text
stringlengths 296
93k
| summary
stringlengths 48
2.09k
|
---|---|
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürü Mehmet Çağlar, ülkede olağan kış şartlarının tahmin edildiğini belirterek, Marmara ve Batı Karadeniz bölgeleri ile Ege bölgesinin iç kesimlerinde sıfırın altında 15 derece ve daha altında sıcaklık beklenmediğini bildirdi. METEOROLOJİ -15'LERİ BEKLEMİYOR Çağlar, yaptığı yazılı açıklamada, bazı basın yayın organlarında, "27 Ocak Çarşamba gününden itibaren kışın en soğuk günlerinin yaşanacağı, Marmara ve Batı Karadeniz bölgeleri ile Ege bölgesinin iç kesimlerinde hava sıcaklığının sıfırın altında en az 15 dereceye düşeceği" şeklinde haberler yer aldığını anımsattı ve Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü'nün hava tahminlerine göre ise ülkede olağan kış şartlarının beklendiğini kaydetti. KUVVETLİ DON GÖRÜLEBİLİR Marmara ve Batı Karadeniz bölgeleri ile Ege bölgesinin iç kesimlerinde hava sıcaklıklarında Çarşamba gününden itibaren 2 ila 5 derece artış olacağının tahmin edildiğini bildiren Çağlar, şunları kaydetti: "Marmara ve Batı Karadeniz bölgeleri ile Ege bölgesinin iç kesimlerinde sıfırın altında 15 derece ve daha altında sıcaklık beklenmemektedir. Fakat pazartesi ve salı geceleri, Ege ile Akdeniz'in kıyı kesimlerinde hafif, iç kesimlerde orta kuvvette, yükseklerde kuvvetli don olayı beklenmektedir. Tarımsal faaliyetin sürdüğü bu bölgelerimizde hasat dönemindeki narenciye ve muz üreticilerimiz, çiçeklenme dönemindeki yenidünya, badem vb. meyve ile sebze ve serada üretim yapan yetiştiricilerimizin gerekli tedbirleri almaları, yörelerindeki don durumu hakkında daha detaylı bilgi almak için en yakın meteoroloji müdürlüklerine başvurmaları önerilir." -15'i görecek miyiz? Rusya Meteoroloji Dairesi ile Acil Durumlar Bakanlığı bir uyarı bildirisi yayınlamış ve çarşamba günü Türkiye’nin Marmara ve Batı Karadeniz bölgeleriyle, Ege’nin kuzey kesiminin eksi 15 dereceyi göreceğini bildirmişti. İSTANBUL'DA KAR 20 SANTİME ULAŞTI BİR KİŞİ DONARAK CAN VERDİ AYRINTILAR HABERİN DEVAMINDA... [PAGE] İstanbul Valisi Muammer Güler, İstanbul'da son 3 gün de bölgeler itibarıyla metrekareye 30 ile 80 kilogram arasında düşen yağışlar alındığını belirterek, "Ölçülen en yüksek kar kalınlığı ise yerleşim yerleri içerisinde Sarıyer'de 15 santimetre, yerleşim merkezleri dışında ise 20 santimetreyi bulmuştur" dedi. Güler, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün Vatan Caddesi'ndeki yerleşkesinde yaptığı açıklamada, İstanbul'da etkili kar yağışı başlamadan vatandaşları uyardıklarını hatırlatarak, "Meteorolojik tahminler doğru çıktı. İstanbul'da dün gece itibarıyla kaydedilen en düşük sıcaklık '-5' derece oldu. Bugün hafif kar yağışı devam ediyor, en düşük sıcaklığın da '-1' derece ile '-5' derece arasında değiştiğini biliyoruz" dedi. Havanın yarın sabah kar yağışlı olacağını, daha sonra da parçalı bulutlu olarak tahmin edildiğini belirten Güler, sıcaklığın ise '-3' düzeyinde seyredeceğini kaydetti. Güler, "Çarşamba günü ise çok bulutlu olacak akşam saatlerinden itibaren yağmurlu, yüksek kesimlerde ise karla karışık yağmurlu şekilde devam edecek, en düşük sıcaklık '-'3 derece en yüksek sıcaklık ise 4 derece olacak" diye konuştu. İstanbul'da perşembe gününden itibaren hava sıcaklığında hissedilir bir yükselmenin olacağını belirten Vali Güler, "Lodos fırtınası ile beraber yağmur bekleniyor ve sıcaklıklarda belirgin derecede yükselecek. Sıcaklıkların 2 derece ile 7 derece arasında olması tahmin ediliyor. Cuma günü ise yine yağmurlu 5 ile 12 derece arasında hava sıcaklığının olacağı bekleniyor " ifadesini kullandı. BALIKÇI TEKNESİNDE DONARAK CAN VERDİ [PAGE] Ayvansaray'da Hacı Cemal isimli balıkçı teknesinde yaşayan ve geçimini balık avlayarak sağlayan Cemal Yıldırım'ın (65) teknede hareketsiz olarak yattığını gören polis ekipleri 112 Sağlık görevlilerine haber verdi. Haliç kıyısında demirli bulunan tekneye gelen sağlık ekipleri Yıldırım'ın soğuktan donarak hayatını kaybettiğini belirledi. Yapılan incelemenin ardından Cemal Yıldırım'ın cesedi Adli Tıp Kurumu Morgu'na gönderildi. Cemal Yıldırım'ın iki aydır teknede yaşadığı belirtildi. | Rusya, Türkiye'yi uyardı uyarmasına ama peki meteoroloji bu duruma ne diyor? İşte meteorolojiden -15 açıklaması; |
<> OTOMOBİL, ARAZİ TAŞITLARI VE BENZERİ ARAÇLARIN 2010 YILI MOTORLU TAŞITLAR VERGİSİ YILLIK (TL) Motor silindir hacmi 1-3 yaş 4-6 yaş 7-11 yaş 12-15 yaş 16 yaş ve üstü 1300 cm3 ve arası 405 283 160 120 45 1301-1600 cm3 arası 648 486 283 200 78 1601-1800 cm3 arası 1.140 893 526 322 127 1801-2000 cm3 arası 1.795 1.384 814 486 194 2001-2500 cm3 arası 2.690 1.955 1.221 731 291 2501-3000 cm3 arası 3.750 3.262 2.039 1.099 405 3001-3500 cm3 arası 5.711 5.139 3.096 1.547 570 3501-4000 cm3 arası 8.976 7.752 4.567 2.039 814 4001 cm3 ve üstü 14.689 11.015 6.525 2.935 1.140 MİNİBÜS, PANELVAN VE OTOBÜSLERİN 2010 YILI MOTORLU TAŞITLAR VERGİSİ (TL) Model yılı 1-6 yaş 7-15 yaş 16 ve üstO yaş Minibüs 486 322 160 Panelvan 1900 cm3 ve altı 648 405 242 | Motorlu Taşıtlar Vergisinin birinci taksit ödemelerinde son güne gelindi. İşte kalem kalem otomobil vergileri; |
Nijerya'da geçen hafta yüzlerce kişinin öldüğü Çatışmaların meydana geldiği ülkenin orta kesimlerindeki Jos kentinin yakınında yer alan Kaduna'nun Müslüman yetkilisi Muhammed Şittu, Jos kentinin 23 km güneyindeki Gero köyünde 51, yakınlarındaki Talçon köyünde de 10 ceset daha bulduklarını belirtti. Nijerya makamları, Jos kenti ve civarında geçen hafta meydana gelen Hristiyan-Müslüman çatışmalarında 326 kişinin öldüğünü açıklarken, sağlık kuruluşları ve insani kuruluşlar, ölü sayısının son rakamla 500'ü aştığını ve çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğunu bildiriyorlar. Nijerya'da polis, Jos kentinde geçen hafta çıkan kanlı çatışmalara katıldıkları gerekçesiyle 300'ü aşkın kişiyi de tutuklamıştı. Çatışmalar, Hristiyan çoğunluğun yaşadığı Jos kentinde cami yapılmasının protesto edilmesiyle 17 Aralık'ta patlak vermiş ve civar bölgelere yayılmıştı. Dört gün süren çatışmalarda evler, kiliseler, camiler ve araçlar ateşe verilmişti. | Hristiyanlar ile Müslümanlar arasındaki çatışmalardan sonra 61 yeni ceset daha bulundu. |
Diyanet-Sen'den yapılan yazılı açıklamaya göre, Ahmet Yıldız, bugün saat 15.10'da kaldırıldığı Ankara Dışkapı Hastanesi yoğun bakım ünitesinde hayatını kaybetti. Yıldız'ın naaşı, yarın Ankara Kocatepe Camisi'nde ikindi vakti kılınacak cenaze namazının ardından İstanbul'a gönderilecek. İstanbul'da Samandra Hz. Ebubekir Camisi'nde çarşamba günü kılınacak cenaze namazının ardından Yıldız'ın naaşı, Sultanbeyli Mezarlığı'nda defnedilecek. 1956 yılında Trabzon'da dünyaya gelen Ahmet Yıldız, 2002 yılından beri Diyanet-Sen Genel Başkanlığı görevini yürütüyordu. | MEMUR-SEN'e bağlı Diyanet-Sen Genel Başkanı Ahmet Yıldız, bugün Ankara'da vefat etti. |
Almanya Başbakanı Angela Merkel, ülkesinde görev yapan yabancı misyon şefleri için verdiği yeni yıl resepsiyonunda, AB'nin genişlemeye devam edeceğini söyledi. Başbakan Merkel'in bugün başbakanlıkta verdiği yeni yıl resepsiyonuna, aralarında Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Acet'in de bulunduğu yaklaşık 150 ülkenin büyükelçisi ya da maslahatgüzarı katıldı. Büyükelçi Acet, Merkel'in yeni yılını kutlarken, Merkel de büyükelçiden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a selamlarını iletmesini istedi. Merkel'in yeni yıl resepsiyonlarında her yıl olduğu gibi bu kez de Başbakana elini uzatmayan tek kişi İran Büyükelçisi oldu. Başbakan Merkel, selamlamadan sonra yaptığı konuşmada, Avrupa'da daha sıkı işbirliği yapacaklarını ve ortak kararlar alacaklarını, bunun için Lizbon Anlaşması'nın kabul edilmesinin önemli olduğunu belirterek, "AB genişlemeye devam edecek. 27 ülkede kalmayacak" dedi. Almanya'da geçen yıl Berlin Duvarı'nın yıkılışının 20. yılını kutladıklarını da hatırlatan Merkel, Kıbrıs'ta bölünmüşlüğün ortadan kaldırılması için siyasi sürecin daha ileriye götürülmesini dilediklerini söyledi. Dünyanın dört bir yanından Almanya'ya gelerek kalmak isteyen insanlara da iyi bir yurt vermek istediklerini ifade eden Merkel, göçün tek yönlü bir süreç olmadığını, göç ve uyumun iyi bir şekilde gerçekleşebilmesi için hem yabancıların, hem de Alman halkının çaba harcaması gerektiğini kaydetti. Merkel, teröre karşı mücadelenin süreceğini, bu yıl Afganistan'da da hükümet sorumluluğunu adım adım Afgan halkına devretmek için de çalışmalar başlatacaklarını söyledi. İRAN YÖNETİMİNE ÇAĞRI İran ile nükleer program konusunda anlaşmaya varmak için de diplomatik çabaların sürdürüldüğünü ifade eden Merkel, zamanın daraldığını, İran'a karşı yapılacak olası yaptırımlardan en fazla İran halkının olumsuz yönde etkileneceğini kaydetti. BM'nin ve İnsan Hakları Beyannamesi'nin kendileri için çok önemli olduğuna vurgu yapan Merkel, İran yönetimine basın özgürlüğünü de kısıtlamaması çağrısında bulundu. Konuşmasının başında Haiti'deki depremden duyduğu üzüntüyü dile getiren ve yardımların süreceğini belirten Merkel, dünyada yaşanan ekonomik krizin Almanya'yı tarihindeki en derin krize sürüklediğini, benzer krizlerin yaşanmaması için uluslararası mali mekanizmaların oluşturulması gerektiğini söyledi. Merkel ayrıca, yenilenebilir enerjilere, eğitime ve araştırmaya büyük önem verdiklerini ifade ederek, Kopenhag'daki İklim Zirvesi'nde tatmin edici bir sonuç alamadıklarını, ancak bu konuda uluslar arası alanda çabalarını sürdüreceklerini sözlerine ekledi. Yabancı misyon şefleri adına konuşan Vatikan Temsilcisi Başpiskopos Jean-Claude Perisset de, Merkel'in ve Alman hükümetinin dünyada çok çeşitli konularda çabaları olduğuna dikkati çekerek, Alman hükümetine başarılar diledi. | Almanya Başbakanı Angela Merkel, AB'ye üye 27 ülke sayısının artacağını söyledi. Merkel, İran'ı da unutmadı. |
İstanbul İl Sağlık Müdürü Doç Dr. Ali İhsan Dokucu, 'Hastalığın (Domuz Gribi) abartıldığı konusunda yaz dönemindeki pandemi senaryosuyla, şu an yaşanan fiili durumun örtüşmediğini söyleyebilirim' dedi. Dokucu, Golden Horn Otel'de düzenlenen, “2009 Yılı İstanbul Sağlık Müdürlüğü Değerlendirme Toplantısı”nda, sağlık hizmetlerine ilişkin bilgi verdi. Göreve geldiği 22 Haziran 2009 tarihinden itibaren H1N1 virüs pandemisi, 112 ambulans hizmet talebi, acil servis hizmeti, yoğun bakım hizmet talebi ve rutin sağlık hizmetleri için talep artışı gibi birkaç konuyla ilgilendiklerini anlatan Dokucu, 112 Acil Servis'i kullanma bilincinin vatandaşlarda geliştiğini söyledi. “30 MİLYON DOZ AŞI İPTAL EDİLDİ” Dokucu, bir gazetecinin “domuz gribinin abartıldığı söylentilerini” hatırlatması üzerine, söz konusu bütün teorileri dikkate almak zorunda olduklarını söyledi. Ortada bir kısmı ölümle sonuçlanan ağır bir gribal vaka olduğunu anımsatan Dokucu, “Bizim, böyle bir hastalığa karşı, arkasında değişik komplo teorileri olsa da duyarsız kalma lüksümüzün olmadığını düşünüyorum. Elimizde, hastanelere yüz binlerle ifade edilen hasta yığılması var. Bu durumda ne başhekim ne sağlık müdürü ne de Sağlık Bakanlığı olarak duyarsız kalamayız” diye konuştu. Dokucu, bu nedenle devletin ciddi bir inisiyatif aldığını, domuz gribi aşısına 500 milyon liranın üzerinde bir kaynak ayırdığını ve 43 milyon doz da aşı siparişi verdiğini anımsattı. 30 milyon doz aşının siparişinin iptal edildiğini belirten Dokucu, 3 milyon doz civarında aşı kullanıldığını ancak bu sayının pandemiyi engelleyebilecek rakamın çok altında olduğuna dikkati çekti. Pandeminin engellenebilmesi için 20 milyon doz civarında aşı yapılması gerektiğine işaret eden Dokucu, “Dolayısıyla toplum bazlı çalışma yapan uzmanlara göre, ortaya çıkan bu rakamlarla bizim aşı gerçeğimizin örtüşmediğini görüyoruz. Yani biz 20 milyon doz ilaç yapmadığımıza göre bu pandeminin kesilmesindeki ana faktör aşı değil, hastalığın bizzat kendisi” dedi. “Hastalığın korkulduğu kadar ağır seyirli bir hastalık çıkmadığını” ifade eden Dokucu, şöyle devam etti: “Gribin altında başka hastalıkları olan hastalar da daha ağır seyrettiğini ve ölen hastaların yarısında başka hastalıkların olduğunu gözlemledik, ancak sağlıklı insanların vefat ettiklerini de gördük. Biz, bu hastalığın tedbirini almakla yükümlüyüz. Hala risk var, ancak beklenilen kadar tehlikeli değil. Bu hastalık bundan sonra pandemi tarzında yayılabilir mi? Havanın bu kadar soğuk olduğu ve insanların gruplar halinde bir araya geldiği ortamlarda domuz gribi olmasa da diğer hastalıklar ortaya çıkabilir.” Dokucu, hastanelerde travma sayılarında artış olduğunu, fakat grip sayılarında bir artışın söz konusu olmadığını belirterek, 2 hafta önce grip için açılan poliklinikleri kapattıklarını bildirdi. Sağlık idarecileri olarak, sağlık riski oluşturan bu tablo karşısında yapılması gerekeni yaptıklarını dile getiren Dokucu, “Hastalığın abartıldığı konusunda da yaz dönemindeki pandemi senaryosuyla, şu an yaşanan fiili durumun örtüşmediğini söyleyebilirim” dedi. “ANADOLU'DAN 3 BİN CİVARINDA AİLE HEKİMİ GELECEK” İstanbul genelinde aile hekimliği uygulamasına Ekim ayında başlanacağını da bildiren Dokucu, eğitim almış bin 800 hekim bulunduğunu, bin 600 hekimin de eğitim almak üzere beklediğini kaydetti. Dokucu, 3 bin 300 civarında sertifikalı hekim veya aile hekimine ihtiyaç bulunduğunu, ancak şu an bu kadar hekim olmadığını, bu ihtiyacın özel sektörden aile hekimliğine geçişle, acil servislerde, ambulanslarda ve hastanelerde idari hekim olarak çalışanların bir kısmının aile hekimliği sertifikası almak koşuluyla sisteme dahil edilmesiyle giderileceğini söyledi. “İstanbul'daki ihtiyacın giderilmesi için Anadolu'dan 3 bin civarında hekim İstanbul'a gelecek” diyen Dokucu, bu hekimlere şu anda aldığı gelirin yaklaşık 2-3 katı bir gelir temin edileceğini kaydetti. | Domuz gribi gerçek bir senanyo muydu? İstanbul İl Sağlık Müdürü Dokucu, grip aşısıyla ilgili Türkiye gerçeğini anlattı. |
Rize Belediyesine ait yolcu otobüsünün motor kısmında çıkan yangını fark eden şoför, 52 yolcuyu otobüsten tahliye etti. İtfaiye ekiplerinin müdahale ettiği olayda otobüs tamamen yandı. Trabzon-Rize arasında yolcu taşımacılığı yapan Hamza İnce idaresindeki Rize Belediyesine ait 53 AH 704 plakalı yolcu otobüsünün motor kısmında, Trabzon'un Arsin ilçesinde seyir halindeyken henüz belirlenemeyen nedenle yangın çıktı. Otobüs içerisinde bir koku olduğunu fark eden şoför İnce, aracı durdurarak 52 yolcuyu tahliye etmeye başladı. Bu arada motor bölümündeki yangın kısa sürede büyüyerek araç içerisine sıçradı. Kısa sürede tamamen alev alarak yanan otobüse, Trabzon Belediyesine ait itfaiye ekipleri müdahale etti. Yangın anında tahliye edilen yolcular başka otobüslerle Rize'ye gönderilirken, otobüs şoförü İnce, ''Bir anda kıvılcım çıktı ve otobüs içerisinde koku olduğunu fark ettim. O anda yolcuları otobüsten tahliye etmeye çalıştım. Yangın daha sonra otobüsün her yerine yayıldı'' dedi. Olayla ilgili olarak soruşturma başlatılırken, bazı vatandaşlar ise yangını ihbar ettikleri çevre belediyelerden herhangi bir yardım gelmediğini öne sürdüler. | Rize Belediyesi'ne ait bir yolcu otobüsü, akşam saatlerinde sefer halindeyken alev aldı. 52 yolcu yangını ucuz atlattı! |
On Numara'nın 390. hafta çekilişinde kazandıran numaralar ''7, 14, 15, 18, 22, 31, 32, 33, 35, 37, 39, 48, 50, 56, 60, 62, 64, 66, 68, 70, 72 ve 73'' olarak belirlendi. Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünce düzenlenen, ''On Numara'' oyununun bu haftaki çekilişinde 10 bilen 8 kişi 24 bin 782 lira 80'er kuruş kazandı. Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünden yapılan açıklamaya göre, 9 bilen 112 kişi bin 180 lira 40'ar kuruş, 8 bilen bin 826 kişi 72 lira 65'er kuruş, 7 bilen 18 bin 95 kişi 10 lira 35'er kuruş, 6 bilen 108 bin 138 kişi 1 lira 90'ar kuruş ve hiçbir numarayı doğru tahmin edemeyen 181 bin 912 kişi de 1 lira 35'er kuruş ikramiye alacak. Büyük ikramiye kazanan talihlilerden 3'ünün, kuponlarını İstanbul-Ümraniye, 2'sinin yine İstanbul-Zeytinburnu ve Silivri, diğerlerinin ise Antalya-Kepez, Muğla-Merkez ve Mersin-Akdeniz'deki bayilerden yatırdıkları bildirildi. Bu haftaki çekilişte, toplam 1 milyon 101 bin 452 lira 77 kuruş ikramiye dağıtıldı. Hasılattan Türkiye'nin tanıtımı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Olimpiyat Oyunları, Savunma Sanayi ile Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna 660 bin 871 lira 62 kuruş, KDV olarak 438 bin 760 lira 83 kuruş ve Şans Oyunları Vergisi olarak da 244 bin 767 lira 27 kuruş aktarılacak. | Milli Piyango Genel Müdürlüğünce düzenlenen ''On Numara'' oyununun bu haftaki çekilişi yapıldı. |
Konya Valisi Aydın Nezih Doğan, 2003 yılında hazırlandığı iddia edilen ve kendisini de darbe sonrası valiler listesinde gösterenlere 'Balyoz' planını hazırlayanları kınadı. Vali Doğan yaptığı açıklamada kaynağını yasalardan ve millet iradesinden almayan hiç bir oluşuma yakınlık içinde olmayacağının altı çizdi. Taraf Gazetesi'nin ortaya çıkardığı Balyoz darbe planında ismi darbe sonrası göreve getirilecek valiler listesinde yer alan Konya Valisi Aydın Nezih Doğan suskunluğunu bozdu. Kendisininin darbecilerle anılmasına tepki gösteren Vali Doğan yazılı bir açıklama yaptı. Vali Doğan yazılı açıklamada şu görüşlere yer verdi, "Bir Gazetede adımın da yer aldığı haberle ilgili olarak; bazı basın ve yayın organlarında haber, yorum ve değerlendirmeler yapılması nedeniyle aşağıdaki açıklamaya gerek duyulmuştur: Bütün meslek hayatını aziz milletimizin gözü önünde ve hukuk devleti ilkesine bağlı olarak yaşamış bir kamu görevlisi olarak; kaynağını millet iradesi, Anayasa ve yasalardan almayan herhangi bir oluşuma yakınlık duymam ya da irtibat içinde bulunmam söz konusu dahi olamaz. Bu yakışıksız icraatların içinde ve hukuk devletinin karşısında olan güçleri şiddetle kınıyorum." dedi. | "Balyoz" planında, darbe sonrası ataması yapılacak valiler listesindeki Nezin Doğan, sert konuştu. |
Hava sıcaklığının eksi 8 dereceyi bulduğu İstanbul'da, teknede yaşayan 65 yaşındaki balıkçı Cemal Yıldırım donarak hayatını kaybetti. Kentte kamuda çalışan engellilere de 3 gün idari izin verildi. THY'nin bazı seferleri de iptal edildi. Ayvansaray'da Hacı Cemal isimli balıkçı teknesinde yaşayan ve geçimini balık avlayarak sağlayan Cemal Yıldırım'ın (65) teknede hareketsiz olarak yattığını gören polis ekipleri 112 Sağlık görevlilerine haber verdi. Haliç kıyısında demirli bulunan tekneye gelen sağlık ekipleri Yıldırım'ın soğuktan donarak hayatını kaybettiğini belirledi. Yapılan incelemenin ardından Cemal Yıldırım'ın cesedi Adli Tıp Kurumu Morgu'na gönderildi. Cemal Yıldırım'ın iki aydır teknede yaşadığı belirtildi. İstanbul'da etkili olan kar yağışı nedeniyle Boğaziçi ve Beykent Üniversitelerinde eğitime bir gün ara verildi. Yapılan açıklamaya göre, İstanbul'u etkisi altına alan yoğun kar yağışı nedeniyle, Şişli Ayazağa, Beylikdüzü ve Taksim yerleşkelerinde eğitim veren Beykent Üniversitesi ile Boğaziçi Üniversitesi 26 Aralık Salı günü eğitime ara verdi. Hava ulaşımına engel Türk Hava Yolları'nın (THY) Kars-İstanbul ve Kars-Ankara uçak seferleri iptal edildi. Edinilen bilgiye göre, THY'nin saat 14.45 Kars-İstanbul seferi ile saat 16.30 Kars-Ankara seferinin, ildeki yoğun kar yağışı nedeniyle iptal edildiği bildirildi. Yetkililer, yarınki uçuşların ise hava durumunun seyrine göre belirleneceğini kaydetti. Sıcaklık artacak İstanbul Meteoroloji Bölge Müdürlüğü, İstanbul'da hava sıcaklığının 28 Ocak Perşembe gününden itibaren "hissedilir derecede" artacağını bildirdi. İstanbul'da yarın sabah saatlerinde hafif kar yağışı, öğle saatlerinden sonra parçalı bulutlu hava tahmin edilirken, en düşük sıcaklığın "-3", en yüksek sıcaklığın "2" derece, çarşamba günü ise en düşük sıcaklık "-3", en yüksek "4" derece öngörülüyor. İstanbul'da halen kuzeyden esen kuvvetli rüzgarın yarından itibaren etkisini kaybedeceği, 28 Ocak Perşembe gününden itibaren ise gece ve gündüz sıcaklıklarının hissedilir derecede artacağı tahmin ediliyor. İstanbul'un son yılların en soğuk günlerini yaşadığı, hava sıcaklığının şehir merkezinde -5 dereceye, Silivri, Şile, Çatalca, Kilyos bölgelerinde ise -7 dereceye kadar düştüğü kaydedildi. Sayaçlar donabilir! Bu arada İSKİ, su tesisatı ve sayaçların donma tehlikesine karşı talaş, bez, karton ve benzeri maddelerle sarmalarını istedi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afet Koordinasyon Merkezi'den (AKOM) yapılan yazılı açıklamada şu bilgiler verildi: - Yol Bakım ve Onarım Müdürlüğü ekipleri buzlanma ve don olaylarına karşı yollarda tuzlama ve solüsyon çalışmaları yaptı. Ana arterlerde buzlanma yaşanmadı. - 3 bin 475 personel 770 araç ile sabaha kadar ana arterler, meydanlar, E-5 ve TEM Bağlantı yollarında çalıştı. - Park ve Bahçeler Müdürlüğü, Atık Yönetimi Müdürlüğü Hastane giriş çıkışları, duraklar, alt ve üst geçitler, İskeleleler, metrobüs yaya geçitleri, ibadethanelerin çevresi sabah saatlerinde tuzlandı. - Ekipler 22.00-07.00 arası yollara 4.376 ton tuz, 168 ton solüsyon kullandı. - Sokakta yaşayan vatandaşlar Alibeyköy Tevfik Aydeniz spor salonunda misafir ediliyorlar. Ekipler tarafından alınan vatandaşlar önce spor salonunda, banyo, traş, giyin kuşam ihtiyaçları karşılanıyor. Vatandaşlar daha sonra otele yerleştiriliyor. Hava koşullarının eksi derecele düşmesiyle birlikte 519 kimsesiz vatandaş misafir edildi. Güler: "20 santimetreye ulaştı" İstanbul Valisi Muammer Güler, İstanbul'da son 3 gün de bölgeler itibarıyla metrekareye 30 ile 80 kilogram arasında düşen yağışlar alındığını belirterek, "Ölçülen en yüksek kar kalınlığı ise yerleşim yerleri içerisinde Sarıyer'de 15 santimetre, yerleşim merkezleri dışında ise 20 santimetreyi bulmuştur" dedi. Güler, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün Vatan Caddesi'ndeki yerleşkesinde yaptığı açıklamada, İstanbul'da etkili kar yağışı başlamadan vatandaşları uyardıklarını hatırlatarak, "Meteorolojik tahminler doğru çıktı. İstanbul'da dün gece itibarıyla kaydedilen en düşük sıcaklık '-5' derece oldu. Bugün hafif kar yağışı devam ediyor, en düşük sıcaklığın da '-1' derece ile '-5' derece arasında değiştiğini biliyoruz" dedi. Havanın yarın sabah kar yağışlı olacağını, daha sonra da parçalı bulutlu olarak tahmin edildiğini belirten Güler, sıcaklığın ise '-3' düzeyinde seyredeceğini kaydetti. Güler, "Çarşamba günü ise çok bulutlu olacak akşam saatlerinden itibaren yağmurlu, yüksek kesimlerde ise karla karışık yağmurlu şekilde devam edecek, en düşük sıcaklık '-'3 derece en yüksek sıcaklık ise 4 derece olacak" diye konuştu. İstanbul'da perşembe gününden itibaren hava sıcaklığında hissedilir bir yükselmenin olacağını belirten Vali Güler, "Lodos fırtınası ile beraber yağmur bekleniyor ve sıcaklıklarda belirgin derecede yükselecek. Sıcaklıkların 2 derece ile 7 derece arasında olması tahmin ediliyor. Cuma günü ise yine yağmurlu 5 ile 12 derece arasında hava sıcaklığının olacağı bekleniyor " ifadesini kullandı. Engelli kamu çalışanına 3 gün izin İstanbul'da aşırı don ve buzlanmanın genel hayat üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle kamuda çalışan engelliler 25, 26 ve 27 Ocak 2010 tarihlerinde 3 gün süreyle idari izinli sayılacak. | Kar İstanbul'da 20 santimetreye ulaşırken, teknede yaşayan 65 yaşındaki bir balıkçı soğuktan donarak yaşamını yitirdi. |
Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören, bugün Ankara'da kongre üyeleriyle bir araya geldiği yemekte Metin Keçeli'yi 31 Ocak'ta yapılacak seçimde yönetim listesine alacağını açıkladı. Bu açıklama Siyah-Beyazlı camiada sürpriz bir gelişme olarak değerledirilirken, geçtiğimiz günlerde başkan adayı olabileceği gündeme gelen Keçeli'nin Demirören'in listesinden seçimlere girmesi ise, camianın önde gelen isimleri tarafından Keçeli'ye yapılan baskı sonucu gerçekleştiği öğrenildi. Keçeli'nin kendisine yapılan baskılar sonucu bir anlamda teslim olduğu ve araya giren isimlerin etkisi altında bu teklifi kabul ettiği dile getirildi. Çaresiz ve düşünceli olduğu belirtilen Keçeli'nin, Yıldırım Demirören'in kendisini listesine aldığını açıkladığı sırada İstanbul'da Beşiktaş Kulübü'nün eski yöneticilerinden Faik Akdil'le yemekte olduğu kaydedildi. Metin Keçeli'nin Demirören'in teklifini kabul etmesi ve listesine girmesinin ardından, yarın veya hafta sonuna doğru bir basın açıklaması yapacağı öğrenildi. Öte yandan Yıldırım Demirören'in seçimi kazanması halinde Metin Keçeli'nin 2. başkan görevine getirileceği kaydedildi. | Beşiktaş'ta 31 Ocak'ta yapılacak seçimde Yıldırım Demirören listesine sürpriz bir isim aldı. |
İstanbul Atatürk Havalimanı'ndaki gümrüksüz satış mağazalarında yapılan aramalarda aralarında bir emniyet amiri ve dört polisin de yer aldığı 17 kişi gözaltına alındı. Dış Hatlar Terminali'nde bulunan ve free shop olarak bilinen gümrüksüz satış mağazalarına, polis sabah 6 sıralarında baskın yaptı. Personelle birlikte sayım yapan sivil polis ekipleri, mağazalardaki satışları da durdurdu. Arama saat 16.30 sıralarında sona erdi. Aralarında bir emniyet amiri ve dört polisin de yer aldığı 17 kişi gözaltına alındı. | İstanbul Atatürk Havalimanı'ndaki Free Shop baskınında bir emniyet amiri ve dört polis gözaltına alındı. |
Genç kadın internette kocasının erkek arkadaşına yazdıklarını görünce şok oldu. Adam çocukluk arkadaşım diye tanıttığı erkeğe "kokunu özledim, kazağınla yatıyorum" diye yazmıştı. Ankara 3. Aile Mahkemesi'nde açılan boşanma davası dosyasına yansıyan ilişkide, genç kadın G.A. bir süre sonra kariyerini geliştirmek için ABD'ye gitti. Eşi E.A.'yı da yanına aldı. G.A. bir yandan okuyup, bir yandan da çalışarak iş bulamayan ve zamanını bilgisayar başında geçiren kocasına baktı. Bir gün iş yerinden erken çıkan genç kadın eve geldiğinde eşinin evde olmadığını, bilgisayarın ise açık olduğunu fark etti. ERKEK ARKADAŞINA 'KOKUNU ÖZLEDİM' YAZMIŞ Bilgisayarda kocasının, çocukluk erkek arkadaşı A.S.'ye, "Kokunu özledim senin kazağınla yatıyorum" şeklinde mesajlarını görünce şok oldu ! Aynı günlerde genç kadın ortak arkadaşlarından, eşinin gay barlara gittiğini de öğrendi. Çift bir süre sonra Türkiye'ye döndü. Türkiye'de yaşamaya başlayan çift arasında sorunlar yaşanmaya başladı. Türkiye'ye döndükten sonra kocasının erkek arkadaşı daha çok zaman geçirmeyi tercih edince kadın, eşinin erkek arkadaşı A.S.'nin karısı C.S. ile de tanıştı. YOKSA BUNLAR GAY Mİ? Bu süre içinde iki koca sık sık "İhale var, biz il dışına çıkıyoruz" diyerek, birlikte seyahate gittiler. Bu durumdan rahatsız olan A.S.'nin eşi C.S., "Yoksa bunlar gay mi?" diyerek şüphesini ortaya koydu. İki kadın, eşlerinin bilgisayarlarında, kocalarının birbirlerine yazdıkları e-mailler, MSN konuşmaları ile sevgili olduklarına dair kanıt içeren fotoğrafları bulunca, boşanma davası açtı. CİNSEL İLİŞKİ İSTEMİYOR Genç kadın, dava dilekçesinde cinsel ilişki isteğinin kocası tarafından yerine getiremediğini belirterek, 250 bin TL maddi ve 800 bin TL manevi tazminat ile 5 bin TL de tedbir ve yoksulluk nafakası istedi. Dosya için ABD'den tanıklar bile dinlendi. İki yıl süren dava sonrasında mahkeme, kocanın evlilik birliğinin temel gereklerini yerine getiremediği gerekçesiyle çifti boşadı, kocayı nafaka ve tazminata mahkum etti. Hakim Çetin Durak davanın evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma davası olduğuna dikkat çekerek 'Kişilik hakları zedelendi' dedi. VİCDANSIZ ANNENİN KORKUNÇ SIRRI [PAGE] VİCDANSIZ ANNENİN KORKUNÇ SIRRI İzmir'de, iki yıl önce gayrimeşru ilişki sonrası hamile kalan bir kadın, iddiaya göre 112 Acil Servis'te hemşire olan kız kardeşinin yardımıyla doğurduğu bebeğini ölüme terk ettikten sonra annesinin mezarına gömdü. Olay, iki yıl sonra bir ihbar sayesinde ortaya çıktı. Anne gözaltına alınırken, kemikleri bulunan talihsiz bebeğin cesedi Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. İzmir'de, G.T. isimli kadın, gayrimeşru bir ilişki sonrası hamile kaldı. Bebeği aldırmak için geç kalan kadın, uzun süre gebeliğini ailesinden sakladı. ODADA ÖLÜME TERK ETTİ Gebeliğin son dönemlerinde çaresiz kalan G.T., 112 Acil Servis'te hemşire olarak çalışan kız kardeşi F.T'ye durumu anlatarak yardım istedi. İddiaya göre kız kardeşinin Karataş semtinde bulunan evinde suni sancı verilerek doğum gerçekleştirildi. Olması gereken tarihten önceki bir tarihte suni sancı verilerek ve bazı tıbbı yöntem kullanılarak erken doğması sağlandığı için bebeğin kendiliğinden ölmesine karar veren anne G.T. bebeği başka bir odaya koyarak ölüme terk etti. BEBEK AĞLAYA AĞLAYA ÖLDÜ Başka bir odaya alınıp ölüme terk edilen bebek saatlerce ağlayarak öldü. G.T. ve kardeşi bebeğin cesedini daha önce kaybettikleri annelerinin mezarını yüzeysel kazarak bir poşet içinde gömdüler. Olayın üzerinden iki yıl geçtikten sonra İzmir Emniyet Müdürlüğü'ne olay bildirildi. İhbar üzerine harekete geçen Cinayet Büro Amirliği ekipleri yaptıkları soruşturma sonucunda, bebeğin gömüldüğü iddia edilen mezarı tespit etti. Harmandalı Mezarlığı'nda bulunan G.T.'nin annesine ait mezarda yapılan kazıda bebeğe ait kemik parçaları bulunarak İzmir Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. İDDİALARI KABUL ETMEDİ Gözaltına alınan anne G.T.'nin verdiği ifadede, "bebeği tek başına kardeşinin evinde altı aylıkken ilaç içerek doğurduğunu, bebeğin ölü doğduğunu bu yüzden kimseye söylemeden gömdüğünü söylediği" öğrenildi. G.T. adliyeye sevk edildi. Bu arada G.T.'ye doğum sırasında yardımcı olduğu iddia edilen hemşire kız kardeşi F.T.'nin yakalanması için çalışma başlatıldı. F.T.'nin artık hemşirelik yapmadığı ve yaşamını İngiltere'de sürdürdüğü yolunda bilgiler alındığı öğrenildi. AYNI GÜN DOĞUP AYNI GÜN ÖLDÜLER [PAGE] AYNI GÜN DOĞUP AYNI GÜN ÖLDÜLER Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde istemediği halde dayısının oğlu ile evlendirilmek istendiği iddia edilen 21 yaşındaki ikiz kız kardeşten biri, 5. kattan atlayarak intihar etti. Kardeşinin peşinden atlayan diğer kız da yaşamını yitirdi. Alınan bilgilere göre, Çınar ilçesine bağlı İncirtepe köyünde oturan ve dayısının oğlu ile evlendirilmek istendiği öne sürülen Hediye D, ikizi olan kız kardeşi Kadriye D. ile birlikte nişan alışverişini yapmak üzere Bağcılar Mahallesi Sento Caddesi’nde bulunan ağabeylerinin evine geldi. Nişanı yapılacak olan Hediye D, sabah saat 05.00 sıralarında ağabeyinin oturduğu apartmanın 5. katından atladı. Bunu gören ikizi Kadriye D. de kendisini kardeşinin arkasından boşluğa bıraktı. Hediye D. olay yerinde hayatını kaybederken, yaralı olarak yakınları tarafından Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesine kaldırılan Kadriye D. müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Hediye D’nin cenazesi Eğitim Araştırma Hastanesinde, kardeşi Kadriye D’nin cenazesi de Dicle Üniversitesi Hastanesi morguna otopsi yapılmak üzere kaldırıldı. Olayla ilgili Hediye ve Kadriye D. kardeşlerin bazı yakınlarının gözaltına alındığı, olayla ilgili geniş çaplı soruşturma başlatıldığı bildirildi. Demirel kardeşlerin anneleri ile bir kız kardeşleri ve dayılarının kızlarının 1997 yılında Çınar ilçesi yakınlarındaki Göksu Baraj Göleti’nde yün yıkamak isterken boğuldukları, babalarının daha sonra yeniden evlendiği öğrenildi. ÇOCUK KOĞUŞUNDA TECAVÜZ [PAGE] ÇOCUK KOĞUŞUNDA TECAVÜZ Samsun E Tipi Cezaevi Çocuk- 2 Koğuşu'nda gasp suçundan tutuklu olan 17 yaşındaki C.K., hırsızlık suçundan tutuklu 15 yaşındaki A.K.'ya, banyoda tecavüz etti. Koğuşta kalan çocukların C.K.'dan korkmaları ve ses çıkarmamaları üzerine bir süre gizli kalan olay, geçen yıl Eylül ayında açık görüşte ortaya çıktı. Çocuklar arasındaki söylentiler üzerine harekete geçen cezaevi yönetimi, tecavüz olayını ortaya çıkardı. Soruşturma sonucu C.K. hakkında ‘cinsel istismar', ‘cinsel amaçlı alıkoyma' ve ‘tehdit' suçlarından dava açıldı. BİR KOĞUŞTA 8 ÇOCUK Olay, Samsun E Tipi Kapalı Cezaevi'nde 8 kişinin kaldığı Çocuk-2 Koğuşu'nda meydana geldi. İddialara göre gasp suçundan 13 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılan ve çok sayıda suç kaydı bulunan C.K., geçen yılın Eylül ayında gece herkesin uyuduğu sırada hırsızlık suçundan aynı koğuşta bulunan A.K.'nın yanına gitti. AĞZIYLA ELİNİ KAPATIP BANYODA TECAVÜZ ETTİ C.K., uyandırdığı A.K.'nın ağzını eliyle kapadıktan sonra zorla alt kattaki banyoya götürdü. Burada A.K.'nın ellerini arkadan bağladıktan sonra elbiselerini çıkarıp, ölümle tehdit ederek tecavüz etti. Koğuştaki bu olay uyanan diğer çocuklar tarafından da görüldü. Diğer çocuklar da C.K.'dan korktukları için kimseye bir şey söyleyemedi. Geçen yıl eylül ayındaki Ramazan Bayramı'nda yapılacak olan açık görüş öncesinde yapılan rutin kontrollerde çocuklar arasında söylentiden yola çıkan cezaevi yönetimi, tecavüz olayını ortaya çıkardı. SUÇLAMALARI KABUL ETMEDİ Sorgulama sırasında C.K. suçlamaları kabul etmeyerek, kendisine iftira atıldığını ileri sürdü. C.K., “Koğuşta bana küfür ettiği için onu dövdüm. O da bana bu iftirayı atıyor” dedi. Ancak, A.K. olayı detaylarıyla anlattı. C.K.'nın kendisine tecavüz ettiğini söyleyen A.K. “Geceyarısı beni uyandırdı. Ağzımı kapatıp, sürükleyerek banyo yaptığımız alt kata götürdü. Nereden bulduğunu bilmediğim iple ellerimi arkadan bağladı. Daha sonra da tecavüz etti. Kimseye söylemeyeyim diye de ölümle tehdit etti” dedi. 40 YILA KADAR HAPSİ İSTENİYOR Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı koğuşta bulunan diğer çocukların ifadesini aldı. Onlarında olayı doğrulaması üzerine savcı, C.K. hakkında Samsun 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde ‘cinsel istismar', ‘tehdit', ‘cinsel amaçlı alıkoyma' suçlarından toplam 40 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açtı. Olaydan sonra hırsızlık suçundan yargılanan A.K.'nın bir süre sonra tutuksuz yargılanmak üzere tahliye olduğu, C.K.'nın halen tutuklu olduğu belirtildi. KAMYONET DUVARDA ASILI KALDI [PAGE] KAMYONET DUVARDA ASILI KALDI Trabzon'un Akçaabat ilçesinde freni boşalan araç, 13 metrelik duvarın üstünde asılı kaldı. Abdulkadir Yurdakul (31) yönetimindeki 61 KN 589 plakalı kamyonet, hidrolik sisteminin boşalması nedeniyle, Dürbinar Mahallesi'nde, kontrolden çıktı. Freni boşalan araç, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Akçaabat Meslek Yüksek Okulu'nun yaklaşık 15 metrelik duvarında asılı kaldı. Vatandaşların yardımıyla araçtan çıkartılan sürücü ve yanındaki 2 kişi, kazadan yara almadan kurtuldu CİNAYETİN NEDENİ FİİLİ LİVATA [PAGE] CİNAYETİN NEDENİ FİİLİ LİVATA Afyonkarahisar’da öldürüldükten sonra cesedi parçalanarak, şehrin 3 değişik yerine atılan Kemal Gözel’in katil zanlısı Serhan Hasar’ın (32), cinayeti kendisine "fiili livata" yoluyla tecavüz edilmesi nedeniyle işlediğini, cesedi ise taşıyamadığı için parçaladığını söylediği öğrenildi. Zanlı, olay günü öldürdüğü Kemal Gözel’in önce cinsel organını kestiğini, sonra da bıçaklayarak, öldürdüğünü itiraf etti. Eşi hemşire olan katil zanlısı, olayı önce Adıyaman’daki annesine anlattığını ve annesinin Afyonkarahisar’a gelmesiyle, annesi ile birlikte Emniyet Müdürlüğüne giderek, teslim olduğunu ifade etti. Yıllık izinini kullanan hemşire eşinin, Manisa’nın Salihli ilçesindeki ailesinin yanına gittiğini belirten zanlı, durumu telefonla eşine anlatamadığını, çocuğunun sesini duyduktan sonra telefonu kapattığını bildirdi. FİİLİ LİVATA YOLUYLA TECAVÜZ ETTİ Afyonkarahisar’a eşinin tayini nedeniyle 2006 yılında geldiğini belirten Hasar, sürekli bir işi olmaması nedeniyle amele pazarında iş aradığı bir sırada, yaklaşık 2 ay önce Kemal Gözel ile bir cami avlusunda tanıştıklarını anlattı. Olay günü yine cami avlusunda bir araya gelerek, iş konuşmak için birlikte eve geldiklerini belirten zanlı, evde yaşadıklarını şöyle anlattı: "Kendisinin bir inşaat aldığını belirterek, beni de yanında çalıştırabileceğini söyledi. Cami avlusunda bana bir sigara verdi. Biraz oturduktan sonra başım ağrımaya başladı, eşimin de nöbetçi olması nedeniyle ’eve gidelim çay içelim orada konuşalım’ dedim. Eve giderken bir bakkalın önünde indik ve bir şeyler aldık. Eve gittiğimizde ise ben kola içtim, o da şarap içti. Bu sırada ben de ona bir kaç kez mutfaktan buz ve ekmek getirdim. Başımın ağrısı geçmediği için bana kola içmemi ve başımın ağrısına iyi geleceğini söyledi. Ben de onun bana verdiği kolayı içtim. Kola içtikten sonra duramaz hale gelince, kanepeye uzandım. Kendimden geçmişim." Uyandığında ise Kemal Gözel’in kendisini çırılçıplak soyduğunu ve kendisinin üzerinde olduğunu ileri süren Serhan Hasar, kendisinin bıçakla önce cinsel organını kestiğini, sonra da çeşitli yerlerinden bıçaklayarak öldürdüğünü itiraf etti. "CESEDİ TAŞIYAMADIĞIM İÇİN PARÇALADIM"- Öldürdüğü Kemal Gözel’in elindeki bıçağı almaya çalışırken, elinin de kesildiğini bildiren zanlı, cesedi ise taşıyamadığı için parçaladığını söyledi. Cesedi, yorgana sararak sokağa atmak istediğini ancak kaldıramadığını belirten zanlı, ifadesinde şunları bildirdi: "Evde her taraf kan olmuştu. Cesedi yorgana sarıp sokağa atmaya çalıştım ama kaldıramadım. Cesedi banyoya götürerek önce başını sonra diğer yerlerini kestim. Büyük bir poşete koyarak, pazar arabasıyla götürerek, dışarı attım. Cesedi taşıyamadığım için parçaladım. Başka bir nedeni yok. Götürdüğüm poşetleri boşaltarak, poşetleri ve elbiselerini evdeki sobada yaktım. Daha sonra banyoda bir parça kaldığını görünce, onu da kül dolu bir çuval ile evin önündeki çöpe bıraktım." "YÜRÜYEREK POLİSLERİN ÖNÜNDEN GEÇTİM" Kemal Gözel’in parçalanmış cesedini değişik yerlere attıktan sonra evdeki kan lekelerini de temizlediğini belirten zanlı, evinin çevresindeki polisler nedeniyle bir süre evden çıkamadığını söyledi. Daha sonra evinden çıkarak, polislerin önünden geçip gittiğini ifade eden zanlı, çarşıyı dolaşıp geldikten sonra evdeki geri kalan kanlı yorganı parçalayarak, atmak istediğini ancak çevredeki polisler nedeniyle atamadığını, bir koliye yerleştirip evine bıraktığını ifade etti. BABAN KALP KRİZİ GEÇİRİR O GELMESİN Çarşıya çıktığında, Adıyaman’daki annesine telefon ederek, babasıyla birlikte Afyonkarahisar’a çağırdığını söyleyen zanlı, annesinin ısrarı üzerine durumu kendisine anlattığını kaydetti. Zanlı, telefonla durumu anlatmasının ardından annesinin, "baban duymasın o kalp rahatsızı, kalp krizi geçirebilir" demesi üzerine sadece kendisinin Afyonkarahisar’a gelmesini istediğini ifade ederek, "Annemle telefonla konuştuktan sonra onun gelmesini bekledim. Sabah saat 04.00 gibi annem geldi ve ne yapacağımı sordu. Ben de teslim olacağımı anlattım. Birlikte Emniyet Müdürlüğüne gittik, teslim oldum" dedi. ÇOCUĞUMUN SESİNİ DUYDUM EŞİME ANLATAMADIM- Eşinin Afyonkarahisar’da sözleşmeli olarak hemşirelik yaptığını ve o nedenle kente geldiklerini belirten zanlı, olayın ardından eşinin yıllık izinli olması nedeniyle Manisa’nın Salihli ilçesindeki ailesinin yanına gittiği söyledi. Zanlı, olayın ardından eşini telefonla aradığını ancak durumu anlatamadığını, çocuğunun sesini duymasının ardından telefonu kapattığını kaydetti. | Kadın önce MSN kayıtlarını gördü. Sonra Kocasının erkek sevgilisinin karısıyla bir olup ikisinin de foyasını açığa çıkardılar... |
. Başkent Elektrik A.Ş'den yapılan yazılı açıklamaya göre, 28 Ocak'ta trafo çalışması nedeniyle 09.00-14.00 saatleri arasında Çankaya'ya bağlı Yıldızevler Mahallesi Ersin Camii ve civarına, yeni tesis çalışması nedeniyle de Çayyolu Irmakkent Sitesi ve civarına 09.00-11.00 saatlerinde elektrik verilemeyecek. Altındağ'a bağlı Örnek Mahallesi Faik Suat Caddesi, Adalı Halil, 671, 672. sokaklar ve civarında alçak gerilim şebekesinde enerjilendirme çalışması nedeniyle 28-29 Ocak'ta 09.00-14.00 saatleri arasında elektrikler kesilecek. Mamak'a bağlı Mutlu Mahallesi 144, 145, 146, 147 ve 149. sokaklar ve civarında şebeke çalışması nedeniyle 28-29 Ocak'ta 10.00-15.00 saatleri arasında, Keçiören'e bağlı Uyanış Mahallesi, Aşık Paşa Caddesi, Ceviz, Asma, Bozgedik, Çingülü, Havran sokaklar ve civarlarında tesis çalışması nedeniyle 28 Ocak'ta 09.00-14.00 saatlerinde elektrik kesintisi uygulanacak. Etimesgut'ta TRT'ye bağlı uzun dalga istasyonuna, şebekede yapılacak çalışma sebebiyle 28 Ocak'ta 10.00-15.00 saatlerinde, Polatlı'ya bağlı Şehitlik Mahallesinde bulunan Kızılcık ve Kırkpınar sokaklara, alçak gerilim şebekesinde yapılacak çalışma nedeniyle 09.00-14.00 saatleri arasında elektrik verilemeyecek. Kazan ilçesine bağlı Atatürk Mahallesi'nde kısım kısım belli aralıklarla yapılacak yeni tesis çalışmaları sebebiyle 28-29 Ocak'ta 09.00-14.00 saatlerinde elektrikler kesilecek. | Tesis ve trafo çalışmaları nedeniyle Ankara'nın bazı yerlerinde 28-29 Ocak'ta elektrik kesintisi uygulanacak |
Bitlis'in Tatvan ilçesindeki Kadın Doğum ve Çocuk Bakımevi Hastanesinde, 2 günlük bebeğin kimliği belirsiz kadın tarafından kaçırıldığı bildirildi. AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, dün doğum sancıları nedeniyle hastaneye kaldırılan Hülya Ulus, normal doğumla bir erkek bebek dünyaya getirdi. Bebek, bugün ''kusma ve bulantı'' şikayeti nedeniyle çocuk uzmanı tarafından hastanenin yenidoğan ünitesine yatırıldı. BEBEK KAÇIRILDI Bu sırada bir kadın, henüz ismi konulmayan bebeği, 15.10 sıralarında, ''emzirmek için'' yetkili hemşireden aldı ve üniteden ayrıldı. Bir süre sonra bebeğini emzirmek üzere yenidoğan ünitesine gelen anne Hülya Ulus, bebeğin ünitede olmadığını gördü. Yetkili hemşire anneye, emzirmek üzere bebeği bir kadının aldığını söyleyince, anne Hülya Ulus bebeğinin hastaneden kaçırıldığını anladı. Baba İrfan Ulus ise, şöyle konuştu: ''Eşimin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla çarşıya indim. Bu sırada eşim telefonla beni arayıp, çocuğumun yenidoğan bakım ünitesinden kimliği belirsiz bir kadın tarafından kaçırıldığı söyledi. Bunu duyunca dünya başıma yıkıldı. Hemen hastaneye geldim. Ben ve eşim çok kötü durumdayız. Çocuğumuzu bir yere bırakıp bize ya da yetkililere haber versin. Bizi bu sıkıntıdan kurtarsın. Böyle yaparsa kendisine ömür boyu minnettar kalacağız.'' Hastane yetkilileri, olayla ilgili adli ve idari soruşturmanın başlatıldığını söylediler. Yetkililer, ''Olayla ilgili adli ve idari soruşturma başlatılmıştır. Yenidoğan servisinde görevli A.İ. ve Z.S. adlı hemşireler açığa alındı. Tüm yönleriyle soruşturma devam ediyor'' dedi. Tatvan Kaymakamı Orhan Şefik Güldibi ve İlçe Emniyet Müdürü İlker Yelden de hastaneye gelerek olay hakkında bilgi aldı. | İnanılmaz ama bu kez onca güvenlik görevlisinin bulunduğu hastaneden bebek kaçırıldı. |
Türkiye'nin yakın tarihine damgasını vuran olaylarda rol aldılar. İsimleri yıllarca gündemden düşmedi. Daha çok tetikçi pozisyonunda görev aldıkları olaylarda kilit rol üstlendikleri de oldu. Çoğu 'ülkücü' paydasında buluşan bu isimler derin bağlantıları ile her zaman tartışma konusu oldu. Aralarında az sayıda farklı fraksiyonlardan isim var. Ancak ortak bir özelliğe daha sahipler; hepsi Kürt. Onlardan biri olan ve geçen hafta cezaevinden tahliye edilen Mehmet Ali Ağca son 30 yılın en çok konuşulan isimlerinden. Susurluk sürecine damgasını vuran 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım hâlâ gazete manşetlerine çıkabiliyor. Danıştay saldırganı Alparslan Arslan, 'Mutkili Ali' lakabıyla bilinen Şemdinli olayı sanığı Astsubay Ali Kaya, Abdullah Çatlı'ya pasaportunu veren Mehmet Özbay, Ergenekon'la birlikte tekrar gündeme gelen 'Drej Ali' lakaplı Ali Yasak, Çatlı'nın ekibinden ülkücü Mehmet Şener, ünlü mafya babalarından Nurettin Güven ve Nurullah Tevfik Ağansoy, Susurluk sürecinin ünlü aktörlerinden Sedat Bucak, milliyetçi kimliği ile öne çıkan 'Derin Kürtler' den bazısı. Gençlik yıllarında ülkücü olup daha sonra Marksist-Leninist çizgideki PKK'yı kuran Abdullah Öcalan, ünlü uyuşturucu kaçakçısı Hüseyin Baybaşin, PKK'yı kurarken Öcalan'ın en yakınındaki isimler Pilot Necati lakaplı Necati Kaya ile Kesire Yıldırım, Dağlıca ve Aktütün baskınlarını yöneten Kadri Çelik gibi derin bağlantılı Kürtler de var. 30 YIL GÜNDEMDEN DÜŞMEDİ Mehmet Ali Ağca, ünlü TIME dergisine kapak olan 7 Türkiye vatandaşından biri. Geçen hafta tahliye olunca yine dünyanın gündemine girdi. 52 yıllık ömrünün beşte üçünü hapiste geçiren bu adamı manşetlere taşıyan hikâye 31 yıl öncesine dayanıyor. 9 Ocak 1958'de Malatya'da doğan Ağca, 1979'da Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi cinayeti ile adını duyurdu (tetiği başkasının çektiği de iddia ediliyor). Gazetenin el değiştirip Aydın Doğan'a geçtiği bir süreçte meşhur olan Ağca, rastlantıya bakın ki yine aynı gazetenin satışının konuşulduğu bir dönemde tahliye edildi. İpekçi suikastı ile ilgili tutuklanan Ağca 4 ay hapis yattıktan sonra 24 Kasım 1979'da asker elbisesiyle Maltepe Askerî Cezaevi'nden kaçırıldı. Yurt dışına çıkan Ağca, kısa süre sonra dünyanın tanıdığı bir isim oldu. 13 Mayıs 1981'de Vatikan'da Papa II. Jean Paul'ü tabancayla vurdu. O tarihten beri de İtalya ve Türkiye'de hapis yattı. Ağca, kimilerine göre önemli sırlara sahip kilit bir isim, kimilerine göre de basit bir tetikçi. 1980 öncesi sağ ve sol camiada kullanılan binlerce gençten biri olduğu konusunda ise herkes hemfikir. Ülkücü kimliği ile tanınan Ağca, Kürt bir aileden gelmesi ile haberimize konu oluyor. İADEYE KÜRTLÜĞÜ İLE İTİRAZ ETTİ Mehmet Ali Ağca ile aynı kuşaktan ve onunla birçok kez yolu kesişenlerden biri olan ünlü ülkücü Mehmet Şener de Kürt orijinli bir figürdü. İpekçi suikastında Ağca'yı yönlendirdiği ileri sürülen Şener'in adı Papa suikastına da karıştı. 22 Şubat 1982'de Abdullah Çatlı ile İsviçre'de gözaltına alındı. Çatlı serbest bırakılırken, Şener tutuklandı. Malatya Pötürgeli Şener, Kürt olduğunu ileri sürerek Türkiye'ye iade edilmemesini istedi. Talebi kabul gören Şener, İtalya'da yargılandı, delil yetersizliğinden serbest bırakıldı. Eski Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşar Yardımcısı Mehmet Eymür'ün hazırladığı 2. MİT Raporu'na göre Tansu Çiller - Mehmet Ağar ikilisinin oluşturduğu özel ekiplerden ilkinde Mehmet Basri Ayçin kimliğiyle yer aldı. İpekçi'nin öldürülmesini azmettirdiği gerekçesiyle aranan Şener'in gıyabi tutukluluğu, Ağustos 1999'da 'yasal zaman aşımı süresi dolduğu' gerekçesiyle kaldırıldı. İstanbul'da yaşayan Şener kahvehane işletiyor. KÜRTÇE LAKAPLI ÜLKÜCÜ Aynı ekibin uzantılarından 'Drej (uzun) Ali' lakaplı Ali Yasak, PKK'nın kurucusu Abdullah Öcalan'ın hemşehrisi. 1956 Urfa doğumlu Yasak, Abdullah Çatlı'nın Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı olduğu 1977'de derneğin Urfa şubesinde yönetim kurulu üyeliğine seçildi. 1980 darbesi öncesinde adı pek çok olaya karıştı. Eski MİT mensubu emekli Yarbay Korkut Eken, 24 Şubat 1997'de Devlet Güvenlik Mahkemesi savcılığına verdiği ifadede, Çatlı gibi Yasak'ın da, 1987-88'de MİT tarafından yurt dışında PKK ile mücadelede kullanıldığını söyledi. Ali Yasak ile Çatlı'nın tanışıklığı 1979 yılına dayanıyor. 1989'da ünlü babalardan İnci Baba'yı (Nabi İnciler) vurduğu (ayağından) söylenen Yasak, Susurluk skandalının başaktörlerini bir araya getiren kız kardeşinin düğünüyle de çok konuşuldu. Buffalo Operasyonu ile gündeme gelen ve 'et kaçakçılığının elebaşı' olarak bilinen İsak Romano'nun yaralanmasında azmettirici olduğu öne sürüldü. Yasak, bu davadan da yargılandı; ancak sonuç alınamadı. [PAGE] ZAZA ÜLKÜCÜ Abdullah Çatlı gibi Susurluk sürecine damga vuran ve yaşayıp yaşamadığı konusu bir efsaneye dönen 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım ise Zaza Kürtlerinden. 1951 yılında Bingöl'ün Solhan ilçesine bağlı Dicnik köyünde doğdu. Elazığ'da büyüyen Yıldırım, ülkücü bir kimlikle yoğruldu. 1970'li yıllardan itibaren resmî kurumlarla irtibatlı olarak çalışmaya başladı. Farklı dönemlerde MİT ve Jandarma ile irtibatlı olarak görev yaptı. 1977'den itibaren Elazığ'da Etibank Ferro Krom tesislerinde puantör olarak çalışıyor gözükse de iş yerine neredeyse hiç uğramadı. Ahmet Demir, Mehmet Kırmızı, Sakallı ve Hacı kullandığı diğer kod isimleriydi. Vedat Aydın, Musa Anter, Ahmet Cem Ersever suikastlarının da içinde bulunduğu onlarca cinayete adı karıştı. Yaşadığına dair son bilgi Susurluk kazasının meydana geldiği 1996 yılına ait. O tarihten beri hakkında çok konuşulan Yeşil'in akıbeti muamma. Ancak istihbarat spekülatörleri için bulunmaz bir kaynak. Öyle ki, gündeme gelmek isteyenlerin "Yeşil yaşıyor" ya da "Yeşil öldürüldü" iddiasını patlatması yeterli. Yeşil'i bu kadar önemli kılan bir diğer özelliği onun üzerinden pek çok kirli olayın üstünün örtülmesi. Yıllardır kapatılmak istenen her konu Yeşil'in suç hanesine ekleniyor. PKK'DAN KAÇARKEN... Susurluk sürecinin ünlü aktörlerinden biri de şüphesiz Sedat Bucak'tı. O da Öcalan'ın hemşehrilerinden. 1960 Şanlıurfa Siverek doğumlu. 19, 20 ve 21'inci dönemlerde DYP'den milletvekili seçildi. Bucak aşiretinin lideri. Bucakları devlet saflarına iten PKK'nın kanlı eylemleriydi. 1978'den itibaren adını duyurmaya başlayan PKK, Bucak aşiretinin bulunduğu Siverek dolaylarında eylemlere başladı. 18 Mart 1980'de çıkan çatışmada Bucaklardan 4 kişi öldü. O günden beri PKK ile büyük çoğunluğu korucu olan Bucak aşireti arasında çatışma yaşanıyor. Sedat Bucak'ı 'derin devlet'le buluşturan asıl süreç ise Susurluk'a giden yıllarda gerçekleşti. Tansu Çiller, Mehmet Ağar gibi isimlerin bulunduğu DYP çatısı altında siyaset yapan Bucak bu tarihten itibaren farklı olaylarla gündeme geldi. 1996'daki meşhur Susurluk kazasında Abdullah Çatlı ve Hüseyin Kocadağ ile aynı araçta bulunan Bucak, sağ kurtuldu. Çatlı ile ilişkisi ve Ömer Lütfü Topal cinayetine karışan özel timci korumaları sebebiyle suçlandı. SU TESTİSİ SU YOLUNDA... 1990'lı yılların en çok konuşulan isimlerinden Nurullah Tevfik Ağansoy da ülkücü kimliği ile bilinen bir Kürt'tü. 1960 Bitlis doğumlu Ağansoy'un adı 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde adam öldürme, yaralama, bomba atma türünden pek çok eylemle birlikte anıldı. Ağansoy, 80 öncesinde aralarında Prof. Dr. Ümit Doğanay cinayetinin de bulunduğu 13 cinayete karıştı. 1977'de Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Nolu Askerî Mahkemesi'nce tutuklandı. Ancak kısa süre sonra serbest kaldı. 1981'de Zafer Erekse cinayeti sebebiyle yeniden tutuklandı. Mahkûm olan Ağansoy 1988'de pişmanlık yasasından yararlanarak tahliye oldu. Adı daha sonra Kürt iş adamı Medet Serhat cinayetine karıştı. Emlak Bankası eski Genel Müdürü Engin Civan'ın 1994'te vurulmasına da Alaattin Çakıcı'yla birlikte adı karışınca yurt dışına kaçtı. 30 Ağustos 1995'te Almanya sınır kapısında sahte pasaportla yakalandı. Türkiye'ye geldikten sonra Çakıcı'yla arası bozuldu. İstanbul Adliyesi'nde görülen davanın duruşmasında Çakıcı'nın adamı olduğu ileri sürülen bir kişi tarafından düzenlenen suikast girişiminden kurtuldu. Ağansoy, 28 Ağustos 1996'da Bebek'teki Deniz Taksi Cafe'de uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Olayda, Tansu Çiller'in koruma polislerinden Celal Babür ve sanatçı Selçuk Ural'la aynı masada oturan Gülçin Balaban adlı bir kadın ile saldırganlardan Recep Çiçek de öldürüldü. DERİN DEVLETİN "İYİ ÇOCUĞU" Bazı 'Derin Kürtler' son yıllara damgasını vuran önemli olaylarda da başrollerde yer aldı. 2005 yılında Hakkâri'nin Şemdinli ilçesinde bir kitapevinin bombalanması 'İkinci Susurluk' olarak tanımlandı. Şemdinli olayıyla ilgili yakalanan Astsubay Ali Kaya ise 'Mutkili Ali' unvanı ile literatüre geçti. Türkiye Ali Kaya ismini Şemdinli olayı ile öğrense de aslında Mutkili Ali'yi bölgede bilmeyen yoktu. Ancak onu asıl unutulmaz yapan dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt'ın kendisi hakkında sarf ettiği "Ali'yi tanırım, iyi çocuktur." sözleri oldu. Bitlisli Ali Kaya, iyi derecede bildiği Kürtçe ile halkın arasında hareket ediyordu. Ali Kaya'nın Ermeni kökenli Kürtlerden olduğu da iddia ediliyor. Kaya, Şemdinli saldırısı ile ilgili diğer sanıklarla birlikte 2 yıla yakın hapis yattıktan sonra dosyanın askerî mahkemeye sevk edilmesi üzerine tahliye edildi. Hâlen astsubaylık görevine devam ediyor. Yargılaması tutuksuz olarak sürüyor. [PAGE] KÜRT ULUSALCI 17 Mayıs 2006, ülke tarihinde çok önemli bir dönüm noktası. 'Karanlık odaklar' adres gösterilerek gerçekleştirilen sayısız eylemin bir başka versiyonu, failinin yakalanması ile ülkeyi de çok farklı bir sürece soktu. Bu tarihte gerçekleştirilen Danıştay saldırısının faili yakalanmasaydı, bir yıl sonra Ergenekon davası başlamayacaktı. Son yıllarda yaşadığımız en önemli olaylardan biri olan bu kanlı saldırının başrolünde de 'ulusalcı' kimliği ile bilinen bir Kürt vardı. Bingöl Kiğılı avukat Aparslan Arslan, 17 Mayıs 2006'da Danıştay İkinci Dairesi'ne düzenlediği silahlı saldırıda dört Danıştay üyesini yaralayıp yargıç Mustafa Yücel Özbilgin'i öldürdü. Saldırının hemen ardından yakalanan Arslan, 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Saldırının Ergenekon tarafından azmettirildiği iddiaları üzerine Danıştay ve Ergenekon davaları birleştirildi. PKK KOMUTANI ESKİ ASKER 2007 ve 2008 yıllarında gerçekleştirilen iki önemli saldırı olan Dağlıca ve Aktütün baskınlarının başrolünde de çok tartışılan bir isim var. Kritik süreçlerde gerçekleştirilen iki saldırının emrini veren 'Ape Hüseyin' kod adlı Kadri Çelik, Muş nüfusuna kayıtlı. Çelik, 1986'da asteğmen olarak görev yaparken, Mardin'in Dargeçit ilçesinden PKK'ya katıldı. 20 yılı aşkın süreden beri örgüt içinde silahlı faaliyetlerde bulunuyor. Kritik süreçle ortaya çıkan bu isim 'adrese teslim' saldırılar yapıyor. Dağlıca ve Aktütün baskınlarının gerçekleştiği siyasi atmosfer ve ihmaller zinciri Çelik'in bağlantıları hakkında da önemli ipuçları veriyor. APO DA ÜLKÜCÜYDÜ 30 yıldır Türkiye'nin en önemli gündem maddesi olan terör örgütü PKK'nın kurucusu Abdullah Öcalan da gençliğinde ülkücü gruplar içinde yer alıyordu. Apo'nun derin bağlantıları için başlı başına bir haber dosyası bile yetersiz kalır. O yüzden bu dosyada Öcalan'ın adını sadece zikretmekle yetiniyoruz. | Hepsinin adını derin olaylarda duyduk. Ama kamuoyunda pek bilinmese de onların başka ortak özellikleri de var... |
Adıyaman'da, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) İl Başkanı Mehmet Varol, PKK terör örgütü yandaşı olmak, katıldığı bir yürüyüşte ‘suç ve suçluyu övmek’ suçlarından tutuklanarak cezaevine konuldu. Adıyaman Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Terörle Mücadele Şubesi ekipleri, Mersin’de hakkında açılan bir davada 6 ay hapis cezası bulunan BDP İl Başkanı Mehmet Varol'un evine bu sabah saatlerinde baskın yaptı. Sorgulanmak üzere Emniyet'e götürülen Varol, işlemlerinin ardından savcılığa sevk edildi. Varol, çıkarıldığı mahkemede terör örgütü yandaşı olmak, katıldığı bir yürüyüşte ‘suç ve suçluyu övmek’ ayrıca Mersin’de hakkında açılan bir davada 6 ay hapis cezası aldığı gerekçesiyle tutuklandı. Mehmet Varol, Adıyaman Kapalı Cezaevi’ne gönderildi. | BDP'li İl Başkanı Mehmet Varol, PKK terör örgütünün yürüyüşüne katıldığı gerekçesiyle tutuklandı. |
Kulübün resmi internet sitesinde yapılan açıklamada, medyadaki transfer haberlerine Dentinho'dan sonra bugün de Quaresma'nın adının eklendiği ifade edilirken, sportif direktör Aykut Kocaman ve adı geçen yönetim kurulu üyelerinin, Dentinho'nun transferi için Brezilya'ya gittiği haberlerinin gerçekle bağdaşmadığı kaydedildi. Açıklamada, ''Oyuncuya dair, geleceğe dönük bir çalışmamız bulunmamaktadır. Renklerimize katmak için herhangi bir planlama içinde bulunmadığımız Portekizli futbolcu Quaresma da şu an gündemimizde yer almamaktadır'' denildi. | İki gündür özellikle spor medyasının gündemine bomba gibi düşen, flaş transfer haberi yalanlandı. |
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Azerbaycan ve Ermenistan'ın Dağlık Karabağ sorununu çözecek anlaşmanın önsözü konusunda uzlaştıklarını ve yeni öneriler hazırladıklarını söyledi. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Alyev, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan ve Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev'in Rusya'nın Reel politik işte bu… Akıllı bir lider önce yönettiği halkın geleceğin, refahını düşünür; hangi kandan geldiklerini değil... Ermenistan ve Azarbeycan aklın yolundan gideceklerdir… Yarın bir gün Kıbrıs’ta da kalıcı barış tesis edilecektir… Irak 'ta da, Afganistan'da da, Filistin’de de… Kızıl ırkçılar , gözleri dönmüş Faşist Milliyetçiler istemeseler de önünde sonunda kalıcı barış gerçekleşecektir… Adnan Berk Okan Karadeniz kıyısındaki Soçi kentinde yaptıkları toplantı hakkında açıklamada bulunan Lavrov, taraflar arasında anlaşma belgesinin önsözü üzerinde bir uzlaşı olduğunu belirterek, "Belgenin önsözüyle ilgili genel bir ortak anlayış var. Önsöz Madrid ilkelerine bağlı olarak yeniden düzenlendi ve güncellendi" diye konuştu. TARAFLAR SOMUT ADIMLAR PEŞİNDE Belgenin bazı bölümlerinde hala uzlaşılamadığını kaydeden Lavrov, "Ancak taraflar yine de metin halinde üzerinde çalışılacak somut önerilerini, kendi somut yazımlarını hazırlayacaklar. Biz bunun eş başkanların gelecekteki çalışmalarına yardımcı olacağına inanıyoruz. Devlet Başkanları bu konuda çalışmaya devam etme konusunda anlaştı" ifadelerini kullandı. KARABAĞ KONUSUNDA ORTAK METİN Lavrov, tarafların kapsamlı bir anlaşmaya varmasının zaten beklenmediğini belirterek, "Karabağ zirvesinde alınan en önemli sonuç, ihtilaflı tarafların yenilenmiş Madrid ilkelerine dayalı olan ana anlaşmaya giriş metni yazmayı kabul etmeleri olmuştur. Her iki tarafın hazırlayıp ortaya koyacağı anlaşmaya giriş ön metninde neyi kabul edip neyi kabul etmeyecekleri açık bir şekilde dile getirilmiş olacak. Karabağ ihtilafı çözümü yolunda pürüz oluşturan noktaların madde madde sıralanacak olması bile şu aşamada başarı sayılır" dedi. Rus haber ajansı RİA Novosti, Medvedev'in Soçi'deki konutunda yapılan görüşmede, Rusya'nın Karabağ sorunun çözümündeki müzakere sürecinin mevcut durumu kaydedilen gelişmeleri masaya yatırdığını kaydetti. | Dünya ajanslarından "acil kodlu" bir haber, heyecan yarattı! İki lider Karabağ konusunda aynı masaya oturdu. |
Apple firması tarafından ilk olarak 2007 yılında ürettiği özellikleriyle dünya çapında milyonlarca kişi tarafından satın alınan iPhone'un yeni nesil 4G modeline ait olduğu iddia edilen ilk fotoğrafları yayınlandı. Fotoğrafları Nowhereelse.fr adlı web sitesi tarafından yayınlanan iPhone 4G'de ilk olarak göze çarpan 3G modelindeki genel tasarım hatlarının korunup biraz daha incelerek daha modernleştiği oldu. iPhone 4G'nin sahip olduğu özelliklerin, bu ay sonunda piyasaya sürülecek iSlate ile benzerlikler sağladığı, 5 MP kamera, yüksek kontrastlı OLED ekran, görüntülü konuşmayı sağlayabilecek ön kamera ve belki de iPhone'un en çok eleştirildiği konulardan biri olan değiştirilebilir bataryanın yeni nesil iPhone'da bulunacağı dedikodular arasında yer alıyor. Popüler Gazete | Daha üretildiği ilk yılda satış rekorları kıran iPhone'un yeni nesil telefonun ilk görüntüleri yayınlandı. |
ADNAN BERK OKAN A&G güvenilir bir kamuoyu araştırma şirketi. Buluğu sonuçlara inanırım… Ciddiye alırım… Ve bu nedenle yorumlamak isterim… Mustafa Sarıgül’ün partileştireceği hareket, Ak Parti’den oy alıyormuş… İnanırım çünkü bunu araştırma sonuçlarından önce İNTERNETHABER.COM’da; 2002 seçimlerinde eriyen DSP’nin oylarının % 11’inin CHP’ye, % 8'inin de Ak Parti’ye gittiğini hatırlattım… Bugün halen DSP’den Şişli Belediye Başkanı olan Mustafa Sarıgül’ün, DSP’ye Gülen Hocaefendi’nin telkinleriyle gitmiş oyları alabileceğini söyledim… Ama… Bunun, bugün için böyle olduğunu da hatırlattım… Bir zamanlar DYP Genel Başkanı Tansu Çiller de kimi milletvekillerini, Fethullah Gülen’in tavsiyesiyle aday yapmıştı ama seçime bir hafta kala her şey ters yüz olmuştu… *** Ben halen, normal veya zamanından önce yapılacak bir seçimde Ak Parti’den, TDH’ye oy gideceğine inanmıyorum… Gülen Cemaatine gönül vermiş o insanlar, dinle yakın – uzak hiç ilgisi olmayan ve buna rağmen her gittiği ve Kürt – Alevisi yurttaşlarımızın yoğunlukla yaşadığı bölgelerde halkın arasına adamlarını gönderip, “Sayın liderimiz de sizler gibi iyi bir Kürt – Alevi’sidir” dedirten Sarıgül’e oy vermezler… *** 13 Ocak 2010 Çarşamba günü yine İNTERNETHABER.COM’da yayımlanan bir analizimde (A&G’nin araştırmasından çok önce) şöyle demişim: “Önümüzdeki dönem meclisin ikinci partisi büyük ihtimalle MHP olacak… CHP ise 3. partiliğe düşecek…” Ama bir şey daha yazmışım… Onu da tekrarlayayım: “Ak Parti yine ‘tek başına iktidar’ olacak… Ama daha önce; PKK çetesinin elebaşları teslim edilecek… Türkiye’ye ‘sabit sermaye’ yatırımları akacak… Döviz bollaşacak… Felâket tellallarının pompaladıklarının aksine ekonomi büyüyecek… Terör, bazı Ergenekon kalıntılarının tahrikleri dışında bitecek…” *** Son söz… “Hiçbir taklit, aslının yerini tutamaz!”… Bunu 15 sene önce, MHP’yi taklit eden DYP Genel Başkanı Tansu Çiller’e de söylemiştim ama o anda etrafı MHP kökenli çıkar gurupları tarafından çevrili olduğu için anlatamadım… Sonunda gördünüz işte… MHP halen mecliste ve giderek büyüyor, DYP’nin adı bile kalmadı… Şimdi sıra, MHP’yi taklit eden ve böylece giderek MHP’lileşen, CHP’de… Yakında onun akıbeti de MHP taklitçisi DYP gibi olacak… *** Şimdi yazının başlığındaki soruyu cevaplayayım: Bugün seçim olsa meclise yine 4 parti girer: Ak Parti, MHP, CHP ve bağımsızlardan oluşan BDP… Ak Parti tek başına iktidar olamaz… Ama CHP – MHP de ortak hükümet kuramaz… Hoş geldin KAOS... Seçim zamanında olursa ne olur?.. Meclise 5 parti girer… Ak Parti, seçime birkaç hafta kala terör elebaşlarını büyük bir törenle teslim alır… Oyları yine % 40’ların üstüne çıkar… CHP ve TDH; % 25 sol oyu (bilhassa, İstanbul, İzmir, Ankara’yı) ortaklaşa pay ederler ve mecliste 50’şer kişilik guruplar kurarlar… MHP, % 20’yi aşar ve 105- 110 milletvekili çıkarır. BDP ise kendi taraftarlarının gözünde “yenik” kabul edilir ve 10’dan fazla bağımsız milletvekili çıkaramaz… Yanılır mıyım?.. Ben kâhin değilim ama o gün geldiğinde “demişti” dersiniz… [email protected] | Halkın arasına adamlarını gönderip, 'Sayın liderimiz de sizler gibi iyi bir Kürt Alevisidir' dedirten Sarıgül |
Lübnan'ın başkenti Beyrut'tan Addis Ababa'ya giden Etiyopya Havayolları'na ait yolcu uçağı, havalandıktan kısa bir süre sonra düştü. Mürettebat dahil 90 kişinin bulunduğu uçakla ilgili yürütülen arama-kurtarma çalışmaları kapsamında en az 34 cesete ulaşıldı. Arama kurtarma çalışmalarına katılan Kıbrıs Rum kesiminin Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, en az 34 cesedin çıkarıldığı belirtildi. ÇOCUK CESETLERİ DE VAR Lübnan Savunma Bakanlığı'ndan bir yetkili, Lübnan açıklarında yürütülen çalışmalar kapsamında ulaşılanlar arasında çocuk cesetlerinin de bulunduğunu söyledi. Beyrut'tan saat 02.10'da kalkan Boeing 737-800 tipi uçak, Lübnan sahilinin 3.5 kilometre açığında düştü. TÜM ÇABA CANLI BULMAYA YÖNELİK Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman, "Bu, trajik bir olay. Çabalarımızı canlı bulmaya yoğunlaştırdık" dedi ve kazada ölen yakınların acılarını paylaştığını ifade etti. Süleyman, doktorların hazır bekletildiğini de belirtti ve "Meteoroloji koşulları berbat, ama kurtarma çabaları sürüyor" dedi. Başbakan Saad Hariri de kaza günü olan bugünü ulusal yas günü ilan ettiğini duyurdu. Lübnan ordusu ile bu ülkedeki genişletilmiş geçici BM Barış gücü donanması ve kuvvetleri arama çalışmalarına katılıyor. HAVA ŞARTLARI MI? Lübnan Savunma Bakanı Elias Murr, Etiyopya Havayollarına ait yolcu uçağının içindeki 90 kişiyle Lübnan açıklarında denize düşmesinin nedeninin, muhtemelen büyük bir fırtınaya yol açan meteorolojik koşullar olduğunu söyledi. Savunma Bakanı Murr, gazetecilere yaptığı açıklamada, kötü hava koşullarının kazanın nedeni gibi göründüğünü belirtti ve Lübnan makamlarının daha önce yaptıkları, sabotaj olasılığını saf dışı eden beyanatlarını yineledi. YOLCULARIN MİLLİYETLERİ Uçağın güçlü rüzgar ve yoğun yağmur altında havalandığına işaret eden yetkililer, uçaktaki yolculardan 50'sinin Lübnanlı, birer İngiliz, Kanada ve Rus vatandaşının dışındaki yolcuların ise Etiyopyalı olduğunu belirttiler. Etiyopya Havayolları'nın açıklamasına göre, yolcular arasında Türk vatandaşlarının bulunduğu da belirtiliyor. Fransa'nın Lübnan Büyükelçisi Denis Petton'un eşinin de uçakta bulunanlar arasında olduğu belirtildi. Devlet kuruluşu olan Etiyopya Havayolları, kısa bir süre önce kendisini Afrika hava trafiğinin önemli aktörlerinden biri ilan etmiş ve Asya kıtasına yönelik uçuşlarını artırmıştı. Etiyopya Havayolları'ndan son yapılan açıklamada, toplam değeri 767 milyon doları bulan Boeing 737-800 tipi uçaklardan 10 adet sipariş edildiği belirtilmişti. | Beyrut'tan Addis Ababa'ya giden Etiyopya Havayolları'na ait yolcu uçağı, havalandıktan kısa süre sonra düştü. |
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, "Yapılan dizi filmlerin de ihracat kapsamında değerlendirerek dizi filmler ve yapımcılarına da ihracat desteklerinden faydalanacak bir mekanizmanın oluşturulması konusunda çalışmalarımız başlıyor" diye konuştu. Dış Ticaret Kompleksi'nde gerçekleştirilen, yurt dışında gösterilen Türk dizi ve filmlerinden, Türkiye'nin tanıtımı ve Türk ürünlerinin ihracında etkin olarak yararlanabilmenin yol ve yöntemlerinin görüşüldüğü toplantı sona erdi. Toplantının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Bakan Çağlayan, toplantının son derece faydalı olduğunu belirtti. Çağlayan, "24 arkadaşımızın tek tek görüşlerini aldık. 3,5 saat süren bir toplantı oldu" dedi. Toplantıda çizgi film sektörünün de önemli bir sektör olduğunun ortaya çıktığını ifade eden Çağlayan, toplantıya katılanların karşılıklı ne istediklerini ortaya koyduklarını söyledi. Çağlayan, "Temel isteğimiz ürünlerimizi dünyaya tanıtmak. Bu toplantı ilk oldu ama düzenli bir istişare mekanizması olacak" dedi. YAPIMCILARDA DIŞ GEZİLERE KATILACAK Senaryo yazarlarının da bu konuda yoğun çalışma yapmak istediklerini ifade eden Çağlayan, yurt dışı gezilerine giderken sektörden temsilcilerin de yanlarına alınması konusunda talepler geldiğini belirtti. Bakan Çağlayan, "Zaman zaman oyuncuları dışarıdaki fuarlara götürerek veya toplantı etkinliğine götürerek sanayi ürünlerinin, her alandaki ürünlerin tanıtımı konusunda çok önemli çalışma yapılacak" dedi. DİZİ FİLMLERE İHRACAAT DESTEĞİ Toplantının bundan sonraki aşamasının biraz daha dar çerçevede olacağını, somut olarak sorunların çözümüyle ilgili görev bölümü yaparak, sonrasında bunları Kültür ve Turizm Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve RTÜK ile paylaşacaklarını anlatan Çağlayan, "En azından, yapılan dizi filmleri de ihracat kapsamında değerlendirerek dizi filmler ve yapımcılarına da ihracat desteklerinden faydalanacak bir mekanizmanın oluşturulması konusunda çalışmalarımız başlıyor" diye konuştu. Çağlayan, ihracat kapsamında, ürünlere sağladıkları desteklerin olduğunu, oluşturdukları ürün tanıtım grubu bulunduğunu, bu tanıtım grubu faaliyetleri içine alarak bunlarla ilgili çalışmayı yapacaklarını kaydetti. Zafer Çağlayan, "İhracatçılar Meclisinde 23 ana sektör vardı, bugün 24'üncü sektörümüz oldu. Hem bunun ihracatının yapılması, bunun izlenmesi... İhracatı bire bir izleyip değerlendirebileceğimiz bir sistemi de oluşturuyoruz. Bir taraftan ihracatımızı görürken bir taraftan da bu sektörün bizim ihracatımıza yaratacağı katma değer ve oluşturacağı etkiyi de göreceğiz" dedi. | Türkiye'de reyting rekorları kıran diziler, hükümetin de desteğiyle artık dünyaya açılacak. İşte detaylar; |
Futbolda aratransfer döneminin sonuna yaklaşılırken, Fenerbahçe'nin Trabzonspor'dan sarı - lacivertli renklere kazandırdığı Gökhan Ünal transferinin en çok okunan haber omduğu açıklandı. Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA)'da bu hafta en çok Fenerbahçe'nin Gökhan Ünal transferi okundu. Radyospor.com'da yeralan habere göre, ilk dörtte Türkiye'den üç haberin yer aldığı ve Gökhan Ünal'ın Fenerbahçe'ye gidişinin de en çok okunan haber olduğu belirtildi. UEFA yılın takımı haberi resmi sitede en çok okunan ikinci haber oldu. Sporseverler Galatasaray'ın yeni transferleri Joao Alves ve Lucas Neill haberlerine de büyük ilgi gösterdi. Jo'nun transferi üç, Lucas Neill'ın transferi dördüncü en çok okunan haber oldu. UEFA'da en çok okunan haberler arasında 12. sırada tanıdık bir isim yer aldı. Zico'nun Olympiakos'la yollarını ayırması da UEFA'da en çok okunan haberler arasına girdi. | Aratransfer dönemi biterken UEFA'dan ilginç bir istatistik geldi. UEFA'da en çok okunan haber Gökhan Ünal'ın transferi oldu. |
ADNAN BERK OKAN Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ, TSK’nın fazla eleştirilmesinden şikâyetçi… "TSK'nın da bir sabrı var" diyerek, “bizim sabrımızı taşırmayın” demek istiyor… Taşırırsak ne olur?.. Sizden önceki büyükleriniz gibi siz de darbe mi yaparsınız?.. Ve bu arada anmaya bile yüzleri olmadığı halde, sırf “itibar kazanmak” için; Kurtuluş Savaşı’mızın en değerli ve aynı zamanda “en inançlı” kahramanlarından biri olan Kazım Karabekir Paşa’yı anıyorlar… O da yetmiyor, Paşa’nın "Vatandaş, gerçeği ara öğren. Çünkü yalan haber felakettir. Gerçeği arayıp öğrendikten sonra ne yaparsan yap" deyişinden kendilerine pay çıkarıp sözüm ona, ortaya çıkan darbe ve suikast plânlarının “yalan” olduğunu iddia etmeye kalkıyorlar… *** Karabekir Paşa; “yalan haberin felâket” olduğunu biliyordu çünkü bir gün TSK’nın “Doğru yerine yanlışı öğrenen” komutanlar tarafından yönetileceğini tahmin ediyordu… Bir gün, TSK’yı yöneten generallerin “doğru bildikleri yanlışlarla” demokrasiyi katledeceklerini tahmin etmişti… Bir Başbakan, iki bakan ve yüzlerce üniversite öğrencisini (vatansever olmaktan başka hiçbir suçları olmayan; Deniz, Yusuf, Hüseyin dâhil) idam sehpalarında helâk edeceklerini öngörmüştü… Ve… En yakın silâh arkadaşı Mustafa Kemal’e “suikast” yapacağı yalanını uyduracak haris ve hasisler çıktığını, mahkemelerde süründürülerek ve genel başkanlığını yaptığı Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kapatılmasını bizzat yaşayarak öğrenmişti… *** "Allah Allah diye taarruz eden bir ordu nasıl cami bombalar?"mış… Bombalamaz… Bombalamamalı da ama… “Allah Allah diye taarruz eden bir ordu”, evlâdının askerliğini doyasıya yaşamak isteyen başı örtülü analara kışla kapılarında zulüm de etmemeli… Eğer ediyorsa, cami bombalamayacağına bu milleti inandıramazsınız… *** Başbuğ Paşa bu ülkede yıllardır, Muhammed Mustafa ile Kemal Mustafa’nın karşı karşıya getirildiğini görmüyor mu?.. Bunu yapanlar sadece “Din Yobazları” mı?.. Peki ya “Cumhuriyet Yobazları” için sesimiz çıkmayacak mı?.. Onlar masum birer bebek mi?.. Aksine… O cumhuriyet yobazları, din yobazlarından bile tehlikeli… Çünkü birincilerin tehlikesi malum… Ama ikinciler, Anayasa’daki bazı çağdışı yasalar tarafından korunuyorlar… *** Cübbeli Hocaları, Adnan Oktarları ve benzerlerini istediğiniz zaman yargılayıp mahkûm bile ediyorsunuz… Peki ya Uğur Dündarlar, Emin Çölaşanlar, Bekir Coşkunlar, Yılmaz Özdiller, Sabih Kanadoğlular, Yekta Güngör Özden’ler, Vural Savaşlar için ne yapıyorsunuz?.. Onları da "gericilikten” yargılıyor musunuz?.. Yooo… Ne yargılaması?.. Aksine kolunuzun kanadınızın altına almış gerek maddi gerekse kanunlarla koruyorsunuz Hem söyler misiniz?.. Sizin için 1400 sene önce söylenenlere uymak “gericilik” oluyor da, 100 sene öncekileri “dini buyruk” bellemek “ilericilik” mi?.. Hadiyin oradan maskaralar!... [email protected] | Sizin için 1400 sene önce söylenenlere uymak 'gericilik' oluyor da, 100 sene öncekileri 'dini buyruk' bellemek 'ilericilik' mi?.. |
Çorum'da bir evde çıkan yangında 5 yaşındaki çocuk dumandan zehirlenerek hayatını kaybetti. Ailesi tarafından evde yalnız bırakılan çocuğun çakmakla oynarken yangın çıkardığı öğrenildi. Alınan bilgiye göre olay Gülabibey Mahallesi Ekin 3. Sokak'ta bulunan Şahin Apartmanı'nın bodrum katında meydana geldi. Apartman görevlisi olduğu öğrenilen Şaban Çavdar'ın evindeki yangını fark eden komşuları hemen itfaiyeye haber verdi. Çocuk odasında çıkan ve kısa sürede büyüyen yangına müdahale eden itfaiye ekipleri, alevleri diğer odalara yayılmadan kontrol altına aldı. Bu sırada evin içerisinde bir çocuğun bulunduğunun söylenmesi üzerine itfaiyeciler, oksijen tüpleriyle yoğun dumanın olduğu odaya girdi. AMBULANSIN KAPISI AÇILMADI Yaptıkları ilk aramada odanın içerisinde kimseyi bulamayan itfaiye ekipleri, ikinci aramada 5 yaşındaki Sefa Çavdar'ı evin kilerinde baygın halde buldu. Yaklaşık 15 dakika yoğun dumanın arasında kalan küçük çocuk, hemen ambulansa götürüldü. Bu sırada anahtarları içeride unutan ambulans sürücüsü, kapıların kilitlenmesi nedeniyle ambulansın sürücü kabinine binemedi. Sürücünün kapıyı bir türlü açamaması üzerine olay yerinde bulunan bir vatandaş, yerden aldığı taşla ambulansın ön tarafındaki camı kırdı. Daha sonra Çorum Devlet Hastanesi'ne kaldırılan küçük çocuk, yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Küçük Sefa'nın cansız bedeni gözyaşları arasında morga götürüldü. Çocuğunu tek başına evde bırakarak komşuya gittiği iddia edilen anne Gülizar Çavdar, acı haberi aldığı hastanede fenalık geçirdi. Çocuğunun ardından ağıtlar yakan kadını yakınları güçlükle teselli etti. Evde yalnız kalan küçük çocuğun kibritle oynaması sonucu çıkan yangının bir anda büyüdüğü öğrenildi. Küçük Sefa'nın korkarak kilere saklandığı ve bu nedenle itfaiye ekiplerinin küçük çocuğa geç ulaştığı bildirildi. | Annesi komşuya kadar gitti evde yangın çıktı. Evde tek başına kalan 5 yaşındaki çocuk, feci şekilde can verdi. |
Yeni doğan bebeğini, babası olduğunu iddia ettiği kişinin dükkanı önüne terk ederek donarak ölmesine neden olduğu ileri sürülen kadın tutuklandı. Emniyet yetkililerinden alınan bilgiye göre, 23 Ocak Cumartesi günü saat 10.30 sıralarında Kırkkonaklar Mahallesi Şemsettin Günaltay Caddesi'nde bir dükkan önünde naylon poşet içerisinde konulmuş bebek cesedi bulundu. Olayın ardından soruşturma başlatan polis, naylon poşet üzerindeki etiketten bebeğin annesi V.A'ya ulaştı. Gözaltına alındıktan sonra emniyette ifadesi alınan kadın, bebeğin babasının emlak dükkanı sahibi S.Y. olduğunu öne sürdü. Bunun üzerine Cinayet Büro Amirliği ekipleri, S.Y'yi de gözaltına aldı. V.A'nın 3 çocuğunu annesinin evine gönderdikten sonra tuvalette doğum yaptığı bildirildi. V.A'nın, naylon poşet içerisine koyarak S.Y'nin emlakçı dükkanı önüne bıraktığı bebeğin donarak öldüğü tespit edildi. Bu arada, S.Y'nin V.A'ya kürtaj olması için 200 lira verdiği de iddia edildi. Emniyetteki ifadelerinin ardından adliyeye sevk edilen zanlılardan V.A, nöbetçi mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine konuldu. | Doğan bebeği dondurucu soğuğa rağmen dükkan önüne bırakıp kaçtı. Minik bebek donarak öldü, anne tutuklandı. |
AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, TBMM'nin Anayasayı değiştirmeye her zaman muktedir olduğunu belirterek, ''Sayın Sabih Kanadoğlu'nun ideolojik saçmalaması, bu gerçeği değiştirmez'' dedi. Bozdağ, Mecliste gazetecilere yaptığı açıklamada, Yargıtay Onursal Başkanı Sabih Kanadoğlu'nun, Balıkesir Barosu tarafından düzenlenen ''Hukuk Devletinde Yargı Bağımsızlığı'' konulu toplantıdaki ''İktidarın Anayasa değişikliği yapmaya hakkı olmadığına'' yönelik sözlerine yanıt verdi. Anayasa maddelerinin nasıl Günümüz demokrasilerinde siyasetçiler, birer “Tebliğci” sayılırlar… Tebliğcilerin en büyük melekeleri ise “öfkeden, kinden, nefretten arınmış” olmalarıdır… Bekir Bozdağ, iktidar partisinin grup başkanvekilidir ve “tebliğcidir”… Sadece kendisini seçenlere değil, Devlete ve partisine (haliyle sorumlu hükümete) karşı da görevleri vardır… Bunlardan biri, sadece kendilerini seçenler değil, seçmeyenler için de tebliğ yapma, ikna etme, yanına çekme yeteneğine sahip olmaktır… Sabih Kanadoğlu ’nun saçmaladığını biz yorumcular söyleyebiliriz ama Bekir Bozdağ söyleyemez… İşte bu nedenle diyorum ki; “Bekir Bozdağ’ın Sabih Kanadoğlu için ‘yanlış düşünüyor’ demesi, ‘saçmalıyor’ demesinden çok daha fazla itibar kazandırırdı…" Adnan Berk Okan değiştirileceğinin, Anayasanın 175. maddesinde düzenlendiğini, bunun dışında bir hükmün bulunmadığını ifade eden Bozdağ, bunun dışında bir görüş beyan etmek ve bunu Anaysa hükmü gibi takdim edilmesinin kabul edilemeyeceğini söyledi. Bozdağ, ''TBMM, Anayasayı değiştirmeye her zaman muktedirdir. Sayın Kanadoğlu'nun ideolojik saçmalaması, bu gerçeği değiştirmez. Kanadoğlu'nun görüşleriyle ilgili daha fazla söze hacet yok. Çünkü zırva tevil götürmez'' dedi. ASKERLERİN ZİYARETİ Bozdağ, ''Askere sivil yargı yolunu açan düzenlemenin TBMM'de kabul edilmesinin ardından askerlerin siyasi parti gruplarını ziyareti'' konusundaki tartışmalarla ilgili şunları söyledi: ''TBMM komisyonları veya Genel Kurulunda tasarı ve tekliflerin görüşülmesi sırasında, düzenlemeyle ilgili kurum temsilcileri komisyonlarda davetli olarak bulunur, ilgili konularda hem görüş ifade ederler hem de komisyon kendilerinin görüşlerine müracaat edebilir. Milli Eğitim Bakanlığını ilgilendiren bir kanunda nasıl MEB bürokratı Komisyonda ve Genel Kurulda bulunup Hükümete bilgi sunarsa; aynı şekilde askerlerle ilgili konular da görüşülürken, bu konularda uzman asker kişilerin Komisyonda bulunması ve görüşlerini ifade etmesi, Genel Kurul çalışmaları sırasında da bulunması bir teamüldür. Bu, sadece bugün değil, geçmişte de uygulanan bir teamüldür. Doğal olarak parti grubunun veya komisyonlardaki milletvekilleri ve Komisyon Başkanları veya Hükümetin bunlarla görüşmesi kadar doğal bir şey olamaz. Burada yanlış olan, görüşmelere farklı anlamlar yüklemek ve bunların altında başka şeyler aramaktır. Bu da doğru ve etik bir davranış değildir.'' | AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, Sabih Kanadoğlu için zehir sözler. Bozdağ, Kanadoğlu'un sözlerine saçmalık dedi. |
Irak'ın başkenti Bağdat'ta bomba yüklü araçlarla 4 otele intihar saldırısı düzenlendiği, ilk belirlemelere göre 11 kişinin öldüğü, 21 kişinin yaralandığı bildirildi. Bağdat'ın merkezinde TSİ 14.30'da Ebu Navas Caddesi'nde düzenlenen saldırıda, yan yana olan Filistin ve Sheraton otelleri ile 2 kilometre uzaklıktaki Babil ve El Hamra otellerinin hedef alındığı belirtilirken, saldırının ardından güvenlik güçleri olay yerine ulaştı. Filistin, Sheraton ve El Hamra otellerinde basın mensupları kalıyor. Iraklı yetkililer, ölü sayısının artabileceğini belirtti. | Bağdat'ta bomba yüklü araçlarla gerçekleştirilen intihar saldırılarında 11 kişi öldü 21 kişi yaralandı. |
İstanbul'da gerçekleştirilen uyuşturucu operasyonuna ilişkin eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan'ın da aralarında bulunduğu 23 şüpheli hakkında hazırlanan iddianame İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Berk tarafından hazırlanan 106 sayfalık iddianamede, örgüt lideri olarak belirtilen Habip Kanat hakkında, "Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti", "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma", "Suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama" suçlarından 6 yıldan 31 yıla kadar hapis cezası isteniyor. CHP Grup Başkanvekili Hakkı Suha Okay'ın kardeşi Mustafa Fehmi Okay'ın "uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti", "suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak" ve "örgüte yardım etmek" suçlarından 22.5 yıla kadar hapis cezası istenen iddianamede, eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan ile 4. sınıf emniyet müdürleri Mustafa Aral ile Murat Nemrutlu'nun "uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti yapmak" ve "suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak" suçlarından 3.5 ila 10.5 yıl hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor. | Adı uyuşturucu ticaretine karışan Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan için 11 yıl ağır hapis istendi. |
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yapısını yeniden düzenleyen taslağa göre, başkanlığın statüsü müsteşarlık düzeyine çıkarılıyor, başkanın sınırsız olan görev süresi, 5 yıl ile sınırlanıyor. Devlet Bakanı Faruk Çelik'in, CHP ve MHP gruplarına sunduğu, Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Taslağına göre, Diyanet İşleri Başkanının sınırsız olan görev süresi, 5 yıl ile sınırlanıyor. Bir kişi, en fazla 2 kez başkan olarak atanabiliyor, başkanın emeklilik yaşı 65'den 67'ye çıkarılıyor. Başkan yardımcısı kadrosu, başkanvekilliğine dönüştürülüyor ve başkanvekili sayısı 2 olarak belirleniyor. Taslakta, Din İşleri Yüksek Kurulu'nun oluşumu, mevcut haliyle korunuyor. "Başkanlığın en yüksek karar ve danışma organı" olarak tanımlanan Din İşleri Yüksek Kurulu, başkanlığın sadece dini konularda en yüksek karar ve danışma organına dönüştürülüyor. Üyelerinin görev süresi 7 yıldan 5 yıla indiriliyor ve süresi dolanlar yeniden atanabiliyor. Taslakta, "İslam dinine mensup farklı dini yorum çevreleri, dini sosyal teşekküller ve geleneksel dini-kültürel oluşumlarla" ilgili düzenlemeler de yer alıyor. Din İşleri Yüksek Kurulu, bu alanlara ilişkin inceleme, değerlendirme yapabilecek, ilmi toplantılar düzenleyebilecek. Bu alanlara ilişkin Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde bir birim kurulacak. Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulunun üye sayısı 9'dan 8'e indiriliyor ve görev süreleri 5 yıl ile sınırlanıyor. Taslak, hatalı ve eksik basılan Kuranı Kerimlerin mahkeme kararıyla toplatılmasına da imkan sağlıyor. Diyanet İşleri Başkanlığının teşkilat yapısı ve statüsü müsteşarlık düzeyine çıkarılıyor, ana hizmet birimleri, daire başkanlığı yerine genel müdürlük şeklinde teşkilatlanıyor. Müşterek kararname Dini yüksek öğrenim gören personelin uzmanlaşması amacıyla hizmet içi eğitim vermek üzere Dini Yüksek İhtisas Merkezi açılıyor. Taslak, başkanlığa, görev alanına giren konularda radyo ve televizyon yayını yapabilme imkanı getiriyor. RTÜK Kanununda da değişiklik yapılarak, başkanlığa, ulusal bazda frekans ve kanalların ücretsiz tahsis edilmesi sağlanıyor. "Başkanlık müşaviri kadrosu" adı altında, 15 kadro ihdas ediliyor. Taslak, daire başkanlarının, 4 yıllık dini yüksek öğrenim görme şartını kaldırıyor. Strateji Geliştirme Başkanı, Destek Hizmetleri Daire Başkanı ve daire başkanları, hizmetin gerektirdiği 4 yıllık yüksek öğrenim görecek. Diğer yöneticiler için aranan 4 yıllık dini yüksek okul şartı korunuyor. Seçimlere katılan, ancak aday gösterilemeyen veya seçimi kaybeden personel, eski görevine dönemeyecek, kazanılmış haklarına uygun bir kadroya atanacak. Uzman vaiz ve başvaizlik geliyor İl müftüleri ve 4 yıllık dini yüksek öğrenim gören daire başkanları, başkanlık vaizliğine atanacak. Başkanlıkta, kariyer meslek niteliğinde Diyanet İşleri Uzmanı ve Uzman Yardımcısı istihdam edilebilecek. Aday Tespit Kuruluna, il müftülerinin tamamı, ihtisas merkezleri müdürleri katılabilecek, başimam ve başvaizler de kurulda temsilci bulundurabilecek. Başkan Vekilleri ve Teftiş Kurulu Başkanı, bakan onayı yerine, müşterek kararnameyle atanacak. Taslak, vaizleri, "uzman vaiz" ve "başvaiz" şeklinde kariyer basamaklarına ayırıyor. Bu sistem, Kuran kursu öğreticileri, imam-hatipler ve müezzinler için de getiriliyor. Kuran kursu öğreticilerinin, öğretmenler gibi öğretim yılına hazırlık ödeneği alması sağlanıyor. Başkanlık teşkilatının her kademesinde din hizmetlerini yürüten personel, görevleri nedeniyle işledikleri suçlarda Türk Ceza Kanunu uygulaması açısından kamu görevlisi sayılacak, Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanacak. | Diyanet İşleri Başkanlığı'nda başkanın sınırsız olan görev süresi 5 yıl ile sınırlandırılıyor. İşte yeni düzenlemeler; |
İstanbullulara olumsuz hava koşullarıyla ilgili alınan önlemler ve uyulması gereken kurallar konusunda açıklamalar yapan Güler, soğuk hava nedeniyle kuşların da vatandaşlar tarafından ihmal edilmemesini istedi. "İstanbullular balkonlarına, pencerelerine onların yiyebileceği malzemeleri koyabilirler. Sokak hayvanlarına da çevreye zarar vermeyecek şekilde yem bırakabilirler. Onların da bizim üzerimizde hakkı olduğunu unutmamalıyız." dedi. Basın açıklamasının ardından soruları cevaplayan Güler El Kaide terör örgütünün eylem planlarına ilişkin, terör örgütlerinin hedeflerinin belli olduğunu, onların faaliyetlerinin takibi ve yeni eleman kazanmalarının önüne geçmenin önemli olduğunu anlattı. "Geçmişte tevessül ettikleri insanlık dışı eylemler bilinmektedir." diyen Güler, bazı medya organlarında, ele geçirilen silahların bir kısmının MKE üretimi olduğu yönünde iddiaların hatırlatılması üzerine, bu yönde bir tespitlerinin bulunmadığını anlattı. | İstanbul Valisi Muammer Güler kar yağışıyla ilgili bilgilendirme toplantısı yaptı. |
İNTERNETHABER ANKARA - TÜRK-İŞ Genel Mali Sekreteri ve Demiryol-İş Sendikası Genel Başkanı Ergün Atalay, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Tekel işçilerine yönelik olarak yaptığı ‘merhamet’ sözlerine tepki gösterdi. Atalay, "merhamet değil, hak ve adalet istiyoruz” dedi. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek “Bizim hükümetimizin varsa bir hatası, özelleştirme sonucu açıkta kalan işçilerimize karşı merhamet beslemesi... Eğer bir hata varsa o da merhametli olduğumuzdan kaynaklanıyor” dedi. Bu sözlere Atalay’dan yanıt gecikmedi. Atalay, Bakan Şimşek’in işçilerden özür dilemesi gerektiğini söyledi. Hükümete yakınlığı ile bilinen ve sık sık başbakanın uçağıyla yurt dışı gezilerine de katılan Atalay, “Merhamet, herkeste olması gereken insani bir vasıftır. Devletler de merhametli olmak, vatandaşlarına eşit, adil ve saygılı davranmak zorundadır. Ancak çağdaş bir devlet, vatandaşına yalnızca merhamet göstermez. Vatandaşının insan haklarından doğan haklarını verir, onlara refah içinde mutlu bir yaşam sunar” dedi. “MERHAMET DEĞİL HAK İSTİYORUZ” Atalay, Tekel işçilerinin kendilerine dayatılan 4-c düzenlemesini kabul etmemesi ve 41 gündür Ankara’da gerçekleştirdikleri eylemin, bir hak ve adalet mücadelesi olduğunu belirti. Ergün Atalay, “Maliye Bakanı, eğer sözünü ettiği kadar merhametli olsaydı, karda, kışta, sokakta ekmek mücadelesi veren Tekel işçilerine bu şekilde yaklaşmaz, onlara 4-c gibi kölelik koşullarını reva görmezdi” dedi. | TEKEL işçilerini eleştiren Maliye Bakanına TÜRK-İŞ"ten sert yanıt geldi. TÜRK-İŞ, Bakan Şimşek"ten özür bekliyor. |
Taraf’ın ortaya çıkardığı Balyoz kod adlı plan yine ortalığı karmakarışık etti. Planda içerik kadar, gazetecileri iki gruba ayıran liste de dikkat çekiciydi. Akşam Gazetesi yazarı Nagehan Alçı da bu hafta “Tutuklanacaklar” listesinin en tepesindeki isimlerden Prof. Dr. Mehmet Altan ile bir araya geldi ve Türkiye’nin geldiği noktayı konuştu. Altan kendisiyle yapılan röportajda, “Balyoz fikrimi değiştirdi, artık ordunun içinde cuntacılar var demiyorum. Bütün ordu darbecilik virüsüyle rahatsızlanmış” dedi. Çözümün profesyonel orduya geçiş ve 12 Eylül rejiminden kurtuluş olduğunu söyledi. Ayrıca Altan ‘balyoz’ planının ortaya çıkmasından sonra ‘Askerin içinde birkaç çürük elma var’ denemeyeceği görüşünde: Ben bunları bir-iki adamın işi olarak görüyordum. Ama Balyoz sayesinde tüm TSK’nın darbe virüsüyle rahatsızlandığını düşünmeye başladım. Bunları o zihinsel yapı üretiyor. Yoksa sürekli darbe düşünen bu kadar çok adam çıkmaz. l Bir süredir askerin yaptığı darbe planları üzerine çeşitli senaryolar ortaya atılıyor. Balyoz bunlardan farklı mı? Bize yeni bir şey söylüyor mu? Evet, ben bunları bir iki adamın işi, münferit bir iş olarak görüyordum. “Çürük elmalar” diyordum ama Balyoz sayesinde düşüncemin yanlış olduğunu, tüm TSK’nın darbe virüsüyle rahatsızlandığını düşünmeye başladım. Bugüne kadar hep “Cuntacıları, darbecileri alın” diyordum ama artık fikrimi değiştirdim. Şimdi ne diyorsunuz? Bunları o zihinsel yapı üretiyor. Yoksa sürekli darbe düşünen bu kadar çok adam çıkmaz. Artık “ordunun içindeki çürük elmalar” demiyor musunuz? Hayır, demiyorum. Bu ordunun Türk devleti içindeki konumu, anlayışı AB standartlarına indirgenmedikçe bu darbe işi sürecektir. Balyoz çıktı diye şu andaki faaliyetler durmuş değil. Hali hazırda devam eden planlar olabilir mi? Evet, ettiğine eminim. O ıslak belgenin üstünün bu kadar hızlı bir şekilde nöbetçi mahkemeyle örtülmesi, adli tıp raporunun yok sayılması beni dehşete düşürdü. Burada askeri eğitimin yenilenmesi şart. Ama hep “TSK’da eğitim düzeyi çok yüksektir, teknik imkanlar, gelişmişlik seviyesi bu ülke standartlarının çok üzerindedir” denir. Bu bir mit mi? Bu kadar gelişmiş bir orduya sahibiz de neden Kıbrıs’ta kendi gemimizi batırdık ve bunu 16 yıl sakladık? Ya da üç-beş çapulcu dediğimiz PKK neden 25 yıldır bitmiyor? Biz Karlofça’dan beri toprak kazanmayan bir milletiz. Kazanmadık ama Kurtuluş Savaşı’nda büyük güçlere karşı zorlu bir mücadeleden çıktık. Bu bir başarı değil mi? I. Dünya Savaşı’na girdiğimizde topraklarımız 5 milyon kilometrekareydi. Yani bunların hepsi propaganda. ALLAH’TAN 2. GENELKURMAY VAR DİĞER SAYFADA... [PAGE] “Güçlü ordu” bir efsane mi? Evet güçlü ama içeriye karşı. Ben dünyadaki bunca gelişmeye rağmen savunmadaki ilerlemeler üzerine konuşan tek bir generale rastlamadım. Çağa ayak uyduramıyor çünkü hep siyasetle ilgili. Mevcut orduyu revize edebiliriz mi diyorsunuz yoksa tamamen tasfiye edip yerine yenisini mi koymak lazım? Revize edebiliriz. Bizim ülkemize dışarıdan gelecek bir saldırı hedefiyle büyümesi lazım bu insanların. Yeni giren çocuklara doğru eğitim verilse... Bir de Allah’tan ordu tek vücut değil. Bu darbe planlarını sızdıranlar var çok şükür. Ben onlara 2. genelkurmay diyorum. KEMAL SUNAL’IN TOSUN PAŞASI Balyoz iddiaları ortaya atıldıktan sonra dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan çıkıp sizinle ilgili “Bu tosuncuklar Çetin Altan’ın Türkiye’ye en büyük armağanıdır” dedi. Bunu duyunca ne hissettiniz? “Tosun Paşa’nın toplu eserleri” başlıklı yazımı yazdım gazeteye. Başka ne söyleyeyim, muhatabım olmaz. Bizi hedef alan adamın niyetinin hiçbir zaman iyi olmadığını yaşayarak gördüm ben. Ağzı bu kadar bozuk Çetin Doğan gibi generallerin üslubu bana Kemal Sunal’ın Tosun Paşası’nı hatırlattı. O derdini savcıya anlatsın. Genelkurmay Balyoz’la ilgili olarak “Bu bir tatbikat planı” diyor. Öyleyse benim adım ne arıyor orada? Cami bombalaması ne arıyor? Hepimiz burada yaşıyoruz. Ben babamı nasıl alıp götürdüklerini biliyorum. Vicdan ve akıldan bahsediyorlar, kemik yaşını büyüterek Erdal Eren’i astılar. Yalan söylemek ayıp bir şey. Bu aczdir, başarısız adam yalan söyler. ORDUNUN REVİZE EDİLMESİ GEREK Yalan mı bilgi eksikliği mi? Yaa bilgi eksikliği! Yapan adamın bilgi eksiği olur mu? Bu darbe planını görünce ordunun revize edilmesi gerektiğine kanaat getirdim. Demokratik hukuk standartlarında bir ülkede böyle rezilliklere yer olmaz. Bu bir kalite sorunu. Bu düzeyde adamlar buralara gelmez. Bu kaliteyi düzeltmek lazım. Bizim artık profesyonel orduya geçmemiz lazım. Bu halk çocuklarını zorla asker edip, bunlar üzerinden siyasetle uğraşmak iyi bir şey değil. Ahmet Hürriyet’te daha çok para alıyordu Bütün bunların konuşuluyor olmasında Taraf’ın önemli katkısı var. Bundan birkaç yıl önce Nokta ‘Darbe günlüklerini’ yayımladı diye arama yapıldı, kapandı da Taraf nasıl yoluna devam edebiliyor? Taraf’ı çıkaranlar Türkiye’de doğal olarak sarayın sakinleri olabilecekken böyle bir şeye kalkıştılar. Bu bir ilk. Önce de adımlar vardı. Ahmet Altan Güneş’te 13 gün kalabilmişti mesela. Ama ilk defa bunun arkasında birileri dar imkanlarıyla duruyor. Bu tamamen özel bir durum. Ama tabii çektikleri eziyetler cabası. Bunlara girmeseler en azından üç yılları çok rahat geçecekti. Ahmet’in Taraf’tan önceki hayatını biliyorum. Hürriyet Pazar’da yazıp şimdiki maaşından daha fazla para alıyordu. Ahmet yazıya sadıktır. TürKiye’de ordunun devleti var Askerin sivil mahkemede yargılanmasına Anayasa Mahkemesi’nin engel koymasına ne diyorsunuz? Ordu kurmuş ve kendi kendine dizayn etmiş ülkeyi. Buranın kurumları göstermelik. Gerçekten hukuk devleti olsak AİHM’e en çok başvuran ülke olmaya devam etmeyiz. Hadi onu bir tarafa bırak, en fazla mahkum olan ülke de olmayız. Bunu dünya standartlarına bakarak söylüyorum. Amerikalı bir gazeteci diyor ki: Her ülkenin bir ordusu var, Türkiye’de ordunun devleti var. Bir yerde şöyle demişsiniz: “Biz demokrasiden çok uzak bir ülkeyiz çünkü bizde asker her zaman her şeye karışıyor. Bu 12 Eylül cuntacıları yüzünden AB’ye de giremiyoruz zaten. Asker ülkeyi mahvetti. Demokrasinin önündeki en büyük engel.” Türkiye’de aksak giden birçok şey var. Her şeyi askere bağlamak doğru mu? Rejimi kuran asker. Rejimi ne düzeltecek? Siyaset. Ama siyasetin kurallarını askerin rejimi değiştirebilir mi? Nitekim görüyoruz, 82 Anayasası hepsinin varlığına hakaret olduğu halde 12 Eylül rejiminin türevleri oldukları için bunu değiştiremiyorlar. Yani Türk insanını hep kandırıyorlar. Partiler arasında gidip gelirsen sistem değişecek zannediyorsun, halbuki 12 Eylül rejiminin değişmesi lazım. Bahsettiğiniz, anayasa değişikliği mi? Askeri vesayetin varlığını sürekli kılan bütün mekanizmaların yok edilmesinden bahsediyorum. Sadece anayasayı değiştirmekle olmaz. Mesela TRT Genelkurmay ile ilgili bir şey yaptığı vakit onu Genelkurmaya göndermek zorunda. NİYE LİBERAL FAŞİST OLSAYIM DİĞER SAYFADA... [PAGE] Son dönemde “sivil vesayet” kavramı çok tartışılır oldu. Siz böyle bir tehlike görüyor musunuz? Askerlerin yaptığı yasa, 12 Eylül rejimi devam ederken sivil vesayet nasıl olacak? Ama burada herkesin tek adam olma isteği var. Bu tartışmayı ortala atanlar çevrelerine baksınlar. l Baksınlar ama çevrelerinde “tek adam” mantığının yaşaması, hükümette de bunu mazur göstermez, değil mi? Mesela son dönemde “liberal faşizm”den bahsedenler var. Bu tip şikayetleri dile getiremez olduklarını iddia ediyorlar... Liberal faşist olduğumuzu söyleyenlerin arkasındaki ilişkilere bakmak lazım. Niye liberal faşist olayım? Dünyanın hiçbir yerinde adam öldürülmesi kabul edilebilir bir şey değlidir. Evet, işte tam da bu noktada mesela Ergenekon sürecindeki hukuksuzlukları konuşmanın baskı gördüğünü söylüyorlar. Ergenekon sürecini sulandırmak istemiyorsan bunun çok önemli bir süreç olduğunu söyleyeceksin, ardından usul hataları olduğunu ekleyebilirsin. Ama mesela aynı adamlar Mehmet Baransu’nun Kafes Operasyonu ortaya çıktıktan sonra tutuklama istemiyle mahkemeye gönderilmesinde hiçbir usulsuzlük görmediler. Kamp filan yok özerk insanlarız Türkiye ile ilgili bir hayaliniz var mı? Mesela “Daha şeffaf bir ülke istiyorum ve bunun için elimden geleni yapacağım” gibi bir sorumluluk duyuyor musunuz? Ben akademisyen ve yazar olmanın gururunu taşıyorum. Okumak için Fransa’ya gittiğimde burada nasıl bir cehennemde yaşadığımızı gördüm. Türkiye iç sömürge gibi yönetilmezse bu çileyi çekmez. İç sömürgenin baş sorumlusu da cumhuriyetin kuruluş biçimi. Batı ile aramızdaki farkı tüketim modelini değiştirerek aşacağımızı sandık. Halbuki batının bizi alt etmesinin nedeni üretimdeki dönüşüm. Hiç üretim konuşmadık, yok şapka mı giyeceğiz, dans mı edeceğiz... Genç Osman’dan beri böyle. Tüketim üzerinden Batılılaşmayı savunanlar bugün “rejimin bekçisiyiz” diyenler mi? İşte o rejimi kuran mantık. TSK gazetecileri ile bir kutuplaşma ortamı varmış gibi gösterilmek isteniyor. Muhatap aldığım birileri yok çünkü onların müktesebatı benim muhatap alacağım bir müktesebat değil. Uyduruk lafların üzerini kazıyınca orduya sert eleştiri getirmek istemeyenlerin getirenler karşısında ezilerek kendilerine göre bir şeyler uydurmalarını görüyoruz. Kamp, mamp yok. Biz burada aydınlık, özerk insanlarız. AKP 7 yıllık parti. Benim 30 kitabım var. İnsanları alçakça parti üzerinden ifade ediyorlar. Ben bunları AKP’den evvel de söylüyordum. | Balyoz planındaki gazeteciler listesi hala gündemin odak noktası. Nagehan Alçı listenin başında olan Mehmet Altan ile konuştu... |
TBMM Başkanı Şahin, Sarıkamış Şehitlerini Anma Bisiklet Turu'na katılan İstanbul Gençlik Spor Kulübü sporcularını kabul etti. Şahin, “Anayasa değişikliği konusunda bir uzlaşı komisyonunun kurulması yönünde bir çağrınız olacak mı?” şeklindeki soruyu, “Henüz o nokta değiliz” diyerek, daha önceki dönemlerde kurulan uzlaşı komisyonlarını hatırlattı. Geçen dönem TBMM eski Başkanı Köksal Toptan’ın bu konudaki girişimlerinin sonuç vermediğini vurgulayan Şahin, “Böyle bir uzlaşı ortamını arzu ederim elbette, ancak henüz o noktaya gelmiş değiliz. Meclis gündemine gelirse o zemin oluşursa, ben de uzlaşı komisyonunun kurulmasını arzu ederim” dedi. SORUŞTURMA SONUCU BEKLENMELİ Şahin, “Balyoz” iddialarına ilişkin sorulara “Kamuoyunda ‘Balyoz finali’ olarak değerlendirilen iddialara yönelik İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bir soruşturma başlattı. Bunun sonucunu beklemekten başka yapılacak bir şey yok” yanıtını verdi. | Anayasa değişikliği için düğmeye basıldı. Bir uzlaşı komisyonu kurulabilir mi? Meclis Başkanı Şahin'in bu soruya yanıtı: |
Astronomer Royal'in başkanı olan Lord Rees böyle bir keşfin insanlık tarihi için bir dönüm noktası olacağını söyledi. Lord Rees, böyle bir keşfin kendimiz hakkındaki düşünce ve görüşlerimizin yanı sıra kainattaki yerimiz konusundaki düşüncelerimizi de değiştirceğini söyledi. Lord Rees bu sözleri, bilimadamlarının dünya dışı canlı bulma beklentileri konusunda Londra'da yapacakları uluslararası bir konferans öncesinde aktardı. Gökleri tarıyorlar Bilim adamları uzaylılar tarafından yapılan bir radyo yayınının sinyallerini yakalayabilmek için 50 yıldır gökleri tarıyor, ama şimdiye dek duydukları tek şey parazit. Ama buna karşın Lord Rees yaşam bulma şansının eskisinden daha çok oladuğuna inanıyor. Lord Rees, "Teknoloji o kadar ilerledi ki, ilk kez dünyadan büyük olamayan ve başka yıldızların yörüngesinde bulunan gezegenleri keşfetmeyi umuyoruz. Bu gezegenlerde kıtalar ve okyanuslar bulunup bulunmadığını ve ne tür bir atmosfere sahip olduklarını öğrenebileceğiz. Ve tabii ki, nasıl biz şempanzelerin ötesinde isek, oralarda da bizlerin ötesinde bir zeka türü olabilir" dedi | İngiltere'nin önde gelen gök bilimcilerine göre, başka dünyalarda yaşam bulma şansı her geçen gün biraz daha artıyor. |
Kendilerini, dağılmaları konusunda uyaran BDP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan, göstericilerin kendisine de taş atması üzerine bir iş yerine sığındı. Edinilen bilgiye göre, Iğdır Belediye Başkanı Mehmet Nuri Güneş ve bazı BDP'lilerin tutuklanmasının ardından aralarında BDP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın da bulunduğu bir grup, basın açıklaması yapmak için BDP İl Başkanlığının bulunduğu Karaca Sokak'ta bir araya geldi. BDP'li Abdulkadir Özsular tarafından yapılan basın açıklamasının ardından bazı göstericiler, polise ve bazı iş yerlerine taşlı saldırıda bulundu. Emniyet güçleri biber gazı ve tazyikli su ile gruba müdahale etti. BDP Iğdır Milletvekili Buldan, daha sonra Doğubayazıt Caddesi'ne gelerek, burada emniyet mensupları ile bir süre görüştü. Ardından Buldan grubu, dağılması için uyardı. Ancak göstericiler, Buldan'a da taş attı. Buldan, bölgede bulunan bir iş yerine sığındı. Bu arada, yaşanan olaylarda yaralanan 1 polis memuru ile biber gazından etkilenen 2 vatandaş, Iğdır Devlet Hastanesine kaldırıldı. Polis ekipleri, basın açıklamasının ardından güvenlik güçlerine ve iş yerlerine taşla saldıran gruptan 53 kişiyi gözaltına aldı. Yetkililer, söz konusu kişilerin İl Emniyet Müdürlüğündeki sorgularının sürdüğünü bildirdi. | Iğdır'da, BDP'nin basın açıklamasının ardından polise ve iş yerlerine saldıran 53 gösterici gözaltına alındı. |
YENİ Zelanda'da yaşayan adam yarattığı vahşeti itiraf etti. Ahu Mankelow (30) isimli adam, hakim karşısına çıkarıldı. Duruşmada suçunu itiraf eden adam, "Bir kutunun içinde 5 tane yavru kedi buldum. Galiba hayvanların gözleri açılmamıştı. Hepsini de pitbull köpeğimin önüne attım. Köpeğim yavruları parçaladı" dedi. İtiraf sonrasında Mankelow'a 3 yıl hapis verildi. | Hakim karşısına çıktığında yaptığı vahşeti gayet rahat anlattı. 5 tane gözü açılmamış yavru kediyi köpeğine yem diye verdiğini söyledi. |
İNTERNETHABER- Balyoz planı, 27 Ekim 2004 tarihinde Ankara'da F-4 savaş uçaklarıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın evinin üstünde yapılan alçak uçuşları akıllara getirdi. Genelkurmay olay sonrası yaptığı açıklamada "29 Ekim provası" dese de olaydan bir yıl önce hazırlanan plan gündeme geldi.. 5-7 Mart 2003 tarihli darbe planının içinde yer alan Oraj hava harekât planı kapsamında hükümetin sıkıyönetim ilan etmesi sağlanıncaya kadar faaliyetlere aralıksız devam edilmesi öngörülüyor. Planda İbrahim Fırtına neler diyordu? Altında dönemin Harp Akademileri Komutanı İbrahim Fırtına'nın imzasının bulunduğu planda, "Meclis'in sıkıyönetim ilan etmesi için gerekli oy oranı yakalanamazsa, Ankara Ticaret Odası'nın davetlisi olarak Ankara üzerinde hava gösterileri yapılacak, TBMM'nin çalıştığı gün üzerinden alçak uçuşlar yapılarak TSK'nın varlığı hissettirilecektir." ifadeleri yer alıyor. Erdoğan kopan parçaları MGK'ya götüreceğim demişti Çarpmadan kısa bir süre sonra Milli Güvenlik Kurulu toplantısına gitmek için evden ayrıldığı sırada caminin önündeki kalabalığı görerek olay yerine gelen Başbakan Erdoğan, vatandaşlarla konuşarak bilgi almıştı. Minareden ve uçaktan düşen parçalardan bir kısmını yanına alan Erdoğan'ın, "Biraz sonra zaten toplantıya gidiyorum. Orada bunları teslim ederim." demişti. 27 Ekim 2004'te ne olmuştu? Daha sonra meydana gelen bazı gelişmeler planın varlığına işaret ediyordu. Bu olaylardan biri de Başbakan Erdoğan'ın Subayevleri Mahallesi'ndeki evinin üzerinde yapılan 'alçak uçuş'lardı. 27 Ekim 2004 tarihinde gerçekleşen olayda Başbakan Erdoğan'ın evinde olduğu sırada jetler konutun üzerinden alçak uçuş yaptı. Jet minarenin hilaline takılmıştı Uçuşlar o kadar alçaktı ki Başbakan'ın mahallesinde paniğe neden oldu. Eylemde bir F-4 uçağı Başbakan'ın evinin yaklaşık 200 metre yakınında bulunan Aksa Camii'nin minaresinin ucundaki aleme (hilal) çarptı. Hilalle birlikte uçaktan küçük parçalar da caminin avlusuna düştü. Yaşanan vahim olayda büyük bir facianın eşiğinden dönüldü. Çünkü uçuşlar öğle ezanının okunmasına beş dakika kala caminin etrafının kalabalık olduğu bir sırada yapılmıştı. Olayda iki kişi de yaralanmıştı. Olayın şahitleri konuştu Konu ile ilgili dönemin askeri yetkilileri inceleme başlatmıştı. Aksa Camii'ne gelen askeri yetkililer incelemelerde bulunmuş ve düşen parçaların kalanlarını yanlarında götürmüştü. Olayın görgü şahitleri uçakların hepsinin alçaktan uçtuğunu söylemişti. Uçuşlar 29 Ekim tören provası için miydi? Jetin çarptığı minarenin diğer fotoğrafları bir sonraki sayfada [PAGE] Üçerli şekilde dört ayrı grup olarak F-4'lerin geçtiğini belirten görgü tanıkları, minareye çarpan uçağın üçüncü gruptan olduğunu kaydetmişti. Minareye çarpan uçak bir süre yalpalamış ve düşmek üzereyken pilot uçağı toparlayarak geri döndürmüştü. Hava Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreterliği konuyla ilgili yaptığı açıklamada, tören provaları esnasında pasaj geçişi yapan F-4 uçaklarından birinin Subayevleri Aksa Camii minaresine istem dışı temas ettiğini ileri sürmüştü. | Balyoz planı karanlıkta kalan olayları gün ışığına çıkarıyor. En çarpıcı örneği Erdoğan'ın evinin üstünde uçurulan jetler. |
Nergis DEMİRKAYA İNTERNETHABER ANKARA- Diyanet İşleri Başkanlığının 30 yıldır bekleyen teşkilat yasasının yeniden çıkarılması için harekete geçildi. Diyanet’ten sorumlu Devlet Bakanı Faruk Çelik CHP ve MHP Grup Başkanvekilliklerini ziyaret ederek hazırlanan Kanun Tasarısı taslağını sundu. Diyanet İşleri Başkanlığının yapısını sil baştan yenileyecek tasarıya göre; Başkanlık müsteşarlık statüsüne getirilecek. Diyanet TV kurulacak. Kur’an Kursu öğreticilerine öğretmenler gibi hazırlık ödeneği verilecek. Aleviliğin Diyanet'te temsilini sağlayacak alt yapı kurulacak. Ciddi tartışmalara neden olması beklenen yasa tasarısındaki önemli düzenlemeler şunlar olacak: BAŞKAN GÖREVİNE SINIRLAMA Diyanet İşleri Başkanı 5 yıl süreyle atanacak. En fazla iki dönem görev yapacak. Başkanın emeklilik yaşı 67 olacak. Başkan Yardımcılığı başkanvekilliğine dönüşecek. İki başkan vekili belirlenecek. Başkan vekilleri başkanla gelip gidecek. ALEVİLİK İÇİN ALT YAPI Yeni yasa ile "İslam dinine mensup farklı dini yorum çevreleri, dini sosyal teşeküller ve geleneksel dini-kültürel oluşumlarla ilgili düzenleme" de gelecek. Bu kapsamda Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde bir birim kurulacak. Bu düzenleme ile Alevilik için de Diyanet'te bir temsil mekanizmasının oluşmasına alt yapı sağlanmış olacak. BAŞ İMAM GELİYOR Milli Eğitim Bakanlığı başöğretmen-uzman öğretmen gibi öğretmenlikte kariyer basamağı getirmişti. Diyanet İşleri Başkanlığı da benzer bir düzenleme yapıyor. Tasarıya göre vaiz ve kur’an kursu öğreticileri uzman vaiz, baş vaiz veya uzman imam hatip gibi kıdem ve eğitim durumlarına göre sınıflandırılacak. KUR’AN KURSU ÖĞRETİCİLERİNE HAZIRLIK ÖDENEĞİ Diyanet İşleri Başkanlığında çalışanlarla ilgili en önemli düzenleme Kur’an Kursu öğreticisine öğretmenlerde olduğu gibi öğretim yılına hazırlık ödeneği verilmesi olacak. Öğretmenler her yıl öğrenime hazırlık ödeneği altında bir ücret alıyordu. Bu ücret geçtiğimiz yıl 400 lira kadardı. Bundan sonra benzeri bir ödeme de tasarı yasalaşırsa Kur’an Kursu öğreticilerine de verilecek. Diyanet İşleri Başkanlığında kadrolu olarak yaklaşık 4 bin 500 Kur’an Kursu öğreticisi var. Bu düzenleme sonuçlanırsa onlar da öğretmen gibi hazırlık ödeneği alacak. DİYANET TV GELİYOR Başkanlığın görev alanına giren konularda radyo ve TV yayını yapılmasına imkan tanınacak. Bu amaçla RTÜK Kanunu’nda düzenleme yapılacak. TRT ile anlaşılarak ücretsiz ulusal frekans tahsisi sağlanacak. BAŞKANLIK’TAN MÜSTEŞARLIĞA Diyanet İşleri Başkanlığının yapısı ve statüsü müsteşarlık düzeyine çıkarılacak. 6 genel müdürlük olarak yapılandırılacak. Bu MİT ve Denizcilik Müsteşarlığı gibi bir yapılanma anlamına geliyor. Başkanlığa 15 adet de müşavir alımının yolu açılacak. YÖNETİCİLERE DİNİ EĞİTİM ŞARTI Diyanet İşleri Başkanlığı yönetiminde yer alacaklara dini eğitim zorunluluğu vardı. Yeni düzenleme ile Strateji Geliştirme Başkanlığı, Destek Hizmetleri Daire Başkanları için bu zorunluluk kaldırılacak. 4 yıllık bir yükseköğretim yeterli olacak. SİYASETE GİREN AYNI YERE DÖNEMEYECEK Kamuda çalışanlar siyaset yapmak için seçimlere katılıp kazanamadığında görevlerine geri dönüyordu. Ancak yeni düzenleme ile eski görevlerine dönemeyecekler. Kazanılmış haklarına uygun başka bir kadroya atanacak. DİYANET İŞLERİ UZMANLIĞI Her kurum gibi Diyanet’te alanında uzman personelle çalışmak istiyor. Bu kapsamda yeni yasa ile Diyanet’e Diyanet İşleri Uzman ve Uzman Yardımcısı istihdamı için olanak sunuluyor. Alınacak uzmanların yüzde 90’ının dini yüksek eğitim alması şartı bulunacak. HATALI KUR’AN TOPLANACAK Mevcut yasada hatalı basılan Kur’an’ı Kerimlerin toplatılmasıyla ilgili bir düzenleme bulunmuyor. Tasarı ile sulh hukuk mahkemeleri ile hatalı Kur’an-ı Kerimlerin toplanması sağlanacak. YÜKSEK KURULA ‘DİNİ’ SINIRLAMA Din İşleri Yüksek Kurulunun 16 üyeli yapısı korunacak. Ancak ‘Başkanlığın en yüksek karar ve danışma organı’ olan kurul üyeleri yasadan sonra Başkanlığın ‘dini’ konularda en yüksek karar ve danışma organı olacak. Üyelerin görev süresi de 7 yıldan 5 yıla indirilecek. | 30 yıldır bekleyen Diyanet Teşkilatı Yasası yeniden gündemde. Yeni yasa ile bakın neler olacak? |
Britanya'da 16 yaşındaki çocuğun cinsiyet değişimi ameliyatına destek veren sigorta şirketi tam 10 bin Sterlin ödeyecek. Bradley’in annesi Elaine ise “Piyangodan para çıksa ilk yapacağım şey oğlumun ameliyat olması olurdu” diyerek bu konuda Bradley’e destek veriyor. SİGORTA ŞİRKETİ MASRAFLARI ÖDEMEYİ ÜSTLENDİ Britanya’da 16 yaşındaki Bradley Cooper cinsiyet değiştirecek en genç vaka olmaya hazırlanıyor. Bradley’in bu isteği çok genç olduğu için büyük tepkilere yol açsa da sigorta kurumu NHS bu isteği kabul etti. Uzmanlar çok genç yaşta böyle bir ameliyat kararının verilmesinin doğru olmadığını söylese de 16 yaşındaki genç, bu ameliyata hazır olduğunu belirtiyor. "BU BENİM HAYATIM" Daha önce ameliyat olan kişilerden de olumsuz tepkiler alan genç çocuğun şu an çok genç olduğu için doğru karar veremeyeceği konusundaki endişeler ise sürüyor. 12 yaşından beri kadın kıyafetleri giyindiğini söyleyen Bradley, “Bu paranın daha iyi yerlere harcanması gerektiğini düşünenler olduğunu biliyorum. Fakat bu benim hayatım ve yıllarımı böyle harcamak istemiyorum” diyor. Bradley’in annesi Elaine ise “Piyangodan para çıksa ilk yapacağım şey oğlumun ameliyat olması olurdu” diyerek bu konuda Bradley’e destek veriyor. Dünyanın en genç vakası Almanya'daydı Psikologlar tarafından da incelenen Bradley’in ameliyat için uygun olduğuna karar verildi. Britanya’da bugüne kadar yapılan cinsiyet değiştirme ameliyatlarının en genci 18 yaşına girmeden hemen önce ameliyat olan bir genç kızdı. Dünyanın en genç cinsiyet değiştiren ismi ise 16 yaşındaki Alman genç Kim Petras olmuştu. | Oğlu daha 16 yaşında ama anne onun cinsiyetini değiştirmesi için büyük destek veriyor. Gereken parayı da sigorta şirketi karşılıyor. |
Çorum'un Sungurlu ilçesinde oturan 43 yaşındaki Gürsel Polat, 20 yaşındaki kızı Derya Polat'ın kendisini, eşini ve diğer 2 çocuğunu uyku ilacıyla uyuttuktan sonra sevgilisiyle kaçtığını ileri sürdü. İki sevgili Ankara yolunda bir dinlenme tesisinde yakalandı. Kaymakam Hulusi Şahin, babanın iddiasının araştırıldığını söyleyerek, “Aile kızlarını başka biriyle evlendirmek istiyormuş. Kız da sevgilisiyle kaçmış” diye konuştu. Sungurlu İlçesi Fatih Mahallesi'nde oturan çiftçilik yapan Gürsel Polat, dün Cumhuriyet savcısına giderek kızı Derya Polat'ın, kendisini, eşi Dilek Polat'ı (43), çocukları Demet (19) ve Deniz'i (14) içeceklerine uyku ilacı koyarak uyuttuğunu ve sevgilisiyle kaçtığını ileri sürerek şikayetçi oldu. MİDELERİ YIKANDI Baba hastaneye gidip midelerini yıkattıklarını söyledi. İddialar üzerine harekete geçen polis Derya Polat ve Şanlı Urfalı sevgilisi 21 yaşındaki Ahmet Erdal'ı, Ankara yolunda bir dinlenme tesislerinde yakaladı. Gözaltına alınan genç kız, ailesine uyku ilacı vermediğini ileri sürerek, “Beni istemediğim bir kişi ile evlendireceklerdi. Ben de 2 yıldır görüştüğüm sevgilimle evlenmek istiyordum. Bu yüzden birlikte kaçtık” dedi. SEVGİLİLER SERBEST İki sevgili, Cumhuriyet savcısının talimatıyla serbest bırakılırken olayla ilgili soruşturmanın devam ettiği belirtildi. İlçe Kaymakamı Hulusi Şahin, olayın dün akşam meydana geldiğini belirterek, “Baba, Cumhuriyet savcısına giderek böyle bir iddiada bulunmuş. Aile, kızlarını başka biriyle evlendirmek istiyormuş. Kız da sevgilisi olan gençle evlenmek için dün akşam kaçmış. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor” diye konuştu. | Savcılığa başvuran baba, kendilerini uyutup sevgilisiyle kaçtığını iddia ettiği kızı hakkında şikayetçi oldu |
Planlardan dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün haberdar olduğunu belirten Doğan, gazetelere yansıyan sözlerinin de değiştirildiğini ifade etti. Balyoz darbe planını hazırladığı iddia edilen eski Birinci Ordu Komutanı Emekli Orgeneral Çetin Doğan bugün yazılı bir açıklama yaptı Doğan "Güvendiğim bazı yazarlarda bile darbe planının var olabileceği kuşkusu var" diyerek tartışılan planla ilgili bir kez daha açıklama yapmak zorunda kaldığını söyledi. Seminere ek yapıldı iddiası Emekli Orgeneral Doğan, Balyoz planının, ordu plan seminerinde yaptığı konuşmalara uydurma krokiler ve ekler yapılmasıyla imal edildiğini belirtti. Doğan, "Bu oyunu bozmak ve bir şekilde bu oyunda yer alan kişi ve kuruluşları Türk adaletine teslim etmek benim boynumun borcudur" diyerek planla ilgili ayrıntıları anlatıyor. Doğan 2003'teki seminerin dayandırıldığı "jenerik senaryo" dahil, seminerin icrasına ilişkin esasların Kara Kuvvetleri'ne ve Genelkurmay'a Aralık 2002'de gönderildiğini belirtiyor. "Muhtemel bir senaryo" Doğan, "Jenerik senaryoda mevcut durum değil, ileri bir tarihte ortaya çıkması muhtemel bir senaryo ele alındı" diyor. "Özkök semineri biliyordu" Orgeneral Doğan, açıklamasında, "Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'tü. Doğan, Özkök'ün semineri bildiğini vurguluyor, "Yapılanlar meşru zeminde yapıldı, senaryolarda hiçbir zaman gerçek parti ve şahıslardan söz edilmez" diyor. "Seminerin icra edildiği tarihte AKP yeni iktidara gelmişti" Doğan, "Böyle bir durum TSK'nın disiplin anlayışı ve gelenekleri ile bağdaşmaz. Jenerik senaryonun kaleme alındığı dönemde AKP yeni iktidara gelmişti. Plan Semineri'nin icra edildiği tarihte sayın Erdoğan milletvekili değildi" ifadesini de kullanıyor. Konuşmaların montajlandı Doğan açıklamasında kendisinin değişik zamanlarda yaptığı konuşmaların montajlanarak uydurma Balyoz planının içine konulduğunu söylüyor ve açıklamasında bunun senaryo olduğunu gösteren kelimeleri kalın harflerle şöyle yazıyor: "Senaryo senaryo" "Şimdi arkadaşlar "bu bir jenerik senaryo" ama günümüzdeki gelişmelerle bir paralellik taşıyor. Eee, olasılığı en yüksek tehlikeli bir senaryo olarak öngördüğümüz konuda kısaca burada anlatıldı ayrıntılı olarak" "Genelkurmay Başkanı'na Kuvvet Komutanı'na diyeceğim ki. Bu tabii, öngördüğümüz senaryonun içerisinde öngördüğüm bir çözüm tarzı, hani bugün de gidip onu şu anda yapın diye gideceğim yok yanlış anlamayın..." "Darbe yapmak, bu amaçla cami bombalamak ve uçak düşürmek gibi planlar akıl dışı ve dehşet verici iddialardır" "Darbe kabinesi yok" "Darbe yapmak, bu amaçla cami bombalamak ve uçak düşürmek gibi planlar akıl dışı ve dehşet verici iddialardır" diyen Doğan, darbe kabinesi iddialarını da reddediyor. "Tutuklanacak gazeteciler ile kabinede yeralacak kişilere dair listelerinin hazırlanmasi da dahil olmak üzere, bu plan ve listelerin hiçbirinin emrim altında ya da haberim dahilinde yapılması söz konusu değildir. Taraf gazetesi bunun aksini gösteren hiçbir belge yayınlamamıştır, yayınlayabilmesi de mümkün değildir." | Hedefteki isim Çetin Doğan yeniden konuştu. Seminerden ve plandan Özkök'ün de haberdar olduğunu söyledi. |
Irak hükümet sözcüsü Ali El Debbağ, Halepçe'deki kimyasal gaz saldırısında yer alarak insanlığa karşı suç işlemekten idama mahkum edilen El Mecid'in cezasının infaz edildiğini söyledi. "Kimyasal Ali", 2007'de Enfal davasından, 2008'de de Körfez Savaşı sonrasında Şii ayaklanmasını bastırmadaki rolünden dolayı insanlığa karşı suç işlemekten idam cezası almıştı. 1988'deki Halepçe katliamında 5 bin kadar Kürt ölmüştü. El Mecid, ABD askerlerinin Irak'ı işgalinden 5 ay sonra Ağustos 2003'te yakalanmıştı. | Irak Lideri Saddam Hüseyin'in kuzeni olan Kimyasal Ali'nin idamı bugün infaz edildiği bildirildi. |
Real Madrid, Cristiano Ronaldo'nun iki gol attığı ve kırmızı kart gördüğü maçta Malaga'yı 2-0 yendi. Ronaldo'nun eli, rakibinden kurtulmak isterken Mtiliga'nın yüzüne geldi ve Danimarkalı savunma oyuncusunun burnu kırıldı. Bu, futbolcunun Real kariyerindeki ikinci kırmızı kart oldu. Barcelona'nın 49 puanla zirvede yer aldığı İspanya'da Real Madrid 44 puanla ikinci, Valencia 39 puanla üçüncü sırada. Atletcio Madrid 23 puanla 13. sırada yer alıyor. La Liga - 19. hafta Tenerife 0-0 Valencia Getafe 1-0 Atletico Madrid Espanyol 1-1 Real Mallorca Real Madrid 2-0 Malaga Sporting Gijon 0-1 Santander Villarreal 4-2 Real Zaragoza Xerez 1-2 Osasuna Deportivo 3-1 Athletic Bilbao Valladolid 0-3 Barcelona Sevilla 1-0 Almeria | Ronaldo atıyor ama eli de boş durmuyor. Portekizli yıldız iki süper gol attı ama kırmızı kartı da görmekten edemedi. |
CHP ve MHP grup başkanvekilleri, askere sivil yargı yolunu açan kanunun kabulünden sonra iki subayın Meclis'te kendileriyle görüştüğü haberlerini yalanladı. MHP: BİZİ DEĞİL AKP'Yİ ZİYARET ETTİLER İddiaları "kuyruklu yalan" diye nitelendiren Oktay Vural, "Benimle görüşülmedi. Sadullah Ergin'in görüştüğü söyleniyor. Ben o gün gece yarısı geldim zaten. Bu konuyla ilgili görüşme yapmış değilim. Böyle bir ziyaret olmamıştır" dedi. Vural, söz konusu iki askerin AK Parti Grubu'nu ziyaret ettiğini ileri sürerek, "AKP Grubu'nu ziyaret ettiklerini biliyorum. Ama öyle bir konuyla ilgili bize herhangi bir ziyaret olmadı. Bu zeminde, o tartışmayla ilgili bir görüşme olmuş değildir. Bunu yazanı ispata davet ediyorum. Sadullah Ergin, Oktay Vural ile ne zaman görüşmüş? Sadullah Ergin'in benimle görüştüğü hususu külliyen yalandır. Ergin'i bunu açıklama yapmaya davet ediyorum. Söylenenin bir tarafı yalansa diğer tarafı da yalan. Sadullah Ergin'in benimle görüştüğü yalan mı, yalan. Benimle görüşen herhangi bir asker de yok; bu da yalan mı, yalan. AKP ile görüşmüş olabilirler. Benimle böyle bir görüşme yapılmış değil. Ben kuyruklu yalanı ifşa ettim" dedi. MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır ise gazetecilerin konuyla ilgili sorularına "O yönde bir iddia mı var?" sorusuyla karşılık verdi. Şandır, "Birileri Türk milleti, Türk halkı ve Türk medyası ile alay ediyor. Bu oyuna gelmemek lazım. Kim görüşmüş, nerede görüşmüş, adam gibi çıkıp açıklanması lazım. Görüşme yalandır" dedi. CHP: O GÜN TEK BİR ASKER GELMEDİ Hakkı Suha Okay, haberleri, "Bana ve CHP grubuna, o gün bir tek asker kişi gelmedi" diye yalanladı. Okay, Devlet Bakanı Faruk Çelik'in ziyaretinin ardından, gazetecilerin sorularını yanıtladı. "Zaman gazetesi, Taraf gazetesiyle senaryoda yarışıyor" diyen Okay, senaryo yarışının başladığını, sabah erken kalkanın, bir senaryo hazırladığını savundu. Gazetecilerin, "Böyle bir görüşme gerçekleşti mi?" sorularını Okay, "Kendi aranızda birbirinize sorun. Bana ve CHP grubuna, o gün sabah 08.30, 09.30, 10.30, 11.30'da veya o gün, cuma günü bir tek asker kişi gelmedi. Basın mensupları, bu olayın ortaya çıkışının hangi zaman diliminde olduğunu çok iyi biliyor. Ama maalesef TSK üzerinde böylesine senaryo hazırlamada mahir olan gruplar, bu tür şeyleri ifade ediyorlar" diye yanıtladı. Okay, MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural'ın, "AK Parti'yi ziyaret etmişler" açıklamasının hatırlatılması üzerine, bunun muhataplarına sorulması gerektiğini söyledi. Daha sonraki günlerde bir görüşme olup olmadığı sorusunu Okay, "Ben Ankara dışına çıktım" diye yanıtladı. Yasanın gece yarısı saat 00.59'da çıktığına işaret eden Okay, "Ertesi gün Cumaydı, daha sonraki günlerde Meclis tatile girdi. Bunu haber haline getireceksiniz... Böylesine gerçek dışı bir olayı, haber yapabilmek için yoğun çaba gösteriyorsunuz, gerçeklerle meşgul olsanıza. Bu yasal düzenleme sonrası ortaya çıkan tabloya baksanıza. Bir kelimeyle, bir maddeyi felç haline getiren AKP'ye sorsanıza. CHP bir kelimenin iptalini istedi, Anayasa Mahkemesi 4 kelimeyi iptal etti. 4 kelimenin iptali nedeniyle ortaya çıkan tablonun sorumlusu AKP'ye, 'niye bu hale getirdin, niye laf cambazlığı yaptın' diye sorsanıza" dedi. Okay, "Sizdeki bu dönüşü neye bağlıyorsunuz? Yasaya önce destek verdiniz" diyen gazeteciye, "Ne demek dönüş? Kim çıkardı, onu sen söylüyorsun. Başbakan, 'uyanık olsaydınız', 'baskına hazır olun' dedi. Madem böyle bir uzlaşı oldu, niye bunları söylüyorsun? Niçin 7. maddenin Meclis TV'deki oylamasını, hiçbir ekranda göremedik. Başbakan, 'kabul oyu' verdiler dedi, bir tek CHP'nin eli havada değil. Gerçek dışı bir olayı haber haline getirip, kendi haberine inanıp, bunun peşinden gidiyorsunuz. Önce gelen düzenlemeyle yaşanan gerçekleri kronolojik bir sıraya koyup, ondan sonra fotoğraf çekmek daha doğru olur" ifadesini kullandı. MECLİS BAŞKANI İHTİMAL VERMEDİ TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin iddialara mesafeli yaklaştı. Şahin, “Böyle bir müdahalenin olabileceğine ihtimal vermiyorum. Bunun dışında parlamentoya gelmişlerse de farklı yorumlamayı da doğru bulmam. Ama, zaman zaman kurumlardan genel kurul ve komisyon çalışmalarına temsilciler katılıyor” dedi. | Tatile girmeden sadece birkaç saat önce o malum yasa Meclis'ten geçmişti. O geceyle ilgili CHP ve MHP'yle ilgili iddialar vardı. |
DSP Genel Başkanı Masum Türker, 'Balyoz' darbe planında camilerin bombalanacağı iddiasına inanmak istemediğini belirterek, "Böyle bir şeyi kabul etmem mümkün değil. Darbe kimden gelirse gelsin, eğer ortada bir tank varsa, darbe olmaması için tankın önüne kendimi atarım." dedi. Türker, çeşitli ziyaretler için Balıkesir'e geldi. Partisinin il binasında bir basın toplantısı düzenleyen Türker, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Taraf Gazetesi'nin yayınlarıyla ortaya çıkan Balyoz planındaki iddiaların çok vahim olduğunu söyleyen DSP Genel Başkanı, bunun bir bölümünün askeri oyun olduğunu savunarak, ancak senaryo içinde yer alan camilerin bombalanması bölümüne inanmak isetemediğini ifade etti. "Balyoz hükümeti"nde yer alan isimlerin incelenmesi halinde planın 57. Hükümet döneminde hazırlandığının anlaşıldığına dikkat çeken Masum Türker, "O kabinenin, bir tarihte Brunberg'de yapılan toplantıyla ve dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in hastalanmasıyla başlayan, DSP'nin muhakkak iktidardan düşürülmesini isteyen hareket zamanında belirlendiğini düşünüyorum. Dikkat edin, hazırladıkları Bakanlar Kurulu içinde, 57. Hükümet'in son dönemdeki bakanlarından hiçbirisi yer almıyor, çünkü düşünülen kabine, o bakanların yerine geçmesi gereken insanlardı. Sonradan anlaşılıyor ki, o kabine geliştirilmiş ve günümüze gelmiştir." şeklinde konuştu. ''DARBEYE GEÇİT VERİLMEMELİ'' Balyoz darbe planının kabul edilmesinin mümkün olmadığını vurgulayan DSP Genel Başkanı Türker, şunları söyledi: "İhtilâl kimden gelirse gelsin, eğer bir tank varsa, önüne kendimizi atarız. Bu işi önlemeye çalışırız, çünkü bizler, özellikle merkez solda bulunan demokratik solcular, hem 12 Mart'ın hem 12 Eylül'ün sonuçlarından en fazla olumsuz etkilenmiş, tasfiyeye uğratılmış kesimleriz. Biliyoruz ki bunlar, Türkiye'de demokratik düşünceyi, demokratik bir yaşam şeklini yok etmek isteyenlerin hedefidir. Ayrıca ulusal düşünenlerin de yok edilmesi hedefleniyor, çünkü o zaman ülke bir sömürge haline gelir. Ülkeyi bu hale getiren düzenlerin kurulmaması için ne Balyoz ne de başka adlar altında hiçbir darbe planı kabul edilemez. Bu tür yapıların geçit bulamaması için gereken önlemler alınmalı." Masum Türker, Anayasa değişikliği hakkındaki bir soru üzerine ise iktidarda kim olursa olsun değişikliği konuşmaktan korkmaması gerektiğini söyledi. Türker, Anayasa değişikliği için askeri darbeler sonrasının beklenmemesi gerektiği uyarısında bulunarak, dik duruş sergilenmesi gerektiğini belirtti: "Birbirimizi bazı kavramlarla korkutmamalıyz, ancak Anayasa değişikliğinin de adam gibi olması için birbirimizi yemek yerine güç birliği yapmalı, uzlaşabilecek noktalarda buluşmalıyız." | DSP Genel Başkanı Masum Türker, Balıkesir'de partisinin il binasında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. |
İsterse binlerce arkadaşınız olsun beyin bunun en fazla 150'sini taşıyabiliyor. Sosyal paylaşım ve mikrobloging sitelerinde ne kadar çok arkadaş veya izleyeniniz varsa o kadar sosyal mi sayılırsınız? Bilimcilere göre bu sorunun yanıtı 'hayır'. Sözkonusu sanal ortamlardaki kişisel sayfalarda 5 bin kişiye kadar arkadaş toplanabilse de insan beyni bunun en fazla 150’sini taşıyabiliyor. Oxford Üniversitesi’nden Robin Dunbar’ın araştırmasına göre ne kadar ‘sosyal’ olursak olalım, beynin bilinçli düşünme ve dil yetisinin kontrol edildiği neokorteks bölümü en fazla 150 kişiyle sosyal ilişkiyi sürdürebilme kapasitesine sahip. Neolitik köylerden modern ofis ortamlarına kadar geniş bir dönemde sosyal ortamları inceleyen Dunbar, 1990’larda geliştirdiği ve kendin adını taşıyan bu teoriyi Facebook gruplaşmalarına uyguladı. Facebook arkadaş sayısı bini geçen kişilerle birkaç yüz olan üyelerin mesaj trafiğini analiz eden Dunbar, ikisinin arasında neredeyse hiç fark olmadığını tespit etti. Dunbar’a göre arkadaş listesinde binlerce kişi ekli bulunan üyeler bile ortalama en fazla 150 kişiyle belirli aralıklarla iletişime geçebiliyor. Bu iletişim frekansı yılda bire kadar da düşebiliyor. Bir diğer ilginç sonuç da, kadınların erkeklere kıyasla iletişime ve arkadaşlıklara daha önem veriyor olmaları. Dunbar “Kadınlar birbiriyle konuşsa bile tatmin olabiliyor. Erkeklerinse illa fiziksel bir şeyler yapması gerekiyor” diyor. | Facebook gibi sosyal paylaşım ağlarında edinilen arkadaş sayısı kişinin sosyalliğiyle doğru orantılı mı? |
18 bin 61 kişiye uygulanan anket sonucunda yayımlanan raporda, modern toplumun standart alışkanlıklarının insan sağlığına etkileri araştırıldı. BACAK BACAK ÜSTÜNE ATMAYIN Merkezi Malezya’da bulunan ve Çin genelinde de faaliyet gösteren M.J. Sağlık Yönetimi Merkezi adlı kuruluşun raporunda, bacak bacak üstüne atmanın kan akışını engellediği, buna bağlı olarak kan pıhtılaşması, bel burkulması ve incinmesi, omurga disklerinin kayması ve skolyoz (omurgada anormal eğrilik) gibi ciddi rahatsızlıklara neden olduğu bildirildi. YATAKTAN HEMEN KALKMAYIN Yaşlıların uyandıktan sonra tansiyon aniden düştüğü ve muvazene kaybına neden olduğu için yataktan hemen kalkmamaları önerilen raporda, yaşlıların uyandıktan sonra en az üç dakika daha uzanarak beklemeleri ve yavaş bir şekilde yataktan doğrulmaları istendi. TUVALETTE KİTAP OKUMAK HEMOROİD YAPIYOR Araştırma sırasında tuvalette çok fazla kalmanın zararı da incelenirken, tuvalette kitap okumanın hemoroid ve kabızlığa davet niteliğinde olduğu ve bağırsaklarda tembelleşmeye sebep olduğu belirlendi. ÖLÜM NEDENLERİNE ETKİLİ Çay ve kahvenin aşırı sıcak tüketimi, bilgisayar ekranına üç saatten fazla bakma, ofislerde devamlı oturarak çalışma ve az su tüketimi gibi modern toplumun alışkanlıklarının da değerlendirildiği rapor, bu "sağlıksız alışkanlıkların" ölüm nedenlerinde yüzde 50’lik bir orana sahip olduğunu belirtiyor. | Bazı insanların en büyük zevki tuvalette kitap okumaktır. Ancak birdahaki sefere bir kez daha düşünün. Zevk çile olmasın! |
Alman otomobil markası Volkswagen'in, geçen yıl yine Almanların tercihi olduğu belirtildi. Şirketten yapılan açıklamada, Volkswagen'in Alman otomobil pazarında en çok tercih edilen marka olma özelliğini geçen yıl da koruduğu belirtildi. Volkswagen'in 2009'da Almanya'da 672 bin 617 araç satarak, pazar payında yüzde 21,2 düzeyine ulaştığı ifade edildi. Açıklamada, şirketin geçen yıl satışlarını bir önceki yıla göre yüzde 28 oranında artırdığı bildirilerek, artışta, küresel ekonomik krize karşı hükümetin hazırladığı hurda teşvik paketinin etkisi olduğu vurgulandı. Volkswagen'ın Golf modelinin, geçen yıl da ülkede en çok satılan araç olduğu kaydedildi. | Almanlar bu araba markasından şaşmıyor. Her geçen yıl bu firma satışlarını artırıyor. İşte 2009 raporu.. |
Merkezi Malezya'da bulunan ve Çin genelinde de faaliyet gösteren M.J. Sağlık Yönetimi Merkezi adlı kuruluşun raporunda, bacak bacak üstüne atmanın kan akışını engellediği, buna bağlı olarak kan pıhtılaşması, bel burkulması ve incinmesi, omurga disklerinin kayması ve skolyoz (omurgada anormal eğrilik) gibi ciddi rahatsızlıklara neden olduğu bildirildi. 18 bin 61 kişiye uygulanan anket sonucunda yayımlanan raporda, modern toplumun standart alışkanlıklarının insan sağlığına etkileri araştırıldı. Yaşlıların uyandıktan sonra tansiyon aniden düştüğü ve muvazene kaybına neden olduğu için yataktan hemen kalkmamaları önerilen raporda, yaşlıların uyandıktan sonra en az üç dakika daha uzanarak beklemeleri ve yavaş bir şekilde yataktan doğrulmaları istendi. Araştırma sırasında tuvalette çok fazla kalmanın zararı da incelenirken, tuvalette kitap okumanın hemoroid ve kabızlığa davet niteliğinde olduğu ve bağırsaklarda tembelleşmeye sebep olduğu belirlendi. Çay ve kahvenin aşırı sıcak tüketimi, bilgisayar ekranına üç saatten fazla bakma, ofislerde devamlı oturarak çalışma ve az su tüketimi gibi modern toplumun alışkanlıklarının da değerlendirildiği rapor, bu "sağlıksız alışkanlıkların" ölüm nedenlerinde yüzde 50'lik bir orana sahip olduğunu belirtiyor. | Bir kadının bacak bacak üstüne atması zarif ve şık bir görüntü verebilir, ancak bu ciddi sağlık sorunlarına neden oluyor. |
İstanbul'da etkili olan kar yağışı nedeniyle Maltepe, Marmara ve Okan üniversitelerinde 1-2 gün süreyle eğitime ara verildi. Üniversitelerden yapılan açıklamalarda, İstanbul'u etkisi altına alan zorlu hava koşulları nedeniyle Maltepe ve Okan üniversitesi Akfırat yerleşkesinde eğitime yarın, Marmara Üniversitesinde ise bugün yapılacak ikinci gün eğitim sınavları dahil olmak üzere yarın ve 27 Ocak Çarşamba günü ara verildiği bildirildi. Söz konusu tarihlerde yapılacak sınavların daha sonra belirlenecek bir günde yapılacağı duyuruldu. | Kar İstanbul'da etkinliğini sürdürüyor. Ulaşım gittikçe zor hale geldi. Bu yüzden de bazı üniversiteler tatil edildi. İşte onlar; |
Ağrı'nın Patnos İlçesi'nde kız kaçırma yüzünden çıkan kavgada ölen 3 kişinin cenazesine katılmak üzere Ağrı'ya gelen yakınlarının bulunduğu minibüs, karşı yönden gelen otomobille çarpıştı. Tipi ve buzlanma yüzünden meydana gelen kazada iki araçta bulunanlardan 2 kişi öldü, 15 kişi yaralandı. Kaza bugün saat 11.00 sıralarında Ağrı'nın Eleşkirt ile Erzurum'un Horasan ilçeleri arasındaki Sarıcan Deresi yakınlarında meydana geldi. Patnos'ta ölen yakınlarının cenaze törenine katılmak için Trabzon'dan yola çıkan vatandaşları taşıyan İhsan Aydın yönetimindeki 04 AY 141 minibüs, Erzurum- Ağrı yolunda karşı yönden gelen Ramazan Göker yönetimindeki 04 P 3760 otomobille çarpıştı. ÖLENLER TEYZE ÇOCUKLARI Kazada her iki araçta bulunan 17 kişi yaralandı. Yaralılar, ambulanslarla Ağrı Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Yaralılardan teyze çocukları oldukları belirtilen 23 yaşındaki Ersin Yaman ve 25 yaşındaki Metin Gider tüm çabalara karşın kurtarılamadı. Ölenlerin hangi araçta bulundukları henüz belirlenemezken, yakınları hastane önünde sinir krizi geçirdi. | Kız kaçırma yüzünden çıkan kavgada ölen 3 kişinin cenazesine katılmak üzere yola çıkmışlardı. Ama ulaşamadılar. |
Türkiye’de ekonominin çökme noktasına geldiğini ifade eden Saadet Lideri Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Saadet Partisi’nin, Türkiye’de vatandaşı yoksullaştıran ve açlığa mahkum eden IMF destekli ekonomik modelini yırtıp atacağını söyledi. Milletin kaynaklarını millete vereceklerini söyleyen Kurtulmuş, “Bugün 12 milyon insan açtır. Ülkenin kaynakları rantiyeye aktarılmakta, benim vatandaşım ise gittikçe yoksullaşmaktadır. Biz bugün hükümetin asgari ücret diye verdiği azami kölelik ücretini kabul etmiyoruz ve iktidara geldiğimizde bizim ödeyeceğimiz net asgari ücret en az 800 lira olacaktır. Ve bu tutardan asla vergi de alınmayacaktır. 800 liranın altında emekli maaşı da kalmayacaktır. Saadet iktidarında her haneye 800 lira vatandaşlık maaşı verilecektir. Köye dönenlere de 50 koyun vereceğiz” dedi. PROJELERİMİZ HAZIR Yoksulluğu, bu ülkenin makus talihi olmaktan çıkaracaklarını söyleyen Kurtulmuş, “Köyüne dönmek isteyen her vatandaşa 50 koyun vereceğiz. Yapacağımız ağaçlandırma çalışması ile yüz bin kişiye iş bulacağız ve 20 bin üniversite mezunu gencimize iş bulacağız. Üniversite öğretim üyelerine aylık seyyanen 1000 lira da destek vereceğiz” diye konuştu. AKP’nin uyguladığı ekonomi politikalarının başarısızlığını anlatan Kurtulmuş, “Ülke bu şekilde yoluna devam edemez. Eğer, bu şekilde devam ederse çöküş kaçınılmazdır. Acilen tedbirler alınmalıdır” dedi. Esnafın tezgahının dağıldığını, tarım ve hayvancılığın çöktüğünü anlatan Kurtulmuş, Saadet Partisi’nin ekonomi projelerinin hazır olduğunu ve Saadet iktidarıyla Türkiye’de yeni bir dönemin başlayacağını ifade etti. 5,5 MİLYON İŞSİZ VAR Türkiye genelinde toplam 5,5 milyonun üzerinde işsiz olduğunu söyleyen Kurtulmuş, “Üniversite mezunu her 3 gençten biri işsiz. Ülkedeki toplam işsizlik oranı yüzde 19. İşsizlik oranı, 2000 yılından 2009 yılına kadar yüzde 100 artış göstermiştir. Aynı dönemde istihdam oranı da hiçbir şekilde artmamıştır. Açık işsizlik oranı ise 2000 yılında yüzde 6,5 iken 2009 da yüzde 13’e çıkmıştır. İstihdamın sektörel dağılımı da aynı dönemde yüzde 6,2’den eksi 6’ya düşmüştür” dedi. Ak Parti’nin iktidarı döneminde, gelir dağılımı adaletsizliğinin de korkunç boyutlara ulaştığını belirten Kurtulmuş, Türkiye’nin en zengin yüzde 5’lik kesiminin, kişisel kullanılabilir gelirden yüzde 18 pay alırken en fakir kesimin binde 8 pay aldığını söyledi. Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Şişli Grand Cevahir Otel’i yoğun kar yağışına rağmen hınca hınç dolduran coşkulu bir kalabalığa “Farklı Çözüm: Ekonomi” konulu konferans verdi. Çok sayıda işadamı, ekonomist, yazar, gazeteci ve vatandaşın katıldığı konferansta konuşan Kurtulmuş, Türkiye’de uygulanan ekonomi modelinin yanlışlığına işaret ederek, “Bugün dünyada Dubai modeli olarak bilinen bu modeli biz iktidar olduğumuzda yırtıp atacağız” dedi. VİZYONU OLMAYANIN HEDEFİ OLMAZ! Saadet Partisi’nin ekonomik modelini anlatan Kurtulmuş, “Ekonomi sadece rakamlar üzerinde oynanarak ele alınacak bir konu değildir. Asıl olan modelin değiştirilmesidir. Türkiye’deki ekonomik sorunların temelinde yatan sorun zihniyet sorunudur. Bu zihniyet dünyası ile entelektüel zihniyetle hesaplaşma olmadan ayakta durmak mümkün değildir. Ekonomide ve siyasette önemli olan, modeldir. Modeli olmayanların vizyonu olmaz, vizyonu olmayanların da hedefi olmaz. Hedefi olmayanların da yapacak hiçbir şeyi olmaz. Yanlış modeller Türkiye’ye hedef olarak gösterilmiştir. 24 Ocak sonrası, Singapur model ülkeydi. Daha sonra Dubai model ülke oldu. Bu modellerin Türkiye’ye uyması imkansızdı. Dubai Modeli de iflas etmiştir” dedi. Zihniyet sorununu, Saadet Partisi’nin insana bakışı, topluma bakışı ve dünyaya bakışı olarak üç ana başlık altında toplayan Kurtulmuş, “Sınırsız çıkarcılık, ahlaki değerlerden yoksunluk, aşırı bireyselcilik ve akılcılık ile mal edinme hırsı yüzünden tüm dünyada ve Türkiye’de gelir dağılımı son derece bozuktur. 12 milyon insan açlık sınırının altında yaşamaktadır. Rantiye kesimi her geçen gün zenginleşirken ve bütçenin yüzde 92’sini alırken, sosyal politikalara yüzde 8 verilmektedir. Bu kabul edilebilir bir şey değildir” diye konuştu. FAİZ ÖDEMELERİNİN NEDENİ BÜTÇE AÇIĞI Türkiye’nin en önemli sorunlarının başında bütçe açığının geldiğini söyleyen Kurtulmuş, “Bütçe açığının nedeni ise demokrasi açığıdır. Kamunun birikim aygıtı olarak kullanılması ve mali kayıt dışılık nedeniyle kamu kesimi açıkları kronik bir hal almaktadır. Bu durumda; “Bütçe açığı=İç borçlanma=iç borç faiz ödeme=bütçe açığı” kısır döngüsü ortaya çıkmaktadır. Bu model çok genel olarak “vergi alınması gerekenlerden borç alınması” şeklinde ifade edilebilir. 2010 yılında bütçe açığı 50 Milyar TL, bütçe faiz ödemeleri ise 56,8 Milyar TL olarak öngörüldüğü için bütçe açığının tek nedeni faiz ödemeleridir. Devletin rantiye lehine çeşitli muafiyet ve istisnalar nedeniyle vazgeçtiği vergi geliri 14,2 Milyar TL’dir. Devletin “ret ve iadeler” yoluyla rantiyeye geri ödediği vergi gelirleri 18,5 Milyar TL’dır” ifadelerini kullandı. TEZGAH DAĞILDI, SANAYİ ÇÖKTÜ Kurtulmuş konuşmasına şöyle devam etti: “Kemal Derviş restorasyonu sonrası sabit döviz kurundan esnek döviz kuru sistemine geçilmesi ile birlikte finansal sistem, sıcak para girişleri ile küresel finansal emperyalizmin insafına bırakılmıştır. “Esnek” adı altında düşük tutulan ve Başbakan tarafından ekonomik başarı göstergesi olarak lanse edilen düşük döviz kuru ile ülkedeki rekabetçi üretim yapısı bozulmuştur. Düşük kur ile birlikte uygulanan yüksek faizler sıcak para girişini artırmış, yabancı sermayeye yüksek miktarda faiz ve kur geliri transferi sağlamıştır. Sıcak para akımları döviz bolluğuna yol açarak döviz kuru üzerinde baskı oluşturmuş bu da ülke ekonomisinin rekabetini olumsuz yönde etkileyerek dış ticaret açığını artırmıştır. Sıcak para akımlarının oluşturduğu suni refah imalat sanayi sektörünün çöküşüne ve Türkiye sanayisinin tasfiyesine yol açmıştır” dedi. ESNAF KEPENK KAPATTI Kurtulmuş, “2002 yılında 5.500 bin kişi ile toplam istihdamın yüzde 25’ini oluşturan kendi hesabına çalışanlar, 2009 yılında 4.468 bin kişiye düşerek toplam istihdam içindeki payları yüzde 20’ye gerilemiştir. Son 7 yılda 1 milyon bakkal, manav, kasap, terzi vb. kendi işinin sahibi olan esnaf işini kaybederek emeğinden başka pazarlayacağı bir şeyi olmayanlar arasına katılmıştır. Tarım ve sanayi kesiminin ekonomi içindeki payı azalmakta ve hizmet sektörünün payı artmaktadır. Tarım sektörü 2003 yılında 7.168 bin kişi ile istihdamın yüzde 34’ünü oluştururken, 2009 yılında tarımsal istihdam yüzde 26 oranıyla 5.754 bin kişiye düşmüştür. Sadece son 7 yılda tarımda çalışan 1,5 milyon insan işini kaybetmiştir” diye konuştu. İŞİ GÜCÜ OLANLAR İŞSİZ OLDU Kurtulmuş, “Tarım ve küçük üreticiliğin (esnaf) tasfiyesi ile birlikte “mülksüzleşme” olgusu derinleşmiş ve “kendi işinin efendisi” olanlar “ücretli-yevmiyeli işçi” durumuna düşmüşlerdir. 1999 rakamlarına göre sanayinin gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 25 civarındadır. Bugün yüzde 16 düzeyine düşmüştür. Türkiye sanayiden ticarete kaymakta yani ranta, hizmete kaymaktadır. Türkiye ekonomisi, dışarıdan ara ve yatırım malı ithal edip bunları içerde düşük emek ile ürüne dönüştürüp tekrar ihraç eden montajcı karakterden kurtulamadığı için, ihracatın yatırım ve istihdam artışı sağlaması mümkün olmamıştır. İhraç mallarının içindeki ithal girdi oranı yüzde 70’dir. Dolayısıyla Türkiye’nin net ihracatı 100 milyar dolar değil, 30 milyar dolardır. KOBİ’ler ayakta kalmak için düşük emek ve mali kayıt dışılıkla çalışmak dışında çare bulamamıştır. Bu da uzun vadede Anadolu sermayesinin Anadolu insanına yabancılaşmasına yol açmaktadır. Sonuç olarak 24 Ocak Kararları ile uygulamaya konulan ve 30 yıldır aralıksız bir şekilde, iki darbe sayesinde inatla sürdürülen neo-liberal yeniden yapılanma Türkiye ekonomisinin üretim yapısını değiştirmiştir” şeklinde konuştu. BÖLGELER ARASI EŞİTSİZLİK ARTTI “Türkiye’nin özellikle Doğu, Güneydoğu, Doğu Karadeniz bölgeleri ile İç Anadolu’nun Kırıkkale-Çankırı-Niğde üçgeni, İç Ege ile Akdeniz’in iç bölgeleri ülke kalkınmışlık düzeyinin çok gerisinde kalmışlardır” diyen Kurtulmuş, “Bölgeler arası gelişmişlik farkının giderilmesi kamu politikaları yerine, piyasa dinamiklerine bırakılmış ve sonuçta gelişmişlik farkı daha da artmıştır. Örneğin nüfusun yüzde 16’sını barındıran 21 Doğu ve Güneydoğu ilinin ulusal gelirden aldığı pay 1980’de yüzde 8,2, 2001’de yüzde 7 iken 2009’da yüzde 6’ya inmiştir. Ulusal gelirin yüzde 28’ine sahip olan İstanbul’daki kişi başına milli gelir ile Doğu-Güneydoğu’daki kişi başına milli gelir arasındaki fark 10’a 3’tür. Tarım ve hayvancılığın tasfiyesi ve bölgedeki KİT’lerin özelleştirme nedeniyle yok edilmesi Doğu ve Güneydoğu’nun geri kalmışlığını yapısal hale getirmiştir. Türkiye’nin her tarafına göç veren bu iki bölgedeki insanların önemli bir kısmı mevsimlik işçilik yapmak zorunda kalmıştır. Bölgeye yönelik GAP yatırımları da tamamlanamadığı için yoksulluk-işsizlik halkın kaderi haline gelmiştir” ifadelerini kullandı. TARIM VE HAYVANCILIK ÇÖKERTİLDİ Kurtulmuş, “Nüfusumuzun yüzde 30’una yakını yani takriben 22 milyon insanımız kırsal alanda yaşıyor ve tarımla iştigal ediyor. Milli gelirden aldığı pay sadece %7,6’dır. 1999’dan beri IMF ve Dünya Bankası’nın da etkileri ile gerek üçlü koalisyon, gerekse yedi yıldan beri iktidarda olan AKP Hükümetleri tarım ve hayvancılığı yok ederek, ülkemizi tarım ve hayvansal ürünler ithal eder hale getirmişlerdir. SEK’in özelleştirilmesi ile süt alımı yapılamamış, insanlar sütünü satamadığı için sütçülüğü bırakmış, EBK’nın özelleştirilmesi ile hayvan yetiştiricileri besiciliği bırakmıştır. TMO şubeleri azaltılmış. Alım merkezleri silolar kapatılmış, buğdaya destek verilmemiş. Türkiye dışarıdan buğday ithal eder hale gelmiştir. Birlikler (Tariş, Antbirlik, Çukobirlik, Fiskobirlik) kasıtlı olarak zayıf bırakılmış, bunların muhatabı, ortağı olan çiftçiler pamuğu, üzümü, inciri, fıstığı terk etmişlerdir. IMF’nin baskısı ile Türkiye’de fındık söktürülürken, Avrupa Birliği İspanya ve İtalya’da fındıkçılığı teşvik etmiştir. ABD ve AB ülkeleri çiftçi başına 5-6- bin dolar subvansiyon verirken, ak parti iktidarı 200 dolar bile vermeyerek tarımımızı yok etmiştir” dedi. TABAN FİYAT UYGULAMALARINA SON VERİLDİ Taban fiyat uygulamasına son verildiğini söyleyen Kurtulmuş, “Şeker kanunu çıkarılarak şeker pancarı ekimine kota konmuş ve şeker fabrikaları özelleştirme kapsamına alınmıştır. Tütün kanunu çıkarılarak tütün işleyen sigara fabrikaları satılmış üretim düşmüş hatta dışarıdan tütün ithal edilmeye başlanmıştır. Tarım bakanlığınca açıklanan buğday fiyatları maliyetin gerisinde kaldığı için çiftçiler perişan olmuştur. Akaryakıtta 2002 yılından itibaren her yıl %25’e varan artışlar olmuştur. IMF, AB ve DTÖ dayatmaları doğrultusunda uygulanan tarım politikaları sonucu, tarımsal üretim düşmüş, ürün ve araziler değersiz hale gelmiştir. Hayvan varlığı gün geçtikçe azalmaktadır. Bilhassa küçükbaş havan sayılarının süratle düşmesi bu durumu daha bariz olarak göstermektedir. Hayvan hastalıkları kontrol altına alınamadığı için hastalıkların sebep olduğu yıllık ekonomik kayıp süt ve et üretimimizin %25’ine eş değerdir. TİGEM’ler son yıllarda damızlık hayvan yetiştirme yönünde yetersiz kalmıştır” diye konuştu. VERGİLERİ DÜZENLEYECEĞİZ Vergiyi, vatandaşların kamusal harcamaların finansmanına yaptıkları katkı olarak niteleyen Kurtulmuş, “Vergi konjonktürel bir devlet sorumluluğudur. Vergi sistemi hakkaniyeti ve adaleti esas almak zorundadır. Yüksek vergi oranları yerine vergi tabanının genişletilmesi sağlanacaktır. Dolaylı vergiler yerine doğrudan vergilerin uygulanmasını tercih edilecektir” şeklinde konuştu. SAADET’İN VAATLERİ Hane halkının yüzde 20’si uluslararası standartlara göre açlık sınırı altında yaşayan ve underclass olarak nitelenen 3,5 milyon haneyi kurtaracaklarını söyleyen Kurtulmuş, bu projeden yararlanacak kişi sayısını 12 milyon 863 bin kişi olduğunu belirtti. Kurtulmuş bunların 1 milyon 324 bininin 65 yaşını doldurmuş muhtaç, güçsüz ve kimsesizler ile bunların bakmakla yükümlü olduğu kişiler, 9.538.278 kişinin asgari geçim standardı altında gelire sahip olduklarından ötürü kendilerine yeşil kart verilenler, 2 milyon kişinin ise yeşil kartı hakkettiği halde başvurmayan veya kendilerine çeşitli nedenlerle yeşil kart verilmeyen yoksullardan oluştuğunu söyledi. Bütün bunların hepsine 800 milyon lira vatandaşlık maaşı vereceğiz. Şuanki asgari ücret azami köleliktir. Bizim dönemimizde açlık sınırının üstünde net asgari ücret uygulanacak. En az asgari ücret tutarı 800 lira olacak ve bu net olarak vatandaşın cebinde kalacak. Bütün vergiler kalkacak” dedi. ÖĞRENCİLERE VE ÖĞRETİM ÜYELERİNE YARDIM Kurtulmuş, Saadet Partisi’nin vatandaşı ekonomik sıkıntıdan kurtaran projelerini şöyle anlattı: “Üniversite öğretim elemanlarının maaşları çok düşük düzeydedir. 5 yıllık bir Profesörün maaşı 3.500 TL’yi geçmemektedir. Araştırma Görevlilerinin ise aylık ortalama 1.700 TL’dir bu adil bir durum değildir. Döner sermayeden pay alanlar dışındaki tüm öğretim elemanlarına seyyanen aylık 1.000 TL maaş verilecek. Maddi durumu iyi olmayan tüm öğrencilere bedava öğle yemeği verilecek. Yine Maddi durumu iyi olmayan ve uzak yerlerde oturan öğrencilerin servis masraflarının kamu tarafından karşılanacak.” | Saadet Partisi Lideri Numan Kurtulmuş"tan ekonomi manifestosu.. Kurtulmuş iktidara gelirse neler yapacaklarını anlattı.. |
IBM KidSmart Okul Öncesi Eğitim Projesi, MEB ile IBM Türk'ün seçtiği ve Türkiye'nin doğusunda yer alan illerde bulunan 52 anaokuluna 104 ünite yerleştirilmesiyle devam ediyor. İstanbul ve Ankara'da başlatılan proje kapsamında, ağırlıklı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki 12 yeni ile KidSmart üniteleri kuruldu. IBM, projenin 2. etabıyla birlikte, çocuklara bilgi ve iletişim teknolojilerini öğrenme konusunda avantaj sağlamayı hedefleyen programa, 1999 yılından bu yana 106 milyon doların üzerinde yatırım yapmış oldu. Konuyla ilgili bir açıklama yapan IBM Türk Kurumsal İlişkiler Yöneticisi Burçak Semerci, "2009'da, Milli Eğitim Bakanlığımızın desteğiyle; Adıyaman, Ağrı, Batman, Bitlis, Elazığ, Erzurum, Kayseri, Malatya, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Van'a KidSmart ünitelerimizden yerleştirdik. Çocukların gözlemleme ve kavrama yeteneklerini geliştiren bu üniteler; mantıksal, mekansal ve matematiksel düşünme becerisi oluşturmalarını sağlıyor. Böylesine inandığımız bir proje çerçevesinde çocuklara bir fayda sağlayabilmiş olmak, gerçekten çok gurur verici. IBM olarak, 10. yılını kutladığımız 2010'da ve daha sonrasında da KidSmart Okul Öncesi Eğitim projemizi sürdüreceğiz." dedi. Ekim 2008'de işbirliği protokolünün imzalanmasıyla başlayan projenin ilk etabında, seçilen anaokullarındaki öğretmenler eğitildi, okullara 50 KidSmart ünitesi kuruldu. Bu kapsamda İstanbul ve Ankara'da bulunan 25 anaokuluna teslim edilen 50 üniteden yaklaşık 3.500 çocuk faydalandı. Proje; bilgisayarın okul öncesi eğitimle bütünleştirilmesini, öğretim ve öğrenim planlamasının ayrılmaz bir parçası olmasını amaçlayan ünitenin yaygınlaştırılması, özellikle yoksul yörelerdeki okullarda kurulması hedefleniyor. IBM’in 1999 yılında başlattığı program kapsamında, 60 ülkede yer alan 20.000 okula 40.000 KidSmart Okul Öncesi Eğitim Programı Ünitesi bağışlandı ve 100.000 öğretmen eğitildi. IBM tarafından kritik öneme sahip okul öncesi eğitiminin desteklenmesi amacıyla geliştirilen KidSmart Okul Öncesi Eğitim Programı, Türkçe’nin de aralarında bulunduğu 28 dilde sunuluyor. Uygulama, Avrupa’da 2000 yılında 9 ülkede kullanıma sunuldu; bu sayı 4 yıl içinde 23 ülkeye ulaştı. Avrupa’da halen 500.000 çocuğun yararlandığı 14.000 KidSmart Okul Öncesi Eğitim Programı Ünitesi bulunuyor. Program, bilgi ve iletişim teknolojileri aracılığıyla, öğretimi zenginleştirmeyi ve öğrenimi geliştirmeyi hedefliyor. | IBM KidSmart Okul Öncesi Eğitim Projesi, Türkiye'nin doğusunda anaokullarına yerleştirilmesiyle devam ediyor |
Rusya'nın İrkutsk kentinde kilisedeki "kutsal su" içtikleri belirtilen 204 kişinin akut bağırsak enfeksiyonu nedeniyle hastaneye kaldırıldığı bildirildi. Rus haber ajansı RİA Novosti, rahatsızlananların 131'inin çocuk olduğunu belirtirken, Rusya Tüketimi Denetleme Kurumu İrkutsk şubesi, yaptığı inceleme sonucunda, rahatsızlanan kişilerin hepsinin 18-19 Ocak tarihlerinde kentteki Mihaylo-Arhangelski Kilisesinde ayine katıldığı ve bu kilise yakınında bulunan yer altı kuyularından su içtiğini duyurdu. Rus Ortodokslar, 18-19 Ocak tarihlerindeki vaftiz gecesinde rahiplerin kutsadığı suyu içiyor, bu suda yüzmenin hastalıklardan koruduğu gibi uğur ve bereket getirdiğine inanıyor. Ancak kutsal suyun hastalıkları tedavi ettiğine inanan İrkutsklular, kuyudan aldıkları suyu şişeleri doldurarak hastanelerdeki yakınlarına da götürdüler ve böylece hasta sayısı arttı. Ortodoks Kilisesi basın sözcüsü Vladimir Vigilyanskiy, yaptığı açıklamada, zehirlenmenin "kutsal su"dan kaynaklandığına inanmadıklarını belirtti ve yetkililerin bu durumun nedenlerini iyice araştırmasını istedi. Rusya'nın Acil Durumlar Bakanlığı da kentteki yerel piskoposluğa Mihaylo-Arhangelski Kilisesi yakınında su kaynağı açma izni verilmediğini açıkladı. Savcılık ise toplu zehirlenmeler üzerine geniş çaplı bir soruşturma başlattı. | Rusya'da kutsal olduğuna inanılan suyu için 204 kişi akut bağırsak enfeksiyonu teşhisiyle hastaneye kaldırıldı. |
İNTERNETHABER- Türk pop müziğinin güçlü sesi Nilüfer Yumlu 1973 yılında çıkardığı 45'lik parçayla fırtınalar estirmiş. 37 yıl önce çıkardığı "Hatıra Defteri - Sen de Söyle" adlı 45'likte muhteşem sesi güzel bir müzikle buluşturmuş. Bu parçayı söylediğinde sanatçı 18 yaşındaydı.. Kendine has sesi ve yorumuyla sizleri nostalji yolculuğuna çıkaracak... 1970'lı yılların müziğini yansıtması açısından önemli bir parça olarak karşımıza çıkıyor. | Şarkıcı Nilüfer ile nostaljiye çıkmaya hazır mısınız? 1973 tarihinde çıkardığı 45'lik sanki bugün piyasaya çıkmış gibi.. |
Van'ın Bahçesaray ilçesinde çocuklarıyla birlikte ikamet eden Mehmet Ali dede, yalnızlıktan sıkıldığını ifade ederek eş aradığını belirtti. Son olarak Gevaş ilçesine gelen Aksoy, daha önce de basın yoluyla eş aradığını, fakat bir sonuca ulaşamadığını kaydetti. Eşinin 6 yıl önce vefat ettiğini ve emekli maaşı ile geçimini sağladığını dile getiren Aksoy, çaresizlikten dolayı evlenmek zorunda olduğunu söyledi. Oğullarının kendisine sahip çıkmadığını kaydeden Aksoy, küçük oğlunun da özürlü olmasından dolayı kendilerine kızının baktığını bildirdi. Aksoy, bu yüzden evlenmek istediğini ifade ederek, "3 yıldır birçok il ve ilçeyi gezerek eş aradım, ama yine de bulamadım. Artık son umudum televizyonlardaki izdivaç programları. Bu tür bir programa katılmayı çok istiyorum, ama nasıl başvuruda bulunacağımı bilmiyorum" dedi. | 63 yaşındaki Mehmet Ali Aksoy, 3 yıldır ilçe ilçe gezip eş arıyor. Ama bir türlü kendine uygun bir kısmet bulamıyor. |
Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından hakkında tutuklama emri bulunan Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir'e kimliği belirsiz biri tarafından ayakkabı fırlatıldı. Görgü tanıkları, 50 yaşlarındaki kişinin başkent Hartum'un Kongre Merkezinde ayakkabısını Beşir'e fırlattığını, ayakkabının Beşir'i ıskaladığını söylediler. Güvenlik kuvvetlerinin ayakkabı fırlatan kişiyi yakaladığını belirten tanıklar, bundan sonrasını bilmediklerini ifade ettiler. Iraklı gazeteci Muntazar El Zeydi, 14 Aralık 2008 tarihinde, dönemin ABD Başkanı George Bush'a Bağdat'ta düzenlediği basın toplantısı sırasında ayakkabısını fırlatarak efsaneleşmişti. Resmi ziyarette bulunan bir devlet başkanına saldırıdan bir yıl hapse mahkum edilen El Zeydi, iyi halden 9 ayın sonunda tahliye edilmiş, güvenliğinden endişe ettiği için de Lübnan'a iltica etmişti. | Dünyanın hakkında tutuklama emri çıkardığı El-Beşir'e kendi memleketinde ayakkabı fırlatıldı. Ama o da ıskaladı. |
Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Şükrü Haluk Akalın, son dönemlerde, yerli dizilerde ön plana çıkan 'yerel ağızların' sempatiyle izlendiğini, bu ağızların Türk kültürünün bir parçası olduğunu, bu nedenle kurum olarak, yapımcılara katkı sağlamak istediklerini bildirdi. Medyaradarın haberine göre, 'Hanımın Çiftliği' dizisindeki ağız kullanımına katkı sağladıklarını bildiren Akalın, “Adana benim memleketim olduğu için bu konudaki desteği buradan başlatmak istedim. Bununla ilgili kurumun Adana yöresel ağızlarını içeren derlemelerini yapımcılara sunduk. Şimdi oradan fazlasıyla istifade ediyorlar. Bu da bizi elbette mutlu ediyor. Hangi dizi, hangi yapımcı olursa olsun bu konuda kurumumuzun imkanlarını sunmaya daima hazırız' diye konuştu. | Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Şükrü Haluk Akalın'dan Hanımın Çiftliği'ne övgü dolu sözler geldi. |
Dizinin yeni bölümünün konusu şöyle: Sönmek bilmeyen intikam ateşi bu kez, Şevket’in inşaatını tutuşturur. Ferhunde arkasında bir tanık bıraktığını fark etmeden gecenin karanlığında kaybolurken, Ali Rıza Bey’in alevler arasında kaldığını bilmemektedir. Son anda kurtarılan Ali Rıza Bey’in yoğun bakıma alınmasıyla aile hastanede yine bir araya gelir. Bu kez olanlar Fikret’ten saklanacaktır. Necla ve Leyla hastanede bir kez daha karşı karşıya gelirler. Necla ve Ali Sarper’in yolu bu kez hastanede kesişirken, Şevket de Sedef’i yeniden karşında görmenin heyecanını yaşar. Şevket umutlarını bir kez daha elinden alan Ferhunde’den şikayetçi olur. Polis Ferhunde’yi ararken, Ferhunde hayatına yeni bir yön vermek için harekete geçer. Yardım istemek için gittiği en güvendiği kapıdan eli boş dönünce, son çare olarak Oğuz’u arar ve ona geri çeviremeyeceğini düşündüğü bir teklifte bulunur. Ferhunde’nin teklifi ne kadar cazip olursa olsun, Oğuz bunu başka şekilde değerlendirmeye kararlıdır. Bütün çocuklarına ve Hayriye Hanım’a öfkesi dinmeyen Ali Rıza Bey derin bir sessizliğe gömülür. Mithat Kara ise daha ihanetin şokunu üzerinden atamamışken, öğrendiği gerçekle bir kez daha sarsılır. Şevket ve Sedef ayrılığın hüznünü bir kez daha yaşar. Ferhunde hiç ummadığı bir anda, hesap verme zamanının geldiğini anlar. Dizinin yeni bölümü 27 Ocak Çarşamba akşamı 20:15'te yayında olacak. | Kanal D'nin sevilen dizisi Yaprak Dökümü'nde Ali Rıza Bey, Ferhunde"nin ateşe verdiği inşaatta alevler arasında kalıyor |
Abdi İpekçi Parkı'nda toplanan yaklaşık 30 kişilik grup, TSK sözleşmeleri yenilemediği için protesto gösterisi yaptı. Grup adına yapılan açıklamada amacın kurumu küçük düşürmek ya da karalamak olmadığı vurgulanarak, "Burada toplanan bizler, yani 45 yaşına gelen ya da hasta olan mağdur edilmiş uzman erbaşlar çok şey istemiyoruz. 20 yıla varan sürelerde görevlerimizi yaptık. Kimimiz hasta olduk, kimimiz 45 yaşına geldik ve emekli dahi edilmeden kapıya konduk. İş aradık. Ordudan ilişiği kesilene kimse iş vermiyor, devlet dahi. Daha geçen hafta Maliye Bakanlığı Gelirler İdaresi Başkanlığı kapısındaydık. Yaşlıyız diye yüzümüze bakılmadı. 399 kişi işe alındı, aralarında 45 yaşında uzman erbaş yok. Bizleri bu duruma düşüren, emekli edilmemize imkan sağlayan kanun değişikliği teklifine olumsuz bakan Maliye Bakanı sokağa atılmamızdan hiç mi rahatsız olmuyor, hiç mi vicdan azabı çekmiyor" denildi. | Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) bünyesinde sözleşmeli olarak görev yapan uzman erbaşlar, sözleşmeleri yenilenmeyince eylem yaptı. |
Kamyon geçtikten sonra üst geçitte çökme meydana geldi. Olayda üst geçitte yürümekte olan bir kişi, yere düşerek yaralandı. Kaza nedeniyle E-5, İstanbul yönüne trafiğe kapatıldı. Beylikdüzü'nde kamyonun açılan damperinin çarptığı üst geçit çöktü. E-5 Edirne'den istanbul istikametine trafiğe kapalı. İstanbul Valisi Muammer Güler, kaza ile ilgili olarak, " Beylikdüzü'nde kamyon damberi açık haldeyken üst geçite çarptı. 1 yaralı var " dedi. Olayda üst geçitte yürümekte olan 51 yaşındaki Hüsnü Balkanlı yere düşerek yaralandı. Kaza nedeniyle E-5, İstanbul yönüne trafiğe kapatıldı. Olay sonrası kamyon sürücüsü Muammer Bayrak gözaltına alındı. Yaralanan Balkanlı'nın durumunun iyi olduğu belirtildi. Kazayla ilgili inceleme devam ediyor. | E-5 Karayolu Avcılar istikametine ilerleyen kamyonun açık damperi Beylikdüzü'nde üst geçite çarptı, ortaya bu görüntü çıktı. |
Sakarya TEM Otoyolunda dinlenme tesisi tuvaletinde doğum yapan üniversite öğrencisi bebeğini çöp kutusuna attı. Edinilen bilgiye göre, gayri meşru ilişki sonucu hamile kalan Zonguldak Karaelmas Üniversitesi öğrencisi A. T. (22), yolcu otobüsüyle İstanbul'daki ailesinin yanından Zonguldak'a giderken doğum sancısı başladı. Yolcu otobüsü TEM Otoyolu Hendek ilçesindeki dinlenme tesisinde mola verdiği sırada tuvalete giren A. T. kendi başına doğum yaparak bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Bebeği tuvaletteki çöp kutusuna atan A.T. daha sonra geldiği yolcu otobüsüne binerek yola devam etti. Bu sırada tuvalete giren bir kadın, çöp kutusundan gelen ağlama sesini duyarak bebeği buldu. Jandarma ekipleri tarafından Hendek İlçe Hastanesine kaldırılan bebek, buradaki ilk müdahalesinin ardından Sakarya Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesine sevk edildi. Hastanede tedavi altına alınan 3 kilo 250 gram ağırlığındaki bebeğin köprücük kemiğinin kırıldı belirlendi. Olayın bildirilmesi üzerine çalışma başlatan jandarma ekipleri, annenin bulunması için çalışma başlattı. Görgü tanıklarının ifadeleri üzerine, Zonguldak'a giden yolcu otobüsü, Düzce iline bağlı Kaynaşlı ilçesinde jandarma ekiplerince durduruldu. Otobüsten indirilen A.T, jandarma tarafından gözaltına alındı. Aşırı kanama nedeniyle halsiz olan genç anne Hendek İlçe Hastanesinde tedavi altına alındı. Hastanede kuvöze alınan bebek, tedavisi tamamlandıktan sonra Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından koruma altına alınacak. | Zonguldak'ta ögrenim gören üniversite öğrencisi kız tuvalette doğum yaptı ve bebeğini çöpe atıp kaçtı. |
Orgeneral Çetin Doğan'ın başında bulunduğu Balyoz cuntasının hazırladığı darbe planında 137 gazeteciden "faydalanılması" hedeflendiği Taraf gazetesinin yaptığı haberle ortaya çıkmıştı. Bu "işbirlikçi gazeteciler" listesinde olan isimlerden biri de şimdilerde Hürriyet gazetesinde yazan Yılmaz Özdil. Özdil, önceki günkü yazısında ve geçtiğimiz hafta katıldığı Arena programında o dönemde işsiz olduğunu açıklayarak darbe planlıyacıları ile bir alakasının olmayacağını söylemişti. Özdil'in yalanını dün Taraf gazetesinden Ahmet Altan ortaya çıkardı. Altan isim vermeden "Sahtekârlığı, ordunun bazı gazetecileri “fişlediği” dönemde yazıişleri müdürü olmasına rağmen “ben o sırada işsizdim” deme noktasına vardıran, “camilerde insanların öldürüleceği” planları güle oynaya konuşup sulandıran bir fersudeliği sıkılmadan benimseyen insanların yazar, gazeteci, televizyoncu olabildiği bir ülkede darbe de olur." şeklinde yazarak Yılmaz Özdil'in o dönemde Star gazetesinde çalıştığını belirtti. Bugün de Star gazetesi yazarı Şamil Tayyar, Özdil'in "o tarihte Cem Uzan dönemi Star Gazetesi’nin Yazı İşleri müdürüydü... Balyoz Darbe Planı’nın hazırlandığı 5 Mart 2003 tarihinden önce, son iki ayda Star’da toplam 16 yazısı yayınlanmış. 2003 yılı boyunca Star’da yayınlanan yazı sayısı ise 186..." şeklinde yazarak arşivlerin de Özdil'i yalanladığını ifade etti. Elmahaber, o dönemde Yılmaz Özdil'in yazdığı köşenin küpürünü buldu. İşte Özdil'in yalanını ortaya çıkaran o kupür... Kaynak: Elmahaber İŞTE YILMAZ ÖZDİL'İN ÖNCEKİ GÜNKÜ HÜRRİYET'TEKİ YAZISININ İLGİLİ BÖLÜMÜ... Beni de askerci diye yazmışlar ama, o tarihte ben işsizdim aslında iyi mi... Mesela, darbe kapsamında bombalandığı öne sürülen HSBC havaya uçtuğunda, 2'si listede bulunan 3 arkadaşımla tavla oynuyordum... Hesapta işimiz askere destek vermek ama, işimiz yok! Dolayısıyla, kendimizi faydalandıracaktık da, nasıl faydalandıralım birader? | Adı 'işbirlikçi' gazeteciler arasında geçen Yılmaz Özdil, o tarihte işsiz olduğunu söyledi. Mumu akşama kadar bile yanmadı. |
Afrika Uluslar Kupası çeyrek finalinde Cezayir ile Fildişi Sahili karşı karşıya geldi.Nefesleri kesen karşılaşmada Fildişi Sahili, Cezayir'e uzatmalar sonunda 3-2 yenilerek elendi. İkinci yarıda oyuna giren Galatasaraylı Kader Keita 89. dakikada 30 metreden attığı mükemmel golle Fildişi'ni tekrar öne geçirdi. Saniyeler sonra Madjid Bougherra fileleri havalandırdı ve maç uzatmaya gitti. Bu sezon Sivasspor formasıyla bir maça çıktıktan sonra ayrılan Hameur Bouazza, birinci uzatma devresinin başında Cezayir'in üçüncü golünü kaydetti. Kalan dakikalarda Fildişi beraberlik golünü bulamadı ve Didier Drogba üst üste üçüncü Afrika Uluslar Kupası'nda da mutlu sona ulaşamadan turnuvaya veda etti. | Afrika Uluslar Kupası'nda Keita öyle bir gol attı ki.. Galatasaraylı futbolcu 26 metreden topu doksana taktı. |
İlk 3 çeyrekte liderliği elinde tutan ve kısa süreliğine son 7 dakikada Raptors'ın gerisine düşen Lakers'ı yıkan isim 1.2 saniye kala Hido oldu. Toronto Raptors'ın Los Angeles Lakers'ı konuk ettiği maçta 20 bin 111 taraftar Air Canada Center'ı doldurdu. Son saliseye kadar büyük bir heyecana sahne olan karşılaşma 2 saat 14 dakika sürerken mutlu sona ulaşan 106-105 ile ev sahibi Raptors oldu. Maçın tamamlanmasına 1.2 saniye kala Pau Gasol'un faulüyle çizgiye gelen Hidayet Türkoğlu, iki hakkını da sayıya çevirerek takımını Lakers karşısında zafere taşıdı. 38 dakika süre alan Hido, 9 sayı, 5 asist, 2 ribaundla maçı tamamlarken 22 sayı kaydeden Andrea Bargnani takımın en skorer ismi oldu. Raptors'da Chris Bosh ve Jarrett Jack 18'er sayı kaydederken Marco Belinelli de 15 sayıyla galibiyete destek verdi. Bu arada Raptors'da double double yapan tek isim 18 sayısını 13 ribaundla süsleyen Bosh oldu. Bosh böylece kariyerindeki 32'inci double double'ı yaptı. Maçın tamamlanmasına 1.2 saniye kala Hido'nun serbest atışlarıyla geriye düşen Lakers'da son şansı takımın süper yıldızı Kobe Bryant kullandı. 27 sayıyla maçın en skoreri olan Kobe, son saniye şutunda basketi bulamazken 9 asistte kalarak bu sezon ilk triple-double yapma şansını kaçırdı. Kobe maçı 16 ribaundla tamamladı. 24'te 11 ile bu maçı tamamlayan Kobe'nin kariyerinde 16 triple-double bulunuyor. Maçın son saniyesine girilirken Hido'ya faulü yapan isim olan Pau Gasol 22 sayıyla Lakers'ın en skorer ikinci ismi olurken Andrew Bynum 21 ve Jordan Farmar da 17 sayıyla maçı tamamladı. HİDO ŞAŞIRDI GASOL ÜZÜLDÜ Maçın ardından yaptığı kısa açıklamada şaşkın olduğu gözlenen Hido, "Benim için de sürpriz oldu. Faul çizgisine gideceğimi düşünmedim. Genellikle faul alacağıma güvenmem çünkü bu çoğu zaman bu şekilde olmaz. Ben sadece elimden geleni yaptım" dedi. Son anda Hido'ya yaptığı faulle maçın Lakers'ın elinden kaymasında pay sahibi olan Gasol ise maçın ardından "Sorgulanabilir bir düdük oldu. Bence ben faul yapmadım. Kollarım Hido'nun arkasındaydı ama ben kesinlikle onu itmedim" ifadelerini kullandı. | İlk 3 çeyrekte liderliği elinde tutan Los Angeles Lakers'ı yıkan isim 1.2 saniye kala Hido oldu. |
Darbe Planlarına ilişkin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ ilk kez konuştu. Orgeneral Başbuğ karargahtaki bir toplantı esnasında darbe ilişkilerine ilişkin "Yanlış bilgi felaketir önce her işin hakikati aranmalı" dedi ve "Allah Allah diye taarruz eden bir ordu nasıl camiye saldırır. Vicdansızlara sesleniyorum. TSK'nın da bir sabrı var" diye konuştu. VATANDAŞA SESLENDİ YUMRUĞUNU MASAYA İNDİRDİ Başbuğ'un bugün konuşması beklenmiyordu. Zaten kendisi de "aslında konuşmayacaktım" dedi. Ancak konuşmamasının yanlış anlaşılacağını düşünerek açıklama yapmaya karar verdiğini söyledi. ÜSLUP YUMUŞAK, CÜMLELER SERT Tüm konuşması boyunca yumuşak bir ton kullanmaya özen gösterdi. Ancak ne zaman ki konu "cami bombalama" iddialarına geldi, İşte o zaman hem tavrı hem de cümleleri sertleşti. "Allah Allah diye taarruz eden bir ordu nasıl camiye saldırır. Vicdansızlara sesleniyorum. TSK'nın da bir sabrı var" oldu. Darbelere karşı olduğunun ısrarla altını çizdi. "Yönetimler seçimle gelmeli" dedi. TSK'dan bilgi sızdığını ve buna karşı en sıkı önlemleri almaya gayret ettiklerine söyledi ve bunun için devlete de görev düştüğünün altını çizdi. BU SORUYU SORMAK BENİM HAKKIM Başbuğ'un en dikkat çekici cümlesi ise bir soruydu: "Darbelere karşı olduğumu bu kadar net söylemişken benim de bu soruyu sormaya hakkım var. Bu darbeyle ilgili iddiaların devamlı olarak iktidarda kalmasından kim menfaat sağlıyor, bunu sormak benim hakkım" Orgeneral Başbuğ, Kazım Karabekir'i anma töreninde yaptığı konuşmada Karabekir'in "Vatandaş, gerçeği ara öğren. Çünkü yalan haber felakettir. Gerçeği arayıp öğrendikten sonra ne yaparsan yap" sözlerini tekrarlayarak "''25 Ocak 2010'dayız. Karabekir'in sözlerinin günümüz Türkiyesi'nde ne kadar önemli olduğunu anlamış bulunuyoruz'' dedi. TSK'NIN DA BİR SABRI VAR Başbuğ "Seminer 7 yıl önce biraz insaflı olmak lazım. Bizdeki belgeleri inceliyoruz. İncelenmesi kabulü anlamına gelmez" diye konuştu. Fatih Cami'nin bombalanması iddialarına da "Allah Allah diye taarruz eden bir ordu nasıl cami bombalar" diye cevap veren Başbuğ sözlerini sert ve tehditkar bir uslüpla sürdürdü: "Vicdansızlara sesleniyorum. TSK'nın da bir sabrı var. Nasıl böyle itham edilir? İddiaları lanetliyorum. Sorumlu makamlar sadece şikayet etmez." diye konuştu. İKTİDARLAR SEÇİMLE GELMELİ Başbuğ sözlerini şöyle sürdürdü: "Ana gündem oldu ama darbe iddialarından hicap duyuyorum. 1962 yılında genç bir teğmen olarak silahlı kuvvetlere katıldım. 60 yıl geçti. Türkiye elbette 1960'lardan beri bazı olaylar yaşandı. Ama biz diyoruz ki bugün artık bu olayların geride kaldığını değerlendiriyoruz. Yaşanan olayların herkesin kendi payına düşen olaylardan gerekli payı çıkardığını da düşünüyoruz. Artık silahlı kuvvetler olarak biz, ülkemizin huzura ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Biz diyoruz ki demokrasilerde en önemli husus iktidarların seçim yoluyla el değiştirmesi... Bu düşünceye herkesin de yürekten inanması gerektiğini değerlendiriyoruz. Düşüncem bu kadar açık. BU İDDİALARDAN KİM MENFAAT SAĞLIYOR Ben de haklı olarak şunu soruyorum: Bu darbeyle ilgili iddiaların devamlı olarak iktidarda kalmasından kim menfaat sağlıyor, bu da sorulmalı. Bunu sormak benim hakkım. Bu yararlı bir şey değil... " şeklinde konuştu. BİLGİ SIZDIRANLARA HAPİS CEZASI Org. Başbuğ, TSK içinden bilgi sızdırma konusuna değinirken, "TSK içinde 61 adet bilgi sızdırma soruşturması açıldı. Bilgi sızdıran bir subay 3 yıl ceza aldı ve ordudan atıldı, 10 personel ise tutuklandı" açıklamasında bulundu. Başbuğ "Bu bilgi sızdırmalarının birçoğu da eski. Birilerinin elindeki bilgiler zamanı geldiğinde eklemeler değiştirmeler yapılarak kullanılıyor." dedi. "Daha önce de söyledim. Silahlı kuvvetler içinde hata yapanlar olabilir. Hata yapanları silahlı kuvvetler içinde barındırmayız. | Genelkurmay Başkanlığı Balyoz'a ilişkin bir açıklama yapmıştı ancak Başbuğ ilk kez konuştu. Ve doğrudan vatandaşa seslendi. |
İngiliz Times gazetesi, Galatasaray'ın, Tottenham'ın Meksikalı forvet oyuncusunu transfer etmek için çalışmalarının sonuna geldiğini ve anlaşmaya varılmak üzere olduğunu yazdı. ''Galatarasaray, Tottenham Hotspur'den kiralık olarak Giovanni dos Santos'la bir anlaşmanın eşiğine geldi'' denilen haberde, 20 yaşındaki futbolcunun 2008 yılında Barcelona'dan Totttenham'a transfer olduğu ve geçen sezonun ikinci yarısında Ipswich Town'a kiralandığı anımsatıldı. Ara transfer döneminde Galatasaray, İngiltere Premier Lig'den Lucas Neill ve Jo'yu renklerine bağlamıştı. | İngiliz Times gazetesi Galatasaray'ın, Giovanni dos Santos'u renklerine bağlamak üzere olduğunu iddia etti. |
H.Kübra KOCAOĞLU İNTERNETHABER ANKARA- Avrupa Konseyi’nde tarihi bir gün yaşanıyor. Konsey'in Parlementerler Meclisi Başkanlığı'na seçilen AK Parti Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu ilk Türk Başkan olarak konuşmasını yaptı. Bu ilk konuşmasında da Türkiye'de reform sürecinin devam etmesi gerektiğini belirten Çavuşoğlu, bunun için Anayasa değişikliklerinin gerçekleştirilmesi gerektiği mesajını da verdi. Türkiye’nin 1949 yılından beri üyesi olduğu Konsey’in Parlamenterler Meclisi Başkanlığı’na seçilen Çavuşoğlu bu görevi üstlenmekten ötürü gurur duyduğunu söyleyerek, "Avrupa’nın ortak değerlerine inanmalı ve sahip çıkmalıyız" dedi. MEVLANA'DAN ALINTI Mevlüt Çavuşoğlu konuşmasının bir bölümünde Mevlana Celaleddin Rumi'den alıntı yaparak insan sevgisi ve hoşgörünün önemine değindi. Irkçılıkla mücadeleye dikkat çeken Çavuşoğlu, "Irkçılık, İslam ve Musevi karşıtlığı ve her türlü hoşgörüsüzlük ve ayrımcılıkla mücadele etmemiz gerekir" dedi. BUNU HAYAL BİLE ETMEZDİM Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanlığına seçilmesine katkısı olan herkese teşekkür eden Çavuşoğlu duygularını şu cümlelerle anlattı: "Küçüklüğümde de aktif bir siyasetçi olmak isterdim.Ama ben Alanya'da gençliğimde babamın çiftliğinde çalışırken, bir gün 47 üyesi olan 800 milyon kişiyi temsil eden bir AKPM Başkanı olacağımı hiç hayal etmezdim." BASIN TOPLANTISI DÜZENLEDİ Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu, Meclis Başkanı sıfatıyla bir basın toplantısı düzenleyerek gazetecilerin sorularını cevapladı. Çavuşoğlu, Türkiye'deki reformların önündeki en büyük engelin Anayasa olduğunu söyledi. Türkiye ile AB arasındaki ilişkilere değinen Çavuşoğlu, AB'nin Türkiye'yi daha fazla teşvik etmesi gerektiğini, Türkiye'nin önüne engel çıkartmaması gerektiğini söyledi.Türkiye'de hükümetin reform çalışmalarını kararlılıkla sürdürdüğünü kaydeden Çavuşoğlu, demokrasi standardının yükseltilmesi için bu çalışmaların devam edeceğini belirtti. Çavuşoğlu, AKPM başkanlığı görevine seçilmesinde de Türkiye'nin insan hakları ve demokrasi alanında yaptığı ilerlemenin etkili olduğunu ifade etti. DARBELER BU TÜR GÖREVLERE ENGELDİ Türkiye'nin daha önce iç sıkıntılar ve askeri darbeler yüzünden Avrupa Konseyinde bu tür bir göreve talip olamadığını hatırlatan Çavuşoğlu, reformlarla birlikte Türkiye üzerindeki denetim sürecinin kalkmasının ardından, Türk parlamenter olarak bu göreve talip olmaları imkanının ortaya çıktığını kaydetti. Avrupa Konseyi ülkeleri içinden, ilk defa Viyana'nın doğusundan bir ülkeden bir AKPM Başkanı seçildiğini hatırlatan Çavuşoğlu, başkanlık görevini daha önce sürekli 10 ülkeden parlamenterlerin üstlendiğini belirtti ve kendisinin seçilmesinin diğer ülkeler için de önemli bir mesaj teşkil ettiğini ifade etti. Bir soru üzerine, AKPM'nin Yukarı Karabağ sorununun çözümüne katkı sağlayacağını söyleyen Çavuşoğlu, bu sorunu çözümün bölgenin istikrarı ve barışı için de önemli olduğunu vurguladı. Çavuşoğlu, başka bir soruyu yanıtlarken, Avrupa Konseyi üyesi Rusya'nın AKPM'nin komisyon ve uzmanlık komitelerinde daha etkili rol oynaması gerektiğini sözlerine ekledi. GÖREVİ 2 YIL SÜRECEK Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi başkanlığına seçilen ilk Türk parlamenter olan Çavuşoğlu, bu görevi 2 yıl yürütecek. Çavuşoğlu’nun başkanlığının, Türkiye’nin Kasım 2010-Mayıs 2011 tarihleri arasındaki Avrupa Konseyi dönem başkanlığıyla aynı döneme denk gelmesi de, ayrı bir önem taşıyor. DOMUZ GRİBİ GÖRÜŞÜLMEYECEK Geçtiğimiz günlerde, Avrupa Konseyi Sağlık Komitesi Başkanı Wolfgang Wodarg domuz gribi kampanyasının yüzyılın en büyük sağlık skandallarından olduğunu ileri sürerek soruşturma açılmasını önerdi. Parlamenterler Meclisi acil toplantı kararı aldı. Bugün yapılan toplantıda domuz gribinin acil gündem olarak görüşülmesi için gerekli üçte iki oy çoğunluğu sağlanamadı. HAİTİ KONSEY GÜNDEMİNDE Haiti'de gerçekleşen depremin ardından konu Konsey'in gündemine de taşındı. Avrupa'nın Haiti'ye yapacağı yardımlar gündel konu maddesi olarak Konsey'de görüşülecek. | Avrupa Konseyi Parlementerler Meclisi'nin ilk Türk Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu, Konsey'deki ilk konuşmasını yaptı |
İNTERNETHABER ANKARA- Milletvekillerinin cezaevlerine yaptığı ziyaretlere sınırlama getiren yönetmelik mahkemeye taşınıyor. CHP'li Ahmet Ersin yeni yönetmeliğin BDP'lilerin Öcalan'ı ziyareti için de kolaylık sağladığını ileri sürdü. Ersin, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, ''Ergenekon'' kapsamında tutuklu bulunan ve rahatsızlıkları nedeniyle hastanelerde yatan İnönü Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu ile Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal'ı cumartesi günü ziyaret için, çarşamba günü Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürülüğüne telefonla, ilgili başsavcılıklara da faksla bilgi verdiğini söyledi. ''Cuma günü apar topar bir yönetmelik değişikliği yapıldığını'' belirten Ersin, değişen yönetmelik gereği kendisine ziyaret için izin verilmediğinin bildirildiğini kaydetti. Ersin, şu görüşleri dile getirdi: ''Gerek milletvekili olarak, gerekse İnsan Hakları Komisyonu üyesi olarak Silivri cezaevinde kalan bir uyuşturucu kaçakçısını, bir çocuk tacizcisini ziyaret etmek için sadece cezaevi yönetimine 'geliyorum' diye bilgi vermem yeterli. Ama Hilmioğlu ve Haberal'ı ziyaret için 23 kişilik İnsan hakları Komisyonun 14 AKP'li üyesinden izin almam gerekiyor. Böyle bir çelişki var. Anlaşılan o ki bu ziyaretlerin yapılması istenmemiş. Yani, Haberal ve Hilmioğlu'nun içinde bulunduğu durumun kamuoyuna yansımasını istemiyorlar. O nedenle apar topar böyle bir yönetmelik değişikliği yaptılar.'' BDP'LİLER ÖCALANI ZİYARET EDECEK! ''Yönetmeliğe bir de Öcalan maddesi eklendiğini'' ileri süren Ersin, kamu barışı, devletin güvenliği ve anayasal düzene karşı suçlar ile Terörle Mücadele Yasası kapsamında giren suçlardan tutuklu ve hükümlülerin, sadece TBMM'nin ilgili komisyonu üyeleri tarafından komisyon kararıyla ziyaret edilebildiklerini, değişiklikle Adalet Bakanının yazılı izniyle de ziyaretin mümkün hale geldiğini ifade etti. Ersin, ''Bu değişiklikle BDP'li milletvekilleri Bakan izniyle Abdullah Öcalan'ı ziyaret edebilecekler. Muhtemelen sorun çıktığından BDP'li milletvekillerinin Öcalan'ı ziyareti için Bakan bu yetkiyi almıştır. Kürt açılımında Öcalan ile görüş alış verişinde bulunup ara buluculuk yapabilmeleri için de bu yetkiyi almıştır. Yapılan değişiklik, bir yanıyla insan haklarına aykırıdır, diğer yanıyla Öcalan ile iletişim kurmanın, köprü oluşturmanın arayışıdır diye düşünüyorum'' dedi. Ersin, değişikliğin iptali için Danıştay'da dava açmayı düşündüğünü kaydetti. | CHP'li Ersin cezaevi ziyaretlerine yeni düzen getiren yönetmeliğe dava açacağını söylerken bir de iddia ortaya attı. |
Attıkları her adımla olay yaratan dizi oyuncuları, şimdi de bilgisayar oyunlarının kahramanları oldu. Sanal alemdeki birçok oyun sitesi, yerli dizileri bilgisayar oyunu haline getirdi. Aşk-ı Memnu'nun bir oyununda; Behlül ile Bihter'i Adnan Bey görmeden öpüştüren puan toplarken yine aynı dizinin bir diğer oyununda Behlül ile Bihter'i istediğiniz gibi giydirebiliyorsunuz. Adnan görmesin! Yasak aşklarını Adnan Bey'den gizlemeye çalışan Behlül ile Bihter'in maceraları bilgisayar oyununu da konu oldu. Birçok internet sitesinde yer alan oyunda; Behlül ile Bihter'i gizlice öpüştürerek puan topluyorsunuz. Eğer Adnan Bey onları öpüşürken görürse oyun bitiyor. Vadi ve İvedik de var Kurtlar Vadisi Pusu oyununda; Polat'ın yerine geçerek ofis baskınını önlemeye çalışıyorsunuz. Recep İvedik'in 'Balık Adam' oyununda ise Sibel'e ulaşmaya çalışıyorsunuz. Diziyi izlerken Kerpeten Ali'ye öfkelenen Ezel hayranlarına müjde. Ezel'in bilgisayar oyununda, kahramanın yerine geçerek Kerpeten Ali'yi döverek puan kazanabiliyorsunuz. | Attıkları her adımla olay yaratan dizi oyuncuları, şimdi de bilgisayar oyunlarının kahramanları oldu. |
A&G araştırma şirketinin yeni anketine göre yükselişte olan iki parti MHP ve kapatılan DTP. MHP CHP'nin ensesinde.. Sarıgül oylarını CHP'den değil AK Parti seçmeninden alıyor. Araştırma şirketinin sahibi Adil Gür, anket sonuçlarını Taraf gazetesinden Neşe Düzel'e anlattı. Adil Gür seçmenin kimliği ve tercihiyle ilgili son kamuoyu araştırmalarını 26-27 Aralık'ta ve Ocak'ın ilk haftasında gerçekleştirdi. Sadece partilerin aldığı oylar değil orduyla ilgili tespitler de bir o kadar çarpıcı.. İşte Adil Gür'ün açıklamaları.. Orduya güvende ciddi düşüş Ergenekon soruşurmasından önce orduya güven yüzde 90 civarındaydı. Halkın orduya güveni son darbe ve suikast iddialarıyla yüzde 63.4'e düştü.. Araştırma yapılırken Balyoz daha duyulmamıştı Bugüne dek Türkiye'de orduya güven hiç yüzde 80'lerin altına düşmemişti. Üstelik biz bu araştırmayı yaptığımızda henüz Balyoz harekatı haberleri yoktu. Kim daha çok orduya güveniyor? Her yüz erkekten 40'ı orduya güvenim azaldı derken kadınlar daha ordudan yana durdular. Orta ve üst yaş grubundakilerde de gençlere oranla orduya güven daha fazla düştü. Bunun nedeni orta yaş grubundakilerin geçmiş darbe dönemlerinin vahametini bilmeleri olsa gerek. Partilere göre orduya güvende farklılık var mı? Evet var. Eğitim yükseldikçe "orduya olana güvenim azalmadı" diyenlerin oranı yükseliyor. Bunun nedeni bu ülkede eğitimliler CHP seçmenidir. Sadece üniversite mezunları oy kullansa, CHP bu ülkede tek başına iktidar olur. Üniversite mezunları açısından CHP hep birinci partidir. Türkiye'de sadece ilkokul mezunları ve düşük gelir grupları oy kullansa AK Parti yüzde 50'den fazla oy alır. Hangi parti orduya ne kadar güveniyor? Her yüz AK Parti seçmeninin 41.3'ü, her yüz CHP seçmeninin 24'ü, her yüz MHP seçmeninin 31'i "orduya güvenim azaldı" diyor. DTP'lilere yani Barış ve Demokrasi Partisi'ne gelince yüzde 71.8'i "orduya güvenim" azaldı diyor. Seçim sonuçları sonraki sayfada [PAGE] Araştırma ne zaman ve kaç kişiyle yapıldı? "Bugün seçim olsa ne olur?" diye hem 26-27 Aralık 2009'da hem de bu ayın ilk haftasında araştırma yaptık. Ocak ayında 2412 kişiyle görüştük. Bu araşırmanın sonucuna göre AK Parti'nin oyu yüzde 32-33 bandına kadar indi. 2009 yerel seçimlerinde yüzde 38.4 oy alan AK Parti o günkü oyların dört beş puan altında seyrediyor. AK Parti'nin oyları kime gidiyor? Beş yaıl önce AKP'den vazgeçen birinin MHP7ye veya Saadet partisine gitmesini beklerdiniz mantık gereği. Halbuki şimdi MHP CHP'den oy alıyor. CHP de MHP'den.. Abdüllatif Şener ve Saadet'in yanı sıra Sarıgül de AK Parti'den oy alıyor. Sarıgül'ün yanındaki insanların Baykal muhalifi eski CHP'lilerden oluşması nedeniyle kamuoyunda, 'Sarıgül CHP'den oy alacak' diye yanlış bir algı var. Sarıgül CHP'den daha çok AK Parti seçmeninden oy alıyor. Biri dünün sol partisi, dünün merkezinde sağında olan partisi. BUGÜN SEÇİM OLSA AK Parti: Yüzde 32 CHP: Yüzde 21 MHP: Yüzde 19 DTP: Yüzde 7 TDH: Yüzde 6 Saadet Partisi: Yüzde 5 Sarıgül neden CHP'den zor oy alır? Çünkü Mustafa Sarıgül Tayyip Erdoğan tipinde bir siyasetçi. "Sarıgül'e oy verebilirim" diyen daha çok varoşlarda yaşayan düşük gelirli ve düşük eğitimli insanlar Sarıgül partisinin vitrinine dindar, muhafazakar, milliyetçi isimler koyduğu takdirde AK Parti'ye alternatif olur. CHP ve MHP'nin durumu Oyu 3-4 puan arttı yüzde 20'ye yaklaştı. CHP toplumun kendisinden beklediği değişimi yapamazsa MHP de bu arada dindar ve muhafazakar seçmenleri kazanacak politikalar uygularsa MHP CHP'yi geçebilir ve ikinci parti olabilir. CHP yükselirken MHP düşüyor, MHP yükselirken CHP düşüyor. CHP yüzde 26-27'ye çıktığında MHP yüzde 15 ve altına inmişti. Bu partinin iktidar alternatifi olabilmesi için toplam oyun artaması lazım. Aslında şu da var. CHP'nin problemi Deniz Baykal değil. Partinin problemi CHP'nin söylemi duruşu ve yönetimi.. | Hangi parti hangi partiden oy alıyor? Yükselişteki partiler kimler? İşte Adil Gür'ün son seçim araştırması.. |
Hükümet olarak TEKEL işçilerine yönelik her türlü düzenlemeyi yaptıklarını söyleyen Şimşek, "Hükümetin burada hatası varsa, merhamet göstermesidir. Hükümet olarak vatandaşın parasını çarçur etme lüksümüz yok." dedi. BİZDEN ÖNCE KAPI ÖNÜNE KONULUYORDU Bakan Şimşek, KDV İadesi Risk Analizi Projesi konusunda basın toplantısı düzenledi. Toplantının ardından, TEKEL işçilerine yönelik bir soru üzerine Şimşek, özelleştirmenin yeni bir husus olmadığını, kendilerinden önce özelleştirme sonucunda işçilerin 'kapı önüne' konduğunu dile getirdi. MAĞDUR OLMASINLAR DİYE 4C'YE ALDIK AK Parti hükümetinin yeni bir uygulama başlatarak özelleştirme mağdurlarına 4 c kapsamına istihdam imkanı sağladığını vurgulayan Şimşek, hükümetin TEKEL işçileri konusunda bir hatası bulunmadığını kaydetti. Şimşek, "Özelleştirmeden sonra hükümetin varsa hatası merhamet göstermesidir." diye konuştu. ÖNÜMÜZDE İKİ YOL VAR 4 bin TEKEL işçisinin 2007 yılında işsiz kalacakken, sendikaların ricasıyla geciktirdiklerini aktaran Şimşek, "Bu işçilerin aylık maaliyeti 40 milyon TL, yıllık ise 480 milyon TL. Önümüzde iki yol var. Ya 480 milyon TL'lik yıllık maliyeti karşılamaya, bu parayı vermeye devam edersiniz, ya da kanun gereği 41 bin TL kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ödenip, ondan sonra 4 C kapsamında işe alacaksınız." şelinde konuştu. Hükümetin 4 C'lilerin maaş durumlarını da düzeltiğini söyleyen Şimşek, "Bütün bunlara rağmen, eylemlerin devam etmesi üzücü.TEKEL işçilerinin tek derdi, eski maaşlarımız ile devam edelim düşüncesi. TEKEL kapanma noktasında. Vatandaştan aldığımız vergileri, TEKEL işçilerine vermek ne hakka, ne hakkaniyete uygun. Hükümet olarak vatandaşın parasını carcur etme lüksümüz söz konusu değildir." dedi. İNŞAATTA KDV İLE İLGİLİ VERİLMİŞ BİR KARAR YOK İnşaat sektöründe yeni bir KDV'nin gelip gelmeyeceğinin sorulması üzerine Bakan Şimşek, "Verilmiş bir karar yok ve bu karardan geri adım atma söz konusu değil." cevabını verdi. | Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 1 ayı aşkın süredir eylemde olan TEKEL işçilerini sert bir dille eleştirdi. |
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanlığı'na seçilen AK Parti Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu'na ilk kutlama Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den geldi. Cumhurbaşkanı Gül, Çavuşoğlu'na gönderdiği kutlama mesajında, şöyle dedi: “Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanlığı'na az önce seçilmiş olduğunuzu büyük bir memnuniyetle öğrendim. On yıl boyunca üyesi olarak görev yaparak, çalışmalarına katkı sağlama imkânı bulduğum ve bu çerçevede önemine bizzat şahitlik ettiğim Avrupa Konseyi'nin en etkin organlarından biri olan Parlamenter Meclisi'nin Başkanlığının tarihinde ilk kez bir Türk tarafından üstlenilecek olmasını, ülkemiz açısından mühim bir başarı ve gurur kaynağı olarak görüyorum. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nde en yüksek mevki olan Başkanlığa seçilmeniz, şüphesiz azimli çalışmanız, yeteneğiniz, kurduğunuz olumlu ilişkiler ve şahsi gayretlerinizin eseri olduğu kadar, Avrupa Konseyi'nin Türkiye'ye gösterdiği güvenin ve milletimize karşı beslediği dostluk ve sevgi duygularının en müşahhas tezahürüdür. Bu vesileyle, en samimi tebrik ve takdir hislerimi ifade ediyor, bugüne kadar gösterdiğiniz başarıların Başkanlığınız süresince de devam edeceği inancıyla en iyi dileklerimi iletiyorum." BAŞBAKAN'DAN TEBRİK TELEFONU Başbakan Erdoğan ise Çavuşoğlu'nu telefon ederek kutladı. AKPM Başkanlığına seçilmesi nedeniyle Çavuşoğlu'nu kutlayan Erdoğan'ın görüşmede, ''Türkiye açısından önemli bir gelişmedir. Tebrik ediyorum. Başarılarınızın devamını diliyorum'' dediği öğrenildi. Mevlüt Çavuşoğlu'nun da Başbakan Erdoğan'a, ''Vermiş olduğunuz destekten dolayı size teşekkür ediyorum. Türkiye'yi Avrupa'da en iyi şekilde temsil edeceğime inanıyorum'' dediği kaydedildi. | AKPM'ye ilk seçilen Türk olan AK Partili Çavuşoğlu'na ilk kutlama Cumhurbaşkanı Gül'den geldi |
Bursa'nın Karacabey ilçesinde, camdan kahvehanedeki arkadaşına seslenen polis memuru, ''sen benim üzerimden nasıl bağırırsın?'' diyen kişi tarafından bıçaklandı. Bursa’da Karacabey Bölge Trafik İstasyonunda görevliyken, bir operasyon kapsamında açığa alındığı belirtilen polis memuru Ahmet A, arkadaşıyla buluşmak için Taşlık köyüne gitti. Kahvehanede oturan arkadaşı Ö.D'ye, camdan seslenen Ahmet A, ''Geldim, hadi çık gidelim'' dedi. Bu sırada, camın önünde sigara içen Osman D, ''Sen benim üzerimden nasıl bağırırsın. Bu delikanlılığa yakışır mı?'' diyerek, Ahmet A. ile tartışmaya başladı. Tartışmanın büyümesi üzerine Osman D, cebindeki bıçakla Ahmet A'yı yaraladı. Ahmet A, çevredeki vatandaşlar tarafından Karacabey Devlet Hastanesine kaldırıldı. Jandarma tarafından gözaltına alınan Osman D, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. | Bursa'nın Karacabey ilçesinde, camdan kahvehanedeki arkadaşına seslenen polis memuru bıçaklandı. |
İNTERNETHABER ANKARA- TEKEL işçilerinin dondurucu soğukta sürdürdüğü eylem CHP'li miletvekilleri aracılığıyla Meclis gündemine taşındı. Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun 4 CHP'li üyesi, komisyonun işçiler için devreye girmesi çağrısında bulundu. Dilekçede "TEKEL işçilerinin sorunu insan hakları sorunudur" denildi. TEKEL işçileri için dilekçeyi CHP'li Milletvekilleri Ahmet Ersin, Çetin Soysal, Malik Ecder Özdemir ve Ali Rıza Ertemür verdi. Dilekçede, TEKEL'in özelleştirme kapsamındaki 6 sigara fabrikasının 2008 yılında 1 milyar 720 milyon dolara British Americanh Tobacco (BAT) şirketine satıldığı hatırlatıldı. Sigara fabrikaları satılırken, TEKEL'in 100 civarındaki Yaprak Tütün İşletmelerinin, özelleştirme kapsamı dışında tutularak kapatılmasına karar verildiği ve bu tesislerde çalışan 10 bine yakın işçinin 1 Şubat 2010 itibariyle 657 sayılı yasa çerçevesinde 4/C statüsüne geçirildiği ifade edilen dilekçede şöyle denildi: "TEKEL işçileri uzun yıllar süren mücadeleler sonucu elde ettikleri kazanılmış haklarını kaybetmek istememektedirler ve bu isteklerinde son derecede haklıdırlar. Bu nedenle, Türkiye'nin dört bir yanından gelen kadın-erkek binlerce TEKEL işçisi, bugün itibariyle 42 günden beri Ankara'da yağmur, kar, soğuk demeden açlık grevi dahil hak direnişi yapmaktadırlar. Hükümetin ilgisiz ve duyarsız kaldığı bu direniş Türkiye sınırlarını da aşarak Avrupa Parlamentosu'nun gündemine girmiş ve Avrupa'daki bazı sendika ve işçi birlikleri TEKEL işçileri ile dayanışma kararı almışlardır. Yani TEKEL işçilerinin bu hak direnişleri Türkiye'nin sorunu olmaktan çıkmıştır. Hükümetin TEKEL işçilerinin özlük hakları konusunda uzlaşmaz tutumu ve direniş konusundaki duyarsızlığı ciddi bir insan hakları ihlalidir ve giderek yaşam hakkı ihlaline dönüşebilir. Böyle bir durum, hükümeti sorumluluk altına sokmakla kalmaz, Türkiye'nin imajına da zarar verir. Bu nedenle, komisyonumuzun devreye girerek, TEKEL işçilerinin kazanılmış haklarının verilmesi ve böylece direnişin sona erdirilmesi için hükümet nezdinde girişim yapmasını talep ederiz." | Meclis İnsan Hakları Komisyonunun CHP'li üyeleri TEKEL işçilerinin sorunlarını Meclis'e taşıdı |
GÜLŞAH ERDEM İNTERNETHABER ANKARA- CHP Genel başkan Yardımcısı Onur Öymen Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik bir yıpratma kampanyası yürütüldüğünü ve hükümetin buna sessiz kaldığını ileri sürdü. Öymen, hükümetin darbe iddialarına olduğu kadar orduya yönelik iddialar karşısında da gösterdiği bu tavırla, “Ne şiş yansın ne kebap” tavrı sergilediğini ileri sürdü. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın “Başbakan Genelkurmay başkanına ve komutanlara güvenmiyorsa ya araştırma yapsın görevden alsın ya da yıpratma kampanyasının önüne geçsin. Orduyu tahrip etmesin” şeklindeki sözlerinden sonra CHP’nin önemli kurmaylarından Onur Öymen de hükümeti bu konuda eleştiri yağmuruna tuttu. İNTERNETHABER’e konuşan Onur Öymen, Deniz Baykal’ın söylediklerine katıldığını belirterek şunları kaydetti: “ Deniz Baykal’ın da çok açık söylediği gibi her gün TSK’ya karşı bir yıpratma kampanyası düzenleniyor. Hükümet, her gün demokrasinin faziletlerinden bahsediyor ama bu iddiaların üzerine gitmiyor. Dünyada hiçbir ülkede sistemli şekilde ülkenin silahlı kuvvetlerine karşı bu kadar üstüne gidilmemiştir. Burada hükümetin yapması gereken iddiaları araştırarak gereğini yapmaktır. Ancak hükümet bunu yapmak yerine iddiaları gerçekçi bulduklarını ima eder gibi davranıyor. “NE ŞİŞ YANSIN NE KEBAP” CHP’li Öymen, son dönemde TSK ile ilgili gazetelerde çıkan haberlerin ‘akla aykırı şeyler’ olduğunu iddia etti. Öymen, “Hükümet bu iddialara inanıyorsa gereğini yapmalı. Ama Hükümetin bu konudaki tavrı belli. Ne şişten ne kebaptan olmak istiyorlar” dedi. “BUNLAR AKLA AYKIRI İDDİALAR” Onur Öymen, Genelkurmay ile ilgili son günlerde gazetelerde çıkan haberlere de ‘gayriciddi iddialar’ gözüyle baktığını belirti ve “IMF’ye karşı olan TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nu Başbakan yapacaklarmış, AB’ye karşı olan birini Dışişleri Bakanı yapacaklarmış. O dönemde olmayan gençlik derneğini varmış gibi göstermişler. Muhalif gazetecilerin isimleri yalan yanlış” diyerek iddialara karşı çıktı. TSK’nın iddialara karşı verdiği yanıta hükümetin tepki göstermediğini de belirten Öymen, “Sessiz kalarak TSK’nın verdiği yanıtı kabul etmediğini gösterdi. Bu durum ‘akıllara zarar’ bir durumdur” diye konuştu. | CHP"li Onur Öymen, hükümetin orduyu yıpratma kampanyası karşısında sessiz kaldığını ileri sürdü. |
Fenerbahçe’de kadro dışı bırakılan Önder Turacı, affedilerek takımla birlikte çalışmalara başladı. Fenerbahçe Futbol Takımı, Sivasspor'la yapacağı maçın hazırlıklarına 1 günlük iznin ardından Dereağzı Lefter Küçükandonyadis Tesisleri'nde gerçekleştirdiği laktat testiyle başladı. Bir süre önce disiplinsiz davranışları nedeniyle kadro dışı bırakılan ve kendisinden bulması istenilen Önder Turacı, takımla birlikte lak-tat testine katıldı. Test gruplar halinde gerçekleştirilirken, Önder son grupla birlikte testte yer aldı. EMRE VE DEİVİD'E TAKIMDAN AYRI PROGRAM UYGULANDI Lak-tat testine Emre ve Deivid dışında tüm futbolcular katıldı. Emre ve Deivid'e takımdan ayrı bir program uygulanırken, bu futbolculardan Emre'nin fibula kemiğinde darbeye bağlı ödem oluştuğu, Deivid'in de arka adelesindeki yırtık nedeniyle takımdan ayrı çalıştığı bildirildi. Fenerbahçe, yarın saat 15.00'da Sivasspor maçının hazırlıklarını sürdürecek | Kazım'la birlikte kendisinden takım bulması istenilen Önder Turacı, takımla birlikte çalışmalara başladı. |
Konu hakkında İzmir'de bir basın açıklamasını yapan federasyon temsilcisi Vefa Kacar, "12 Eylül'e ait utanç verici her şey bu müzede olacak. Ayrıca darbenin anayasası olan bu anayasa bir an önce değiştirilmeli ve Ergenekon aydınlatılmalı." dedi. Genel İş 3 No'lu Şubesi'ndeki toplantıda konuşan Kacar, "Darbecilerin hazırlayıp sunduğu bu anayasanın değiştirilmesini ve darbelere zemin hazırlayan TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinin de derhal kaldırılmasını istiyoruz. 12 Eylül'de yaşanan utanç verici olayların tüm belgelerini, kuracağımız müzede sergileyeceğiz." şeklinde konuştu. Müze için herkese çağrı yapan Kacar, "Elinizde dönemle ilgili ne varsa, bir tutuklu mektubundan kanlı iç çamaşırına, zulada kalmış bir cezaevi anısından göz bağına, mahkeme tutanaklarından ailelerin elinde bulunan belgelere kadar her şeyin federasyona ulaştırılmasını istiyoruz." dedi. Anayasa değişikliğinin şart olduğunu ifade eden KESK Dönem Sözcüsü Ali Rıza Özer de, "Anayasa'nın değiştirilmesi gerekiyor. Değiştirilmezse darbe ve darbecilere zemin hazırlanmış olur. Ergenekon tüm yönleriyle aydınlatılmalı." diye konuştu. | Devrimci 78'liler Federasyonu, 12 Eylül askeri darbesinin 30. yılında, "12 Eylül Utanç Müzesi" kurmaya hazırlanıyor. |
Sarı-lacivertli takım İtalya Serie A takımlarından İnter'in Portekizli orta saha oyuncusu Ricardo Quaresma'yı renklerine katmayı planlıyor. CNN Türk'te canlı yayına katılan Galatasaray'ın eski yöneticilerinden Abdürrahim Albayrak, Fenerbahçe 2. başkanı Nihat Özdemir'in dün yapılan divan kurulu toplantısında söylediği "Biz en büyüğünü getireceğiz" sözleriyle ilgili olarak "Fenebrahçe Jo'dan daha ünlü bir isimi Türkiye'ye getiriyor. Ancak kim olduğunu bana sormayın" dedi. Sonrasında Abdürrahim Albayrak'ın bahsettiği bu oyuncunun İnter'in 27 yaşındaki oyuncusu Ricardo Quaresma olduğu ve kulübün bu transferi önümüzdeki günlerde açıklayacağı öğrenildi. Ayrıca oyuncunun menajeri bugün İtalya medyasına Quaresma'ya Türkiye'den büyük bir takımdan teklif olduğunu ve bunu değerlendirdikleri yönünde açıklama yaptı. Fenerbahçe İkinci Başkanı Nihat Özdemir, transfer ile ilgili olrak dün yapılan divan kurulu toplantısında 'Biz en büyüğünü alacağız' şeklinde açıklama yapmıştı. | Fenerbahçe bombayı patlatmaya hazırlanıyor. İddialara göre Cimbom'un Jo'sundan daha ünlü biri Fenerbahçe'ye geliyor... |
İNTERNETHABER ANKARA- Hükümet Alevi Açılımı, Romen Açılımı ve Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat Yasa Tasarısı için muhalefet partilerini ziyaret etti. CHP ve MHP Grup başkanvekilleri ile görüşen Bakan Çelik ziyaretlerde yürütülen çalışmalarla ilgili dosyalar sundu. ÖNCE MHP'YE GİTTİ İlk ziyaret MHP'ye yapıldı. MHP Grup Başkanvekilleri Mehmet Şandır ve Oktay Vural'la görüşen Çelik, çıkışta yaptığı açıklamada; MHP Grup Başkanvekillerine Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Yasa Tasarısı Taslağını sunduğunu belirtirken aynı zamanda, bu hafta gerçekleştirecek Alevi Çalıştayı hakkında da bilgi verdiğini söyledi. KONSENSÜS OLUR Birlik, bütünlük içerisinde yapılacak değerlendirmeler sonucunda ortak bir konsensusun gerçekleşeceğine inandıklarını ifade eden Çelik, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Teşkilat yasa tasarısının yasalaşması konusunda gereken gayretin gösterileceğine inandığını ifade etti. Çelik bir soru üzerine tasarının Meclis'e gönderilmesi ve Alevi Çalıştayının sonuçlanmasının ardından içerikleriyle ilgili açıklama yapacaklarını kaydetti. MHP Grup Başkanvekili Şandır da, Bakan Çelik'in bilgilendirdiği konular hakkında gereken değerlendirmeyi yapacaklarını, kurullarından görüştükten sonra ulaşacakları sonuçları paylaşacaklarını bildirdi. CHP'YE DE GİTTİ Bakan Çelik'in ikinci adresi CHP oldu. CHP Grup başkanvekilleri Hakkı Süha Okay ve Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşen Faruk Çelik üç konuyla ilgili dosya sunduğunu açıkladı. CHP Grup Başkanvekili Okay de gerekli incelemeler yaptıktan sonra bir değerlendirme yapabileceklerini söyledi. Bakan Faruk Çelik BDP ile görüşmenin Grup Başkanvekilleri şehir dışında bulunduğu için yapılamadığını söyledi. | Açılımlara hız verildi. Devlet Bakanı Çelik Alevi, Roman Açılımı ve Diyanet Yasası için muhalefetten destek arayışında |
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 'KDV İadesi ve Risk Analizi Projesi'yle sahte fatura veya yanıltıcı belgelerle mücadeleyi çok daha güçlendirdiklerini belirtti. Esnafın şikayetçi olduğu KOD sisteminin sona erdiğini kaydeden Şimşek, "Bugün diyelim ki biz el yordamıyla yaptığımız incelemelerde tedarikçilerin sunduğu faturaların en fazla 2 kademe aşağısına inebiliyoruz. Şimdi istersek 16 katman aşağıya inebiliriz, istersek tedarikçinin tedarikçisinin tedarikçisi." dedi. Bakan Şimşek, yeni projeyi tanıttığı basın toplantısında 2008 yılında KDV iadelerinin toplam tutarının yaklaşık 13,3 milyar lira olduğunu belirtti. 2009 yılının ilk 11 ayında ise yapılan iade tutarının 11,6 milyar lira seviyesinde gerçekleştiğine işaret eden Şimşek, bu rakamın toplam KDV gelirlerinin yüzde 22'sine denk geldiğini ifade etti. Mevcut uygulamada KDV iadesi için firmaların kağıt ve CD ortamında vergi dairelerine verdiğini ve bunun zahmetli bir süreç olduğunu söyleyen Bakan, kontroller elle yapıldığı için hatalar meydana geldiğini vurguladı. Yeni sistemde belgelerin internet vergi dairesi üzerinden verileceğini kaydeden Şimşek, sahte fatura düzenleyenlerin hızlı tespit edileceğini, KDV iadesinin hızlanacağını vurguladı. Projeyle ilgili sahte fatura potansiyeli olan firmalara ilişkin bir soru üzerine de derinlemesine inceleme yapabileceklerini, ellerindeki veri ambarıyla yetinmeyeceklerini aktaran Şimşek, yeni modelde herkesin bir risk kapsamında görülmediğini sadece riskli mükelleflerin incelenmesinin söz konusu olduğunu dile getirdi. Yeni sistemin, sahte fatura veya yanıltıcı belgelerle mücadeleyi çok daha güçlendirdiğini ifade eden Şimşek, mevcut sistemde faturaların en fazla 2 kademe aşağısına inebildiklerini yeni projeyle 16 katman aşağıya inebileceklerini tedarikçinin tedarikçisinin tedarikçisini bulabileceklerini aktardı. Şimşek, "Yanıltıcı ve sahte belgeleri inceleme imkanımız var. Biz bu sistemi geliştirirken hiçbir şekilde vergi güvenliğini tehlikeye atmıyoruz." dedi. | Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 'KDV İadesi ve Risk Analizi Projesi'yle ilgili önemli açıklamalar yaptı. |
AA muhabirinin, Balıkesir Meteoroloji Bölge Müdürlüğü yetkililerinden aldığı bilgiye göre, 22 Ocak Cuma günü başlayan kar yağışıyla birlikte soğuyan Bursa, Balıkesir ve Çanakkale’de bugün gündüz sıcaklığının eksi 1 ve 0 derece olması bekleniyor.Yarın gündüz sıcaklığının 0 ve 1 derece olacağının tahmin edildiği 3 ilde, özellikle yarın için gece sıcaklığının eksi 10 dereceye kadar düşebileceği tahmin ediliyor. Soğukların perşembe günü gelecek lodosla birlikte hafifleyeceğini ifade eden yetkililer, şunları kaydetti: "Perşembe günü, Akdeniz üzerinden gelecek, bugünlere göre ılık havanın etkisi altına girilecek. Cuma günü, gündüz sıcaklığının 10 dereceye kadar ulaşması bekleniyor. Bugün ve yarına göre, yaklaşık 10 derecelik bir sıcaklık artışı olacak. Ayrıca, perşembe günü başlayacak sağanak yağışların pazar gününe kadar aralıklarla süreceği tahmin ediliyor." Yetkililer, bölgede aralıklarla süren kar yağışının bugün öğleden sonra kesileceğini ve gece saatlerinde havanın açacağını belirterek, vatandaşları, düşen sıcaklıkla birlikte oluşacak don ve buzlanmaya karşı uyardı. Edirne eksi 12 derece Edirne’de hava sıcaklığının sıfırın altında 12 dereceye kadar düşmesi nedeniyle soba ile ısıtılan çok sayıda işyerinin camı buz tuttu. Edirne’de Sibirya soğukları etkili oluyor. Soğuk hava nedeniyle insanlar mecbur kalmadıkça dışarıya çıkmadı, çıkanlar ise üzerlerine kat kat kıyafet giydi. Çalışanlar, buz tutan işyeri camlarını kazıyarak ya da elektrikli ısıtıcı ile çözmeyi denedi. Tunca Nehri düne göre daha fazla buz tuttu. Nehir kıyısına bırakılan kanolar buz tutan suyun içinde kalınca balıkçılar avlanmaya çıkamadı. Meteoroloji Müdürlüğü yetkilileri, bugün hava sıcaklığının sıfırın altında 13 dereceye kadar düşmesinin beklendiğini belirterek halkı buzlanmaya karşı uyardı. Yarın ise en düşük sıcaklığın sıfırın altında 12 derece olması bekleniyor. Kırklareli’nde bugün en düşük sıcaklığın sıfırın altında 16, yarın ise sıfırın altında 15 derece olması bekleniyor. Tekirdağ’da ise bugün sıcaklığın en düşük sıfırın altında 11, yarın sıfırın altında 7 derece olacağı tahmin ediliyor. KAR YAĞIŞI GÜNEYDOĞU'DA HAYATI FELÇ ETTİ [PAGE] Bingöl, Elazığ ve Şırnak’ın Beytüşşebap İlçesi’nde yoğun kar yağışı nedeniyle 500 köy ile 200 mezra yolu ulaşıma kapandı. Kent merkezlerinde 20 santim olan kar kalınlığının kırsal alanda 1 metreye kadar ulaştığı belirtildi. Bingöl’de dün başlayan kar yağışı, 1 günde 300 köy ve 15 mezra yolunun kapanmasına neden oldu. İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği Köye Yönelik Hizmetler Birimi, kapalı köy yollarının 10 ekip, 19 greyder, 7 kepçe ve 4 kamyon ile açılmaya çalışıldığını bildirdi. Belediye ekipleri de kent merkezinde ulaşımın aksamaması için çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Karayolları, yüksek kesimlerde etkili olan kar yağışının özellikle Bingöl- Diyarbakır Yayla bölgesi ile Bingöl- Erzurum Herdo deresi kesiminde zaman zaman tipiye dönüştüğünü belirtirken, trafik ekipleri, zincirsiz araçların trafiğe çıkmasına izin vermiyor. Ayrıca Bingöl-Karlıova yolunda da tipi nedeniyle yol zaman zaman ulaşıma kapanıyor. Diğer taraftan Bingöl'de her yıl kış turizmine ev sahipliği yapan Yolçatı Kayak Merkezi'nde bu yıl kar yağışının az olması nedeniyle sezon açılışı yapılamadı. Geçen yıl merkezde 90 santim ölçülen kar kalınlığının bu yıl 35 santim olduğu belirtildi. Kent merkezinde kar kalınlığı 20 santime ulaşırken, yüksek kesimlerde 35 santimi bulduğu ve yağışın devam ettiği bildirildi. ELAZIĞ’DA KAR GECE BAŞLADI Elazığ’da ise gece başlayan kar yağışı nedeniyle 180 köy ve 160 mezra yolu kapandı. İl Özel İdare ekiplerinin kapalı köy ve mezra yollarını açmak için başlattığı çalışmalar devam ediyor. Şehirler arası yolun kapanmaması için ise Karayolları ekiplerinin gece başlattığı çalışmalar da aralıksız sürürüyor. Trafik ekipleri, zincir, takoz ve çekme halatı bulunmayan araçların trafiğe çıkmasına izin vermiyor. KAR KALINLIĞI, BEYTÜŞŞEBAP KIRSALINDA 1 METREYE ULAŞTI Şırnak’ın Beytüşşebap İlçesi’nde 2 günden beri aralıksız yağan kar, ilçeye bağlı 20 köy ile 25 mezra yolunun kapanmasına neden oldu. İlçe merkezinde 20 santimi geçen kar kalınlığı, kırsal kesimde 1 metreye ulaştı. Kar yağışı giderek etkisini arttırırken, ulaşıma kapanan köy ve mezra yollarının açılması için başlatılan çalışmalar da aralıksız sürüyor. İlçe merkezinde belediye ekiplerinin kar temizleme çalışması devam ederken, vatandaşlar ise evlerinin damlarında biriken karları kendileri temizliyor. Diğer taraftan, zincirsiz yola çıkan bazı sürücüler buzlanan yollarda zor anlar yaşadı. Yolda kalan sürücülere çevredekiler yardımcı oldu. Kar yağışı bugün sabah saatlerinden itiberen Beytüşşebap- Şırnak ve diğer ilçelerle olan bağlantı yollarının da kapanmasına neden oldu. Sabah yolcularını alan minibüs sürücüleri yarı yoldan geri dönmek zorunda kaldı. İlçe esnafı ise iş yerlerinin önünde biriken karları temizledi. | Son yılların en soğuk kışlarından birini yaşayan Marmara Bölgesi, 28 Ocak Perşembe gününden itibaren etkili olacak lodosla ısınacak. |
İNTERNETHABER ANKARA- Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesine karşın, askere sivil yargı yolunu açan yasa ile ilgili tartışmalar bir türlü bitmiyor. yasanın bir gece yarısı operasyonu ile TBMM'den geçirilmesi üzerine başlayan tartışmalar, iptal sonrası şimdi de 'Asker muhalefet partilerini ziyaret etti' iddiaları ile yeniden hortladı. Askere sivil yargı yolunu açan kanun değişikliğinin hemen ardından askerlerin CHP ve MHP’yi ziyaret ettiği iddialarına her iki partiden de yalanlama geldi. MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği, askere sivil yargı yolunu açan yasanın çıkarılmasının ardından Adalet Bakanı Ergin ve iki askeri yetkilinin kendisiyle görüştüğü iddialarını yalanladı. Vural "Külliyen yalan, kuyruklu yalan. Bu teyyo pehlivan yalanlarından belki. Sayın Başbakan'a sorun" dedi. MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır ise "Birileri Türk halkı milleti ve medyasıyla alay ediyor. Bu oyuna gelmemek lazım. Kim görüşmüş, nerede görüşmüş adam gibi çıkıp açıklaması lazım. " diye konuştu. TSK YIPRATMA SENARYOSU Askerlerin aynı gün CHP ile de görüştüğü iddia edilmişti. Bu iddiaya yanıt ise CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay’dan geldi. “Sabah erken kalkan bir senaryo yazıyor” diyen Okay şunları söyledi: “Zaman ve Taraf birbiriyle yarışıyor. Sabah erken kalkan bir senaryo yazıyor. Görüşmenin olduğu iddia edilen gün sabah 08.30-09.30… bütün gün, bir tek asker kişi gelmedi. Ondan sonraki gün de Meclis zaten tatile girdi. Nasıl bir görüşme olabilir. TSK üzerinde bir yıpratma senaryosu uygulanıyor.” Hakkı Süha Okay yasaya gece onay verip sabah karşı çıktıkları yönündeki eleştirilere de yanıt verdi. Okay, yasadan sonra, “Uyanık olsaydınız”, “Baskına hazır olsaydınız” sözlerinin bu yasanın uzlaşı ile çıkmadığını ortaya koyduğunu belirterek, “Meclis TV’de oylama görüntüleri neden hiç yayınlanmadı” diye sordu ZAMAN GAZETESİ'NİN İDDİASI Zaman gazetesinde bugün yer alan haberde Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği, askere sivil yargı yolunu açan yasanın çıkarılmasının ardından Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve iki askeri yetkilinin CHP ve MHP Grup Başkanvekilleri ile görüştüğü iddia edilmişti. | Askere sivil yargı yolunu açan yasa Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildi ama kavgası hala sürüyor. |
Geçtiğimiz aylarda iPhone 3G S'i kıran GeoHot lakaplı George Hotz, Sony'nin popüler oyun konsolu PlayStation 3'ü 5 hafta içerisinde kırmayı başardığını açıkladı. Geohot, kendi blog yazısında "PS3'ün bütün sistem belleğine okuma ve yazma erişimim var. İşlemciye de girmeyi başardım. Kısacası kırılamaz denilen PlayStation 3'ü de kırdım" dedi. PS3'ün kırılmasıyla birlikte PlayStation 3'te normalde izin verilmeyen işlemler yapılabilecek. PS3 için birçok özel yazılım geliştirilebilecek ve daha da önemlisi oyunları PS3'te oynamak için orijinal oyuna ihtiyaç duyulmayacak; zira orijinal oyunların kopyaları da bu konsol altında çalışabilecek. Sony'nin GeoHotz'un bu açıklamasından sonra ne yapacağı ise şimdiden merak konusu oldu. | Kırılamaz denilen iPhone'u çok kısa bir sürede kıran ünlü hacker, şimdi de PlayStation 3'ü kırmayı başardı. |
Güvenlik kameralarına da saniye saniye yansıyan soyguna karışan 6 zanlı, polisin operasyonuyla yakalandı. Edinilen bilgiye göre, merkez Gürsu ilçesinde, önceki hafta taktıkları kar maskesiyle benzin istasyonunda soygun gerçekleştiren 6 kişi polis tarafından yakalandı. Polis, yüzleri görülmeyen zanlıları, geçen yıl gözaltına alınan bir zanlının giydiği desenli kazaktan belirledi. Güvenlik kameralarıyla saniye saniye kaydedilen soygun ile ilgili gözaltına alınan 6 zanlı adliyeye sevk edildi. Olayda, Cüneyt Yıldız'a ait akaryakıt istasyonuna akşam saatlerinde gelen kar maskeli 6 kişi, 3 görevliyi silah zoruyla etkisiz hale getirdikten sonra yüzlerine biber gazı sıkıp kasada bulunan 700 TL para ile 30 adet cep telefonu kontörü alıp kaçtı. Bursa polisi, güvenlik kamerasının saniye saniye görüntülenen soygunun faillerini iki hafta süren çalışmanın ardından yakaladı. Polis, soygun görüntülerini incelerken, kar maskeli soygunculardan birisinin baklava dilimli kazak giydiğini belirledi. Sabıkalılar albümünü araştıran polis, kar maskeli baklava dilimli kazak giyen kişinin İlker Peker olduğunu belirledi. 2008'de karıştığı bir soygun girişimi sonrası gözaltına alınan Pekter'in o dönemde de aynı kazağı giydiği belirlendi. Zanlı, merkez Yıldırım ilçesindeki evinde gözaltına aldı. Sorgulamasında suçunu kabul eden zanlı, arkadaşlarının Ahmet Acar (27), Hüseyin Kerem (22), Murat Sarman (23), Murat Uygun (26) ve 17 yaşındaki T.K. olduğunu söyledi. Polis, adreslerini belirlediği 5 kişiyi de gözaltına aldı. Zanlıların üzerinde MP-5 tipi silahın benzeri olan ve bilye atan oyuncak tabanca, iki adet gaz tabancası, iki kar maskesi ve olay günü kullanılan eldivenler ele geçirildi. Emniyet Müdürlüğü'nde susma haklarını kullanan zanlıların, olaydan üç gün önce benzin istasyonunda keşif yaptıkları, soygun girişimini ise çaldıkları iki otomobilin plakalarını değiştirerek gerçekleştirdikleri belirlendi. Zanlıların, araçları, soygun sonrası bıraktıkları belirlendi. Soyguncuların benzin istasyonundan aldıkları parayı aynı gün gazinoda harcadıkları ortaya çıktı. Sorgulamaları devam eden zanlılar 'Yağma' suçundan adliyeye sevkedildi. | Bursa'da kar maskeli soygunculardan birisinin giydiği kazaktan yola çıkarak soygunu çözdü. |
Milli takımın başına gelmesi konusunda teklif götürülen ve önce teklifi yalanlayan Trapattoni'nin, yakın dostu olan ve iş ilişkisinde bulunduğu İsviçreli menajerlik firmasına şartların hazırlanması ve Türkiye Futbol Federasyonu'na sunulması ile görüşülmesi konusunda yetki verdiği öğrenildi. İsviçreli menajerlik firması da Türkiye Futbol Federasyonu ile randevu almak ve şartları iletmek üzere İsviçre'de yaşayan bir bayan Türk avukata yetki vermeye hazırlanıyor. İsviçreli menajerlik firması Trapattoni'nin şartlarını içeren maddeleri şu anda Türkiye'de bulunan bayan avukata iletti. Hürriyet Gazetesi'nde yer alan habere göre Trapattoni, Türk Milli takımının başına geçmesi durumunda yıllık 3.2 milyon Euro kendisine, 800 bin Euro da 3 yabancı yardımcısına istedi. Tecrübeli hoca ayrıca Türkiye Futbol Federasyonu'ndan, milli takımın başında olduğu sürece 5 yıldızlı bir otelde konaklama, limuzin araba, deplasmanlara gidişlerde özel uçak, limitsiz kredi kartı harcaması, istediği an İtalya'ya gitmek için 1. sınıf uçak bileti ve İsviçreli menajerlik firmasına ödenecek olan yüzde 10 komisyon şartı koştu. | Milli takımın başına gelmesi konusunda teklif götürülen ve önce teklifi yalanlayan Trapattoni öyle isteklerde bulundu ki.. |
Selimiye Kışlası’nda 5-7 Mart 2003’te gerçekleştirilen plan seminerinde, Balyoz Harekat Planı’nın uygulanması için hazırlık yapılıyordu. Taraf’ın elindeki 5 bin sayfalık belgeler arasında bulunan, darbede görevlendirilecek askeri personelin listesi de bunu kanıtlıyor. Plan seminerinden üç ay önceki bir tarihte Tümgeneral Nejat Bek, Birinci Ordu Komutanı emriyle İstihbarat Başkanı Kurmay Albay İzzet Ocak’tan, harekatta görevlendirilecek personel isimlerinin tespit edilerek komutanlığa gönderilmesini istiyor. Aralık -2002 tarihini taşıyan talimatın konu bölümünde, “1’inci Ordu Plan Semineri-2003” yazıyor. Bu yazılı emrin bir nüshası harekat planının uygulanmasını koordine ettiği anlaşılan Kurmay Albay Süha Tanyeri’ye de gönderilmiş. Emrin Ek-B kodlu belgesinde, 10 maddeden oluşan görev kategorisi çizelgesi bulunuyor. Darbe harekatı hazırlığını ele veren bu çizelge aynen şöyle: a. Özel operasyon ve sorgulama timlerinde görevlendirilecek personel b. Özel görevli toplama timlerinde görevlendirilecek personel c. Sıkıyönetim mahkemelerinde görevlendirilecek personel ç. Darbe harekatı timlerinde görevlendirilecek personel d. Gözaltı timlerinde görevlendirilecek personel e. Hasar tespit timlerinde görevlendirilecek personel f. Kamu kurum ve kuruluşlarında görevlendirilecek personel g. Özel hastaneler ve ilaç depolarında görevlendirilecek personel ğ. Gümrükler, depolar, ambarlarda görevlendirilecek personel h. Alışveriş merkezleri ve gıda toptancılarında görevlendirilecek personel. Yazılı emrin yerine getirildiğini gösteren görevlendirme çizelgesi ise İstihbarat Başkanı Kurmay Albay İzzet Ocak tarafından hazırlanarak, Birinci Ordu Komutanlığı’na gönderilmiş. Ek-A kodlu belgede, “Görevlendirmede Yetkili” 24 general ile 72 subayın isimleri ayrıntılı bir şekilde yer alıyor. 10 maddede sıralanan timlerin başına ise rütbesine, isim ve görev yerlerine göre belirlenen 274 subay getirilmiş. Bu görevlendirme listeleri, Balyoz Harekat Planı’nda yer alacak askeri personelin Selimiye Kışlası’ndaki “rutin” seminerden tam üç ay önce, büyük bir gizlilik ve özen içinde seçildiği gösteriyor. İŞTE ‘SEMİNERDEKİ’ GENERALLERİN LİSTESİ 1.Tümg. Nejat BEK (1 nci Or. Kur. Bşk.) 2.Tuğg. M. Korkut ÖZARSLAN (1 nci Or.Hrk.Kur.Ybsk.) 3.Korg. Engin ALAN (2 nci Kor.K.) 4.Tuğg. Nuri Ali KARABABA (95 nci Zh.Tug.K.) 5.Tuğg. M. Kemal TUTKUN (4 ncü Mknz.P.Tug.K.) 6.Tuğg.Uğur UZAL (8 nci Mknz.P.Tug.K.) 7.Tuğg. Gürbüz KAYA (18 nci Zh.Tug.K.) 8.Korg. Şükrü SARIIŞIK (5 nci Kor.K.) 9.Tümg. Behzat BALTA (3 ncü Mknz.P.Tak.Tüm.K.) 10.Tuğg. Halil KALKANLİ (54 ncü Mknz.P.Tug.K.) 11.Tuğg. Tuncay ÇAKAN (3 ncü Zh.Tug.K.) 12.Tuğg. Hasan Fehmi CANAN (33 ncü Mknz.P.Tug.K.) 13.Tuğg. Erkal Bektaş (65 nci Mknz.P.Tug.K.) 14.Tuğg. Ahmet YAVUZ (55nci Mknz.P.Tug.K.) 15.Korg. Ayhan TAŞ (15 nci Kor.K.) 16.Tuğg. Faruk O. MEMİOĞLU (1 inci P.Tug. K) 17.Tuğg. Kaya VAROL (2 nci Zh.Tug.K.) 18.Korg. Ergin SAYGUN (3 ncü Kor. K) 19.Tümg. Metin Yavuz YALÇIN (3 ncü Kor.K.Yrdc.ve 52 nci Zh.Tüm.K.) 2O.Tuğg.Yurdaer0LCAN (1 nci Zh.Tug.K.) 21.Tuğg. İhsan BALABANLI(66 nci Zh.Tug.K.) 22.Korg. Doğan TEMEL (Harp Ak. K.Yrdc.) 23.Tümg. Hayri GÜNER (Harp Ak.K.Kur.Bşk.) 24.Tümg. Recep Rıfla DURUSOY (Slh.Kv.Ak.K.) | Birinci Ordu Plan Semineri"nin hazırlığı Balyoz Planı"nda görev alacak subayların isimleri belirlenmiş. Listede 24 generalin adı tek tek sıralanmış |
Aralarında David Lodge, Nick Horby ve Naomi Klein'ın da olduğu yazarlara, ünlü yayınevi Penguin'in 75. yılı nedeniyle en sevdikleri kitapları sordular. Verilen 50 cevaptan dördünün George Orwell imzalı eserler olması, Orwell'in yazarların favorisi olduğunu ortaya çıkardı ve kültü 1984'ün yazarı, meslektaşların arasında en fazla seçilen yazar oldu. Paul Theroux , Orwell'in Burma Günleri/Burmese Days adlı kitabını seçerken, James Lovelock seçimini distopik Hayvan Çitfliği/Animal Farm'dan yana kullandı. Catherine O'Flynn, yazarın en ünlü romanlarından biri olan 1984'ü en sevdiği kitap olarak belirtirken, Norman Stone yazarın kısa hikayesi Shooting an Elephant'ı seçti. Tolstoy da Anna Karenina ile Savaş ve Barış kitaplarıyla yazarların favorisi arasında. yer aldı. | Ölümünün 60. yıl geçse de George Orwell hala edebiyat dünyasındaki önemini koruyor. |
'Balyoz Darbe Planı' iddialarıyla birlikte hayatımıza bir de EMASYA protokolü girdi. Çünkü Balyoz Harekât Planını hazırlayan dönemin birinci ordu komutanı Çetin Doğan bu konuda yaptığı konuşmalarda planın EMASYA doğrultusunda hazırlandığını söylemişti. Peki EMASYA nedir? Doğal afet, terör ve olağanüstü durumlara hızlı müdahale etmek için hazırlandığı iddia edilen EMASYA protokolünün darbeye yasal kılıf hazırladığı iddia ediliyor. İLAN EDİLMEMİŞ SIKIYÖNETİM KURULUYOR EMASYA protokolü ile ilgili olarak TESEV’in güvenlik almanağına Askerin Kolluk Gücü olarak değerlendirilmesi ve EMASYA başlıklı bir yazı yazan Mülkiye Müfettişi Ahmet Faruk Güneş bu konuda şu değerlendirmeyi yapıyor. “Protokolle askeri birliklerin yardıma çağrılması durumunda aşırı ileri gidilerek ilan edilmemiş bir sıkıyönetim rejimi tesis edilmiş olmaktadır. Zira askeri birliklerden yardım istenmesi halinde ildeki tüm iç güvenlik birimlerinin yardıma gelen askeri birliğin komutanının emrine gireceği anlaşılmaktadır. Bu ancak sıkıyönetim ilan edilmesi halinde mümkün olabilir.” HİÇ BİR ÜLKEDE BENZERİ YOK Ahmet Faruk Güneş EMASYA protokolünün demokratik hiçbir ülkeden benzerinin olmadığını belirterek “Siyasi otoritenin iyice zayıfladığı 1997 yılında imzalanan bu gizli protokol yüzünden askeri otorite neredeyse sınırsız bir şekilde Türkiye’nin her yerinde terörle mücadeleden toplumsal olaylara uzanan sınırsız bir insiyatif ve operasyonel müdahale yetkisi kazanmıştır.” diyor. Kamuoyuna 2007 yılında yansıyan “sosyetik fişleme” Çağlayan meydanında toplumsal olaylara müdahale ile ilgili olarak yapılmak istenen tatbikat gibi olayların EMASYA’ya dayandığı dönemin askeri yetkilileri tarafından açıklanmıştı. EMASYA FİİLİ DARBE DEMEKTİR Emasya konusunda yıllardır araştırmalar yapan ve kamuoyuna duyuran isimlerden Ali Bayramoğlu ise “Emasya fiili darbe demektir” diyor. Yasanın valinin ihtiyaç duyması durumunda askeri birliklerin kullanılmasını öngördüğünü belirten Bayramoğlu 1997 yılındaki protokolün mülki amirin talebini gerekli görmediğini söylüyor. Bayramoğlu protokolün en önemli maddesinin ise iç tehdit ile ilgili olduğunu belirterek şöyle konuşuyor. “Askeri otoriteye mülki amir talep etmeden de gerek gördüğü anda müdahale etme yetkisini vermiştir. İkincisi askeri makamlara iç tehdit ile ilgili düzenleme ve müdahale etme yetkisini vermiştir. Buradaki sistem askerin iç güvenlik alanında kendine has özel bir alan oluşturmasına yol açmıştır. Bunların içine istihbarat çalışması tabi ki giriyor. Protokolü okursanız değerlendirme diyor zaten. İstihbarat çalışmaları giriyor, takip çalışmaları giriyor. Tehlikeli gördüğü her şey giriyor” DARBENİN KILIFI HALİNE GETİRİLDİ Son ortaya çıkan Balyoz harekât planına yasal kılıf olarak Emasya’nın gösterildiğini söyleyen Bayramoğlu ortaya çıkan belgelerin bunu doğruladığını belirterek “. Dolayısıyla bir grubun değil bütün bir ordunun Emasya üzerinden darbe tatbikatı yaptığını gösteriyor. Çünkü tutuklanacak kişilerden, kullanılacak gazetecilere tutuklanacak iki yüz bin kişiye kadar her şey Emasya planlarında yer alıyor. Dolayısıyla bu planlardan bir tatbikat yapıldığı görülüyor. Savaş olduğunda sıkıyönetim ilan edilir ve Emasya gündeme girer kılıfı altında darbe tatbikatı yapıldığı belli oluyor” diye konuşuyor. GİZLİ DÜZENLEME OLMAZ Emasya’nın gizli bir protokolle imzalanmış olması içindeki birçok maddenin bilinmesini engelliyor. İdare Hukuku konusunda uzman Prof. Dr. Niyazi Öktem protokolün bu yönüne dikkat çekerek “ Kamuoyuna açıklanmayan bir protokol Emasya. Normal demokratik nizam içerisinde böylesine şeffaflık içermeyen düzenlemeler yapılmaması gerektiğini düşünüyorum” diyor. 28 Şubat sürecinin ürünü olan EMASYA protokolü, 8 kısım ve 27 maddeden oluşuyor. EMASYA PROTOKOLÜNDE HER ŞEY DÜŞÜNÜLMÜŞ Bugün Gazetesi 28 Şubat sürecinin ürünü olan “EMASYA” protokolünü yayınladı. 7 Temmuz 1997’de dönemin Genelkurmay Harekat Başkanı Korgeneral Çetin Doğan ile İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Teoman Ünüsan arasında imzalanan EMASYA (Emniyet, Asayiş, Yardımlaşma) protokolünde her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş. GENEL HÜKÜMLER “Balyoz” darbe planına zemin hazırladığı öne sürülen EMASYA protokolünün 1. kısım genel hükümlerden oluşuyor. Genel hükümler arasında; amaç, kapsam, dayanak ve tanımlar yeralıyor. İkinci kısım kuvvet kullanılması, üçüncü kısım kuvvet kaydırılması, dördüncü kısım emir-komuta ilişkilerinin düzenlenmesi, beşinci kısım ise işbirliği ve koordinasyon, altıncı kısım tamamlayıcı hususlar, yedinci kısım mali hususlar, sekizinci kısım ile yürütmeye ilişkin hususlardan oluşuyor. PROTOKOLÜN AMACI EMASYA protokolünün 5. sayfasında ise 3 bölüm bulunuyor. 1. bölüm “Koordinatör Valilik”, 2. bölüm, “Harekat Merkezi faaliyetleri”, 3. bölüm ise, “İstihbarat faaliyetleri” başlığı ile yeralıyor. EMASYA protokolünün amacı madde-1’de şöyle açıklanıyor: “Bu protokolün amacı, bir veya birden fazla ilde çıkan veya çıkabilecek olaylarla ilgili olarak valilerin isteği üzerine askeri birlik tahsis edilmesi durumunda, güvenliğin, asayiş ve kamu düzeninin sağlanması ve terörle mücadelede, askeri birlikler ile kolluk kuvvetleri arasında; a) Kuvvet kullanılması b) Kuvvet kaydırılması c) Emir komuta ilişkileri d) İşbirliği ve koordinasyon e) Gerekli görülen diğer hususları, belirlemek, uygulanacak yöntem ve alınacak tedbirleri ortaya koymaktır. İSTİHBARAT FAALİYETLERİ Protokolün üçüncü bölümü “istihbarat faaliyetlerini” içeriyor. 22. maddede istihbarat faaliyetleri şöyle açıklandı: “EMASYA Bölge ve Tali Bölge Komutanlıklarında; terörle mücadelede görev yapan bütün birimlerin istihbarat gayretlerinin birleştirilmesi ve istihbaratın koordinesi için, “MÜŞTEREK İSTİHBARAT MERKEZLERİ” tesis edilir. Başbakanlığın 25 Haziran 1996 gün ve 11269 sayılı genelgesi gereğince jandarma, MİT ve emniyet temsilcileri de bu merkezin çalışmalarına asil üye olarak katılırlar. Jandarma, MİT ve emniyet temsilcileri, EMASYA Bölge Komutanlığı’nın belirleyeceği zaman, şekil ve usullerle çalışmalarını ve istihbarat bilgilerini takdim ederler ve karşılıklı istihbarat mübadelesinde bulunurlar. Elde edilen sonuçlardan ilgili valiye bilgi verilir. ÖZEL HAREKET MADDESİ Genelkurmay’ın 1997’den beri kırsala çıkmalarına izin vermediği emniyet Özel Harekât timleri de kapsam içine alınmış. 23. maddede, “EMASYA görevlerinde ve özellikle kırsal alanda terörist unsurlara karşı icra edilecek operasyonlarda polis özel harekat timleri ile askeri birliklerin kullanılması amacıyla, EMASYA komutanlıkları ve ilgili mülki amirlerin koordinasyonu ile müşterek tatbikatlar icra edilir” hükmü yer alıyor. EMASYA protokolünün yedinci kısmı “mali hususlardan” oluşuyor. 24. madde mali hususları şöyle tanımlıyor: “Polis Özel Harekat timlerinin EMASYA Bölge veya Tali Bölge Komutanlıklarının harekat kontrolünde uzun süreli operasyonlara iştiraki halinde, bu timlerin iaşeleri ilgili askeri birlikler tarafından sağlanacaktır. Bu maksatla yapılan harcamalar mevcut mali mevzuat usullerine göre, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesinden, Milli Savunma Bakanlığı bütçesine aktarılır” deniliyor. İHTİLAFLAR BİLE DÜŞÜNÜLMÜŞ İmzalandığı 7.7.1997’den itibaren geçerli olan EMASYA protokolünde Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında ileride doğacak ihlitaflar bile unutulmamış. Protokolün 26. maddesi bunun için düzenlenmiş. O maddede, “Protokolün uygulanmasından doğacak ihtilaflar, aksayan hususlar ve değişiklik teklifleri karşılıklı görüşmeler yoluyla düzeltilecektir” deniliyor. CEMİL ÇİÇEK: KALDIRILACAK Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek İçişleri Bakanlığı’nda EMASYA protokolünün kaldırılması amacıyla bir çalışma başlatıldığını açıkladı. Protokolün önümüzdeki günlerde iptal edileceği değerlendiriliyor. Meşhur protokol, 8 kısım ve 27 maddeden oluşuyor. Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu’nun “11/D Maddesi” gereğince alınması gereken müşterek tedbirlere ilişkin protokolün metni basında ilk kez gündeme geliyor. İŞTE O PROTOKOL [PAGE] İŞTE O PROTOKOL GENELKURMAY BAŞKANLIĞI İLE İÇİŞLERİ BAKANLIĞI ARASINDA 5442 SAYILI İL İDARESİ KANUNU “11/D MADDESİ” GEREĞİNCE ALINMASI GEREKEN MÜŞTEREK TEDBİRLERE İLİŞKİN PROTOKOL BİRİNCİ KISIM GENEL HÜKÜMLER AMAÇ: MADDE-1: Bu protokolün amacı, bir veya birden fazla ilde çıkan veya çıkabilecek olaylarla ilgili olarak valilerin isteği üzerine askeri birlik tahsis edilmesi durumunda, güvenliğin, asayiş ve kamu düzeninin sağlanması ve terörle mücadelede, askeri birlikler ile kolluk kuvvetleri arasında; a) Kuvvet kullanılması b) Kuvvet kaydırılması c) Emir komuta ilişkileri d) İşbirliği ve koordinasyon e) Gerekli görülen diğer hususları, belirlemek, uygulanacak yöntem ve alınacak tedbirleri ortaya koymaktır. KAPSAM: MADDE-2: Bu protokol, toplumsal olayların önlenmesinde ve kamu düzeninin sağlanmasında, mülki amirler (vali ve kaymakamlar), EMASYA Komutanlıkları (EMASYA Bölge Komutanlıkları, EMASYA Tali Bölge Komutanlıkları, EMASYA Birlik Komutanlıkları) ve kolluk kuvvetleri (Jandarma, polis, GKK, sadece asli görevleriyle sınırlı olmak üzere özel güvenlik birimleri) arasındaki yetki, görev ve sorumlulukları ile müştereken uygulanacak tedbirleri kapsar. DAYANAK: MADDE-3: Bu protokol 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 11'inci maddesinin D fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır. TANIMLAR: MADDE-4: Bu protokolde geçen; Olaylar: Her türlü terör ve toplumsal olayları, Emre alma: Bir birliğin/birimin kuruluşunda bulunduğu komutanlıktan/kurumdan alınıp, geçici olarak bir başka komutanlığa/ kuruma verilmesi ile emrine birlik/birim verilen komutanlığın emrine aldığı birliğin/birimin ikmal ve idaresinden sorumlu olmasını, Harekat kontrolüne alma: Fonksiyon, zaman ve yer bakımından sınırlandırılmış bulunan özel vazifeleri veya görevleri ifade edebilmesi, ilgili birlikleri/birimleri konuşlandırması ve bu birliklerin/birimlerin taktik kontrolünü elinde bulundurabilmesi veya tahsis edilmesi maksadıyla askeri birlik komutanının emrine verilen kuvvetleri sevk ve idare etmesi için tanınan yetkiyi, (Harekat kontrolü, ilgili birliklerin/kurumların bağlı unsurlarının ayrı olarak kullanılmak üzere tahsis edilmeleri yetkisini ihtiva etmez), Koordinatör Vali: Birden fazla ili içine alan olaylarda bu protokolün uygulanmasında, işbirliği ve koordinasyon sağlamak amacıyla gerekli görülen hallerde İçişleri Bakanı tarafından ilgili valiler arasından geçici olarak görevlendirilen bir valiyi, ifade eder. İKİNCİ KISIM KUVVET KULLANILMASI MADDE - 5: Terör ve toplumsal olayları değerlendirmek, kullanılacak kolluk kuvvetlerini düzenlemek, olaylara müdahale yöntemlerini belirlemek, kesintisiz koordinasyon ve işbirliğini sağlamak maksadıyla; il ve ilçe bazında “İL VE İLÇE GÜVENLİK KOORDİNASYON KOMİSYONLARI” ihdas edilir. İl Güvenlik Koordinasyon Komisyonları; vali garnizon komutanı veya temsilcisi, il jandarma komutanı, il emniyet müdürü, MİT temsilcisi ve gerekli görülen diğer ilgililerden teşkil edilir. İlçe Güvenlik Koordinasyon Komisyonları; kaymakam, garnizon komutanı veya temsilcisi, ilçe jandarma komutanı, ilçe emniyet müdürü/amiri, MİT temsilcisi (varsa) ve gerekli görülen diğer ilgililerden teşkil eder. İl ve İlçe Güvenlik Koordinasyon Komisyonları; yeterli hazırlık zamanı bırakacak şekilde, olaylara karşı alınacak tedbirleri ve müdahale yöntemlerini tespit eder, askeri kuvvet talep edilmesi konusunda mülki amirlerin karar vermelerine yardımcı olur. İl ve İlçe Güvenlik Koordinasyon Komisyonları; illerde vali, ilçelerde kaymakamların başkanlığında ayda bir defa olağan, gerekli hallerde olağanüstü toplanarak, il ve ilçenin güvenlik durumunu değerlendirir. MADDE -6: Mülki amirler, olaylara müdahale için (tabii afet durumları hariç) askeri birlik talebinde bulunmadan önce; a. Kolluk kuvvetleri ile kontrol altına alınabilecek olaylarda zayıf bir ihtimal de olsa olayların kontrolden çıkması söz konusu ise, kuvvet talebinde bulunmadan önce EMASYA komutanlıklarına (bölge/ tali) bilgi vererek, kademeli hazırlık süresi imkanı sağlar. b. İl ve İlçe Güvenlik Koordinasyon Komisyonlarında yapılan durum değerlendirmesi neticesinde, mülki amirler tarafından askeri birliklerden kuvvet talebi zorunlu görülür ise, birlik komutanları ile koordinede bulunularak, uygun müdahale usullerinin icra edilmesine imkan verecek tarzda; birliklere hazırlık ve teşkilatlanma için yeterli zamanı sağlayacak şekilde önceden uyarı yapılır. c. Kamu düzenini bozma istidadı gösteren terör dışındaki toplumsal olayların; kolluk kuvvetleri ile bastırılması esas alınır ve gerekli görülen hallerde, askeri gücün “caydırıcılık” özelliğinden yararlanılır. d. Sportif faaliyetler, futbol maçları, planlı gösteri yürüyüşleri gibi olağan durumlar için, askeri kuvvet talebinde bulunulması hususu özenle değerlendirilmelidir. Zorunluluk olmadıkça kuvvet talebinde bulunulmamalıdır. MADDE - 7: Mülki amirler tarafından, önceden yapılacak planlama ve hazırlıklarda, kolluk kuvvetlerinin kullanılmasına ilişkin esaslar, muhtemel kullanma planları ve muhabere irtibatları, EMASYA Komutanlıkları ile yeterli bir zaman öncesinden koordine edilir. Mümkün olduğu durumlarda bu planlar, esaslar ve irtibatlar; muhtelif senaryolara göre prova edilir. MADDE-8 : EMASYA Komutanlıkları tarafından, mülkü amirler emrindeki kolluk kuvvetlerinin muhtemel olaylarda daha önceden kullanabileceği göz önünde bulundurularak; emir komutanının askeri birliğe geçtiği andan itibaren, kolluk kuvvetlerinin “emre/ harekat kontrolüne” alma şeklinde kullanılacağı dikkate alınır. MADDE-9: Toplantı ve gösteri yürüyüşü gibi toplumsal olayların şekil değiştirerek birçok bölgede, geniş halk kitlelerine yaygınlaşması, şiddete, katliama veya ayasal düzeni bozmaya yönelmesi durumunda İl/ilçe Güvenlik Koordinasyonları Komisyonu, olağanüstü ve ivedikllikle toplanır. Bu gibi durumlarda EMASYA Komutanlıkları (bölge/ tali) olayları yakinen takip eder ve birlikleri hazır bulundurur. Olayların gelişmesini değerlendirir. Bayta mülkü amirler olmak üzere ilgili kademelere bilgi verir ve gecikmenin yaratacağı mahsurları ortadan kaldırmak için olaylara müdahale eder. Bu ve benzeri durumlarda olayların yaygınlaşmasını önlemek ve olayları bastırmak esas alınır. ÜÇÜNCÜ KISIM KUVVET KAYDIRILMASI MADDE-10: Bir ildeki olayların gelişmesi üzerine mevcut kolluk kuvvetleri ile birlikte askeri birliklerin de yetersiz kalacağının değerlendirilmesi durumunda ilgili EMASYA Tali Bölge Komutanı bu ilden sorumlu EMASYA Bölge Komutanlığından yardım talep ederek iller arasında kuvvet kaydırması sağlanır. MADDE-11: Birden fazla ili içine alan olaylarda aynı nitelikteki olayların gelişmesi veya kırsal kesimde de ve mevcut askeri birliklerin de yetersiz kalacağının değerlendirilmesi durumunda ilgili EMASYA Bölge Komutanlığı ve Koordinatör Vali arasında müteakip EMASYA Bölge Komutanı bir üst komutanlığından (Ordu/Kuvvet Komutanlığı, “J.Gn.K.lığı dahil”) kuvvet talebinde bulunarak iller arasında kuvvet kaydırır. MADDE-12: Bir veya birden fazla ili içine alan terör olaylarında askeri birliklerin kullanılması için vali ve /veya koordinatör valiler tarafından kuvvet talebi yetkili EMASYA Komutanlıklarına yazılı olarak yapılır. Acil durumlarda bu istek sonradan yazılı şekilde şekle dönüştürülmek kaydıyla sözlü olarak yapılabilir. Bu yazılı talebin düzenlenmesinde kırsal alanlarda terörist unsurların yakalanması etkisiz hale getirilerek tasfiye edilmesi için bu tür harekatın kapsamı ve özelliği dikkate alınarak kesintisiz olarak sürecek seri operasyonların icrası dikkate alınır. MADDE-13: Emaysa Komutanlıklarının talebi ve ihtiyaç halinde ilgili vali, kamu kurum ve kuruluşlarının hizmet araçgereç ve malzemelerinin il ve ilçeler arasında kaydırılmasının ve kullanılmasını sağlayarak personeliyle birlikte olay sürecince emre/harekat kontrolüne verebilir. DÖRDÜNCÜ KISIM EMİR-KOMUTA İLİŞKİLERİNİN DÜZENLENMESİ MADDE-14: EMASYA planlarının uygulanması için mülki makamlar tarafından kuvvet talebinde bulunduğu ve olay mahalline intikal edildiği andan itibaren kıdemli askeri komutan (Jandarma dahil) emir komutayı alır. Kolluk kuvvetleri bu andan itibaren askeri komutanını emrine girerler. Askeri komutan tarafından aksine bir emir verilmedikçe olay mahallindeki kolluk kuvvetlerinin almış odluları tertip, tedbir ve düzenler bozulmaz. MADDE-15: Emir komutanın askeri birlik komutanına geçtiği andan itibaren zor kullanmanın derecesinin tayini ile kullanılacak araç ve gereçler ile silah kullandırmanın yetki ve sorumluluğu askeri komutandadır. MADDE-16: Mülki makamların koordinatörlüğünde muhtelif senaryolara göre EMASYA planlarının uygulanması ,emir komuta ilişkileri ve işbirliğinin esaslarının geliştirilmesi maksadıyla ,ilgili EMASYA Bölge ve Tali Komutanlıkları ve kolluk kuvvetleri personelinin katılımı ile EMASYA / Komutanlıklarının koordinatörlüğünde ,yılda en az bir defa EMASYA seminerleri düzenlenir. MADDE-17: Olaylara müdahale hangi kurum- kuruluşların destek görevi alacağı, il valileri veya görevlendirildiyse koordinatör vali tarafından ilgili EMASYA Bölge/ Tali Komutanlıkları ile koordine edilerek, belirlenir ve bu husus önceden yapılacak planlamalarda ayrıntılı olarak belirtilir. MADDE-18: İlgili mülki amir tarafından görevlendirilen polis özel hareket timleri, iç güvenlik harekatı süresince EMASYA Bölge ve Tali Komutanlıkları'nın harekat kontrolünde görev yaparlar . Geçici köy korucuları da, bölgedeki ilgili jandarma komutanlığının emir-komutasında olarak EMASYA Komutanlıklarının harekat kontrolünde görev yaparlar. BEŞİNCİ KISIM İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON BİRİNCİ BÖLÜM KOORDİNATÖR VALİLİK MADDE-19: Birden fazla ili içine alan olaylarda, iller arasında kuvvet kaydırılması ve kullanılması, işbirliği koordinasyon, emir-komuta ilişkileri ve gerekli görülen diğer hususların uygulanmasını sağlamak üzere geçici olarak Koordinatör Vali olarak görevlendirilebilir. Görevlendirilen koordinatör vali, bulunduğu yerdeki EMASYA bölge komutanından gerekli görülen hallerde kuvvet talebinde bulunur, yürütülecek faaliyetleri ve işbirliğini bu komutanlıkla takip eder, iller ve kuvvetler arasında koordinasyonu sağlar. İKİNCİ BÖLÜM HAREKAT MERKEZİ FAALİYETLERİ MADDE-20: Mülki makamlardan askeri kuvvet talebi geldiği andan itibaren EMASYA komutanlıkları nezdinde teşkil edilen “Asayiş Harekat Merkezleri”nde, jandarma komutanlıkları ve emniyet müdürlüklerini temsilen gerekli irtibat ve koordineyi sağlayacak şekilde, yeteri kadar irtibat personeli ve muhabere teçhizatı bulundurulur ve 24 saat esasına göre faaliyet gösterilir. MADDE-21: Olayları en üst seviyede takip etmek, hükümeti ve komuta katını bilgilendirmek maksadıyla, Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde bir İç Güvenlik Harekat Merkezi oluşturulmuştur. İçişleri Bakanlığı seviyesinde de buna eş değer bir “ASAYİŞ HAREKAT MERKEZİ” teşkilinde Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı Asayiş Harekat Merkezlerinden faydalanılır ve her iki kurum arasında işbirliği ve koordinasyona işlerlik kazandırılır. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM İSTİHBARAT FAALİYETLERİ MADDE-22: EMASYA Bölge ve Tali Bölge Komutanlıklarında; terörle mücadelede görev yapan bütün birimlerin istihbarat gayretlerinin birleştirilmesi ve istihbaratın koordinesi için, “MÜŞTEREK İSTİHBARAT MERKEZLERİ” tesis edilir. Başbakanlığın 25 Haziran 1996 gün ve 11269 sayılı genelgesi gereğince jandarma, MİT ve emniyet temsilcileri de bu merkezin çalışmalarına asil üye olarak katılırlar. Jandarma, MİT ve emniyet temsilcileri, EMASYA Bölge Komutanlığının belirleyeceği zaman, şekil ve usullerle çalışmalarını ve istihbarat bilgilerini takdim ederler ve karşılıklı istihbarat mübadelesinde bulunurlar. Elde edilen sonuçlardan ilgili valiye bilgi verilir. ALTINCI KISIM TAMAMLAYICI HUSUSLAR MADDE-23: EMASYA görevlerinde ve özellikle kırsal alanda terörist unsurlara karşı icra edilecek operasyonlarda polis özel harekat timleri ile askeri birliklerin birlikte kullanılması amacıyla, EMASYA komutanlıkları ve ilgili mülki amirlerin koordinasyonu ile müşterek tatbikatlar icra ediler YEDİNCİ KISIM MALİ HUSUSLAR MADDE-24: Polis özel harekat timlerinin EMASYA Bölge ve ya Tali Bölge Komutanlıklarının harekat kontrolünde uzun süreli operasyonlara iştiraki halinde, bu timlerin iaşeleri ilgili askeri birlikler tarafından sağlanacaktır. Bu maksatla yapılan harcamalar mevcut mali mevzuat usullerine göre, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesinden Milli Savunma Bakanlığı bütçesine aktarılır SEKİZİNCİ KISIM YÜRÜTMEYE İLİŞKİN HUSUSLAR MADDE-25: Bu protokol imza tarihinden itibaren geçerlidir. MADDE-26: Protokolün uygulanmasından doğacak ihtilaflar, aksayan hususlar ve değişiklik teklifleri karşılıklı görüşmeler yoluyla düzenlenecektir. MADDE-27: İş bu protokol 7.7.1997 tarihinde taraflar tarafından imza altına alınmıştır. (PROTOKOLÜN ALTINDA İMZASI BULUNANLAR) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI ADINA Teoman Ünüsan Vali İçişleri Bakanlığı Müsteşarı GENELKURMAY BAŞKANLIĞI ADINA Çetin Doğan Korgeneral Harekat Başkanı | EMASYA, Emniyet, Asayiş, Yardımlaşma protokolü. Genelkurmay ile İçişleri Bakanlığı arasında imzalanmış. Ama şimdi kaldırılması gündemde... |
Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu “Kış mevsimi nedeniyle ilçedeki sokak hayvanlarının Belediye tarafından yem desteği verilerek korunduğunu” belirtti. Diğer yandan, ilçenin 6 değişik noktasındaki beslenme odaklarında evcilleşmiş sahipsiz sokak kedi ve köpeği için günlük yaklaşık 30 kg. civarında yem dağıtımı yaptıklarını belirten Veteriner Şefliği yetkilileri, sokakta sahipsiz hayvan besleyen hayvan severlere de kendilerine bildirmeleri halinde yem desteğinde bulunabileceklerini bildirdiler. Ayrıca, kuş yuvalarının da bulunduğu Bahçelievler’de gıda atıklarının sokak hayvanlarına verilmesine vatandaşların özen göstermesi istendi. | Bahçelievler Belediyesi, ilçede sokak hayvanları için gerçekleştirdiği rutin yem dağıtımını ağırlaşan hava şartları nedeniyle hızlandırdı. |
Türkiye'de özellikle asayiş, kapkaç ve hırsızlıkla birebir mücadele eden Motorize Yunus Ekipleri’ne alınan kışlık giysilerin teslim töreni Bahçelievler Kaymakamı Şevket Cinbir, Belediye Başkanı Osman Develioğlu, İlçe Emniyet Müdürü Hacı Mehmet Aslancan, Belediye Meclis Üyeleri ve Yunus Ekipleri’nin katılımlarıyla Bahçelievler Belediyesi yeni Başkanlık binasında gerçekleşti. Belediye Meclisi’nin aldığı kararla yunus ekiplerine verilen kışlık giysilerin teslim tutanağını Emniyet Müdürü Hacı Mehmet Aslancan’la birlikte imzalayan Başkan Osman Develioğlu, törende yaptığı konuşmada “Bir bölgede insanların düzgün bir hayat sürebilmeleri için gerekli olan fiziki altyapının haricinde emniyet alt yapısı da gerekiyor. Emniyet; ticaretin, sanayinin, turizmin, dostça ve kardeşçe yaşamanın en önemli alt yapısıdır. Polisimizi ne kadar aramızda görürsek, kendimizi o kadar güvende hissederiz. İlçemizde bu görevi layıkıyla yerine getiren Yunus Ekipleri’nin Bahçelievler’imizdeki başarıları halkımızı her zaman mutlu etmiştir. Emniyet Müdürlüğü’müzün Yunus ekiplerine Belediye olarak da teşekkür anlamında belediye meclisimizin aldığı kararla destek olmak istedik” dedi. İlçe Emniyet Müdürü Hacı Mehmet Aslancan’da “Belediye Başkanımızın, ilçemizin asayişine olumlu katkıları olacak içtenlik dolu kışlık giysi desteğine yunus ekiplerimiz ve halkımız adına teşekkür ediyoruz” dedi. Bahçelievler Kaymakamı Şevket Cinbir de Başkan Develioğlu’na, Belediye Meclis Üyelerine ve hayırsever iş adamına emniyet güçlerine verdikleri destek için teşekkür etti. Öte yandan, yunus ekiplerine Belediye tarafından verilen 25 Bin TL tutarındaki 60 takım pantolon, mont ve başlıktan oluşan giysilerin dışında kışlık botlarının da hayırsever bir iş adamı tarafından karşılandığı kaydedildi. | Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu, Bahçelievler Emniyeti’ne bağlı Asayiş-Güvenlik Motorize Yunus Ekipleri’ne 60 takım kışlık giysi desteği verdi. |
Erdoğan erken seçim isteyen muhayefete seçim tarihini verdi. Erdoğan "Hemen erken seçim diye bağırıyorlar. Ne zamansa tarih o zaman olacak. Boşuna böyle bir özlemin içine girmeyin" diye cevap verdi. Başbakan Erdoğan muhalefetin sivil dikta eleştirilerine sert yanıt verdi.. Tek parti diktatoryasının CHP döneminde yaşandığını söyleyen Erdoğan, seçim süresini 5 yıldan 4 yıla indirdiklerini hatırlattı. 367'nin mimarı Kanadoğlu'na da yüklenen Erodoğan, Meclis'in çalışmalarına karışan Anayasa Mahkemesi'ne ve Danıştay'a mesajlar gönderdi. Bazı köşe yazarları Erdoğan'ın gündemindeydi.. Ankara Elmadağ'da ölüm rampalarının açılışını yaptıklarını hatırlatan Erdoğan, "Bunu söyleyenler, yazanlar çizenler, oradan geçeceksiniz. O ölüm rampalarının hayat hikayesi neydi? Ne hayatlar söndü. Gör köşende bir yaz be. Yazmaz. Niye? İşte bu cibilliyetin gereği." diye konuştu.. Başbakan Erdoğan Rixos Otel'de düzenlenen Memur-sen Uluslararası Demokrasi Kongresi'nde konuştu. İşte Erdoğan'ın açıklamaları.. 40 YIL ÖNCEKİ MANŞETLERLE AYNI -Bu tartışmalar ibretlik tartışmalardır. Arşivden çıkarttım. Merhum Adnan Menderes’i idama götüren, 40 yıl önceki manşetlerle, bugün atılan manşetler arasında fark bulamazsınız. Özal’a yapılan iftiralar, hakkında yazılan yazılar, ki bazıları hala köşelerinde yazıyorlar. Bugünküler arasında fark bulamazsınız. 40 yıl önceki, 15-20 yıl önceki iftiralar senaryolarla bugünkülerin nasıl paralellik arz ettiğini şaşırarak izliyorsunuz, izliyoruz. TEK PARTİ DİKTATÖRLÜĞÜNÜ CHP İLE YAŞANDI - Çok partili demokratik hayatımız, merhum Menderes’e çok şeyler borçlu. Bize tek parti diktatörlüğüne Türkiye gidiyor iftirasını atanlar önce aynaya bir baksınlar. Bu ülke tek parti diktatörlüğünü yaşadı, kiminle yaşadı CHP’yle yaşadı ve o diktatörlük döneminde CHP’nin il başkanları, aynı zamanlarda o ilin valisiydi, belediye başkanıydı. Şimdi hangi yüzle kalkıpta, onların o düşünce grupları bunu söyleyebiliyor. Ayıp oluyor ayıp, kendinize çeki düzen verin. - Menderes’ten kırıldı. Yani şimdi Menderes bu noktada, milletin teveccühüne mazhar olduysa ona iftiraya yeltenemezsiniz ki. Onun için siyaset hayatımız demokrasi noktasında Menderes’e çok şeyler borçlu, ekonomik hayatımız Özal’a çok şeyler borçlu. Ak Parti iktidarıyla da AB konusunda, Türkiye demokrasisini geçmişle kıyaslanmayacak düzeyde yükseltti. Sessiz devrimlerle siyasi kurum güçlendi. Bu üç dönemde Türkiye’nin demokrasi tarihin not düşen önemli bir aşama yaşandı. SEÇİM SÜRESİ 4 YILA İNDİ - Bu ülkede yıllar yılı bir şey konuşulur. Cumhurbaşkanı’nı halk seçsin. Bunu yapabildiler mi? Seçtiremediler. Yasal düzenlemeyi yapamadılar. Ama biz yaptık. Şimdi Cumhurbaşkanı’nı, egemenliğin kendisinde olan halk seçecek. Dediler ki 5 yıl çok. Bu süreyi indirelim. Herkes bu işe muhalefet etti. Bize kadar gelen iktidarlar 5 yılı kaldıramadılar. Ama biz geldik, 5’i 4’e indirdik. Dedik ki taze olsun, böyle gitsin bu iş. Bunu biz yaptık. Nasıl oluyorda bunun adı sivil faşizm oluyor? ONLAR 3.5 YILDA KAÇIP GİTTİ - Onlar koltuğa yapışmak istedikleri halde, millet 5 yıl iktidarda kal dediği halde, 3.5 yıl iktidarda kaldılar, 5 yıl kalamadılar. Bu iş tahammül, başarı ister. Eğer bu becerin varsa o zaman buna tahammül edersin. Fakat biz çok çirkin kampanyalara maruz kaldık. Partimizi kurduğumuz günden beri, iktidara geldiğimiz günden beri, bizimle ilgili iddiaların tamamı sanaldır, yapaydır. - Bakınız çok tipik güncel bir örneği sizlerle paylaşmak istiyorum. 2008’de İstanbul’da Muhsin Ertuğrul sahnesini yeniden yapmak üzere çalışmalara başladık. Aslında IMF ve Dünya Kongresi’ni yapabilecek bir merkez kurmamız gerekiyor ve bu merkez İstanbul’da yok. - En sonunda kongre vadisi dediğimiz, Lütfi Kırdar yanında, Hilton ile o arada, burada yerin altına girelim ve devasa bir kongre merkezi kuralım dedik. - 7 kat yerin altında, 5 kat yerin üstünde, yaklaşık 120 bin metrekarelik, bir devasa İstanbul Kongre Merkezi’ni 13 ayda bitirdik. 300 trilyonun üzerinde masrafımız oldu. Bunu yaparken hemen yanı başında Muhsin Ertuğrul var. O da çok cüce bir tiyatro sahnesi. Dedik ki bunu da büyükçe bir tiyatro sahnesini kuralım dedik ve sahneyi yıkma kararı aldık. Biz ilk kazmayı vurduk. Belli kesimler bana partime hükümetime vurmaya başladılar. İddaya bakar mısınız? MUHSİN ERTUĞRUL ÖRNEĞİ - Biz orada tiyatroyu yıkacakmışız, oraya cami inşa edecekmişiz. Bu sizlere gülünç komik gelebilir. Ama köşe yazarları dahi bunu köşelerine taşıdılar. Şu anda işte önceki hafta açılışını yaptık. Orada Türkiye’nin İstanbul’un en modern tiyatro binalarından biri yükseldi. - Bunu tipik bir örnek olduğu için dikkatlerinize getirdim. 7 yıldır yapılan hep bu olmuştur. Türkiye’yi bölünmüş yol ağlarıyla örüyoruz. 79 senede 6 bin bölünmüş yol yapıldı biz bu 7 seneye 11 bin kilometre bölünmüş yol yaptık. KÖŞE YAZARLARINA NEDEN ÇATTI? [PAGE] CİBİLLİYETİNİN GEREĞİ - Başbakan böyle diyor ama bu yollar hep çukur, hep dökülüyor. Yahu insaf be. Şurada Cumartesi günü, meşhur Elmadağ Ölüm Rampalarının açılışını yaptık. Bunu söyleyenler, yazanlar çizenler, oradan geçeceksiniz. O ölüm rampalarının hayat hikayesi neydi? Ne hayatlar söndü. Gör köşende bir yaz be. Yazmaz. Niye? İşte bu cibilliyetin gereği. - Dün kar bora fırtına demeden Bozüyük’teydik. 127 kilometrelik yolun açılışını yaptık. Bazı bölümler, 3 gidiş 3 geliş, bazıları 2 gidiş 2 geliş ve iki tane tünel de var, Ertuğrul ve Osmangazi tünelleri. O virajları hatırlayın. Zaten kış mevsiminin büyük bir bölümünde oralar çalışmazdı. - Bu hizmetler nasıl yapılıyor? Neydi ne oldu? Biz iktidara geldik bu iş başlamış durmuş, yüzde 20’si yapılmış. Yüzde 80’nini iki yıl içerisinde bitirdik. Çünkü müteahhitlerle her şey kopmuş oralara gelmiş. Bütün bunlar bir azmin neticesi. VİCDANSIZ SALDIRI - Bize karşı vicdansız saldırıyı yürütüyorlar. Kitlelere korku empoze ediliyor. Tedirginlik verilmek isteniyor. Bunlar gelirse laiklik elden gidecek. Bizim yaşam şeklimiz değişecek. Bunu 4.5 yıl İstanbul’a belediye başkanıyken de aynı şeyleri aynı iftiraları söylediler. - Şimdi bunlar gelecek, İstanbul’da otobüste ayrılacak, kadınlar erkekler ayrı bölümlere oturtulacak. İftira kampanyası. Hatta bunlar trenden, afedersiniz başı açık olanları atacaklar. Bunları dediler. 7 YILDA NEYİN DEĞİŞTİ? - Yahu 7 yıl oldu, neyin değişti? Yaşamında ne değişti? Ekonomik olarak yaşam koşulların daha iyiye gitti. Ülke şantiye haline geldi. Türkiye’nin ekonomisi 1. sırada. Avrupa’da . sırada. Bütün bunları gör. Devletin borçlanma faizi yüzde 63’ken 7’ye kadar indi. Bankalar fonlara devredilmedi mi? Ama şimdi böyle bir şey yok. Niye? Çünkü biz demokrasi ve ekonomiyi at başı götürdük. - Hangi meseleyi el atsanız önünüze korku tüccarları çıkıyor. Bu ülkede bazı etnik grupların sorunu var mı var. Herkesin ortak fikri. Ama hadi çözelim dediğiniz zaman engelle karşılaşıyorsunuz. TERÖR MESELESİ YOK MU? - Bu ülkede terör meselesi var mı? Evet var. Hadi gelin çözelim dediğinizde, öyle fırtınalara koparılıyor ki bilindik yöntemlere başvuruyorsunuz. Ülkemizde azınlıkların meseleleri var mı? Ekonomik sorunlar var mı? Türkiye’de ayak bağı olan bir çok sorun var. Çözelim dediğiniz anda ortada hiç kimseyi bulamıyorsunuz. 367 VE 411 DENEYİMİ YAŞANDI - Bu ülkede Anayasa sorunu var mı? Evet var burada da hem fikiriz. Herkes hem fikir. Anayasa’nın belli bölümünden şikayetçi. Türkiye’ye yakışan anayasa’yı yapalım diyorsunuz. Hayır biz yanaşmayız, yanaştırmayız diyorlar. Çünkü bir 367 deneyimi, 411 deneyimi yaşandı. Onun için çekiniyorlar. Bu ülkede yasama organının yetkisine müdahalenin olduğunu görüyor halk, bu sıkıntı veriyor. KANADOĞLU'NA NASIL DOKUNDURDU? [PAGE] -Değişime dönüşüme her türlü yeniliğe kapalı bir Türkiye nasıl gelişecek? Kürsüye çıkan herkes demokrasi diyor. Ama iş uygulamaya geldiğinde ortaya engeller bariyerler çıkıyor. Ülkenin gündemi değişik mecralara gidiyor. Şu anda köşelerinde, koalisyon dönemlerine methiyeler dizenler var. - Mütekait siyasetçiler var. Bu ülkede aylarca Bakanlar Kurulu toplanamadı. Toplantıyı Başbakanlık’ta mı evde mi hastanede mi yapalım. Gazeteler bunları yazdı çizdi. Aynı kabinenin bakanları gazete sayfalarında günlerce haftalarca birbirlerine topa tutuyor. Partilerin biri bir tarafa, diğeri bir tarafa çekiyordu. Ekonomik politika, dış politika deseniz hak getire. Koalisyonlar bırakın milleti, kendi dertlerine çare bulamıyordu. Anayasa’lar fırlatılıyordu. Bunları gördü bu ülke. Koalisyon demek, istikrarsızlık erken seçim demekti. SEÇİM TARİHİ - Bu ülkede 16 ayda bir hükümet kuruldu. Böyle bir ülkede istikrar olur mu? Hemen erken seçim diye bağırıyorlar. Ne zamansa tarih o zaman olacak. Boşuna böyle bir özlemin içine girmeyin. Türkiye’de güçlü bir siyaset var. ALEMİ SERSEM Mİ SANIRSIN -Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın. Bunlar kendileri unutuyor, herkesi de unuttu zannediyorlar. İrtica dediler tutmadı, laiklik elden gidecek dediler tutmadı, takiyye dediler tutmadı, ihanet hıyanet dediler tutmadı. Bundan sonra da ne yaparlarsa yapsınlar, ne derlerse desinler tutmayacak. 367 GARABETİNİN MUCİTLERİ -367 garabetinin mucitleri akla ziyan yorumlarla reformların önünü kesmek için sahne alıyor? Bu millete göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalı diyeceksin ondan sonra da milletin iktidarını sivil dikta ile suçlayacaksın. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Gerekirse partim kaybetsin diyorum onlar tek partili günlere dönmenin hesabını yapıyorlar. Biz yetkiyi milletten aldık Sorumluluğumuz millete karşı. Esasen demokrasi de budur. Başkaları sırtını başka yere dayasın. Varlık denenimiz milletttir. Önünüzde hangi engel çıkarsa çıksın kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. GAZZE SORUNU -İnsan olarak insan endeksli olarak hayata bakıyoruz. 1 yıl geçti vaatler yapıldı hala Gazze'de 5 bin aile çadırlarda yaşıyor. Erdoğan konuşunca rahatsız oluyorlar. Gerekçe var mı yok. Gerekirse farklı bir kez ortaya koymak süretiyle süreci zorlayacağız. 100'ün üzerinde kınama yapılmış. O halde BM ne işe yarıyor? Biz bulunduğumuz noktadan geriye gidemeyiz. Onun için bunu yapmak zorundayız. Türkiye duramaz duraklayamaz.. MALUM KORODAN AYNI NAKARAT -Malum koro aynı şarkıyı aynı nakaratı söyledi. Ne derlerse desinler tutmayacak. Bu millet kimin nerede durduğunu çok iyi biliyor. Kimin yüreğini ortaya koyduğunu kimin de kuyular kazdığını bu millet gayet iyi biliyor. Çetelerle mücadele edenin kim olduğunu iyi biliyor, çetelere avukatlık yapanında kim olduğunu bu millet iyi biliyor. Asla ve asla bir iktidar sorunu yok ama çok ciddi bir muhalefet sorunu var. Değişime direnern aka kara direnen elitist muhalefeti karşısında buluyorsunuz. Belli iller içinde kalan muhalefet ne üretebilir? DİREKSİYONA KARIŞIYORLAR -Yasa çıkaracağız hayır çıkaramazsınız cumhurbaşkanı seçeceğiz hayır seçemezsiniz dediler. Direksiyonda gaza basıyoruz birileri gelip frene basıyor birileri debriyaja basıyor, birileri de direksiyona karışıyor. Asla mazeretlere sığınacak değilim. Türkiye için ter dökmeye devam edeceğiz. Dik durduk dikleşmedik. Eğilmedik bükülmeyeceğiz. İlkeli siyasetten yanayız. Bu millet emaneti bize verdi, vakti zamanında bizden alacaktır. | Erdoğan, bazı köşe yazarlarına, muhalefete ve yargıya yüklendi.. Sivil dikta eleştirilerine böyle cevap verdi. |
Avrupa Konseyi tarihinde ilk kez bir Türk parlamenter, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Başkanlık görevine seçildi. AKPM Türkiye Delegasyonu Başkanı AK Parti Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu, genel kurulda bugün İspanyol parlamenter Luis Maria de Puig'in yerine AKPM Başkanlığına getirildi. AKPM genel kurulunu Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek de izledi. Genel kurulu izleyenler arasında Alanya kaymakamı Hulusi Doğan, Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu, Bisiklet Federasyonu Başkanı Emin Müftüoğlu, Çavuşoğlu'nun ailesi ve Alanya'dan gelen çok sayıda arkadaşı da yer aldı. TEK ADAY OLARAK SEÇİLDİ Avrupa Demokratlar Grubu tarafından aday gösterilen Çavuşoğlu, genel kuruldaki seçime tek aday olarak katıldı. Türkiye'nin, 1949 yılından bu yana kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi'nin Parlamenterler Meclisi'nde ilk defa bir parlamenteri, iki yıl süre için başkanlık koltuğuna oturdu. Çavuşoğlu, iki dönemdir AKPM üyesi ve çeşitli komisyonlardaki aktif çalışmaları ile tanınıyor. Çavuşoğlu'nun AKPM başkanlığına seçilmesinin ardından, Kasım 2010'da Türkiye, Avrupa Konseyi'nin karar organı bakanlar konseyinin dönem başkanlığını altı ay süreyle devralacak. | Avrupa Konseyi tarihinde ilk kez bir Türk parlamenter, AKPM'ye Başkanlık görevine seçildi. |
Adana'da, cesedi işçiler tarafından bulunan ve kimliği DNA testi sonucu belirlenen genç kadını öldürdüğü iddiasıyla yargılanan sanık, 27 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı. Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, kız arkadaşı Hülya Davarcı'yı (19) boğarak öldürdükten sonra elleri ve ayaklarını koli bandıyla bağlayıp kanalizasyon kuyusuna attığı gerekçesi ile tutuklu yargılanan sanık Erhan Duran (25) ve müşteki baba Nabi Davarcı hazır bulundu. Sanık Erhan Duran, son ifadesinin sorulması üzerine, Hülya Davarcı'yı sevdiğini ve evlenmeyi düşündüğünü, ancak telefonda birlikte olmadıkları halde hamile kaldığını söyleyince, evlenmekten vazgeçtiğini söyledi. Adana'ya geldiğinde Hülya Davarcı ile görüştüklerini belirten Duran, şöyle devam etti: ''Benden hamile olduğunu ve evlenmezsek beni herkese rezil edeceğini söyledi. Benden hamile kalmasının mümkün olmadığını söyledim. Bunun üzerine 'Hamileyim ya da değilim, çocuk senden veya başkasından. Benimle evleneceksin' dedi ve ardından yüzüme tükürdü. Tokatladım ve yere düştü. Bu sırada kendimi kaybettim, onu boğduğumu hatırlıyorum. Kendime geldiğimde nefes almıyordu ve nabzı atmıyordu. O anda onu kuyuya atmak aklıma geldi. Eve gidip koli bandı aldım ve olay yerine döndüm. Ellerini ve ayaklarını koli bandıyla bağlayıp kuyuya attım, çantasını da yakındaki başka bir kuyuya attım. Yere düşen telefonunu da aldım, SIM kartını kırdım ve telefonu sattım.'' Amacının Hülya Davarcı'yı öldürmek olmadığını savunan Duran, ''Onu seviyordum. Pişmanım ve üzgünüm'' dedi. Nabi Davarcı ise cinayet yeriyle kuyu arasında 60 metre mesafe olduğunu ve sanığın cinayet sırasında yalnız olmadığını iddia ederek, ''Kızımı benden alan zanlının cezalandırılmasını istiyorum'' diye konuştu. Mahkeme başkanı, müebbet hapse çarptırılan Davarcı'nın cezasını, suçunu itiraf ettiği ve duruşmadaki iyi hali nedeniyle 25 yıl hapse dönüştürdü, hırsızlıktan ise 2 yıl 2 ay 25 gün hapis cezası verdi. Nabi Davarcı, duruşmanın ardından, gazetecilere, cezanın yeterli olmadığını savunarak temyize gideceklerini söyledi. Pınar Mahallesi 74150. Sokak'ta geçen yıl 9 Martta temeli atılan inşaatın atık su tesisatını kanalizasyona bağlama çalışması sırasında işçilerin bulduğu cesedin, 2006'da ailesi tarafından kayıp başvurusunda bulunulan Hülya Davarcı'ya (19) ait olduğu belirlenmiş, sevgilisi Erhan Duran, çıktığı televizyon programında çelişkili anlatımları sonrasında gözaltına alınınca, cinayeti işlediğini itiraf etmiş ve tutuklanmıştı. | Genç kadının cesedini işçiler bulmuştu. Elleri ayakları bağlı vaziyette kanalizasyonda yatıyordu. Zanlı itiraf etti. |
Kağıt toplayan iki arkadaş evlerinin bahçesinde içki içmeye başladı. Osman Özbaş (44), arkadaşı Fevzi U.'ya, 'Sen beni köpeğinden daha çok seviyorsun' diye çıkıştı. Alkolün etkisiyle Özbaş, Fevzi U.'nun köpeğinin bacağını kırdı. Buna sinirlenen Fevzi U. da, evlerinde bulunan baltayla arkadaşının boyun ve surat kısmına toplam beş kez vurdu. Çevredekilerin ihbarı üzerine olay yerine gelen 112 Acil Servis ekipleri, ağır yaralı Özbaş'ı ambulansla Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırdı. Özbaş'ın hayati tehlikesinin devam ettiği belirtildi. KÖPEĞİYLE VEDALAŞTI Köpeğinin ayağını kıran arkadaşına baltayla saldıran Fevzi U. ise polisler tarafından olay yerinde gözaltına aldı. Olay yeri inceleme ve cinayet ekipleri bölgede inceleme yaparken, zanlıya keşif yaptırıldı. Keşif sırasında olayı anlatan Fevzi U., "kendisinin cezaevindeyken köpeğinin dışarıda aç kalacağını ve yine olsa tekrar arkadaşına saldıracağını" söyledi. Polis tarafından keşif yaptırılan Fevzi U., bavuluyla çıktığı evinden köpeğini öperek ayrıldı. Köpeğini severek vedalaşan Fevzi U., polis otomobiliyle Asayiş Şube Müdürlüğü'ne götürüldü. | Arkadaşı köpeğinin bacağını kırınca kendinden geçti. Eve girip baltayı eline aldı ve Allah bile demeden adama girişti. |
Türkiye nüfusu 2009 yılı sonu itibariyle geçen yıla oranla binde 14,5 artarak, 72 milyon 561 bin 312 kişiye yükseldi.Nüfus bir yılda 1 milyon 44 bin 212 kişi arttı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ''Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2009 Nüfus Sayımı Sonuçları''nı açıkladı. Buna göre 2008 yılı itibariyle 71 milyon 517 bin 100 kişi olan ülke nüfusu, 1 milyon 44 bin 212 kişilik artışla 2009 sonunda 72 milyon 561 bin 312 kişiye ulaştı. 2009 yılında 81 ilden 67'sinin nüfusu bir önceki yıla göre arttı, 14 ilin nüfusu azaldı. Nüfus artış hızının en yüksek olduğu iller sırasıyla Çankırı, Bilecik, Isparta, en düşük olduğu iller ise Tunceli, Ardahan ve Kars oldu. Nüfusun yüzde 50,3'ü (36 milyon 462 bin 470 kişi) erkekler, yüzde 49,7'si (36 milyon 98 bin 842 kişi) ise kadınlardan meydana geldi. NÜFUSUN YÜZDE 75,5'İ İL VE İLÇE MERKEZLERİNDE YAŞIYOR- Toplam nüfusun yüzde 75,5'i il ve ilçe merkezlerinde, yüzde 24,5'i belde ve köylerde ikamet ediyor. İl ve ilçe merkezlerinde yaşayan nüfus oranının en yüksek olduğu il yüzde 99 ile İstanbul, en düşük olduğu il ise yüzde 31,9 ile Ardahan olarak belirlendi. Ülke nüfusunun yüzde 17,8'i İstanbul'da yaşıyor. Buna göre ülkede yaşayan yaklaşık 6 kişiden 1'i İstanbul'da ikamet ediyor. 2008'de 12 milyon 697 bin 164 kişi olan kent nüfusu, 2009'da 12 milyon 915 bin 158 kişiye ulaştı. İstanbul'u 4 milyon 650 bin 802 kişi ile (yüzde 6,4) Ankara, 3 milyon 868 bin 308 kişi ile (yüzde 5,3) İzmir, 2 milyon 550 bin 645 kişi ile (yüzde 3,5) Bursa, 2 milyon 62 bin 226 kişi ile (yüzde 2,8) Adana takip etti. Türkiye'de en az nüfusa sahip il 74 bin 710 kişi ile Bayburt oldu. NÜFUSUN YÜZDE 67'Sİ ÇALIŞMA ÇAĞINDA- Türkiye'de, ortanca yaş 28,8 olarak hesaplandı. 2008 yılı için bu rakam, 28,5 olarak belirlenmişti. 2009 yılında ortanca yaş erkeklerde 28,2, kadınlarda 29,3 oldu. İl ve ilçe merkezlerinde ikamet edenlerin ortanca yaşı 28,7, belde ve köylerde ikamet edenlerin ortanca yaşı ise 29,1 olarak tespit edildi. Ülkede 15-64 yaş grubunda bulunan çalışma çağındaki nüfus, toplam nüfusun yüzde 67'sini oluşturdu. Nüfusun yüzde 26'sı 0-14 yaş grubunda, yüzde 7'si 65 ve daha yukarı yaş grubunda yer aldı. TÜRKİYE'DE KİLOMETRE KAREYE 94 KİŞİ DÜŞÜYOR- Nüfus yoğunluğu olarak kabul edilen ''bir kilometre kareye düşen kişi sayısı'', Türkiye genelinde 94 kişi olarak hesaplandı. Bu sayı illerde 11 ile 2 bin 486 kişi arasında değişiyor. İstanbul 2 bin 486 kişi ile nüfus yoğunluğu en fazla il oldu. Bu ili sırasıyla 421 kişi ile Kocaeli, 322 kişi ile İzmir, 249 kişi ile Hatay ve 245 kişi ile Bursa izledi. Nüfus yoğunluğu en az il ise 11 kişi ile Tunceli. Yüz ölçümü büyüklüğüne göre ilk sırada yer alan Konya'nın nüfus yoğunluğu 51, yüz ölçümü en küçük olan Yalova'nın nüfus yoğunluğu ise 239 oldu. | En son 70 milyondu. Türkiye'nin yeni nüfusu belirlendi. 2009 yıl sonu itirabiriyle işte yeni nüfusumuz! |
Hekimlere, hem muayenehane hem de kamu hastanesinde ikili çalışma sistemini ortadan kaldıran yasa ile birlikte hekimlerin maaşlarına ilişkin de yeni düzenlemeler yapıldı. Kamu, üniversite ve askeri hastanelerde görev yapan hekimlerin aylık maaşlarına artış getiren yasa, aynı zamanda hekimlerin emekli maaşlarının da yükselmesine olanak tanıyor. Sağlık Bakanlığı'ndan alınan bilgiye göre, bazı sağlık çalışanlarının mevcut durumu ve Tam Gün Yasası'nın uygulamaya girmesiyle birlikte alacakları aylık tavan gelir durumu şöyle: Klinik şefi 12 bin 870 liraya yükseltilebilecek ''Buna göre, mevcut sistemde bir klinik şefinin bin 930 lira olan sabit aylığı, Tam Gün Yasası uygulamaya girdiğinde sabit ek ödemeyle birlikte 3 bin 448 liraya, bin 423 lira olan emekli maaşı 2 bin 856 liraya yükseliyor. Mevcut sistemde tavan olarak toplam 10 bin 55 lira aylık gelire ulaşabilen klinik şefi, Tam Gün'le birlikte bu rakamı 12 bin 870 liraya yükseltebilecek. Uzman tabib 3 bin TL Aylık sabit maaşı bin 765 lira olan uzman tabibin ücreti, yeni sistemde sabit ek ödemeyle birlikte 3 bin liraya, bin 423 lira olan emekli maaşı da 2 bin 594 liraya yükseliyor. Mevcut sistemde tavan ücreti de 7 bin 907 liradan, yeni uygulamanın getirdiği ek ödeme ve nöbet artışlarıyla birlikte 10 bin 215 liraya ulaşabilecek. Pratisyen hekim ne alacak? Pratisyen hekimlerin mevcut sistemde bin 540 lira olan sabit maaşları, yeni sistemde sabit ek ödemeyle birlikte 2 bin 206 liraya, bin 423 lira olan emekli maaşları ise 2 bin 52 liraya yükseliyor. Pratisyen hekimler, mevcut sistemde tavan ücreti olarak 5 bin 662 lira gelir elde edebilerken yeni sistemde bu rakam 7 bin 150 liraya kadar ulaşabilecek.'' | Tam gün yasanın Meclis'te kabul edilmesiyle birlikte, tartışmalara neden olan hekimlerin maaşları da belli oldu. |
Tüketiciler Birliği Konya Şube Başkanı Mustafa Dinç, cep telefonu operatörlerinin ardı ardına çıkardığı sınırsız hat kampanyalarıyla ilgili vatandaşları dikkatli olmaları konusunda uyardı. Son aylarda cep telefonu operatörlerinin faturalı ve kontörlü hatlar için çıkardığı sınırsız hat kampanyaları vatandaşın aklını karıştırıyor. Aylık belli bir kontör ya da bedel karşılığı her yöne ya da operatörler arası sınırsız konuşma vaat eden kampanyalara vatandaşlar yoğun ilgi gösteriyor. Tüketiciler Birliği Konya Şube Başkanı Mustafa Dinç, "Kampanya ilk başladığında vatandaşı belli bir konuşma periyoduna alıştıran operatörler, daha sonra bu süreyi birden düşürüyor. Aynı periyotta konuşmaya alışan vatandaşın ise aylık faturası 50 lira ise 200-250 lira gelmeye başlıyor. Bize gelen şikayetlerde bin 500 lira fatura gelen tüketiciler var. Ya da tüketici kampanyalı hattan alıyor ancak sözleşmelerde ya da reklamlarında yer alan kampanya belli bir süre devam edecek diye küçük bir paragraf nedeniyle vatandaş kampanyanın bittiğinden haberi olmuyor ve çok yüksek faturalar ödemeye mahkum oluyor" dedi. | GSM operatörlerinin uyguladığı sınırsız hat tarifeleriyle ilgili vatandaşlara kritik uyarı... |
Subsets and Splits