunan: Γιωργοσ Βασιλειου, 24 Aralık 1971, Atina) ya da bilinen adıyla Yorgo Alkeos (Yunan: Γιώργος Αλκαίος), Yunan şarkıcıdır. 2010 Eurovision Şarkı Yarışması'nda Friends ile birlikte "Opa" adlı şarkıyla Yunanistan'ı temsil etmiş ve sekizinci olmuştur. Et Et, İnsanlarda ve hayvanlarda deri ile kemik arasındaki kas ve yağdan oluşan tabakaya, kasaplıkta ise hayvanlardan sağlanan kaslardan oluşmuş besin maddesine denir. Et, protein bakımından oldukça zengin olduğundan ve damak zevkine uyduğundan Türkiye'de sıkça tüketilen bir besin kaynağıdır. Sığır eti ve Koyun eti en çok tüketilen et türü olsa da yavruları olan dana ve kuzu da oldukça rağbet görmektedir. Yine bu gruba giren Keçi, Deve ve Geyik gibi etler ise gerek ekonomik
koşullar, gerekse geleneksel alışkanlıklar nedeniyle fazla tercih edilmez. Kırmızı Et grubuna giren bu etler dışında tavuk ve balık eti tüketimi de oldukça yaygındır. Son yıllarda ülke çapında hindi, devekuşu ve off-shore yetiştirilen kültür balıkları gibi alternatif beyaz et türevleri de ciddi anlamda pazar bulmaya başlamıştır. Kan basıncı Kan basıncı, dolaşım sistemi atardamarları içindeki kanın basıncıdır. Kan basıncı ölçümü tansiyon aleti yardımıyla yapılır. Kan basıncı, kanın kalpten pompalanmasına, ara damarcıkların direncine ve atardamar çeperlerinin esnekliğine bağlıdır. Kan basıncı (ya da "tansiyon"), yerleşmiş uygulamaya göre, önce kasılma basıncı (sistolik basınç), sonra gevşeme basıncı (diastolik basınç) olarak yazılır. Kasılma basıncı, kalbin kasılması sırasında oluşan en büyük kan basıncıdır (büyük tansiyon); gevşeme basıncı, kalbin gevşeme ya da dinlenme durumunda ölçülen en düşük basınçtır (küçük tansiyon). Gevşeme basıncı (diastolik basınç) yükselirse kalbin beslenmesi azalır. Normal kan basıncı, hayvan türleri arasında, bir türün kendi içinde ve bireyden bireye göre büyük ölçüde değişir. Erişkin bir insanın dinlenme durumunda kol atardamarlarındaki ortalama basınç, 120–80 mm civadır (Hg). Zürafada, beyne kanın gönderilebilmesi için 260 mmHg kadar yüksek kasılma basınçları gerekir. İnsanlarda normal ve yüksek kan basıncı düzeylerini neyin oluşturduğu çeşitli tartışmalara konu olmuştur. 50 yaşın altındaki erişkinlerde, 130-90 mmHg, üst normal sınır sayılır. Kan basıncı normal olarak yaşla artar. Bunun nedeni genellikle atardamarların esnekliklerinin azalmasıdır. Fiziksel etkinlik ve duygusal stres, kan basıncını geçici olarak yükseltebilir. Tahıl Tahıl ya da hububat genellikle buğdaygillerden hasat edilen ürünlere ve onların tohumlarına verilen addır. Dünyanın her yerinde yaygın olarak bulunan, yiyecek olarak tüketilen bitki ürünleridir. Günlük hayatta ekmek ve ürünlerinin yapımlarında un halinde kullanılırlar. Bununla beraber kullanım alanları geniş olan ürünledir. Bu Familyanın 400 civarında cins ve 4500 civarında tür içerdiği bilinmektedir. Tahılların dünyada 614 milyon hektar üzerinde işlendiği bilinmektedir. Tahılların ülkelere ve bölgelere göre dağılımına bakıldığında ise Avrupa, Kuzey Amerika ve Yakın Doğuda buğdayın yaygın olduğu gözlenirken, Uzak doğu ülkelerinde Pirinç olduğu görülmektedir. Selena Dadı (dizi) Dadı, Gülben Ergen, Haldun Dormen, Kenan Işık ve Seray Sever'in başrollerde oynadığı televizyon dizisi. 5 Ocak 2001 Cuma günü Show TV ekranlarında, 19 Ocak 2002 Cumartesi günü Star TV ekranlarında yayınlanmıştır. 28 Ekim 2002 Cumartesi günü sona erdi. "Dadı", ABD TV dizisi "The Nanny"nin Türkiye uyarlamasıdır. Tüm bölümlerin uyarlanmasının ardından orijinal format The Nanny'de bulunmayan 5 yeni bölüm daha çekilmiştir. The Nanny'in hiçbir ülke uyarlamasında bulunmayan Dadı'nın ülkemize ait özgün bölümleri Tayfun Güneyer tarafından yazılmıştır. Bu 5 bölümde Melek ve Ömer'in evlilikten sonra yaşadıkları konu olmuştur. Melek, yıllardan beri sevgilisinin gelinlik satan dükkânında tezgâhtar olarak çalışmakta ve evlilik hayalleri kurmaktadır. Bir gün sevgilisinin kendisinden ayrılmak istediğini öğrenir ve hayatı tamamen değişir. İşyerinden ayrılan Melek, tesadüfler sonucu eşini kaybetmiş olan zengin bir adamın, Ömer Giritli'nin üç çocuğuna bakmak üzere Dadı olarak işe girer. Çocuk yetiştirme konusunda pek de deneyimi olmayan Melek, kendisine çok yabancı bir ortamda, o güne kadar görmediği kurallar ve değişik bir yaşam biçimiyle karşı karşıya kalır. Dadı, ABD yapımı sitcom dizisi The Nanny ("Türkçe anlamı: Dadı")'nin Türk uyarlamasıdır. TriStar'ın televizyon bölümü tarafından CBS televizyon kanalı için üretilmiş olan bu TV dizisi, ABD'de 3 Kasım 1993 ile 12 Mayıs 1999 tarihleri arasında yayınlanmıştı. Türkiye'de Gülben Ergen'in oynadığı "Dadı Melek" karakteri "Fran Fine", ABD'de Fran Drescher tarafından canlandırılıyordu. ABD'de 6 Sezon devam eden dizi 22-24'er dakikalık tam 146 bölümden oluşuyordu. "Dadı"nın adaptasyonu yapılırken özgün formatından fazlaca sapmalar olmamıştır. Bölüm konuları, mekânlar, kamera hareketleri, çekim tekniği, kişilerin davranışları, karakterlerin toplumdaki konumları, kişilik çatışmaları vb. neredeyse tıpatıp aynı kalmıştır. Sadece konunun geçtiği kentler ve kişilerin adları değiştirilmiş gibi durmaktadır. Zaten "Dadı"nın her bölümünün sonunda jenerik yazıları akarken hangi orijinal "The Nanny" bölümünün uyarlaması olduğu ve ilişkili bilgiler verilmiştir. İki dizi arasındaki ufak tefek farklardan biri "The Nanny"deki basmakalıp Yahudi karakterler ve onlarla ilgili espriler, "Dadı"da 'kenar mahalle' tipleri ve onların esprileriyle yer değiştirmiştir. Diğer bir fark da Türk dadı Gülben Ergen'in, meslektaşı Fran Drescher'e oranla biraz daha sempatik kalmasıdır, zira "The Nanny"deki "Fran" karakterinin genizden gelen sesiyle çok rahatsız edici(tabii ki bilerek kurgulanmış) bir konuşma tarzı vardır. Dadı, 5 Ocak 2001 - 23 Kasım 2001 tarihleri arasında Show TV ekranlarında yayınlanmıştır. 19 Ocak 2002 tarihinde Star TV ekranlarında başlamıştır. 25 Mayıs 2002 tarihinde Melek'in anneannesi Dadı dizisinde konuk oluyor. 30 Mart 2001 Cuma günü Ercüment Doğan, Dadı dizisinde konuk oluyor. 28 Ekim 2002 tarihinde 3. sezona başladıktan 5 bölüm sonra eski tadı vermeyince sessizce yayından kaldırılıyor. Tekrarlarını yayınlama hakkı 2010 tarihinde FOX kanalı tarafından satın alınmış ve hafta içi her gün 16:45'te yayınlanmaktaydı fakat yayın akışı değişince onun yerine Ece Erken programları gelmiş ve 13 Eylül 2010 tarihinde El Clon dizisi gelmiştir. (13 Eylül 2010-günümüz) Büruc Suresi Büruc Suresi "(Arapça:" سورة البروج), Kur'an'ın 85. suresidir. Mekke devrinin ortalarında paganların Müslümanlara işkence yapmaya başlamasından sonra indirildiğine inanılmaktadır. Sure burçlar (buruc) la dolu göğe yemin ederek başlar. Burca takım yıldız ve astrolojik burçlar şeklinde anlamlar verilmiştir. Büruc Suresi'nde Allah'ın kudretinden, Allah uğruna sıkıntı çekenlerin cennete gideceklerinden, Müslümanlara zulmedenleri kötü bir sonun beklediğinden bahsedilmektedir. Beled Suresi Beled Suresi "(Arapça:" سورة البلد), Kur'an'ın 90. suresidir. Mekke'de indirildiğine inanılan 20 ayetten oluşur. Sure ismini ilk 2 ayetinde geçen "el-beled" kelimesinden alır. Beled, beldeler anlamına gelir. Bu surede "el beled" kelimesi ile Mekke şehri kastedilmektedir. Beled Suresi'nde insanların zor ve çetin şartlar içinde dünyaya getirildiği, bu sebeple olgun insan olabilmek ve yüce gayelere erişebilmek için sıkıntılara göğüs germe mecburiyeti olduğu söylenir. Gücüne ve servetine güvenerek Allah'a karşı gelenlerin aldandığı, insanlara yardımlaşma, sabır ve merhamet tavsiyeleri anlatılır. Hakka Suresi Hakka Suresi; Kur'an'ın 69. suresidir. Mekke devrinin ilk yıllarında indirildiğine inanılan olan sure, 52 ayetten oluşur. Sure ismini hakikat, gerçek anlamına gelen "el-Hakka" kelimesinden alır. Surede Karia olarak ifade edilen ansızın gelen belayı yalan saydıkları sebebiyle Ad ve Semud kavimlerinin helak edilişi anlatılır. Son bölümde ise Kur'an'a şair sözü, sihirbaz sözü şeklinde yapılan itirazlara cevap verilir. Duhan Suresi Duhan Suresi (Arapça: سورة الدّخان) Kur'an'In 44. suresidir, Mekke devrinin sonlarında indirildiğine inanılmakta olup 59 ayettir. Sure ismini 10. ayetinde geçen ve duman anlamına gelen duhan kelimesinden alır. Duhan suresinde kitaba ve peygamberlere inanmanın öneminden, inanmayanların dünya hayatında uğrayacağı sıkıntılardan ve ahiret hayatında çekecekleri azaptan bahsedilmektedir. Ayrıca iman edip kötülükten sakınanların ebedi mutluluğa erecekleri ifade edilmektedir. Maxima Stadyumu Maxima Stadyumu Bosna-Hersek'in Modriča belediyesinde çok amaçlı olarak inşa edilen bir stadyum. Maxima Stadyumunda çoğunlukla futbol müsabakaları yapılmaktadır. Bosna-Hersek'in FK Modriča takımının maçlarını yaptığı stadyum 4.000 seyirci kapasitelidir. Vrapcici Stadyumu Vrapcici Stadyumu Bosna-Hersek'in Mostar şehrinde çok amaçlı olarak inşa edilen bir stadyum. Vrapcici Stadyumunda çoğunlukla Futbol müsbakaları yapılmaktadır. Bosna-Hersek'in Velež Mostar takımının maçlarını yaptığı stadyum 7.000 seyirci kapasitelidir. Plazma hücresi Plazma hücreleri, plazma B hücreleri ya da plazmositler; organizmanın sıvısal dirençliliğinde çok önemli rol oynayan, antikorları salgılayan immün sistem hücreleridir. Poligonal, oval veya yuvarlak şekilli, 10-20 mikron büyüklüğünde, koyu bazofilik sitoplazmalı hücrelerdir. Çekirdekleri küreseldir, çekirdekteki kromatin dağılımı tipiktir. Merkezden çevreye doğru yayılan kalın ökromatin bölge plazmosite özgü çekirdek görünümünü kazandırır. Çekirdeğin yanında büyük bir golgi kompleksi bulunur. Sitoplazmanın geri kalanı granüllü endoplazmik retikulum ile kaplıdır. Bu durum sitoplazmaya bazofilik özellik kazandırır. B lenfositleri kökenleridir. Lenf düğümleri ve dalakta çok bulunan hücrelerdir. Doğuştan çok fazla veya çok az sayıda olabilirler. Hiperglobulinemia, kişilerin dokularında fazla sayıda plazma hücresi ve kanlarında yoğun antikor bulunmasına; agammaglobulinemia, kişilerin antijene karşı hiç antikor üretememesi, yani plazma hücrelerinin vücutta hiç bulunmamasına denir. Sodom Sodom, 1981'de kurulan Alman metal grubudur. Kreator, Destruction ve Tankard gruplarıyla beraber "Büyük Teutonic 4(The Big Teutonic Four)"den biridir. 1984 yılında "In the Sign of Evil" adlı 5 parçalık bir EP ile ortaya çıktılar. Thrash metalin, başta Almanya olmak üzere tüm Avrupa'da yayılmaya başladığı bir dönemde çıkan bu EP, ciddi bir beğeni ile karşılandı. Bu EP'de yer alan "Outbreak Of Evil" adlı parça, grubun dinleyicileri tarafından beğeni kazandı ve ilk Sodom hiti oldu. "In the Sign of Evil"ın ardından 1986 yılında ilk Sodom albümü "Obsessed by Cruelty" yayınlandı. Bu albümle birlikte Sodom, Almanya genelinde ismini duyurdu. 1987 yılında "Persecution Mania" albümünü çıkardı. Grup amatör kimliğinden sıyr
ılarak kendi tarzını oturtmaya başladı. Tom Angelripper'ın vokalleri de bu albümde özgünlük yakaladı. "In The Sign of Evil" EP'sinde yer alan "Outbreak Of Evil" adlı parçaya bu albümde de yer verildi. Albümde ayrıca Motörhead coverı "Iron Fist" de bulunmaktaydı. 1988 yılında "Mortal Way of Life" adlı bir canlı albüm yayınladılar. İki albümden ve EP'den parçaların yanı sıra yine Motörhead coverı "Iron Fist"e yer verildi. 1989 yılına gelindiğinde Sodom, "Agent Orange"ı yayınladı. Albümden, "Agent Orange", "Ausgebombt", "Baptism of Fire", "Tired and Red" ve "Remember the Fallen" gibi hitler çıktı. 1989 yılına damgasını vuran ve grubun dünya çapında tanınmasını sağlayan bu albüm, halen gelmiş geçmiş en iyi thrash metal albümleri arasında gösterilmektedir ve Sodom'un en çok satılan albümü konumundadır. Albümde bir de "Don't Walk Away" adlı Tank coverı vardı. Grup, aynı yıl içerisinde "Ausgebombt" adlı 3 parçalık bir maxi single yayınladı. Bu single, "Agent Orange" albümünde yer alan "Ausgebombt" adlı parçanın Almanca versiyonunu, Tank coverı "Don't Walk Away"i ve yine "Agent Orange" albümünden "Incest" adlı parçanın yeni bir yorumunu içermekteydi. 1990'da, "Better off Dead" adında yeni bir albüm yayınlandı. Albüm, çıktığı dönemde "Agent Orange" kadar ilgi görmedi. Sodom, "Better off Dead"in ardından da aynı yıl içerisinde bir EP yayınladı. "The Saw Is the Law" adlı EP 3 parça içermekteydi. Bunlar, "Better off Dead" albümünde yer alan "The Saw Is The Law" adlı parçanın yeni yorumu, aynı albümden "Tarred and Fearhered" adlı parça ve "The Kids Wanna Rock" adlı cover çalışmasıydı. 1992 yılında yayınlanan "Tapping the Vein" albümünde Sodom, "Better off Dead"den daha iyi tepkiler aldı. Aradan bir yıl geçtikten sonra, 1993 yılında "Aber Bitte mit Sahne" adlı EP yayınlandı. 4 parça içeren bu EP'deki ilk parça, EP ile aynı ismi taşıyan "Aber Bitte mit Sahne" adında o dönem Almanya'da hit olmuş bir pop şarkısının trash versiyonuydu. Diğer 3 parça ise sert ve hızlı thrash çalışmalarıydı. "Get What You Deserve", 1994 yılında raflardaki yerini aldı. Parça sürelerinin kısa tutulduğu ve 44 dakikaya 16 parçanın sığdırıldığı albüm, grubun sevenleri tarafından beğeni ile karşılandı. Daha sonraları yapılan bir röportajda Tom Angelripper, "Bence en iyi albümümüz "Agent Orange" değil "Get What You Deserve" idi" diyecektir. Aynı yıl İkinci canlı albüm, "Marooned" adıyla yayınlandı. Giriş dahil 23 parça içeren bu albümün toplam süresi 77 dakikaydı. "Outbreak Of Evil", "Agent Orange", "Ausgebombt", "Tarred and Feathered", "Remember the Fallen", "Tired and Red" ve "Freaks of Nature" gibi bütün Sodom hitlerine albümde eksiksiz olarak yer verilmişti. 1995 yılına gelindiğinde "Masquerade in Blood" albümü yayınlandı. Fakat diğer albümlere göre daha sönük bir Sodom albümü oldu ve beklenen ilgiyi göremedi. İki yıl sonra, 1997'de Sodom, yayınladığı "'Til Death Do Us Unite" albümüyle tekrar piyasada ilgiyle karşılandı ve olumlu eleştiriler aldı. 1999'da "Code Red", 2001'de "M-16" albümlerinin yayınlanmasının ardından stüdyo albümlerine bir ara veren Sodom, 2003 yılı sonlarında "On Night in Bangkok" adlı üçüncü canlı albümünü, 2005 yılında ise "Lords of Depravity Pt. I" adlı DVD'lerini yayınladı. 2006 yılında ise kendi adlarını taşıyan "Sodom" albümünü yayınladılar. 26 Ağustos 2016'da Decision Day albümü çıkması bekleniyor. İzmir'in İşgali İzmir'in İşgali, I. Dünya Savaşı sonrasında Paris'te toplanan uluslararası barış konferansının kararıyla İzmir kentinin 15 Mayıs 1919'da Yunanistan Krallığı tarafından işgaliyle başlayan ve 9 Eylül 1922'de Türk Ordusunun kente girmesiyle sona eren işgaldir. İşgal, İtilaf Devletleri'nin izniyle Yunan Yüksek Komiseri Aristidis Stergiadis komutası altında yapılmıştır. I. Dünya Savaşı'nda Yunan Krallığı ile Osmanlı İmparatorluğu arasında herhangi bir askeri çatışma yaşanmaması sebebiyle işgal, İtilaf Devletleri arasında da tartışma konusu olmuştur. İşgale izin veren İtilaf Devletleri'nin ana amacı İtalyanların Anadolu'daki toprak kazançlarını dengelemektir. İtalya, Birleşik Krallık ve Fransa arasında 26 Nisan 1917'de yapılan St.-Jean-de-Maurienne antlaşması Yunan işgali ile uygulanamamış, çünkü İtalyanlara söz verilen İzmir bölgesi Yunanlar tarafından işgal edilmiştir. Yunanların eylemleri, Türk Kurtuluş Savaşı'nda İtalya-Türk Ulusal Hareketi arasında yakınlaşmaya sebep olmuştur. İzmir kenti ile birlikte Ayvalık, iki kent arasındaki sahil şeridi, Çeşme yarımadası, Selçuk ve Belkahve'ye kadar İzmir'in arka alanı da işgal edilmiştir. Nisan 1920'den sonra Yunan ordusu İzmir'den harekete geçerek, Bursa, Eskişehir, Kütahya ve Afyon'a kadar Batı Anadolu'nun büyük bir bölümünü de işgal altına almıştır. İzmir'in işgali düşüncesi 1919'un Şubat ortalarında Yunanistan başbakanı Venizelos'un önerisiyle, İngiltere başbakanı Lloyd George tarafından ortaya atıldı. ABD başkanı Wilson bu öneriye önce kesinlikle karşı çıktı, ancak 25 Mart olayında daha esnek bir tavrı benimsedi. 7 Mayıs'ta İngiltere, ABD ve Fransa, Yunan donanmasının İzmir'e gönderilmesinde hemfikir oldular. Karar 15 Mayıs'ta uygulandı. Yunan işgali, Türk barış antlaşmasının imzalanmasına kadar sürecek bir güvenlik tedbiri olarak sunulmuştur. İzmir Yunanistan'a ilhak edilmemiş, Yunan askeri kontrolü altında bir Türk vali tarafından yönetilmiştir. 10 Ağustos 1920'de imzalanan Sevr Antlaşması uyarınca İzmir ve Ayvalık beş yıl süreyle Yunan işgali altında Osmanlı egemenliğinde kalacak, bu sürenin sonunda hangi devlete katılacaklarına ilişkin plebisit (halkoylaması) yapılacağı yönünde karar alınmış, Türk ve dünya kamuoyu İzmir'in işgalini, Türk ulusuna yönelik bir hakaret ve nihai Yunan ilhakına yönelik bir adım olarak değerlendirmiştir. İzmir'in Yunanlarca işgali fikri Batı dünyasında birçok siyasetçi ve asker tarafından şiddetle eleştirildi. Barış Konferansındaki ABD delegasyonunun resmi raporuna göre, İşgalin en büyük gerekçesi hazırlanan sahte raporlarla ilgili bölgedeki Rum sayısının Türk sayısından fazla olduğudur ve bu bölgenin Yunanlara verilmesinin kararlaştırılmasıdır. ABD başkanı Wilson buna önce karşı çıksa da sonradan daha yumuşak bir tavır göstermiştir. Wilson İtalyanların Akdeniz Bölgesi'ne izinsiz asker çıkardığı haberini aldı. İtalyanların Anadolu içine sefer başlatmaları olasılığından şüphelendi ve dolayısıyla İzmir üzerinde olan Yunan hak iddialarına sıcak bakmaya başladı. Bunu İtalyanları cezalandırmak için iyi bir olanak olarak gördü ve Rumlara karşı yapılan zulüm hikâyeleri onu İzmir'in Yunan ordusu tarafından işgal edilmesine onay vermesinde etkiledi. İzmir'in işgalinden önce, 14 Mayıs'ta İzmir istihkâmları işgal edildi. İngiliz birlikleri Karaburun ve Uzunada’yı, Fransız birlikleri Urla ve Foça’yı, Yunan birlikleri de Yenikale’yi işgal ettiler. 15 Mayıs 1919 sabahı İtilaf Devletleri donanmasının koruması altında Yunan askerleri İzmir rıhtımına çıktılar. İzmir'de ise buna karşı koyabilecek sadece 200 kişilik bir askeri birlik bulunuyordu. İzmir ve çevresindeki birliklerin başında bulunan Ali Nadir Paşa, Yunan askerlerine karşı koyulmaması ve silahları İtilaf Devletleri askerlerine teslim edilmesi için emir verdi. İzmirli Rumların sevinç gösterileri arasında geçit töreni yapan Yunan askerlerine ateş eden Hasan Tahsin bir Yunan askerini öldürdü, akabinde diğer Yunan askerlerinin ateşiyle hayatını kaybetti. Hasan Tahsin'in ateş ettiği kurşun, Türk Kurtuluş Savaşı'nı başlatan ilk kurşun olarak bilinir. Yunan askerleri bu olaya karşılık çevreye yaylım ateşi başlattılar. Askeri kışlada bulunan silahsız Türk askerlerini hedef alan yaylım ateşi, Türk askerlerinin teslim olmasına rağmen devam etti. Türk subayları ve askerleri dipçiklenerek ve süngülenerek öldürüldü. "Zito Venizelos" (Yaşasın Venizelos) diye bağırmayan Türk subayları süngüleniyordu. Ali Nadir Paşa ise Yunan askerleri tarafından tekmeleniyordu. Türk sivillere karşı öldürme, yağma ve tecavüz olayları başladı. İşgalin ilk günü İzmir'de 400 Türk öldürüldü. 15-16 Mayıs arası çevredeki köylerde ve kazalarda yaşanan olaylar ile 5.000 kadar Türk öldürüldü. 19 Mayıs 1919 tarihli New York Times gazetesi, işgalin ilk günü 800 Türk'ün ve 100 Yunanın öldüğünü yazdı. 15 Mayıs günü sonunda toplam 20.000 Yunan askeri İzmir ve etrafındaki bölgeye çıkarılmıştı. 16 Mayıs sabahı İzmir'in işgalini duyan 800 kadar yerli Rum, Türk köylerine saldırmaya başladı. Savunmasız insanlar öldürüldü ve malları yağmalanmaya başlandı. Urla'daki Türk mahalleleri Rumlar tarafından kuşatılmaya başlandı. Bunun üzerine 56. Tümene bağlı 173. Alay Komutanı Yarbay Kâzım Bey yanında bulunan 18 er ve birkaç jandarma ile kasabayı savunmaya başladı. İlk Rum saldırısı püskürtüldü. Aynı gün bu olayı öğrenen kasabadaki Türk halkı, Urla'daki askeri silâh deposunda bulunan 120 silâhı ve cephaneyi alarak, 120 kişilik bir milis kuvveti meydana getirmiş, böylece Batı Anadolu’da ilk Kuva-yi Milliye birliği doğmuştur. Bunu çevrede hızla başka milis kuvvetlerinin kuruluşu izlemiştir. Acid Reign Acid Reign, İngiliz Thrash Metal topluluğudur. 1988 yılında Under One Flag etiketli "Moshkinstein" adlı EP ile piyasaya çıktı. Ardından 1989'da "The Fear " ve 1990'da "Obnoxious" adlı albümleri yayınlandı. Tüm albümleri Under One Flag tarafından yayınlanan topluluğun, 1991 yılında aynı firmadan bir de Best Of'u yayınlandı. Grubun kadrosunda çeşitli dönemlerde Cathedral grubunda çalan üç ayrı eleman yer almıştır. Anvil Bitch Anvil Bitch, ABD'li bir Thrash Metal müzik topluluğudur. 1986 yılında New Renaissance Records tarafından yayınlanan 12 parçalık "Rise to Offend" adlı albümleri dışında başka bir kayıtları yoktur. Grup 1987 yılında dağılmıştır. Assassin Assassin, 2001 yılında tekrar toplanan eski bir Alman Thrash Metal topluluğudur. 1987 tarihli albümü "The Upcoming Terror" ile ismini duyurmuştur. Hemen ardından 1988'de yayınlanan "Interstellar Experience", grubu kült statüsüne taşımıştır. Albümün ardından dağılan topluluk 2001 yılında tekrar toplanmıştır. Coroner Coroner, İsviçreli bir thrash metal topluluğudur
. 1987 tarihli ve Noise Records etiketli "R.I.P.", ilk albümleridir. Ardından 1988 yılında "Punishment For Decadance", 1989'da "No More Color", 1991'de "Mental Vortex", 1993 yılında "Grin" ve son olarak 1995'te kendi adlarını taşıyan albümlerini yayınlamışlardır. Tüm bu albümler Noise Records etiketiyle piyasaya sürülmüş ve grup tarihi boyunca hiç eleman değiştirmemiştir. İzmir'in Kurtuluşu İzmir'in Kurtuluşu, 26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz harekâtı sonucu Türk ordusunun Yunan işgali altındaki İzmir'e 9 Eylül 1922'de girmesini belirten tarih terimidir. Mudanya Ateşkes Antlaşması ve sonrasında Lozan Barış Antlaşması'na uzanan süreci başlatması dolayısıyla Millî Mücadele'nin sona ererek Türk milletinin kurtuluşu ve bağımsızlığını elde edişinin simgesi olmuş çok önemli bir tarihi olaydır. İzmir'in, 15 Mayıs 1919 yılında Yunan güçleri tarafından işgal edilmesi, Anadolu'da Millî Mücadele'nin başlamasında önemli bir aşama olarak kabul edilir. O tarihe kadar Anadolu’da işgallere karşı dağınık olan düşünce ve örgütlenme biçimleri mevcuttu. İzmir’in işgali Anadolu insanın direniş ve karşı koyuş düşüncesini körüklemiş, İstanbul'da başlayan işgali protesto mitingleri Damat Ferit hükümetinin düşmesine sebep olmuş; örgütlenme ve protesto mitingleri Anadolu'nun en ücra köşelerine kadar yayılmıştı. Artık İzmir Anadolu harekâtı için temel sembollerden biri haline getirilmişti ve İzmir'in işgaline karşı protesto mitingleri, her yıl işgalin yıl dönümlerinde, Anadolu'nun çeşitli kent ve kasaba merkezlerinde tekrarlanmakta; konu sürekli gündemde tutulmaktaydı. Birinci İnönü, İkinci İnönü, Aslıhanlar-Dumlupınar ve Sakarya Meydan Muharebelerinde Millî Mücadele'nin kazanılmasında önemli adımlar atılmıştı. Türk ordusu tarafından 26 Ağustos 1922'de başlatılan Büyük Taarruz, Kurtuluş Savaşı'nın son safhası idi. Kesin sonuç beş gün içinde elde edildi; 30 Ağustos'ta Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ordulara bir bildiri yayımlayarak ""Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!"” tarihi emrini verdi ve 2 Eylül'de Uşak'a girildi. Dumlupınar Meydan Muharebesi'nde kendisinin de haberdar olmadan Yunanistan Küçük Asya Ordusu'nun başkomutanlığına getirilmiş General Nikolaos Trikupis tutsak edildi. Türk birlikleri, İzmir'e doğru hızla ilerledi. Yunan birlikleri ve Rum siviller Anadolu'dan çekildiler. 9 Eylül 1922 sabahı Ahmet Zeki Bey komutasındaki 2. Süvari Fırkası, ardından Mürsel Paşa komutasındaki 1. Süvari Fırkası birlikleri İzmir şehrine girdi. Ardından 5. Süvari Kolordusu Komutanı Mirliva Fahrettin Paşa, komutasındaki birliklerle saat 10.00'da İzmir'e girdi. İkinci Tümen'in öncülüğünü yapmakla görevlendirilen Dördüncü Alay Komutan Yardımcısı Yüzbaşı Şerafeddin Bey'in komutasında yaya olarak en önde giden sekiz er, Bornova'dan Halkapınar'a ilerleyişi sırasında Punta'daki Tuzakoğlu fabrikasına yaklaştıkları sırada fabrika pencerelerinden ani bir ateşe uğramıştır. Bu olayda 4 asker hayatını kaybetti ve hemen orada defnedildiler. İzmir'in kurtuluşu sırasında can veren askerlerin isimleri şöyledir: Akşehirli Bekiroğlu Mehmet, Antalyalı Ömer oğlu Hakkı (Sarıarslan), Nevşehirli Ahmet oğlu Seyit Mehmet ve Nevşehirli Ahmet oğlu Ahmet. Konak'a ulaşmayı başaran Şerafettin Bey, Hükümet Konağı önünde göğsüne isabet eden mermilerle yaralanmıştı ancak Konağa girip balkona Türk bayrağını dikebildi. Hükümet Konağı'na bayrağın dikilmesinin hemen ardından Yüzbaşı Zeki komutasındaki süvari birliği Hükümet Konağı'nın hemen sağında yere alan ve günümüze ulaşmayan Sarıkışla'ya, Üsteğmen Arif ve takım komutanı Celal Bey ile Yedeksubay Besim Efendi'nin de Kadifekale'ye bayrağı çekmesi ile İzmir'in işgalden kurtuluşu ilan edilmiş oldu. Birinci Süvari Tümeni Komutanı Mürsel Paşa bir Fransız harp gemisi telsizi vasıtasıyla, İzmir’e girildiğini Ankara’ya bildirdi. Belkahve'den tarihi günü izleyen başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanında Fevzi ve İsmet paşalar olduğu halde, 10 Eylül sabahı İzmir'e girdi ve Fahrettin Paşa ile buluşarak doğruca Hükümet Konağı'na gitti. Konağın balkonundan, başarıyı millete mal eden kısa bir konuşma yaptı. Mustafa Kemal Paşa'nın ordulara 1 Eylül'de verdiği tarihi emirle başlayan ve, 18 Eylül 1922 tarihine kadar yapılan Takip Harekâtı ile bütün Batı Anadolu'daki Yunan askerleri Türk sınırları dışına çıkarılmıştır. Takip harekatının başarı ile sonuçlanması sayesinde İzmit bölgesinden İstanbul Boğazı'na, Balıkesir bölgesinden Çanakkale Boğazı'na kadar Türk ordusu için hayati önem taşıyan diğer stratejik hedefler de İtilaf Devletlerinin işgalinden, olaysız olarak ve barış yoluyla kurtarılmıştır. Türk ordusunun kazandığı bu zafer, Mudanya Ateşkes Antlaşması'na giden süreci başlatmış; Türkiye, Mudanya Ateşkes Antlaşması’ndan sonra 24 Temmuz 1923'te Lozan Barış Antlaşması'nı imzalayarak bağımsızlığını kazanmıştır. 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir'in kurtuluşu sırasında şehit düşen dört askerin anısına, defnedildikleri Halkapınar Şehitliği'nde "Dokuz Eylül Anıtı" yaptırılmıştır. Şehitlikte Şair Necmettin Halil Onan'ın ünlü ""Bir Yolcuya"" adlı şiiri bir mermer üzerine yazılıdır. İzmir'in kurtuluşu haberleri 10 ve 11 Eylül tarihlerinde Anadolu basınında yer almıştır. Hakimiyet-i Milliye gazetesinin ilk sayfasında İzmir'in kurtuluşu haberi “"Süvarilerimiz Cumartesi günü öğleden evvel 10.30’da İzmir’e girmişlerdir. İzmirliler bu suretle Yunan kâbusundan kurtulmuşlardır"” başlığı ile verilmektedir. 13 Eylül tarihinden itibaren ise gazeteler Türk ordusunun İzmir'e girişi ilgili bilgilere yer vermişler; ilerleyen günlerde ise ordunun İzmir'e girişi sırasında yaşanan olaylar anlatılmıştır. Mustafa Kemal'in İzmir'e gelişiyle ilgili haberler ise genellikle 13-14 Eylül tarihlerinden itibaren verilmeye başlanmıştır. İzmir Yangını ile ilgili bilgiler basında 14 Eylül tarihinden itibaren yer almıştır. 10 Eylül 1922'de New York Times gazetesinde yayımlanan haberde, Fransız deniz kuvvetleri bakanlığının aldığı haberlere göre, İzmir'e giren Türk birliklerinin düzgün davranış sergiledikleri belirtilmiştir. İzmir'in kurtuluşu ardından Mustafa Kemal Paşa, yabancı basını kabul ederek görüşlerini açıklamıştır. Bunun ardından 1 Ekim 1922 New York Times gazetesinde o zamana kadar olan kendisiyle ilgili en geniş haber-yorum yayınlanmıştır. Gazetede tam sayfa çıkan bu haberde, 41 yaşındaki Mustafa Kemal Paşa portresi ve "Küllerinden Doğan Türkiye" karikatürü de bulunmaktadır. İzmir'in kurtuluşuyla ilgili ilk miting ve kutlama Ankara’da 10 Eylül tarihinde devlet erkânı adına Heyet-i Vekiliye reisi Rauf Bey'in katılımı yapılmıştı. 9 Eylül günü, bu tarihten itibaren "İzmir'in Kurtuluş Bayramı" olarak kutlanmıştır. Günümüzde İzmir'in düşman işgalinden kurtuluş günü olarak kutlanır. Çan Kay Şek Çan Kay Şek (; İngilizce: "Chiang Kai-shek"; 31 Ekim 1887 – 5 Nisan 1975), Çin doğumlu Tayvanlı asker ve siyasetçi. Asıl adı Çan Çongçeng (蔣中正 / 蒋中正 "Jiǎng Zhōngzhèng"); soy kütüğünde Çan Çutay (蔣周泰 "Jiǎng Zhōutài"), çocukluk adı: Çan Ruiyuen (蔣瑞元 "Jiǎng Ruìyuán"), okul adı: Çam Çıçin (蔣志清 "Jiǎng Zhìqīng"), Japonya'da kaldığı dönemde kullandığı Japonca soyadı ise Nakamura'dır (中村). Modern Çin'in kurucusu kabul edilen Sun Yat-sen'in 1925 yılındaki ölümünden sonra Kuomintang'ın (Çin Milliyetçi Partisi: ÇMP) başına geçen askerî ve siyasi liderdir. Ülkedeki kukla iktidar ve iktidarı kontrol eden savaş beylerine karşı Komintang'ın başlattığı ihtilalde Kuzey Seferi'nin komutanlığını yapan Çan Kay Şek, 1928'de başarıyla sonuçlanan seferin sonunda başkenti Nanking'e taşıyıp kendi başkanlığında bir milliyetçi hükûmet kurmuştur. 1928-1948 arasında Çin Cumhuriyeti Milliyetçi Hükûmeti'nin önderi idi. Kuzey Seferi sırasında iş birliği yaptığı Çin komünistlerinin, Mao Zedong yönetiminde başlattıkları Güz Hasadı İsyanı'nı kanlı biçimde bastırdı. Bu olaydan sonra Çin İç Savaşı Çan Kay Şek rejimiyle komünistler arasındaki bir savaşa dönüştü ve II. Dünya Savaşı sırasında Japonya Çin'i ele geçirme girişimine başladığında bile komünistlerle milliyetçiler arasındaki mücadele devam etti. Çan Kay Şek'in savaş sırasında Mançuryalı bir savaş beyi tarafından Sian'a kaçırılıp komünistler aracılığıyla kurtarılmasından sonra Çin Komünist Partisi ile Kuomintang Japonya'ya karşı ittifak kurmuş ve Çan Kay Şek, birleşik cephe ordularının başkomutanı olmuştur. Japonya'nın 1945'te teslim olmasından sonra yeniden başlayan iç savaşta başarısız olan Çan Kay Şek, Tayvan'a kaçtı ve burada "Milliyetçi Çin Cumhuriyeti" adı altında yönetimini sürdürmeye çalıştı. Yaşamının sonuna kadar Çin'in meşru hükûmetinin kendi hükûmeti olduğunu savundu. Çan, Çin'de Xikou adlı bir kasabada doğdu, ama gerçek memleketi olan Heqiao adlı kasaba Çin için önemli bir yerdir. 1905'de Ningbo (寧波)'daki Çiançin okulu (箭金學堂; Jiànjīn Xuétáng) ve 1906'da Şiançeng (県城)'deki Lonçin okulu (龍津學堂; lóngjīn xuétáng)'da okuduktan sonra Tokyo'ya giderek Seika Gakkō (精華学校)'ya girmeye çalıştıysa kışın Çin'e geri dönmüştür. 1907'de Baoding'deki Kara Kuvvetleri Subay Okulu (保定陸軍軍官學校; Bǎodìng lùjūn jūnguān xuéjiào)'na girerek Japonya'da okuyacak öğrenci seçilmiş ve 1908'de Japonya Harp Okulunun hazırlık okulu olan Tokyo Shinbu Kakkō (東京振武学校)'ya kaydedilmiştir. Aynı yıl Chen Qimei (陳其美) bastasıyla Tongmenghui (中國同盟會)'ne üye olmuştur. 1910'da karargâhı Takada (高田)'da bulunan Japon İmparatorluğu Kara Kuvvetleri 13. Tümen 19. Topçu Alayı (陸軍第十三師團野砲兵第十九聯隊)'na subay adayı olarak atanmıştır. 20 Ocak 1924 Sun Yat-sen'in 1925 yılında ölmesi ile ÇMP'de bir liderlik boşluğu oluştu. Bu boşluğu doldurmak için ÇMP'nin sağ kanadını temsil eden Çan ve Sun Yat-sen sağ kolu olan ve ÇMP'nin sol kanadını temsil eden Wang Jingwei mücadele etti. Çan, sivil hiyerarşi içerisinde Wang'a göre aşağıda olması ve Wang'ın Sun'u Milli Hükümet'in başkanı olarak seçtirme başarısına rağmen, akıllı politik manevralarında başarılı olmuştur. Çan, 1925 yılında Milliyetçi Devrimci Ordu güçlerinin başına geçerek, 1 Temmuz 1926 - 29 Aralık 1928 tarihleri arası süren Kuzey Seferi'ni yönetti. Bu sefer sayesinde Çin'in kuzeyindeki mahalli diktatörler temizlenerek bütün Çin ÇMP altın
da birleşti. Çan Kay Şek liderliğindeki milliyetçiler, 12 Nisan 1927 tarihinde komünistleri öldürterek Çin İç Savaşı'nı başlattı. Mao Zedong önderliğindeki Komünistler ve Çan Kay Şek liderliğindeki milliyetçiler Japonya'nın Çin'i işgaline kadar geçen yaklaşık 10 yıllık sürede savaştılar. İşgalden sonra komünistler ve milliyetçi kanat anlaştılar. İki grup da Japonlara karşı direniş kararı aldı ve başkomutan Çan Kay Şek oldu. Japonların geri çekilmesinden sonra iki grupta iktidar için görüşmelere başladılar. Fakat, sonuç alınamayınca İç Savaş 1946'da tekrar başladı. 3 yıl süren (1946-1949) sonunda Çan Kay Şek ve yandaşları savaşı kaybederek Tayvan'a kaçtılar. Çan Kay Şek sağlam kalan kendisine bağlı birkaç bin adamıyla 1949'da Tayvan'ı işgal etti ve burada kendi yönetimini ilan etti. Çan hükümetini 1 Mart 1950 yılında Tayvan, Taipei'ye taşıdı. Burada Çin Cumhuriyeti Başkanlığı görevine devam etti. Başkanlığını ilki 20 Mayıs 1954 olmak üzere 1960, 1966 ve 1972 yıllarında yapılan seçimlerde seçimi kazanarak sürdürdü. Soğuk Savaşın da devam etmesi nedeniyle "Çin Cumhuriyeti Başkanlığı" görevi Batı ülkelerince de tanındı ve uluslararası organizasyonlara bu başkanlık sıfatıyla katılması kabul edildi. Fakat, Birleşmiş Milletler Çin'in resmi hükümeti olarak Mao Cumhurbaşkanlığındaki Çin Halk Cumhuriyeti'ni tanıdı. Ulusal Nişanları Sümela Manastırı Sümela Manastırı, Trabzon ili, Maçka ilçesi, Altındere vadisi sınırları içerisinde yer alan (Antik Yunanca adı: Panagia) deresinin batı yamaçlarında Kara (Antik Yunanca adı: Mela) tepesi üzerinde deniz seviyesinden 1.150 m yükseklikteki eski Rum Ortodoks manastır ve kilise kompleksi olup, tam adı "Panagia Sumela" (Παναγία Σουμελά) veya "Theotokos Sumela"dır. Kilisenin MS 365-395 tarihleri arasında inşa edildiği sanılmaktadır. Anadolu'da sıkça rastlanılan Kapadokya kiliseleri tarzında yapılmıştır; hatta Trabzon'da Maşatlık mevkiinde benzeri bir mağara kilisesi daha vardır. Kilisenin ilk kuruluşu ile manastır haline dönüşümü arasındaki bin yıllık dönem hakkında fazla bir şey bilinmemektedir. Karadeniz Rumları arasında anlatılan bir efsaneye göre Atina'lı Barnabas ile Sophronios adlı iki keşiş aynı rüyayı görmüşler; rüyalarında, İsa’nın öğrencilerinden Aziz Luka’ın yaptığı üç Panagia ikonundan, Meryem'in bebek İsa’yı kollarında tuttuğu ikonun bulunduğu yer olarak Sümela'nın yerini görmüşler. Bunun üzerine birbirlerinden habersiz olarak deniz yoluyla Trabzon'a gelmiş, orada karşılaşıp gördükleri rüyaları birbirlerine anlatmış ve ilk kilisenin temelini atmışlardır. Bununla birlikte manastırdaki fresklerde sıkça yer alıp, özel bir önem verilen Trabzon İmparatoru III. Aleksios'un (1349-1390) manastırın gerçek kurucusu olduğu sanılmaktadır. 14. yüzyılda Türkmen akınlarına maruz kalan kentin savunmasında ileri karakol görevi üstlenen manastırın statüsünde Osmanlı fethinden sonra bir değişiklik olmamıştır. Yavuz Sultan Selim'in Trabzon’daki şehzadeliği sırasında buraya iki büyük şamdan hediye ettiği bilinmektedir. Fatih Sultan Mehmed, II. Murat, I. Selim, II. Selim, III. Murad, İbrahim, IV. Mehmed, II. Süleyman ve III. Ahmed'in de manastırla ilgili birer fermanları bulunmaktadır. Osmanlı döneminde manastıra sağlanan imtiyazlar, Trabzon ve Gümüşhane bölgesinin İslamlaşması sırasında özellikle Maçka ve kuzey Gümüşhane'de Hıristiyan ve gizli Hristiyan köyleri ile çevrili bir alan oluşturmuştur. 18 Nisan 1916’dan 24 Şubat 1918’e kadar süren Rus işgali sırasında Maçka civarındaki diğer manastırlar gibi bağımsız bir Pontus devleti kurmak isteyen Rum milislerin karargahı olmuş, nüfus mübadelesi ile bölgedeki Hristiyanların Yunanistan'a gönderilmesinin ardından önemini yitirerek T.C. Kültür Bakanlığı tarafından yakın zamanda onarılana dek kaderine terk edilmiştir. Yunanistan'a mübadele ile göçen Karadenizli Rumlar Veria kentinde Sümela adını verdikleri yeni bir kilise inşa etmişlerdir. Her yıl Ağustos ayında tıpkı geçmişte Trabzon Sümela'da yaptıkları gibi yeni manastırın çevresinde geniş katılımlı şenlikler düzenlemektedirler. 2010 yılında Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti'nin izni ile Hristiyanlarca "Meryem Ana'nın göğe yükseliş günü" olarak kabul edilen ve kutsal sayılan 15 Ağustos günü 88 yıl aradan sonra ilk ayin düzenlenmiş, ayini Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeos yönetmiştir. Kilisenin içi fresklerle kaplıdır: Sosyalist Enternasyonal Sosyalist Enternasyonal, sosyal demokrat, demokrat sosyalist ve işçi sınıfı partilerinin ortak olduğu bir ülkelerarası organizasyondur. Organizasyona Türkiye'den CHP üyedir. HDP ise gözlemcilikten 2012 itibarıyla danışma statüsüne yükselmiştir. Başkanlığını Yunanistan eski başbakanı ve eski PASOK lideri Yorgo Papandreu, başkan yardımcılığını ise Türkiye'den Umut Oran yapmaktadır. Sosyalist eğilimdeki çeşitli işçi sınıfı partileri II. Dünya Savaşı'ndan hemen sonra uluslararası bir federasyon içinde yeniden örgütlenme girişimlerini başlattılar. 1946'da İngiltere'de toplanan uluslararası konferansta bir haberleşme ve irtibat bürosu kuruldu. Bu büro ertesi yıl daha temsili nitelikte bir danışma organına dönüştürülerek Uluslararası Sosyalist Konferans Komitesi (COMISCO) adını aldı. Bu komite 1951'de Enternasyonal'i yeniden kurmaya karar verdi. Sosyalist Enternasyonal'in kuruluşu Temmuz 1951'de Frankfurt am Main'da düzenlenen kongrede gerçekleşti. Merkezi Londra'da bulunan örgütün tüzüğüne göre, örgüt içindeki her partinin, üye sayısı ne olursa olsun bir oyu vardır ve kararlar oybirliğiyle alınır. En yüksek organ olan kongre her yıl toplanarak örgütün ilkelerini ve üyelik koşullarını belirler. Bütün üye partilerin temsilcilerinden oluşan daha alt düzeydeki konsey ise gene her yıl toplanır ve örgütün güncel siyasi konulardaki tutumunu saptar, başkan ile sekreteri seçer, ayrıca üyelik ödentilerini belirler. On iki ülkenin temsilcilerinden oluşan ve gerektiğinde toplanan büro ise sekreterliğin çalışmalarını denetler. Örgüte günümüzde faal durumda olan 120'yi aşkın parti üyedir. Maffei 1 Kümesi Maffei 1 Kümesi (ayrıca "IC 342 Kümesi" olarak da bilinir), Yerel Küme'ye en yakın gökada grubudur. Muhtemelen bir zamanlar Yerel Küme'nin bir parçasıydı fakat Andromeda gökadası ile olan şiddetli karşılaşması sonucunda dışarı atılmıştır. Baskın üyesi sarmal gökada IC 342'dir, fakat dev eliptik gökada Maffei 1'in ardından adlandırılmıştır. Maffei 1, Maffei 2 ile beraber kızılötesi tabakalarla 1968'de İtalyan gökbilimci Paolo Maffei (1926-) keşfedilmişlerdir. Her iki gökada da galaktik ekvatorda Koltuk takımyıldızında sakınma bölgesinde yer alırlar ve toz ve gazdan oluşmuş görünen dalga boylarında zor tanınırlar. Maffei 2 orta boyutlu, yaklaşık 16 milyon ışık yılı uzaklıkta ortalama parlaklıkta çubuklu sarmal gökadadır. Maffei 1'e olan uzaklığı ise yaklaşık 10 milyon ışık yılıdır. Kümedeki bilinen diğer gökadalar Dwingeloo 1 ve onun uydu gökadası Dwingeloo 2 ve Maffei 1'in muhtemel iki uydusununda (MB1 ve MB2) içinde olduğu birkaç küçük sistemdir. Küme M94 Grubu'nda Başak Süperkümesi'nde yer alır. Güneş, gökadanın çevresini 225 milyon yılda dolanmaktadır. Yaklaşık 112 milyon yılda gelecekte, gökadanın diğer tarafında olacağız. Şu anda sakınma bölgesinde olan gökadaların birçoğunu görebileceğiz. Andromeda, Üçgen ve daha fazla gökada görüş alanımıza girecek. Fakat onların yerinde daha fazla gökada keşfedilmeyi beklemektedir. Maffei Kümesi o tarihte daha iyi gözlemlenebilecektir, en iyi gözlemlenebilecek gökadalar Maffei 1, Maffei 2, Dwingeloo 1 ve Dwingeloo 2'dir. Şayenler Şayenler ya da Çeyenler (Şayence "Tsétsêhéstâhese" ; İngilizce "Cheyenne"), Büyük Düzlükler'de (Great Plains) yaşamış Algonkin halklarından bir Kızılderili ulusudur. Ova Kızılderilileri kültür grubuna dahildirler. Cheyenne ulusu Sotaeo'o ve Tsitsistas adlarındaki iki kabilenin birleşmesinden oluşmuştur. Tsitsistas ""Yürekli İnsanlar Gibi"" anlamına gelirken; Sotaeo'o kelimesinin kesin bir tercümesi yoktur. Cheyenne ismi ise Siyu dili'nden gelir ve "Küçük Cree" anlamındadır. Amerikan hükümetinin Amerika'nın yerlilerine arazi tahsis etme uygulamasından önce, Şayenler Arapaho veLakota kabileleriyle müttefikti. Cheyenne ulusu, Güney Kolorado'dan Güney Dakota'daki Black Hills'e kadar Büyük Düzlükler boyunca yayılmış on topluluktan oluşmaktaydı. Bu topluluklar 1800'lerin ortalarında, toplulukların bazılarının Black Hills civarında, diğerlerinin ise orta Kolorado'nun Platte Rivers civarında kalmayı seçmeleri sonucu birbirlerinden ayrıldılar. Günümüzde Kuzey Cheyenneler, güneydoğu Montana'daki "Kuzey Şayenler Kızılderili Rezervasyonu"'nda; Güney Cheyenneler ise, Güney Arapaholar'la birlikte orta Oklahoma'da yaşamaktadır. Toplam nüfusları 20.000 civarındadır. Montana ve Oklahoma Cheyenneleri Şayen dilini kullanır. İki ayrı bölgede yaşayan Cheyennelerin kullandıkları dil, birbirinden farklı birkaç sözcük dışında tamamıyla birbirinin aynıdır. Cheyenne Dili Algonquian dil grubunun bir parçasıdır ve Büyük Düzlük'te konuşulan Algonquian dilleri içinde tonal özellikler geliştiren nadir dillerdendir. Cheyenne Dilinin en yakın akrabaları Arapaho ve Ojibwa (Chippewa) dilleridir. Odavalar Odavalar (Odawalar) ya da Otavalar (Ottawalar) (kendilerince: "Nishnaabe" ya da "Daawaa"; ), Kanada ile Amerika Birleşik Devletlerinde yaşayan ve Algonkin dilleri grubundan Odava dilini konuşan Kızılderili Ojibva halkıdır. Odavaların geleneksel toprakları Huron Gölünün kuzey, güney ve doğu kıyıları olsa da günümüzde bu toprakların çok az kısmında bulunmaktadırlar. Bugün daha çok Kanada'nın Ontario eyaletinin güneyi ile ABD'nin Michigan eyaletinin kuzeyinde yaşayan Odavalar ata topraklarında kalırken, ABD'nin Kansas ile Oklahoma eyaletlerinde yaşayanalar ise Beyazlarca topraklarından sürülen göçmen Odavalardır. Avrupalılarla ilk teması 1615 yılında olan Odavaların adları daha sonraları Kanada'nın başkenti Ottawa şehrine verilmiştir. Potavatomiler Potavatomiler (Potavatomice "Bodéwadmi / Bodéwademi" [tekil] "Bodéwadmik" [çoğul] «ateşin bekçileri/keepers of the fire» ya da "Neshnabé / Eneshenabé"
[tekil] "Nishnaabeg / Anishinaabeg" [çoğul] «aslî halk/original people» ; İngilizce "Potawatomi, Pottawatomi, Pottawatomie, Pottawattamie"), Amerika Birleşik Devletleri'ne bağlı Michigan, Wisconsin ve Oklahoma eyaletleri ile Kanada'nın Ontario eyaletinde yaşayan Anişinabelerden Kuzeydoğu Kızılderilileri kültür grubundan bir Kızılderili halkı. Diğer ABD Kızılderilileri ve Kanada Kızılderilileri gibi Potavatomiler de yasal olarak Kızılderili rezervasyonu (ABD) ya da Kızılderili rezervi (Kanada) adı verilen kamp benzeri toplama yerleşimlerde yaşamak zorundadırlar. Mississippi Nehri kıyılarının ilk yerleşenlerinden olan halkın adı ilk kez 17. yüzyılda Fransız kaynaklarında geçti. 1998 yılında yaklaşık 28.000 kişi oldukları kaydedildi. ABD'deki federal olarak tanınan ve "band" denen kabile birlikleri: Chauvignerie (1736) ile Morgan (1877) tarafından yapılan kayıtlara göre Potavatomi klanları ("doodem"): Uteler Uteler Özellikle şu an Utah ve Colorado'da yaşayan ABD'li kızılderililerle akraba olan bir kabiledir. Üç Ute rezervasyonu bulunmaktadır: Utah'ın kuzeydoğusunda Uintah-Ouray (3500 nüfus), Colorado'da Güneyli Uteler (1500 nüfus), Utah, Colorado ve New Mexio'ya yayılmış olarak Dağlı Uteler (2000 nüfus). Utah eyaletinin ismi Ute kabilesinin isminden türetilmiştir. Ute kabilesinin dili, Uto Aztek dil ailesinin Numik bölümüne ait olp Güney Numik'in bir lehçesidir. Günümüzde Uteler sadece İngilizce konuşmaktadırlar. Meksikalı yerleşimcilerin gelişinden önce, doğu Utah, batı Colorado, New Mexico'nun bir bölümü ve Wyoming olarak mühim parçalara ayrılıp işagl edildi. Uteler tarih boyunca asla birleşmiş büyük bir grup değillerdi, bunun yerine diğer komşu gruplarla birliklerini sürdüren pek çok göçebe kabileden oluşuyordu. Bilinen en büyük 17 grup Capote, Cumumba, Kapote, Moache, Moanumts, Pah Vant, Parianuche, San Pitch, Sheberetch, Taviwach, Timanogots, Tumpanawach, Uinta, Uncompahgre, White River, Weeminuche ve Yamperika'dır. Google Arama Google Arama, Google Inc. tarafından hizmete sokulan ve en popüler arama motorudur. Google Arama Motoru günde 20 bin terabyte'lık veri işlemektedir. Larry Page ve Sergey Brin başlangıçta tez çalışması olarak "BackRub" adlı bir arama motoru üzerinde çalışmaya başladılar. Amaçları dev bir bilgi yığını olan interneti kategorilemek ve arananları daha kolay bulunabilir bir hale getirmekti. Bunun için yeni bir teknoloji geliştirirler. Bu teknoloji, interneti klasik motorlara göre daha farklı bir şekilde inceliyordu. Bu yüzden kısa sürede adları popüler olmaya başladı. Google başlangıçta "google.stanford.edu" adresinde faaliyete geçti ve depolama için kullanacakları terabytelık diskleri Larry’nin yurt odasına koyuyorlardı. Bu arada da projelerini ticari hayata geçirmek için girişimci aramaya başladılar. Yahoo’nun kurucusu David Filo ile bir görüşme ayarlanır. David, onlara projelerini geliştirmelerini ve belirli bir noktaya geldikten sonra müşteri aramalarını tavsiye eder. Büyük şirketlerin ilgilerini çekemeyeceklerini anlayan ikili kendi başlarına devam etme kararını alırlar. Ama bu seferde veri merkezi kurarken kullandıkları kredi kartları başlarına dert olmaya başlar. Bu sırada Sun Microsystems'in kurucularından Andy Bechtolsheim kendileriyle görüşmek ister. Fikri beğenir ve çok acelesi olduğundan Google adlı şirkete 100.000 dolarlık bir çek yazar. Ama böyle bir şirket var olmadığından parayı bir süre tahsil edemezler. Daha sonra yakınlarından topladıkları 1 milyon dolar sermaye ile 7 Eylül 1998 de bir arkadaşlarının garajında Google'ı kurarlar. Aynı yıl PC Magazine adlı derginin Google’ı en iyi 100 site arasında göstermesi ve yılın en iyi arama motoru seçmesi arama motorunun popülaritesini arttırmıştır. Guillaume Apollinaire Guillaume Apollinaire (d. 26 Ağustos 1880 - ö. 9 Kasım 1918), İtalyan asıllı Fransız şair, yazar ve sanat eleştirmeni. Gerçek adı Wilhelm Albert Włodzimierz Apolinary Kostrowicki olan Apollinaire Polonyalı bir anne ile İtalyan bir babanın oğludur. 1880 yılında Roma'da doğdu. Monako'daki Collège Saint-Charles'da Fransızca öğrenim gördü. 1902'de Paris'e yerleşti, Cannes ve Nice'de çeşitli okullara eğitimine devam etti. Edebiyat ve resim çevrelerinde sık sık görünmeye başladı. 1903'te "Le Festin d'Esope" adlı dergiyi kurdu.Fransa'da Pablo Picasso, André Derain, Marie Laurencin ile tanıştı. Daha sonra Almanya Rhineland'e giderek, bir süre öğretmenlik yaptı. Bu yıllarda şiirleri Fransız modern şiirleri arasındaydı. 1911 yılında Pablo Picasso ve Georges Braque ile birlikte Kubist Oda 41'in düzenlenmesine yardım etti. Böylelikle resim eleştirmenliğine ağırlık verdi. İlerleyen yıllarda edebiyata özellikle şiirlere bir resim akımı olan kübizmi oturttu. Kübizme duyduğu ilgi ile birlikte sürrealizm benimsedi. Apollinaire'in Tiresias'ın Memeleri adlı oyunu tanımlamak için kullandığı sürrealist dram ifadesi sürrealizm akımının isminin esin kaynağı oldu. İlk inceleme yazılarını ve şiirlerini çeşitli ressamların gravürleriyle birlikte yayınladı. 1913'te geçmiş 15 yılın şiir seçkisi olan Alcools'u yayınladı.Daha sonra kübist ressamların resimlerini analiz ettiği Kübist Ressamlar adlı eseriyle kübizmden ayrılıp,kuramlarını ve öncülüğünü kendisinin yaptığı Orphizmi benimsedi. 1911 yılında Mona Lisa tablosunu çaldığı şüphesiyle bir hafta gözaltında tutuldu, suçsuz olduğu anlaşılınca serbest bırakıldı. Apollinaire, I. Dünya Savaşı'nda ağır yaralandı ve 1918'de Paris'te gripten öldü. Arkadaşı Henri Hertz aşağıdaki konuşmanın ona ait olduğunu söylemiştir. Açılın ey mezarlar! Müzelerdeki ölüler, saraylarda şatolarda ,manastırlarda paravanların altındaki cesetler! İşte gelmiş geçmiş bütün zamanların anahtarlarını taşıyan efsanevi bekçi. En sağlam kilidi bile zorlayıp açıyor ve sizi bugünün dünyasına,paranın soylu kıldığı teknisyenlerin,hamalların arasına karışmaya çağırıyor. Şovalyenin zırhları kadar güzel olan otomobillerinde kendinizi evinizdeymiş gibi hissetmenizi, uluslararası yataklı vagonlarda yerinizi almanızı,ayrıcalıklardan hala gurur duyabilen insanlarla kaynaşmanızı istiyor sizden. Ama uygarlık fazla süre tanımayacak onlara. Helmuth Duckadam Helmuth Duckadam (d. 1 Nisan 1959), "Sevilla kahramanı" olarak bilinen, kaleci pozisyonunda görev yapmış Rumen millî futbolcudur. 7 Mayıs 1986'da Sevilla'da oynanan, şimdiki UEFA Şampiyonlar Ligi finali ya da 1992'den önceki ismiyle Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası finalinde Steaua București takımının kalecisi olarak FC Barcelona'ya karşı oynadı. Normal süresi ve uzatma dakikaları golsüz eşitlikle sona eren, futbolda 1986 yılının Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası şampiyonunu belirleyecek bu final karşılaşmasının penaltı atışları bölümünde kurtardığı penaltılar ile sadece Avrupa'nın bu en önemli kupasının finalinde değil, ayrıca "herhangi bir resmî Avrupa kupası maçında ard arda 4 penaltı kurtaran yegâne kaleci" olarak tarihe geçti. Takım arkadaşlarının 3 penaltıdan 2'sini gole çevirdikleri bu maçta rakip takımın Alexanko, Pedraza, Pichi ve Marcos Pena ile kullandığı 4 penaltı atışının 4'ünü de kurtararak penaltı atışlarına gidilen herhangi bir final karşılaşmasında nâdiren görülen "(bir takımın gol atamaması)" durumunun ortaya çıkmasında etkili olurken en önemlisi de "kulüp tarihindeki ilk ve tek Avrupa şampiyonluğu"nun kazanılmasına büyük katkı sağladı. Duckadam; kariyerine 1978'de UTA Arad'a transfer olup profesyonelliğe geçmeden önce Romanya'nın Arad şehrinde bölgesel ligde oynayarak başladı. 1982'de Romanya millî takımında 2 kere oynayarak Steaua București'li yetkililerin ilgisini çekti ve aynı sene bu kulübe transfer oldu. Sevilla'daki finalden kısa bir süre sonra, yine 1986'da nadir görülen bir kan hastalığına yakalandı. Romanya futbol tarihinin mihenk taşlarından olan Helmuth Duckadam; her ne kadar 1989'da futbola dönmüş olsa da asla eski performansını gösteremedi. Komançice Komançice ya da Komançi dili (kendilerince "Nʉmʉ tekwapʉ" «halkın dili/language of the people»; İngilizce "Comanche"), Amerika Birleşik Devletlerinde geçmişte Teksas, New Mexico, Kansas, Kolorado ile Oklahoma'da, günümüzde ise yalnızca Oklahoma eyaletinde yaşayan Komançiler tarafından konuşulan Uto-Aztek dilleri ailesinden bir Numi dilidir. 2000 yılı rakamlarına göre 10.000 (2012 yılında: 14.700) kişilik etnik Komançiden anadilini konuşabilen yalnızca 200 kişidir. En yakın akrabası Şoşonicedir. Uto-Aztek dilleri Uto-Aztek dilleri, Kuzey Amerika'da konuşulan Amerind Kızılderili dil ailesidir. Kimilerine göre Aztek-Tano dilleri üst grubuna dahildir. Kuzey Amerika'da Komançiler tarafından konuşulurken, öte yandan Orta Amerika'da ileri bir uygarlığa sahip olmuş Aztekler tarafından da konuşulmakta idi. Bugün halen Arizona (ABD) yaşamakta olan Hopiler Uto-Aztek dillerinin Shoshonean dalına ait lehçe ile konuşmaktadırlar. Bu dilde zaman kavramına denk gelen herhangi bir kelime olmadığını Benjamin Lee Whorf 1936 yılında iddia etmiştir. Ancak Ekkehart Malotki bu iddiayı çürütmüştür. Nahuatl dili bu ailenin en yaygın dillerinden biridir. Goeben ve Breslau'nun takibi "Goeben" ve "Breslau"'nun takibi, asıl adı SMS Goeben (Yavuz) olan Alman yapımı Moltke Sınıfı ağır kruvazörün ve asıl adı SMS Breslau (Midilli) olan Alman yapımı Magdeburg Sınıfı hafif kruvazörün İngiliz Akdeniz Donanması'ndan kaçarak Çanakkale Boğazı'nı geçerek İstanbul'a sığınması olayıdır. Bu gemilerin İstanbul'a sığınması Osmanlı İmparatorluğu'nun I. Dünya Savaşı'na girmesinde önemli etkisi olmuştur. 1912 yılında Alman Kayzer Deniz Kuvvetleri'nin Akdeniz görevi için yalnız koramiral Wilhelm Souchon kumandası altındaki "Goeben" ve "Breslau" adlı gemileri Akdeniz'de bulunuyordu. Herhangi bir savaş halinde filonun görevi Cezayir'den Fransız sömürge askerlerini taşıyan gemilerini engellemekti. 3 Ağustos günü Almanya'nın Fransa'ya savaş açtığını öğrenen ve daha önce Afrika sahillerine yakın bir konumda olan Souchon, üstlerinden bir an önce Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'a gitme emri aldı. Afrika sahillerini bombalama hedefine çok yakın olan S
ouchon, ilk önce bu hedefini gerekleştirmek için şafak vakti Bône ve Philippeville limanlarını bombardımana tuttu. Daha sonra kömür almak için Messina limanına doğru yola çıktı. Yolda "Indomitable" ve "Indefatigable" isimli İngiliz savaş kruvazörleri ile karşılaşan Souchon, İngiltere'nin daha Almanya'ya savaş açmamış olmasından (O günün akşamı Almanya'nın Belçika'yı işgal etmesinden sonra savaş ilanı yapıldı) yararlanarak hızlıca kaçmaya başladı. Bu kaçış sonucunda arkasında İngiliz savaş kruvazörleri olmasına rağmen Goeben ve Breslau, Sicilya'nın Messina limanına 4 Ağustos gece yarısı ulaşabildiler. Burada kömür ikmali yapan Souchon, Osmanlı'nın halen savaşa girmemiş olması ve Avusturya'nın yardım sozünü tutmamış olmasına rağmen Çanakkale Boğazı'na doğru yola çıktı. Souchon arkasında Britanyalı hafif ve ağır kruvazörleri olmasına rağmen zor şartlar altında da olsa 10 Ağustos öğleden sonrası Çanakkale Boğazı'na ulaşabildi. Burada geçiş iznini bekleyen Souchon, Almanya'nın İttihat ve Terakki Fırkası üzerindeki ağırlığını iyice koyması ve Osmanlı Savaş bakanı Enver Paşa'nın izni vermesi üzerine İstanbul'a doğru yola çıktı. Bu izin Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanlığı'na 8 Ağustos tarihli ve "Başkumandan vekili Enver" imzalı şifreli telgrafla iletilmişti. Telgrafta, "Almanya Hükümeti'nin Goeben ve Breslau ismindeki sefain-i harbiyesinin (savaş gemilerinin) düşmanla muharebeye tutuşmuş olmaları muhtemeldir. Sefain-i mezkure (adı geçen gemiler) boğaza iltica ederlerse duhullerine (girişlerine) müsaade ve kabul ediniz." denilmektedir. ” Söz konusu gemiler, 11 Ağustos'ta İstanbul Boğazı'na demir atmıştır. Gemilerin Çanakkale Boğazını geçip İstanbul'a demirlemeleri, Rusya'nın, Fransa'nın, özellikle de İngiltere'nin sert protestolarına neden oldu. Bu protestolara, söz konusu iki geminin, Britanyalı hükümetince parası peşin olarak ödenmiş olduğu halde gasp edilen iki gemi yerine Almanlardan satın alınmış olduğu bildirilmiştir. Bu gemiler için 500.000 altın lira ödendiği ve isimlerinin Yavuz ve Midilli olarak değiştirilerek Osmanlı Donanması'na dahil edildiği bildirilmiştir. 16 Ağustos'ta gemilere Osmanlı Bayrağı çekilmiş, Alman personel ise fes giymişti. Dolayısıyla Souchon halen gemilerin kumandanı, Alman mürettebat ise yerinde idi. Amiral Souchon, bu olaydan 45 gün sonra, 26 Eylül 1914 tarihinde Osmanlı Donanması Komutanlığı'na getirilecektir. Osmanlı Devleti'nin siparişi üzerine Britanyalı tersanelerinde inşa edilmiş olan "Sultan Osman I" ve "Reşadiye" isimli gemilerin teslim edilmeyeceği 3 Ağustos 1914 tarihinde Winston Churchill tarafından açıklanmıştı. Teslim almaya giden ekibin komutanı Rauf (Orbay) Bey eli boş dönmüştü. Ağustos'ta çabuk bir zafer bekleyen Almanya, Osmanlı İmparatorluğunun tarafsız kalmasından hoşnuttu. Ayrıca Marmara Denizi'ndeki Goeben gibi güçlü bir savaş gemisi Kraliyet Donanması'nın Çanakkale Boğazı'na yaklaşmasını engelliyordu. Fakat Eylül'de alınan Birinci Marne Savaşı yenilgisi ve Rusya'nın Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na karşı üstünlüğü Almanya'nın Osmanlı gibi bir müttefiği savaşta yannda görme isteğini artırdı. Amiral Souchon, İmparator Kayzer Wilhelm'den aldığı talimatla 14 Eylül 1914 tarihinden itibaren Osmanlı Donanması'nın tatbikat için Karadeniz'e açılması yönünde çaba harcamaya başlamıştır. Osmanlı Hükümeti 20 Eylül'de Amiral Souchon'un talebini reddetmiştir. Ancak aynı gün Enver Paşa, bir günlüğüne Karadeniz'e tatbikat amaçlı çıkış için izin vermişti. Aynı gün Sadrazam Sait Halim Paşa, duruma karşı çıkmış, gemiler geri çağırılmıştır. Amiral tarafından birkaç kez yenilenen talep, Osmanlı Hükümeti tarafından her seferinde geri çevrilmiştir. Bu çabalar sürerken Osmanlı'nın 27 Eylül günü Çanakkale Boğazı'ndan bütün gemi geçişlerini yasaklaması -ki Rusya'nın mevcut olan ihracat-ithalat trafiğinin %90'ı o sıralarda bu rotadan sağlanıyordu- bütün gerilimi artırdı. Süregelen Rus ve Fransız diplomasisi Osmanlı İmparatorluğunu savaşın dışında kalmaya ikna etse de, 27 Ekim 1914 günü Amiral Souchon'un "Goeben", "Breslau" ve dokuz Osmanlı savaş gemisinden oluşan bir donanma Karadeniz'e açıldı. Donanma 29 Ekim 1914 sabahı Rus liman ve gemileriyle temas kurdu. Odesa (Hacıbey), Sivastopol(Akyar), Novorossisk ve [[Fedosya]] (Kefe) limanlarını bombalandı. Bir mayın ve on beş askeri nakliye gemisi batırıldı, bir torpidoya ağır hasar verildi. Bir kömür gemisi 3'ü subay 75 personeliyle esir alındı. Novorossisk'de buğday silolarıyla elli petrol deposu tahrip edildi. Bu gelişmeler bir dönüm noktası oldu ve 2 Kasım'da Rusya 5 Kasım'da İngiltere sırasıyla Osmanlı İmparatorluğuna karşı savaş ilan ettiler. Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşa girmesi ile savaşta çok sayıda yeni cephe açıldı (bkz. I. Dünya Savaşı). The Four Horsemen (şarkı) The Four Horsemen, Metallica'nın ilk albümü "Kill 'Em All" da 2. sırada yer alan şarkıdır.Şarkı Mustaine’in “The Mechanix”inin üzerinde birkaç değişiklik yapılmış halidir.Hetfield albüme koymadan önce şarkının sözlerini değiştirmiş ve parçanın orta bölümüne gitar solosu eklemiştir. Bu solo Metallica şarkılarındaki ilk Kirk Hammett solosudur. Albümün diğer tüm solo ve riffleri Dave Mustaine tarafından yazılmıştır fakat daha sonra Dave'in gruptan atılması sonucunda kayıtlarda Kirk Hammett gitarda yer almıştır. Az önce de değindiğimiz gibi Kirk'ün Kill 'em All'a kayıt dışında yaptığı tek katkı, The Four Horsemen'ın orta solosudur. “The Four Horsemen” ayrıca Metallica için kullanılan takma adlardan bir tanesidir. Sözler ,şarkının adından da anlaşılabileceği gibi,dünyanın sonu ve kıyamet hakkındadır. İncilin “Four Horsemen of the Apocalypse” bölümüne gönderme yapıldığı söylenilse de birçokları şarkının dört atlı yani Metallica hakkında olduğuna inanmaktadır.Şarkıda bahsi geçen dört atlı zaman(time),kıtlık(famine),salgın(pestilence) ve ölüm(death)dür. Şarkının geçiş(bridge) bölümünde Cliff Burton’ın sesi arka vokalde duyulabilir Albert Vandal Albert Comte Vandal (7 Temmuz 1853, Paris- 30 Ağustos 1910), Fransız tarihçisi. 1897 yılında Fransız Akademisi'ne seçildi. Albert Sore adlı politik-kurgu romanını bu okulda tamamlamıştır. Manastır Askerî İdadisi Manastır Askerî Îdâdîsi Makedonya'nın Manastır şehrinde bulunmaktadır ve günümüzde müze olarak kullanılmaktadır. Burada eğitim görenlerden biri Mustafa Kemal Atatürk’tür (1896-1898). Binanın ikinci katında Mustafa Kemal Atatürk için ayrılmış bir bölüm vardır. Aynı zamanda İttihat ve Terakki’nin önde gelen isimlerinden Resneli Niyazi Bey 'de burada okumuştur. Resneli Niyazi Bey, II. Abdülhamit’e Meşrutiyet’i ilan ettiren ayaklanmanın liderlerinden ve ayrıca İstanbul’da patlak veren 31 Mart İsyanı’nı bastıran Hareket Ordusu’nda yer alan Cumhuriyet’in önemli figürlerinden birisi. Mersin Limanı Mersin Limanı, Türkiye`nin en büyük limanıdır. 1841 yılında ufak bir balıkçı köyü olan Mersin; 1850 yılında Bucak ve 1865 yılında ilçe olmuştur. 1860 yılından itibaren iskele inşası önem kazanan ilçede 1886 yılında Adana-Mersin Demiryolunun da açılmasıyla gelen - giden gemi sayısında bir artış meydana gelmiş ve bu gemilerin tahmil - tahliyesi için daha süratli çalışma imkânları aranarak, Mersin Belediyesi tarafından önce (Taş İskelesi), daha sonra (Gümrük İskelesi) inşa edilmiştir. Deniz ticaretindeki hızlı artış nedeniyle ciddi bir liman yönetimine ihtiyaç duyulmuş ve 29 Ağustos 1927 yılında Seyrisefain acentalığı, Mersin, Tarsus, Seyhan ve Ceyhan Belediyeleri ile Mersin Ticaret Odası ve Mersin Hususi Muhasebesinden müteşekkil (Mersin Liman Şirketi) kurulmuştur. Şirketin sermayesi 200 000 TL'dir. Şirket meydana gelen doğal afetlerden dolayı zarar görmüş ve 1942 yılında tasfiye kararı ile birlikte Hükümete devri kararı alınmıştır. 400 000 TL bedel ile Milli Koruma Kanununun muaddel 6. Maddesine tevkifan Devlet Demiryolları ve Limanları İşletme Umum Müdürlüğüne devri hakkındaki K/323 sayılı karar, Bakanlar Kurulunun 14 Mayıs 1942 gün ve 5106 sayılı Resmi Gazete'de münteşir 9 Mayıs 1942 tarih ve 2/17874 sayılı kararı ile kabul edilmiştir. Mersin limanının modern ve muhafazalı bir şekilde inşaasına 3 Mayıs 1954 tarihinde başlanılmış olup, inşaat Hollanda Kraliyet Liman İnşaat Şirketi tarafından yapılmıştır. Bütün tesisleri ile ikmal edilen liman 1962 yılında modern anlamda işletmeye açılmıştır. Geniş bir hinterlant’a sahip olan Mersin Limanı yurt içine iyi bir şekilde kara ve demiryolları ile bağlanmıştır. Limana en yakın hava alanı 50 km uzaklıktaki Adana’dadır. Akdeniz’in önemli limanlarından biri olan Mersin Limanı İç Anadolu, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin ithalat-ihracat kapısı olması yanında, Ortadoğu ülkelerinin de transit merkezidir. GAP Projesinin tam anlamı ile hayata geçmesi Mersin Limanı’nın önemini daha da artacaktır. Mersin Limanı gemilere her türlü hizmeti verebilecek niteliktedir. 48 tane rıhtımı bulunan limanda, büyüklüğüne göre aynı anda 60'a yakın gemide yükleme- boşaltma yapılabilmektedir. Yılda 44 000 000 toplam yük elleçlemesi yapılmaktadır. Limanda yolcu, dökme yük, konteynır, canlı hayvan, hububat taşımacılığı ve petrol gemilerine hizmet verilmektedir. Liman içerisinde yer alan iskelelere -8.5 ile -22.5 m draftlı gemiler alınabilmektedir. Ayrıca liman Mersin şehir merkezinde olduğundan gemi personeli; PTT, otel, çamaşırhane, eczane, banyo-duş, lokanta, hastane, banka, makine onarımı, yakıt temini ve alışveriş imkânlarından kolaylıkla yararlanabilmektedir. Özelleştirme İdaresi tarafından ihalesi yapılan TCDD’ye ait Mersin Limanı’nın işletme hakkı, 11.05.2007 tarihinde, 36 yıl süreyle PSA – Akfen Ortak Girişim Grubu’na verilmiştir. MIP (Mersin International Port), PSA–Akfen Ortak Girişim Grubu tarafından kurulmuştur. Heroes (dizi) Heroes, 25 Eylül 2006 tarihinde Amerikan NBC kanalında yayınlanmaya başlamış olan televizyon dizisidir. Dizinin ilk bölümü 14,3 milyon seyirci çekmiş ve NBC kanalında son beş yılın en fazla reyting yapan dizisi olmuştur. Heroes'un Türkiye'deki ilk bölümü 4 Mart 2007 Pazar günü 21:00'da CNBC-e'de yayınlanmıştır. İngilizce bir kelime ol
an Heroes, Kahramanlar anlamına gelir. Dizinin ilk sezonu, Amerika'da 23 Eylül 2006 tarihinde yayınlanan Genesis adlı bölümle başlamıştır. Yaratılış anlamına gelen "Genesis" ayrıca dizinin ilk sezonunu kapsayan ilk cilde de adını vermiştir. Bir güneş tutulmasıyla başlayan bu sezon karakterlerin sahip oldukları güçlerin farkına varmaya başladıkları, "Şirket" tarafından yakalanmamaya ve "Sylar" tarafından öldürülmemeye çalıştıkları sezon olmuştur. 1. sezonda öne çıkan karakterler Peter Petrelli, Gabriel Gail (Sylar) ve Hiro Nakamura'dır. 23 bölümlük bu sezon, etkileyici sezon finali ile 21 Mayıs 2007'de bitmiştir. Sezon finalinde Ted'in gücünü alan Peter patlamak üzereyken Nathan onu uçurur ve havada patlar. Sylar, Hiro'yu 1671 yılına ışınlar. Meksika'da gözünden siyah sıvı akıtarak insanları öldüren Maya ve onun gözündeki sıvıyı durdurabilen abisi Alejandro, Sylar ile birlikte Mohinder'ı bulmaya giderler. Micah, kuzenleri ile birlikte yaşamaya başlamıştır. Niki, Şirket'te kendisini zindana kapattırmıştır. Hiro, 1671 yılına ışınlanıp tarihi Japon kahramanı Takezo Kensei (Adam) ile tanışır. Adam, iyileşme yeteneği olan yaşlanmayan ve ölümsüz bir karakterdir ve Shanti virüsünü yaymaya çalışmaktadır. Matt, babası Maury ile mücadele eder. Adam, Hiro'nun babası Kaito Nakamura'yı öldürür. Peter ve Adam'ın hapishaneden kurtulmasını, virüs ile ilgili flashbackleri (zamanda geri sıçramalar) ve sonunda virüsün Peter, Nathan, Hiro ve Matt tarafından durdurulmasını içerir. Nathan yetenekleri hakkında basın açıklaması yapacağı sırada siyah şapkalı gizemli biri Nathan'ı vurur. Nathan'ın yaralanması ile sezon sona erer. Sezon boyunca güçsüz dolaşan Sylar ise Mohinder Suresh'ten çaldığı Claire'ın kanını kendine enjekte ederek güçlerine tekrar sahip olur. Niki, yangında Monica'yı kurtarmaya çalışırken ölür. Diziye birçok yeni kötü kahramanın katıldığı bir sezondur. Mohinder kendisine güç enjekte eder. 3x02'de bu caniler tutuklu bulundukları Level 5'ten kaçmayı başarır ve etrafa korku salarlar. 3. Sezon 3. Cilt bu canilerin tanıtılması ve aralarından en azılı olan Arthur Petrelli 'nin (Peter ve Nathan'ın babası) yıllardır süren felçliğinden Adam'ın gücünü alarak kurtulması ile başlar. Bu şekilde Adam'ı öldürür. Daha sonra Peter ve Maya'nın güçlerini alır. Bütün azılı caniler tekrar toplanıp bir grup oluştururlar. Mohinder ise bu gruba katılır. Amaçları çok eskiden ikiye bölünen formülün (yetenek veren aşı) parçalarının tekrar bir araya getirip yeteneklilerden oluşan ordu kurulmasıdır. İyi kahramanlarda bunu engellemelidir. Bir hayli yanıcı olan bu formül yüzünden Flint'in ellerinden çıkan alev ile Primatech yanar ve en sonunda patlar. Kurtulmanın yolunu bulan kahramanlarımızı yeni bir macera beklemektedir. Nathan, Amerika Birleşik Devletleri başkanına gider ve tanıdığı bütün özel yeteneğe sahip kişilerle ilgili bilgileri verip onların insanlar için tehlike içerdiğini ve özel bir tesise kapatılmaları gerektiğini söyler. Başkan da kendisine bunun için ödenekler sağlanacağını ve yardım edileceğini söyler. Yeni cilt boyunca yetenekli insanlar kaçırılıp 26 nolu binaya kapatılıyor. Bu cildin başlangıcı Primatech'in patlamasından 3-4 hafta sonradır. Kahramanlarımız olayları unutup yeni bir başlangıç yapmaya çalışmaktadırlar fakat eve dönmek o kadar kolay değildir. Kahramanlarımızın sıradan bir yaşam sürme hayalleri, Nathan'ın kendileri (yani özel yeteneği olan kişiler) hakkında bir hükümet planı oluşturduğunu Claire öğrendiğinde suya düşer. Claire bunu herkese söyleyemeden kahramanlarımız yakalanır. Özel tesislerin bulunduğu bir adaya götürülürken Peter ve Claire uçağın düşmesini sağlarlar ve düşen uçaktan kahramanlarımız sağ kurtulup sezon boyunca yakalanmamak için kaçarlar. Sonunda Nathan'ın da yeteneği olduğu öğrenilir ve o da kaçmaya başlar. En kötüsü ise şekil değiştirme yeteneğine sahip olan Sylar'ın Nathan'ın kılığına girerek başkanla konuşmayı düşünmesidir. Başkanla konuştuğunda onun şekline girip onu öldürerek dünyanın en güçlü adamı olmayı düşünür. Sezon sonunda kahramanlarımız Sylar'ın planını altüst eder ve onu yakalarlar. Sylar tarafından öldürülen Nathan'ın acısı Angela'nın yüreğini dağlar ve bu yüzden Noah ile bir plan yaparlar. Matt gücünü kullanarak Sylar'ın zihnine girer ve onun şekil değiştirme gücünü de kullanarak onun Nathan'a dönüşmesini sağlar. Nathan'a dönüştüğünde Sylar gerçekte kim olduğunu unutur ve kendini Nathan olduğuna inandırmaya başlar. Flashforward'da (zamanda ileri sıçrama) ise Tracy Strauss kendisini hücreye kapatan 26. Bina ajanlarını teker teker bulup öldürmektedir. Bu arada kendisi de evrim geçirmiştir. Artık su ve buz parçalarına dönüşüp değişik formlarda hayatını sürdürebilmektedir. Nathan ise Sylar'ın yeteneklerinden biri olan mekanizmaların işleyişini anlayabilme yeteneğini keşfetmiştir. Ofisindeki bozuk bir saati tamir etmiştir. Nathan yavaş yavaş kendisine gelmeye başlar ve gerçek kimliğini bulma çalışmalarına başlar. 21 Eylül 2009'da başlayan bu sezonda kahramanlarımız normal yaşamlarına dönmüşlerdir. Claire üniversiteye başlamıştır. Nathan'ın kafası karışıktır. Angela onun gerçekte Sylar olduğunu anlamasını engellemeye çalışmaktadır. Sylar ise Matt'e görünerek kendi bedenini geri istemektedir. Ki sonunda Sylar'ın ruhu Matt'i ele geçirir. Nathan bir kiralık katil tarafından öldürülüp gömüldüğünde Sylar topraktan kendi bedeniyle çıkar. Yani sonuç olarak Sylar'ın bedeninde ruh yok, Matt'in bedeninin içinde Sylar vardır. Matt'in ruhunun ise bir bedeni yoktur. Yeni bir kötü aramıza katılır: Samuel. Karnaval'ın kurucusu ve Joseph'in kardeşidir ve yeteneğinin gerçek gücünü önlemeye çalışan abisini öldürmüştür. Joseph'in gücü Peter Petrelli gibi güç empatisi'dir yani güçleri kopyalayabilir. Samuel ise toprak ve mürekkep gibi madenleri kontrol edebilmektedir. Karnaval özel gücü olan insanların bir arada yaşadığı bir lunaparkın arka tarafındaki topluluktur. Samuel ise kardeşinin ölümü üzerine ilk önce kardeşi ile aynı yeteneklere sahip olan Peter Petrelli'yi karnavala katmaya çalışır ama başarılı olamaz. İstediği insanlar uzakta bile olsa onların ne hissedebildiklerini ve arzularını hissedebilen Samuel'in sevgilisi Lydia sayesinde Samuel diğer özel güçlü insanları öğrenir ve ilk önce kafası karışık olan Sylar'ı karnavala katar. Samuel'in amacı karnavalı büyütmektir yani daha çok özel insan bulmaktır. Bu arada Peter da duyma engelli bir bayanla tanışır: Emma. Emma sağırdır ama sesleri renk olarak görebilmektedir. Gerçekten üzüldüğünde ve sinirlendiğinde ise bu renk bulutlarını kontrol edip bir kuvvet oluşturabilmektedir. Peter ise artık iyileştirme gücüne sahiptir fakat bu güç insanları iyileştirirken onun enerjisini emmektedir. Yeni cildin başında Claire dönme dolaba tırmanır ve birçok kamera tarafından çekilirken kendini boşluğa bırakır, yere çarptıktan kısa bi süre sonra kalkar ve tanıdık cümleyi söyler: " Ben Claire Bennet , bunun kaçıncı deneme olduğunu hatırlamıyorum." Peter Sylar'a döner ve "Her şeyi mahvediyor." der. Sylar'ın yorumu ise basittir: "Cesur Yeni Dünya!" DİZİNİN 5.SEZONUNUN İPTAL EDİLDİĞİ NBC KANALI TARAFINDAN AÇIKLANDI. Kanal, dört sezondur yayınladığı ve istikrarsız reytingleriyle sıkıntı yaratan “Heroes“un fişini çekti. İlk sezonuyla büyük ilgi toplayan ve bir fenomen haline gelen dizi sonraki sezonlarda giderek düşen temposu ve akıcılıktan uzaklaşan yapısıyla oldukça tepki çekmişti. Kanal yetkilileri yaptıkları açıklamayla dizinin iptal edildiğini duyurdu. Kanaldakilerin aklında ana beşlinin içinde olduğu ve diziyi bir finale bağalayacak bir mini seri fikri var. Ancak oyuncuların başka diziler için anlaşmalar yapmış/yapacak olması bu ihtimalin gerçekleşmesini çok zor kıldığıda ortadadır. Yayından kaldırılan dizi 13 bölümlük Heroes: Reborn isimli mini seri ile 2015'te geri dönüş yaptı. Sıkça görünen ve yeni kahramanlarla alakalı olan bu sembol stilize bir RNA molekülüne benzemektedir. 12. bölümde Ando Masahashi sembolün iki Japonca karakterin birleşimi olduğunu ortaya çıkartmıştır. "Büyük yetenek" manasına gelen 才 (sai) ve "mucize" anlamındaki 与 (yo) karakterlerinin birleşimidir.Bu sembol birçok kez bir kahramanla ilişkili olarak görünmüştür. Ayrıca dizide Tanrı vergisi işareti olarak söylenmektedir: Origins, "Heroes" dizisinin planlanan bir spin-off (sezon arası bölümleri) dizisidir. "Heroes" 1. sezonu tamamladıktan sonra yaratıcı Tim Kring yaz döneminde bir spin-off yayınlanacağını, bu spin off'un ilk defa görünecek 6 farklı karakterin özel bölümlerinden oluşacağını söylemiştir. Amerikan yazarlarının başlattığı grev sonucu dizi ilk önce askıya alınmış, 2. sezonun yayınlanması sonrası ise iptal edilmiştir. Her bir "Heroes" bölümünün yayınını müteakiben "Aspen Comics" tarafından çizilen bir çizgi roman bölümü NBC'nin resmi sitesinde yayınlanmaktadır. Her bölümde bir sürpriz yumurta mevcuttur. Ayrıca Panini Comics, DC Comics işbirliğiyle yayınladığı 34 hikâyelik çizgi roman Türkiye'de Türkçe olarak yayınlanmakta. Küresel Rekabet Endeksi Küresel Rekabet Endeksi dünya ülkelerinin, rekabetçilik puanlarına göre sıralanmış bir listesidir. Ülkelerin rekabetçilik puanları Dünya Ekonomik Forumu tarafından her yıl tekrar edilen kapsamlı bir çalışma ile ölçülür. Dünya Ekonomik Forumu, yıllık düzenli toplantısını, İsviçre'nin Davos kentinde Ocak ayı içerisinde gerçekleştirir. Yapılan çalışma, raporda yer alan 131 ekonomiden 11.000 iş dünyası lideri ile yapılan anketler sonucu gerçekleştirilmiştir. Anket soruları, bir ekonominin iş ortamını etkileyen ve kalıcı ekonomik kalkınmanın kritik belirleyicileri olan geniş bir faktörler yelpazesini kapsamayı amaçlar. Sıralamalar, kamuya açık kesin verilerin kombinasyonu ve yönetici görüş anketlerinin sonuçları esas alınarak gerçekleştirilir. Dünya Ekonomik Forumu Heroes Heroes un farklı anlamları: Bulutsuzluk Senfoni Bulutsuzluk Senfoni, 2004 yılında Türk rock müziği grubu Bulutsuzluk Özlemi'nin büyük bir orkestrayla verdiği konserin kaydından oluşan konser albümüdür. Grup Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda şef Orhan Şa
llıel yönetimindeki senfonik orkestra ile birlikte verdiği bu konserde 11 şarkı çalmıştır. Albüm, grubun ikinci canlı performans albümüdür ve 2008 yılında "DVD" formatında tekrar yayınlanmıştır. Ahmet Gündüz Ökçün Gündüz Ökçün (1936, Eskişehir - 26 Kasım 1986, Ankara) Türk siyasetçi ve hukukçu. 1958 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde Devletler Özel Hukuku branşında asistan, 1974 yılında profesör oldu. Konuk profesör olarak Columbia Üniversitesi'nde 1 yıl ders verdi. Bazı uluslararası toplantılarda Türkiye'yi temsil etti. 1976-1977 yılları arasında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanlığı, 5.(XVI) Dönem Eskişehir Milletvekilliği (1977-1980) ile Dışişleri Bakanlığı (1977 ve 1978-1979) yaptı. 26 Kasım 1986 tarihinde kalp krizinden vefat etti. Evli ve iki çocuk babasıydı. Korsanlık Korsan, deniz taşıtlarına saldıran, yağmalayan haydut. Korsanlar bir milleti ya da orduyu temsil etmezler ve çoğunlukla amaçları ganimet ele geçirmektir. Korsanlar günümüzde de faal olup, her yıl 13-16 milyar dolar kayıba neden olmaktadırlar. Günümüzde korsanlık daha çok Pasifik ve Hint Okyanuslarında yaygındır. Bugünkü Türkçede korsan kelimesi denizde gemi, adam ve mal gaspını, yağmalamayı içeren deniz “ haydutluğu”'nu ifade etmektedir. Fakat Latincedeki “ cursus “ kelimesinden türeyen ve Türkçedeki korsan kelimesine kaynaklık eden “ corsair” sözcüğünün anlamı, deniz haydutluğunun aksi olarak resmi otorite tarafından verilen bir deniz görevidir. İzinli korsanlık olarak ifade edeceğimiz bu görevi İngilizcede kullanılan “privateering “ kelimesi karşılamaktadır. Buccaneer de bu sınıftaki korsanlar için kullanılan bir diğer terimdir. Fakat devlet göreviyle korsanlık, diğer devletlerin gözünde alelade haydutluktan farklı olmadığından, bu terimler haydut anlamında da kullanılır. Deniz haydutluğunu ifade için ise batı dillerinde “piracy” , “pirate “ kelimeleri kullanılmıştır. Bu doğrultuda bir iktidarın bilgi ve gözetimi dâhilinde yapılan izinli korsanlık ile herhangi bir yasal dayanağı olmaksızın yapılan deniz haydutluğu aslında birbirinden farklı iki olgu olarak gerçekleşmektedir. Osmanlı Devleti'nde ise korsanlar deniz komando sınıfı idi. En büyük üsleri Cezayir idi. Hemen bütün büyük Türk amiralleri bu sınıftan yetişmişlerdir. Zira levendlerin (Bahriyeli) en gözü pek, zeki ve bilgili kısmı bu sınıfa geçiyordu. Ekserisi birkaç Avrupa dili konuşurdu. En büyük korsan amirali Turgut Paşa'dır. Barbaros kardeşler de korsanlıktan yetişmekle beraber, onlar daha çok devlet kurucu fatihlerdir. Korsan filolarının hedefi düşmanlarının deniz gücünü vurmak, düşman sahillerini tahrip etmekti. Bu fiil Fransızcadaki "corsaire" kelimesi ile ifade edilir. Devlet hizmeti ile ilgili olmayan deniz eşkıyasına ( Fr. Pirate) son asır Türkçesinde korsan denmiştir fakat asıl Osmanlı terminolojisinde bu manada " derya haramisi, deniz haydudu, deniz haramisi, deniz şakıysi " kullanılmıştır ki bunlar hırsız katillerdir. Türklerde Korsan ise korsan devlet bahriyesinin bir sınıfı idi. Eski Osmanlı metinlerinde en büyük amiraller “yarar korsandır, büyük korsandır, mahir korsandır” gibi tabirlerle övülür. Korsanlıktan yetişmemiş bir denizci tam bir denizci sayılmaz. Korsan karadaki Akıncının denizdeki mukabilidir. Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşunda Korsan sınıfı, Akıncı sınıfı derecesinde çok büyük hizmetler görmüş, büyük fetihler yapmış, büyük muharebeler kazanmış, devletin denizdeki düşmanlarının belini büken onları aciz bırakan kuvvetlerden olmuştur. Korsan sınıfı karadaki Akıncı gibi bahriyenin en seçkin , en imtiyazlı en vuruşkan en fedai sınıfıdır. Bu günün deniz komandosu denilebilir. Denizde en tehlikeli misyonları yüklenir ve hayatı pahasına başarır. En büyük görevi budur. Devletin sulh halinde bulunmadığı devletlerin gemilerini açık denizlere bırakmaz zapt eder, batırır, zarar verir, hiç olmazsa korkutur. İmparatorluk Türkiyesinin devamlı savaş halinde bulunduğu İspanyaya ait İspanya ve İtalya kıyılarında limanları basar gemileri zapt eder, limanları bombardıman eder, sahilden hayli mesafede şehirlere kadar girip düşmanın maneviyatını altüst eder, ekonomik gücünü kırar. XVI. asırda Turgut Reis (Turgutça bey, Turgut paşa ) yarım asır korsan ocağının başında bulunmuş bu sınıfın fonksiyonunu şahikasına çıkarmıştır. Korsanlar ; Türk ticaret gemilerini ve yollarını himaye eder , emir alınca Donanmay-ı hümayun’a katılıp sefere çıkar ve açık deniz muharebelerine katılırlar. Devletin sulh halinde bulunduğu padişahça aman verilmiş Hıristiyan devletlere ve hiçbir şekilde Müslüman devletlere ait gemilere dokunamazlardı. Devletin harp halinde olmadığı devletin bayrağına saldıran korsan gemisi reisinin derhal başı vurulurdu. Türk korsan sınıfının gerçek kurucusu onu cihanşumul bir kuvvet haline getiren şahsiyet II. Bayezid’in 3. oğlu ve Yavuz Sultan Selim’in ağabeyi Şehzade Korkuttur. Bu iş için çok dikkatli bir siyaset takip etmiş ve çok büyük paralar harcamıştır. Bu suretle Barbaros kardeşleri himaye etmiştir ki en büyükleri Oruç Reistir. Ondan sonra kardeşi Hızır Reis (Barbaros Hayreddin Paşa) ve onun İstanbul’a çağrılması üzerine de Turgut Reis korsan ocağının başına geçmişlerdir. Ocağın merkezi İstanbul değildir. Batı devletleri suları ile karşı karşıya ve ispanya sahilleri ile yüz yüze olan Cezayir şehridir. Turgut zamanında orta Tunus ( Benzert = Bizerte ) başlıca korsan üsleridir.Bu yerlere Cezayir beylerbeyliği nin birçok limanını da eklemek mümkündür. (Becaye = Bougie, Unnâbe = Bône , Cicelli , Şerşel vs. ) Hristiyan devletlerinde böyle korsanları vardır. En dehşetlileri; gayeleri kuruluşları ve hayatiyetleri için tek maksat olarak Türk gemilerini hedef almış olan Saint Jean (Hazreti Yahya) şövalye tarikatıdır. 1523'te I. Süleyman tarafından Rodosun zaptı ile buradan kovulan bu tarikat birkaç yıl sonra Charles Quint tarafından Malta’ya yerleştirilmiştir. Papa’nın himayesinde fakat müstakil bir askeri tarikattır. Onlarda öğretisinde Türk korsanları gibi ölmeden silah teslim etmemek vardır. Silahlarını ancak cesetlerinden almanın mümkün olduğu rivayet edilir. Hollanda, Portekiz, İngiltere gibi denizci devletlerinde Türk korsanları ile mukayese edilemeyen korsan teşkilatları vardır.Ancak Akdenizde Türk korsanları ile rekabet edebilen tek güç Saint Jean şövalyeleridir(Rodos Şovalyeleri). İngiliz, Fransız , Hollanda korsanları daha çok Karayip Denizi’nde İspanya gemilerini hedef almıştır. En büyük Türk korsanları olarak Oruç Reis, Hızır Reis, Turgut Reis, Burak Reis, Murat Reis, Küçük Murat Reis, Koca Murat Reis, Karamürsel Bey, Piri Reis, Salih Reis, Seydi Ali Reis, Kemal Reis, Mezomorto Hüseyin Paşa, Cezayirli Hasan Paşa sayılabilir. Marul tohum tahtakurusu Marul tohum tahtakurusu ("Liorhyssus hyalinus"), Rhopalidae familyasından marullarda zarara neden olan bir bitki zararlısı türü. Kozmopolit bir türdür. 5-7,5 mm boyda, sarımsı, kırmızımsı veya siyahımsı renktedir. Ön kanatların membran kısmı genellikle abdomenden daha uzundur. polifagtır. Sebzelerden en çok tohumluk için bırakılmış marullarda bulunur ve tohumları sokup emmek suretiyle zarar yapar. Yeni-Kantcılık Yeni-Kantçılık 19. yüzyılın ortalarında başlayıp günümüze kadar devam etmiş olan bir felsefe akımıdır. Eduard von Hartmann ile Helmholtz'un Kant'a yönelik yürüttükleri çalışmalar, Otto Liebmann'ın "Kant'a dönelim" (Zurück zu Kant!) çağrısı, Friedrich Albert Lange'nin Kant'ın bilgi teorisini değerlendiren çalışması, Yeni-Kantçılığın doğuşunda etkili ve belirleyici olmuştur. Bu eğilim felsefe târihinin en uzun süreli eğilimlerinden biri olarak kabul edilir, çünkü günümüze kadar gelen ve hâlâ devam eden bir felsefî tutumu ifâde eder. Bunun yanı sıra özellikle 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başlarında etkili olduğu söylenebilir. Pozitivist eğilime karşı bir tepki olarak doğup geliştiği de belirtilebilir. Doğa bilimlerinin idealleştirilmesi, Sosyal Darwinizmin yaygınlaşması ve pozitivist bilimin giderek güçlenmesine karşı, felsefe içinde gelişen tepki kendisini Yeni-Kantçılık olarak ortaya koyar. Yeni-Kantçılar ayrıca Hegelci idealizme olduğu gibi Marksist materyalizme de tepkilidirler. Kantçı düalizm bu Yeni-Kantçılık eğiliminin temel ilkesidir. Bu düalizm fenomen-numen ayrımı üzerine kuruludur ve Yeni-Kantçı okulların hepsi bu ayrımı sürdürürler. Yeni-Kantçı felsefe, "kürsü felsefesi" ya da "akedemik felsefe" olarak da adlandırılır, bunun başlıca sebebi bu akımın genellikle üniversite profesörü olan filozoflar tarafından geliştirilmiş olmasıdır. Yeni-Kantçılık doğa bilimleri eleştirisine paralel olarak bir kültür bilimleri epistemolojisi geliştirir.Yeni-Kantçı okulların belli başlıları şöyledir; Hayrettin Erkmen Hayrettin Erkmen, (1915, Tirebolu, Giresun 18 Mayıs 1999, İstanbul), Türk siyasetçi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. Cenevre İktisat Fakültesi'nde doktora yaptı. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde asistanlığa atandı. Galatasaray İktisat ve İşletmecilik Yüksek Okulu Öğretim üyelikleri, T.C. Merkez Bankası İdare Meclis üyelikleri yaptı. Demokrat Parti'den 1950 - 1960 yılları arasında IX., X.ve XI. Dönem Giresun milletvekili seçildi. Adnan Menderes'in yakın çevresinde yer almayı başaran Erkmen, 1953'te Çalışma Bakanı Samet Ağaoğlu'nun istifası sonrası İkinci Menderes hükümetinde Çalışma Bakanlığı'na getirildi. İkinci, üçüncü ve beşinci Menderes hükümetlerinde Çalışma Bakanı olarak görev yapan Erkmen, ilk bakanlığı sırasında halef-selef olduğu Samet Ağaoğlu'nun baldızı Münire Babaoğlu ile 1955'te evlenerek eski bakanla bacanak oldu. DP Grubunda huzursuzlukların artması Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Menderes'ten yeni bir kabine kurmasını isteyince 9 Aralık 1955'te oluşturulan dördüncü Menderes kabinesinde Erkmen yer almadı. Namık Gedik'in yerine 1956'da DP Meclis Grubu Başkanlığı'na seçilen Erkmen, 1957 seçimlerinden sonra yeniden Çalışma Bakanlığı görevine getirildi. Yassıada mahkemelerinde (1960-61) 10 yıl hapse mahkûm
edildiyse de çıkarılan aftan yararlanarak 1964'te tahliye oldu. Aftan yararlanarak Adalet Partisi'nden (AP) 12 Ekim 1975 - 12 Eylül 1980 tarihleri arasında Giresun senatörü seçildi. 12 Eylül Darbesi öncesinde, 1979'da Süleyman Demirel'in başkanlığında kurulan AP azınlık hükümetinde dışişleri bakanlığına getirildi. Yunanistan'a karşı uyguladığı yumuşak politikalar yüzünden eleştiriler aldı. 5 Eylül 1980'de hakkında "Millî menfaatlere aykırı politika izlediği, Avrupa Ekonomik Topluluğu'na girmeye teşebbüs ettiği, İslam Dünyası'na karşı Batı yanlısı politika takip ettiği" gerekçesiyle, Millî Selamet Partisi (MSP) tarafından TBMM'ye verilen ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tarafından desteklenen gensoru önergesinin 231 oyla kabul edilmesi sonucunda Türk siyasi hayatında gensoru ile düşürülen ilk bakan oldu. 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinden sonra senatörlüğü de sona erdi. 1992'de yeniden açılan Demokrat Parti'nin genel başkanlığına getirildi, 1994'te yapılan kongrede genel başkanlığı Aydın Menderes'e kaptırdı. 18 Mayıs 1999'da İstanbul'da yaşamını kaybetti. İlk Müslümanlar listesi İlk Müslümanlar (Arapça: "Sabikin-î İslâm"), İslam'ı ilk kabul eden sahabelerdir. İslam'ı ilk kabul eden Hatice'dir. Ömer 40. Müslümandır. Ömer'e kadar Müslüman olan kırk kişi ise şunlardır: Hatice, Ali, Ebubekir, Osman, Zeyd bin Harise, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin Avvam, Sa'd bin Ebi Vakkas, Abdurrahman bin Avf, Said bin Zeyd, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Hamza, Haris, Cafer, Mısab, Mesud, Iyas, Ebû Zerr el-Gifârî, Ebu Selman el Farisi, Osman bin Mazun, Bilal- Habeş, Habbab, Hatib, Halid Bekir, Abdurrahman Cahş, Ebu Ahmed, Amir, Amir Rebia, Vakıd, Erkam, Üveys, Halid, Ömer Anbese, Nuaym, Ammar, Süheyb, Mikdad, Said Hudri. Kültür tarihi Kültür tarihi belirli dönemlerin, ülkelerin ya da toplulukların düşünsel ve kültürel özelliklerini inceleyen bir bilim dalıdır. Sözcük olarak kökeni Almanca "Kulturgeschichte" kavramına dayanmaktadır. Almancadan alınan bu kavram İngilizcede de "" olarak adlandırılmıştır. Kültür tarihi çalışmaları aslında (kültür çalışmaları) adı altına yapılan çalışmalarla benzerlik göstermektedir. Bu kavram ilk ortaya çıktığında daha çok minimalist anlayışla ele alınmış ve belirli nesnelerin antropoloji ve tarihin gözüyle yorumlanması olarak görülerek "kahvenin kültür tarihi", "rakının kültür tarihi", "patatesin kültür tarihi" gibi başlıklarla özetlenebilen alanlarda çalışmalar yapılmıştır. Kültür tarihi siyasi gelişmeler ve ülkeler(uluslar)-arası ilişkilerle doğrudan ilgilenmez. Bu nedenle hangi olayın hangi tarihte olduğunun bilinmesi kültür tarihi açısından çok önemli değildir. Aslında, kültür tarihi kavramı 18. yüzyılda ortaya çıkan Aydınlanma döneminin (Kant, Voltaire) bir ürünü olan insanlığın sürekli ileriye doğru kültürel gelişimi anlayışına dayanmaktadır. Almanya'da Romantik dönemde her tür bilinçsiz yaratıcılık kültür tarihinin bir parçası olarak görüldüğü için bu tür olgular "halk ruhu"nun bir ifadesi olarak anlaşılmıştır. Bilgilerini insan topluluklarının karşılaştırmalı kültür tarihi çalışmalarından elde eden Arnold J. Toynbee ve Oswald Spengler gibi 20. yüzyıl felsefecilerinin yaptığı çalışmalar ise kültür felsefesinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Kavram, Alfred Weber tarafından kültür sosyolojisinin bir alt dalı olan düşünce tarihi doğrultusunda geliştirilmiştir. Kültür tarihi kavramı altında daha çok sosyolojik açıdan aile, dil, gelenekler, din, sanat ve bilim alanlarında çalışmalar yapılır. Bu nedenle kültür tarihi diğer bilim alanlardan farklı olarak "günlük kaynaklar"dan da yararlanır. Ancak, son yıllarda daha bütüncül bir anlayışla kavranan kültür tarihi çalışmaları belirli bir dönemde Tarih biliminde kültür tarihi denilince çok farklı anlayışlarla karşılaşılmaktadır. Bunlar genel olarak iki farklı eğilimle özetlenebilir. Bazı tarihçiler "kültür tarihi" kavramı altında siyasi tarihten tamamen bağımsız olarak belirli araştırma nesnelerinin incelenmesini anlamaktadırlar. Son zamanlarda ortaya çıkan yeni eğilim ise kültür tarihi kavramını belirli nesnelerle ilişkilendirmekten özenle kaçınmaktadır. Bu "yeni" kültür tarihi anlayışında, bütün nesnelerin belirli bir bakış açısından, yani kültür tarihi açısından yorumlanması önemlidir. Böylece geleneksel kültür tarihi çalışmalarının ihmal ettiği ya da özenle kaçındığı alanlar da kültür tarihinin nesneleri arasına katılır; yani siyaset ve hukuk. Ancak, siyaset ve hukuk alanında yapılan kültür tarihi çalışmalarının odağında iletişim süreçleri yer almaktadır. Kültür tarihi açısından siyasi ve hukuksal kurumlar rasyonel olarak yapılandırılmış nesnel varlıklar değildir, bunlar iletişim aracığıyla talep, kabul ya da reddedilen iktidar isteklerinin yoğunlaşmış şekilleridir (Bkz. Jurgen Habermas). Buradaki iletişimden işaretlerin değişimi anlaşılmaktadır, ki bunun sonucu olarak özellikle imgeler, ritüeller ve törenler gibi işaretler yeni kültür tarihi çalışmalarında ilk sıralara yükselmiştir. Julie Delpy Julie Delpy (d. 21 Aralık 1969/Paris, Fransa), Fransız oyuncu ve müzisyen. İlk olarak 1985 yılında Détective filmi ile sinemaya atıldı. Daha sonra birçok Amerikan ve Avrupa filminde rol aldı. 1995'te NYU Film Okulunu bitirdikten sonra, Blah Blah Blah isimli kısa filmi hem yazdı hem de yönetti.Asıl büyük çıkışını Ethan Hawke'la başrollerini paylaştığı Gün Doğmadan filmi ile yaptı. 9 yıl sonra, bu filmin devamı olan ve senaryosunu Delpy'nin Ethan Hawke'la beraber yazdığı Gün Batmadan'da de oynadı. İlk albümünü 2003 yılında çıkardı. Before Sunset filminin 3 şarkısını besteledi ve söyledi. Tarayıcı Bilgi işlemde tarayıcı, bir resmi, yazılı dokümanı, el yazısını veya bir objeyi analiz ederek sayısal ortama aktaran araç. Günümüzde tarayıcılar genellikle CCD veya CIS algılayıcı kullanmaktadır. Eski davul tarayıcılarda fotoçoğaltıcı tüpler de kullanılmıştır. Bu tip tarayıcılar ismini üzerine monte edilen ve yazılı dokümanı aktarmayı sağlayan şeffaf akrilik silindirden alır.Tamburlu tarayıcıların en önemli özelliği; aralık boyutunu ve taradığı yazılı doküman örneğinin büyüklüğünü kontrol yeteneğidir.Siyah-beyaz ve renkli negatif orijinalleri tararken aralık ve örnek büyüklüğünü ayrı ayrı kontrol etmesi film çizgisini düzgünleştirir. Kıl Kıl, bitkilerin kökleri ile yapraklarında bulunan ince-uzun yapılara ve hayvanların, özellikle de memelilerin bedenlerini kaplayan, "kıl kesecikleri" adı verilen hücrelerden çıkan tüylere verilen ortak ad. Memelilerde, hızla bölünen bir hücre grubundan oluşan kıl keseciğinden çıkan kılın gövdesi, tüylerde ve boynuzlarda da bulunan keratin adlı proteinden yapılmıştır. Renklerini içlerindeki pigmentlerden alan kıllar, kıl keseciklerine bağlı küçük kaslar aracılığıyla hareket ederler. İnsanda bedenin kıllarla kaplı olmaması, çevreden bağımsızlığını yansıtan ikincil bir özellik sayılır. Hayvanlarda beden sıcaklığını koruyan kıllar, kış geldiği zaman uzar ve sıklaşır; güvenliklerini renkleri sayesinde sağlayan kutup tavşanı gibi canlılar da, kıllarını dökerek renk değiştirirler. Kılın rengi ve niteliği hayvanın cinsiyetine bağlıdır ve hayvanların aşağı yukarı tümünde kıllar erkeklerde daha uzundur. İnsanlarda saç ve kıl rengi kalıtımsal nitelik taşımakla birlikte, güneş etkisiyle biraz açılabilir. Honda CBR250 Honda CBR250, Japon otomobil ve motosiklet üreticisi Honda'nın 1986-1996 yılları arasında ürettiği bir modeldir. Araç hafif, 4 silindirli ve 4 zamanlı, 18.500 devire ulaşabilen motora sahiptir ve 6 viteslidir. Eski modeller (1986-1993) 45 ps (34 kW) güce sahipken, değişen Japon kanunları ile 1994'te güç 40 ps'e (30 kW) düşürülmüştür. Honda'nın kullanma kılavuzunda motorun 18.500 devir yaptığı iddiasına karşılık motorun devir kesicisi 17.230 devirle limitlidir. Ayrıca motoru Japon kanunlarının gerektirdiği güce düşürmek için ateşleme düzeni 14.000-16.000 devir arasında bozulmuştur. Honda CBR250 sadece Japonya'da ve az miktarda Avustralya'da satılmıştır. Dört büyük Japon motosiklet üreticisinin her biri yüksek devirli, 4 silindirli, dört zamanlı, 45 hp güç üretebilen motorlar tasarlamıştır. Bunlar Honda CBR250, Kawasaki ZXR250, Suzuki GSX-R250 ve Yamaha FZR250'dir. Honda CBR250 web sayfası Hard rock Hard Rock, kökenleri 1960 başları garaj rock'ı ve psychedelic rock'a dayanan bir rock and roll tarzıdır. Elektro gitar, basgitar ve davulların sert şekilde kullanılması tipik özelliğidir. Hard rock terimi, genellikle punk rock, grunge, ve alternatif metal gibi pop rock radyo müziklerinden daha sert olan rock tarzlarını tek bir çatı altında toplayan ana kategorilerdendir.Ayrıca Rock, Blues'dan türemiş bir müzik türüdür. Günümüzde rock müziğin en çok dinlenen türlerinden birisidir. Hard rock grupları listesi Homeopati Homeopati, bir hastalığın, hastalık belirtilerini sağlam bir insanda ortaya çıkarabilecek maddelerin çok düşük dozlarda hastaya verilmesiyle tedavi edilebileceği inancına dayanan bir alternatif tıp yöntemidir. İlk olarak Samuel Hahnemann (1755-1843) tarafından 1796 yılında uygulanmaya başlanmış olan homeopatide, ilaçlar arka arkaya defalarca seyreltilerek hazırlanır. Seyreltme işlemi sonunda ilaç, genellikle aktif maddeden bir adet molekül bile barındırmayabilir. Mesela 6C ölçekde, bir birim aktif madde 10 birim suya eklenir, yani ilacın içerisinde bir adet molekül barındırma şansı kabaca milyonda bir'dir. Seyreltme işlemi nedeniyle Homeopatik ilaçların farmakolojik herhangi bir etkisi yoktur. Homeopati'nin plasebo etkisi dışında bir faydası olduğu bilimsel ve klinik olarak kanıtlanamamıştır. Homeopatik ilaçlar genellikle herhangi bir aktif madde barındırmadıkları için zararsız kabul edilirler. Fakat bu ilaçların geleneksel tıbbın yerine kullanılması hastaları tehlikeye atabilir. Homeopati alternatif tıp kategorisine giren bir tedavi çeşididir ve kullanılmadan önce mutlaka uzman bir hekime başvurulması gerekir. Vahit Melih Halefoğlu Vahit Melih Halefoğlu (19 Kasım 1919; Antakya, Osmanlı İmparatorluğu - 21 Ocak 2017, İstanbul), Türk diplomat, emekli büyükelç
i ve dışişleri bakanı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. Ertesi yıl dışişleri bakanlığında çalışmaya başladı. 1962 - 1983 yılları arasında Türkiye'nin Beyrut, Moskova, Lahey ve Bonn büyükelçiliğini yaptı. Turgut Özal'ın kurduğu ilk, Türkiye Cumhuriyeti'nin ise 45'inci hükümetine parlamento dışından dışişleri bakanı olarak alındı. 1986'da yapılan ara seçimlerde ANAP'tan Ankara milletvekili seçildi. Fransızca, İngilizce, Almanca, Osmanlıca ve Arapça bilen Halefoğlu, kendi kararıyla Kasım 1987'deki seçimlere katılmadı ve politikaya vedâ etti. Zehra Halefoğlu ile evlidir. 21 Ocak 2017 tarihinde İstanbul'da vefât etti. Samuel Hahnemann Christian Friedrich Samuel Hahnemann (d. 10 Nisan 1755, Saksonya - ö. 2 Temmuz 1843, Paris) Alman hekim. Kınakınanın etkilerine ilişkin tutarsız savlara inanmayarak bu etkileri kendi üstünde denemek isteyen Hahnemann, her gün küçük dozlarda kınakına alarak bu deneyleri sonucunda kınakınanın hastalarda ateşi düşürdüğünü, buna karşılık sağlam bedenlerde ateşe benzeyen durumlar yarattığını gözlemledi. Homeopatinin temel yasası olan benzerlik yasasını ve homeopati öğretisini ortaya attı. Eleştirilere aldırmayarak denemelerini sürdürdü. Komando Komando, fiziki ve kuramsal eğitimleri ile kazandırılan yetenekleri doğrultusunda; kısa süre içerisinde hedefin ayrıntılı keşfini yapıp durum değerlendirmesini ortaya koyarak hedefi imha eden, ikmal yapılmasa dahi görevi tamamlayan askerdir. Komando birlikleri, özellik ve aldıkları göreve göre G3, MPT76, G41, HK33, M16, piyade tüfekleri; Browning, Colt, tabancalar,HK MP5 makineli tabanca, Colt M4A1; Colt Commando; savunma ve taarruz tipi el bombaları; Dragunov SVD, AWM ve Mc.Millan Tac .50 keskin nişancı tüfekleri; 60 mm. Komando Havanı; RPG-7 Roketatar; PKM, HK23, HK21 MG3, M60, M249 SAW, M240 hafif makinalı tüfekler; Browning M2HB ağır makinalı tüfekler ve 40 mm. Bombaatarlar kullanırlar. Teçhizat olarak yine birliğin ve görevin özelliğine göre; Lazer Noktalayıcı, Gece Görüş Gözlüğü, Gece Görüş Dürbünü, Termal Kamera, Nikon El Dürbünü ve çeşitli dürbünler, işaret tabancası ve işaret fişekleri, sis kutuları, silah bakım kitleri, panço-çadır, el telsizi, fener, GPS, pusula v.b. teçhizat kullanırlar. Şoför İdris Şoför İdris olarak bilinen İdris Erdinç (1914 - 17 Ocak 1996), TKP'li işçi önderi ve sendikacıdır. 17 yaşında İstanbul'a gelerek tütün işçiliği yapmaya başlamıştır. 1929 yılında TKP'li olmuştur. 1946 yılında Kocaeli İşçi Sendikalar Birliği'nin kurulmasına önderlik etmiştir. "Şoför" lakabı, partisine gelir kaynağı yaratmak için, tütün işçiliğinin yanı sıra şoförlük yapmış olmasından gelir. 1951'de TKP tutuklamaları sırasında hapse girmiş, işkence görmüştür. 1992'de partili mücadeleye kaldığı yerden devam etmiş, STP(SİP-TKP) üyesi olmuştur. 1994 yılında 80 yaşında iken 1 Mayıs olaylarında polisle çatışmış ve kafasından darbe alarak yaralanmıştır. İdris Erdinç'in hayatını anlatan "Her Şeye Rağmen" isimli Aydın Aydemir tarafından yazılan bir de kitap bulunmaktadır. 2007 yılında Yurtsever Cephe Kocaeli İşçi Birliği Lokali'nde Şoför İdris İşçi Kütüphanesi açılmıştır. Riketsiya Riketsiya (bilimsel adı Rickettsia), bakteri ve virüsler arasında bir geçiş formu olan canlı cinsidir. Çok küçük boyutları, zorunlu intraselüler (hücre içi) üreme davranışları ve zorunlu parazit yaşamları yüzünden önceleri virüs oldukları düşünülen, modern mikroskop ve tahlil yöntemlerinin gelişimi ile ultra küçük gerçek bakteriler oldukları, tüm bakteri organellerini ve çoğu bakteri enzimini bulundurdukları anlaşılan gram negatif mikroorganizmalardır. Türleri, lekeli humma ve Q hummasına yol açar. Bit, pire ve kenelerle bulaşırlar. Christian Bale Christian Charles Philip Bale (d. 30 Ocak 1974), İngiliz sinema oyuncusudur. Yüksek bütçeli Hollywood filmlerinde Batman (Bruce Wayne) rolü gibi yıldız rollerin yanında ağır sanat filmlerinde de rol almıştır. Bale ilk olarak Steven Spielberg'in yönettiği "Güneşin İmparatorluğu" filminde canlandırdığı, II. Dünya Savaşı'nda ailesini kaybederek Japonya'da yalnız kalan İngiliz çocuğu rolü ile sinemaya başladı.1990'da Robert Louis Stevenson 'ın Define Adası romanının uyarlaması Define Adası 'nda Jim Hawkins rolünü başarıyla canlandırdı. Bret Easton Ellis'in romanından uyarlanan "Amerikan Sapığı" filmi ile daha 29 Aralık 2000'de, Winona Ryder'ın asistanı Sandra Blazic ile evlendi. "Entertainment Weekly" internet üzerinden yürüttüğü "Son 10 Yıl İçerisindeki En Güçlü 8 Kült Figür" listesine girdi. 2007 yılında IMDb'de yapılan oylamada 40 yaşın altındaki en iyi aktör seçilmiştir. Bir röportajında Galler doğumlu olduğunu ama Galli olmadığını, İngiliz olduğunu belirtmiştir. Babasi pilot annesi ise sirk performanıdır. Dört kardeşin en küçüğüdür, ve İngiltere'yi 1976 yılında terk etmiştir. Çocukluk yıllarında bir keresinde en iyi çocuk aktör seçilmiştir. 1992 yılında ilk müzikalinde oynadı, bu bir büyük Disney müzikali idi. Bu müzikaller için filmlerinin dans sahneleri için 10 hafta boyunca dans ve askeri sanat dersleri almıştı. 2004 senesinde başrolünü oynadığı Makinist filmi için 28 kilo vermiş, ertesi sene gişe rekorları kıran Batman filmindeki rolü için verdiği kilonun yaklaşık iki katını aldı ve film sektöründe bunu başararak Guiness Rekorlar Kitabına girmiştir. Bale, Galler'de Güney Afrika doğumlu pilot David Bale ve İngiliz sirk palyaçosu Jenny James'den dünyaya gelmiştir. O 4 kardeşin en küçüğüydü. 1976'da Galler'den ayrıldıktan sonra birçok (İngiltere, Portekiz, ABD) ülkeleri gezmiştir. 1990'larda Güney Kaliforniya'da bir kolejde okudu. Anuşe Ansari Anuşe Ansari (Farsça: انوشه انصاری, d. 12 Eylül 1966), İranlı ABD'li iş kadını. Uzaya giden dördüncü turist. İlk uzay blogcusu, ilk kadın uzay turisti, ilk Müslüman kadın astronot. 10.000.000$'lık Ansari X Ödülü isim sponsoru ve X-Prize vakfı mütevelli heyeti üyelerinden biri. Ansari’yi taşıyan Rus Soyuz uzay aracı 18 Eylül 2006'da Kazakistan’dan fırlatıldı. Ansari bu gezi için 4 yıl beklemek zorunda kalmış ve 6 ay boyunca yoğun eğitime tabii tutulmuştu. Uzay aracında bir Amerikalı astronot ve bir Rus Kozmonot bulunuyordu. Amerika’da kitle iletişim sektöründeki yatırımlarıyla zengin olan Ansari, 26 Eylül 2006 günü dünyaya döndü. Şiga toksini Şiga toksinleri (veya Shiga toksinleri), "Shigella dysenteriae" ve bazı "Escherichia coli" bakterileri tarafından salgılanan toksinlerdir, bunlar bakterinin içinde bulunan konak organizmada dizanteri meydana getirirler. Bu toksinler evrimsel olarak birbirine akraba bir toksin ailesidir, Stx1 ve Stx2 olarak adlandırılan iki ana gruptan oluşur. Bu toksinlerin genleri, bakteriyi enfekte etmiş bir virüs olan, lambda-tipi profajların genomunda yer alır. Şiga toksinleri, "Shigella dysenteriae"'nın neden olduğu dizanterinin bakteriyel kaynağını tanımlamış olan Kiyoşi Şiga'ya atfen adlandırılmışlardır. Şiga toksini, "Shigella dysenteriae"nin yanı sıra "E. coli"'nin serotipi ve diğer bağırsak kanatıcı (enterohemorajik) "E. coli'"ler de bu toksinleri salgılar. "E. coli"'nin salgıladığı Stx1 toksini baştan Vero toksin veya Şiga benzeri toksin ("Shiga-like toxin") olarak adlandırılmış ancak daha sonra bu toksinin "S. dysenteriae"nın salgıladığı Şiga toksinleri ile hemen hemen aynı olduğu gösterilmiştir. Şiga toksinleri hedef hücrelerde protein sentezini engelleyerek etki gösterirler. Toksin, hücre içine girdikten sonra bir N-glikozidaz enzimi olarak işlev görür, ribozomu oluşturan RNA'dan bir adenini keserek protein sentezinin durmasına neden olur. "Ricinus communis" adlı fasulyede bulunan risin toksini de aynı mekanizmayla çalışır. Şiga toksinlerinin yapısı aynıdır: bir A ve beş B protein alt biriminden meydana gelirler. B altbirimleri bir beşgen oluştururlar, beşgen düzleminin bir tarafında, ortada, A birimi oturur. B birimleri hedef hücrenin zarında bulunan, globotriasilseramit Gb3 adlı bir glikolipide bağlanırlar. Bunun ardından A altbirimi içeri alınır, hücre içinde bulunan furin adlı bir proteaz tarafından iki parçaya ayrılır. A1 parçası ribozoma bağlanıp protein sentezini bozar. Bir Şiga toksininin hücre zarından ribozomlara ulaşmak için izlediği yol şöyledir: toksin endositoz yoluyla bir endozoma alınır, endozom Golgi aygıtıyla kaynaşınca toksin de önce Trans Golgi Şebeke'sine ("Trans Golgi Network"), oradan da Endoplazmik retikulum'a (ER'ye) aktarılır. En sonunda toksin ER'den sitoplazmaya, henüz bilinmeyen bir mekanizma ile geçer. Şiga toksinleri protein sentezini engellemek dışında de etkileri vardır. Apoptoz yoluyla hücre parçalanması protein sentezinden bağımsızdır ve bunun sonucunda saçılan proteazlar civar hücrelere ek bir zarar verebilir. Keza, protein sentez engellemesinden bağımsız olarak Şiga toksinleri IL-1, IL-6, IL-8 ve TNF gibi bazı sitokinlerin salgılanmasına neden olurlar. Toksin kan damarlarının çeperlerindeki endotel hücrelere etki eder. Kalın bağırsak damarlarına bu şekilde zarar vermesi yüzünden kanlı ishal meydana gelir. Toksin kanla sindirim sistemini çevreleyen damarlardan daha öteye yayıldığı zaman küçük damarlar içeren çeşitli organlara zarar verebilir. Böbrek glomerulusunun epiteli, taşıdığı Gb3 glikolipit reseptörleri yüzünden özellikle toksine duyarlıdır ve onun zarar görmesi böbreğin filtreleme işlevini ortadan kaldırır, sonuç kanamalı böbrek yetmezliğidir (hemolitik üremik sendrom). Stx1 ve Stx2 aynı yapıya sahip olmakla beraber bazı ayrıntılarda farklılıklar gösterirler. Stx insanlarda Stx1'den daha toksiktir. Stx2'nin hemolitik üremik sendrom oluşturmaya Stx1'den daha yetkindir. Şiga toksin genleri "E. coli" kromozomuna entegre olmuş bir lambda tipi bakteriyofaj genomlarında bulunur. Bakterinin büyümesini engelleyen şartlarda bakterinin gösterdiği SOS tepkisi bakteriyofajı etkinleştirir, hem bakteriyofajın, hem de Stx2 toksininin üretimi artar. Kinolon sınıfından antibiyotikler, ayrıca trimethoprim ve furazolidone uygulandığında Stx2 üretiminin 100 katı arttığı bulunmuştur. Dolayısıyla bazı antibiyotiklerin kullanımı Şiga toksin üreten "E. C
oli" hastalıklarının kötüleşmesine ve daha hızlı yayılmasına neden olabilmektedir. Toksinin hücreye bağlanıp içine girmek için gerek duyduğu Gb3 reseptörleri insanda vardır ama inek, domuz ve geyik gibi başka hayvanlarda yoktur. Bu hayvanlar toksin üreten bakterileri kendileri zarar görmeden barındırabilirler, dışkılarıyla onları çevreye salıp insanlara geçmelerine neden olabilirler. Stx1'in antiviral etkisi olduğu gösterilmiştir, dolayısıyla bulunduğu hayvanlarda koruyucu bir etkisi olabilir. Escherichia coli O157:H7 Escherichia coli O157:H7 "koli basili" tabir edilen "E. coli" bakterisinin en zararlı tipi sayılır; bir gıda zehirlenmesi etmeni olup "hemorajik kolit" denen hastalığa neden olur. Enfeksiyon bağırsak krampları ile başlar, bunu önce sulu ishal, sonra da çoğu zaman kanlı ishal izler. Bazen küçük çocuklarda hemolitik üremik sendrom olarak adlandırılan böbrek yetmezliği meydan gelir. Genelde bu bakteriyi içeren kıyma etin az pişirilerek yenmesi sonucu hasta olunur. Bakteri ayrıca kişiden kişiye dokunma yoluyla, pastörize edilmemiş süt içmekle, bakterini karıştığı suyla sulanmış sebze veya meyvelerin yenmesiyle, böyle suda yüzmek veya onu içmek yoluyla da bulaşır. "Escherichia coli" O157:H7 serotipi, Shiga benzeri toksin(ler) salgılayan, çubuk şekilli Gram-negatif bir bakteridir. "E. coli" bakterisinin yüzlerce serotipinden biridir. Çoğu suş zararsız olup sağlıklı insan ve hayvanların bağırsaklarında yaşamasına karşın, bu serotipi oluşturan suşlar güçlü bir toksin salgılar ve ağır hastalığa neden olur. Bu serotip, patojenik "E. coli" 'lerin "Enterohemorajik E. coli", veya EHEC, olarak adlandırılan grubuna dahildir. Buna alternatif adlandırmalar olan "Verotoksin üreten E. coli" (VTEC) veya daha ender olarak "Shiga-benzeri Toksin üreten E. coli" (STEC) adları onun toksin üretme yeteneğine değinir. Serotip ismindeki "O" (sıfır değil, büyük O), somatik antijen numarasına, "H" ise flagella antijenine değinir. Başka serotipler (genelde daha hafif) hastalığa neden olur; burada yalnızca O157:H7 bileşimine sahip olanlar incelenecektir. "E. coli" O157:H7 1982'de ABD'de bir kanlı ishal salgınında ilk defa tanımlanmıştır. 1996-97'da İskoçya'da bu bakteri yüzünden 21 kişi hayatlarını kaybetmişlerdir. Bu serotipli bakteri yözünden ABD'de yılda ortalama 73,000 vaka, 60 dolayında ölüm meydana gelir. Enfeksiyonun başlıca kaynağı az pişmiş kıymadır, diğer kaynaklar pastörize edilmemiş süt ve meyve suyu, çiğ sebze ve şarküteri ve enfekte olmuş hayvanlardır. Kontamine olmuş göl veya havuzlarda yüzmek ve yeterince klorlanmamış su içmek yoluyla da iletim olabilir. Bu organizma kolaylıkla kişiden kişiye geçer ve çocuk bakım merkezlerinde kontrol altına alınması zor olan mikroplardandır. "E. coli" O157:H7 bazı mandıralarda bulunmuştur ve sağlıklı sığırların bağırsaklarında yaşayabilir. Hayvanların kesimi sırasında et kirlenebilir, etten kıyma yapılırkan organizma iyice içine karışabilir. İneğin memelerinde veya sağma makinasında bulunan bakteri süte karışabilir. Hastalığa neden olan organizma sayısı belirlenmemiş olmakla beraber çok küçük olduğu tahmin edilmektedir. Bu bakterinin bulaşmış olduğu etin görünüşü ve kokusu normaldir. Eğer yeterince pişirilmezse enfeksiyona yol açabilir. "E. coli" O157:H7 enfeksiyonu genelde ağır ve kanlı bir ishale (ancak ishal kansız da olabilir) ve abdominal kramplara yol açar. Çoğu zaman ateş yoktur veya çok az olur ve hastalık 5 ilâ 10 günde iyileşir. Bazı kişilerde hastalık belirtisiz olarak da iyileşebilir. Bazı kişilerde, özellikle 5 yaştan küçük çocuklar ve yaşlılarda, enfeksiyon hemolitik üremik sendroma neden olabilir, bu durumda alyuvarlar imha olur ve böbrekler iflas eder. Enfeksiyonların %2-7'sinde bu komplikasyon olur. Hemolitik üremik sendrom vakalarının çoğu "E.coli" O157:H7'den kaynaklanır. Dışkı kültürü ile bakteri tanınabilir ama bu rutin bir test değildir, özel olarak istenmesi gerekir. Nümune, sorbitol-MacConkey agar'da, veya onun bir çeşidi olan sefiksim potasyum tellurit sorbitol-MacConkey agar'da kültürlenir. "E. coli" O157:H7 suşları hemen hepsi D-sorbitolu ya fermente edemezler veya çok yavaş ederler, buna karşın diğer suşların %80 bu şekeri fermente edebilirler. Bu yüzden sorbitol-MacConkey agarda büyüyen kolonilerin rengi O157:H7'yi tanımaya yarar. Ancak, diğer kültür yöntemleri gibi bu da yavaştır ve PCR teknikleri ile daha hızlı tanı mümkündür. Geliştirilmekte olan yeni tekniklerde flüoresan işaretli antikorlar kullanılır. Çoğu kişi antibiyotiksiz veya başka özel bir tedavi görmeden 5-10 günde iyileşir. Antibiyotiklerin hastalığın gidişatını iyileştirdiğine dair bir kanıt yoktur ve hatta bazı antibiyotiklerle tedavinin böbrek komplikasyonlarına yol açabileceği düşünülmektedir. Bazı antibiyotikler bakterinin büyümesini durdurmalarına rağmen Şiga toksin üretimini arttırırlar. Loperamide (imodium) gibi ishal ilaçlarından da kaçınmak gerekir. Hemolitik üremik sendrom acil serviste bakım gerektiren, hayatî tehlike taşıyan bir durumdur. Kan nakli ve böbrek diyalizi sıkça gereklidir. Enfeksiyonların çoğu tamamen iyileşir. Hemolitik üremik sendrom geliştirenlerde uzun vadeli etkiler görülür. Acil bakımla hemolitik üremik sendromda ölüm oranı %3-5 dolayındadır. Bu gruptakilerin 1/3'ü yıllar sonra anormal böbrek fonksiyonu gösterir ve bunların birkaçı uzun dönemli diyalize gerek gösterebilir. Bu gruptakilerin diğer bir %8'i yüksek tansiyon, havale, felç, körlük gibi hayat boyu sürecek komplikasyonlar yaşarlar. Eğer bağırsaklarının bir kısmının ameliyatla çıkartılması gerekmişse bunun da sonuçlarını çekeceklerdir. E. coli O157:H7'nin 2001 yılında okunan genom dizisinin zararsız "E. coli" K12 suşu ile karşılaştırması sayesinde O157:H7'yi patojen yapan özellikleri ortaya çıkmıştır . İki organizmanın genomları aynı uzunlukta olmakla beraber her ikisinin de kendine has genleri bulunmaktadır. Patojen suşun genomunun çeşitli yerlerinde bulunan "patojelik adalarında" ona hastalık yapma yeteneği veren 1387 yeni gen bulunmuştur. Bu genlerin bir kısmı daha evvelden keşfedilmiş olan Şiga toksinleri ve adezyon faktörleri (fimbriumlar) gibi hastalık faktörlerini kodlamaktadır. Farklı genlerin bir kısmı hastalık yapmaktan ziyade iki suşun farklı ortamlarda büyüyebilmelerine olanak sağlayan proteinleri kodladığı tahmin edilmektedir. Ayrıca pek çok gende de K12 suşuna kıyasla en az bir amino asidin farklı olmasına neden olacak farklılıklar bulunmuştur, bu faklılıkların bir kısmı O157:H7'nin konak organizmasının hastalanmasına katkısı olabilir. İki genom arasındaki farklılıklar O157:H7'nin daha hızlı evrimleştiğini, ayrıca patojen adalarında buluna viral ve bakteriyel konjugasyon genlerinin varlığı K12'de olmayan çoğu genin başka bakteriyofaj ve plazmidler aracılığıyla yatay transferle geçmiş olabileceğine işaret etmektedir. O157:H7'nin yeni genler edinebildiğine dair belirtiler, bu organizmanın hızlı genetik değişikliğe uğrayabilmesi yeni salgınlarda kendini göstermesinin bir açıklaması olabilir. Hayvan kesimi kontaminasyonun en başlıca kaynağıdır, ineğin bağırsaklarının içeriği etle karışınca nemli ve sıcak ortamda bakteriler çoğalırlar. Enfekte olmuş kısımlar eğer kıyılırsa bakteri etin yüzeyinden içine geçer. Dolayısıyla kıymanın bir enfeksiyon kaynağı olma olasılığı biftekten daha yüksektir. Biftekte sadece etin yüzeyi kirlenir ve etin dış kısmının pişmesi bakteriyi öldürmeye yeter. Buna karşın kıymadaki bakterinin imhası için tamamen pişmesi gerekmektedir. Üstelik birden fazla hayvanın etlerinin birleştirilip kıyılması halinde enfekte olmuş bir hayvan büyük bir kıyma işinin kontaminasyonuna neden olur. Dolayısıyla "E.coli" O157:H7 taşıyan inek sayısının azaltılmasına yönelik önlemler ve etin kesimi ve kıymanın hazırlanması sırasında etin kirlenmesini azaltacak önlemler gereklidir. Kıyma ve köftenin tamamen pişirilmesi halinde organizma bertaraf edilebilir. Etin en kalın kısmına saplanan bir termometre en az 72 °C göstermelidir. Et hazırlanırken diğer yiyeceklerden ayrı tutulmalı, çiğ etle temas eden tüm yüzeyler ve aletler tekrar kullanılmadan evvel iyice yıkanmalıdır. Üzerinde çiğ etin bulunmuş olduğu ve yıkanmamış bir tabağa sonradan pişmiş köfteleri koymak enfeksiyonu aktarır. Ellerin yıkanması da benzer şekilde önemlidir. Pastörize edilmemiş sütten ve meyve suyundan kaçınılmalıdır. Ticari meyve suları hemen her zaman pastörize edilmiştir. Meyve ve sebzeler, özellikle eğer pişirilmeyeceklerse, iyice yıkanmalıdırlar. Kirli olma olasılığı olan sularda (Örneğin kanalizasyon suyu karışmış olması) yüzerken su yutmamaya özen göstemek hastalık riskini azaltır. Tuvaleti kullandıktan sonra veya bir bebeğin (özellikle ishalliyse) alt bezini değiştirdikten sonra el yıkamak iletim riskini düşürür. İshali olan kişiler başkalarıyla yüzmemeli, başkasıyla beraber banyo yapmamalı ve başkaları için yemek hazırlamaktan kaçınmalıdır. İzcilik İzcilik; gençlere kendi kendine yetme ve doğada hayatta kalma eğitimi vererek, karakter ve fiziksel gelişimlerini desteklemek amacı güden uluslararası bir hareket. İzcilik din, dil, ırk, cinsiyet ve benzeri hiçbir ayrım gözetmeyen; herkese açık; gönüllülük esasına dayalı, politik hedefleri olmayan, eğitim amaçlı bir gençlik hareketidir. İzci gruplarının kendine has üniformaları bulunur. Dünya genelinde ondan fazla uluslararası teşkilat bulunmaktadır. Bunlardan WOSM, WAGGGS, WOIS ve WFIS üye sayıları ve faaliyetleriyle öne çıkmaktadır. İzcilik dünyada ilk defa 1907 yılında Britanya ordusundan emekli olan korgeneral Robert Baden-Powel tarafından kurulmuştur. Baden-Powel'in 1908 yılında yazdığı "Erkek Çocuklar İçin İzcilik" kitabı bütün dünyada büyük bir ilgiyle karşılandı ve izciliğin temelini oluşturdu. 1920 yılında İsviçre'nin Cenevre kentinde World Organization of the Scout Movement (Dünya İzcilik Örgütü), 1928 yılında ise World Association of Girl Guides and Girl Scouts (Dünya Kız İzcileri Derneği) İngiltere'nin Londra kentinde kuruldu. Baden-Powel 8 Ocak 1941'de öldüğünde izcilik birçok dünya ülkesine yayılmıştı. Aydınlık
(gazete) Aydınlık (Osmanlı Türkçesi: آيدينلق ), Vatan Partisi'nin günlük gazetesi. Adını verdiği Aydınlık hareketinin bilimsel sosyalist çizgisinde dönem dönem dergi veya gazete biçiminde yayım yapmış bir yayındır. Sıkıyönetim dönemlerinde kapanmış, kesintili yayın hayatına zaman zaman haftalık ve günlük olarak devam etmiştir. Yayımını 1 Mart 2011'den beri günlük gazete olarak sürdürmektedir. Osmanlı Devleti’nin ilk sosyalist dergisi olarak, Şefik Hüsnü (Deymer) önderliğinde, 1 Haziran 1921 tarihinde aylık olarak yayın hayatına başladı. Bu dönemde Şefik Hüsnü’nün Millî Mücadele’ye verdiği destek dikkat çekti. Şefik Hüsnü derginin 4. sayısında ‘Türkiye’de İnkılâbın Lüzumu’ başlıklı yazısında “Dünya harbi dolayısıyla kesb-i şiddet eden tarihi ve iktisadi bir ıztırarın, cihanı, eski esasları altüst edercesine bir inkılâba sürüklediğini ve memleketimizin bu cereyan haricinde kalamayacağını” vurgular ve ileriki sayılarda da inkılâbın biçimini tarif eder. "Aydınlık"’ın 7. sayısı ise 7 Temmuz 1922 günü çıkar. İşgal makamları sol yayınların sesini kısmıştır. "Aydınlık" yine kaldığı yerden devam eder. "Aydınlık" çevresi İstanbul’da bir yandan da Türkiye İşçiler Derneği vasıtasıyla işçileri örgütleme çabasındadır. Bu sırada Büyük Zafer haberi gelir. Büyük coşku yaratır. Aydınlıkçılar Ankara’ya kutlama telgrafı gönderirler. Telgrafla “Türk işçi ve köylü ordularının, bütün cihan proletaryasının müzaheretiyle, cihan emperyalizmine karşı kazandıkları zafer” alkışlanır, “yapılan siyasi inkılâb” karşısında duyulan memnunluk belirtilir ve “müşterek istihsal ve mülkiyete müstenit içtimai inkılâbın” kuvvetle ümit edildiği vurgulanır. "Aydınlık", ileriki günlerde de Mustafa Kemal hareketini ve devrimleri canla başla destekler, yanlışları ve eksiklikleri eleştirmekten de çekinmez. Özellikle ecnebi sermayesi hâkimiyetindeki ekonomik kuruluşlarda işçiler zor şartlarda çalışmaktadır. Aydınlıkçılar sayfalarını sonuna kadar işçilere açarlar. Bir yandan da parti ve işçi dernekleri vasıtasıyla bu mücadeleyi kurumlaştırırlar. Aydınlıkçılar 1923 yılında İzmir’de yapılan İktisat Kongresi’ne de katılarak burada aynı çizgide görüşlerini dile getirirler. 1923’te 1 Mayıs bildirisi nedeniyle Ankara’da Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası (TİÇSF) yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 20 Aydınlıkçı tutuklanır. "Aydınlık"’ın İstanbul’da faaliyeti ise devam etmektedir. "Aydınlık", Lozan Antlaşması’nı ve 6 Ekim 1923 günü İstanbul’a giren Türk ordusunu alkışlar. “Bugün Anadolu erlerinin uğrunda kan döktükleri siyasi istiklâl, siyasi hürriyet ancak ve yalnız iktisadi bir temel üstüne kurulabilir” diyerek tarihi saptamada bulunur. 1924 yılı içerisinde Şevket Süreyya Aydemir de dergiye katılır. Nâzım Hikmet, Hasan Âli ve Kerim Sadi de yazanlar arasındadır. "Aydınlık" yazar kadrosu olarak da güçlenmiş, etkinliği artmıştır. Satışı ise 2-3 bin dolayındadır. Şubat 1924’te ‘Lenin’ sayısı nedeniyle 2 ay yayımlanamaz. Mayıs ayından itibaren yayınlarına yine işçi sınıfının zor şartlarına ve başta İstanbul olmak üzere birçok ilde yapılan grev ve direnişlere yer vererek devam eder. Bu tarihte ‘Fevkalade Amele Sayıları” dikkat çeker. "Aydınlık", 1924 yılı içinde işçi sınıfının durumuna ilişkin yayınlarına ağırlık verir. Ayrıca “"Orak Çekiç"” adı altında ayrı bir ‘haftalık siyasi amele ve köylü gazetesi’ çıkarılır. Derginin 5 Mart 1925 tarihli son sayısında Şeyh Said İsyanı'na karşı durulur ve şu görüşlere yer verilir: “Yobazların sarıkları yobaz zümresine kefen olmalı! Yobazlarıyla, ağalarıyla, şeyhleriyle, halifeleriyle, sultanlarıyla birlikte kahrolsun derebeylik! İrtica ve derebeyliğe karşı mücadele için: Köylüler, köy meclisleri; ameleler, sendikalar etrafında teşkilatlanmalıdırlar.” ‘İngilizlerin oynattığı irtica kuklası’ adlı başyazıda da, “ekaliyet milletlerinin sergerdelerini” ayaklandırmanın eski bir İngiliz ve Rus oyunu olduğu hatırlatılır. Ancak, ayaklanmanın bastırılması ve elebaşların cezalandırılmasından sonra, mutlaka doğuda toprak meselesi çözümlenmelidir; “Çünkü arazi ve meralar parçalanmadıkça, şark vilayetlerimizde intizamın iadesine imkân yoktur” denilir. 1925 Şubat’ında patlak veren Şeyh Sait Ayaklanması sırasında Takrir-i Sükun Yasası ve Bakanlar Kurulu kararıyla 12 Mart 1925’te tekrar kapatılır. Şefik Hüsnü ve 12 arkadaşı İstiklâl Mahkemeleri’nde ağır hapis cezalarına çarptırılırlar. 1968 yılı Kasım’ında "Aydınlık" aylık dergi olarak, Doğu Perinçek ve Vahap Erdoğdu önderliğinde yeniden yayımlanmaya başladı. Türkiye İşçi Partisi muhaliflerinin çıkardığı bu Maocu derginin, Hikmet Kıvılcımlı ve Mihri Belli’nin de aralarında bulunduğu geniş bir yazar kadrosu vardı. Türkiye sosyalist hareketinin kuramının oluşturulmasında ve Millî Demokratik Devrim stratejisinin belirlenmesinde önemli rol oynadı. 1970'in Ocak ayındaki 15. sayıdan itibaren, ""Proleter Devrimci Aydınlık (PDA)"" ve ""Aydınlık Sosyalist Dergi"" adlarıyla ikiye bölündü. "Proleter Devrimci Aydınlık", 12 Mart öncesinde haftalığa dönüştü. Her iki "Aydınlık" da 12 Mart 1971 Muhtırası’ndan sonra, Nisan 1971 sonunda Erim Hükümeti’nin Balyoz Harekâtı’yla kapatıldı. "Aydınlık", haftalık dergi olarak Kasım 1974’te yeniden yayımlandı, ancak Şubat 1975’e kadar 14 sayı çıkarılabildi. Sıkıyönetim tarafından kapatıldı. Sıkıyönetimin kalkması üzerine Ekim 1975’te bu kez aylık siyaset kuramı dergisi olarak yayınına devam etti. Bu dönemde 30 sayı yayımlandı. Yayın, 20 Mart 1978'de günlük gazeteye dönüştü. 2.5 yıl süreyle her gün yayımlanan "Aydınlık"; 1925, 1971, 1975’te olduğu gibi, 12 Eylül 1980 günü askeri yönetim tarafından kapatıldı. Türkiye tarihinde sıkıyönetimlerce dört kez kapatılmış ikinci bir yayın organı yoktur. Bu dönemde kontrgerillaya karşı yürüttüğü mücadele ile adını duyuran 1978-80 dönemi "Aydınlık"’ında, başyazar Doğu Perinçek'in yanında Cemal Süreya, Muzaffer Buyrukçu, Rıfat Ilgaz, Tahir Özçelik, Sina Çıladır, Nimet Arzık, İsmet Zeki Eyüboğlu, Abdullah Rıza Ergüven ve Nezih Coş’un yazıları yayımlandı. 13 yıllık zorunlu bir aradan sonra, 1 Mayıs 1993 tarihinde yeniden günlük gazete olarak yayınlanmaya başladı. Bu kez "Aydınlık"’ın Genel Yayın Yönetmenliğini Ferit İlsever, başyazarlığını Aziz Nesin yaptı. Köşe yazarları arasında Doğu Perinçek, Feroz Ahmad, Metin Altıok, Burçay Anger, Prof. Dr. Korkut Boratav, Yücel Çağlar, Y. Savaş Emek, Cezmi Ersöz, Şükrü Günbulut, Prof. Dr. Ahmet İnam, Fethi Naci, Baskın Oran, Fikret Otyam, Prof. Dr. İzzettin Önder, Şule Perinçek, Hasan Yalçın, Hilmi Yavuz yer aldı. Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’e suikastı, Hizbullah eylemlerini ve diğer şeriatçı faaliyetleri, Tansu Çiller’in ABD vatandaşlığını ortaya çıkaran, özelleştirmeye karşı net bir tavır alan ve 28 Şubat’a giden yolu açan "Aydınlık", Nisan 1994'e kadar yayınlandığı bu dönemde de, Türkiye basınında önemli bir yayın oldu. 1994 yılında alınan bir kararla gazete, haftalık dergi formatını aldı. 2001 yılında, tasarımını yeniledi ve kuşe kağıda kapakla çıkmaya başladı. Ergenekon Soruşturması'nda 21 Mart 2008 günü tutuklanan Serhan Bolluk'un yerine Deniz Yıldırım derginin genel yayın yönetmenliğini devr aldı. Serhan Bolluk ise tahliye olduktan sonra Ulusal Kanal Haber Dairesi Başkanlığı'na getirildi. "Aydınlık" dergisi, Recep Tayyip Erdoğan ile KKTC Eski Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın Kıbrıs'la ilgili özel konuşmalarını yayınlayınca, Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım ve Ulusal Kanal İstihbarat Şefi Ufuk Akkaya tutuklandı. Yıldırım'ın tutuklanmasının ardından, derginin Sorumlu Müdürü olarak Mehmet Bozkurt görev aldı. Yayın çizgisinin yürüttüğü mücadelenin haftalık bir dergiyle yürütülemeyeceğini, ve mevcut basının muhalifliğini kaybettiğini düşünen "Aydınlık" dergisi, 2010 yılının sonunda aldığı kararla 1 Mart 2011 günü günlük gazete olarak okurlarıyla buluşmayı müjdelemiştir. 13 Şubat 2011 tarihli son sayısının kapağına 1 Mart'da resmi olarak çıkacağı bildirilen "Aydınlık" gazetesinin kapağını basan dergi bunun bir "veda" değil, "merhaba" olduğunu belirtmiştir. "Aydınlık" adıyla 1 Mart 2011'den itibaren günlük gazete olarak yayına devam etmektedir, ancak Avrupa'daki okuyucuları için de Avrupa merkezli bir haftalık dergi de yayınlanmaktadır. "Aydınlık", çıktığı ilk ay ortalama 50 bin satışa ulaşarak oldukça çarpıcı haberlere imza attı. Özellikle Başbakan Erdoğan ve dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt arasında Dolmabahçe Sarayı'nda yapılan gizli görüşmeyi açıkladı. Gazetenin Genel Yayın Yönetmenliğini Mehmet Sabuncu, Genel Yayın Yönetmeni Yardımcılığı'nı Deniz Yıldırım yürütmektedir. Gazetenin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini Ergün Gedek, Haber Koordinatörlüğü görevini Önder Öztürk yapmaktadır. Haber Müdürlüğü'nde ise Mustafa Kaya yer almaktadır. Ceyhun Bozkurt ise İstihbarat Şefi olarak görev yapmaktadır. "Aydınlık" gazetesi 19 Ağustos 2011 günü Ergenekon Soruşturması kapsamında üçüncü kez basıldı. "Aydınlık"ın yanı sıra Ulusal Kanal ve İşçi Partisi de baskına uğradı. İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin ve Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Turan Özlü'nün yanı sıra "Aydınlık" gazetesinin dört çalışanı gözaltına alındı ve savcılık sorgularının ardından 22 Ağustos 2011 günü serbest bırakıldı. Mehmet Bedri Gültekin, Turan Özlü, Erkan Önsel ve Mehmet Perinçek ise aynı gün tutuklandı. 16 Nisan 2012 tarihinden itibaren, gazetenin Avrupa baskısı, Avrupa'da 8 ülkede hafta içi beş gün yayımlanmaktadır. Mihalis Yeniçaris Mihalis Yeniçaris (Yunan: Μιχάλης Γενίτσαρης, 15 Haziran 1917 - 11 Mayıs 2005), Yunan şarkıcı, söz yazarı ve bestecidir. Rebetiko tarzında müzikler üretmiş ve söylemiştir. Müzisyen, Pire şehrinde doğmuştur ve burada ölmüştür. A dos Negros A dos Negros Portekiz'de Óbidos belediyesine bağlı olan, 16,82 km yüzölçümüne sahip, 1.493 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Dabke Dabke (Arapça: دبكة , "debke", "dabka" veya "dabkeh"), Levant olarak bilinen Doğu Akdeniz bölgesindeki Arap nüfus arasında yaygın olan geleneksel halk oyunu. Lübnan ve Filistin'in ulusal halk oyunudu olmasının yanında ayrıca Irak, Ürd
ün, Mısır, Türkiye ve Suriye'de de özellikle düğün ya da kutlamalarda oynanan yaygın bir halk oyunudur. Kelime anlamı olarak dabke, birlikte ayağı yere sertçe vurma olarak ifade edilir. . Sadece kadınlar ya da erkekler oynayabildiği gibi, kadın-erkek karışık olarak da bu oyunu oynayabilir. Ortaya çıkışına ilişkin en muteber görüş, Levant'ta yani Doğu Akdeniz'de özellikle çatı yapım tekniklerinin gereği olarak yardımlaşmaya duyulan ihtiyaçtan kaynaklandığıdır. Bu anlamda bir işin yapılması ve yardımlaşmaya ilişkin ortaya çıktığı söylenmektedir. Dabke ve onun ritimli müziği sayesinde işlerin hem birlikte hem de eğlenceli geçmesine yaradığı öne sürülmüşür. Bir sıra halinde dizilmiş kişilerin oynadığı bir dans türü olan dabkede, halaydaki halay başına benzer bir lider bulunur. Bu lidere "raas" (baş) ya da "lawweeh" (sallanan) adı verilir. Lider, değişmeli olarak diğer dansçılardan biri olurken lider olan oyuncu da yüzünü seyircilere dönerken aynı zamanda sıra boyundaki tüm dansçıları da görebileceği bir konum alır. Başının üzerinde burulmuş bir mendil ya da tesbih döndürerek dansın ritmini yönetir. Lider ayağını sertçe yere vururken aynı zamanda dik durmalıdır. 6 çeşit dabke türü vardır: Dabke için en çok kullanılan müzik aletleri: Dabke dansı 20. yüzyılda özellikle Lübnanlı yapımcılar Assi ve Mansour Rahbani kardeşler ve önemli Arap şarkıcılar sayesinde gittikçe yaygınlaştı. Bu şarkıcılar arasında Zaki Nassif, Feyruz, Wadih el Safi, Nasri Şemseddin ve Lübnan'ın en ünlü dabke topluluğu Firkat el Arz. Feyruz (Fairouz) ile Nasri Şemseddin (Shamsaddin)'in birlikte söyledikleri ve arkadaki ekibin dabket oynadığı görüntü için: 2009 yılında Montreal'de Tullâb adlı Lübnan Öğrenci Federasyonu önderliğinde toplanan 4,475 kişilik grup, Marcelin Wilson's Park'ta beş dakikadan fazla dabke oynayarak rekor kırmıştır. Br önceki rekor ise 2,743 kişiyle Akka'da oynadıkları oyunla rekoru elde eden Akkalı Araplara aitti. Türkiye'de en çok bilinen dabke şarkısı, Erkin Koray'ın Şaşkın (Ala Ain Moulayiteen) adlı şarkısıdır. Özellikle Arap kökenli Türk vatandaşları tarafından Hatay'daki birçok düğünde oynanan bir oyundur. Amoreira (Óbidos) Amoreira Portekiz'de Óbidos belediyesine bağlı olan, 19,39 km yüzölçümüne sahip, 985 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Gaeiras Gaeiras, Portekiz'de Óbidos belediyesine bağlı olan, 10,20 km yüzölçümüne sahip, 1.858 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Olho Marinho Olho Marinho Portekiz'de Óbidos belediyesine bağlı olan, 18,32 km yüzölçümüne sahip, 1.258 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Santa Maria (Óbidos) Santa Maria Portekiz'de Óbidos belediyesine bağlı olan, 22,13 km yüzölçümüne sahip, 1.788 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). São Pedro (Óbidos) São Pedro, Portekiz'de Óbidos belediyesine bağlı olan, 10,41 km² yüzölçümüne sahip, 1.280 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). 19. yüzyıl felsefesi 19. yüzyıl felsefesi öncelikli olarak Alman felsefesinde romantizmin ve idealizmin zirveye ulaştığı bir dönemdir. Aynı şekilde materyalizmin de yeni bir derinlik kazandığı ve öne çıktığı görülür. Fransız felsefesinde bir yanda Charles Fourrier, Pierre-Joseph Proudhon, Claude Henri de Saint-Simon gibi reformcu düşünürler; öte yanda da August Comte ile pozitivizmin belirginleştiği görülür. Tarihçi Tocqueville ile sosyolog ve düşünür olan Emile Durkheim'ı da buraya eklemek gerekir. 19. yüzyılın genel olarak bir tarih yüzyılı olduğu belirtilir, bunun anlamı hem tarih bilincinin gelişmesi hem de düşüncenin ve felsefenin tarih ile birlikte ele alınıp değerlendirilmesi eğiliminin kuramsal br nitelik kazanmaya başlamasıdır. Böylece felsefenin içinde siyasal teoriler ve sosyoloji gibi bir disiplin çıkmıştır. 19. yüzyılın genel hatlarıyla Almanya'da idealist felsefenin, Fransa'da sosyalist düşüncenin, İngiltere'de iktisat teorisinin gelişip güçlendiği zamanlar olarak belirtilmesi yanlış olmaz. Felsefede romantik düşünce, idealizm, materyalizm, realizm, rasyonalizm, tarihselcilik, pozitivizm bu yüzyılda kendini gösterir. 19. yüzyıl tarihsel bakımdan siyasal ideolojilerin öne çıktığı bir dönem olarak ortaya çıkmıştır. Sosyalist düşünce ve onun felsefi kökleri bu dönemde belirginlik kazanmış, öte yandan Liberalizm ve onun felsefi kökleri belirginleşmiştir. 18. yüzyıl aydınlanmacılığının felsefi konumlanışı devam ettirilmekle birlikte, aydınlanmacı felsefi kavramlara belirli bir ölçüde kuşkuyla bakan bir yönelim olarak şekillendiği söylenebilir. Fransız Devrimi'nin sonrasında ortaya çıkan hayal kırıklıklarının etkisi 19. yüzyıl felsefelerinde görülür. Romantik düşünce aydınlanmacı ideallerin ve onların dayanağı olan kuramsal konumların ilk eleştirisini ortaya koyan düşünce bicimidir.Büyük ölcüde Kant felsefesinden kaynaklanır.Doğa ve doğallaşma romantik düşüncenin temel önermeleridir.Romantizm farklı yerlerde farklı konumlarda ortaya çıkar.Ingiltere'de daha çok bir estetik teorisi ve pratigi olarak, Fransa'da bir sosyal tepki ve yeni bir toplumsal sözleşme arayışı olarak, Almanya'da bir felsefe ve düşünce hareketi olarak yer bulur kendisine.Insan kavrayisi noktasinda aydınlamacıktan temel olarak ayrılır. İnsan her zaman belirli bir gelenek, bir kültür ve bir yaşama biçimi içine doğar;doğarken elebette tüm doğal varlıklar gibi çıplaktır, sonradan giyinir ve bu giyinme ile insanlaşır."İnsanlaşma" bu anlamda insanın kendi doğasına yabancılaşması, doğal bir varlık olmaktan uzaklaşıp yapaylaşmasıdır.Romantik düşüncede aydınlanmacılıktan yalnizca insanın kavranılışında değil. kurtuluş teorisi bağlamında da aydınlanmacılıktan temelli olarak ayrılır.Kurtuluş, belirli bir geleneğe ve kültüre ait olmak anlamında insanın doğallaşması değil, bu gelenek ve kültüre girmekle kaybettiği doğallığını kazanması, yani "doğasına geri dönmesi"dir. Romantizm kuramsal soyutlamalara ve akılın aşkın ir konuma getirilmesine derin bir kuşkuyla yaklaşır.Rasyonel analiz yerini sezgisel ve duyusal olana birakır.Bilim yerine estetiksel ve yaratıcı coşku öne çıkarılır. Klasik Alman felsefesi denilince akla gelen akım Alman idealizmidir ve bunun da ana temsilcileri Friedrich Schelling, Johann Gottlieb Fichte ve Hegel'dir. Alman idealizmi özellikle Kant felsefesinin etkisi altindadır, onun kavramlarını sürdürmüş ya da eleştirerek aşmaya çalışmışlardır. Alman idealizminde iki ana yönelim görülür ya da felsefe tarihi metinlerinde iki yönde sınıflandırıldığı görülür. Bunlar, öznel idealizm ve nesnel idealizm yönelimleridir. Ayrı ayrı düşünürlerde olabildiği gibi iki eğilim aynı anda tek bir filozofta da olabilir. 19. yüzyılın ortalarından itibaren gelişen düşünce akımı.Özellikle Almanya da tarih biliminin ayrı bir disiplin olarak gelişmesiyle ortaya çıktığı syölenebilir. Olayların değerlendirilmesinde "tarihe" ve "tarihselliğe" öncelik veren bir eğilimidir.Buna göre, insanın varlığı, anlamını ve açıklanışını tarihselliğinde bulur.Dilthey bu eğilimin temsilcilerindendir. 19. yüzyılın güclü Alman idealizmine karşılık gelişen bir başka eğilim de materyalizm olmuştur.Feuerbach materyalizmi temel tezleri bakımından şekillendirmiş, maddi yaşamın önceliği ve belirleyiciliği fikrini felsefi olarak temellendirmiştir.Feuerbacah'a göre; ."Temel doğadır. Doğanın dışında hiçbir şey yoktur. Her şey gibi, düşünce de doğanın ürünüdür".(Gelecegin Felsefesi'nde)Felsefi materyalizm düzleminde düşünce-gerçeklik ilişkisini ilk materyalizm olarak değerlendirien Feuerbach olmuştur.Dinin antropolojik yapısını ortaya koyarkende materyalist bir yol izler.Onun doğalcılık düşüncesinden etkilenen başka filozoflar da olmakla birlikte etkilediği en önemli isim Karl Marx olmuştur.Marks Feuerbach materyalizmini mekanik olmakla eleştirir, bununla birlikte temelde onun felsefi konumunu sürdürür.Marks'ın özellikle başlangıç yapıtlarında temel tezlerini Feuerbach'tan yola çıkarak oluşturduğunu söyleyebiliriz.Özellikle ""Feuerbach Üzerine Tezler"" adlı taslak notlarında Marks'ın Feuerbach'la ilişkisi açık olarak görülür. Marks burada hem idealizme karşı hem de Feuerbahcı materyalizme karşı, materyalizmin anlaşılmasının ilkelerinden biri olarak, özellikle de toplumsal alanda, "insan pratiğini" felsefi bir kategori olarak belirtiyor. Feuerbach materyalizminin Marks'tan ayrı olarak Gottfried Keller, Richard Wagner, Max Stirner, Friedrich Engels, Friedrich Nietzsche gibi isimleri etkilediği söylenebilir. Pozitivizm 19. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan ve özellikle August Comte tarafından geliştirilmiş olan düşünce akımıdır. 19. yüzyılın böteki düşünce eğilimlerinde de pozitivist bir yön bulunması mümkün olmakla birlikte esas olarak bir akım haline Comte ile gelmiştir. Pozitivizm kesin bir bilimsellik iddiası ile her tür teolojiden ve metafizikten kendisini arındırmayı ve salt maddi gerçekliğin bilgisine ulaşmayı hedefler. Burada önemli yöntem sorunu olarak belirir ve pozitivizme göre önemli olan olguların araştırılmasıdır, yani yapılması gereken yegane yöntemsel tutum olgular arasındaki ilişkileri ve yasaları bulmak, bunları kesin ilkeler olarak ortaya koymaktır. Comte bu yönelimle Sosyoloji disiplinini temellendirmiştir. Pozitivizm sadece gözlemlenebilir olguların üzerine kurulu bilginin gerçek olduğunu, gözlemlerin ise her türlü öznel etkiden arınmış bir şekilde yapılması gerektiğini belirtir. Pozitif bilgiye bu şekilde ulaşılacaktır ve bu bilgi bilimseldir. 19. yüzyılın ortalarında Kant'a geri dönüş hareketi olarak şekillenen felsefi eğilime Yeni-Kantcılık adı verilir.Otto Liebmann'ın "Kant'a dönelim" çağrısı bu eğilimin doğuşu olarak değerlendirilir.Üniversitede kürsüleri olan profesör filozoflar tarafından geliştirildiği için kürsü felsefesi ya da akademik felsefe olarak adlandırılır.Yeni Kantcılık doğa bilimleri anlayışına, pozitivizme, Hegelci idealizme, Marksist materyalizme, sosyal Darwinizme karşı gelişen felsefi tepkilerin sonucunda ortaya çıkmştır.Bir tür "kültür bilimleri epistemolojisi"ni şekillendirdikleri görülür.Yeni Kantcılık temel olara
k Kant'ın numen-fenomen ayrımını alır.Günümüzde halen devam etmekte olan bir felsefe eğilimidir, ancak etkili olduğu dönem ondokuzuncu yüzyıl sonlarıyla yirminci yüzyılın özellikle ilk yarısıdır. 19. yüzyılın sonlarından itibaren gelişmeye başlayan, Hegelci diyalektik yönteme dayanan felsefe akımı.20. yüzyılda daha belirginlik kazanmıştır.Bu geleneğin özellikle doğa bilimlerine karşı tin bilimlerini geliştirmeyi hedeflediği, ve bu yönde kültür ve tarih felsefesinde açılımlar geliştirdiği söylenebilir.Başlıca temsilcileri Freyer, Glockner, Bradley, Croce vb. dir.Almanya, İtalya, Fransa, İngiltere, ve ABD gibi ülkelerde etkili olduğu görülür. 19. yüzyıl sonlarında Amerika ve İngiltere'de ortaya çıkan felsefe eğilimi.Genel anlamda doğruluğun ölçüsünü, pratik eylemliliğin sonuçları itibarıyla başarılarından hareketle değerlendirir.Bilginin ölçüsü olarak pratiği temel alır.Dolayısıyla da eylem ve pratiği felsefi ilke olarak bilgi ve düşünce karşısında üstün görür.William James felsefi pragmatizmin kurucusudur. 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan bir felsefe tutumu "yaşam felsefesi" olarak adlandırılır.Bu felsefi tutum, bir yanda romantizmin öte yandan pozitivizmin kuramsal konumlanışlarından, özellikle varlık ve varlığın bilgisi gibi konulara ilişkin yaklaşımlarından ayrılır.Dilthey, Kierkegaard ve Nietzsche bir bakıma yaşam felsefesi denilen eğilimin içinde değerlendirilirler.Bu felsefe eğilimi bireyi, tarihi ve yaşamı öne koyan bir felsefe konumu benimsediğinden dolayı, söz konusu filozoflar bu alanda değerlendirilebilir. Wilhelm von Humbolt (1767-1835) Alman devlet adamı, eğitmen ve düşünür. Humboldt, Almanya'da bilinen anlamda modern üniversitenin kurucularındandır. Humboldt'un eğitim ideali özgürlükçü bir anlayışa sahiptir ve öğretme/öğrenme özgürlüğünü öne sürer. Özgürlük, Humboldt'un düşüncesinde her türlü bilimle uğraşmanın ilk koşuludur. Arthur Schopenhauer (1788 - 1860), Alman irrasyonalist düşünürlerindendir.Kant'tan etkilenmiş ve özellikle Nietzsche'yi etkilemiş bir düşünürdür, ancak Schopenhauer'i belli bir felsefe geleneği içinde sınıflandırmak olanaklı görünmemektedir.Kuşkucu, karamsar ve kinik felsefe geleneğine dahil edilebilir genel olarak.Felsefedeki akıl nosyonuna eleştirel yaklaşmış, irade kavramına dayanan bir felsefi yaklaşım geliştirmiştir. Kierkegaard, Danimarkalı filozoftur.19. yüzyılın güçlü sistematik felsefe geleneğine karşı yüzyıl sonunda gelen en önemli itirazlardan birisi Kierkegaard'a aittir.Yaşam felsefecileri arasında sayılabileceği gibi, varoluşçu felsefe içinde de sayılır.Felsefe dışı terimleri felsefe alanına dahil etmiş; korku, kaygı, umut, umutsuzluk gibi terimleri kavramlaştırarak soyut felsefe geleneğinin dışında yeni bir yaklaşım biçimi geliştirmeye çalışmıştır.Bunlardan dolayı, onun felsefi tutumu genel olarak felsefe, psikoloji, teoloji ve edebiyat eleştirisinin kesişme noktaları üzerine kurulu bir düşünce alanının yaratımı olarak kabul edilmektedir.Hegel ve onun gibi sistematik felsefe geleneğine dahil olan filozoflar Kierkegaard'ın eleştiri konusudur.Ona göre, sistematik felsefe soyut nosyonlarla uğraşmakta, bu nedenlede bireyi ve gerçek yaşamı gözden kaçırmaktadır.Onun felsefesinde öne çıkan kavramlardan birisi de ironi kavramıdır. Nietzsche 19. yüzyılın sonlarında "Tanrı öldü" sözleriyle ortaya çıkmış olan felsefe tarihinin ve Batı felsefesi'nin en ilginç ve kendine özgü filozoflarından biri olarak kabul edilir.Platon'dan beri süre gelen metafizik felsefe geleneğine ve yerleşik düşünce kategorilerine karşı ilk köklü itirazlar ve sorgulamalar Nietzsche tarafından yöneltilmiştir.Yeni fikirlerini yeni br üslupla dile getirmiş, felsefi metinlerinde şiirsel bir dil kullanmıştır.İmge yoğunluğu ve dolaylı anlatımlarıyla felsefe tarihinin en zor anlaşılan, en çok yoruma açık olan isimlerinin başında gelir Nietzsche.Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabında, kendisinin yüzyıl sonra anlaşılacağı kehanetinde bulunur, söyledikleri "neredeyse" doğru çıkar; postmodern düşünce "bir anlamda" Nietzsche'nin yeniden keşfedilmesi üzerine kuruludur.Nietsche, "değerlerin yeniden değerlendirilmesi"ni ister, akla kuşkuyla yaklaşımı sürdürür, varoluşu felsefe tarihinin bildik kavramları ötesinde yeniden ele alır, "iyinin ve kötünün ötesinde" yeni bir ahlak arayışını dillendirir, doğruluk kategorisine şüpheyle yaklaşır. Anarşist felsefe, öncelikle siyasal alanda kendisini bir eylem felsefesi olarak ortaya koyar. Farklı anarşist filozoflarda farklı anarşizm felsefeleri söz konusu olmakla birlikte, temel kavramlar olarak özgürlük ve iktidar karşıtlığı, hiyerşik düzenlemelerin reddiyesi gibi ortak paydalar bulunabilir. Anarşizm politik bir akım olarak 19. yüzyılın önemli akımlarındadndır.Sosyalistlerin yanında, özgürlükçü düşüncenin temsilcileri olarak anarşist düşünürler büyük bir rol oynamıştır. Ama Proudhon, Stirner, Bakunin, Kropotkin, Tolstoy gibi anarsist teorisyenler aynı zamanda filozof olarak da farklı kollardan anarşist felsefenin gelişimini sağlamışlardır. Bilgi, akıl ve bilim konularında anarşist filozoflar genel bir eğilim olarak bu kavramları sürdürme eğilimi gösterirler (örneğin Kropotkin, doğabilimleriyle anarşist düşünce arasındaki derin bağlantıyı göstermeye ya da kurmaya çalışır); bununla birlikte sistematik felsefe ve hiyerarşik düşünce geleneği içindeki kırılmaların birçoğunda anarşist filozofların belirleyici bir rolü olmuştur. Hasip Pektaş Hasip Pektaş (d. 20 Mart 1953, Ermenek, Karaman) Türk Öğretim Üyesi, Ekslibris Sanatçısı, Görsel İletişim Tasarımcısı 1971'de Akşehir İlköğretmen Okulu'ndan, 1974'de Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nden mezun oldu. 1982 yılına kadar Öğretmen Okullarında ve Orta Öğretimde resim öğretmenligi yaptı. 1982-1987 yıllarında Samsun Ondokuzmayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim Bölümü Grafik Anasanat Dalı'nda çalıştı. 1987-2007 yıllarında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü'nde öğretim üyesi olarak çalıştı. 1995'de Doçent, 2001'de Profesör oldu. 2001-2003 yıllarında HÜ GSF Dekan Yardımcılığı, 2003-2006 yıllarında HÜ GSF Dekanlığı yaptı. 2005-2007 yıllarında Hacettepe Sanat Müzesi Kurucu Müdürlüğü görevini yürüttü. Işık Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi'nde öğretim üyesi, Görsel İletişim Tasarımı Bölümü Başkanı'dır. Türkiye’de Ekslibris’in tanınması ve yaygınlaşması için yoğun çaba harçamaktadır. 1996'da "Ekslibris" hakkında bir kitap yazdı. Çalışmaları Danimarka, Belçika, Çin ve İtalya Ekslibris Müzelerine kabul edildi. Yirmi yedi kişisel sergi açtı, yurtiçi ve yurtdışı çeşitli yarışmalı ve karma sergilere katıldı. Ekslibris konusunda çok sayıda seminer verdi, workshop yaptı. ERASMUS programı çerçevesinde Belçika Gent Güzel Sanatlar Akademisi'nde dersler verdi. Amsterdam, Antwerp, Atina, Belgrad, Bonn, Brugge, Brüksel, Cenevre, Cezayir, Dolores Hidalgo, Edmonton, Ekaterinburg, Floransa, Gent, Gliwice, Guanajuato, Helsinki, Kiev, Köln, Lefkoşa, Liège, Liviv, Lizbon, Londra, Lozan, Lüksemburg, Maastrich, Madrid, Mexico City, Minsk, Moskova, New York, Nizhny Tagil, Nice, Nyon, Ohrid, Ortona, Ostend, Paris, Patras, Pekin, Perm, Porto, Prag, Priştina, Roma, Salzburg, San Miguel de Allende, Selanik, Sint-Niklaas, Sofya, St.Petersburg, Şikago, Tiran, Üsküp, Varşova, Venedik, Viyana, Wells, Yaroslavl sanat müzelerinde inceleme ve araştırma yaptı. 2003 ve 2007’de 1. ve 2. Uluslararası Ekslibris Yarışmalarını, 2008'de 1. Uluslararası Baskıresim Bienali'ni, 2010'da 33. FISAE Uluslararası Ekslibris Kongresi'ni ve Uluslararası Ekslibris Yarışması'nı organize etti. İstanbul Ekslibris Derneği Başkanı ve İstanbul Ekslibris Müzesi Müdürüdür. 2009 Yaroslavl Uluslararası Ekslibris Yarışması, "İkincilik Ödülü". Yaroslavl – Rusya. 2008 XXXII. Uluslararası Ekslibris Bienali "Mansiyon". Pekin - Çin. 2006 IV. Uluslararası Grafik Bienali, “Mansiyon”. Francavilla al Mare - İtalya. 1996 III. İtalya-Türkiye Ekslibris Bienali, “Birincilik Ödülü”. Ortona - İtalya 1989 AFSAD 7. Ulusal Fotograf Yarışması, "Kültür Bakanlığı Özel Ödülü”. 1988 Fotograf Dernekleri 1. Ulusal Yarışması, Saydam “Başarı Ödülü”. 1974 Ressam Şeref Akdik Resim Yarışması, Baskıresim “Özel Ödülü”. hasippektas.com Sobral da Lagoa Sobral da Lagoa Portekiz'de Óbidos belediyesine bağlı olan, 4,88 km yüzölçümüne sahip, 420 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Usseira Usseira Portekiz'de Óbidos belediyesine bağlı olan, 7,12 km yüzölçümüne sahip, 918 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vau Vau Portekiz'de Óbidos belediyesine bağlı olan, 32,90 km yüzölçümüne sahip, 875 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Gafanha da Encarnação Gafanha da Encarnação Portekiz'de Ílhavo belediyesine bağlı olan, 11,70 km yüzölçümüne sahip, 4.907 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Gafanha da Nazaré Gafanha da Nazaré Portekiz'de Ílhavo belediyesine bağlı olan, 15,65 km yüzölçümüne sahip, 14.021 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Gafanha do Carmo Gafanha do Carme Portekiz'de Ílhavo belediyesine bağlı olan, 6,01 km yüzölçümüne sahip, 1.521 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Ílhavo (bucak) Ílhavo Portekiz'de aynı adı taşıyan Ílhavo belediyesine bağlı olan, 41,68 km yüzölçümüne sahip, 16.760 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). São Salvador ismi de kullanılır. Donanım yazılımı Donanım yazılımı (veya bellenim) , sayısal veri işleme yeteneği bulunan her tür donanımın kendisinden beklenen işlevleri yerine getirebilmesi için kullandığı yazılımlara verilen addır. Elektronikte ve bilişimde donanım yazılımı, kalıcı bellek, program kodu ve veri deposudur. Donanım yazılımının bulunduğu cihazlara tipik örnekler; (beyaz eşya, elektronik saat, trafik lambaları gibi) gömülü sistemler, bilgisayar çevre birimleri, cep telefonu, dijital fotoğraf makinesi verilebilir. Bu cihazlarda bulunan yazılım, cihazın kontrol programını barındırır. Donanım yazılımı ROM, EPROM, flaş bellek gibi kalıcı bellekte saklanır. Bir cihaz yazılımının değiştiril
mesi, cihazın ömrü boyunca ya hiç yapılmaz ya da sadece birkaç kez yapılır. Bazı cihazların yazılımları üretim aşamasından sonra değiştirilemez. Donanım yazılımında güncelleştirme ya yazılım hatası ya da cihaza yeni bir özellik eklemek için yapılır. Bunun için mikroçip ROM'u değiştirilmesi gerekebilir veya flaş belleğin özel bir yöntemle tekrar programlanması gerekir. Bilgisayardaki BIOS yazılımı yalnızca, cihazın temel işlevlerini saklar, işletim sistemi gibi yüksek seviye yazılımlara önayak olur. Donanım yazılımları genellikle kullanılan mikroişlemcinin komut seti ile yazılmış olan yazılımlardır. Bazı mikroişlemci kontrollü elektronik donanımların yazılımları; olası hata ve eksikliklerin giderilmesi veya güncel gereksinimlerin karşılanabilmesi gibi amaçlar ile yenilenebilir. Gelişen teknoloji ile maliyetleri azalan, yetenekleri artan ve boyutları küçülen mikroişlemciler, karmaşık işlevler yerine getiren elektronik gereçlerde ile sıklıkla kullanılmaktadır. Mikroişlemcilerin kullanımı ile elektronik cihazların yapılarını basitleştirmek, yeteneklerini ileri derecede arttırmak ve maliyetlerini ucuzlatmak mümkün hale gelmiştir. Cep telefonları, dijital fotoğraf makineleri, MP3 çalarlar gibi bilgisayarlar ile iletişim kurabilen donanımlar ve CD-ROM, ekran kartı, anakartlar gibi bilgisayar donanımları mikroişlemci kontrollü elektronik donanımlara örnek olarak verilebilir. Yenilenebilir/güncellenebilir yazılım özelliği olan donanımlarda dahili yazılımlar EPROM veya EEPROM gibi belleklerde saklanılır. Dahili yazılımlar gerek duyulan durumlarda, üretici kuruluşlar tarafından genellikle ücretsiz olarak dağıtılan yenilemeler ile güncellenebilir. Türkçe desteği olmayan bir cep telefonunun, Türkçeyi destekler hale gelmesi için dahili yazılımının Türkçe destekli olanı ile değiştirilmesi işlemi güncelleme/yenileme işlemine örnek olarak verilebilir. Genellikle bir bilgisayar ile kurulan bağlantı aracılığı ile yapılan bu işleme güncel kullanımda "ROM'u update etme", "ROM'u flash etme" gibi kendine has adlar da verilmektedir. Evora Natalie Portman Natalie Portman (d. Natali Herşlag; İbranice: נטלי פורטמן‎; 9 Haziran 1981; Kudüs, İsrail) İsrailli-Amerikalı Akademi Ödüllü aktris. 14 yaşında, Luc Besson'un Léon adlı filminde oynadığı rolle dünya çapında üne kavuşan Portman, 2005 yılında Closer filmindeki rolüyle En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Oscarına aday gösterildi ve aynı dalda Altın Küre ödülünü aldı. 2011 yılında Siyah Kuğu filmindeki rolüyle En İyi Kadın Oyuncu Oscarına ve Altın Küre'ye aday gösterildi. Altın Küre'yi ve Oscar'ı kazandı. Natalie Portman 9 Haziran 1981 tarihinde, Kudüs'te dünyaya geldi. Aktris anne ile doktor babanın tek çocuğudur. 3 yaşına geldiğinde ailesi ile birlikte Washington'a taşındılar. Natalie Portman, Washington'da Charles E. Smith Jewish Day okuluna gitti. Daha sonra da Long Islanda'da Jewish Elementary School'una gitti ve burada İbranice konuşmayı öğrendi. 1999 senesinde Syosset High School'den mezun oldu. New York'da bulunan American Theater Dance Workshop'dan bale ve modern dans eğitimi aldı, daha sonra da Usdan Center'da Yaratıcı ve Gösteri Sanatları üzerine derslere katıldı. 2003 senesinde Harvard Üniversitesi psikoloji bölümden mezun olmuştur. Harvard'da öğrenci olduğu dönem, üniversitenin öğrenci gazetesi olan Harvard Crimson'a İsrail'in Filistinlere olan tutumu hakkında bir yazı göndermiştir. Portman, Kudüs İbrani Üniversitesi'nden dersler almak için 2004 baharında İsrail'e geri döndü. 2006 Mart'ında Columbia Üniversitesinde misafir eğitim unvanıyla terörizm ve Terörle mücadele hakkında dersler verdi. Sinema kariyerine ilk adımı modellik sayesinde olmuştur.Syosset'te bir pizza salonunda revlon ajansın bir çalışanı tarafından 12 yaşındayken keşfedilmiştir.Kendisi modellikten çok aktrislik yapmak istediğini belirtmiştir.Daha sonra tiyatro kamplarına gitmeye başlamıştır ve yaz tatillerini buralarda geçirmiştir.12 yaşında, Luc Besson'un kült filmi Léon'da oynama fırsatı elde etmiştir. Ardından "Heat", "Everyone Says I Love You" ve "Mars Attacks!" gibi filmlerde rol almıştır. Al Pacino ile Robert De Niro'nun rol aldığı Heat filminde Al Pacino'nun kızı olarak küçük bir rolde oynadı. 1996 senesinde Woody Allen'ın Everyone Says I Love You ve Ted Demme'nin Beautiful Girls filmlerinde oynadı. Aynı sene Tim Burton'un Mars Attacks! filminde Amerikan Başkanı'nın kızını canlandırdı. 1999 yılında Susan Sarandon ile birlikte rol aldığı "Anywhere But Here" filmi ile Sinema Dalında En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Altın Küre Ödülüne aday gösterildi ve George Lucas'ın ikinci üçlemenin ilk filmi Padmé Amidala karakterini canlandırmak için anlaşma yaptı. Bununla birlikte filmin galasına okuldaki sınavvıları nedeniyle katılamadı. 2002 yılında gösterime girdi. Ayrıca Jude Law ve Nicole Kidman'ın rol aldığı Soğuk Dağ filminde küçük bir rol aldı. 2004 yılında Garden State ve Closer filmlerinde rol aldı. Closer filmindeki Alice rolü ile Yardımcı Kadın Oyuncu dalında BAFTA ve Oscar'a aday gösterildi. Altın Küre ödülü aldı. 2005 yılında Star Wars serisinin son filmi gösterime girdi ve yılın en çok izlenen filmi oldu. V for Vendetta'nın film uyarlamasında yer aldı ve film için saçlarını kestirdi. Ardından 1792'de İspanya'da geçen Goya's Ghosts filminde Goya’nın ilham perisi rolünde yer aldı. Mr. Magorium's Wonder Emporium filminde Dustin Hoffman ile birlikte rol aldı. Eric Bana ve Scarlett Johansson ile birlikte rol aldığı The Other Boleyn Girl filminde ise Anne Boleyn'i canlandırdı. Yönetmeni Wes Anderson olan The Darjeeling Limited filminde küçük bir rol aldı. The Simpsons'ın 18. sezonunda "Little Big Girl" bölümünde Darcy karakterini seslendirdi. Ayrıca Paul McCartney'in Dance Tonight klibinde yer aldı. 2010 yılında Black Swan filminde Nina karakterini canlandırdı. Canlandırmış olduğu bu karakter ile Oscar'ı kazandı. İbranice ve İngilizce'yi anadili gibi konuşabilmektedir. Bunların yanında çeşitli düzeylerde İspanyolca, Fransızca, Almanca , Japonca bilmektedir. Ayrıca Arapça öğrenmektedir. 8 yaşında vejetaryen oldu ve şimdi bir vegandır. 2002 yılında People dergisi tarafından "Dünya'nın En Güzel 50 Kadını" arasında gösterilmiştir. Portman 2006 yılının Ekim ayında Rothschild ailesinin önemli bir üyesi olan Nathaniel Philip Rothschild'le çıkmaya başlamıştır. İkilinin ilişkisi 2007 yılında sona ermiştir. Black Swan filminde tanımış olduğu balet Benjamin Millepied ile Aleph adında bir çocuk sahibi olduktan sonra 4 Ağustos 2012'de evlenmişlerdir. Bacelo Bacelo Portekiz'de Évora belediyesine bağlı olan, 13,25 km yüzölçümüne sahip, 8.297 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Canaviais Canaviais Portekiz'de Évora belediyesine bağlı olan, 14,43 km yüzölçümüne sahip, 3.001 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Horta das Figueiras Horta das Figueiras Portekiz'de Évora belediyesine bağlı olan, 42,76 km yüzölçümüne sahip, 8.305 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Malagueira Malagueira Portekiz'de Évora belediyesine bağlı olan, 17,78 km yüzölçümüne sahip, 13.123 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Nossa Senhora da Boa Fé Nossa Senhora da Boa Fé Portekiz'de Évora belediyesine bağlı olan, 33,62 km yüzölçümüne sahip, 376 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Eugène Guillevic Eugène de Guillevic (d. 5 Ağustos 1907 Carnac, Morhiban - ö. 19 Mart 1997 Paris) 20. yy'ın ikinci yarısının en önemli Fransız şairlerinden. Asker olan babasının görev yerlerini değiştirmesiyle 1909-1919'a kadar sırasıyla Jeumont, Saint Jean-Bréveldy ve yukarı Ren-Faret'te yaşadı. 1920'den 1925'e kadar Altkirich kolejinde öğrenim gördü. Matematik eğitimi aldı. Daha sonra bu eğitimi Öklidgiller adlı şiir kitabında imgesel bir hal aldı. 1926 yılından itibaren Alsace ve Ardenler'de maliye ile ilgili görevler yaptı. 1935'te Maliye Bakanlığında yönetici oldu. François Billoux kabinesinde hazine ve bayındırlık işleriyle, Kuzey Afrika ekonomisi ve toprak düzelemesi ile ilgilendi. 1942'de Paris'e yerleşti.1967'de Ulusal ekonomi müfettişi unvanıyla emekli oldu. Sık sık Alsace ve Bretanya seyahatlerinde bulundu. Yasakalanan Bretoncayı öğrenemedi ama Alzasça ve Almancayı iyi derecede bilirdi. İspanya iç savaşından sonra komünizme ilgi duydu ve II. Dünya Savaşı sonrasında komünist parti üyesi oldu.Cezayir Soykırımı sırasında Fransız vatandaşlarına komünist parti dilekçelerini imzalatmak için yoğun çaba gösterdi. 1942 yılında yayımladığı Terraqué çok fazla ilgi gördü. 1947'de yakın arkadaşı Paul Eluard'a adanmış Exécutoire ilgi görmedi. Yazarlar birliği başkanı oldu.1975 yılında Mallermé Akademisine başkan oldu. Ulusal Edebiyat Merkezi'nde aktif görevler aldı. 1980 yılında Lucie Albertini ve Alain Vircondelet ile uzun bir söyleşi yaptı. Bu söyleşide yaşamından kesitler, çağın sanat anlayışını değerlendirme, siyaset ve kendi şiiriyle ilgili eleştirileri yer aldı. Bu söyleşi daha sonra Şiirle Yaşamak (Vivre en poésie) adıyla yayımlandı. 90 yaşında Paris'te öldü. Nossa Senhora da Graça do Divor Nossa Senhora da Graça do Divor Portekiz'de Évora belediyesine bağlı olan, 86,13 km yüzölçümüne sahip, 473 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Nossa Senhora da Tourega Nossa Senhora da Tourega Portekiz'de Évora belediyesine bağlı olan, 198,84 km yüzölçümüne sahip, 804 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Eski adı Nossa Senhora da Torega 'dır. Nossa Senhora de Guadalupe (Évora) Nossa Senhora de Guadalupe Portekiz'de Évora belediyesine bağlı olan, 68,66 km yüzölçümüne sahip, 495 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Nossa Senhora de Machede Nossa Senhora de Machede Portekiz'de Évora belediyesine bağlı olan, 185,34 km yüzölçümüne sahip, 1.180 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Santo Antão (Évora) Santo Antão Portekiz'de Évora belediyesine bağlı olan, 0,27 km yüzölçümüne sahip, 1.473 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). São Be
nto do Mato São Bento do Mato Portekiz'de Évora belediyesine bağlı olan, 66,55 km yüzölçümüne sahip, 1.343 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). São Mamede (Évora) São Mamede Portekiz'de Évora belediyesine bağlı olan, 0,23 km yüzölçümüne sahip, 2.171 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). São Manços São Manços Portekiz'de Évora belediyesine bağlı olan, 108,34 km yüzölçümüne sahip, 1.016 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). São Miguel de Machede São Miguel de Machede Portekiz'de Évora belediyesine bağlı olan, 81,53 km yüzölçümüne sahip, 983 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). São Sebastião da Giesteira São Sebastião da Giesteira Portekiz'de Évora belediyesine bağlı olan, 44,89 km yüzölçümüne sahip, 790 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Dredg Dredg, Los Gatos, Kaliforniya çıkışlı alternatif rock grubu. Okul arkadaşı olan grup elemanları dredg'i 1995 yılında kurdular. 2001 yılında "Leitmotif", 2002'de "El Cielo", 2005'te "Catch Without Arms" ve 2011'de de "Chuckles and Mr. Squeezy" albümlerini yayınlayan grubun 1996, 1997 ve 2002 yıllarında yayınladıkları 3 tane de EP'leri bulunuyor. São Vicente do Pigeiro São Vicente do Pigeiro Portekiz'de Évora belediyesine bağlı olan, 84,77 km yüzölçümüne sahip, 436 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Sé e São Pedro Sé e São Pedro Portekiz'de Évora belediyesine bağlı olan, 0,60 km yüzölçümüne sahip, 2.027 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Senhora da Saúde Senhora da Saúde Portekiz'de Évora belediyesine bağlı olan, 34,03 km yüzölçümüne sahip, 9.415 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Torre de Coelheiros Torre de Coelheiros Portekiz'de Évora belediyesine bağlı olan, 226,23 km yüzölçümüne sahip, 817 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Güneybatı Afrika Güneybatı Afrika "(Afrikaanca: "Suidwes-Afrika"; Almanca: "Südwestafrika")", Afrika kıtasında günümüzde Namibya devletinin kurulu olduğu, 1918 ile 1990 yılları arasında Milletler Cemiyeti manda yönetimi altında Güney Afrika Cumhuriyeti'ne bağlı bir bölge iken bölgeye verilen ad. Bölgenin 1884 yılından itibaren Almanya'ya bağlı Alman Güneybatı Afrikası sömürge sistemini bir parçası olmasının 1918 yılında sona ermesi ile başlayan bu süreç bölgenin 1990 yılında Namibya Cumhuriyeti olarak bağımsızlığını kazanmasına kadar sürmüştür. Bölge 1918 yılında Milletler Cemiyeti manda yönetimi altına girerek, Güney Afrika Cumhuriyeti'nin kontrolüne ve idaresine devredilmiştir. 1946 yılında Milletler Cemiyeti'nin kaldırılması sonrası Birleşmiş Milletler tarafından "BM güvenilir bölge" "(İng.: United Nations trust territories)"olarak ele alınmış ve idare edilmiştir. Bu adım Güney Afrika Cumhuriyeti devletinde kabul görmemiş, bu adım sonrası bölgeyi tüm birimleriyle ve bölgeleriyle kendi topraklarına dahil etme yoluna gidilmiştir. Bu doğrultuda bu bölgede yaşayan ve azınlık durumunda bulunan beyaz ırka, Güney Afrika Cumhuriyeti meclisine temsilci gönderebilme olanağı sağlanmıştır. Bu girişimler neticesinde Birleşmiş Milletler 1966 yılında Güney Afrika Cumhuriyeti'nin bölge üzerindeki kontrolünü tamamen geri çekerek kendi yönetimine bağlamış, iki yıl sonra da bölgenin Namibya Cumhuriyeti adı altında kendi kendine yönetebilme olanağı tanımıştır. Güney Afrika Cumhuriyeti'nin bu süreçte de devam eden bölge üzerindeki hak iddiaları 1971 yılında Uluslararası Adalet Divanı'nin bu kararların haksız ve yersiz olduğuna hükmetmesi ile son bulmuş ve bölge 1990 yılında Namibya Cumhuriyeti olarak bağımsızlığına kavuşmuştur. Günümüzde Namibya'da "Güneybatı Afrika" ya da "Güneybatı" söylemleri pek hoş karşılanmamakta, ifadeler Alman sömürge dönemini ve Güney Afrika Cumhuriyeti yönetimi dönemindeki maruz kaldıkları ayrımcı hareketleri anımsatmaktadır. Ansari X Ödülü Ansari X Ödülü. Özel sektör uzay taşımacılığının başlaması için 100 km irtifaya 3 kişiyi çıkartıp, geri döndükten en geç iki hafta sonra görevi tekrar yapabilecek taşıtı tasarlayan ekibe verilen 10 milyon Amerikan Doları ödülünün ismi. 06.21.04 tarihinde yapilan ilk sivil uzay yolculuğu denemesi Spaceshipone Melvill kumandasında başarılı olmuştur. Maral Maral (Ermenice: Մարալ "Maral" ; Azerice: Maral) ya da Hazar Kızıl Geyiği, (Cervus elaphus maral) Kızıl geyiğin en doğu yayılma alanında, Karadeniz'le Hazar Denizi arasındaki bölgede, (Kırım, Kafkas Dağları, Anadolu gibi) yayılım gösteren bir geyik türüdür. Monica Bellucci Monica Bellucci (d. 30 Eylül 1964), İtalyan oyuncu ve eski model. "Monica Anna Maria Bellucci" Città di Castello, Umbria, İtalya'da nakliyat şirketi sahibi Luigi Bellucci ile ressam Maria Gustinelli'nin kızı olarak dünyaya geldi. 16 yaşında Liceo Classico isimli okula başladığı sıralarda modellikle tanıştı. İlkin, Perugia Üniversitesi'nde avukatlık kariyerinde ilerlemek için hukuk eğitimi gördüğü sıralarda okul masraflarını karşılamak amacıyla modellik yaptı. Fakat modelliğin cazibesi Monica'yı hukuk eğitiminden uzaklaştırdı. 1.71 cm boyundaki Bellucci, 1988’de Avrupa’nın moda merkezlerinden biri olan Milano’ya taşındı ve güzelliği ile kısa sürede dikkat çekti. Bir süre sonra Elite Model Management ile anlaşan Bellucci 1989’dan itibaren önce Paris’te göze çarptı, ardındansa Avrupa dışında New York’ta da tanınan bir model haline geldi. Fransız Elle Dergisi gibi dergiler için poz verdikten sonra Giuseppe Tornatore’nin çektiği Dolce & Gabbana’nın Black & White reklam filminde oynadı. 1989’da oyunculuğa geçmek için dersler almaya başlayan Bellucci, 1990’ların başında birkaç televizyon filminde küçük roller aldı. 1992 yılında ilk büyük sinema denemesi olan ve Gary Oldman, Winona Ryder, Anthony Hopkins ve Keanu Reeves’in başrollerinde olduğu Francis Ford Coppola filmi Bram Stoker’s Dracula'da, Dracula'nın vampir kadınlarından birini canlandıran Bellucci, 2000’e kadar yaklaşık 20 filmde küçüklü büyüklü rollerde oynadı. 2000 yapımı Giuseppe Tornatore filmi Malena’da genç ve güzel dul bir kadın olan 'Malena' karakterini canlandıran Bellucci, bu başrol sayesinde büyük dikkat çekti. İngilizce konuşulan çevrelerde de büyük alkış toplayan Malena’nın ardından 2002 yapımı ’da ‘Kleopatra’yı oynadı. Nihayet aynı yıl Gaspar Noé’nin büyük yankı yapan filmi Dönüş Yok’da (Irreversible) oynadığı başrolle dünya çapında üne kavuştu. 2003 yılında Matrix Reloaded ve Matrix Revolutions’ta ‘Persephone’ karakterini canlandıran Bellucci, 2004’de Mel Gibson’ın senaryosunu yazdığı ve yönettiği The Passion of the Christ’ta Mary Magdelene karakterini oynadı. Bellucci’ye The Passion of the Christ’taki rolünden ötürü birçok hayranı tarafından Roman Catholic (Katolik) yakıştırması yapıldı. Bellucci, film hakkında ‘The Big Question’ adlı belgeselde şu açıklamayı yaptı: "Ben agnostik (bilinemezci) birisiyim, yine de bütün dinlere saygım ve ilgim var. Eğer inandığım bir şey varsa o da gizemli bir enerji olduğu ve bu sayede okyanusların dolduğu, insanların ve doğanın birleştiğidir." 1998’de İtalyan Max Payne Dergisi'ne ve GQ dergisi'ne çıplak takvim çekimleri yapan Bellucci, 1999’da Maxim Dergisi’nin '50 En Seksi Kadın Listesi'nde 6. iken, 2002’deki '100 En Seksi Kadın Listesi'nde 9. oldu. Aynı yıl ünlü internet sitesi Askmen’de 'En Çok Arzulanan Kadın' ('Most Desirable Woman') seçildi ve 2004’de 'Dünyadaki En Güzel 100 Kadın' ('Most Beautiful Women in the World') listesinde 1. sırada yer aldı. 8 Kasım 2004 ‘de Fransız TV şovu 'La Plus Belle Femme du Monde'da izleyiciler tarafından dünyanın en güzel kadını seçilen Bellucci, 2005’te de FHM Dergisi’nin 'Dünyanın 100 En Seksi Kadını Listesi’nde 89. sırada yer aldı. Monica Bellucci, 1989’dan 1995’e kadar aktör Nicola Farron ile nişanlı kaldı. 1999 yılında Dobermann ve Dönüş Yok da dâhil olmak üzere birçok filmde beraber oynadığı ünlü Fransız sinema oyuncusu Jean-Pierre Cassel’in oğlu Vincent Cassel ile evlenen Bellucci, 12 Eylül 2004’te Roma’da Deva adında bir kız çocuğu dünyaya getirdi. 2004 yılında kızına hamile iken İtalyan kanunlarına göre sadece evli çiftlerin tüp bebek sahibi olabilmelerini protesto etmek amacıyla İtalyan "Vanity Fair" dergisine çıplak pozlar vermiştir. Monica Bellucci ile eşinin, aralarındaki ilişkinin rutinleşmemesi için ayrı evlerde yaşadıkları bilinmektedir. 2010'da Leonie isminde ikinci kızı dünyaya geldi. 2013'te boşandı. Monica Bellucci'nin ailesi aslen İranlıdır. iran'ın Belucistan bölgesinden göç etmişlerdir. Soyadı Bellucci de buradan gelmektedir. Belucistan bölgesi Asya'da Pakistan Afganistan ve İran'ın arasında kalan, iran'da kalan kısmı İran'ın Güneydoğusunda yer alan bir bölgedir. Bellucci, Bram Stoker's Drucula'da rol aldığından beri pek çok filmde oynamıştır. Güzelliği, oyunculuğundan daha fazla değerlendirme konusu olsa da özellikle Malena ve Dönüş Yok filmlerindeki performansı beğeni toplamıştır. 2006 Cannes Film Festivali'nde jüri üyeliği yapan Bellucci, bir röportajında ünlü İtalyan sanatçılar; Sophia Loren ve Claudia Cardinale'nin, oyunculuğunun esin kaynakları olduklarını söylemiştir. Başarılı oyunculuğunun yanı sıra Monica Bellucci, Avrupa ve Amerika dergileri ve internet siteleri tarafından birçok defa "En Güzel" ve "En Seksi" kadın seçilmiştir. Stéphane Mallarmé Stéphane Mallarmé (18 Mart 1842, Paris - 9 Eylül 1898, Vulaines-sur-Seine), Fransız şair. Sembolizm akımının öncüsü Fransız şair Stéphane Mallarmé 18 Mart 1842'de Paris'te doğdu, 9 Eylül 1898'de Paris yakınlarındaki Valvins'de yaşamını yitirdi. Ortaöğrenimini yatılı olarak Sens Lisesi'nde yaptı. Edgar Allen Poe'yu anlamak için İngilizce öğrendi. 1863'te İngiltere'ye gitti ve İngilizce öğretimi dalında yeterlik belgesi aldı. Fransa'ya döndükten sonra Tournon Koleji'nde öğretmenliğe başladı. Bir süre Besançon ve Avignon'da yaşamını sürdürdüyse de 1871'de Paris'e döndü, 1895'te öğretmenlikten emekli oldu. 1880 yılından sonra Paris'te Roma Sokağı'ndaki evinde düzenlediği 'Salı Toplantıları' ile yaygın üne kavuştu. Y
apıtlarında seçkin ve karmaşık anlatımı kullanan Mallarmé, şiirin gizem dolu olması gerektiğini savundu. Şiirlerini Art Libre'de yayımladı. Bir ara La Dernière Mode adlı dergi çıkardı. Paul Verlaine'in ölümünden sonra "şairler prensi" olarak anılan kapalı şiirin ustası Stéphane Mallarmé'yi Sartre, Fransız şairlerin en büyüğü olarak nitelemiştir. 19. yüzyıl Fransız şiirinde sembolizmin öncülerindendir. Mallarmé'ye göre kapalılık ve anlaşılmazlık şiirin özüdür. "Eski Tanrılar", "Saçmalar", "Koşuklar", ve "Düzyazılar" gibi yapıtları vardır. Hakkında Yayımlanmış Eserler Stéphane Mallarmé, Hazırlayan ve Çeviren: Ömer Aygün, Edebi Şeyler, 2015 Üç Paşalar Üç Paşalar veya Üç Paşalar İktidarı olarak bilinen yapı, Osmanlı İmparatorluğu'nun son demlerine damgasını vurmuş üç önemli Osmanlı yöneticisinde oluşur. Bunlar, Dahiliye Nazırı ve Sadrazam Talat Paşa (1874–1921), Harbiye Nazırı Enver Paşa (1881–1922) ve Bahriye Nazırı "(Osmanlı Donanmasından sorumlu bakan)" Ahmed Cemal Paşa'dır, (1872–1922). Osmanlı İmparatorluğu'nun Almanların yanında I. Dünya Savaşı'na girmesinde İttihat ve Terakki Partisi'nin önde gelen yöneticileri olan bu üç paşa temel bir rol oynamıştır. 1913 yılındaki Bâb-ı Âli Baskını ile iktidara gelen bu üç paşa Osmanlı İmparatorluğu'nda bunda sonraki dönemde gerçekte tek söz sahibi kişiler oldular. Bu dönem Osmanlı İmparatorluğu'nun I. Dünya Savaşı'ndaki teslimiyetine kadar sürdü (30 Ekim 1918). Mondros Mütarekesi'nden sonra, 2 Kasım 1918 günü bir Alman denizaltısı ile İstanbul'dan kaçan Enver, Talat ve Cemal Paşa daha sonra Ermeni Tehciri'ndeki etkileri nedeniyle idam cezasına çarptırıldılar. Talat ve Cemal Paşa Ermeni komitacılar tarafından, Enver Paşa ise Rus İç Savaşı sırasında Belçivan yakınlarında bir çarpışmada öldürüldü. Paul Verlaine Paul Marie Verlaine (30 Mart 1844 - 8 Ocak 1896), Fransız şair. Fransız şiirinin önde gelen şairleri arasındadır. Yirmi yaşına kadar subay olan babasının disiplinli yaşam anlayışı içinde yaşadı; ancak daha sonra özgür başıboş bir yaşamı benimsedi. Düzenli bir öğrenim görmedi, lise yaşamından sonra memuriyete başladı. Bir ara Fransa ve İngiltere'de öğretmenlik yaptıysa da bu görevlerini sürdüremedi. 1871'de Paris'e gidip, Parnasçılarla tanıştı. Bir süre sonra bu akımdan ayrılıp sembolist şiirler yazmaya başladı. 1872'de eşini terkederek Arthur Rimbaud ile eşcinsel ilişki yaşamaya başladı. Birlikte Londra ve Brüksel gezileri yaptılar. Aralarında çıkan bir tartışma sonrası Rimbaud'u silahla yaraladı. Bunun üzerine iki yıl hapis cezasına çarptırıldı. Hayatının sonuna kadar içki ve uyuşturucudan kendisini kurtaramadı fakat dikkate değer eserler yarattı. Verlaine, şiirde hayal dünyasına, doğanın yarı aydınlık, renkli görünümüne yöneldi. Fransız şiirine o güne kadar rastlanmayan yeni bir hava, canlılık ve bir musiki getirdi. "Zuhal Şiirleri", "Aşıkların Bayramı", "Güzel Şarkı", "Şiir Sanatı", "Sözsüz Romanlar", "Usluluk" ünlü eserlerinden bazılarıdır. 1995 yapımı Tutkunun Şairleri filminde Rimbaud ile yaşadıkları anlatılmıştır. Verlaine'i aktör David Thewlis canlandırmıştır. Stefan Zweig'ın Verlaine'nin hayatını derinlemesine incelediği "Paul Verlaine" isimli biyografi çalışması "Bir Küçük Hayalperest Verlaine" ismiyle 2014 yılında Türkçeye çevrilmiştir. Lech Wałęsa Lech Wałęsa (29 Eylül 1943, Popowo, Polonya), Polonya İşçi Partisi önderi ve 1990-95 arası Polonya Cumhurbaşkanı olmuştur. 1983 Nobel Barış Ödülü sahibidir. Polonya'da sosyalist dönemin ilk bağımsız işçi örgütü Dayanışma Sendikası'na (Solidarność) başkanlık etmiş, çok partili düzene geçişte önemli rol oynamıştır. Bir marangozun oğluydu. Yalnızca ilköğrenim ve mesleki eğitim gördü. 1961'de bir tarım makineleri işletmesinde elektrikçi olarak çalışmaya başladı. 1967'de Gdańsk'taki Lenin Tersaneleri'ne girdi. 1970'te Gdańsk'ta sokağa dökülen göstericilerin üzerine polisin ateş açmasıyla yaşanan kanlı olayların ardından bağımsız sendikalar kurmaya yönelik mücadeleye katıldı. Tersanedeki resmî sendikanın temsilciliğini yaptığı 1976'da işçilerin şikayetlerini içeren bir liste hazırlayarak yönetime sunması işten atılmasına yol açtı. Daha sonra elektrik makineleri üreten bir fabrikada çalışmaya başladı. Ocak 1979'da bir gösteriye katıldığı için bu işinden de çıkarıldı. Gıda maddeleri fiyatlarındaki artışı ve kendisiyle birlikte iki işçi önderinin işten atılmasını protesto etmek için 14 Ağustos 1980'de Lenin Tersaneleri'nde başlayan gösteriler sırasında, 17 bin işçiye greve çıkma çağrısında bulundu. Ardından yönetimle görüşmeleri yürüten grev komitesinin başkanlığına seçildi. Üç gün sonra grevcilerin talepleri kabul edildiyse de, Gdańsk'taki öteki işyerlerinde çalışan grevcilerin isteğine uyarak, dayanışma amacıyla grevi sürdürme kararını aldı. Gdańsk-Sopot-Gdynia bölgesindeki işletmeleri temsil etmek üzere Fabrikalararası Grev Komitesi'nin oluşturulmasına öncülük etti. Bunu izleyen genel grev sırasında, Başbakan Birinci Yardımcısı Mieczysław Jagielski ile resmi görüşmeleri yürüttü. Görüşmeler 31 Ağustos'ta, işçilere bağımsız ve özgür sendika kurma hakkını tanıyan bir antlaşmayla sonuçlandı. Siyasi ve dinsel özgürlüklerin sınırlarının genişletilmesi ve ücretlerin artırılması konusunda da güvenceler getiren anlaşmanın imzalanmasından sonra Fabrikalararası Grev Komitesi, Dayanışma (Solidarność) adıyla bağımsız bir sendikaya dönüştü. Sendikanın başkanı olarak parti ve devlet yöneticilerine köklü reformları kabul ettirmeye yönelik bir çizgi izleyen Wałęsa, Ekim 1981'de hükümetle, Sovyet tipi merkezi ekonomik sistem yerine Macaristan ve Yugoslavya'dakine benzer özyönetim sistemine geçilmesini öngören bir anlaşma daha yaptı. Ortaya çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle bu kazanımlar uzun ömürlü olmadı. Hükümet 13 Aralık 1981'de sıkıyönetim ilan ederek Dayanışma'yı yasakladı ve aralarında Wałęsa'nın da bulunduğu Dayanışma liderlerinin çoğunu tutuklattı. İşçiler arasındaki huzursuzlukların sürmesine karşın yaklaşık bir yıl hapiste tutulan Wałęsa ile sendika önderlerinin yeraltında örgütlemeye çalıştığı direniş hareketi ağır baskılar nedeniyle pek etkili olamadı. Dayanışma'nın çeşitli seçimlerde yaptığı boykot çağrıları sınırlı bir destek gördü. 1985'te önemli politika değişikliklerine gitmesinden sonra Dayanışma'ya karşı izlenen sert tutum da yumuşamaya başladı. Kasım 1987'deki halkoylamasıyla kabul edilen siyasi ve ekonomik reformları yürütmede karşılaşılan güçlükler, Nisan 1988'de yeni bir işçi grevleri dalgasının yükselmesine yol açtı. Hükümet çok geçmeden Wałęsa ve öteki Dayanışma önderleriyle görüşmeye oturmak zorunda kaldı. Yeniden yasallaşan Dayanışma'nın geniş muhalefeti arkasına almasıyla siyasi bir lider olarak öne çıkan Wałęsa, Şubat 1989'da başlayan görüşmelerin çoğulcu ve demokratik bir yapılanmanın kapısını açmasında önemli rol oynadı. Dayanışma'nın ağırlıklı bir konum kazanmasını sağlayan Haziran 1989'daki seçimlerin ardından, Wałęsa'nın adayı Tadeusz Mazowiecki'nin başkanlığında bir koalisyon hükümeti oluşturuldu. Milletvekili olarak Sejm'e (Parlamento) giren ve hükümetin uygulamalarına karşı giderek eleştirel bir tutum takınan Wałęsa, Aralık 1990 seçimlerinde Mazowiecki'ye karşı yarışarak cumhurbaşkanlığına seçildi. Ama Dayanışma'nın birleşik bir siyasi güç olmaktan çıkmasına koşut olarak derinleşen siyasal istikrarsızlığı gidermekte başarılı olamadı. Lech Wałęsa'nın yöneticiliği muhalifliği kadar başarılı olamadı. Başkanlığı sırasında art arda değişen hükümetler ve artan istikrarsızlık arkasındaki halk desteğinin azalmasına neden oldu. Polonya içişleri bakanı, Wałęsa'yı hakkında yasadışı kovuşturmalara karışmak ile muhafazakar ve bağımsız sağ partilerin bölünmeleri için çalıştığı iddialarında bulundu. Wałęsa'nın Polonya'nın NATO'yla alt-bölgesel bir işbirliğine yönelmesi fikri, merkez sağ partilerden destek gördü. 1995 cumhurbaşkanlığı seçimlerini çok küçük bir farkla kaybeden Wałęsa, siyasi olarak emekliye ayrıldığını açıklasa da, 1997'de Dayanışma Seçim Hareketi (AWS) adlı yeni bir siyasi parti kurdu. Buna rağmen parti içindeki desteği çok azdı ve partinin gerçek lideri Marian Krzaklewski'ydi. 3. kez aday olarak katıldığı, 2000'deki devlet başkanlığı seçimlerinde oyların ancak % 1.01'ini alabildi. Bu ağır yenilgiden sonra siyasi kariyerini noktaladığını açıkladı. Siyasetten emekli olduktan sonra bir süre tersanelerde eski arkadaşlarıyla çalıştı. Metrobüs Metrobüs, metro ile otobüsün birleşimi ile ortaya çıkmış bir toplu taşıma aracıdır. Lastik tekerlekleri ile kendisine ayrılan şeritlerde çalışmaktadır. Temel olarak kendine ait özel bir şeridi olduğu için trafikte hızlı hareket edebilmektedir. Metrobüslerin tercihli yollarla karşılaştırıldığında bazı önemli farklı özellikleri bulunmaktadır. Bunlar Bu özellikler nedeni ile sistemden yararlanan yolcu sayısı diğer otobüslü sistemlerden daha yüksektir. Yolculuklar daha hızlı gerçekleştirilmektedir. Araçlar ise standart otobüslerden daha fazla yolcu kapasitesine sahip, daha konforlu ve trafik sorunu olmadığı için çok daha hızlıdır. Metrobüs sisteminin altyapı maliyeti metro ve benzeri toplu taşıma sistemlerinden çok daha ucuz olduğundan dolayı gelişmiş birçok ülkede yaygın olarak kullanılmaktadır. Özellikle metro hatlarını besleme ve yakın mesafe taşımacılığında birçok gelişmiş dünya metrosu, metrobüslerden faydalanmaktadır. Bazı ülkelerde ise gelişmiş metrobüs ulaşım ağları mevcuttur. Metrobüs hattında kullanılan otobüs modellerinin belirli standartları vardır. Tek katlı (yolcu tahliyesinin kolaylaşması için), en az bir körüklü (daha fazla yolcu kapasitesi için), otomatik vitesli (dur-kalk sistemine uyumlu olması için), engelli giriş-çıkış sistemli olmalıdır. Bazı ülkelerdeki metrobüsler şoförsüzdür. Robinson Crusoe & Cuma Robinson Crusoe & Cuma, Daniel Defoe tarafından yazılan Robinson Crusoe adlı kitaptan esinlenerek Gürcan Yurt'un ilk defa Temmuz 1997 tarihinde L-Manyak dergisinin 19. sayısında çizmeye başladığı çizgi roman. Robinson Crusoe bir adada mahsur kalmış bir denizcidir. Cuma ise o yakınlardaki bir grup y
amyam tarafından oraya yemek olarak getirilmiş bir yabancıdır. Robison Crusoe hayatta kalmak ve rahat bir yaşantı sürdürmek için adada yel değirmeninden, şarap mahsenine kadar birçok şey inşa etmiş; kendini Cuma'ya bir İngiliz asilzadesi olarak tanıtmıştır. Aslında yorkshire'ın kenar mahallesinde yetişmiş, gemilerde hep itilip kakılan bir tayfa olmaktan öteye gidememiştir. Cuma ise Robinson'un tek arkadaşıdır. Robinson ile Cuma adada geçinip giderler. Adadaki olaylar gerçek hayattaki günlük olaylardan esinlenerek çizilmiştir. Örneğin; Robinson ve Cuma, bir geyiğin çektiği at arabaları ile adada seyahat ederken önlerine ormandan bir ayı çıkar ve at arabasının yolunu keser. Ayının saldırmak gibi bir amacı yoktur. Sadece kendi habitatında yaşamaktadır. Robinson ise aniden önlerine çıkan bu hayvana çok sinirlenir ve arabada bulunan bir levye ile ayıyı kovalar. Bu durum günlük haberlerde okuduğumuz ya da gördüğümüz herhangi bir olaydan esinlenerek kaleme alınmıştır. Bunun gibi birçok günlük olay Gürcan Yurt'un karikatür konularının içinde yer alır. Kimi karikatürist eleştirmenlerine göre ise Robinson yöneten, Cuma ise yönetilen sınıfı temsil eder. Bu iki sınıf arasındaki çatışma kitaptaki olayların büyük çoğunluğunu oluşturur. Cuma, Robinson tarafından sürekli ezilir ve buna isyan eden Cuma karşılık verir. Bunun sonucunda ise Robinson tarafından cezalandırılır. Robinson Crusoe her ne kadar İngiliz olduğuyla övünse de o aslında tipik bir Türk'tür. Çünkü Gürcan Yurt, Robinson karakteri ile bir Türk'ü canlandırmıştır. Hemen hemen tüm diyologlardan bu anlaşılabilir. Robinson kendini adanın kralı olarak görür. Cuma'yı baca temizleme gibi en pis işlerde çalıştırır; kendisi sadece emir verir. Deniz kaplumbağası yerken Robinson, Cuma'ya çatalı ortaya batırmamasını, önünden yemesini söyler. Futbol hastasıdır. Asla yenilmeyi kabullenemez. Bunun gibi birçok örnek Gürcan Yurt'un kitaplarında bulunabilir. Seri ile aynı adı taşıyan sinema filmi Gürcan Yurt tarafından yazıldı ve yönetildi. Eylül 2015 tarihinde vizyona girdi. Mace Windu Mace Windu, Yıldız Savaşları yeni nesil serilerindeki önemli karakterlerden biridir. Jedi Konseyindeki 10 jedi ustasından biridir. Usta Yoda gibi Mace Windu da çok bilge bir Jedi'dir. Bu karakteri Samuel L. Jackson canlandırmaktadır. Üstat Yoda gibi, saygıdeğer bir Jedi Üstadı olan Mace Windu, aynı zamanda Yüksek Konseyin de yüce bir üyesiydi. Bilgeliği ve tecrübesi efsanevi olan Jedi üstadının sözlerinin çok büyük bir ağırlığı vardı. Cumhuriyet’in son yıllarında Windu, zamanının çoğunu Coruscant’taki Jedi Tapınağı’nda geçirmişti. Düzenli olarak Yoda, ve konseyin diğer 10 üyesi ile beraber Güç’ün doğası ve Jedi Şövalyeleri’nin görevleri hakkında görüşmeler yapıyordu. Windu Jedi felsefesi ve tarihi hakkında iyi eğitilmişti. Güç’e dengeyi getirecek olan seçilmiş kişi ile ilgili eski kehaneti çok iyi biliyordu. Alışılmışın dışında bir Jedi üstadı olan Qui-Gon Jinn Konsey’e bu kehanete uygun bir aday getirdiğinde Windu, kararsız kalmıştı. En sonunda, Qui-Gon’u getirdiği Anakin Skywalker adlı çocuğun Jedi imtihanları için hazırlanmasına razı oldu. Anakin kayıtlardaki en yüksek midi-kloryan sayısına sahip olsa ve çok büyük bir potansiyel gösterse de, Konsey ve Windu, çocuğun eğitilmemesinde karar kıldı. Anakin, bir Jedi’nin yaşamına başlayabilmek için çok küçüktü. Qui-Gon’un ölümünden sonra, Konsey kararını değiştirerek, Obi-Wan Kenobi’ye, Anakin Skywalker’ı eğitme izni verdi. Fakat Windu halen, bu çocuğun kendi yaşına göre çok kuvvetli ve çok tahmin edilemez olduğunu düşündüğünden kararsız kalmıştı. Doğuştan diplomasi kabiliyetine sahip olan Windu, kelimelerin her zaman kaba kuvvetten daha çok işe yaradığına inanırdı. Fakat Ayrılıkçı güçlerin galaksiyi bölmesiyle beraber Jedi ustası, en derinden inandığı bazı değerleri sorgulamaya başladı. Ayrılıkçı Lideri eski Jedi Kont Dooku’nun galaksideki tüm bu vahşetin arkasındaki kişi olamayacağını düşünüyordu. Mace’e göre bunun sebebi, Dooku’nun karakterinde bu kadar çok öfke ve vahşetin bulunmayışıydı. Obi-Wan Kenobi’den gelen bir istihbarat ile Ayrılıkçılar’ın savaşa hazırlandığını öğrendiğinde Windu, bu durumun müzakere ile halledilemeyeceğini anlamıştı. Yüce Şansölye’ye, Jedi’ların asker değil barışın koruyucuları olduğunu hatırlatmasına rağmen, Klon Savaşları’nın başlamasıyla Jedi’lar kendilerini Klon müfrezelerinin başında savaşırken buldular. Böyle durumlar Usta Windu’yu endişelendiriyordu çünkü her şey çok ani gelişiyordu, ve normelde önsezili olan Jedi’lar hazırlıksızdı. Bir şeyler geleceği gölgelendiriyordu, ve Düzen’in Güç ile olan bağlantısı zayıflıyordu. Galaksinin bir yerinde bir Sith Lordu’nun bulunuyor olması kaçınılmazdı, fakat bir Sith Lordu Güç’te bu kadar dengesizlik yaratabilir miydi? Geonosis’deki ilk karşılaşmada Windu, klon birliklerinden önce özel bir Jedi takımı ile arenaya geldi. Kont Dooku tarafından rehin alınmış Obi-Wan Kenobi, Anakin Skywalker ve Padmè Amidala’nın serbest bırakılması için gelmişti. Bu karşılaşmanın devamında nükseden çatışmada Windu, Dooku’nun kiralık kelle avcısı Jango Fett ile karşılaştı. Fett başka Jedi’lar karşısında ölümcül olsa da, Windu için bir düşman bile sayılamazdı. Jedi Ustası, Jango’nun lazer atışlarını kolaylıkla savuşturarak kelle avcısının kafasını hemen uçurdu. Geonosis’de Klon Savaşları’nın başlaması ile, Windu klon askerlerine liderlik ederek savaşın içine girdi. İlk çatışmadan en azından fiziksel olarak yara almadan çıkan az sayıda Jedi’dan biri olacaktı. Fakat Windu’nun ruhu, geçen senelerle büyük acılar çekti. Jedi’lar galaksinin sadık koruyucuları olsalar da, cephelerde klonlara liderlik ederek savaşmak, Windu’nun Cumhuriyet’in gittiği yönü sorgulamasına sebep oluyordu. Yıllar geçtikçe devam eden savaş ile, Yüce Şansöyle Palpatine güvenlik adı altında birçok yetki elde ederek, galaktik anayasayı değiştirdi. Endişelenen Windu’nun Palpatine’e olan güvensizliği gün geçtikçe artıyor ve Şansölye’nin Jedi Konseyi’nin kontrolünü ele geçireceğinden korkuyordu. Palpatine’in bu amaç uğruna attığı ilk adım, Jedi Konseyi’ne kişisel bir temsilci ataması oldu. Şansölye, yakın arkadaşı Anakin Skywalker’ın, kendisini Jedi Konseyi’nde temsil etmesini rica etmişti. Ve Konsey, şaşırtıcı bir şekilde bu ricaya olumlu cevap verdi. Anakin’i, Şansölye’nin hareketlerini gözetlemek için kullanmayı düşünüyorlardı. Bu gergin dönemin içinde böyle kritik bir karar verebilmek çok zordu. Windu’nun derin endişeleri vardı – Jedi Ustası, Anakin ve Palpatine’in yakınlaşmasına göz yummanın büyük bir tehlike olacağını hissediyordu. Ve endişeleri doğru çıktı. Şansölye Palpatine, bunca zaman Jedi’lardan saklanmayı başarmış olan Darth Sidious’un ta kendisiydi. Bu bilgiyi sadıkça Windu’ya götüren kişi Anakin Skywalker olmasına rağmen, Windu genç Jedi’ya halen tam güvenmemekteydi. Mace, Saesee Tiin, Agen Kolar ve Kit Fisto’dan oluşan seçkin Jedi takımı ile Şansölye’yi tutuklamaya gitti. Skywalker da Windu’ya eşlik etmek istediyse de, Windu bunu yasakladı ve bu durum çözülene kadar Anakin’e Konsey binasında kalmasını emretti. Jedi’lar Palpatine’in özel ofisine daldılar ve Mace Şansölye’yi tutuklama girişiminde bulunduysa da Palpatine harekete geçti. Sakladığı ışın kılıcını çıkararak, masum politikacı kimliğinden çıkan Palpatine, ölümcül Sith Lordu haline büründü. Sidious çabucak Tiin, Kolar ve Fisto’yu öldürerek Windu’yu ana ofis odasına doğru geri çekilmeye zorladı. Bu sırada Windu’nun emrine karşı gelip Konsey binasından kaçmış olan Anakin, olay yerine vardı. Windu, Sidious’u savunmasız bırakmış, ve kırılmış büyük ofis penceresinin önünde köşeye sıkıştırmıştı. Sidious’un rehin almak için çok tehlikeliydi, çünkü halen Senato’da ve mahkemelerde söz sahibi kişi oydu. Bu durumdan korkan Windu öldürücü darbeyi indirmek için hamle yaptı. Kime sadık kalacağını bilemeyen, fakat karısını yaşatmak için Palpatine’in yaşamasına her şeyden çok ihtiyaç duyan Anakin bu anda harekete geçti. Tamamen duygularla yönlendirilmiş bir hareket ile Anakin, ışın kılıcını açarak, Windu’nun kılıcı tutan kolunu bedeninden ayırdı. Savunmasız kalan Jedi Üstadı, Sith Lordu’nun öldürücü yıldırımlarına maruz kaldı. Elektrik akımı Mace’in vücuduna girerek, onu deforme etti. Son ve en güçlü yıldırım dalgasıyla vücudu havalanan Mace, kırık ofis penceresinden, Coruscant’ın bilinmeyen yüzeyinde bir yerlere doğru düştüğü sırada kayıplara karışmıştı. Millennium Falcon Millenium Falcon, Yıldız Savaşları filminde Han Solo'nun kullandığı uzay gemisinin adıdır. Han Solo bu gemiyi kumarbaz olan Lando Carlissian'dan Sabacc oyununda kazanmıştır. Han Solo Jabba the Hutt için kaçakçılık yapmaktadır. Bir keresinde imparatorluk gemisine yakalanmamak için malları bıraktığı için Jabba the Hutt ile başı belaya girer. Han Solo borcunu ödeyebilmek için Obi-Wan Kenobi ile anlaşır. Daha sonra da Han Solo, Luke Skywalker ile Cumhuriyet direniş birliklerine katılır. Millenium Falcon bundan sonra Cumhuriyet donanmasındadır. Donanmanın en hızlı gemisidir. Millenium Falcon'un onarımını kaptanı Han Solo ve yardımcısı olan Chewbacca kendileri yapmayı tercih ederler. Millenium Falcon ışık hızına çıkabilmektedir. Shmi Skywalker Shmi Skywalker, Yıldız Savaşları serisinin en son çekilen üçlemesinde yer alan karakterlerden biridir. Shmi karakterini canlandıran İsveçli oyuncu Pernilla August'tur. Anakin Skywalker'ın annesi, Watto'nun kölesi, Clieeg Lars'ın karısıdır. Qui-gon Jinn ve oğlu Anakin'nin tanışması Shmi'nin hayatında dönüm noktası oldu. Oğlundaki Güc'ün farkındaydı ve özgürlüğünü kazandığını, bir Jedi olacağını öğrendiğinde bunu reddetmedi. Watto'nun güvenine de sahipti. Watto O'ndaki kölelerin kaçmasını engellemek adına bedenlerine yerleştirilen bombayı Anakin'in gidişinin ardından devre dışı bırakmış ve uzun süre bunu Shmi'den saklı tutmuştu. Bu yüzden Shmi Anakin'in gidişine üzülenin sadece kendisi olmadığını düşünüyordu. Bu arada Clieeg Lars adlı bir çifti Watto'nun dükkânına gelmişti. O'nun nezaketi Shmi'yi etkilemişti. Gidiş gelişlerin sıklığı Watto'
yu rahatsız ediyordu. Clieeg Lars, Qui-gon Jinn'nın gönderdiği gemiyi Watto'ya satarak Shmi'nin azat olmasını sağladı. Bir süre sonra da evlendiler. Shmi, ayrıldığı günden itibaren yeniden oğlunu görebilmenin özlemini duydu O'ndan haber alabilmenin yollarını aradı. Zaman zaman bunu başardı da. Ancak aradan geçen 10 yılın ardından bir gün Tusken Akıncıları tarafından kaçırıldı. Rüyalarında annasinin acı çektiğini gören Anakin O'nu kurtarmak için Tatooine'e geldiğinde ve Tuskanların kampına ulaştığınğa artık çok geçti. Shmi oğlunun kollarında -ama onu ölmeden son kez görebilidiği için mutlu- can verdi. Anakin onu kurtarmaya yetişemediği için kendini sorumlu tuttu ve kamptaki tüm yerlileri intikam uğruna katletti. Bu olay Anakin'in Jedi ilkelerine aykırı davranarak, "Güç"ün karanlık tarafına doğru yol almasının başlangıcı sayılabilir. Not: Bilgiler Taooine Ghost kitabından alınmıştır. Agadão Agadão Portekiz'de Águeda belediyesine bağlı olan, 35,34 km yüzölçümüne sahip, 496 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Aguada de Baixo Aguada de Baixo Portekiz'de Águeda belediyesine bağlı olan, 3,88 km yüzölçümüne sahip, 1.699 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Aguada de Cima Aguada de Cima Portekiz'de Águeda belediyesine bağlı olan, 27,55 km yüzölçümüne sahip, 3.952 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Águeda (bucak) Águeda Portekiz'de aynı adı taşıyan Águeda belediyesine bağlı olan, 27,61 km yüzölçümüne sahip, 11.357 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Barrô (Águeda) Barrô Portekiz'de Águeda belediyesine bağlı olan, 6,47 km yüzölçümüne sahip, 2.040 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Belazaima do Chão Belazaima do Chão Portekiz'de Águeda belediyesine bağlı olan, 20,09 km yüzölçümüne sahip, 588 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Borralha Borralha Portekiz'de Águeda belediyesine bağlı olan, 9,25 km yüzölçümüne sahip, 2.221 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Castanheira do Vouga Castanheira do Vouga Portekiz'de Águeda belediyesine bağlı olan, 34,41 km yüzölçümüne sahip, 708 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Espinhel Espinhel (Portekizce: "Freguesia") Portekiz'de Águeda belediyesine bağlı olan, 11,95 km yüzölçümüne sahip, 2.799 nüfuslu (2001) bucak. Fermentelos Fermentelos, Portekiz'de Águeda belediyesine bağlı olan, 8,29 km yüzölçümüne sahip, 3.148 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Lamas do Vouga Lamas do Vouga Portekiz'de Águeda belediyesine bağlı olan, 3,76 km yüzölçümüne sahip, 760 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Macieira de Alcoba Macieira de Alcoba Portekiz'de Águeda belediyesine bağlı olan, 9,39 km yüzölçümüne sahip, 84 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Macinhata do Vouga Macinhata do Vouga Portekiz'de Águeda belediyesine bağlı olan, 32,98 km yüzölçümüne sahip, 3.581 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Óis da Ribeira Óis da Ribeira Portekiz'de Águeda belediyesine bağlı olan, 3,69 km yüzölçümüne sahip, 722 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Lando Calrissian Lando Calrissian Yıldız Savaşları kurgu evreninde hayali karakter. Kronolojik sıraya göre 5. () ve 6.() bölümlerde yer alır. Lando karakterini canlandıran Billy Dee Williams'dır Lando Calrissian Han Solo'nun bir arkadaşıdır. Bespin öncesi kaçakçılık yapan eski bir kumarbazdır. Millenium Falcon un Han Solo'dan önceki sahibidir. daha sonraları Bespin gezegeninde Bulut Şehri'nin ve Tibanna gazı işletmesinin yöneticisi olmuştur. Arkadaşı Solo'yu İmparator'a satmak zorunda kalmıştır. Ödül avcısı Boba Fett, Han Solo'yu karbon dondurucuyla dondurur ve Jabba the Hutt'a teslim eder. Lando onu Jabba the Hutt'un evinden kurtarmak için Luke Chewbacca ve prenses Leia ile birlikte kurtarmaya gitmiştir. Cumhuriyet direniş ordusuna General rütbesiyle katılmıştır. Préstimo Préstimo, Portekiz'de Águeda belediyesine bağlı olan, 31,78 km² yüzölçümüne sahip, 921 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Recardães Recardães Portekiz'de Águeda belediyesine bağlı olan, 7,72 km yüzölçümüne sahip, 3321 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Segadães Segadães Portekiz'de Águeda belediyesine bağlı olan, 3,38 km; yüzölçümüne sahip, 1.205 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Travassô Travassô, Portekiz'de Águeda belediyesine bağlı olan, 8,16 km yüzölçümüne sahip, 1.727 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Trofa (Águeda) Trofa Portekiz'de Águeda belediyesine bağlı olan, 8,19 km yüzölçümüne sahip, 2.680 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Valongo do Vouga Valongo do Vouga Portekiz'de Águeda belediyesine bağlı olan, 39,61 km yüzölçümüne sahip, 5.006 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Wookiee Wookiee ırkı, Yıldız Savaşları bilim-kurgu serisinde geçen, ağaçlarla kaplı olan Kashyyyk gezegeninde yaşayan hayali bir canlı türüdür. Cesaret, bağlılık ve becerikli olmaları en önemli özellikleridir. Güçlü oldukları da bilinir.Kahverengi renkte,tüylü ve uzun yaratıklardır. Seride Han Solo'nun Millennium Falcon adlı gemisinin yardımcı pilotu ve dostu olan Chewbacca ve arkadaşı Tarfful da bu ırktandır. İmparatorluk'la, Asi Birliği arasındaki savaşta İmparatorluk ordularına karşı savaşmışlardır. Kinoglaz Manifestosu Kinoglaz Manifestosu Sine-göz olarak da bilinen sinema kuramıdır. Üçlü Konsül: Dziga Vertov, Mikhail Kaufmann ve Elizaveta Svilosa'dan oluşan ve sine-göz kuramını geliştiren grup. Kuramcısı Dziga Vertov'dur. Vertov 1917 ekim devriminden sonra sinemayla ilgilenmeye başlamış. Vertov sinema kuramını o dönemki bolşevik iktidarının kendini halka anlatma ihtiyacı üzerinden şekillendirmiştir. Vertov'un çoğu filmi bolşeviklerin sosyalizmi ve çarlığı anlatmak amacıyla ülkenin dört bir yanını dolaşan Ajit-tren adı verilen bir trenle gösterilmiştir. Vertov filmlerdeki kurmacanın bir afyon olduğunu savunur. Bu kurmacalar, seyirciyi sarhoş eder, böylece daha sonra bilinçsiz seyirciye çarpıtılmış gerçekleri kabul ettirmek kolaylaşmaktadır. Bu nedenle sinemada gerçek olayların yer alması gerektiğini savunur. Vertov sinemada birbiriyle bağlantısız görüntülerin montaj tekniğiyle bir araya getirir. Oluşan bütünün ifade ettiği şey artık bambaşka bir şeydir. Montajın, yönetmenin yaratıcılığını ve film üzerindeki etkisini gösterdiğini savunur. Kuramın üç ana unsuru şöyledir: José Francisco Molina José Francisco Molina Jiménez (d. 8 Ağustos 1970), Atlético Kolkata takımında kaleci pozisyonunda görev yapan İspanyol millî futbolcu ve teknik direktördür. Profesyonel futbolculuk kariyerine 1989 yılında Valencia B kulübünde başladı. Daha sonra sırasıyla Alzira, Valencia, Villarreal, Albacete, Atlético Madrid, Deportivo La Coruña ve Levante kulüplerinde oynadı. Bir ara günümüzün amansız hastalığı olarak bilinen kansere yakalanmıştır, fakat bu hastalığı yenmiştir. Phaedrus Phaedrus (Yunanca: Φαῖδρος), ilk olarak Platon'un Mektuplarında geçen kurgusal kahramanlardan birisidir. Bundan başka Robert M. Pirsig'in Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı ve bu kitabın devamı olan Lila adlı kitaplarında geçen bir roman kahramanıdır. Pirsig bu karakteri Platon'dan hareketle oluşturmuştur. Aklın ve akılcılık geleneğinin temsilcisi olan Platon'da Phaedrus, yazının doğası üzerine Platon'un kuşkularını dile getiren bir kişiliktir. Buna göre yazı, imal edilmiş/üretilmiş bir üründür, insanın zihninde varolan düşünceleri zihnin dışında kurmaya kalkışır. Yazı, belleğin aracıdır; yazılanlar yeniden hatırlamak içindir. Ayrıca ruh ve ruhun ölümsüzlüğü konularında da Phaedrus karşımıza çıkar. Yazının ve sözlerin gizemi üzerine sorular soran bir karakterdir Phaedrus. Platon'un bilinen metinleri içinde ilginç ve karanlık bir karakterdir. Pirsig'in bu karakteri yeniden değerlendirme sebebi bu yanları dolayısıyladır. Pirsig'in özellikle ilk kitabı "Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı"nda Phaedrus, arka planda asıl hikâyesi anlatılan ana karakterin öteki benidir. Felsefi iç hesaplaşmasını gidebilecegi kadar derinlere götüren ve orada bir tür kişilik bölünmesiyle her şeyini kaybetme noktasına gelen karakter, "ikinci bir ben" olarak Phaedrus'u yaratmış ve onunla hem kendi geçmişinin hem de felsefe tarihinin köklü bir sorgulamasına yönelmiştir. Phaedrus burada Platon'un metinlerinde geçen karakterden daha karanlık, gizemli, ve tedirgin edici bir karakter olarak çizilir. Pirsig burada, Phaedrus aracılığıyla, akılcılık geleneği dediği Platon'dan beri hüküm süren felsefe geleneğinin izini sürmekte, tüm temel kategorileri kuşkuyla sorgulamakta ve yadsımakta, "değerlerin yeniden değerlendirilmesi" denilebilecek bir tutumla epistemolojik, ontolojik, etik ve estetik meseleleri yeniden gündeme getirmekte; hem de teknoloji, eğitim, sistem gibi pek çok yan konularda mevcut düşünce tarihinin ve tarihsel pratiklerin açmazlarını göstermektedir. Sözcüklerin, felsefi kavramların ve değerlerin kaynağının ne olduğunu sorgulayan Phaedrus, Nitelik Metafiziği'nden sözeder. İkinci kitap Lila'nın alt başlığı, söz konusu sorgulama devam ettirildiği için "Ahlakın Sorgulanması" şeklinde yer alır. Bantustan Bantustan, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Güney Batı Afrika'da "(şimdiki adı Namibya)" bulunan Bantu kökenli zenci Afrikalıların yaşadığı toplam yirmi kabile bölgesine verilen isimdir. On tanesi Güney Afrika'da diğer on tanesi komşu ülke Güney Batı Afrika'da bulunur, apartheid döneminin ırk ayrımı siyasetinden dolayı aynı etnik kimliğe mensup insalardan oluşurlar bu nedenle homejen yapıdadırlar. Bantustanlar ve etnik gruplar. Karagöz ve Hacivat Karagöz ve Hacivat taklide ve karşılıklı konuşmaya dayanan, iki boyutlu tasvirlerle bir perdede oynatılan gölge oyunudur. Karagöz oynatıcısına kurgusal, hayalbaz denir. Yardımcıları çırak, yardak, dayrezen, sandıkkardır. Oyunda konuşmaların değişmesi baş h
areketleriyle yapılır. Bu iki karakterin gerçekten yaşayıp yaşamadığı, yaşadıysa nerede nasıl yaşadığı kesin olarak bilinmemektedir. Anlatılanlar rivayete dayanır, zira gerçekten yaşamış olsalar bile büyük ihtimalle bahsedilen dönemde tarih kitaplarına girecek kadar önemli bulunmamışlardır. Halk bilimciler Karagöz'ün bazı oyunlarda Çingene olduğunu kendi ağzıyla itiraf etmesi, Bulgar gaydası çalması ve Evliya Çelebi 'nin tanıklığına dayanarak Bizans imparatoru Konstantin 'in Çingene seyisi Sofyozlu Bali Çelebi olduğunu ileri sürmektedir. Bir diğer rivayet ise Hacı İvaz Ağa ya da halka mal olan adıyla Hacivat ve Trakya'da bulunan Samakol köyünden demirci ustası Karagöz, Orhan Gazi devrinde Bursa'da yaşamış cami yapımında çalışan iki işçidir. Kendileri çalışmadıkları gibi diğer işçilerin de çalışmasını engellemektedirler. Orhan Gazi'nin, "cami vaktinde bitmezse kelleni alırım" dediği cami mimarı, caminin vaktinde bitmemesine Karagöz ve Hacivat'ın neden olduğunu söyler. Bunun üzerine bu ikili başları kesilerek idam edilir. Karagöz ve Hacivat'ı çok seven ve ölümlerine çok üzülen Şeyh Küşteri, ölümlerinin ardından kuklalarını yaparak perde arkasından oynatmaya başlar. Bu sayede Karagöz ve Hacivat tanınır. 17. yüzyılda son şeklini alan Karagöz gölge tiyatrosunun ne zaman Osmanlı topraklarına geldiğiyle ilgili farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bu görüşlerden bazıları şunlardır: "Karagöz ve Hacivat" oyunlarında, Osmanlı İmparatorluğu' nda yaşayan ve toplumun farklı sosyal ve ekonomik katmanlarından gelen tiplerle (kabadayılar, uyuşturucu müptelaları, özürlüler vb), İmparatorluk şemsiyesi altında yaşayan çeşitli milletleri temsil eden tiplemelerin (Yahudi, Rum, Arap, Kürt, Acem, Arnavut vb.) hemen hepsi yer alır. Bu tiplemeler temsil ettikleri kitlenin en temel özellikleri (kılık, kıyafet, davranış biçimleri, şarkılar, danslar, maniler vb.) ile ön plana çıkarlar ve perdede göründükleri anda bu özellikleri (işaretleri) ile anında farkedilirler. Bu tiplemeler ve temel özellikleri şunlardır: Bunların dışında Osmanlı imparatorluğu sınırları içinde yaşamış her türlü tip perdede yerini almıştır. Bunlardan bazıları: "Rum", "Çingene" "Külhancı", "Pişekâr", "Kavuklu", "Kilci", "Tulumbacılar", "Bekçi", "İmam", "Haham", "Doktor", "Sünnetçi", "Bolulu Aşçı", "Hokkabaz", "Soytarı", "Curcunabazlar", "Köçek", "Cambaz", "Ayvaz Serkis", "Denyo", "Aşık Hasan", "İskele Kâhyası", "Seymenler", "Deliler", "Dansöz", "Bok Ana", "Hımhım", "Kekeme", "Fahişe", "Hermafrodit", "Canan" , "Ferhat", "Tahir", "Yaşar (Karagöz'ün oğlu"), "Sivrikoz" (Hacivat'ın oğlu), Hacivat'ın kızı, Sirin'in annesi, Zühre'nin babası vb. Karagöz tiplemeleri bazı sanat tarihçileri ve araştırmacılar tarafından kategorilere ayrılarak da incelenmiştir. Örnek olarak bu konuda çok geniş araştırmalar yapmış olan Metin And oyunlardaki tiplemeleri 11 sınıfta incelemiştir Türk Gölge tiyatrosu olarak bilinen Karagöz-Hacivat oyunları dört bölümden oluşur. Bunlar: Yazılı bir metne dayanmayan yani doğaçlama (tulûat) sahnelenen ve bazıları halk efsanelerinden esinlenilen Karagöz oyunlarının otuz kadarı günümüze kadar gelmiştir. Genel olarak "Kâr-ı Kadîm" (eski oyunlar) ve "Nev icad" (yeni oyunlar) olarak iki ana gruba ayrılsalar da tamamının bugüne kalan metinleri Tanzimat sonrası döneme aittir. Belli başlı Karagöz oyunları şunlardır: Karagöz oyunları yazılı bir metne dayanmazlar. Sözel olarak nesilden nesile aktarılan hikâyeler üzerinde zamanın şartlarına göre çeşitli eklemeler ve çıkartmalar yapılmıştır. Zaman içinde dekor ve kostümlerle karakterlerin davranış ve konuşma biçimlerinde değişiklikler olmuştur. Evliya Çelebi'nin aktardıklarından anlaşıldığına göre, bazı oyunların da değişmeden günümüze kadar gelebildiği anlaşılmaktadır. Bazı oyunlar ise sonradan uydurulmuştur. Hattâ A.Thalasso adlı bir yazar 1877 tarihli ""Moliere en Turquie"", ve 1888 tarihli ""Le Molieriste"" adlı eserlerinde bazı Karagöz oyunlarının Molière'in Cimri, Tartuffe, Scapin'in Dolapları adlı oyunlarından uyarlandığını bile ileri sürmüştü. Karagöz oyunlarının ortak noktası çok karmaşık olmayan konularının önemsiz gündelik olaylar üzerine kurulu olmalarıdır. Ezbere dayanan bu "açık ve esnek formlu" konular Karagöz ustasının ("Hâyali") doğaçlamasıyla (tulûat) seyircinin tepkisi ve günün getirdiği şartlara göre her seferinde başka bir şekle bürünebilmekteydi. Bu nedenle Karagöz senaryolarının tam bir sınıflamasını yapmak zordur. Bunlardan bazıları kimi meslekleri (arzuhalciler, şairler, güreşçiler vb) hicvederken, bazıları da töreleri ve geleneksel ritüelleri (sünnet gibi) alaya alır. "Tımarhane" oyununda o devrin akıl hastaneleri gösterilirken dışarıda serbest gezenlerin hatta bu kurumlarda çalışan bazı hekimlerin de derhal bu hastanelere kapatılmaları gerektiği vurgulanır. Karagöz ve Hacivat çeşitli işlere girip çıkarlarken, "Hamam" ve "Bahçe" oyunlarında olduğu gibi, bazı mekânlara alınmamaları üzerinden ayrıcalıklı bir zümreyi hicvederler. "Ferhat ile Şirin", "Tahir ile Zühre" ve "Leyla ile Mecnun" gibi bazı Karagöz oyunları ise doğrudan sevilen halk hikâyeleri ve efsanelerinden alınmışlardır. Bu oyunlarda Karagöz ve Hacivat tüm güçleriyle sevenlerin kavuşmaları için çalışırlar. Özgün hikâye hangi diyarda geçerse geçsin, uyarlama oyunda olaylar hep Karagöz ve Hacivat'ın yaşadığı mahallede cereyan eder. Yazıya dökülmüş Karagöz senaryolarının en kapsamlı koleksiyonu Almanya'dan gelerek 1933-1949 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde "Arapça ve Farsça kürsüsü"nde akademisyen olarak görev yapmış olan Profesör Helmut Ritter tarafından derlenmişti. Saray kuklacısı Nazif Efendi'nin aktardıklarına dayanan ve hem Almanca hem Türkçe yazılan bu üç ciltlik eser (Hannover, 1924; Leipzig/İstanbul, 1941; Wiesbaden, 1963) baskısı tükendiği için 1968-1970 arasında Cevdet Kudret tarafından Türkiye'de yeniden yayımlanmıştır. Musiki Karagöz oyunlarının olmazsa olmazıdır ve başından beri her Karagöz oyununda mutlaka yer almıştır. Klasikleşmiş Karagöz oyunlarında kullanılan musiki eserleri çok geniş bir yelpaze oluşturur: Başta Osmanlı-Türk musikisinin değişik türleri olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yaşamış tüm etnik ve dini gruplara ait her tür müzik bu oyunlarda yerini bulmuştur. Karagöz bu yönüyle de birleştirici bir sanat ürünüydü. Karagöz musikisi sabit değildi ve yüzyıllar boyunca değişen toplumsal yapı ve musiki anlayışıyla paralel olarak değişiklikler göstermişti. Türk musikisine ait repertuarlar daha çok 19. ve 20. yüzyıllara aittir. Son dönemlerde sadece Karagöz oyunları için bazı müzikler bestelenmiş olsa da, bir "tür" olarak "Karagöz musikisi"nden söz edilemez. Karagöz musikisine ait başlıca eserler musiki araştırmacısı Etem Ruhi Üngör tarafından titiz bir çalışma ile bir araya getirilerek yayımlanmıştır. Ağırbaşlı klasik eserlerden hafif şarkılara ve oyun havalarına kadar çok geniş bir yelpazeden oluşan repertuar şu temel bölümler altında incelenebilir: Karagöz Osmanlı topraklarında olgunlaşmış bir gölge oyunudur. Ancak daha sonraları bu gölge tiyatrosu hem Osmanlı idaresinde yaşamış hem de bu imparatorlukla yakın kültürel bağları olan Orta Doğu'daki Arap ülkeleri ile Kuzey Afrika ve Balkan ülkelerinde de aynı derecede popüler olmuştu. Suriye, Mısır, Tunus, Cezayir ve Yunanistan Karagöz'ü alıp karakterlerini ve konularını yerelleştirerek kendi kültürlerine uyarlamışlardır. Diğer şehir ve ülkelerdeki bu yaygınlaşmanın bir nedeni de "agitprop" ("ajitasyon (kışkırtma) ve propaganda") amaçlı kullanılmaya müsait olmasıydı. Örneğin Halep'teki oyunlar, 1787-1792 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan beri itibarı azalmış olan Yeniçeri Ocağı'nı hicvetmek için, Cezayir'de ise sömürgeci Fransızları aşağılamak amacıyla kullanılmıştı. Burada Fransız subayları perdede şeytan formunda betimlenmiş, ve Karagöz'e devasa penis ile dövdürülmüştü. Doğal olarak bu gösteriler yasaklanmakta gecikmedi. Türk Karagözü'ne en çok benzeyen form Yunanistan'da ortaya çıkmıştır, Yunanistan'da işlenen gölge oyununun konusu ile birlikte "Karaghiozis" ve "Hatziavatis" olan isimlerinde de benzelikler bulunmaktadır. "Gölge oyunları", ya da "gölge tiyatrosu" "Karagöz ve Hacivat"tan yüzyıllar önce ilk kez Çin'de ortaya çıkmış, buradan diğer Uzak Doğu ülkelerine yayılmış, oradan da İran, Mısır, Osmanlı İmparatorluğu yoluyla nihayet Avrupa'ya gelmişti. Bu yayılışı sırasında gösteriler, yörenin yaşam tarzları ve kültürlerine bağlı olarak form ve tarz değiştirmiştir. Bu ülkeler gölge tiyatrosunun ilk kez ortaya ortaya çıktığı zaman ve özelliklerine göre şöyle sıralanabilir: "Fakelore" sözcüğü, halk bilimi çalışmaları anlamına gelen ""folklor"" ve İngilizce sahte, uydurma anlamlarına gelen ""fake""den türetilmiş bir sözcüktür. 1950'lerde ABD'de Richard Mercer Dorson tarafından ortaya atılan bu kavram, sahte ya da uydurma eserlerin geçmişte gerçekten varmış gibi sunulmasıdır. Bilimsel kanıtlara dayanmadan, otantik sözlü gelenek ürünü bazı metinlerin folklorik ürünler olarak ortaya konması “sahte folklor”, "folklorismus", “icat edilmiş gelenek” ya da "fakelore" kavramlarıyla tarif edilmektedir.. 16. yüzyılda Yavuz Sultan Selim döneminde muhtemelen Mısır'dan Osmanlı'ya gelen ve bir yüzyıl içinde yerelleşerek Türk kültürüne eklemlenen Karagöz, geleneksel tiyatronun bir parçası olduğu için sabit metinlere değil büyük ölçüde tulûata dayanır, ve bilinen otuz kadar oyun mekâna, duruma ve zamana göre uzatılır veya kısaltılır. Sonraki yüzyıllarda tekniği ve konularında yeniliklere gidilmiş olmakla birlikte geleneksel yapısında fazla bir değişiklik olmamıştır. Ancak 1941 yılında "tek partili dönem" sırasında iktidar tarafından ısmarlama olarak yazdırılan yedi adet "Karagöz-Hacivat" senaryosunun "Fakelore" kapsamında ele alınması gerektiği ileri sürülmüştür. Bu ısmarlama senaryoların, halk tarafından sevilen folklorik kitapların yeni gereksinimler doğrultusunda düzeltilmesi ve modernleştirilmesini isteyen 1937 tarihli bir İçişleri Bakanlığı genelgesine dayandırıldığı iddia edilmiştir. Pertev Naili Boratav'ın 1988 tarihli
""Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği"" kitabında aktardığına göre, böyle yapıldığında halka sevdiği kitaplar ve tiplemeler aracılığıyla telkinlerde bulunma, ahlâk dersleri verme imkânı bulunulabilecekti. Boratav bu yöntemin Walt Disney tarafından yaratılmış Miki Fare karakteri vasıtasıyla Batı dünyası tarafından da denendiğini belirtmiştir. Bu proje kapsamında dönemin iktidarı tarafından ısmarlama yazdırılan ve 1941'de yayımlanan yedi Karagöz hikâyesi ve yazarları şunlardır: 2012 yılı Haziran ayında Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılan bir değişiklikle "sedef kakmacılık", "bastonculuk", "keçecilik", "çinicilik", "el dokumacılığı" gibi geleneksel, kültürel ve sanat değeri olan bir düzine “kaybolmaya yüz tutmuş mesleğe” vergi muafiyeti getirilmişti. Bu meslekler listesinde yer almayan Kukla yapımcılığı ve oynatımı ile uğraşan bir vatandaşın 2013 yılında "Maliye Bakanlığı"na yaptığı bireysel başvurusuna cevaben bakanlık, "Karagöz ve Hacivat yapımı ve oynatımı" mesleğini “kaybolmaya yüz tutmuş meslekler” arasında kabul etmediğini ve vergi muafiyeti tanınamayacağını belirtmiştir (Maliye Bakanlığı’nın 07.03.2013 tarih ve 38418978-120[9-12/117]-202 sayılı özelgesi). Arkeolog Ekrem Akurgal 1984 yılında Yeni Gündem dergisinden Murat Belge'ye Türk Kültürü ile ilgili verdiği röportajda, hiçbir sanatın kendinden önceki ya da çevresindeki sanatın etkisinde kalmamış olamayacağını vurguladıktan sonra, kültürel devamlılığın folklorik türüne bir örnek olarak Karagöz'ün başındaki ışkırlağın tıpkı Mevlevi külahı gibi Hititler'den kalma olduğunu söylemiş, bu bilginin kitaplarında da yer aldığını eklemişti. Erkek sünneti Sünnet, erkeklerde penis başını örten ve koruyan üstderinin (prepus) bir kısmının veya tamamının kesilip atılması böylece glansın (penis başı) açıkta kalmasını sağlamaktır. Dini veya kültürel gerekçelerle pek çok din ve kültürde erkeklere uygulanır. Sünnetin ilk olarak ne zaman ve ne gerekçe ile yapılmaya başlandığına dair kanıt yoktur; ancak Antik Mısır medeniyetinde uygulandığı bilinmektedir. Söz konusu uygulamanın yazılı tarihten önce başladığı bilinmektedir. Sünnet geleneğinin yaygın olduğu bazı ataerkil toplumlarda erkekliğin bir gerekliliği olarak görülür. Bazı toplumlarda sünnet olmayan erkeklere evlenme hakkı verilmemektedir. Sünnet bazı toplumlarda ise evlilik kurumuna karşı sadakat gösterisi olarak uygulanmaktadır. Sünnet kelimesi, “âdet, yol, davranış” anlamlarına gelen Arapça kökenli bir sözcükdür. Yunan mitolojisinde Attis, Kybele'nin sevgilisidir. Ancak Kybele'ye verdiği sözü unutarak Kral Midas'ın kızıyla evlenir. Düğüne Kybele de davet edilir. Düğün sırasında Kybele ile karşılaşan Attis ne yapacağını bilemez. Kybele'ye karşı duyduğu pişmanlıktan ötürü cinsel organını orada keser ve kanlar içinde kıvranmaya başlar. Sevgilisinin böyle acı içinde kıvranmasına dayanamayan Kybele Attis'i bir çam ağacına dönüştürerek ona sonsuzluğu bağışlar. Pessinus Mabedi'nde Tanrıça Kybele adına her sene düzenlenen şenliklerde tapınakta rahip olmak isteyen erkekler Kibele rahibi olmanın ön şartı olarak hadım edilir ve kesilen cinsel organları bir çam ağacının altına gömülür. Bu inanış daha sonra Sami ırkında (Arap ve Yahudiler) cinsel organı değil ama ucunu (erkeklerde prepusium, kadınlarda klitoris) kesme şeklinde günümüze kadar devam etmiştir. Sünnetle ilgili pek çok teori bulunmakta ise de, tam olarak nerede, ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı bilinmemektedir. Sünnet, yazılı tarihten önce başlamıştır. Uygulamanın kaynağı, tarihin derinliklerinde kaybolmuştur. Sünnete dair en eski illüstrasyon Mısır'da bulunmuştur ve tarihi MÖ 2400'e kadar gitmektedir. Erkeklerin sünneti Yahudi inancında mecburidir, pek çok Müslüman topluluğu ve bazı Hristiyan topluluklarında ise gelenekselleştirilmiştir. Her yıl on üç milyondan fazla erkek ve üç milyondan fazla kız çocuğu sünnet edilmektedir. Sünnetin kökeni ile ilgili teorilerden biri James DeMeo'nun, ""Erkek ve Kadın Jenital Yaralamalarının Coğrafyası"" (1997) adlı makalesinde açıklanır. DeMeo, toplumların ataerkil özellikleri, sünnet uygulayıp uygulamadıkları ve uyguluyorlarsa bunun şiddetini ve küresel kuraklık endeksini bir harita üzerine koyarak karşılaştırır. Bu üç faktörün kesiştiğini fark eden DeMeo, sünnetin MÖ 5000 yıllarında Sahara'nın çölleşmesi ve bunun sonucunda kurulan ataerkil düzen ile ortaya çıktığı sonucuna varır. Daha sonra bazı tarihsel olayları inceleyerek sünnetin ataerkillikle birlikte Sahara'dan dünyanın başka yerlerine yayılışını açıklar. Ashley Montagu de ""Sakatlanan İnsanlık"" (1991) adlı makalesinde her iki cinste sünnetin, ataerkilliğin yükselmesi ile ortaya çıktığını iddia eder. Günümüzde sünnetin devam etmesini, eski ataerkil eğilimlerin halen güçlü olmasına bağlar. Nörofizyolog James Prescott'a göre erken yaşlarda, özellikle bebeklerde yapılan sünnet, bireyin gelişen beyin yapısında cinsel zevk duygusunun acı ile birlikte kodlanmasına neden olur, ve bu şekilde cinsel olarak sağlıklı gelişmesini, ve ileri yaşlarda cinsel zevki ve cinselliğin manevi boyutunu gerektiği şekilde yaşamasını güçleştirir. Ataerkil toplum, bireylerin cinselliğini bu şekilde kontrol eder. Modern zamanlara kadar sünnet, cinsel bir kontrol aracı olarak düşünülmüştür. Bu görüşlerin en çok bilinenlerinden biri Yahudi asıllı düşünür İbn Meymun'un 1190 yılına ait şu sözleridir: "Söz konusu sünnet olduğunda, öyle sanıyorum ki amaçlanan cinsel ilişkiyi azaltmak, cinsel organı zayıflatmak, ve bu şekilde erkeğin mutedil olmasını sağlamaktır. Bazı insanlar sanır ki, sünnet erkeğin yapısındaki bir bozukluğu gidermek içindir, ama buna herkes kolaylıkla cevap verebilir: Nasıl olur da doğadaki canlılar dışarıdan düzeltmeyi gerektirecek kadar "eksik yaratılmış" olabilirler, hele bu özellikle üstderi gibi işlevi açık seçik belli olan bir yapı ise? Gerçek şu ki, bu emir, eksik yaratılışlı bir yapıyı düzeltmek için değil, insanın ahlaki yetersizliklerini tamamlamak içindir. Bu organda açılan yara tam da istendiği gibidir; ne gerekli işlevlere zarar verir, ne de çoğalma yeteneğine. Sünnet basitçe aşırı isteği dengeler, çünkü sünnetin cinsel heyecanı azalttığına dair şüphe yoktur. Organ daha başlangıçtan kan kaybederek ve koruyucu tabakasını yitirerek güçsüz hale gelir..." (49. Bölüm, s.609) "Şaşırmışlara Rehber", İbn Meymun 19. yüzyıla kadar sünnet, Sahara Çölü, ve bu bölgeyle yakın etkileşim içindeki ve etkisindeki coğrafi alanlar ve topluluklarla sınırlı kalır. Bu ana kadar Batı dünyasının tavrı, sünnete karşı genelde dışlayıcı ve sünnet yapan ulusları küçük görücüdür. Ne var ki bu durum 19. yüzyılın yaygın cinsellik karşıtı ortamı ve mastürbasyon korkusu ile değişir. İngilizce konuşan ülkelerde sünnet, pek çok hastalığa neden olduğu düşünülen mastürbasyona karşı bir önlem olarak benimsenir. Sünnetle kesilip atılan prepus, gereksiz, hastalıklı bir organ olarak görülmeye başlanır. Uygulamada daha çok erkek çocuklar söz konusudur, ama kız çocukları da nasibini alır. Bu durum ABD haricinde İngilizce konuşan ülkelerde sünnetin büyük oranda terk edildiği 1940'lara kadar sürer. Bu değişimde cinsellik karşıtı ortamın yumuşaması yanında Douglas Gairdner'in prepusun işlevlerini açıkladığı 1949 yılına ait makalesi de büyük rol oynamıştır. Bugün ABD'de sünnet oranının %60 ile %80 arasında, diğer İngilizce konuşan ülkelerde ise ortalama %10'un altında olduğu sanılmaktadır. Ancak kesin istatistikler yoktur. Bunun dışında sömürge döneminde (19. yüzyıl) Filipinler'de, ve ABD askeri varlığı ile Güney Kore'de de (1950'den sonra) sünnet başlamıştır. Sünnet olayı ile ilgili olarak psikanalizin kurucusu Sigmund Freud, Oedipus kompleksine atıfta bulunmuş ve bu kompleks sonucu olan kastrasyon anksiyetesi (Hadım edilme korkusu) ile sünnet olayını ilişkilendirmiştir. Freud'a göre sünnet olayı erkek çocuğun annesine karşı duyduğu özlemden vaz geçtiğini göstermek amacıyla toplum önünde törensel olarak uygulanan bir cerrahi operasyondur. Erkek sünnet olarak artık erkekliğe adım atmış ve annesi ile bağlarını tam olarak koparmış olmaktadır. Sünnet Yahudi dini inancında büyük yer tutar. Kutsal kitaplarına göre, Tanrı, elçisi İbrahim aracılığı ile Yahudilerle arasında "Akide" adı verilen anlaşmayı yapmış, ve bu anlaşmanın delili olarak da İbrahim ve halkına sünnet olmalarını emretmiştir. Bu inanışın gereği olarak Yahudiler, doğumdan kısa bir süre sonra erkek bebeklerini sünnet ederler. Yahudiler arasında doğan Hıristiyanlık inanışında da sünnet önceleri tartışma konusu olmuş, ancak havarilerin ve özellikle de Paul'un "gereksiz" olarak görmesi nedeniyle dini bir gereklilik halini almamıştır. Ne var ki Mısır'daki Kıpti topluluğu gibi Afrika'daki bazı Hıristiyan gruplar hem kadın hem erkek sünnetini, ABD'deki bazı Protestan mezhepler ve Filipinler'deki Katolikler ise erkek sünnetini dinen gerekli olarak kabul ederler. Müslümanların kutsal kitabında sünnetle ilgili herhangi bir ifade yer almaz, ayrıca İslamiyet'in ilk yıllarında sünnet tartışma konusu da olmamıştır. Bu sıralarda Arapların kadın ve erkek sünnetini ne oranda uyguladıkları bilinmemektedir. Bugün Müslümanların büyük çoğunluğu erkek sünnetini, Afrika'daki inananların büyük bir kısmı ise kadın ve erkek sünnetini dinen gerekli görürler. Sünnetin Müslümanlar tarafından gelenekselleştirilmesinin 9. yüzyılda İslam'a dönen Yahudi asıllıların beraberlerinde kendi dinlerinin inançlarını İslam'a taşıması anlamına gelen "İsrailiyyat" ile olduğu sanılmaktadır. (Boratav 2003:201). Sünnetle ilgili dini yorumların, bulunulan coğrafi bölgeye göre değişmesi (Mısır'lı Hıristiyan Kıptiler örneğinde olduğu gibi), uygulamadaki temel belirleyicinin din değil coğrafya (Asya'ya uzanan Sahara çöl kuşağı), ve bununla bağlantılı ataerkillik olduğunu göstermektedir. Sünnetin, penisin ısı hassasiyetini artırarak erken boşalma sorununu tetiklediği yönünde veriler bulunmakla beraber tam aksine haz barajını yükselterek erken boşalma sorununu tedavide etkili olduğu yönünde veriler de vardır. Türkçede sünnet olmaya sünnet veya kestirme denilir, Araplarda ise buna hıtan deni
lmektedir. Türk kültüründe sünnet hem dini, hem de geleneksel bir görev olarak görülmektedir. Türkiye'de sünnet düğünü yaygın bir gelenektir. (son zamanlarda batı etkisinde bebekler de sünnet edilmektedir) Çok çocuklu aileler, çocukların hepsini birden sünnet ettirmek için uygun bir zamanı beklerler. Sünnet düğünleri genellikle yaz aylarında yapılır. Köylerde sünnet düğünü okuyucu, elçi denilen çağrıcılarla, kentlerde davetiye ile olur. Sünnet yeri ya evdir ya da bahçedir. Çocuğun yatağı hazırlanır, süslenir. Mütevazı düğünlerde misafirlere yemek verilir, hoca çağrılır, Kur'an okunur ve dua edilir, mevlid okunur. Çalgılı düğünler de yaygındır. Çocuğun sünnet giysisi hazır satılan veya diktirilen beyaz ceket ve pantolondur. Bu giysiye üzerinde maşallah yazan bir kuşak takılır. Çocuğun sırtına da kırmızı veya mavi pelerin atılır veya kurdele takılır, başına taç konur. Sünnet sonrası için geniş bir gecelik hazırlanır, çocuk birkaç gün rahat rahat tuvalete gitsin diye. Hatta birkaç gün rahat uyusun diye. En yakınlarından biri tutar, çocuğun dikkatini başka yöne çekerken sünnetçi kesimi tamamlar. Bu sırada tekbir getirilir, "oldu da bitti maşallah" tekerlemesi söylenir. Sünnetçi aleti mengeneli çok keskin bir bıçaktır. Penisin ucundaki deriyi kesme işlemi bittikten sonra sünnetçi pansuman yapar, pamukla sarar, çocuk yatağına götürülür. Bazı yörelerde sünnetçi, kirve ve çocuğun üzerine bir örtü serilmektedir. Sünnetten sonra davetliler çocuğun yatağına giderek hediyeler verir, çocuğa para takarlar. Bazı yerlerde tur denilen tepsiyle para toplama adeti görülmektedir. İngilizce konuşulan ülkelerde sünnetin uygulanmaya başladığı 19. yüzyılda, bazı hastalıklara mikropların neden olabileceği gibi modern teoriler henüz bilinmemektedir. Bunun yerine hastalıklara, kas kasılması gibi olaylarla açıklama getirilmeye çalışılmaktadır. Bu ortam içinde erkek ve kız çocuklardaki prepusun ve bu arada mastürbasyonun pek çok hastalığa gerekçe olduğu düşünüldü. Bu hastalıklara önlem olarak da, daha çok erkek çocuklarda sünnete başlandı. Ne var ki hastalık nedenleri ile ilgili bu iddialar mikropların öneminin anlaşılması ve tıp biliminin ilerlemesi ile 20. yüzyılın başlarında terkedildi. Bugün, büyük ölçüde Afrika kıtasına özgü olan kadın sünneti lehinde tıbbi hiçbir argüman sunulmamaktadır. Ne var ki başta Mısır olmak üzere çeşitli ülkelerdeki din adamları zaman zaman kadın sünnetinin dini bir vecibe olduğunu ileri sürmekte ve sünnet aleyhtarlığını eleştirmektedirler. Bu ve benzeri geleneksel baskıların ağırlığı sonucu kadın sünneti çeşitli uluslararası örgütlerin ve devletlerin muhalefetine rağmen, Afrika'da yaygın bir şekilde uygulanmaya devam etmektedir. Erkek sünneti içinse farklı olarak, hem dini hem de tıbbi argümanlar ileri sürülmektedir. Sünnetin erkeklerde penis, kadınlarda rahim kanserini, bebeklerde idrar yolları enfeksiyonunu, bazı cinsel yolla bulaşan hastalıkları ve son olarak da AIDS'i önlediği ileri sürülmektedir. AIDS hariç, diğer teoriler ilk ortaya atıldıklarında ilgi çektiyseler de, hastalık riskinin sünnetin kendi riskinden düşük olması nedeni ile bugün yaygın sünnet için yeterli gerekçe olarak görülmemektedir. AIDS konusundaki tartışma sürmektedir. Erkeklerde prepusun kendisinden kaynaklanabilecek sorunlar da sünnet için diğer nedenler olarak öne sürülmüştür. Sünnet karşıtları ise bu sorunların ortaya çıktıkları zaman sünnet dışı yöntemlerle tedavi edilebileceğini, sünnete en son çare olarak başvurulabileceğini söylemektedirler. Bu arada erkek cinsel organı hakkındaki yaygın bilinçsizlik, prepusun doğal gelişiminin hastalıklı olarak görülmesine ve pek çok gereksiz sünnete neden olmaktadır. Kölnde kurulu bir Alman mahkemesinin sünneti çocuğun vücut bütünlüğüne yönelik cezalandırılması gereken bir saldırı olarak nitelemesiyle sünnet hakkında hukuki tartışmalar gündeme gelmiştir. Erkek sünneti konusundaki dini tartışma Yahudiler ve ABD'deki az sayıdaki Hıristiyan mezhep arasında devam etmektedir. Müslümanlar arasında ise genelde konu tartışmaya açılmamıştır. Sünnet olan erkekler kimi zaman doğal sünnet derisi görünümünü tekrar elde etme arzusu, cinsel birliktelik sırasındaki hassasiyeti artırmak ya da günlük aktiviteler sırasında hassas bölgelerin sürtünmeden kaynaklı deformasyonunu önlemek gibi nedenlerle sünnet derisi restorasyonu ile penisin sünnet olmadan önceki görünümüne geri dönerler. İleri (gazete) İleri, 1 Ocak 1918'de Celal Nuri İleri (1877-1938) ve kardeşi Suphi Nuri İleri (1887-1945) tarafından kurulmuş bir gazeteydi. İlk 394 sayıda gazetenin ismi "Ati", 12 Şubat 1919'dan sonra "İleri" olmuştur. Yazı işleri müdürü Halil Lütfü Dördüncü'dür. Gazete, Millî Mücadele'yi destekledi, Millî Mücadele'nin İstanbul'daki sözcüsü oldu. Atatürk'ün isimsiz yazıları bu gazetede yayımlandı. Kurucularından Celal Nuri İleri 1920'de İngilizlerce yakalanarak sürgüne gönderildi. Gazete 2 Aralık 1924'e kadar 2436 sayı çıktı. 1944'te Suphi Nuri Bey, "İleri"yi yeniden çıkardı. Hakan Tacal Hakan Tacal, 1972 yılında Ankara'da doğmuş çizgiroman yazarı ve çizeri; mimar. 1990 yılında Ankara Atatürk Anadolu Lisesinden, 1994 yılında İTÜ Mimarlık Fakültesi'nden mezun oldu. Hakan Tacal, Çapa Çizgiroman Grubu'nun kurucularındandır ve Karabasan, İman Limited, Pırılkız gibi yeni dönem Türk çizgiromanların yazarıdır. Çapa Çizgiroman Grubu ve Klan fanzinlerinde çeşitli yazı ve çizgiromanları yayınlanmıştır. Sübhaneke Sübhaneke, İslam dininde, Sünni mezheplerde namazın başlangıcında, iftitah tekbirinden hemen sonra okunan dualardan biridir. Şia mezhebinde namazda okunmaz. Çünkü Şia inanışına göre Muhammed'den hadislerle aktarıldığı üzere namazda sadece Kur'an-ı Kerim'de geçen sureler ve dualar okunur. سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ ﴿﴾ وَتَبَارَكَ اسْمُكَ ﴿﴾ وَتَعَالَى جَدُّكَ ﴿﴾ وَلاَ إِلَهَ غَيْرُكَ Okunuşu: Subhânekellâhumme ve bi hamdik ve tebârakesmuk ve teâlâ cedduk (ve celle senâuk*) ve lâ ilâhe ğayruk Kelime kelime incelendiğinde, sade ve manzum (şiirsel) bir dizesi vardır: Subhâneke: yücelik/üstünlük sana/senin Allahümme: Allah'ım bihamdik: övgü de sana tebârakesmuk: ismin kutlu teâlâcedduk: şanın yüce lâ ilâhe ğayruk: başka ilah yoktur Düz Çevirisi: Allah'ım! Mutlak Üstün (Subhan), Övgüye layık, İsmi kutlu ve Şanı yüce olan sensin. Senden başka ilah yoktur. Manzum Çevirisi: Mutlak üstünsün Allah'ım, Övülen'sin. Kutludur (mübarektir) adın, pek Yüce'dir şanın. Olamaz Sen'den başka ilah. Mealen Anlamı: Allah'ım! Sen eksik sıfatlardan pak ve uzaksın. Seni daima böyle tenzih eder ve överim. Senin adın mübarektir. Varlığın her şeyden üstündür. Senden başka ilah yoktur. Balıkçı kedi Balıkçı kedi ("Prionailurus viverrinus"), kedigiller (Felidae) familyasından Güney Asya'da yaşayan bir yaban kedisi. Yakın akrabası olan bengal kedisine çok benzese de ondan belirgin bir şekilde daha büyüktür. Gövde uzunluğu 80 cm olup buna ilaveten 30 cm uzunluğunda kuyruğu vardır. Kürkü yeşilimsi gri renktedir ve siyah beneklerle kaplıdır. Ayrıca başında da siyah şeritler vardır. Balıkçı kedi, pençe tırnaklarını tam olarak içeri çekemeyen az sayıdaki kedi cinslerinden biridir. Pençeleri, perdeli donanıma sahiptir. Balıkçı kedi Güneydoğu Asya'nın tropik ve subtropik bölgelerine yayılmıştır. Hindistan'ın doğu ve güneyinde, karasal Güneydoğu Asya'da, Sri Lanka, Sumatran ve Java'daki 1 milyon kilometrekareden fazla olan dağılım alanlarının tamamında rastlanabilir. Genelde ormanlarda bulunurlar ve sürekli olarak sulak alanlarda görülürler. Bataklıkları, gölleri ve yavaş akan nehirleri tercih ederler; kuvvetli akışı olan nehir ve dereleri tercih etmezler. Çoğu kedinin aksine balıkçı kedi iyi yüzücüdür. Avlanırken kıyıda dikilip isabetli pençe darbeleriyle balıkları sudan çıkarmakla kalmaz, ayrıca sıklıkla sığ sularda bata çıka yürüyerek yengeç ve diğer su hayvanlarını ararlar. Yüzerek ve dalarak balıkları avlarken, kurbağa, yengeç ve su salyangozlarını da yerler. Zaman zaman karada da avlanarak, fareleri, kuşları, böcekleri yakalarlar. İstisnai olarak kuzu büyüklüğündeki memeli büyük hayvanlar da avları arasındadır. Rüya Rüya, uykunun genel ve karakteristik özelliklerindenBritannica/Dream, 15 Mart 2009 tarihinde erişildi. biri olup, uykunun hızlı göz hareketi (REM) adlı evreleriyle yakından ilişkili bulunan, görsel ve işitsel algı ve duygulardır. Rüyaların biyolojik içeriği, işleyişi ve maksatları tümüyle anlaşılmış değildir. Rüyalara “duyusuz algı”nın bir türü veya nesnesiz algı olarak da bakılabilir. Çeşitli inanışlara ve tahminlere de neden olan rüyalar, her zaman için ilginç ve yoruma açık bir konu oluşturmuşlardır. Farklı psikoloji ekollerinin, parapsikologların ve deneysel spiritüalistlerin rüyaları farklı biçimlerde açıklama çabaları olmuştur. Rüyaların işleyişinin açıklanması bilimsel topluluğun genel kabulüne göre varsayımlar düzeyinden öteye pek gidememiş olup, rüyalar halen esrarını korumakta olan bir inceleme alanını oluşturmaktadır. Rüyaların bilimsel incelenmesi oneiroloji adını alır. Rüyaların gerek tahminlere konu oluşturması bakımından, gerekse ilham kaynağı olması bakımından uzun bir geçmişi vardır. Tarih boyunca insanlar mesaj taşıdıklarına inandıkları rüyalardan anlamlar çıkarmaya çalışmış ve rüyalar aracılığıyla gelecek hakkında tahminlerde bulunmuşlardır. Rüyalar, fizyolojik açıdan uyku sırasındaki nöral süreçlere bir tepki ya da yanıt olarak tanımlanır, psikolojik açıdan bilinçaltının yansımalarıdır, maneviyat açısından ise en azından bazı rüyalar ya gelecek hakkında ya da başka bir konu hakkında (uyarı, yardım vs. amaçlı) haber içeren, ilahî âlemden gelen mesajlar olarak kabul edilmişlerdir. Birçok kültürde ilahî âleme danışmak ya da bir konu hakkında bilgi edinmek üzere istihare yöntemlerine başvurulduğu görülür. Rüya yorumları konusunun işlendiği görülen eski metinlerden biri Asurbanipal Ninova’sının büyük kütüphanesine aittir. Bu eser sonradan Arapça’ya çevrilmiştir. Eski Yunan mitolojisinde Hypnos’un (uyku) ve Nyx’un (gece) oğlu Morfeus “düş”leri ifade eder; kendisine uçma ve ayn
ı anda her yerde olabilme olanağını sağlayan kanatlarını hızla, fakat sessizce çırparken temsil edilir. Uykudaki insanları bir haşhaş çiçeğiyle okşayarak onların rüya görmesini sağlar. Ölümlülere sırları açıklama üzere gönderilir. Morfeus uykuda ifşa olan “biçim”i ifade eder, çünkü arzu ettiği biçmi alabilen bir varlıktır. Geceleyin bir tür yolcu sayılabilecek uykudaki kişi yeraltı âlemindeki nehirlerden Styx’in veya Mnemosyne nehrinin (hatırlamayı sağlayan) ya da Lethe nehrinin (unutmaya neden olan) sularından içebilir ve Hypnos bıraktığında kişi uyanır. Bir başka eski Yunan geleneğine göre rüya ilahı Oneiros’tur, günümüze diğeri kadar ünlü olarak gelmemişse de, adı, “rüya” anlamına geldiğinden, rüya terminolojisinde (oneiromansi, oneiroloji vs.) sıkça kullanılmıştır. Eski Yunan kültüründe rüya ile ilgilenmiş ünlü isimlerden biri tıbbın babası olarak anılan İyonyalı hekim Hipokrat’tır (d. M.Ö. 460 - ö. M.Ö. 377). “"Uyku hali vasıtasıyla insan vücudundaki hastalıkları önceden bilme"” ya da “"Hipokrat’ın Sağlıkbilgisi Kitabı"” adlı çalışması bazı rüyaların çeşitli hastalıklar ile ilgili olabileceği düşüncesi üzerine kuruludur. Hipokrat’a göre rüyalar kişinin sağlık durumunu önceden haber verici nitelikte olabilmekteydiler. Hipokrat ayrıca “rüya anahtarları” denilen sembolik kalıplarla kodlanmış olduğu düşünülen rüyalardaki verilerin “haberci” değerleriyle ilgili rüya yorumları üzerinde çalışmıştır. Rüyalar hakkındaki bir başka çalışma Aristo’nun “"Rüyalar"” adlı kitabıdır. Antik çağda rüyaların yorumlanması konusunda en tanınmış isimlerden biri oniromansi uzmanı Efes’li Artemidorus’tur. Honorius ve Arcadius döneminde (395–423) yaşayıp, eserler vermiş olan Romalı dilbilgisi uzmanı ve neoplatonist filozof Ambrosius Theodosius Macrobius çalışmasında rüyaları şöyle sınıflandırmıştır: Papalığın 590’da rüyaları ilahî ve şeytani olarak ayırt etmesinden sonra oniromansi yasaklanmıştır. Kimi araştırmacılara göre, bu ayrımın aşılmasında 12. yy.’daki bir Cistercian keşişi olan Alcher de Clairvaux tarafından kaleme alınan « Ruh ile Can » ("Liber de spiritu et anima") adlı eser bir dönüm noktası olmuştur. Bu eserde rüyalar Macrobius’un sınıflandırmasına benzer şekilde şöyle sınıflandırılmıştı: Rüyalardan bazılarının ilahî kökenli oldukları inanışı çok yaygın bir inanıştır. Orfecilikte ve Pisagor ekolünde insanın semavi âlemle ilişkisinin ancak uyku sırasında gerçekleşebildiği öğretilmekteydi. Ortaçağ’daki Yahudi ve Arap yazarlarının eserlerinde de benzer öğretiler görülmektedir. Haberci (salih) rüyalar konusunu işlemiş İslam bilginlerinden biri İbn-i Haldun’dur (d. 1332 – ö.1406). Oniromansi alanında Babil kültürünün eski Yunan kültürüne kıyasla daha ileri bir düzeyde bulunduğu söylenebilir. Sami dillerini konuşanlar özellikle "peygamberane rüya"yı iyi bilmekteydiler. Ayrıca Musevilik’te rüyalarla ilgili, "hatovat chalom" denilen geleneksel bir uygulama bulunur. ("Hatovat chalom" adının sözcük anlamı “hayırlı ya da iyi rüya görme”dir.) "Somnium" denilen rüyalar ile "visio" denilen vizyonlar (rüyet) Eski Ahit’te ve Yeni Ahit’te önemli bir yer işgal ederler. Görme organının yardımı olmaksızın oluşan vizyonlarda, gelen tesirlerin kişinin şuurundaki imajlara bürünerek algı alanında görüntü oluşturması sözkonusudur. Yeni Ahit’in sonundaki, Yuhanna'nın Vahyi adıyla bilinen kısım, vizyon tarzında alınan kutsal metinlerin bilinen örneklerinden biridir. Musevi bilgin Musa ibn Meymun’a (1135-1204) göre, melek vasıtasıyla olsa da olmasa da ve yol ve araçlardan söz edilse de edilmese de, peygamberlere tüm ifşa olunanlar onlara vizyon olarak nakledilmiştir. Ona göre "vahiy" vizyonda içerilmiş haldedir ve peygamber "uyanık şuur hali"ne geçer geçmez mânâsını sezer. Peygamber olmayan bizler ise uyanınca rüyamızı birine anlatır ve onun yorumuna gerek duyarız. Uyku ya da trans denilen hal, cismani duyulardan yalıtılmış olma imkânı sağlamaktadır. İlahi tesirin alınabilmesini İbn Meymun böyle açıklar. İslam bilgini İbn-i Haldun’a (1332-1406) göre esas olarak iki tür rüya vardır. Bunlardan biri ilahî varlığın kuşku götürmez vahyi olan "salih rüya"lardır; derhal uyanmayı zorunlu kılarlar ve kişide öylesine derin bir iz bırakırlar ki, kolay kolay unutulamazlar. Diğer gruptakiler ise hatırlanması için çaba harcanılan ve yorumlanmak ihtiyacındaki olağan rüyalardır. Eski Ahit’teki Yusuf’un rüyası (Tekvin, Bap-41’de) bu tip rüyalara bir örnek oluşturur. İbn-i Haldun’a göre aracı melekler vasıtasıyla aktarılanların yorum gerektirmesine karşılık, doğrudan doğruya gelen "salih rüya"lar yorum gerektirmeyecek derecede açık olurlar. Muhyiddin İbn Arabi’ye göre de, veliler bilgilerini, peygambere vahyi getiren meleğin aldığı kaynaktan alırlar. İlham, söz veya yazı (İng. inspirational writing) tarzında dışarı yansıdığında vahiy (İng. revelation) adını alır. Hıristiyanlık’ta kutsal kitapları "haberci rüya" örnekleriyle zengin olmasına karşılık, 6. yy. sonlarından itibaren rüyalara temkinle yaklaşıldığı ve Batı’da okültistler ve gizli tarikatlerin engizisyondan gizli olarak yürüttükleri çalışmalar hariç tutulursa, 12. yy.’a kadar rüyalar üzerinde pek fazla bir çalışma yapılmadığı görülür. Bu tutumun kökeninde başında Papa Gregory I’in (540–604) bulunduğu papalığın rüyaların bir kısmını şeytani olarak değerlendirmesi bulunmaktadır. Gregory I, 590 yılında rüyaları üç gruba ayırmıştır: Yiyecek ve açlıktan kaynaklananlar, şeytan ya da cin (İng. demon) kökenli olanlar ve ilahî kökenli olanlar. Rüya Arapça “görmek” demektir. Kuran’da rüya hakkında çok fazla bilgi verilmez, rüyaya Kur'an'da özellikle Yusuf Suresi’nde yer verilir. Rüya sözcüğü Saffat ve Fetih surelerinde de kullanılır. İslam peygamberi Muhammed’in rüya hakkında şu hadisleri rivayet edilir: İslam peygamberi Muhammed’in ve sahabelerinin gördükleri birçok rüyanın (prekognitif rüya) gerçekleştiği bilinmektedir. Tasavvufi menkıbelerin çoğu rüyalara dayanır. Mürşidler rüya yoluyla ölen insanların ahiret durumları hakkında da bilgi verebilirlerdi. Allah insanların Levh-i Mahfuz'daki durumlarına muttali olan bir melek grubunu rüya işiyle vazifelendirmiştir. Vazifeli melekler Levh-i Mahfuz'dan aldıklarını birtakım olay ve hallere sokarak ilgili insanların rüyalarında kalbine yerleştirirler. Böylece bu rüya o kimse için bir müjde, bir uyarı ya da bir eleştiri şeklinde haber taşır. İbn Haldun'un Mukaddime’de belirttiği gibi, tasavvufta genel olarak rüyalar üç grupta ele alınır: El Gazali rüyanın mahiyetini mükaşefe ilminin inceliklerinden biri olarak kabul eder ve her önüne gelene anlatılmasını doğru bulmaz. (Kişi kendi çözmelidir veya mürşidine anlatabilir). Ölümle malum olan hususlardan bazıları rüyayla da malum olabilir. İslam peygamberi Muhammed gördüğü rüyaları anlatır ve sahabenin gördüğü rüyaları da yorumlardı. Rüyalar konusunda rüya nörofizyolojisi psikoloji varsayımlarından birçok bakımdan ayrılır: Rüya nörofizyolojisi öncelikle rüya etkinliğinin biyokimyasal, biyolojik ve anatomik düzeyde tanımlayıcı ve işlevsel incelenmesini amaçlar. Rüya nörofizyolojisinin tanınmış öncülerinden biri Alfred Maury’dir. (1817-1892) Onun zamanına dek uyku fenomeniyle örtülü durumdaki rüyanın maddi yapısına hiçbir yaklaşımda bulunulmamıştı. Rüyaların sürekli ve periyodik olarak özel zamanlarda meydana geldiğini ve uyanmadan önceki iç ve dış uyaranlarla oluştuğuna ilişkin ilk varsayımı o ortaya atmıştır. Bununla birlikte rüya nörofizyolojisinin gerçek anlamdaki başlangıcı 1950’li yıllarda olmuştur. Göz uçlarında bulunan nöronlar uyku geldiğinde sinyaller gönderir ve gözkapaklarının ağırlaşmasını denetlerler. 1953’te Eugene Aserinsky, gözkapakları kapalı olduğu halde uykudaki kişilerin gözkapakları altındaki gözyuvarlarının hızla oynadığını farketmişti. Bunlar uyku sırasında gözlemlenen olağan göz hareketlerine birçok bakımdan benzemeyen (alışılmış dalga hareketi çizmeyen ve yavaş olmayan) hareketlerdi. Böylece REM uykusunu, yani uykudaki REM evresini keşfeden Aserinsky bir elektrookülogram sayesinde kaydedilebilen ve rüya evrelerine denk düşen, uykudaki "hızlı göz hareketleri" (REM) varsayımını ortaya attı. Daha sonra gözyuvarların oynadığı bu dönemlerdeki beyin dalgalarını saptamak üzere bir tür poligraf (yalan makinesi) aygıtı kullandı. Deneylerinden birinde deneğin REM döneminde olmadığı halde ağlayıp inlediğini fark etti ki, bu belirtiler deneğin rüya gördüğünü doğrulamaktaydı. Aserinsky ve asistanı ses getiren bilimsel çalışmalarını 1953’te Science’ta yayımladılar. Rüyaların bilimsel incelenmesi anlamındaki oneiroloji terimi yazılı kaynaklarda ilk kez 1653 yılında kullanıldı. Bu inceleme alanı özellikle Nathaniel Kleitman ve Eugene Aserinsky’nin 1950’lerde REM evrelerini keşfetmeleriyle hız kazandı. Ardından 1959’da Michel Jouvet REM evrelerinde elektroansefalograma kaydedilen dalgaların uyanık halde olunduğunda kaydedilen dalgalara benzediğine dikkat çekti ve bu özel evrelere "paradoksal uyku" adını verdi. Kleitman ve William C. Dement EEG (elektroansefalograf) vasıtasıyla ölçülen “beynin elektriksel etkinliği”nin sözkonusu olduğu özel uyku halinin, gözyuvarı hareketleri gibi bazı bakımlardan uyanıklık haline benzediğini ortaya koydular. Bu özel uyku hali ya da uykunun bu evresi günümüzde REM uykusu adıyla bilinir. Dement ve Kleitman’ın deneyleri de rüyalar ile REM evresi arasında çok sıkı bir ilişki olduğunu gösterdi. Keith Hearne ve LaBerge’in birbirlerinden ayrı olarak sürdürdükleri çalışmaların eşzamanlı olarak lüsid rüyayı doğrular yönde sonuç vermesi ise rüya türleri üzerine sonraki deney ve ilerlemelere olanak sağladı. W. Dement REM evresinde uyandırılan deneklerin % 80’inin rüyalarını hatırlamalarına karşın, uykunun "derin uyku" evresinde uyandırılan deneklerin sadece % 7’sinin rüyalarını hatırladıklarını saptadı. Rüya görmenin mutabık kalınmış hiçbir biyolojik tanımı yoktur. Bununla birlikte gözlemler rüyaların hızlı göz hareketinin oluşmasıyla yakından ilgili olduğunu ortaya koymakta ve EEG (elektroansefalograf) aygıtı da bu sıradaki beyin etkinliğinin çoğunlukla, uyanık olunduğu zamankine
eş olduğunu göstermektedir. Hızlı göz hareketlerinin olmadığı sırada deneyimlenen “hatırlanmayan rüyalar” nispeten daha olağandır. Ortalama olarak insan, ömrünün yaklaşık 6 yılını rüya görmekle geçirmektedir. (Her gecenin iki saati rüya görüldüğü kabul edilerek yapılan hesaplamaya göre) Aktif uyku ya da paradoksal uyku da denen REM evresinde beyin dalgaları gayet aktiftir (EEG'de beta etkinlik gözlemlenir), kas gerginliği iyice azalır, felce yakın bir kas güçsüzlüğü görülür; bu güçsüzlük yalnızca gözlerde, solunumdan sorumlu kaslarda ve kan dolaşımında görülmez. Rüyaların çoğu yalnızca 5 ile 20 dakika arasında bir süre sürer. Normal bir gece uykusunda 60-90 dakikada bir başlamak üzere uykusu boyunca 4-5 kez REM dönemi yaşanır; REM evrelerinden her biri ortalama 20-25 dakika sürer. (İlk REM evresi çok kısadır, ancak birkaç dakika sürer, fakat gece ilerledikçe sonraki REM evreleri 30 dakikanın üzerine çıkabilir.) Çalışmalar insan gibi çeşitli kuş ve memeli türlerinin de uykuda REM deneyimi geçirdiklerini ortaya koymuştur. Örneğin M. Jouvet kediler üzerindeki deneylerde de benzer sonuçlar saptamıştır. Fransız nörobiyolog Jouvet'ye göre rüya ne uykunun bir parçası ne de uyanıklığın bir parçası olarak ele alınabilir, bu uykudan da uyanıklıktan da farklı olan üçüncü bir bilinç halidir. Rüya görmesi engellenen bireylerde öğrenmenin zorlaştığı ve çeşitli depresif ve psikotik tepkilerin ortaya çıktığı deneysel olarak gözlemlenmiştir. Her ne kadar rüyalarla ilgili çeşitli varsayımlar ortaya atılmışsa da, rüyaların tümüyle beyinle ilgili bir fonksiyon olup olmadığı, kökenlerinin beynin neresi olduğu, tek bir kökenlerinin mi olduğu, yoksa beynin çeşitli kısımlarının mı söz konusu olduğu ve zihin ya da bedenle ilgili ne gibi amaçlara yönelik oldukları bilinmemektedir. Rüyaların işleyişine ve nedenlerine ilişkin çok sayıda varsayım bulunmaktadır. Bu varsayımlardan bazıları, özetle, şunlardır: olaylarla ilgili olabileceğini ileri sürer. Spiritüalistler tarafından yapılan bir tanıma göre rüyalar, "insanın uyku halindeyken gerek bilinçaltından kaynaklanan, gerekse çeşitli kaynaklardan aldığı tesirlerin imajlara bürünmesiyle oluşan algıları"dır. Rüya laboratuvarlarında sürdürülen psikolojik ve psişik araştırma ve gözlemler rüyaların neden ve kaynaklarının çeşitlilik gösterdiğini ortaya koymaktadır. Rüyalar, metapsişik araştırmacılarca neden ve kaynakları bakımından şu şekilde sınıflandırılır: İnsanlığı binlerce yıldır hayrete düşüren prekognitif rüyalar ya da prekognisyon rüyaları meydana gelecek olayların önceden bilinmesini sağlayıcı, kısaca geleceğe ilişkin rüyalardır. Bir rüya ancak gerçekleştiği zaman prekognitif adını alır, yani bir rüyanın prekognitif olup olmadığını önceden kestirmek güçtür. Prekognitif rüyalar nadiren görüldüğü şekilde gerçekleşirler, çoğu zaman da sembollere bürünmüş olduklarından, içerdikleri bilgiler ancak söz konusu olaylar gerçekleştiğinde anlaşılabilir. Jung’a göre bu tür rüyalarda psişik enerji rol oynamaktadır. Parapsikologların prekognitif rüya deneylerine Duke Üniversite’sindeki Parapsikoloji Laboratuvarı’nda Dr. Louisa Rhine tarafından yapılan deneyler ve Atlanta’da psikolog Dr. David Ryback tarafından sürdürülen deneyler örnek olarak gösterilebilir. Dr. David Ryback 433 üniversite öğrencisi üzerinde yaptığı prekognitif rüya deneylerinde deneklerden % 8.8’inin rüyalarının gerçekleştiğini saptamıştır. Prekognisyon, yani geleceği görme fenomenini laboratuvar koşullarında deneysel olarak inceleyip sonuçları sınıflandıran parapsikologlar fenomenin gerçekliğini kabul etmekle birlikte, fenomenin nasıl oluştuğu ve nedeni konusuna bir açıklama getirememektedirler. Parapsikolojik araştırmalara göre, prekognisyon medyumluğunun kapsamındaki fenomenlerin oluşma biçimleri içinde, % 60-70’ini haberci rüyalar, % 30-40’ını ise uyanıkken kendiliğinden görülen vizyonlar, işitsel halüsinasyonlar, aniden zihinde çakan düşünceler, trans sırasında alınan duyumlar veya bilme duygusu biçiminde ortaya çıkan medyumluk oluşturmaktadır. Kimi parapsikologlar prekognitif rüyaları bireysel olan ve olmayan şeklinde iki ana grupta ele alırlar. Bireysel olmayan genel kehanet rüyaları rüyayı gören kişinin özel yaşamıyla ilgili olmayıp, gelecekteki, toplumu ilgilendiren bir olay hakkındaki rüyalardır. Kitab-ı Mukaddes’teki firavunun rüyası bu tür rüyalara bir örnek olarak gösterilebilir. Parapsikolojik istatistikler prekognitif duyumların büyük kısmının genellikle ilk 48 saat içinde olacak olaylara ilişkin olduğunu göstermektedir. Aylar veya yıllar sonra olacak olaylara ilişkin prekognisyonların sayısı çok azdır. Yine parapsikolojik istatistiklere göre, prekognisyon fenomenlerinin % 80’lik kısmında, fenomene konu olan kişiler ile prekognitif duyumu alan kişi arasında duygusal bir bağ (eş, aile bireyi, dost vs.) olduğu görülmüştür. Bu bağın mevcut olmadığı % 20’lik kısım ise genellikle büyük, önemli felaketlere (uçak düşmesi, deprem, önemli birine suikast girişimi vs.) ilişkin duyumlardır. Bir sanat eserinin, bir icadın yapılmasını ya da yeni bir kavramın doğmasını sağlayıcı ilham veren rüyalara yaratıcı rüya adı verilir. Birçok sanatkar, eserlerini gördükleri yaratıcı rüyaları yaşamlarında uygulamak suretiyle meydana getirmişlerdir. Yaratıcı rüyalar genellikle kendiliğinden meydana gelen rüyalar olmakla birlikte, böyle bir rüya görebilmek için elverişli koşulları hazırlayıcı, yani “istihareye yatma” denilen yönteme benzer tahrik edici yöntemlerin kullanıldığına da rastlanmaktadır. Bu yöntemlerden biri Don Fabun tarafından tarif edilmiştir. Yaratıcı rüyalara tarihten şu örnekler verilebilir: Kısaca “bilinçli rüya” olarak ifade edilebilecek lüsid rüya kişinin rüya gördüğü sırada, rüya gördüğünün farkında olması haline ve rüya gördüğünün bilincinde olduğu bu tür rüyalara verilen addır. Terimdeki “berrak” anlamına gelen lüsid sıfatı “bilinçli” (Fr. conscient) sözcüğüyle eşanlamlı olarak ilk kez 1867’de Fransız onirolog Léon d'Hervey de Saint-Denys tarafından “"Rüyalar ve Rüyaları Yönetme Araçları"” adlı eserinde kullanılmıştır. Terim daha sonra Oxford Psikofizik Enstitüsü’nden Celia Green tarafından kullanılmasıyla yaygınlık kazanmıştır. Lüsid rüyada kişi gördüklerinin ve yaşadıklarının bir rüya olduğunun farkına varmakla birlikte rüya akıp gitmeye devam eder. Nasıl diğer rüya türleri sırasında yaşananlar, o anda rüya değil de gerçekmiş gibi algılanıyor ve yaşanıyorsa, lüsid rüyada yaşanılanlar da gerçek olarak algılanır. Lüsid rüya bilimsel olarak araştırılmış ve gerçekliği doğrulanmıştır. Lüsid rüyalar REM evresi sırasında meydana gelirler. Kendiliğinden meydana gelebildikleri gibi, bunun eğitimini almış kişilerin iradi olarak lüsid rüya görebildikleri veya rüyalarını lüsid rüyaya dönüştürebildikleri bilinmektedir. “Lüsid rüya sanatı”nda ustalaşmış olanlar ayrıca lüsid rüyaya hakim olup rüyayı yönlendirebilmektedirler. Bu yönlendirme yalnızca kendi davranışları üzerinde değil, rüyanın içeriği ve seyri üzerinde de olabilmektedir. Malezya’da yaşayan ve Avustralya Aborjinleri’ne benzeyen Senoi yerlilerinin, bu tekniği geleneksel olarak kullanan « lüsid rüya ustaları” oldukları keşfedilmiştir. Senoi kültüründe üstat, öğrencisine gördüğü psikofizyolojik kaynaklı rüyayı yönlendirebilmesi için imajinasyonu denetleme tekniğini öğretir. Bu tekniği uygulayabilen öğrenci, örneğin rüyasında vahşi bir hayvan tarafından kovalanmaktaysa, rüyasında bilinçli hale geçer ve imajinasyonunu denetlemesi sayesinde rüyanın kalan kısmında bu kez kendisi o vahşi hayvanı kovalayabilir. Lüsid rüyayı görenler ve yönlendirebilenlere oneironot adı verilmektedir. Rüyada biliçlenebilme yeteneğinden ilk olarak 8. yy.’a ait Budist metinlerde söz edilmektedir. Batı’da lüsid rüya 1970’li yılların sonlarından itibaren "uyku laboratuvarları"nda incelenmeye başlanmıştır. Lüsid rüyanın ilk tanımı 1968’de Celia Green tarafından yapılmıştır. Daha sonra Paul Tholey lüsid rüyayı şu niteliklerle tanımlamıştır: Lüsid rüya sırasında kişi, rüya gördüğünü bilir, beş duyuyla algılamaya hemen hemen eş bir algılamaya, özgür iradeye, akla sahiptir, uyandığında hepsini hatırlayabilir, rüyasını rüya gördüğü sırada da yorumlayabilir. Lüsid rüyanın varlığı rüya haline girilmesindan itibaren deneğin iradi olarak yaptığı göz hareketleriyle anlaşılmaktadır. William Dement ve H. P. Roffwarg tarafından yapılan şu keşif lüsid rüyaların varlığının saptanmasında önemli bir adım olmuştur: Yaptıkları deneylerde deneğin REM uykusu sırasında kaydedilen hızlı göz hareketlerinin yönleri rüyadaki olaylar sırasında bakılması gereken yönlerle çakışmaktaydı. Daha sonra lüsid rüyanın varlığı konusunda ilk kanıt 1975’te İngiltere’deki Hull Üniversitesi’nden Keith Hearne tarafından ortaya koyuldu. Deneği Alan Worsley gözlerini uykudan önce aralarında kararlaştırmış oldukları karmaşık göz hareketleri kodu tarzında oynatarak lüsid rüya durumuna geçtiğini işaret etmekteydi ve EEG kayıtları bu işaretlerin REM evresi sırasında yapılmış olduğunu gösteriyordu. Bununla birlikte bilimsel basında konuya ilişkin ilk makale bundan ancak birkaç yıl sonra Stanford Üniversitesi’nden Stephen LaBerge tarafından yayımlandı. Astral seyahat terimi Okültizm’de ve Teozofi'de kullanılan bir terim olup, kişinin uyku gibi ruh ile beden bağlarının gevşediği hallerde esîrî beden ya da astral beden (Spiritüalizm’de duble) denilen süptil maddelerden oluşan bedeniyle fiziksel bedeni dışında, bilinci yerinde olarak (bilinç bu ikinci bedene geçmiş durumdadır), başka mekanlarda dolaşmak üzere yaptığı yolculuğu ve bu bedeniyle geçirdiği deneyimleri ifade eder. Parapsikoloji'de bu deneyim, kısa adı OBE ya da OOBE (out-of-body experience) olan "beden-dışı deneyim" terimiyle,metapsişik'te ise "şuur projeksiyonu" terimiyle ifade edilir. İrâdi olarak gerçekleştirilebilmesi ve deneyim sırasında bilinçli olunması sebebiyle diğer “beden-dışı deneyimler” arasında özel bir yeri vardır. Parapsikoloji laboratuvarlarında yapılan deneylerde kişinin deneyim sırasında 5 duyu organı ile algılanabilecek bilgilerden daha fazlasına ulaşab
ildiği gözlemlenmiştir. Bu deneyimle ilgili olarak şu iddialar ortaya atılmıştır: Astral seyahatin, okült ve teozofik kaynaklarda ve birçok araştırmacının çalışmalarında "irâdi olarak fiziksel bedenden ayrılma" şeklinde tanımlanmasına karşın İngiliz parapsikolog Celia Green bir ayrım yapmış ve “fiziksel beden-dışı deneyimler”den kendiliğinden (irade-dışı) oluşanları için ekzomatik deneyim (İng. ecsomatic experience) terimini ortaya atmıştır. Bu deneyimle ilgili araştırma alanında en çok isim yapmış kişilerden ikisi, adına ABD’de bir enstitü kurulan Robert Monroe ve Kaliforniya Üniversitesi’nden Prof. Charles Tart’tır. Beden-dışı deneyim terimi okültizmdeki astral seyahat ya da astral projeksiyon terimine pek sıcak bakmayan Robert Monroe tarafından 1971’de sözkonusu terime alternatif olarak ortaya atılmıştır. Bu fenomen hakkında halen bilim insanları pek fazla şey bilmemektedir. Her on kişiden biri bu deneyimi yaşadığını ileri sürmektedir. Beden-dışı deneyimin genellikle REM uykusu ile “uyku felci”nin başlaması arasındaki sınırda meydana geldiği saptanmıştır. Rüya yorumu rüyaların anlamlarının saptanmasıdır. Bu çalışma psikanalizde ve çeşitli mistik ve ezoterik ekollerde aynı anlamı taşımaz veya aynı şekilde yapılmazlar. Eski Mısır ve eski Yunan gibi birçok eski kültürde rüya görme doğaüstü bir iletişim veya ilahî bir müdahale olarak kabul edilmiş olduğundan, rüyaların içerdiklerine inanılan mesajlar birtakım yöntemler kullanılarak çözülmeye çalışılmıştır. Eski Yunanlar inşa ettikleri Asklepion denilen tapınak veya sağlık sitelerinde rüyaların yorumlanmasını da içeren çeşitli psikolojik çalışmalarda bulunmuşlardır. Bazı kızılderili kabilelerinde olgunlaşma ayinlerinde kişi bir rehber rüya görene dek oruç tutmak ve dua etmek zorunda bırakılırdı. Günümüzde de çeşitli psikoloji ekolleri rüyaların anlamlarına ilişkin çeşitli varsayımlar ortaya atmışlardır. Rüya yorumu 19. yy.’ın sonlarından itibaren psikoanalizin bir parçası olmuştur. Konuya ilişkin yeni ufuklar açan bir çalışma Sigmund Freud tarafından hazırlanan “"Rüyaların Yorumu"” adlı kitaptır. Okültizmin dallarından biri olan oniromansi ya da oneiromansi, konusu rüyalar olan kahinlik sanatı ya da “rüyalar yoluyla geleceği ve gizli olanı öğrenme sanatı” olarak tanımlanır. Oniromansi ya da oneiromansi terimi eski Yunanca’daki “düş” ve “kahinlik” anlamına gelen "oneiroi" sözcüğünden türetilmiştir. Bu disiplin özellikle eski Mısır’da önem verilen bir konumdaydı. Bir eski Mısır bilgelik kitabına göre, ilahlar rüyaları insanlara mesajlar gönderebilmeleri için yaratmışlardı. Eski Mısır’da rahiplerin bir işi de rüya yorumlamaktı. Rüya yorumları konusunun işlendiği görülen eski metinlerden biri Asurbanipal Ninova’sının büyük kütüphanesine aittir. Bu eser sonradan Arapça’ya çevrilmiştir. Oniromansi alanında Babil kültürünün eski Yunan kültürüne kıyasla daha ileri bir düzeyde bulunduğu söylenebilir. Çin’de rüyalarla ilgili önemli bir kitap, prekognitif rüyaların derlenmesi olup “"Yeşim taşı Kutusunun Anıları"” adıyla bilinir. Oniromansi eski Yunan ve Roma din ve edebiyatında hayli yaygındır. Rüyalar, özel bir anlam taşıyan ya da kehanete ilişkin alametler (omen) olarak da değerlendirilmekteydi. Orfecilikte ve Pisagor ekolünde insanın semavi âlemle ilişkisinin ancak uyku sırasında gerçekleşebildiği öğretilmekteydi. Çeşitli çalışmalarda Aristo ve Platon’un rüyalar üzerine tartıştıklarına rastlanır. Hipokrat'ın da rüya yorumu üzerinde çalışmış olduğu bilinmektedir. Grekoromen dünyasından elimize ulaşan tek rüya yorumu kitabı, II. yy.’da annesi Lidya’lı olan Efes’li Artemidorus tarafından yazılmış, beş ciltten oluşan "Oneirocritica"’dır. Artemidorus, kitabında kendisinden önceki pek çok yazarın kitabına atıfta bulunmuşsa da, bu kitaplar günümüze ulaşmamıştır. Artemidorus’un sisteminde öncelikle rüyalardan geleceğe ilişkin olanları diğerlerinden ayırt edilir ve rüyaların teorematik ya da alegorik olduğu, yani "göstermek istediğine benzediği" kabul edilirdi (sembolizm ilkesi). Papalığın 590’da rüyaları ilahî ve şeytani olarak ayırt etmesinden sonra, oniromansi yasaklanmış ve Batı'da rüya ile ilgili etkinlikler okültistlerin ve bazı ezoterik ekollerin gizli ve sınırlı çalışmalarından ibaret kalmıştır. 19. yy.'ın sonlarında ve ve 20. yy.’ın başlarında Sigmund Freud ve Carl Jung rüyaları bilinç ve bilinçdışının etkileşimleri olarak ele almışlardır. Onlara göre rüyalarda baskın güç bilinçdışıydı ve kendi zihinsel etkinliğini hakim kılıyordu. Rüya yorumu psikanalizde kısaca rüyaların açık içeriğindeki sembollerden hareketle hastanın bilinçdışı arzu, dürtü ve çatışmalarını açığa çıkaran bir teknik olarak tanımlanır. Freud, rüyaların bireyin derin gereksinim ve arzularını ve bunların doyumunu ifade ettiğini varsayar. Freud’a göre rüya yorumu bilinçdışına açılan ana kapıdır, rüya da rüya gören kimseye bilinçdışına bakmasını ve rüyasını kendi başına (otoanaliz) veya bir psikanalistin gözetiminde yorumlamasını sağlayan bir pencere oluşturmaktadır. Freud'a göre rüyalardaki sembollerden bazıları evrenseldir, herkeste aynıdır. Örneğin silah, sopa, bıçak, gibi delici, yırtıcı, uzun, sivri uçlu vb. şeyler psikanalizdeki klasik rüya yorumunda penisi temsil ederler; sepet, kutu gibi şeyler de vajinayı temsil ederler. Su ise doğumun veya anne karnına geri dönmenin, cinsel ilişkinin bir sembolü olarak kabul edilir. Freud’çu psikanalizde sembolik sistem, özellikle oidipus kompleksiyle yapılanmış bireysel geçmişteki çarpıtma (eğretileme) kurallarının uygulanmasından ve bilinçdışının düzenlenmesinden hareketle işler. Carl Gustav Jung’un “kolektif bilinçdışı” denilen "evrensel bilinç" ya da "ortak hafıza" varsayımına göreyse, bireysel semboller "kolektif bilinçdışı"nın varlığını gösterirler, kolektif bilinçdışı yoluyla evrensel olur ve bu yolla arketipler haline gelebilirler. Freud’un her şeyi doğumla başlatmasına ve rüyaları bireysel bilinçdışına dayandırmasına karşılık çağdaş psikiyatrinin kurucularından olan ve psikiyatrinin yanı sıra fizik ve efsanelerle de ilgilenen Jung doğuştan evrimle getirilen, tüm insanların katıldığı ortak bir bilinçdışı kavramını ortaya atmıştır. Buna günümüzde filogenetik psişe (İng. phylogenetic psyche) ya da varoluşun temelini de kapsamak üzere ontogenetik psişe (İng. ontogenetic psyche) adı verilir. Klasik mantıkla düşünmeye alışmış zihinleri sarsan bu yeni kavramda biraz teoloji de sözkonusu olmaktadır. Bu iki düşünce adamının çatışması genetik mühendisliğine ve psikobiyolojiye de yansımıştır. Jung’un yeni getirdiği bu kavrama göre, kolektif bilinçdışı, insan topluluklarının davranışlarının ortaya çıkmasında belirleyici rolleri olan, tarih boyunca kuşaktan kuşağa aktarılagelen genetik özellikleri, arzu ve duyguları, etki-tepki mekanizmaları ile davranış örneklerinin biriktiği varsayılan soyut bir alandır. Bir başka deyişle, kolektif bilinçdışı soyaçekimle atalardan gelen, insanlar üzerinde içgüdüye benzer şekilde belirli etkileri olan, ataların deneyimlerini içeren bir tür ortak hafıza ya da evrensel bir bilinçtir. Herkeste mevcut olan bu ortak bilinçte "ilkel ve derin temel imajlar" ya da "içgüdüsel davranış modelleri"ne arketipler (arşetip) adı verilir. Arketipler insan beyni ve bilincinin hayvanlık düzeyindeki dönemden bugüne dek biçimlenmiş kavrayış kalıplarıdır. Arketiplerden beslenen insanlık halen hayvanlık düzeyindeki düşünme biçimlerinin etkisi altındadır. Bunlar bilinçli olunduğu sırada imaj ve içgüdü biçimleri olarak belirebilir (ortak imajlar, doğa güçleri karşısında ortak tepkiler vs.). Nevroz, uyku veya değişik şuur halleri denilen bilinçsizlik hallerinde ise bu kolektif bilince biraz daha dalmış olunduğundan arketipik imajlar daha iyi bir şekilde ortaya çıkmaya başlarlar. İşte, Jung’a göre, rüyalarda ve mitolojilerde rastlanılan bazı ortak semboller bu kolektif bilinçdışından kaynaklanmaktadır. Fakat rüya sembollerinin çoğu genellikle evrensel anlam taşımazlar, bireysel anlam taşırlar; yani rüyayı gören kişinin kendi iç dünyasındaki değerlere göre düzenlenmişlerdir. Her insanın aynı sembole verdiği anlam ve değer aynı değildir. Örneğin arslan, bir insan için korku verici, tehlikeli bir hayvandır, bir diğer insan için güçlülüğün, kudretin sembolüdür. Arslan, iki ayrı kişiden birinin rüyasında tehlikeyle ilgili, diğerinde ise kudretle ilgili olabilir. Bir başka deyişle, korkunun sembolü bir kimsenin iç dünyasında akrep olarak, bir diğer kimseninkinde yılan olarak, bir diğer kimseninkinde ise arslan olarak bulunabilir. Yani korku ile ilgili bir dışavurumda biri rüyasında akrebi, bir diğeri arslanı, bir diğeri yılanı görebilir. Dolayısıyla kişinin bireysel “semboller dili”ne uygun olarak oluşan ve bireye özgü olan rüyaların anlaşılması, ancak kişinin kendi bireysel çözümlemesiyle olanaklıdır ve standart rüya tabirleri kitaplarından yola çıkılarak bir rüyayı yorumlamak mümkün değildir. Çünkü rüyalardaki semboller, rüyayı gören kimsenin duygularına, düşüncelerine, bilgilerine, değer yargılarına, korkularına, kısaca iç dünyasına göre biçimlenirler. Metapsişikçiler doğrudan doğruya rüya yorumunu konu almamakla birlikte rüyaların işleyiş mekanizmasını kendilerince, daha doğrusu kendi araştırmalarının sonuçlarına göre açıklarlar ve rüyaların farklı nedenlerden kaynaklanabilecekleri göz önünde tutarak tüm rüyaların tek nedene indirgenmesine karşı çıkarlar. Sembolizmin amaçlı rüyalarda ya da diğer adıyla haberci rüyalarda ve vizyonlardaki varlığının nedeni metapsişikçilerce kısaca şöyle açıklanır: İnsanın imajinasyon yeteneği sembolleştirici bir role sahiptir. Ruhsal âlemde “mânâlar” halinde bulunan “tesirler” fiziksel âlemde belirirlerken ister istemez madde âleminin özelliği olan imajlara bürünmek zorunda kalırlar ki, bürünecekleri imajları da “tesir”i alan insanın şuuraltı dağarcığından edinirler. Bir vizyonun, bir haberci rüyanın alınmasında, tesir ne kadar yüksek bir varlıktan gelirse gelsin, alıcı kişinin kapasitesi, şuuraltı imajları, şuuraltı dağarcığı ve hatta sözcük dağarcığı -tesirin özgün halini kaybetme derecesi ve kısıtlanması bakı
mından- çok önemli bir rol oynar. Orijinal kaynağından “mânâ” olarak inmeye başlayan ruhsal tesir onu alan insanın zihninde imaj olarak ve ağzında söz olarak belirene kadar geçirdiği bir sürü dönüşüm sırasında ister istemez özgün halini yitirmek, kabalaşmak zorundadır. Metapsişikçiler şuuraltının bu değiştirici ya da dönüştürücü etkisine “renkli cam etkisi” adını verirler. Nasıl beyaz ışık, renkli bir camdan geçerken hem camın rengini alıyor, hem de bir miktar kırılmaya uğruyorsa, insanın aldığı metapsişik enformasyon ya da tesir de şuuraltı katmanından geçerken benzer şekilde, özelleşir, bükülür, kabalaşır, dönüşür, o ortamdaki malzeme neyse ona bürünür ve özgün halini az çok yitirerek dışarı (zihne) yansır. Yani, bir kaynaktan gelen, örneğin haberci bir rüya tarzında alınan tesirler, insan zihninde yer ederken, ister istemez o insanın şuuraltı dağarcığındaki imajlara dönüşürler ve bu dönüşüm sırasında birtakım sembollere bürünürler. Bu, doğal ve zorunlu bir süreçtir. Metapsişikçiler sezgi kanalıyla alınmış metinlerdeki sembolik betimlemelerin nedenlerinden birinin de yine bu olgu olduğunu belirtirler. Neo-spiritüalist görüşe göre amaçlı rüyalar ya da haberci rüyalar tekamül düzeyi yüksek bedensiz varlıklardan, hami-rehber varlıklardan veya ruhsal planlardan insanlara onların ruhsal bakımdan gelişmesi, ilerlemesi için yapılan yardımlardan biridir. İnsanın bu yardımları heba etmeyip değerlendirmesi gerekir. Neospiritüalist görüş rüyaları esas olarak iki grupta ele alır: Rüyalar ortaya koydukları iki mesele nedeniyle insanoğlu için hep büyüleci bir konu oluşturmuştur: Rüyanın gerçeklikle (duyular yoluyla algılanan realiteyle) olan ilişkisi ve uyanık bilinç haliyle yapılan faaliyetle olan ilişkisi. Doğu’nun birçok öğretisinde rüya olarak belirttiğimiz ruhsal hallerin asılsız olmayıp, birer realite oldukları ve asıl dünya yaşamının bir rüyadan ve illüzyondan ibaret olduğu öğretilir. Bu öğretilere göre, gerçek olan, aslolan ve ebedi olan insanın ruhsal yaşamıdır, beş duyuyla algılanan değil, beş duyu olmadan algılanan realitedir (rüyalar, öldükten sonra yaşananlar, düşünceler, tahayyül edilenler). Bazı düşünürler de gerçek yaşam olarak kabul ettiğimiz maddi yaşamın bir illüzyon olabileceğini düşünmüşlerdir (ontoloji üzerine septik düşünce olarak bilinen fikir). Yazılı kaynaklarda bu fikirden ilk olarak Çinli düşünür Zhuangzi’nin söz ettiği görülmektedir, fakat bu kavramın Zhuangzi’den önce de Hinduizm’de mevcut olduğu sanılmaktadır. Bu fikir Budizm’in de temel ilkelerden biri olarak kabul edilir. Hinduizm'de bu fikir "Maya" kavramıyla dile getirilir. "Maya", insanın yaşadığı "tezahür etmiş âlem" denilen fiziksel âlemin bir hayal, bir aldanmadan (illüzyon) ibaret olduğunu dile getiren kavramdır. "Maya" kavramının içeriğindeki fikirler şöyle açıklanabilir: Ünlü isimlerden konuya ilişkin vecizeler: Hint geleneğinde dört şuur hali sözkonusudur. Bunlardan uyanıklık haline "Jagrat", derin uyku haline "Susupti", rüya haline "Svapna" ve « yüksek şuur haline» "Turiya" (Buda gibi tekamül düzeyi yüksek varlıklara özgü şuur hali) adı verilir. İstihare, iyi bir niyetle, gelecekten bilgi almaya, bilinmeyen bir şeyi öğrenmeye, niyet edilen veya girişilecek bir işin hayırlı olup olmadığını anlamaya, önemli bir kararı uygulamadan önce ilahî makamlara danışmaya yönelik amaçlarla haberci rüya görmeyi duayla talep etmedir. Osmanlıca’daki istihare terimi eski Yunanca’da "egkoimêsis" ve Latince’de « tapınağın en kutsal yerinde uyumak » anlamındaki "incubare" fiilinden gelen "incubatio" « Tapınak Uykusu » terimiyle karşılanır. İstihare yöntem ve teknikleri kültürden kültüre farklılıklar gösterir. İstihare ya da enkübasyon (inkübasyon) yönteminin en eski uygulamaları Sümerler (M.Ö. 3000) ve Eski Mısırlılar’da (M.Ö. 2500) görülür. Bu uygarlıklarda rüya, ilahlar tarafından gönderilen bir mesaj olarak kabul edilirdi. Arkaik Yunan’da istiharenin özellikle mağaralarda yapıldığı görülmektedir. Amphiaraos ve Trophonios mağaraları buna örnek olarak gösterilebilir. Bu tür uygulamalar sonradan, M.Ö. V. yy.’dan itibaren Epidaure ve Argolide’de görüldüğü gibi, Asclepios kültünün bir parçası olacak şekilde tapınak içerisine çekilmiş olmalıdır. Bu uygulamalar özellikle Asclepios tapınaklarında yapılırdı ve amaç bazen haberci rüya görmek, bazen de şifa bulmaktı. İlah Asclepios haberci rüyada sakallı bir insan, köpek ya da sembollerinden biri olan yılan kılığında görünebilirdi. (Bergama'daki asklepion'un giriş kısmındaki kare biçimli meydanın ortasında yer alan taşın üzerinde Asclepios'un sembolü olarak iki yılan ve bir daire kabartması bulunur.) İstihareye yatanın rüyası ile rahibin rüyasının çakışma hali "sumptôma" terimiyle belirtilirdi. İlah Asclepios’un rüyada görünmesine "onar", uyanık haldeyken görülen vizyonda belirmesine ise "upar" adı verilirdi. İstihare uygulamalarının yapıldığı yer bir tapınak olabildiği gibi mağara, bir pınar, bir kuyu veya kutsal bir yer de olabilmekteydi. İstihare Roma uygarlığında da uygulanmıştır. Aşağı Akdeniz havzasında istihare uygulamalarının yapıldığı, Asclepius’a (Yunan ilahı Asclepios’un Roma mitolojisindeki karşılığı) adanmış yaklaşık 400 tapınak saptanmıştır. Epidaurus, Bergama ve Roma’daki tapınaklarda yapılan uygulamalarda adakların da sunulduğu görülmektedir. İstihare Sufizm’de ve sonradan bazı Hıristiyan tarikatlerinde de benimsenmiş olup, halen bazı Yunan manastırlarında uygulanmaktadır. İstihare Asya ve Amerika kültürlerinde de uygulanmıştır. Japonya’da istihare rüyalarıyla ünlü üç tapınak Ishiyamedera (Biwa Gölü yakınında), Hasedura (Nara’nın güneyinde) ve Kiyonizudera’dır(Kyōto’da). İstihare uygulamasına Orta Amerika, Kuzey Afrika, Avustralya, Bırneo, Çin, Hindistan ve İran’da da rastlanır. Bu tür uygulamalara aslında, yaygınlık derecesi ve uygulama biçimi değişiklik göstermekle birlikte, dünyanın hemen hemen her yerinde rastlanmaktadır. Tapınak dikilitaşları ve yazıtları bize istihare uygulamasının değişimleri hakkında değerli bilgiler sunmaktadır. Yazıtlardan bazılarında hastaya hangi ilaçların alınması gerektiğini bildiren rüyalardan ve rüya görüldüğü sırada meydana gelen mucizevi şifa bulmalardan söz edilmektedir. İslam’da istihare şifa bulmak amacından ziyade, belirli bir meseleye cevap elde etmek üzere yapılır ve istihareye yatmadan önce ezberlenmiş bir dua okunur. Sufizm’de haberci rüyalar yoluyla bilgi edinmeye keşf-i muhayyel adı verilir Bir meseleye yanıt bulmak üzere başvurulan istihare yönteminde, rüya görmenin yeterli olmadığı, görülen rüyanın hatırlanmasının, bir haberci rüya olup olmadığının saptanmasının ve haberci bir rüya söz konusuysa bu rüyadaki sembollerin çözülmesinin önem taşıdığı belirtilir. Kişinin, gördüğü birkaç haberci rüyasındaki sembolleri çözmesi, sonradan göreceği haberci rüyalarını çözümlemesinde ya da yorumlamasında, kendisine büyük kolaylık sağlar. Çünkü bazı semboller sonraki rüyalarında da tekrarlanacaktır. Böylece, kişi “rüya alfabesi”nin harfleri olan sembollerin anlamlarını çözmeyi başardıkça, “bireysel rüya sembolleri alfabesi”ni ya da “bireysel rüya dili”ni keşfetme yolunda ilerleme sağlayacaktır. Sibirya halklarındaki en yaygın inanışlardan biri bedenin yaşamının ruha bağlı olmasıdır. İnanışa göre, uyku sırasında ruhun bedenle olan bağı gevşediğinden, ikinci canın bedeni terketmesiyle rüya meydana gelir. Bu canın bedendeki yokluğu uyuyan kimsenin aniden uyandırılmaması şartıyla tehlikeli bir hal değildir. Xant-Mansi halkı bebeğin bu canı çok uzaklara gitmesin diye beşiğin üzerine Orman tavuğugiller familyasından bir kuş resmi yaparlar. Bu can, bedeni tümüyle terkettiğinde ölüm kaçınılmaz olur, canını geri getirip o kimseyi canlı tutmak ancak şamanların yapabileceği bir iştir. Bu canın bedenden uzaklaşması yalnızca rüya sırasında değil, sarhoşluk ve özellikle zihinsel hastalıklar sırasında da sözkonusu olur. Şamanlar ise bu tür gezintileri bilinçli halde yapabilirler. Asya şamanlarında bazı rüya türleri inisiyasyon kapsamında ele alınır. Bu tür rüyalarda ilahî varlıklarla ya da hami varlıklarla iletişim kurması sözkonusu olur.Sibirya ve Orta Asya şamanizminde sırra (mister) erme denilen deneyimi ancak gereken hazırlık eğitimini almış şaman adayları geçirebilir ki, bu hazırlık eğitimi de ancak, dalgınlık, olup bitene ilgisizlik, birtakım nöbetlere tutulma gibi ön belirtiler gösteren adaylar arasından, bir "iç çağrısı alma" ve mağaralarda haberci rüyalar görüp hami-rehber varlıklarıyla irtibata geçme gibi ilâhî “seçilme” belirtileri göstermiş olana verilir. Hangi yöntemle seçilirse seçilsin, her şaman adayı iki ayrı alanı kapsayan bir inisiyatik eğitimden geçtikten sonra şaman olabilir. Bunlardan biri vecd, trans ve rüyalar alanındaki eğitimdir. Diğeri geleneksel eğitimdir (şaman teknikleri, oymağın mitolojisi, soyağacı, gizli dil vs.) Eğitimi yaşlı şaman üstadların yanı sıra, bedensiz varlıkların da üstlendiği belirtilir. Bedensiz varlıkların yaptırdığı eğitim rüyalar tarzında hatırlanır. Şaman adayının kendisinde önceleri bir kriz gibi beliren trans hali üzerinde denetim kurmasını sağlayan ve kendisini toplum nazarında sıradan bir nevrozlu olmaktan çıkaran şey, aldığı bu inisiyatik eğitimdir. Şamanın transı kendine özgüdür; şamanik trans, gözlemlenen psikosomatik fenomenler bakımından diğer trans türlerinden ayrılır, şaman trans sırasında diğer trans türlerinin aksine şuurunu kaybetmez ve posede duruma geçmez. Şamanik Bon ya da Bön dininin etkisinde oluşan Tibet Budizminde ya da Lamaizm'de (lüsid rüya) uygulamalarını da içeren bir teknik, Batı'da "rüya yogası" adıyla bilinir. Rüya yogası ya da Tibet dilindeki adıyla "Milam" (T:rmi-lam or nyilam; S:svapnadarśana) trans kapsamında kapsamında ele alınan tantrik süreç ve teknikleri içerir. Tibet terimleriyle belirtmek gerekirse, "Dzogchen" (kemal yolu) silsilesinin ("Nyingmapa, Ngagpa, Mahasiddha, Kagyu ve Bönpo") "Mantrayana"’ya bağlı tantrik "sadhana"’sının ileri bir aşamasıdır. " Dzogchen" kısaca Tibet Budizminde ruhsal uyanışa götüren ezoterik nakillere dayalı bir eğitim ve teknikler sistemidir.
Fiziksel bedenin ölümü ile ruhun yeniden bedenlenmesi (reenkarnasyon) arasındaki araya ve bu aradaki şuur hallerine Tibet dilinde" bardo", meditasyon sırasındaki şuur haline "tingezin" denir. "Milam bardo" ise rüya sırasındaki şuur halidir. Günümüzdeki "Dzogchen" öğretmenleri Namkhai Norbu, Lopön Tenzin Namdak ve Tenzin Wangyal "rüya yogası" felsefesini şöyle açıklarlar: Algıladığımız gerçeklik (realite) ve olgular âlemi aslında gerçek değildir, daha doğrusu bir illüzyondan, bir rüyadan, bir hayalden, bir “düşünce formu”ndan ibarettir. Olguların tüm görünümleri bir rüya, bir “düşünce formu”dur. "Rüya yogası"nda dünyasal yaşam rüya kabul edilir, rüya ise gerçek yaşam kabul edilir. Öldükten sonra yaşacaklarımız şimdiki rüyalarımıza benzer. "Bardo" halinden çıkan kimse, yeni bir karmik illüzyonla yeniden dünyada doğar." Milam" yolundaki ilk hedef, rüyasında şuurlu olabilmektir. İşte, kendisini rüyasında şuurlu hale gelebilmeyi olağan bir yeteneği durumuna getirecek kadar geliştirmiş kimseye her şeyin kapıları açılır. O kimse "sadhana"yı uygulayabilir, inisiyasyondan geçebilir, öte âlem denilen âlemde yüksek planlara (düzey, ortam) çıkabilir ve oradaki varlıklarla iletişim kurarak onlardan bilgiler alabilir. 1930’lu yıllarda keşfedilen Senoi’lar Malezya’nın tropikal ormanlara sahip dağlık bir yarımadasında yaşayan, nüfusları 12.000-18.000 arasında olan, Avustralya Aborjinleri’ne benzeyen, siyah tenli, kısa boylu, modern anlayışın “ilkel” olarak nitelendirebileceği bir yerli topluluğudur. Tüm bireylerinin huzur içinde yaşadığı, yiyecek ve toprağın paylaşıldığı bu topluluğun mutluluğu antropolog ve psikologların gözünden kaçmamış ve incelemeler sonucunda toplululuğun, mutluluğunu lüsid rüyalara borçlu olduğu anlaşılmıştır. Araştırmacılar Senoi halkının sergilediği psikolojik olgunluk ve dengeyi lüsid rüya ustaları olmalarına bağlamıştır. Senoi’larda lüsid rüya eğitimi daha çocukluk çağından başlamaktadır. Çocuklar konuşmayı öğrenir öğrenmez, aileleri onları rüyalarını anlatmaya teşvik etmekte ve onlara rüyaları denetleme yöntemleri öğretmektedir. Örneğin yırtıcı hayvanlar veya ürkütücü canavarlar tarafından saldırıya uğrayan çocuklara, uyandıklarında tekrar uykuya dalarak kendisine saldıranlarla ölesiye savaşmaları telkin edilir. Kimi psikologlara göre, hasmı yenmek bilinçte pozitif bir enerji yaratmakta ve aynı zamanda genç Senoi, güçlükler karşısında yılmamayı, yaşamın sorunları karşısında küçülmemeyi ve korkulacak tek şeyin aslında korkunun kendisi olduğunu öğrenmektedir. Senoi rüya tekniğinde aynı zamanda tatmine, zevklerin (uçmak, güzellikleri seyretmek, sevişmek vs.) olabildiğince yoğun bir biçimde deneyimlenmesine de yer verilir. Senoi’lar üzerinde ilk araştırmalar 1950’li yıllarda Amerikalı psikolog Kilton Stewart tarafından yapılmış ve Stewart, Senoi tekniğini örnek alarak Herbert Noone’un da yardımıyla, rüya denetimi ve manipülasyonu yoluyla ruhsal gelişmeyi amaçlayan bir teknik geliştirmiştir. Daha sonra Patricia Garfield tarafından biraz daha geliştirilip modernize edilen bu teknik, Stewart-Garfield şartlandırma yöntemi olarak bilinmektedir. Garfield’a göre rüyalar psişizmi düzenleme işlevini gördüğünden, rüyalar önceden belirlenmiş bir yöne sevkedilebilirse parazit nevrozları ortadan kalkacak ve psikolojik bakımdan, istenildiği gibi işlenmeye hazır, verimli bir alan elde edilebilecek, potansiyeller geliştirilebilecek ve derin bir denge hali sağlanabilecektir. Stewart-Garfield yöntemi lüsid rüyada uygulanması gereken şu üç kurala dayanır: Gölgede Aynı Gölgede Aynı, 1996 çıkışlı Mustafa Sandal'ın 2. albümüdür. Şahin Özer'in yapımcılığını üstlendiği albüm, Sandal'ın büyük ticari başarı yakaladığı çalışmalarından biridir. Suç Bende albümüyle büyük başarı yakalayan Mustafa Sandal 1996 yılında 2. albümü Gölgede Aynı'yı piyasaya çıkardı. Albüm ilk hafta 570 bin satarken toplam 3 milyon MC ve 600 bin CD satışıyla rekor üstüne rekor kırdı. Albümün çıkış parçası Araba yaklaşık 40 hafta listelerin zirvelerinde kaldı. Araba'nın klibi de çok beğeni topladı. Klip Beşiktaş'ta ve boğazda çekildi. Klipteki danslarıyla dikkat çeken Mustafa Sandal'ın dansları gençler tarafından taklit ediliyordu. Araba'da sonra 2. klip Mustafa Sandal'ı uzun süre düşündürmüş olamalıydı. Çünkü albümün bütün parçaları hitti. Ve Musti 2. klibini Jest Oldu'ya çekti. Klip yine benzer başarıları tekrarladı. Albümün 3. ve son klibi 1997 yazında Bir Anda parçasının remixine geldi. Bir Anda'ya çekilen action tarzındaki klip Volkan isimli karakterin kısa metrajlı bir filmi gibiydi. Mustafa Sandal bu albümde Suç Bende'den farklı olarak müzik direktörlüğünü tek başına yapmıştı. Musti Gölgede Aynı albümüyle 140 konser vermenin yanı sıra stadyum konserleri serisiyle her konserinde en az 20 bin kişiye seslenmiştir. Gölgede Aynı Mustafa Sandal'ı Tükiye'de sarsılması zor bir konuma getirmiş ve bu albümle inanılması güç bir Mustafa Sandal fanatizmi doğmuştur. Bu albüm ile birlikte Mustafa Sandal, Özer Müzik'le çalışmalarını sonlandırmıştır. 10. parçanın düzenlemesi Bülent Tezcan, 12. parçanın düzenlemesi Mustafa Sandal ve Orhan Şanlıel, diğer tüm düzenlemeler ise Mustafa Sandal'a aittir. Zhejiang Zhejiang ya da Türkçesiyle Cıciang veya Cıcianğ, Çin'in doğusunda endüstrisi önemli olan bir eyalet. Dön Ne Olur Ebru Gündeş'in Universal - Marş Müzik'ten çıkan, toplamda 6. albümü.Yapımcılığını Neşe Demirkırat, müzik yönetmenliğini İlyas Tetik'in yaptığı albüm 1999 çıkışlıdır. Albüm, Ebru Gündeş'in en çok satan ikinci albümüdür. Milyon barajını aşmayı başarmıştır. Alcofra Alcofra Portekiz'de Vouzela belediyesine bağlı olan, 28,32 km yüzölçümüne sahip, 1.202 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Cambra Cambra Portekiz'de Vouzela belediyesine bağlı olan, 25,39 km yüzölçümüne sahip, 1.366 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Nemrut Dağı (Bitlis) Nemrut Dağı ya da Nemrut Stratovolkanı, Bitlis İlinin Tatvan ilçesinde, Doğu Anadolu'da yer alan yüksek dağlardan biridir. Van Gölü'nün batısına düşer. Nemrut, uyuyan aktif bir yanardağdır ve 1441 yılında son kez lav çıkışı olmuştur. Tepesindeki kraterde Nemrut Gölü yer alır. Krater etrafında, en yüksek tepe olan "Sivritepe 2935 m", Doğu Nemrut Tepesi 2625 m, güneydeki Tursuktepe 2828 m ve batıda Nemrut Dağı Tepesi 2801 m yüksekliktedir. Nemrut Stratovolkanı, Doğu Anadolu Bölgesi’nde Van Gölü’nün batı kıyısında yer alır.Nemrut Volkan Dağı, 38° 37’ 10’’ kuzey enlemi, 42° 14’ 28’’ doğu boylamında, Van Gölü, Muş Ovası, Nazik Gölü ve Bitlis Vadisi arasında volkanik patlamalar sonrası oluşmuş, Tatvan’ın 12 km batısında bulunan sönmüş bir volkandır. Bitlis ili sınırları içerisinde yer alan Nemrut Stratovolkanı'nı doğuda Van Gölü ve Tatvan ilçesi, batıda Muş Ovası, güneyde Bitlis ili, kuzeyde ise Ahlat ve Nazik gölü sınırlamaktadır. Nemrut Stratovolkanı Tatvan ilçesine yaklaşık 25 km uzaklıktadır. Bölge, bitki örtüsü bakımından oldukça fakirdir. Bölgeyi Ahlat Düzlüğü, Nemrut Stratovolkanı, Van-Muş havzası ve Bitlis Masifi olmak üzere dört coğrafi bölgeye ayırmak mümkündür. Nemrut Stratovolkanında ki yerleşim merkezleri güneyde Tatvan, batıda Güroymak, kuzeydoğuda Ahlat ve kuzeyde Ovakışla ilçeleridir. Bitlis il sınırları içinde, Van Gölünün batısında, volkanik bir dağ. Çember biçimli olan dağın yukarı bölümü şiddetli patlamalarla eski sivriliğini kaybetmiş, genişlemiş ve bir krater meydana getirmiştir. Genç bir yanardağ olan Nemrut Dağı’nın volkan bacasından püskürtülen lavlar, yanlarda eğimli olarak üst üste katlar hasıl etmiştir. Nemrut Stratovolkanı, tabakalı volkanlar (stratovolkan) sınıfından, Kuvaterner döneminde oluşmuş, Anadolu’nun önemli yanardağları arasındadır. Nemrut Krateri’nin en son 1411 ve 1441 yıllarında faaliyet gösterdiği yazılı kaynaklarda belirtilmektedir. Güncel krater kenarındaki enine kesitlerde iki farklı piroklastik(volkanik çökel)tabakanın varlığı, 30 yıl ara ile gerçekleşen bu iki patlamayı belgelemektedir. Nemrut Stratovolkanı'nın günümüz kaldera görünümünü almasının yaklaşık 100 bin yıl önce olan büyük patlaması sonucu gerçekleştiği düşünülmektedir. Bu patlamada dağın 4100 m civarında olan yüksekliğinin şiddetli bir kaldera patlaması sonucu en yüksek tepesi olan Sivritepe (2935 m) düzeyine indiği topoğrafik analizler ile belirlenmiştir. Dağın kuzey ve kuzeydoğuya dönük yamaçları az,güney ve güneydoğuya bakan yamaçları ise fazla meyillidir. Üst Pliosen de önce Andezit sonra Bazalt ve proklastik materyal çıkarak oluşmaya başlayan volkan,Pleistosen de ve tarihi çağlarda faaliyet göstermiştir.Yanardağ genellikle Andezit ve Bazaltlardan meydana gelmiştir. Daha genç olan Bazalt akıntıları Bitlis vadisini takiben güneye doğru akmıştır. Holosen'de meydana gelen çökmeler ise volkana şimdiki görünümüne benzer bir şekil kazandırmıştır.Bu bakımdan Nemrut kalderası önce patlamaların sonra da çökmenin oluşturduğu bir depresyondur. Burada farklı bölgelere ait bitkilerin bir arada yaşamaya devam etmesi, göl seviyelerinin hemen hemen sabit kalması, yağış ve buharlaşma dengesinin kurulmuş olması, buranın bir mikroklimaya sahip olduğunu göstermektedir. Bitlis deresinden esen ılık rüzgârlar,bulutları buraya sürüklemekte ve nemrut tepelerine çarpan bulutların yoğunlaşmasıyla ilkbaharda ve sonbaharda yağmurun, kışın ise karın, özellikle, Tatvan ile Bitlis arasında kalan, yüksek ve geniş, Rahva düzlüğüne yağdığı görülmektedir. Bu yüzden kışın bu bölgeye yağan kar, telefon direklerini bile yutacak kadar çok olmakta ve yollar kapanmaktadır. Belki de Türkiye’nin hiçbir yöresine bu kadar fazla kar yağmamaktadır. Dolayısıyla Bitlis kenti 1041,5 mm’lik yıllık ortalamasıyla Karadeniz Bölgesinin bazı istasyonlarını bile geride bırakmaktadır. Nemrut kalderasında en soğuk -5.9 °C ile Ocak, en sıcak ise 18.5 °C ile Temmuz ayıdır. Ortalama sıcaklık ise 5.7 °C’dir. Bu da gösteriyor ki, burası serin ve nemli bir iklime sahiptir. Burada doğal vejetasyon içinde %4.6 oranında Akdeniz florasının bitkilerinin bulunması ise şaşırtıcıdır. Dahası, yağış miktarı S
ivri Tepe’de 1450 mm’yi, Güneydeki Turşuk Tepe’de ve Nemrut Tepesi’nde ise 1400 mm’yi bulmaktadır. En çarpıcı renklerin ve ışık oyunlarının gözlenebildiği Nemrut Gölü’nün suları tatlı ve soğuktur. Su örneklerinin analizi berrak, renksiz, kokusuz ve normal içme suyu lezzetinde olduğunu göstermiştir. Suyu, radyoaktivite açısından, normal sınırlardadır. pH asitlik derecesi 7.4 ile hafif alkalidir. Nitoplankton bakımından oldukça zengin olan Nemrut Gölü’nde 1986 yılında az sayıda bırakılan aynalı sazan balığı, kısa sürede çoğalmış ve balıkçılık yapılabilecek seviyeye gelmiştir. Balıkların göl ortamında yaşayabilmeleri ve her şeyden önemlisi kısa sürede çoğalabilmeleri, gölde turizme yönelik balıkçılık faaliyetlerinin yapılabileceğini göstermiştir. Nemrut Gölü ile Ilı Göl’ün önceleri birleşik olduğu, sonra dan meydana gelen iki küçük tümsek ile birbirinden ayrıldıkları sanılmaktadır. Bu tümsekler blok lavlardan oluştuğundan iki göl arasında sızıntı şeklinde su geçişleri olmaktadır. Zira iki gölün seviyeleri birbirine eşit durumdadır. Yaklaşık 1.2 km² yüzölçümüne sahip Ilıgöl, gerek göl tabanından ve gerekse gölün çevresinden karışan sıcak sular sebebiyle, kış mevsiminde 40 °C’ye, yaz mevsiminde ise 60 °C’ye kadar ulaşan sıcaklığa sahiptir. Bu suyun içinde çözünmüş halde bulunan mineral madde miktarı sıcaklığın da etkisiyle oldukça yüksek olup, 1758,4 lt/mg’a ulaşmaktadır. Bazı asalaklar dışında canlı hayata imkân vermeyen göl suları, genellikle romatizma tedavisinde kullanılmaktadır. Yakın çevreden gelen ziyaretçiler üç dört gün kadar çadır ve çardaklarda kalarak günde 2-3 kez banyo yapmaktadırlar. Ilı Göl’ün yaklaşık 160 m doğusundaki yarıklardan çıkan sıcak buharın ise astım, bronşit, romatizma ve böbrek hastalıklarına iyi geldiği söylenmektedir. Ayrıca, bu sıcak buhar mağaralarının olması buranın önemli bir jeotermal enerji potansiyeli taşıdığı fikrini doğurmuştur. Bu amaçla MTA(Maden Tetkik ve Arama Kurumu), kalderanın doğusunda sondajlar yaparak araştırmalarda bulunmuştur. Ancak bu araştırmanın sonuçları, gizlik kaydı taşıdığından henüz yayınlanmamıştır. Çıkan sıcak su buharlarının mağmatik olmadığı, buradan geçen yeraltı sularının ısınarak yer yüzüne çıktığı sanılmaktadır. Bazı çevreler tarafından, kalderanın kenarından bir delik açarak, göldeki suyun dışarı alınması yoluyla çevredeki köylerin arazilerinin sulanması fikri ortaya atılmıştır. Bu çılgınca bir düşüncedir. Çünkü buradaki göllerin suları havzaya yağan yağmur ve kar sularından oluşmakta başka kaynak bulunmamaktadır. Buradaki suyun tarım amaçlı da olsa dışarıya drene edilmesiyle göl suları tamamen kuruyacak ve havza bir daha eski haline gelmemek kaydıyla bir çöle dönüşecektir. Ayrıca etraftaki birçok bitki de yok olacak, hayvanlar da burayı terk edecektir. Nitekim, Nevşehir’deki Acıgöl’de ve Adilcevaz’daki Aygır Gölü’nde benzer bir teşebbüs, ekolojik dengenin bozulması sebebiyle terk edilmiştir. Nemrut volkanının kalderası elips şeklinde olup doğu-batı yönünde büyük çapı 7500 m,kuzey-güney yönünde küçük çapı ise 6000 m'dir. Nemrut Dağı’nın tepesinde bulunan Türkiye’nin en büyük krater gölü. Nemrut Dağının, çapı 6 km kadar olan geniş ve derin krateri vardır. Göl, kraterin batı yarısını işgal eder. Deniz seviyesinden yüksekliği 2400 metre, yüzölçümü ise 10 km 2'dir. Gölün kuzey-güney uzunluğu 4800 m,doğu-batı yönünde ise 2700 m'dir. Gölün suları tatlıdır. Taban seviyesi 2247 m olan kalderanın çevresinde yükseklikleri 5000–600 m olan dik yamaçlar bulunmaktadır. Kalderanın doğu kesiminde çökmelerden sonra meydana gelen püskürmelerle oluşan Obsidyen konileri bulunmaktadır ki bunlardan Göl Tepesi 2485 m yüksekliğe ulaşır. Nemrut Gölünün kuzey ucuna yakın bir yerde Ilıgöl bulunmaktadır. Dairevi bir şekil gösteren gölün çapı takriben 500 m'dir ve en derin yeri 10 m olarak tespit edilmiştir Nemrut gölü gibi onun suları da tatlıdır. Nemrut volkanının etek kısmında lav ve tüf platoları geniş yer kaplar,kuzeyindeki volkanik rölyef içinde lav akıntılarının set yaparak oluşturduğu Nazik Gölü bulunur.1870 m yükseklikteki göl 32 km²'dir. Kaldera’nın içerisinde 5 göl, çok sayıda lav çıkış merkezi, lav hunisi, sıçratma konisi, sıcak su kaynakları ve 6 adet mağara mevcuttur.Göllerden en büyüğü olan Nemrut Gölü, bir hilal şeklinde ve 15km²’lik bir yüzölçümüne sahiptir. Gölün deniz seviyesinden yüksekliği 2247 metre, Van Gölü’nden ise 600 metre yüksekliktedir. Kaldera’nın batı kesiminde, tabanda Nemrut Gölü bulunur. Bir hilal şeklinde ve yaklaşık 15km'lik bir yüz ölçümüne sahip Nemrut Gölü’nün yüzeyi, deniz seviyesinden 2247 metre, Van Gölü’nden ise 600 metre yüksekliktedir. Volkanik malzeme; cüruf, sünger taşı ve obsidyenden oluşmaktadır. Yöredeki kayaçlar incelendiğinde bazalt, andezit ve trakitlerden oluşan ve akışkan türleri ile kül, tüf, pomza ve ignimbirit gibi volkanik yağış ile oluşan kayaçlardan meydana geldiği görülür. Nemrut Dağı kaplıcası, Nemrut Dağı’nın kraterindedir. Tesisi bulunmayan kaplıcanın 60 derece sıcaklıkta olan suyu romatizma ve deri hastalıklarına iyi gelmektedir. “Nemrut’un üç gölünden biri sıcak, ikisi soğuk” başlığıyla Hürriyet Gazetesi’nde 13 Ağustos 2012 tarihinde yayınlanan Yıldırım Güngör imzalı gezi yazısından o bölümler şöyle; “Bitlis’teki Nemrut krater gölleri, 2010’da Avrupa Komisyonu’nca yürütülen Avrupalı Seçkin Destinasyonlar projesinde Türkiye’yi temsil etmişti. Zirvedeki ana gölün yüzölçümü 13 kilometrekare, en derin noktası 150 metre. 600 metre uzunluğundaki Ilıgöl’ün sığ suları yazın 60 dereceye kadar ısınıyor. Göltepe’nin doğusundaki Küçükgöl ise elips şeklinde. Bitlis merkezine karayoluyla 26 kilometre uzaklıktaki göllerin çevresinde 6 saati bulan yürüyüşler yapabilirsiniz. Van Gölü’nün etrafında yükseklerde serin yürüyüş yapılacak birçok etap var. Artos ve Süphan dağları bu bölgedeki riski olmayan ama ciddi efor gerektiren iki önemli serin yürüyüş rotası. Hava çok sıcak bile olsa gölgeye girildiğinde müthiş bir sıcaklık farkı yaşanıyor. Bırakın serinlemeyi üşüyebilirsiniz bile... Artos ve Süphan’daki iki zorlu yürüyüş parkuruna alternatif, üçüncü seçenek olan Nemrut Dağı ise fazla efor gerektirmeyen keyifli bir rota. Nemrut kalderası, Doğu Anadolu Bölgesi’nin hem yükseklik açısından hem de bilimsel açıdan önemli yürüyüş güzergahlarından. Bitlis’in Tatvan ve Adilcevaz ilçelerinin ortak değer olan Nemrut Dağı 3 bin metrenin üzerindeki yüksekliğinin yanı sıra kraterin içindeki gölleriyle de dikkat çekiyor.Bir zamanlar Doğu Anadolu Bölgesi’nin bu bölümünü ateş çemberine çeviren Nemrut, son aktivitesini 1443’te gerçekleştirmiş. Şimdilerde sakin gözükse bile, sürprizlere açık. Aslında aktif bir volkan Nemrut. Yani bir aktivitenin görülme olasılığı oldukça fazla. Kraterdeki bazı küçük deliklerden çıkan gazlar bunun en güzel delili. Campia Campia Portekiz'de Vouzela belediyesine bağlı olan, 37,06 km yüzölçümüne sahip, 1.800 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Nemrut Dağı Nemrut Dağı, Adıyaman ilindeki Kahta ilçesi yakınlarında Ankar dağları civarında 2.150 metre yüksekliğinde bir dağdır. Toros dağ silsilesinde bulunur. Güney Doğu Anadolu Bölgesi’nde, Adıyaman ili sınırları içindedir. 1988 yılında ilan edilmiştir. Yüz ölçümü 13.827 hektardır. Milli parkın kaynak değeri eski çağlarda “Kommagene” olarak bilinen, bu alanda bulunan arkeolojik kalıntılardır. Antiochos  tümülüsü ve buradaki dev heykeller,  Eskikale, Yenikale, Karakuş Tepe ve Cendere Köprüsü milli park içinde kalan kültürel değerlerdir. Doğu ve batı teraslarında Antiochos ile tanrı-tanrıça heykellerinin yanı sıra aslan ve kartal heykelleri bulunmaktadır. Batı terasında eşsiz bir aslanlı horoskop yer almaktadır. Heykeller Helenistik, Pers sanatı ve Kommagene ülkesinin özgün sanatı harmanlanarak yontulmuştur. Bu anlamda Nemrut Dağına “batı ve doğu uygarlığının köprüsü” denebilir. Kommagene kralı Antiochos Theos, MÖ 62 yılında bu dağın tepesine, pek çok Yunan ve Pers tanrısının heykelinin yanı sıra kendi mezar-tapınağını da yaptırmıştır. Mezarda, bir kartalın başı gibi, tanrıların taş oymaları bulunur. Heykellerin diziliş şekli hiyerotesyon olarak bilinir. Nemrut Dağı, Doğu Anadolu Bölgesi'nde Van Gölü'nün batısında yer alan bir volkandır. Yükseltisi 2935 m. olan Nemrut volkanın zirvesinde çapı 6 km.yi bulan ve dik yamaçlar ile çevrili daire şekilli bir kaldera bulunur.Kalderanın batısında bir göl yer alır.Jeolojik kayıtlara göre Nemrut Volkanından son lav çıkışları 1441, 1597 ve 1692 yıllarında yaşanmıştır.1441 yılında, halk arasında “Kantaşı Mevkii” olarak adlandırılan yerde,aktivite sonucu lav akıntıları yaklaşık 10 km²'lik bir alanda etkili olmuştur.Günümüzde Nemrut volkanından sıcak gazlar çıkmaktadır. Jeologlar Türkiye'nin faaliyete geçebilecek en 'riskli' yanardağı olarak,Bitlis sınırlarında yer alan Nemrut Dağı'nı göstermektedirler. Kahta ilçe sınırlarındaki Nemrut Dağında karasal iklim özellikleri görülmektedir. İlçe sınırlarındaki Atatürk Baraj gölü nedeniyle, iklim yapısı önemli bir ölçüde değişikliğe uğrayarak Akdeniz iklimi ile benzerlik göstermeye başlamıştır. Ancak yaz ortasında bile, Nemrut Dağında gün doğumu oldukça soğuk olur. Mezarda 1881 yılında Alman mühendis Karl Sester tarafından kazı çalışmaları yapılmıştır. Daha sonraki yıllarda yapılan kazılarda da Antiochus'un mezarı bulunamamıştır. Nemrut Dağı 1987'de UNESCO tarafından Dünya mirası alanı ilan edilmiştir. Piyanist Tuluyhan Uğurlu, 2.150 metreye taşınan piyano ile 4 Eylül 2003'te Nemrut Dağı'nın zirvesinde bir konser vermiştir. Liger Liger ("Laygır" okunur)(), erkek aslanla dişi kaplanın çiftleşmesinden ortaya çıkan melez canlıya verilen isim. Bu isim İngilizcedeki aslan ("li"on) ve kaplan (ti"ger") kelimeleri birleştirilerek türetilmiştir. Dünya üzerinde 300 kadar beyaz aslan ve 1200 civarında beyaz kaplan yaşamaktadır. Kaplan ve aslan melezi ligerların birçoğu hayvanat bahçesi ve safari parklarında yaşamaktadırlar. Buralarda yaklaşık 1000 kadar liger yaşar. Bu melez canlı kedigiller familyasının en dev üyesidir. Ortalama bir erkek aslan 320, erke
k kaplan 370 kg olarak yaşamlarını sürdürürken, aslan baba ile kaplan anneden doğan bu melez canlılar ölene kadar büyürler. Ayrıca kaplan baba ile aslan anadan olan tigonlardan daha iridirler. Üreme özellikleri vardır. Rusya'daki Novosibirsk hayvanat bahçesinde 8 yaşında Zita adındaki dişi bir liger ile Samson adındaki erkek afrika aslanının çiftleşmesi sonucu ilk liger Eylül 2012'de dünyaya gelmiştir. Ağırlıkları yarım tona yaklaşabilir. Ayağa kalkınca 6 metreyi geçebilirler. Bu melez, her iki ebeveyninden de özellikler gösterir. Her iki türün sesini çıkarırlar, kaplanlar gibi yüzmeyi severler, dişileri aslanlar gibi bir arada bulunmaktan hoşlanırlar. Ligerler insanların laboratuvarlarda özellikle ürettikleri bir canlı olmamasına rağmen hayata gelmelerinde insan payı da yok değildir. Ligerler kaza eseri oluşan durumlar sonucu ortaya çıkmışlardır. Normal şartlar altında aslanların ana vatanının Afrika, kaplanlarınkinin ise Asya olduğu düşünüldüğünde ligerlerın hayata gelmeleri imkânsız gibi görünür. Fakat 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana hayvanların doğal bulundukları yerlerden ayırılıp hayvanat bahçeleri ya da sirk gibi merkezlerde bir arada tutulmalarının sonucunda ligerler dünyaya gelmişlerdir. 2014 yılında Güney Carolina Eyaleti’ndeki Myrtle Beach Safari Parkı'nda doğan dört yavru, dünyanın ilk beyaz kaplan-aslan melezleridir. Yavruların babası bir beyaz Afrika aslanı, anneleri ise beyaz Bengal kaplanıdır. Yine Myrtle Beach Safari isimli vahşi yaşam koruma merkezinde yaşayan Herkül isimli liger, 450 kilo ağırlığı ile dünyadaki en büyük liger olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girmiştir. 3 metre boyunda olan bu liger erkek aslan ile anne kaplanın çiftleşmesinden dünyaya gelmiştir. Carvalhal de Vermilhas Carvalhal de Vermilhas, Portekiz'de Vouzela belediyesine bağlı olan, 8,10 km yüzölçümüne sahip, 229 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Rainer Bonhof Rainer Bonhof (d. 29 Mart 1952, Emmerich am Rhein, Kuzey Ren-Vestfalya), Alman eski millî futbolcu ve teknik direktör. 1974 FIFA Dünya Kupası'nda henüz 22 yaşında Federal Almanya forması giymiştir. Alman takımları Borussia Mönchengladbach, 1. FC Köln ve Hertha Berlin'in haricinde İspanya'nın Valensiya kulübünde futbol oynamıştır. Yön (dergi) Yön Ankara'da 20 Aralık 1961'de yayına başlayan ve 27 Mayıs Darbesi sonrası sol muhalif hareketin sözcülüğünü yapan eski haftalık dergi. İmtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü Doğan Avcıoğlu'ydu (1926-1983); Kurucuları arasında Mümtaz Soysal, Cemal Reşit Eyüboğlu vardı. Dergi, 24 sayfa büyük boy halinde 222 sayı çıktı, 30 Haziran 1967'de son sayısı yayımlandı. Yön’ün ilk sayısı 20.000 nüsha basıldı ve tamamı ilk gün satıldı. İkinci sayısı 50.000 nüsha basıldı. Kapanmadan önceki tirajının 15.000 olduğu tahmin ediliyor. Yön dergisinin ilk sayısında 531 kişinin imzası bulunan ünlü "Aydınların Ortak Bildirisi" yayımlandı. Bidirideki imza sayısı sonradan 1042'ye yükseldi. "Yön manifestosu" olarak da bilinen batılılaşmak, kalkınmak ve aydınlanmak taleplerini içeren bildiriye imza atanlar arasında Doğan Avcıoğlu (Derginin imtiyaz sahibi ve sorumlu yazıişleri müdürü), İlhan Selçuk, İlhami Soysal, Mümtaz Soysal, Niyazi Berkes, Şevket Süreyya Aydemir, Sadun Aren, İdris Küçükömer, Fethi Naci, Çetin Altan, Selahattin Hilav, Mete Akyol, Korkut Boratav, Altan Öymen gibi isimler vardı. İlk sayısındaki bildiriyle siyasal ve entelektüel hayatta etkili bir yer edinen Yön dergisi, Kemalizmin "Halkçılık" ve "Devletçilik" ilkeleri doğrultusunda kalkınma sorununu öne çıkaran bir kalkınma felsefesinin oluşturulması için radikal soldan devletçi aydınlara kadar geniş tabanlı bir uzlaşma zemini arayan bir kurucu fikir platformuydu. Dergi, demokrasi anlayışını, ""Halkın dışında kurtarıcılar beklemenin yanlış ve zararlı bir tutum olduğuna inanıyoruz"" diye açıklıyordu. Haftalık olarak yayınlanan ve her sayısında özel bir konuya ve bu konuyla ilgili pek çok yoruma yer veren Yön dergisi gündemi tayin ediyordu. Dergide ekonomi, toplum, politika, çalışma yaşamı, kültür ve sanat konulu eleştirel değerlendirmeler yapılıyordu. Doğan Avcıoğlu 194 yazı, İlhan Selçuk 129 yazı ve Fethi Naci 78 yazı ile derginin en üretken yazarlarıydılar. Yön dergisi, daha iyi sosyal ve ekonomik şartların yerleşmesi için yön belirleyici bazı kavramların öncüsü olarak Türkiye’nin siyasi tarihinde ayrıcalıklı bir yere sahipti. Yön’ün 20 Kasım 1964 tarihli 86. sayısında, ilk kez bir Türk aydınının, Gazeteci-Yazar İlhami Sosyal'ın Moskova’da Nazım Hikmet‘in mezarının başında fotoğrafı yayımlanır, fotoğrafa eşlik eden “Bir Türk şairinin ölümü” başlıklı yazısı, tıpkı Doğan Avcıoğlu'nun birinci sayıya yazdığı başyazıyı ""Türkiye'nin kurtuluşu sosyalizmle olur"" sözüyle bitirmesi gibi bir dönüm noktasıydı Yön dergisi kuruluş amacına uygun bir şekilde tabuları yıkıyordu. İçeriği ve etkisi nedeniyle dergi siyasal baskılara uğradı ve hakkında çok sayıda dava açıldı. Yayın hayatına başladıktan bir yıl sonra sağcı gençlerin dergiye yönelik protestosu arttı. 6 Ocak 1963'te Taksim Anıtı önünde sağcı gençler dergi aleyhine gösteri yaptılar. 8 Haziran 1963'te Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Yön dergisini kapattı. 1964'te yeniden çıkmaya başlayan dergi, yayımına son verdiği 30 Haziran 1967'ye kadar 222 sayı çıktı. Son sayısında haftalık yayına son verildiği ve bundan böyle günlük yayınlanacağı ilan edildi, ancak tekrar yayınlanmadı. Kapanış nedeni okur sayısının azalmasına ve sol hareketin bölünmesine bağlandı. Yön dergisi, özellikle askeri-bürokratik elit ve üniversite gençliğiyle entelektüel kesim üzerinde etkili olmuştur. Gençler dergiyi otobüslerde taşır, halka açık yerlerde okumayı tercih eder ya da konuşmalarında dergideki yazılara atıfta bulunurlardı. İçeriği ve tayin ettiği "yön" ile Yön dergisi, sola bir ses ve bir ortam vermek suretiyle Türkiye’nin daha açık bir topluma dönüşmesine giden yolda katkıda bulundu. Kadro dergisi deneyi gibi Yön dergisi de içinden "Yön Hareketi" olarak adlandırılan aydın hareketini doğurdu. Yön Hareketi, Sola ve sol partilere, CHP ve TİP'e yakındı. Hareket bürokrat aydınların, asker ve sivil karışımından oluşuyordu. İlhan Selçuk kapandığı gün dergiyi ""yeni kavramları topluma sokmuş ve fazlasıyla eskimiş tabuların itibarını yok eden geçmişe ait bir yaratık"" olarak tarif etmiştir. Doğan Avcıoğlu, Yön'den sonra 21 Ekim 1969'da Devrim dergisini çıkardı. Barclays Barclays, Avrupa, Kuzey Amerika, Orta Doğu, Latin Amerika, Avustralya, Asya ve Afrika'da çalıştığı 60'a yakın ülkede 300 yıldır banka ve finans sektöründe faaliyet gösteren dünyanın önde gelen büyük finans grubu şirketidir. Kullandığı sloganı; Now there's a thought "(Türkçe: Şimdi bir düşünce vardır)" 'dır. Premier League'nun sponsorudur. Mart 2014'te ABD Federal Mevduat Sigorta Kurumu (FDIC), Barclays'in de aralarında bulunduğu 16 bankaya Libor faizlerinin belirlenmesinde manipülasyon yaptıkları gerekçesiyle dava açtı. Slav dilleri Slav dilleri, Slavların konuştuğu dillerin oluşturduğu aile. Hint-Avrupa dil ailesinden sayılır. Ancak, Slav dilleriyle diğer Hint-Avrupa dilleri arasında birçok farklılıklar gözlenir. Slav dillerinin günümüzdeki ağız, lehçe ve şiveleri kendi gruplarında birbirleriyle yakınlık gösterirler. Yani, Güney Slav Dilleri grubundaki Slav dilleri (Slovence, Hırvatça, Sırpça, Makedonca gibi) birbirlerine anlaşılırlık olarak yakın durumdadırlar. Temelde farklar, sözlerin telaffuzunda, (dolayısıyla) imlâsında, bazı çekim unsurlarında ve söz dağarcıklarındadır. Ayrıca, bu diller arasında yabancı dillerin etkisi hususunda değişik durumlar söz konusudur. Slav dilleri üç gruba ayrılırlar: Bu grup, kendi arasında ikiye ayrılır. Comparison of the computer terms in Slavic languages Slav dillerinde bilgisayar terimlerinin karşılaştırması Arsinspor Arsinspor, Trabzon'un Arsin ilçesinin takımı olup renkleri sarı-siyahtır. 3. Lig'de mücadele etmektedir. Siyah sarı renklerine sahip olan bir takımdır. 1973 yılında Nihat Gürsoy tarafından kuruldu ve Nihat Gürsoy ilk başkanı seçildi. İbrahim Usta 1995-1996 sezonunda 2. Amatör alarak başkanı oldu. 1995-1996 yılında yenilmeden 1. Amatör Kümeye çıktı. 1995-1996 sezonunda teker teker lig atladı ve 3 yıl sonunda TFF. 3. Lig'e yükseldi. 3. ligin sonunda İbrahim Usta başkanlığı bıraktı. Sonra tekrar 1. Amatör Kümeye düştü. Tekrar İbrahim Usta başkanlığa getirildi ve takım 3. Lig'e çıktı. Daha sonra Yakup Usta başkanlığında 2. Lig'e çıktı. Mardinspor 47 takımının seri penaltı atışlarında 8-7 önde olduğu 3. Lig'e terfi maçında çıkan olaylar nedeniyle ileri bir tarihe ertelenen maç, sonradan yarıda kalan seri penaltı atışlarıyla kaldığı yerden seyircisiz olarak devam ettirildi. Penaltılarda Arsinspor rakibini 11-10 mağlup ederek tekrar 3. Lig'e yükseldi. Kulüp tarihi boyunca görev yapmış başkanlar şu şekildedir: Erzincanspor Erzincanspor ilk olarak 1968 senesinde belediye başkanı Nedim Muradoğlu başkanlığında kurulmuştur. Erzincanspor maçlarını 13 Şubat Stadyumu'nda oynamaktadır. Renkleri kırmızı siyah olan kulüp, 2014-2015 sezonundan beri aktif değildir. 1968'de kuruluşu takip eden ilk kongrede (14 Şubat 1968) Erzincanspor'un başkanlığına Mehmet Taha Kavuş seçildi. 1969'da 3. lige alınan ve 3. ligin 2. ligle birleştirildiği 1980'e kadar bu ligde oynayan takım 1980-1982 arasında 2. ligde oynadıktan sonra amatöre düştü ve 2 sezon bu ligde oynadıktan sonra yeniden kurulan 3. lige alındı. Kırmızı-Siyahlılar 1984-1985 sezonunda 3. Lig'de grubunda namağlup şampiyon olarak 2. Lig'e yükseldi. O dönemde 2. ligi alt sıralarda bitiren kulüp, 1989-90 sezonunda 2. lig 3. grubu sonuncu bitirip 3. lige düştü. 1994-95 sezonunda grubunda şampiyon olarak yeniden 2. lige döndü. Futbol takımının profesyonel liglerde en büyük başarısı 1997-1998 sezonunda 1. Lig'e terfi maçında yarı finalde Sakaryaspor'la karşılaşmış olması, ancak normal süresi 0-0 biten karşılaşmada, uzatma dakikalarında 4-1 kaybederek elenmesidir. Böylelikle 1. Ligin kapısından dönmüş oldu. Ertesi sezon yeniden 3. lige düşen ve 2004-
2005 sezonuna kadar 3. kademede mücadele eden kulüp o sezon yeni 3. lige yani 4. kademeye düştü. Ertesi yıl yeniden şampiyon olarak yeni 2. lige dönen kulüp, ertesi sezon ikili averajla Tokatspor'u geçip kümede kaldıysa da girdiği mali krizin etkisiyle 2007-2009 arasında üst üste 2 kez küme düşerek Erzincan Amatör Lige düştü. Kırmızı-Siyahlılar 1979-1980 sezonunda da Türkiye Kupası'nda büyük bir başarıya imza atarak çeyrek finale kadar yükselmiştir. Sırasıyla Giresun Gençlerbirliği, Sebat Gençlik, Şekerspor, Ankaragücü ve Sakaryaspor'u eleyen Erzincanspor, çeyrek finalde Adana Demirspor'a 0-0 ve 0-1'lik skorlarla elenirken, bir 3. Lig ekibi olarak kupada en fazla ilerleyen takım olmuştur ancak o sezon 2. Lig ekibi Lüleburgazspor'un Fenerbahçe ve Beşiktaş'ı eleyerek yarı finale çıkmasının gölgesinde kalmıştır. 2009-2010 sezonunda Erzincan amatör kümede tüm maçlarını farklı kazanarak şampiyon olmuş. 3. lige yükselme maçlarında ise ilk iki maçını kazanmasına rağmen 3. maçta yenilerek elenmiştir. 2010-2011 sezonunda yeni kurulan Bölgesel Amatör Lig (BAL) da mücadele etmiştir. 1 sezon oynadığı bu ligde ligi 3. sırada tamamlamış sezon sonunda bu lig statüsü gereği Erzincan Amatör şampiyonu Refahiyespor ile karşılaşmış, maçı 3-2 kaybederek Erzincan Amatör Lig'e düşmüştür. 2011-2012 sezonunda Erzincan Amatör kümede mücadele etmiş sezonu orta sıralarda tamamlamasına rağmen sezon sonuna doğru yaptığı transferlerle PlayOFF maçlarında başarılı sonuçlar alarak Erzincan Ametör kümede şampiyonluğa ulaşmıştır. BAL liginde Erzincan'ı temsil eden Refahiyespor'un 3. Lige yükselmesi sonucunda BAL ligine yükselmiştir. 2013-2014 sezonuna kadar BAL'da yer alan kulüp, bu sezon sonunda yerel amatör lige düşmüştür. Kulübün BAL'da sezon bittikten sonra 1. Amatör Lig şampiyonu 13 Şubat Erzincan Gençlikspor'la baraj maçı yapması gerekiyordu ancak Kırmızı-Siyahlılar bu karşılaşmaya çıkmayarak hükmen yenik sayıldılar ve küme düştüler. 2014-2015 sezonunda Erzincan 1. Amatör Lig'de yer alması gereken Erzincanspor lige girmedi. Erzincan'ı bu dönemde Bal liginde 13 Şubat Erzincan Gençlikspor ve 3. ligde Erzincan Refahiyespor temsil etmiştir. Talip Kaban ve yönetiminin istifasından sonra yapılan olağanüstü genel kurul toplantısına üyeler büyük ilgi gösterdi. Ahmet Tanoğlu ve Hasan Özarslan'ın başkanlık için yarıştığı ve 92 üyenin katıldığı toplantıda 91 üye oy kullanırken, olağanüstü kongre kulüp tarihinde en çok ilgi gören genel kurul oldu. 68 oy alarak başkanlığa Erzincanlı iş adamı Ahmet Tanoğlu gelmiştir. Ahmet Tanoğlu kulübün borçlarının ödenmesine yardımcı olurken yeni sezonda takıma yapılan transferlerin sonlandırılmasına da öncülük etmiştir. 2. Kademe (1. Lig) : 1996-1999 3. Kademe (3. Lig ve 2. Lig) : 2003-2009, 2015-2016 Bölgesel Amatör Lig: 2012, Süper Amatör Küme : 1969-1970, 2010- 2012 Erzurumspor Erzurumspor, Erzurum'un mavi-beyaz renklere sahip futbol kulübüdür. 9 Haziran 2015’te mahkeme kararıyla kapatılmıştır. 28 Aralık 1967 günü Hilmi Nalbantoğlu başkanlığında bir araya gelen Avni Özden, Mehmet Kemal Özgör, Muhittin Ketecioğlu, Zekai Önalan, Türker Dalkılıç, Muammer Özkavcı, Zühtü Akbaba, İrfan Çelik ve İrfan Pasin, "Erzurumspor" adı altında profesyonel bir takımın oluşumunu başlatmak üzere teşebbüse geçtiler. 29 Ocak 1968 tarihinde Erzurumspor Kulübünün kuruluşu notere tasdik ettirildi. Profesyonel Futbol Şubesini kurmak için Raci Karakaş ve Sadi Göncüoğlu da bu oluşuma katıldılar. Erzurumspor'u kuran mütevelli heyeti ildeki amatör spor kulüpleri ile temasa geçerek, birkaç kulübün birleşip "Erzurumspor" adı altında faaliyetlerini sürdürmelerini teklif etti. Ancak, bu teklife sadece Aziziye Gençlik Spor Kulübü olumlu yanıt verdi. Ve kulübün adı 11 Şubat 1968 tarihinde yapılan genel kurul toplantısı ile "Erzurumspor" olarak değiştirildi. Kuruluşu takip eden ilk kongrede (14 Şubat 1968) Erzurumspor'un başkanlığına Hilmi Nalbantoğlu seçildi. O yıl Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü'ne müracaat edilerek, 1968–69 sezonunda Türkiye liglerine alınmaları istenildi; ancak olumsuz yanıt alındı. O yıl özel maçlar yaparak faaliyetini sürdüren Erzurumspor'da genel kurulla başkanlığa Ali Sırrı Kuşkay getirildi. Yönetim Kurulu'nun gayretleri ve zamanın Başbakan'ı Süleyman Demirel'in arzusu üzerine Erzurumspor, 1969–70 sezonunda Türkiye Profesyonel Ligi'ne adımını attı. Erzurumspor, profesyonel ligde ilk kez 21 kulübün katıldığı 3. Lig Kırmızı Grup'ta mücadele etti. Hatayspor’un 61 puanla şampiyon olduğu ligde topladığı 43 puanla ligi 11. sırada bitirdi. Erzurumspor'un ilk profesyonel takımını Selahattin Ünlü çalıştırdı. Takım kadrosu: Necati Yankılar, Fikret Duran, Fuat Sucu, Ercan Güngör, Nazif Tan, Lütfü Tufan, Nevruz Korkut, Nihat Kaya, Edip Budak, Erkan Şengöz, İbrahim Şengöz, İbrahim Gümüş, Sinan Özmen, Hasan Sargın, Ersin Kayaalp, Yaşar Altun, Turan Eğriçayır ve Ekrem Kezik adlı futbolculardan oluştu. ın Üç sezon 3. ligde mücadele eden Erzurumspor, 1972–73 sezonuna fırtına gibi girdi. Hazırlık maçlarında Didi'nin çalıştırdığı Fenerbahçe'yi 3-0 yenen Erzurumspor, Turgut Kafkas'ın teknik patronluğunda, 3. Lig Yeşil Grupta oynadığı 24 maçta 17 galibiyet, 7 beraberlik alırken, nağmağlup şampiyon olarak o yıl dünyada Portekiz'in Benfica takımı ile birlikte hem tarihe geçti, hem de ikinci lige çıktı. Takımın en golcü ismi İspirli Memduh Pehlivan tam 50 gol atmıştır. 1973–74 sezonunda yeniden 3. lige düşen Erzurumspor, 1978–79 sezonunda tekrar 2. lige çıktı. Uzun yıllar bu ligde mücadele eden Erzurumspor, 1997–98 sezonunda önce 2. Lig 4. Grubu lider olarak tamamladı. Ardından play-off mücadelesinde grubu açık ara birinci olarak önde bitirip, 1. lige çıktı. Türkiye 1. Ligi'nde üç sezondan bu yana sürdürdüğü mücadelesinde 2000–2001 sezonunda 17. sırada tamamlayarak tekrar ikinci lige düştü. 2002-2003 sezonunda şimdiki adı Bank Asya 1. Lig olan 2. Lig A Kategorisi'nden düşen kulüp 2009-2010 sezonunda TFF 2. Lig 3. grupta mücadelesine devam ederken mali sıkıntılar yüzünden çıkmadığı iki maç sebebiyle TFF tarafından amatör lige düşürülmüştür. 9 Haziran 2015 tarihinde mahkeme kararıyla kapatılmıştır. Tokatspor Tokatspor, Tokat merkezli Türk futbol kulübü. Bordo-beyaz renklere sahip olan kulüp, 2015-16 sezonunda Spor Toto 2. Lig Kırmızı Grup'ta mücadele etmektedir. 26 Haziran 1969 tarihinde Tokat'ta kurulan Tokatspor'un ilk kulüp başkanlığını Dr. Zeki Akengin ve ilk profesyonel takım teknik direktörlüğünü de Macit Gürdal üstlenmiştir. Tokatspor, Türkiye'nin hiç kulüp adını değiştirmeden aralıksız tüm sezonlarda (1983/84 sezonu haricinde, TFF tarafından 3. Lig'in kaldırılmiş olması sebebiyle) TFF'nin profesyonel liglerinde mücadele etmiş ender futbol kulüplerindendir. Kulüp Gaziosmanpaşa ve Topçamspor kulüplerinin birleşmesi ile oluşmuştur. Kuruluş tarihine denk gelen 1969-1970 sezonunda Tokatspor üçüncü kademe olan 3. Lig'e alınmıştır. Tokatspor, ilk mücadele ettiği 1969-1970 sezonundan 1979-1980 sezonu sonuna kadar (toplam 11 sezon) o zamanları 3. Lig (günümüzde 2. Lig'e eşdeğer olan) olarak adlandırılan üçüncü kademede mücadele etmiştir. 1980/81 sezonunda TFF tarafından 3. Lig'in kaldırılmış olması sebebiyle 3. Lig'in tüm takımlarıyla birlikte Tokatspor'da 2. Lig'e alınmıştır. 1980-1983 yılları arasında üç sezon 2.Kademe'de mücadele ederek tarihinin en parlak dönemini yaşadı. Tokatspor'un en büyük lig başarısı, 1980-81 sezonunda 2. lig C Grubu'ndaki (bugünkü 1. Lig) dördüncülüğüdür. 1982-1983 sezonu sonunda ligi 15. sırada bitiren Tokatspor 3. Ligin olmaması nedeniyle tarihinde ilk ve tek kez amatör lige düşmüstür. 1983/84 sezonunda amatör kümede mücadele eden Tokatspor ertesi sezondan itibaren (1984/85) 17 sezon boyunca 3. Ligde mücadele etmiştir. 2000/01 sezonunda ligi birinci sırada bitiren Tokatspor 2. Lig B Kategorisinde yükselmiştir. 2002-2003 sezonu sonunda büyük hayal kırıklığı yaşatarak 3. Lig'e yani dördüncü kademeye düştü ve üç sezon (2003-2006 sezonları) 4. Kademe'de mücadele etti. 2006-2007 sezonunda tekrar 3.Kademe'de' 2. Lig 4.Klasman grubunda mücadele etti ve 32 maçta 10 galibiyet ve 9 beraberlikle 39 puan topladı ancak kendisiyle aynı puana ve daha kötü averaja sahip olan Erzincanspor'a ikili averaja geçildiği için grubu 7. bitirerek yeniden 3. lige düştü . Tokatspor 2007-2008 sezonunu 3. Lig 2.Grup şampiyonu olarak yeniden 2. Lige döndü . 2008-2009 sezonunda TFF 2. Lig 4. Kademe Grubu'nda mücadele etmiş olan Tokatspor, Kademe grubunu birinci bitirerek Yükselme Grubu'na katılma hakkı kazanmıştır. Yükselme Grubu'nda sezonu üçüncü bitirerek 1. Lig'e çıkma yolunda oynadığı Play Off çeyrek final müsabakasında Denizli Belediyespor'a 1-0 yenilerek elenmiştir. İstikrarlı yükselişini sonraki sezonda da göstererek 2. Lig Yükselme Grubu'na katıldı ve grubu üçüncü tamamladı. Bu kez play off yarı final maçında Eyüpspor'a seri penaltı vuruşlarında elendi. 2010/2011 sezonu devre arasında teknik direktör Namık Altınsoy'un görevine son verilerek yerine Suat Kaya getirilmiştir. 2012/2013 sezonu başında Namık Altunsoy tekrar göreve getirilmiştir. Sezon başında 3 kişilik kadroya maddi sıkıntılar içinde 20 transfer yapılıp ilk devreyi 2. sırada tamamlamıştır..2013-14 sezonunda ise Türkiye Kupası'nda gruplara kadar hiç gol yemeyen Tokatspor, 5.tur'da Kayserispor takımını eleyerek adını gruplara yazdırmış ve alt ligleri temsil eden tek takım olarak gruplara katılma hakkı kazanmıştır. Tokatspor futbolcularının idmanlarını gerçekleştirdiği tesis 2008 yılında hizmete girmiştir. Tesisin açılışını zamanın Tokat valisi Dr.Recai Akyel, Tokat belediye başkanı Dr.Adnan Çiçek, TFF başkan vekili Lütfi Arıboğan ve kulüp başkanı Sami Ülkü tarafından yapıldı . "Tesiste"; 1 çim saha, 44 sporcunun konaklayabileceği 22 sporcu odası, birer başkan odası, menajer odası, teknik direktör odası, müdüriyet odası, idari oda, toplantı odası, fitness odası, masör odası, soyunma odası, televizyon salonu, çamaşırhane, mutfak ve yemekhane ile hizmet verilmektedir. Katkılarından ve hizmetlerinden dolayı Tokat Belediye Başkanı'nın adını taşıma
ktadır. Tokatspor maçlarını 1984 yılında yapılan 5762 kişi kapasiteli Tokat il merkezinde bulunan Gaziosmanpaşa Stadyumu'nda oynamaktadır . Gaziosmanpaşa Stadyumu'nun dört tarafında da tribün bulunmaktadır. Güneybatı yönündeki tribünün üstü kapalıdır. "Ulaşım": Şehir dışından gelenler için Tokat Şehirlerarası Otobüs Terminali'nden yürüyerek ulaşım (600 metre) 5 dakikada mümkündür. Sivas yönünden gelenlerin Gaziosmanpaşa Bulvarı'nı (D850 Karayolu) takip ederek stadyumun önüne ulaşabilirler. Amasya yönünden gelenlerin Vali Zekai Gümüşdiş Bulvarı'nı (D180 Karayolu) takip ederek stadyuma ulaşabilirler . Tokatspor'un 2001 yılında kurulan merkezdeki taraftar grubu 60 Gençlik'tir. Grubun Türkiye'nin çeşitli yerlerinde birçok alt grubu bulunmaktadır. Bunun yanında İstanbul ve çevresinde ikamet eden grup üyeleri Marmara 60 Gençlik adı altında faaliyetlerini sürdürmektedir. Bunun yanında İstanbul ve çevresinde ikamet eden Tokatspor sevdalılarının kurmuş olduğu bir diğer grupta Onbeşliler'dir. Grup özellikle takımı İstanbul ve çevresindeki maçlarda destekler. Tokatspor taraftarları ile Kırşehirspor taraftarları arasında büyük bağlar vardır. Her iki takımın taraftarları karşılıklı olarak birbirlerini kardeş kulüp olarak nitelendirirler. Bunun yanında Sivasspor, Bandırmaspor, Balıkesirspor ve Malatyaspor taraftarlarıyla da ilişkileri gayet güzeldir. Çorumspor ile oynanan maçları "Anadolu Derbisi" olarak adlandırılmaktadır. Ünyespor Ünyespor Ünye'nin yeşil-beyaz renklere sahip profesyonel futbol takımıdır. 1957 yılında Ünye Gençlerbirliği adıyla kurulmuş ve 1985 yılında bugünkü ismini almıştır. 2006-2007 sezonunda 2. Lig'den 3. Lig'e düşmüştür. 2010-2011 sezonunda 2. Lig'e yükselmiştir. Ancak düşüşüne devem etmiş ve 2014-15 sezonunda BAL Ligi 5.Grupta 12. Olmuştur. Yozgatspor Yozgatspor, 1959 yılında kurulan spor kulübü. Maçlarını 8.640 kapasiteli Bozok Stadyumu'nda oynamaktadır. Kırmızı-siyah renklere sahip olan Yozgatspor şu anda Bölgesel Amatör Lig'de mücadele etmektedir. 1959 yılında Karagümrük adıyla kurulan kulüp, 1961 yılında Bozokspor adını aldı. 1985/1986 sezonunda adını Yeni Yozgatspor (Yozgat Gençlik adlı diğer kulüple karıştırmamak için) olarak değiştiren kulüp, 1998/1999 sezonunda bugünkü ismini aldı. 2005/2006 sezonunda Yozgatspor adıyla oynasa da 2. Lig'e düşüşün ardından yeniden Yimpaş Yozgatspor adını almıştır. 2. Lig 4.Grup'u 2008/2009 sezonunun ardından son sırada bitiren ve 3. Lig'e düşen Yimpaş Yozgatspor adını yeniden Yozgatspor olarak değiştirir. 23 Ocak 1959 yılında Nedim Korkmaz başkanlığında; Selahattin Ulusoy, Selahattin Allıoğlu, Murat Yunce, Rahmi Çokdeğerli, Doğan Üçok, Neşet Tanrıdağ, Şükrü Araman, Erdal Doğruyol ve Orhan Çıtak tarafından tüzüğü hazırlanarak kırmızı/siyah renklerde Karagümrük Spor Kulübü'nün kuruluşu tamamlandı. Kuruluşunda İstanbul'da faaliyet gösteren Karagümrük SK ile kardeş kulüp olmasından dolayı bu renkleri seçmiştir. 4 Mayıs 1959 tarihinde ise Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğünce onaylanarak faaliyetlerine başlayan Karagümrük Spor Kulübü'nün ilk lisanslı futbolcuları ise şu isimlerden oluşmuştur: Fevzi Aydınalp, Nevzat Kılıçaslan, Dündar Tokgöz, Erol Akdağ, Ergun Atılgan, Hatay Çelikel, Uğur Özden, Metin Özden, Tuncer Özbilgin, Mustafa Özbilgin, Zeki Ercan, Yaşar Aydınalp, Şahin Akdağ, Yalçın Ergönüllü, Hasan Kiremitçi, Erol Taşkan, Türker Cankurtaran, Ünal Çalışkan, Faruk Aktacun, Yılmaz Kemersiz, Şükrü Karaman, Namık Akyiğit, Necati Budak, Ahmet Akşit, Fehmi Löker ve Mehmet Yancıoğlu. Yozgat Amatör Küme Futbol Ligi'nde Karagümrük Spor adı altında 1961 yılına kadar faaliyetini sürdüren kulübün ismi, 28 Haziran 1961 yılında yapılan Genel Kurul toplantısında değiştirildi. "Mahalli bir isim alınması" amacıyla gerçekleştirilen olağanüstü Genel Kurul Toplantısı Kapalı Spor Salonunda gerçekleştirildi. Kemal Akdoğan'ın Divan Başkanlığını yaptığı genel kurulda, Fuat Kadıoğlu ve Mustafa Sayar da kâtip üye olarak görev aldı. Kulübün ismi oybirliğiyle bu tarihten itibaren Bozokspor olarak değiştirilirken, ilk kulüp Başkanlığını Mustaf Ergörün üstlendi. Bozokspor Kulübü'nün İkinci Genel Kurul toplantısı 12 Mayıs 1968 yılında yapıldı ve Satılmış Akgül başkanlığında Arif Gökcan, Selim Çınar, Hasan Sarıca, İrfan Karaca, Bekir Göğüş, Mehmet Şahingöz, Yaşar Özçelik, Mehmet Çetin, Bekir Akça, Eyüp Kara, Hasan Eliaçık yönetim kurulunu oluşturdu. Bozokspor Kulübü en önemli başarısını, 1982-83 sezonunda yaşadı. Daha önce profesyonel ligde takımı bulunmayan illerin alındığı katılma maçlarına başlamadan önce, Kulüp yönetimini Yibitaş Holding devraldı. Türkiye 3. Ligi'ne alınan ilk takım olan Bozokspor, beklenilen sonuçları alamayınca, önce teknik direktör Zeki Özaydın, ardından da Yibitaş Holding yönetimden ayrıldı. Bozokspor'un adı bir sezon sonra yapılan, aynı zamanda Türkiye Futbol Federasyonu yönetim kurulu üyesi olan ve de 3. Ligin kurulmasına önderlik eden Nuri Efe başkanlığındaki genel kurul toplantısı ile "Yeni Yozgatspor" olarak değiştirildi. Yeni Yozgatspor 2. Lig'deki ilk sezonunda büyük maddi sorunlar yaşadı. Türkiye 2. Ligi'nde bir sezon mücadele eden Yeni Yozgatspor, 1993-94 sezonunda ligden haftalar öncesi düşmesi kesinleşen Kütahyaspor'a mağlup olunca ligden düştü. Yeni Yozgatspor 3. Lig'de uzun kalmadı. Kulüp başkanlığına yeniden Mehmet Erdemir'in seçilmesiyle hedef büyüten Kırmızı Siyahlılar 1994-95 sezonunda tekrar 2. Lig'e çıktı. 2. Lig'de hep üst sıralarda mücadele etmesine karşın, bir türlü play-off'a çıkamayan Yeni Yozgatspor, 1997-98 yılının ilk maçlarında da kötü sonuçlar alıyordu. 1997'de Yimpaş Holding takıma maddi destek verdi ve Kulübün adı "Yimpaş Yozgatspor" olarak değiştirildi. 1998-99 sezonunda Teknik direktörlüğe İlyas Tüfekçi'yi getiren Yimpaş Yozgatspor, kadrosuna birçok ünlü futbolcuyu transfer ederek lige başladı. Ancak ilerleyen günlere karşın istenilen sonuçlar bir türlü alınamadı. Daha sonraki sezon Süper Lig'e yükselen Yimpaş Yozgatspor ligi 7. sırada bitirdi. Ertesi sezon Süper Lig'i 18. sırada bitrerek şimdiki adıyla Bank Asya 1. Lig'e düşmüştür. 2008/09 sezonunda Yimpaş'ın takım isminden çıkarılmasına karar verildi ama tam olarak isim değişikliği gerçekleşmedi, profesyonel Lig'e son vermesi ile takım ismi Yozgatspor Ticaret Anonim Şirketi olarak değiştiştirildi. Eski Amblemini 2010/11 Sezon öncesi, üstünde "Yimpaş" yazısı bulunmayan Logo ile değiştirdi. Yimpaş Yozgatspor 2013/14 Sezonun son maçı ile profesyonel Liglere veda etti. 3. Lig 3. Grubunu 34. Hafta sonuunda 39 Puan ile 16. sırada Van Büyüksehir Belediyespor'un ardında tamamlayıp Bölgesel Amatör Ligine düştü. Düşüşünün ardından takım ismini Yozgatspor " T.A.Ş. olarak değiştiren YYS, "29 yıl aradan sonra amatör Liginden çıkmak için yeniden ter dökecek. Yozgatspor'u çalıştırmış teknik direktörler aşağıda listelenmiştir: 1980'den bugüne Yozgatspor'da başkanlık yapan kişiler şunlardır: Pe (Kiril) Latin abecesindeki P'ye eşdeğer Kiril Abecesi harfi. Örneğin; Rusça : Португалия: Portugaliya (Portekiz: tr) поднял: podnyal (Gül: tr) Польша: pol'şa (Polonya: tr) De (Kiril) De, (Д - д) Latin Abecesi'ndeki D'ye eşdeğer Kiril Alfabesi harfi. Örneğin; Rusça : Дания : Daniya (Danimarka) Rusça : Дезодорант : Dezodorant (Deodorant) Zhe (Kiril) Ж, ж, Latin Abecesi'ndeki J'ye eşdeğer Kiril Alfabesi harfi. Ruslar bu harf için "j" sesi çıkarırlar. Ancak Kırgız Türkleri bunu "c" olarak telaffuz ederler. Ya (Kiril) "Ya" sesini karşılayan Kiril Alfabesi harfi. Aynı zamanda, я, Rusça'da "ben" demektir. Я : Büyük harf "ya" я : Küçük harf "ya" Örneğin: Rusça: Япония: Yaponiya (Japonya:tr) I (Kiril) İ (И и; italik: "И" "и") sesini karşılayan Kiril harfi. (Küçüğü: и) Örneğin; Rusça: Испания: İspaniya (İspanya: tr) и: i (ve: tr) Kurtarıcı İsa Kurtarıcı İsa (), Brezilya'nın Rio de Janeiro şehrinde Corcovado Dağı üzerinde yer alan ve şehrin sembollerinden biri olan İsa heykelidir. Dağın aşağı kısmında Tijuca Milli Parkı'nda bulunur. Corcovado 710 m yükseklikte olup, muhteşem bir şehir manzarası sunar. Corcovado dağ treni, kıvrımlı bir yolu izleyerek dağın zirvesinin yakınına kadar gelir. 7 Temmuz 2007 tarihinde, Dünyanın Yeni Yedi Harikası'ndan biri olarak seçilmiştir. Dağın zirvesinde Heitor Silva Costa tarafından tasarlanan ve Fransız heykeltıraş Paul Landowski tarafından beş yıl içinde gerçekleştirilen İsa heykeli (Portekizce: "Christo redentor") bulunur. Heykelin yapımı 1922'de o dönemde ülkenin başkenti olan Rio de Janeiro'da Brezilya'nın kuruluşunun 100. yılı şerefine başlatılmış ve 12 Ekim 1931'de resmi törenle açılmıştır. 30 m boyundaki devasa heykel 8 m yükseklikteki bir kaide üzerinde durur ve 1.145 ton ağırlığındadır. Yalnızca başı 3,75 m yüksekliğinde olup 30 ton gelir. Açılmış kollarının genişliği 30 m tutar. İnşaat malzemesi olarak beton, üzerinde katman olarak da sabun taşı ("talk" da denir) kullanılmıştır. Bugün yılda 1 milyon kadar turist anıtı ziyaret eder. Dominik Cumhuriyeti'nin kuzeyindeki Puerto Plata şehrindeki 793 m yükseklikteki Pico Isabel de Torres Dağı'nda heykelin bir benzeri inşa edilmiştir. 1 Aralık 1999'da Avusturyalı base jumpingci Felix Baumgartner, heykelin sağ kolundan paraşüt ile atlamıştır. Baumgartner, atlayış öncesinde heykele ok ile fırlattığı bir halat ile tırmanmıştır. Perseus Geliştirme Şirketi Perseus Development Corporation, Boston, Massachusetts'de kurulmuş olan Amerikan bilişim şirketidir. Müşterileri arasında IBM, Coca-Cola, Microsoft, Pfizer, Pepsi Cola, Shell ve Sony gibi dünyanın ve ABD'nin dev şirketleri de bulunmaktadır. Perseus'un yazılımları özellikle büyük kurumların dünya üzerine (veya şubelere) dağılmış çeşitli bilgilerini bir merkezde toplayıp işleyerek ya da kontrol ederek geriye besleme amacı güder. Böylece merkezi yöneticilerin korrelasyon, analiz ve raporlamada etkinliği sağlanmak istenir. Bu yazılımlar Kurumsal kaynak planlaması ve B2b olarak adlandırılır. Hoy Hoy (ingilizce: khoy, Azərbaycanca: Xoy/خوي, farsça: خوی Osmanlıca: Kent-i Hoy veya Hoy Kend),)
İran'ın Batı Azerbaycan Eyaleti'nde şehir. Şehir, Urmiye Gölü'nün kuzeybatısında, Çaldıran Ovası'nın güneydoğusunda yer alır. Hoy şehri büyük oranda Azerbaycan Türklerinden oluşmaktadır. Nüfus bakımından Batı Azerbaycan'ın Urmiye'den sonra ikinci büyük kentidir. Hoy şehrinin tarihi M.Ö. 3000-4000 yılllarına dek uzanır. Sümer kaynaklarında adı geçen Arrata isimli bölgenin bugünkü Urmiye ile Van şehirleri arasındaki bölge olduğunu tarihçiler belirtmiştir. Ve burada o yıllarda yerleşim olduğunu belgelemektedir. İlk önce Hoy şehri, Azerbaycan'da kurulan Manna Devleti sınırları içinde iken daha sonra Van ve çevresinde hüküm süren Urartuların hakimiyetine girdi. İslam dininin ve devletinin bu coğrafyayı da ele geçirmesiyle Müslümanların eline geçen şehir uzunca bir dönem beyliklerle yönetildi. Büyük Selçuklu hakimiyeti sırasında Alparslan'ın Rum ordusunun gelişini Hoy'da haber aldığı kaynaklarda geçmektedir. Hoy, Anadolu'nun alınmasında üs olarak kullanıldı. Şah İsmail ile Yavuz Sultan Selim arasındaki Çaldıran Savaşı Hoy yakınlarında yapıldı (1514). İran-Osmanlı savaşlarında birkaç kez Osmanlılar'ın eline geçti. Şehir, Osmanlı idaresinden sonra tekrar İran hakimiyetine geçmiştir. Hoy, değişik halk destanlarında ve hikâyelerinde geçer. I. Dünya Savaşı'nda Ermeniler ile Osmanlılar arasında Hoy ve çevresinde şiddetli çarpışmalar yaşanmıştır. "(Bknz. Kafkasya Cephesi)" 'Hoy' ismine tarihi kayıtlarda ilk olarak 844 tarihli İbn Hordatbeh'in Mesalik ve Memalik adlı eserinde rastlanır. O yıllarda da Hoy olan kentin adı hiç değişmeden günümüze kadar gelmiştir. Bu ismin kökeni hakkında ise değişik görüşler vardır. Arapça kaynaklara göre 'Hovayy' ismi geniş vadi anlamına gelen 'Havv' ismiyle ilintilidir ve şehrin isminin kaynağıdır. İranlı tarihçi Mehmet Emin Riyahi ise Hoy'un adını 2700 yıl önce bu bölge yakınlarında kurulan Urartu şehri 'Ulhu' ve ona bağlı 'Sardorihort' (Sardorixort) kalesinin adından alındığı ihtimalini ileri sürmektedir. Hoy, Ermeni kaynaklarında 'Hir', Pehlevi dilinde tuz ve ter anlamında 'Hoy' ve 'Hey' ve Türkçe kaynaklarda ise 'Koyun' isminin zamanla değişerek Hoy şekline geldiği belirtilmiştir. Kentin Kaçar Hanedanı zamanındaki unvanı ise hoşluk, güzellik, rahatlık ülkesi anlamında Dar'us Safa'dır. The King of Fighters King of Fighters, SNK'nın tüm oyunlarından en popüler karakterleri bir araya getirerek yarattığı dövüş oyunu serisidir. İlk oyunu 1994 yılında çıkmıştır, 4 bölümlük kısa bir OAV serisi mevcuttur. Çıktığı seneki çoğu dövüş oyununun aksine, bire bir dövüş sistemi yerine üçe üç dövüş sistemine sahip ilk oyundur King of Fighters serisinin oyunları Neo Geo CD, Sega Saturn, Sega Dreamcast, Sony Playstation, PlayStation 2,Playstation 3, Microsoft X-Box,XBox 360, Game Boy, Game Boy Advance ve Neo Geo Pocket olmak üzere birçok konsol sistemine yayılmıştır. Çoğunlukla her yeni öykü serisi finali 3. yılda olmak üzere 3 yıla yayılır.Her yeni öykünün yeni bir baş karakteri ve patronu bulunmaktadır ve bu 3 yılın ardından, o zamana kadarki tüm karakterleri içeren bir "Dream Match Kof" yapılır, 98-2002 gibi... 95'te başlayan Orochi öyküsünün baş karakteri Kyo ve Iori iken, 99'da başlayan NESTS öyküsünün lideri K', 2003'te başlayan Ash's Tales öyküsünün lideri Ash Crimson'dur. Her seri eski seriyle ufak bağlantılar içermekte fakat bağımsız bir öyküye sahip olmaktadır. Asıl King of Fighters olarak SNK'nın ilk dövüş oyunu Fatal Fury 1 sayılsa da, bu isme gerçek anlamda sahip olan seri King of Fighters '94 ile başlamaktadır. SNK'nın yeni Arcade sistemi Atomiswave ile anlaşarak,sistemi test amacıyla yaptığı ilk KoF oyunu.Öykü içermemektedir. Yeni baş karakterler Meira kardeşlerin ortaya çıktığı ilk 3 boyutlu KoF oyunu.Oyun sistemi burada bire bir oldu. Aynı serinin devamı niteliğindeki oyundur. MI serisinin 3 e 3 versiyonunu içeren oyun.4 yeni karakter içermektedir Gameboy için hazırlanmış ve ram eksikliği sebebiyle karakter sayısı azaltılmış KoF 95 oyunu. Yine Gameboy için hazırlanmış ve Samurai Shodwon'dan Nakoruru'nun gizli Boss olarak seçilebildiği KoF 96 oyunu. Neogeo Pocket için hazırlanmış KoF oyunu.Chibi tarzı karakter çizimleri içermekte. Yine Neogeo Pocket için hazırlanmış KoF oyunu. Arcade için yapılmış ve sadece japonya için üretilmiş,KoF serisi hakkında sorular soran oyun. Neogeo Pocket için hazırlanmış masaüstü oyunu. Gameboy Advance için hazırlanmış ve kendi öykü sistemine sahip KoF oyunu.Yeni karakter Moe Hanaba'yı içermektedir. Aynı oyunun devamı. Bu sefer Jun, Miu ve Reiji olmak üzere 3 adet yeni karakter içermekte. Sadece Japonya'da Playstation için yapılmış ilk ve tek KoF RPG'si. The King of Fighters EX2: Howling Blood'un cep telefonları için hazırlanmış versiyonu. Cep telefonları için yapılan ilk KoF oyunu. Japonya'daki Cep telefonları için yapılan KoF oyunu. KoF karakterlerini içeren, cep telefonları için yapılmış KoF oyunu. Japonca bir KoF kart oyunu. KoF'taki kadın karakterlerden randevu kopartmaya çalıştığımız,telefonları için yapılmış oyun. Aynı serinin devamı. KoF Mobile'in devamı. Cep telefonları için KoF slot makinesi oyunu. Bu yonlar bir KoF oyunu olmamakla birlikte,KoF serisine karakterler vermiştir: Jarosław Kaczyński Jarosław Kaczyński (d. 18 Haziran 1949, Varşova, Polonya), Polonyalı siyasetçi. Eski Polonya Başbakanı (2006-2007), Hukuk ve Adalet Partisi Başkanı'dır. Eski Polonya Cumhurbaşkanı Lech Kaczyński'nin ikiz kardeşidir. Delicious (web sitesi) Delicious, sık kullanılan internet sitesi bağlantılarını depolamak, paylaşmak ve yeni siteleri keşfetmek için kullanılan bir sosyal sık kullanılanlar hizmetidir.Joshua Schachter ve Peter Gadjokov tarafından 2003 yılında kuruldu.2005 yılında Yahoo tarafından satın alındı.2008 yılının sonların da servis, 5.3 milyon kullanıcısı ve 180 milyon benzersiz yer imi bağlantısı olduğunu iddiaa etmiştir. Nisan 2011 tarihinde Yahoo, Delicious'u AVOS Systems (Youtube'un kurucuların şirketi ) şirketine sattı. Site aynı yılın Eylül ayında beta yayına dönerek tekrar başlatıldı. 2014 Mayıs ayında site tekrar el değiştirerek bu defa Science Inc. firmasına geçti. 2016 yılında Science, Domainersuite ile yeni bir anlaşma yaparak, servisin yönetimini Delicious Media'a devretti.Domainersuite kurucusu Tony Aly şimdi Delicious Media CEO'su olarak görev yapmaktadır. Merkezi Amerika Birleşik Devletleri'nin Kaliforniya eyaletinde Santa Clara'dadır. Sitenin sahibi gibi alan adı da birkaç kere değişiklik göstermiştir.İlk kurulduğundan del.icio.us olan alan adı, 2008 yılında delicious.com olarak değiştirildi.2016 yılında yeni yönetimle birlikte ilk alan adına tekrar geçilerek del.icio.us oldu. Şimdi delicious.com ve delicio.us alan adları del.icio.us domainine yönlenmektedir. 2016 Mayıs ayı itibarı ile site şu an aktif değildir. Flickr Flickr, 2004 yılında Ludicorp tarafından yaratılan ve 20 Mart 2005 tarihinde Yahoo tarafından satın alınan bir resim barındırma ve video hosting web sitesi ve web hizmetleri paketidir. Şubat 2004'te Ludicorp tarafından geliştirilmiş ve Mart 2005'te Yahoo tarafından 35 milyon dolara satın alınmıştır. Kullanıcıların kişisel fotoğraflarını paylaşma ve katıştırma için popüler bir web sitesi olmanın yanı sıra, etkin bir çevrimiçi topluluğa hizmet veren bu hizmet, fotoğraf araştırmacıları ve blogcular tarafından bloglara ve sosyal medyaya gömdükleri resimleri barındırması için yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. The Verge, Mart 2013'te Flickr'da toplam 87 milyon kayıtlı üyeye ve günlük olarak 3.5 milyondan fazla yeni görüntünün yüklendiğini bildirdi. Ağustos 2011'de site 6 milyondan fazla resim barındırdığını bildirdi ve bu sayı rapor kaynaklarına göre istikrarlı bir şekilde büyümeye devam ediyor. Fotoğraf ve videolara Flickr'dan bir hesap kaydetmeden erişebilirsiniz, ancak web sitesine içerik yüklemek için bir hesap yapılması gerekir. Ücretsiz kullanıcıların toplam 1 TB boyutunda fotoğraf gönderme sınırı vardır. Başlangıçta aylık 20 MB olan bu sınır, Kasım 2006'da 100 MB'a yükseltilmiştir. Buradaki fotoğraflar, fotoğrafın sahibinin seçimine göre, tüm hakları fotoğrafın sahibinde kalacak şekilde ya da Creative Commons lisansıyla yayımlanabilir. Bir hesabı kaydettirmek, kullanıcıların fotoğrafın ve videoların bulunduğu bir profil sayfası oluşturmalarına ve ayrıca başka bir Flickr kullanıcısını bir kişi olarak ekleme imkânı tanır. Mobil kullanıcılar için Flickr, iOS, Android, ve PlayStation Vita, işletim sistemleri ve optimize edilmiş bir mobil web sitesi için resmi mobil uygulamalara sahiptir. Flickr, Nisan 2008'de video paylaşımına da izin vermeye başlamıştır. Web servisi ve paylaşımında bu kadar popüler olması ve yaygın kullanılmasının nedenlerinden biri, blogger'ların fotoğraf deposu olarak kullanmasından kaynaklanır. Yenilikçi, çevrimiçi topluluk araçları fotoğrafları etiketlemeye ve kategorize etmeye yardımcı olur, bu da popüleritesindeki ciddi artışın nedenlerinden biridir. Eylül 2010 verilerine göre 5 milyardan fazla fotoğrafı barındırmaktadır. Aralık 2015'te özel kameralarla çekilen 360 derecelik fotoğrafları destekler hâle gelmiş, barındırdığı fotoğraf sayısı ise 15 milyarı geçmiştir. Flickr, Şubat 2004'te Stewart Butterfield ve Caterina Fake tarafından kuruldu ve Vancouver merkezli bir şirket olan Ludicorp tarafından piyasaya sunuldu. Hizmet, aslen Ludicorp'un Game Neverending adlı web tabanlı çok yönlü çok oyunculu oyun için yaratılmış araçlardan çıktı. Flickr daha uygun bir proje olduğunu kanıtladı ve nihai olarak Game Neverending rafa kaldırıldı; Butterfield daha sonra Kasım 2012'de kapatılan benzer bir çevrimiçi oyun Glitch'i başlattı. Flickr'ın önceki sürümleri, gerçek zamanlı fotoğraf değiştirme özelliklerine sahip FlickrLive adlı bir sohbet odasına odaklandı. Ardışık gelişmeler, bireysel kullanıcılar için arka uç yükleme ve dosyalama üzerine yoğunlaştı ve sohbet odası site haritasında gömüldü. Flickr'ın arka uç sistemleri Game Neverending'in kod tablasından uzaklaştıkça sonuçta düştü. Başlangıçta mevcut olmayan Flickr'ın temel özellikleri, bir patentin be
klemede olduğu etiketleri, fotoğrafları favourite olarak işaretleme, grup fotoğraf havuzları ve ilginçliktir. Yahoo, Mart 2005'te Ludicorp ve Flickr'i satın almıştı. Edinimin 22 milyon dolardan 25 milyon dolara mal olduğu bildirildi. 26 Haziran - 2 Temmuz 2005 haftasında, tüm içerik Kanada'daki sunuculardan ABD'deki sunuculara taşınmış ve elde edilen tüm veriler Amerika Birleşik Devletleri federal yasalarına tabidir. Mayıs 2007'de Yahoo, Yahoo! Fotoğraflar'ın 20 Eylül 2007'de kapanacağını ve bunun sonrasında tüm fotoğrafların silineceğini açıkladı; Kullanıcıların Flickr'a geçmeleri teşvik edildi. Ocak 2007'de Flickr, "Yahoo'nun satın alınmasından önce katılanlar" olan "Old Skool" üyelerinin, hizmeti kullanmaya devam etmek için hesaplarını bir Yahoo Kimliğine 15 Mart'a kadar bağlaması gerekeceğini açıkladı. Flickr Mayıs 2006'da hizmetlerini beta'dan "gamma" ya yükseltti; Değişiklikler Lifehacker'dan olumlu bir ilgi çekti. Aralık 2006'da, ücretsiz hesaplara yükleme limitleri ayda 100 MB'ye (20 MB'dan) yükseltildi ve başlangıçta ayda 2 GB sınır olan Flickr Pro hesaplarından kaldırıldı. 9 Nisan 2008 tarihinde Flickr, ücretli abonelerin 90 saniye ve 150 MB boyutlarında videolar yüklemesine izin vermeye başladı. Flickr, 2 Mart 2009'da HD videoları yüklemek ve görüntülemek için bu eklemeyi tamamladı ve ücretsiz kullanıcıların normal çözünürlükte video yüklemesine izin vermeye başladı. Aynı zamanda, serbest hesaplar için belirlenen sınır kaldırıldı. 2009'da Flickr, seçilen kullanıcıların hazır fotoğraflar kullanımı için fotoğraf gönderebilecekleri ve ödeme yapabilecekleri Getty Images ile ortaklık yaptığını açıkladı. 2010 yılında, kullanıcılar görüntüleri stok kullanımına uygun olarak etiketleyebilecekleri şekilde değiştirildi. Flickr, 20 Mayıs 2013'te, "sonsuz kaydırma" yoluyla göz atan ve tüm kullanıcılar için bir terabayt ücretsiz depolama alanı da dahil olmak üzere yeni özellikler ekleyerek "Justified View" yakın aralıklı fotoğraf düzenini tanıtarak, önemli bir sitenin yeniden tasarımının ilk aşamasını başlattı. 7 Mayıs 2015'te Yahoo, siteyi yeniden elden geçirdi ve fotoğrafların yüklenmesinin yeni bir yolu olan ve sitenin uygulamalarını güncellediği yenilenmiş bir Kamera Rulosu ekledi. Yeni Uploadr uygulaması, Mac'ler, Windows ve mobil cihazlar için kullanıma sunuldu. Flickr üç tür hesap sunar: Ücretsiz, Reklamsız ve Çiftli. Ücretsiz seçenek, fotoğraf başına 200 MB ile video başına 1 GB ve maksimum uzunluğu 3 dakika ile sınırlı bir depolama alanından bir terabayt içeriyor. Reklamsız seçenek, abonelerin yıllık bir ücret karşılığında reklamları önlemelerine olanak tanır. Doublr hesabı, ücretsiz hesabın iki katını depolar. Mayıs 2011'de Flickr, bir Flickr kullanıcısının hesabının yanlışlıkla silinmesinden ve uzun süredir restorasyonun kamuya açıklanmasından kaynaklanan bir hesap sonlandırmasını kolaylıkla tersine çevirmek için bir seçenek ekledi. Flickr hesap sahibine herhangi bir sebep veya uyarı vermeden hesapları silebilir. Flickr, Mayıs 2013'ten önce Free ve Pro olmak üzere iki tür hesap teklif etti. Veri depolama, erişilebilirlik ve etkileşim konusunda ücretsiz hesaplar sınırlıydı. Pro hesapları sınırsız bant genişliği ve depolama alanı aldı ve kullanıcıların her ay sınırsız sayıda resim ve video yüklemelerine izin verdi. Yeni Pro hesapları artık sunulmamaktadır, ancak eski hesaplar artık aktif kalmaktadır ve bu hesapları geri çekme planınız yoktur. Bir Flickr fotoğrafçısının yüklediği görüntüler, bir Flickr hesabının temelini oluşturan sıralı "photostream" e gider. Tüm fotoğraf akışları, haklı görünüm, slayt gösterisi, "ayrıntı" görünümü veya tarih yazısı içeren bir arşiv olarak görüntülenebilir. Bir fotoğraf akışı resmini tıklamak, verileri harici web sitelerine gömmek için veriler, yorumlar ve özellikler yanında interaktif "fotopaj" da açar. Kullanıcılar yüklenen resimlerini başlıklar ve açıklamalarla etiketleyebilir ve yükleyici, yükleyici izin veriyorsa yükleyici veya diğer kullanıcılar tarafından etiketlenebilir. Bu metin bileşenleri bilgisayarın Flickr'u aramasını sağlar. Flickr, 2013 yılına kadar kullanılan ve en popüler anahtar kelimelerle etiketlenmiş görüntülere erişim sağlayan etiket bulutları uygulamak için erken bir web sitesiydi. Etiketleme, Mart 2014'teki fotograf yeniden tasarımında daha da revize edildi. Flickr, folkonominin etkili bir şekilde kullanılmasının başlıca bir örneği olarak gösterildi. Kullanıcılar Flickr fotoğraflarını bir klasik klasöre dayalı dosya düzenleme yönteminden daha esnek olan "albümler" (eski adıyla "kümeler") haline getirebilirler; çünkü bir fotoğraf bir albüme, birçok albüme veya hiçbirine ait olabilir. Flickr, albümleri bloglara, web sitelerine ve forumlara gömmek için kodlar sunar. Flickr albümleri, fiziksel bir hiyerarşiden ziyade kategorik meta verilerin bir biçimini temsil eder. Coğrafi etiketleme, albümdeki fotoğraflara uygulanabilir ve coğrafi etiketleme ile herhangi bir albüm imapflickr kullanarak bir harita ile ilişkilendirilebilir. Ortaya çıkan harita bir web sitesinde gömülebilir. Flickr albümleri kendilerini daha üst düzey koleksiyonlar halinde organize edebilen "koleksiyonlar" halinde düzenlenebilir. Organizr, Flickr arabirimi aracılığıyla erişilebilen bir Flickr hesabında fotoğraf düzenleme amaçlı bir web uygulamasıdır. Kullanıcıların etiketleri, açıklamaları değiştirmesine ve gruplamaları ayarlamalarına ve fotoğrafları bir dünya haritasına (Yahoo! Haritalar ile birlikte sağlanan bir özellik) yerleştirmesine olanak tanır. Google'ın Picasa ve F-Spot gibi masaüstü tabanlı fotoğraf yönetim uygulamalarının görünümünü, hissini ve hızlı işlevselliğini taklit etmek için Ajax'ı kullanır. Kullanıcılar, düzenleme için standart Flickr arabirimine alternatif olarak, bir seferde birden fazla fotoğraftaki değişiklikleri seçip uygulayabilir. Bir grup herkese açıksa fotoğraf da halka açılıyor. Flickr ayrıca, belirli bir kullanıcı grubu için görüntü erişimini LiveJournal'a benzer şekilde kontrol etmek için kullanılabilen bir "kişi listesi" de sunar. Kasım 2006'da Flickr, özel fotoğrafların Flickr üyesi olmayan kullanıcılar ile paylaşılmasına izin veren bir "konuk kartı" sistemi oluşturdu. Bu ayar, belirli bir gizlilik kategorisine (arkadaşlar veya aileler) ait grupların veya tüm fotoğrafların paylaşılmasına izin verir. Birçok üye, fotoğraflarının herkes tarafından görülebilmesine izin vererek, kategorize edilmiş fotoğrafların geniş bir işbirliği veritabanı oluşturuyor. Varsayılan olarak, diğer üyeler, görüntüleme iznine sahip oldukları ve çoğu durumda bir resimle ilişkili etiketlerin listesine ekleyebilecekleri herhangi bir resim hakkında yorum bırakabilir. Sitenin temel işlevleri, standart HTML ve HTTP özelliklerine dayanır ve platformlar ve tarayıcılar arasında geniş uyumluluk sağlar; Flickr'ın işlevselliği RSS ve Atom özet akışlarını ve bağımsız programcıların hizmetlerini genişletmesini sağlayan bir API içerir. Bu, Flickr'ın işlevselliğini geliştiren ve genişleten çok sayıda üçüncü taraf Greasemonkey komut dosyası içerir. Flickr, 2006 yılında userscripts.org üzerinde en geniş kapsamlı ikinci site oldu. Organizr ve Flickr'ın diğer metin düzenleme ve etiketleme arayüzlerinin çoğu, en modern tarayıcıların uyumlu olduğu Ajax'ı kullanıyor. Resimler, birçok kamera ve uygulamadan doğrudan yüklenmeyi sağlayan e-posta ekleri yoluyla kullanıcının fotoğraf akışına gönderilebilir. Flickr, coğrafi etiketlenmiş 3 milyonun üzerinde coğrafi görüntüde Geo mikro biçimini kullanıyor. Şirkete göre, Ağustos 2009 itibarıyla flickr, 124 sunucu arasında 62 veritabanında barındırılıyor ve her sunucu çiftinde 800.000 kullanıcı hesabı var. Highscalability.com tarafından derlenen bilgilere dayanarak, Kasım 2007 itibarıyla MySQL veritabanları sunucularda barındırılıyor, Apache HTTP Sunucusu, PHP (PEAR ve Smarty ile), parçacıklar, Memcached, Squid, Perl, ImageMagick ve Java içeren bir yazılım platformuyla (Red Hat'tan) Linux tabanlıdır; Sistem yönetim araçları arasında Ganglia, SystemImager, Subcon ve CVSup bulunur. İmzalı Flickr kullanıcıları, diğer Flickr fotoğrafçılarının Photostream'lerini "takip edebilir". Bu işlemi tercihe göre telafi etmek isteğe bağlıdır. Bir kullanıcının ana sayfası, Rehber'in fotoğraflarının akışını 2/3 ekran boyutunda içerir. Gruplar, ortak fotoğraf ilgi alanlarında Flickr'ın diğer üyeleriyle etkileşimde bulunmanın diğer önemli araçlarından biridir. Bir Flickr Grubu yöneticisi olan ve moderatörler atayabilen herhangi bir Flickr kullanıcısı tarafından başlatılabilir. Gruplar, yalnızca açık erişim veya davetiye olarak kullanılabilir ve çoğunun birleşik fotoğraf havuzu vardır. Flickr grubunun yöneticisi, gruba yönelik kısıtlamaları izleyebilir ve ayarlayabilir, üyelere ödüller verebilir ve fotoğraf içeriğini seçebilir ve yönetebilir. Bir gruba yapılan son yüklemeler bazen üyelerinin ana sayfalarında görünür. Grup fotoğraf havuzları "Yaslanmış Görünüm" ya da slayt gösterisi olarak görüntülenebilir. Diğer fotoğraf akışlarından alınan fotoğrafların "Galerileri", özellik, fotoğrafın yükleyici tarafından devre dışı bırakılmadığı ve daha sonra herkese açık olarak görüntülenebilir olması koşuluyla, herhangi bir kayıt yapılmış Flickr kullanıcısı tarafından küratörlüğün yapılabileceği anlamına gelir. Herhangi bir Flickr kullanıcısı, yükleyici tarafından devre dışı bırakılmadığı ve kullanıcılar bir fotoğrafı "favorilere ekleyebilecek" olmadıkça, Flickr fotoğrafına fotoğraf panosu üzerinde yorum yayınlayabilir. Bir kullanıcının favorileri haklı veya slayt gösterisinde izlenebilir. Windows Fotoğraf Galerisi, Apple'ın iPhoto'su (sürüm 8), Adobe'nin Lightroom 3.2, Apple'ın Aperture (sürüm 3.0) ve karanlık tablo kullanıcıları fotoğrafları doğrudan Flickr'a yükleyebiliyor. Ayrıca, görüntülerini Flickr'a yüklediklerinde durumlarını diğer Sosyal Ağ Hizmetlerinden otomatik olarak güncelleyebilirler. Flickr, kullanıcıların web arayüzü kullanmadan fotoğraf yüklemelerini sağlayan Mac OS X ve Windows için bir masaüstü istemcisi sağlar. Uploadr, sürükleyip bırakarak toplu fotoğraf
yüklemelerine, her toplu iş için etiket ve açıklamalar ayarlamasına ve gizlilik ayarlarının düzenlenmesine olanak tanır. Flickr pek çok üçüncü tarafla ortaklıklar kurmuştur. Flickr, varsayılan bir fotoğraf editörü olarak Flickr'a yerleştirilmiş Picnik'in daha düşük özellikli bir sürümünü içeren Picnik çevrimiçi fotoğraf düzenleme uygulamasıyla ortaklık kurdu. 5 Nisan 2012'de Flickr, Picnik'i varsayılan fotoğraf editörü Aviaryile değiştirdi. Ticari haritalama verilerini kullanmanın yanı sıra, Flickr şimdi çeşitli şehirler için OpenStreetMap haritalama kullanıyor; Bu 2008 Olimpiyat oyunlarına geçiş sırasında Pekin'le başladı. Ekim 2008 itibarıyla bu Bağdat, Pekin, Kabil, Sidney ve Tokyo için kullanılıyor. OpenStreetMap verileri gönüllüler tarafından toplanır ve Open Database Lisansı altında edinilebilir. Flickr, kartvizitler, fotoğraf kitapları, kırtasiye, kişiselleştirilmiş kredi kartları ve Moo, Blurb, Tiny Prints, Capital One, Imagekind ve QOOP gibi şirketlerden gelen geniş ebatlı baskılar da dahil olmak üzere çeşitli ürün çeşitlerini bastırıyor. Getty Images'la Flickr ortaklığı, kullanıcıların stok fotoğraflarını satması için 2014 yılı başından itibaren inceleniyor. Mart 2007'de Flickr, üyelerin varsayılan olarak hangi resim türlerini (fotoğraf, sanat / illüstrasyon veya ekran görüntüsü) yüklediğini ve resimlerinin ne kadar "güvenli" (yani başkalarını rahatsız etmeyeceğini) belirttiğini saptayan yeni içerik filtreleme kontrolleri ekledi. Bireysel görüntüler üç kategoriden birine atanır: "güvenli", "orta" ve "kısıtlı". Kullanıcılar, resimler ararken aynı ölçütleri belirleyebilir. Bazı kullanıcı türleri için arama konusunda bazı kısıtlamalar vardır: üye olmayan kullanıcılar, Yahoo hesaplarında reşit olduklarını belirten üyelerin Güvenli Arama'yı kullanmasına veya Güvenli Arama'yı denetleyebilmelerine karşın Güvenli Arama'yı kapatamazken, kullanıcılar daima saldırgan olarak işaretlenmiş resimleri çıkaran Güvenli Arama'yı kullanmalıdır. Sistem, aile dostu fotoğrafların ve yetişkinlere uygun içeriğin oldukça iyi ayrılmasını sağlar; Genel resim aramaları normalde yetişkinlere yönelik içeriğin görünürlüğü, kullanıcıları ve onu incelemeyi seçen adanmış Flickr topluluklarıyla sınırlandırılmış olarak pornografik sonuçlar vermez. Flickr, bu filtreleme sistemini, Güney Kore, Hong Kong ve Almanya da dahil olmak üzere tüm uluslar için erişilebilirlik seviyesini "güvensiz" içerik olarak değiştirmek için kullandı. Flickr, kullanıcılara resimlerini belirli yaygın kullanım lisansları altında serbest bırakma veya onları "tüm hakları saklıdır" olarak etiketleme olanağı sunar. Lisanslama seçenekleri arasında öncelikle Creative Commons 2.0 atıf tabanlı ve küçük içerik kontrol lisansı bulunur - ancak yargı ve sürüme özgü lisanslar seçilemez. Site, "etiketler" gibi, yalnızca belirli bir lisansı taşıyan resimlerin kolaylıkla aranmasına olanak tanır. Birçok müze ve arşiv, 16 Ocak 2008'de ilk kez yayınlanan "bilinen kısıtlamalar" lisansıyla yayınlanan görüntüleri yayınlıyor. Flickr'a göre, lisansın amacı "öncelikle gizli hazineleri dünyanın kamusal fotoğraf arşivlerinde göstermek ve ikinci olarak da girdinizin ve bilginin bu koleksiyonları daha zengin hale getirebileceğini göstermek"dir. Katılımcılar, Danimarka Ulusal Müzesi, Powerhouse Müzesi, George Eastman Evi, Kongre Kütüphanesi, Nationaal Arşivi, Ulusal Arşivler ve Kayıtlar İdaresi, İskoçya Milli Kütüphanesi, New South Wales Devlet Kütüphanesi ve Smithsonian Enstitüsü'nü içeriyor. Mayıs 2009'da Beyaz Saray resmi fotoğrafçısı Pete Souza, Flickr'i Beyaz Saray fotoğraflarını serbest bırakmak için bir yol olarak kullanmaya başladı. Fotoğraflar başlangıçta, orijinal fotoğrafçıların alacak olmasını gerektiren bir Creative Commons lisansı ile gönderilmiştir. Flickr daha sonra telif hakkı kısıtlamaları taşımayan "Birleşik Devletler Hükümeti Çalışması" olarak tanımlayan yeni bir lisans oluşturdu. Mart 2015'te Flickr, Lisanslama seçeneklerine Creative Commons Public Domain Mark ve Creative Commons Zero'yu (CC0) ekledi. Kamuya Açık Alan Adı İşareti, artık telif hakları ile korunmayan görüntüler içindir. CC0, telif hakları veya komşu haklar tarafından hala korunan ancak hak sahiplerinin bu haklardan feragat etmeyi seçtiği eserler için kullanılır. Bir sanatçının telif hakkıyla korunan eserinin başka bir lisan kapsamında üçüncü bir tarafça yeniden dağıtıldığı bir lisans aklama yöntemi Flickrwashing olarak bilinir. 12 Haziran 2007'de, sitenin yerelleştirilmiş dil sürümlerinin kullanıma sunulmasından sonra, Flickr potansiyel olarak tartışmalı fotoğrafların filtrelenmesi için kullanıcı tarafında derecelendirme sistemi uyguladı. Aynı zamanda, Almanya, Singapur, Hong Kong ve Kore'deki Yahoo yan kuruluşlarına kayıtlı hesaplara sahip kullanıcılar, kullanılan "üç bölümlü" ölçekte "ılımlı" veya "sınırlı" olarak derecelendirilen fotoğrafları görüntülemeleri engellendi. Özellikle Almanya'daki birçok Flickr kullanıcısı, Flickr ve Yahoo'dan istenmeyen sansür talep ederek yeni kısıtlamaları protesto etti. Hukuki ayrıntılara girmek istemeyen Flickr yönetimi, sıkı filtrelemenin sebebinin Almanya'da alışılmadık sıkı yaş doğrulama yasaları olduğuna işaret etti. Konu, Alman ulusal medyasında, özellikle çevrimiçi yayınlarda dikkatleri çekti. İlk raporlar, Flickr'ın eyleminin savcılığa karşı makul, çirkin bir önlem olduğuna işaret etti, ancak daha sonra yapılan kapsama, Flickr'ın eyleminin gereksiz yere katı olabileceğini ima etti. Flickr, 20 Haziran 2007'de Alman kullanıcılarına "ılımlı" (ancak "sınırlı" olmayan) görüntülere erişim izni vererek tepki verdi ve gelişmiş yaş doğrulama prosedürleri içeren Almanya için gelecekte yapılacak bir çözümü ima etti. Flickr, 1 Haziran 2009'dan bu yana, 1989 Tiananmen Meydanı Olaylarının 20. yıldönümünden önce Çin'de engellendi. Yıldız Gemisi Atılgan Atılgan (İngilizce: USS Enterprise), Uzay Yolu hayalî evrenindeki birkaç yıldız gemisine verilmiş isim. Bu gemilerden bazıları Gene Roddenberry tarafından yaratılan bu hayalî evrende geçen hikâyelerin odak noktasıdır. Genellikle Yıldız filosunun sancak gemileridir. Bu gemilerin çoğunluğu NCC-1701 kayıt numarası ile anılırlar. Aynı addaki yeni gemileri ayırt etmek için sonuna bir harf eklenir (NCC 1701-E gibi) sırasında, Atılgan isminin önünde bulunan USS önadının İngilizce "United Star Ship"e (Birleşik Yıldız Gemisi) denk geldiği açıklanmıştı. Bu önad, Amerika Birleşik Devletleri Donanması'nda kullanılan gemi önedı da "USS"e öykünerek, Amerikalıların donanmalarındaki "USS Enterprise" serisi gemilere olan hayranlıklarını istismar etmek için konmuştur. Ancak Uzay Yolu hikayesi içinde Yıldız Filosu ile Amerikan donanması arasında bir bağlantı yoktur. (Bkz: Uçak gemisi Enterprise (CV-6) ve Midway savaşı) Atılgan'ı ve diğer aynı isimdeki gemileri onurlandırmak için NASA ilk uzay mekiğinin adını Enterprise (Atılgan) olarak değiştirdi (aynı zamanda Uzay Yolu hayranlarının mektup kampanyası ve baskısı yüzünden). Bu iltimasın karşılığı olarak dizisindeki ikinci "Dünya yıldız gemisi"nin adı 2003'te yok olan Uzay Mekiği'ne ithafen Columbia'dır. Dziga Vertov Dziga Vertov, Denis Arkadievich Kaufman, (2 Ocak 1896 Białystok – 12 Şubat 1954). Sinemada "Sine-göz" (Kinoglaz Manifestosu) akımının kuramcısıdır. O zaman Rus İmparatorluğu'nda, günümüzde ise Polonya'da bulunan Bialystok’da 1912-14 arasında, lise yıllarında müzik eğitimi aldı. 1915'de Petrograd’a gitti ve Psiko-Nöroloji Enstitüsü’nde okumaya başladı. Avant-garde ve fütürist gruplara katıldı. 1918 yılı başında yazar Mikhail Koltsov’un isteğiyle Moskova Film Komitesi’nde yazar ve kurgucu olarak çalışmaya başladı. Yazın Komite’nin Belgesel Bölümü sekreterliğine getirildi. Adını bu dönemde Dziga Vertov’a dönüştürmüştür. Sinemada kurmacaya karşıdır. Dramayı, "burjuvazinin elindeki bir afyon" olarak nitelendirir. Kameranın işlevini, sadece görüntüyü kopyalayan değil, "gözün güçsüzlüğünün aşılması için bir araç" olarak tanımlar. Filmleri Ajit-trenlerle Sovyetler Birliği'ni baştan sona dolaşmıştır. 1918-19 Kinonedelia (Haftalık Sinema, 45 bölüm, kısa) (ortak yön: Mikhail Koltsov) 1919 Anniversary of the Revolution 1919 The Mironov Trial (kısa) 1919 The Exhumation of the Remains of Sergei Radonejz (kısa) 1920 The Battle of Tsaritsyn (kısa) 1920 Instructional Steamer ‘The Red Star’ (kısa) 1920 The All-Russian Elder Kalinin (kısa) 1921 Agit-Train ‘Vtsik’ (kısa) 1921 Commander of the 13th Army, Comrade Kozhevnikov (kısa) .. 1922 History of the Civil War 1922 The Trial of the S.R. (kısa) 1922 Department Store (kısa) 1922-25 Kino-Pravda (23 bölüm, kısa) (süpervizör) Yesterday, Today, Tomorrow (1923, no:13) Spring Film-Truth (1923, no:16) Black Sea-Arctic Ocean-Moscow (1924, no:20) Leninist Film-Truth (1924, no:21) In the Heart of the Peasant Lenin is Alive (1925, no:22) Radio Film-Truth (1925, no:23) 1923 Five Years of Struggle and Victory 1923 Today (kısa animasyon) (süpervizör) 1923-25 Goskinocalendar (55 bölüm, kısa) 1924 Soviet Toys (kısa animasyon) (süpervizör) 1924 Humoresques (kısa animasyon) 1924 Give Us Air! (kısa) 1924 Kino-Glaz 1925 The Foreign Cruise of the Ship of the Baltic Fleet (kısa) 1926 Forward, Soviet! (süpervizör) 1926 One Sixth of the World (süpervizör) 1928 Eleventh (süpervizör) 1929 The Man With the Movie Camera (Kameralı Adam) (süpervizör) 1930 Enthusiasm- Symphony of the Don Basin 1934 Three Songs of Lenin (Lenin İçin Üç Şarkı) 1937 Lullaby 1937 Memories of Sergo Ordzhonikidze (kısa) 1937 Sergo Ordzhonikidze 1938 Glory to Soviet Heroines (kısa) 1938 Three Heroines 1941 In the Region of Peak A (kısa) 1941 Blood for Blood, Death for Death (kısa) 1941 News Men - In the Line of Fire (kısa) 1942 To You, Front – Kazakhstan’s Tribute to the Front 1944 In the Mountains of Ala-Tau (kısa) 1944 The Oath of the Young (kısa) 1944-54 News of the Day (54 bölüm) (süpervizör) Yıldız gemisi Yıldız gemisi, yıldızlar arasında yolculuk yapmak üzere planlanmış uzay aracına verilen isimdir. Yıldız sistemleri arasındaki yolculuklar için yapılmamış araçlara g
enelde uzay gemisi adı verilir. İnsanlık henüz yıldızlar arası yolculuk yapabilecek seviyeye ulaşmadığından (buna rağmen birçok bilim adamı bunun için öneriler getirmiştir) gerçek anlamda bir yıldız gemisi mevcut değildir. Dolayısı ile bu madde şu an için "hayali" araçlardan bahsetmektedir. Bazı gemiler ışık hızından daha süratli gitmek için warp sürücü ya da buna benzer bir araç kulanırlar, diğerleri hiperuzayda yolculuk ederler. Bazıları ise "neredeyse" ışık hızında giderek göreceli bir hızlı yolculuk yaparlar. Diğer tür ise çok uzun yolculuklara (genelde yüzler ya da binlerce yıl) hazır gemilerdir. Bu özelliklerine göre yıldız gemileri aşağıdaki kategorilere ayrılırlar. Ancak günümüzdeki kuramlarda, kurt deliklerinin ancak kara deliklerde oluşması ve güneşimiz misali dev yıldızları bir futbol topu büyüklüğünde sıkıştırabilen kara deliklerin, gerçek birer uzay canavarı olması burada da elimizi kolumuzu " şimdilik " bağlamaktadır. Her şeye rağmen yıldız gemileri bilim kurgu eserlerinde kullanılmış ve hep kullanılmaya devam edilecektir. Bu alanda en tanınmış yıldız gemisi bizim " Atılgan " diye bildiğimiz " Uzay Yolu " dizisindeki " Enterprise " yıldız gemisidir. Henüz emekleme çağındaki Türk Bilim-Kurgu edebiyatında da yıldız gemisi teması işlenmiştir. Buna örnek olarak, Mustafa Semih Arıcı'nin bir dergide yayınlanan bilim- kurgu hikâyelerinde " Gökada yıldız gemisi " 22.yüz yıl başlarında Samanyolu galaksisinde bir keşif seyahatıne çıkar. Aşağıdaki örnek metinler bu hikâyelerden alınmıştır: " Hesaplar öyle gösteriyordu ama galiba bu sefer yanılmışlardı. Çünkü içine düştükleri dipsiz kuyunun sonu yok gibiydi. Tam üç gün önce son sıçramayı gerçekleştirmişler ama sonunu bir türlü getirememişlerdi. Uzak, yakın bütün mesafelerde ne bir yıldız, ne bir galaksi veya başka bir gök cisminden eser vardı. Sanki on beş milyar yıl geriye gidip evrenin başlangıcına, yani Big Bang öncesine geri dönmüş gibiydiler. Yıldız gemisi Gökada zifiri karanlık bir gecede, nihayetsiz bir okyanusta kaybolmuş bir transatlantiği andırıyordu. (Sonsuza Düşen Işık)" " Aman Yarabbim ! Hayatımda böyle bir şey görmemiştim.Bu şey bir yıldız gemisi değil, uçan bir adadan farksızdı. Aşağıda kilometrelerce uzanan dev geminin etrafında turlayarak inecek bir yer arıyorduk. (Zamandan Gelen Uzay Gemisi) Montgomery Burns Charles Montgomery Burns, genellikle kullanılan ismi Mr. Burns, animasyon televizyon dizisi "Simpsonlar"daki kurgusal karakterdir. Harry Shearer tarafından seslendirilmektedir, önceden Christopher Collins tarafından seslendirilmekteydi. Mr. Burns Springfield Nükleer Enerji Santrali'nin sahibidir, ve Homer Simpson'un patronudur. O her zaman sadık yardımcısı, danışmanı, ve gizli hayranı olan Waylon Smithers'la birlikte görünür. Genelde gösterilerin birincil düşmanı olarak bilinmektedir. Burns'ün meşhur sözü "Excellent" (Mükemmel) kelimesini birçok yerde kullanır. Mr. Burns Springfield'ın en zengin ve güçlü adamıdır; mevcut maaşı net olarak $996 milyondur. Büyük kediler Büyük kediler (Pantherinae), kedigiller (Felidae) familyasındaki, ağırlığı bazen birkaç yüz kiloya kadar varan kedi türleri. Boyutlardaki büyük farklara rağmen kedi türleri davranış ve yapı bakımından pek fark göstermezler. Bütün kediler Karnivor ve süper avcıdır. En büyük kediler "Panthera" cinsinin üyeleridir. Büyük kedi teriminin bir tanımı sadece "Pantheranın 4 üyesinden oluşur: Kaplan, aslan, pars ve jaguar "'(bunların dışındakileri sadece fiziksel büyüklükleri yüzünden büyük kedi demek gerekir). Başka kediler yapamazken bu cinse ait kediler kükreyebilirler. Sonuç olarak kükreme yeteneği bazen "büyük kediler"in ayırt edici bir özelliği olarak sayılmaktadır. Avrasya vaşağı gibi 55 kg. kadar olabilen bazı orta boy kediler bir evcil kediye göre bayağı büyük olsalar da "büyük kediler"den sayılmazlar. Cins: "Panthera" Melezler: Bazen büyük kedi sanılabilecek kadar büyük küçük kediler, Felinae familyasına ait, büyük kedilere dahil olmamalarına rağmen, boyut olarak Felinae familyasının kedilerinden daha büyüktürler: Büyük kedilerin karşı karşı oldukları tehditlerin başında doğal ortam kaybı ve avlanma gelmektedir (rezervlerde spor olarak vurulan esaret altındaki kediler dahil). Egzotik evcil hayvan ticareti de büyük kediler için bir tehdit oluşturmaktadır. ABD 19 eyaletinde büyük kedilerin ve diğer egzotik hayvaların sahiplenilmesini yasaklamıştır. Esaretteki Vahşi Yaşam yasası (Captive Wildlife Safety Act ) bu hayvanların satışını ve sahiplenilmesini yasaklamasına rağmen sadece ABD 150000 civarı "evcil" büyük kedi bulunmaktadır ve bunların pek azı hayvanat bahçlerindedir. İstatistiklere göre bu şekilde sahiplenilen kedilerin %98'i en fazla iki yıl içinde ölmektedirler. Truva atı (anlam ayrımı) Ethan Hawke Ethan Green Hawke "(d. 6 Kasım 1970; Austin, Teksas)" Oscar adaylığı olan Amerikan sinema oyuncusu, yönetmen ve senarist. 2004 yılında senarist olarak Before Sunset filmi ile En İyi Uyarlama Senaryo dalında Oscar'a aday gösterilmiştir.2001 yılında ise Training Day filmi ile En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Oscar'a aday olmuştur. Ethan 3 yaşındayken anne ve babası ayrıldılar. Hun School of Princeton'den sonra okul hayatına West Windsor-Plainsboro Lisesi, New Jersey devam etti. Daha sonra New York Üniversitesi'ne girdi. Onu ünlü yapan rolü daha lise yıllarındayken Robin Williams ile oynadığı Dead Poets Society filmi oldu. 1998 yılında Uma Thurman ile evlenmiştir. Maya Ray (doğum:1998) ve Levon Roan (d:2002) adlarında iki çocukları vardır. Çift 2004 yılında ayrılmıştır. Hawke, Ryan Shawhughes Hawke ile 2008'den bu yana evlidir. Toplu ulaşım Toplu taşımacılık, kişisel araç kullanılmadan yapılan yolculuklar için kullanılan tüm ulaşım sistemlerine verilen genel addır. Bu taşıma sisteminde birden fazla yolcu taşınmakla, enerji tasarrufu yapılır. Toplu taşımacılık, şehir içi ve şehirlerarası olabilir. Toplu taşımacılık, genel olarak tren ve otobüs için kullanılsa da, havayolları, feribotlar ve dolmuşları da kapsamakta, halkın bir yerden başka bir yere ulaşımını sağlamayı amaçlamaktadır. Personel ve öğrenci taşımacılığı da Türkiye'de toplu taşımacılığa özel sektörün katkılarının bir göstergesidir. İnsanlar toplu taşıma araçlarını daha çok kullanmalıdır, çünkü şu anda etkisini gösteren küresel ısınmanın nedenlerinden biri de araçlardan çıkan egzoz dumanlarıdır. Toplu taşıma araçlarında daha çok insan taşındığı için kişi başına egzoz gazı üretimi azalacak ve egzoz gazı kaynaklı kirliliğin azalması sağlanacaktır. Toplu taşım araçları kullanımları esnasında uyulması gereken kurallar, yukarıda da belirtildiği gibi küresel ısınma faktörünü azaltacak, kişi başına düşen egzoz emisyonunu minimum seviye ye indirecektir. Duraklarda toplu taşıma araçlarına binmek ve inmek. Toplu taşım araçlarının durması için hazırlandığından dolayı diğer araçlar toplu taşım aracını beklemek zorunda kalmaz.Trafik akışı devam eder. Duraklara gelmeden önce inmeye hazır bir şekilde arka kapıda bekliyor olmak.Aracın yolucuyu beklemesi durumunu ortadan kaldırır. Bozuk para ya da elektronik bileti araca binerken hazır bulundurmak. Şoförün size ayıracağı zamanı minimuma indirir. Araca binildiğinde oturmak için boş yer yok ise aracın en arkasına gitmek diğer yolcuların da binmelerini kolaylaştırır. Araç duraklarda, yolcuların araca binmesi için vakit kaybetmemiş olur. Diğer yolcuların duyabilecekleri ya da rahatsız olabilecekleri şekilde sohbet etmek, müzik dinlemek ya da telefonda konuşmak da çevreye vermiş olduğumuz rahatsızlıklar arasındadır. Tepkilere yol açabilir ve araç sürücüsünün araç içi güvenliği sağlama ihtiyacı duyurabilir. Böyle durumlarda sürücü kendisini araç içini kontrol etme durumunda hissedecek ve sürüş hassasiyetini kaybedecektir. Toplu taşıma araçlarının temiz tutulması da toplu taşıma araçları kullanım kültürümüzün göstergesidir. Araçta yaşlılara, engellilere ve hamile bayanlara yer vermek kültür düzeyimizin göstergesidir. Bu yolcuların oturtulmuş olması araç içi koridorunun daha seri bir şekilde akışını sağlıyacaktır. Yolcuların iniş ve binişlerinde bu hareketlilik önem kazanacaktır. Toplu taşım araçlarında camların ve araç kapılarının açık olması da yakıt tüketimini artıracaktır. Portakal Yolu Portakal Yolu, üç lise öğrencisi arasında oluşan bir aşk üçgeninin büyülü bir şekilde anlatılmış fantastik hikâyesidir. Hikâyenin baş karakteri, 15 yaşındaki Kasuga Kyosuke adlı lise öğrencisidir. Hikâyeyi olağan bir aşk hikâyesi olmaktan çıkaran, Kyosuke (ve ailesinin) ESPer kabiliyetlerinin olmasıdır. Kyosuke, Hikaru Hiyama ile arkadaşlıktan öte bir ilişki yaşarken aynı zamanda Ayukawa Madoka'yla gizli bir aşk yaşamaktadır. Hikâyenin büyük bir kısmı, kararsızlıklar ve anlaşmazlıklara odaklanır. Kyosuke Aşk Üçgeni'nde erkek karakterdir. Kendi dahil olmak üzere kan bağı olan herkes ESPer'dir. Güçlerini keyfi ya da gizli şeyleri bulmak için kullanmaktan men edilmişlerdir, ayrıca toplum içinde güçlerini kullanırlarsa taşınmak zorunda kalırlar ve çoğu kez taşınmak zorunda kalmışlardır. Küçük kızkardeş Kurumi toplum içinde güçlerini kullanmak konusunda ustalaşmıştır ve genelde aile Kurumi yüzünden birçok kez taşınmak zorunda kalmıştır. Kyosuke'nin esper güçleri arasında ışınlanmak, telekinesis, ve zamanı yavaşlatmak (yüksek bir yerden hızlıca düşerken çakılmayı önlemek için) vardır. Genellikle Kyosuke güçlerini hızını ve kuvvetini arttırmak için kullanmaktadır. Kyosuke çok kibar bir genç ve iyi aile çocuğu örneğidir. Bu yapısı yüzünden Hikaru'ya bir türlü gerçeği açıklayamaz: O'nu sevmediğini fakat Madoka'yı sevdiği gerçeğini söyleyemez. "Kimagure" (kaprisli) kelimesinin anlattığı karakterdir, Madoka gizli bir şekilde Kyosuke'yi sevmektedir, Hikaru Hiyama (Kyosuke'ye yine aşık olan)'nın en iyi arkadaşıdır. Madoka birden fazla karaktere sahiptir. Kyosuke ile ilk tanıştığında, sevimli ve tatlı bir kız olarak göze çarpar. Fakat Kyosuke ile okulda karşılaştıklarında, Madokanın, okulda popüler olmayan, yalnızlığı seven, kızlar tarafından önem verilmeyen v
e erkek çocuklar tarafından uzak durulan biri olduğunu öğrenince, Kyosuke bu durum karşısında şok olur. Madoka çoğunlukla saksafonu ile üzgün parçalar çalarak kendini teselli eder. Madoka'nın imzası haline gelmiş silahı gitar Pena'sıdır, Pena'yı shuriken gibi kullanır. Pena ile, okul üniformasının içinde, 5 tane serseriyi aynı anda benzetebilir. Serseri geçmişini unutmaya çalıştığı için Madoka, süper kız olabilmek için jimnastik, güreş, müzik, kaykay ve okul ödevlerini aynı anda yaptığı gibi yarım gün boyunca ABCB(Abookabaa) adlı kafede yarım gün çalışmaktadır. Müzisyen olan ebeveynleri, turne için sıklıkla yurt dışında gittiklerinden, O oldukça büyük bir evde yalnız başına yaşamaktadır. Hikâye, O'nun Kyosuke'nin arkadaşı olmasıyla birlikte o eski sert görünümünün giderek yok olmasını anlatmaktadır ki Kyosuke'nin tavsiyesi üzerine sigarayı bırakması da bunu göstermektedir. Kyosuke güçlerini O'nun aşkını kazanmak için kullanmak istemez çünkü bunun bir hile olacağını bilmektedir. Madoka, Ay anlamına gelmektedir Ayukawa ise sadece Japonya'ya özgü nehirde yaşayan bir balık anlamına gelmektedir(Bu onun çift kişiliğini temsil eder). Hikaru başlangıçta sevimsiz ve suratsız ve Madoka'dan daha patavatsız bir karakter olarak gözükür. Kaza sonucu Kyosuke'nin güçlerini kullandığını görerek, Kyosuke'ye aşık olur, İngilizcede sevgilim anlamına gelen "Darling" kelimesini bebek sesiyle Kyosuke'ye söylemeye başlar. Kyosuke'ye aşırı derecede aşık olmuştur ve bu aşk kişiliğinin tüm kötü yönlerini alıp onu dünyanın en şeker kızı yapmıştır. Onun ismi, güneş gibi parlayan kişiliğini temsil etmektedir. Hikaru, Madoka ve Kyosuke'den iki yaş küçüktür. Halle Berry Halle Berry (d. 14 Ağustos 1966, Cleveland, Ohio), ABD'li oyuncu, eski manken ve güzellik kraliçesi. Solucandeliği Solucandeliği ya da Einstein-Rosen köprüsü, Nathan Rosen ve Albert Einstein tarafından ileri sürülmüştür. Solucandeliği aslında uzayzamanın nokta tasarımı ve zamanda bir kısayol olan kuramsal topolojik bir vasfıdır. Genel olarak beyaz delikler ve kara delikler arasındaki bağlantıya solucan deliği denmektedir. Bir solucandeliğinin bir boğaza bağlı en az iki ağzı vardır. Eğer solucandeliği "geçilebilir" ise madde solucandeliğinde bir ağızdan diğerine boğazdan geçerek ulaşabilir. Solucandeliği ismi fenomeni açıklamakta kullanılan bir analojiden gelir. Eğer bir solucan bir elmanın üzerinde seyahat ediyorsa, tüm elmanın etrafını dolaşmak yerine içinden geçerek bir kestirme yol bulmuş olur. Solucan deliğinin merkezi (ortası) durak noktadır, yani oraya geçerken spagettileşme denen bir olaydan sonra takılırsınız ve yıldızların bir ömrü bitirmesini 10 saniye içinde görebilirsiniz. Oradan çıkmak için ışıktan hızlı olmalısınız. Çıkamazsanız karadelik yok olurken enerji veya gaz kütlesine dönüşürsünüz. Karadeliklerin en dip noktası kabul edilen yerde hacim sıfırdır ve yoğunluk ise; "M/V" formülünden dolayı sonsuzdur ve bilimadamları hacmin "0" olmasından yola çıkarak karadeliğin dibinin inanılmaz güçlü bir vakum etkisi ile her şeyi yok ettiğini düşünürler; yani karadeliklerin dibinde "zaman" ve "mekân" parametreleri bildiğimiz ve kabul ettiğimiz sistemin oldukça dışındadır. Bu da bizi şu soruya yöneltir: "İki kara deliğin farklı boyutlarda bağlanması ile vakum etkisinden yararlanılarak bir uzay gemisi bir karadeliğin içine girip öbür karadelikten çok kısa bir zamanda dışarıya çıkarak başka bir alt uzaya seyahat edebilir mi?" Bu sorunun cevabı ise "Günümüz teknolojisinde, bu kadar yüksek bir çekim gücüne karşı koyabilecek ve bu baskıya dayanabilecek düzeyde uzay araçları üretemediğimizden dolayı hayır". Kara deliklerin (Blackhole) bilimsel olarak renginin neden kara (Black) oldukları konusundaki temel dayanak ise sahip oldukları inanılmaz kütle, yoğunluk ve çekim kuvvetinden dolayı ışığı bile bükebilecek ve içine çekebilecek güçte olmalarıdır. Bu yüzden hiçbir ışık kara deliklerin dışına çıkamaz, bu da onlardan bize herhangi bir ışığın ulaşamaması, dolayısıyla karanlık olması anlamına gelir. Bildiğimiz en yüksek hızın ışık hızı ("yaklaşık 1.079.252.850 km/saat") olduğunu da hesaba katarsak karadeliklerin bu kadar yüksek hızlarda gidebilen ışığı engelleyebilecek ve ondan daha hızlı bir şekilde başka bir yere doğru çekebilecek güçte olmaları Einstein-Rosen köprüsünün gerçekte var olabilme olasılığını muazzam ölçüde artırmaktadır ve zaten solucandeliğinin mantığının temelinde de aynı şekilde ışıktan daha yüksek bir hızda boyutlar arası transfer yatmaktadır. Bu teoriyi yıllar boyu öğrenmiş olduğumuz temel fiziğin ve onun bütün kurallarının tamamen dışarısına itmeyip bunu modern fizikle bağdaştırarak açıklayabilen Nathan Rosen ve Albert Einstein, gelecekte teknolojinin yardımıyla solucan delikleri yaratılıp uzayda istenilen noktaya şu anki teknolojiden çok daha hızlı bir şekilde ulaşılabileceğini ortaya sürmüştür. Modern fizik aksini kanıtlayamadığı için de bu teori günümüzde hâlâ geçerliliğini korumaktadır. Burada geçen solucan İngilizce solucan anlamındaki "worm" kelimesinden gelmektedir. Fakat İngilizcede worm aynı zamanda elma kurdu gibi kurtçukları da içermektedir. Wormhole ismindeki worm aslında bir elma kurdunu temsil eder. Ayrıca karadelikler zaman mekanı bükmez delip geçebilir. Bu yüzden kütle çekim kuvveti çok fazladır. Karadelik özelliği kazanılması için solucan deliğinin boyun kısmının her yerinin uzunluğunun aynı olması gerekir. Yani zaman mekanıyla 90 derecelik açı yapması gerekir. Eğer öyle olmazsa maddeyi içine almaz eğiminin rasyonel olduğundan dolayı yerçekimiyle ezip yörüngeden fırlatır. Ayrıca karadelik olması durumu sadece karadeliğin boyun kısmının genişliğinin her yerde aynı olması demektir. Boyun kısmının eğimi rasyonel bir sayı olursa karadelik gibi yüksek çekim kuvveti yaratmaz, sadece yerçekimiyle ezip (mekanik ufalama yapıp) yörüngeden fırlatır. Yağmur Atacan Yağmur Atacan (d. 19 Mayıs 1983, Gaziantep), Türk oyuncu ve müzisyen. Yugoslavya göçmeni bir ailenin çocuğu olan Yağmur Atacan, asker olan babasının tayinleri nedeniyle Gaziantep'te dünyaya geldi. Annesi diş hekimidir. İlkokulu Eskişehir'de okudu. Lise eğitimini Üsküdar Anadolu Lisesi'nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümündeki eğitimini bıraktı. 2007 yılının Eylül ayında Pınar Altuğ ile nişanlandılar ve 12 Nisan 2008'de dünya evine girdiler. Yağmur Atacan, lise yıllarında ve 2002 yılında "Canbaz" isimli oyunda oynadığı "Bebeto" karakteriyle tiyatro sahnesinde yer aldı. Müzik yaşantısında profesyonel baterist olarak 2001, 2002, 2003, 2004, 2005 yıllarında Arkhé ve Hi-Jack gruplarında bulundu. 2006 yılının Ocak ayında başlayan ve halâ devam etmekte olan TRT televizyonunda "Ben İstersem" adlı programın sunuculuğunu yapmaktadır. 27.01.2009 tarihinde eşi Pınar Altuğ'dan Su adını verdikleri kızı olmuştur.Okul hayatına Sanatta yeterlilik eğitimi alarak devam etmektedir. Ticaret hayatına atılmış ve tekne satmaktadır. Transformers Transformers, 1984-1987 arasında yayınlanan kült bir çizgi filmdir. Amerikan-Japon ortak yapımıdır. Çizgi filmin ana karakterleri robotlardır ve iki robot grubu arasındaki mücadele konu alınır. İyi robotlar Autobot'lar, kötü robot grubu ise Decepticon'lardır. İyi Autobot'ların lideri tıra dönüşen Optimus Prime'dır. Kötü Decepticon'ların lideri ise çeşitli savaş araçlarına dönüşebilen Megatron'dur. "Birinci Jenerasyon" (G1) 1984 ve 1992 yılları arasındaki Transformers karakterleri için kullanılan bir terimdir. Transformers 1970lerde Japonya'da bir oyuncak serisi olan Microman ve Diaclone'dan meydana geldi. Önceleri insan şeklinde değişik özellikli robotlarken sonradan her gün gördüğümüz araçlara, elektronik aletlere veya silahlara dönüşebilen robotlar olarak gösterildiler. Hasbro,Microman teknolojisiyle yakaladığı "" oyuncak serisi başarısını, Takara firmasıyla iş birliği yaparak Diaclone oyuncaklarına da uyguladı. Ardından Hasbro Jim Shooter veDennis O'Neil ile anlaşarak , onlardan Transformers geçmişini anlatan bir hikâye yazmalarını istedi. Sonraları yazar Bob Budiansky Transformers karakterlerinin çoğunu yaratarak ve hepsine uygun birer hikâye yazarak birçok Diaclone oyuncağına karakter kazandırmıştır. G1'in ana konsepti Optimus Prime'ın ,baş düşmanı Megatron'un ve en iyi askerlerinin kendilerine ait Ark ve Nemesis adlı uzay gemileiyle tarih öncesi Dünyaya düşmeleriyle oluşturuldu. Transformers'ın televizyon kariyerinin başlaması da aynı tarihlere rastlar. Sunbow Productions tarafından TV serisi Budiansky'nin yarattığı hikâyelerle çelişiyordu, Sunbow'a göre Autobotlar yeni enerji kaynakları ararlarken kötü Decepticon'ların saldırısı sonucu dünyaya zorunlu iniş yapmak zorunda kalırlar. Marvel Autobotların Cybertron'a yaklaşan dev bir başıboş göktaşını yok ettiği şeklinde bir hikâye yarattı. Shockwave TV serilerinde Megatrona tamamen sadık, onun yokluğunda Cybertron'da kalarak onu stabil bir halde tutmakla görevli olarak gösterildi ama çizgi roman serilerinde Shockwave'in Decepticonlar'ın liderliğini ele geçirmeye çalıştığı anlatıldı. TV serisinin ikinci sezonunda iki bölüm halinde yayınlanan The Key to Vector Sigma bölümünde, kadim Vector Sigma bilgisayarı ile birlikte Yaradılış Matrix'ini (Transformers'a hayat veren yaşam kaynağı) ve onun koruyucusu Alpha Trion da izleyiciye tanıtıldı.Vıt vıt vıt sesi ise 2004 yılında çıkmıştır. Cybertron'daki enerji kaynaklarının (energon adı verilmekteydi) tükenmeye başlaması ile, Optimus Prime bir grup Autobot ile Elita'yı Cybertron'da bırakır ve adı Ark olan bir gemi ile yeni enerji kaynakları bulmak için yolculuğa çıkmaya karar verir. Bu yolculuk arifesinde Nemesis gemisinde olan Megatron'un güçlerinin saldırısına uğrayan gemi, ciddi hasar görerek içerisindeki Autobot ve Decepticon'lar ile yakınlardaki bir gezegen üzerindeki (Dünya) volkana düşerek orada sıkışır. Bu çatışmadan 4 milyon yıl sonra (Dünya zamanı ile 1984 yılında) volkanın harekete geçmesi ile Optimus'un gemisinin bilgisayarı Teletraan 1 tekrar çalışmaya başlar ve o anda saldırı nedeni ile aynı gemide
olan Decepticon'lar ile Autobot'lar tekrar aktive olarak dünyadaki savaşlarına başlarlar. Megatron ve emrindeki Decepticon'lar dünya üzerindeki kaynakları, ihtiyaç duydukları energon'u üretmek amacı ile kullanmak isterken, Autobot'lar ise cybertron'daki direnişlerine devam etmekte ve bu konuda da bazı insanlardan yardım almaktadırlar. Witwicky ailesi fertleri ile yakın ilişkiler kuran ve bu aile ile birlikte Decepticon'lara karşı savaşan Autobotlar, Dünya'ya geldikten sonra, birçok yeni robot karakter kadroya eklenmiş, Autobotlar güçlü dinobotlar'ı ve aerialbotlar'ı üreterek yeni müttefikler elde ederken, Decepticonlar ise deli bir bilim adamı olan Dr. Arkeville ile işbirliği kurmuşlar, daha sonraları ise kendilerine Stunticon ve Combaticon isimli yeni robot müttefikerler üretmişlerdir. 2005 yılında, Dünya'daki büyük savaşın 20. yılında, Decepticon'ların autobot şehrine yaptığı büyük saldırı ile, her iki tarafta da önemli kayıplar yaşanmış, fakat Optimus Prime'ın kendini feda ederek gerçekleştirdiği plan ile Megatron ve emrindeki Decepticon'lar yenilgiye uğratılmış, ölen Optimus Prime'ın yerine Rodimus Prime geçmiştir. David Hasselhoff David Hasselhoff (17 Temmuz 1952, Baltimore), Alman asıllı Amerikalı aktör ve şarkıcı. Kara Şimşek ("Knight Rider") dizisinde "Michael Knight" rolünü canlandırdı, Sahil Güvenlik ("Baywatch") gibi televizyon dizilerinde başrol aldı. Aktör 2002 yılında alkol bağımlılığı problemi nedeniyle ünlü bir tedavi merkezinde rehabilitasyon gördü, 1984 yılında aktris ve şarkıcı Catherine Hickland ile evlenen aktör 1989'da boşandı ve aynı yıl Pamela Bach-Hasselhoff ile evlendi. Eşiyle 2006 yılında boşanan aktörün bu evlilikten iki çocuğu vardır. Beş kardeş arasında ikinci sırada olan aktör 2006 yılında başlayan America's Got Talent (Amerika Yeteneğini Arıyor) yarışmasında 2006 - 2009 yılları arası jüri arasında oldu. Aktörün boyu: 1,93 metre. Don Johnson ve Philip Michael Thomas ile çocukluk arkadaşıdır. Hasselhoff'un ailesi Alman, İrlandalı ve İngiliz asıllı Katoliktir. Büyük-büyük-büyükannesi Meta, 1865 yılında Almanya'da, Bremen'den, 30 kilometre (19 mil), mesafedeki Völkersen'den Baltimore'a ailesiyle birlikte göç etmiştir. David Hasselhoff Almanca bilmemektedir. Kara Şimşek Kara Şimşek (İngilizce özgün adıyla: Knight Rider), 1982-1986 yılları arasında ABD'de yayınlanan ve Türkiye dahil Dünya'nın birçok ülkesinde de yayınlanarak popüler olmuş efsanevi televizyon dizisi. TRT tek kanallı iken ekrana gelen dizi 90 bölüm sürmüştür. Dizi Kanun Namına, Hava Kurdu, A Takımı, MacGyver ve Magnum ile beraber "Seksenlerin Efsanevi Dizilerinden Birisi" olarak kabul edilmektedir. Dizide kendi kendine hareket edebilen, konuşabilen yapay zekalı otomobil KITT ile sahibi Michael Knight'ın başından geçen olaylar işlenmektedir. TRT 1'deki ilk yayınında Michael Knight'ı Lemi Bilgin, Kitt'i Savaş Tamer, Devon Miles'i de Ergun Uçucu seslendirmiştir. Kara şimşek TRT 3 ve TRT 4 TV'lerinde ilk sezonu iki kere tekrar etmiş, fakat seslendirmeleri değişmiştir. Dizi Teleon kanalında şifreli olarak bir süre gösterimde kalmıştır. Sonraki yıllarda MeltemTV ve EgeTV Kanallarından da yayınlanmıştır. Orijinal seride aracın markası Pontiac Transam'dır. Aracın üretim maliyeti 100.000 $ dı. 2014 yılında yaklaşık 245.000 $ değer biçilmiştir. 2008 versiyonunda Mustang Shelby GT500KR kullanılmıştır. 17 Şubat 2008'de ABD'nin NBC televizyonunda iki saatlik bir televizyon filmiyle yeniden ekranlara dönen Kara Şimşek dizisi 2008'in Eylül ayında gösterime başladı. Dizide Michael Knight (David Hasselhoff)'ın yerini oğlu Mike Traceur (Justin Bruening), babası gibi Michael Knight adıyla dolduruyor. Film eski dizinin devamı niteliğindedir. Bu versiyon ise yeterli izlenme oranını almadığı gerekçesiyle yayından kaldırılmıştır. Dizi yeniden 09.04.2011 tarihinden itibaren TRT'de ilk yayınlandığı dönemdeki saatiyle 17:00 TRT1'de gösterilmeye başlamıştır. Seslendirmesi yeniden değişmiştir. 2014 ten itibaren TVEM kanalında tekrar yayınlanmaya başlamıştır. Kanun Namına dizisinin dönemin bir diğer efsanevi arabası olan Ferrari Testarossa'nın (beyaz renkli) sahibi, gizli (undercover) polisi Dedektif James "Sonny" Crockett rolüyle ceket içi t-shirt giyme modasını yaratan, bugünkü genç erkek modasının temellerini atan başrol Don Johnson, çocukluk arkadaşı David Hasselhoff ile birlikte dizinin seçmelerine ve pilot çekimlerine katılmıştır, şayet ki David Hasselhoff "Michael Knight" rolü için seçilmeseydi "Michael Knight" Don Johnson olacaktı ve David Hasselhoff da "Sonny Crockett" rolünü oynayacaktı. Håkan Hardenberger Håkan Hardenberger (1961, Malmö), İsveçli trompetçi. Okul öğretmeni Bo Nilsson'ın yardımları ile sekiz yaşında trompete başlayan Hardenberger, Pierre Thibaud ile Paris Konservatuarı'nda ve trompetçi Thomas Stevens ile Los Angeles'ta eğitimine devam etti. Kısa sürede klasik parçalarda virtüozluğunu kanıtlamakla birlikte Harrison Birtwistle, Hans Werner Henze, Rolf Martinsson, ve Arvo Pärt gibi çağdaş bestekarların parçalarını da seslendirmiştir. Fataunços Fataunços Portekiz'de Vouzela belediyesine bağlı olan, 8,52 km yüzölçümüne sahip, 804 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Figueiredo das Donas Figueiredo das Donas Portekiz'de Vouzela belediyesine bağlı olan, 4,15 km yüzölçümüne sahip, 440 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Fornelo do Monte Fornelo do Monte Portekiz'de Vouzela belediyesine bağlı olan, 15,24 km yüzölçümüne sahip, 330 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Paços de Vilharigues Paços de Vilharigues Portekiz'de Vouzela belediyesine bağlı olan, 8,37 km yüzölçümüne sahip, 709 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Queirã Queirã Portekiz'de Vouzela belediyesine bağlı olan, 24,01 km yüzölçümüne sahip, 1.702 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). São Miguel do Mato (Vouzela) São Miguel do Mato Portekiz'de Vouzela belediyesine bağlı olan, 9,11 km yüzölçümüne sahip, 1.128 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Ventosa (Vouzela) Ventosa Portekiz'de Vouzela belediyesine bağlı olan, 9,11 km² yüzölçümüne sahip, 1.128 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vouzela (bucak) Vouzela Portekiz'de aynı adı taşıyan Vouzela belediyesine bağlı olan, 5,17 km yüzölçümüne sahip, 1.485 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). UAE UAE ya da Ultimate Amiga Emulator, linux üzerinde geliştirilen bir Amiga emülatörüdür Bu programı kullanarak birçok eski Commodore Amiga oyunu ve programı pc kullanarak çalıştırılabilir. UAE'nin geliştirilmesi yıllar almıştır. İsmi başlangıçta doğru dürüst çalışmamasından gelir (Unuseful Amiga Emülatör). Bu isim sonradan kısaltması değişmeden Ultimate Amiga Emulator olmuştur. UAE'nin DOS, Windows 95/NT, MacOS, RiscOS, BeOS, NextStep hatta Amiga portları vardır. En başarılı sürümü Windows portu olarak kabul edilir. Öyle ki, orijinali Linux üzerinde yazılmış olduğu halde Linux kullanıcıları WinUAE'nin Linux'a geri port edilen sürümü E-UAE'Yi kullanırlar. UAE ücretsiz bir yazılımdır ve kaynak kodları GNU lisansı ile dağıtılmaktadır. Infias (Vizela) Infias Portekiz'de Vizela belediyesine bağlı olan, 1,86 km; yüzölçümüne sahip, 1.765 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Santa Eulália (Vizela) Santa Eulália (eski adı Santa Eulália de Barrosas) Portekiz'de Vizela belediyesine bağlı olan, 1,86 km; yüzölçümüne sahip, 5.200 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Santo Adrião de Vizela Santo Adrião de Vizela, Portekiz'de Vizela belediyesine bağlı olan, 3,47 km yüzölçümüne sahip, 2.460 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). São João de Caldas de Vizela São João de Caldas de Vizela Portekiz'de Vizela belediyesine bağlı olan, 2,92 km yüzölçümüne sahip, 3.719 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). São Miguel de Caldas de Vizela São Miguel de Caldas de Vizela Portekiz'de Vizela belediyesine bağlı olan, 5,20 km yüzölçümüne sahip, 6.280 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Açık Alan Açık Alan, Açık Radyo'nun 2005 yılından beri düzenlediği, üniversite öğrencilerine açık radyo programı yarışmasıdır. 2005 yılında "Dünyayı Değiştir" ve 2006 yılında "Oyuna Davet" adlarıyla düzenlenmiştir. 2005 yılında yapılan yarışmayı Özgün Çalışkan, Emre Bağdatoğlu ve Hakan Sakarya, birincilik ödülüyle kazanmış olup, 6 ay boyunca "Leblebiden Leb'e" adlı programı yapmaya hak kazanmışlardır. 2006 yılında yapılan yarışmada ise birincilik iki ayrı program tarafından paylaşılmıştır: Emre Can Korkmaz, Alpay Yıldız, Nezir Kılıç, Tuğçe Ertan tarafından sunulan Normale Dik Açı ve Çağrı Akyurt, Anıl Çelik, Güneş Seymen tarafından sunulan 8-Bit. São Paio de Vizela São Paio de Vizela Portekiz'de Vizela belediyesine bağlı olan, 2,28 km yüzölçümüne sahip, 1.394 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Tagilde Tagilde Portekiz'de Vizela belediyesine bağlı olan, 2,74 km yüzölçümüne sahip, 1.777 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). 8-Bit 8-Bit. Açık Radyo'nun 23. yayın döneminde, Açık Alan yarışması birincisi olarak yayınlanan radyo programı. Çağrı Akyurt, Anıl Çelik ve Güneş Seymen tarafından sunulan programın temel konuları video oyunları ve bu oyunlara ait müziklerdir. Program, dünyaca ünlü oyun yapımcısı Mevlüt Dinç'i de konuk etmiştir. Yayınına ilk video oyunu sistemlerini ve bu sistemlere ait oyunların müziklerini tanıtmakla başlayan 8-Bit programında, günümüz oyunlarına da yer verilmektedir. 8-Bit, 2008 yılının Mayıs ayında yayınına son vermiş, iki dönemlik bir aradan sonra Mayıs 2010'da Açık Radyo hayatına geri dönmüştür. Lusiferaz Lusiferaz, biyolüminesansta rol oynayan oksidatif enzimlerin genel adıdır. "Photinus pyralis" adlı ateş böceğinin kuyruğunda bulunan ateşböceği lusiferazı ve onun türevleri moleküler biyoloji laboratuvarlarında kullanılır. diğer türlerden rekombinant olarak elde edil
en pek çok lusiferaz enzimi de ticari olarak laboratuvarda kullanılmak üzere piyasada bulunmaktadır. Rurouni Kenshin Rurouni Kenshin: Meiji Swordsman Romantic Story (るろうに剣心: 明治剣客浪漫譚 "Rurouni Kenshin: Meiji Kenkaku Romantan"), mangaka Nobuhiro Watsuki tarafından oluşturulmuş bir manga ve anime serisidir. Hikâye Japonya’nın Meiji Restorasyonu döneminde geçer. Orijinal başlık DVDler’de korunmasına rağmen, OVAlar’ının İngilizce sürümleri ve filmi Samurai X adıyla yayınlanmıştır. Dizi, bir zamanlar "Hitokiri Battōsai" ("Battōjutsu ustası katil") olarak bilinen Himura Kenshin’in bir daha asla adam öldürmemeye yemin etmesinin ardından başlayan hikâyesini anlatır. Manga orijinal olarak Şūeişa’nın Haftalık Shounen Jump dergisinde 2 Eylül 1994’ten 4 Kasım 1999’a kadar yayınlandı ve 28 tankoubon cildi ile tamamlandı. Manganın Amerika Birleşik Devletlerin’de yayınlanması VIZ Media ile sağlandı. Rurouni Kenshin, bazı İngilizce yayınlarında "Rurouni"nin kaba bir çevirisi olarak "Gezen Samuray" şeklinde adlandırıldı. Yazar Kaoru Şizuka, resmi bir Rurouni Kenshin romanını "Ay Dünyasına Seyahat" olarak başlıklandırdı. Roman VIZ Media tarafından çevrildi ve Birleşik Devletler’e ve Kanada’ya dağıtıldı. Ayrıca 2011 yılı itibarıyla 15.yıl şerefine, serinin yeniden yapımına karar verildiği açıklandı. Bununla birlikte Play Station için de oyunu yapılacağı resmi olarak duyurulmuş durumdadır. Hikâye Kenshin’in Tokyo’da Kaoru ile karşılaşması ile başlar. Kaoru, Battousai olduğunu iddia eden bir adamın izini sürmektedir ve ilk başta Kenshin’in o olduğuna inanır fakat Kenshin’in sakarlığını ve "sakabatō"sunu ("ters ucu keskin kılıç") gördükten sonra onun, efsanevi katil olmasına ihtimal olmadığına karar verir. Asıl hainin cezalandırıldıktan sonra intikam arayan eski bir Kamiya dojo öğrencisi olduğu anlaşılır. Kaoru, sahte Battousai tarafından yakalanır fakat bu esnada Kenshin ortaya çıkar, gerçek Battousai’nin o olduğu anlaşılır ve sahtesini ve çetesini, hiç kimseyi öldürmeden yener. Kenshin, ""Hiten Mitsurugi-Ryu"" olarak bilinen eski ve güçlü bir kılıç tekniği kullanmaktadır. Dojoda kalması önerildiğinde Kenshin, geçici olarak "rurouni" (Jap: avare(gezgin)) olmayı bırakmaya ve dojoda kalmaya karar verir. Serinin tüm bölümleri Türkçeye çevrilmiştir. Türkçe:Özgür Özdural Türkçe:Berrak Kuş Türkçe:Gökhan Akçakara Türkçe:Barış Özgenç Türkçe:Elif Acehan Türkçe:Aydoğan Temel Türkçe:Tarkan Koç Türkçe:Serkan Şen Türkçe:Hakan Altuntaş Türkçe:Emin Şaylan Türkçe:Tugay Verenverene Abraveses Abraveses Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 11,95 km yüzölçümüne sahip, 8.036 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Barreiros (Viseu) Barreiros Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 5,19 km yüzölçümüne sahip, 334 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Boa Aldeia Boa Aldeia Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 8,22 km yüzölçümüne sahip, 589 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Bodiosa Bodiosa Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 25,60 km yüzölçümüne sahip, 4.685 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Calde Calde Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 38,36 km yüzölçümüne sahip, 1.647 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Campo (Viseu) Campo Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 15,48 km yüzölçümüne sahip, 4.358 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Cavernães Cavernães Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 14,13 km yüzölçümüne sahip, 1.471 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Cepões (Viseu) Cepões Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 27,50 km yüzölçümüne sahip, 1.368 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Coração de Jesus (Viseu) Coração de Jesus Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 2,27 km yüzölçümüne sahip, 8.716 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Cota Cota Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 40,50 km yüzölçümüne sahip, 1.281 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Couto de Baixo Cota Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 11,20 km yüzölçümüne sahip, 780 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Alazani Alazani (, ), Kafkaslar’dan doğan akarsulardan biridir. Gürcistan'ın doğu kesiminde Kura ırmağına katılır. Uzunluğu 351 km’dir. Bir bölümü, Gürcüstan-Azerbaycan sınırını oluşturur. Kafkas Dağlarından doğan Alazani, iki akarsuyun birleşmesiyle oluşur. Ahmeta kenti, Alazani kıyısında kuruludur. Kaheti bölgesinde Alazani vadisi meyve yetiştiriciliğinin önemli alanlarından biridir. Gürcü şarap sanayisinin merkezi de Alazani vadisinde bulunmaktadır. Bu vadi, yüzyıllar boyunca İran tarafından istila edilmiştir. Düzensiz bir debisi buluna Alazani ırmağından içme suyu da sağlanır. Akarsu üzerinde 1990’larda Çinli yatırımcılar küçük çaplı birkaç hidroelektrik santralı kurdular. Alazani, rafting açısından turistlerin gözde yerlerinden biridir. Hevsureti Hevsureti (), Gürcistan'ın doğusunda bulunan tarihsel ve coğrafi bir bölgedir. Kafkas Dağları'nın kuzey ve güney yamaçlarında yer alır. Bu dağlar bölgeyi ikiye ayırır. Hevsureti, "Vadi ülke" anlamına gelir. Çeçenya'ya sınır olan Hevsureti, Ardoti, Şatili, Arhoti ve Aragvi ırmaklarının vadilerinde uzanır. Hevsureti toprakları bugün Duşeti belediyesi ile Mtsheta-Mtianeti idari bölgesi sınırları çinde kalır. Bölge, 1050 km²’lik bir alanı kaplar. Bölgede kışın yaklaşık 3.200 kişi yaşamaktadır. Hevsureti’nin en büyük köyleri Barisaho ve Şatili’dir. Eski tarihlerde Hevsureti, komşu bölge Pşavi ile birlikte Phovi olarak adlandırılıyordu (Bu iki bölgeye yaygın olarak Pşav-Hevsureti denmektedir). Tarih boyunca Hevsureti ve komşu bölgeler, merkezi yönetimden bağımsız kalmışlardır. Bölgede bir tür tipik özgür feodal ilişkiler hâkim olmuş ve yöneticiler doğurdan kraliyet yönetimini bağlanmamışlardır. Gerekli olduğunda kendi sınırlarını savunmuşlar ve krallık askerlerinin bölgeye girmesine izin vermemişlerdir. Santiago de Compostela Santiago de Compostela İspanya'nın özerk bölgelerinden biri olan Galiçya'nın başkentidir. Kuzeybatıdaki A Coruña ili'ne bağlıdir ve 1997'ye kadar Galiçya bolgesi merkezi A Coruña şehri idi. Santiago de Compostela 2000 yılının Avrupa Kültür Başkenti seçilmiştir. Şehrin katedrali önemli bir ortaçağ hac yolu olan Camino de Santiago'nun sona erdiği yerdir. Bu yol günümüzde halen yürünmeye devam edilmektedir. Santiago de Compostela'nin ortacaglardan kalmiz merkezi olan eski sehir (İspanyolca ve Galiçyaca: "ciudad vieja") UNESCO Dünya Mirasları İspanya listesine 1985'ten itibaren dahil edilmiştir. Katedral eski ve iyi korunmuş şehrin ana meydanına bakar. Meydanın karşısında Galiçya Xunta'sı ve belediye binası olan "Pazo de Raxoi" (Raxoi'nin Sarayı) bulunur, katedral merdivenlerinin sağında ise 1492 yılında Katolik krallar Isabela ve Fernando tarafından hacılara misafirhane olarak yapılmış, şimdi ise otel olarak kullanılmak üzere restore edilmiş bir yapı olan Hostal de Los Reyes Católicos yer alır. Katedralin ünlü cephesi İspanyol euro bozuk paralarından 1 cent, 2 cent ve 5 cent'in (€0.01, €0.02, and €0.05) önyüzüne işlenmiştir. Satiago'da, şehrin merkezindeki parkta bulunan cumbalardan bakıldığında etraflıca görülebilen University of Santiago de Compostela adlı bir üniversite bulunur. Üniversite gençliği sayesinde dinamik bir gece hayatı oluşmuştur. Eski şehrin etrafını saran dar sokaklarda çok sayıda tarihi bina vardır. Bu sokakları çevreleyen yeni şehir bu karakteristik ruhtan yoksundur, ancak kimi eski inşa edilmiş büyük apartmanları bu sokaklara kadar girebilmiştir. Santiago adını İspanya'nın dört askeri birliğinin birine vermiştir: Compostela, Calatrava, Alcantara ve Montesa. Atlantik'ten gelen güçlü rüzgarlar ve onu çevreleyen dağlar ile Santiago de Compostela Avrupa'nın en çok yağış alan yerlerinden biridir. (Yılda yaklaşık olarak 66 inç.) Popüler görüş "Compostela" isminin Latince "campus stellae" (yıldız tarlası, sahası)'dan geldiği yönündedir, bu da Santiago de Compostela'yı "Yıldızların arasındaki Aziz James" yapar. İnanışa göre Zebedi oğlu Yakup'un (St. James) Ortadoğu'dan getirilen kemikleri İspanya'da bulunmaktadır, bir çoban tarafından yıldızla işaretlenen kabir üzerine bir kilise yapılmış, daha sonra kilisenin yerini "Cathedral de Santiago de Compostela" almıştır. Diğer bir görüş "Compositum" (iyi inşa edilmiş) ya da "Composita Tella" (gömü yeri) kelimelerinden geldiğidir. Ayrıca "San Jacome Apostol"'den geldiğine dair bir başka teori de mevcuttur. Santiago de Compostela belediye sınırları içinde nüfusu (2010 tahmini itibarıyla) 246.056 kişidir ve nüfus yoğunluğu 6.680,86 kişi/km² olur. Sehhrin etrafinda sehirlesmis varoslari ile metropoliten büyük A Coruña nüfusunun 419.800 kişi oldugu tahmin edilmektedir. Santiago de Compostela belediye sınırları içinde nüfusun gelişmesi şu gösterimde izlenebilir: "Santiago" (Sant Iago, St. James) (Zebedi oğlu) "Yakup" anlamına gelir, ve şehir iddiaya göre Yuhanna'ın kardeşi olan Havari Yakup'un son istirahat yeridir. Kemiklerinin katedral'in türbesindeki sunağın altına gömülü olduğu söylenmektedir. Diğer bir teoriye göre kemikler aslında Priscillian'a, İsa'dan sonra 385 yılında Treves, Fransa'da kafirlikle suçlanarak kafası kesilen, ancak günümüzde Galiçya ve Kuzey İspanya'da bir şehit olarak anılarak hürmet gösterilen Ávila'lı sofuya aittir. Yakup'un İber Yarımadası'na geldiği ve burada vaazlar verdiği hikâyesi, İsa'nın Havarileri, onların misyonerlik faaliyetleri ve türbeleri hakkındaki efsanelerden biridir. 1884 Yılında Papa Leo XIII Compostela'da bulunan kutsal kalıntıların orijinalliğini açıkladıysada, Katolik Kilisesi'ne bağlı ilahiyatçılar 19. yüzyıldan beri bu konuda kararsızlık içindeler. Kudüs'te 44 yılındaki ölümü İncil tarafından tasdik edilen (bknz. İncil, 12:1-2) Yakup'un vücudunun İber Yarımadası'na mucizevi gelişi, geleneksel inanışla ilgili tek problem değildir. Compostela'daki katedralin yetkilileri, kem
iklerin Aziz James'e ait olduğu konusunda kesin bir açıklama yapmasalar da hacıların bölgeye gelişini ve bunun sağladığı katkıları desteklemektedirler. 12. Yüzyıldan öncesi takip edilemeyen bir hikâyeye göre, kalıntılar 835 yılında Iria Flavia piskoposu Theodomir tarafından Asturias yakınlarında keşfedildi. Theodomir bölgeye bir yıldız tarafından yönlendirilmişti, böylece "Campus Stellae" (Latince: yıldızlar bölgesi) zamanla bozularak Compostela'ya dönüştü. Daha önce de söylendiği gibi, kimin kemiklerinin, ne zaman ve nasıl bulunduğunun kesinleşmesi imkânsız görünmektedir. Bu aziz ile ilgili Galiçya'ya ait kültün nasıl uluslararası bir külte dönüştüğü ve Hrıstiyanlık dünyasının uzak köşelerinden hacıları bölgeye çekebildiğini açıklamak için, eldeki zayıf kaynaklarla olayın aydınlatılmaya çalışılmasına gerek yok gibi görünüyor. Santiago'da bulunan ilk türbeden daha görkemli bir binanın yapımına 868 yılında başlandı. Yapı 997 yılında Moor'lar tarafından tahrip edildi, ancak kutsal emanetlere saygı gösterildi. Bermudo III of Leon'un şehri yeniden fethetmesi ile birlikte hacıların Kuzey İspanya'dan bölgeye çeken yollar düzeltilmiş ve türbenin ünü yayılmaya başlamıştır. 1000 yıldır Santiago de Compostela katedralindeki Zebedi oğlu Yakup'un türbesine yapılan hac yolculuğu, İspanyolca "Camino de Santiago" olarak anılır. Her yıl 100,000'in üzerinde hacı Avrupa'dan bölgeye gelmektedir. Sahil şeridinde yer alan en alçak alana kurulu olması, şehrin görünümünü daha dikkat çekici kılar. Kelt mitolojisine ait bazı efsanelere göre şehir, denizin ötesindeki güneşe doğru yola çıkacak olan ölülerin ruhlarının toplandığı yerdir. Ölülerin ülkesine gitmeye layık olmayanlar ise Galiçya'yı "" olarak lanetlemişlerdir. Orijinal Roma tarzı katedralin barok cephesinin önünde, altın bir deniz kabuğu sunağı süsler. Orada sıralanan hacılar, biatın bir işareti olarak kabuğu öpmek için kuyrukta bekler. Katedralin orijinal Romanesque iç tasarımı korunmuştur. Ancak muhtemelen katedralin en güzel yeri, geç barok cephenin arkasında bulunan 12. yüzyıl'da yapılmış "Portico de la Gloria" adlı anıtsal giriş kapısıdır. Santiago de Compostela'nin şu kardeş şehirleri bulunmaktadır: Şemsi İnkaya Şemsi İnkaya (d. 13 Nisan 1939, İstanbul), Türk oyuncu. Ticaret Lisesi ve konservatuvarda okudu. Tiyatro sanatçısı Ayten Erman ile evlenip ayrılmıştır. Ozan isminde bir oğlu vardır. Sanat hayatına İ.Ü.T.B. Gençlik Tiyatrosu'nda amatör olarak başlamıştır. İlk oyunu "Pabuçcu Ahmet"tir. Avni Dilligil, Ulvi Uraz gibi pek çok tiyatroda yetişmiştir. İnkaya, Tiyatro Oyuncuları Derneği (To-Der) üyesi ve denetleme kurulu başkanıdır. 1970 ve 1980'li yıllarda Yeşilçam'da pek çok karakter rollerinde oynamıştır. 1981 yapımı Gırgıriye, 1982 yapımı Görgüsüzler gibi filmlerde çok sevilmiştir. 1998 yılında Üvey Baba dizisinde oynamıştır. 2002 yılında Şemsi İnkaya Üvey Baba dizisinden ayrıldıktan sonra Efsane dizisinde "Pamir" karakterini canlandırdı. Paris Topu Paris Topu, I. Dünya Savaşı sırasında, 1918 yılının Mart-Ağustos ayları arasında, Almanların Paris kentini bombalamakta kullandıkları demiryolu topudur. Kayser Wilhelm Topu olarak da bilinen topun bombardımanı boyunca 250 sivil ölmüş, 620 kişi yaralanmıştı. Paris'e 128 km mesafeden 320-367 atış yapılmış, kentte geniş bir paniğe yol açmıştır. Çünkü, ateşleme sırasında çıkan ses, bu mesafeden duyulmaktadır. Top; yaklaşık 1 tonluk mermisini 130 km öteye fırlatabiliyordu. Fransayla girilen çatışmada bir istina yapılarak 2 km ileri konulan top 128 km den atış yapıp Paris' i bombalıyor ve atışları kusursuz oluyordu. Tarihi boyunca yaklaşık 850 - 900 Fransız askeri öldüren top, Adolf Hitler tarafından başarısız görüldü ve kısa süre sonra top kullanımdan kalktı. Top, mermisini yollarken mermi büyük bir hızla namludan çıkış yapıyor ve yaklaşık 3 - 3,5 saniye arasında stratosfere giriş yapıyordu. Topu kullanmak için yaklaşık 45 personele ihtiyaç vardı. Krupp Fabrikaları üretimidir. Paris Topu, Alman mühendislerin II. Dünya Savaşı yıllarında geliştirecekleri kuşatma silahları konusunda önemli bir deneyim sağlamıştır. Bu deneyimlar, özellikle Sivastopol Savaşı sırasında kullanılan Gustav ve Dora adlı kuşatma toplarının geliştirilmesinde kullanılmıştır. FIFA Dünyada Yılın Futbolcusu FIFA Dünyada Yılın Futbolcusu ödülü dünyanın en prestijli futbol ödülüdür. Her yıl millî takımların teknik direktörleri ve kaptanları tarafından belirlenen puanlamaya göre ödül verilir. Bu ödülü en genç kazanan (20 yaşında) ve üst üste ilk kez kazanan (1996-1997) futbolcu Brezilya'nın efsane futbolcusu Ronaldo'dur. Aynı zamanda Ronaldo bu ödülü 3 kez (1996-1997-2002) kazanmıştır. Bu ödülü 3 kez kazanan bir diğer futbolcu da Zinedine Zidane'dır. 5 Ocak 2010 tarihinde FIFA Başkanı Joseph Sepp Blatter ile Amaury Grup Başkanı Marie-Odile Amaury arasında imzalanan anlaşma ile France Football Ballon d'Or ve FIFA Yılın Dünya Oyuncusu ödülleri birleştirilmiş, FIFA Ballon d'Or ödülü adını almıştır. 1995 yılına kadar sadece Avrupalı oyunculara verilen, bu tarihte ise diğer kıtalardan oyunculara da açılan Altın Top ödülünü Avrupa'nın dışında kazanan ülkeler; 2007'de Kaká, 2005'te Ronaldinho, 1999'da Rivaldo, 1996 ,1997 ve 2002'de Ronaldo ile Brezilya, değişikliğin gerçekleştiği yıl olan 1995'de George Weah ile Liberya ve 2009 yılında son kez verilen ödülü kazanan Lionel Messi ile Arjantin olmuştur. From 2010 to 2015, the world's best player was awarded the FIFA Ballon d'Or. In 2016, FIFA created The Best FIFA Men's Player to honour the best player around the world. Couto de Cima Couto de Cima Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 13,02 km yüzölçümüne sahip, 886 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Fail Fail Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 6,92 km yüzölçümüne sahip, 778 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). 20. yüzyıl felsefesi 20. yüzyıl felsefesi, 19. yüzyıl sonlarından başlayıp günümüze kadar gelen ve devam eden düşünce geleneklerini ve felsefi akımları kapsar. Her çağın felsefesinin kendi toplumsal, kültürel ve siyasal koşullarıyla etkileşimli olması gibi, 20. yüzyıl felsefesi de kendi siyasal ve toplumsal gelişmelerinden etkilenmiştir. Çağın siyasal olayları, kültürel ve teknolojik gelişmeler, bilimsel alandaki yeni sonuçlar, ortaya çıkan yeni düşünce eğilimlerinin hepsi 20. yüzyıl felsefesinde görülen bilime yönelik sorgulayıcı yaklaşımların, aklın sorgulanması girişimlerinin, dile yönelik ilginin, özne kavramı üzerinde yürütülen tartışmaların, zihin problemlerinin, yeni bir boyut kazanan bilgi sorununun, cinsellik soruşturmasının,yabancılaşma ve iktidar sorunsalının arkaplanını oluşturmaktadır. Bu çağın düşünürlerinin çoğunluğu bir şekilde çalışmalarında çağın kuramsal sorunlarını dillendirmiş ve yanıt arayışında olmuştur. 20. yüzyılın ana akımlarından birisidir analitik felsefe. Kökenleri Hume'a kadar uzanan bir felsefe geleneği olarak analitik felsefe, bir yandan dünyanın çok büyük sayıda karmaşık olmayan öğeden meydana geldiğini, öte yandan felsefenin görevinin de bir senteze ulaşma çabası değil dilsel ya da mantıksal analiz olduğu iddiasından hareket eder. Bilimden yana tutum alıp metafiziğe karşı duran bu analitik düşünürler, belli bir şekilde realizmi savunurlar diyebiliriz. Bu akımın önemli farklılıklarıyla birlikte önde gelen temsilcileri George Edward Moore, Bertrand Russell, Gattlob Frege, Ludwig Wittgenstein ve Viyana Çevresi ya da Viyana Okulu olarak bilinmektedir. Yorumsama ya da hermenuitik yöntemine dayanan felsefe akımı.Felsefe tarihi boyunca yorumsamacılık denilen yaklaşım çeşitli biçimlerde ortaya çıkmış ve çok eski bir düşünme geleneği olmakla birlikte, asıl olarak Schleiermacher , Dilthey , Gadamer'ın katkılarıyla belirginlik kazanmış bir 20. yüzyıl düşüncesidir.Yorumsamacılık, anlam ve anlamlandırma meseleleri noktasında önceliği yorumlayıcıya veren bir yaklaşım gösterir. Genel olarak "metin bilimi" ya da "metin okuması" şeklinde anlaşılmış olsa da (kutsal metinlerin anlaşılması ve açıklanması), yorumsamacılık, 19. yüzyılın sonlarından itibaren bir felsefe eğilimi olarak sahneye çıkmıştır. Kurucusu Edmund Husserl olan felsefe geleğidir. 20. yüzyılın tüm felsefi gelişmesini etkilemiş, özne ve bilgi konularında geleneksel felsfe eğilimlerinin dışında bir yaklaşım biçimi geliştirmeye yönelmiştir. "Askıya alma" ve "fenomenolojik indirgeme" olarak adlandırılan ikili bir işlemle fenomenoloji, Kant'ın bilgi alanının dışında bıraktığı gerçekliğin bilinebilir olduğunu öne sürmüş, kendi epistemolojik konumunu bu anlamda öteki felsefelerden üstün tutmaya çalışmıştır. Fenomenoloji felsefesinde Hegel etkisi görülür ve bir akım olarak kendisi de öncelikle varoluşçu felsefeyi, daha sonra da tüm postmodern felsefe tartışmalarını etkilemiştir. Martin Heidegger, Maurice-Merlaue Ponty, Jean-Paul Sartre gibi aynı zamanda varoluşçu felsefenin öncüleri olarak kabul edilen filozoflar, fenomenolojiden etkilenmiş olmalarının yanı sıra, fenomenolojik felsefenin temsilcileri de sayılırlar. Yapısalcılık, bir felsefe akımı olarak Yapısalcı Dilbilim ve onun öncüsü Ferdinand de Sausseure'den kaynaklanır.20. yüzyılın en önemli akımlarından birisidir.Felsefe tarihi icindeki önemli dönüşümlerin kaynaklarından birisi olmuştur.Bilgi, özne, tarih, dil, benlik, bilinç, toplum vb. bütün teorik kavramlara ilişkin farklı bir perspektif ortaya koymuş ve kendisinden sonra Postyapısalcılık olarak bilinen gelişmenin öncüsü olmuştur.Claude Levi-Strauss, Althusser gibi isimlerle anılır. Özellikle Fransa'da yapısalcılıktan sonra gelişmiş olan ve kaynağında yapısalcılık, fenomenoloji, varoluşculuk, Nietzscheci felsefe gibi felsefe geleneklerinin bulunduğu, köklü düşünce ve felsefe eleştirisiyle birlikte kendini gösteren felsefe geleneği postyapısalcı felsefe olarak adlandırılmaktadır.Aydınlanma Çağı felsefesi başta olmak üzere, tüm Batı felsefesi tarihine eleştirel bir yönelim gösteren, her tür özcü, ikici (düalist), akıl-merkezci yaklaşımı sorgulayan bir felsefi tutum sözkonusudur b
urada.Başlıca temsilcileri Michel Foucault, Jacques Derrida, Ernesto Laclau, Jean Baudrillard, Julia Kristeva, Gilles Deleuze gibi isimlerdir. Postmodern felsefe, modern düşüncenin ya da başka bir deyişle aydınlanmacılıktan gelen zihniyet yapısının temelleri bakımından sorgulanması ve genel olarak yadsınması biçiminde ortaya çıkan felsefe eğilimi olarak adlandırılabilir.Postmodern felsefenin soruşturması yalnızca modern düşünceyle sınırlı kalmaz, bir bütün felsefe tarihini hedefler.Postmodern felsefe olarak addedilen felsefeler, genel bir eğilim olarak, özcülük, temelcilik, gerçekçilik, nesnellik, öznelik, düalizm gibi modern felsefede doruğuna ulaşmış olan temel felsefi nosyonları kuşkuyla karşılar ve yadsır. Bu yaklaşım, Jacques Derrida gibi düşürlerde görüldüğü üzere, Platon'dan beri süregelen ve Modernizmde doruğuna ulaşan metafiziksel felsefeyi sonlandırmaya yönelir. Eleştirel realizm, özellikle realizmin kuramsal sınırlılıklarını ve sorunları aşarak yeniden değerlendirme yönelimidir.20. yüzyıl felsefesinde yapısalcı, pozitivist, yorumsamacı yaklaşımların dışında yeni bir yönelim olarak belirir.Özellikle bilim felsefesi alanında söz sahibi olarak ortaya çıkar.Klasik realizmde bilimin, ampirik olguların gözlemlenmesine indirgenmesinden kaynaklanan sınırlılıkları eleştirel realizm yaklaşımıyla aşılmaya çalışılır.Nicolai Hartmann yüzyılın ilk yarısında bu akımın temsilcilerinden sayılır. Ayrıca en eski felsefi anlamında realizm, fikirlerin gerçekliğine inanmak anlamına geldiğinden, eleştirel realizm bu anlamda da bir ayrım koyar.Eleştirel realizm, buna göre, hem dünyanın gerçekliğini hem de yapısal mekanizmaları kabul eder.Ontolojik anlamda dünyadaki "şeyler" ya da "varlıklar" onu tasavvur eden bilinçten bağımsız olarak vardır.Realizm ve eleştirel realizm felsefe, bilim, edebiyat eleştirisi gibi alanlarda farklı boyut ve katmanlarda karşımıza çıkar.Fikirlerin gerçekliğine inanmak şeklindeki realizmin felsefi anlamından edebiyattaki realizmin gerçekcilik olarak anlaşılması bu anlam farklarını gösterir.Georg Lukács'ın tanımlamasına göre edebiyatta realizm, edebiyatın realitenin/gerçekliğin bir yansıması olduğu fikrinden hareket eder.Bilim felsefesi alanında da realizmin gerçekcilik şeklinde anlaşılması sözkonusudur.Bu noktada eleştirel realizmin ya da gerçekciligin en önemli ismi Roy Bhaskar'dır.Felsefi anlamda eleştirel realistler Bhaskar'ın öncü açılımlarını değerlendirmişlerdir.Andrew Sayer bu felsefi akımın başka bir önemli ismidir. 20. yüzyıl, özellikle ikinci yarısından itibaren akla yönelik kuşkular, itirazlar ve yadsıyışlar yüzyılı olmakla birlikte, birçok önemli filozof akıl savunuları yapmaya çalışır.Bunların önemli bir bölümü, bilinen anlamda akıl ve akılcılık savunusunu değil, kendileri de sorguladıkları eleştirel bir akılcılık anlayışı geliştirirler.Habermas örneğin, Adorno ve Horkheimer'de görülen araçsal akıl eleştirisininin çok fazla genelleştirilmesine ve bir bütün aklın araçsal akla indirgenmesine karşıdır.Kendisi de akılcılığı eleştirmekte, fakat yine de akıla bir pay bırakmaktadır.Öte yandan eleştirel rasyonalizm denilince ilk akla gelen isim bilim felsefecisi Karl Popperdir.Öğrencisi Karl Feyerabend tarafından görüşleri yoğun eleştirilere maruz kalıp "Akla Veda" denilmeden önce Popper, eleştirel bir rasyonalizm yöntemi geliştirmeye çalışmıştır.popper'in eleştirel rasyonalizme dayanan bilim felsefesi, temelde kesin doğrular anlamında bilimsel bilgilere ulaşmayı mümkün görür. Frankfurt Okulunun teorik ve felsefi konumunu gösteren adlandırma.Theodor W. Adorno, Max Horkheimer, Jürgen Habermas, Walter Benjamin okulun en tanıdık simalarıdır.Bu düşünürler Marksizm içinde yer almaktadırlar, ancak Marksizmle ilişkileri özel bir nitelik arz eder; Ortodoks Marksimin tamamen dışında kalırlar.Aydınlanmacılıkla eleştirel bir ilişki kurarlar, akıl kavramına yönelik çeşitli boyutlarda eleştiriler getirirler.Postmodern soruşturmada görülen akıl eleştirilerinin ilk ipuçlarını Frankfurt Okulu düşünürlerinde görmek mümkündür.Elbette Frankfurt okulu'nun her üyesinde farklı boyutta bir eleştirellik sözkonusudur, ama bu düşünürleri bir okul içinde birleştiren ögelerin temelinde "eleştirel teoriyi" benimsemeleri yatar.Eleştirel teori, hem teorinin/felsefenin eleştirel bir şekilde değerlendirilmesini ve yeniden yapılandırılmasını, hem de uygulamada eleştirel bir yönelim gözetilmesini ifade eder.Okulun en genel anlamda "eleştirel bir düşünce" ve "eleştirel bir toplum teorisi" kurmayı amaçladığı, felsefi çalışmalarında bu eleştirelliğin ortaya konulduğu söylenebilir. Explosions in the Sky Explosions in the Sky enstrümantal post-rock grubu. 1999 yılında Austin, Teksas'ta kurulmuştur. Grup elemanları; Munaf Rayani, Mark Smith, Micheal James ve Chris Hrasky'den oluşmaktadır. Explosions in the Sky canlı performanslarıyla hızlı bir şekilde ün kazanmıştır. Aynı zamanda 2. albümleri "Those Who Tell the Truth Shall Die, Those Who Tell the Truth Shall Live Forever" ile medyanın da dikkatini çekmiştir. Üzerinde bulunan bir uçak resmi ve aynı zamanda bir parçanın ismi olan "This Plane Will Crash Tomorrow" yazısını içeren albüm kapağı nedeniyle 11 Eylül terörist saldırıları ile bağlantısı olduğu konusunda çıkan asılsız dedikodular yüzünden albüm ileri bir tarihte Ağustos ayında piyasaya sürülmüştür. Explosions in the Sky'ın en büyük ünü ise, belki de büyük olasılıkla "en" gürültülü grup olmasından gelir, birçok şovlarının ciddi anlamda sağırlığa neden olduğu bilinmektedir. "Friday Night Lights" adlı futbol filminin Soundtrack albümündeki birçok ünlü şarkı Explosions in the Sky'a aittir. "The Rescue" albümü grubun 8 gün içinde yarattığı (her gün için bir parça) deneysel bir albümdür. "How Strange, Innocence" grubun gerçek anlamda ilk çıkış albümü olarak görülür. Çıkışından bir süre sonra albüm daha çok kitleye hitap etmek amacıyla tekrar elden geçirilip ikinci kez piyasaya sürülmüştür. Grubun 2003-2004 tarihleri arasında çıkardığı "The Earth Is Not A Cold Dead Place" ve "The Temporary Residence Ltd. Thank You Compilation" adlı iki albümü daha bulunmaktadır. Son albümleri "All of a Sudden I Miss Everyone" 2007 Şubat ayında çıkmıştır. Ağa Hüseyin Paşa Ağa Hüseyin Paşa (1776 - 2 Nisan 1849, Vidin), Osmanlı ordusu kumandanı, serasker, vali, vezir ve devlet adamı. Rusçukludur. 1776'da doğmuştu. Silahşor Osman Ağa'nın torunu ve Hacı Mustafa Ağa'nın oğluydu. Bender'de yeniçeri yazıldı. İstanbul'a gitti. 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı'na katıldı. Kasım 1822'de Silahdar Ali Paşa'nın tavsiyesine göre Halet Efendi'nin karşı çıkmasına rağmen zağarcıbaşı yapıldı. Aralık 1822'de Yeniçeri Ocağı'nın yedi büyük ağalıklarından biri olan Kul Kethüdası görevine getirildi. Bu görevde iken ocaktaki sayılı fırtınaları birer bahane ile zararsız hale getirmeye başlamıştı. Şubat 1823'de Yeniçeri Ağası tayin edildi. Ağa olduktan sonra bu işe büsbütün hız verdi. Mart-Aralık 1823 döneminde Silahdar Ali Paşa'nın sadrazam olması sırasında büyük güç kazandı. Bozguncu yeniçerileri emekliye ayırdı, sürgüne gönderdi hatta idam ettirdi. Bu hizmetlerinden dolayı Ağustos 1823'de kendisine vezirlik rütbesi verildi ve yeniçeri ağası olması dolayısıyla "Ağa Paşa" olarak anılmaya başlandı. Kendisi de Yeniçeri Ocağı'nın artık ise yaramaz hale geldiği, hatta zararlı olduğu kanaatinde idi. II. Mahmud'la bu konuyu gizlice görüşmüştü. Ekim 1826'da II. Mahmud onu yeniçerilerin misillemesinde korumak için yeniçeri ağalığı görevinden azletti. Fakat katkıları gerekirse yakında bulunması için sırayla Kocaeli Mutasarrıflığı; Hüdavendigar/Bursa Sancak Mutasarrıflığı ve Boğaz Muhafızlığı görevleri verildi. Alemdar Vakası'ndan sonra Yeniçeri Ocağını ortadan kaldırmak isteyen II. Mahmud tarafından yeniçeriler yerine geçmek için 8 Mayıs 1826'da kurulan Eşkinci Ocağı'nı destekledi. 16 Haziran 1826 tarihinde, İstanbul'da II. Mahmud tarafından Yeniçeri Ocağı'nın yok edilmesi amaçlı Vaka-i Hayriye sırasında büyük yararlılıklar gösterdi. II. Mahmud'a bağlı olan Topçu ocağı ve yeniçerilerden II. Mahmud'a sadık olan birliklere komuta ederek Divanyolu ve Aksaray'daki Etmeydanı'nda bulunan yeniçeri odalarındaki direnişi kırdı. Etmeydanı'ndaki Yeniçeri kışlaları top ateşine tutuldu. 6.000'den fazla yeniçeri öldürüldü ve 20.000 civarında yeniçeri da tutuklandı. Yeniçeri Ocağı'nın yerine Seraskerlik makamı ve Asakir-i Mansure-i Muhammediye kuruldu. Serasker aynı zamanda Asakir-i Mansure-i Muhammediye'nin de komutanıydı. Ağa Hüseyin Paşa, ilk Serasker ve Asakir-i Mansure-i Muhammediye Komutanı olarak atandı. Nisan 1827 tarihinde yerine Koca Hüsrev Mehmed Paşa getirildi. Ağa Hüseyin Paşa Boğaz Muhafızlığı'na atandı. Mora'daki Yunan isyanı, Mısır Valiliği'nin donanma ve kara askeri desteği ile hemen hemen bastırılmış iken Avrupa'nın büyük devletlerinin savaş gemilerinden oluşan bir donanma, Osmanlı&Mısır Donanması'nı 20 Ekim 1827 tarihinde Navarin Deniz Muharebesi'nde yakmalarından sonra, Yunanistan'ın bağımsızlığının baş savunucusu ve Osmanlı Devleti'ndeki Ortodoks Hristiyanların koruyucusu olarak gören Rusya ile savaş kaçınılmaz hale gelmişti. Aynı zamanda İstanbul'da kendi şahsi nüfuzunu pekiştirmek isteyen Serasker Koca Hüsrev Paşa rakip gördüklerini İstanbul'dan uzaklaştırmak istemekteydi. Bu nedenle Ağa Hüseyin Paşa'ya 1827 yılında Edirne valisi olarak atandı. Bu görevde kalmakla birlikte Nisan 1829 tarihinde Şumnu ve Balkanlar Muhafızı yapıldı ve Rus sınırına serdar olarak tayin edildi. Sınıra diğer serdar olarak Halil Paşa ve Serdar-ı Ekrem olarak da Sadrazam Benderli Mehmed Selim Sırrı Paşa tayin oldu. Rus Çarı I. Nikola'nın komutası altındaki Rus Ordusu Haziran 1828 tarihinde Tuna Nehri'ni geçip Dobruca üzerine yürümeye başlayınca 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı başlamış oldu. Rus ordusu Şumnu, Varna ve Silistre kalelerini kuşattı. Ağa Hüseyin Paşa Şumnu kalesini ve özellikle karargahı başarı ile savundu ise de Tuna'nın aşağısındaki istihkamlar Rusların eline geçti. Diğer kalelerden Varna, 1828 yılında Rusların eline geçti. Fakat her iki taraf da açlık ve h
astalık sonucu zayiat vermişti ve kışın yaklaşması dolayısıyla Ruslar Besarabya'ya geri çekildiler. 1829 yılında Rus orduları daha da başarılı oldular. Mayıs 1829'da Rus ordusu saldırıya geçerek Silistre'yi kuşattı ve 19 Haziran'da kale düştü. Varna'nın geri almak hedefiyle gönderilen Osmanlı Ordusu Ruslarla yapılan savaşta yenildi. 28 Ocak 1829 tarihinde sadrazam yapılan Reşid Mehmed Paşa Serasker olarak tayin edildi. Balkanlar muhafızı Ağa Hüseyin Paşa bu görevden azledildi ve Rusçuk muhafızlığına getirildi. 2 Temmuz 1829 tarihinde 25.000 askerlik bir Rus ordusu Balkanları boydan boya geçerek Burgaz'ı ve Sliven'i teslim alıp 28 Ağustos'ta Edirne'ye kadar ilerledi. Sultan II. Mahmud, Rus Ordusu'nun ilerlemesini durdurmak için 14 Eylül 1829 tarihinde koşulları çok ağır olan Edirne Antlaşması'nı imzalamak zorunda kaldı ve savaş sona erdi. Savaştan sonra Ağa Hüseyin Paşa ikinci defa Edirne valiliğine tayin edildi. Mora İsyanına karşı donanma ve kara ordusu desteği sağlamak için Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'ya Kandiye (Girit) valiliği verilmiş ve Mora valiliği de vadedilmişti. Fakat Edirne Antlaşması ile Yunanistan bağımsızlık kazanınca Mora yarımadasında egemenlik Yunanistan'a geçmişti ve Kavalalı'ya verilen vaadin gerçekleştirilmesine imkan kalmamıştı. Kavalalı kendine vadedilen Mora valiliği yerine Şam (Suriye) valiliği verilmesini istedi. Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın genişleme siyasetinden çekinen Osmanlı Hükümeti bu isteği reddetti. Bu "Mısır Sorunu" adı verilen ve iki önemli savaşa yol açan olaylara başlangıç oldu. Kavalalı Mehmet Ali Paşa Suriye'yi eline geçirmek için fırsat kollar oldu ve bu İstanbul Hükümeti tarafından bilinmekte idi. 1831'de Kavalalı Mehmet Paşa oğlu Kavalalı İbrahim Paşa komutası altında Mısır ordusunu Suriye'ye yolladı. Mısır donanması Yafa'ya çıkartma yapıp Kudüs'e yürüyüp bu şehri işgal etti. Mısır ordusu çok geçmeden Filistin ve Lübnan'ın Akdeniz kıyılarını (Osmanlı Valisi Abdullah Paşa komutasında kuşatmaya direnen Akka Kalesi hariç) fethettiler. Bu nedenle İstanbul'da Kavalalı Mehmed Ali Paşa üzerine Suriye'de savaşmak üzere 45.000 kişilik yeni bir ordu kuruldu. Bu orduya Serasker ve Serdar-ı Ekrem olarak atandı. Kendisine unvan olarak Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın gerçekte taşıdığı ve istediği valilik unvanları olan "Mısır, Kandiye ve Şam Valisi" unvanı verildi. 1832 yılında Kavalalı İbrahim Paşa, ordusu ile uzun süredir direnen Akka Kalesi'ni, Şam'ı, Humus'u ve Halep'i Temmuz ortasına kadar eline geçirdi. Ağa Hüseyin Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu ile Temmuz sonunda Belen Geçidi'ne geldiğinde, karşısında Kavalalı İbrahim Paşa ve Mısır Ordusu'nu buldu. 29 Temmuz 1832 tarihinde yapılan Belen Geçidi Muharebesi'nde Osmanlı ordusu yenildi. Mısır ordusu Çukurova'ya girip 31 Temmuz'da Tarsus ve Adana'yı eline geçirdi. Bunu önleyemeyen Ağa Hüseyin Paşa 31 Ağustos 1832 tarihinde Anadolu ordusu Seraskerliği'nden ve kendisine verilmiş olan valiliklerden azledildi. 1833 yılında Vidin Muhafızlığı görevine atandı. 1844 yılında bu görevden azledildi. Fakat 1846 yılında tekrar Vidin Muhafızlığı görevine getirildi. 2 Nisan 1849 tarihinde bu görevde iken vefat etti. Sicill-i Osmani onu şöyle değerlendirir: Devlete sâdık, saltanatın hizmetkârı ve zengindi. Sultan Abdülmecid huzurlarına kabul ettiğinde oturmalarını emrederek iltifat buyururlardı. Esmeray Esmeray Diriker (d. 25 Şubat 1949; Emirgan, İstanbul - ö. 25 Mart 2002; İstanbul), Siyahi kökenli Türk oyuncu ve şarkıcı. 1960 yılında Emirgan Ortaokulu'nun son sınıfındayken İstanbul Şehir Tiyatrosu'na eğitimini yarıda bırakarak girdi ve Çocuk Bölümü'nde ilk kez sahneye çıktı. Beş yıl kadar Şehir Tiyatroları'nda çalıştı. Ondan sonra özel tiyatrolara geçti ve ilk olarak Dormen Tiyatrosu'nda "Dün Gece Yolda Giderken Çok Komik Bir Şey Oldu" oyununda oynadı. Daha sonra sırasıyla Avni Dilligil, Özlem, Özlem Taşdelenler, Sezer Sezin Tiyatroları'nda oyunculuk yaptı. Tiyatrolara 1974 yılında Muammer Karaca ile oynadıkları "Mart Bakanı" ile veda etti. "Sev Kardeşim" ve "Zilli Nazife" adlı fimlerde rol almasıyla birlikte "Unutama Beni" filminde de misafir oyuncu olarak yer aldı. Neriman Altındağ Tüfekçi'nin yönettiği koroda müziğe adım attı. 1973'te "Kim Bunlar?" topluluğunun solistliğini yaparken, toplulukla birlikte çıkardıkları "Kim Bunlar?" adlı plağın A yüzünde seslendirdiği "100 Kerre 1000 Kerre" adlı şarkıyla müzik dünyasına adım atmış olmasına rağmen plağın üstünde adı dahi yazmıyordu. Akabinde TRT'nin düzenlediği ve bir daha da tekrarı olmayan "1. Toplu İğne Beste Yarışması"nda bestelerinde "Erol Tanır" imzası geçen eşi Şemi Diriker'in bestesi olan "Unutama Beni" ile birincilikte adını duyurdu ama uzun bir zaman "Unutama Beni"yi ekranda seslendiremedi ve bu plaktan sonra yaptığı 45'liklerle de TRT denetimine takıldı. Aynı yıl bir profesyonel olarak ilk defa Küçük Bebek Belediyesi Gazinosu'nda sahne aldı. 1975 yılında ilk longplay çalışması yayınlanamayınca TRT'yi sözlü olarak halka şikayet etti. 1977'de yaptığı "Gel Tezkere" plağıyla ikinci büyük çıkışını yaptı ve sonraki yıllarda asker şarkıları söylemeye devam edip halkın büyük beğenisini kazandı. 1978 yılında Eurovision Türkiye finalinde kendine özgü eserleriyle bilinen Ertan ve Funda Anapa, Melike Demirağ, Kerem Yılmazer ve İskender Doğan'la birlikte oluşturdukları "Grup Sekstet" grubuyla Türkiye finali ön elemelerine Atilla Özdemiroğlu'nun bestelediği, Şanar Yurdatapan'ın sözlerini yazdığı ve Lale Mansur'un koreografisini hazırladığı "İnsanız Biz" şarkısıyla katıldılar. Ancak ön elemede elendiler. Günümüze kadar dokuz adet 45'lik, dört adet LP ve "Kağıt Mendil" isimli bir adet kaset çalışması yapan Esmeray, 1981 yılında yayınlanan "Sürpriz 81" albümünde Türk Sanat Müziği eserlerini seslendirdi. 1986'da profesyonel sahne çalışmalarına son verdi ve bu tarihten sonra "Alıştık Artık" adlı televizyon programında uzun süre Ayşegül Atik ve Ali Atik'le birlikte rol aldı. Daha sonra "Küçük Besleme", "Reyting Hamdi" gibi çeşitli televizyon dizilerinde de çalışmalar yaptı. Son olarak 1995 yılında Nedim Saban Tiyatrosu'nda "Oscar" adlı oyun ile tekrar tiyatroya döndü. 2000 yılında "Hep Aynı Yaygara" ve "Dilekçe" oyunlarında rol aldı. 2000 yılında yayınlanan "Eski Dostlar" albümüyle tekrar müzik çalışmalarına hız veren Esmeray, ayrıca televizyon dizilerinde oyunculuk yapmaya devam ederek sanat hayatını sürdürmüştür. Yakalandığı kanser hastalığı sonrası tedavi gören sanatçı 25 Mart 2002'de hayatını kaybetti. Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi. Bill Eyrelti J.R.R. Tolkien'in Yüzüklerin Efendisi adlı eserinde yaratmış olduğu hayali bir kahramandır. Bill Eyrelti Bree'de yaşayan ve kara süvarilere (Nazgullere) yardım eden bir karakterdir. Farminhão Farminhão Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 10,72 km yüzölçümüne sahip, 787 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Fragosela Fragosela Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 10,82 km yüzölçümüne sahip, 2.228 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Pili Pili ile aşağıdakiler kastedilmiş olabilir: Sedef (anlam ayrımı) Sedef şu anlamlara gelebilir: Spor (anlam ayrımı) Kabuk programlama Unix ve benzeri sistemlerde sistem yönetimini sağlayan komutlar ve bu komutları işlemeye yarayan kontrol mekanizmalarının bulunduğu programlama şeklidir. Nazlı Ecevit Fatma Nazlı Ecevit (4 Ocak 1900 - 14 Ağustos 1985) Türk ressamdır. VII. ve VIII. dönem milletvekili Fahri Ecevit'in eşi ve 16. Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit'in annesidir. Nazlı Ecevit 4 Ocak 1900 tarihinde İstanbul'da dünyaya geldi. Bülent Ecevit'in annesi olan Nazlı Ecevit, Darülmuallimat'ı (1915) ve Sanayi-i Nefise Mektebi Resim Bölümü'nü bitirdi (1922). İstanbul ve Ankara Konservatuvarlarında uzun süre öğretmenlik yaptı. Devlet resim ve heykel sergilerine katılıp, tabloları Resim ve Heykel Müzesi'ne alındı. İstanbul Festivali Açıkhava Resim, Heykel ve Seramik Sergisi'nde İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü tarafından 1975'de 75 yaşındayken başarı madalyası verildi Nazlı Ecevit 14 Ağustos 1985 tarihinde 85 yaşında Ankara'da öldü. Kanlı Pazar (1969) Kanlı Pazar, 16 Şubat 1969 tarihinde İstanbul Taksim Meydanı'nda ABD'nin 6. Filo'sunu protesto etmek için 76 gençlik örgütünün toplandığı sırada meydana gelen olaylardır. Tarihçi Feroz Ahmad ise olayı "organize bir faşist şiddet örneği" olarak nitelemiştir. 6. Filo'nun İstanbul'a gelişini protesto eden Ankara, İzmir, Trabzon ve İstanbul'daki küçük çaplı gösterilerin ardından, öğrenci ve işçi örgütleri 16 Şubat'ta İstanbul'da emperyalizm ve sömürüye karşı bir yürüyüş ve miting yapma kararı aldı. 76 gençlik örgütünün katılacağı gösteri için valilikten gereken izin alınmıştı. Gösteri yapılmadan önceki günlerdeyse gerilim artmıştı, çünkü 14 Şubat'taki Cuma namazından sonra Komünizmle Mücadele Derneği ile sağ kesimin denetiminde olan Milli Türk Talebe Birliği'nin öncülüğünde "Bayrağa saygı" mitingi düzenlendi. Bu mitingde komünistlere karşı savaş açıldığı ilan edilerek halka iki gün sonra düzenlenecek olan 6. Filo'yu Protesto Yürüyüşü'nde komünistlere gereken dersi vermek üzere toplanma çağrısı yapıldı. 16 Şubat günü, göstericiler Taksim'e doğru yürüyüşe geçmek üzere Beyazıt'ta toplanırken, "komünistlere gereken dersi verme" çağrısına uyan sağ görüşlü kişiler de Taksim Meydanı'na geldiler. Burada toplu kılınan namazın ardından taşlı ve sopalı bir biçimde beklemeye koyuldular. Beyazıt Meydanı'nda toplanan gençlik örgütleri yürüyüşe geçtiler. Sultanahmet, Sirkeci, Eminönü, Karaköy ve Dolmabahçe üzerinden Taksim Meydanı'na ulaşan göstericilerin önünü kesen polis, alana küçük gruplar halinde girmelerini sağladı. Alana girenler de burada bekleyen ve sadece iki sıra olan polis barikatını kolaylıkla aşan sağcıların sopalı, taşlı ve bıçaklı saldırısına uğradı. Tekbir getiren saldırganlar, göstericileri şiddetli bir biçimde dövdü. Olaylar sırasında Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan adlı gençler bıçaklanarak öldürüldü. Bu sırada polisin saldırganları engelleme
mesi dikkat çekti. Ertesi gün "Hürriyet" gazetesinde yayınlanan Ali Turgut Aytaç'ın bıçaklandığı anı gösteren fotoğrafta bir toplum polisinin olayı sadece izlemekle yetindiğini anlaşılması toplumda büyük tepki yarattı. İktidardaki Adalet Partisi dışındaki siyasi partiler dönemin iç işleri bakanı Faruk Sükan'ın istifasını istediler. Buna karşılık, Sükan suçu solcu öğrencilere yükledi ve polisin normal görevini yerine getirdiğini belirterek tepkilere kayıtsız kaldı. Bu arada AP üyesi bazı milletvekilleri de suçlamalara katıldılar. Hatta AP senatörü Mahmut Vural konuyla ilgili bir genel görüşme açılmasını istese de sadece olay hakkında kısıtlı bir soruşturma yürütüldü. Dawn Summers Buffy the vampire slayer adlı dizide, Buffy'nin kardeşi. (Dawn, İngilizce'de "Şafak" demektir.) Dawn, Buffy'nin aslında kardeşi değil keşişler tarafından insana dönüştürülen ve boyutları birleştirip hepsini bir araya getiren bir anahtardır. Zamanında Glory tarafından çok aranmıştır. Glory en anahtarı en son gördüğünde yeşil bir enerji topu halindeymiş. Keşişler, anahtara bir insan şekli vererek Buffy'ye onun kardeşi(Dawn) olarak yollamışlar ve Dawn da dahil olmak üzere onunla ortak geçmişi olan herkese sihirle anılar yaratmışlardır. Başta bunu kimse bilmese Buffy transa geçtiğinde Dawn'ın insan olmadığını anlar. Daha sonra keşişlerden biri Buffy'ye Dawn'ın anahtar oluduğunu söyler. Başta sadece Giles ile Buffy bunu bilirken "Scooby Gang" çok soru sormaya başlayınca Buffy onlara anlatır. Dawn'da sonradan Scooby Gang konuşurken onları gizlice dinlemiş ve anahtar olduğunu öğrenmiştir. Dawn bir anahtar olduğunu öğrendiğinde, önce çok etkilenmiş, günlüklerini yakmış (günlüklerinin tamamen saçmalık olduğunu düşünmüştür) hatta insan bile olmadığını, yaşamasının anlamsız olduğunu düşünmüştür. Fakat sonra, bu duruma uyum sağlayıp hayatına kaldığı yerden devam edebilmiştir. Glory onun anahtar olduğunu Tara aracılığı ile öğrenmiştir. Öğrendiği gibi Dawn un peşine düşen Glory onu yakalamış, ayin için hazırlamıştır. Gift adlı bölümde Glory zaferine ulaşamadan Buffy tarafından ölesiye dövülmüştür. Buffy onu son anda öldürmekten vazgeçsede Giles "Buffy başarılı olup kıyameti durdursa ve Dawn'u kurtarsa bile glory bunun bedelini hepimize ödetecektir. Bu denli bir riski göze alamayız' demiştir. Glory öldürülsede onun yardımcısı Doc, Dawn'ın kanıyla boyut kapısını açmış, boyutlar birleşmeye başlamıştır. Dawn başta bunu durdurmak için enerjinin içine atlamayı denesede buffy onu bırakmamış, onun yerine kendisi atlamıştır. Altıncı sezonda Dawn anahtar olsa da normal bir kız gibi çeşitli sorunlarla uğraşmaya başlamıştır. Önce annesinin ve sonra da Buffy'nin ölümünden etkilenmiş, birçok sorun yaşamaya başlamıştır. Bu arada çeşitli küçük hırsızlıklar yapmıştır. Bunların çoğu MagicBox'tan dır. Hoşlandığı bir erkek vampir çıkmış ,Sweet adlı bir iblis yanlış anlamadan dolyı ondan kraliçesi olmasını istemiştir...Buffy'ye birçok bela getirmiştir. 8. sezonda(çizgiroman) oda Willow gibi bir eşcinsel olmuştur. Lordosa Lordosa Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 23,26 km yüzölçümüne sahip, 1.884 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Mundão Mundão Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 15,79 km yüzölçümüne sahip, 1.703 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Orgens Orgens Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 10,53 km yüzölçümüne sahip, 3.462 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Povolide Povolide Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 20,22 km yüzölçümüne sahip, 1.959 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Ranhados (Viseu) Ranhados Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 6,58 km yüzölçümüne sahip, 3.996 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Repeses Repeses Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 5,02 km yüzölçümüne sahip, 2.040 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Ribafeita Ribafeita Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 18,59 km yüzölçümüne sahip, 1.461 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Nicholas Brendon Nicholas Brendon (d. 12 Nisan 1971, Los Angeles), ABD'li oyuncu. Profesyonel bir beyzbol oyuncusuyken ciddi bir kol incinmesi sonucu spor hayatına son verir ve oyunculuğa doğru ilerler. Oyunculuk hayatına ilk olarak clerasil reklamıyla başladı. Daha sonra kameranın arka tarafına geçti. Dave's World adındaki bir sitcomda prodüksiyon asistanı olarak işe başladı. Aynı dizinin konuk oyuncu deneme çekimlerine katılır ve işi aldı. Xander rolüne kadar birçok dizide ufak rollerde oynadı. Hollywood'un ışıltılı dünyasına girmeden önce ise muslukçu çırağı, veteriner yardımcısı, yemek dağıtıcısı, yardımcı danışman ve garsonluk (aşağı yukarı 13 farklı iş ve Nicholas Brendon bu işlerin hepsinden kovulmuş.) gibi işlerde çalışır. 2 ay deneme çekimlerine katıldıktan sonra Buffy the Vampire Slayer'da Xander rolünü alır. Ondan sonra ise film teklifleri, hayranlar ve şöhret gelir. 1 Eylül 2001 yılında aktris/yazar Tressa di Figlia ile evlendi. Kelly (büyük ikizi), Christian, Kyle adlarında 3 kardeşi vardır. Brendon, Alyson Hannigan'nın Los Angeles'taki evini dekore etmiştir. ""Dave's World" dizisinde yapımcı asistanı olarak çalışıyordum. Sonra konuk oyuncu rolü için deneme çekimlerine katılmama izin verdiler. Rolü aldım fakat sonra da beni kovdular." "Bu benim ilk dizim. İlk olarak kitap manyağı oldum. Yeniden canlandım. İnsanların bu rolden hoşlanmalarından ve bunu hayatlarına bir şekilde beni eklemelerine gerçekten çok mutlu oluyorum." (Bir röportajında "Buffy The Vampire Slayer" için söylemiş) Türk Kooperatifçilik Kurumu Türk Kooperatifçilik Kurumu, Atatürk'ün emri ile 20 Mayıs 1931 tarihinde İstanbul'da "Türk Kooperatifçilik Cemiyeti" adıyla kurulmuştur. Konusuyla ilgili danışmanlık, yeni araştırmaları desteklemek ve yapılmış araştırmaların basılması olmak üzere üç ana grupta yürütülür. Danışmanlık hizmetiyle ilgili olarak çeşitli kooperatif idarecilerinin, kooperatifçilikle ilgili kuruluşların, kooperatiflerin ve şahısların bildirmiş oldukları sorunlarına ilişkin çözüm önerileri geliştirilerek ilgililere iletilmesi ana amaçtır. Danışma-Araştırma Eğitim Faaliyetleri, Yayın Faaliyetleri, Dış Münasebetler ve Kongre Faaliyetleri, Kutlama ve Basın Halkla İlişkiler Faaliyetleri, Mevzuat ve Üye İnceleme Faaliyetleri, Arşiv ve Dokümantasyon Faaliyetleri, Kooperatifçi Kadınlar Faaliyetleri, Denetleme Faaliyetleri olmak üzere sekiz temel faaliyeti yerine getirirler. Ebelik Ebelik, gebelik döneminde gebeliğin teşhisi ve gözetimi ile normal doğum yaptırmakla görevli kişilerin oluşturduğu tıbbi bir meslektir. Bu mesleği icra eden kişiler "ebe" olarak isimlendirilir. Ebeler genellikle kadın olmakla birlikte, bazı batı ülkelerinde erkeklere de ebelik hakkı tanınmıştır. Ebelik uygulamaları, dünya ebeleri arasında belirgin farklılıklar gösterse de, genellikle gebeliğin doğal, normal yanları üstünde yoğunlaşır; ebeler doğum öncesi bakımı sağlar, doğumun gidişini yönlendirir ve normal doğumları yaptırırlar. Ebelik, tarihin çok eski dönemlerinden bu yana uygulanan bir tıbbi meslektir. Günümüzde de dünyanın her yerinde, yalnızca tıbbi bakımın çok kısıtlı olduğu uzak kırsal bölgelerde değil, bebek ölüm oranının çok düşük olduğu Japonya ve Hollanda gibi birçok gelişmiş ülkelerde de, bebeklerin çoğu ebeler tarafından doğurtulmaktadır. Genellikle, ebeler doğum sancıları ve doğum sırasında, yüksek teknoloji donanımlarından çok az yararlanırlar. Batı ülkelerinde birçoğu, epiziyotomi (dölyolu girişinin cerrahi yöntemle genişletilmesi) gibi girişimleri güvenli biçimde yapmak için gerekli ek eğitimi görmüşlerdir. Ebelik eğitimi ülkeden ülkeye, basit çıraklık eğitiminden ebelik konusunda ek eğitim gören diplomalı ebelere, hemşire-ebelik diploması veren öğretime kadar değişir. Türkiye'de ebelik yapabilmek için ebelik programı uygulayan yüksek öğretim kurumlarından diploma almış olmak gerekir. Diplomasız ve belgesiz ebelik yapanlar, hafif hapis ya da hafif para cezalarıyla cezalandırılırlar. Ebelerin reçete yazmaları yasaktır. Dje Kiril Alfabesi'nde bir harf. C'ye yakın bir ses olan /d͡ʑ/ sesini verir. Ђ: Büyük harf Dje ђ: Küçük harf Dje Düşük Düşük veya abortus dölütün anne bedeninin dışında yaşayacak olgunluğa erişmeden bedenden atılmasıdır. 20. gebelik haftasından önce veya 500 gramdan küçük gebelik kayıpları için düşük terimi kullanılır. Bu değerlerin üstündeki gebelik kayıpları için ise ölü doğum veya prematür doğum terimleri kullanılır. Gebeliğin ilk aylarında sık rastlanan apansız düşüklerin nedeni, çoğunlukla dölütteki ciddi sakatlıklar ve kromozom bozukluklarıdır. Yinelenen düşükler, yani bir kadının üst üste düşük yapması, genellikle ya ölüme yol açan kalıtımsal bir uyumsuzluğun ya da annenin üreme organlarındaki bir bozukluğun belirtisidir. Bunların dışında, istenmeyen bir gebelikten kurtulmak için herhangi bir araçla dölütün canlılığına son vermeye ya da dölütün atılmasını sağlayan zehirleyici ilaçlarla gebeliğe son vermeye "zorla düşük" adı verilir; kadının sağlığı açısından ciddi iltihaplara, hatta ölüme yol açabilir. Gene aynı neden ve amaçlarla dölütün hastanede cerrahi girişimle alınmasıysa "kürtaj" diye adlandırılır. Dölüt, gebeliğin ilk aylarında kolayca ve tehlikesizce alınabilir. Ama 13. haftadan sonra, işlem güçleşir ve tehlikesi artar. Abortus; paraziter, bakteriyel ve viral ateşli veya tüm enfeksiyonlar gibi çeşitli sebeplerle meydana gelebilir. İnsanlarda daha fiziksel zorlamalardan sonra da şekillenir. Listerioz, bruselloz gibi ateşli enfeksiyonlarda abort görülebilmektedir. Bilhassa bu tip bakteriler yavrunun uterusta bağını sağlayan kotiledonlara yerleşip o bölgede kopmalara neden olarak aborta sebeb olabilirler. İneklerde görülen bulaşıcı düşük gibi olaylar, çiftçilerin büyük zarara girmesine yol açabilir. Bazı hayvanlar, örneğin tavşanlar, yaşayabilecek nitelikte olmayan dölütleri düşük yaparak bedenden atacakları yerde, yeniden özümleyebilir,
özellikle besin eksikliği vb. durumlarda, bu doğal kontrol yöntemine başvururlar. Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği, 1969 yılında, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra, 19 adet pancar ekicileri kooperatifi ile Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. tarafından 1972 yılında kurulan birlik. Tarım Satış Kooperatifleri Yasası Tarım Satış Kooperatifleri Yasası, 1 Haziran 2000 tarihinde 4572 sayı sırası ile görüşülen, 24081 sayılı Resmî Gazete'de 16 Haziran 2000'de yayınlanarak kabul edilen kanun. Kanunun amacı; tarım satış kooperatif ve birliklerine ilişkin hükümleri düzenlemek ve bu kuruluşların yeniden yapılanması için yasal bir çerçeve oluşturarak, tarım satış kooperatif ve birliklerini etkin ve sürdürülebilir bir şekilde özerk ve mali yönden bağımsız kılmaktır. Üreticiler; karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle mesleki faaliyetleri ile ilgili ihtiyaçlarını sağlamak, ürünlerini daha iyi şartlarla değerlendirmek ve ekonomik menfaatlerini korumak amacıyla, aralarında sınırlı sorumlu, değişir sayıda ortaklı ve değişir sermayeli, tüzel kişiliği haiz tarım satış kooperatifleri kurabilirler. Bir tarım satış kooperatifinin kurulabilmesi için en az 30 üreticinin, bir tarım satış kooperatifleri birliğinin kurulabilmesi için en az üç tarım satış kooperatifinin bir araya gelmesi şarttır. Kooperatiflerin sermayeleri ortak üreticilerin, birliklerin sermayeleri ise ortak kooperatiflerin taahhüt edecekleri (üstlenecekleri) ortaklık paylarından oluşur. Ortaklık şartları, sermaye taahhüt oranı ve miktarları ile sermaye ödeme ve iadelerine ait usul ve esaslar örnek anasözleşmelerde gösterilir. Kooperatif ve birliklerdeki ortaklık payları rehin veya haciz edilemeyeceği gibi başka bir kooperatif ya da birlikle birleşme hali dışında devredilemez. Havari Yakup'un Yılı Aziz Yakup'un Yılı (Galiçyaca: Ano Santo Xacobeo), İsa'nın havarilerinden Zebedi oğlu Yakup'a (Santo Xacobeo, Santiago) adanan yıllara verilen isimdir. 25 Temmuz'un (Aziz Yakup'un Günü olarak kutlanır) Hristiyanlıkta kutsal olan pazar gününe denk geldiği yıllar, "Año Santo Jacobeo" unvanını alırlar. Bu olay 6-5-6-11 yıllık aralıklarla gerçekleşir. Yani her yüzyılda 14 defa Aziz Yakup'un Yılı kutlanır. Bu yıllarda Katolikler dini kutlamalara katılabilirler. Katılmak için şunları yapmak gerekir: Bu ibadeti gerçekleştirmekte aranan fazilet, işlenilen günahlardan arınmak ve günahlardan mutlak bir pişmanlık ve acı duymaktır. Aziz Yakup'un Yılı ilk defa Papa Calixto II tarafından 1126 yılında kutlandı. En son iki kutlama 1999 ve 2004 yıllarında yapıldı, bir sonraki ise 2010 yılında olacaktır. Çukobirlik Çukobirlik, 15 Ekim 1940 tarihinde 2834 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri Yasası'na göre; Adana, Ceyhan ve Tarsus Tarım Satış Kooperatifleri’nin bir araya gelerek, Çukurova bölgesinde pamuk üreticilerinin ürünlerini değerlendirmek ve üreticiye destek sağlamak amacı ile 275 ortakla oluşturdukları bir Kooperatifler Birliği'dir. Çukobirlik gibi çifçi örgütleri, çiftçilerin piyasa koşullarında mağdur olmalarının önünde en büyük engel teşkil eden ve özellikle üretici ortaklarının menfaatlerini maksimize eden regülatör kurumlardır. Atabask dilleri Atabask dilleri, Athabaska dilleri ya da Dene dilleri olarak da bilinen bu grup, Sibirya kökenli Na-Dene dilleri ailesinin en büyük grubudur ve Eyakça ile birlikte bir üst grupta toplanırlar. Atabasklar tarafından konuşulurlar. Kanada (Kanada Atabaskları) ve Alaska'da (Alaska Atabaskları) yoğundurlar. ABD'nin Kuzey Pasifik kıyılarında ve orta güney bölgelerinden Meksika'nın kuzey sınır bölgelerine kadar adacıklar olarak yer alırlar. Coğrafi konumları baz alınarak "Kuzey Atabask dilleri", "Pasifik Atabask dilleri" ve "Güney Atabask dilleri" biçiminde üç alt grupta toplanırlar. Apaçi ve Navahoların dilleri son grupta yer alır. Atabask halklarının nüfusu 200.000 kişidir ve bunun büyük bir kısmı (170.000 den fazlası) Navaholardandır. Adı, "Atabask gölü" (Athabasca Gölü)'nün adından gelir. "Dene" ise kendi dillerinde "insanlar/halk" anlamına gelen sözlerden yola çıkılarak dilcilerce oluşturulmuştur. ["Yandaki haritada büyük kırmızı sahadaki üç gölden en altta olanı Atabask gölüdür"] Atabask dil bilimi çalışanları "Athabascanist/Athabaskanist" olarak da adlandırılır. "Dene Languages Conference" (ya da "Athabascan Languages Conference") adlı konferans serisinde ele alınır. Bu konferansta dil bilimciler, konuşmacılar, eğitimciler ve politikacılar biraya gelerek Atabask dil ve kültürleri üzerine çalışmalar yapılır. İlki 1980 yılında New Mexico Üniversitesinin evsahipliği ve sponsorluğunda yapılan konferans 2012 yılında Western Washington University tarafından düzenlenmiştir. 2013 yılındaki konferans ise Calgary, Kanada'da yapılacaktır. Feyz-i ma'bud Feyz-i Mabud (Allah'ın feyiz eseri; Allah'ıh bereketi) Osmanlı bahriyesinde yerli personelce yapılmış ilk gemilerdendir. Korvet sınıfından olup 1828 yılında Eğriboz'un Gideros tersanesinde inşa edilmiştir. Uzunluğu 127, genişliği 33, ambar yüksekliği 16,5 kademdir(1 kadem 32 cm.dir). Toplam 180 personeli olan gemide sancak ve iskelede 10'ar adet lombar olup 33 topu vardı. Ahmed Efendi adlı bir mühendis ile yine Ahmed Efendi adlı bir kalfa tarafından inşa edilmiştir. Maria Fyodorovna Maria Fyodorovna, Rusya'nın imparatoriçesi (Dancası: Marie Sophie Frederikke "Dagmar" (d. 26 Kasım 1847 - ö. 13 Ekim 1928) Danimarka'nın 9. Christian'ının ve Hesse'nin kızı Louise'nin ikinci kızı olarak dünyaya geldi. Rusya'nın 3. Alexander'ıyla olan evliliğinden sonra Maria Feodorovna adıyla (Kiril alfabesi: Mapия Фёдopoвна) Rusya imparatoriçesi oldu. Çocukları Rusya'nın son hükümdarlığında bulunmuş, 2. Nicholas'dan sonra 10 yıl daha yaşamıştır. İmparatoriçe Maria Feodorovna aynı zamanda , çok soylu ve güçlü olan "Khimshiashvili" hanedanlığınında akrabasıdır. İmparatoriçe'nin amcasının kızı Lady S.Feodorovna Prince Sherip Khimshiashvili(Prince of Adjara & Duke of Aragvi) ile evlenmiştir.Sherip khimshiashvili öldüğünde mezarı İmp.Maria Feodorovna ve Kocası İmp.Alexander tarafından yaptırılmış ve cenazesine bizzat katılmıştır.Çar ailesi bu hanedanlık ile akrabalıkları sayesinde uzun yıllar Acara, Arhavi ve Ahıskada Müslüman topluluklar ile huzur sağlamıştır. Kendisinın Moskova'ya gelişi şerefine düzenlenen töreni için Danimarka Milli Marşı Festival Uvertürü (Kiril alfabesi: Торжественная увертюра на Датский гимн) Pyotr İlyiç Çaykovski tarafında bestelenmiştir. DokuWiki MediaWiki gibi bilinen bir Wiki yazılımı olmayıp, kendilerinin yazdığı ACL gibi sistemleri kullanmaktadırlar. Farklı temaları, farklı dil özellikleri ve eklenti yükleyebilmesiyle geleceği parlak bir PHP tabanlı Wiki yazılımı olmaya adaydır. Xoops içerik yönetim sistemi için yazılmış bir modülü de bulunmaktadır. Saçmalık Saçmalık, genelde anlamakta zorluk çekilen kavramların anlatılmaya çalışılmasıyla ortaya çıkan karmaşadır. Saçmalık görecelidir, kişiden kişiye değişkenlik gösterir. Dünya'nın yuvarlak olduğunu iddia eden Orta Çağ kaşifi Galileo Galilei kilisesi tarafından saçmalıyor olarak nitelendiğinden aforoz edilmiştir. Saçmalığın tanımlanmasında anlam kapasitesi, ispatlanabilirlilik ve insanın kabullenme erdemi önemlidir. Saçma, akla göre olmayan, herhangi bir akıl dizgesi ile tanımlanamama durumudur. Varoluşçu Felsefe içinde Absürdizm olarak karşımıza çıkar. Hai un Paraiso Hai un Paraiso Galiçyalı müzik grubu Luar na Lubre'nin 2004 yılında çıkardığı bir albüm ve o albümün ilk şarkısıdır. Grubun 1997'den beri çalıştığı Warner firması tarafından çıkarılan albüm, Luar na Lubre'nin geleneksel etnik Kelt müziği tarzını yansıtır. Gayda'nın sıkça kullanıldığı parçalar Galiçya kültürü üzerine kurulmuştur. Sözler Luar na Lubre'nin Galiçya bölgesine ve Compostela şehrine duyduğu sevgiyi yansıtan övgüler ve betimlemelerle doludur. "Hai un Paraiso" (Galiçyaca: Bir cennet var) ismiyle de kastedilen yer Santiago de Compostela'dır. 01 Hai un paraiso 02 O meu país 03 Uah lúa 04 Memoria da noite 05 No mundo 06 Rivadavia 07 Corme 08 Achégate 09 Cantigas Alfonso X 10 Versos de luz 11 Pando 12 Uah lúa (Remix) 13 Hai un paraiso (Remix, Carlos Jean) Albümün ilk şarkısının adı da Hai un Paraiso'dur. Bölgeye duyulan aşkı ve sevgiyi anlatır. Albümün çıktığı 2004'te kutlanan Aziz Yakup'un Yılı'nı (Xacobeo 2004) etkilemiş, Santiago de Compostela'ya doğru yola çıkan hacılar için neşeli bir ilahi olarak görülmüştür. Aynı zamanda 2004 yılında Tüm İspanya'da futbol maçlarının başında, devre arasında ve sonunda çalınmıştır. İnanışa göre İsa'nın havarilerinden Zebedi oğlu Yakup'un (Santo Jacobeo, Santiago ya da İngilizce: Saint James) kabri adını verdiği Santiago de Compostela şehrindeki katedraldedir. Yıldızlar tarafından yönlendirilen bir çobanın kutsal havarinin mezarını bu topraklarda bulması hikâyesinden yola çıkarak bölge "Campus Stellae" (Latince: yıldızlar bölgesi) olarak anılmış, sonra isim zamanla Compostela'ya dönüşmüştür. Bugün bölgeye her yıl 100,000 civarında hacı gelir ve türbeyi ziyaret eder. Pow Wow Pow Wow, Algonquin kabilesinde rüya gören ya da şaman anlamına gelen bir terimdir. Pow Wow Amerikan ordularıyla savaşmadan önce Kızılderililerin şaman ritüeli olarak toplanmalarını sembolize eder. Amerikan Orduları Sioux Kızılderilini 1890'da Wounded Knee çayının kenarına getirdiler. Ertesi gün, soğuktan donmak üzere olan Big Foot, diğer kızılderililerle birlikte bu dansı yaptı. Hayalet Dansı ve diğer kızılderili danslarında olduğu gibi bu dansta da önemli olan; yaşam döngüsü diye tabir ettikleri çemberi dansederek tamamlamaktır. Emerson, Lake & Palmer Emerson, Lake & Palmer ya da ELP, İngiliz Progresif rock grubu. Özellikle 1970'li yıllarda çok popüler olan grup 40 milyondan fazla albüm satmış ve devasa konserlere imza atmıştır. Grup 1980'li yıllarda bir süre Emerson, Lake & Powell adı altında faaliyet göstemiştir. Anfo ANFO ("Amonyum nitrat-Fuel oil"), madencilikte ve inşaat sektöründe yaygın ve
sıklıkla kullanılan, karışım halinde hazırlanan bir patlayıcı türüdür. ANFO çoğunlukla güçlü patlayıcılar sınıfında sayılır. Patlama şekli genellikle infilak şeklinde olup infilak hızı yüksektir. Üçüncül bir patlayıcı olan ANFO, belirgin yakıt ve oksidant karışımından oluşur. Hassasiyeti genellikle düşüktür. Basit olarak ANFO infilakının kimyası, amonyum nitrat (NHNO) ve uzun zincirli bir hidrokarbon (CH) arasındaki reaksiyon olarak görülebilir. Bu reaksiyon sonucunda nitrojen, karbon dioksit ve su açığa çıkar. Stokiyometrik olarak, amonyum nitratın ve fuel oilin en efektif ve dengeli olarak birleştiği oran ağırlıkça %94,3 oranında amonyum nitrat (AN) ve yine ağırlıkça %5,7 oranında Fuel-Oil'in homojen bir şekilde karıştırılması sonucu elde edilir. İdeal şartlar altında gerçekleştirilen patlamalarda yukarıda bahsedilen gazlar dışında herhangi bir ürün oluşması beklenmez. Fakat pratik kullanımda az da olsa karbon monoksit ve Nitrojen oksitler (NO) gibi toksik gazlar ortaya çıkabilir. ANFO terimi madencilikte genel olarak katı amonyum nitrat ve No 2 fuel oil (kalorifer yakıtı). Bu formda yaklaşık 840 kg/m³'lük bir yığın yoğunluğuna sahiptir. AN yüksek oranda higroskopiktir ve havadaki suyu emme gücüne sahiptir. Bu yüzden nemli ortamlarda saklanmaması gerekir. Bunun yanında AN, suda çözünür. Bu yüzden ıslak şartlar altında çalışılırken patlatma yapılacak deliklerin susuzlaştırılması gerekmektedir. ANFO'nun bu kadar yaygın kullanılan bir patlayıcı olmasındaki temel etken ucuzluğu ve yüksek kararlılığıdır. Oksitleyici olarak satın alınan amonyum nitrat sahaya getirilip burada fuel oil ile karışımı sağlanarak ANFO hazırlanması sağlanabilir. ANFO kimyası temel alınarak hazırlanmış başka patlayıcılar da bulunmaktadır. Bu patlayıcılara en güzel örnek olarak emülsiyonlar verilebilir. Bunları ANFO'dan ayıran en berlirgin özellik suya dayanıklı olmaları ve yüksek yığın yoğunluklarıdır. Gerekli malzemenin erişebilirliği, yapımının nispeten kolay oluşu ve tahribat gücü nedeniyle ANFO, terörist saldırılarda sık kullanılan bir patlayıcı türüdür. Bu kullanımın ilk örneklerinden biri 1970 yılında Wisconsin-Madison Üniversitesi'nde okuyan öğrenci protestocuydu. ANFO'nun kullanıldığı "araba bombaları" kısa zamanda IRA tarafından da kullanılmaya başlandı, örneğin 1993 Bishopsgate saldırısı. IRA yanında bu yöntem KDSG, ETA ve değişik terörist örgütler tarafından da kullanıldı. Bu eylemlerden biri de 1990larda Dünya Ticaret Merkezi'nin New York'ta yer alan binasına karşı düzenlenen ilk saldırı da sayılabilir. ANFO'nun daha komplike bir benzeri olan ANNM de (nitromethanının yakıt olarak kullanıldığı bir patlayıcı) 1995 yılında gerçekleştirilen Oklahoma City saldırısında kullanılmıştır. Kristanna Loken Kristanna Sommer Loken (d. 8 Ekim 1979; Ghent, New York), Norveç asıllı Amerikalı film oyuncusu ve manken. Babası yazar Merlin Chris Loken, annesi ise manken Rande Porath'dır. Hem anne hem de baba tarafından olan büyükanne ve büyükbabaları Norveç'te doğmuş ve Wisconsin'e göçerek buradaki Norveç asıllı ABD'li toplumuna karışmışlardır. Loken, ailesinin New York, Upstate'deki meyve çiftliğinde büyümüştür. Loken'in anne-babası yarı Norveç ve Alman kökenlidir. Tanya adında bir kız kardeşi var. 15 yaşında modellik kariyerine başlayan Loken, 1.80 metrelik boyuyla Hollywood film endüstrisinin en uzun boylu aktrislerinden biridir. ayrıca hollywood'un en büyük ayaklı aktrislerinden'dir ayak numarası 43'tür. Kristanna Loken vejetaryendir ve terazi burcudur. 2008 senesinde Noah Danby ile evlenmiş ve Kasım 2009'da ayrılmıştır. Çevreci Çevreci, çevre hareketini destekleyen veya çevreci hareketlere katılanları tanımlamak için kullanılan sözcük. Çevrecilik hareketine mensup olan kişi. Doğal kaynakları ve ekosistemleri korumak için lobi faaliyeti yapan, çevre eğitimi, çevreci eylemler ve örnekler geliştirerek, merkezi ve yerel yönetimlerdeki karar alma süreçlerini etkileme arayışında olan kişi. Batı'da, en tanınmış çevreci örgütlerden bazıları Greenpeace ve Robin Wood'tur. Türkiye'de en çok bilinen çevreci sivil toplum kuruluşları ise; ÇEKÜD (Çevre ve Kültür Kuruluşları Dayanışma Derneği), ÇEKÜL (Çevre ve Kültür Vakfı), ÇEVKO, Doğal Hayatı Koruma Derneği,TEMA (Türkiye Erozyonla Mücadele Vakfı)'dır. Dünyada en tanınmış çevrecilerin bazılari ise: Rio de Loba Rio de Loba Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 15,74 km yüzölçümüne sahip, 8.407 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Santa Maria de Viseu Santa Maria de Viseu Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 3,57 km yüzölçümüne sahip, 7.130 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Santos Evos Santos Evos Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 12,43 km yüzölçümüne sahip, 1.642 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Robert Knepper Robert Knepper "(d. 8 Temmuz 1959)" ABD'li aktör. Bir veterinerin oğlu olan Robert Knepper, Fremont, Ohio'da doğdu ve Toledo yakınlarında bir yer olan Maumee'de yetişti. O büyürken, annesi halk tiyatrosunun malzeme departmanında çalışıyordu ve Knepper da böylece oyunculuğa ilgi duymaya başladı. Yıllarca halk tiyatrosunda ve lise organizasyonlarında yer aldı. Daha sonra Northwestern Üniversitesi'nde oyunculuk eğitimi aldı. Şimdi, Güney California'da yaşamaktadır. Prison Break dizisinde T-Bag ve Heroes dizisinde Samuel karakteri olarak rol aldı. Stargate Universe adlı diziye ise ikinci sezonda dahil oldu. São Cipriano (Viseu) São Cipriano Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 12,57 km yüzölçümüne sahip, 1.337 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). São João de Lourosa São João de Lourosa Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 24,30 km yüzölçümüne sahip, 4.316 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). São José (Viseu) São José Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 3,95 km yüzölçümüne sahip, 5.709 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). São Pedro de France São Pedro de France Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 18,64 yüzölçümüne sahip, 1451 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). São Salvador (Viseu) São Salvador Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 5,07 km yüzölçümüne sahip, 3.087 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Silgueiros Silgueiros (eski adıyla Loureiro de Silgueiros) Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 36,86 km yüzölçümüne sahip, 3590 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Torredeita Torredeita Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 15,72 km yüzölçümüne sahip, 1.451 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vil de Souto Vil de Souto Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 8,11 km yüzölçümüne sahip, 710 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vila Chã de Sá Vila Chã de Sá, Portekiz'de Viseu belediyesine bağlı olan, 8,37 km yüzölçümüne sahip, 1.798 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Harry Potter ve Sırlar Odası Harry Potter ve Sırlar Odası (Orijinal adı: "Harry Potter and the Chamber of Secrets"), J. K. Rowling tarafından yazılan Harry Potter serisinin ikinci kitabıdır. İngiltere'deki ilk basımı 2 Temmuz 1998'de yapılmıştır. Yapı Kredi Yayınlarının 1 Mayıs 2001'de yayınladığı eseri Türkçeye Sevin Okyay çevirmiştir. Harry’nin doğum günü Dursley’lerce kutlanmadan geçer.Yine de Dobby adındaki cin onu ziyaret etmiş ve okula dönmemesi için kandırmaya çalışmıştır. Dobby, evde hasar yarattıktan sonra Bayan Dursley Harry’yi odasına kilitler. Harry’yi uçan arabalarıyla gelen ve onu alıp evlerine götüren Weasley kardeşler kurtarır ve onu evlerine götürürler. Okul kitapları için alış veriş yaparken Harry ve arkadaşları yeni bir profesör ile tanışırlar; Gilderoy Lockhart. Harry ve Ron 9 ¾ peronundaki Hogwarts trenine yetişemeyince yine okula gitmek için büyülü arabayı ödünç alırlar. Okuldaki ilk Quidditch çalışmasında Gryffindor’lular, Draco Malfoy’un Slytherin’in yeni Arayıcısı olduğunu ve babasının tüm takım için 2001 süpürgelerinden aldığını öğrenir ve çok şaşırırlar. Çalışma Malfoy’un Hermione’yi Bulanık (Muggle aileden gelen) şeklinde çağırmasıyla kötüye gider. Kısa bir süre sonra Harry, Profesör Lockhart’a zorunlu olarak yardım eder ve ölüm konuşan kin dolu bir ses duyar.Harry, Ron ve Hermione Neredeyse Kafasız Nick’in partisine katılırlar. Geri dönerlerken Harry o kin dolu sesi tekrar duyar ve hademenin kedisini kara bir büyü yüzünden taşlaşmış olarak bulurlar. Duvarlardaki mesajda Sırlar Odası uyarısı vardır. Çocuklar, Profesör Binns’den Salazar Slytherin’in Muggle’lara karşı olan önyargısını, Sırlar Odası’nı ve onun mirasçısını öğrenirler. Ron bu mirasçının Draco Malfoy olduğunu düşünür ve Hermione de çoközlü iksiri içip Draco’nun arkadaşlarının kılığına girerek bir sonraki Quidditch maçından önce onunla konuşmayı önerir. Harry’nin kolu maç sırasında topun çarpması sonucu kırılır. Lockhart’ın büyüsüyle de iyileşmek yerine kemikler tamamen yok olur. Harry, revirde iyileşirken Dobby tekrar ziyaret edip uyarır.O gece Colin Creevey’e saldırdırırlar. Düello kulübü toplantısında Malfoy, yılan görüntüsü yapar. Harry, yılana Justin’i bırakması için bağırdığı zaman herkes onun yılanlarla konuşabildiğini anlar. Çok geçmeden Justin’e de saldırırlar. Yen Yıl tatili sırasında Harry, Ron ve Hermione çok özlü iksiri denerler. Harry ve Ron, Draco Malfoy’un mirasçı olmadığını öğrenirler fakat Hermione yanlışlıkla kendini bir kediye dönüştürür. Harry, Mızmız Myrtle’ın odasında boş bir günlük bulur. Günlük bir zamanlar, Tom Riddle’a aittir; yani okulun 50 yıl önceki bir öğrencisine.Sonra günlük çalınır ve Hermione ile diğer kıza saldırılır. Daha kötüsü; Hagrid hapishaneye gönderilir ve Dumbledore’un müdürlük görevi askıya alınır. Harry ve Ron Yasak Ormana girerek Hagrid’e yardım etmek isterler. Orman’da dev bir örümcek olan Aragog’la karşılaşırlar.Aragog onlara Hagrid’in suçsuz olduğunu söyler. Harry duyduğu sesin borulardan geldiğini ve dev bir yılana ait olduğunu
öğrenir. Ron’un kızkardeşi Ginny, Sırlar Odası’na götürülür. Bu yüzden Harry, Ron ve Profesör Lockhart onu bulmak için doğru borulara giderler. Harry, Tom Riddle yani Lord Voldemort ile karşı karşıya gelir. Voldemort, Ginny’yi de esir almıştır. Fakat Dumbledore'nun Anka Kuşu Fawkes’in yardımıyla Harry Voldemort’u yener. Agrochão Agrochão Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 18,07 km yüzölçümüne sahip, 280 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Alvaredos Alvaredos Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 6,36 km yüzölçümüne sahip, 62 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Candedo (Vinhais) Candedo Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 22,23 km yüzölçümüne sahip, 331 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Celas Celas Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 36,75 km yüzölçümüne sahip, 269 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Curopos Curopos Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 21,56 km yüzölçümüne sahip, 212 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Edral Edral, Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 26,47 km yüzölçümüne sahip, 198 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Edrosa Edrosa, Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 22,62 km yüzölçümüne sahip, 251 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Ervedosa (Vinhais) Ervedosa, Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 30,98 km yüzölçümüne sahip, 376 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Fresulfe Fresulfe Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 18,15 km yüzölçümüne sahip, 83 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Mofreita Mofreita Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 12,50 km yüzölçümüne sahip, 54 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Moimenta (Vinhais) Moimenta Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 17,35 km yüzölçümüne sahip, 168 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Montouto Montouto Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 27,82 km yüzölçümüne sahip, 110 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Nunes Nunes Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 8,53 km yüzölçümüne sahip, 134 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Ousilhão Ousilhão (eski adıyla Ouzilhão) Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 14,86 km yüzölçümüne sahip, 123 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Paçó Paçó Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 16,92 km yüzölçümüne sahip, 191 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Penhas Juntas Penhas Juntas Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 27,55 km yüzölçümüne sahip, 255 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Pinheiro Novo Pinheiro Novo, Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 32,92 km yüzölçümüne sahip, 106 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Quirás Quirás, Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 27,19 km yüzölçümüne sahip, 180 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Harrison Ford Harrison Ford "(doğum:13 Temmuz 1942)", Akademi Ödülü ve BAFTA Ödülü adayı, Altın Küre ödülü kazanmış Amerikan sinema oyuncusu. En çok orijinal Yıldız Savaşları üçlemesindeki esprili uzay pilotu Han Solo ve Indiana Jones serisinde canlandırdığı maceracı, azimli arkeolog, Indiana Jones rolleri ile tanınır. Ayrıca Ridley Scott'un 1982 tarihli kült bilim-kurgu filmi Bıçak Sırtı, Andrew Davis'in efsane TV dizisi The Fugitive'den uyarladığı Kaçak filmi ve yine yüksek gişe hasılatı kazanmış Air Force One, Tanık, Presumed Innocent ve Gizli Gerçekler gibi filmlerde rol almıştır. Gişeyi altüst eden the Extra-Terrestrial'daki küçük rolü filmin son kurgusunda silinmiştir. 1997 yılında Empire sinema dergisinin düzenlediği "Tüm Zamanların En Büyük 100 Film Yıldızı" listesinde 1 numaraya oturmuştur. Eylül 2006'da, Ford'un rol aldığı filmlerin gişe hasılatı ABD'de yaklaşık olarak 3.1 milyar $, dünya çapında ise 6 milyar $ civarındadır. Bu rakamlar Harrison Ford'u, Tom Hanks'in ardından tüm zamanların en fazla gişe yapan 2. aktörü konumuna getirmiştir. Yine Empire dergisinin yaptığı "Tüm Zamanların En Seksi 100 Film Yıldızı" listesinde 15. sırada yer aldı. 1998 yılında "People" dergisi tarafından yaşayan en seksi adam seçildi. 13 Temmuz 1942'de radyo oyuncusu Dorothy Nidelman ve oyunculuk da yapan reklam ajansı yöneticisi Christopher Ford'un oğlu olarak Illionis, Chicago'da dünyaya geldi. Babası Alman ve İrlanda kökenli bir Katolik, annesi ise Beyaz Rusya kökenli Aşkenazi'dir.. Harrison küçüklüğünde izciydi. Maine East High School'da kızlar tarafından pasif ve başarısız bulunan Ford, WMTH-FM adlı radyoda çalıştı. Ford'un anne tarafından büyükannesi ve dedesi Anna Lifschutz ve Harry Nidelman Beyaz Rusya kökenli, baba tarafından büyükannesi ve dedesi olan Florence Veronica Niehaus ve John Fitzgerald Ford, Alman kökenli İrlandalı Katoliklerdir.". Üyesi olduğu Boy Scouts of America’da başarılı olan Ford, 1960 yılında Park Ridge, Illinois'teki Maine East High School okulundan mezun oldu. Üniversite eğitimi için Wisconsin'deki Ripon College okuluna gitti. Burada Sigma Nu isimli derneğe katılan Ford, kızlarla tanışabilme umudu adına okuldaki drama derslerine de katılıyordu. Brothers Gross isimli folk müzik yapan grupta da yer alan Harrison, eğitimini tamamlayamadan şehirden ayrıldı. 1964 senesinde Los Angeles şehrine gelen Ford, Columbia Pictures'in "Genç Yetenekler" isimli programında küçük roller canlandırıyor ve haftada 150 dolar maaş alıyordu. Bunları takiben ilk eşi olan Mary Marquardt ile evlendi. Sonra da ilk sinema filmi olan Dead Heat on a Merry-Go-Round'da rol aldı. Bu filmden sonra da Luv adlı yapımda rol aldı. "A Time for Killing" adlı western türü filmde başrolü almadan önce, ilk oğlu Benjamin Ford doğdu. Universal Studios'un "Gunsmoke", "Ironside", "The Virginian", "The F.B.I"., "Love", "American Style", "Ave Kung Fu" TV dizilerinde oynayan Ford, sinema filmlerinde oynayamadığı için sıkkındı. İkinci oğlu Willard Ford 1969 yılında dünyaya gelince marangozluk yapmaya başladı.Aktör bu sebeple The Doors'un konserlerinde çalıştı. George Lucas evinin tamiri için Ford'u çağırınca aktöre de şans doğdu. Zira çıkış yapabileceği bir film arayan Ford, Akademi Ödülleri'ne aday olan American Grafitti filminde rol alınca sinemaya geri döndü. 1974 yılında The Godfather filmleri ile tanınan Francis Ford Coppola, Konuşma adlı yeni filminde başrolleri Gene Hackman ile Harrison Ford'a verdi. Harrison Ford'un oynadığı filmler içerisinde kendi performansını en çok beğendiği yapım The Mosquito Coast adlı filmdir. En sevdiği ise Indiana Jones serisindeki karakteri. American Graffiti filmi Ford için büyük bir şans oldu. Bu film ile Lucas ile tanışan aktör Yıldız Savaşları'ndaki rolünde önünü açmış oldu. Ayrıca bu filmden sonra Francis Ford Coppola ile çalışarak sükse yaptı. Ford'un Han Solo'yu canlandırması aslında şans eseri oldu. George Lucas rol için Nick Nolte, Christopher Walken, Al Pacino, Richard Reyfuss, William Katt veya Billy Dee Williams (sonradan Lando Calrissian adlı karakteri canlandırdı) gibi isimleri düşünüyordu. Ancak Lucas tarafından oyuncu seçmelerinde sadece diyalogları okuması için işe alınan Ford diyalogları belli bir alaycılık ile okuyunca rolü kendisi aldı. Film hasılat rekorları kırınca Ford da bir süperstar oldu. İki devam filminde de rolü tekrarlayan Ford, filminde Lucas'a karakterini öldürmesini söyledi. Lucas da bu teklifi hiç düşünmeden reddetti. Ford bu rolü de şans eseri aldı. İlk başta Indiana Jones rolü için Dennis Quaid, Kurt Russell, Jeff Bridges, Powers Boothe ve Tom Selleck ile görüşülüyordu. Sonunda da Tom Selleck'te karar kılındı. Ancak aktörün o dönem Magnum P.I. dizisinde oynaması ve kast ekibinin Selleck'in bir kadının karşısında rahat görünmeyeceğini düşünmesi yüzünden başka seçeneklere gidildi. Steven Spielberg rolü Ford'a vermek istese de aktörle Yıldız Savaşları filmlerinde çalışan Lucas kendini tekrarlamak istemiyordu. Ancak baskılara dayanamayan Lucas rolü Ford'a verdi. Ford rolü almasıyla berbaber 4 bölüm çekti. Çektiği filmler:Raiders Of The Lost Ark,Temple Of Doom,Last Crusade ve Kingdom Of The Crystal Skull'dur Yönetmenliğini Ridley Scott'un yaptığı bu bilim-kurgu filmi Blade Runner vizyona ilk girdiğinde eleştirmenler tarafından küçümsendi ve gişede istenen başarıyı elde edemedi. Yıllar sonra ise kült statüsüne ulaştı. Harrison Ford ise filmde Rick Deckard adlı replicant avcısı polis karakteridir. Ford, filmi çok karanlık ve kasvetli bir fantastik film olarak görüyor. Andrew Davis'in aynı adlı TV dizisinden uyarladığı bu filmde Harrison Ford, karısını öldürmekle suçlanan Richard Kimble adlı karaktere hayat veriyor. Burada Ford'a, filmdeki rolü ile Akademi Ödülü kazanan Tommy Lee Jones eşlik ediyor. Aktör 1985 yılında Peter Weir'in Tanık filminde canlandırdığı John Book rolü ile Oscar'a aday oldu. The Mosquito Coast (1986), ve Roman Polanski'nin Frantic (1988) adlı yapımlarda yeteneğini sergiledi. Ardından da Mike Nichols'un romantik draması Working Girl (1988)'te rol aldı. 2002'de Ford, Kaptan Alexei Vostrikov rolü ile National Geographic filmi K-19: The Widowmaker'da yer aldı. Ford, 90'larda Alan J. Pakula(Presumed Innocent ve The Devil's Own), Sidney Pollack(Sabrina), Robert Zemeckis(Gizli Gerçekler) gibi yönetmenlerle çalışmıştır. Harrison, 2004 yılında Syriana adlı yapımda rol alması için yapılan teklifi geri çevirdi. Rolü kabul eden George Clooney ise Akademi Ödülü ve Altın Küre Ödülü kazandı. Ford ayrıca Oscar kazanan Trafik filmini ve David Cronenberg'in yönettiği Şiddetin Tarihçesi ve Mel Gibson'ın rol aldığı, bir Roland Emmerich yapımı olan Vatansever filmlerindeki rolleri de reddetti. Ford, babasını 1999'da, annesini ise 2004 yılında kaybetti. 1964 yılında evlendiği Mary Marquardt ile 1979 yılında yolları ayrıldı. E.T. filminin senaristi olan Melissa Mathis
on ile 1983'te evlendi. Eşinin senaryosunu yazdığı "Kundun" filmi nedeni ile Tibet'e girişi yasaklandı. 1987’de üçüncü oğlu Malcolm Ford, 1990’da ise tek kızı Georgia Ford dünyaya geldi. Yüklü bir tazminat ile Mathison'dan da ayrılan Ford, 2004 yılından beri Calista Flockhart ile beraber. 2010'da ise Flockhart ile evlendi. Flockhart ile Wyomin'de kendi yaptığı bir çiftlikte yaşıyor. Yaptığı bir araba kazası yüzünden çenesinde yara izi var. Ayrıca sinema kariyerinin başlarında geçirdiği bir kazadan dolayı takma diş takıyor. Ford tam bir demokrat ve Bill Clinton ile yakın arkadaş. ABD'de silah kontrolüne destek veriyor. 2000 yılında evinin yakınlarında bulunan bir dağda neredeyse susuzluktan yaşama veda etmek üzere olan 20 yaşındaki Sarah George'ı helikopteriyle kurtardı. 2001 yılında en zengin aktör olarak Guinnes Rekorlar Kitabı'na girdi. Profesyonel arkeologlara yardım için çalışan Ford, çevre konusunda da oldukça bilinçli olduğu için, hayvanları koruma konusundaki en prestijli ödül olan Indianapolis Prize ödülünü kazandı. Boş zamanlarında, hobi olarak ustabaşılık yapıyor. Harrison Ford 6 Mart 2015 tarihinde 2. Dünya Savaşı'ndan kalma tek pervaneli bir uçakla kaza yaptı. Santa Monica Havaalanı'ndan kalkan uçak yaklaşık 1 kilometre sonra Penmar adlı golf alanına düştü. Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan Ford'un hayati tehlikesi bulunmadığı belirtildi. Amerikan Federal Havacılık Dairesi sözcüsü Patrick Jones düzenlediği basın toplantısında kazanın mekanik arıza kaynaklı olduğunu söyledi. Aktör olarak Federico Giunti Federico Giunti (d. 6 Ağustos 1971, Perugia, İtalya) İtalyan teknik adam ve emekli futbolcudur. Guinti, futbola 14 yaşında, amatör takım Citta di Castello'nun altyapısında başladı. 1987'de profesyonel takıma geçti. 4 sene formasını giydiği takımla 60 maça çıktı. 1991'de Perugia'ya transfer oldu. Serie C1 takımı Perugia'daki ilk sezonunda 20 maça çıktı. 1992-93 sezonunda 28 maçta 4 gol atarak takımın en başarılı futbolcularından oldu. Sonraki sezon sonunda Serie B'ye çıkma hakkı kazanan takıma Guinti 24 maçta 4 gollük performansıyla yardım etti. Serie B'deki ilk sezonunda ise 29 maçta 7 gollük performansıyla en iyi sezonunu geçirdi. 1995-96 sezonunda Guinti, neredeyse her maç forma giydi. Sezon sonu takımı 15 yıllık aradan sonra Serie A'ya çıktı. 8 Eylül 1996'da Sampdoria'yı 1-0 yendikleri maç ile ilk kez Serie A'da maça çıkmış oldu. Sezon içindeki performansıyla İtalya'nın en iyi orta sahalarından biri olarak gösterildi. Bu dönemde millî takıma da çağrıldı. Sezon sonu 16. olup takım, yine küme düşse de Guinti, birçok transfer teklifi aldı. Orta sahadaki başarılı oyunuyla Parma'ya giden oyuncu, burada sadece bir sezon (1997-1998) içinde 13 karşılaşmada takımının formasını giyebilmiştir. Sonraki sezonun ilk yarısında ise sadece 2 maçta forma giydi. Ancak 1999 Ocak'ında İtalyan devi Milan kendisini transfer etti. Sezonun devamında sadece 6 maç giydi ve sezon sonu Milan ile Serie A şampiyonu oldu. Sonraki iki sezonda ise 24'er kez forma giydi. İlk golünü 1999-2000 sezonunda Şampiyonlar ligi grup maçlarında Galatasaray'a 3-2 yenildikleri maçta attı. 2000-01 sezonunda Milan formasıyla son golünü, Milan'ın, ezeli rakibi FC Internazionale Milano'yu 6-0 yendiği derbi maçında kaydetti. 2001 yılında Brescia'ya transfer oldu ve Roberto Baggio ve Josep Guardiola ile beraber forma giydi. 1,5 sezonda 27 maça çıkıp 2 gol attı. Takım ile anlaşmazlıkları sonucu ilk kez İtalya'dan ayrılarak, Ocak 2003'te Beşiktaş'a transfer oldu. Yarım sezon içinde 16 maçta 1 gol atarak, Beşiktaş'ın şampiyonluğunda büyük rol oynadı. Sonraki sezon da Beşiktaş'ta kaldı. Beşiktaş'ta 40 kez forma giyen Giunti takımına 1 gol kazandırmıştır. 2008'de Zaman Gazetesi'ne verdiği demeçte "İstanbul'da hayatımın en güzel günleri geçti. Eşim ve benim için güzel günlerdi. Şimdi üç yaşında bir oğlum var ve yurtdışına çalışmak için çıkamam. Beşiktaş'a karşı bir küskünlüğüm yok. Beşiktaş taraftarı 90 dakika boyunca susmayan, muhteşem bir taraftar. İtalya'da taraftarlar bir maç öncesinde, bir de gol atılınca tezahürat yaparlar. Beşiktaş taraftarı ise maçta hiç susmuyordu. Beni unutmasınlar, onları çok seviyorum." demiştir. 2004-05 sezonunda Bologna formasıyla 23 karşılaşmada 2 gol kaydetti. 2005'te AC ChievoVerona'ya transfer oldu. Normalde ligi 7. bitiren takım, İtalya'daki şike skandalı ardından yapılan puan değişiklikleri ile sezonu 4. bitirmiş oldu. Tarihinin en iyi derecesini alan takım, UEFA Kupası'na da gitmeye hak kazandı. Guinti ise sezonda 28 maçta forma giydi. Sonraki sezonun ilk yarısında 8 maç forma giydi. Anack sonra teknik adam Luigi Delneri tarafından forma şansı verilmedi. Sezon sonu 1 puan farkla küme düştüler. Serie B'de de hoca değişikliğine rağmen forma şansı bulamadı. 2007-08 sezonunun ikinci yarısında Chievo'daki hocası Giuseppe Pillon'un çalıştırdığı Foot Ball Club Treviso'da kiralık olarak oynadı ve 10 maçta forma giydi. Sezon sonu futbola veda etti. Perugia'daki parlak dönemleri sırasında, Giunti İtalya millî futbol takımına çağırıldı ve 6 Kasım 1996'da İtalya - Bosna Hersek hazırlık maçında ilk ve son kez millî takım formasını giydi. Eylül 2009'da eski takımı perugia'nın altyapısının başına getirildi. Giunti Perugia'ın iflas ilan etmesinden sonra, Temmuz 2010'da (altında-19), Berretti yeni teknik direktörü olarak Foligno'ya katıldı. Aralık 2010 yılında patronu Salvatore Matrecano kendisini Foligno'nun baş antrenörü olarak atadı. Konyaspor BK Torku Konyaspor Basketbol Kulübü Selçuk Üniversitesi'nin spor kulübüdür. Büyük Kolej'in ligden çekilmesiyle Türkiye Basketbol Federasyonu tarafından davet edildi. 2006-07, 2007-08 ve 2008-09 sezonunda Türkiye Basketbol Ligi'nde mücadele etti. 2008-09 sezonunda Beko Basketbol Ligi'nden TB2L'ye düştü. 2012-13 sezonu itibarıyla TB2L'de, Torku'nun sponsor olmasıyla "Torku Selçuk Üniversitesi" ismiyle mücadele etti. Erdemirspor'in haklarını alarak Beko Basketbol Ligi'nde mücadele etmek için Türkiye Basketbol Federasyonu'na başvuran takımın onayı kabul edilmiş ve 2013-14 sezonunda Beko Basketbol Ligi'nde mücadele etmeye hak kazanmıştır. Takım ismini 06.09.2014 tarihinde yapmış olduğu genel kurul ile birlikte ismini Torku Konyaspor Basketbol Kulübü olarak değiştirmiştir. Takım 2015-16 sezonunda Basketbol Süper Ligi'nden TB1L'ye düşmüştür. 24 Haziran 2016 tarihinde TB1L'den çekilerek EBBL'de oynayacağını beyan ederek ligden çekilmiştir. Fahrenheit 9/11 Fahrenheit 9/11, Michael Moore tarafından çekilmiş bir siyasi taşlama/belgeseldir. Taşlamanın odağında ise Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George W. Bush var. Bu siyasi taşlama sadece ABD halkının üzerinde oynanan oyunlar değil aynı zaman da dünya üzerinde çevrilen karanlık işleri açık bir biçimde dile getirmektedir. Bu filmi asıl değerli kılan da hiçbir iddianın delilsiz olmaması. Michael Moore siyasi, karanlık ilişkileri ele alırken bunu da kendi tarzında biraz muzip bir dille sentezliyor. Bugüne kadar 11 Eylül saldırıları ve Irak Savaşı üzerine birçok şey yazıldı duruldu ancak "Fahrenheit 9/11" bu dokümanlar içerisinde en saygınlarından biri. Her ne kadar belgesel türü bir film olsa da filmde anlatılanlar bize "ancak bunlar bir senaryoda olur" dedirttirecek türden. Yapım, Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye ve FIPRESCI ile ödüllendirilmiştir . 2004 Cannes Film Festivali'nde resmi gösteriden sonra Festival tarihinin en uzun ayakta alkışlanan filmi unvanını aldı. Alkışın tam uzunluğu, tartışma konusu olmasına rağmen, gazeteciler 15 ila 25 dakika arasında bir zaman olduğunu bildirmişlerdir. Belgesel, film reyting sistemine ilişkin olarak R (17 yaş altındakiler, içeriği ebeveyn veya yetişkin vasi eşliğinde izlemesi gerekir.) derecesini aldı. Fakat Eski New York Eyalet Valisi Mario Cuomo, bazı şiddet ve rahatsız edici görüntüler ve dil yüzünden belgeselin PG-13 (Bazı içerikleri, 13 yaşından küçük çocuklar için uygun olmayabilir) olması gerektiğini düşünerek MPAA'ya itirazda bulundu. İtiraz başarılı olmadı. Michael Moore bu belgeselin her Amerikalıya ulaşmasını istediği için belgeselin bilgisayarlara olan iletişimine izin verdi. Fahrenheit 9/11 Suudi Kraliyet Ailesi'ne yapılan eleştiriler nedeniyle Kuveyt'de ve Suudi Arabistan'da yasaklandı. Entertainment Weekly 16 Haziran 2006 tarihinde belgeseli tüm zamanların en tartışmalı film 25 filmi listesinde 3. sıraya koymuştur. Tüm zamanların en fazla hasılat yapan belgeselidir. Konsolidasyon Konsolidasyon aşağıdaki iki anlamda da kullanılabilir; Reo REO Motor Car Company , ABD'de 1905 , 1975 yılları arasında üretim yapmış otomobil, kamyon, otobüs üreticisi. Adını Oldsmobile marka otomobillere de veren girişimci Ransom Eli Olds'un baş harflerinden alır. Lia Vissi Lia Vissi (d. 1955 Larnaka, Kıbrıs) Yunan şarkıcı. Anna Vissi'nin kız kardeşidir. 1985 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti adına Eurovision'da yarışmıştır. ISO 639:a Latin Latin şu anlamlarda kullanılabilir: Tarihte: Modern kültürde ya da dilbilimde: Konya Yolu Konya Yolu, Ankara'nın birkaç ana çıkış yolundan biridir. Resmi kayıtlarda Mevlana Bulvarı olarak anılmaktadır. Şehrin içinde kalan kısmı AŞTİ'den başlayarak Gölbaşı'na kadar devam eder. Yol ORAN, Balgat, Çukurambar gibi semtlerin de çıkış yoludur. Yoğun trafiğine rağmen son dönemde yapılan alt ve üst geçitler ile daha modern bir görünüme kavuşmuştur. Konya Yolu aynı zamanda Gölbaşı'na gelmeden Dikmen ve İncek semtlerine bağlanmaktadır. İncek'te TED Koleji ve Atılım Üniversitesi de dahil olmak üzere birçok eğitim kurumu bulunduğundan, bu kurumlara gidiş-gelişlerde Konya Yolu sıklıkla kullanılmaktadır. Konya ve Adana'ya giden devlet karayollarının başlangıcı Konya Yolu'dur. Ankara'nın diğer ana çıkış yolları şunlardır: Samsun Yolu, Eskişehir Yolu ve İstanbul Yolu. Yol Gölbaşı'nda Çevre Yolu ile birleşir. OR-AN OR-AN Ankara'da bir yerleşim yeri. Yıldız Mahallesi'ne bitişiktir. Konya Yolu üzerinde yer alır. Ankara'nın en yüksek tepelerinden birinde konuşlanmıştır. Hava sıcaklığı her mevsim Merkezi Ank
ara'dan birkaç derece daha düşüktür. TRT Genel Müdürlüğü bu semttedir. Daha çok üst gelir grubunun tercih ettiği semt birçok tanınmış Ankaralı'nın ikamet ettiği bir konumdadır. Aynı zamanda Panora Alışveriş merkezi bu semttedir. Yıldız, Çankaya Ankara'da bir semt ismi. Çankaya ilçesi sınırları içindedir. Daha önce gecekondu bölgesi olan bu alan son dönemdeki çalışmalarla Ankara'nın prestijli semtlerinden birine dönüşmüştür. Polis İstihbarat Müdürlüğü de bu semttedir. Ayrıca çok sayıda işyeri ve alışveriş merkezi de bulunmaktadır. Gustav Holst Gustav Holst (d. 21 Eylül 1874, Cheltenham, Gloucestershire - ö. 25 Mayıs 1934, Londra) 20. yüzyılda yaşamış İngiliz klasik müzik bestecisi. En ünlü yapıtı "Gezegenler" süitidir. ISO 639:b ISO 639:c ISO 639:d ISO 639:e ISO 639:f ISO 639:g ISO 639:h ISO 639:i ISO 639:j ISO 639:k ISO 639:l ISO 639:m ISO 639:n ISO 639:o ISO 639:p ISO 639:q ISO 639:r ISO 639:s ISO 639:t ISO 639:u ISO 639:v ISO 639:x ISO 639:y ISO 639:z Ayvalı ISO 639:w Hamas Hamas (Arapça: حماس, Tam adı: حركة المقاومة الاسلامية; Harakat al-Muqawama al-Islamiya, İslami Direniş Hareketi), Filistin Ulusal Yönetimi'nde seçimle belirlenmiş Filistin Parlamentosunda çoğunluğu elinde tutan Filistinli paramiliter örgüt ve siyasi parti. 1987 yılında Şeyh Ahmed Yasin, Abdülaziz el Rantisi ve Muhammed Taha tarafından İlk intifadanın başlangıcında Mısır'daki Müslüman Kardeşler örgütünün Filistin kanadı olarak kuruldu. 1988 yılındaki siyasi programında parti, Filistin'in asla Müslüman olmayanlar tarafından etrafı çevrilebilecek bir İslam ülkesi olamayacağını ifade etmekte ve Filistinli Müslümanlar için Filistin'in kontrolünü İsrail'den almak adına kutsal bir savaş vermenin dini bir görev olduğunu söylemekteydi. Bu tespit, 1988 yılında İsrail'i tanıyan Filistin Kurtuluş Örgütü ile Hamas'ı çatışma noktasına getirdi. 1992 yılı sonunda Gazze'de 600 cami vardı. Hamas etkileme gücünü sendikalara, üniversitelere, çarşılara, meslek örgütlerine ve 2004'te başlayan yerel siyasi mücadelelere genişletmeden önce vaazlar ve hayır işleri ile kendine sempatizan topladı. Hamas tarafından gerçekleştirilen eylemlerin bazıları şunlardır: İkonoklazm: Örgütün kuruluş amacı 1948 öncesi İsrail'in işgal ettiği Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ni kapsayan topraklarda yeniden Filistin İslam devletini kurmak. ABD Dışişleri Bakanlığı'na göre örgüt yurt dışında yaşayan Filistinliler, İran hükümeti ve Arap ülkelerinden gelen yardımlarla finanse edilmektedir. 6 Mayıs 2005 tarihinde yapılan Filistin genel seçimlerinde El Fetih oyların yüzde 56'sını, Hamas ise yüzde 33'ünü aldı. Fetih 84 yerden 45'ini kazandı. Hamas 23 yerde seçimi kazandı. Bunlar arasında üç büyük şehir de vardı: Kalkilya, Refah ve Beyt Lahiya. 15 yerde bağımsızlar ya da diğer gruplar kazandı. Avrupalı gözlemcilerin 'adil ve demokratik' olarak nitelendirdiği seçimde 400 bin Filistinli oy kullandı. Katılım Gazze'de yüzde 80 Batı Şeria'da yüzde 70 oranında oldu. Hristiyanların kalesi olan Beytüllahim'de 15 sandalyeli yerel meclisin Müslümanlara ayrılan 7 sandalyesinin 5'ini Hamas kazandı. 16 Aralık 2005'te yapılan Batı Şeria'daki yerel seçimlerde de Hamas önemli başarı elde etti. Dört büyük kentteki belediye seçiminin üçünü (Nablus, Cenin ve El Bireh'i) Hamas kazandı. Ramallah'ta ise bağımsızlar koalisyonu seçimi aldı. Toplamda Fetih'in oy oranı Hamas'tan fazla çıktı. Bu seçimde 148 bin seçmenin yüzde 75'i oy kullanmıştı Örgüt, 1993 ve 2005 yılları arasında İsrailli sivillere ve askerlere yönelik intihar saldırılarında bulunmuştur. Hamas, Kanada, Avrupa Birliği, İsrail, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri'nde terör örgütleri listesine alınmıştır. Örgütün askeri kanadı, İzzeddin el Kassam Tugayları, Avustralya ve Birleşik Krallık'ta terör örgütleri listesinde yer almaktadır. Amerika Birleşik Devletleri Telif Hakkı Kanunu Amerika Birleşik Devletleri Telif Hakkı ("copyright") Kanunu, Amerika'daki herhangi bir bilgi veya düşünce ürününün kullanılması ve yayılması ile ilgili hakların, yasalarla belirli kişilere verilmesini öngören kanundur. Bu kanun Amerika'daki federal yasanın bir parçası olup Amerikan Anayasası'nca onaylanmıştır. Ankara Çayı Ankara Çayı, Ankara'nın içinden geçen bir akarsudur. Sakarya Nehri havzası içinde yer almaktadır. İncesu Deresi, Çubuk Çayı ve Hatip Çayı'nın Ankara'nın Etlik semtinde birleşmesiyle oluşmaktadır. Ankara Çayı güneyden Dikmen, Söğütlü, Kutlugün, Kepir, İğdeli, Kavaklı, Söğütözü, Kutuğun Dereleri ile kuzeyden Macun, Ergazi dereleri ve Sincan'ın batısında Mürted Ovası'ndan geçen Zir Çayını alarak çoğalmaktadır. Ayaş, Beypazarı ve Nallıhan ilçelerinden geçerek yaklaşık 140 km yol alan Ankara Çayı Sakarya Irmağı'na dökülmektedir. Ev ve sanayi atıklar nedeniyle uzun süredir kullanılabilir bir sulama kaynağı olmaktan çıkmıştır. Sıcak havalarda kanalizasyon kokuları keskin bir şekilde yayılmaktadır. Bazı ıslah etme çalışmalarına rağmen yeterli sonuç alınamamıştır. Ankara'yı hemen hemen tam ortadan böler. Birçok noktada üstten köprülerle aşılmıştır. Yaz aylarında küçük bir dere gibi akarken, yağışlı dönemlerde güçlenir. Bazı bölümlerinin üstü kapatılmıştır. İstanbul Yolu İstanbul Yolu, Ankara'nın en büyük çıkış arterlerinden biridir. İstanbul istikametinde yaklaşık 35 km uzanan yolun etrafı sanayii bölgeleri ve mesken alanları ile doludur. Günün her saatinde trafik yoğunluğu olan yol İstanbul devlet yoluna ve otoyola bağlanır. Ayrıca Ankara içinde Yenimahalle, Batıkent, Ostim, Etimesgut, Ayaş, Sincan, Eryaman, Güzelkent, Fatih, Elvankent, Törekent ve diğer semtlerin de Ankara ile bağlantısını sağlar. Atatürk Orman Çiftliği, Hayvanat Bahçesi, Göksu Parkı (Susuz Göl) bu yol üzerindeki önemli görülmeye değer yerlerdendir. Kınalı Kar Kınalı Kar, 2002-2005 yılları arasında Kanal D'de yayınlanan Türk dizisi. Ali Yılmaz babası Müfit'in şirketinde çalışmaktadır. Öğretmenlik eğitimi almış olan Ali'ye Eğitim Gönüllüleri Vakfı'na yapmış olduğu yardımlardan dolayı onur ödülü verilecektir. Törende konuşma yapan bir çocuğun söylediklerinden etkilenen Ali, okulsuz ve öğretmensiz bir köy olan Kınalı Kar'a gitmeye karar verir. Nazar Kınalı Kar'ın ağasının asi kızıdır. Ağa bir kaza sonucu felç olmuş, Nazar'ın annesi Süreyya köye hükmetmeye başlamıştır. Nazar 4 kız kardeşin en büyüğüdür. Annesinin onu istemediği biri ile evlendirmemesi için saçını kısacık keser. Ama ne olursa olsun Süreyya Nazar'ı yakın köyün ağası Cabbar'la evlendirmeye karar vermiştir.Bir gün Nazar rüyasında gördüğü yakışıklı delikanlı ile kuyu başında karşılaşır. Bu Kınalı Kar'a gelen Ali'dir. Dizi Bursa'nın Cumalıkızık köyünde çekilmiştir. Dizi ile birlikte köy çok popüler hale gelmiş ve önemli oranda turist çekmeye başlamıştır halen köyde Kınalı Kar ismi yaşatılmakta ve köy bu isimle bilinmektedir. Gizli Pencere Gizli Pencere; Stephen King'in romanından uyarlama, ünlü senarist David Koepp'in yönetmen koltuğuna oturduğu film. 2004, "A.B.D." yapımı. Başarılı yazar Mort Rainey (Johnny Depp) en sevdiği koltuğunun üzerinde günde 15 saat uyumaktadır. Acı verici bir boşanmanın ortasındadır ve bu ayrılığa ilişkin her şey çirkin ve tatsız bir hal almıştır. Bu durum tüm enerjisini emmiş ve yaratıcılığını alıp götürmüştür. Mort Rainey kendisini tek bir satır bile yazamayacak duruma getiren büyük çaplı bir yazamama sendromuyla baş başa kalmıştır. Sonra bir gün, işler artık daha da kötüleşemez gibi görünürken, John Shooter (John Turturro) adında psikopat bir yabancı Rainey'nin kapısına gelir, onu kendi hikâyesini çalmakla suçlar ve bunu telafi etmesini ister. Rainey'nin kendisini yatıştırma çabalarına karşın, Shooter git gide daha ısrarlı ve düşmanca bir tavır takınarak, soğukkanlı bir cinayet dahi içerebilecek tuhaf bir adalet kavramından söz eder. Akıl almaz bir kedi-fare oyunu oynamak zorunda bırakılan Rainey, hayal bile edemeyeceği bir kurnazlık ve kararlılığa sahip olduğunu keşfeder. Sonunda ise, "Shooter'ın onu kendisinden bile iyi tanıyor olabileceğini anlar." Son "mısır" sahnesi ile film iyi bir sona sahip. Marmara Bölgesi Marmara Bölgesi, Türkiye'nin 7 coğrafi bölgesinden biridir. Köprü niteliği ile Avrupa ve Asya'yı birbirine bağladığı söylenebilir. Yaklaşık 67.000 kilometrekarelik bir yüzölçüme sahip olup Türkiye'nin %8,5'ine karşı gelir. Marmara Denizi de yaklaşık 11.000 km²'lik yüzölçümüyle bu bölgenin bir iç denizi durumunda olup bölgenin tam ortasını kaplar. Marmara Bölgesi'nin toplam nüfusu TÜİK 2009 yılı nüfus sayımına göre 23 milyondan fazladır. Marmara Bölgesinde sanayi, ticaret, turizm ve tarım gelişmiştir. Bölgedeki en gelişmiş sanayi İstanbul-Bursa-Kocaeli şehirlerinde olmakla birlikte bölgenin diğer yörelerinde de yaygın sanayi faaliyetleri vardır. Başlıca sanayi ürünleri olarak; otomotiv endüstrisi parçaları,çeşitli metal ürünler, işlenmiş gıda, dokuma, hazır giyim, çimento, kimya, kâğıt, petrokimya ürünleri, beyaz eşya sayılabilir. Ekili alanların yaklaşık yarısı buğday olup buğdayı şekerpancarı, mısır ve ayçiçeği izler. Bölge, Türkiye'nin ayçiçeği üretiminin yaklaşık %73'ünü, mısır üretiminin ise yaklaşık %30'unu gerçekleştirir. Bağcılık da hayli gelişmiş olup Tekirdağ, Şarköy, Mürefte, Avşa ve Bozcaada üzüm ve şarapları meşhurdur. Yedi coğrafi bölge içinde yükseltisi en az olan bölgedir. Ekili-dikili arazi oranı %30'dur. Ormanlık alan oranı %11,5'dir. Kümes hayvancılığı ve ipek böcekçiliği yaygındır. Nüfus ve nüfus yoğunluğu, göç alması nedeniyle çok yüksektir. Enerji tüketimi ve turizm gelirleri en yüksek bölgedir. İstanbul, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, Yalova, Kocaeli tamamen bölge sınırları içinde; Sakarya ve Bilecik'in Karadeniz Bölgesi'nde toprakları olup; Bursa ve Balıkesir'in Ege Bölgesi'nde de toprakları vardır. Çanakkale ilinin topraklarının çok büyük bir bölümü Marmara Bölgesi içinde olup sadece Edremit Körfezi çevresindeki yerleşim yerleri Ege Bölgesi sınırları içinde kalır. Marmara bölgesi'nin en büyük kenti İ
stanbul'dur. Marmara Bölgesi'ndeki en küçük kenti ise Yalova'dır. İstanbul, Marmara bölgesinin yoğun nüfuslu olmasında önemli bir rol oynar. İl merkezleri baz alındığında Marmara Bölgesinde yer alan iller şunlardır. Marmara Denizi'ne kıyısı bulunan iller Marmara Denizi'ne kıyısı bulunmayan iller Marmara Bölgesi'nin, yine bölge bazında olan 14 komşusu vardır. Güneyde Ege Bölgesi, doğuda Karadeniz Bölgesi ve güneydoğuda İç Anadolu Bölgesi karadan bölgeyi kuşatmıştır. Bölgenin adını aldığı Marmara Denizi haricinde; İstanbul, Tekirdağ, Kırklareli, Kocaeli ve Sakarya illeri aracılığı ile Karadeniz'e; Çanakkale, Edirne ve Balıkesir illeri aracılığı ile de Ege Denizi'ne kıyısı vardır. Marmara Bölgesi 4 bölümden oluşmaktadır. Bunlar Çatalca-Kocaeli, Yıldız Dağları, Ergene ve Güney Marmara bölümleridir. Adapazarı Ovası'nın doğusundan başlayarak, Silivri'ye kadar devam eder. Marmara Bölgesi'nin kuzeydoğu topraklarını kapsayan bu bölüm İstanbul Boğazı ile ikiye bölünür. Doğudaki kısım Kocaeli Yarımadası ve Adapazarı Ovası, batıdaki kısım ise Çatalca Yarımadası'dır. Bölüm akarsular ile parçalanmış olup, yer yer tepeliklere sahiptir. Ortalama 150 - 200 metre yükseklik gösteren bu tepeler plato özelliği taşır. Bölümün Karadeniz kıyılarını bakan taraflarında ormanlar görülürken, Marmara Denizi kıyısında bitki örtüsü yerini maki ve zeytinliklere bırakır. Bölümde toprakları bulunan İstanbul, Kocaeli ve Sakarya illerinin üçünde de kuzayde yerleşim seyrektir. Nüfus yoğunluğu daha ılıman iklime sahip olan, güneydedir. Kuzeydeki en önemli yerleşim merkezi Şile'dir. Buna karşılık güneyde en önemli yerleşim birimleri, İzmit, Gölcük ve İstanbul'dur. Şeker pancarı, zeytin, sebze ve tahıl üretimi yapılmaktadır. Silivri ve Çatalca ilçelerinde önemli ölçüde hayvansal gıda üretilir. Tereyağı, peynir ve yoğurt bunların başlıcalarıdır. Çatalca ilçesindeki ocaklardan çıkarılan grafit işlenmesi için İstanbul'a gönderilir. Durusu Gölü çevresinde çıkarılan linyit İstanbul'da yakacak ihtiyacı için kullanılır. Bölümün böylesine gelişmesinin sebebi Asya ve Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan Boğaz Köprülerinin bu bölüm içinde İstanbul ilinde olmasıdır. İstanbul ticaret, sanayi, bankacılık, kültür, sanat, medya, ulaşım, tekstil, kimya, dericilik, kundura, ilaç, cam, besin ve turizm bakımından Türkiye'nin merkezidir. Tüm bu sunduğu imkânlar dahilinde İstanbul uzun yıllar durmak bilmez bir göç dalgası ile karşı karşıya kalmış ve bugün Türkiye'nin toplam nüfusunun sekizde birinin bünyesinde bulundurur. Aldığı nüfus ile hızla büyüyen İstanbul ili yaşayanlara yeterli altyapı ve konut sunamamaktadır ve plânsızca büyümektedir. Devlete ve özel sektörün çabalarıyla şehirde kentsel dönüşüm seferberliği başlatılmış, gecekondulaşmanın yerini toplukonutlar ile çözme yoluna gidilmiştir. Günümüzde İzmit, Adapazarı ve Gölcük, İstanbul'un hemen arkasında hızla büyümektedir. İstanbul ve Adapazarı arası büyük bir sanayi sahasıdır. Buralarda devlete ve özel sektöre ait birçok tersane, çimento, beyaz eşya fabrikaları, alüminyum ve petrokimya tesisleri bulunur. Gölcük ilçesi bir donanma üssü ve askerî araçların yapıldığı bir sanayi merkezidir. Yıldız Dağları Bölümü, Marmara Bölgesi'nin kuzeybatısını oluşturur.İsmini alanın büyük bir alanını kaplayan Yıldız Dağları'ndan alır. Batıda, Bulgaristan sınırından, doğuda Durusu Gölü'ne kadar uzanır. Yıldız Dağları'nın Karadeniz'e bakan yamaçlarında Türkiye'de Karadeniz iklimi etkilidir. Doğal bitki örtüsü makilik olup, yaklaşık 150 metre yükseklikten sonra ormanlar başlamaktadır. Yıldız Dağları'nın batı kısımları plâto özelliği taşır, ve bu alandaki verimli tarım arazilerinde buğday, ayçiçeği, şeker pancarı ve mısır tarımı yapılır. Küçükbaş hayvancılık oldukça gelişmiştir ve buna bağlı olarak bölümde birçok mandıra ve peynir imalâthanesi vardır. Ergene Bölümü, adını içine alan bu bölüm Yıldız Dağları ile Koru Dağları arasında kalmış bölümü kapsar. Tekirdağ ve Edirne illerinin bütünü ile Kırklareli'nin yarıya yakınını ve Çanakkale'nin Gelibolu ilçesinin çok küçük bir alanını kapsar. Marmara Bölgesi'nin, en soğuk, en az yağış alan, bitki örtüsünün en cılız olduğu yer Ergene Bölümüdür. Genel bitki örtüsü bozkırlardır. Bölümde yetiştirilen başlıca ürünler; buğday, mısır, çeltik, şeker pancarı, ayçiçeği, susam ve patatestir. Bağcılık ve ayçiçeği üretimi çok gelişmiş olduğundan, buna bağlı olarak da alkollü içecek ve yağ sanayii gelişmiştir. En önemli yerleşim merkezleri, Uzunköprü, Meriç, Babaeski, Lüleburgaz, Çorlu, Çerkezköy, Malkara, Keşan, Edirne, Tekirdağ ve İpsala'dır. Hamitabat beldesinde çıkarılan doğalgazdan elektrik üretilir. Güney Marmara Bölümü yeryüzü şekilleri bakımından Marmara Bölgesi'nin en fazla çeşitlilik gösterdiği bölümdür. Plâtolar, ovalar, göller, akarsular, körfezler bölümün başlıca yer şekilleridir. Saros Körfezi ile İzmit Körfezi'nin güneyinde kalan, Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Yalova, Bilecik illeri ile, İzmit ve Sakarya illerinin bir kısmını kapsayan alandır. Bölümdeki ovalarda buğday, ayçiçeği, şeker pancarı ekimi yapılmaktadır. Dutluklara ve meyve bahçelerine rastlanmaktadır. Küçükbaş hayvancılık çok gelişmiştir. Bursa yöresinde ipek böcekçiliği yapılır. Gelibolu ve Kapıdağ yarımadaları ile Çanakkale ilinin genelini kapsayan Biga Yarımadası nüfusun en seyrek olduğu yerlerdir. Buralarda engebe fazladır. Çanakkale Boğazı, Gelibolu Yarımadası ile Biga Yarımadası'nı birbirinden ayırır. Bölüm akarsu, göl, körfez ve adalar yönünden oldukça zengindir. Bölgenin en önemli akarsuyu Susurluk Çayı'nın vadisi Marmara Denizi'nin ılıman havasının iç kesimlere ulaşmasını sağlar. Biga Çayı ile Gönen Çayı diğer önemli akarsulardır. İznik, Ulubat ve Manyas Kuşgölü bu bölümde bulunur. Bunlar içinde Kuşcenneti Millî Parkı dünyaca üne sahip bir millî parktır. Bölümün en önemli yerleşim birimi Bursa'dır. Bir süre Osmanlı Devleti'ne başkentlik yapmış Bursa, tarihî, doğal ve ekonomik ve kültürel yönden gelişmiş bir turizm şehridir. Diğer önemli yerleşim merkezleri Balıkesir, Çanakkale, Erdek, Gemlik, Karacabey, Mustafakemâlpaşa, Bandırma, Biga, Gönen'dir. Art bölgesin gelişmiş olması, bölümünde gelişmesine sağlamıştır. Bursa, Bandırma,Balıkesir, Çanakkale, Yalova ve Bilecik'te gıda sanayiinde, Balıkesir'de şeker ve kâğıt sanayiinde, Bursa'da tekstil, otomotiv ve konserve sanayiinde Bandırma kimya sanayiinde Erdek ise turizm konusunda gelişmiştir. Çanakkale'ye bağlı Biga ve Çan ilçelerinde hâlâ faal olan linyit ocakları mevcuttur. Bandırma limanı bölge için çok önemlidir. İstanbul - Bandırma arasında arabalı feribot taşımacılığı yapılır. Gönen'de kaplıca turizmi, Susurlukta bor çıkarımı, Bilecik ve Marmara Adası'nda ise mermercilik yapılmaktadır. Türkiye'de tarım alanlarının en iyi değerlendirildiği yer Marmara Bölgesi'dir. En fazla ekili dikili alan bu bölgede bulunur. Fakat bölge kendine yetmediğinden, dışarıdan ürün almaktadır. Bölgenin sağladığı iş istihdamı nedeniyle bölge hâlâ yoğun göç almaktadır. Bölgeye bağlı 21 ada vardır. Adaların çoğunda yerleşim vardır. Ege Denizi'nde bulunan Gökçeada ve Bozcaada da Marmara Bölgesi sınınrları içindedir. Karadeniz'e kıyısı olan Kefken Adası bölgenin sınırları içinde bulunur . Marmara Bölgesi'nde Yıldız dağları, Biga dağları, Kapıdağ, Uludağ, Samanlı dağları, Domaniç Dağı, Koru Dağları, Işıklar dağı, Armutçuk dağı, Kazdağı, Elmacık dağ'ları bulunmaktadır. Bunların en büyüğü Bursa'daki Uludağ'dır. Yüksekliği 2543 metredir. Ayrıca bölgedeki Edirne ilinde herhangi bir dağ bulunmamaktadır. Bölge genelinde, küçük ölçekli olmalarına rağmen sık bir akarsu ağı vardır. Sakarya, Ergene, Susurluk, Meriç ve Biga Çayı bölgedeki başlıca akarsulardır. Bölge'de irili ufaklı birçok doğal ve yapay göl bulunur. Büyükçekmece Gölü, Küçükçekmece Gölü, Durusu Gölü, İznik Gölü, Sapanca Gölü, Uluabat Gölü ve Manyas Gölü, açık havası olan tatlı su gölleridir. Bunların haricinde özellikle Güney Marmara Bölümü'nde Biga Yarımadası üzerinde sulama yapılır. Marmara Bölgesi'nin iklimini, tek bir iklim adı ile başlıklandırmak doğru olmaz, Marmara Bölgesi'nde hüküm süren iklim Türkiye'de Karadeniz iklimi , karasal iklim ve Akdeniz iklimi arasında bir geçiş evresidir. Bölgede yıllık yağış 500 – 1000 mm arasındadır. En çok yağış kış mevsiminde Aralık, Ocak, Şubat aylarında düşer. En kurak aylar ise Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarıdır. Karlı, soğuk ve donlu günlerin sayısı kıyı kesimlerde en azdır. İç kesimlere gidildikçe karasallık etkisi artar. Ege ve Marmara denizi kıyılarında makiler, güney Marmara sahillerinde ise zeytinlikler bulunur. Makiler 200 metre yüksekliğe kadar baskın bitki örtüsüdür. Ergene Havzası'nda bozkırlar oluşmuşsa da bölgenin tamamında yaygınlık göstermez. Yükseltinin olduğu yerlerde, özellikle Trakya'da ormanlara rastlanır. Hava sıcaklığının 0 °C nin altında geçtiği gün sayısı çok kısadır. Marmara Bölgesi'nin yıllık sıcaklık değerleri: ortalama 14 -16 °C, en sıcak ay ortalaması: 23-25 °C, en soğuk ay ortalaması: 5-6 °C'dir. Yıllık yağış miktarı 600–700 mm civarındadır. Marmara bölgesinde hâkim rüzgârlar genelde Kuzey ve Kuzeydoğu yönlerinden eser. Belçika millî futbol takımı Belçika millî futbol takımı, Belçika Futbol Federasyonu tarafından yönetilen, Belçika'yı uluslararası futbol organizasyonlarında temsil eden futbol takımıdır. Şampiyon   İkincilik   Üçüncülük   Dördüncülük   Aşağıdaki 23 oyuncu 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası kadrosunda yer almıştır: İzmir Atatürk Stadyumu İzmir Atatürk Stadyumu, İzmir'de olimpik bir stadyum. 1971'de Akdeniz Oyunları için inşa edilmiştir. 51.295 kişilik kapasitesi ile,Türkiye'nin en büyük ikinci olimpik stadyumudur. Atletizm için 8 bin metrekarelik bir alanı olan İzmir Atatürk Stadyumu, Türkiye’nin en büyük atletizm sahasına sahip olan stadyumdur. Stadyum, İzmir'in ev sahipliği yaptığı 23. Üniversite Yaz Oyunları dolayısıyla yeniden düzenlenmiş, açılış ve kapanış gösterileri ile birçok karşılaşmalara da ev sahipliği yapmıştır. Universiade 2005 oyunları için tadilattan geçirilmiştir. Altay SK, Karşıyaka SK ve Gözte
pe SK ve İzmirspor genellikle bu stadyumu kullanmaktadır. 1981 yılında oynanan, kazananın Süper Lig'e yükseleceği Karşıyaka-Göztepe mücadelesini 61.060 biletli seyirci izlemiş, bu sayı o dönemde 2. Lig için seyirci rekoru olmuştur. Stad bir dönem Türk Millî Takımının da kalesi olmuştur. 70'li yıllardan sonra millî takım bu stadta uzun süre yenilmeyince uğurlu stad olarak adlandırlmıştır. Birçok tarihi başarı burada kazanılmıştır. Fakat sonraları önemini yitirmiştir. Günümüzde millî takımın ara sıra özel maçlarına ev sahipliği yapmaktadır. Millî takımın her gelişinde İzmirli futbolseverler biletleri günler öncesinden tüketmekte ve resmi maç isteklerini dile getirmektediler. İzmir Atatürk Stadyumu ABD'den yayın yapan spor sitesi Bleacherreport.com sitesinin 18 Aralık 2014 tarihinde yayınladığı Dünyadaki en iyi 100 stadyum listesinde 94. sırada yer almıştır. Come Closer Come Closer, Tarkan'ın 10 yılı aşkın tecrübesinin ürünü olarak duyuruldu. Albümdeki tüm şarkılar İngilizcedir. Albüm Avrupa, Asya, Güney Amerika'da yayımlandı. Türkiye ve yurtdışında toplam ilk hafta satışı altmış bini geçti. Yılına göre albüm satışları düşük seyretti. Albüm Türkiye'de yüz elli binden fazla sattı, yurtdışı dahil toplam satışta dört yüz bini geçmiştir. Albüm dünyada istenilen başarıya ulaşamadı, buna karşın Türkiye'de tüm zamanların en çok satılmış İngilizce albümü oldu. Albümün istenen sonuçlara ulaşamamasının en büyük nedeni, hiç Türkçe söz içermemesi ve müziklerin Tarkan'dan uzak olması olarak dile getirildi. Özellikle Türk hayranlar tarafından çok eleştirildi ve sırf İngilizce olan albümden bir şey anlamadıklarını dile getirdiler. 2008 yılında bu albümdeki iki şarkısının yeni düzenlemesini ve bir yeni İngilizce şarkıyı internetten yayımladı. Japonca Japonca (日本語, "Nihongo"), 128 milyonun üzerindeki Japonya'da insanlar ve Japon göçmen toplulukları tarafından konuşulan bir dildir. Ryukyuca ile ilişkilidir; fakat diğer dillerle herhangi bir akrabalığı kanıtsız kalmıştır. Bitişken bir dildir; fiil biçimleri ve konuşanın, dinleyicinin bağıl durumunu ve konuşmada bahsedilen kişinin orada bulunup bulunmadığını belirten özel sözcük kadrosuyla Japon toplumunun hiyerarşik doğasını yansıtan karmaşık bir saygı ifadesi sistemi ile sivrilir. Japoncanın ses envanteri diğer dillere göre küçüktür ve sözcüksel olarak tonlamalı bir vurgu sistemi vardır. Ayrıca Japonca sözcüklerin ve hecelerin sonunda /n/ ünsüzü dışında bir ünsüz bulunmaz. Japonca üç farklı tipteki, Kanji (漢字 / かんじ) denilen Çince karakterler, ve Çince karakterlerden uyarlanan iki hece yazısı hiragana (平仮名 / ひらがな) ve katakana (片仮名 / カタカナ) alfabeleri ile yazılır. Latin alfabesi, rōmaji (ローマ字) de günümüz Japoncasında sık bir şekilde ve özellikle şirket adlarında, logolarda, reklamlarda ve bilgisayara Japonca metinleri girerken kullanılır. Sayılar için, genelde batı tarzı rakamlar kullanılır; fakat geleneksel Çin-Japon rakamları da olağandır. Japoncanın sözcük kadrosu ağır bir şekilde diğer dillerden ödünç sözcüklerle etkilenmiştir. Çok sayıda sözcük 1500 yılın üzerindeki bir devrede ya Çinceden alınmış ya da Çince örneklerden türetilmiştir. Japonca, 19. yüzyıl sonlarından itibaren başta İngilizce olmak üzere Hint-Avrupa dillerinden gözle görülür miktarda kelime almıştır. İlk defa 16. yüzyılda Japonya'nın Portekizle ve daha sonra 17. yüzyılda başlıca Hollanda ile arasındaki özel ticaret ilişkisinden dolayı Portekizce, Almanca ve Felemenkçe de etkili olmuştur. Japonca "naifu" (ナイフ), İngilizce "knife (bıçak)", Japonca pan (パン) Portekizce "pão (ekmek)" bu sözcüklere birer örnektir. Japonca, fiilen Japonya'nın resmî dilidir. Standart kabul edilebilecek bir dil formu vardır: veya . İki terimin anlamı neredeyse aynıdır. veya lehçenin karşılığını şekillendiren bir anlayıştır. Bu tipik dil sonra iletişim gereksinimi için Tokyo şehir merkezinin dışında konuşulan dilden türemiştir. okullarda öğretilir, televizyonda ve resmî iletişimlerde kullanılır ve Japoncanın bu makalede ele alınan versiyonudur. Eskiden standart farklıydı. yaklaşık 1900'e kadar Japonca yazmanın temel yöntemiydi; o zamandan sonra kademeli olarak etkisini genişletti ve iki yöntem 1940'lara kadar birlikte kullanıldı. hâlen tarihçileri, edebiyatçıları ve avukatları (II. Dünya Savaşından kalan birçok Japon kanunu her ne kadar sadeleştirme gayretleri devam etse de hâlâ ile yazılır.) biraz ilgilendirir. dil bilgisi ve sözcük kadrosu bazen etki için kullanılsa da bugün hem konuşmada hem Japonca yazmada hakim olan yöntemdir." Bugün en çok kabul gören görüşe göre ilk Japon dili lehçeleri 5 bin yıl önce Korece'den türemiştir. Dilbilimciler, Japonca'nın tarihini dört dönemde incelerler: Eski Japonca (8. yüzyıla kadar), Geç Dönem Eski Japonca (9-11. yy), Orta Japonca (12-16. yy) ve Çağdaş Japonca (17. yüzyıl sonrası). Bu dönemler boyunca, dilin dil bilgisinde veya diziliminde önemli bir değişiklik olmamıştır. Fakat söz dağarcığı önemli ölçüde değişim göstermiştir. Bir başka varsayıma göre ise Japonların kökeninin Ainu, Moğollar ve Avustroasya dilleri/Maleylerin karışımından oluşmuştur. Japonca ilk dönemde sadece bir konuşma diliydi. Bir alfabeye sahip değildi. Ancak 5. yüzyılın sonunda Çin'den, Kanji (漢字) denilen harflerden oluşan yazı sistemi alınarak Japonca'ya uyarlanmıştır. Yani Japoncayı Çin'den almamışlardır. Konuşma dillerinin üzerine Çin alfabesi koymuşlardır. Zamanla Kanjilerden, Hiragana ve Katakana hece alfabeleri türetilmiştir. Bugün Katakana yabancı kelimelerin yazılımı için kullanılmaktadır. Örneğin kaşık sözcüğü İngilizce'de olduğu gibi "spoon" olarak kullanılmaktadır. Katakana'da spoon (kaşık) スプーン (supūn) şeklindedir. İlk yazılı belgeler dokuzuncu ve onuncu yüzyılda ortaya çıkmaya başlamıştır. Japoncada Hiragana, Katakana ve Kanji olmak üzere üç farklı yazı sistemi kullanılır. Hiragana ve Katakana'yı alfabe (hece alfabesi) olarak nitelendirebilirsek de Kanji için alfabe tanımını kullanmak doğru olmaz. Hiragana, kökeni Japonca olan kelimelerin ve ek, bağlaç ve edatların yazımında kullanılmaktadır. Japoncaya diğer dillerden geçen sözcüklerin ve ses veya durum taklit eden yansımaların (şırıl şırıl, çatır çutur, vb.) yazımında ise Katakana alfabesi kullanılır. Kanji ise kelime köklerini yazmakta kullanılır. Yani her bir Kanji bir sözcüğü karşılar diyebiliriz. Kanji'yi yazım ve birleşim kurallarından ötürü bir alfabe olarak nitelendirmek yanlış olur. Örnek olarak: Kitap anlamına gelen "hon" (ほん) sözcüğü Kanji ile "本" şeklinde yazılır. Bugün anlamına gelen "kyou" (きょう) sözcüğü de "今日" şeklinde yazılır. Nasıl ki Türkçede "bugün" sözcüğü "bu" ve "gün" sözcüklerinden türemişse; Japoncada da "şimdi" anlamına gelen "ima" (いま) "今" ve "gün, güneş" anlamına gelen "hi" (ひ) "日" sözcüklerinin birleşmesiyle oluşmuştur ve "kyou" (きょう) olarak okunur. Japon yazı sisteminin karmaşık gibi görünen özellikleri onu Avrupalılar tarafından öğrenilmesi zor bir dil haline getirmektedir, ancak bu dili hiç bilmeyen herhangi bir insan bile Japonca yazılmış bir metine bakarak Kanjileri, Hiragana ve Katakana hecelerinden kolayca ayırt edebilir. Arlington Fildişi Sahili millî futbol takımı Fildişi Sahili millî futbol takımı, Fildişi Sahili'ni uluslararası organizasyonlarda temsil eden futbol takımıdır. Fildişi Sahili 2006 FIFA Dünya Kupası'na ve 2010 FIFA Dünya Kupası'na katılmayı başaran millî takımlar arasındadır. 1992'de Afrika Uluslar Kupası'nı kazanan Fildişi Sahili, tarihinde ilk kez 2006 FIFA Dünya Kupası'na katılmış ve "ölüm grubu" olarak adlandırılan grupta sadece Sırbistan-Karadağ'ı yenip 3 puan almıştır. 2010 FIFA Dünya Kupası'nda ise Brezilya'ya kaybeden Fildişi Sahili, Portekiz'le berabere kalmış ve Kuzey Kore'yi de yenmiş olsa da averajla grubu 3. tamamlayarak yine ilk turda elenmiştir. Fildişi Sahili millî futbol takımı, 2015 Afrika Uluslar Kupasında Gana millî futbol takımı ile oynadıkları final maçının normal süresi ve uzatmaları 0-0 bitmiş, penaltı atışları sonucunda 9-8 galip gelen Fildişi Sahili 23 yıl aradan sonra şampiyonluğa ulaşmıştır. Richard Pryor Richard Franklin Lennox Thomas Pryor III, (d. 1 Aralık 1940 – ö. 10 Aralık 2005) ABD'li komedyen, sinema oyuncusu ve yazar. Pryor 1 kez Emmy Ödülü (1973) ve 5 kez Grammy Ödülü (1974, 1975, 1976, 1981 ve 1982) kazandı. Pryor tüm zamanların en büyük stand-up komedyenler Comedy Central listesinde 1 numara yer almaktadır. Pryor Encino, 10 Aralık 2005 tarihinde, Kaliforniya'da bir kalp krizi geçirdi. Karısının ona başarısız bir diriltme denemesinden sonra yerel bir hastaneye götürüldü. Saat 07:58'de öldüğü açıklandı. Dul eşi Jennifer, şöyle diyordu "sonunda, yüzünde bir gülümseme vardı." Richard Pryor'un cesedi yakıldı ve külleri ailesine verildi. Halley Mustafa Keçeli Mustafa Keçeli (d. 15 Nisan 1978, Ankara), Denizlisporlu Türk futbolcudur. Daha çok defansta ve ortasahada kanatlarda görev yapmaktadır. Kariyerine Ankaraspor'da başlayan Mustafa Keçeli oradan Denizlispor'a geçti. Bir orta saha oyuncusu olmasına rağmen attığı gollerle Denizlispor'un ligde kalmasında büyük pay sahibi oldu. 2006/07 sezonunda Trabzonspor'a transfer oldu. Haziran 2008'de Bursaspor'la 2+1 yıllığına sözleşme imzaladı. Süper Lig'in en isabetli orta yapan futbolcularından olduğu istatistiklerde göze çarpmaktadır. 2005-2006 sezonu ligin son hafta karşılaşmasında Denizli'de oynanan Denizlispor-Fenerbahçe maçında Denizlispor'un, Fenerbahçe'yi şampiyonluktan eden golünü atmış ve Denizli'nin ligde kalmasını sağlamıştır. Bununla birlikte Bursaspor'un son hafta kazandığı şampiyonlukla Fenerbahçe'yi yine son hafta şampiyonluktan eden takımla ilk şampiyonluğuna ulaşmıştır. Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri Bölümünde öğrencidir.Şimdi ise Mersin İdman Yurdu transfer oldu .Şu anda yeniden Denizlispor forması giymektedir 1 kez Türkiye A2 millî futbol takımına çağrılan Mustafa Keçeli, o müsabakada forma şanşı bulamamıştır. Philip Berrigan Philip Berrigan (5 Ekim 1923 - 6 Aralık 2002), ABD'li barış eylemcisi, anarşist, ve katolik papaz. Savaş karşıtı eylemlerin
den dolayı bir zamanlar kardeşi Daniel Berrigan ile birlikte FBI'nin arananlar listesindeki ilk on isim arasında yer almıştı. Lihtenştayn millî futbol takımı Lihtenştayn millî futbol takımı, Lihtenştayn'ın uluslararası organizasyonlarda temsil eden futbol takımıdır. Lihtenştayn Futbol Federasyonu tarafından kontrol edilmektedir. Teknik direktörü Reinald Welser'dir. Takımın ilk maçı 1981'de Seul'da Malta ile oynanan ve 1-1 berabere biten gayrıresmi maçtır. İlk resmi maçı iki yıl sonra, İsviçre'ye 2-0 yenildikleri maç oldu. Lihtenştayn'ın en farklı galibiyeti, 13 Ekim 2004'te Lüksemburg'u 4-0 yendikleri 2006 FIFA Dünya Kupası eleme maçıdır. Bu maç, ayrıca Lihtenştayn'ın ilk deplasman galibiyeti ve Dünya Kupası elemelerindeki ilk galibiyetiydi. Lihtenştayn, en farklı mağlubiyetini 1996'da, 1998 FIFA Dünya Kupası elemelerinde, Makedonya'ya karşı 11-1'lik sonuçla aldı. Bu sonuç, Makedonya tarihinin de en farklı galibiyetidir. Takımın eleme maçlarındaki düşük performansı, İngiliz yazar Charlie Connelly'nin takımı 2002 FIFA Dünya Kupası elemelerinde takip etmesine yol açtı. Lihtenştayn'ın sekiz maçı da gol atamadan kaybetmesi ile sonuçlanan bu dönem, "Stamping Grounds: Liechtenstein's Quest for the World Cup" adı altında kitaplaştırıldı. Dünya Kupası elemelerinde ilk galibiyetini almadan dört gün önce Lihtenştayn, 2006 FIFA Dünya Kupası elemelerinde Portekiz ile 2-2 berabere kalarak manşetlere çıktı. Bu sonuçtan önce Lihtenştayn, bundan önceki 20 Dünya Kupası elemesinin hepsini kaybetmişti. Grubun son maçı olan rövanç maçında ise Benjamin Fischer'ın attığı gol ile devre arasını önde bitirerek bu başarıyı tekrarladılar ancak maçı 2-1 kaybettiler. Lihtenştayn, UEFA'nın en güçsüz takımı San Marino'ya kaybeden tek millî takımdır. 28 Nisan 2004'te oynanan hazırlık maçını Lihtenştayn, maçı 1-0 kaybetti. Lihtenştayn, FIFA'nın yeni sayılabilecek üyelerinden biri olup 1996 Avrupa Futbol Şampiyonası elemelerine kadar eleme maçlarına katılmadı. 3 Haziran 1995'te İrlanda ile 0-0 berabere kalarak sürpriz bir sonuç aldı. 14 Ekim 1998'de, 2000 Avrupa Futbol Şampiyonası elemesinde Azerbaycan'ı 2-1 yenerek, ilk galibiyetini aldı. Lihtenştayn kulüplerinin İsviçre lig sisteminde mücadele etmesi ve başta Mario Frick gibi profesyonel futbolcuların etkisi ile, takımın rekabet gücü arttı. 2004 Avrupa Futbol Şampiyonası elemelerinde İngiltere'ye iki maçta da sadece 2-0 mağlup oldular. 2006 Dünya Kupası elemelerinde, Lüksemburg'a karşı iki galibiyet, Slovkya ve Portekiz'e karşı birer beraberlik ile 8 puan toplayarak büyük başarı elde ettiler. 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası elemelerinde, Mario Frick'in golü ile Letonya'yı yendiler. Bu maçın sonucunda Letonya teknik direktörü istifa etti. 17 Ekim 2007'de İzlanda'yı 3-0 yenerek, elemelerdeki ikinci galibiyetlerini aldılar. 26 Mart 2008'de, Avrupa'nın bir başka küçük ülkesi Malta'ya 7-1 yenilerek hayal kırıklığı yaşattılar. Bu maç da Malta'nın en farklı galibiyeti oldu. Lihtenştayn Futbol Federasyonu, UEFA Jübile Ödülleri'nde, son 50 yılın en iyi futbolcusu olarak Rainer Hasler'i ödüllendirdi. 2010 FIFA Dünya Kupası elemelerinde Azerbaycan ile golsüz, Finlandiya ile 1-1 berabere kalarak, iki puanla Grup 4'ün sonuncusu oldu. 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası elemelerinde, Hampden Park'ta Stephen McManus'un 90+7'de attığı golle İskoçya'ya 2-1 yenilip puan alamadılar. Litvanya'yı Philippe Erne ve Michele Polverino'nun golleriyle 2-0 yenerek sürpriz yaptılar. Deplasmanda ise Litvanya ile golsüz berabere kaldılar. Aşağıdaki 23 kişilik kadrosu, 31 Ağustos 2016 tarihinde Danimarkaya karşı dostluk maçı ve İspanya'ya karşı 2018 FIFA Dünya Kupası elemeleri için seçildi. Aşağıdaki oyuncular geçen sene resmi bir maça çağrılıp, 22 Mart 2013'te Rheinpark Stadion'da Letonya ile oynanan 2014 FIFA Dünya Kupası eleme maçı için 20 kişilik kadroya çağrılmamıştır. "Maç sayısı ve goller, 6 Şubat 2013'te Azerbaycan ile Al-Wasl Stadı'nda oynananıp 0-1 biten hazırlık maçı sonrasındadır." Kaba Diawara Kaba Diawara, (d. 16 Aralık 1975) Gineli futbolcudur. Avrupa'nın çeşitli takımlarında top koşturan Diawara 2009-2010 sezonu için AC Arles-Avignon takımına transfer olmuştur. 2004 yılında beri Gine millî futbol takımında forma giyen futbolcu, 2006 Afrika Uluslar Kupası'nda millî takımının kadrosunda yer almıştır. Selanikli Ahmet Efendi Selanikli Ahmet Efendi (1870, Selanik - 1928, İstanbul), Türk bestekâr, hanende ve udî. 600 bestesinden günümüze ancak 214 tanesi kalmıştır. Yunanistan millî futbol takımı Yunanistan millî futbol takımı, Yunanistan'ı uluslararası organizasyonlarda temsil eden futbol takımıdır. 2004 Avrupa Futbol Şampiyonası turnuvasında Avrupa Şampiyonu olarak, tarihlerindeki en büyük başarıya imza atmışlardır. Ayrıca, 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası çeyrek finale yükseldi ve 2014 Dünya Kupası son 16'ya çıkmayı başarmıştır. 1934 FIFA Dünya Kupası elemelerinden bu yana 1950 haricindeki tüm eleme turlarına katılan Yunanistan Dünya Kupasına ilk katılım hakkını ilk kez 1994 FIFA Dünya Kupası'nda elde etti. Rusya, İzlanda, Macaristan ve Lüksemburg ile aynı grupta yer alan Yunanistan, yenilmeden grup lideri oldu. Sadece Selanik'te Macaristan, Moskova'da da Rusya ile berabere kalıp geri kalan maçlarını kazanan Yunan millî takımı, Bulgaristan ve Arjantin'e 4-0, Nijerya'ya ise 2-0 kaybederek gol atamadan turnuvaya veda etti. 2006 FIFA Dünya Kupası elemelerinde, yer aldığı grubu 4. sırada tamamlayarak Almanya'ya gitme şansını elde edemedi. Yunanistan, 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası'na katılmayı başarsa da ilk turda elendi. 2010 FIFA Dünya Kupası elemelerinde 10 maçta 20 puan toplayarak grubunda İsviçre'nin ardından 2. sırada kalan Yunanistan, baraj maçlarında Ukrayna ile eşleşti. Evinde oynadığı ilk maçta sahadan golsüz eşitlikle ayrılan Yunanistan, rövanş maçında rakibini deplasmanda 31. dakikada Salpingidis'in golüyle devirdi ve 16 yıl aradan sonra Dünya Kupası'na katılma hakkını elde etti. 2010 FIFA Dünya Kupası'nda tıpkı 1994'te olduğu gibi yine Arjantin ve Nijerya ile aynı grupta yer alan Yunanistan, bu kez Bulgaristan yerine Güney Kore ile karşılaştı. Sadece Nijerya'yı mağlup edip grubu 3 puanla, 3. sırada tamamladı. Slovakya, Bosna Hersek, Litvanya, Letonya ve Lihtenştayn ile aynı grupta yer alan Yunanistan, grubunu Bosna Hersek ile aynı puanda tamamlamasına rağmen Zenica'da aldığı 3-1'lik yenilgi sayesinde ikili averajda, ayrıca genel averajda da rakibinin gerisinde kalınca grubu ikinci tamamlayıp play-off bileti aldı. Play-off'larda grubunda Türkiye millî takımını geride bırakan Romanya ile eşleşen Yunanistan, Mitroglou'nun iki golü ile rakibini Pire'de 3-1 yendi. Bükreş'te oynanan rövanş maçında Mitroglou ile yine öne geçen Yunanistan, Torosidis'in kendi kalesine attığı gole rağmen 1-1'lik beraberlikle Dünya Kupası biletini kaptı.2014 Dünya Kupasında C grubunu 2. tamamlayıp tarihinde ilk kez son 16 ya kalma başarısı göstermiş, ancak Kosta Rika'ya penaltılarda 5-3 kaybedip turnuvaya veda etmiştir. Şampiyon   İkincilik   Üçüncülük   Dördüncülük   Avustralya millî futbol takımı karşısında çağırılan kadro:4 Haziran 2016 Rachel Green Rachel Karen Green (d. 5 Mayıs, 1970), ABD dizisi Friends'de Jennifer Aniston tarafından canlandırılan kurgusal bir karakterdir. Monica Geller'nın eski arkadaşıdır. Zengin bir ailenin şımartılmış kızı olan Rachel, düğün gününde düğünden kaçar ve baba evini de terkeder. Eski arkadaşı Monica ve arkadaşları ile karşılaşınca ev arkadaşı arayan Monica'nın evine yerleşir. Önceleri arkadaş grubunun müdavimi oldukları Central Perk adındaki kafede garsonluk yapar, sonradan ise moda sektörüne girerek orada bir kariyer oluşturur. Dizinin ilerleyen bölümlerinde Ross Geller ile uzun süreli, Joey Tribbiani ile kısa süreli bir ilişkisi olur. Ross'tan Emma adında evlilik dışı bir çocuğu olur. Ross ile inişli çıkışlı bir ilişkisi olsa da dizinin sonunda birbirlerini ne kadar çok sevdiklerini ve birbirlerine ait olduklarını anlarlar. Phoebe Buffay Phoebe Buffay (ayrıca Buffay-Hannigan) (d. 16 Şubat, 1967), 1994 ve 2004 yılları arasında yayınlanan Friends dizisinde Lisa Kudrow tarafından canlandırılan karakterdir. Monica'nın eski ev arkadaşıdır. Profesyonel masözdür ve amatör çapta müzikle uğraşır. Ursula Buffay adında bir ikiz kardeşi vardır. Phoebe ve ikiz kardeşi Ursula 13 yaşlarındayken anneleri intihar etmiş, babaları ise küçükken onları terketmiştir. Babasının diğer eşinden olma, Frank, Jr. Adında bir erkek kardeşi vardır fakat Phoebe Frank'ı çok sonraları tanır. Frank kendisinden yaklaşık 20 yaş büyük biriyle evlenir ve çocuk sahibi olmak için tek şanslarının taşıyıcı anne olduğunu öğrenirler. Phoebe kardeşinin çocukları için taşıyıcı anne olmayı kabul eder ve üçüz doğum yapar. Phoebe ergenlik çağında, sokakta, evsiz hayatı yaşamıştır. Çeşitli batıl inançlara ve ruhlar alemi ile ilgili görüşlere sahiptir. Çocuk ruhludur: değişik, nev-i şahsına münhasır bir karakteri vardır. Dizideki en garip karakterdir. Hayvansever ve vejetaryendir, ayrıca zincir mağazalara ve büyük şirketlere antipati besler. Dizi boyunca 6 kişilik gruplarından her hangi biriyle ilişkisi olmayan tek kişi Phoebe'dir. Farklı ve komik sözlere sahip şarkılar yazmakta onan Phoebe'nin bu şarkılarından en sevilmiş olanı "Smelly Cat" ("Kokuşmuş Kedi") bir kedi kumu reklamına jenerik müziği olmuştur. Joey, Phoebe ile birbirlerine ayarlayacakları randevuları unutunca Mike Hannigan ile tanışır ve onu Phoebe ile tanıştırır. Son sezonda Mike ile Phoebe evlenirler. Joey adlı yan dizide Joey diğer herkesin evlenip çocuk sahibi olduğunu söyler bu sözünden Phoebe ile Mike'ın sonradan çocuklarının olduğunu anlıyoruz. Joey Tribbiani Joseph "Joey" Francis Tribbiani, Jr. (d. 9 Ocak 1967), Friends dizisinde Matt LeBlanc tarafından canlandırılan hayali kahramandır. Ayrıca, Friends dizisi sona erdikten sonra yaratılan Joey dizisinin baş karakteridir. Chandler'in eski ev arkadaşıdır. Mesleği aktörlüktür. İtalyan asıllıdır; ancak Bronx'ta doğup büyümüştür. Genellikle ufak tefek oyunculuk işleri almasın
a rağmen en uzun soluklu işi bir pembe dizide oynadığı doktor rolüdür (Dr.Drake Ramoray). Yemeğe ve kadınlara düşkündür. Tek aşık olduğu kadın Rachel'dir ama bir süre çıktıktan sonra çok yakın arkadaş olduklarını fark edip ayrılırlar zaten ilişkileri fazla uzun sürmez. Fazla zeki ve entelektüel sayılmaz. Sevecen karakteri ile arkadaşları arasında sevilir. Çapkınlık maceralarında kullandığı "How you doin'?" () repliği ile de tanınır. Chandler Bing Chandler Muriel Bing (d. 8 Nisan 1968), Friends dizisinde Matthew Perry tarafından canlandırılan hayali karakterdir. Ross Geller'in üniversiteden yurt arkadaşı, Joey Tribbiani'in ev arkadaşıdır. Maaşlı çalışan bir şirket elemanıdır, çalıştığı işin ne olduğu pek açık değildir, en yakın arkadaşları dahi bilmez. Sık sık yaptığı esprileri ve nükteleri ile bilinir. Küçük yaşta ailesi ayrılmıştır, sebebi babasının eşcinsel olmasıdır. Bu olay Chandler'de bir travma yaratmış, ailesinin boşanma kararını açıkladıkları Şükran Günü'nden bu yüzden nefret etmekte ve eşcinsel zannedilmekten ölesiye korkmaktadır, lakin sık sık da öyle zannedilir. İlerki bölümlerde Monica ile evlenmiş ve Erica adında bir kız ile Jack adlı çocuğun babası olmuştur. Ross Geller Dr. Ross Geller (d. 18 Ekim, 1967), çekimleri 10 yıl süren Friends dizisinde David Schwimmer tarafından canlandırılan kurgusal kahraman, 6 başrolden biridir. Monica'nın ağabeyi, Chandler'in üniversiteden yurt arkadaşıdır. Paleontologdur, önceden bir müzede çalışırken ardından üniversitede öğretim üyesi olmuştur. Arkadaş grubunun entelektüel karakteri olan Ross, bu konudaki aşırı gayreti ve özellikle dinozorlara olan sevgisi ve bu konuda sürekli konuşabilmesi yüzünden bazen arkadaşları ile uyum sorunu yaşar. Ross kendisine profesör Geller denmesinden çok hoşlanır. Aşk hayatı pek iyi gitmez. İlk evlendiği ve bir çocuğu olan Carol lezbiyenliği seçip kendisinden boşanır ve ilk lezbiyen eşinden Ben adında bir oğlu olmuştur. Ardından Emily ile evlenirken yanlışlıkla düğün sırasında ilk aşkı olan Rachel'ın adını söylemiştir ve bu da ikinci evliliğinin çabuk bir şekilde bitmesini sağlamıştır. Daha sonra Vegas'ta yanlışlıkla sarhoş bir anlarında Rachel ile evlenir. Her ne kadar 30'unda 3 kere boşanmış bir adam olmak istemesede Rachel onu ikna eder. Ailesinin favori çocuğu olması kardeşi Monica'yı üzmektedir. Rachel ile uzun süreli, çok inişli çıkışlı bir ilişkisi olmuştur ve Emma adında bir kızları olmuştur. Rachel onun çocukluk ve platonik aşkıdır. Ama daha sonra birbirlerini ne kadar çok sevdiklerini anlamışlardır. Ve dizinin sonunda bir daha ayrılmama sözüyle birleşmişlerdir. Abdülezel Paşa Abdülezel Paşa (1827, Hadim, Konya - 1897, Alasonya), Türk asker. On altı yaşında er olarak girdiği Osmanlı ordusuna katıldı. Er olduktan hemen sonra Arabistan'a gönderildi. Burada 12 yıl görev yaptı. Bu görevinden sonra subaylık sınıfına yükseldi. 1853 yılında Hüsrev Paşa'nın yaveri olarak Kırım Savaşı'na katıldı. 1857 yılında Karadağ Harekatı'nda ve 1868 yılında Girit Ayaklanmaları'nın bastırılmasında görev aldı. Gösterdiği başarılar üzerine her vazifesinin akabinde bir rütbe, çeşitli nişanlar ve madalyalar verildi. 1872 yılında Binbaşı rütbesiyle Giresun Tabur Komutanlığı'na atandı. Bu taburun komutanı olarak 1876-1877 Osmanlı-Sırp Savaşı'na katıldı ve Miralay rütbesine terfi ettirildi. Bir yıl sonra başlayan 93 Harbi'nde Plevne'de Müşir Osman Nuri Paşa'nın komuta heyetinde yer aldı. Savaşta gösterdiği başarılardan dolayı Padişah II. Abdülhamid tarafından Kahramanlık madalyası ile ödüllendirildi. Bu görevinden sonra Hicaz Jandarma komutanı olarak görevlendirildi. Bu görevinden dönüşte Mirliva rütbesine terfi ettirildi ve Paşa oldu. 26. savaşı olan, 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı'ndan önce Teselya Ordusu'na bağlı 2. Tugay komutanlığına atandı. Savaş başlamadan önce askerlerine şöyle hitap etti: Dömeke Muharebesi sırasında atının üzerinde Yunan askerlerine doğru taarruz ederken başına isabet eden bir kurşun mermisi ile şehit düştü. Naaşı Alasonya'da bir türbeye nakledildi. Casiye Suresi Casiye Suresi (Arapça: سورة الجاثية ) Kur'an-ı Kerim'in 45. suresi. Mekke döneminde indirildiğine inanılmaktadır. Sure 37 ayetten oluşur; ismini, 28. ayette geçen ve kıyamette diz üstü çökenleri anlatan 'casiye' kelimesinden alır. Casiye Suresi'nde Allah’ın kudretinden, vahyin öneminden, vahye inanmanın gereğinden, yeniden dirilişi inkar edenlerin durumundan, Kıyamet Günü'nden, inananlar ve inanmayanların aynı değerde olmadığından bahsedilir. Sturmabteilung Sturmabteilung (kısaca SA, Türkçe: "Taarruz Bölüğü"), Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin, Weimar Cumhuriyeti zamanında nasyonal sosyalistlerin yükselişinde önemli rol oynamış yarı askerî örgütü. Mensupları kahverengi gömlekler giydiği için Kahverengi Gömlekliler adıyla da anılır oldu. Kurucusu ve 1934'te ölümüne kadar başındaki kişi Ernst Röhm idi. 1920'de kurulmuş, 1921'de ise tam anlamıyla yarı askerî bir nitelik kazanmıştı. Örgüt, 1920'li yılların başlarında parti toplantılarının güvenliğini sağlamak amacıyla hareket etmekteydi. Parti toplantılarını sabote etmek isteyen komünistlerle kavgaya tutuşan Taarruz Bölüğü mensupları, daha sonraları barlarda, birahanelerde ve benzeri yerlerde komünistlerin silahlı örgütü Roter Frontkämpferbund ile sıklıkla kavga etmeye başladı. Bu kavgalar, kanlı çatışmalar halinde sokaklarda da yaşanabiliyordu. 1934'ten sonra SA'nın personel mevcudu 3.5 milyona kadar çıktı. Ayrıca ağır silahları da mevcuttu. Buna karşı Alman ordusunun sadece 100.000 askeri vardı. Böylece Taarruz Bölüğü, Almanya içinde ikinci bir ordu haline geldi ve nasyonal sosyalistlerin politik rakiplerinin bastırılmasında önemli rol üstlendi. Nasyonal sosyalistlerin Almanya'da iktidara gelmesinden sonra kısa süreliğine yardımcı polis (Hilfspolizei) olarak atanan SA, 1934 yazında gerek SS'in daha da gelişmesi gerekse kendisinin zamanla fazla güçlenerek başına buyruk hareket etmeye başlaması nedeniyle git gide değer kaybetmeye başladı. 1934 yılında 30 Haziran'ı 1 Temmuz'a bağlayan gece Adolf Hitler, SA'nın üst kademelerinde yer alan kişilerin tutuklanmasını ve idamını emretti. Bu gece Uzun Bıçaklar Gecesi olarak anılır. O gece en az 85 üst düzey SA liderinin bıçaklanarak öldürüldüğü tahmin edilmektedir. Ernst Röhm'ün öldürülmesinden sonra SA'nın başına Viktor Lutze getirildi. Abdülhalim Ağa Abdülhalim Ağa (1710 - 1802), Türk bestekârdı. Enderunda yetişmiş ve suzidil makamını ilk defa kullanmıştır. Bestelerinden sadece 18 tanesi günümüze gelmiştir. Avusturya millî futbol takımı Avusturya millî futbol takımı, Avusturya'yı uluslararası organizasyonlarda temsil eden ve Avusturya Futbol Federasyonu'nun kontrolünde olan futbol takımı. Avusturya, sonuncusu 1998'de olmak üzere 7 kez Dünya Kupası'nda mücadele etti. Avrupa Şampiyonası'na ise ilk kez, İsviçre ile birlikte ev sahipliği yaptığı 2008'de katıldı. 1930'larda, tam 18 yıl boyunca Avusturya millî takımının hocalığını yapmış Hugo Meisl yönetiminde 14 maç boyunca yenilgi yüzü görmeyen takım, Josef Simstik ve Matthias Sindelar gibi oyuncuların katkısıyla 1934 FIFA Dünya Kupası'nın yarı finalinde ev sahibi ve daha sonra şampiyonluğa ulaşacak İtalya'ya 1-0 mağlup oldu. 3.'lük maçında Almanya'ya 3-2 mağlup olan Avusturya, turnuvayı 4. sırada tamamladı. 1938 FIFA Dünya Kupası'na da katılma hakı kazanan Avusturya, 12 Mart 1938'deki ilhak dolayısıyla Nazi Almanyası ile birleşmesinden ötürü turnuvadan çekildi. II. Dünya Savaşı'nın ardından katıldığı 1954 FIFA Dünya Kupası'nın çeyrek finalinde ev sahibi İsviçre'yi 7-5 mağlup eden Avusturya, kupa tarihinin en gollü maçı oynamıştır. Bu maçtan sonra, yarı finalde Almanya'ya 6-1 mağlup olan Avusturya, kupa tarihindeki en ağır Dünya Kupası mağlubiyetini almıştır. Üçüncülük maçında ise Uruguay'ı 3-1 mağlup eden Avusturya'nın ülke tarihindeki en iyi derecesi bu kupada aldığı 3.'lük oldu. 1982 FIFA Dünya Kupası'nda ise ilk iki maçını kazanan Avusturya, grubun son maçında Almanya ile karşı karşıya geldi. Beraberlik veya Avusturya galibiyetinin Almanları, Almanya'nın 3 farklı galibiyetinin de Avusturya'yı turnuva dışına iteceği maçta, her iki takıma da yarayan ve gruptaki Cezayir'i turnuva dışına iten skorlar 1 veya 2 farklı Almanya galibiyetidir. Almanlar Hrubesch'in golüyle 1-0 öne geçtikten sonra kalan 80 dakikayı, Almanca konuşan 22 adam aralarında pas yaparak bitirince oynanan bu maç büyük bir tepki çekti. Bu maç sonra, FIFA gruplardaki son maçların aynı saatte başlaması kararını aldı. Avusturya'nın son sahne aldığı Dünya Kupası ise 1998 FIFA Dünya Kupası oldu. Takım, grup maçlarında 2 beraberlik 1 mağlubiyet aldı ve attığı 3 gol de 90. dakikada geldi. Grupta İtalya'ya 2-1 kaybettikleri son maçta Andreas Herzog millî takımın kupadaki 43. ve son golünü kaydetmiştir. Şampiyon   İkincilik   Üçüncülük   Dördüncülük   Aşağıdaki futbolcular 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası ve Hollanda'ya karşı maçı 4 Haziran 2016 tarihindeki maç için çağrıldı. Paolo Maldini Paolo Maldini (d. 26 Haziran 1968), Milan ve İtalya millî futbol takımının eski millî futbolcusu. Kariyerinin tamamını Milan'da geçirdi ve 1984'ten beri 877 maça çıkarak kulübün başarısında önemli bir pay sahibi oldu. AC Milan ve İtalya için bir efsanedir. İstikrarlı bir oyuncu olan Maldini 126 kez millî formayı giyerek rekor kırdı. Paolo Maldini sadece kısa zamanda yeteneği ile göze çarparak A takımındaki yerini sağlamlaştırdı. Kariyeri boyunca 8 Avrupa Şampiyonlar Ligi finalinde mücadele etti ve rekor kırdı. Aynı zamanda Şampiyonlar Ligi'nde en çok forma giyen ilk 10 oyuncu arasındadır. Maldini kariyerini 2008-2009 Sezonundaki Fiorentina maçıyla sonlandırdı. Ulusal Takımla ilk maçına 19 yaşındayken çıktı. 1988 yılında İtalya'nın Yugoslavya ile 1-1 berabere kaldığı maçta kadroda yer aldı. Maldini kulüp düzeyinde yakaladığı sayısız şampiyonluğu ulusal takımda yaşayamayacaktır. Katıldığı ve derece aldığı önemli turnuvalar şunlardır: Rap müzik ile ilgileniyor ve bu alanda dj'lik tecrübesi bile bulunuyordu. Ayrıca yakın dostu ve
aynı zamanda kendisi gibi profesyonel bir futbolcu olan Christian Vieri ile "Sweet Years" adında bir markası bulunuyor. Moda ve modellik alanıyla ilgili olmasında eşi Adriana Fossa Maldini'nin de manken oluşu ve moda ile iç içe bulunması ayrı bir etkendir. Ayrıca Nike firmasının "Good vs Evil" adlı reklamında oynamıştır. Erzurumlu Emrah Erzurumlu Emrah (d. 1775 Tanbura, Erzurum – ö. 1854, Niksar, Tokat), Türk halk şairi. Anadolu'da üzerinde geçici olarak Sivas ve Kastamonu'da uzun süre kaldığı, Dertli'yi koruyan Alişan Bey'e sığındığı, bir ara Sinop ve İstanbul'a gittiği söylenir. Medrese öğrenimi gördüğü için klasik şiire yönelmiş, Fuzûlî, Baki, Nedim gibi usta bildiklerini örnek almış, Nakşibendiliğin Halidi koluna bağlı olduğu için tasavvuf öğelerini şiirine doldurmuş, koşmalarında Karacaoğlan'ı, kimi zaman da Aşık Ömer ve Gevheri'yi izlemiştir. Aşık geleneğine bağlı kaldığı koşmalarında ustaca bir söyleyişe ulaştığı, yerli zevki dile getirdiği görülür. Erzurumlu Emrah'ın aruzla yazdığı şiirleri "Divan" adıyla Erzurumlu Abdulaziz tarafından bastırılmış (1913-1914), hece ölçüsüyle yazılmış şiirlerini Eflatun Cem Güney ile Çetin Eflatun Güney kitap haline getirmişlerdir: "Erzurumlu Emrah'ın Hayatı ve Şiirleri" (1958). Bu yıla kadar şiirleri ve hayatı sürmüş "Erzurumlu Emrah" semaisiyle de ün kazanmıştır.Daha çok halk edebiyatında benimsenen Erzurumlu Emrah divan edebiyatı tarzında yazdığı şiirleriyle benimsenmiştir. Yaşamı üstüne bilgiler halk arasında dolaşan söylentilere ve şiirlerine dayanan Erzurumlu Emrah'ın Erzurum'da medrese öğrenimi gördüğü bilinmektedir. 18. yüzyılın sonunda Erzurum köylerinden birinde doğduğu, gerek halk inanışları gerek kendi şiirlerindeki anışlardan belli olan Emrah'ın 1855 ile 1860 arasında, son yıllarını geçirdiği Niksar'da öldüğü kabul edilir, türbesi bu ilçededir. Daha açık bilgi yoktur. Eserlerindeki öğelerden ve Divan şiiri yolundaki emeğinden anlaşıldığı gibi, hem yeterince öğrenim görmüş, hem tasavvuf yoluna yönelmiştir. Şiirlerinde geçen yer adlarının tekrarından Trabzon, Sivas, Ünye, Kastamonu, Konya, Niksar, Niğde şehirlerini dolaştığı, çeşitli yerlerde kısa süreli serüvenler yaşadığı bellidir. Kendisine ilgi duyan ve koruyup esirgeyen edebiyat meraklısı kişilere konuk olarak birkaç şehirde yerleşip yaşadığı, ev bark kurduğu da söylenmektedir. "Emrahoğulları" adıyla anılan ailelerin birbirinden uzak yerlerde yaşamakta oluşları, birçok yerde adına bağlı mezarların bulunuşu, şiirlerinin dilden dile geçerek yayılış genişliği kazanışı, aruzla yazdıklarının basılışı, asıl mezar taşının Niksar'da bulunuşuna kadar onun ününün yaygınlığını gösteren işaretlerdir. Bu açıdan 19. yüzyılın "Dertli" ve Seyrani gibi adı bilinen birkaç sanatçısından biridir. Divan şiiri yolunda yazdıkları zayıf kopyalar olmaktan öteye gitmez. Ancak Doğu Anadolu'lu bir saz şairi olarak hece vezniyle söylediği iki yüze yakın şiirin derlenmiş hali, kendisini 19. yüzyılın önemli âşıklarındandır. Çağdaşlarından Tokatlı Nuri (ö. 1882) üzerinde belli etkileri vardır. Hatta çoğu zaman bu ikilinin şiirleri karıştırılır. Yaşamının değişik geziler, yerleşmeler, evlenmeler ve serüvenlerle dolu oluşu, Orta Anadolu ve Doğu Anadolu'daki ününü arttırmış, ilgi çeken kişiliği ile eserine değer kazandırmış, şiirlerinin yayılıp bilinmesini sağlanmıştır. 19. yüzyıldaki âşık fasıllarında eserleri okunan sanatçılardan biri olan "Erzurumlu Emrah", klasik edebiyat bilgisiyle üstünlük kazanarak etki sağlamış, iki yanlı çalışkanlığıyla geniş alanlarda duyulmuştur. Tasavvufi şiirleri belli bir değer düzeyinin üstünde değildir. Ancak saz şiiri geleneği yolundaki içten ve etkili aşk, gurbet şiirleridir. Şiirlerinin bir kısmı Ercişli Emrah'ın (17. yüzyıl) Selvihan'la ilişkili halk hikâyesine de eklenmektedir. Ercişli'nin bazı şiirleri de "Erzurumlu Emrah"a mal edilmiş olduğu düşünülmektedir. El Çek Tabip Sinem Üstünden, Felek Çakmağını Üstüme Çaktı ve Bugün Ben Bir Güzel Gördüm gibi bestelenen birçok şiiri vardır. Van Halen Van Halen, 1972'de kuruldu ve 1980'lerde dünya çapında bir grup oldu. Eddie Van Halen'in gitarı ve David Lee Roth'un şovlarıyla dikkat çekmişlerdir. Eddie Van Halen Dünya'nın en iyi gitaristlerindendir. Sayılı solo gitaristin çalabiliği eruption parçasının yazarıdır. Grubun en önemli elemanıdır Running With the Devil ise unutulmazlar arasında yer almış ve en iyi 100 metal şarkı listesinde 24 numaradır. Pith Possum Pith Possum "Super Dynamic Possum of Tomorrow" 1995 yılında Walt Disney Television Animation tarafından Buena Vista Television distribütörlüğüyle yaratılan mükemmel kahraman. Bir zamanlar atv de de yayınlanmıştı ancak hatıralarda pek yer etmiş değil. O zamanlar Geleceğin Süper Opossumu Pith Possum olarak çevirilmişti. Şanlıurfaspor Şanlıurfaspor, Şanlıurfa'da futbol ve basketbol branşlarında faaliyet gösteren profesyonel bir kulüptür. Kulübün renklerini Mustafa Dişli belirlemiştir. 1969 yılında kurulmuş olan bu kulüp, şu anda 2. Lig'de mücadele etmekte ve maçlarını 30.000 kişilik Şanlıurfa GAP Stadyumu'nda oynamaktadır. Basketbol takımı ise deplasmanlı ligde mücadele etmektedir. Kulüp Trabzonspor ile kardeş kulüptür. Kulüp, yaşadığı maddi kriz nedeniyle 2008 yılında kayyuma devredildi. Kayyum olarak atanan Şanlıurfa Belediye Başkanı, Şanlıurfa Belediyespor ile aynı grupta olan takımın UEFA kriterlerine göre ligde kalabilmesi için iki kulübün yöneticilerinin aynı kişilerden oluşmamasını sağladı. Kulüp başkanlığını sonraki dönemde Kemal Saraçoğlu yaptı. Futbol takımı 1. Lig'e yükseldikten sonra alınan sonuçlar nedeniyle Kemal Saraçoğlu istifa etti. Seçimli genel kurulda kulüp başkanlığına Fethi Şimşek getirildi. 1969 yılında Şanlıurfa'daki Kahraman Uyanışspor, Beşiktaş ve 11 Nisanspor kulüpleri birleşerek Şanlıurfaspor'u kurmuşlardır. 1971 yılında genç takım teşkil edilmiş, 1973 yılında amatör takım kurarak Urfa amatör lig maçlarına iştirak etmeye başlamıştır. İlk kulüp başkanı Mustafa Kılıç'tır. Forma rengini buğday filizinin yeşil ve buğday filizinin sararmaya yüz tuttuğu başak halindeki sarı renklerini alarak belirlemiştir. 1969-70 futbol sezonunda Şanlıurfaspor 3. Türkiye Ligi profesyonel ligde kırmızı grupta mücadele etmiştir. O dönem ligde ilk müsabakasını Kırşehirspor'la sahasında oynayarak 0-0 berabere kalmıştır. Türkiye 3. Ligi Kırmızı Grup bölgesel bir grup olmayıp Doğu, Güneydoğu, Karadeniz, İç Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde bulunan mevcut takımlardan oluşmuş güçlü bir gruptu. Şanlıurfaspor Futbol Takımı 13 Mayıs 2012 tarihinde deplasmanda İskenderun Demir Çelikspor'u 2-0 mağlup ederek ligin bitimine 1 hafta kala tarihinde ilk kez 1. Lig'e yükselmiştir. Bu başarı statü gereği 11 yıl önce bir alt lige düşürülen kulübün bir anlamda aynı lige geri dönüşüdür. Şanlıurfaspor A2 liginde ise 4. grupta yer almaktadır. Şanlıurfaspor kulübünün başarıları, 2006-2007 sezonunda 2. Lig A kategorisi için düzenlenen yükselme grubuna çıkmak ve 2007-2008 yılı Türkiye Kupası'nda 2. Lig A kategorisi takımı Malatyaspor'u 6-0 ve devamında Süper Lig takımı Konyaspor'u 2-1 yenerek gruplara kalmıştır. Gruplarda ise Kayserispor, Gaziantepspor ve Alanyaspor ile eşleşen sarı yeşilliler ilk maçında Alanyaspor'u 3-0 yenmiş, Kayserispor ve Gaziantepspor ile de 1-1 berabere kalmıştır. 16 Ocak 2008 tarihinde grubu'ndaki son maçında tarihinde ilk kez Fenerbahçe ile Kadıköy'de Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu'nda oynamış ve çok iyi bir performans gösterdiği Fenerbahçe karşısında 1-0 öne geçtiği maçtan 3-2 mağlup ayrılmıştır. Bu sonuçlada gruplarda 3. olarak elenmiştir. 2011-12 sezonunda da Türkiye Kupası'nda da takım çeyrek finale kadar yükselmiş çeyrek finalde ise 2010-11 Süper Lig şampiyonu Bursaspor'a 4-1'lik skorla boyun eğerek kupaya veda etmiştir. Şanlıurfaspor 2012-13 sezonunda Türkiye Kupası 4. tur maçında Trabzonspor ile karşı karşıya geldi. Hüseyin Avni Aker Stadyumu'nda oynanan mücadelede Şanlıurfaspor Trabzonspor'a 4-0 mağlup olarak kupadan elenmiştir. Kulüp Bayan Basketbol takımıyla süper lige 2011.2012 sezonunda yükselerek büyük bir başarıya imza atmıştır. Erkek basketbol takımı ise 1. Lig'de oynamaktadır. Takım erkek engelli basketbol ligindede süperligde mücadele etmektedir. 4 Eylül 2011 tarihinde Şanlıurfaspor Süper Lig takımlarından Bursaspor ile GAP Arena stadında 2011-2012 sezonu açılış maçında karşı karşıya gelmiş ve maçtan 1-0 mağlup ayrılmıştır. "25 Haziran 2017" itibarıyla 1977-1985, 1989-1990, 1995-2001, 2012-2017 2001-2012, 2017- 1969-1977, 1985-1989, 1990-1995 Şampiyonluk (1) : 2011-2012 Şampiyonluk (3) : 1976-1977, 1988-1989, 1994-1995 *Kademe-Klasman grubu olan sezonlar birleştirilerek yazılmıştır. *Play Off maç sonuçlarıda dahildir sezona *2001 den önce şu anki 1. Lig, 2. Lig ismiyle oynanıyordu. Şu anki 2. Lig 2001 yılında kuruldu Erzurumlu Darir Erzurumlu Darir (14. yüzyıl) Azeri şairi. Anadan doğma kör olduğu ("Darir" lakabı bundan gelir) halde, İslam bilimlerini öğrenerek kadılık rütbesine yükselen Erzurumlu Darir, Mısır'a gidip (1377), Memluk sultanı Melik Mansur Ali'nin sarayında yaşadı. Erzurumlu Darir'in yapıtları yalnız Suriye-Mısır bölgesinde değil, Anadolu'da da kendisinden sonraki yüzyıllarda okuyucu bulmuştur. Bu kitapların özellikle halk arasında okunması, dilinin yalınlığı nedeniyledir. "Siyer"'indeki bir şiirinin mevlid şairi Süleyman Çelebi'yi etkilediği düşünülürse de, yaşadığı çağda ününün yaygın olduğu söylenebilir. Pampa kedisi Pampa kedisi ("Leopardus colocolo"), kedigiller ("Felidae") familyasından Güney Amerika'ya özgü bir tür. Görünüm açısından pampa kedileri, Güney Amerika'nın farklı bölgelerinde önemli ölçüde farklılaşır. Bu durum, sınıflandırılmada zorluklara yol açar. Kürk rengi, renk skalasında siyahtan sarıya, sarıdan açık boz renge kadar uzanır. Kürkü bazı kısımlarda çok uzun olduğundan yele izlenimi bırakır. Bu durum kedinin olduğundan büyük görünmesine sebep olur. Pampa kedisinin gövde uzunluğu 70 cm, kuyruk uzunluğu ise 30 cm'dir. Omuz boyu yüksekliği 60 cm tutar. Yetişkin bir pampa kedisinin ağırlığı
3 kg ile (doğal ortamda) 7 Kg (esaret altında) aralığında değişir. Pampa kedisi, Brezilya'dan Patagonya'ya kadar step düzlüklerde yaşar. Ayrıca Güney ve Orta-batı Güney Amerika'nın (Ekvador'dan güneye) And bölgelerinde'de rastlanır. Pampa kedisi, hem açık arazi de hem de kendisine uygun ormanlarda bulunur. Pampa kedisi ağırlıklı olarak gece aktifdir. Küçük kemirgenlerle ve yerde yaşayan küçük kuşlarla beslenir. Patagonya sahillerinde yaşayan pampa kedileri penguenleri ve civcivleri avlama konusunda uzmanlaşmıştır. Yaşadıkları alanda, kümesleri yağmaladıkları sık sık bildirilir. Pampa kedileri, Nisan-Temmuz aralığında çifleşirler ve bir batında bir ile üç arasında yavru dünyaya getirirler. Pampa kedisi, türü tehlikede görülür ve CITES sözleşmesinde Ek.II listesine dahil edilmiştir. García-Perea (1994) ve Wilson & Reeder'e göre (2005) gerçekte Pampa kedisinin 3 türü mevcuttur. Friedrich Loeffler Friedrich Loeffler (24 Haziran 1852 - 9 Nisan 1915), difteri bakterisini keşfeden Alman bakteriyolog. Edmond Halley Edmond Halley (bazen "Edmund" olarak da geçer) "(d. 8 Kasım 1656 - ö. 14 Ocak 1742)", İngiliz gökbilimci, jeofizikçi, matematikçi, meteorolog, fizikçi ve mucit. Londra, Haggerston'da doğdu. Aynı adı taşıyan babası Edmond Halley zengin bir sabun yapımcısı idi. Çocukken matematik ile çok ilgiliydi. İlk olarak St Paul's School'da okudu, 1673'ten itibaren Oxford'daki The Queen's College'a devam etti. Bu sıralarda 17 yaşındaydı. Daha öğrenci iken güneş sistemi ve güneş lekeleri ile ilgili makaleler yayımladı. 1675'te Kraliyet astronomu Flamsteed'in yanında çalışmaya başladı ve hem Oxford hem de Greenwich'deki gözlemlerde ona yardımcı oldu. Merkür'ün tutulmasını gözlemledi. 1676 yılında, bitirme sınavlarına girmeden Oxford Üniversitesi'ni bıraktı. Güney yarıküre yıldızlarını incelemek amacı ile güney Atlas Okyanusu adalarından St. Helena'ya gitti. Kasım 1678'de İngiltere'ye geri döndü. Ertesi yıl, 341 güney yıldızının ayrıntılarını içeren "Catalogus Stellarum Australium" adlı eseri yayımladı. Yıldız haritasına yaptığı bu katkılar onun Tycho Brahe ile karşılaştırılacak kadar ünlenmesine yol açtı. Oxford'dan diplomasını aldı ve Kraliyet Cemiyeti üyeliğine ("Fellow of the Royal Society") seçildi. 1686'da seyahatinin ikinci bölümünü yayımladı. Bu bölümde Alize Rüzgârları ve muson yağmurlarını konu alan bir makale ve harita yer alıyordu. Burada Güneş ısısının Dünya atmosferinin hareketlerindeki etkisini gösterdi. Aynı zamanda barometrik basınç ile deniz seviyesinden yükseklik arasında bir ilişki olduğunu da gösterdi. Haritaları, yeni gelişmekte olan, bilgiyi görselleştirme tekniklerine önemli katkı sağladı. 1682'de Mary Tooke ile evlendi ve Islington'a yerleşti. Zamanının büyük kısmını ay gözlemleri ile geçirmesine rağmen yer çekimi ile de ilgilendi. Kepler'in gezegensel hareket yasaları'nın kanıtlanması kafasını kurcalayan bir problem idi. Ağustos 1684'te Cambridge Üniversitesi'nde Isaac Newton ile bunu tartışmak üzere buluştu. Newton problemi çözmüş, ama çözümü yayımlamamıştı. Halley onu yayımlamaya ikna etti. Newton "Philosophiae Naturalis Principia Mathematica"yı (1687) yazdı ve Halley'in parası ile yayımladı. Yaptığı birçok katkının yanında Newton'u "Principia"yı yazmaya ikna etmesi ve masraflarını ödeyerek yayımlanmasını sağlaması, birçokları tarafından bilime yaptığı en büyük katkı sayılmaktadır. 1693'te nüfus kayıtlarının düzenliliğiyle tanınan Alman-Polonya kenti Breslau'nun (Wroclaw) ölüm yaşı kayıtlarını analiz ettiği bir makale yayımladı. Bu makale, İngiliz hükümetine hayat sigortası fiyatlarını alıcının yaşına bağlı olarak ayarlama imkânı verdi. Halley'nin çalışmaları aktüeryanın gelişimine büyük katkıda bulundu. John Graunt'ın daha ilkel çalışmalarından sonra gelen Breslau hayat tablosu, demografi tarihinde önemli bir olay olarak değerlendirilmektedir. 1690'da uzun süre su altında kalabilen ve sualtı araştırmaları için penceresi bulunan bir araç olan dalma çanının planlarını tamamladı. Halley'in dalma çanında hava, yüzeyden gönderilen ağırlık bağlanmış varillerle sağlanıyordu. 1698'de Dünya manyetizmasını kapsamlı olarak incelemek amacı ile HMS "Paramore" adlı geminin komutasına getirildi. Bu görevi, Atlas Okyanusu'nda iki sene süren ve 52° kuzey ilâ 52° güney enlemlerine uzanan bir yolculukla tamamladı. Sonuçlar "Pusula Sapmasının Genel Haritası" ("General Chart of the Variation of the Compass") (1701) adlı kitapta yayımlandı. Bu, türünün ilk haritası ve isogonlar (ya da halley çizgileri) içeren ilk haritaydı. Kasım 1703'te Oxford Üniversitesi'nde geometri profesörlüğüne getirildi ve 1710'da fahrî hukuk doktoru unvanı aldı. 1705'te tarihsel astronomi yöntemlerine dayanarak 1456, 1531 ve 1607'de görülen kuyruklu yıldızların farklı değil, tek bir kuyruklu yıldız olduğunu ve bu yıldızın 1758'de geri döneceğini öne sürdüğü "Synopsis Astronomia Cometicae"'yi yayımladı. Kuyruklu yıldız hesaplanan tarihte geri döndüğünde Halley Kuyruklu Yıldızı olarak anılmaya başlandı. 1716'da Halley, Venüs'ün Güneş'in önünden geçiş süresinin hassas bir şekilde ölçülerek Dünya ile Güneş arasındaki uzaklığın hesaplanmasını önerdi. 1718'de kendi astrometrik hesaplarını eski Yunanlılarınki ile karşılaştırarak "sabit" yıldızların hareket ettiklerini keşfetti. 1720'de John Flamsteed'in varisi olarak ölümüne kadar sürdüreceği Kraliyet Astronomu görevine getirildi. Londra'nın güneydoğusunda bulunan Lee'deki St. Margaret's Kilisesi'nde defnedildi. 1692'de Halley "içi boş Dünya" fikrini ortaya attı. Bu fikre göre Dünya 800 km. kalınlığında bir kabuktan, eşmerkezli iki iç kabuktan ve en içte yaklaşık Venüs, Mars ve Merkür'ün çaplarında bir çekirdekten oluşuyordu. Bu iki kabuk atmosfer tarafından birbirinden ayrılıyordu ve her birinin ayrı manyetik kutupları vardı. Küreler değişik süratlerde hareket ediyordu. Halley bu düzeni anormal pusula ölçümlerini açıklamak için ortaya attı. İçerideki atmosferi ışık saçan bir şekilde hayal etmişti ve kaçan gazların kutup ışıkları'nı oluşturduğuna inanmıştı. Principia'nın ortaya çıkmasında Halley'in katkısı büyüktür. O sıralarda gezegenlerin elips şeklinde yörüngeler izlediği biliniyor ama nedeni bilinmiyordu. Halley, iki bilim adamı (Robert Hooke ve Sir Christopher Wren) ile bu konuda iddiaya girdi ve konu ile ilgili bilgi almak üzere Isaac Newton'a başvurdu. Bu buluşma hakkındaki bilgileri Newton'un sırdaşı Abraham de Moivre'ın notlarından öğreniyoruz. Sorunun temeli matematiğin ters kare yasası ile ilgilidir. Newton, Halley'e bunu hesapladığını söyler ama hesaplarını bulamaz. Halley'in ısrarları üzerine problemi tekrar çözer ve iki yıl inzivaya çekilerek şaheseri Principia'yı tamamlar. Halley'in katkısı Principia'yı yazması için Newton'a baskı yapmak ile sınırlı kalmaz. Maddî durumu çok iyi olmamasına rağmen kitabın basım masraflarını karşılar ve Newton ile bazı bilim adamları arasında çıkan anlaşmazlıklarda arabuluculuk yapar. ""Halley'in dehası, Newton'ın daha büyük matematiksel dehasını farketmesi ve Principia Mathematica'nın basım masraflarını kendi cebinden ödemesi idi. Çünkü Kraliyet Cemiyeti o sırada meteliksizdi."" Halley adını taşıyan kuyruklu yıldız, sanılanın aksine Edmund Halley tarafından keşfedilmemiştir. Halley, sadece 1406, 1531, 1607 yılında başkaları tarafından gözlemlenen kuyruklu yıldızların aslında tek ve aynı kuyruklu yıldız olduğunu anlamış ve 1758 yılında geri döneceğini tahmin etmişti. Kuyruklu yıldız geri döndüğünde Halley hayatta değildi ama astromomi dünyası tarafından Halley Kuyruklu Yıldızı olarak anılıyordu.. Yağ bezi Yağ bezi, insanda el ayası ve ayak tabanı hariç bütün vücut yüzeyinde bulunan yapılardır. Kıl folikülüyle ilintili olan yağ bezleri basit kesecikler halindedir; keseciklerin içinde bulunan çekirdekli hücreler birkaç katlı bir epitelyum teşkil eder; epitelyum katlarının içinde de yağ damlacıkları bulunur. Hücreler yağ bezinin ağzına ne kadar yakın olursa içlerindeki yağ kütlesi de o kadar çok olur; buralardaki hücreler çatlayarak içlerindeki yağı akıtırlar. Yağ bezlerinin salgıladığı yağın amacı kılları ve deriyi yağlamak, yumuşaklığını ve direncini arttırmaktır. Misk hayvanlarının misk bezleri ile kuşların üropigial bezleri de yağ bezleridir; kuşlar bu bezlerden gagalarıyla aldıkları yağı tüylerine sürerek suyun tüylerine işlemesini önlemiş olurlar. Memelerdeki süt bezlerinin yapısı da yağ bezlerininkine benzer özelliktedir. Aragonaise Aragonaise ismi İspanya'da bir bölge olan Aragon'dan gelmektedir ve "Aragon'un dansı" anlamındadır. İki ünlü besteci "Aragonaise" ismini kendi bestelerinde kullanmışlardır. Bu bestelerden birisi Jules Massenet tarafından yazılan Le Cid operası, diğeri ise Georges Bizet tarafından yazılan Carmen operasıdır. Rebordelo (Vinhais) Rebordelo Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 22,15 km yüzölçümüne sahip, 618 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Santa Cruz (Vinhais) Santa Cruz Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 10,48 km yüzölçümüne sahip, 57 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Yabgu Yabgu, (Eski Türkçe: , yabγu, eski Türk devletlerinde hükümdar anlamında kullanılan unvan. Unvan daha çok Oğuz Türkleri tarafından kullanılmıştır. Oğuzlar kurdukları ilk devlete de Oğuz Yabguluğu adını vermişlerdir. İlk Türk Devletlerinde yüksek düzeyde devlet yöneticisi anlamında kullanılır. Türk Kağanlığı döneminde kağandan sonra gelen en üst düzey yönetici anlamındadır. Yabgu, aynı anlamda kullanılan "kağan" ve "hakan"dan daha eski bir unvandır. "Oğuzname"'de Oğuz'un dedesi "halkın ilk büyüğü, ilk atası" anlamında "dip yabgu" adıyla anılır. Hükümdar anlamında yabgu unvanının en eski kullanılışı, Büyük Hun İmparatorluğu'nda (M.Ö. 220 - M.S. 426) görülür. Teoman (Tuman) yabgu olarak anılıyordu. Hazar hükümdarları da Göktürklerin hakimiyetine girmeden önce yabgu unvanını taşırlardı. Göktürkler, "kağan" unvanını benimsediler. Bu çağlarda Bizans, Ermeni ve Gürcü kaynaklarında yabgu unvanı "zibel", "cebu", "cibu", şekillerinde geçer. Ba
zı islam kaynaklarında bu unvana "cibbuye", "cıbguye" denildi. Selçuklular, devlet kurduktan sonra hakan yerine, "sultan" unvanını aldılar; yabgu unvanı da melik karşılığı olarak "uluğ-yabgu" şeklinde kaldı. Eski Türkler yabgu dedikleri Türk hükümdarlarına büyük saygı gösterirlerdi. Yabgular, toplum içinde olağanüstü varlık olarak nitelenirlerdi. İnsanlarda olmayan birtakım gizli kuvvetlerin yabgunun kişiliğinde toplandığına inanılırdı. Onların Tanrı tarafından insanları yönetmekle görevlendirildiğine ve yabgularda tanrılık niteliklerinin bulunduğuna inanılırdı. Bu kutsallık, kan ilişkileri dolayısıyla bütün hanedana geçerdi. Hanedanın erkek üyesine "şehzade prens" anlamında "tigin" denirdi. Türk devletleri hanedanın ortak malı sayılırdı. Devlet merkezinde yabgu bulunurdu. Devleti yönetmek için tiginler ülkenin doğusuna ve batısına genel vali olarak gönderilirdi. Merkezi uluğ yabguya bağlı olan doğudaki genel valiye "sağın yabgusu" denirdi. Batıdaki genel vali de "solun yabgusu" olarak anılırdı. Doğudaki yabgu batıdakine göre daha yetkili sayılırdı. Devlet merkezlerinde ülkenin yönetiminde temel olan "kurultay" bulunurdu. Merkezdeki yabgunun başkanlığında toplanan kurultaya sağın ve solun yabguları, uluğ yabgunun karısı hatun vb. devlet ilerigelenleri katılırdı. Santalha Santalha Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 27,67 km yüzölçümüne sahip, 254 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). São Jomil São Jomil Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 7,96 km yüzölçümüne sahip, 38 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Sobreiró de Baixo Sobreiró de Baixo, Portekiz'in Vinhais belediyesine bağlı olan, 18,68 km yüzölçümüne sahip, 307 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Soeira Soeira Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 13,97 km yüzölçümüne sahip, 87 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Travanca (Vinhais) Travanca Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 11,66 km yüzölçümüne sahip, 114 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Tuizelo Tuizelo, Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 34,80 km yüzölçümüne sahip, 387 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vale das Fontes Vale das Fontes Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 16,65 km yüzölçümüne sahip, 347 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vale de Janeiro Vale de Janeiro Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 14,98 km yüzölçümüne sahip, 101 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vila Boa de Ousilhão Vila Boa de Ousilhão Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 7,63 km yüzölçümüne sahip, 184 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Toplum Toplum, insanı etkileyen gerçek ilişkiler bütünüdür. Belli bir toprak üzerinde yaşamak, ortak bir politik iradeye bağlı olmak ve kültürün ortaklığının olması ile karakteristiktir. Birey kelimesinin zıttıdır. Toplum kelimesinin esas ifadesi insanların ihtiyacından doğmuştur.İnsan ırkı diğer türler gibi tek başına yaşayamaz. Bunun için insanlar bir araya gelerek toplumları oluştururlar. Vila Verde (Vinhais) Vila Verde Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 14,30 km yüzölçümüne sahip, 186 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vilar de Lomba Vilar de Lomba Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 22,03 km yüzölçümüne sahip, 199 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vilar de Ossos Vilar de Ossos Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 16,35 km yüzölçümüne sahip, 269 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vilar de Peregrinos Vilar de Peregrinos, Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 12,54 km yüzölçümüne sahip, 155 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vilar Seco de Lomba Vilar Seco de Lomba Portekiz'de Vinhais belediyesine bağlı olan, 20,24 km yüzölçümüne sahip, 235 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vinhais (bucak) Vinhais Portekiz'de aynı adı taşıyan Vinhais belediyesine bağlı olan, 33,76 km yüzölçümüne sahip, 2.245 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Sinclair Lewis Sinclair Lewis (d. 7 Şubat 1885, Sauk Centre-Minnesota - ö. 10 Ocak 1951 Roma). Amerikalı yazar. Sinclair Lewis, 20. yüzyılın en ünlü Amerikan yazarlarından biridir. Sosyal eleştirileri ve alaylı romanları ile tanınır. Sinclair Lewis, Sauk Centre, Minnesota'da bir doktorun oğlu olarak dünyaya geldi. Yale Üniversitesini bitirdikten sonra Jack London tarafından New Jersey'de kurulmuş olan sosyalist okulda çalıştı. Avrupa'ya yaptığı birçok yolculuktan sonra Jack London'ın özel sekreteri olana kadar, New York'a yerleşip gazetecilik ve çevirmenlik yaptı. 1912'de pek fazla önemsenmeyen "Hyke and Aeroplane" adlı romanı piyasaya çıktı. Bunu sırayla "Sevgili Mr. Wrenn" (1914) "Miras" (1917) "Anacadde" (1920) ve daha sonra da en ünlü romanları "Babbit" (1922) ve "Dr. med. Arrowsmith" (1925) takip etti. Sinclair Lewis özellikle Amerikan küçük burjuvazisinin ve orta sınıflarının eleştirisini yaptı ve tıp alanındaki şarlatanlıkları ve Amerikan ruhban sınıfının çevirdiği dolapları okurlara anlattı. Lewis'in acımasız eleştirileri onun popüler olmasını engelledi fakat başarılı bir yazar olmasını ve "sansasyon yaratan" unvanını almasını sağladı. Sinclair Lewis 1926'da "Dr. Arrowsmith" adlı romanı ile Pulitzer Ödülünü kazandı, fakat romanının kahramanı Dr. Arrowsmith'in aslında klasik Amerikan doktor tipine uymayan ideal bir görev adamı olduğunu gerekçe göstererek reddetti. 1930'da Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan ilk Amerikan yazarı oldu. Sinclair Lewis 1951'de Roma'da alkol yüzünden öldü. Üzerinde çalıştığı son romanını tamamlayamadı. Ramazan davulcusu Ramazan davulcusu, Ramazan ayında geceleri sahur vakti sokak aralarında gezerek insanları davul sesi ile uyandıran kişidir. Davulcu çoğu zaman erkektir. Bağlı bulunduğu ilçenin belediyesi her ay Ramazan davulcularına para verir bununla birlikte ayın ortasında ve sonunda bahşiş için mahalle sakinlerinin kapılarını gezerler. Bu uygulama, bazı yerleşim birimlerinde, rahatsızlık verdiği gerekçesiyle için yasaklanır. Nur Dağları Nur Dağları ya da Amanos Dağları, Toros Dağları sisteminin en güneyindeki bölümünü oluşturan dağlardır. Kuzeyden güneye doğru uzanarak,Kahramanmaraş, Ahir dağının güneyinden başlayarak Asi Nehri'nin Akdeniz'e döküldüğü Samandağ deltasında sona erer. Bittiği noktanın karşısında Suriye sınırındaki gösterişli Keldağ vardır. Sıradağların büyük bir kısmı Hatay'da olup Amik Ovası ile Akdeniz'i birbirinden ayırır. Sıradağların en yüksek noktası Hatay'ın Hassa ilçesindeki Mığır Tepesi'dir (Bozdağ). Bu noktada yükseklik 2262 m'dir. Dominyon Dominyon, eskiden Britanya İmparatorluğu'na ya da Commonwealth'e bağlı ülkeleri belirten terim. Bu devletler (Kanada, Yeni Zelanda, Avustralya, Güney Afrika Birliği, İrlanda ve Newfoundland), yasal açıdan özerk olmakla ve dış işlerinin yönetimini kendileri üstlenmekle birlikte, Büyük Britanya imparatorunu hükümdar olarak kabul ediyorlardı. Dominyon teriminin yerine 1947'den sonra, "Commonwealth üyesi" (ya da devleti) terimi kullanılmaya başlandı. Mehmed Emin Resulzade Mehemmed Emin Resulzâde ( ; 31 Ocak 1884 - 6 Mart 1955), Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı olmakla beraber Müsavat Partisi'nin ilk lideri. Babası Hacı Molla Alekber Resulzade, annesi ise Zinyet Zal'dır. İlk eğitim ve öğretimini ailesi yanında alan Mehemmed Emin Resulzade, sonradan Teknik okula katılmıştır. 1902'de "Müslüman Gençlik" kurumunu kurmuştur. 1903'te ilk makalesi "Şark-i Rus" gazetesinde yayınlanmıştır. Sonradan "Hayat", "İrşad", "Terakki" ve başka gazetelerde makaleler yazmış, "Tekamül" (Bakü), "İran-i Nov" (Tahran), "Açık Söz" (Bakü 1915-1917), İstanbul'da yayınlanan "Yeni Kafkasya" (1923-1928), "Azeri Türk" (1928-1929), "Odlu Yurd" (1929-1931) ve 1933-1939'da Berlin'de yayınlanan "Kurtuluş" dergilerinin ve "İstiklal" gazetelerinin kurucusu olmuştur. 1952'de ise Mehmed Emin Resulzade rehberliği ile "Azerbaycan" dergisi kurulmuştur. İran'da kaldığı 1908-1911 döneminde meydana gelen İran inkılabı sonrası isyancıların hürriyet ordusu Tahran'a girmiş ve İran'da meşrutiyet ilan edilmişti. Mehmed Emin, Tahran'da günlük çıkardığı Batılı tarzdaki ilk gazete olan "Yeni İran" (İran-ı Nev) gazetesinin müdürü ve başyazarı olmasına rağmen, bu girişimden vazgeçerek Türkiye'ye gelmiştir. Mehmed Emin Resulzade'nin gazeteci kimliğinin dışında yazdığı, birtakım kitaplar da yayınlanmıştır. Bunlardan biri olan, "Azerbaycan Cumhuriyeti" adlı kitabını 1922'de Türkiye'de yayınlamıştır. Rus-Japon Savaşı'nda Çarlık hükumetinin yenilmesi Rusya'daki diğer milletler arasında özgürlük hareketleri yaratmış olmasına rağmen, hükumet toparlanıp 1907 sonlarında bu tip siyasi faaliyetler gösteren kişileri izlemeye almıştır. Bu izlenenlerden biri olan Mehmed Emin Resulzade, 1908-1911 yılları arasında İran'da çalışıp, Settar Han harekatı ile yakından ilgilenmiştir. 1911-1913'de İstanbul'da Türk Ocağı'nda çalışmıştır. 1913 yılında Bakü'ye döndü. Yine basın alanında faaliyetlere devam ettiği gibi, Müsavat Partisi ile de siyaset yapmaya başlamıştır. 1918'deki Bolşevik Devrimi sonrasında meydana gelen otorite boşluğunda, 28 Mayıs 1918'de Azerbaycan'ın bağımsızlığını ilan etmiş, sonrasında Azerbaycan Milli Şurası başkanı olmuştur. Toparlanan Sovyet Rusya'nın Kızıl Ordu'su 27 Nisan 1920'de Azerbaycan'a girerek, ülkeyi 1991'e kadar sürecek olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti idaresine aldı. İşgal olayı sonrası tutuklanarak hapse atılan Mehmed Emin Resulzade'nin cezası, 1922 yılında Josef Stalin'in isteğiyle idam cezasından sürgüne çevrilmiştir. Sürgün hayatını; Türkiye'nin, Polonya'nın ve Almanya'nın bazı şehirlerinde geçiren Resulzade, Azerbaycan'ın bağımsızlığı uğrundaki çalışmalarına devam etmiştir. Bir süre Nazilerle irtibat kuran Resulzade, 1947'de Türkiye'ye gelerek, 1949 yılında "Azerbaycan Kült
ür Derneği"ni kurmuştur. 6 Mart 1955 tarihinde Ankara'da son yolculuğuna uğurlandı. Milli Kültürün esasına dayanması ve milli demokratik Türk devletçiliği temeli üzerine kurulması itibarıyla Azerbaycan'ın kurucusudur. Yıkıcı ve çökertici enternasyonalist ve kozmopolit fikirlerin önüne ancak milli bünyeyi kuvvetlendirmek ve sağlamlaştırmak suretiyle geçilebilir. Milletçilik fikri, en tabii, en medeni ve en ileri bir fikirdir. İlim ve kültürün gelişmesini ve yayılmasını engellemek şöyle dursun, bu gelişme ve yayılmanın en müessir ve en kuvvetli bir amilidir. Hem de insanlık kültürünün en tabii en normal inkişaf yoludur. Ey Gençlik! Senin uhdende Büyük bir vazife var: Senden evvelki nesil yoktan bir bayrak, mukaddes bir ideal remzi yarattı. Onu bin müşkülatla yücelterek dedi ki: Bir kere yükselen bayrak, bir daha inmez! Elbette ki, sen onun ümidini kırmayacak, bu gün parlamento binası üzerinden Azerilerin yanık yüreklerine inmiş bu bayrağı tekrar o bina üzerine dikecek ve bu yolda ya gazi veya şehit olacaksın! ATATÜRK için diyor ki: "Ne İngiliz himayesi, ne Amerika mandası altında değil, o kurtuluşu yalnız hakimiyeti milliyeye müstenid, bilakayduşart müstakil bir Türk devleti tesis etmekte görmüştü. Onun dileği 'Ya ölüm, Ya istiklal' idi. Anadolu'ya o bu dilekle geçti, efsanevi İstiklal Harbi'ni başaran baş kahraman, Çanakkale zaferi üzerine, Sakarya ve Dumlupınar gibi zafer taçlarıyla bezendi. Tarihin üç büyük imparatorluğunu dizleri altına alarak istedikleri gibi parçalayan galipler, bir avuç Anadolu mücahitleri karşısında ricate mecbur kaldılar! "Başındaki kumandanı kaçmadıkça, Türk neferi hiçbir zaman kaçmaz" diyen büyük kumandanın sözü doğru çıktı. Ölüm beratı "Sevr" yırtıldı, istiklal vesikası "Lozan" yazıldı. Atatürk, bir milletin halasını yalnız kendisindeki kuvvetten beklemiştir. Bu fikir, onun gençliğe hitabında bilhassa belirtilmiştir. Muazzam eserinin müdafaasını emanet ettiği Türk Gençliğine "Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur" diyen ATATÜRK’ün Türk köylüsü ile neferi hakkındaki samimi fikirleri, malumdur. Ona göre, "Memleketin yegane efendisi köylüdür!", Ne mutlu Türküm diyene! Bu en çok tekrarladığı bir şiardır. Onun için çağdaşları şöyle diyordu : 28 Mayıs 1918 Azerbaycan tarihinde büyük milli arzuların tahakkuk ettiği bir gündür. Nesip Yusufbeyli Azerbaycan cumhuriyeti sağlam bir milli fikir ve Türklük şuuru üzerine kurulmuştur. İslam mezhepleri arasındaki zıddiyet ilk defa olarak burada tadile uğramış, Müslümanların tesanüdü fikrine büyük kıymet verilmiştir. Aynı zamanda Azerbaycan, çağdaş bir cemiyet kurmaya, Avrupalı bir zihniyetle çalışmaya azmetmiştir. Bayrağının üç rengi (Mavi,kırmızı,yeşil) bu üç umdenin timsalidir. Üzeyir Hacıbeyli And kedisi And kedisi ("Leopardus jacobitus"), kedigiller familyasından Güney Amerika'ya özgü bir türdür. And kedisi, Güney Amerika'nın görece zor geçiş imkânı veren And bölgelerinde yaşar. Bu yüzden hakkındaki bilimsel veriler halen daha tam belli değildir. Örneğin türün ilk film kayıtları, henüz 2000'den sonraki yıllarda "Christian Baumeister" tarafından oluşturulmuştur. And kedisi, aynı bölgede yaşayan pampa kedisine oldukça benzer. Tam olarak farklılıkları henüz kesinleşmemiştir. Müzelerde inceleme objesi olarak çok az sayıda örnek mevcut olduğundan, bilimsel çalışmalar halen yürütülmektedir. Gövde boyu yaklaşık 70–75 cm, kuyruk uzunluğu 45 cm'dir. Ağırlığı 4–7 kg gelir. Kürkü uzun kıllı (soğuktan korumalı), ana renk tonu boz-kahve olup siyah lekeler bulunur. Kuyruğunda halka şeritler vardır. And kedisi, Güney Amerika'nın en ender bulunan kedi türüdür. Anavatanı And bölgeleri olup dağılımı, Güney Peru'dan başlayıp Güneybatı Bolivya üzerinden Kuzeybatı Arjantin'e kadar uzanır. Yaşamak için 3000 ile 5000 metre arasındaki yüksek bölgeleri tercih eder. And kedisi küçük memeli hayvanlarla beslenir. Diğer kedilere benzer şekilde çok çevik ve hareketlidir. Kesin olmayan bilgilerle, sayılarının çok az olduğu tahmin edilir. Bu yüzden CITES sözleşmesinin Ek.I listesine alınmıştır. Bununla, bu türden imal edilmiş her türlü ürünün ticareti yasaklanmıştır. Bu yasak, her türlü özel satışı ve bu hayvanın kullanılmasıyla elde edilen eşyaların özel satışını da kapsar. Brooke Brodack Brooke Allison "Brookers" Brodack (d. 7 Nisan 1986, Putnam, Connecticut), Eylül 2005'ten beri üyesi olduğu YouTube'da yayımladığı videoları sayesinde kısa sürede ün kazanmıştır. Haziran 2006'da eski MTV VJ'i Carson Daly ile 18 aylığına anlaşarak ilk olarak NBC programlarından It's Your Show'da çalışmıştır.. Ağustos 2006'dan beri "ItsYourShowTv.com" web sitesinde düzenli olarak yayınlanan videolarda büyük rol oynamıştır. IYS bittikten sonra Brodack Mayıs 2007'de, Daly'nin sitesinin bulunduğu me.tv üzerinden kendi web kanalı www.brookebrodack.tv sitesini açmıştır. Brookers yoğunlukla Holden-Massachusetts'teki evinde çektiği videoları yönetir, düzenler ve oynar, bir dergi onu "defiantly madcap(meydan okurcasına zıpır)" diye yorumlamıştır. YouTube'ta çektiği tüm videoları toplam 35 milyon'dan fazla kez izlenmiştir. En ünlü videosu olan ve Numa Numa internet olayına cevaben çektiği "CRAZED NUMA FAN!!!!(Çıldırmış Numa Hayranı)" 6 milyondan fazla kez izlenmiştir. Patates cipsi yemek ile ilgili olan komik drama videosu "Chips" , günlük bir dergi'nin "YouTube tarihinin büyük anları"nda listelenerek "harika" olarak adlandırılmıştır. Brodack 6 Aralık 2006'da The Tyra Banks Show'a amatör video yeteneklerine jüri olarak çıkmıştır. Brookers bazen "videoblogger"(Video günlükçüsü) olarak anılmaktadır fakat Brookers sık sık Video günlükçülüğü fenomenliğinin sınırlarını zorlamaktadır. "V-Clog" serileri ve "Run of the Mill" bunlara örnektir. 2013'te Vadodara, Hindistan'a taşınmasının ardından 12 Temmuz 2017'de YouTube hesabını kapatmıştır. Grégory Coupet Gregory Coupet (d. 31 Aralık 1972), Fransız eski futbolcudur. Profesyonel futbol kariyerine 1993'te Saint-Étienne'de başladı. 1996 yılında Olympique Lyonnais takımına transfer oldu. 2006 FIFA Dünya Kupası'nda Fransa millî futbol takımının kadrosunda yer almıştır. Fransız kaleci, 2008 yılının temmuz ayının başında Atlético Madrid ile anlaştı. Temmuz 2009'da ülkesine dönerek Paris Saint-Germain forması giydi. 2011 yılında Saint-Étienne maçında jübilesini yaptı ve kariyerini sonlandırdı. Makao Makao (Portekizce: "Macau", Çince: "澳门"- Aomen) Tam adı: Çin Makao özel yönetim bölgesi (中华人民共和国澳门特别行政区), Çin'in güney kıyısında bulunan, 20 Aralık 1999 tarihine kadar Portekiz'e bağlı sömürgesiydi, bu tarihten itibaren Çin'e bağlı özel yönetim bölgesi olmuştur. Aynı adlı yarımadada, (Guangzhou) Guangcu'nun (eski Kanton) 115 km kadar doğusunda, Hong Kong'un batısında, (Zhu Jiang) Cu Ciang ırmağı kıyısında yer alan Makao, kıyılarının açığındaki iki küçük adayı ("Tayfa" ve "Koloan") (Taipa ve Coloane) da içerir. Makao, aşağı yukarı bütünüyle kentleşmiştir ve tarıma ayrılan alanlar toplam yüzölçümün ancak %10'unu bulur. İklim tropikal, yıllık sıcaklık ortalaması 22 °C, yıllık yağış ortalaması 1.800 mm'dir. Makao nüfusunun %99'unu Çinliler, %1'ini Portekizliler ve yabancılar oluşturur. En yaygın dil Çince (Kanton lehçesi), en yaygın din de Budizm'dır. Makao'ya özgün Portekizce ağzı Makao Portekizcesi olarak bilinir. Ekonominin başlıca kesimi olan sanayide, başlıca kollar arasında dokuma sanayisi, oyuncak yapımı, elektronik gereçler yapımı, yapay çiçek sanayisi, vb. sayılabilir. Turizm ve kumarhaneler (yakındaki Hongkong'da kumar yasaktır) önemli ek gelir kaynakları oluşturur: Yılda 5 milyonu aşkın turist ziyaret eder. Besin açısından Makao, büyük ölçüde Çin ve Hongkong'dan yapılan dışalıma bağımlıdır; ama dış satımın yüksekliği sayesinde, dış ticaret bilançosu olumludur. Altyapıyı geliştirmek için birçok tasarı uygulamaya konmuştur. 1557'de Portekizlilerin bir ticaret üssü ve Çin'de misyonerlik çalışmaları merkezi olarak kurdukları Makao'nun yönetimi, 1887'de Çin hükümeti tarafından Portekiz'e bırakılıp, bu antlaşma 1979'da yenilendi. 1987'de Çin ile Portekiz arasında, Makao'nun 1999'da Çin'e geri verilmesini öngören bir antlaşma imzalandı. 1976'da büyük ölçüde özerklik tanınan, 1990'da özerkliğin sınırları yeniden genişletilen Makao, 1999'a kadar Portekiz hükümeti tarafından atanan bir vali tarafından yönetilmekteydi. Makao'da en iyi mevsim Kış'dır (Ekim - Aralık) günlerin güneşli & ılık ve nemin çok düşük olduğu zamanlarda. Kış (Ocak - Mart) oldukça soğuk fakat güneşlidir.İlkbahar'da (Nisan'dan başlar), nem artmaya başlar ve Yaz'ın (Mayıs'dan Eylül'e) iklim ılıktır,ve nemli yağmurlar Tayfun'lara sebep olur. 2010 verileri: Kişi başına düşen milli gelir: 52,410 dolar Okuma yazma oranı: Yüzde 93 İşsizlik oranı: Yüzde 3 GSYİH'dan eğitime ayrılan pay: Yüzde 2.2 Derin ven trombozu Derin ven trombozu (venöz tromboz), toplardamarlar (ven) içerisinde pıhtı oluşmasıdır. Tromboz özel bir tıbbi terim olup kan pıhtısının oluştuğu yerde kalması anlamına gelmektedir. Yüzeysel toplardamar trombozu rahatsızlık veren bir durum olmasına rağmen ciddi durumlar doğurmamaktadır. Derin venlerde oluşan tromboz ise (DVT) bacak bölgesi ve kalça bölgesinde oluşmaktadır. Toplardamarlar kanın kalbe dönüşünü sağladığı için toplardamar içerisinde şekillenen pıhtı uzantısı koptuğunda kalbin sağ taraftaki odacıklarına ulaşır ve buradan akciğerlere taşınır. Pıhtının bir parçasının taşınması "tromboemboli" olarak adlandırılır. Bu yolla taşınıp akciğerlerde tutunan emboliye "akciğer embolisi" (AE) denir. Toplardamar kaynaklı sistemik emboli kalp karıncıkları veya kulakçıkları arasında (ASD ve VSD) delik olması durumunda ortaya çıkabilir. Venlerden gelen pıhtı bu delikten geçtikten sonra arteriyel sisteme karışabilmektedir. Bu durum ise "paradoks emboli" olarak adlanırılır. Akciğer embolisi oldukça ciddi bir durumdur erken tanı konulup derhal tedavi edilmediğinde öldürücü olabilmektedir. Kerem Yılmazer Muhittin Kerem Yılmazer (2 Şubat 1945, Babadağ - 20 Kasım 2003, İstanbul), Türk oyuncu ve seslendirme sanatçısı. Ankar
a Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan sanatçı, sanata yatkınlığı nedeniyle mesleğini sürdürmedi. 1960'lı ve 70'li yıllarda şarkıcılık yaptı. İstanbul Şehir Tiyatroları’nda konuk oyuncu olarak tiyatroya adım attı (1988) ve iki yıl sonra ekibin kadrolu oyuncusu oldu. Dormen Tiyatrosu ve Kent Oyuncuları'nda da rol aldı. Oyuncu Göksel Kortay'la evlendi. En son, II. Uluslararası Beyoğlu Buluşması etkinlikleri kapsamında Kerem Yılmazer, Nâzım Hikmet ile Yunan şair Yannis Ritsos’un şiirlerini yorumlamıştı. Akbank Kültür Sanat Merkezi’ndeki şiir dinletisine Esin Afşar ve Yunan sanatçılar da şarkılarıyla eşlik ettiler. Yılmazer, sinema filmlerinde de rol aldı. Oyunculuğunun yanında, NTV'deki program ve belgesel seslendirmeleriyle de tanınan Yılmazer, 20 Kasım 2003'te, İstanbul, Levent'te gerçekleşen bombalı saldırı sırasında hayatını kaybetti. İstanbul Şehir Tiyatroları, Üsküdar'daki sahnesine sanatçının adını vermiştir. Algoso Algoso Portekiz'de Vimioso belediyesine bağlı olan, 36,92 km yüzölçümüne sahip, 279 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Angueira Angueira Portekiz'de Vimioso belediyesine bağlı olan, 22,01 km yüzölçümüne sahip, 162 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Argozelo Argozelo Portekiz'de Vimioso belediyesine bağlı olan, 29,55 km yüzölçümüne sahip, 809 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Avelanoso Avelanoso Portekiz'de Vimioso belediyesine bağlı olan, 29,43 km yüzölçümüne sahip, 204 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Caçarelhos Caçarelhos Portekiz'de Vimioso belediyesine bağlı olan, 31,01 km yüzölçümüne sahip, 271 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Campo de Víboras Campo de Víboras Portekiz'de Vimioso belediyesine bağlı olan, 26,04 km yüzölçümüne sahip, 145 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Carção Carção Portekiz'de Vimioso belediyesine bağlı olan, 27,60 km yüzölçümüne sahip, 525 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Matela (Vimioso) Matela Portekiz'de Vimioso belediyesine bağlı olan, 45,81 km yüzölçümüne sahip, 338 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Pinelo Pinelo Portekiz'de Vimioso belediyesine bağlı olan, 33,13 km yüzölçümüne sahip, 271 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Santulhão Santulhão Portekiz'de Vimioso belediyesine bağlı olan, 47,53 km yüzölçümüne sahip, 508 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Uva (Vimioso) Uva Portekiz'de Vimioso belediyesine bağlı olan, 34,93 km yüzölçümüne sahip, 172 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vale de Frades Vale de Frades Portekiz'de Vimioso belediyesine bağlı olan, 39,52 km yüzölçümüne sahip, 203 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vilar Seco (Vimioso) Vilar Seco Portekiz'de Vimioso belediyesine bağlı olan, 23,08 km yüzölçümüne sahip, 220 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vimioso (bucak) Vimioso Portekiz'de aynı adı taşıyan Vimioso belediyesine bağlı olan, 54,91 km yüzölçümüne sahip, 1.208 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Magnezit Magnezit, magnezyumun başlıca filizlerinden biri. Magnezit (magnezyum karbonat, MgCO), beyaz renklidir (katışıklar içerdiğinde, rengi griden kahverengiye kadar değişebilir). Özgül ağırlığı 3-3,2, sertliği 3,5-5 arasında değişir. Doğada kriptokristalin ve kristalen olmak üzere iki şekilde bulunmaktadır. Sert ve kompleks bir mineral olup, serpantin veya benzeri kayaçların alterasyon ürünüdür. Konya, Balıkesir, Bursa, Bilecik, Ankara, Kütahya, Eskişehir ve Erzincan illerinde rezervleri bulunmaktadır. Denizli ili Hırsızdere'de sedimanter karakterde serpantinleşmiş ultramafik kayaçlar içinde yer alan gölsel sedimentlere bağlı olarak oluşmuş, tabaka şeklinde manyezit yatakları mevcuttur. Burdur ilinde de kriptokristalin özellikte manyezit yatakları mevcuttur. Kullanım alanları : Bazı refrakter tuğla çimento fırınları astarı, indirgeme yükseltme fırınları astarı, metal izabe, refrakter malzeme olarak hayvan yemi, gübre, ilaç endüstrisi, hafif yapı elamanı, kâğıt endüstrisi, otomotiv yağları. Ateşe dayanıklı tuğla yapımında ve kimya sanayisinde ya da ilaç sanayisinde kullanılan magnezya (MgO) elde edilmesinde yararlanılır. Arcos (Vila do Conde) Arcos Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 5,39 km² yüzölçümüne sahip, 869 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Árvore (Vila do Conde) Árvore Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 6,26 km² yüzölçümüne sahip, 4.261 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Aveleda (Vila do Conde) Aveleda Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 3,51 km² yüzölçümüne sahip, 1.479 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Azurara (Vila do Conde) Azurara Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 2,11 km² yüzölçümüne sahip, 2.102 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Bagunte Bagunte Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 9,89 km² yüzölçümüne sahip, 1.662 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Cape Town Cape Town (Kap, "keyp tavn" okunur), Güney Afrika Cumhuriyeti'nin üç başkentinden biridir. Nüfusu yaklaşık 3.500.000 olup yaklaşık 500 bin - 1 milyon Müslümanın yaşadığı bir şehirdir. Afrika kıtasının Avrupa'ya en uzak ucundadır. Şehirde yaklaşık 300 Türk yaşamaktadır. Cape Town, Güney Afrika'nın nüfus bakımından en büyük ikinci şehridir. Cape town, Güney Afrika'nın tam güneybatı ucunda yer alır. Cape Town'da Afrika, Hollanda ve İngiliz kültürleri harmanlamıştır. 1488'de Portekizli keşifçi Bartelemeu Dias tarafından keşfedilen Cape Town, sırasıyla Boerler ve İngilizlerin eline geçti. 1652'de Güney Afrika'da kurulan ilk Avrupa yerleşimi oldu. İlk Müslümanlar 1700'lerde Malay dünyasından Hollanda'ya karşı mücadele eden ve yakalanıp sürgün edilen Şeyh Yusuf ve 49 müridi olmuştur. İlk camiyi de inşa etmişlerdir. Güney Afrika Birliği kurulduktan sonra ülkenin yasama başkenti seçildi. 1945'ten sonra olan ırkçı Apartheid rejimi beyaz olmayanların tüm haklarını kısıtladı. 1990'da ırk ayrımcılığı bittikten sonra beyaz olmayanlar daha çok topluma çıktı ve resmi görevlere girdi. Şehrin bir bölümü çağdaş gökdelenlerle doluyken; diğer kesimleri gecekondu mahallelerinden oluşur. Ayrıca Fransız göçmenlerin kurduğu birbirinden güzel kasabalar ve bağ evleri bulunmkatadır. Canidelo (Vila do Conde) Canidelo Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 3,75 km² yüzölçümüne sahip, 941 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Fajozes Fajozes Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 7,13 km² yüzölçümüne sahip, 1.467 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Ferreiró (Vila do Conde) Ferreiró Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 4,83 km² yüzölçümüne sahip, 660 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Bloemfontein Bloemfontein, Güney Afrika'nın yargı başkentidir. Nüfusu 369.568 olan şehir Orange nehrinin kıyısındadır. Fornelo Fornelo, Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 5,64 km yüzölçümüne sahip, 1504 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Gião (Vila do Conde) Gião Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 4,93 km² yüzölçümüne sahip, 1.535 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Wir sind Helden Wir sind Helden (Almanca anlamı: Biz Kahramanız) bir Alman Pop-Rock grubu. 2000 yılında Hamburg'ta kuruldu ve ardından çalışmalarına Berlin'de devam etti. Nisan 2012'de ise grup, internet sitesinden yaptığı açıklama ile belirsiz bir süre için çalışmalarına ara verdiğini açıkladı. Ayrılmanın sebebi olarak da grup üyelerinin birbirinden uzak yerlerde oturmaları, çeşitli "kullanılarak aşınma" durumları ve grubun yeni, minik üyeleri (Roy ve Holofernes'in çocukları) gösterildi. Judith Holofernes (12 Kasım 1976, Berlin; resmî adı "Judith Holfelder") grupta gitar çalıyor, şarkı söylüyor ve şarkı sözlerini yazıyor. Berlin-Kreuzberg'te yaşıyor. Grubun bateristi Pola Roy ile evli ve Aralık 2006'da doğan bir oğulları ile Ağustos 2009'da doğan bir kızları var. Gruba katılmadan önceki çalışmalarında ticari olarak hiç de başarılı değildi. Solo albümü "Kamikazefliege" 'nin sadece 500 kopyası vardı ve bu albümler Holofernes'in Wir sind Helden'le meşhur olmasının ardından rağbet gören koleksiyon parçaları oldular. Ayrıca grubun ilk albümü olan "Die Reklamation" 'un repertuarında "Kamikazefliege" 'den bazı parçalar ("Außer Dir", "Aurélie", "Popstar") vardır. Jean-Michel Tourette (10 Temmuz 1975 , Hannover; resmî adı "Jens-Michael Eckhoff". Elektronik klavye çalıyor. Şarkıların söz kısmı nasıl büyük ölçüde Holofernes'e bağlıysa, müzik de Tourette'e bağlı. Evli ve bir çocuk babası. Ailesiyle birlikte Hannover'de yaşıyor. Pola Roy (18 Ekim 1975, Karlsruhe; resmî adı "Sebastian Roy") grubun bateristi. Roy bir Budist. Dalai Lama'nın Almanya gezisinde karısı Judith ile birlikte ona katıldı ve grupla birlikte Tibet girişimlerinde boy gösteriyor. Karlsruhe'nin Rüppurr semtinde yetişen Roy, Ettlingen'de gittiği müzik okulunda gayda öğrenmek istiyordu. Babası tarafından bir bateri hediye almasının ardından enstrümanını değiştirdi. Mark Tavassol (18 Şubat 1974, Bremen) grubun bas gitaristi, şarkı yazıyor ve doktor. Hamburg'ta yaşıyor. Grubun son üyesi ve sahne adı kullanmayan tek üyesi. Babası İran'lı ve gençliğini Tahran'da geçirdi. 2001 sonbaharında tıp sınavları verdi. Gruba, bas gitarist olma konusunda aklını çelen arkadaşı Pola Roy vesilesiyle katıldı. Grubun büyük başarısından sonra da yarım gün doktorluk yaptı. Guilhabreu Guilhabreu Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 7,08 km² yüzölçümüne sahip, 2.386 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Junqueira (Vila do Conde) Junqueira Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 7,25 km² yüzölçümüne sahip, 2.2
34 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Labruge Labruge Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 5,75 km; yüzölçümüne sahip, 2472 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Macieira da Maia Macieira da Maia Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 5,26 km yüzölçümüne sahip, 1.898 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Malta (Vila do Conde) Malta Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 1,85 km² yüzölçümüne sahip, 1.206 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Mindelo (Vila do Conde) Mindelo Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 5,44 km² yüzölçümüne sahip, 3.402 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Türkiye'deki bovling kulüplerinin listesi "Bu spor hakkında bilgi edinmek için Bowling maddesine bakınız." Modivas Modivas Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 4,08 km² yüzölçümüne sahip, 1.899 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Katherina Köşkü Kars'ın Sarıkamış ilçesindeki 1896 yılında yapılmış köşk. Yekpare ağaçtan çivi kullanılmadan oluşturulmuş şu an hala özelliğini koruyan köşk, yukarı Sarıkamış bölgesinde bulunmaktadır. Av köşkü ve ana köşk olarak 2 ayrı yapıdan oluşur. Beton kolanlar sayesinde ayakta duran yapının ısıtması bu kolonlar içerisinden sağlanan ısı ile sağlanmaktadır. Bu ısıtma sistemine "peç" adı verilir. Av köşkü değerli misafirlerin ağırlandığı yerdir. Asıl köşk ise çeşitli zamanlarda hastane ve saray olarak kullanılmıştır. Halk arasında Katerina'nın köşkü olarak bilinmektedir. Ancak 2. Çar Nikola döneminde yapılan bu köşk yanlış adlandırılmaktadır. Eşi Katherina için yaptırıldığı zannedilen bu köşk Çar'ın hasta oğlu Aleksi için bir rehabiltasyon Merkezi ve aynı zamanda da ailenin kışın ve yazın kullandığı av köşkü olarak yapılmıştır. Bu Köşk, Çar'ın Av Köşü olarak bilinmektedir. Çarlık dönemine ait Türk filmlerinin çoğu bu köşk ve çevresinde çekilmiştir. Mosteiró (Vila do Conde) Mosteiró Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 3,07 km² yüzölçümüne sahip, 891 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Outeiro Maior Outeiro Maior Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 3,09 km² yüzölçümüne sahip, 378 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Parada (Vila do Conde) Parada Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 3,34 km² yüzölçümüne sahip, 365 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Retorta Retorta Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 3,79 km² yüzölçümüne sahip, 1.022 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Rio Mau (Vila do Conde) Rio Mau, Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 10,42 km; yüzölçümüne sahip, 1.907 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Tougues Tougues Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 3,58 km; yüzölçümüne sahip, 788 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Touguinha Touguinha Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 3,06 km² yüzölçümüne sahip, 1.410 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Touguinhó Touguinhó Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 4.76 km yüzölçümüne sahip, 1.458 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vairão Vairão Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 4,33 km; yüzölçümüne sahip, 1.191 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vila Chã (Vila do Conde) Vila Chã Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 5,49 km² yüzölçümüne sahip, 2.957 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vila do Conde (bucak) Vila do Conde, Portekiz'de aynı adı taşıyan Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 6,88 km yüzölçümüne sahip, 25.731 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vilar (Vila do Conde) Vilar Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 3,62 km² yüzölçümüne sahip, 1.737 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vilar de Pinheiro Vilar de Pinheiro Portekiz'de Vila do Conde belediyesine bağlı olan, 3,73 km² yüzölçümüne sahip, 2.579 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Philosophiæ Naturalis Principia Mathematica Philosophiæ Naturalis Principia Mathematica (Türkçe: "Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri", sık sık kısaca Principia veya Principia Mathematica olarak da geçer) Sir Isaac Newton tarafından 5 Temmuz 1687'de yayımlanan 3 ciltlik çalışmadır. Kitabın basım masraflarını Edmond Halley (gökbilimci, Halley kuyrukluyıldızına adı verilen bilim adamı) kendi cebinden karşılamıştır. Kitap deri ciltli olup kitaba 9 şilin fiyat biçilmişti. Ancak piyasaya daha ucuz bir baskısı da sunulmuştu. Kitabın dili Latince olduğundan geniş kitlelere ulaşamamıştır. Klasik mekanik'in temellerini oluşturan Newton'un hareket kanunlarını ve kütleçekim kanunu da içerir. Newton bu kitapta diferansiyel hesapla değil, geometrik ispatlarla çalışmıştır. Kitapta ispatlar geometri ile yapılmış, evrensel kütle çekimi açıklanmış ve cisimlerin kütleleri ile doğru orantılı, mesafeleri ile ters orantılı birbirlerini çektiklerini açıklamıştır. Kitap Newton tarafından üç ana bölüme ayrılmıştır. Birinci bölümde Galileo'nun deneylerinden övgü ile söz eder ve Kepler kanunlarını matematiksel olarak ispatlar. Bu bölümde kendi ismi ile anılan Newton hareket yasalarını açıkladı. İkinci bölümde akışkan içindeki hareketleri incelemiştir ve en iyi gemi tasarımı için öneriler koymuştur. Bu bölümde dalga hareketlerini matematiksel incelemesi ilgi çekmiştir. Ahmet Şahin Ahmet Şahin (d. 22 Mart 1978, İstanbul), kariyerini Kardemir Karabükspor'da sürdürmekte olan Türk kaleci. Futbola Yıldırım Bosnaspor altyapısında başlayan Ahmet Şahin, Karagümrükspor'da ilk profesyonel sözleşmesine imza atmıştır. Profesyonel kariyerinin ilk maçına ise 1 Eylül 1996 tarihinde 3. Lig karşılaşması olan Maltepespor maçında çıkmıştır. 1997-98 sezonu başında o dönem Lig B'de yer alan İstanbul Büyükşehir Belediyespor'a transfer olmuş ve 2001-02 sezonu başında Kocaelispor'a transfer olana dek üç sezon boyunca bu takımda forma giymiştir. Kocaelispor'da ise iki sezon geçirdikten sonra Diyarbakırspor'a imza atmıştır. Sezon ortasına dek bu kulüpte dört maça çıkan futbolcu sezon ortasında eski kulübü İstanbul Büyükşehir Belediyespor'a kiralanmıştır. Gösterdiği performans ile Trabzonspor'a transfer olan Şahin, 2006-07 sezonu başında imzaladığı sözleşmesinin 2007-08 sezonu sonunda sonlanmasına dek bu kulüpte yalnızca 9 maçta forma giyebilmiştir. 2008-09 sezonu başında Adanaspor'a imza atan futbolcu bir buçuk sezon boyunca bu takımın kalesini korumuştur. 2009-10 sezonunun ortasındaysa Samsunspor'a transfer olmuştur. Yarım sezon boyunca gösterdiği performans ile taraftarın sevdiği futbolculardan biri haline gelen futbolcu sezon sonunda da Samsunspor taraftarlarının verdiği oylar neticesinde "Yılın Futbolcusu" seçilmiştir. 2010-11 sezonunda 18 gol ile ligin en az gol yiyen kalecisi olmuştur. Şahin'in bu başarısı basın tarafından Samsunspor'un o sezon şampiyonluğu kazanmasındaki en önemli etken olarak yorumlanmıştır. Ayrıca bu performansı Ahmet Şahin'in geçen sezon kazandığı "Yılın Futbolcusu" ödülünü tekrar kazanmasını da sağlamıştır. 16 Aralık 2011 tarihinde ise Samsunspor ile karşılıklı olarak sözleşmesini feshetmiş ve Elazığspor'a transfer olmuştur. 2012-13 sezonu ara transfer döneminde Balıkesirspor'a transfer olmuş ve ilk sezonunda 2. Lig şampiyonluğu yaşamıştır. 2013-14 sezonu 12. haftasında oynanan Şanlıurfaspor maçından sonra kadro dışı bırakılarak sözleşmesi feshedilmiştir. 2013-14 devre arasında ise Mersin İdman Yurdu'na transfer olan oyuncu takımının play-off'larda şampiyon olarak Süper Lig'e yükselmesinde önemli rol oynamış ancak oyuncu ile sözleşme yenilenmemiştir. 2014-15 sezonu başında da Osmanlıspor'a transfer olmuştur. Burada da sözleşmesi biten Ahmet Şahin, 2016-17 sezonu başında ise Karabükspor'a 2 yıllık sözleşme imzalamıştır. Ahmet Şahin, evlidir ve Yağmur adında bir kız çocuğu babasıdır. Reuters Reuters, dünya çapında gazetelere ve uydu yayınlarına yolladığı haber raporları ile tanınan, merkezi Londra'da bulunan haber ajansıdır. Şirket temelde borsalardan finansal bilgiler ve ticari ürünlerin bilgilerini tedarik etmeye odaklanmıştır. 1851 yılında Paul Julius Reuter tarafından Royal Exchange, Londra Britanya'da kurulmuştur. Kassel'de ticaret eğitimi aldıktan sonra bankacı oldu. Berlin'de bir banker kızı olan Ida Maria Magnus ile evlendi. Kendine bir yayınevi satın aldı: "Reuter und Stargardt". 1848 devriminde Reuter tehdit altına girince Londra'ya göç etti. Kısa bir süre sonra Reuter'ın haber ajansı büyük bir başarı elde etti ve günümüzde dünya çapında en saygın, güvenilir haber ajanslarından biri olarak sayılmaktadır. Şinzō Abe Nagata'da doğdu ve Seikei Üniversitesi'nde siyasal bilgiler okuyup 1977 yılında mezun oldu. Daha sonra ABD'ye Güney Kaliforniya Üniversitesi'nde siyasal bilgiler okumak üzere taşındı. Nisan 1979'da Kobe Steel'da çalışmaya başladı. 1982'de şirketten ayrılarak çeşitli yerlerde çalıştı: yetkili asistan, Dışişleri Bakanı, LDP'nin Genel Konseyi'nin oturum başkanının özel sekreteri ve LDP Genel Sekreterliği'nde sekreter oldu. Siyasi bir ailede doğdu. Büyükbabası Kan Abe ve babası Şintarō Abe da siyasetçiydi. Annesi Yōko Kişi ise eski başbakanlardan Nobusuke Kişi'nin kızıydı. 9 Eylül 2007 tarihinde Afganistan'da görev yapan Japon Deniz Kuvvetleri personelini geri çekme planını askıya aldı. 12 Eylül 2007 tarihinde sağlık sorunlarını ileri sürerek istifa etti. 478 oyun 328'ini alarak ikinci kez Japonya Başbakanı oldu. Tekrar Başbakan seçilen Abe, bu göreve ikinci kez gelerek son 6,5 yılda seçilen 7. başbakan olmuştur. 26 Aralık 2012 tarihinde göreve başlamıştır. Dumanlı pars Dumanlı pars ("Neofelis nebulosa") veya Bulutlu leopar, kedigiller (Felidae) familyasından Güneydoğu Asya'da yaşayan büyük bir kedi türü. Uzaktan leopara be
nzer ve hakiki büyük kedilerin, tarihsel kökeni eski bir temsilcisi olarak kabul edilir. Dumanlı parsın gövde boyu 90 cm, kuyruk uzunluğu ise 80 cm gelir. Böylelikle büyüklüğü yaklaşık kurt köpeği kadardır. Kürkünün deseni mermer kedisine (ebrulu kedi) benzer. Dumanlı pars, sarı zemin üzerinde büyük, koyu ve düzensiz şekillerde lekeler taşır. Bu lekelerin her biri içe doğru soluklaşır. Vücut büyüklüğüne oranla bütün kediler içinde en büyük köpek dişlerine sahip olanıdır. Dumanlı pars, Güneydoğu Asya'da Çin'in güneyinden Malakka'ya kadar,Doğu Himalayalar'dan Vietnam'a kadar dağılmışlardır. Ayrıca Java, Sumatra, Borneo ve Tayvan Adaları da anavatanıdır. Tropik yağmur ormanları, dumanlı parsa habitat oluşturur. Bu kediler tek başlarına yaşar ve genelde ağaç dallarında hareket ederler. Uzun kuyrukları denge kurmalarında yardımcı olur. Kediler içinde en iyi tırmanıcı olanlardandır. Avları arasında geyikler, yaban domuzları, maymunlar ve kuşlar bulunur. Sıkça bir dal üstünde pusu kurarak aniden sürpriz şekilde yukarıdan atlar. Gebelik yaklaşık doksan gün sürer. Bir batında iki ile dört arasında yavru dünyaya getirir. Başlangıçta tek renk sarı olan yavru, karekteristik olan desenlerini ilk yaşam yılı boyunca alır. Kürkü yüzünden bulutlu pars geçmişte önemli ölçüde avlanmıştır. Bugün de hala avcılar tarafından takip altında olsa da asıl daha büyük tehdit yağmur ormanlarının tahrip edilmesidir. Alt türlerinden olan Tayvan dumanlı parsının ("N. n. brachyurus") nesli tükenmiştir. Tür IUCN Kırmızı Liste'de, tehlike altında olarak sınıflandırılmıştır. Cevher-i Musiki Cevher-i Musiki, 2005 yılında Prof. Dr. M. Hakan Cevher'in öncülüğünde, 17. yüzyıl geleneksel Türk musikisini icra etmek amacı ile kurulan bir müzik grubudur. Santur, şehrut, rebap, ney, tambur, mazhar, kudüm, bendir icracıları bulunmaktadır. Grup üyelerinin tümü, Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı'nda öğretim elemanıdır. Katō Takaaki 28 Ocak 1926 tarihinde Zatürree'den öldü. Kutup (anlam ayrımı) Jale Parla Jale Parla, 1945 yılında İstanbul'da doğdu. Edebiyat teorisyeni ve eleştirmeni. Robert Kolej'den mezun olduktan sonra, 1978 yılında Harvard Üniversitesi'nden Karşılaştırmalı edebiyat doktorasını aldı. 1976 ile 2000 yılları arasında Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü'nde Boğaziçi Üniversitesinin öğretim görevlisi olarak çalışmalarını sürdürdü. Halen Bilgi Üniversitesi'nde Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü'nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Jale Parla, kitaplarıyla ve makaleleriyle edebiyat eleştirisinin kapsamlı örneklerini ortaya koyduğu gibi asıl olarak ve daha çok edebiyat kuramı açısından derinlikli ve kapsamlı çalışmalar ortaya koymuştur. Don Kişot'tan Bugüne Roman adlı kitabı bu bakımdan önemli bir örnektir. Burada Parla, yalnızca edebiyat kuramlarını sıralamakla ve tanımlamakla uğraşmamakta, bir anlamda modernizmden postmodernizme uzanan edebiyat ve özel olarak da roman serüvenini irdelemektedir. Dünya edebiyatı ve yerli edebiyatı kapsayan bir çalışmadır yapılan. Don Kişot roman türünün öncüsü olarak kabul edilmekte, Cervantes'd e moderniteyi başlatan yazar olarak değerlendirilmektedir. Edebiyatın ve romanın anlamı, değeri gibi sorunlardan, edebi metinlerin iç yapısı, işleyişi ile ilgili kuramsal sorunlara kadar genel edebiyat kuramı alanındaki sorunlar irdelenmekte; belli başlı edebiyat kuramı öğretileri sunulup değerlendirilmekte ve hatta bundan da öte 20. yüzyılın düşünsel ve felsefi gelişmeleri bağlamında edebiyat ve roman sorunu soruşturulmaktadır. Dilbilim, göstergebilim, psikanaliz, yapısalcılık, fenomenoloji, postyapısalcı felsefe gibi kuramsal gelişmeler Parla'nın çalışmaları boyunca değerlendirdiği belli başlı alanlardır. Hem edebi metin yazarları hem de teorisyenleri Parla'nın kitabı boyunca ortaya çıkmaktadır. Parla, mimesis sorununu, yazar ve okurun kim olduğu sorununu, metonimi ve metafor sorununu, "metnin görünen ve görünmeyen yüzeyleri" sorununu, pastiş ve parodi sorununu, "edebi metni"n ideoloji ile ilişkisi sorununu, metin ile zaman ilişkisi sorununu , akıllılık delilik sorununu, edebiyatta tür, yapıt, karakter, tip sorununu değerlendirmektedir. Bunu yaparken Walter Benjamin, Louis Althusser, Mikhail Bakhtin, Jakobson, Jacques Lacan, Jacques Derrida, Roland Barthes, Julia Kristeva gibi hem düşünür hem de edebiyat alanında söz sahibi olan kişilerden yoğun bir şekilde yararlanıldığı görülür.Parla diyalojizm, bilinçdışı, polifoni ve heteroglossia, metinlerarasılık gibi kavram ve terimlere önemli bir ağırlık vermektedir. Yerli edebiyatı da söz konusu kuramsal irdelemeler içinde değerlendiren Parla, Recaizade Mahmud Ekrem'in Araba Sevdası'ndan günümüze uzanmakta, hem içerik hem de biçim sorunsalı bakımından yerli yazarları ve edebiyatı irdelemektedir. Bu noktada pek çok ilginç yapıt ya da yapıtların anlam katmanları karşımıza çıkmaktadır. Parla özel olarak Oğuz Atay ve onun Tutunamayanlar adlı romanı üzerinde durmakta, Atay'ın edebiyattaki özgül yerini belirlemeye çalışmaktadır. Parla'ya göre Atay modern ve postmodern ögeler barındıran yetkin bir yazardır. Jale Parla, edebi metinlerde/romanlarda görülen eksik, yarım kalmış ya da yitik metinler konusunu özel bir yaklaşımla ele almakta, bu temaları ""temsilin sorunsallaştırılması"" olarak değerlendirmektedir. Her romancının temsil amacıyla yazdığını belirten Parla, bununla birlikte her romancının temsili sorunsallaştırmadığını söylemektedir. Bu bakımdan romanlarda görülen "eksik ya da kayıp metinler" söz konusu sorunsallaştırmayı göstermektedir Parla'ya göre. Parla kayıp metin yaklaşımını psikanalizden esinlenmektedir, ancak bu kavramı psikanlizden bambaşka bir içerikte değerlendirir. Buna göre, kayıp metinler özne-öncesi imgesel bütünlüğe duyulan bir arzu meselesi değil, yazarın temsili sorunsallaştırma meselesidir. Don Kişot'ta, Tutunamayanlar'da bu şekilde kayıp metinler karşımıza çıkmaktadır. Parla'nın sorusu, bu tür metinlerde görülen kayıp metinlerin neyi simgelediği sorusudur. Yazarların kendi yazılarını sorunsallaştırmaları Parla'nın bu soruya verdiği cevaptır. Şöyle belirtir Jale Parla: Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği Dünya Korunma Birliği ya da Doğa ve Doğal Kaynakların Korunması için Uluslararası Birlik ("International Union for Conservation of Nature and Natural Resources" (IUCN) doğal kaynakların korunması amacı ile kurulmuş uluslararası bir organizasyondur. Merkezi Gland, İsviçre'de bulunur. IUCN dünya çapında 160 ülkeden 1200’ün üzerinde Hükümet kuruluşu ve sivil toplum örgütünü aynı çatı altında toplamaktadır. IUCN’in kuruluş statüsü 1948’de Fransa’nın Fontainebleau şehrinde kabul edilmiştir. Daha sonra değişik aralıklarla yapılan Genel Kurul toplantılarında değiştirilen Statü, IUCN’in anayasası niteliğindedir. 2004 yılında düzenlenen IUCN Kongre’sinde statüde bazı değişiklikler yapılmıştır. Organizasyon'un 3 önemli dayanağı vardır: Üye organisazyonları, 6 bilimsel komisyonu ve profesyonel sekreteryası. IUCN'in görevi, doğal hayatın bütünlüğünü ve çeşitliliğini korumak, doğal kaynakların adil ve ekolojik olarak sürdürülebir olmasını sağlamak ve bu konu hakkındada toplumları bilinçlendirmek amacıyla faaliyet göstermektir. Kuruluş, çevre ve doğanın korunması ve sürdürülebilir çevre yönetiminin sağlanmasına yönelik uluslararası çabaları organize etmekte, “clearinghouse” olarak işlev görerek, doğanın korunmasına yönelik politikaların geliştirilmesine katkıda bulunmaktadır. IUCN, üye ülkelere çevre politikalarının oluşturulmasında danışmanlık hizmetleri vermesinin yanı sıra, doğal dünya mirası önerilerini değerlendirme, yeşil ekonomi, eko-turizm, kırmızı listede bulunan ve nesli tehlike altında bulunan türlerin durumunun gözlem altında tutulması gibi konularda hizmet vermektedir. IUCN ayrıca, iklim değişikliğinin etkilerinin önlenmesi, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaştırılması, doğal kaynaklı felaketlerin etkilerinin azaltılması ve biyoteknoloji konularında çalışmalar yapmaktadır. Çevre alanında en önemli uluslararası uzman kuruluş olan IUCN, çevre sözleşmelerinin yanı sıra, doğal kaynakların yönetimi ve strateji belgelerinin hazırlanması sırasında diğer uluslararası kuruluşlara (BM bünyesindeki örgütler vb.) teknik destek verebilmekte; sözkonusu belgelerin hazırlanmasında anahtar rol oynayabilmektedir. IUCN hem devletleri hem de hükümete ait olmayan kuruluşları birleştirir. IUCN’e ülkelerin yanı sıra, akademik çevreler ile sivil toplum kuruluşları da üye olabilmektedir. Bunlar hareket biçimini, küresel programını seçerler ve IUCN Dünya Korunma Kongresi'nde IUCN konseyini seçerler. Üye kuruluşlar kendi bölgesel ve yöresel organizyonlarını yaparlar. Bu çerçevede, Türkiye’den Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın yanı sıra, TEMA Vakfı, Türkiye Tabiatını Koruma Derneği, Doğal Hayatı Koruma Vakfı ve Doğa Derneği de anılan kuruluşa üyedir. Öte yandan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü IUCN’e “Government Agency” statüsü ile üyedir. IUCN, Türkiye’nin de taraf olduğu BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, BM Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi, Nesli Tehlikede Olan Türler (CITES) Sözleşmesi ile Ramsar Sulak Alanlar Sözleşmesi Sekretaryaları ile ortak projeler geliştirmektedir. IUCN’in en önemli organıdır. Dört yılda bir düzenlenmektedir. Kongre’de, IUCN’in genel politikaları belirlenmekte, hükümetlerle ulusal/uluslararası kuruluşlara IUCN’in faaliyetleri çerçevesinde tavsiyelerde bulunulmakta, mali raporlar değerlendirilmekte, bir sonraki döneme ait mali program kabul edilmekte ve üyelerin katkı payları belirlenmektedir. Kongre tarihleri ve düzenleneceği yer Konsey tarafından karara bağlanmaktadır. Örgütün icra kanadıdır. IUCN Başkanı, Muhasip (treasurer), Komisyon Başkanları ve Bölgesel Konsey üyelerinden oluşmaktadır. 6-15 Eylül 2012 tarihleri arasında Jeju/Güney Kore’de 4. IUCN Kongresinde yapılan seçimlerde Zhang Xinsheng (Çin) IUCN Başkanı seçilmiştir. Konsey’in, Kongre kararları çerçevesinde politikaları yönlendirmek ve tamamlayıcı politikala
ra karar vermek, IUCN amaçlarına yönelik bildiri yayınlamak, Kongre’ye ve üyelere faaliyetlerle ilgili rapor vermek, bir sonraki yılın program ve bütçesini kabul etmek, Komisyonların faaliyetlerini gözden geçirmek, Genel Direktör’ü atamak gibi yetki ve sorumlulukları bulunmaktadır. IUCN üyeleri, bir ülke, bölge veya alt bölgede, işbirliğinin geliştirilmesine yönelik olarak, sadece IUCN üyelerinin katılımına açık Komiteler oluşturabilmektedir. Bu Komitelerin IUCN’den ayrı hukuki kimlikleri bulunabilmektedir. IUCN’in kurumsal bilgi ve deneyimlerine ve amaçlarına hizmet etmek üzere oluşturulan gönüllü uzman ağlarıdır. Komisyonlar, Konsey’in önerisi doğrultusunda Kongre tarafından kurulmakta veya görevine son verilmektedir. Komisyon Başkanları, Kongre’ye faaliyetlerine ilişkin rapor sunmaktadır. IUCN bünyesinde Dünyanın doğal kaynaklarının durumununu değerlendiren ve Birliğe öneriler getiren altı komisyon vardır: -Sekretarya: İsviçre’nin Gland kasabasında yerleşik Sekretarya, Genel Direktör başkanlığında Kongre, Konsey gibi temel organların koordinasyonunu sağlamaktadır. Konsey’e karşı, politika ve programların uygulanmasından ve mali yönetiminden sorumlu olan Genel Direktör, iki Kongre arası dönemde gerçekleştirilen faaliyetlere ilişkin olarak Kongrelerde rapor sunmaktadır. Jaguar (anlam ayrımı) Jaguar aşağıdaki anlamlara gelebilir: Patofizyoloji Patofizyoloji, bir hastalık ya da hastalık olarak adlandırılamayacak anormal sendromlar ya da durumlar nedeniyle normal mekanik, fiziksel ve biyokimyasal işlevlerde ortaya çıkan bozuklukları inceler. Örneğin bulaşıcı hastalıklar alanında patofizyoloji, bir bakteri tarafından salınan toksinin vücuda zarar vermek için ne yaptığının araştırılmasıdır. Diğer bir örnek enfeksiyona bağlı olarak dokularda oluşan kimyasal değişikliklerin incelenmesidir. Patofizyoloji, birbiriyle ilgili daha eski iki disiplinin, fizyoloji ve patolojinin kesişimi olarak görülebilir. Fizyoloji, normal vücut yapısını inceleyen anatominin aksine normal sağlıklı vücut işlevlerini inceler. Normal fizyolojik süreçler bir etken tarafından bozulduğunda vu patofizyolojinin alanına girer. Patoloji genel olarak hastalığın nedeni ve doğasını ya da hastalığın vücutta yarattıklarını inceler. Patofizyoloji hastalıktan kaynaklanan ya da hastalığa yol açan işlev bozukluğunu detaylı olarak inceler. Bu yaklaşımda dikkat edilmesi gereken nokta sağlıklı bir yapı ve işleyişin herhangi iki kişi için tam olarak aynı olmadığıdır. Mutlak Mutlak, felsefî bir kavram olarak, şeylerin, keşfedilmiş olsun olmasın, bütününü, tamamını tanımlar. Felsefenin farklı konularında ve farklı felsefî metinlerde, "Mutlak" nihai varlığı tanımlamak için de kullanılabilir; bu kullanımda fâni ve varlığı zorunlu olmayanın tersi olan yani "mutlak" olan varlık anlamındadır. Hiçbir şeye bağlı olmaksızın varolan, bağımsız ve koşulsuz olan anlamında felsefi terim.Genel geçer anlamı bakımından hiçbir şey ile sınırlandırılamaksızın varolan şey anlamındadır.Felsefe tarihinde her zaman mevcut olmuş, üzerinde en çok tartışılmış kavramlardan birdir. Metafizikte, mantıkta, epistemolojide, estetikte, bilimde bu kavramın değerlendirilmesi ve üzerinden süregelen tartışmalar söz konusudur. Sınırsız, sonsuz, koşulsuz, değişmez, zorunlu olduğu varsayılanı anlatan felsefe terimidir mutlak. Felsefi anlamda mutlak kavramı, bu bilinen genel anlamıyla eş fakat kısmen daha kompleks bir anlaman katmanına sahiptir. Buna göre, mutlak, "her şeyi kuşatan", "en temel gerçeklik" anlamındaki felsefi ilkedir. Göreli kavramının karşıtı olarak, mutlak, hiçbir koşula bağlı değildir ve hiçbir şey tarafından koşullanmamış olanı, kendinde varolanı, varlığının koşulu ya da nedeni kendinde içkin olanı belirtmek üzere kullanılır. Mutlak kavramı bu anlamda felsefenin en çok eleştirilen kavramlarından birisidir, ancak buna rağmen vazgecilemez bir kavram olarak varlığını sürdürmektedir. Mutlak kavramının bir terim olarak ortaya çıkış ve süregeliş tarihi çok eski olmakla birlikte, Aydınlanma Çağı'nda ortaya çıkışı ve yer alışı dikkat çekici görünmektedir. Bir yanda Spinoza'nın tümtanrıcı felsefesinde ve bundan kaynaklı tartışmalarda belirgin bir yer tutar mutlak kavramı, bir yanda da Friedrich Schelling ve Hegel gibi Alman idealizminin önemli isimlerinde tartışmasız önecelikli bir yere sahip olarak belirir. Hegel felsefesinde mutlak kavramının özel bir yere sahip olduğu bilinmektedir. Mutlak tin ya da mutlak zihin kavramı Hegel'de vazgeçilmez kavramlardır. Hegel'in tin, geist, idea, mutlak kavramlarıyla anlatmak istediği, her şeyi varkılan "tinsel bir varlık", tüm insan bireylerinin dışında varolan nesnel bir varlıktır, ki bu Tanrı'dan başka bir şey değildir. Hegel, esas olarak insanın kendisinin dışında olan, kendisinin yaratmadığı ve insandan bağımsız olan bir dünyayı deneyimlediğini ve bilgi olarak bu dünyanın bilgisini edindiğini kabul eder. Bu doğal dünya yine de "bütünüyle zihnin eseridir", fakat burada sözedilen zihin insanların zihinleri değil, insandan başka bir zihindir. Bilginin nesneleri insan zihini tarafından yaratılmamıştır. Sonlu ve sınırlı bir birey olarak insanın zihni, dünyayı meydana getiren ve bilginin konusu olan nesneleri/gerçekliği meydana getiremez, bunlar başka bir zihnin eseri olabilirdir ancak; ki bu Hegel'e göre mutlak bir özne, mutlak bir zihin ya da akıl ya da tin'dir. Gerçeklik ve onu varkılan mutlak zihin, insan bireylerin zihninden bağımsız olarak vardırlar; ancak insan zihni, bu mutlak zihni gene de kısmen kavrayabilir. Mutlak zihin, insan zihinlerinde ve doğada tezahür eder ve gerçekleşir. Bu gerçekleşme diyalektik yoluyla meydan gelir. Mutlak sözcüğü sözlüklerde "göreli (nispi) ve görece (rölatif, izafi) olmayan, var olmak için başka hiçbir şeye gerek duymayan ya da hiçbir ilişkiyi gerektirmeksizin kendiliğinden var olan, varlığının nedeni yine kendisi olan, hiçbir şeyle bağlı, kayıtlı ve ilintili olmayan" biçiminde tanımlanır. Mutlak hiçbir sıfatla eksiltilemez,hiçbir şeyle benzerlik ve zıtlık kabul etmez, eksiklik ve tamlık kavramlarından uzaktır. Mutlak hakkında değişmek, başka türlü olmak, yükselmek, alçalmak ve tekamül etmek gibi kavramların hiçbiri düşünülemez ve söz konusu edilemez. Bu tanımlanma biçimlerine bağlı olarak metafiziğin yanı sıra dinsel düşüncede de mutlak kavramı önemli bir yer tutar. Kimilerine göre "mutlak olan" yalnızca Tanrı ya da Allah’tır. Tebbet Suresi Tebbet Suresi veya Mesed Suresi, Kur'an'ın 111. suresidir. Diğer bir ismi de Ebu Leheb veya Leheb Suresi'dir. Tebbet ismi sadece Türkçede bu sureye isim olarak verilir. Fatiha Suresi'nden sonra Mekke'de nâzil olan beş ayetten oluşmaktadır. "Tebbet" kelimesi, "kurusun" anlamında bir bedduadır. Rivayetlere göre Ebu Leheb Muhammed'in amcasıdır, yeğenine inanmayarak muhalefet yapanların başında Ebu Leheb ve karısı geliyordu. Sure tamamen Ebu Leheb ve karısının aleyhine indirildiğine inanılmakta olan beddua ayetlerini içermektedir. Barão de São Miguel Barão de São Miguel Portekiz'de Vila do Bispo belediyesine bağlı olan, 14,86 km yüzölçümüne sahip, 440 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Budens Budens, Portekiz'de Vila do Bispo belediyesine bağlı olan, 45,69 km yüzölçümüne sahip, 1.573 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Raposeira Raposeira Portekiz'de Vila do Bispo belediyesine bağlı olan, 25,71 km yüzölçümüne sahip, 441 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Antique (müzik grubu) Antique, 1999 yılında İsveç'te Elena Paparizu ve Nikos Panayotidis adlarındaki iki Yunan asıllı şarkıcının bir araya gelmesiyle oluşturulan müzik grubudur. Laika ve Pop müzik tarzı şarkılar yapan grup, Kopenhag'da düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışması'nda Yunanistan'ı temsil etmişlerdir ve üçüncülük kazanmışlardır. Eurovision Yunanistan müzik ödülleri MAD Video Musik ödülleri Sagres (Vila do Bispo) Sagres Portekiz'de Vila do Bispo belediyesine bağlı olan, 34,28 km yüzölçümüne sahip, 1.939 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vila do Bispo (bucak) Vila do Bispo Portekiz'de aynı adı taşıyan Vila do Bispo belediyesine bağlı olan, 58,44 km yüzölçümüne sahip, 956 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Fundada Fundada Portekiz'de Vila de Rei belediyesine bağlı olan, 36,29 km yüzölçümüne sahip, 676 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Laiko Laiko (Yunanca: λαϊκά) ya da Laika müziği, Yunan halk müziği ile pop müziğinin sentezi olan bir müzik tarzı. Fantezi müzik São João do Peso São João do Peso Portekiz'de Vila de Rei belediyesine bağlı olan, 12,95 km yüzölçümüne sahip, 174 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vila de Rei (bucak) Vila de Rei Portekiz'de aynı adı taşıyan Vila de Rei belediyesine bağlı olan, 142,02 km yüzölçümüne sahip, 2.504 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Kadılar Hadid Suresi Hadid Suresi (Arapça: سورة الحديد) Kur'an'ın 57. suresidir ve 29 ayetten oluşur, ismini 25. ayette geçen ve demir anlamına gelen “hadid” kelimesinden alır. Hadid suresine isim veren Hadid kelimesi ve kökeni ile ilgili bilgilere göre; Hadid ‘hiddet’ten türetilmiş bir sıfattır. Öfkeli, şiddetli, kızgın, keskin anlamlarına gelir. Diğer anlamı ise demirdir. Hadid Suresinde Allah’ın sıfatlarından ilim ve kudretinden, iman etmenin ve ihsanda bulunmanın gerekliliğinden müminler ile münafıkların ahiretteki durumlarından, dünya hayatının anlamından, Hıristiyanlıktaki ruhban anlayışından bahsedilir. Ayrıca Levh-i mahfuz Nuh, İbrahim ve İsa surede bahsedilen konulardandır. Sure taşıdığı iddia edilen özellikler nedeniyle günümüzde bazı dini gruplar arasında popüler olmuştur. Bazı yazarlar tarafından, 57. Sure olan surenin ve Hadid kelimesinin geçtiği 25. ayetin sıra no'ları, hadid ve Elhadid kelimelerinin Ebced hesabıyla rakamsal değerleri olan 26 ve 57 rakamları birlikte değerlendirilerek Fe atomu ve izotoplarıyla ilişkilendirilir. Sure 25. ayette geçen indirdik sözüyle de bağlantılı
olarak bir kısım dini çevrelerde büyük bir mucizenin kaynağı olarak görülür. Haşr Suresi Haşr (toplayıp sürme) Suresi (Arapça: سورة الحشر), Kur'an'ın 24 ayetten oluşan, 59. suresidir. İsmini ikinci ayette geçen ve 'toplayıp sürme' anlamına gelen 'haşr' kelimesinden alır. Haşr veya haşir Arapça'da bir araya toplayıp sürme anlamındadır. Surede bahsedilen olay "Nadiroğulları sürgünü"dür. Uhud Savaşı'ndan sonra indirildiğine inanılır. Surede anlatılan sürgün olayı Beni Nadir kabilesinin Medine'den sürülmesi olayıdır. Beni Nadir, Medine yakınlarında yaşayan bir Yahudi kabilesidir. Muhammed bu toplulukla saldırmazlık antlaşması yapmış, Beni Nadir de bu antlaşmaya Uhud Savaşı'na kadar uymuştur. Bu savaşta Müslümanlar'ın zayıf görünmesi ve Mekkelilere kısmen yenilmiş olmasından cesaretlenen Beni Nadir, Mekkelilere ittifak teklif etmiştir. Bunu haber alan Muhammed kabilenin yaşadığı kaleyi kuşatmış, Kabile teslim olarak anlaşma hükümlerince Arabistan'ın değişik yerlerine sürgüne gönderilmişlerdir. Bu surenin son 3 ayetinin -bazı kaynaklarda 4 veya 6-, Allah'ın isimlerini içerdiği için Kur'an'da ayrı bir öneme sahip olduğu hadislerle nakledilmiştir. Haşr Suresi'nde, Allah’ın yüceliğinden, kamu mallarını sosyal adaleti ve refahı yaygınlaştırma yönünde kullanılması gereğinden, Müslümanlar'ın birbirine karşı kin tutamayacağından, münafıklarla Yahudilerin ilişkilerinden, Kur’an’da verilen misallerden insanların ibret alması gerektiğinden bahsedilir. Mücadele Suresi Mücadele Suresi (Arapça: سورة المجادلة) Kur'an-ı Kerim'in 58. suresi. Medine'de Münafikun Suresi'nden sonra indirildiğine inanılmaktadır. Sure 22 ayetten oluşur. Sure ismini ilk ayette geçen "ticadilu" kelimesinden alır. Ve ""Hakkını arayan kadın”", ""Hakkını almak için mücadele eden kadın"" anlamına gelir.  Mücadele Suresi'nde aile hayatından zıhar denen eski geleneğin yanlışlığından, Allah’ın yapılan her şeyden haberdar olduğundan, topluluk içinde gizli gizli fısıltı ile konuşulmaması gereğinden, bir meclise yeni gelenlere yer açılması gereğinden, Allah’a iman edenlerin ebediyen cennette kalacaklarından bahsedilir. Birol Ünel Birol Ünel (d. 18 Ağustos 1961, Silifke, Mersin), Türk kökenli Alman oyuncu. 1968 yılında Almanya'ya göç eden bir ailenin çocuğudur. Almanya'nın Bremen kentinde büyüdü. Temel eğitiminden sonra parke döşemecisi olarak çıraklık eğitimi yaptı. Daha sonra Hannover'e giderek Tiyatro ve Müzik Yüksek Okulu'na kaydını yaptırdı. 1987 yılında Yolcu „Der Passagier“ filmiyle sinema kariyeri başladı. 1992 yılında Berlin Tiyatrosunda „Caligula“ rolüyle ilk olarak rol aldı. 1994 yılında Berlin Rosa Luxemburg Platz'da tekrar „Die Nibelungen – Born Bad“ oyununda sahneye çıktı. 2000 yılında Fatih Akın'ın yönettiği "Im Juli" filminde sinema dünyasında tanınmaya başladı. Saff Suresi Saff Suresi "(Arapça:"سورة الصف,")", Kur'an-ı Kerim'in 61. suresidir. Medine'de indirildiğine inanılmaktadır. Sure 14 ayetten oluşur. Sure ismini 4. ayette geçen ve "sıra, dizi" anlamına gelen saf kelimesinden alır. Saff Suresi'nde Allah’ın kudretinden, yapılamayacak işlerin söylenmemesi gereğinden, İsa ve Musa peygamberlerin devirlerinden, Allah’a inananların ve Allah yolunda canlarıyla mallarıyla cihad edenlerin günahlarının bağışlanacağından ve bunların cennete gideceklerinden bahsedilir. Vakı'a Suresi Vakı'a Suresi (Arapça: سورة الواقعة) Kur'an'ın 56. suresidir. Mekke'de indirildiğine inanılan sure 96 ayetten oluşur. İsmini ilk ayetinde geçen ve kıyamet anlamına gelen vakı'a kelimesinden alır. Vakı'a Suresi'nde kıyamet günü olaylarından, cennete gideceklerden, cennetin nimetlerinden ve bu nimetlerin bitip eksilmeyeceğinden, cehenneme gideceklerin durumundan bahsedilir. Rahman Suresi Rahman Suresi, (Arapça: سورة الرحمن) Kur'an'ın 55. suresi. Mekke'de indirildiğine inanılmakta olan sure, 78 ayetten oluşur. İsmini ilk ayetinde geçen ve aynı zamanda Allah'ın 99 ismi'nden biri olan R-H-M kökündenen türeyen er-Rahman kelimesinden alır. Rahman suresi dini kaynaklarda Kur'an'ın edebi değeri açısından en üst seviye olarak örnek gösterilen bir suredir. Ayetleri kısa cümlelerden oluşmaktadır. Sure islam mitolojisine göre insanlarla birlikte, irade ve sorumluluk sahibi varlıklar olduğuna inanılan cinlere de hitab edilen Kur'an'daki tek suredir. Allah'a tabi olarak işlenen iyilik karşılığında mükafat olarak vadedilen Cennet'in, hurilerin, köşk ve koltukların bir tasviri yapılmakta ve isyan karşılığında gidilecek Cehennem azabı ile insan ve cinler topluca uyarılmaktadır. Kamer Suresi Kamer Suresi (Arapça: سورة القمر), Kur'an'ın 54. suresi. Mekke devrinin ilk yıllarında, Tarık Suresi'nden sonra indirildiğine inanılmaktadır. Sure 55 ayetten oluşur. Kamer Suresi'nde, kıyamet gününden, peygamberlerin söylediklerini reddeden Nuh, Ad, Hud, Lut kavimleri gibi çeşitli kavimlerin ikaz edildiklerinden ve cezalandırıldığından, Allah'ın emirlerine uyanların cennete gideceklerinden bahsedilir. Kamer suresinde İslam öncesi Arap şair ve hatiplerinin kullandığı deyimlere rastlanır. Daha sonraki dönemlerde önemli saptırmaların kaynağı olacak bu sözlerden en önemlisi ünlü hatip Kuss bin Saide ve "muallakat şairleri"nden İmruü'l-Kays'ın da kullandığı “Ay parçalandı” ifadeleridir. İmruü’l-Kays âşık olduğu kadının güzelliği karşısında dolunayın utancından ikiye bölünmesinden bahseder. (bkn. İmruü'l-Kays) Sure adını ilk ayetindeki “Ay yarıldı” ifadesinde geçen kamer kelimesinden almıştır. Bu ifade değişik tartışmalara konu olmuştur. Bazı yazarlar ifadeyi “gelecek zaman” anlamı vererek çevirirler. “Ay parçalandı” ifadesi Arap dili uzmanı ve tefsirci El Kurtubi tarafından İslam öncesi Arap şiir ve hitabelerinde de kullanılan “her şeyin açıklığa kavuşması” anlamında bir deyim olarak tanımlamıştır. Surenin ayetleri ve hadis rivayetleriyle Muhammed’in bir parmak işaretiyle “ay’ın parçalanması” (“inşikak-ı kamer”) mucizesini anlatan ayetlere dönüşmüş ve Buhari dâhil pek çok ünlü ve güvenilen dini kaynağa girmiştir: "İbn-i Mes'ud şöyle demiştir: Resulullah (a.s) zamanında ay iki parçaya ayrıldı. Bir parçası dağın üstünde, bir parçası da önünde idi. Bunun üzerine Resûlullah "Şâhit olunuz!" buyurdu." Necm Suresi Necm Suresi (Arapça: سورة النجم) Kur'an'ın 53. suresidir. 32. ayeti Medine’de diğer ayetleri Mekke'de indirildiğine inanılmaktadır. Sure 62 ayetten oluşur. Sure adını ilk ayetinde geçen ve yıldız anlamına gelen necm kelimesinden alır. Necm Suresinde Cebrail’in Muhammed'e ayetleri vahiy yoluyla bildirdiğinden Allah’ın affının bol olduğundan, herkesin kendi yaptığından sorumlu tutulacağından, Allah’ın kudretinden, Ad, Semud ve Nuh Peygamber’in kavminin başına gelenlerden Allah’a kulluk edilmesinin gereğinden bahsedilir. Surenin 13-18. ayetleri miraç ile ilgilidir. Zariyat Suresi Zariyat Suresi (Arapça: سورة الذاريات) Kur'an'ın 51. suresi. Mekke devrinde indirildiğine inanılan 60 ayetten oluşur. Sure ismini ilk ayette geçen ve rüzgarlar anlamına gelen zariyat kelimesinden alır. Zariyat Suresi'nde Allah’a inananların durumundan, İbrahim ve Musa Peygamberler'den, Ad ve Semud kavimlerinden, Nuh Peygamber'in kavminden ve zalimlerden bahsedilir. Surede bazı ayetler mütercimler tarafından güncellenme olarak değerlendirilebilecek şekilde, bazı anlam kaymalarıyla tercüme edilebilmektedirler. Bu kapsamda 7.ayettte geçen ve örgü, örme anlamındaki HuBuKi kelimesi yörüngeler, yollar şeklinde, 47. ayetteki olağan kullanımda genişlik veren, genişleten anlamındaki musiun, genişletmekteyiz şeklinde verilebilmektedir. Kaf Suresi Kaf Suresi (Arapça: سورة ق) Kur'an'ın 50. suresidir ve 45 ayetten oluşur. Sure ismini ilk ayetin başındaki Kaf harfinden alır. Sure mistik tefsirlerde Kafdağı ile bağlantılanır. Kaf rivayetlere göre Dünyayı çevreleyen yeşil zümrütten bir dağın adıdır ve sureye başlarken Allah bu dağın adına ve Kur’an üzerine yemin etmektedir. Kaf Suresinde paganların kendilerine gönderilen peygamberleri ve ölümden sonra dirilmeyi yalanladıklarından, Allah’ın kudretinden, Kâinatı yaratan Allah için ölümden sonra diriltmenin kolay olacağından, Peygamberi yalanlayan bazı kavimlerden, Ahiret hayatından, Allah’ın emirlerine uyanlara verilecek nimetlerden bahsedilir. Şûrâ suresi Şura Suresi (Arapça: سورة الشورى) Kur'an'ın 42. suresidir. 23. ve 26. ayetleri Medine’de diğer ayetleri Mekke'de indirildiğine inanılan sure 53 ayetten oluşur. Sure ismini 38. ayette geçen ve Müslümanlar'ın aralarında işlerini danışarak yapmaları gereğini ifade eden şura kelimesinden alır. Şura, danışma ya da toplu denetim anlamında Türkçeye tercüme edilirken, İngilizce'ye (council) konsey, meclis, kurul, encümen, danışma kurulu, divan, şura, heyet anlamında tercüme edilmiştir. Şura suresi'nde Allah’ın bağışlayıcı ve esirgeyici olduğundan, Kur’an’ın Arapça vahiy edildiğinden, Allah’ın kudretinden, insanlara doğru yolu bildirmek için görevlendirilen peygamberlerden, kıyamet gününden, kötülüklere karşı sabredilmesinden, affedici olmanın gereğinden, herkesin Allah’a döneceğinden bahsedilir. Yazılış sırasına göre 62. suredir. Fussilet Suresi Fussilet Suresi (Arapça: سورة فصّلت) Kur'an'ın 41. suresidir. Mekke devrinin sonlarına doğru Miraç olayının ardından Mümin Suresi'nden sonra indirildiğine inanılmaktadır. Sure 54 ayetten oluşur. İsmini 3. ayette geçen ve ayrıntıları ile açıklandı anlamına gelen "fussilet" kelimesinden alır. Fussilet Suresinde Kur’an’ın bağışlayan ve esirgeyen Allah tarafından indirildiğinden, inananların mükafatlandırılacaklarından, Allah’ın kudretinden, Allah’ı inkar eden kavimlerin dünyadaki ve ahiretteki durumlarından kötülüğün iyilikle önlenmesinden, Kur’anın özelliklerinden bahsedilir. Mü'min Suresi Mü'min Suresi (Arapça: سورة غافر), Kur'an'ın 40. suresidir. İslam inanışında 56. ve 57. ayetlerinin Medine’de diğer ayetlerinin ise Mekke'de indirildiğine inanılmaktadır. Sure 85 ayetten oluşur ve ismini 28-45. ayetlerde geçen ve Firavun ailesinden, iman etmiş bir adamdan alır. Bu sureye Gafir Suresi de denir. Mümin Suresinde Kur’a
n’dan, Nuh kavminden Allah’a iman edenlerin cennete gireceklerinden, Allah’ı inkar edenlerin cezalandırılacaklarından, Musa peygamber’den, Firavun’un yaptıklarından, kıyamet gününden bahsedilir. Mümtehine Suresi Mümtehine Suresi "(Arapça:" سورة الممتحنة , ")", Kur'an'ın 60. suresidir. Tamamı Medine'de indirildiğine inanılan sure 13 ayetten oluşur. Sure ismini 10. ayette geçen ve ""İmtihan edilen kadınlar"" anlamına gelen mümtehine kelimesinden alır. Surede inanan kadınların inançsız erkeklerle evlenemeyecekleri kesin karara bağlanır. Kadınlarla biat edilmesinden bahsedilir. Muhammed Suresi Muhammed Suresi (Arapça: سورة محمد) Kur'an-ı Kerim'in 47. suresi. Medine'de indirildiğine inanılan sure, 38 ayetten oluşur. Sure ismini 2. ayette geçen Muhammed kelimesinden alır. Muhammed Suresi'nde kafirlerin ve müminlerin durumundan, hicretten, münafıkların durumundan bahsedilir. Tur Suresi Tur Suresi (Arapça: سورة الطور) Kur'an'ın 52. suresidir. Mekke'de indirildiğine inanılmakta olan sure 49 ayetten oluşur. Sure ismini ilk ayette geçen Sina yarımadasında ve Musa’ya Tevrat’ın 10 emrinin verildiğine inanılan Tur dağından alır. Tur Suresinde Allah’a inanmayanların cehennemde yanmalarından, Allah’a inananların cennete gideceklerinden, cennetin nimetlerinden bahsedilir. Kur'an meallerinde cinsiyetsiz şekilde ve cennet hizmetçileri olarak verilmesi tercih edilen Tur suresi 24. ayetinde geçen "etraflarında inci taneleri gibi oğlanları dolaşır" ifadeleri bazı tepki ve eleştirilerin hedefi olmuştur. Hucurât suresi Hucurât Suresi (Arapça: سورة الحجرات) Kur'an'ın 49. suresidir. Sure 18 ayetten oluşur. Sure ismini 4. ayette geçen hücre (oda) kelimesinin çoğulu olan hucurât kelimesinden alır. Medinede Muhammed'in her eşi için bir oda yapılmıştı. Bu odaların sayısının 9'a kadar çıktığı ifade edilmektedir. Müslümanlardan bazı kişiler bu odaların arkasından dışarıya çıkması için Muhammed'e bağırırlardı ki bu bağırma ayetle saygısız bir davranış olarak değerlendirilmiş ve ayıplanmıştır. "Odaların arkasından sana bağıranların çoğu, düşüncesiz kimselerdir." Surede hücre kelimesi ile Mescid-i Nebevi’nin yanında peygamberin eşlerine ait odalar kastedilmektedir. Hümeze Suresi Hümeze Suresi, (Arapça: سورة الهمزة) Kur'an-ı Kerim'in 104. suresi. Mekke'de indirildiğine inanılmaktadır. 9 ayetten oluşur. Sure, ismini ilk ayette geçen ve başkalarını arkasından çekiştirip kötülemeyi huy edinen kimse anlamına gelen hümeze kelimesinden alır. Hümeze Suresi'nde, insanlar arasındaki ilişkilerde temel olan ahlak ilkelerinin bir kuralına dikkat çekmektedir. İnsanları arkalarından çekiştirip kötülemek ve karalamak, yüzlerine karşı hakaret edip, küçük düşürmeye çalışmak, sözlü olarak veya el kol, kaş göz işaretleri yaparak onların şeref ve haysiyeti ile oynamanın çok kötü davranışlar olduğu, bu kötü huy sahiplerinin cezalandırılacakları bu surede belirtilmiştir. Tekasür Suresi Tekasür Suresi (Arapça: سورة التكاثر) Kur'an-ı Kerîm'in 102. suresi. Mekke'de indirildiğine inanılmaktadır. 8 ayetten oluşur. Sure adını ilk ayette geçen ve çoklukla övünme anlamına gelen tekasür kelimesinden alır. Tekasür Suresi'nde Araplar'ın Cahiliye Devri anlayışlarından olan, mal, evlat, akraba hatta ölülerin çokluğu ile övünme, bu unsurları şeref, gurur ve üstünlük sebebi saymaları eleştirilmekte, bunların insanlara bir fayda sağlamayacağı, gerçek üstünlüğün ahirette ortaya çıkacağı belirtilmektedir. Kadr Suresi Kadr Suresi "(Arapça:" سورة القدر ), Kur'an'ın 97. suresidir. 5 ayetten oluşur. Mekke'de Abese Suresi'nden sonra indirildiğine inanılmaktadır. Kur’an’ın indirildiğine inanılan Kadir Gecesi'nden bahsedildiği için sureye bu isim verilmiştir. Kadr Suresi'nde Kur’an’ın Kadir Gecesi'nde indirildiğinden, Kadir Gecesi'nin bin aydan daha hayırlı olduğundan, Kadir Gecesi'nin rahmet ve berekete vesile olduğundan, bu sebeple taşıdığı değerden bahsedilir. Leyl Suresi Leyl Suresi (Arapça: سورة الليل) Kur'an-ı Kerim'in 92. suresi. Mekke'de indirildiğine inanılmaktadır. 21 ayetten oluşur. Sure ismini ilk ayette geçen ve gece anlamına gelen "leyl" kelimesinden alır. Leyl Suresi'nde genel olarak cömertlikten ve cimrilikten bahsedilmekte, Allah’a iman edip iyilik yapan cömert olan insanlar övülmekte, cimrilik eleştirilmekte, insanlara mallarını ve servetlerini iyilik yolunda harcamaları tavsiye edilmektedir. Şems Suresi Şems Suresi (Arapça: سورة الشمس), Kur'an'ın 91. suresidir. Mekke'de indirildiğine inanılmakta olan 15 ayetten oluşur. İsmini ilk ayette geçen ve güneş anlamına gelen "el-şems" kelimesinden alır. Şems Suresi'nde Allah'ın kudretinden, iyilik yapanların kurtuluşa ereceklerinden, kötülük yapanların ise ziyanda olduklarından, peygamberi yalanlayan, Allah'ı inkar eden Semud kavminin başına gelenlerden bahsedilir. Gaşiye Suresi Gaşiye Suresi (Arapça: سورة الغاشية) Kur'an'ın 88. suresidir, 26 ayetten oluşur. Sure ismini ilk ayette geçen ve örten, bürüyen, kaplayan anlamına gelen gaşiye kelimesinden alır. Kıyamet, cehennem, cennet, cehennem ve ibret alınması gereken nesnelerden bahseder. Me'aric Suresi Me'aric Suresi (Arapça: سورة المعارج) Kur'an'ın 70. suresidir. Mekke'de indirildiğine inanılan sure 44 ayetten oluşur. Sure ismini 3. ayette geçen ve merdivenler, çıkılan yerler, yükselme dereceleri anlamına gelen mearic kelimesinden alır. Me'aric suresi'nde Kur’ana inanmayanlara yönelik ikazlardan, Allah’ın büyüklüğünden, kıyamet gününde inkar edenlerin durumundan, cennete gireceklerin özelliklerinden bahsedilir. Kalem Suresi Kalem Suresi (Arapça: سورة القلم) Kur'an-ı Kerim'in 68. suresi. İkinci iniş sırasına sahip olduğuna inanılmaktadır. Adını birinci ayetteki “kalem” sözcügünden almıstır. Sure 52 ayetten oluşur. Bu sure Alak suresinin vahyen devamıdır. Alak suresinde kısa, öz olarak verilen bazı değinmeler bu surede detaylandırılmıştır. Bu surede, Abdullah oğlu Muhammed`e peygamberlik verildiği, niye bir başkasının değil de kendisinin peygamber yapıldığı ve bundan sonra nasıl davranması lâzım geldiği anlatılmaktadır. Bir ara parantezde de, karşıtlarının akıbeti ile mümin ve müttekileri (Allah`a saygılı davrananları) bekleyen nimetlere değinilmiştir. Talâk Sûresi Talak (boşanma) Suresi (Arapça: سورة الطلاق) Kur'an'ın 65. suresidir. Medine'de indirildiğine inanılır ve 12 ayetten oluşur. Surede şeriata göre boşanma ile ilgili konulardan, nafakadan, Allah'ın kudretinden, isim vermeden Allah'a ve peygamberlere karşı gelen kavimlerden, iyilik yapanların içinde ebediyen kalacakları cennete gideceklerinden bahsedilir. Surenin 4. ayeti henüz adet görmeden boşanan kadınlardan bahsetmekte ve İslam'da kadının yeri çocuk evlilikleri yönünden eleştirilmektedir. Teğabun Suresi Teğabun Suresi (Arapça: سورة التغابن) Kur'an'ın 64. suresidir, Medine'de indirildiğine inanılan sure 18 ayetten oluşur. İsmini 9. ayette geçen ve kar-zarar anlamına gelen teğabun kelimesinden alır. Teğabun Suresi'nde Allah’ın kudretinden, Allah’ı inkar eden daha önceki kavimlerin durumundan, Allah’ın her şeyden haberdar olduğundan, Allah’a inanıp iyilik yapanların cennete gideceklerinden, Allah’ı inkar edenlerin cehenneme gideceklerinden, Allah’tan başka ilah olmadığından, insanların affedici olması gereğinden bahsedilir. Tahrim Suresi Tahrim Suresi, (Arapça: سورة التحريم ) Kur'an-ı Kerim'in 66. suresi. Medine'de indirildiğine inanılmaktadır. Sure 12 ayetten oluşur. Sure ismini Muhammed'in bazı yiyecekleri kendisine yasaklamasını anlatan 1. ayetten alır. Tahrim Suresi'nde peygamberin hayatından, insanların kendilerini ve ailelerini kötülüklerden korumasının gereğinden, Allah’ın insanlara kafirlere ve peygamberlere hitabından ve bu hitap edilenlere verilen örneklerden bahsedilir. Müzzemmil Suresi Müzzemmil Suresi, (Arapça: سورة المزمل) Kur'an-ı Kerim'in 73. suresi. Mekke'de indirildiğine inanılmaktadır. Sure 20 ayetten oluşur. Sure ismini ilk ayette geçen ve örtünüp bürünen anlamına gelen "el-Müzzemmil" kelimesinden alır. Müzzemmil Suresi'nde peygamberin nasıl davranması gerektiğinden, Allah’ın emirlerine karşı gelen Firavun’un uğradığı sondan, Kur’an okumanın gereğinden, iyilik yapanların bunun karşılığını Allah katında göreceğinden bahsedilir. Müddessir Suresi Müddessir Suresi (Arapça: سورة المدّثر ) Kur'an'ın 74. suresidir. Sure Mekke'de indirildiğine inanılan 56 ayetten oluşur ve ismini ilk ayette geçen ve örtüsüne bürünen anlamına gelen "el-Müddessir" kelimesinden alır. Müddessir suresi bazı rivayetlere göre ilk inen surelerden birisidir. Bununla birlikte namazdan bahsetmesi ilginçtir. Bazı kişiler surede geçen ve Cehennemde bir (şeyin) sayı(sın)dan bahseden "üzerinde on dokuz vardır" ifadelerini bazı iddia edilen Kur'an mucizeleri ile ilişkilendirirler. Müddessir Suresi'nde Allah’ın insanlara emrettiklerinden, Allah’ın emirlerine uymayanların durumundan bahsedilir. Kıyame Suresi Kıyamet Suresi, (Arapça: سورة القيامة) Kur'an'ın 75. suresidir. Mekke'de Kari'a Suresi'nden sonra indirildiğine inanılan sure 40 ayetten oluşur. Sure ismini ilk ayette geçen ve ölümden sonra dirilme anlamına gelen "kıyame" kelimesinden alır. Kıyamet Suresi'nde kıyamet gününden, insanların öldükten sonra yeniden diriltileceklerinden, peygamberin kendisine vahiy geldikten sonra onu nasıl okuyacağından, günah işleyenlerin kıyamet günündeki durumlarından, insanların başıboş bırakılmadıklarından bahsedilir. Mürselat Suresi Mürselat Suresi (Arapça: سورة المرسلات) Kur'an-ı Kerim'in 77. suresi. Mekke'de indirildiğine inanılmaktadır. Sure 50 ayetten oluşur. Sure ismini ilk ayette geçen ve gönderilenler anlamına gelen mürselat kelimesinden alır. Mürselat Suresi'nde kıyamet gününden ve bu günde inkarcılar ile inananların durumlarından bahsedilir. Nebe' Suresi Nebe' Suresi (Arapça: سورة النبأ ) Kur'an'ın 78. suresidir ve 40 ayetten oluşur. Sureye büyük bir haberden bahsedilerek girilir. İsmini de haber anlamına gelen nebe kelimesinden alır. Surede dikkat çekici ifadeler de bulunur. Örneğin yeryüzü bir beşik, dağlar ise bi
rer kazıktır. Gök katları 7 adettir. Sonraki ayetlerde sur'un üflenmesi ile meydana gelecek sahnelere yer verilir. Cehennemliklerin azap şekilleri ve cennetliklerin zevkleri. Cehennemliklere susuzlukları için kaynar su ve irin sunulur, cennettekilere ise göğüsleri yeni çıkmış kızlar. Nazi'at Suresi Nazi'at Suresi (Arapça: سورة النازعات) Kur'an-ı Kerim'in 79. suresi. Mekke'de Nebe' Suresi'nden sonra indirildiğine inanılmaktadır. Sure 46 ayetten oluşur. Sure ismini ilk ayette geçen ve söküp çıkaranlar, çekip çıkaranlar anlamına gelen naziat kelimesinden alır. Nazi'at Suresi kıyamet gününden, öldükten sonra dirilmeyi inkar edenlerden, Allah’ın kudretinden, Allah’ın emirlerine uyanların cennete gideceklerinden bahsedilir. Tarık Suresi Tarık Suresi "(Arapça:" سورة الطارق), Kur'an'ın 86. suresidir ve 17 ayetten oluşur. Sure, ismini 1. ayette geçen ve üzerine yemin edilen ve bir "necm-yıldız" olduğu ifade edilen tarık kelimesinden alır; Tarık geleneksel anlamıyla göre halk arasında Zühre, çoban yıldızı, sabah veya akşam yıldızı olarak da bilinen venüstür. Bazıları ise bu kelimeye mucizevi bir anlam yüklemiş ve onun radyoteleskopların icadı ile 1960'larda keşfedilen nötron yıldızları (pulsar) nı anlattığını ileri sürmüşler ve o şekilde tercüme etmişlerdir. 7. ayette geçen ve insanın bel ile kaburga kemikleri arasından atılan bir sudan yaratıldığını anlatan ifadeleri bazı eleştirilere konu olmuştur. A'lâ Suresi A’lâ Suresi (Arapça: سورة الأعلى) ya da el-A'lâ (Arapça: الۡاَعۡلَی), Kur'an'ın 19 ayetten oluşan 87. suresidir. Mekke'de indirildiğine inanılmakta olan sure iniş sırasına göre 8. suredir. Vahyolunuş sırası Tekvir Suresiden sonra; Leyl Suresinden öncedir. Sure adını ilk ayette geçen ve "yüce" anlamına gelen "el-A’lâ" kelimesinden alır. Ayrıca A'lâ, Allah'ın 99 isminden biridir. A’lâ Suresi'nde, Allah’ın yüceliğinden ve kudretinden, kafirlerin durumundan, Kur’an okuma ve ezberleme kolaylığından, dünya hayatının ebedi kurtuluşa hizmet etmesi halinde bir değer ifade edeceğinden bahsedilir. İslam peygamberi Muhammed bin Abdullah'ın cuma ve bayram namazlarında A'lâ Suresi ile Gaşiye Suresini okuduğu hadislerde geçmektedir. Birecik Barajı ve Hidroelektrik Santrali Birecik-Nizip Barajı, Gaziantep ile Şanlıurfa sınırları üzerinde olmasına karşın idari yapı olarak Şanlıurfa iline bağlıdır. Baraj, elektrik üretme ve sulama amaçlı olarak 1985-2000 yılları arasında inşa edilmiştir. Barajın 6. ve son ünitesi 3 Ekim 2001 tarihinde devreye alınmıştır. Zeugma antik kentinin bir kısmı baraj gölü altında kalmıştır. Beton ağırlık ve kaya gövde dolgu tipi olan barajın gövde hacmi 9.400.000 m³, akarsu yatağından yüksekliği 63,00 m, normal su kotunda göl hacmi 1220,20 hm³, normal su kotunda göl alanı 56,25 km²'dir. Baraj 92.700 hektarlık alana sulama hizmeti verirken 672 MW güç ile de yıllık 2.518 GWh'lik elektrik enerjisi üretmektedir. Birecik-Nizip Barajı 2015 yılında Türkiye'nin elektrik ihtiyacının ortalama %0,57'lik kısmını karşılamaktadır . Özel sektör tarafından YİD (Yap-İşlet-Devret) modeli ile yapılıp işletilmekte olan en büyük baraj ve elektrik üretim tesisi olup, 3 Ekim 2016 tarihinde kamu kuruluşu EÜAŞ (Elektrik Üretim AŞ)'ye devredilmiştir. İnfitar Suresi İnfitar Suresi "(Arapça:"سورة الانفطار ,")" Kur'an-ı Kerim'in hem mushaftaki sıralamasına hem de iniş sırasına göre 82. suresidir. Mekke'de Nazi'at Suresi'nden sonra, İnşikak Suresi'nden önce indirildiğine inanılmaktadır. 19 ayetten oluşur. Sure ismini ilk ayette geçen ve yarılmak anlamına gelen ve "infetara" fiilinin masdarı olan "infitar" kelimesinden alır. İnfitar Suresi'nde kıyamet olaylarından, insanın Allah’a karşı sorumluluklarından, meleklerin kişilerin yaptığı her şeyi kaydettiğinden, iyilerin cennete, kötülerin cehenneme gideceğinden bahsedilir. DİB meali Mutaffifin Suresi Mutaffifin Suresi "(Arapça:"سورة المطففين), Kur'an'ın mevcut Mushaflardaki 83. suresidir ve 36 ayetten oluşur. İniş sırasına göre 86. sure olarak Ankebut suresinden sonra ve Bakara suresinden önce Mekke'de indirildiğine inanılmaktadır. Mekke'de indirilen son sure, Medine'de indirilen ilk sure olduğu ve bir kısmı Mekke, bir kısmı Medine'de indirildiği yönünde iddialar da bulunmaktadır. Sure ismini ilk ayette geçen ve ölçüde tartıda hile yapan anlamına gelen mutaffifin kelimesinden alır. Mutaffifin Suresi'nde ölçü ve tartıda hile yapmanın kötülüğünden; yalancıların, günahkarların, ayetleri inkar edenlerin cezalandırılacaklarından, iyilerin cennete gideceklerinden, cennetin nimetlerinden bahsedilir. DİB meali İnşikak Suresi İnşikak Suresi, "(Arapça:"سورة الانشقاق ), Kur'an-ı Kerim'in 84. suresidir. Mekke'de İnfitar Suresi'nden sonra indirildiğine inanılmakta olan 25 ayetten oluşur. Sure ismini ilk ayette geçen ve "yarılmak parçalanmak" anlamına gelen inşikak kelimesinden alır. İnşikak Suresi'nde kıyamet günü olaylarından, defteri sağ elinden verilenlerin hesaplarının kolay olacağından, bu kişilerin sevinçle ailelerinin yanına döneceklerinden, defterleri sol taraftan verilenlerin ise dünyada yaptıkları kötü işlerden dolayı cezalandırılacaklarından bahsedilir. Tekvir Suresi Tekvir Suresi "(Arapça:" سورة التكوير,")", Kur'an'daki mevcut sıralamaya göre 81. sure olup, iniş sırasına göre 7. sure olarak, tebbet suresinden sonra ve A'la suresinden önce tamamıyla Mekke’de indirildiğine inanılmaktadır. Sure ismini, ilk ayette geçmekte olan "küvviret"-"kevvera" fiilinin mastar halinden almıştır. Tekvir Suresi'nde kıyamet günü olaylarından bahsedilir. Non steroidal antienflamatuar ilaçlar Non-steroidal anti-inflamatuar ilaçlar ya da steroid dışı yangı önleyici ilaçlar, kısaca NSAİİler, analjezik, antipiretik ve antienflamatuar (ağrı, ateş ve enflamasyonu azaltıcı) ilaçlardır. "Non-steroidal" terimi bu ilaçları benzer etkileri olan (çok daha geniş etki alanları vardır) steroidlerden ayırmak için kullanılır. NSAİİ'ler narkotik değildirler. NSAİİ'ler bazen NSAİA (sondaki A-Analjezik kısaltması) olarak da adlandırılırlar. Bu grubun en çok bilinen üyeleri aspirin ve ibuprofendir. Parasetamol (asetaminofen) çok az anti-inflamatuar etki gösterdiği için kesinlikle NSAİİ'ler içerisinde anılmazlar. 1829 un başlarında, salisilik asitin izolasyonuyla birlikte NSAİİ'ler ağrının (düşük dozlarda) ve enflamasyonun (yüksek dozlarda) ilaçla tedavisinin önemli bir kısmını oluşturmaya başladı. NSAİİ lerin popüler olmasında opioidlere göre çok az bağımlılık potansiyeli taşıması ve sedasyon veya solunum depresyonu yapmaması büyük rol oynadı. Buna rağmen NSAİİ lerin de kendine özel problemleri vardı. İbuprofen ve aspirinin de dahil olduğu bazı NSAİİler, görece güvenli olarak değerlendirildi ve tüm dünyada reçetesiz olarak satılmaya başlandı. Çoğu NSAİİler siklooksijenaz enzimini non-selektif olarak inhibe ederek etkirler. Siklooksijenaz-1 (COX-1) ve siklooksijenaz-2 (COX-2) izoenzimlerinin her ikisini de inhibe ederler. Siklooksijenaz araşidonik asitten tromboksan ve prostaglandin yapımında enzim görevi görür. Prostaglandinler inflamasyon oluşum sürecinde diğer görevli maddelerle birlikte iletim molekülü olarak rol oynar.Bu etki mekanizması John Vane tarafından ortaya çıkarıldı ve bilim adamı bu şekilde Nobel Ödülü sahibi oldu. NSAİİler kimyasal yapılarına göre geniş bir şekilde sınıflandırılırlar. Aynı grup içindeki NSAİİler benzer özellik ve tolerabilite gösterirler. Aynı dozda kullanıldıklarında NSAİİlerin klinik verimlilikleri arasında çok ufak farklar vardır. Bazı çok bilinen örnekler aşağıda verilmiştir. Parasetamol (asetaminofen), siklooksijenaz'ı inhibe etme etkisine bağlı olarak bazen NSAAİler ile birlikte aynı grupta gösterilebilir. Ancak Parasetamol, gerçekten önemli bir antiinflamatuar etki göstermediği için gerçekten bir NSAİİ değildir. NSAİİler genellikler ağrı ve inflamasyonun olduğu yerdeki akut ve kronik durumun tedavisinde endikedir. Kolorektal kanserin önlenmesi ve kanser ile kardiyovasküler hastalık gibi diğer durumların tedavisindeki önleme potansiyelleri ile ilgili çalışmalar ise sürmektedir. NSAİİler genellikle şu durumlarda semptomatik rahatlama için endikedirler: (Rossi, 2006) Aspirin, COX-1 i geri dönüşümsüz olarak inhibe edebilen tek NSAİİ olarak aynı zamanda platelet agregasyonu inhibisyonu içinde endikedir.Bu endikasyon arteriyel trombozun kontrol edilmesi ve ters kardiyovasküler etkilerin oluşumunun engellenmesi için gerekli bir etkidir. 2001 yılında, NSAİİ'ler Birleşik Devletlerde yıllık satışıyla 70,000,000 reçete ve 30 milyar raf arkası satış dozuna ulaşmıştır. (Green, 2001). NSAİİ'lerin yeni yeni ortaya çıkan endikasyonları ve bu yöndeki çalışmalar sonucu da bu rakamların gelecekte daha da artacağı tahmin edilmektedir. Çoğu NSAİİ'ler zayıf asidiktirler ve pKa'ları 3-5 aralığındadır. Mide ve bağırsak mukozasından iyi emilirler. Plazma proteinlerine çok yüksek oranda bağlanırlar (tipik olarak >95%). Genellikle Albümine bağlanarak taşınırlar böylece dağılım hacimleri yaklaşık olarak plazma hacmine çok yakın değerdedir. Çoğu NSAİİ'ler karaciğerde oksidasyon ve konjugasyon ile inaktif metabolitlerine metabolize olurlar ve tipik olarak idrarla atılırlar. Hastalık durumlarında metabolizma anormalleşebilir ve normal dozda dahi vücutta birikim oluşabilir. İbuprofen ve diklofenak kısa yarı ömre sahiptir (2-3 saat). Bazı NSAİİ'ler (tipik olarak oksikamlar) çok uzun yarı ömre sahiptirler (örneğin 20-60 saat). NSAİİ'lerin yaygın kullanımı bu görece güvenli olan ilaçların yan etkilerinin yaygınlaşarak artmasına yol açmıştır. Bu grubun ajanlarında görülen iki ana yan etki grubu; gastrointestinal ve renal yan etkilerdir. Bu etkiler doza bağımlıdır ve birçok vakada ülserin nüksetmesi riski,üst gastrointestinal sistemde kanama ve ölüm bildirildiğinden bu ilaçların kullanımı bir parça da olsa sınırlanabilmiştir. NSAİİ'ler COX-2 inhibitörleri ile kombine halde kullanılmazlar., Yakın zamanda yapılan bir analize göre plaseboyla karşılaştırıldığında yeni cox-2 antagonistleri ile geleneksel yüksek dozlu antienflamatuarların miyokard e
nfarktüsü riskini % 80 oranında artırdığı saptanmıştır.(Kearney et al, BMJ 2006;332:1302-1308). Nsaii kullanımı ile görülen başlıca advers etkiler gastrointestinal sistemde direkt ve indirekt iritasyondur. Asidik moleküller direkt olarak gastrik mukozayı tahriş eder ve cox-1 in inhibisyonu koruyucu prostoglandinlerin seviyesini düşürür. Başlıca gastrointestinal advers etkiler şunlardır: (Rossi, 2006) Ülserayon riski tedavinin süresi ve yüksek dozda ilaç kullanımı ile artar. Bu risk ilaçtan ilaca değişir. İndometazin, ketoprofen ve piroksikam en fazla gastrik advers etkiler gösterirken düşük dozda olmak üzere ibuprofen ve diklofenak da bu etki daha az görülür. (Rossi, 2006) Aspirin gibi bazı Nsaii'lerin gastrointestinal yan etkileri azaltan enterik kaplı formülasyonları piyasaya sürülmüştür. AA AA kısaltması aşağıdaki anlamlara gelebilir: Bencatel Bencatel Portekiz'de Vila Viçosa belediyesine bağlı olan, 36,26 km yüzölçümüne sahip, 1.720 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Ciladas Ciladas Portekiz'de Vila Viçosa belediyesine bağlı olan, 107,54 km yüzölçümüne sahip, 1.150 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Conceição (Vila Viçosa) Conceição Portekiz'de Vila Viçosa belediyesine bağlı olan, 32,79 km yüzölçümüne sahip, 4.364 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Pardais Pardais Portekiz'de Vila Viçosa belediyesine bağlı olan, 17,83 km yüzölçümüne sahip, 559 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Josefa Iloilo Ratu Josefa Iloilovatu Uluivuda (d. 29 Aralık 1920 - ö. 6 Şubat 2011), Fiji Adaları Cumhuriyeti'nin üçüncü cumhurbaşkanıdır. 28 Temmuz 2009 tarihinde 30 Temmuz'da görevi bırakacağını açıkladı. 88 yaşında, dünyanın en eski devlet başkanı olarak görev yapıyordu. São Bartolomeu (Vila Viçosa) São Bartolomeu Portekiz'de Vila Viçosa belediyesine bağlı olan, 0,21 km yüzölçümüne sahip, 1.078 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Abbâdîler Abbâdîler (), İspanya'da 11. yüzyılda kurulmuş bir Müslüman-Arap devletidir. İspanya'da Endülüs Emevi Devleti'nin 756-1031 yılları arasında karışıklıklar içinde bulunması nedeniyle Abbadiler 1023 yılında Sevilla kentinde bir devlet kurdular. Çevrelerindeki küçük krallıkları topraklarına katarak sınırlarını genişlettiler. Bu dönemde Sevilla İspanya'daki İslam kültürünün merkezi oldu. Beni Lahm kabilesi mensuplarından Endülüslü kumandan Muhammed bin Abbad'ın oğlu kâdı Ebü'l-Kâsım Muhammed tarafından kurulmuştur. 1023 (Hicri:414)te bağımsızlığını kazandı. Abbadiler'in egemenliğine 1091 yılında bir uydu devlet olan Murabıtlar tarafından son verildi. Abbâdîler, İşbiliyye ve çevresinde hakimiyet kurdular. Ebü'l-Kâsım Muhammed'in vefatından sonra beyliğin başına Abbad geçti. Abbad, babasının Berberi Hanedanlarına karşı başlattığı savaşı sürdürdü. Devletinin topraklarını büyük ölçüde genişletti. Ölümünden sonra yerine oğlu El-Mu'temid geçti. Aberdeen Aberdeen; İskoçya'da, Kuzeydoğu İskoçya'nın en önemli limanı ve ticaret merkezi olan bir şehirdir. Aberdeen, Kuzey Denizi kıyısında yer alır. Edinburg'dan 94 km. ve Londra'dan 649 km. uzaktadır. Aberdeen şehri İngilizler tarafından "silver city" yani gümüş şehir olarak adlandırılır. Bunun sebebi şehirdeki tüm binaların metalik gri renginde olmasıfır. Nüfusu 212.125 (2008) kişidir. Aberdeen İskoç balıkçılık sanayisinin merkezi, Orkney ve Shetland adalarına gönderilen malların yükleme limani idi. Ozellikle Kuzey Denizi'nde petrol yatakları bulunup işletilmeye başlanmasından sonra gelişmiştir. Aberdeen şehrinde İskoçya'nın önde gelen üniversitesi Aberdeen Üniversitesi (University of Aberdeen) ve Robert Gordon Üniversitesi bulunur. Özellikle Aberdeen Üniversitesi Petrol/ Doğal Gaz Mühendiliği, Yenilenebilir Enerji ve Sürdürebilir Enerji alanlarından dünyanın en iyi lisans ve yüksek lisans programlarını sunar. Aberdeen'in şu resmî kardeş şehir anlaşmaları vardır: Ratu Ratu, Fijililer tarafından kullanılan ve "şef" anlamına gelen bir soyluluk unvanıdır. Erkekler için kullanılan bu unvanın yanı sıra kadın şefler için de "Adi" kullanılır. Evangeline Lilly Nicole Evangeline Lilly (d. 3 Ağustos 1979, Kanada), Kanadalı kadın oyuncudur. En bilinen rolü, "Lost" dizisinde oynadığı Kate Austen rolüdür. Ayrıca Çılgın Haftasonu isimli bir komedi filminde ölü bir mankeni oynamıştır. Nicole Evangeline Lilly, 3 ağustos 1979’da ev ekonomisi öğretmeni bir baba ile güzellik uzmanı bir annenin iki kızından ilki olarak Alberta, Kanada’nın Fort Saskatchewan kasabasında dünyaya geldi. Koyu hristiyan inanca sahip olan ailesinin o küçükken televizyonları yoktu. 14 yaşına kadar çeşitli çocuk projelerinde gönüllü olarak çalışan Lilly, British Columbia Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler bölümünde okurken bir dünya kalkınması ve insan hakları komitesi kurdu ve yürüttü. 18 yaşındayken kısa bir süre Filipinler’de misyonerlik yapan Lilly, bu sırada otlardan yapılmış bir kulübede yaşadı. Lilly, Ford Modellik Ajansı tarafından İngiliz Kolombiyası’nda Kelowna caddelerinde keşfedildi. Modellik yapmak istemediğinden önceleri bu fikre sıcak bakmasa da daha sonra üniversite masraflarını karşılamak için Ford’un oyunculukla ilgilenen bir koluyla anlaştı. Birçok LiveLinks Chatline televizyon reklamında oynadı, G4 kanalında yayınlanan vidyo oyunları programı Judgment Day’de yer aldı. 2003 yapımı Freddy vs. Jason’da liseli bir kız olarak göründü. Smallville’in bir bölümünde havuz sahnesinde ve 2004’de ABC’de yayınlanan korku dizisi Kingdom Hospital’de göründü. Lilly, konuştuğu ilk rolü "Lost" dizisinde yakaladı. "Lost" dizisinde oynaması kararlaştırıldığında uzun süre çalışma vizesi alamadığı için amerika’ya giremeyen Lilly, başka bir oyuncu düşünülmeye başlandığı sırada bu problemi aştı ve 1 gün gecikmeyle çekimlere katılmayı başardı. "Lost" dizisinden 2004 yılında 80.000 dolar kazanan Lilly, Entartainment Weekly tarafından 2004’ün çıkış yapan yıldızı seçildi. Arkadaşları ona "Evi" ve "Monkey" lakaplarını takmıştır. "Monkey" (maymun) lakabını, "Lost" dizisindeki arkadaşları ona ağaçlara çok rahat tırmandığı için uygun görmüştür. 2 kız kardeşi vardır. 2007 Altın Küre TV serilerinde drama dalında en iyi aktris -adaylık- 2007 Saturn Ödülü TV serilerinde en iyi aktris -adaylık- D Spor D Spor, Doğan Medya Grubu'nun uydu üzerinden yayın yapmış spor kanalı. 1. Lig'in maçlarının yayın haklarını elinde bulundurmuştur. Yayınları Türksat uydusu üzerinden şifresiz olarak verilmiştir fakat D-Smart kullanıcıları tarafından şifresiz ve ücretsiz izlenmiştir. Ayrıca D Spor Teniste, ATP ve WTA turları kapsamında yılın tümünü kapsayan prestijli turnuvalar seyircilere aktarılırken takvimin en önemli olayları kabul edilen 4 Grand Slam'in üçünün kanaldan takip edilebilmesi mümkün. Bunlar: Avustralya Açık (Australian Open), Fransa Açık (Roland Garros) ve Amerika Açık (US Open) ve Wimbledon 2008'i yayınlamıştır. Dünya Ralli Şampiyonası ve WTCC yani BMW, Seat ve Chevrolet'in yarıstığı süper cup serisi. D Spor Biniciliktede atların engelli veya düz koşu yarışlarının yapıldığı Binicilik yarışmalarını yayınlamıştır. Bunun için ayrıca Manej adlı programı yapmıştır. Ayrıca D Spor kanalı Türkiye Bayanlar Basketbol Ligi'nide yayınlamıştır ve D Spor Türkiye Bayanlar Basketbol Ligi'ni şifresiz olarak yayınlamıştır. D Spor 30 Haziran 2010 tarihinde yayın hayatına son verip ismini de sportstv olarak değiştirmiştir. GS TV Galatasaray TV, 15 Kasım 2006'da Doğan Grubu ile yapılan bir sözleşme çerçevesinde kurulmuştur. 28 Mayıs 2009'da Doğan Grubu ile sözleşme feshedilmiştir. Türksat 3A, D-Smart ve Teledünya'daki yayınlarını sonlandıran kanal şu anda sadece Digiturk platformundan, Galatasaray.org'dan, Youtube ve Dailymotion üzerinden yayın yapmaktadır. Ayrıca GS Radyo ile birlikte ortak yayınlar yapılmaktadır. Galatasaray TV Eylül 2006'da başlamış olup 24 Nisan 2007'de test yayını, 1 Mayıs 2007'de ise normal yayın ile uydu üzerinden izlenilmeye başlanmıştır. Galatasaray TV'nin Digiturk bünyesindeki ana stüdyo ve teknik oluşumlarının dışında, biri Florya'da, biri de Ali Sami Yen Stadyumu'nda olmak üzere iki stüdyosu bulunmaktadır. Florya'daki Galatasaray TV stüdyosu, tesislerde bulunan radyo link vasıtası ile 24 saat canlı yayın yapma olanağı yaratan teknik donanıma sahiptir. Yapım ve teknik inşası Galatasaray Spor Kulübü ve 1905 Galatasaraylı Yönetici ve İşadamları Derneği üyesi Fazlı Yıldırım'ın katkılarıyla gerçekleştirilen stüdyonun reji ses masası kamera ve diğer teknik donanımları Digiturk tarafından sağlanmıştır. Türk Telekom Stadyumu'ndaki stüdyo, maç günlerinde up-link özelliği ile canlı yayın yapmakta ve Digiturk'ün farklı kamera düzenekleri ile Galatasaray'ın maçlarından önce ve sonra yayın yapmaktadır. Galatasaray TV, Mecidiyeköy Çadır arazisi üzerine inşa edilecek çok katlı Galatasaray Yönetim Binası içinde merkez stüdyolarını kuracak olup, bundan başka Florya'daki mevcut stüdyo büyütülecek, Ali Sami Yen Spor Kompleksi içinde de hem Türk Telekom Stadyumu'nda hem de yeni 15.500 kişilik kapalı spor salonunda stüdyoları olacaktır. 27 Ekim 2008 tarihinde RTÜK tarafından lisansı iptal edilen kanal, Turksat Uydusu ve D-Smart platformundan da çekilmiştir. 28 Mayıs 2009' dan bu yana Digiturk üzerinden yayın yapmaktadır. Ayrıca internette de www.galatasaray.com adresinden yayın yapmaktadır. 16 Eylül 2009 tarihinde logosunu yenileyen kanal yaklaşık bir sene paralı yayın yapmış, ancak 1 Kasım 2011 tarihinden itibaren Digiturk platformundan şifresiz yayına başlamıştır. Kanal, 10 Ağustos 2012 tarihinde yeni yayın dönemine girmiş olup daha yeni program ve yayın kalitesi ile yeni sezona başlamıştır. Son olarak 04 Mayıs 2015 tarihi itibarı ile kulüp resmi radyo kanalı GS Radyo ile ortak yayınlar yapmaya başlamıştır. Aboim da Nóbrega Aboim da Nóbrega Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 11,73 km yüzölçümüne sahip, 1.155 nüfuslu (2001) bir bucaktır. (Portekizce: "freguesia"). Arcozelo (Vila Verde) Arcozelo Portekiz'de
Vila Verde belediyesine bağlı olan, 3,67 km yüzölçümüne sahip, 455 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Atães (Vila Verde) Atães Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 2,98 km yüzölçümüne sahip, 616 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Atiães Atiães Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 3,67 km yüzölçümüne sahip, 551 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Azões Azões Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 1,29 km yüzölçümüne sahip, 343 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Barbudo Barbudo Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 4,82 km yüzölçümüne sahip, 1.848 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Barros Barros Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 2,69 km yüzölçümüne sahip, 392 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Cabanelas (Vila Verde) Cabanelas Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 6,21 km yüzölçümüne sahip, 2.015 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Cervães Cervães Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 9,63 km yüzölçümüne sahip, 2.027 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Codeceda Codeceda Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 3,75 km yüzölçümüne sahip, 212 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Coucieiro Coucieiro Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 4,21 km yüzölçümüne sahip, 511 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Covas (Vila Verde) Covas Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 3,49 km yüzölçümüne sahip, 503 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Dossãos Dossãos Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 3,94 km yüzölçümüne sahip, 511 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Duas Igrejas (Vila Verde) Duas Igrejas Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 13,36 km yüzölçümüne sahip, 1.407 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Esqueiros Esqueiros Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 1,58 km yüzölçümüne sahip, 528 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Freiriz Freiriz Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 5,74 km yüzölçümüne sahip, 1.142 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Geme (Vila Verde) Geme Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 2,47 km yüzölçümüne sahip, 474 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Goães (Vila Verde) Goães Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 3,57 km yüzölçümüne sahip, 598 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Godinhaços Godinhaços Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 6,55 km yüzölçümüne sahip, 462 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Gomide Gomide Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 4,02 km yüzölçümüne sahip, 228 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). http://web.archive.org/web/20131204165051/http://www.ine.pt/investigadores/Quadros/Q601.zip Gondiães (Vila Verde) Gondiães Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 3,27 km yüzölçümüne sahip, 418 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Gondomar (Vila Verde) Gondomar Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 3,02 kmkm yüzölçümüne sahip, 87 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Laje (Vila Verde) Laje Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 4,87 km; yüzölçümüne sahip, 2.244 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Lanhas Lanhas Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 1,83 km yüzölçümüne sahip, 535 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Loureira Loureira Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 1,87 km yüzölçümüne sahip, 1.013 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Marrancos Marrancos Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 3,29 km yüzölçümüne sahip, 548 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Mós (Vila Verde) Mós Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 2,56 km yüzölçümüne sahip, 321 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Morris Morris: Moure (Vila Verde) Moure, Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 4,67 km yüzölçümüne sahip, 1.593 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Nevogilde (Vila Verde) Nevogilde Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 1,90 km yüzölçümüne sahip, 319 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Oleiros (Vila Verde) Oleiros Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 3,74 km yüzölçümüne sahip, 1.169 nüfuslu (2011) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Parada de Gatim Parada de Gatim Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 4,39 km yüzölçümüne sahip, 781 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Passó Passó Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 2,16 km yüzölçümüne sahip, 237 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Pedregais Pedregais Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 2,76 km yüzölçümüne sahip, 362 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Penascais Penascais Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 1,91 km yüzölçümüne sahip, 281 nüfuslu (2001) bir bucaktır. (Portekizce: "freguesia"). Pico (Vila Verde) Pico, Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 2,05 km yüzölçümüne sahip, 596 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Pico de Regalados Pico de Regalados Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 3,55 km yüzölçümüne sahip, 865 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Ponte (Vila Verde) Ponte, Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 3,22 km yüzölçümüne sahip, 561 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Portela das Cabras Portela das Cabras Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 2,34 km yüzölçümüne sahip, 256 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Rio Mau (Vila Verde) Rio Mau Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 3,72 km; yüzölçümüne sahip, 738 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Sabariz Sabariz Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 1,58 km yüzölçümüne sahip, 353 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Sande (Vila Verde) Sande Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 4,39 km yüzölçümüne sahip, 592 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Santa Marinha de Oriz Santa Marinha de Oriz Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 3,51 km yüzölçümüne sahip, 404 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Santiago de Carreiras Santiago de Carreiras Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 2,56 km yüzölçümüne sahip, 445 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Morris Motor Company Morris Motor Şirketi, William Richard Morris tarafından 1919 yılında Morris Motors Limited adıyla kurulmuş. İngiliz otomobil üreticisi firma. William Richard Morris’in 1913 yılında tasarlayıp ürettiği ilk otomobil 8,9 BG’nde iki kişilik Morris Oxford ‘dur. Daha sonra ABD seyahati sırasında satın aldığı 11,9 BG’ndeki motoru İngiliz şaselerine uygulayarak Morris Cowley’i üretir. Genel olarak iki kişilik, küçük, ucuz otomobiller üretir. 1919 yılında Morris Motors Limited'i, Morris Garage Limited’i ve Morris Commercial Cars Limited’i kurar. 1927 yılında Wolseley Motors’u 1938'de Riley Limited’i satın alır. 26 Ağustos 1952 yılında şirketlerini Austin Motor Company ile birleştirince ortaya British Motor Company çıkar São Mamede de Escariz São Mamede de Escariz Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 3,27 km yüzölçümüne sahip, 395 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). São Martinho de Escariz São Martinho de Escariz Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 1,87 km yüzölçümüne sahip, 354 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). São Martinho de Valbom São Martinho de Valbom Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 2,66 km yüzölçümüne sahip, 253 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). São Miguel de Carreiras São Miguel de Carreiras Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 1,85 km yüzölçümüne sahip, 623 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). São Miguel de Oriz São Miguel de Oriz, Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 2,44 km yüzölçümüne sahip, 267 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). São Miguel do Prado São Miguel do Prado Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 5,35 kmyüzölçümüne sahip, 727 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). São Pedro de Valbom São Pedro de Valbom Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 1,55 km yüzölçümüne sahip, 294 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Soutelo (Vila Verde) Soutelo Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 4,71 km yüzölçümüne sahip, 1.986 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Travassós (Vila Verde) Travassós Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 0,93 km yüzölçümüne sahip, 217 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Turiz Turiz Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 3,00 km yüzölçümüne sahip, 1.385 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Valdreu Valdreu Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 16,69 km yüzölçümüne sahip, 648 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Valões Valões Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 4,00 km yüzölçümüne sahip, 183 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vila de Prado Vila de Prado, Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 5,60 km yüzölçümüne sahip, 4.381 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vila Verde (bucak) Vila Verde Portekiz'de ayn
ı adı taşıyan Vila Verde belediyesine bağlı olan, 3,20 km yüzölçümüne sahip, 3.813 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vilarinho (Vila Verde) Vilarinho Portekiz'de Vila Verde belediyesine bağlı olan, 1,55 km yüzölçümüne sahip, 395 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). José Sócrates José Sócrates Carvalho Pinto de Sousa (d. 6 Eylül 1957, Vilar de Maçada, Alijó), Portekizli siyasetçi. Sosyalist Parti'nin eski genel sekreteridir. 12 Mart 2005 ile 6 Haziran 2011 tarihleri arasında Portekiz başbakanlığı yaptı. WikiLeaks tarafından kamuoyuna açıklanan belgelere göre Portekiz Başbakanı José Sócrates ve Dışişleri Bakanı Luis Amado hükümetlerinin ve parlamentonun izni olmaksızın ABD Silahlı Kuvvetlerine ait uçakların CIA gizli uçuşları kapsamında terör suçlusu oldukları iddia edilen kişilerin Guantanamo Kampına taşınması için lojistik destek vermiş ve Azorlardaki hava üslerinin kullanılmasına onay vermiştir. Uyuni Uyuni, Bolivya Altiplanosu'nun güneyinde, Departamento Potosí'nde 12.000 nüfuslu bir şehirdir. Ününü, yakınlarında bulunan Dünya'nın en büyük tuz gölü Salar de Uyuni'ye borçludur. Uyuni, terk edilmiş bir western şehri gibi görünür. Buna uygun olarak, artık kullanılmayan tren yolu hatları bu görüntüyü pekiştirir. Tarla alanı oluşturma, 3670 m yükseklikteki bu verimsiz doğada pratikte imkânsızdır. Su çok ender bulunurken, buna karşı rüzgar ve soğuk şehrin karekteristik özelliğidir. Aymara kelimesi "Uyuni" tercüme edildiğinde ""yük hayvanlarının mekanı"" anlamına gelir. Yük hayvanları, bölgenin temel geçim kaynağı ve şöhretinin sebebi olan tuzu naklederler. Bu yüzden 160 km uzunluğunda, 135 km genişliğinde, tuz kabuğu 2 ile 7 m arasında değişen yeryüzünün en büyük tuz gölü Salar de Uyuni'ni görmeye sayısız turist gelir. Buna uygun olarak şehir neredeyse yalnızca turizm acentalarından oluşuyor gibi görünür. Bunların hepsinin günlük programını Salar de Uyuni oluşturur. Bolivya trenyolu tarihinin etkileyici bir şahidi, şehrin 3 km güneyindeki "Cementerio de los Trenes" 'dir. Bu "tren mezarlığında" sayısız buharlı lokomotif ve vagon dağılmış bir şekilde paslanmaktadırlar. Uyuni'den yola çıkarak Laguna Colorado ve Laguna Verde'nin de ziyaret edilebildiği, muhteşem çöl doğasının içinde etkileyici volkanların olduğu, Bolivya'nın güneybatısına bir tur yapılabilir. Burcu Güneş Burcu Güneş (12 Ağustos 1975, İzmir), Türk şarkıcı, söz yazarı, besteci. Burcu Güneş, 12 Ağustos 1975 tarihinde İzmir - Alsancak'ta dünyaya geldi. Annesi Bige Özkan, babası ise gitarist Ali Güneş'tir. Çocukluğu İzmir - Şirinyer'de geçti. Annesi ve babası boşanınca yedi yaşından itibaren babasının yanında kalan Güneş, 18 yaşına gelince annesiyle birlikte kalmaya karar verdi. 2001 yılında TAÇSAV tarafından "İdeal Türk Genç Kızı" seçildi. İlk bestesini 12 yaşında yaptı. İlk sahne deneyimine ise İzmir'den Antalya'ya taşındıklarında 13 yaşında babasına vokal yaparak başladı. Babası ile kurdukları dio, trio ve orkestralarla, büyük otellerde ve tatil köylerinde caz ve pop müzik şarkıları söyledi. Güneş'i o yıllarda dinlemeye gelen insanların taktığı "Zenci Gırtlaklı Beyaz Kız" lakabı o günlerden kalan bir tanımlamaydı.. 18 yaşında, İzmir 9 Eylül Devlet Konservatuvar Müdürü Prof. Müfit Bayraşa'dan şan, artikülasyon ve solfej dersleri aldı. İzmir'in tanınmış caz kulüplerinde ve bazı büyük otellerinde, yaz ayları Bodrum'da şarkı söylerken bir yandan Müfit Bayraşa ile çeşitli festivallere, müzik yarışmalarına katıldı ve birçok ödül aldı. Aynı dönemde kendi söz ve bestelerini o yıl İzmir'e gelen dünyaca ünlü klasik piyanistimiz Burçin Büke'ye dinletmesi ile profesyonel hayata adım atmaya başladı. Birlikte stüdyoya girerek her ikisine ait şarkılar oluşturup, kayıtlarını hazırlayıp İstanbul'a, Raks Müzik plak şirketine gönderdiler. Bir hafta sonra bu şirketten gelen teklifle acil olarak İstanbul'a ilk albümünü hazırlaması için çağırıldı. 1998 yılında Garo Mafyan, Nino Varon, Tanju Arıkan ve ekibiyle ilk albümü Aşk Yarası'nı piyasaya sürdü. 7 yabancı cover, 5 yeni şarkının olduğu albümde Gloria Gaynor'ın "First Be a Woman", Thalía'nın "De Dónde Soy" adlı şarkısını Zeynep Talu'nun yazdığı Türkçe sözlerle yorumladı. 4 şarkının sözünü ise kendisi yazdı. Albümden 2 şarkı "Alimallah" ve "Yaşadık Bitmedi" Fransa'da compilation bir albümde yer aldı. 1999 yılında Rafet El Roman'la "Son Mektup" adlı şarkıda düet yaptı. Yine aynı yılda Amerika'da yaşayan müzisyen Melik Yirmibir ile ikinci albümün hazırlıklarına başladı. Albümde 5 adet Ara Dinkjian şarkısı yorumladı. Bu etnik müzik tarzıyla birleşmiş pop kültüründeki çalışma, Amerika'da dünyaca tanınan müzisyenlerin katkılarıyla tamamlandı. Davulda Horacio El Negro Hernandez, klavyede Jim Beard, perküsyonda Arto Tunçboyacıyan bunlardan bazılarıdır.. Kendi söz ve besteleriyle albümde üretici yanını daha da pekiştiren Güneş, Erol Köse ile anlaşmaya vardı ve 2001 yılında Tılsım adlı ikinci albümünü çıkardı. Bu albüm çalışmasında tarzının dışında bir eser olan "Çile Bülbülüm" adlı Türk Sanat Müziği şarkısını yorumladı. Ayna'nın solisti Erhan Güleryüz'e ait "Biz Aşkı Meleklerden Çaldık" adlı şarkı yine bu albümde yer aldı. Albüm 2001 yılında 1 milyon tirajını geçerek o yılın en çok satan pop albümlerinden oldu. 2002 yılında üçüncü albüm hazırlıklarına başladı. "Executive Producer" olarak Erol Köse ile çalışmaya devam etti. 2 yıl süren albüm çalışmasından sonra Tufan Taş'la müzik direktörlüğünü ortak yaptığı Ay Şahit adlı üçüncü albümünü 2004 yılında çıkardı. 7 şarkının söz ve müziğini kendisi yaptı. Albümde Nazan Öncel, Fettah Can, Aysel Gürel ve Selami Şahin gibi isimlerle de çalıştı. Mert Ekren'in "Sahilden" adlı şarkısında Ceza ile featuring yaptı. Aynı yılda Neredesin Firuze adlı sinema filminde ve soundtrack albümünde “Gaip Yol” adlı şarkıyla yer aldı. Ardından şirketi ile anlaşmazlıklar yaşamaya başlayan ve TMSF ihalesine kadar süren bir mücadele dönemi geçiren Güneş, sözleşmesini ve sanatsal faaliyetlerinin haklarını kendisi satın aldı. 2006 yılında TOÇEV'in düzenlediği eğitim kampanyası için özel olarak hazırlananan albümde, "Daha Dün Gibi" ve "Ay Şahit (Remix)" adlı şarkısıyla yer aldı. Ardından 1,5 yıl üzerinde çalıştığı, prodüktörlüğünü kendisinin, müzik direktörlüğünün ise Tufan Taş ve Mert Ekren'in birlikte üstlendiği Ben Ateş Ben Su adlı albümünü Bülent Seyhan yapımcılığında çıkardı. Bu albümde aşk, özgürlük, yenilenme, sevgi, farkındalık ve kendini sorgulama temalarını işledi. 8'i aşan söz ve besteyi kendisi yaptı. 2007 yılında Show TV'de yayınlanan Şarkı Söylemek Lazım adlı müzik yarışmasında manken ve oyuncu Berke Hürcan'ın vokal koçluğunu üstlendi. Mustafa Sandal’ın Devamı Var albümündeki "Çoban" ve "Melek Yüzlüm" adlı şarkısında vokaliyle bulundu. 2008 yılında 3 Hürel Sonsuza Kadar adlı albümde, 3 Hürel’in "Yorgunum" adlı şarkısını yorumlayarak albümde yer aldı. Mevlana Celaleddin-i Rumi: Aşkın Dansı adlı belgeselin müziklerinin yapımında katkısı oldu. Daha sonra Burcu Güneş On the Club adını verdiği Ben Ateş Ben Su albümünün devamı olarak 5 şarkısının remiksinden oluşan remiks albümünü çıkardı. Albümde "Olmazsan Olmaz" adlı şarkısının ingilizce versiyonuna da yer verdi. Yine aynı yılda Ege Üniversitesi'nden "En İyi Kadın Sanatçı" ödülünü aldı. Kanal 1'de yayınlanan Akademi Türkiye 2 adlı müzik yarışmasında jüri üyeliği yaptı. 2009 yılında Sihirbaz adlı albümünü çıkardı. Albümde Can Yücel, Fuat Güner, Aysel Gürel, Selami Şahin gibi isimlerin eserlerini yorumladı. 8 şarkının bestesini ise kendisi yaptı. Şarkıların aranjelerinde; Tufan Taş, Mustafa Ceceli, Erhan Bayrak, Artun Sürmeli ve Semih Tuncer gibi isimlerle çalıştı. "Ateş ve Suyun Aşkı" adlı şarkıda Fuat Güner ile düet yaptı. Albümün çıkış şarkısı "Gözlerinde Bıraktım Aşkı", radyo listelerinde 1 numaraya yükseldi. PAL FM'in düzenlediği ödül töreninde "Yılın En İyi Albümü", Muğla Üniversitesi Altın Kariyer Ödülleri'nde "En İyi Pop Kadın" ve Afyon Kocatepe Üniversitesi tarafından düzenlenen törende ise "Yılın Sanatçısı" ödüllerinin sahibi oldu. 2010 yılında, bestesi Selami Şahin'e, sözleri ise Ahmet Selçuk İlkan'a ait olan "Ben Bir Tek Kadın (Adam) Sevdim" adlı şarkıda Selami Şahin ile düet yaptı ve klibinde rol aldı. magazinci.com'un düzenlediği ankette en çok oyu alarak bu şarkıyla "Yılın Düeti" ödülünü aldı. TRT Müzik'te Burcu Güneş ile Pop Caz Alaturka adlı müzik programını yaptı. Aynı yılda kariyerindeki ilk single çalışması olan "Tamamdır"ı çıkardı. Single'da şarkının 7 farklı versiyonuna yer verdi. Sözlerini; Burcu Güneş, Gözde Hatipoğlu ve Gülşah Tütüncü'nün ortak yazdığı, müziğini ise Burcu Güneş ve Volga Tamöz'ün yaptığı "Tamamdır" Yazz Records'dan çıktı. Ardından 9 Eylül Üniversitesi tarafından "Türkiye'nin Gururu - Kariyer Öncüsü" ödülüne, İzmir Ekonomi Üniversitesi tarafından ise "Yılın Sanatçısı" ödülüne layık görüldü. DJ Kaan Gökman'ın This is (H)it! adlı club albümünde "Level Up" adlı parçada farklı vokaliyle yer aldı. Yine aynı sene Show TV'de yayınlanan Yok Böyle Dans'ın 1. sezonunun celebrity kadrosunda yer aldı. 2011 yılında Yonca Evcimik'in önderliğinde Türler Arası Dayanışma - Var Olmak Haktır projesine ait "Seni Hala Seviyorum" adlı şarkıda ve klibinde yer aldı. Ayhan Sicimoğlu'nun En Estambul adlı albümünde, yıllar önce Ajda Pekkan'ın söylediği, sözleri Şehrazat'a ait olan "Mutlu Bütün Şarkılar" adlı şarkıyla yer aldı. 2011'in kasım ayında sözü ve müziği Eflatun'a ait olan "Oflaya Oflaya" adlı single çalışmasını GNL etiketiyle piyasaya sürdü. Şarkı radyolara dağıtıldıktan 1 saat sonra Twitter'da en çok konuşulanlar listesine 3 numaradan giriş yaptı. 11 hafta boyunca radyoların en çok çalınan şarkısı oldu. Müzik marketlerin en çok satan single'lar listesinde zirvede yer aldı ve PAL FM'in düzenlediği 2. ödül töreninde "Yılın En Çok Çalınan ve İstek Alan Şarkısı" ödülüne layık görüldü. 2012 yılında, söz ve müziği Eflatun'a ait olan "Çıkmaz Sokaklar" adlı şarkıda Eflatun'la düet yaptı ve Metin Arolat'ın yönettiği şarkının klibinde rol aldı. Şarkı Düzce Medya Ödüller
i ve 3. Pal FM Ödül Töreni'nde yılın en iyi düeti seçilerek ödüle layık görüldü. Ardından Nilüfer ve Ajda Pekkan'ın da daha önce söylediği "Yaşamak Ne Güzel Şey" adlı şarkıyla Ozan Doğulu'nun proje albümünde, ilk olarak Zeki Müren'in seslendirdiği "Bir Sevgi İstiyorum" adlı şarkıyla da Hüseyin Karadayı'nın Diskomatik adlı albümünde yer aldı. Yeni albümünün habercisi olarak "Aşk Gribi" adlı şarkısını dijital müzik platformlarına sundu. 2013 yılının şubat ayında, 6. stüdyo albümü Gül Kokusu GNL etiketiyle müzik marketlerdeki yerini aldı. Albümde Deniz Erten, Eflatun, Sezen Aksu, Murat Güneş, İsra Gülümser gibi isimlerin şarkılarına yer verirken, aranjelerde Taşkın Sabah, Mustafa Ceceli, David Şaboy ve Serkan Ölçer gibi isimlerle çalıştı. Video klip ise Murad Küçük yönetmenliğinde, albümle aynı adı taşıyan Gül Kokusu adlı şarkıya çekildi. Birçok radyo ve reklam jingle'ı (Arçelik, Göğüş Yapı, Coca Cola, Duru Sabun, Eti Sütlü Çikolatam) da seslendiren Burcu Güneş, bugüne kadar Türkiye ve Avrupa genelinde 450'yi aşkın konser gerçekleştirdi. Albümlerinin toplam tirajı 1.900.000 adet civarında satarak Türkiye ve yurtdışında birçok Avrupa ülkesinde satışa sunuldu. 2018'de Anadolu'nun Güneşi isimli türkü albümünü yayınladı. Albümde 11 türküye yer verem Güneş, Selda Bağcan ile "Minnet Eylemem" türküsünde düet yaptı. Hayvan haklarına olan duyarlılığı ile de tanınan ve Şubat 2011'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın hayvansever sanatçılar ile yaptığı toplantıda yer alan Burcu Güneş'in hayvan hakları konusunda HAYTAP ile ortak proje çalışmaları da oldu. Snoopy Snoopy, zaman zaman sahibi Charlie Brown'dan daha akıllı olduğunu düşündüren çizgi film kahramanı köpek. Kulübesinin üzerinde uyur, asla içinde değil. En ilginç dostlarından biri, sarı küçük bir kuştur. Baş kahraman Charlie'nin en önemli özelliği, hayata sürekli olumlu yanıyla bakmasıdır. Charlie, bir yandan hayatı sorgularken, kötü karamsarlıklarn batağına düşmüyor. Serüvenler, sayısız kahramanın başından geçiyor. Bir bantta Charlie başrolde ise diğerinde Snoopy, Franklin, Lucy, Sally, Woodstock ya da Linus başrol oyuncusu oluyor. Bant kahramanları sürekli birbirlerinden rol çalıyor. Vaduz Vaduz, Lihtenştayn'ın başkentidir. 5.109 nüfusludur. Başkentin spor kulübü Vaduz İsviçre Challenge liginde oynamaktadır. Lihtenştayn sülalesinin kendi isimlerini taşıyan, ülkeyi kurmadan önceki aldıkları ilk yer Vaduz kontluğudur. Vaduz Kontluğunun sınırları şu anki Lihtenştayn ile hemen hemen aynıdır. Düz kas Düz kas, istem dışı olarak çalışan ve çizgili olmayan kas türüdür. Kasılmaları otonom sinir sisteminin nörotransmitter aracılığıyla uyarması, hormon veya ilaç etkisi doğrultusunda olabilir veya interstisyel Cajal hücrelerinde olduğu gibi kendiliğinden de gerçekleşebilir. Kan damarları, sindirim kanalları ve türlü iç organların yapılarında düz kaslar yer alır. Kasılma süreçleri oldukça uzun olabilmekte ve minimum enerjiyle uzun süre muhafaza edebilmektedirler. Düz kas hücresinin oval, tek ve de soluk renkli, merkeze yerleşmiş olan bir çekirdeği bulunmaktadır. Safra kesesinin kanalında, böbrek ile mesane arasında ve bağırsak arasındaki kanallarda yer alan kaslarda kendi kendiliğinden kasılmalar için lazım olan sinirsel durumlar istek dışı çalışma göstermektedir. Port Moresby Port Moresby, Papua Yeni Gine'nin başkenti aynı zamanda en büyük şehri olan Port Moresby 200.000 nüfusla ülkenin en büyük şehiridir. Papua Yeni Gine adasının güneydoğu kıyısındaki Papua Körfezine bakan Port Moresby limanının doğu kıyısında yer alır. İngiliz deniz albayı John Moresby'nin 1873'te yöreyi keşfetmesinden sonra İngiliz yönetimine girdi (1883-84). II. Dünya Savaşı sırasında Müttefiklerin önemli bir üssü olarak Japonların ana hedeflerinden biri durumuna geldi. 1945'ten sonra Avustralya'ya bağlı Papua denizaşırı toprağı ile Avustralya'nın yönetimindeki BM Yeni Gine Vesayet Bölgesi'nin yönetim merkezi oldu. Böylece silik bir liman olmaktan çıkarak modern tesislere sahip, iyi planlanmış bir kente dönüştü. Papua Yeni Gine'nin 1975'te bağımsızlığına kavuşması üzerine başkent yapıldı. Başkent ilan edildikten sonra nüfusu hızlı biçimde artan Port Moresby'de işsizlik ve suç oranları çok yüksektir. Papua Yeni Gine'nin resmi havayolu şirketi Air Niugini ile Jacksons International Airport üzerinden Avustralya, Filipinler, Japonya, Singapur, ve Solomon Adaları'na hava ulaşımı sağlanır. Kara yolu ulaşımı kötü durumda olduğu için ülkenin diğer bölgelerine ulaşım hava yoluyla gerçekleşir. Fly Pasific Blue Airlens Şirketi'nin Port Moresby şehrine Londra üzerinden düzenli seferleri vardır. Port Moresby'nin yıl boyuncu nispeten sabit sıcaklığı olan tropikal nemli ve kuru iklimi vardır. Nemli sezon Aralık'ta başlayıp Mayıs'ta son bulur; kuru sezon kalan altı aydır. Port Moresby'ın ortalama yıllık yağmur yağışı 1000 mm'nin biraz üzerindedir. Günlük ortalama en yüksek sıcaklık mevsime göre 28 °C ilâ 32 °C arasındadır. Ortalama en düşük sıcaklık pek değişmeden 24 °C'dir. Şehirlerde kuru sezonda hava genelde daha serindir. Valletta Valletta (La Citta Valletta, Maltaca: Il-Belt ("Şehir"), Malta Şövalyeleri dönemindeki resmî adı: Humilissima Civitas Valletta), Malta'nın başkentidir. Nüfusu 7650'dir. Şehrin adı, Osmanlı'nın saldırı girişimini geri çeviren Malta Şövalyeleri tarikatının büyük ustası Jean de Valette'dan alındı. Şehrin tarihi bölgeleri 1980 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edildi. Ülkeyi oluşturan adaların en büyüğü olan Malta'da yer alır. Marsamxett ve Grand Harbour (Büyük Liman) adları verilen iki doğal limana sahip Valletta yarımadası aynı zamanda Malta'nın başlıca liman şehridir. Birkirkara Birkirkara Malta'nın 25.000 nüfus ile nüfus açısından en büyük şehridir. Malta adası üzerinde bulunur. 4 bağımsız mahalleden oluşmaktadır: Matti Vanhanen Matti Taneli Vanhanen, (d. 4 Kasım 1955) Fin siyasetçi, Finlandiya'nın eski başbakanı, Finlandiya Merkez Partisi'nin genel başkanıdır. Tatu Vanhanen ve Anni Tiihonen'in oğlu olarak Jyväskylä'da doğdu. Üniversitede siyasal bilgiler okuyup 1989 yılında Sosyal Bilimler Uzmanı olarak mezun oldu. 1980 - 1983 yılları arasında Merkez Partisi'nin Gençlik Birliği başkanıydı. 1981 ile 1984 yılları arasında Espoo'nun kent konseyi idi. Vanhanen gazetecilik yapmaktadır; yerel gazete "Kehäsanomat"'ta 1985 ile 1988 yılları arasında editörlük ve 1988 ile 1991 yılları arasında da baş editörlük yapmıştır. Sağkaya, Ceyhan Sağkaya, Adana'nın Ceyhan ilçesine bağlı bir mahalledir. Beldenin 1928 yılına ait Türkçe kaynaklarda ismi Kırmıt olarak geçmektedir. Günümüzde ise Sağkaya ismini almıştır. 2008 yılında 6360 sayılı kanunla belediye statüsü sona ermiştir. Adana iline 45 km, Ceyhan ilçesine 26 km uzaklıktadır. Paskalis Terzis Paskalis Terzis (Yunanca: "Πασχάλης Τερζής"), Yunan laika ve pop müziği şarkıcısı. 24 Şubat 1949 tarihinde Selânik'in varoşlarındaki Pylaia'da yaşamlarını mütevazı bir biçimde sürdüren bir ailenin çocuğu olarak doğan Terzis, 12 yaşında meyve ve sebze satarak çalışmaya başladı. Onlu yaşlarında arkadaşlarıyla birlikte şarkı söylemeye başladı. Atina'ya taşındıktan sonra, Jeni Vanu gibi 60'ların meşhur şarkıcılarına vokalistlik yapmaya başladı. 1982 yılında ilk albümü "Leo"'yu hazırlamaya karar verdi. Buzuki sanatçısı ve besteci Hristos Nikolopulos'un desteğiyle hazırladığı bu albüm, 40.000 adet satarak şarkıcının ününün Kuzey Yunanistan'da yayılmasını sağladı. 80'lerden itibaren, içerdikleri şarkıların çoğu günümüze dek unutulmayan birçok albüm hazırladı. 90'lı yıllarda ise meşhur şarkı yazarı Phoebus ile çalışmalara imza attı. 2006-2007 sezonunda, Elena Paparizou and Nino Ksipolitas ile birlikte Atina'daki Iera Odos adlı gece kulübünde sahne aldı. 2010 yılında sağlık sorunları yüzünden müziğe bir süre ara veren şarkıcı, 2012 Ağustosu'nda Kıbrıs'ta verdiği iki konserle müzik yaşamına geri döndü. Kızı Yianna Terzis de kendisi gibi şarkıcılık yapmaktadır. Şarkıcı, günümüzde Yunanistan'da hâlâ popülerliğini korumakta ve albümler hazırlayarak; Atina ve Selânik gibi kentlerdeki çeşitli mekânlarda sahne alarak ve televizyon programlarına katılarak müzik yaşamını sürdürmektedir. Şarkıcı 19'u stüdyo albümü, 2'si konser albümü olmak üzere 21 adet albüm hazırlamıştır. Döner Döner ya da döner kebap, içyağı ve yöresel baharatlarla iyice terbiyelenmiş ve dövülmüş et parçalarının, bir şişin üzerine geçirilerek, dik bir şekilde asıldıkları odun ateşi karşısında pişirilen kebap türü. Geçmişi 150 yıl öncesine uzanan dönerin mucidi Kastamonu'lu bir aşçı olan Hamdi Usta'dır. İcat ettiği döner sayesinde Kastamonu'da tanınan biri haline gelen Hamdi Usta'dan dönerciliği öğrenen Şükrü Gülsunar ve Raif Gülsunar döner hazırlayan ikinci kuşak ustalar olmuşlardır. Türkiye'de yapılan dönerlerin büyük bir çoğunluğunda kuzu eti kullanılmaktadır. Bunun yanında tavuk eti de sıklıkla kullanılır. Dünyanın en büyük döneri 6 Kasım 2005 tarihinde Eyüp Solmaz tarafından kuzu eti kullanılarak yapılan 2 ton 698 kilogramlık dönerdir. Bu dönerle Guinness Rekorlar Kitabı'na girmiştir. Beyaz Rusya millî futbol takımı Beyaz Rusya millî futbol takımı, ya da Belarus millî futbol takımı, Beyaz Rusya'yı uluslararası organizasyonlarda temsil eden futbol takımıdır. 21 Mayıs 2016'da İlk onbirde Kuzey İrlanda karşı dostluk maçları için çağrılan kadro: Sergey Stanişev Sergey Dmitrieviç Stanişev (Bulgarca: Сергей Станишев) (d. 5 Mayıs 1966) Bulgaristan'ın 48. başbakanı ve Bulgar Sosyalist Partisi'nin genel başkanıdır. Stanishev, Herson, Ukrayna'da (o zamanlar Sovyetler Birliği'nin bir parçasıydı) doğmuştur. Moskova Devlet Üniversitesi'nden mezun olup 1994'te aynı yerde tarihten doktorasını bitirmiştir. 25 Haziran 2005 tarihinde yapılan genel seçimler sonucu 82 sandalye kazanarak birinci olmuş ve uzun süren hükümet krizi sonrası 3 partili koalisyon hükümetin başbakanı olarak 17 Ağustos 2005'te yemin etmiştir. 2009 seçimlerinde partisinin büyük oy kaybı yaşaması üzerine hükümeti çekilmiş ve Stanişev Ana Muhalef
et Lideri olarak mecliste yerini almıştır. Neustrashimy Neustrashimy, Soğuk Savaş yıllarında deniz indirilmiş olmakta birlikte Sovyetler Birliği´nin çöküşü sirasindaki sorunlar yüzünden tamamlanması 1993 yılını bulan Neustrashimy, Baltık Denizi´ndeki ihtiyaçlara göre tasarlanmıştır. Başlangıçta üç adet inşa edilmesi planlanan bu sınıf gemilerin geri kalan ikisi üzerine çalışmalar ekonomik sorunlar yüzünden iptal edilmiştir. Radar izini düşüren bir gövde yapısına sahiptir. Personel sayısının azaltılması amacıyla gemide bilgisayar destekli kontrol sistemleri mevcuttur. Bu geminin bir diğer özelliği ise iki adet 30 mm´lik alti namlulu top ve sekiz adet Sa-N-11 füzezinden oluşan Kashtan CIWIS´ıdır. Füze ve namlulu silahların bir arada kullanıldığı ilk ve tek CIWIS olan Ksahtan, kendi sınıfındaki en etkili sistemlerden biridir. Litvanya millî futbol takımı Litvanya millî futbol takımı, Litvanya'yı uluslararası organizasyonlarda temsil eden futbol takımıdır. 6 Haziran 2016 tarihinde Polonya'ya karşı yapılacak dostluk maçı için çağırılan kadro: Slovenya millî futbol takımı Slovenya millî futbol takımı, Slovenya'ı uluslararası organizasyonlarda temsil eden futbol takımıdır. Slovenya millî futbol takımı, 2010 FIFA Dünya Kupası'nda da yer almıştır. 2000 Avrupa Futbol Şampiyonası'na ilk kez katılan ve 2 beraberlikle grupta elenen Slovenya, 2002'deyse tarihinde ilk kez Dünya Kupası'na katıldı ancak, 3 maçta da sahadan yenik ayrıldı. 2010 Dünya Kupası elemelerinde grubunda oynadığı ilk 6 maçta 8 puan toplayabilen Slovenya, 2009 yılının Ağustos, Eylül ve Ekim aylarında oynadığı kalan 4 maçının hepsini farklı neticelerle kazandı. Bu maçlarda rakip filelere 13 gol gönderen Slovenya, kalesinde tek bir gol dahi görmedi. Bu arada ilk maçta evinde 2-1 mağlup ettiği grubun bir diğer iddialı takımı Slovakya'yı deplasmanda 2-0'lık skorla geçen Slovenya, bu sonuca rağmen, Slovakya'nın son karşılaşmasında grupta artık bir iddiası kalmayan komşu ülke Polonya'yı deplasmanda yenmesiyle, grubu Slovakya'nın ardından ikinci sırada tamamlayabildi ve baraj maçı oynamaya hak kazandı. Slovenya'nın baraj maçlarındaki rakibi son Avrupa Şampiyonası'nda yarı final oynayan, Hollandalı teknik direktör Guus Hiddink'in çalıştırdığı Rusya'ydı. Kasım 2009'da oynanan baraj maçlarının ilkinde Slovenya, 2-1 mağlup olmasına rağmen, 88. dakikada Pečnik'in kaydettiği golle deplasmanda avantajlı bir sonuç elde etti. Slovenya'da oynanan ikinci maçta Dedič'in 44. dakikadaki golüyle elde edilen 1-0'lık galibiyet Slovenya'nın Dünya Kupası vizesini almasını sağladı. 2010 FIFA Dünya Kupası'nda 1 galibiyet, 1 beraberlik ve 1 mağlubiyet elde eden Slovenya, grubu 1 puan farkla 3. olarak tamamlayarak kupaya bir kez daha ilk turda veda etti. 30 Mayıs ve 5 Haziran 2016 tarihindeki İsveç millî futbol takımı ve Türkiye millî futbol takımı ile karşılacakları maç için çağırılan kadro. Tolga Zengin Tolga Zengin (d. 10 Ekim 1983, Hopa), kaleci mevkinde forma giyen Türk millî futbolcudur. Süper Lig ekiplerinden Beşiktaş'ta ve Türk millî takımınde forma giymektedir. Tolga, kariyerine amatör olarak "Trabzon İdmanocağı" kulübünde başladı. 1998 yılında Trabzonspor altyapısına girdi. 1998-2003 yılları arasında PAF Takımda oynadı. 2003-04 sezonunda A takıma yükseldi, ancak aynı yıl sezon başında yapılan kamp sonrası PAF Takımı'na geri gönderildi. Trabzonspor'da ilk lig maçına 2 Ekim 2005 tarihli Galatasaray maçında çıktı. Bu maçta geçici teknik direktör Orhan Çıkırıkçı tarafından maça ilk 11 de sürülen Tolga, dört gol yedi ve maç 4-1 Galatasaray lehine sonuçlandı. Galatasaray karşılaşmasından sonra uzun süre forma giyemeyen genç kaleci, 5 Şubat 2006 tarihinde 2-1 Trabzonspor lehine sonuçlanan MKE Ankaragücü maçında tekrar formasına kavuştu. 2006-07 sezonunda Jefferson'dan kaleyi devraldı ve o sezon ligde 18 maça çıktı. Rüştü Reçber, Tolga'yı kendisinin veliahtı olarak gösterdi. 2008-09 sezonunda Tony Sylva'nın transfer edilmesine karşın lisans sorunu yüzünden sezona birinci kaleci olarak başladı. Fakat 7. haftada 3 gol yediği Galatasaray maçından sonra kaleyi Tony Sylva'ya teslim etmek zorunda kaldı ve daha sonra, hazırlık maçları da dahil, kadroya giremedi. Trabzonspor'un 1. kalecisi Onur Kıvrak'ın 12 Mart 2011 tarihinde sakatlanmasıyla, ligin geri kalan kısmında Trabzonspor kalesini korudu. İbrahima Yattara'nın takımdan ayrılmasından sonra kaptanlığa getirildi. Athletic Bilbao ve Inter'e karşı gösterdiği başarılı performanslar ile Avrupa basınında adından söz ettirdi. O sezon özellikle Şampiyonlar Ligi'nde başarılı bir performans gösteren Tolga,Trabzonspor'un o sezon ligde ve Süper Final'de oynadığı tüm maçlarda olmak üzere toplam 51 maçta forma giydi. 16 Eylül 2012 tarihinde oynanan Süper Lig'in 4. haftasındaki Sivasspor maçında gelen ortaya yükselen Tolga omzunun üstüne ters düşünce talihsiz bir sakatlık geçirdi. Yerini Onur Kıvrak'a bırakan Tolga sezonun geri kalan kısmında genellikle Türkiye Kupası maçlarında şans buldu. 18 Mayıs 2013 tarihinde oynanan Galatasaray maçı ile aylar sonra tekrar bir Süper Lig maçında forma giyme şansı buldu. 2013-2014 sezonunda Tolga Zengin, annesinin kansere yakalanması ve tedavisini İstanbul'da sürdürmesi sebebiyle, Trabzonspor'dan ayrılmaya karar verdi. Trabzonspor kulübü, Beşiktaş yönetimi ile görüşen Tolga'ya, 22 Temmuz 2013 tarihinde Beşiktaş ile anlaşmasıyla İstanbul'a transferine onay verdi. Yeni takımındaki ilk Lig maçını eski takımı Trabzonspor'a karşı oynadı. 2014-2015 Spor Toto Süper Lig Süleyman Seba Sezonunda Teknik Direktör Slaven Bilic yönetimindeki Beşiktaş da 1.Kaleci olarak sezona başladı.Cenk Gönen, Günay Güvenç yedekleri ve Veysel Sapan altyapıdan 4. kaleci olarak kadroda yer aldı.Sezon içinde, omuz yaralanması, dizinde yırtık, tendon yırtığı gibi talihsiz sakatlıklar geçirdi.Süper Lig, Avrupa Ligi, Şampiyonlar Ligi Elemeleri,Türkiye Kupası olmak üzere toplam 29 maçta forma giymiştir.Beşiktaş Süper Ligi 3. bitirdi. Uefa Avrupa Liginde son 16 ya kalıp Club Brugge'a elendi.Türkiye kupasında son 16 da elendi. 2015-2016 Süper Lig Hasan Doğan Sezonunda Teknik Direktörlük görevine Tolga Zengin'in Trabzonspor'dan eski hocası Şenol Güneş getirildi.Beşiktaş'ın Şampiyon tamamladığı sezonda ligin en fazla kurtarış yapan kalecileri arasında yer aldı.Süper Lig'in de en az gol yiyen 3 kalecisinden biri olmayı başardı.Geçtiğim sezonun aksine sezonda daha az maç kaçırdı.Süper Lig, Avrupa Ligi, Türkiye Kupası olmak üzere toplam 38 maçta forma giymiştir.Kalesinde 36 gol görüp, 16 müsabakada kalesini gole kapadı.Beşiktaş Süper Ligi şampiyon tamamladı. Uefa Avrupa Liginde gruplardan veda etti.Türkiye kupasında çeyrek finalde elendi. A millî takım formasını ilk kez 12 Nisan 2006 tarihinde Azerbaycan ile oynanan ve 1-1 biten dostluk maçında giydi. Tolga, Fatih Terim tarafından Rüştü ve Volkan'ın ardından üçüncü kaleci olarak 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası kadrosuna çağrıldı. Jens Stoltenberg Jens Stoltenberg, (d. 16 Mart 1959), Norveçli siyasetçi ve NATO'nun 13. Genel Sekreteri. 2002'de Norveç İşçi Partisi'nin Başkanı oldu. 1985 ile 1989 yılları arasında Stoltenberg, İşçiler'in Gençlik Birliği'nde Başkan ve 1990'dan 1992'ye kadar İşçi Partisi'nin Oslo kolunda görevliydi. 2000-2001 yılları arası ve tekrar 2005-2013 yılları arası Norveç Başbakanı olarak görev yaptı. Oslo seçimlerinde 1993 yılında milletvekili seçilerek, Brundtland'ın Bakanlar Kurulunda 1990 ve 1991 yılları arasında Çevre Bakanlığı Devlet Sekreteri olarak çalıştı. 1993 ile 1996 yılları arasında Sanayi Bakanı olarak görev yaptı. 1996 yılında Brundtland'ın istifasının ardından, Thorbjorn Jagland, İşçi Partisi lideri seçildi ve Başbakan oldu. Stoltenberg, Maliye Bakanı olarak atandı. Jagland ve tüm Hükümet istifa ettiği zaman, 17 Ekim 1997 yılına kadar bu pozisyonda görev yaptı. Parlamentoda muhalefette iken, enerji meseleleri üzerine daimi komitelerde görev yaptı. İlk Bondevik'in Bakanlar karşı bir güven hareketi takiben Stoltenberg, Parti'nin Genel Başkan Yardımcısı olmasına rağmen, 3 Mart 2000 tarihinde Norveç Başbakanı tayin edildi ama parti lideri değildi. Başbakan olarak ikinci bir dönem için 2009 yılında yeniden seçildi, ancak 2013 yılında üçüncü bir dönem için seçimleri kaybetti. Ajdar Ajdar Anık (d. 10 Şubat 1973, Mardin), Türk şarkıcı ve besteci. 1994 yılında Trakya Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden mezun olmuştur. "Çikita Muz" adlı şarkısı, klibiyle gündeme gelmiştir. Erol Büyükburç bu şarkının fikrini kendisinin verdiğini söylemiştir. Şarkılarıyla çeşitli televizyon programlarına katılmıştır. 2009 yılında Flash TV'de ekrana gelen "Her Cevhere Bir Altın" adlı yetenek yarışmasında jürilik yapmıştır. 2012'nin Mart ayında Gülben Ergen'in gündemde olan telefon mesajlarının içindeki "Şahdamarımsın" sözüne gönderme yaptığı "Şahdamar" adındaki yeni şarkısıyla tekrar gündeme gelmiştir. Ajdar Anık müzik çalışmalarına devam etmektedir. Ali Faik Ozansoy Faik Ali Ozansoy (10 Mart 1876, Diyarbakır - 1 Ekim 1950, Ankara), Türk bürokrat, eğitimci ve şair. Servet-i Fünun ve Fecr-i Âti dönemi Türk edebiyatının önemli şairlerinden birisidir. Şiirleri Türk sanat müziği şarkılarına güfte olmuştur. Osmanlı Devleti'nde çeşitli yerlerde kaymakamlık ve mutasarrıflıklarda bulunmuş bir bürokrattır. Şair Süleyman Nazif’in kardeşi, şair Munis Faik Ozansoy'un babasıdır. 1876’da Diyarbakır’da dünyaya geldi. Birkaç nesil şair yetiştirmiş bir ailenin çocuğu idi. Asıl adı Mehmet Faik idi. Tarihçi ve şair Diyarbakırlı Saîd Paşa'nın küçük oğlu ve aynı devir şairlerinden Süleyman Nazif'in kardeşidir. İlk ve orta öğrenimini Diyarbakır'da, lise ve yükseköğrenimini İstanbul'da Mülkiye Mektebi'nde tamamladı 1901. Öğrenim yıllarında Servet-i Fünunculara katıldı. Topluluğun en genç üyelerinden birisi idi. Servet-i Fünun dergisinde yayınlanan ilk şiirlerinde “"Zâhir"” mahlasını kullandı. Edebi yaşamının bu döneminde tam bir ferdiyetçi idi; diğer Sevet-i Fünuncular gibi aşk ve tabiat konularını işledi; ağır bir dil kullandı. Özellikle Abdülhak
Hamid’in şiirlerinin etkisinde kaldı; şiirleri Abdülhak Hamid ve Servet-i Fünun şiiri arasında bir köprü görevi gördü. Okulu bitirdikten sonra birçok yerde kaymakamlık ve mutasarrıflık görevlerinde bulundu. İlk görevi, ağabeyi Süleyman Nazif’in mektupçu olarak görev yaptığı Bursa’da maiyet memurluğu idi. Sındırgı, Burhaniye, Pazarköy'de görev yaptıktan Mudanya kaymakamlığına terfi etti. 1908 yılında Bursalı Haydar Paşa’nın kızı Mevhibe Hanım ile evlendi, bu evlilikten beş çocuk sahibi oldu. 1908 yılında Mithat Paşa için yazdığı uzun manzume ile ferdiyetçiliğin yanında kendi toplumu ile de ilgilenmeye başladı. İlk şiir kitabı “"Fani Teselliler"”’i 1908’de yayımladı. Eserlerinin çok uzun süre yaşamayacağını düşündüğü için kitaba bu ismi vermişti. 1909'da Fecr-i Ati topluluğuna başkanlık etti. Topluluğa adını o verdi. Nesiller arasındaki köprü görevini Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âtî grubu arasında da sürdürdü. 1910’da Midilli’ye, ardından Erzurum’a atandı. 1914 yılında Kütahya mutasarrıfı olarak görevlendirildi. Kütahya’daki görevi sırasında askeri bir önlem olarak çıkartılann Tehcir Kanunu’nu Talat Paşa’nın baskılarına rağmen uygulamadı, şehrin Ermeni halkını korudu. Kütahya’daki cemaat olaylar yatıştığında Faik Ali için Kütahya Ermeni Kilisesi'ne bir şükran kitabesi koymuştur Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı sırasında yazdığı şiirlerini “"Elhan-ı Vatan"” adlı kitapta topladı. 1918’de “"Payitahtın Kapsında"” adlı oyunu kaleme aldı ve bu eserde Çanakkale Savaşı sırasındaki bir aşk öyküsü ile vatan temasını birlikte işledi. İki perdelik eser, sahnelenmekten çok okunmak için yazılmış manzum bir piyestir. Mütâreke döneminde birkaç ay Diyarbakır valiliği yaptı. 1920’de Ebubekir Hâzım Bey'in dâhiliye nâzırlığı sırasında müsteşarlığa getirildi ise de, iki ay sonra kabinenin düşmesi sonucu, bu görevden istifa etti. Faik Ali Bey, Diyarbakır valiliği sırasında 1919’da Erzurum Kongresi’ne şehirden heyet gönderilmesi istendiğinde reddetmişti; bunun etkisiyle cumhuriyetin ilanından sonra dışlandı, kendisine görev verilmedi. Son idari görevi, Osmanlı dönemindeki Dahiliye Nezareti Müsteşarlığı oldu. Ailesi ile İstanbul’a giden Faik Ali Bey, Mülkiye Mektebi’nde Fransızca öğretmenliği ve Saint Benoit Fransız Lisesi’nde ise Türkçe öğretmenliği yaptı; büyük geçim sıkıntısı çekti.. 1933 yılında öğretmenliği bırakarak oğlu Munis ile birlikte Ankara’ya geldi; kendisini edebiyata verdi. Oğlu ile birlikte 1936’da “Marmara” adlı aylık bir dergi çıkardı. Dergi, sadece 10 sayı yayımlandı. I. Dünya Savaşı yıllarında yazdığı ikinci oyunu “"Nedim ve Lale Devri"”’ni 1950’de tamamlayıp yayımladı. Eser, aruz ölçüsüyle yazılmış manzum bir piyestir. 1 Ekim 1950 tarihinde geçirdiği bir kalp krizi sonucu Ankara’da vefat etti. “"Abdülhak Hamit’in ayakucuna gömülmeyi" vasiyet etmiş olduğu için cenazesi İstanbul'a getirilerek Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi. İsmet Binark ile Nejat Sefercioğlu, 1970 yılında "Faik Ali Ozansoy Bibliyografyası"'nı yayınladılar. Kimi şiirleri Bimen Şen, Cinuçen Tanrıkorur, Ruhi Ayangil tarafından şarkılaştırılmıştır. Mehmet Ruhi Arel Mehmet Ruhi Arel, (d. 1880 - ö. 14 Ekim 1931), Türk ressam. 1900'de Mekteb-i Bahriye-i Şahane’yi bitirdi. 1909'da Sanayi-i Nefise'de, Avrupa'ya öğrenci göndermek amacıyla açılan sınavı kazanarak Paris'e resim öğrenimi için gitme hakkını elde etti. 1914'te I. Dünya Savaşı başladığında Mehmet Ruhi Bey de arkadaşları gibi Türkiye'ye döndü. Sanat yaşamına Akademi'de öğretim üyesi olarak devam etti. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti'nin kurucusu idi. Keman çalar, iyi derecede İngilizce ve Fransızca bilirdi. I. Dünya Savaşı sonunda İstanbul'da Enver Paşa tarafından açılan resim atölyesine Sami Yetik, Ali Cemal Ben'im, Ali Sami Boyar, Namık İsmail, Hikmet Cevat ve İbrahim Çallı ile birlikte o da devam etmiş, savaşın etkilerini de yansıtan tablolar üretmişti. Fratel Fratel Portekiz'de Vila Velha de Ródão belediyesine bağlı olan, 97,86 km yüzölçümüne sahip, 760 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Stavros Konstantinu Stavros Konstantinou (Yunanca: Σταύρος Κωνσταντίνου) (d. Lefkoşa, Kıbrıs) MEGA TV'de gösterilen "Pop Idol" şarkı yarışmasının Yunan versiyonu "Super Idol" 'e katılıp birinci olarak ünlü olan Yunan şarkıcı. Το Κουδούνι (Koudouni'ye) 1. "Μίλησέ Μου" 2. "Εγώ Και Συ" 3. "Το Κουδούνι" 4. "Εγώ Σαν Φίλος Σου Μιλάω" 5. "Δεν θέλω Να Μελαγχολήσω" 6. "Ποτέ Σου Δεν Μ'αγάπησες" 7. "Ο Σταυρός Που Κουβαλάω" 8. "Και Τώρα Πως Χωρίζουνε" 9. "Σε Ξανασκέφτηκα" 10. "Φοβάμαι Πως Σ'αγαπώ (Βάλε ένα Ποτό)" 11. "Τ'άλλο Μου Μισό" (Tamta Goduadze) ile 12. "Οι Κήποι Τ'ουρανού" 13. "Το Λιμάνι" 14. "Πάνε Δυο Λεπτά" 15. "Δεν Πειράζει (Σ'αγαπώ)" Stella Stevens Stella Stevens (asıl adı Estelle Caro Eggleston) (d. 1 Ekim 1938, Mississippi). Amerikalı aktris, film yönetmeni. Oyunculuk kariyerine 1959'da başladı. 1960'da Playboy dergisinin Ocak ayı güzeli seçildi. 20. yüzyılın en seksi 100 yıldızı arasında gösterildi. 1960'larda, Jaqueline Kennedy, Marilyn Monroe, Brigitte Bardot, Ann Margret ve Raquel Welch ile birlikte dünyanın en çok fotoğrafı çekilen 10 kadını arasına girdi. Super Idol Super Idol. Türkiye'de yayınlanan Popstar Türkiye'nin Yunanistan versiyonu. Birleşik Krallık'ta bu yarışma Pop Idol, Fransa'da Nouvelle Star, Almanya'da Deutschland sucht den Superstar, Hollanda'da Idols olarak yapılmaktadır. Akra Akra Gana'nın başkentidir. Gana'nın ticaret, sanayi ve kültür merkezidir. olan başkent Akra'nın nüfusu, 2018 tahmini ile 2.406.000 kişidir. Nüfusunun %56'sı 24 yaşın altındadır. ""Karıncalar"" anlamına gelen ""Nkran"" kelimesinden türeyen adını, civarında yer alan birçok tümsek biçimindeki karınca yuvasından alır. Savan iklimi görülür. Yıllık ortalama 730mm yağış alır. Yıl boyunca sıcaklık 24.7°C (en düşük) ile 33°C (en sıcak) arasında değişir. Elizabeth Montgomery Elizabeth Victoria Montgomery, (15 Nisan 1933, Los Angeles - 18 Mayıs 1995, Beverly Hills). Amerikalı film ve televizyon oyuncusu. Televizyon dizisi "Tatlı Cadı" daki rolüyle tanınmıştır ve yakalandığı Kalınbağırsak Kanserinden dolayı 62 yaşında yaşamını yitirmiştir. G noktası Gräfenberg noktası ya da kısaca G noktası, os pubis kemiğinin arkasında üretrayı çevreleyen duyarlı bir jenital bölge. Alman jinekolog Ernst Gräfenberg'e atfen isimlendirilmiştir. G noktasının aşırı şekilde erojen olduğu ve kadın orgazmının sadece klitoris değil G-noktası tarafından da ve çok güçlü bir şekilde tetiklenebileceği iddia edilmektedir. G noktasının cinsellikteki önemi son 10 yılda artan bir şekilde tartışılmaya başlanmıştır. Konumu itibarıyla cinsel ilişki esnasında yeterli bir şekilde uyarılamadığı için, genelde birçok kadının bu erojen noktadan habersiz bir şekilde yaşadığı iddia edilir. Uyarı için en iyi yol, partnerin avucu yukarı bakacak şekilde orta parmağını 2. boğuma kadar sokarak hafifçe kıvırması ve parmak ucuyla vajina duvarını ileri geri uyarmasıdır. Popstar Alaturka Popstar Alaturka, Alaturka-Arabesk-Fantazi-Pop müziğe yeni sesler kazandırmak için Star TV'de yayınlanan yarışma programı. Yapımcılığını ve sunuculuğunu Osmantan Erkır'ın üstlendiği ve Jüri üyesi olarak; Gülben Ergen, Bülent Ersoy, Armağan Çağlayan ve Metin Akpınar bulunmaktadır. Hasret isimli yarışmacı 7 Ocak 2007'de Popstar Alaturka'nın birincisi oldu ve 100.000 TL para ödülünü kazandı. Hasret TV müzik yarışmalarının ilk kadın kazananı oldu. Popstar Alaturka Yarışmasının 6. sezonu, yapımcıların almış olduğu bir karar ile, son Popstar Alaturka olarak yapıldı. Bu son yarışmanın birincisi Gaziantep'li 115 aday numarası ile yarışan Murat Şanlı oldu. Murat Şanlı 4. sezon da birinci olan İhsan'la beraber Gaziantep'in bu yarışma da çıkardığı ikinci birinci yarışmacı oldu. 2009 yılında FOX'a geçti. Son programın finali 21 Haziran 2013 günü yayınlandı. Uzay aracı Uzay aracı ya da "uzay gemisi", Dünya'nın atmosferi dışında, özellikle dış uzayda çalışmak üzere tasarlanmış araç ya da makinedir. Uzay araçları insanlı ya da insansız olabilir. Bir uzay aracı telekomünikasyon, Dünya'nın gözlemlenmesi, meteoroloji, yolbul, uzay kolonizasyonu (ing: ) , gezegen keşfi, uzay turizmi, uzay savaşımı, uzay ortamında insan ve kargo (ing:) taşınması gibi görevler için yapılmış olabilir. Bu tanım aynı zamanda yapay uyduları da kapsamaktadır. Yörünge-altı uzay uçuşu (ing: ) sırasında, bir uzay aracı uzay alanına giriş yapar ve sonrasında sabit bir yörüngeye girmeksizin yüzeye geri döner. Yörüngesel uzay uçuşları sırasında ise uzay aracı Dünya'nın ya da diğer astronomik cisimlerin etrafında kapalı bir yörüngeye giriş yapar. İnsanlı uzay uçuşu için geliştirilen uzay araçları Dünya'daki fırlatılıştan itibaren ya da yörüngedeki uzay istasyonlarından aldıkları mürettebatı ya da yolcuları taşırken kullanırlar. Robotik uzay görevlerinde (ing:) kullanılanlar ise ya özerk bir şekilde (ing: ) kendi başına ya da uzaktan kumanda edilerek iş görürler. Bilimsel araştırmalara destek veren robotik uzay araçlarına uzay sondası denir. Gezegenimsi bir gök cisminin etrafında yörüngede kalan robotik uzay araçları ise yapay uydu olarak adlandırılır. "Pioneer 10" ve "11", "Voyager 1" ve "2" ile "New Horizons" gibi sadece birkaç tane yıldızlararası sonda (ing: ), Güneş Sistemi'ni terkedecek doğrultuda (ing: Trajectory) ilerlemektedir. Bazı yörüngesel uzay araçları yeniden kurtarılabilecek şekilde tasarlanmışlardır. Atmosfere tekrar-giriş (ing: ) yöntemiyle Dünya'ya doğru geri gelmeye başlayan uzay araçları kanatsız uzay kapsülleri (ing: ) ve kanatlı Uzay uçakları olarak iki sınıfta toplanabilir. İnsanlığın uzay uçuşu kabiliyetine erişmesine rağmen, sadece birkaç ulus yörüngesel fırlatma için gerekli teknolojiye sahiptir (ing: ): Rusya (RSA), ABD (NASA), Avrupa Uzay Ajansı (ESA) üye ülkeleri, Japonya (JAXA), Çin (CNSA), Hindistan (ISRO), Tayvan (Chung-Shan Ulusal Bilim ve Teknoloji Enstitüsü - ing: -, Tayvan Ulusal Uzay Organizasyonu- ing: - ), İsrail (ISA), İran (ISA), ve Kuzey Kore ( Ulusal Uzay ve Havacılık Ge
liştirme İdaresi - ing: ). Alman yapımı bir V-2, 1944 yılının Haziran ayında o zamanlar hala Almanya sınırlarında olan Doğu Prusya'nın Peenemünde kentinde fırlatıldıktan sonra 189 km yüksekliğe erişince tarihteki ilk uzay aracı olmuştur . Sputnik 1 uzay aracı ise yapılmış ilk yapay uydudur. 4 Ekim 1957 tarihinde Sovyetler Birliği tarafından eliptik bir Alçak Dünya yörüngesine fırlatılmıştı. Fırlatma, yakın gelecekte erişilecek olan yeni politik, askeri, teknolojik, ve bilimsel gelişmelerin habercisiydi; Sputnik fırlatılışı tek başına bir olay olmasına rağmen, Uzay çağının başlangıcını işaret etmektedir. Teknolojik bir "ilk" olarak sahip olduğu değerin yanında, Sputnik 1 ayrıca, uydunun yörüngesindeki değişiklerinin ölçülmesi yoluyla atmosferin üst katmanının yoğunluğunun tanımlanmasına katkıda bulunmuştur. Ayrıca iyonosfer'deki radyo-sinyal dağılımı hakkında da veri sağlamıştır. Yapay uydunun sahte gövdesindeki basınçlı nitrojen sayesinde, ilk kez meteoroid-saptama (ing: , Dünya'ya düşen gök taşlarıyla karıştırmayınız.) fırsatı elde edilmiştir. Sputnik 1 uydusu Uluslararası Jeofizik Yılı adlı proje kapsamında, o zamanki Kazak SSC sınırları içerisinde bulunan Gagarin'in Başlangıcı (ing: ) isimli fırlatma sahasındaki 5 numaralı Tyuratam alanından (ing: 5th range) fırlatılmıştır. Uydu saatte 29 000 kilometre (18 000 mi) hızla yol almış, bir tam yörüngeyi 96.2 dakikada tamamlamış ve 20.005 ve 40.002 MHz frekanslarında radyo sinyalleri yaymıştır. Sputnik 1, Dünya etrafında yörüngeye oturan ilk uzay aracı olmasına rağmen, diğer insan yapımı nesneler Sputnik 1 uydusundan daha önce 100 km yüksekliğe ulaşmayı başarmıştır. Bu yüksekliğe erişen uçuşlar, Uluslararası Havacılık Federasyonu tarafından uzay uçuşu olarak sayılmaktadır. Bu yüksekliğe ayrıca Karman hattı da denmektedir. Özellikle, 1940'larda V-2 roketleri için çeşitli test fırlatmaları (ing: ) gerçekleştirilmiştir ve bu fırlatmalardan bazılarında roket 100  km üzerinde bir yüksekliğe erişmiştir. 2016 yılı itibarıyla sadece üç ulus insanlı uzay aracı uçuşu gerçekleştirmiş durumdadır: SSCB/Rusya, ABD, ve Çin. İlk insanlı uzay aracı olan Vostok 1, 1961 yılında Sovyet kozmonot Yuri Gagarin'i uzaya taşımış ve Dünya etrafındaki yörüngede bir tam dönüş gerçekleştirmiştir. Vostok uzayaracı kullanmış olan başka beş farklı insanlı uzay aracı görevi daha olmuştur. Tarihteki ikinci insanlı uzay aracına "Freedom 7" adı verilmişti ve bu araç 1961 ylında yörünge-altı uzay uçuşu (ing: ) sırasında Alan Shepard isimli Amerikan astronotunu 187 km civarı bir yüksekliğe çıkarmıştır. Daha sonrasında Mercury uzay aracı kullanılarak beş insanlı uzay aracı görevi daha gerçekleştirilmiştir. Diğer Sovyet insanlı uzay araçları arasında Voskhod, Soyuz ile Salyut ve "Mir" insanlı Uzay istasyonları bulunmaktadır. Diğer Amerikan insanlı uzay araçları arasında ise Gemini uzay aracı, Apollo uzay aracı, Skylab uzay istasyonu, ile üzerinde ESA'ya ait Spacelab uzay istasyonu modülü sabitlenmiş olan Uzay Mekiği uçağı (Uzay Mekiği'nin uzay uçağı bileşeni, ing: ) ve ABD yapımı olan ve özel sektöre ait Spacehab uzay istasyonu modülü bulunmaktadır. Çin ise Shuguang (ing:) uzay aracını geliştirmiş ancak bu araçla hiç uçuş gerçekleştirmemiştir. Şu sıralarda ise Shenzhou uzay aracı kullanılmaktadır (ilk insanlı uçuşu 2003 yılında gerçekleşmiştir). Uzay mekiği dışındaki kurtarılabilir (ing:recoverable) insanlı yörüngesel uzay araçları, şimdiye kadar hep uzay kapsülü (ing:) türünde olmuştur. 2000 yılından beridir mürettebat bulunduran Uluslararası Uzay İstasyonu, Rusya, ABD, Kanada ve birkaç diğer devlet arasında yürütülen bir ortak girişimdir. Tekrar-kullanılabilir türdeki araçların bazıları sadece insanlı uzay uçuşu için tasarlanmıştır ve bunlar genellikle "uzay uçağı" olarak adlandırılırlar. Bunun ilk örneği, 1960'larda 100 km yükskliğe ulaşan iki adet insanlı uçuş gerçekleştirmiş olan, X-15 isimli uzay uçağıdır. Tekrar-kullanılabilir türdeki ilk uzay aracı olan X-15, 19 Temmuz 1963 tarihinde yörünge-altı doğrultuda (ing: sub-orbital trajectory) havada fırlatılmıştır (ing:air-launch). Kısmi olarak tekrar-kullanılabilir türdeki ilk yörüngesel, kapsül-olmayan kanatlı uzay aracı olan Uzay mekiği, ABD tarafından, Yuri Gagarin'nin uçuşunun 20. yıl dönümüne denk gelen 12 Nisan 1981 tarihinde fırlatılmıştır. Uzay mekiği döneminde, altı adet mekik/yörüngezer (ing:orbiter) üretilmiştir. Bunların hepsi atmosfer içinde uçurulmuşken sadece beşi uzayda uçurulmuştur. "Enterprise" mekiği sadece yere yaklaşma ve iniş testleri için kullanılmış olup testler sırasında Boeing 747 SCA (ing:) üstünde hedef yüksekliğe taşınarak fırlatılmış, havada süzülerek, Edwards Hava Üssündeki motorsuz iniş (ing:) noktasına iniş yapmıştır. Uzaya çıkan ilk Uzay Mekiği "Columbia" olmuştur; ardından sırasıyla "Challenger", "Discovery", "Atlantis", ve "Endeavour" mekikleri uzaya çıkmıştır. "Endeavour" mekiği; 1986 yılı Ocak ayında meydana gelen bir kaza (ing: ) sırasında kaybedilen "Challenger" mekiğinin yerine üretilmiştir. "Columbia" mekiği ise 2003 yılının Şubat ayında atmosfere tekrar girişi sırasında parçalarına ayrılmıştır. İlk otomatik ve kısmi olarak tekrar-kullanılabilir uzay aracı olan "Buran"- sınıfı uzay mekiği SCCB tarafından 15 Kasım 1988 tarihinde fırlatılmıştır ancak bu mekik sadece bir uçuş gerçekleştirmiş olup o uçuş da insansız olmuştur. Bu uzay uçağı bir mürttebat için tasarlanmıştı ve büyük ölçüde ABD'nin Uzay Mekiğini andırıyordu ancak atılabilir hızlandırıcıları sıvı yakıt kullanıyordu, Buran'ın ana motorları American Mekiğinde dış tankların oluduğu yere denk gelmekteydi ve fırlatma sırasında kullanılmıyorlardı. Sermaye azlığı, Sovyetler Birliği'nin dağılmasının yarattığı karışık durum, Buran mekiğinin daha sonraki uçuşlarını engellemiştir. Uzay Mekiği ise, gerekli durumlarda atmosfere otomatik olarak tekrar girebilecek hale getirilmiştir. George W. Bush taraafından 2004 yılında duyurulan "Uzay Araştırmaları için Vizyon" (ing:) planı çerçevesinde, Uzay Mekiği programı 2011 yılında; uzun yıllardır kullanılıyor olması, program maliyetinin uçuş başına bir milyar doların üzerinde bir rakama ulaşması gibi sebeplerden ötürü emekli edilmiştir/durdurulmuştur. Mekiğin insan taşıyıcı rolünün SpaceX'e ait Dragon V2 ve Boeing'e ait CST-100 Starliner uzay araçlar tarafından, 2017'den daha geç olmamak üzere, doldurulması beklenmekteydi. Mekiğin ağır kargo taşıyıcı rolünün ise Space Launch System ve SpaceX'in Falcon Heavy roketi gibi harcanabilir roket sistemleri tarafından doldurulması beklenmekteydi. Scaled Composites (ing: ) şirketine ait SpaceShipOne tekrar-kullanılabilir bir yörüngesel uzay uçağı'ydı ve 2004 yılında art arda uçuşlarda Mike Melvill ve Brian Binnie isimli pilotları taşıyarak Ansari X Prize adlı yarışmayı kazanmıştır. The Spaceship Company (ing:, 'Scaled Composites' ve 'Virgin Galactic' ortak girişimi) şirketi; SpaceShipOne uçağının ardılı olan SpaceShipTwo uzay uçağını üretecektir. SpaceShipTwo uçaklarından oluşan ve Virgin Galactic şirketi tarafından işletilecek olan bir filonun 2014 yılında yolcu taşıyarak ticari uçuşlara (ing: ) başlaması planlanıyordu ancak VSS Enterprise kazası (ing:) sonrasında bu plan ertelenmiştir. Bir uzay aracı sistemi, görev profiline bağlı olarak, çeşitli alt sistemlerden oluşmaktadır. Uzay aracı alt sistemleri uzay aracının 'çatısı'nı (ing:) oluşturur; yönelim belirlenim ve denetimi (ing: ), kılavuzluk (ing:guidance), yolbul (ing:navigation) ve kontrol -KYK- (ing: Guidance-Navigation&Control GNC ), iletişim (ing: comms), komuta ve veri işleme (ing: command and data handling CDH), elektrik güç sistemi (ing: Electrical Power System EPS), uzay aracı ısı yönetimi (ing: TCS), itki sistemi ve diğer yapıları içerebilir. Uzay aracının çatısına genellikle görev yükü yerleştirilir/bağlanır. Notlar Bibliyografi Çevre Mühendisleri Odası Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO), TMMOB çatısı altında çevre mühendislerinin Mesleki Dayanışma arttırmak amacıyla kurulmuştur. Daha önceleri Çevre Mühendisleri İMO büyesinde faaliyet gösteriyorlardı. Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) 1991 sonunda yapılan ÇMO Genel Kurulunda alınan karar gereğince İMO Genel Kurulu'na ÇMO'nun kurulması istemi istenmiştir. İMO Genel Kurulu'nca olumlu bulunan bu istek TMMOB 32. Olağan Genel Kurulu'nda görüşülmüş ve 23.05.1992 günü ÇMO'nun kurulması oy birliği ile kabul edilmiştir. Çevre mühendisliği Türkiye'de ilk defa bir meslek disiplini olarak 1980'de tanımlanmıştır. Türkiye'deki çevre sorunlarının bilimsel bilgi ve teknik ile tespitlerini yapan ve çözüm üreten bir yaklaşıma sahiptir. Çevre mühendislerinin Türkiye'de ve dünyada yaşanan çevre sorunlarının çözümünde kamu yararı gözeten duruşunu kamuoyu ile paylaşır. İnşaat Mühendisleri Odası İnşaat Mühendisleri Odası, Türkiye'de 6235 (7303) sayılı yasalarla kurulmuş olan kamu kurumu niteliğinde bir meslek örgütüdür. Mezun olan her inşaat mühendisinin üye olması zorunlu olan oda 19 Aralık 1954 günü kurulmuştur. Kısa adı İMO'dur. Makina Mühendisleri Odası Makina Mühendisleri Odası (MMO), "1954" yılında kurulmuş , Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı "Kamu Kurumu" niteliğinde meslek kuruluşudur. Bazı mühendislik dallarının kendi meslek odalarının olmaması ve Makine Mühendisliği'nin alt disiplinleri olması sebebiyle, aşağıdaki mühendislik dallarından eğitim almış kişiler de Makine Mühendisleri Odası'na kayıt olmaktadırlar. Bu yüzden Türkiye'deki en fazla üye sayısına sahip mühendis meslek odası Makine Mühendisleri odasıdır. Perais Perais Portekiz'de Vila Velha de Ródão belediyesine bağlı olan, 81,84 km yüzölçümüne sahip, 589 nüfuslu (2001) bir bucaktır. (Portekizce: "freguesia"). Sarnadas de Ródão Sarnadas de Ródão Portekiz'de Vila Velha de Ródão belediyesine bağlı olan, 59,83 km yüzölçümüne sahip, 693 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vila Velha de Ródão (bucak) Vila Velha de Ródão Portekiz'de aynı adı taşıyan Vila Velha de Ródão belediyesine bağlı olan, 90,41 km yüzölçümüne sah
ip, 2.056 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Serseri (dizi) Serseri, Kanal D'de yayınlanan 2003 yapımı Türk televizyon dizisidir. Ömer hırsızlık yaparak geçimin sağlayan bir gençtir. Ancak bu durumdan ailesinin haberi yoktur. Hapishaneye düşmüş ve ailesine yabancı ülkelerde olduğunu, ithalat-ihracat işiyle uğraştığını söylemiştir. Annesi ve iki kardeşinden sonra en yakını Cemo ve Cafer'dir. Ömer hapishaneden bir gün erken çıkar. Cemo ve Cafer'in yardımıyla her şeyi kılıfına uydurur. Kalabalık bir mahalleli grubu onu karşılamaktadır. Herkes onun gerçekten yurt dışından geldiğine inanır. Ömer'in yokluğunda Ömer'in annesi Zehra ve kardeşlerine büyük destek olan Komser Kemal'in kızı Eylül, Ömer'i görünce heyecanlanır. Ömer'e karşı gizli bir sevgi beslemektedir. Ömer kardeşi Osman'ın askerde sakatlandığını ve o haliyle el işi yaparak evin geçimini sağladığını görünce çok üzülür. Ömer, Cemo ve Cafer'le beraber dolaşmaktadır. Genç, güzel ve zengin bir kızı bir arabanın takip ettiğini ve arabadaki adamla tartıştığını görürler. Kız adamı sepetledikten sonra Cemo ve Cafer onun çantasını çalar. Ömer genç kızın, yani Sibel'in, astım hastası olduğunu fark eder. Hırsızlardan dayak yemiş numarası yaparak Sibel'e çantasını geri verir. Ertesi gün Ömer'i hırsızlığa alıştıran Baykuş ve adamları hapishane kapısında Ömer'in çıkmasını beklemektedir. Daha fazla dayanamayıp oradan giderlerken Ömer'i görürler. Baykuş Ömer'e borç aldığı parayı geri vermesi için iki gün mühlet verir. Yoksa annesini ve kardeşlerini öldürecektir. Cemo ve Ömer karşılaşır. Cemo'nun peşinde polis vardır. İkisi beraber kaçmaktadır. Ömer evlerden birine girer. Bu ev Sibel'in evidir. Kader yine onları karşılaştırmıştır. Ömer aslında hala resmini sakladığı çocukluk aşkının Sibel olduğunu bilmemektedir. Monte Gordo Monte Gordo Portekiz'de Vila Real de Santo António belediyesine bağlı olan, 4,12 km yüzölçümüne sahip, 3.952 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Vila Nova de Cacela Vila Nova de Cacela Portekiz'de Vila Real de Santo António belediyesine bağlı olan, 44,46 km yüzölçümüne sahip, 3.462 nüfuslu (2001) bir bucaktır (Portekizce: "freguesia"). Eyvah Kızım Büyüdü Eyvah Kızım Büyüdü, senaryosu Tayfun Güneyer tarafından yazılmış ve üç ayrı yönetmen tarafından yönetilmiş ANS yapımı televizyon dizidsi. Bu dizi "Eyvah Babam"'ın devamı niteliğinde çekildi. İlk beş bölümün yönetmeni Orhan Cesur oldu ve bu beş bölümde Eyvah Babam'ın yarım kalan konusu tamamlandı. Bundan başka ilk beş bölümde ekonomik sıkıntıların da etkisiyle dizinin kadrosu oldukça küçük tutuldu. Reytinglerin iyiye gittiği görüldükten sonra kadro yeniden genişledi. 6. Bölümden itibaren asıl "Eyvah Kızım Büyüdü" dizisine geçiş yapıldı ve yönetmen koltuğuna Filiz Kaynak geçti. 25. Bölümden itibaren ise Bülent Özdural dizinin yönetmeni oldu. Dizideki olaylar herhangi bir sonuca bağlanmamasına rağmen 34. bölümden sonra yayınına son verildi. Dizi yayındayken pazar akşamları haftalık bölüm tekrarları da yapıldı. Vanessa Paradis Vanessa Chantal Paradis () (d. 22 Aralık 1972), Fransız oyuncu, müzisyen ve manken. Paradis, on dört yaşındayken dünya çapında başarı kazanan şarkısı "Joe le taxi" ile ünlenmiştir. 1991 yılından beri de Chanel markasının mankenliğini yapmaktadır. 1998 yılında Amerikalı oyuncu Johnny Depp ile üçüncü evliğini yapan sanatçının, bu evliğinden Lily-Rose ve Jack adlı iki çocuğu olmuştur. Çift, 2012'de boşanana kadar Fransa'nın güneyinde yaşamaktaydı. Evlilikleri boyunca Johnny Depp, Paradis'in bazı şarkılarını yazmış, kayıtlarında gitar çalmış, kliplerini yönetmiş, albüm kapaklarını tasarlamıştır. Kız kardeşi, Alysson Paradis, de kendisi gibi oyunculuk yapmaktadır. Seni Seviyorum (oyun) Seni Seviyorum, (Komedi) iki perde seyirlik oyun. Tiyatrokare tarafından sergilenen bir oyun olan "Seni Seviyorum", Ali Hürol tarafından yönetiliyor. Bu oyunla “Seni Seviyorum” demeyi unutanlara seslendiklerini söyleyen yönetmen Ali Hürol, haftalar öncesinden Nedim Saban’la birlikte oyuncu kadrosunu oluşturdu. Yaşadığı zor dönem nedeniyle ortalardan kaybolan Gamze Özçelik’i ilk kez tiyatro sahnesine taşıyacak oyunun diğer oyuncuları ise Fatma Murat, Zeyno Günenç, Sezai Aydın ve Şencan Güleryüz. Nedim Sacan Dekor tasarımı:Behlüldane TOR Nurkan Renda Nurkan Renda, 21 Ağustos 1975'te Ankara'da doğan Türk müzisyen. 6 yaşında piyano çalmaya başladı. 10 yaşında iken klasik gitar ile devam etmeyi seçti. 15 yaşında Cenk Eroğlu sayesinde, elektrik gitar ve müzik teknolojisi konusunda kendisini geliştirmeye başladı. 1993 senesinde Bilkent Üniversitesi, Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi'nde, klasik gitar bölümüne kabul edildi. Ireneuzs Strachocki, Kağan Korad, Ayhan Erman gibi hocalarla çalıştı ve aynı anda Ankara'da, Alpay, Tolga Çandar, Erkan Oban, Ümit Eroğlu gibi isimlerle, stüdyo kayıtlarında bulundu. 1998'de Bilkent Üniversitesi'nden mezun olan Renda, 1999 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi, Müzikte İleri Araştırmalar Merkezi (MIAM) bünyesinde olan, "Tonmeister" master programına kabul edildi. Bir buçuk sene sonra, Soner Egesel'in teşviki ile, master programını, asıl enstrumanı olan klasik gitar dalında, başarılı bir resital ile tamamladı. İstanbul'da bulunduğu süre içerisinde, Demir Demirkan, Sertab Erener, Ozan Çolakoğlu, Can Şengün, İsmail Soyberk, Volkan Öktem, Eylem Pelit, Nil Karaibrahimgil, Burcu Güneş, Nazan Öncel, Tarkan, İzel, Aykut Gürel, İskender Paydaş, Işın Karaca, Ogün Sanlısoy, Özgün, Özge Fışkın, gibi isimlerle, stüdyoda ve sahnede gitarist ve aranjör olarak çalıştı. Gülden Gökşen için, Serdar Erener'in sponsorluğunu üstlendiği "Güldencaz" albümünün prodüktörlüğünü yaptı. Halen Nil Karaibrahimgil ile çalışmakta olan Renda, Yamaha Musical Instruments'in davetiyle Modern Müzik Akademisi ve Garaj Performans Merkezi'nde "Stüdyo ve Sahne Gitaristliği" temalı seminerler vermiştir. Seminer çalışmalarına ve özel müzik eğitmenliğine devam etmektedir. MottoMuzik isimli YouTube kanalinda "Gitar Ogreniyorum" bolumunde gitar egitimi videolari yayinlanmaktadir. Nurkan Renda Yamaha gitarlarını ve kayıt ekipmanlarını kullanmaktadır. Kora Kora, yarım kesilmiş su kabağı ile üstüne inek derisi gerilmiş olan çoktelli bir Batı Afrika çalgısı. Sahip olduğu 21 tel gövdeden dışarı uzanan çubuğun bir tarafında on bir, diğer tarafında da on tane bulunmak üzere ayarlanmış. Çalgı çalınırken gövdenin iç kısmı müzisyene dönük. Korayı çalmak için her iki elin de baş parmak ve işaret parmakları kullanılır. Yaygın olarak Gambiya, Mali, Senegal ve Gine'de çalınır. Griyoların çalgısıdır. Servet Kocakaya Servet Kocakaya (d. 19 Mayıs 1973, Bingöl) Türk besteci, söz yazarı, müzisyen. 5 yaşında Çukurova'ya önce Hatay'ın Dörtyol ilçesine daha sonra da Mersin'e göçen ailenin en küçük ferdidir. İlk, orta ve Lise eğitimini Mersin'de tamamladıktan sonra Ankara Hacettepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü'nü bitirdi. Batı müziğine olan ilgisi ozan müziğiyle birleşince kendi tarzını oluşturma çabaları ilk albümüne yansıdı. Gülhane Sarayburnu Parkı Sarayburnu Parkı, İstanbul'un Fatih ilçesinde bulunan bir parktır. Tarihî yarımada olarak anılan bölgenin en doğu ucunda, Sarayburnu olarak anılan bölgede yer alır. İlk olarak Topkapı Sarayı'nın hasbahçesi olan Gülhane Parkı'nın bir parçası olsa da, 1890 yılında parkın içinden demiryolu geçmesi nedeniyle ilk bölünme gerçekleşti. Ana parktan ayrılan ve alan olarak daha küçük boyutlu olan Sarayburnu kısmı, bir köprüyle Gülhane Parkı'na bağlanıyordu. Ancak cumhuriyetin ilanından sonra, 1958 yılında İstanbul Sahilyolu'nun (Kennedy Caddesi) yapımına başlanmasıyla parkın iki bölümü arasındaki bağ tümüyle kopmuş oldu. Park bugün konum olarak Topkapı Sarayı'nın aşağısında; Sirkeci Feribot İskelesi ile komşudur. Park, Türkiye'nin cumhuriyet tarihinde birtakım önemli olaylara ev sahipliği yapmıştır. Türkiye'nin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün ilk heykeli 03 Ekim 1926'da bu parkta dikildi. Dönemin İstanbul şehremini Emin Erkul (1924-1928)'un girişimleriyle Avusturyalı heykeltıraş Heinrich Krippel'e yaptırılan bu heykelde Atatürk, elini beline koymuş; ayakta durur hâlde karşıyı izlerken betimlenmiştir. Bunun dışında Türkiye'de harf devrimi yapıldığında Atatürk, latin harflerini ilk kez bu parkta 1 Eylül 1928 tarihinde kamuya tanıttı. Atatürk öldüğünde, naaşı Ankara'ya gönderilmeden önce, İstanbul'daki son tören Sarayburnu Parkı'nda 19 Kasım 1938 tarihinde düzenlendi. Törenin ardından tabut, top arabasından 12 general tarafından alınarak Yavuz zırhlısına götürülmek üzere rıhtımdaki bir dubaya yanaşan Zafer destroyerine konuldu. Park, idari olarak Cankurtaran mahallesi sınırları içinde bulunmaktadır. Arkası Topkapı Sarayı, önü İstanbul Boğazı ile sınırlandırılmış olduğundan, çevresinde yerleşim birimi yoktur. Sahilyolu ve demiryolu hattının da ulaşımı güçleştirmesi nedeniyle, parkın ziyaretçi trafiği görece düşüktür. Parka Eminönü-Sirkeci yönünden yürüyerek ulaşılabilir. Parkın büyük bir kısmı Nisan 2006 dan beri marmaray inşaası nedeniyle kapalıdır , inşaat 29 ekim 2013 yılında bitmesine rağmen parkın büyük bir kısmı saç levhalar ile çevrilidir, Toplu taşımayla parka gelmek için İETT'nin Sarayburnu durağı; TCDD'nin ve tramvay hattının (T1 hattı) Sirkeci durakları kullanılabilir. Holly Valance Holly Rachel Vukadinović (Sırpça: Холи Рејчел Вукадиновић)(d. 11 Mayıs 1983, Melbourne) daha çok sahne adı Holly Valance ile tanınan Avustralyalı şarkıcı, model ve aktris. Yıl 1999'da ajansına, Avustralya'nın uzun süredir yayınlanan dizilerinden biri olan "Neighbours" ("Komşular") için oyuncu arandığı telefonu geldiğinde Holly 16 yaşındaydı. Ajansı Holly'nin rol için mükemmel bir seçim olacağını düşünmekteydi. Birkaç telefon görüşmesinden sonra Holly seçmelere gönderildi ve Felicity Scully rolüne seçildi. Aldığı rolle birlikte çok çalışmaya başladı. Kısa bir süre sonra dizi için fedakârlık yapması gerektiğine karar veren Holly 11. sınıfta okulu bıra
ktı. Okulu bırakmasıyla ağırlık verdiği oyunculuk kariyeri hızla yükseldi ve üç yıl boyunca adından sıkca söz ettirdi. "Dead Or Alive" ("Ölü Ya da Diri") filminde Christie Ayrıca Holly Valance, Prison Break 1. ve 2. Sezonlarında oynamıştır.Prison Break de Rolü: Nika Volek, Holly Valance'ın canlandırdığı karakterdir.Nika Michael'in eski eşidir.Çek Cumhuriyeti vatandaşıdır. Michael, Nika ile banka soygunundan bir gün önce Nika'nın Amerikan vatandaşı olabilmesi için evlendi. Daha sonra Nika, Michael'a kaçış planında yardım etti. Belli bir süre düzenli şekilde oyunculuğa devam eden Holly, 2002 de kontratını yenilememe kararı aldı. On üç yaşından beri ara ara çalıştığı ve en büyük isteği olan şarkıcılık kariyerine başlamak istiyordu. İlk single'ı "Kiss Kiss"in sözleri ve müziği Tarkan'ın hit şarkısı "Şımarık" dan alıntıydı. Şarkı çok kısa sürede hit oldu. İngiltere, Avusturya listelerinde No 1. sıraya kadar yükselen şarkı diğer birçok Avrupa ülkesinde de zirveyi zorlamayı başardı. Holly Valance'ın bu kadar çabuk ilgi odağı olmasının bir sebebi de cesur sahnelerin yer aldığı klip idi. "Kiss Kiss"in klibinde çıplak olarak dans ediyor ancak dans sahneleri ışıklar ile kapatılıyordu. Holly'nin ikinci single'ı "Down Boy" aynı yıl müzik marketlerde idi. "Down Boy", ilk single'ı "Kiss Kiss" kadar başarılı olamamış olsa da İngiltere listelerinde 2., Avusturya listelerinde 3. sıraya kadar çıkmayı başardı. "Down Boy"u aynı yıl "Naughty Girl" single'ı takip etti. Son single'ından hemen sonra içinde "Down Boy", "Kiss Kiss" ve "Naughty Girl"de olmak üzere on beş şarkı bulunan "Footprints" ("Ayak İzleri") albümü 2002 bitmeden single'larının yanında yerini aldı. Gene aynı yıl Birleşik Krallık'ın ünlü dergilerinden GQ tarafından "Yılın Kadını" ödülüne layık görüldü. Takvimler 2003'ü gösterdiğinde "State Of Mind" albümü piyasadaydı. Gene aynı yıl albüm'e adınıda veren "State Of Mind", on iki şarkı ile müzik marketlerde yerini aldı. Single'ın İngiltere listelerinde 8, Avusturya listelerinde 14. sıraya kadar yükselmesine karşın albüm iki ülkedede listelere giremedi. Griot Griotlar (okunuş: "griyo"), kabilelerin sözlü tarihini ve geleneklerini kuşaktan kuşağa aktaran kişilerdir. Krallara ve kabile şeflerine danışmanlık ederler, törenleri idare ederler, kişiler ve aileler arasındaki sorunlarda hakemlik üstlenirler. Bu kişiler ayrıca sanatçı, müzisyen, şarkıcı, dansçı ve masalcıdırlar. En yaygın Senegal, Mali, Gambiya ve Gine'de yaşamaktadırlar. Afrika'nın geleneklerle kültür mirasını halen ayakta tutan halk ozanları olan griotlar, kahramanlık hikâyelerini, şiir ve öyküler yoluyla anlatırlar. Egosuz programcılık Egosuz programcılık, kişisel faktörleri ortadan kaldırmaya çalışarak işin kalitesini artırmaya yönelik bir yazılım geliştirme yönetmidir. Kaliteyi artırmak için, yazılan kodlar diğer yazılımcılar tarafından incelenir. Egosuz programcılıkta bu gözden geçirmelerin, arkadaşça ve kişisel duyguları bir kenarda bırakarak yapılması öngörülür. Bu kavramdan ilk bahseden kişi, günümüzde danışmanlık yapmakta olan Gerald Weinberg'dir. 1971 yılında yayınlanan "The Psychology of Computer Programming" adlı kitabında bu kavrama yer vermiştir. Browning Browning, 1927'de Utah ABD'de kurulmuş bir ateşli silah şirketidir. Browning marka, tabanca ve ağır makineli ateşli silahlarıyla tanınmıştır. Browning M1919A6, Amerikan Ağır Makinalı silahıdır. MG-42'ye oranla menzili ve ateş gücü daha düşüktür. Ancak bu silah en az MG-42 kadar düşman üzerinde etkilidir. Amerikan Ordusu tarafından İkinci Dünya Savaşı'nda yoğun kullanım alanı bulmuştur.Amerikan Ağır Makinalı Birlikleri tarafından savaşın pek çok yerinde kullanılmıştır. M4 Sherman tanklarının gövdesine de Browning'ler den yerleştirilmiştir. Müttefik Kuvvetlerin en başarılı silahlarından biridir. Ayrıca Browning M1919A6, hava soğutmalı bir namluya sahiptir. Sacco ve Vanzetti Nicola Sacco ( 22 Nisan 1891 – 23 Ağustos 1927) ve Bartolomeo Vanzetti (11 Haziran 1888 – 23 Ağustos 1927) Amerika Massachusetts'e göçen bu iki İtalyan, bir cinayet ve gasp olayı ile ilgili olarak suçlanmış ve 7 yıllık mahkûmiyet sonrasında 23 Ağustos 1927'de idam edilmişlerdir. Ancak suçlulukları konusunda derin şüpheler mevcuttur ve "Amerikan adalet sisteminin ayıbı" olarak hatırlanan davalardan biridir Sacco ve Vanzetti davası. Papa XI. Pius da dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanından tepki gösterilmesine, Albert Einstein, H. G. Wells, George Bernard Shaw gibi dönemin birçok önemli isminin imzaladığı bildirgeye rağmen, yükselişte olan İtalyan, göçmen ve anarşistlere olan antipati ve nefret, Sacco ve Vanzetti'nin hayatına mal olmuştur. Sacco ve Vanzetti, bir ayakkabı fabrikasında muhasebe müdürü olan Frederick Parmenter ve bu fabrikada güvenlik görevlisi olan Alessandro Berardelli'nin, 15 Nisan 1920'de 15.766,51 dolar ile birlikte ödeme yapmak için bankaya doğru yol alırken silahlı saldırı sonucu öldürülmeleri ve soyulmaları olayından sorumlu tutulmuşlardır. Knox sınıfı fırkateyn Knox sınıfı fırkateyn, ABD Deniz Kuvvetlerinde hizmet etmiş olan fırkateyn sınıfı. Avrupa`ya yapılacak güç aktarımda görevli filolara Denizaltı Savunma Harbi'nde destek amacıyla 1960`lı yıllarda tasarlanmıştır. Bu gemilere denizaltılara taarruz amaçlı roket, destekli bir torpido sistemi olan ASROC yerleşterilmiştir. Knoxlar, ABD Donanması tarafından kullanım dışına çıkarılmasının akabinde hibe yoluyla müttefiklere verilmiştir. Bu sınıftan sekiz adet fırkateyn de Türk Donanması`nın envanterine katılmıştır. Bu gemilerin bazıları Kalyon-5 Projesi kapsamında Türk yapısı muharebe konsolları ile donatılarak modernize edilmiştir. Yunan Donanması tarafından da kullanıma alınan "Knox"lar, maliyet etkinliklerinin düşük olması nedeniyle bugün görev dışı bırakılmışlardır. Knoxlar'a ilaveten sekiz adet Boeing üretimi Harpoon lançeri ile "Meroka" nokta savunma sistemi CIWS yükleyip, Raytheon üretim SM-1 güdümlü mermisini ateşleyebilme kabiliyeti kazandıran İspanyol Donanması'nda ise bu fırkateynler uçak gemisine hava savunma sağlanması görevlerinde kullanıyor. Ayrıca Meksika, Mısır, Tayland ve Tayvan tarafından da kullanıldılar. Knox`ın buhar türbininin sürekli arızalanması ve geminin tek şaftlı olması, bu geminin en önemli dezavantajlarıdır. Türk Deniz Kuvvetleri'nde 2012 yılında hizmet dışına çıkarılmıştır. Büyük insansı maymunlar İnsangiller veya Büyük insansı maymunlar (Hominidae), maymunlar takımının insansılar (Hominoidea) üst familyasına dâhil bir familyadır. Familyanın dört cinsi iki ayrı alt familyaya bölünür; bunlar, Ponginae alt familyası bünyesinde gruplandırılan "Pongo" (orangutan) ile Homininae alt familyası bünyesinde gruplandırılan "Gorilla" (goril), "Homo" (insan) ve "Pan" (şempanze) cinsleridir. Hominidae familyasının sınıflanması yıllar içinde çok defa değişikliğe uğramıştır. Bu familya ilk başlarda yalnızca insan cinsini ve onun soyu tükenmiş akrabalarını içermiş, diğer büyük insansı maymunlar ise Pongidae adlı ayrı bir familyada sınıflanmıştır. Bu tanım günümüzde pek çok antropoloji uzmanınca hâlâ kullanılsa da Pongidae familyasını kısmi soylu (İng. "paraphyletic") bir grup durumuna sokmaktadır. Güncel taksonomi yaklaşımları ise tek soylu (İng., "monophyletic") grupların oluşturulmasını desteklemektedir. Bu doğrultuda da pek çok biyoloji uzmanı, Pongidae familyasının Ponginae alt familyası olarak Hominidae familyası içine dâhil edilmesini ve Ponginae alt familyasının da yalnızca "Pongo" (orangutan) cinsi ile onun "Gigantopithecus" gibi soyu tükenmiş akrabalarını içermesini desteklemektedir. Hominidae familyasının Hominoidea üst familyasına ait güncel soy ağacındaki yeri aşağıda sunulmuştur: Hominidae familyasının Hominoidea üst familyasındaki yeri ve alt türlere kadar olan ayrıntılı sınıflaması aşağıda sunulmuştur; soyu tükenmiş türler dâhil edilmemiştir: Hayalet Dansı Hayalet Dansı, Mnikȟówožu Siyularından Büyük Ayak'ın öldürüldüğü Yaralı Diz Katliamı'nı ateşleyen danstır. 1890'da Dakotalar arasında bir kurtarıcının gelip topraklarını alan kişilerden Kızılderilileri kurtaracağı inancı yaygınlaştı. Bu durumu ayinsel bir gösteri haline getirerek Hayalet Dansı yapmaya başladılar. Amerikan ordusu bu dansı bağımsızlık hareketi olarak algılayıp yasakladı. Lakotalar bu törenlere Pine Ridge ve Rosebud Reservasyonlarında da katılmıştı. Rezervasyondaki ajanlar hükümete haber verdi ve şef Oturan Boğa bu dansı yaptığı için öldürüldü. Bu dans "Hayat Çemberi" (Circle of the Life) olarak tanımlanır ve dans ederken çemberi tamamlamak esastır. Serval Serval ("Leptailurus serval"), kedigiller (Felidae) familyasından orta boyutlu vahşi bir kedidir. 85 cm uzunluktadır, 40 cm civarında da kuyruk uzunluğu bulunur. Uzun bacakları ve kısa sayılabilecek kuyruğu ile narin bir hayvandır. Uzun, oval kulakları birbirlerine yakındırlar. Postunun deseni değişiklik gösterir. Küfür Küfür ile aşağıdakilerden biri kastedilmiş olabilir: Küfür (İslam) Küfür; inkâr, reddetmek, yok saymak, görmezlikten gelmek gibi anlamlara gelir. İslam'a göre İslam'ın inanç esaslarını reddeden kişiye "kâfir" denir. Bununla beraber İslam'da inanç esaslarının neler olduğu konusunda görüş birliği yoktur. Örneğin kadere imanın İslamın inanç esaslarından biri olup olmadığı bazı araştırmacılar tarafından tartışılır durumdadır. Ayrıca küfür üzerine yazı yazan kelamcılara göre bir farzı inkar veya reddetmek, bir sünneti hor ve hakir görmek gibi ayrıntılar da küfür olarak isimlendirilir. bununla birlikte farz ve sünnetlerin neler olduğu konusu da mezhepler arasında görüş farklılıkları olan alanlardır. İman gibi küfrün de belirli ve her mezhepte değişmeyen bir tanımı bulunmamaktadır. Bazı mezhepler imanı kalbin tasdiki olarak tarif ederken, bazısı buna dilin ikrârı ve/veya âmeli de eklemiştir. Buna göre imanın tarifinde yer alan herhangi bir şartı, bölümü inkâr etmek veya inancın gerektirdiği amelleri yerine getirmemek küfür olarak tanımlanır. Ehl-i Sünnetin kabul ettiği iki büyük akaid mezhebi Eş'arilik ve Matüridilik iman