text
stringlengths 296
93k
| summary
stringlengths 48
2.09k
|
---|---|
ADNAN BERK OKAN Üstünden tam 17 yıl geçti… Soğuk bir Ocak günüydü yine bugünkü gibi… Evinden çıkmış işine gidiyordu… Hırsızlıklarla mücadele edecek; gerçek demokrasinin gelmesi için üstüne düşeni yapacaktı… Bırakmadılar… Otomobiline sinsice yerleştirdikleri bir bomba ile katlettiler Onu… Mücadele adamı gazeteci-yazar Uğur Mumcu’yu… Dün, o zalim cinayete kurban gittiği yerde anıldı… Ama “etnik kimliği” olmadığı için elbette bir Hrant Dink muamelesi görmedi… Hatta kendisini bir dönemler “demokrasi şehidi” olarak ananların aklına bile gelmedi gazete köşelerinde… İki çıplak kadın fotoğrafı ve birkaç siyasi dedikoduya kaptırdı yerini… Oysa ölümünün 17. yılını yine unutmayan sadece eşi Güldal Mumcu, kızı Özge Mumcu ve oğlu Özgür Mumcu değildi… Daha başka binlerce kişi ellerinde karanfillerle gelmişti bu gün artık onun adını taşıyan Uğur Mumcu Parkı’na… Dev ekrandan “Buradaydık” adlı sinevizyon gösterisi yapıldı... Görüntü eşliğinde bazı yazılarından bölümler okundu... Ufuk Karakoç, “Ankara’nın taşına bak”, “Yiğidim aslanım” türkülerini seslendirdi. Katledildiği yerdeki anıtın önüne karanfiller bırakıldı, mumlar yakıldı... CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da geldi oraya… Halen CHP Milletvekili ve Gurup Başkan Vekili olan Güldal Mumcu’yu ziyaret etti... Ve… Evden ayrılırken, “Dilerim, günün birinde olayın gizli kalmış bağlantıları, doğrudan sorumluları ortaya çıkar. Bu umudumuzu, bekleyişimizi sürdürüyoruz. Ama 17 yıl oldu. Hâlâ somut bir sonuç ortaya çıkmış değil” bile dedi. Peki… Uğur Mumcu’nun fikri geçmişine sahip olmak bu kadar mı kolaydı?.. Gerçek katillerinin yakalanmasını istemekle başarılabiliyor muydu bu?.. Hey!.. Sizler!.. Bir zamanlar Uğur Mumcu’nun “demokrasi şehidi” olduğuna inananlar! Sizler; Uğur Mumcu’nun, “Askeri Darbe” karşıtlığı ile tanınan bir Türkiye aydını olduğunu ne çabuk unuttunuz… Hatırlasanıza… Yazdığı “Sakıncalı Piyade” adlı kitap en çok da militaristleri kızdırmamış mıydı?.. Peki, bugün neredesiniz?.. Onun gibi, askeri darbelerin Yılmaz karşıtı mısınız?.. Yoksa onun fikirlerine ihanet içinde misiniz?.. Ben söyleyeyim mi?.. Bugün hemen hepiniz, gözlerinizi TSK’ya umutla dikmiş, “hadi artık ama yapıverin bir darbe de indirin şu Hükümeti” dileği içindesiniz… Hemen hepiniz “askeri darbe” yanlısı oldunuz… Ya da demokratikleşme çalışmalarına “vatan toprakları satılıyor” naralarıyla karşı çıkanlardansınız… Eğer Uğur Mumcu’nun ruhu yeni bir bedende dönmüşse günümüz dünyasına… Ölüm yıl dönümünde kendisi adına düzenlenen anma törenlerine katılma arsızlığını da gösteren bu ikiyüzlüleri tiksinerek izlemiştir… [email protected] | Bir zamanlar Uğur Mumcu'nun 'demokrasi şehidi' olduğuna inananlar! Sizler; Uğur Mumcu'nun, 'Askeri Darbe' karşıtlığı ile tanınan bir Türkiye aydını |
Sibirya’dan gelen soğuk hava dalgası yurtta etkili oluyor. Çarşamba’ya kadar iç kesimlerde sıcaklık -5 dereceye kadar inecek. Doğu’de ise -30 olacak. Balkanlar’dan gelerek tüm Türkiye’yi etkisi altına alan soğuk hava dalgasına bir yenisi daha ekleniyor. Bu kez de Sibirya’dan daha kuvvetli bir soğuk hava dalgası, Kırım üzerinden gelerek hafta boyunca etkili olacak. Kar yağışının zor görüldüğü Karadeniz kıyılarında dahi bugün kar yağışı olacak. Samsun-Trabzon arasındaki kıyılara yılın ilk karının yağması bekleniyor. Sıcaklık bugün İstanbul'da -3, Ankara'da -4 dereceye kadar inecek. Her iki kentte de aralıklı kar yağışı devam edecek. Yarın yağışın kesilip havanın açmasıyla beraber kuvvetli buzlanma başlayacak. Bu hafta İstanbul'da gece sıcaklığının en düşük -6 derece, Ankara'da ise -12 derece olması bekleniyor. Marmara'nın doğusu ve İç Anadolu'da kar yağışı devam edecek. ÇIĞ RİSKİNE DİKKAT En yoğun kar yağışı Doğu Anadolu'da bekleniyor. Yoğun kar olası çığ riskini de artıracak. DON VE BUZLANMA Yarın gece ise yağışların yurdu terk etmesinin ardından, çok şiddetli don ve buzlanma başlayacak. Yarın ve Çarşamba gecesi Doğu'da gece sıcaklığı -20 dereceye inecek. Sıcaklığın Erzurum ve Ağrı'da ise -30 dereceye kadar düşebileceği belirtiliyor. GÜNEYDOĞU’DA İLK KAR YARIN Güneydoğu’da da bugün başta Diyarbakır ve Batman olmak üzer birçok ilde de bu yıl ilk kez kar yağışı görelecek. Yarın havanın açmasıyla bu bölgede de ayaz başlayacak. SERACILARA UYARI Uzmanlar, bu gece Ege ve Akdeniz’de zirai dona karşı sera üreticilerini uyarıyor. Sıcaklıkta artış, Çarşamba’dan sonra yaşanacak. | Türkiye asıl şimdi donacak! Haftasonu başlayan yağışlar bu hafta etkisini artıracak. Sıcaklıklar -30'lara inecek! |
Sağlık Bakanlığı, Sibutramin ihtiva eden bir zayıflama ilacının, kalp hastalarında risk oluşturdu için toplatılmasını ve satışının durdurulmasını kararlaştırdı. Avrupa İlaç Ajansı, “Sibutramin” ihtiva eden ilaçların kardiovasküller (kalp) hastalığı olanlarda risk oluşturduğu gerekçesiyle Avrupa Birliği pazarından kaldırılmasına ve ruhsatlarının askıya alınmasına karar verdi. Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü de bu karar doğrultusunda, “Reductil 10 Mg kapsül” ve “Reductil 15 mg. Kapsül” adlı ilaçların tüm serilerinin tedbir amacıyla eczane, ecza deposu, hastane seviyesinde piyasadan toplatılmasına ve satışının durdurulmasına karar verdi. Sağlık Bakanlığının kararının ilgili ilaç firmasına, Türk Eczacılar Birliğine illerin Sağlık Müdürlüklerine duyurduğu bildirildi. | Sağlık Bakanlığı bir zayıflama ilacını piyasadan toplatma kararı aldı. Aman dikkat! Çok zararlı! |
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'dan Başbakan Erdoğan'a yol gösterdi. Kendisinin başbakan olması halinde darbe iddiaları karşısında nasıl bir yol izleyeceğini anlatan Baykal, "Başbakanın, ordunun komuta kademesinin darbe iddialarının içinde olduğuna dair inancı varsa bunu araştırmasını ve kanıt bulması halinde azil işlemi yapmasını gerektiğini" ifade etti. Milliyet gazetesinden Devrim Sevimay'a konuşan Baykal, "Eğer başbakan bu olayların bir parçası olarak Genelkurmay Başkanı'nın ya da kuvvet komutanlarının doğrudan işin içinde bulunduğuna kani olmuşsa önce bunu araştırır. Eğer böyle bir hükmü oluştuysa da derhal yapması gereken iş, görevden almaktır. Düşünmüyorsa da yıpratma kampanyasına izin vermez" ifadesini kullandı. Baykal: 'Balyoz doğru çıkarsa benim dünyam sarsılır' Toplumu ayağa kaldıran olaylara şimdi bakıyoruz, ya takip edilmedi, ya gereği yapılmadı. Türkiye giderek komplolara şerbetlenmeye başladı” diyen Baykal, son Balyoz darbesiyle ilgili iddialar için de şunları söylüyor: “Eğer Başbakan bu olayların bir parçası olarak Genelkurmay Başkanı’nın ya da kuvvet komutanlarının doğrudan işin içinde bulunduğuna kani olmuşsa önce bunu araştırır. Eğer böyle bir hükmü oluştuysa da derhal yapması gereken iş, görevden almaktır” Milliyet'ten Devrim Sevimay'ın röportajı... AK PARTİ İÇİN İKİNCİ İDDİANAME Ankara’nın çeşitli koridorlarında şu iddia bir süredir fazla dillendirilmeye başlandı; “Evet, Türkiye’de artık darbe olmaz, ama Başsavcı her an Ak Parti aleyhine ikinci bir iddianame hazırlayabilir.” Şahsen ben böyle bir şeye karşı çıkacak, buna üzülecek ilk kişilerden birinin sizin olacağınızı düşünüyorum; doğru mu? Evet doğrudur tabii, ama şimdi bu sözler nereden kaynaklanıyor, ona da bir bakmak lazım. Ben ne doğrudan yetkili merciden kaynaklanan böyle bir haber gördüm, ne de dolaylı olarak güvenilir çevrelerden böyle bir değerlendirme duydum. Ama dediğin gibi bu söylem bir süredir kulaktan kulağa yayılıp duruyor. Şimdi eğer bu söylem iktidar çevrelerinden kaynaklanıyorsa o bir tedirginliği, bir sıkıntıyı, o sıkıntının arkasında da bir kompleksi yansıtıyor olabilir. Gündemdeki anayasa değişikliği paketinde buna da bir çare arama projeleri olduğu söyleniyor, ki bu dahi, bu konunun AKP’nin doğrudan içinde yer aldığı bir kaygı, bir değerlendirme olduğunu bize gösterir. Ama kaygılanmakta da haksızlar mı; geçmişten bu yana kaç kez başlarına geldi... Bakın, demokrasinin ve hukukun kendi aralarında bir bilek güreşi yapar gibi anlaşılması fevkalade yanlıştır. Çünkü ne hukuk ötesi bir demokrasi söz konusu olabilir, ne de demokrasiyi inkâr eden bir hukuk. Bu yoksa o ülkede ya demokrasi ya da hukuk zafiyeti var demektir. Bu zafiyetleri oldurmama konusunda siyasetçilerin çok büyük sorumluluğu vardır, ama hukukçuların da çok büyük sorumluluğu vardır. Benim bu meseleye bakış çerçevem budur. Tavrımızın ne olacağıyla ilgili olarak demin söylediğin noktaya gelince, haklısın. Demokratik sürecin doğal bir gereği olarak yaşanan tüm sorunları halkın oyuyla çözme imkânını kullanmamız tabii büyük önem taşıyor ve bizim yaklaşımımız da budur. Kaldı ki demokrasi ölçütleri dışında da, böyle bir iddianame hazırlandığı anda Ak Parti’nin oyları fırlar ve herhalde siz bu nedenle dahi asla istemezsiniz... Bir kere şunu hemen söyleyeyim; ben AKP’nin Türkiye’de demokrasiye ve ulusal bütünlüğe çok ciddi bir tehdit oluşturduğunu net bir şekilde görüyorum ve bunun aşılması gerektiğine inanıyorum. Ama diyorum ki, Türkiye bunu aşma umudunu veriyor. Ben bunu almaya başladım. Bunu aşmanın en güzel yolu da budur; sandıkta ve milletin oyuyla. Şimdi biz oraya doğru gidiyoruz. Ve “Kimse bu gidişin önünü kesmesin” mi diyorsunuz? Tabii kesilmemesi lazım. Biz bunun nasıl bir tuzak oluşturduğunu görüyoruz ve o tuzağı etkisiz kılmaya da çalışıyoruz. Ama şimdi “O tuzaktır” deyip “Sen burada istediğini yap” izlenimini de birilerine vermiş olmayalım. Ortada bir sancı var ve o sancının da çözülmesi lazım. Ama ben o sancıyı milletin sandıkta çözmesini istiyorum. Bunu görüyorum, bu şansı kullanmamız lazım diyorum. Peki bunu görmenizin haricinde, Ak Parti hakikaten sekiz yıldır darbe ve kapatılma tehdidi altında bir iktidarı götürüyor... (Bu cümleyi duyar duymaz Deniz Baykal’ın yüzünde müstehzi bir gülüş beliriyor...) Güldünüz, ama ben devam edeyim: Böyle bir sekiz yıl içinde ana muhalefet partisinin çıkıp “O iş benim işim, siz karışmayın” demesini ve bunu da çok yüksek sesle söylemesini... Ve bunlara da “sen diktanı kur, basını sustur, Aydın Doğan’ı perişan et, işinden ayırt, genel yayın yönetmenini değiştir” demesini... Hepsini aynı anda söyleyemez misiniz? Bir dakika ama... Laf olarak söylersin de hayatın bu akışının, bu istikametin ülkeyi nereye götürdüğünü de göreceksin kardeşim. 27 NİSAN’A GELENE KADAR... Az önce söylediğimin nesine karşı çıkıyorsunuz peki? Böyle bir şeye karşı çıkmak olur mu; 2002 seçimlerinden sonra Tayyip Bey’in seçilme konusundaki sorunu... Evet, sizin sayenizde aşıldı ve bunu yapmanız da müthişti, ama peki neden 27 Nisan’da da çıkıp, göğüs germediniz? Niye hemen 27 Nisan’a geliyorsun? Ondan önce bir de 28 Şubat var, değil mi? Refah Partisi’nin iktidardan düşürülmesi olayı var. Ne demişti o noktada Başbakan? “Bu 28 Şubat ülkenin yararına oldu, hepimiz gerekli dersi aldık” demedi mi? Bunları biliyorsun değil mi; unuttun mu yoksa? Karşımızda 28 Şubat konusunda böyle tavır takınmış bir iktidar var. Yani? Yani bunların arasında nasıl bir ilişki var, ne var ben bilmiyorum, ama ben askerle ilişkimi en doğru şekilde kurmuş bir partiyim. Bak, bu kadar olay yaşandı Türkiye’de, Ergenekon’undan bilmem neyine kadar, bir tek gün benim ve birlikte çalıştığım arkadaşlarımla ilgili makûl, ciddi bir değerlendirme yapılabildi mi? Niye yapılamadı? Çünkü biz Türkiye’nin silahlı kuvvetlerinin büyük önem taşıdığına inanırız, ama hiçbir şekilde kendi siyasi çalışmamızın içine onları karıştırmayız, karışmak isteyenlere de izin vermeyiz. Gün olmuştur biz en temel itirazları yapmışızdır, genelkurmay başkanlarıyla dahi tartışmışızdır. Ama bilmem Başbakan genelkurmay başkanlarıyla nasıl halvet olmuştur, kim bilir ne ilişkiler geliştirilmiştir; onlar bizim dışımızdadır ve biz o işlerle meşgul değiliz. Fakat Başbakan’ın hakları konusunda bir düzenlemeye ihtiyaç vardır, önce biz atılırız. MGK Genel Sekreteri’nin sivilleşmesi gerektiğini ilk biz söyleriz. SEN YAZDIN BİLE DEDİLER Peki ya 27 Nisan? Sen 27 Nisan’ın arkasında ne var, önünde ne var, sonrasında ne var biliyor musun? Benim bildiğim sabahleyin Genel Başkan Yardımcınız Onur Öymen’in hemen sahip çıktığı? Benim bir lafım var mı? Oysa o zaman o kadar ağır ithamlara maruz kaldık ki; o ithamların en nazik olanı “Sen o gün bunu önceden biliyormuşsun” diyenlerle başladı, “Sen yazdın” diyenlere kadar vardı. Biz de garip bir olay yaşadık o sırada. Oysa Baki (Özilhan. İletişim Koordinatörü) bana telefon etti, “Ya böyle bir şey oldu” dedi. O dedikten sonra aradık, taradık, internete girdik de bulduk. Tamamen sonradan haberdar olmuşum ve bizim hiçbir şekilde bu konuda yanlış bir değerlendirmemiz olmamış. Ama orada karşılıklı birbirlerine muhtıra verenler bir süre sonra kardeş oldular. Birlikte işbirlikleri geliştirdiler. Biz ne o olayda varız, ne ondan sonraki aşamasında varız. Bakın, 28 Şubat olduğu zaman da biz bilinçli olarak sorumluluk almayı reddettik. Bu konudaki önerilere hiç itibar etmedik. Sadece bazı eğitim projelerine yönelik talepler yaptık ve o dönemin dışında kaldık. Bütün asker-sivil ilişkilerinin somut bir şekilde iç içe geçtiği 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat dönemlerinin daima biz dışında kaldık. Ama öte yandan bize yönelik tüm eleştirilere rağmen gidip Tayyip Bey’in siyaseten önünü açtık. Askerden hiç sitem aldınız mı bunu yaptığınız için? Ben askerle bu konuları konuşmam. Bu onları ilgilendiren bir mesele değil. Herkes işini yapacak. Nasıl 1 Mart tezkeresine karşı çıkarken askerle istişare etmediysek, onların desteğine karşın ilke olarak tam tersini savunduysak bunu da elbette onlarla istişare etmedim. Teknik konularda askere başvurulabilir, ama o kadar. Asker askerliğini yapacak, siyasetçi siyasetini. GARETH JENKİNS KADAR HAKKIM YOK MU? Sekiz yıldır bir darbe tehdidi hissetiniz mi? Ben etmedim. Kaldı ki bence 2005’ten sonra askerin böyle bir tehdit yaratma imkânının olmadığı da o kadar net bir şekilde ortaya çıktı ki. Nasıl çıktı? Her şeyden çıktı. Dolmabahçe’deki anlaşmadan başla, cumhurbaşkanlığı seçiminden önce takınılan tavra kadar... Ya bir alt kadro? Yine olmazdı, dünya şartları uygun değil bir kere. Peki Ayışığı, Eldiven vs.? Bu son yapılan açıklamalardan TSK’nın kendi içinde ülkenin gidişiyle ilgili o bahsedilen doğrultuda değerlendirmeler yaptığına ilişkin rivayetler, anı defterleri, söylentiler ortaya döküldü. Bunları gördük, ama neyi de gördük? Bunların tamamen kendi aralarında bir niyet beyanı olduğunu, gerçekleştirilme imkânı var mı yok mu konusunda birbirlerinin nabzını tutmaya yönelik çalışmalar olduğunu gördük. Bir kaba izlenim olarak bu ortaya çıktı. İmkânını bulsalar yapacaklarmış ama... Ama yapamadılar. Bak sen de “bulsalar” diyorsun. Niye bulunamadı? Yapılması mümkün değildi çünkü. Sağduyu galip geldi. Dünya şartları, Türkiye’nin şartları buna uygun değil. İnternet Türkiye’sinde artık bunlar olmaz. Peki bunun planının yapılması bile yargılanmasını gerektirmez mi? O ayrı. Hukuk elbette işler, yargılanacaksa yargılansınlar. Buna hiçbir itirazım yok. Tam tersine sürekli olarak ben hep şu üç noktayı talep ediyorum: 1-Güneydoğu’da yaşanan faili meçhuller aydınlatılsın. 2- Bugün ve geçmişte devlet içinde yer tutmuş hukuk dışı güç odakları, mafya tamamen ortaya çıkarılsın. 3- Varsa darbe tertipleri, hazırlıkları yargılansın. O zaman Balyoz için neden hemen “Reddediyorum” dediniz? [PAGE] Bir dakika dur şimdi, geleceğim oraya, önce ben bu dediğimi biraz daha açayım. Mesela Ergenekon davasının içinde bu saydığım üçlünün her birisinden parça parça unsurlar var. Ama ona da “Avukatıyım” dediniz? Bir dakika dur, ama... Bu değil ki Ergenekon’a niteliğini veren. Bunlar zaten Ergenekon olmasa da kendi başlarına ele alınması gereken olaylar. Yani darbe düşünenin mafyalaşmayla bir bağlantısı olmak zorunda değil. Sen darbe düşünen adamı darbeden yargılayacaksın. Mafyayı mafyalıktan yargılayacaksın. Hepsini yargıla, hiçbir lafım yok. Ama parça parça almıyorsun, hepsini bir sepetin içine koyuyorsun. Niye? Çünkü eğer parça parça alırsan aydınları, muhalifleri devreye sokamıyorsun. Onları sokmak için sanki bir büyük entegre örgüt varmış gibi ele alıyorsun. PKK’yı kimin kurduğu belli, hangi tarihte kurduğu belli; bunu kim, hangi tarihte kurmuş belli değil. “Sorma onları sen, Ergenekon lafı altında bunu götürelim”; bu doğru bir hukukçu anlayışı değil. Bakın bu davalar akla ister istemez Hitler Almanya’sında ve Stalin Rusya’sındaki toplu suçlama kampanyalarını akla getiriyor. Siyasi amaçla hukuku kullanarak toplumu yönlendirme gayretlerini anımsatıyor. Bu şüphenizle iddianamedeki şüpheler ayrı ayrı yerlere konarak değerlendirilemez mi? Bunu bir tarafa koyamazsın, bu işin özü. Bir ülkede 16 ay birisi tutuklu kalıp, hâkimin karşısına ilk çıktığı anda ananın adı ne, babanın adı ne deyip serbest kalıyorsa, ama 16 ay boyunca hâkimin önüne de çıkamıyorsa, orada yanlış bir şey var demektir. Bunların hepsine aynı anda karşı çıkmak mümkünken, sadece birine öncelik vermek de yanlış değil mi? Ama ilk bununla başladı olaylar ve sorduğun o soruya kadar gelenki sürecin altında da bu var. Aynısını İngiliz gazeteci Gareth Jenkins da söylüyor. İddianameyi baştan sonuna kadar okuyan tek kişidir herhalde ve dedi ki “Suç örgütleri var, ama bu davadaki olay o değil. Bu bir fantezidir” dedi. İçinde suç örgütleri olduğunu da kabul ediyorsanız, niye “Ergenekon’un avukatıyım” dediniz? Yani siz Veli Küçük’ün avukatı mısınız? Hiç öyle bir şey yok. Ben mağduriyetin avukatıyım. Bir defa şunu anlamak lazım, benden önce Başbakan çıktı “Ben savcısıyım” dedi. Yürütmenin başındaki bir başbakan böyle bir davanın savcısı olamaz, olabilemez. Hukuka aykırı, anayasaya aykırı, hatta medeniyete aykırı. Ama ben bir hukukçuyum ve bir muhalefet partisi genel başkanıyım. Benim görevim mağduriyetleri savunmaktır. Şimdi sen orada tedavi görmediği için ölen ve Ergenekon davasının finansörüdür diye perişan edilen, arkasından cenazesi ortada kalan insanın mağdur olmadığını mı düşünüyorsun? Mehmet Haberal’ın orada aylardır mağdur olmadığını mı düşünüyorsun? Elin yabancısı çıkıyor “Bu davada uluslararası hukuk standartları uygulanmıyor” diye rapor yazıyor da benim bir muhalefet partisi genel başkanı, bir hukukçu, bir insan olarak buna tepki göstermem neye göre yanlış? BALYOZ DOĞRU ÇIKSA, BENİM DÜNYAM SARSILIR Aynı soruyu şimdi tekrar sorayım: Balyoz’la ilgili niçin hemen “Reddediyorum, inanmıyorum” dediniz? Çünkü Silahlı Kuvvetler’in bir camiyi bombalamayı bir görev olarak ifade etmesini, bir Türk jetinin yine bir Türk jeti tarafından düşürülmesinin öngörülmesini hiçbir şekilde tasavvur edemem. Bu sizin inancınız, ama gerçekle inanç farklı olabilir? Olursa benim dünyam çok sarsılır. Ben Türkiye’de bu çıkarsa çok derin bir üzüntüye girerim, çok derin bir sorgulama yaparım. Bunu benim mantığım kabul etmez. Ben böyle yetiştirilmedim. Benim doğrularım, gerçeklerim, inançlarım, kimliğim, hepsi sarsılır böyle bir şey karşısında. O zaman bunun kanıtlanmasını talep etmemiz gerekmiyor mu? Ama buradan yola çıkarak “Öyle olmuştur”a getirmek de mümkün değil. Bakın bilen varsa çıkacak, bunu tak diye söyleyecek. Ben bunu görmedim bugüne kadar. Bir sürü iddia atıldı, hiçbirisi de çıkmadı. Şimdi burada çıkar mı? Çılgınca bir şey bu, bunu kesin öngörmüyorum kesin kabul etmiyorum. Bir camiyi bombalatmanın peygamber ocağı diye bilinen bir kurumu milletin gözünde nesiller boyunca ne hale sokacağının değerlendirmesini yapamayacak kişi nasıl kurmay olur, nasıl subay olur? Kim kendi kader arkadaşının jetini düşürür, böyle bir emri kim verir, böyle bir emir verilse bu nasıl gizli kalır? Orada düzinelerle subay bu işin içinde, sonuçta bu kaçırılan, gizlenen bir yer altı faaliyeti değil, herkesin bilgisi içinde hazırlanan bir seminer. Peki kimse tutup bunu hazırlayana “Saçmalama böyle şey olmaz” dememiş mi? Bu ne zaman yapılmış? 2003 yılında. Hangi yıldayız? 2010. Bu yedi yıl boyunca kaç tane komutan gelmiş geçmiş, bunların hiçbirisi “Ya böyle bir şey olur mu?” dememiş mi? Şimdi buralardan çıkaracağım şudur: Her bir olayda defalarca ortaya çıkan bu komplolar zincirinin bir parçası olarak bunun da tahrif edilebilmiş olma ihtimalini dikkate almak lazım. Cevabım bu. Kim, niye ekleme yapar? Ben şu an bunu sorma ihtiyacını hissediyorum. Diyelim ki cami ve jet ekleme; kalanı bile kötü değil mi? O zaman cami ve jeti kim, niçin eklemiş acaba. Ortada bir komplonun bulunduğunu bu bile açıkça gösterir. Tabii, niye somut isimler koydunuz; bu kadar hassas bir iç siyaset konusu darbeye ve savaşa niye bağlanıyor; sıkıyönetim şartlarında savaş nasıl götürülür? Bu soruların hepsi çok meşru. Bu konuda çok şey söylenebilir. Ama ben şimdi şunu sormak istiyorum; eğer bu iddiayı ortaya atanlar bir tek cümle eklemişlerse dahi oraya niye eklemişlerdir? Yani olayın esası yetmemiştir de neyin peşindedirler? Eklenip eklenmediğini anlamak için de bize gerçeğinin gösterilmesi gerekmiyor mu? Tabii elbette ve bunun ortaya çıkacağına da inanıyorum, hiçbir şey gizli kalmaz. Gizli kalırsa onun ortaya çıkmasını birileri istemiyor demektir. Ama şunu anlatmaya çalışıyorum, biz ortaya atılan her lafı artık böyle magazin haberi gibi dinlemeye başladık. Doğru çıkmayınca bıraktık, unuttuk, adeta başkasını bekler hale geldik; “şimdi yenisi gelsin” diyoruz. Böyle şey olmaz. Bunlar ciddi olaylar. Ben hâlâ bu Dursun Çiçek olayını Başbakan’ın aydınlatmasını bekliyorum. Başbakan ne diyordu, “Bu imza her şeyi ortaya koyacak turnusol kâğıdıdır” diyordu. Meydan meydan konuşmasını yaptı, mahkemeye verdi. Ne oldu kardeşim bu dava? Canım bırak, unutuver. Niye unutayım kardeşim? (Baykal, sözün burasında çok ayrıntılı bir biçimde ıslak imza, Yarbay Ali Tatar ve Arınç’a suikast olaylarının kronolojisini anlatıyor, ancak yer sıkıntısı nedeniyle özetle devam ediyoruz.) Toplumu ayağa kaldıran olaylara şimdi bakıyoruz, ya takip edilmedi, ya gereği yapılmadı. Geçerli geçersiz dayanaklar, belgeler, doğru-yanlış telefon dinlemeleri vs. gibi şeylerle bir büyük heyecan yaratılıyor, ama sonra bir şey çıkmıyor. Bir, iki, üç, üst üste yığınla komplo çıktı. Sonunda ne olmaya başladı; Türkiye giderek komplolara şerbetlenmeye başladı. Ortaya atılan iddiaları artık toplumun ciddiye almasını beklemek giderek güçleşmiştir. BAŞBAKAN BEN OLSAYDIM DERHAL GEREĞİNİ YAPARDIM Siz Başbakan’ın yerinde olsaydınız ne yapardınız? Önce ne yapmayacağımı söyleyeyim: Silahlı Kuvvetleri doğruluğu kuşkulu, belgeleri geçersiz iddialarla suçlayıp yıpratma kampanyasına göz yummazdım. Ancak bazı somut iddialar varsa o zaman elbette yapılması gereken şey de çok açıktır: Eğer Başbakan bu olayların bir parçası olarak Genelkurmay Başkanı’nın ya da kuvvet komutanlarının doğrudan işin içinde bulunduğuna kani olmuşsa önce bunu araştırır. Kendisini hüküm verme noktasına getirecek verileri toplar. Eğer böyle bir hükmü oluştuysa da derhal yapması gereken iş -ben olsam kesin yapardım- Genelkurmay Başkanı ya da ilgili kuvvet komutanlarını görevden almaktır. Asıl o zaman “Ak Parti askere savaş açtı” denmez miydi? Hayır, gerekçesini de çıkar söylersin. Ama bunu böyle psikolojik ortam hazırlayarak, tahrip ederek, kampanyalar organize ederek, olayı karşılıklı mücadelede bir avantaj sağlamaya çalışarak yapmazsın. Eğer gerçekten bu konuda bir tereddüdün varsa derhal gereğini yaparsın ve bunu topluma anlatırsın. Devam ediyorum; diyelim ki genelkurmay başkanının bu işin dışında olduğunu, ama böyle olayların maalesef altta şekillendiğini gördüm. O zaman da bunu ulu orta serip, böyle dedikodusunu yaptıracağıma derhal genelkurmay başkanını çağırırım ve derim ki “Lütfen gereğini yapın, size emanet ediyorum, derhal bunu inceleyin.” Yapmazsa? Yapmazsa o zaman yine birinci maddeye döneriz. Ama önce bunu ondan isteyeceksin. Onun işini sen yapmaya kalkmayacaksın. Onun arkasından oyun çevirmeyeceksin. Önce kurşunu sıkıp, sonra dosyasını hazırlamayacaksın. Samimiyetle o kurumu sahipleniyorsan, bu meselelerin gereğini yapacak bir insanın başında bulunmasını da güvence altına alacaksın. Ama yapmıyorsa o zaman da gereğini bizzat sen yapacaksın. Orada da bitmeyecek işin. Bakacaksın, olayın başka yansımaları, uzantıları var mı? Varsa ona göre de tedbirlerini alacaksın ve elbette sorunları derhal yargıya intikal ettireceksin. Ama Başbakan şu an bununla meşgul değil. Görevden almıyor, onun yerine tahrip ediyor, savaşıyor. Neden sizce? Çünkü ikna olacak bir olay yok elinde. Çıkıp kamuoyuna anlatıp, bu budur diyeceği somut bir şey yok. Kaldı ki eğer varsa ve yapılanları kanıtlamaya hazır bir noktadaysa, benimle konuşmasına, kamuoyuyla konuşmasına da gerek yok, derhal gereğini yapması lazım. Ama ne yapıyorsun; “E ben seni yemek istiyorum, onun için sende açık arıyorum, seninle sürtüşüyorum” demeye başlıyorsun. TABLO TSK’YA ZARAR VERİYOR Aslında şöyle de bir iddia var; Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un da içerideki bu girişimlerden çok rahatsız olduğu, bir temizlenmenin yapılmasını kendisinin de istediği, aslında zaten Ergenekon’un da kozmik odaya girilmesinin de hep askerin isteği doğrultusunda yaşandığı... Siz böyle bir hava aldınız mı hiç? Söylentilerle ilgili bir değerlendirme yapamam. Temasım yok, böyle bir gözlemim de yok. Ben tabloya bakıyorum, gerçeklere bakıyorum. Bu olayın bir bütünlük içinde ele alınması lazım. O bütünlüğün içinde ben siyasi sindirme stratejisinin işlemekte olduğunu görüyorum. Çünkü işin özünün derhal aydınlığa çıkarılması konusunda etkili bir talep görmüyorum, tersine bir teslimiyet görüyorum. Bir süreç işliyor. Hukuk saygısındandır, demokrasidendir, şudur budur, onu bilemem, ama bu tablonun da Türkiye’ye ve Silahlı Kuvvetler’e çok ciddi zarar verdiği tartışma götürmez bir gerçektir. | CHP lideri Deniz Baykal Başbakan'a çağrı yaptı: "Şüpheleniyorsan Komutanları görevden al yoksa orduyu tahrip etme" |
Mumcu suikastini haber alır almaz Kuşadası’ndan Ankara’ya geldiğini hatırlatan dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, “Cinayeti çözmek devletin namus borcudur dedik ama bu borcu maalesef ödeyemedik” ifadesini kullandı. Sezgin, VATAN’ın sorularını yanıtladı: Mumcu cinayetinin şüphelileri nasıl yurtdışına kaçtı? İçişleri Bakanlığı ve Emniyet olarak o dönem araştırmalar büyük bir titizlikle sürdürülüyordu. Ancak bunlar basına yansıdı. Şüphelilerin yurtdışına kaçmasının nedeni, yapılan çalışmaların deşifre olmasıdır. Tüm bu çalışmalar gazetelerde yayınlanınca, şüpheliler yurtdışına kaçtı veya kaçırıldı. İsim var mıydı? Ben isimleri tek tek bilmiyorum. Ama araştırmalar sürdürülüyordu. Üzerinde durulan şüpheliler vardı. Emniyet onlar kaçınca ipuçlarını kaybetti. Batman’da bir örgütün de adı geçmişti. Bizim zamanımızda emniyet örgütü, bu cinayetle ilgili her delili, her belgeyi titizlikle inceledi. Ama tüm bağlantılar saptanamadı. Kum kentinde eğitim alıyorlardı Radikal islamcılardan mı söz ediyorsunuz? Evet. Ancak Batman’dan da sonuç çıkmadı. O yıllarda İran’daki Kum şehri, bu örgütlerin merkeziydi. Orada eğitim alıyorlardı. Kum Şehrinde yetiştirilip yurtdışına gönderiliyorlardı. İranlı diplomatlar uzun süre izlendi O dönem İranlı bir diplomattan şüphelendiğinizi de açıklamıştınız? Diplomat değil diplomatlar. Onlarla ilgisi olduğu ifade ediliyordu. Ancak bir yabancı devletin buradaki memurlarına son derece rahat muamele etmeniz mümkün değil. Bu iddia edildi. Ancak o zaman İstanbul’da 1 milyon İranlı vardı. Emniyet bu diplomatları yakın takibe almadı mı? Emniyet, İranla gerekli istihbarat girişimleri de yapmıştır. Diplomatlarla ilgili ise İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü hem benim zamanım, hem de benden sonra bunları takip etti. Size göre o gün ve bugün için soruyorum bu suikastın arkasında kimler vardı? Ben radikal dincilerin olduğunu düşünüyorum. İranla bağlantılı olan büyük bir grubun olduğunu düşünüyorum ve böyle bir ihtimale çok ağırlık veriyorum. Engelleyenin kulağına yapışılır Dönemin TBMM Uğur Mumcu Araştırma Komisyonu Başkanı Ersönmüz Yarbay, “Bizi cinayeti çözmememiz için engellediler” iddiasında bulundu? Engellendikleri kesinlikle doğru değil. Meclis Komisyonu’nun engellemesi mümkün değil. Aklın kurallarına aykırıdır. Ulus adına yetisi olan yüce Meclisin araştırma, soruşturma komisyonu engellenebilir mi? Engelleyenin kulağına yapılışır. Siz engellerle karşılaştınız mı? Ben İsmet Sezgin olarak hiçbir engelleme kabul etmem. Beni kimse engelleyemez. “Yapma etme” diyenin suratına telefonu kapatırım. Hiçbir cinayet gizli kalmaz Siz, sizden sonraki bir çok İçişleri Bakanı göreve geldi. Sizce bu cinayet neden çözülemedi? Ben kendi dönemimle ilgili konuşabilirim. Ancak hiçbir cinayet gizli kalmaz. Mutlaka çözülecektir. Sayın Demirel de ’namus sözü’vermişti? Sadece Sayın Demirel değil, rahmetli Erdal İnönü, hepimiz bu sözü verdik. İnönü de “boynumuz borcudur” dedi. Çok içtenlikle söylüyorum, hepimiz samimiyetle konuştuk. Hem duygusal olarak, hem görev bilinci içinde bu cinayeti çözmeyi hepimiz çok istiyorduk. Yapamadık olmadı. Ama bir gün çözülecektir. O bombayı ilk defa görüyorduk Uğur Mumcu cinayeti o yıllarda Emniyet için yeni bir olaydı. Gerek cinayetin işleniş şekli, gerek kullanılan bombanın materyali çok değişikti. Yani Emniyet’in tanıdığı, bildiği türden değildi. Yoksa Emniyet’in o dönemde aşırı sol örgütlerle, bölücü örgütlerin kullandığı yöntem ve materyallerle ilgili yıllara dayanan bilgisi vardı. Ancak böyle bir yöntemle işlenen ne cinayet ne de elinde çözülmüş vakaları vardı. Ne de hangi metodla çalıştıklarını biliyorlardı. | Uğur Mumcu'nun ölüm yıldönümünde, dönemin İçişleri Bakanı olan İsmet Sezgin"den ilginç açıklamalar geldi. |
Milli Eğitim Bakanlığı ve ÖSYM tarafından yapılan merkezi sistem sınavlarında görev alan öğretmen ve diğer görevlilere ödenecek ücretler belirlendi. Merkezi sistem sınavlarından ÖSYM sınavlarında öğretmene 91 TL, MEB sınavlarında 43 TL, AÖF sınavlarında ise 143 TL ödenecek. 2010 Yılı Bütçe Kanunu’nun K Cetvelinde yayımlanan katsayılara göre 2010 yılı içerisinde MEB tarafından yapılan MTSS (Motorlu Taşıt Sürücü Kursu Sınavı), Açık Öğretim, Seviye Belirleme Sınavı (SBS) ve benzeri ile ÖSYM tarafından yapılan LYS, KPSS, ÜDS ve benzeri sınavlarda görev alan personellere ödenecek ücretler belirlendi. Yapılan düzenlemeye göre belirlenen katsayılar, memurlar için belirlenen maaş katsayısı ile çarpılarak sınav ücretleri hesaplanacak. Milli Eğitim Bakanlığı’nca yapılan merkezi sistem sınavlarında (Bakanlığın kendi personeline yönelik sadece bir il merkezinde yaptığı sınav hizmetleri hariç) 24 saat esasına göre kapalı devre çalışmasında fiilen görev alanlara 43 TL, belirtilen sınav hizmetlerinde sadece sınav günü görev alanlardan bina sınav sorumluları ile bina yöneticilerine 120 TL, diğer görevlilere ise 91 TL ödenecek. ÖSYM’ce yapılan sınavlarda sadece sınav günü görev alanlara sınav gününe mahsus olmak üzere 91 TL, bina sınav sorumluları ile bina yöneticilerine ise sınav gününe mahsus olmak üzere 120 TL, fiilen soru yazımı, değerlendirilmesi ve denetiminde görev alan öğretim elemanlarına saat başına çalışma için 22 TL ödenecek. Açıköğretim sınav hizmetlerinde, sadece sınav günü görev alanlardan bina sınav sorumluları ile bina yöneticilerine 200 TL, diğer görevlilere ise günlük 143 TL, sınavın hazırlanması ve değerlendirilmesi ile denetimine doğrudan katkı sağlayan her bir öğretim elamanına her gün için 286 TL, sınavın hazırlanması ve değerlendirilmesi ile denetimine doğrudan katkı sağlayan diğer her bir personele her gün için 143 TL ödenecek. -KAMU KURUM SINAVLARINDA PROFESÖRÜN SAATİ 43 TL- Kamu kurum ve kuruluşları ile özel hukuk tüzel kişilerinin talepleri üzerine yükseköğretim kurumlarınca soru hazırlanması veya sınav yapılması halinde fiilen sınavın hazırlanması, değerlendirilmesi veya denetiminde görev alan Profesöre saat başına çalışma için 43 TL, Doçente 35 TL, Yardımcı Doçente 28 TL, Öğretim Görevlisi ve Okutmana 22 TL ödenecek. Sınav hizmetlerine doğrudan katkı sağlayan diğer her bir personel her gün için 43 TL, sadece sınav günü görev alanlara sınav gününe mahsus olmak üzere 91 TL, bina sınav sorumluları ile bina yöneticilerine ise sınav gününe mahsus olmak üzere 120 TL ödenecek. Ödemeler, Rektörün onayı ile belirlenecek miktarda döner sermaye bütçesinden yapılacak. | Öğretmenler sınavlarda gözetmenlik yaparak ek gelir elde ediyor. Peki katılacağı hangi sınavda ne kadar alacak? |
Turkcell Süper Lig'de oynadığı 15 maçta rakip fileleri 14 kez havalandırarak ligde gol krallığını sürdüren Makukula, kendi kalesine de 2 gol atarak ilginç bir rekora imza attı. Gol krallığında Makukula'yı 9'ar golle Harry Kewell (Galatasaray), Julıo Cesar Da Silva De Souza (Gaziantepspor) ve 8 golle Gustavo Colman (Trabzonspor) izliyor. Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor, Ankaragücü, Eskişehirspor, Denizlispor ve İstanbul Büyükşehir Belediyespor'a birer, Sivasspor, Diyarbakırspor ve Bursaspor'a ikişer gol atarak ligin ilk yarısında 13 gol ile gol krallığında ilk sırada olan Makukula, dünkü Gençlerbirliği maçında attığı golle gol sayısını 14'e yükseltti. Makukula, gol sayısını artırırken takımının topladığı puanlarda da büyük rol oynuyor. Gençlerbirliği maçında uzatma dakikalarında gol bulan Makukula, bu sayede takımına 1 puan kazandırdı. Makukula, iyi anlaştığı takım arkadaşı Cangele'nin paslarını ustaca gole çeviriyor. Makukula'nın başarısında bu sezon başarılı bir grafik çizen Arjantinli Cangele'nin performansı da etkili oluyor. | Kayserispor'un golcü oyuncusu Aziza Makukula, gol sayısını 14'e çıkararak gol krallığındaki yerini korudu. |
Atatürk Havalimanı'nda Dış Hatlar Geliş ve Gidiş katlarında bulunan free shoplara sabah saatlerinde Mali Suçlarla Mücadele ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne bağlı ekipler tarafından baskın düzenlendi. Mali Suçlarla Mücadele ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne bağlı ekiplerin free shoplarda çalışma başlatması üzerine satışlar durdurulurken, aralarında daha önce havalimanında görevli olduğu öğrenilen bazı polislerin de bulunduğu birçok şüphelinin gözaltına alındığı öğrenildi. Mali Suçlarla Mücadele ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne bağlı ekiplerin çalışmaları devam ederken, free shoplarda şatışlar durduruldu., | Atatürk Havalimanı'nda Dış Hatlar Geliş ve Gidiş katlarında bulunan free shoplara polis tarafından şok bir baskın düzenlendi. |
İstanbul'da etkili olan kar yağışı nedeniyle, kamuda çalışan engelli vatandaşların, 25-26-27 Ocak tarihlerinde ''idari izinli'' sayılacakları bildirildi. İstanbul Valiliğinden yapılan yazılı açıklamada, İstanbul'da hafta sonu meydana gelen kar yağışının ve hava sıcaklığındaki düşüşün yol açtığı ''don olayı ve buzlanmanın'' genel hayatı olumsuz etkilediği kaydedildi. Bu nedenle kamuda çalışan özürlülerin, 25-26-27 Ocak tarihlerinde, 3 gün süreyle ''idari izinli'' sayılacakları ifade edildi. | İstanbul'da etkili olan kar yağışı nedeniyle, kamuda çalışan engelli vatandaşlar şu tarihlerde izinli sayılacak. |
Galatasaray'ın Gaziantepspor'u 1-0 yendiği maçta Rijkaard'ın oyuncu değişikliği Elano'nun canını fena halde sıktı. Brezilyalı yıldız maçı seyretmeden soyunma odasına gitti. 65. dakikada Elano oyundan çıktı ve yerine Jo girdi. Ancak bu duruma tepki gösteren oyuncu "ben mi çıkacağım" diyerek yedek kulübesine döndü. İki üç defa değişikliği sordu ve kendi numarasını gördükten sonra Brezilyalı futbolcu hayretler içerisinde yedek kulübesine geldi. Elano maçın kalan bölümünü izlemeden soyunma odasına gitti. | Elano ile Rijkaad arasına kara kedi girdi.. Buz gibi havada yapılan oyuncu değişiklikliği futbolcunun tepesini attırdı. |
Yılbaşında İngiliz devlet arşivlerinde 30 yıl gizlilik koşulunu dolduran belgeler açıldı. Milliyet yazarı Can Dündar, darbesi ile ilgili yazılara bugünkü köşesinde yer verdi. (...)Vatan’dan Jan Devletoğlu arşive girip 2 bine yakın belgenin bir kısmını yayımladı. Böylece Ankara’daki İngiliz diplomatların 1979 Türkiye’siyle ilgili olarak Londra’ya ne mesajlar ilettiklerini öğrenmiş olduk. Nasıl 1919’da Mustafa Kemal’in beynini okumuşlarsa, nasıl 1938’de İnönü seçeneğini isabetle tahmin etmişlerse, 70’lerin sonundaki gelişmeleri de doğru okuduklarını anladık. Örneğin 1978’deki Maraş katliamından sonra Londra telaşla soruyor: “Türkiye’de de İran türü bir mezhep çatışması mı var?” Elçiliğin yanıtı ilginç: “Türkiye’de Aleviler ve Sünniler yüzyıllarca yan yana yaşadılar. Çatışmanın gerçek sebebi mezhep farklılığı değil, bunu kendi çıkarları için kışkırtan politik radikaller...” Yine 1978’de Van, Hakkâri ve Diyarbakır’da incelemeler yapan bir diplomat, izlenimlerini şöyle özetliyor: “Türk Kürtleri bağımsız bir Kürdistan devleti istemiyorlar. Ama dilleriyle gurur duyuyorlar.” * * * Raporlardan anlaşılıyor ki, İngilizler, 12 Eylül’ün gelişini de daha 1978 Sonbaharı’nda, Türkiye’deki liderlerden önce sezmişler. Ekim 1978... Terörün kitlesel saldırılara başladığı dönem... İngiliz Dışişleri Bakanı David Owen, Ankara’daki büyükelçiliğinden “Türkiye’deki darbe olasılığı”nı araştırmalarını istiyor. Bir süre sonra gönderilen raporun özeti şu: “Ecevit güvenlik ve ekonomide dengeyi kaybeder de Demirel yeniden iktidar olursa Türkiye, büyük şiddet olaylarına ve Hitlervari bir faşizme sürüklenebilir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tepedeki generalleri emir komuta zinciri içinde bir darbe yapabilir.” * * * Bunca isabetli öngörüyü okuduktan sonra Ankara’daki İngiliz diplomatlarının Londra’nın “Türkiye’de neler oluyor” sorusunu nasıl yanıtladıklarını merak etmez misiniz? Bizim gizli raporların da 30 yıl sonra açılmasını ve mesela şu İpekçi cinayetinin yazışmalarının ortaya çıkmasını istemez misiniz? | İngilizler geleceği 2 yıl öncesinden görmüş.. İngiliz gizli belgeleri açıldı ve 12 Eylül darbesine ilişkin ilginç tespitler var. |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Sakarya'da 27 tesisin açılış töreninde konuştu. Balyoz planıyla ilgili sert sözler söyledi. Bu kez hedefinde gazeteciler, köşe yazarları vardı. Menderes'e Özal'a yapılanların aynısının Ak Parti'ye yapıldığını söyleyen Erdoğan köşe yazarlarına da "Demokrasiye inanmıyorsan, adam gibi çıkıp darbeciyim de" dedi. İşte Erdoğan'ın konu ile ilgili sözlerinden satır başları: ADAM GİBİ BEN DARBECİYİM DE! "Benim milletim tek başına bir iktidar yetkisi veriyorsa ona kimsenin gölge düşürmeye hakkı yoktur. Bazı gazetelerde ne tür hazımsızlıklar olduğunu görüyoruz. Ak Parti’yi beğenemeyebilirsin ama Ak Parti’yi hazmetmek zorundasın. Eğer demokrasiye inanıyorsan farklı arayışlarda olamazsın. Ama inanmıyorsan çıkıp adam gibi açıklarsın: Ben darbeye inanıyorum diye. MENDERES'E ÖZAL'A YAPTIKLARININ AYNISINI YAPIYORLAR Artık gizli kalmıyor böyle şeyler. Daha bundan sonra neler çıkacak. Bazı köşe yazarlarına bakıyorum. 20 sene önce yazdıklarının aynısını yazıyorlar. Menderes ve Özal’a yaptıklarının aynısını bize de yapıyorlar. Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının boyuna posuna hayat tarzına mı kapıyorlar kafayı bilemiyorum. Ama alışacaklar. HUKUK DIŞINA BOYUN BÜKMEYECEĞİZ Biz işimize bakacağız. Biz yapan olacağız. Onlar kaos üretecekler biz inadına istikrar diyeceğiz. Onlar ihanet diyecek biz inadına milli birlik diyeceğiz. Kim hukuk dışı bir oluşumun içinde olursa olsun bunlar karşısında boynumuzu bükmeyeceğiz. Oynanan oyunları lütfen iyi görün. Üretilen senaryoları lütfen iyi anlayın. | Erdoğan'ın gündeminden balyoz darbe planı düşmüyor. Bu kez de köşe yazarlarına çattı. 'Çık darbeciyim de' diye isyan etti! |
ANKARA- TRT sınav yaptı. Sınav sonuçlarını internet sitesinde yayınladı. Ancak siteye ham dökümanları koymuş ve isimlerin karşısına konulan torpil notlarını silmeyi unutmuştu. Skandal liste uzun süre sitede kaldı. Hata anlaşılınca apar topar düzeltme yapıldı. Excell dosyasındaki gizli bölüm internet sitesinden indirildikten sonra iki kişinin yanına “Ercüment şahsen tanımıyor, yetim büyümüş” ve “Erol Yüksel kefil değil” gibi notların düşüldüğü görülüyor. Fırat KOZOK'un haberine göre, kurumun çeşitli kadrolar için yaptığı sınavın sonuçları internet sitesinden yayımlandı. Ancak TRT’nin Bilgi İşlem Dairesi, listenin Excell dosyasındaki gizli bölümünü silmeden, internet sitesine koyunca, skandal ortaya çıktı. Dosya, internet sitesinden indirildikten sonra iki kişinin yanına “Ercüment şahsen tanımıyor, yetim büyümüş” ve “Erol Yüksel kefil değil” gibi notların düşüldüğü görüldü. TRT ertesi gün sitedeki dosyayı değiştirdi. Skandala giden süreç şöyle gelişti: TRT 2009 yılında yaptığı sınavın ardından sonuçları 21 Ocak 2010 günü saat 22.20 civarında açıkladı. Sınavı asıl ve yedek olarak kazanların listesi Microsoft Excell belgesinde TRT’nin www.trt.net.tr adresindeki internet sitesine konuldu. 10 stajyer spiker almak için açılan sınavda 6 kişi başarılı olmuştu ve yedek liste yoktu. Excell sayfasındaki satır numaraları 10’ndan 60’a atlıyordu. Aradaki satırlar gizlenmişti. Dosyaya ulaşan Cumhuriyet, gizli satırları açınca torpilin belgesiyle karşılaştı. Gizli satırlardaki listede yer alan isimlerin ikisinin karşısında bazı notlar vardı. Listede 35. sıradaki Ali Burak Ünlü’nün karşısında parantez içinde “ERCÜMENT ŞAHSEN TANIMIYOR, YETİM BÜYÜMÜŞ”, 36. sıradaki Fatih Oruk’un karşısında da “EROL YÜKSEL KEFİL DEĞİL” yazıyordu. Listedeki gariplikler bununla da bitmiyordu. 13 kişilik bir listenin başında da büyük harflerle “ORTA” yazıyordu. İsimlerinin karşısında not yazan Ünlü ile Oruk listeye göre stajyer muhabirlik sınavını yedek olarak kazandı. 13 kişilik listeden, Tamer İnan, Ali Yıldırım, Ayşe Kübra Kürklüoğlu, Ahmet Çiftçi ve Selçuk Çelik de sınavı yedek listeden kazandı. 21 Ocak gecesi yayına koyulan listedeki skandal 22 Ocak günü mesai saatinin başlaması ile siteden kaldırıldı. Torpil ifadelerinin ayıklandığı liste, bu kez Word dosyası olarak yayına konuldu. TRT’nin bu skandalın ardından nasıl bir açıklama yapacağı merakla bekleniyor. | TRT fena yakalandı. Eleman almak için açılan sınavın sonuç belgesinde torpil olan isimler silinmeden internetten yayınlandı. |
Listede 24 generalin adı tek tek sıralanmış. Selimiye Kışlası'nda 5-7 Mart 2003'te gerçekleştirilen plan seminerinde, Balyoz Harekât Planı'nın uygulanması için hazırlık yapılıyordu. Taraf'ın elindeki 5 bin sayfalık belgeler arasında bulunan, darbede görevlendirilecek askeri personelin listesi de bunu kanıtlıyor. Plan seminerinden üç ay önceki bir tarihte Tümgeneral Nejat Bek, Birinci Ordu Komutanı emriyle İstihbarat Başkanı Kurmay Albay İzzet Ocak'tan, harekâtta görevlendirilecek personel isimlerinin tespit edilerek komutanlığa gönderilmesini istiyor. Aralık-2002 tarihini taşıyan talimatın konu bölümünde, "1'inci Ordu Plan Semineri-2003" yazıyor. Bu yazılı emrin bir nüshası harekât planının uygulanmasını koordine ettiği anlaşılan Kurmay Albay Süha Tanyeri "ye de gönderilmiş. Emrin Ek-B kodlu belgesinde, 10 maddeden oluşan görev kategorisi çizelgesi bulunuyor. Darbe harekâtı hazırlığını ele veren bu çizelge aynen söyle: a - Özel operasyon ve sorgulama timlerinde görevlendirilecek personel b - Özel görevli toplama timlerinde görevlendirilecek personel c - Sıkıyönetim mahkemelerinde görevlendirilecek personel ç - Darbe harekâtı timlerinde görevlendirilecek personel d - Gözaltı timlerinde görevlendirilecekpersonel e - Hasar tespit timlerinde görevlendirilecekpersonel f - Kamu kurum ve kuruluşlarında görevlendirilecek personel. g - Özel hastaneler ve ilaç depolarında görevlendirilecek personel ğ - Gümrükler, depolar, ambarlarda görevlendirilecek personel h - Alışveriş merkezleri ve gıda toptancılarında görevlendirilecek personel Yazılı emrin yerine getirildiğini gösteren görevlendirme çizelgesi ise İstihbarat Başkanı Kurmay Albay İzzet Ocak tarafından hazırlanarak Birinci Ordu Komutanlığı'na gönderilmiş. Ek-A kodlu belgede, "Görevlendirmede Yetkili" 24 general ile 72 subayın isimleri ayrıntılı bir şekilde yer alıyor. 10 maddede sıralanan timlerin başına ise rütbesine, isim ve görev yerlerine göre belirlenen 274 subay getirilmiş. Bu görevlendirme listeleri, Balyoz Harekat Planı'nda yer alacak askeri personelin Selimiye Kışlası'ndaki "rutin" seminerden tam üç ay önce, büyük bir gizlilik ve özen içinde seçildiğini gösteriyor. İşte 'seminerdeki' generallerin listesi 1.Tümg. Nejat BEK (1 nci Or. Kur. Bşk.) 2.Tuğg. M. Korkut ÖZARSLAN (1 nci Or.Hrk.Kur.Ybsk.) 3.Korg. Engin ALAN (2 nci Kor.K.) 4.Tuğg. Nuri Ali KARABABA (95 nci Zh.Tug.K.) 5.Tuğg. M. Kemal TUTKUN (4 ncü Mknz.P.Tug.K.) 6.Tuğg.UğurUZAL (8 nci Mknz.P.Tug.K.) 7.Tuğg. Gürbüz KAYA (18 nci Zh.Tug.K.) 8.Korg. Şükrü SARIIŞIK (5 nci Kor.K.) 9.Tümg. Behzat BALTA (3 ncü Mknz.P.Tak.Tüm.K.) 10.Tuğg. Halil KALKANLİ (54 ncü Mknz.P.Tug.K.) 11.Tuğg. Tuncay ÇAKAN (3 ncü Zh.Tug.K.) 12.Tuğg. Hasan Fehmi CANAN (33 ncü Mknz.P.Tug.K.) 13.Tuğg. Erkal Bektaş (65 nci Mknz.P.Tug.K.) 14.Tuğg. Ahmet YAVUZ (55nci Mknz.P.Tug.K.) 15.Korg. Ayhan TAŞ (15 nci Kor.K.) 16.Tuğg. Faruk O. MEMİOĞLU (1 inci P.Tug. K) 17.Tuğg. Kaya VAROL (2 nci Zh.Tug.K.) 18.Korg. Ergin SAYGUN (3 ncü Kor. K) 19.Tümg. Metin Yavuz YALÇIN (3 ncü Kor.K.Yrdc.ve 52 nci Zh.Tüm.K.) 2O.Tuğg.Yurdaer0LCAN (1 nci Zh.Tug.K.) 21.Tuğg. İhsan BALABANL(66 nci Zh.Tug.K.) 22.Korg. Doğan TEMEL (Harp Ak. K.Yrdc.) 23.Tümg. Hayri GÜNER (Harp Ak.K.Kur.Bşk.) 24.Tümg. Recep Rıfla DURUSOY (Slh.Kv.Ak.K.) | Birinci Ordu Plan Seminerinin hazırlığı esnasında Balyoz Planı'nda görev alacak subayların isimleri belirlenmiş. |
Geceyarısı saat 03.10'da meydana gelen depremin büyüklüğünü Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi 4 olarak ölçtü İzmir'in Dikili ilçesi Çandarlı beldesinde hafif şiddette bir deprem meydana geldi. Geceyarısı saat 03.10'da meydana gelen depremin büyüklüğünü Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi 4 olarak ölçtü. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesinin verilerine göre, saat 03.10'da meydana gelen depremin büyüklüğü 4 olarak ölçüldü. Çandarlı ve Dikili'nin yanı sıra İzmir kent merkezinde de hissedilen depremde can ve mal kaybının yaşanmadığı bildirildi. | İzmir'in Dikili ilçesi Çandarlı beldesinde hafif şiddette bir deprem meydana geldi. Deprem kent merkezinde hissedildi. |
Erzurum'da, çay içilirken şeker çaya karıştırılmıyor, kıtlama yapılıyor. Bunun çıkışı ise çok ilginç... - Eskiden İran'da çaya tatlandırıcı olarak hurma ve üzüm katılıyordu. İngilizler İran'a şeker satmaya kalktıklarında bunu başaramadılar. Sonra İranlı Mollalarla irtibat kurdular. İngilizler Mollaların vereceği fetva karşılığında kazancın % 10'nu teklif ettiler. Nitekim bir Cuma Namazı'nda (İran'da Cuma Namazları o bölgenin en büyük camisinde ve çok kalabalık olarak kılınıyor) Cuma Hutbesi'nde Mollalar şu vaazı verdi: "Siz Allah'ın nimeti olan hurma ve üzümü nasıl olur da çaya katarsınız! Bundan böyle çaya şeker katacaksınız!" Bu vaazdan sonra İranlılar çaya şeker katmaya başladılar. İşler yoluna girince İngilizler Mollalara verdiği % 10 payı satışların iyi gitmediği gerekçesiyle vermemeye başladı. Bunun üzerine Mollalar ikinci bir fetva verdi Cuma Hutbesi'nde: "Gâvur icadı şekeri çaya katmak caiz değildir!..." Bu fetva üzerine İranlılar evlerindeki şekerleri sokaklara döktü... İngiliz firmaları bunun üzerine baktılar olacağı yok, Mollalarla yeniden masaya oturdu. Fakat Mollalar bu sefer % 20 pay istedi. İngilizler çaresiz kabul etti. Mollalar Cuma Hutbesi'nde bu sefer şöyle fetva verdi: "Biz size çaya şeker katmayın dedik ama sokaklara dökün de demedik, şekeri sokağa dökmeyeceksiniz, şekeri çaya batıracak ve böylece gâvur icadı şekere boy abdesti aldıracak ve öyle içeceksiniz!! | Doğu bölgelerinde çay içilirken genellikle şeker çaya karıştırılmıyor, kıtlama yapılıyor. Öyküsü ise fıkra gibi... |
Devlet Bakanı Faruk Çelik, Türkiye'de hükümetlerin genellikle yok saydığı Alevi sorununun çözümü için elini taşın altına koydu. AK Parti Hükümeti'nin Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi çerçevesinde gündeme getirdiği Alevi açılımının bir bakıma doğrudan muhatabı. Haziran ayından itibaren 6 çalıştay yapıldı, bu hafta çalıştayların sonuncusu yapılacak. Son çalıştay öncesinde gelinen noktayı Devlet Bakanı Faruk Çelik ile konuştuk. Bugün gazetesinden Seda Şimşek'e konuşan Çelik, "Cemevlerinin bir statüsü olmalıdır. Bu statünün ne olacağı konusunda siyasilerin karar verici olmamaları gerekir" dedi. İşte Çelik'in açıklamaları: *Alevi açılımına neden gerek duyuldu? Alevi-Bektaşi vatandaşlarımızın sorunları, taleplere cevap verilmediği için birilerinin istismar ettiği bir alan olarak önümüzde duruyordu. Bu kronik sorunu göz ardı edemezdik ve çalıştaylar yapmaya karar verdik. Bunun amacı Alevi vatandaşlarımızla devleti buluşturmak. Alevileri kendi içlerindeki homojen olmayan yapılarını mümkün mertebe ortak bir noktaya taşımak. Böylece devlet tarafından ilk kez Alevi vatandaşlarımızın sorunlarının ve taleplerinin tespiti gerçekleştirildi. Yol haritası çıkacak *28 Ocak'ta son çalıştayı yapacaksınız, gündeminiz nedir? Biz 6 çalıştay süresince fotoğraf çekmeye çalıştık. 28 Ocak tarihinde Alevi vatandaşlarımızın talepleri doğrultusunda belirlediğimiz 6 gündem maddesi çerçevesinde yaklaşık 45 kişiden oluşan bir katılımcı grubu ile son çalıştayımızı yapacağız. Bu son çalıştaydan umuyorum ki bir yol haritası çıkacak. Çözüm önerileri mutlaka bu yol haritasının içinde olacaktır. *Aleviler hangi sorunlarının öncelikle çözülmesini istiyor? Temel bazı sorunlar var. Bunlardan bir tanesi cemevlerinin statüsü. Bu konuda farklı görüşler var. Bazıları, "Bu konu tarihsel derinliği olan bir konudur. 100 yıl geriye gittiğimiz zaman bugünkü anlamda cemevlerinden bahsetmek mümkün değil, hatta bugünkü anlamda Alevilikten bahsetmek mümkün değil. 100 yıl önce daha farklı bir terminoloji, daha farklı bir yaklaşım veya daha farklı bir sosyolojik yapı vardı. Mesela, Anadolu'da o zaman Alevilik değil, Kızılbaşlık diye bir kavram daha yaygın bir şekilde kullanılıyordu" görüşünü dile getiriyorlar. *Bugün farklı bir durum söz konusu. Alevi- Bektaşi nüfus, kent hayatında kendi ritüellerini, kendi kültürel değerlerini yaşama konusunda bazı mekanlara ihtiyaç duymaya başladı, cemevleri tartışması da buradan çıkıyor. *Cemevlerinin bir statüsü olacak mı? Cemevlerinin bir statüsü olmalıdır, ama bu statünün ne olacağı konusunda siyasilerin karar verici noktada olmamaları gerektiği düşüncesindeyim. Cemevlerinin statüsü konusunda, Diyanet bünyesinde mi, Kültür Bakanlığı bünyesinde mi, cem ve kültür merkezi mi olmalı, bir inanç merkezi mi olmalı, müstakil mi olmalı, ne olmalı sorularının cevabını çalıştay vermeli. Bir statü tanınması gerektiği konusunda uzlaşma var, ama ne, nasıl sorusunun cevabı açıkta. Aleviliğin tanımı yapılacak *Devlet Aleviliği nasıl tanımlıyor? Biz çalıştaylarda kimseye "Aleviliği tanımlayın" demedik, ama, 7. çalıştayda katılımcıların Aleviliğe bir tanımlama getirmesini isteyeceğiz. Eğer bir yol haritası isteniyorsa, bu tanıma göre bir yol haritası hazırlanması gerekiyor. *Çalıştaylarda bu konuda görüşler ortaya konuldu mu? Bununla ilgili de farklı görüşler var. Bir görüşe göre, "Alevilik bize göre İslam içindeki bir yorumdur" deniyor, bunu da "tasavvufi bir yorum" olarak değerlendirenler var. Ama, başka bir görüşe göre de "Bırakın, size ne? Alevilik neyse o" deniyor. Bu görüşlerin tümüne saygı duyuyoruz. Ama, saygı duymamız konuyu çözümsüz bırakacağımız anlamına da gelmiyor. *Dedelere maaş bağlanması konusunda ne düşünüyorsunuz? Dedelerin durumunu da son çalıştayda ele alacağız. Kimisi "bağlansın" kimisi "bağlanmasın" diyorlar. Belli bir noktaya geleceğiz. * Aleviler'in Diyanet'te temsil edilmeleri gibi bir düzenleme yapılması düşünülüyor mu? Bazı Alevi kesimler, Diyanet bünyesinde yapılanmalarının doğru olacağını ifade ediyorlar, ama başka bir kesim "Hayır, bu bir Sünnileştirme politikasının uzantısı" şeklinde görüş beyan ediyor. Aleviliğin tanımlanması, cemevleri, Aleviliğin idari yapı açısından nerede yer alması gerektiği gibi konularda farklı görüşler var. *Her konuda bu kadar farklı görüşler varken nasıl bir yol haritası çıkarabileceksiniz? Konu son 100 yılın konusu değil, bu konu birçok savaşlara, birçok çatışmalara, birçok acı olaylara konu olmuş. Ülkeye karşı olanların ilgi alanı olmuş ve ülkede iç karışıklıkların olmasına neden olmuş bir konu. Bundan dolayı çok dikkatli, çok hassas bir şekilde süreci yürütmeye çalışıyoruz. *Madımak Oteli ile ilgili son durum nedir? Buranın otel olmaktan çıkması gerektiği yönünde bir ortak irade var. Ama, ne olması gerektiği konusunda da farklı görüşler var. Müze olması gerektiğini söyleyenler var, bu görüşe şiddetle karşı çıkanlar da var. Madımak ve benzeri yerler yeni bir sembol, yeni bir çatışma alanı olmamalı. Alevi vatandaşlarımız için Madımak Oteli'nin sembolik olarak çözümü çok önem arzediyor, bunun farkındayız. | Alevi açılımında sona gelindi.. Süreci yöneten Bakan Faruk Çelik, neler yapılacağının ipuçlarını verdi. |
Amerikan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi, yaşları 6 ile 19 arasındaki 9 milyondan daha fazla çocuğun aşırı kilolu ya da obez olduğunu açıklıyor. Howstuffworks isimli sitede yer alan haberde ise, obez çocuklar için 5 sağlıklı çözüm yolu öneriliyor. İşte bunlar: Dışarı çıkın ve oynayın: Kilo vermenin gerekli bileşenlerinden biri, dışarı çıkmak ve egzersiz yapmaktır. Diyet planları kısa süreli olarak işe yarayabilir, ancak aktif yaşam tarzıyla birlikte çok dengeli ve sağlıklı bir beslenme, kilolarınızı korumanın tek yoludur. 2004 yılında yapılan bir araştırmada, çocukların televizyon izlediği ya da video oyunu oynadığı her saatin obez olma riskini ikiye katladığı bulundu. Çocuklar için bununla mücadele etmenin en iyi yolu, evden dışarı çıkmak ve oyun oynamaktır. Bisitlete binebilirler, ip atlayabilirler, seksek oynayabilirler. Sokakta yapılan her aktivite, evde televizyon karşısında yatmaktan daha hareketlidir. Çocuklarınızın arkadaşlarıyla dışarıda daha fazla zaman geçirmesini sağlayın ve böylece daha az kilo alacaktır. Zindeliği öğrenin: Çocukluk çağı obezitesinin nedenlerinden biri de çocukların çoğunun formunda olmanın ne olduğunu bilmemesidir. Amerika'da okullarda daha fazla matematik ve İngilizce derslere zaman ayrılırken, beden eğitimi dersleri kısıtlanıyor. Ulusal Spor ve Beden Eğitimi Derneği, ilkokul öğrencilerinin sadece yarısının beden eğitimi derslerine katıldığını belirtiyor. Lise öğrencilerinin ise yüzde 30'u beden eğitimi dersi alıyor. Eğer çocuğunuzun okulunda yeterince beden eğitimi dersi olmadığına inanıyorsanız, formunu koruması için gerekli egzersizleri ona siz öğretin ya da kursa gönderin. Sağlıklı atıştırmalıkları tercih edin: 1980'den beri çocukluk çağı obezitesindeki artışla birlikte, aileler televizyon izlerken çocuklarının yedikleri yiyecekleri takip etmeye başladılar. Aile tarafından hazırlanan temel öğünler sağlıklı ve besleyici olurken, çocuklar özellikle televizyon izlerken yağlı, şekerli ve boş kalorili atıştırmalıklar yiyorlar. Dolaplarınızı bu tür yiyecekler yerine sağlıklı atıştırmalıklarla doldurarak çocuğunuza yardımcı olabilirsiniz. En iyi tatlı abur cuburu, evde taze meyvelerle hazırlayabilirsiniz. Meyvede yağ bulunmaz, kalorisi düşüktür ve iki öğün arasında çocuğunuzun kendisini tok hissetmesini sağlar. Film izlerken yağlı patlamış mısır yerine fındık, ceviz gibi kabuklu kuru yemişler ve çekirdekler daha sağlıklıdır. Çocuğunuzun canı tatlı isterse, fırınınızda az şekerli kurabiyeler hazırlayabilirsiniz. Gazozu azaltın: Çocuklarınıza sağlıklı gelişim için gerekli yiyecekleri ve içecekleri öğretin. Fakat, çocuğunuzun zararlı içecekleri içmesini istemiyorsanız, siz de içmemelisiniz. Bu şekilde problemin yarısını çözebilirsiniz. Harvard Üniversitesi, gazozun çocukların beslenmesinde şeker takviyesi etkisi yaptığını buldu. Araştırma, çocuğun tükettiği her gazozun obezite riskini yüzde 1,6 oranında artırdığını gösterdi. Çocuğunuz dışarıdayken ona doğru kararlar almasını öğretin. Gazoz yerine alternatif olarak meyveli maden sodası sunabilirsiniz. Mutfakta yardımcı olun: Yemek hazırlarken, çocuğunuza da sebzeleri yıkamak ya da kesmek gibi görevler verebilir veya ızgarada yardım etmesini isteyebilirsiniz. Vereceğiniz görevlerin yaşına uygun olmasına dikkat edin. Eğer çocuğunuz yemek hazırlanırken aktif rol oynarsa, yediği her şey daha fazla ilgisini çekecektir. Akşam yemeğini hazırlarken, yiyeceklerin yağ, şeker ve kalori içeriği hakkında sohbet edebilirsiniz. | Çocukluk çağı obezitesi son yıllarda ciddi bir sorun olmaya başladı. |
Hastaneye kaldırılan aile bireylerinden 2'sinin sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu öğrenildi. Edinilen bilgiye göre, Ulus Mahallesi Ulukışla Sokak'ta ikamet eden Tosun ailesinin aynı odada yatan 8 ferdi, sobadan sızan karbonmonoksit gazından zehirlendi. Olay yerine gelen sağlık ekipleri tarafından Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan Türkan (45) ve Yağmur Tosun'un (17) hayati tehlikesinin bulunduğu belirtildi. Şevket Yılmaz Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Sait (46), Rıdvan (18), Çimen (16), Çiğdem (11) ve Güven Tosun (13) ve ismi öğrenilemeyen bir çocuğun sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi. Olayla ilgili soruşturma sürüyor. | Bursa'nın merkez Yıldırım ilçesinde aynı aileden 8 kişi sobadan sızan karbonmonoksit gazından zehirlendi. |
Bir iç çamaşırı firması internet reklamında önce jartiyer giyen bir kadının üzerine yalnızca burka giymesini gösterip “Herkes için her yerde seksilik” sloganını kullanması Müslümanları kızdırdı. Almanya’da bir iç çamaşırı markasının reklamlarında burkayı kullanması Müslüman kadın ve erkeklerden büyük tepki çekti. Alman iç çamaşırı markası Liaison Dangereuse’in dört ay önce internette yayınlamaya başladığı reklam, arka planda bir tür Orta Doğu müziği çalarken esmer bir kadının duş aldıktan sonra vücuduna nemlendirici sürmesiyle başlıyor. Gözlerine maskara süren kadın daha sonra önce iç çamaşırını giyiyor, sonra da jartiyerini takıyor. Topuklu ayakkabılarını da giyerek aynada kendisini izlemeye başlayan oyuncu, reklamın son sahnesinde ise, üzerine burkasını geçiriyor. Bunun ardından ekranda “Sexiness for Everyone, Everywhere” yani “Herkes için her yerde seksilik” yazıyor. Firmanın çektiği reklam filmi, internette kıyameti kopartırken, firma, baskılara boyun eğmeyeceklerini, reklamı tüm Avrupa’daki sinema ve televizyonlarda ekrana getireceklerini söyledi. Öte yandan Islamineurope.com gibi siteler “ahlak ve erdemi temsil eden burkayı cinsellikle bağdaştıran” reklamı protesto ediyor. | Almanya'da kıyamet koptu!.. Burkayı, cinsellikle bağdaştıran reklam Müslümanları ayağa kaldırdı! |
Nergis DEMİRKAYA İNTERNETHABER ANKARA- Bir tarafta Balyoz Darbe Planı bir tarafta ‘Türkiye’de darbe dönemleri kapanmıştır’ yorumları. Türkiye hangisine inanacağını şaşırdı. Bu şaşkınlığın gerekçesini en iyi açıklayan ise iletişim Profesörü Naci Bostancı oldu. Thing Tang kuruluşlarının bile bu tür senaryolar ürettiğine dikkat çeken Bostancı, “Ama bunu daha önce üç darbe gerçekleştirmiş ve hala elindeki imkanlarla bunu yapabilecek bir kurum yaparsa endişe etmemek mümkün değil” dedi. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Naci Bostancı ile son ortaya çıkan Balyoz Darbe Planı iddialarını nasıl okumak gerektiği üzerine konuştuk. “Planlar, ürkütücü eylemler, darbede faydalanılacak isimler listesi… ne görüyorsunuz” sorumuza Bostancı, “Kesin kanaate varmak mümkün değil, ama…” diyerek şunları söyledi: “Ortaya çıkan darbe planıyla ilgili kesin bir şey henüz yok ama ipuçları ve geçmiş tecrübeler üzerinden yorumlar yapılıyor. İsimlere bakıyoruz. Söz konusu sivil çevreler cunta içinde yer alırlar mı kesin olarak bilemeyiz ama liste çok da Allah Allah dedirten bir liste değil. Tabi bu ismi geçenlerin cuntacı oldukları ve destek verecekleri anlamına gelmiyor ama kimi yerde plan yapanlarla temas kurmuş olabilirler. Bir de toplum mühendisliği yaygın bir iştir. Benzeri örnekleri çoktur.” TSK DARBE YAPAR MI? Ortaya çıkan son darbe planı iddiası yeniden gerilimi yükseltti. TSK komutası darbelere yönelik tavrını açıkça ortaya koyuyor ama kuşkular bitmiyor. Bostancı bu durumla ilgili de şunları söyledi: “Silahlı kuvvetler Türkiye tarihinde üç kez darbe yaptı. Bunları birlikte okuduğumuzda TSK demokrasi dışı yöntemlere sahip bir karaktere sahip. 28 şubat öncesi için bunu rahatlıkla söyleriz. 28 Şubat’tan sonra bunun artık daha zayıf bir ihtimal olacağını düşünmeye başladık, ancak asker demokrasi dışı yollara başvurma anlayışından ne kadar uzaklaştı. Bu kamuoyunda bir soru işareti olarak duruyor. Özden Örnek’in günlükleri somut bir veriydi. Bunun gibi şeyler bulanıklığı arttırıyor.” ACABA KUŞKUSU Son ortaya çıkan darbe planları AK Parti’nin iktidara geldiği 2002-2003 yıllarını kapsıyor. Bostancı “Bu planlar gerçekleşmediğine göre kurgusal” diyor ama endişesini de paylaşmadan edemiyor: “Bu tür planları büyük Think-thank kuruşuları da yapar. Ama bir ordu yaparsa bunu gerçekleştirme konusunda elinde imkanlar var. Tabiî ki bundan endişelenmemek, “Acaba” kuşkusu taşımamak mümkün değil.” 2003 YILINDA DARBE ORTAMI VAR MI? Bostancı, “2003 koşullarına baktığınızda siz ne görüyorsunuz?” sorusuna şöyle yanıt verdi: “Her şeyi hukuki süreç içinde anlayacağız. Ordunun kışkırtma planları içinde yer alacağına inanmak istemiyorum. Ama şunu düşünmeden de edemiyorum. 2003 yılında Türkiye’de bir darbe ortamı yok. Yeni bir parti gelmiş. Krizden çıkılmaya çalışılıyor. Körfez savaşı kara bulutları var. Ülkenin içinde darbeye neden olacak toplumsal olaylar yok. Bu koşullarda darbe olmaz. Toplumsal ortamları elverişli hale getirmek için acaba provokasyonlar planlanmış olabilir mi? Türk ordusunca yapılmış olmasını kabul etmek istemem, ama kimi çevreler yapmış olabilir." KUSMA GİBİ İNŞA SÜRECİ Darbe planlarının ortaya çıkması Türkiye’nin geleceği için bir şans olabilir mi? Daha demokratik bir Türkiye bu tartışmaların ardından daha sağlıklı oluşturulabilir mi? Bostancı’nın bu soruya da yanıtı var. Bostancı şunları söyledi: “Türkiye yeni inşaat ve işletme süreci yaşıyor. Ama bunu kusma gibi yaşıyor. Ama kusma biçiminde ortaya çıkan inşaat süreci ölçünün kaybolduğu bir sarsılma dönemine neden oluyor. Bunlar konuşulurken kamuoyu sakin bir şekilde takip etmeli, hukukun ne diyeceğine kulak vermeli. Ülke demokratikleştikçe iktidar da demokratikleşecek.” | Balyoz darbe planı siyasi gerilimi yeniden yükseltti. İktidarla muhalefetin tartışmalarına bir iletişim profesörü de katıldı. |
Sabah gazetesinin haberine göre Galatasaray, Lucas Neill ve Jo transferleri sonrası yabancı kontenjanını boşaltmak için Linderoth'un ardından Harry Kewell ile de yollarını ayırıyor. Sarı-kırmızılı yönetimin sezon sonuna kadar kiraladığı Giovani Dos Santos'a yer açabilmek için, taraftarın en sevdiği isimlerin başında gelen, Arda Turan'ın dün, "Takımın yüzde 50'si gitti" diyerek övgüde bulunduğu Avustralyalı oyuncu tercih edildi. Bu kararda birçok sebep etkili oldu. İlki, yüksek maliyeti bulunan Kewell'ın üst üste gelen sakatlıkları idi. Baros da takım arkadaşı ile aynı tarihlerde sahalara dönecek olsa da, Kewell'ın sözleşmesinin sezon sonu bitmesi de göz önünde bulunduruldu. Ayrıca Tottenham'dan kiralanan Dos Santos'un, Kewell ile aynı mevkiide görev yapacak olması da ibrenin forvet olan Nonda ve Baros'u değil de Kewell'ı göstermesine sebep oldu. Galatasaray yönetimi, sezon sonu sonu sözleşmesi bitecek Avustralyalı oyuncu ile aralık ayından bu yana masaya oturmuyordu. Kewell'ın hafta başında İstanbul'a gelen menajeri ile de yöneticiler görüşmemişti. Dün gelişmeler üzerine İngiltere'ye giden Kewell doktoruna kontrol olacak ve kulübe sakatlığı ile ilgili bilgi verecek. Ancak yönetim Kewell'ın raporunu beklemeden kararını aldı. | Galatasaray'da Giovani Dos Santos'a yer açmak için gidecek isim belirlendi. Nonda diyenler fena halde yanıldı.. |
Peter Backus, 30 yaşında ve Warwick Üniversitesi'nin matematik bölümünde öğretim üyesi. Bekâr; çünkü kafa dengi birini bulamadı. Sonunda bu durumunu bir tez konusu yapmaya karar verdi. Yaptı da. "Benim neden kız arkadaşım yok" sorusuna uzmanlık alanıyla, yani matematikle yanıt aradı. Bunun için Amerikalı astronom Profesör Frank Drake'in 1961'de dünya dışında canlılar olup olmadığını belirlemek amacıyla geliştirdiği ünlü "Drake formülü"nden yararlandı.. N = R* x Fp x Ne x Fi x Fc x L Backus, yaşadığı kenti, Londra ve yakın çevresini çalışmasının odağına aldı. Olası kız arkadaşını bu şehirdeki 24 ile 34 yaş arasındaki kadınlarla sınırlandırdı. Vardığı sonuç: Sadece 34 kız veya kadın ona hayat arkadaşı olabilirdi. Onlardan biriyle karşılaşma olasılığını hesapladı: Yüzde 0,0000034. Bir başka ifadeyle 285 binde bir olasılık! "Drake formülü"nü de aktaralım: N = R* x Fp x Ne x Fi x Fc x L... Prof. Drake, bu formülüyle galaksimiz dışında 10 bin uygarlık bulunduğu sonucuna varmıştı. Backus formülü kullanırken sadece bazı kriterleri değiştirdi: İdeal bir randevu ve çekici gelebilecek kadınların oranı gibi. | İngiltere'de bir öğretim üyesi neden bekar kaldığını matematik formülü ile bulmaya çalıştı. Bunu tez konusu yaptı. |
Kanadoğlu’na, Ak Parti Hükümeti’nin hazırlattığı anayasa taslağını hatırlatmak istiyorum… Hani, şu anda ordumuzun aslında darbe yapmaktan nasıl da nefret(!) etiğini anlatmaya çalışan Ak Parti Hükümetini eleştirmekle görevli meslektaşlarımızın yerden yere vurdukları ama belli ki okumadıkları anayasa taslağının 38. Maddesini.. O madde şöyle idi: “Siyasî partilerin tüzük ve programları ile fiilleri, insan haklarına, devletin bağımsızlığı ve bölünmez bütünlüğüne, demokrasiye, cumhuriyete ve laikliğe aykırı olamaz…... Bir siyasi partinin tüzüğünün veya programının birinci fıkra hükümlerine aykırı görülmesi halinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının talebi üzerine, Anayasa Mahkemesi’nce partiye ihtarda bulunulur. İhtarı izleyen iki ay içinde aykırılık giderilmediği takdirde, ilgili parti hakkında dava açılır.” *** Peki… Başbakan Erdoğan, yeni anayasa taslağında böyle bir maddenin varlığından haberdar mıydı?.. Elbette haberdardı… Oysa o maddenin bir benzeri zaten mevcut anayasada da vardı… Ve… O sırada Ak Parti, kapatılma istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde yargılanıyordu… Başta Sabih Kanadoğlu olmak üzere Hükümet karşıtı bazı yazarlar bir yandan Ak Parti’nin laikliğin odağı olduğunu iddia ederek kapatılması gerektiğini yazıp söylerken, diğer yandan ise içinde böyle (tam da istedikleri gibi) bir maddenin yer aldığı anayasa taslağını hiç okumadan kıyasıya eleştiriyorlardı… Peki… Laikliğe aykırı eylem ve söylemde bulunan bir siyasi partinin kapatılma talebiyle yargılanması gerektiğini kabullenen bir iktidar partisi nasıl oluyordu da böyle bir maddeyi içeren bir anayasa taslağı hazırlıyordu?.. Söyleyeyim: Çünkü laiklik karşıtı olduklarını veya olacaklarını düşünemiyorlardı bile… *** Sabih Kanadoğlu ve bazı gazeteci arkadaşlar da TCK’nun 288. maddesi gereğince suç işlemektedirler. Ne Kanadoğlu’nun ne de gazetecilerin yargılanmalarını engelleyen bir yasa maddesi var… Bunu şunun için söylüyorum: Kanadoğlu ve yandaş gazetecileri önce mevut yasaları “ihlal” ediyorlar… Sonra da haklarında soruşturma açılıp bir de kovuşturulunca başlıyorlar feryat figan ağlanmaya… Kaşınıyorlar yani… [email protected] | Kanadoğlu, "hükümetin reform yapmaya yetkisi yoktur" dedi, AK Partililer çıldırdı. İşte Çelik'ten sert tepki; |
Soğuk hava Çanakkale Gelibolu'da denizi dondurdu. Balıkçı teknekelerinin bağlandığı iç limanda denizin üzerinde buz parçaları oluştu.. Türkiye’nin birçok yeri karakışa teslim... Kayseri’de bir kişi donarak öldü. Gelibolu’nun İç Liman bölgesinde denizin üzerinde buz parçaları oluştu. Edirne’de ise Tunca Nehri’nin kıyı bölümü dondu Türkiye’nin büyük bölümü kar yağışı, soğuk ve fırtınayla mücadele ediyor. Kayseri’de bir kişi donarak ölürken, Gelibolu’nun İç Liman bölgesinde soğuk nedeniyle denizin üzerinde buz parçaları oluştu. Antalya’da ise ağaçlar çiçek açtı. İSTANBUL'DA SICAKLIK -8'E KADAR DÜŞECEK Kötü hava koşullarıyla mücadele çalışmalarında, 3 bin 475 personel ile 770 aracın sabaha kadar ana arterler, meydanlar, E-5 ve TEM bağlantı yollarında görev yaptığı, ekiplerin 22.00-07.00 saatleri arasında yollara 4 bin 120 ton tuz, 61 ton solüsyon kullandığı açıklandı. Kentteki kar yağışının bugün akşam saatlerine kadar devam edeceğini belirten İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, perşembe gününe kadar yollardaki buzlanmaya dikkat edilmesini istedi. Topbaş, “Perşembe’ye kadar ciddi bir buzlanma olacağı tahmin ediliyor. Sıcaklığın da -8’e kadar düşeceği belirtiliyor. Özellikle sürücülerin viyadük ve köprüler başta olmak üzere araç kullanırken dikkat etmesi gerekiyor. Kar lastiği kullanan araçlara müdahale edilmeyecek. Bizim tavsiyemiz zincir yerine, kar lastiğinin edinilmesidir” dedi. | Türkiye kutup soğuklarının etkisi altında.. Her yer buz kesti. Soğuklar o derece şiddetli ki deniz bile dondu.. |
Eski İstanbul Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey, imam hatip liselerindeki (İHL) başörtüsü probleminin Çetin Doğan'ın 1. Ordu Komutanlığı'na atanmasından sonra başladığını belirtiyor. Zaman gazetesinin haberine göre, ordunun milli güvenlik dersleri için görevlendirdiği subayların, okullardaki durumu Batı Çalışma Grubu'na rapor ettiğini belirten Balıbey, karşılaştığı ilginç olayları şöyle anlatıyor: "İmam hatip liselerinde 2002 yıllarına kadar başörtüsü sorunu yoktu. Orgeneral Çetin Doğan 1. Ordu komutanı olduktan sonra problem oldu. Bir gün Kadıköy İHL'ye gitmiştim. Çocukların başı kapalıydı. Milli güvenlik öğretmeni 'Balıbey ziyarete geldi, başörtüsüne bir şey demedi, göz yumdu.' diye rapor etmiş. Bunun üzerine sorgulandım." Balıbey, Doğan'ın kendileriyle doğrudan muhatap olmadığını, talimatları vali kanalıyla verdiğini ifade ediyor. İstanbul'daki 1. Ordu komutanlarını önemli gün ve bayramlarda öğretmen ve öğrencilerle birlikte ziyaret ettiğini ifade eden Ömer Balıbey, komutanlarla aralarında ilginç konuşmalar geçtiğini vurguluyor. Balıbey, Doğan'dan önce 1. Ordu komutanlığı yapan Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Emekli Orgeneral Hurşit Tolon'la ilgili şu anekdotu anlatıyor: "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutluyorduk. Törenler yapılıyordu. O dönem Ukrayna'dan İstanbul'a kardeş okul ilan ettiğimiz okulların çocuklarını da davet etmiştik. Hurşit Tolon 1. Ordu komutanıydı. Bana 'Bunları niye getirdin Balıbey, bunlar Fethullah'ın çocukları' dedi. Ben de 'Hayır efendim, ne alakası var paşam, bunların hepsi Rus çocuklar' dedim." "FİŞLEMELERİ YAPANLAR HALK DÜŞMANI" Balyoz Harekât Planı'nda kamu kurumlarında görev alan imam-hatip lisesi müdürlerinin tek tek fişlenmiş. Taraf Gazetesi'nde yayınlanan belgelere göre Ümraniye İmam-Hatip Lisesi (İHL), Üsküdar İHL müdürü, Esatpaşa İHL müdürü ve müdür yardımcısı ile Samandıra İlköğretim Okulu müdürünün değiştirilerek yerlerine yeni isimlerin getirilmesi planlanmış. O dönemde Esatpaşa İHL'de görev yapan Doç. Dr. Hür Mahmut Yücel, fişlemeyi yapanların halk düşmanı olarak görüyor. Hür Mahmut Yücel, "Bu olay sadece bana karşı yapılmış, benim kişisel meselem değil. Bu insanlar vatan millet düşmanlığı yapıyor. Halkın yararına kim ne iş yapıyor ve çalışıyorsa, onun düşmanlığını yapıyorlar." ifadelerini kullanıyor. Halen devlet memurlukları devam eden diğer İHL yöneticileri, Balyoz Harekât Planı'nda isimlerinin yer almasına şaşırmadıklarını söylüyor. İsimlerinin açıklanmasını istemeyen müdürler, imam hatip liselerine başörtüsü yasağının getirilmesiyle birlikte baskıya maruz kaldıklarını aktarıyor ve ekliyor: "Başörtüsü konusundan dolayı görevden alınmamız planlanmışsa şeref duyarız." "Öğrencilerimizi vatanı, orduyu seven insanlar olarak yetiştiriyoruz. Onlara askerliğin kutsal ve şerefli bir meslek olduğunu öğretiyoruz." diyen imam hatip lisesi eski müdürleri, Türkiye üzerinde oynanan oyunlardan rahatsız olduklarını dile getiriyor. Planı yapanların fikri yapılarına uygun görülmedikleri için çeşitli soruşturmalar geçirdiklerini ve okullarından ayrıldıklarını belirten imam hatip lisesi eski müdürleri, gerektiği takdirde yasal haklarını kullanacaklarını da ifade ediyor. Söz konusu eski yöneticilerden biri, şunları kaydediyor: "Neden ismimin yer aldığını bilmiyorum. Okula yakın camilerde görev yapıyordum. Belki bu yüzden dikkatlerini çekmişizdir. Onların tutumuna göre biz uygun değiliz. Başörtüsü döneminde çok sıkıntı yaşadık. Ben soruşturmayla oraya gelmiştim. Soruşturmaya binaen de o okuldan ayrıldım. (Kartal'da öğretmen) Diğer arkadaşlarla görüşüp yasal bir sürece girmeyi düşünebiliriz. Biz bu vatanın evlatları olarak bütünlük içerisinde yaşamayı esas aldık. Olumsuz grafik çizen bir topluluk olmadık, üstelik eğitim öğretim faaliyetlerimizde oldukça başarılıydık." Ümraniye İmam-Hatip Lisesi'nin eski müdürü ise duygularını şöyle dile getiriyor: "Ben bir imam hatip müdürünün yapması gerekenleri yaptım. 28 Şubat süreci sonrasından almayı düşündükleri kişilerden biri ben olabilirim. Adımın planda yer almasına şaşırmadım. Başörtüsünden dolayı soruşturma geçirdik. Belki cuma vaazları verdiğim için göze batmışımdır. 2006'da emekli oldum. Görevden alınmam söz konusu değildi. 2002'den önce okul kapılarında polis bekliyordu, milli güvenlik dersine kapalı kızlarımız alınmıyordu. Başörtüsü konusuysa mesele, adımın geçmesinden şeref duyarım. Bizler namaz kıldırırız, çocuklara dini bilgi veririz, askerliğin de kutsal olduğunu, şehit olduğunu, şeref bilincini vermişiz. Oranın bir peygamber ocağı olduğu bilinciyle hareket ettik. Askerlerle ilişkilerimiz de iyiydi. Biz çocuklarımızı bu vatanı, bu orduyu seven insanlar olarak yetiştiriyoruz. Hükümetler gelip geçicidir ama devlet bakidir. Bu devletin kurucuları Kur'an'ın olduğu yerde ayaklarını uzatıp yatmadı." | Balyoz Darbe Planında imzası olduğu iddia edilen Çetin Doğan hakkında müthiş bir suçlama daha. |
İçişleri Bakanlığı'nın nüfus verilerine dayanarak Türkiye'nin burç haritası açıklandı. Buna göre Türkiye'de her yedi kişiden biri oğlak. Meclis'te de durum farklı değli. Milletvekillerinin 82'si Oğlak burcundan. Kabinede ise Koç ve Balık burçları egemen. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Akrep, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise Balık burcundan. Muhalefet liderlerinden CHP Genel Başkanı Deniz Baykal Koç, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Oğlak. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç başbakanla aynı burçtan Balık. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ise Boğa burcu. Eski dönemlere baktığımızda ise merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın dengeyi simgeleyen Terazi burcundan, Süleyman Demirel ve Mesut Yılmaz'ın kararlılık özelliğiyle bilinen Akrep, eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in metodik ve analiz yeteneği kuvvetli Başak, Bülent Ecevit ve Tansu Çiller'in uyum kabiliyeti ve zekâsıyla öne çıkanların burcu İkizler'den olduğunu görüyoruz. (Sabah) | Oğlak burcu Türkiye genelinde olduğu gibi Meclis'te de bir numara. Kabinede ise Koç ve Balıklar bir numara. |
2009-2010 sezonu 2. yarısının ilk haftasının son maçında, Galatasaray, Gaziantepspor'u evinde 1-0 yendi. Ali Sami Yen Stadı'ndaki maçta, 33. dakikada Ahmet'in kırmızı kart görmesiyle 57 dakika 10 kişi mücadele eden rakibi Gaziantepspor karşısında gol bulmakta zorlanan Galatasaray, Mustafa Sarp'ın 75. dakikada attığı golle galip gelerek haftayı 3 puanla kapattı. Kar yağışı nedeniyle ağır bir zeminde oynanan karşılaşmada, 59. dakikada Nonda'nın kullandığı penaltı atışında kaleci Mahmut yaptığı kurtarışla golü engelledi. Galatasaray bu galibiyetle puanını 39'a çıkararak, lider Fenerbahçe'nin ardından ikinciliğini sürdürdü. Gaizantepspor ise 24 puanda kalarak, 11. sırada yer aldı. Kötü hava koşulları nedeniyle Kasımpaşa-Bursaspor ile Beşiktaş-İstanbul Bş. Belediyespor arasındaki karşılaşmaların ertelendiği ligin ikinci yarısının ilk haftasında, ligde oluşan puan durumu şöyle: | Fenerbahçe Galatasaray ve Trabzon ilk haftayı kayıpsız atlattılar. İşte 18. haftanın puan durumu, |
İngiltere FA Cup 4. turunda Stoke City, Arsenal'i 3-1 yenerek kupa dışına itti. Stoke'un golleri, 2 ve 78'de Fuller, 86'da Whitehead'den gelirken, Arsenal'in tek sayısını 42'de Denilson kaydetti. Tuncay Şanlı 85. dakikada oyuna dahil oldu. Tuncay'ın yaptığı pres sonrası kapılan topla Stoke 3. golü bulurken, milli yıldızın Arsenal filelerine gönderdiği bir top "elle oynama" gerekçesiyle gol sayılmadı. | Tuncay Şanlı oyuna girdi Stoke City gol buldu. Milli oyuncunun Arsenal filelerine attığı gol geçerli sayılmadı. |
Lider İnter, takipçisi Milan'ı 2-0 yendi ve puan farkını 9'a çıkarttı. Milano derbisine Jose Mourinho'nun talebeleri iyi başladı ve 10. dakikada Milito, İnter'i 1-0 öne geçti. Ancak lacivert siyahlılardan Sneijder, 26. dakikada kırmızı kart gördü. Milan, ataklarını sıklaştırsa da, aradığı golü bulamadı. İkinci yarıda sahneye İnter'in yeni transferi Pandev çıktı. Makedon forvet, 65. dakikada farkı ikiye çıkardı. Uzatmalarda İnter'den Lucio da atıldı. Milan, Ronaldinho ile penaltı kaçırdı ve İnter derbiyi 2-0 kazandı. | İtalya Serie A'da 21. hafta, dev bir maça sahne oldu. Ronaldinho penaltı kaçırdı, İnter'den iki oyuncu kırmızı kart gördü. |
Galatasaray - Gaziantepspor karşılaşmada birçok gol fırsatını ve penaltıyı değerlendiremeyen Nonda, maçtan sonra oldukça üzgündü. Maçtan sonra kendisine sorulan bazı soruları yanıtlayan Kongolu oyuncu, Galatasaray'dan gönderileceği yolundaki söylentilerle ilgili şöyle konuştu: BURDAYIM GİTMİYORUM "Geçen hafta Rijkaard ve Adnan Sezgin'le de konuştum. Hiç kimse bana bir şey söylemedi. Ben buradayım ve Galatasaray'ın oyuncusuyum." "Eğer Galatasaray'dan gönderileceğin söylenirse, cevabın ne olur?" şeklindeki soruya ise Nonda, "Daha 6 ay kontratım var. Bütün paramı verirlerse böyle bir şeyi düşünebilirim. Ama benim gündemimde transfer yok. Galatasaray'ın şampiyonluğuna katkı yapmaya çalışacağım. Sadece burada gazeteler yazıyor. Bana söylenen hiçbir şey yok" yanıtını verdi. Bu arada Nonda'ya penaltı atması için Arda'nın istekte bulunduğu ve genç kaptanın, moralsiz olan Nonda'nın moralinin düzelmesi için penaltı atmasından yana destek verdiği öğrenildi. | Nonda gönderiliyor söylentileri ayyuka çıktı. Peki hiç kimse bunu Nonda'ya dillendirdi mi? Kendisi cevap verdi. |
Vakit yazarı Hasan Karakaya bugün yazdığı köşe yazısında Ahmet Hakan ve Aydın Doğan'a çok ağır konuştu. İşte Hasan Karakaya'nın o yazısı... Hemen her zaman yaptığımız gibi, bu hafta da Türkiye’de meydana gelen olaylardan, bu olayların “Vakit’e yansıması”ndan söz etmeyi düşünüyorduk… Ki, geçen hafta, gündeme “Balyoz” gibi düşen bir “darbe plânı” vardı… Bu plâna göre; “Fatih ve Beyazıt Camileri bombalanacak, Ege Denizi üzerinde kendi jetimizi düşürüp, Yunanistan’a savaş ilân edecek, irticacı denilerek 200 bin kişiyi Fenerbahçe Stadı’na dolduracak, demokrasi ve özgürlük yanlısı 36 gazeteci tutuklanacak, 137 gazeteciden de yararlanılacak”tı!.. Mart 2003’te hazırlanan “5 bin sayfalık darbe plânı”nda neler yoktu neler?.. O dönemde 1. Ordu Komutanı olan Org. Çetin Doğan tarafından hazırlanan plânda; devrilecek “AK Parti Hükümeti”nin yerine kurulacak Hükümet’te yer alacak “Başbakan ve Bakanlar Kurulu listesi” bile hazırlanmıştı… “Kabine listesi” ne ki; “vali”lere ve “kaymakam”lara varıncaya kadar; “hangi bürokratın yerine, kimin getirileceği” bile isim isim sayılmıştı!.. “Bazı bankalara el konulması” ve genel müdürlüklere getirilecek “general”ler bile tesbit edilmişti!.. Bereket ki; dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök; kendisine yönelik “iç eleştiri”lere, “suikast korkusu”yla evinden “sefertası”nda götürüp, yediği yemekler pahasına, bu “darbe girişimleri”ne engel olmuş da, Türkiye büyük bir “belâ”nın eşiğinden dönmüş!.. AYDIN DOĞAN’IN VAKİT KORKUSU Bugün, işte bu “darbe girişimi”nden söz edecek, “ayrıntı”lara girecek ve “Vakit’in tavrı”nı dile getirecektik… Öyle ya; eğer darbe girişimi başarıya ulaşsaydı, “tutuklanacak 36 gazeteci”den 8 tanesi, “Vakit yazarları”ydı!.. Yani, diğer gazetelerden birer-ikişer yazar tutuklanacak iken, “Vakit’ten 8 yazar” tutuklanacaktı!.. Demek oluyordu ki; “Darbe”lerin ve “Darbeci”lerin karşısında “en dik duran” gazete Vakit’tir!.. Demek oluyordu ki; Vakit, her türlü “yolsuzluk” ve “soysuzluk”ların önünde “aşılmaz bir engel” olarak durduğu gibi; “cuntacılar” için de “büyük bir engel”dir!.. Öyle olmasa; “Vakit’in 8 yazarını tutuklamayı” ve dolayısıyla bizi “susturmayı” plânlamazlardı!.. İşte bunlardan söz edip, “ayrıntı”lara girecektik ki; Vakit’e “hırlayan”lara, “başka kapıya” demek mecburiyetinde kaldık!.. Malûmlarınız olduğu üzre; 22 Ocak Cuma günü, sürmanşetimizde bir haber yayınladık… Başlığı şöyleydi; “Böyle hakime can kurban!” Muhabirimiz Kemal Gümüş’ün ortaya çıkarttığı olayın ayrıntısı, özetle şuydu: ¥ Doğan Grubu’nun trilyonluk vergi davasına bakan 6. Vergi Mahkemesi’nin üye hâkimi Fatih Alphan’ın kuzeni Umut Alphan’ın, Aydın Doğan’ın sahibi olduğu Milliyet gazetesinde gece yazı işleri müdürü yardımcısı, Umut Alphan’ın eşi Melis Alphan’ın ise Hürriyet’te Moda köşe yazarı olduğu ortaya çıktı. Hakim Fatih Alphan’ın annesi Nadide Alphan ise idare mahkemesi üyesi… ¥ Kuzeninin ve yengesinin Aydın Doğan’ın sahibi olduğu gazetelerde çalıştığının ortaya çıkmasından sonra, 6. Vergi Mahkemesi’nde bugün görülecek olan trilyonluk vergi davasında, Mahkeme üyesi Fatih Alphan’ın nasıl karar vereceği merak konusu… Kemal Gümüş, bu bilgileri sadece “nüfus kütükleri”nden aldığı bilgilere göre yazmamış, “habere konu olan kişiler”le de “aynı gün” görüşmüş, bilgileri “onlara da doğrulatarak” yazmıştı!.. Kısaca ifade edecek olursak, “tek yanlı bir haber” yazmamış, “karşı tarafın görüşü”nü de alıp, “dört dörtlük bir haber” yapmıştı!.. Haberde “yalan” yoktu!.. “Çarpıtma” yoktu!.. İşin doğrusu, “itham” da yoktu!.. Sadece ve sadece; “Aydın Doğan’ın trilyonluk dâvâsı”na bakan bir “hakim” ile Doğan Holding bünyesinde çalışan personelin “akrabalık ilişkileri” gözler önüne serilmişti! Gelin görün ki; Aydın Doğan’ın, kendi bünyesine “transfer” ederek, bir anlamda “devşirdiği” ve hatta “Saray muhafızlığı”na kadar yükseltip, hem “sözcülük”, hem de “tetikçilik” görevi verdiği Ahmet Hakan, dünkü yazısında nasıl bir “çemkirmen”, nasıl bir “Kral soytarısı” olduğunu gösterip, yine Vakit’e “diş” göstermiş!.. Öyle anlaşılıyor ki; Sadece “camileri bombalayıp, jetleri düşürmeyi ve 200 bin insanı stadyuma doldurmayı” plânlayan “darbeci”ler değil, Aydın Doğan da fena halde korkmaktadır Vakit’ten!.. Korkuyor ve çekiniyor olmalı ki; bugüne kadar, “Vakit’i susturmak” için denemediği yol kalmadı… “Ceza ve tazminat dâvâları” açtı, üzerimize adeta “haciz ordusu” gönderdi!.. Ama, susturamadı!.. Vakit, her seferinde “Kral Çıplak” demeye devam etti… Baktı ki olmayacak, bu defa da “devşirme saray muhafızları”nı saldı üzerimize!.. Oysa onlar; bırakın “muhafız” olmayı, olsa olsa “Kral’ın soytarısı” olmaya lâyıktılar!.. Gerçi, onlar zaten “soytarı”ydılar ama “muhafız” olduklarını sanıyorlar!.. “Soytarı”ların görevi, Kral’ın huzurunda “şaklabanlık” yapmak ve “takla”lar atıp, “Kral’ın gönlünü hoş etmek”tir.. GÖRMEDİĞİ DARBEYİ DE ÇARPITMIŞTI! İşte, bu görevi kabul edenlerden biri de Ahmet Hakan Coşkun’dur!.. Çünkü Ahmet Hakan; geçmişte kendisine saldırıp, “Ahmet Hakan Coşmuş” diye manşetler atanların önünde, sırf “dolgun maaş” için elpençe divan duracak kadar “onur özürlü” biridir!.. Çünkü Ahmet Hakan; Misafir olduğu “İhsan Hoca”nın evinde yattığı yatağa “işediği” ve dolayısıyla “utancından kalkamadığı” halde, “12 Eylül Darbesi’nin sabahı”nda yaşananlar konusunda, “sanki görmüş gibi” yazı yazmış, kendi kafasındaki “kurgu” ve “senaryo”ları “gerçek” gibi tasvir etmeye yeltenmişti!.. Dediğimiz gibi; “Islattığı yatak”tan kalkamadığı için, “görmesi mümkün olmayan” dışarıdaki gelişmeler için, 40 yaşına geldiğinde, “12 Eylül Darbesi”nin, kesinlikle “İhsan Hoca gibi dindarlara” karşı değil, “kot pantolonlu solcu sendikacılara” karşı yapıldığını uydurabilmiştir!.. Aslında, harcanıyor oralarda!.. Bu “kurgu” ve “senaryo” kabiliyetiyle; bırakın Yeşilçam’ı, Hollywood’ta bile iyi işler yapar!.. PEKİ, AYDIN DOĞAN’IN AMACI NE? Dünkü yazısında da, “senaryo kabiliyeti”ni göstermiş yine… Öyle bir “maval” okumuş, öyle bir “masal” anlatmış ki, “Binbir Gece Masalları” solda sıfır kalır!.. Yazısı, “ciltler dolusu roman”ın özeti gibi!.. Dedik ya, “iyi senarist”tir!.. İyi “uydurukçu”dur!.. Vakit’in, “Böyle hakime can kurban” başlıklı haberinde geçen “isim”lerle tek tek görüşmüş de, onlar “hakimle akraba olduklarını” zar-zor hatırlamışlar ama “akraba” olmalarına rağmen “kendisiyle görüşmüyorlar”mış da!.. Uzun uzun, bunları anlatmış!.. Sonra da “hükmünü” vermiş: “Vakit’in amacı kara çalmak!.. Vakit’in amacı yargıyı etkilemek, yargıcı ve Doğan Grubu’nu zan altında bırakmak!” Bunları yazmış ama, şunu hiç düşünmemiş; Vakit’in, kesinlikle böyle bir amacı yok ama, farzedelim ki, “yargıyı etkilemek” istedik, peki Aydın Doğan; Umut ve Melis Alphan’ı işe alırken hangi amacı taşıyordu?.. Ne yani, hiç mi “Yargıca şirinlik” yapmayı düşünmedi?.. Bu, bir “nüfuz tacirliği” değil mi?.. Kaldı ki; Aydın Doğan, bunu hep yapar!.. “Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” atasözünde olduğu gibi, “ileride işinin düşebileceği” çeşitli kişi ve kuruluşlara “şirinlik” yapıp, bir anlamda “mesaj” gönderir!.. Ehh, muhatabı da bu mesajı anlar ve herhalde “karşılıksız” bırakmayıp, “gereğini” yapar!.. Hatırlarsınız değil mi; Doğan Grubu’nun 4.8 milyarlık ihtiyati teminat talebine karşı açtığı yürütmeyi durdurma talepli davalardan birine bakacak olan 9. Vergi Mahkemesi üyesi Gülşen Deringöl’ün kızı Elif hanımın, Aydın Doğan’ın televizyonu Kanal D’de spiker olarak çalıştığı ortaya çıkmıştı. Demek oluyor ki; “Hakimlerin yakınları”nın Doğan Holding bünyesinde çalışmaları “tesadüf”(!) değil!.. “Planlı ve programlı bir strateji!” Sahi, bir de “Başsavcı’nın oğlu” meselesi var!.. Onu, şimdilik teğet geçiyoruz!.. Tabiî, “Feride Hanım”ın da kimin kızı olduğunu ve Doğan Holding’in neresinde çalıştığını, şimdilik teğet geçmeyi uygun buluyoruz... Ama, “eşkıya”nın saldırıları devam ederse, onları da açıklarız!.. “SALDIR CO” DİYORLAR, SALDIRIYOR! Ahmet Hakan; kendisinin, “devşirme bir saray muhafızı” olduğunu vehmetse de, yani “bir tetikçi olarak kullanıldığını” bilmese de, “görev”i budur!.. “Tetikçi”lerin, “derin ilişkiler ağı”ndan haberdar olmaları beklenemez!.. Onlar, “kurmayların çizdiği strateji”yi uygulayan birer “piyon”dur!.. Onlara, “Saldır Co” derler, saldırırlar!.. Ahmet Hakan da, nihayetinde “görev”ini yapmaktadır!.. Kendisine “Saldır Co” demişler, o da saldırmıştır Vakit’e!.. Yalnız, “saldırı”ya geçmeden önce bu kadar “maval” okumasına, bu kadar “masal” anlatmasına, bu kadar “senaryo” uydurmasına hiç gerek yoktu!.. Soru, gayet net ve açık; “Aydın Doğan’ın trilyonluk davasına bakan hakim Fatih Alphan’ın kuzeni Milliyet’te, yengesi Hürriyet’te çalışıyor mu, çalışmıyor mu?” Evet, çalışıyorlar!.. Eee, o halde “lafı uzatma”nın, dolandırmanın, sündürmenin ne mânâsı var?.. “Kısa kes, Aydın Havası olsun!” KIZIM SANA SÖYLÜYORUM!.. “Eşkıya” meselesine gelince... Bu millet, “eşkıya”yı çok iyi bilir!.. “Yol kesen” kimdir, “racon kesen” ve “hükümetlere ömür biçen” kimdir, çok iyi bilir!.. Ahmet Hakan; “Eşkıya” derken, herhalde “ayna”ya baktı!.. Baktı ve orada kendilerini gördü!.. Haa, hemen şunu söyleyelim: Şu yazdıklarımızdan dolayı, sakın ola “Ahmet Hakan’ı muhatap aldığımızı” zannetmeyin!.. Yazdıklarımız; “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” türünden bir yazıdır!.. O, kendisini çok iyi bilir!.. Selam, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle... Vakit | Vakit yazarı Hasan Karakaya Ahmet Hakan ve Aydın Doğan'a öyle laflar etti ki yenilir yutulur gibi değil... |
69 kez topla buluşan Neill yaptığı 55 isabetli pasla dikkat çekerken, görev adamı olduğunu gösterdi. Jo, oyuna girdiği andan itibaren etkinliğini gösterdi. Uzun boyunun avantajıyla Arda’ya net bir pozisyon hazırladı. Ancak takım arkadaşlarından beklediği pasları alamadı. Neill maç sonrası zor şartlara rağmen kazandıklarını söyledi. Tecrübeli futbolcu, “İlk maçımda gol yemeden kazanmamız beni mutlu etti. Takımın çok tecrübeli bir defans hattı var. Bu da benim kolay uyum sağlamama yardımcı oldu” dedi. Jo ise kısa süre şans bulduğunu belirterek oynadıkça performansını artıracağını vurguladı. Brezilyalı oyuncu, transferi gündemde olan Dos Santos’la ilgili bir soruya ise “Gerçekten çok büyük bir yetenek. Eğer gelirse takıma büyük katkısı olur” yanıtını verdi. LUCAS NEILL Pas: 61 İsabetli pas: 55 Top çalma: 23 Top kaybetme: 6 Yaptığı faul: 1 Topla buluşma: 69 JO ALVES Pas: 7 İsabetli pas: 6 Top çalma: 1 Top kaybetme: 3 Yapılan faul: 2 Topla buluşma: 12 | Galatasaray"ın yeni transferleri Lucas Neill ile Jo, sarı-kırmızılı formayı ilk kez Gaziantep"e karşı giydiler. |
İNTERNETHABER Beykoz'un simgi isimlerinden ve yaşayan efsane ismi Şahin Köktürk hayata gözlerini yumdu. 7'den 70'e herkesin sevgili olan Şahin Hoca, beden eğitimi hocalığını yürüttüğü Beykoz Ziya Ünsel Ortaokulu'nda bir döneme damgasını vurmuştu. "İYİ YAŞADI İYİ İŞLER YAPTI" Başsağlığı dileklerini kabul eden Şahin Hoca'nın yarım asırlık hayat arkadaşı İngilizce ve resim öğretmeni Lale Köktürk eşini kaybetmiş acılı bir kadından çok, görevini hakkıyla yerine getirmiş bir abidenin sonsuzluğa sevkini özümsemiş bir yoldaşı sesiyle şunları söyledi: İyi yaşadı, iyi işler yaptı ve aramızdan ayrıldı. Üzülmüyoruz, sonsuzluğa uğurluyoruz... İSMİ SPOR SALONUNA VERİLMİŞTİ Beykoz'da üç kuşağa hocalık yapan Şahin Köktürk, geçmişteki yıllarda dönemin Beykoz Belediye Başkanı Alaattin Köseler'in öncülüğünde ismi ilçede bulunan kapalı spor kompleksine verilmişti. R.Şahin Köktürk Spor Salonu halen basketbol karşılaşmaları oynanıyor. CENAZESİ YARIN KALDIRILACAK Vefatıyla Beykoz'u yasa boğan Şahin Köktürk'ün cenazesi yarın (26 Ocak Salı) Beykoz Merkez Camii'nden öğle namazına müteakip kılınacak cenaze namazının ardından ilçenin tarihi Gazi Yunus Mezarlığı'nda toprağa verilecek. İnternethaber olarak merhum Şahin Köktürk'e Tanrı'dan rahmet kederli ailesine başsağlığı diliyoruz. | Beykoz'un yaşayan efsanelerinden sembol isim Şahin Köktürk hayata gözlerini yumdu. |
Eren Talu ve ortağı Cem Aydemir’in Kurtköy’de başlattığı F2 Evleri konut projesi, 7 İngiliz yatırımcıyı davalık etti. 2008’de ruhsat, 2009’da tapu bekleyen ve en düşüğü 70 bin euro ödeyen İngilizler, İstanbul’a gelince ev yerine boş arsa görünce şoka girdi. İngilizler ödedikleri paraları kurtarmak için mahkemeye gidiyor. Seyrantepe projesini TOKİ’ye devretmek zorunda kalan Eren Talu, İngiltere’yi de karıştırdı! Talu ve ortağı Cem Aydemir’in F2 Evleri’ne 2 yıldır taksit ödeyen İngilizler, mağdur olunca, çareyi sözleşme feshine ve olayı mahkemeye taşımakta buldu. 7 İngiliz vatandaşı, ortalama 70 bin euro ödedikleri F2 Evleri’nin yerinde, çamurlu bir arazi görünce şoka girdi. Eren Talu ve ortağına ulaşamayan İngilizler’den bazılarının, “olmayan bir evin aidatlarını ödediği” de iddia edildi. Eren Talu ve ortağı Cem Aydemir, 15 Ağustos 2005 tarihinde CE Yapı İnşaat Turizm ve Ticaret A.Ş’i kurdu. İki ortak İstanbul Anadolu yakasında son dönem popüler olan Kurtköy’de Formula 1 pisti İstanbulpark’a hakim bir tepede arsa sahipleri ile anlaştı. Projenin adına Formula’ya gönderme yaparak F2 Evleri adını veren CE Yapı, 3 etaptan oluşan proje için harekete geçti. İngiltere’de pazarlandı Konutların satışı için CE Yapı, İngiltere’nin büyük ajanslarından biri olan Select Properties ile anlaştı. Talu’nun evleri bir reklam kampanyası ile İngiltere’de de pazarlanmaya başladı. Evlerin Formula pistine yakın olduğu ve ilerde çok büyük kazanç getireceği iddiası üzerine, 7 İngiliz, 2007 yılı Ağustos-Ekim döneminde CE Yapı ile ikinci fazdan ev almak üzere anlaşma yaptı. İmzalanan çerçevede her dairenin ortalama bedeli 166 bin euro olarak belirtildi. Sözleşmeye göre Temmuz 2008’de yapı ruhsatı alınacak ve en geç Temmuz 2009’da daireler eksiksiz olarak teslim edilecekti. Mike mağdur oldu Ancak olaylar ödemelerin yarısının tamamlanmasıyla farklı bir boyut kazandı. İsminin açıklanmasını istemeyen bir İngiliz çift, Mike Bowers, Zoe Thompson, Dada Marquis, Ravin Patel, Kamal Khosla ve Ali İqbal isimli İngilizlerin her biri, 2009 yılına kadar ortalama 70 bin euro ödeme yaptı. Bu sırada Eren Talu’nun GS inşaatında yaşadıkları medyaya konu olunca, olay Londra’ya kadar uzandı. Türkiye’den bir türlü bilgi alamayan İngiliz grup, Türk İngiliz Ticaret ve Sanayi Odası’na başvurdu ve Yılmaz Hukuk Bürosu’yla irtibata geçti. Daha önce avukat Çağatay Yılmaz tarafından CE Yapı’ya ihtar çekilmesine karşın inşaatın hangi aşamada olduğu konusunda bilgi verilmeyince, İngilizler Kurtköy’e geldi. Ancak burada gördükleri manzaraya inanamadılar. İkinci etabın değil bitmek henüz başlamadığını gören İngilizler şoke oldu. Sözleşmeyi feshettiler Avukat Çağatay Yılmaz, bu olay üzerine ihtar çekerek sözleşmelerin fesh edildiğini ve CE Yapı’dan bedellerin iadesini talep ettiklerini doğruladı. Yılmaz, CE Yapı’dan müvekkillerine, “Bitmek üzere olan birinci etaptan ev verelim. Ama 30 bin euro karşılığında” teklifi yapıldığını belirterek bunun kabul görmediğini söyledi. Yılmaz, CE Yapı’nın İngiltere’den gelen müvekkillerle görüşme bile yapmaktan kaçındığını belittti. İngiliz müvekkillerinin mağduriyetini anlatan Yılmaz, “Eren Talu ile görüşmeniz oldu mu?” sorusunu ise, “Hayır görüşemedik” diye yanıtladı. ‘Eviniz bitti’ diyerek aidat ödettiler iddiası Ödemelerine ek olarak 30 bin euro daha verme karşılığı birinci etaba geçmeyi kabul eden Nijerya asıllı İngiliz vatandaşı Dada Marquis’in başına ilginç bir olay daha geldiği ortaya çıktı. Marquis’e firma yetkililerinin inşaatın bittiğini, evini yakında kiraya verebileceğini söyledikleri iddia edildi. Ardından da site aidatı ödemesi istenen İngiliz kadının buna harfiyen uyarak her ay belli bir miktarı CE Yapı’ya gönderdiği ileri sürüldü. Avukat Yılmaz, Kasım toplantısından yaptıkları uyarı üzerine aidat ödemelerinin durdurulduğunu belirtti. “Başka yabancı mağdurlar da olabilir mi?” sorusunu, “Bilemiyorum. Ancak ticaret odası kanalıyla bize ulaşan bu isimler var. Hepsi iyi bir yatırım olarak gördükleri F2 projesi gördükten sonra büyük bir üzüntü yaşadılar. Aynı zamanda büyük maddi kayıpları da var” diye yanıtladı. 7 İngiliz yarım milyar euro verdi - Mike Bowers 69 bin 345 euro - Zoe Carmella Thompson 70 bin euro - Dada Marquis 73 bin 952 euro - Ravin Patel 81 bin 561 euro - Kamal Khosla 74 bin 520 euro - Ali İqbal 73 bin 407 euro - D.L. 77 bin 118 euro | Eren Talu İngilizler'e villa pazarladı. Villanın parasını aldı. Hatta ev bitti aidat gönderin dedi. Ama İngilizler Türkiye'ye gelince şok oldu. |
Beyrut Refik Hariri Uluslararası Havaalanı'ndan Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'ya gitmek üzere kalktıktan kısa bir süre sonra radarda kaybolan Etiyopya Havayolları'na ait uçağın düştüğü yetkililerce teyit edildi. Lübnan hava ulaşım ve güvenlik yetkilileri, yerel saatle 02.00 sularında havalanan Boeing 737-800 tipi uçağın kısa bir süre sonra, 90 kişiyle birlikte Akdeniz'e düştüğünü bildirdiler. Uçağın güçlü rüzgar ve yoğun yağmur altında havalandığına işaret eden yetkililer, uçaktaki yolculardan 50'sinin Lübnanlı, birer İngiliz, Kanada ve Rus vatandaşının dışındaki yolcuların ise Etiyopyalı olduğunu belirttiler. Yetkililer, uçuş planına göre uçakta 82 yolcu ve 8 mürettebat bulunduğunu ifade ederek, olayın terörle bağlantılı olduğunun düşünülmediğini, kötü hava koşullarının kazaya yol açmış olabileceğini bildirdiler. Lübnanlı yetkililer ayrıca, uçağın düştüğü yerin belirlenmesi amacıyla gemilerle arama çalışmalarının başlatıldığını kaydettiler. Kazanın duyulmasının ardından üst düzey bazı yetkililer ile bazı yolcu yakınları havaalanına geldi. Devlet kuruluşu olan Etiyopya Havayolları, kısa bir süre önce kendisini Afrika hava trafiğinin önemli aktörlerinden biri olduğunu açıklayarak, Asya kıtasına yönelik uçuşlarını artırmıştı. Etiyopya Havayolları'ndan son yapılan açıklamada, toplam değeri 767 milyon doları bulan Boeing 737-800 tipi uçaklardan 10 adet sipariş edildiği belirtilmişti | Etiyopya Havayolları'na ait bir yolcu uçağı, Beyrut havaalanından ayrılmasından kısa bir süre sonra Akdeniz'e düştü. |
Ligin 21. haftası, bu akşam oynan ve Milano derbisi olarak nitelendirilen FC Inter-AC Milan karşılaşmasıyla sona erdi. Derbide gülen taraf ezeli rakibi AC Milan'ı 2-0'lık skorla yenen FC Inter oldu. Bu sonucun ardından mavi-siyahlı takım, lig sıralamasındaki en yakın takipçisi de olan AC Milan'a 9 puan fark atarak, zirvede tek başına kaldı. Giuseppe Meazza Stadı'nda oynanan karşılaşmanın 11. dakikasında, Arjantinli golcüsü Diego Milito'nun kaydettiği golle 1-0 öne geçen FC Inter, 25. dakikada Hollandalı oyuncusu Wesley Sneijder'in kırmızı kart görmesiyle maçı uzun süre 10 kişi götürdü. Mavi-siyahlı ekip ilk yarıyı 1-0 önde tamamlarken, ikinci yarının 65. dakikasında Makedon golcüsü Goran Pandev ile 2. golü buldu. Bu gol maçın skorunu da tayin ederken, FC Inter'in Brezilyalı defans oyuncusu Lucio karşılaşmanın son dakikalarında oyundan atıldı ve takımının maçı 9 kişi tamamlamasına neden oldu. Serie A'nın 21. haftasının bir diğer önemli maçında ise AS Roma, Juventus'u deplasmanda 2-1 yenerek, önemli bir galibiyete imza attı. AS Roma yenilgisine engel olamayan ve kötü gidişi devam eden Juventus'ta puan tablosounda 6. sırada yer aldı. 21. hafta itibariyle gol krallığı yarışında da iki isim ön plana çıkıyor. 13'er gol atan Udinese'nin İtalyan golcüsü Antonio Di Natale ve FC Inter'in Arjantinli golcüsü Diego Milito, Serie A'nın gol krallığı yarışında ilk basamağını paylaşıyor. | İtalya Birinci Futbol Ligi'ne (Serie A) 21. hafta mücadeleleriyle devam edilirken, haftanın maçında FC Inter, konuk ettiği AC Milan'ı 2-0 yenerek puanını 49'a çıkardı |
Edinilen bilgilere göre, olay Arpaçay ilçe merkezi Cumhuriyet Meydanı bitişiğindeki bir banka şubesinin önünde meydana geldi. Belediye Başkanı Enver Akkaya'nın oğlu Barış Akkaya, evine giderken babası ile cep telefonu görüşmesi yaptığı sırada bir grupla karşılaştı. Şahıslar arasında çıkan tartışma silahlı kavgaya dönüştü. Telefonda silah sesleri duyan Belediye Başkanı Enver Akkaya oğluna, "Oğlum neler oluyor?" diye sorunca Barış Akkaya, "Baba vuruldum, yetişin" dedi. Bunun üzerine Başkan Akkaya soluğu olay yerinde aldı. Olay sırasında vücuduna isabet eden 3 kurşunla ağır yaralanan Barış Akkaya, Arpaçay Sağlık Ocağı Ambulansıyla Kars Devlet Hastanesi'ne gönderildi. Emniyet Güçleri ilçede geniş çaplı güvenlik önemeli alırken, Kars'tan da 13 kişilik Çevik Kuvvet ekibi ilçeye sevk edildi. Olayın şüphelisi olarak, S.Ç. isimli bir kişi Arpaçay İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde gözaltına alındı. Belediye Başkanı Enver Akkaya, Kars Devlet Hastanesi'ne gelerek ameliyata alınan oğlunun sağlık durumu hakkında doktorlardan bilgi aldı. CHP Kars İl Başkanı Çetin Bilgir ve parti yöneticileri, Akkaya'ya hastanede geçmiş olsun dileklerinde bulundular. Kars Emniyet Müdürü Cengiz Zeybek de hastaneye gelerek Başkan Akkaya'dan olayla ilgili bilgi aldı. Akkaya, olayın olduğu sırada evinde istirahat ederken oğlu ile yaptığı telefon görüşmesi sırasında kurşun seslerini duyduğunu söyledi. Akkaya, ayrıca seçim sonrasında yaşanan birçok hadise ile ilgili Emniyete müracaatlarının bulunduğunu da ifade ederek olayı kınadığını belirtti. | Kars'ın Arpaçay ilçesinde CHP'li Belediye Başkanı Enver Akkaya'nın oğlu Barış Akkaya (30), bu gece evine giderken kurşunlandı. Yaralanan genç, ameliyata alındı. |
Bölgedeki iki Yahudi yerleşimci yerini ziyaret ederek, bunlardan ''Maalih Adumim'' olarak adlandırılan yerleşimci yerinde ağaç diken Netanyahu, ''Mesajımız açıktır, buraya (ağaç) dikiyoruz, burada kalacağız, burada (bina) inşa edeceğiz. Bu bölge, İsrail devletinin sonsuza kadar ayrılmaz bir parçası olacak'' dedi. Netanyahu, ''İsrail'in, nüfus çoğunluğunu Yahudilerin oluşturduğu belli başlı yerleşim yerlerini elinde tutacağı'' düşüncesini de yineledi. Binyamin Netanyahu, daha önce de Filistin ile barış anlaşmasına varsalar bile Batı Şeria'da mevcudiyetlerinin devam etmesi gerektiğini ileri sürmüş, Filistin yetkilileri ise böyle bir durumunun kabul edilemez olduğunu belirterek, barış görüşmelerine başlamadan önce İsrail'in Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimlerinin inşasının durdurulması gerektiğini açıklamıştı. İsrail'in bu tavrının İsrail-Filistin barış görüşmelerinin yeniden başlatılması için bölgede temaslarda bulunan ABD'nin Orta Doğu temsilcisi George Mitchell'in çalışmalarını daha da güçleştireceği öngörülüyor. | İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ''ülkesinin, Batı Şeria'nın bir bölümünü sonsuza kadar elinde tutacağını'' ileri sürdü. |
Beyrut Havalanı'ndan yerel saate göre 02:10 'da Addis Ababa'ya gitmek üzere kalkan Etiyopya Havayolları'na ait uçak Akdeniz'e düştü. Beyrut Havalanı yetkililerinden alınan bilgiye göre uçak kalkışından 45 dakika sonra radardan kayboldu. Beyrut Refik Hariri Uluslararası Havaalanı'ndan Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'ya gitmek üzere kalktıktan kısa bir süre sonra radarda kaybolan Etiyopya Havayolları'na ait uçağın düştüğü yetkililerce de teyit edildi. Lübnan hava ulaşım ve güvenlik yetkilileri, yerel saatle 02.00 sularında havalanan Boeing 737-800 tipi uçağın kısa bir süre sonra, içindeki yaklaşık 90 kişiyle birlikte Akdeniz'e düştüğünü bildirdiler. Uçağın güçlü rüzgar ve yoğun yağmur altında havalandığına işaret eden yetkililer, uçaktaki yolculardan 50'sinin Lübnanlı,birer İngiliz, Kanada ve Rus vatandaşının dışındaki yolcuların ise Etiyopyalı olduğunu belirttiler. Yetkililer, uçuş planına göre uçakta 82 yolcu ve 8 mürettebat bulunduğunu ifade ederek, olayın terörle bağlantılı olduğunun düşünülmediğini, kötü hava koşullarının kazaya yol açmış olabileceğini bildirdiler. Lübnanlı yetkililer ayrıca, uçağın düştüğü yerin belirlenmesi amacıyla gemilerle arama çalışmalarının başlatıldığını kaydettiler. Kazanın duyulmasının ardından üst düzey bazı yetkililer ile bazı yolcu yakınları havaalanına geldi. Devlet kuruluşu olan Etiyopya Havayolları, kısa bir süre önce kendisini Afrika hava trafiğinin önemli aktörlerinden biri olduğunu açıklayarak, Asya kıtasına yönelik uçuşlarını arttırmıştı. Etiyopya Havayolları'ndan son yapılan açıklamada, toplam değeri 767 milyon doları bulan Boeing 737-800 tipi uçaklardan 10 adet sipariş edildiği belirtilmişti. | Etiyopya Havayollarına ait Boeing 737-800 tipi uçak, Beyrut'tan Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'ya gitmek üzere havalandıktan kısa bir süre sonra Akdeniz'e düştü. |
Çorum’un Sungurlu ilçesinde genç bir kız, meşrubatın içine uyku ilacı koyarak ailesini uyutup, sevgilisiyle kaçtı. Edinilen bilgiye göre, Derya Polat (20), yaklaşık 2 yıldır konuştuğu Şanlıurfa’da yaşayan sevgilisi Ahmet Erdal (21) ile kaçmaya karar verdi. Dün akşam saatlerinde sevgilisi Ahmet Erdal’ın Şanlıurfa’dan otomobille oturdukları Sungurlu’nun Fatih Mahallesi’ne gelmesi üzerine Derya Polat evden çıkmak için eczaneden aldığı uyku ilacını meşrubatın içine koyarak, babası Gürsel, annesi Dilek, kardeşleri Demet (19) ve Deniz’e (14) içirdi. Evdekilerin uyuması üzerine Derya Polat, sevgilisiyle birlikte kaçtı. Bir müddet sonra uyanan baba Gürsel Polat, evdeki herkesin uyuduğunu ve kızının olmadığını fark edince durumu polise bildirdi. Eve gelen polisler tarafından hastaneye kaldırılan aile fertlerini mideleri yıkandı. Polisin yaptığı aramada da mutfakta çok sayıda uyku ilacı bulundu. Baba Polat’ı kızı Derya Polat’ın "kendilerini zehirlediği" yönündeki şikayeti üzerine Ankara yolu üzerinde bir dinlenme tesisinde yakalanan Polat ve sevgilisi Ahmet Erdal gözaltına alındı. Sevgilisi Erdal Polat ile kaçmak için eczaneden aldığı uyku ilacını meşrubatın içine koyduğunu itiraf eden Derya Polat ile sevgili, Cumhuriyet Savcısının talimatı ile serbest bırakıldı. | Çorum"un Sungurlu ilçesinde genç bir kız, meşrubatın içine uyku ilacı koyarak ailesini uyutup, sevgilisiyle kaçtı. |
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından yapılan son duyuruya göre, sanal operatörlere 510 ile başlayacak yeni cep telefonu numaraları 10.000'lik bloklar halinde tahsis edilecek. Yapılan duyuruda adı geçen sanal operatörler; Turkcell, Avea ve Vodafone gibi kendi altyapılarını kurmuyorlar. Sanal Operatörler Ne İş Yapar? Sanal operatörler, yukarıda adı geçen operatörlerden biriyle veya birkaçıyla anlaşarak toplu görüşme süresi satın alıyorlar ve satın aldıkları bu görüşme haklarını numarası 510 ile başlayan müşterilerine kullandırıyorlar. Sanal operatörlük işlemleri, özel tüketici gruplarına hitap etmek isteyen işletmeler tarafından tercih ediliyor. (shiftdelete.net) | Cep telefonu operatörlerine tahsis edilmek üzere yeni alan kodu geliyor. 510 ile başlayan telefon numaralarından kaç tane tahsis edilecek ve kimlere verilecek? |
İstanbul’daki El Kaide operasyonlarında gözaltına alınan 25 kişinin sorgusu sürüyor. Elebaşılığını emekli imam Mehmet Doğan’ın yaptığı öne sürülen örgütün yurtdışında bulunan üst düzey bir yöneticisinin varolduğu iddia edilen Ergenekon örgütüyle bağlantısı olduğu öne sürüldü. İstanbul’da yapılan baskınlarda örgütün Türkiye sorumlusu olduğu iddia edilen Mehmet Doğan, eski Vakit gazetesi yazarı Mustafa Kaplan, İstanbul Avrupa yakası sorumlusu bir imam, Anadolu yakası sorumlusu bir öğretmen, randevu evlerine kadın temin ettikleri tespit edilen 2 kişi ile eşcinsel olduğu öne sürülen 2 kişinin de aralarında bulunduğu 25 kişi gözaltına alındı. Ergenekon davasının ikinci iddianamesinde adı şüpheli olarak geçen ve yurtdışında olduğu öğrenilen bir kişinin de arandığı bildirildi. Alınan bilgiye göre, oluşum içindeki iletişim iki şekilde sağlanıyordu. İlk yöntem, açık iletişim denilen internet üzerinden yapılıyordu. İkinci yöntemde iletişim, “medrese” denilen hücre evlerindeki gizli görüşmelerde yüz yüze yapılıyordu. Toplantının yapılacağını birbirlerine “Akşam çay içelim” diyerek haber veriyorlardı. Kaplan’ın oğluna gözaltı Bu arada Mustafa Kaplan’nın oğlunun da 15 gün önce narkotik maddeyle yakalandığı öğrenildi. Alınan bilgiye göre, Kaplan’ın oğlu 10 Ocak 2010 günü Güngören’de “Güven Timleri” tarafından durduruldu ve üzerinde uyuşturucu madde bulunması nedeniyle gözaltına alındı. ‘Pimi çekilmiş bomba gibiyiz’ yazılı not çıktı El Kaide’ye yönelik operasyonun İzmir ayağında gözaltına alınan dört kişinin evlerindeki aramalarda 1 tabanca, 1 av tüfeği, 39 fişek, 2 bilgisiyar, cep telefonu, harddisk, hafıza kartı, “Pimi çekilmiş bomba gibiyiz” şeklinde el yazısı notlar, örgütsel dokümanlar ele geçirildi. Şüphelilerden biri serbest bırakıldı, Y.S.Ç., Malatya’ya gönderildi. “Örgüte eleman kazandırmaya çalıştıkları ve yasadışı eylemlerde bulunabilecekleri” gerekçesiyle adliyeye sevk edilen şüphelilerden Muammer Aktaş tutuklandı, İzmir sorumlusu olduğu iddia edilen T.Ç., tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Elektrik teknisyenliği yapan T.Ç.’nin inşaatlarda çalışan Aktaş ile birlikte örgüte eleman kazandırdığı saptandı. T.Ç.’nin, aynı suçtan daha önce de gözaltına alındığı, yargılandığı davalardan birinden 4 yıl 6 ay hapiz cezası aldığı saptandı. | Elebaşı emekli imam olan İstanbul"daki El Kaide örgütünde eski Vakit yazarı ile kadın pazarlayan iki kişinin de bulunduğu öğrenildi. |
Dünyanın belli başlı deprem bölgelerine ve burada bulunan fay hatlarına dikkat çeken dergi, listesinde Türkiye’ye de yer verdi. 1- ABD, Aşağı Mississippi Delta Bölgesi, New Madrid Fay Hattı: Bölgedeki son büyük deprem, 1812’de yaşandı. 19. yüzyılın başlarında New Madrid fay hattının yol açtığı depremler dizisi, Illinois, Missouri, Arkansas, Kentucky ve Tennessee’yi etkiledi, Mississippi Nehri’nin tersine akmasına neden oldu. Günümüzde Saint Louis ve Memphis gibi büyük şehirler, ABD’nin en tehlikeli fay hattının etki alanında yer alıyor. 2- Türkiye, Kuzey Anadolu Fay Hattı: Son büyük deprem 1999’da yaşandı. Merkez üssü Gölcük olan Marmara Depremi’nde 18 bin kişi hayatını kaybetti. Türkiye’yi 70 yıldır vuran deprem dalgalarının sonuncusu olan bu depremin üzerinden üç ay geçmeden, bir ikinci deprem de Düzce’de oldu ve 900 kişi yaşamını yitirdi. Bilim insanlarına göre bir sonraki deprem, İzmit’in batısını hafif, 12 milyon nüfuslu İstanbul’un güneyini ise direkt vuracak. 3- Avustralya, Pasifik, Filipinler ve Avrasya plakaları arası: Son büyük deprem 1989’da Newcastle’da gerçekleşti. Avustralya’nın listede yer alan diğer ülkelerin aksine iki tektonik plaka arası bir fay hattında değil de, plakalar içi bir noktada bulunması riski artırıyor. 4- Nepal, Himalaya Ön, Ana Sınır ve Ana Merkez fay hatları: Son büyük deprem 1988’de Nepal-Hindistan sınırında oldu. Ülkede uzun süredir deprem yaşanmamış olması, giderek artan şehir nüfusu, zayıf inşaat teknikleri ve Himalayalar’ın yarattığı tehlike, en büyük risk faktörleri. 5-Japonya, Medyan Tektonik, Itoigawa-Shizuoka Tektonik, Tanakura Tektonik: Yaşanan son büyük deprem, 1995’te Hanshin-Awaji’de gerçekleşti. Japonya, deprem konusunda deneyimli olmasına rağmen, uzmanlara göre Tokyo ve Kyoto gibi büyük şehirleri vurabilecek olası bir depremde, ölü sayısının 60 bine kadar çıkabileceği öngörülüyor. Ülkenin tsunamilere karşı hassas bir hale gelmesi ihtimalinin ve nükleer güce düşkünlüğünün de deprem sonrası felakete yol açabileceği düşünülüyor. | Haiti"de yaşanan deprem felaketinin ardından, Amerikan Foreign Policy dergisi, bir sonraki büyük deprem için tahminde bulundu. |
Esra Erol, Bugün aracılığı ile Başbakan’a seslendi: “Nikahımı canlı yayında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kıymasını istiyorum. Gerekirse evinin kapısında yatıp bekleyeceğim... 'İzdivaç' programıyla ünlendikten sonra işsiz kalan Esra Erol, eski şöhretini tekrar yakaladı. 10'larca çifti evlendiren Erol, ünlü kabadayı Kürt İdris'in oğlu işadamı Ali Özbir'le evlilik hazırlığında... Erol canlı yayında başbakanın şahitliğinde evlenmek istiyor... Esra Erol'u hangisi daha iyi tanımlar? a) Hafif sıyrık, b) Müthiş özgüven sahibi, c) Şeytan tüyü var, d) Toplum psikolojisi uzmanı, e) Şirinlik muskası. Toplum psikolojisinden iyi anlarım, şirinlik muskası da diyebiliriz. Hepsinden azıcık var. Sıyrık olmasam bugün bu noktada olmazdım zaten. İlk yola çıkarken tanıdığım bir genel yayın yönetmenim vardı, Muzaffer ağabeyim, ona "Babam" derim. Bana hep, "Senin bir tahtan eksik"derdi, gerçekten benim bir tahtam eksik yani. Küçüklüğünüzde nasıl bir kızdınız? Erkek çocuklarıyla misket oynardım. Babanız gibi polis olmak hiç aklınızdan geçti mi? Polis olmamı tabii ki babam da istiyordu, annem de istiyordu. 16 yaşında radyoya ilk başladığımda, "Ben radyocu olacağım” dedim. Bu işi şöhret olmak için mi seçtiniz, renkli camı size cazip gösteren şey neydi? Amacım şöhret olmak değildi, para kazanmaktı. Babamın memuriyetinden dolayı yapamadığı şeyleri gerçekleştirmek istedim. Ali Bey'le evlilik ne zaman? Bu yıl artık tamam. Bir hayalim var; Başbakanımız Tayip Erdoğan'ın nikah şahidimiz olmasını çok istiyorum. Sizin aracılığınızla kendisine sesleniyorum, "Nikah şahidim olur musunuz? "Ve ben canlı yayında evlenmek istiyorum. Türkiye'yi evlendiren biri olarak canlı yayında evlenmek en büyük hayalim. Ali Bey ne diyor? Ali canlı yayında evlenmek istemiyor. Bana da şart koştu. "Başbakanımız gelirse ancak kabul ederim" diyor. Gerekirse, Sayın Başbakanımızın evinin kapısında yatarım. Düğün günümü ona göre belirleyeceğim. n Başbakanımız ne derse o mu olacak? Aynen öyle. Onun programına göre evlilik tarihini tespit edeceğiz. Yemin ediyorum, düğünüme gelirse, 3 çocuk yapacağım. 'AKLI BAŞINDA BİR KADIN DEĞİLSİN' Yılbaşından hemen önce canlı yayında hastalandınız. 'Kanlı İshal' teşhisi konmuş. Allah korudu. Hâlâ her şeyi yiyemiyorum. Patates püresinden tiksiniyorum artık. Canlı yayında mideniz bozulunca neler oldu? 20 dakikada bir karnıma kramplar giriyor. Yönetmenimiz her şeyi buna göre ayarladı. İş kolik misiniz? Ben iş konusunda ruh hastasıyım. Hastaneye yazı verdik: "atv'deki canlı yayına gitmem lazım" diye. Sizi kaçık mı sandılar? Doktor dedi ki "Ben seni televizyonda gördüm, aklı başında bir kadın gibi görünüyorsun ama değilsin!” Merak ediyorum, canlı yayına çıkmadan evvel Besmele de çeker misiniz? Her programımı dualarla açarım. 7 Nas, 7 Felak, 7 Ayet-el Kürsi, bir Kulhuvallah, bir Elham bir de Nazar duası okurum. Kitaptan okumuyorum, hepsi ezberimdedir. KAYNANASINI İSTEMEYEN KIZI OYNADIM Sektöre nasıl girdiniz? Kanal 7'deki dizilere başladım. Ekranda ilk öyle göründüm. Onlara gidiyordum, bölüm başı 3 lira, 5 lira, 10 lira alıyordum, o beni döndürüyordu. Oyunculuğu da orada keşfettim. Baktım ki, performansımdan dolayı hep beni çağırmaya başladılar. 15 bölüm çektim. Ama ben ne roller oynuyordum bir bilsen! Nasıl yani? Anlatsana biraz... Bu neşeli kıpır kıpır Esra yok. Kocasını aldatan kadın, belediye başkanını yoldan çıkartan, kayınvalidesini istemeyen kötü gelin, bugün neleri savunuyorsam, tam tersini oynuyordum. Hep kötü rollerde oynadım. RENGARENK IŞIKLI UFO GÖRDÜM Siz de UFO görmüşsünüz! Bu gerçek. Geçen sene Ali'nin kız kardeşiyle birlikte arabadaydık, bir baktık UFO! Hemen cep telefonumu elime aldım ve o görüntüyü çektim. Uçan daire mi bilmiyorum ki, şaşırdım. Tepemizde yanıyor, dönüyor, bir şeyler oluyordu. Beykoz'da Emel Acar'a gidiyorduk. Haziran ayıydı. Arabayı durdurdum ve bu objeyi çektim. Kırmızı, yeşil ışıklar saçıyor. Yanıp sönüyordu. Araştırılması lazım! | 'İzdivaç' programıyla ünlendikten sonra işsiz kalan Esra Erol, eski şöhretini tekrar yakaladı. Bugün atacılığıyla Başbakan Erdoğan'a seslendi. |
Galatasaray, Lucas Neill ve Jo transferleri sonrası yabancı kontenjanını boşaltmak için Linderoth'un ardından Harry Kewell ile de yollarını ayırıyor. Sarı-kırmızılı yönetimin sezon sonuna kadar kiraladığı Giovani Dos Santos'a yer açabilmek için, taraftarın en sevdiği isimlerin başında gelen, Arda Turan'ın dün, "Takımın yüzde 50'si gitti" diyerek övgüde bulunduğu Avustralyalı oyuncu tercih edildi. Bu kararda birçok sebep etkili oldu. İlki, yüksek maliyeti bulunan Kewell'ın üst üste gelen sakatlıkları idi. Baros da takım arkadaşı ile aynı tarihlerde sahalara dönecek olsa da, Kewell'ın sözleşmesinin sezon sonu bitmesi de göz önünde bulunduruldu. Ayrıca Tottenham'dan kiralanan Dos Santos'un, Kewell ile aynı mevkiide görev yapacak olması da ibrenin forvet olan Nonda ve Baros'u değil de Kewell'ı göstermesine sebep oldu. Galatasaray yönetimi, sezon sonu sonu sözleşmesi bitecek Avustralyalı oyuncu ile aralık ayından bu yana masaya oturmuyordu. Kewell'ın hafta başında İstanbul'a gelen menajeri ile de yöneticiler görüşmemişti. Dün gelişmeler üzerine İngiltere'ye giden Kewell doktoruna kontrol olacak ve kulübe sakatlığı ile ilgili bilgi verecek. Ancak yönetim Kewell'ın raporunu beklemeden kararını aldı. ORDU'DA VEDA ETTİ Avustralyalı yıldız Galatasaray'da bu sezon 19'u ilk 11'de 27 resmi maçta forma giydi, 14 gol atarken, 5 de asistle Galatasaray'ın başarısında önemli rol oynadı. Kewell son maçına kupada Ordu karşısında çıktı. | Galatasaray'da Giovani Dos Santos'a yer açmak için gidecek isim belirlendi: Kewell... Peki giden isim neden Kewell oldu? |
Başkent Port-au-Prince'te 25 yaşında bir Haitili erkek enkazdan kurtarıldı. Fransız, Amerikalı ve Yunan kurtarma ekiplerinin çabalarıyla bir market enkazından canlı çıkarılan Wismond Exantus, hemen hastaneye kaldırıldı. Hastanede kendisini iyi hissettiğini belirten Exantus, "Marketin enkazında kola, bira içerek ve bisküvi gibi şeyler yiyerek hayatta kaldım" dedi. DOKTORLAR DURUMUNA ŞAŞIRDI Doktorlar, şaşırtıcı derecede durumu iyi olan depremzedeye uyuması tavsiyesinde bulundu. Exantus, canlı çıkarıldığı enkazda 5 kişinin daha hayatta olduğu bilgisini verdi ancak ekipler henüz başka yaşam izine rastlamadı. Böylece 12 Ocak'taki depremden bu yana kurtarılanların sayısı 133'e yükselmiş oldu. Ölü sayısının 112 bin 226'ya ulaştığı, 194 bin de yaralı olduğu açıklandı. Ancak gerçek ölü sayısının çok daha fazla olduğu sanılıyor. Haiti'de yardım dağıtımındaki kaos hâlâ aşılamadı. BM askerleri, başkentte bir dağıtım sırasında meydana gelen izdiham nedeniyle uyarı ateşi açmak ve göz yaşartıcı gaz kullanmak zorunda kaldı. BM'nin insani işler koordinasyon bürosu sözcüsü Elisabeth Byrs, ümitsizlik ve kızgınlıktan kaynaklanan münferit olayları normal karşılamak gerektiğini söyledi. YILDIZLAR 58 MİLYON $ TOPLADI ABD'de Haiti'ye yardım için televizyonlarda yayınlanan "Şimdi Haiti için Umut" adlı programda toplanan para 58 milyon dolara çıktı. Amerikalı aktör George Clooney'nin öncülüğünde düzenlenen programda Brad Pitt, Beyonce, Madonna gibi ünlüler katılmış, program geçtiğimiz cuma aralarında MTV, Bravo ve PBS'in de bulunduğu onlarca kanalda canlı yayınlamıştı. Öte yandan bütün yakınlarını kaybeden Haitili çocukların evlat edinme işlemleri sürüyor. Kanada 90 çocuğun ülkeye getirileceğini açıklarken, yaşları 1-8 arasında değişen 24 çocuk dün başkent Ottowa'ya ulaştı. Ümit Hekimleri Derneği (ÜHDER) ve Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) tarafından organize edilen sağlık projesi çerçevesinde, çeşitli branşlarda 22 gönüllü doktor Haiti'ye gidecek. Aralarında göz hastalıkları, genel cerrah, göğüs cerrahisi, çocuk cerrahisi, üroloji, çocuk hastalıkları ve psikiyatri gibi branşlarda 22 gönüllü doktor bulunan kafile, 29 Ocak günü Haiti'ye yardım için İstanbul'dan yola çıkacak. | Haiti'yi yerle bir eden depremin üzerinden 12 gün geçmesine rağmen, dün bir mucize kurtuluş haberi daha geldi. |
Başrollerini Kenan İmirzalıoğlu, Cansu Dere, Tuncel Kurtiz ve Yiğit Özşener'le birlikte paylaştığı 'Ezel' adlı dizide 'Kerpeten Ali' rolüyle adından söz ettiren Barış Falay'la dizi ve oyunculuk üzerine konuştuk. 'Aliye' dizisindeki 'Mücahit' rolüyle tanınan Barış Falay, daha önce 'Karım ve Annem', 'Bebeğim', 'Çemberin Dışında' adlı dizilerde ve 'Kirpi', 'Şeytanın Pabucu' adlı sinema filmlerinde rol aldı. 'Ezel'i, şimdiye kadar içinde bulunduğu projeler arasında senaryosunu sabırsızlıkla beklediği iş olarak tanımlayan Falay, başarıyla hayat verdiği 'Kerpeten Ali' karakterini de duygu yoğunluğunu üst seviyede yaşayan biri olarak ifade etti. * Dizinin atv'ye geçmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? 'Ezel' ulaşması gereken seyirci kitlesine ulaştı gibi. Tahmin ediyorum, atv'de izlenirliğini daha yüksek kılacaktır. Ayrıca atv benim 'Aliye'den dolayı yabancı olmadığım bir kanal. BİZ ŞİDDETİ ÖVMÜYORUZ * 'Ezel'in diğer diziler arasından sıyrılıp bu kadar beğeni kazanmasını neye bağlıyorsunuz? Klasik olacak belki ama iyi senaryo, iyi oyuncu, iyi yönetmen, iyi müzisyen ve bunları birleştiren iyi yapımcı... Bu çok net. Ama bunun dışında benim için cesurca olan her türlü tavır çok önemli. Cesur bir senaryo. Daha önce denenmemiş, ezber bozan bir yapıya sahip. Elimizde çok iyi bir senaryo var. Senaristlerimiz gerçekten bu konuda çok iyi. Senaryoyu çok başarılı kaleme almışlar bize sadece oynamak düşüyor. Edebi anlamda güçlü bir metin, iyi oyuncularla buluşunca başarı kaçınılmaz oluyor. Bunu kendimi övmek için söylemiyorum. Yönetmenimizin de bu başarıda çok büyük payı var. Uluç Bayraktar bence çok başarılı bir yönetmen. 'Ezel'i diğer dizilerden ayıran en önemli özellik ise, silah kullanılan bir dizi olmasına rağmen şiddeti övmüyor olması. Şiddetin acı veren tarafını göstermeye çalışıyoruz ki bu benim için gerçekten çok kıymetli. * Senaryo, yönetim ve oyunculuk dışında bu büyük başarının matematiği nedir sizce? Vallahi onu hiç bilemiyorum. Ama şunu biliyorum. Ben 'Ezel'in senaryosunu ele aldığımda; "Bu iş tutmazsa ben bir daha televizyon senaryosu okumam" dedim. Bu, hikayenin gücünün bana hissettirdiğiydi. Öte yandan, fondaki güçlü yapı da çok etkili. Dizinin, Türkiye mozaiğini çok iyi yansıttığını düşünüyorum. KARAKTER ÜZERİME YAPIŞSIN * 'Aliye'nin 'Mücahit'i olarak tanıdık sizi ama şimdi 'Ezel' denince akla gelen ilk isimlerden birisiniz. Oynadığınız karakterin üzerinize yapışmasından korkuyor musunuz? Bizim seyircimiz bence eskisi gibi değil, dünya sinemasını da takip eden bilinçli bir seyirci var. Tamam, yolda gördüklerinde 'Kerpeten Ali' diye sesleniyorlar belki ama meselenin bu olmadığının farkındalar. Umarım yapımcılar da farkındadır. Çünkü ben başka başka adamları oynamaya devam etmek istiyorum. Umarım her projede bir öncekinden farklı rolleri canlandırma fırsatı yakalarım. Karakterler üzerime yapışıyorsa da bir sonraki projede başka şeyi yapıştırmaya uğraşacağım. * 'Kerpeten Ali' karakteri sizi eğlendiriyor mu? Kesinlikle evet. Senaryoyu elime her aldığımda "Acaba yine ne yapacak?" diye merak ediyorum. Aslında ben şöyle bakıyorum; role başlamadan önce senaryoyu okuduktan sonra masa başında bir takım şeyler belirliyorum. Bu adam nasıl biri, nasıl bir dünyası var, nerelerden geliyor gibi soruları soruyorum kendime, çözümlemesini yapıyorum kafamda. Bunların karşılığını buluyorum; bulmadan yola çıkamıyorum ama yola çıktıktan sonra da bir daha dönüp bakmayı çok sevmiyorum. * Canlandırdığınınız karakteri nasıl tanımlarsınız? Çok cümle kurmak o rolü daraltıyor. Başkaları tanımlayabilir ama üzerine ben konuşursam rol daralır gibi geliyor. Ali'nin çok yoğun duyguları olduğunu ve her türlü duyguyu; sevgiyi de sevinci de aşkı da nefreti dibine kadar yaşadığını düşünüyorum. Sakin bir adam değil bu anlamda. * Adam öldürme sahnesinde hiç zorlandınız mı? Daha önce tiyatroda da elime silah aldım. Silahlardan nefret ederim. Aslında ben orada eylemi oynamıyorum. Çalıştığım kısım da öldürme kısmı olmuyor. Lunaparka da gidip ördeklere ateş ediyor insanlar. O kısım çok önemli değil. Ben, o ruh halini nasıl veririm, senaristlerin yazdığı şekilde nasıl oynarıma kafa yordum. Eylem kısmı zor olmadı. * Şöyle sorayım o zaman, sizi en çok zorlayan sahne hangisi oldu? Fiziksel olarak belli aksiyonlara giriyoruz, onlar gerçekten zor ve yorucu olabiliyor. 'Ali'nin 'Ömer'i hatırlayıp çektiği acılar, onunla yüzleşme sahnesi de duygusal yoğunluğu üst düzeyde olan sahnelerdi. Seyircilerin bu akşam izleyecekleri bölümdeki ilk aksiyon sahnesi de çok zorluydu. BEKLEMEYE DEĞECEK * Yeni bölümün fragmanları bile yüz binlerce kez izlendi. 'Ali', 'Ezel'in 'Ömer' olduğunu belgeleyen ameliyat dosyasını görecek mi? Evet, 'Ömer'in 'Ezel' olduğunu öğrenmeye ramak kalmıştı. Aslında fragmanlar ele veriyor biraz ne olduğunu. Yazar Kerem Delen, ilk akla geleni seçmiyor genelde. Şaşırtmayı seviyor. Bu tip kritik anlara dair sürprizleri her zaman var. İzleme keyfi açısından seyircinin tatmin olacağını düşünüyorum. "Beklemeye değdi" diyecekler. * Senaryo, izleyiciyi şaşırttığı kadar sizleri de şaşırtıyor olsa gerek... Çok doğru söylediniz. 'Ezel' bugüne kadar alışılagelen, 50'nci bölümde el ele tutuşulan bir senaryo modelinin ürünü değil. Çok hızlı gelişiyor her şey, bu yüzden de sürprizler çok kıymetli oluyor. Hiç beklemediğiniz bir anda bambaşka bir yere sapabiliyor senaryo. Ben ilk defa bir sette, set ekibinin yeni bölüm senaryosunu merakla ve heyecanla beklediğini görüyorum. Senaryo gelince herkesin suratındaki şaşkınlığı görüyorum. * 'Ali'nin 'Bahar'a karşı olan karşılıksız sevgisi var. İlerleyen bölümlerde bu nasıl şekillenecek? Bilmiyorum. 'Bahar', 'Ali'nin en zayıf noktası. Ona açıldı ama karşı taraf kabul etmedi. 'Ali'nin 'Ezel'e karşı bir kini vardı, 'Bahar'ın kendisini reddedip 'Ezel'e ilgi duyması, 'Ezel'e olan kini daha da üst seviyelere çıkardı. Mutlaka ilerleyen bölümlerde ilişki başka boyutlar kazanacaktır... KEŞKE DAHA ÇOK ETKİLENİLSE * Tuncel Kurtiz'in oynadığı 'Ramiz Dayı' da fenomen oldu. Onun Shakespeare'den, Mevlana'dan, Ömer Hayyam'dan alıntıladığı sözler dillerde. Dizinin bu yönüyle, bu değerleri yeniden hatırlatıp sevdirmesi bakımından ayrı bir önem taşıdığını söyleyebilir miyiz? Doğru bir noktaya değindiniz. Dünya edebiyatını seyirciye sunuyor olması, özellikle gençlere yol gösteriyor olması, izleyenleri, yönlendiriyor olması, işin ayrı bir boyutu. Bu çok güzel bir şey. Gençlerin televizyon kültüründen etkilendiğini biliyorum. Böyle bir etkilenme keyifli. Keşke herkes daha da çok etkilense de tüm dünya klasiklerine yönelse gençler... Bence bu işte neyi söylediğinizden çok nasıl söylediğiniz çok önem kazanıyor. Dolayısıyla Tuncel Abi'nin söylediklerinin yanı sıra neyi nasıl söylediği daha önemli. Yoksa bugüne kadar Hamlet'i, 'Macbeht'i binlerce insan oynadı ama herkesin oynadığı o kadar keyif vermedi. * 'Ezel'i oyunculuk kariyerinizde nasıl bir yere oturtuyorsunuz? Açıkçası televizyon kariyeri olup olmadığını bilmiyorum, o kavramın ne kadar geçerli olduğunu da düşünmedim. Oyunculuk yapıyorum, oynarken keyif almak istiyorum. Çok fazla plan da yapamıyorum. Çünkü, Türkiye'de çok güçlü bir menajerlik sisteminin olduğuna da inanmıyorum. Beni alıp, tek başıma geldiğimden daha ileri taşıyabilen birilerini görmedim bugüne kadar. Görürsem çok mutlu olarak çalışacağım. Dolayısıyla, öyle bir kariyer planı da yapmıyorum. (Sabah) | İzlenme rekorları kıran 'Ezel' bu akşam ilk kez atv'de izleyicisiyle buluşacak. Dizinin başrol oyuncularından Barış Falay bakın neler anlattı? |
"Balyoz Planı"nı hazırladığı iddia edilen dönemin 1'nci Ordu Komutanı Çetin Doğan'ın adının, "Ayışığı" ve "Yakamoz" kod isimli darbe planlarında da geçtiği ortaya çıktı. 2004 yılı YAŞ kararları öncesinde Ankara'da yapılan ve Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün istifa ettirilmesini hedefleyen toplantı belgelerinde, Doğan'a "Kanarya" kod adının verildiği öne sürüldü. "Sarıkız" kod adlı darbe planına katılmak suçundan 'şüpheli' sıfatıyla ifadesi alınan dönemin kuvvet komutanları ile 'tanık' sıfatıyla ifadesi alınan eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'e, Ergenekon örgütünün üst düzey yöneticisi olmakla suçlanan Hurşit Tolon'da ele geçirilen dijital veriler arasında yer alan "opera-son" isimli dosyada yer alan toplantının sorulduğu öğrenildi. 'HATIRLAMIYORUM' Ergenekon savcısı Murat Yönder tarafından ifadesi alınan dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına'nın, "Özkök'ün istifa ettirilip yerine Yalman'ın getirilmesi stratejisinden haberiniz var mı? Bu konuda bir faaliyetiniz oldu mu?" şeklindeki soruya, "Orgeneral Çetin Doğan'ın emekli olmasından sonra ismi geçen komutanlarla bir toplantı gerçekleştirildiğini hatırlamıyorum. Bahsedilen hususların gerçekleşmesi mümkün olamaz" dediği öğrenildi. Bu arada; Muzaffer Tekin'de ele geçirilen 16 nolu CD'de, 15-16 Temmuz 2003'te Genelkurmay Başkanı refakatinde 1'nci, 2'nci, 3'ncü, Ege Ordu Komutanları, NATO Güneydoğu Müşterek Komutanı, Harp Akademileri Komutanı ve Donanma Komutanı ile yapılan görüşmeler ile komutanların açıklamalarının yer aldığı 'Sıkıntılı Temalar. 21.07' isimli bir dosya bulundu. Bu dosyanın içinde yer alan 'üst düzey komutanlarca ülke sorunları ile ilgili vurgulanan' isimli ikinci bir dosyada ise, 'Kasırga', 'Levent', 'Kanarya', 'Meltem', 'Sarı Elma' isimli başlıklar altında notlar görüldü. Savcı Yönder'in ifade alırken, "Kasırga"nın Orgeneral İbrahim Fırtına'yı, "Levent"in Oramiral Özden Örnek'i, "Kanarya"nın Orgeneral Çetin Doğan'ı, "Meltem"in Hurşit Tolon'u, "Sarı Elma"nın ise Orgeneral Fevzi Türker'i temsil ettiğini" belirtti ve Fırtına'ya, "Bu belgeden haberiniz var mı? Toplantıdan önce veya sonra kod isim kullanma planı yaptınız mı? Bu kod isimleri kim, neye göre belirledi? Kod isim kullanmanızın sebebi nedir?" diye sorduğu belirtildi. Fırtına'nın ise, "Bu terimleri ilk kez duyuyorum. Herhangi bir şey ifade etmiyor. Hayatımın hiçbir döneminde ismim dışında bir kelime ile kendimi tanımlamadım" dediği öğrenildi. HİLMİ ÖZKÖK: BİLGİM YOK Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar tarafından 'tanık' sıfatıyla ifadesi alınan emekli Orgeneral Hilmi Özkök'e de 2004 YAŞ kararları öncesindeki toplantı hatırlatılarak, "İsimleri geçen TSK mensuplarının çalışmasından bilginiz var mı? Herhangi bir kimse sizi istifaya zorladı mı? Tepkiniz ne oldu?" diye sorulmuştu. Özkök, "Bu bilgiler bana slayt sunumu şeklinde geldi" demişti. | Doğan'ın adı, Ergenekon soruşturmasında ele geçen belgelerde Ayışığı ve Yakamoz darbe planlarını hazırlayanlarla birlikte yer alıyor. |
Eren Talu ve ortağı Cem Aydemir’in Kurtköy’de başlattığı F2 Evleri konut projesi, 7 İngiliz yatırımcıyı davalık etti. 2008’de ruhsat, 2009’da tapu bekleyen ve en düşüğü 70 bin euro ödeyen İngilizler, İstanbul’a gelince ev yerine boş arsa görünce şoka girdi. İngilizler ödedikleri paraları kurtarmak için mahkemeye gidiyor. Seyrantepe projesini TOKİ’ye devretmek zorunda kalan Eren Talu, İngiltere’yi de karıştırdı! Talu ve ortağı Cem Aydemir’in F2 Evleri’ne 2 yıldır taksit ödeyen İngilizler, mağdur olunca, çareyi sözleşme feshine ve olayı mahkemeye taşımakta buldu. 7 İngiliz vatandaşı, ortalama 70 bin euro ödedikleri F2 Evleri’nin yerinde, çamurlu bir arazi görünce şoka girdi. Eren Talu ve ortağına ulaşamayan İngilizler’den bazılarının, “olmayan bir evin aidatlarını ödediği” de iddia edildi. Eren Talu ve ortağı Cem Aydemir, 15 Ağustos 2005 tarihinde CE Yapı İnşaat Turizm ve Ticaret A.Ş’i kurdu. İki ortak İstanbul Anadolu yakasında son dönem popüler olan Kurtköy’de Formula 1 pisti İstanbulpark’a hakim bir tepede arsa sahipleri ile anlaştı. Projenin adına Formula’ya gönderme yaparak F2 Evleri adını veren CE Yapı, 3 etaptan oluşan proje için harekete geçti. İngiltere’de pazarlandı Konutların satışı için CE Yapı, İngiltere’nin büyük ajanslarından biri olan Select Properties ile anlaştı. Talu’nun evleri bir reklam kampanyası ile İngiltere’de de pazarlanmaya başladı. Evlerin Formula pistine yakın olduğu ve ilerde çok büyük kazanç getireceği iddiası üzerine, 7 İngiliz, 2007 yılı Ağustos-Ekim döneminde CE Yapı ile ikinci fazdan ev almak üzere anlaşma yaptı. İmzalanan çerçevede her dairenin ortalama bedeli 166 bin euro olarak belirtildi. Sözleşmeye göre Temmuz 2008’de yapı ruhsatı alınacak ve en geç Temmuz 2009’da daireler eksiksiz olarak teslim edilecekti. Mike mağdur oldu Ancak olaylar ödemelerin yarısının tamamlanmasıyla farklı bir boyut kazandı. İsminin açıklanmasını istemeyen bir İngiliz çift, Mike Bowers, Zoe Thompson, Dada Marquis, Ravin Patel, Kamal Khosla ve Ali İqbal isimli İngilizlerin her biri, 2009 yılına kadar ortalama 70 bin euro ödeme yaptı. Bu sırada Eren Talu’nun GS inşaatında yaşadıkları medyaya konu olunca, olay Londra’ya kadar uzandı. Türkiye’den bir türlü bilgi alamayan İngiliz grup, Türk İngiliz Ticaret ve Sanayi Odası’na başvurdu ve Yılmaz Hukuk Bürosu’yla irtibata geçti. Daha önce avukat Çağatay Yılmaz tarafından CE Yapı’ya ihtar çekilmesine karşın inşaatın hangi aşamada olduğu konusunda bilgi verilmeyince, İngilizler Kurtköy’e geldi. Ancak burada gördükleri manzaraya inanamadılar. İkinci etabın değil bitmek henüz başlamadığını gören İngilizler şoke oldu. Sözleşmeyi feshettiler Avukat Çağatay Yılmaz, bu olay üzerine ihtar çekerek sözleşmelerin fesh edildiğini ve CE Yapı’dan bedellerin iadesini talep ettiklerini doğruladı. Yılmaz, CE Yapı’dan müvekkillerine, “Bitmek üzere olan birinci etaptan ev verelim. Ama 30 bin euro karşılığında” teklifi yapıldığını belirterek bunun kabul görmediğini söyledi. Yılmaz, CE Yapı’nın İngiltere’den gelen müvekkillerle görüşme bile yapmaktan kaçındığını belittti. İngiliz müvekkillerinin mağduriyetini anlatan Yılmaz, “Eren Talu ile görüşmeniz oldu mu?” sorusunu ise, “Hayır görüşemedik” diye yanıtladı. ‘Eviniz bitti’ diyerek aidat ödettiler iddiası Ödemelerine ek olarak 30 bin euro daha verme karşılığı birinci etaba geçmeyi kabul eden Nijerya asıllı İngiliz vatandaşı Dada Marquis’in başına ilginç bir olay daha geldiği ortaya çıktı. Marquis’e firma yetkililerinin inşaatın bittiğini, evini yakında kiraya verebileceğini söyledikleri iddia edildi. Ardından da site aidatı ödemesi istenen İngiliz kadının buna harfiyen uyarak her ay belli bir miktarı CE Yapı’ya gönderdiği ileri sürüldü. Avukat Yılmaz, Kasım toplantısından yaptıkları uyarı üzerine aidat ödemelerinin durdurulduğunu belirtti. “Başka yabancı mağdurlar da olabilir mi?” sorusunu, “Bilemiyorum. Ancak ticaret odası kanalıyla bize ulaşan bu isimler var. Hepsi iyi bir yatırım olarak gördükleri F2 projesi gördükten sonra büyük bir üzüntü yaşadılar. Aynı zamanda büyük maddi kayıpları da var” diye yanıtladı. 7 İngiliz yarım milyar euro verdi - Mike Bowers 69 bin 345 euro - Zoe Carmella Thompson 70 bin euro - Dada Marquis 73 bin 952 euro - Ravin Patel 81 bin 561 euro - Kamal Khosla 74 bin 520 euro - Ali İqbal 73 bin 407 euro - D.L. 77 bin 118 euro | Eren Talu ve ortağı Cem Aydemir"in Kurtköy"de başlattığı F2 Evleri konut projesi, 7 İngiliz yatırımcıyı davalık etti. |
Sistem sayesinde dürüst mükellefe de 2-3 gün içinde KDV iadesi verilebilecek. Maliye Bakanlığı, Türkiye’de naylon fatura düzenleyen, kullanan ve bunlarla ilişkisi olanları merkezden elektronik ortamda takip edecek. Bu kapsamda bütün illerde sahte faturayla mücadele ekipleri kurulacak ve tüm mükelleflere dönük sahtecilik kriterleri oluşturulacak. Bu kriterler, Vergi Karnesi, Kod Sistemi’nin yerini alacak Grup Sistemi ve KDV iadesi kriterlerini de içinde barındıracak. Böylece sahte fatura düzenleyenler ile bunları kullanan kişi ve kuruluşlar, çok daha hızlı ve net şekilde tespit edilecek. Yeni sistemde sahte fatura işlemleri, düzenleyiciden başlayarak, kullanıcılar ve bunlarla ticari ilişkisi olanlara uzanacak şekilde 4’üncü kademeye kadar izlenebilecek. Yeni sistemle ilgili bilgi veren bir Maliye yetkilisi, tüm mükelleflere yönelik bir analiz programını hayata geçireceklerini belirterek, “Burada 2 yapım programı var. Bunlardan birisi KDV iadesinde kullanılacak. Diğeri ise sahtecilik tespitini gerçekleştirecek. KDV iadelerini, sahtecilik programını da kullanarak yeni sistem yapacak. Bu sistemde sahtecilik yapan çok kısa sürede tespit edilirken, dürüst mükellefe de 2-3 gün içerisinde KDV iadesi verilecek. Türkiye’de sahteciler artık Maliye’den kaçamayacak” diye konuştu. Uygulama çerçevesinde sahte fatura düzenleyen, kullanan ve bunlarla bağlantısı olan kişi ve kuruluşlar için merkezde bir kütük oluşturulacak. AĞIRLIK KDV İADESİNDE Sahte fatura kütüğü, Türkiye’nin en ücra köşesindeki işlemlerde bile devreye girecek. Yeni sistemin en fazla kullanılacağı alan ise KDV iadeleri. Denetlemenin ilgili vergi dairesi değil, sistem tarafından yapılan uygulamada, böylece daha önce en az 2 hafta, hatta bazı durumlarda haftalarca süren vergi iadesi değerlendirmeleri yeni sistemde 1 gecede tamamlanabilecek. İade de 2-3 gün içerisinde yapılabilecek. Gelir İdaresi Başkanlığı, sahte faturayla mücadele amacıyla 81 ilde özel ekipler oluşturuyor. Yeni sistemin faaliyete geçirilmesinden sonra ise daha önce KDV iadesi alan ancak durumlarının şüpheli olduğu ortaya çıkan mükellefler de incelemeye tabi tutulacak. | Maliye Bakanlığı, sahte fatura düzenleyen, kullanan ve bunlarla ilişkisi olanları artık merkezi takip sistemiyle izleyecek. |
Avusturyalı paraşütçü ve pilot Felix Baumgartner, atmosferde uzayın başladığı noktadan yani tam 37 kilometre yüksekten yeryüzüne atlayacak. NASA’nın mühendisleri ve Amerikan Hava Kuvvetlerinin de yardımını alan Avusturyalı maceracı, özel kıyafetleriyle bu atlayış için laboratuvarda iki senedir çalışıyor. REKOR 50 YILDIR KIRILAMADI En yüksekten paraşütle atlama rekoru, 31.3 kilometre ile Amerikalı pilot Joe Kittinger’a ait. Bu rekor, 1960’dan beri kırılamadı. Atlayış, NASA’ya kusursuz bilgiler verdi. Kittinger, şimdi Baumgartner’a danışmanlık yapıyor. ÖZEL BALONLA ÇIKACAK - Dünyadaki çılgın rekorlara bir yenisi daha ekleniyor. Daha önce kanat takarak Manş Denizi’ni uçarak geçen ilk insan olan Felix Baumgartner, bu kez de dünyada “en yüksekten paraşütle atlayan insan” olmak için kolları sıvadı. Bu yılın sonuna doğru gerçekleşecek atlamada, 41 yaşındaki maceraperest adam, yerde uzayın başlangıcı olarak kabul edilen 125 bin feet’e yani 37 kilometreye özel bir balon ile çıkacak. SAATTE 123 KM YAPACAK - Atmosferdeki basınca karşı vücudunu koruyan astronot elbisesine benzeyen bir elbise de giyecek olan Baumgartner, buradan kendisini aşağıya bırakacak. Maceraperest adam sadece en yüksekten paraşütle atlayan insan olmak için değil, araçsız sesten daha hızlı hareket eden ilk insan olmak için de çabalayacak. Serbest düşüşte Baumgartner, 35 saniye içinde saatte 1236 kilometreden daha fazla hıza ulaşacak. | Avusturyalı paraşütçü uzayın başladığı noktadan yani tam 37 kilometre yüksekten yeryüzüne atlayacak. |
Kaybolduktan sonra sahilde cesedi bulunan polisin kimliğinin, “Üzerinde Fenerbahçe boxer’ı vardı” lafını duyup iz süren mesai arkadaşı tarafından belirlendiği ortaya çıktı. İstanbul’da Milli Saraylar Koruma Şube Müdürlüğü’ne bağlı olarak görev yapan polis memuru Özgür Akkaya (32) 28 Ağustos 2008de ortadan kayboldu. Oturduğu dairedeki aramalarda da nerede olduğuna dair bir bulguya rastlanmadı. Oluşturulan özel ekip, mesai arkadaşlarından yakın çevresine kadar herkesi bir bir sorguladı. Kayıp Şahıslar Amirliği’ndeki kimsesiz şahısların cesetleri de incelemeye alınarak fotoğraflarla karşılaştırıldı. Ancak bir sonuç alınamadı. 29 Aralık 2008’de Kuruçeşme sahilinde bir erkek cesedi bulundu. Denizden çıkartılan şahsın başından tek kurşunla öldüğü tespit edildi. Cesedin üzerinde bulunan Fenerbahçe logolu boxer ve üst çenesindeki diş protezi tutanakla kayıt altına alındı. Ancak iddiaya göre polis ekipleri çürümüş ceset üzerinde parmak izi alınamadığı için kimlik tespitinin olamayacağını düşünürek Kayıp Şahıslar Amirliği’ne herhangi bir bilgi vermeyerek olayı kayıt altına almadı. Adli Tıp’a gönderilen ceset 21 Ocak 2009’da kimsesizler mezarlığına defnedildi. Akkaya’nın daha önce Üsküdar’da beraber aynı evde kaldığı arkadaşı polis memuru S.Ö. ile cesedi denizden çıkartan ekiplerde görevli bir polis memuru maç izlerken aralarında Fenerbahçe muhabbeti başladı. Denizden çıkan bir şahısta Fenerbahçe boxer’ı bulunduğunun konu arasında geçmesi üzerine Akkaya’nın arkadaşı, cesedin kayıp polis memuru olabileceğini düşünerek konuyu araştırdı. Akkaya’nın Bursa İnegöl’de yaşayan ailesine ulaşan polis arkadaşı, kan örnekleri alarak karşılaştırmak için DNA testine gönderdi. Bu arada Kayıp Şahıslar Büro Amirliği ekipleri de Akkaya’nın Bursa’da diş protezi filimlerine ulaşarak denizden çıkan ceset ile karşılaştırdı. Yapılan iki karşılaştırma sonucunda da 9.5 ay önce denizden çıkartılan cesedin aranan polis memuruna ait olduğu tespit edildi. Acılı aile kayıp oğullarının cesedini kimsesizler mezarlığından alarak memleketleri İngöl’de düzenlenen törenle toprağa verdi. (Vatan) | Kaybolduktan sonra sahilde cesedi bulunan polisin izini eski arkadaşı maç izlerken buldu... |
Dünyanın en sakin ülkelerinden biri olan Finlandiya, Başbakan Matti Vanhanen’in skandalıyla sarsıldı. Başbakanın makamındaki bilgisayarı 2007 yılında onaran tamircilerin bilgisayarda buldukları Başbakanın “çok özel” fotoğraflarını çaldığı orataya çıktı. Finlandiya’da ünlüler hakkında dedikodu haberleri yapan ’7 paivaa’dergisine göre bu adamlar, daha sonra fotoğrafları basına satmak isterken geçen hafta yakalandı. 2006 yılında boşanan 54 yaşındaki Vanhanen’e fotoğraflarda eşlik eden ise bir süre flört ettiği Ulusal Koalisyon Partisi Milletvekili Meikukka Forsius. Fin basınına göre çift, fotoğraflarda uygunsuz ve çıplak bir şekilde poz veriyor. İki kişi tutuklandı Finlandiya’nın Seirka gazetesinin genel yayın yönetmeni Marko Petajajarvi fotoğrafları inceleyerek bunların Başbakan’a ve eski kız arkadaşı Merikukka Forsius’a ait olduğunu açıkladı, ancak fotoğrafları kendisine getiren kişi hakkında bilgi vermedi. Bunun üzerine başbakanlık sözcüsü bir açıklama yaparak, Başbakana ait özel bilgiler ve bazı fotoğrafların ofisindeki bilgisayardan kopyalanmak sureti ile çalınmış olabileceğini açıkladı. Devlet sırlarının da çalınmış olabileceğine dikkat çeken Finlandiya polisi, tutukladıkları iki kişiyi sorguluyor. | Dünyanın en sakin ülkelerinden biri olan Finlandiya, Başbakan Matti Vanhanen"in skandalıyla sarsıldı. |
Açlık grevinden hastaneye kaldırılan TEKEL işçilerinden Nazife Baş’ın umudu Emine Erdoğan. Kendilerini anlayacağına inandığı Emine Hanım’a “Bizi Başbakan’a anlatın” diye sesleniyor. Tekel eyleminde 41. gün geride kalırken, Hükümetin sert tutumuyla sorunda geriye dönülmez bir noktaya doğru gidiliyor. Herkes Salı günü yeniden başlayacak açlık grevi ve yeni dönemde olabileceklerden tedirgin. İşçiler, “Buradan bir cenaze çıkmadan Hükümet bir şey yapmayacak” umutsuzluğuna düşerken, gözler kulaklar hala Hükümetten gelebilecek tek bir habere kilitlenmiş durumda... Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın TEKEL işçileriyle ilgili, “Açız, diye ajitasyon yapıyorlar... Hiçbir zaman semtine uğramadıkları baş örtülüleri buluyorlar...” sözleri eylem çadırlarında öfke yarattı. ’İstanbul çadırı’nın altında bir tabureye ilişmiş oturan Nazife Baş açlık grevindeyken hastanelik olan işçilerden biri. 30 yaşındaki Nazife Baş en çok Başbakan’ın türbanlılarla ilgili söylediklerine içerlemiş. Kendisi de türbanlı olan Baş, açlık grevinde rahatsızlanarak hastaneye kaldırılışını anlatıyor. Ardından da çantasındaki TEKEL çalışanı kartını çıkartarak şöyle konuşuyor: İŞÇİYİM, TÜRBANLIYIM “Başbakan ’hepsi işçi değil’ diyor. ’Hiç bir zaman semtine uğramadıkları baş örtülüleri buluyorlar, AK Parti’ye oy vermiştim, bundan sonra AK Parti’ye oy vermeyeceğim, dedirtiyorlar’ diyor. Bakın ben de türbanlıyım. 12 yıllık da TEKEL işçisiyim. Kendi TEKEL kartımı göstermek istiyorum mümkünse. Biz hepimiz TEKEL çalışanıyız. Biz hepimiz buranın işçileriyiz. Ben AK Parti’ye oy vermiştim. Bir daha asla.” Erdoğan’ın kendileriyle ilgili uzlaşmaz açıklamaları nedeniyle Baş’ın umudu Emine Erdoğan olmuş. Bir anne olan Emine Erdoğan’ın kendilerini daha iyi anlayacığını söyleyen genç TEKEL işçisi, Başbakan’ın eşine şöyle sesleniyor: “Ben Emine Hanım’a söylüyorum. O da bir anne. Emine hanım, anlatın bizi lütfen. Ben 4 ve 5.5 yaşında iki tane küçük kız çocuğunu bırakıp geldim. Bu inatlaşmayı bitirsin. Bu ajitasyon falan değil. Bu gerçek. Bu benim yaşadığım olay. Kızım ana sınıfına gidiyordu. Karne alacaktı. Okula bile gönderememiş babaannesi. Annem olmadığı için gitmiyorum, demiş. Ben onun yanında olmak istemez miydim? Hangi anne çocuğundan ayrı kalmak ister. O yüzden bu inatlaşmayı bir an önce bitirsin, ne olur söyleyin ona...” “İKİ ÇOCUĞUM EVDE BENİ BEKLİYOR” “Eşimle birlikte buradayız. Çocukların biri babaannede, biri anneannede. Çok özledim onları. Onlar da beni arıyor. O durumdayız ki, konuşamıyoruz artık. Telefonda öyle duruyoruz. Sürekli ” Anne gel, nerdesin “ diyorlar. Artık parmaklarıyla günleri sayıyorlar. Ama buradayım, burada da kalacağım. Çünkü onlara iyi bir gelecek sağlayabilmek için buradayım. İki tane çocuğum var. Onları nasıl okutabilirim? Başbakan 3 çocuk ısrarıyla bizi teşvik ediyor ya... Ama daha 2 çocukla, 700 liraya bizi açlığa mahkum ediyor. ’Çocuklarınız okumasın’ diyor. Ben de diyorum ki, 3 çocuk isteyen Başbakan, bak 2 çocuğum evde beni bekliyor. Salı günü yeniden başlayacağız. Çözüm bu Salı olmasın bir sonraki Salı olsun, biz burdayız.” | Açlık grevinden hastaneye kaldırılan TEKEL işçilerinden Nazife Baş'ın umudu Emine Erdoğan. Baş, Emine Erdoğan'la Başbakan'a mesaj yolladı. |
17 Ağustos depreminde ortaya atılan “Depremin nedeni ABD’nin gizli silahı” iddiasına 11 yıl sonra bu kez Venezuela’dan destek geldi. Devlet Başkanı Chavez, Haiti depreminin arkasında ABD’nin olduğunu söyledi. Gölcük depreminin ardından Türkiye’de de uzun süre kulaktan kulağa yayılan bir söylenti, üç hafta önce Haiti’yi vuran sarsıntının ardından yeniden gündeme geldi. Üstelik bu kez bu iddiayı ortaya atan bir devlet başkanı oldu. Daha önce 200 bin kişinin öldüğü, 7 büyüklüğündeki depremin ardından ABD’nin bölgeye gönderdiği askerlerle “Haiti’yi işgal etmeye çalıştığını” öne süren Venezuela lideri Hugo Chavez, bu kez depreme ABD’nin gerçekleştirdiği bir silah denemesinin neden olduğunu söyledi. İlginç çıkışlarıyla tanınan Venezuela lideri, İspanyol ABC televizyonuna yaptığı açıklamada, ABD ordusunun yeryüzü hareketlerini etkileyecek kadar güçlü bir silahı Haiti yakınlarında denediğini bunun sonucunda böyle bir felaketin ortaya çıktığını iddia etti. Chavez, “Deprem, Amerika’nın deprem makinesini kullanmasıyla gerçekleşti. Amerika bu makineyi, Karayipler’de deniyor. Bu sadece bir tatbikat. Ancak asıl hedef başka. Bu silah İran’a karşı kullanılacak” ifadelerini kullandı. Neden Tesla Makinesi mi? 17 Ağustos 1999’daki Gölcük depreminden sonrasında depremin sorumlusu bazı komplo teorisyenleri tarafından “Tesla Makinası” olarak açıklanmıştı. ABD tarafından ünlü mucit Nikolas Tesla’nın 1900’lerde yapılan bir makinadan geliştirilmiş olan makinenin, “elektro manyetik dalgalarla” yeraltındaki enerjiyi boşalttığı iddia edilmişti. İşte teoriler: “ABD ordusu, ülkelerinde gerçekleşecek büyük bir depremi önlemek için, fay hatlarındaki enerjiyi küçük küçük depremlerle boşaltmaya çalışıyor. Bunu da ilk olarak 1999’da Türkiye’de denediler. Bu makina, aynı zamanda silah olarak da kullanılıyor.” Tanrım bize yardım et! Haiti'deki depremin üzerinden 13 gün geçmesine rağmen hâlâ yardımlar yerlerine ulaşamadı. Yardım dağıtımı güvenlik alanındaki yetersizlik nedeniyle güçlükle yürütülebiliyor. Dün BM askerleri, yardım dağıtımı sırasında yüzlerce kişinin saldırısına uğradı. Askerler kalabalığı uyarı ateşi açarak ve göz yaşartıcı gaz kullanarak dağıtabildi. Başkentteki Notre Dame de l’Assomption Katedrali de pazar ayini sırasında en kalabalık gününü yaşadı. Katedrale akın eden 2 bin 500 Haitili, kendilerine yardım etmesi için Tanrı’ya dua etti. | 17 Ağustos depreminde ortaya atılan "Depremin nedeni ABD'nin gizli silahı" iddiasına 11 yıl sonra bu kez Venezuela"dan destek geldi. |
Ali Sami Yen Stadı'ndaki maçta, 33. dakikada Ahmet'in kırmızı kart görmesiyle 57 dakika 10 kişi mücadele eden rakibi Gaziantepspor karşısında gol bulmakta zorlanan Galatasaray, Mustafa Sarp'ın 75. dakikada attığı golle galip gelerek haftayı 3 puanla kapattı. Kar yağışı nedeniyle ağır bir zeminde oynanan karşılaşmada, 59. dakikada Nonda'nın kullandığı penaltı atışında kaleci Mahmut yaptığı kurtarışla golü engelledi. Galatasaray bu galibiyetle puanını 39'a çıkararak, lider Fenerbahçe'nin ardından ikinciliğini sürdürdü. Gaizantepspor ise 24 puanda kalarak, 11. sırada yer aldı. Kötü hava koşulları nedeniyle Kasımpaşa-Bursaspor ile Beşiktaş-İstanbul Bş. Belediyespor arasındaki karşılaşmaların ertelendiği ligin ikinci yarısının ilk haftasında, ligde oluşan puan durumu şöyle: | Turkcell Süper Lig'de 2009-2010 sezonu 2. yarısının ilk haftasının son maçında, Galatasaray, Gaziantepspor'u evinde 1-0 yendi. |
İtalya’nın Torino kentinde 16 yaşındaki genç kendisine “çok fazla playstation oynuyorsun” diyen babasını bıçakladı. Boğazından derin bir bıçak yarası alan 46 yaşındaki taliksiz baba, Molinette Hastanesi’nde acil olarak ameliyata alınırken, hayati tehlikesinin üst düzeyde olduğu bildirildi. “Cinayete teşebbüs” suçlamasıyla gözaltına alınan gencin ise, “Babam sürekli Playstation oynamamı eleştiriyordu. Bir anda çok sinirlendim” açıklamasında bulunduğu belirtildi. Olay hakkında soruşturma başlatıldığı kaydedildi. | İtalya'da babasının çok fazla playstation oynamasına kızdığı 16 yaşındaki genç uyarılara kızıp babasını boynundan bıçakladı. |
Zülfü Livaneli'nin yazıp yönettiği "Veda" filmi, 26 Şubat'ta izleyicisiyle buluşacak. Salih Bozok'un anlatımıyla Atatürk'ün hayatının dönüm noktalarını beyazperdeye taşıyacak olan film, kadrosu, kostümleri ve savaş sahneleri kadar, oyunculara uygulanan profesyonel makyajla da dikkatleri çekti. Mustafa Kemal'in annesi Zübeyde Hanım'ın gençlik yılları için Dolunay Soysert'e üç saat süren bir makyaj yapıldı. Yaşlılık dönemi içinse bu süre iki katına çıktı. Oyuncu, altı saatlik makyajın ardından Zübeyde Hanım'ın yaşlı halini aldı. Ayrıca her iki makyaj için özel peruklar yapıldı. Oscar adayı ekip "Veda" filmi için, dünya sinemasında önemli bir yeri olan makyaj ve saç ekibi çalıştı. Makyaj ekibinin başında, "Apocalypto" filmiyle 2007 yılında Oscar'a aday gösterilen Vittorio Sodano yer aldı. Saç ekibinin başında ise "Apocalypto" ile Oscar, "Moulin Rouge" filmiyle Oscar ve Bafta ödüllerine aday olan, "The Josephine Baker Story" filmiyle 1991'de, "Rome" filmiyle 2006'da Emmy ödülünü kazanan Aldo Signoretti vardı. Proje için 150 adet gerçek saçtan peruk yapıldı. Makyaj için öncelikle Dolunay Soysert'in yüzünün kalıbı alınarak, insan teni formuna eşdeğer haline getirildi. Ekip, Soysert'i Zübeyde Hanım'a benzetebilmek için her detayın üzerinde titizlikle durdu. Gençlik ve yaşlılık dönemleri için özel peruklar yapıldı. | Merakla beklenen Atatürk filmi "Veda"da Mustafa Kemal'in annesi Zübeyde Hanım'ı Dolunay Soysert canlandırdı. |
İzmir’in Karşıyaka İlçesi’nde 5 katlı apartmanın en üst katında yalnız oturan 30 yaşındaki Elif Çetin’in dairesinde, önceki gece yangın çıktı. Bu sırada Yalı Caddesi üzerinde uygulama yapan trafik polisleri alevleri fark etti. İtfaiye ve AKS ile Acil Sağlık Yardım hatlarını arayan ekip, megafonla anons yaparak mahalle sakinlerini uyandırmaya çalıştı. Bu esnada evden çığlıklar geldiğini duyan Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü’nde görevli 10 yıllık polis memuru 33 yaşındaki Ahmet Yapıcı, alevlerin yükseldiği daireye koştu. Çetin’in oturduğu dairenin ahşap olan kapısını kırarak içeri giren Yapıcı, dumandan etkilenen ve yanmak üzere olan genç kadını kucağına alıp dışarıya çıkardı. Bir otelde çalıştığı ve evde yalnız yaşadığı öğrenilen genç kadın, olay yerine gelen AKS 110 ekipleri tarafından Karşıyaka Devlet Hastanesi’ne kaldırılırken, olay yerine gelen itfaiye ekipleri yangını kontrol altına alarak söndürdü. Yapıcı, “Genç kadını son anda kurtardık. Evin kapısı çelik olsaydı daireye giremeyebilirdik. Ben kadını alıp dışarı çıkardığım esnada saçları ve ellerinde yanıklar mevcuttu” dedi. | Trafik polisi, dumanlar çıkan apartmandaki çığlık sesleri üzerine itfaiyeyi beklemeden apartmana daldı, kapıyı kırarak genç kadını alevlerin içinden aldı. |
Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı ortak bir projeye hazırlayarak, özellikle cinsel taciz, tecavüz ve aile içi şiddet vakaları ile ilgili AB standartlarına uygun Adli Tıp uygulamasına geçti. Projeyle cinsel taciz, tecavüz gibi suçların mağduru olan çocukların, muayene için Adli Tıp koridorlarında utanç ve korku içinde bekletilmesine son veriliyor. Sıkça eleştiri konusu olan bu durumu ortadan kaldırmak için Ankara Zekai Tahir Burak Hastanesi bünyesinde özel birim kuruldu. Hastane Başhekimi Op. Dr. Leyla Mollamahmutoğlu, mağdurların muayenesini eziyet olmaktan çıkardıklarını belirterek şunları söyledi: “Özellikle tecavüz ya da cinsel tacize uğramış çocukların muayenelerini büyük bir titizlikle yapıyoruz. Buraya ister kendi rızalarıyla ister savcılık emriyle gelsinler, çocukları önce psikolog arkadaşlar karşılıyor. Sonra jinekolog arkadaşlarımız devreye giriyor.” Kapısı bile ayrı Adli Tıp birimi sorumlusu Op. Dr Nüvit Birgili, bu birimin giriş kapısını hastane girişinden ayrı yaptıklarını belirterek, bu bölüme “Gençlik Merkezi” adını verdiklerini vurguladı. 24 saat psikolog Dr. Nüvit Birgili: “Muayene için gelen çocukların yetişkin hastaların arasından geçirilerek götürülmesi, ruhsal çöküntü yaşayan çocuğu rahatsız ediyordu. Bunun önüne geçtik. Birimde 24 saat jinekolog, psikolog, pediatrist ve genel cerrahtan oluşan bir ekip, çocuk ve yetişkin olmak üzere iki ayrı bölümde hizmet veriyor.” | Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı ortak bir projeye hazırlayarak AB standartlarına uygun Adli Tıp uygulamasına geçti. |
Atatürk Havalimanı’nda önceki gece 237 yolcusuyla Bangkok’a gidecek olan Türk Hava Yolları’na ait TK- 60 sefer sayılı Airbus A-340 tipi yolcu uçağına, uçuş öncesi yoğun kar yağışı nedeniyle de-icing (buzlanmayı önleyici kimyasal sıvı sıkılması işlemi) uygulandı. İşlem bittikten sonra pist başından alana girmek için manevra yapan uçağın kanadı, de-icing aracına çarptı. ARAÇ ÜZERİNE DÜŞTÜ Çarpmanın etkisiyle aracın sepetinde bulunan Apron Techizat Operatürü Güven Alkan yere düştü. Araç da Güven Alkan’ın üzerine devrilerek ölümüne neden oldu. Kazada yaralanan araç sürücüsü Adem Yüksel ise özel Ataköy Hastanesi’ne kaldırıldı. Kaza sonrası kanadında hasar meydana gelen uçak ise hangara çekildi. Türk Hava Yolları’ndan bir yetkili, kazayla ilgili soruşturmanın sürdüğünü belirtti. ARIZA FELAKETE YOL AÇTI Yetkili, kazayı da şöyle anlattı: “İlk incelemelere göre, de-icing aracı arızalanmış. Yerdeki bir teknisyen pilota ‘hareket edebileceğini’ söylemiş. Uçağın sol kanat ucu, yanından uzaklaşamayan aracının sepetine çarparak, kazaya neden olmuş. İnceleme sürüyor.” Kazadan sonra adliyeye sevkedilen Kaptan Pilot Mehmet Y. savcılıkça serbest bırakıldı. Uçağı pist başına götüren Follow-Me (beni takip et) aracının sürücüsü Süleyman Bozkurt ise, taksirle ölüme sebebiyet vermek suçlamasıyla çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Bu arada kanat ucundaki hasar nedeniyle hangara çekilen uçağın yolcuları da, TK 060 sefer sayılı başka bir uçakla yaklaşık 9 saat rötarlı olarak uçabildi. DE-ICING NEDİR Kar ve sıfırın altındaki aşırı soğuk havalarda, uçakların gövde ve kanatlarında oluşan buz, hem kalkış sırasında ek bir ağırlık oluşturduğundan hem de kanatların kaldırma gücünü olumsuz etkileyip uçağın havada tutunmasını zorlaştırdığından tehlike yaratır. Buzun çözülmesi ve tekrar buz oluşmaması için uçak gövdesi, özel araçlarla alkol ve glikoz karışımı sıvı püskürtülerek yıkanır. ÖLEN OPERATÖRÜN BİR AYI KALMIŞTI Atatürk Havalimanı’nda bir uçağın kanadının çarpması sonucu yaşamını yitiren Apron Techizat Operatörü 46 yaşındaki Güven Alkan’ın Sefaköy İnönü Mahallesi Hürriyet Sokak’taki evinde yas var. İki çocuk annesi Müşerref Alkan, eşinin bir ay sonra yaş haddinden emekli olacağını belirterek, şöyle konuştu: “Onu hep öperek ‘Alllah’a emanet ol’ der, işe gönderirdim, ölüm haberini aldık. Kazanın nasıl olduğunu tam bilmiyorum. Ama eşim çok dikkatli biriydi. Sorumlular cezalandırılsın. Kanı yerde kalmasın.” Güven Alkan’ın cenazesi Adli Tıp Kurumu Morgu’nda yapılan otopsi işlemlerini ardından yakınları tarafından alınarak, Sefaköy İnönü Mahallesi Ulu Camii’ne getirildi. Alkan’ın cenazesi, bugün öğleyin burada kılınacak cenaze namazının ardından Kanarya Mezarlığı’nda toprağa verilecek. | Havaalanındaki buzlanma felakete yol açtı!.. Buzlanmayı önlemek için aprona çıkan araca piste inen uçağın kanadı çarptı ve... |
Apple-Microsoft ittifakına ilişkin haber, ekonomi haberleriyle tanınan Bloomberg'de yer aldı. Bloomberg adını açıklamak istemeyen Microsoft yöneticilerine dayandırdığı haberinde, iki bilişim devininin haftalardır konuyu üst düzeyde görüştüğü belirtildi. Google'a karşı ittifak cephesinin ilk ortaklık çalışması kapsamında iPhone telefonlara Microsoft'a ait Bing arama motorunu kuracağı belirtildi. KAVGANIN NEDENİ REKLAM PASTASI Taşınabilir cihazlarda büyüyen reklam piyasası Google-Apple kavgasının nedenlerinden birini oluşturuyor. Google geçen yılın kasım ayında mobil reklamın önde gelen kuruluşlarından AdMob'u 750 milyon dolar karşılığında satın aldı. Apple ise bu hamleye tahmini 275 milyon euro karşılığında bir başka mobil reklam şirketi olan Quattro Wireless'i devralarak karşılık verdi. Apple, Google ile uzun yıllar Microsoft'a karşı ittifak içinde oldu. İki grup arasındaki ittifak, Google Başkanı Eric Schmidt'in aynı zamanda Apple yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmasına kadar varmıştı. NEXUS ONE BARDAĞI TAŞIRDI Ancak iki grubun faaliyetlerinin birçok alanda çakışması, Nexus One ile Google'ın akıllı cep telefonu pazarına da girmesi bardağı taşıran son damla oldu. Google Başkanı Eric Schmidt'in geçen yılın sonunda Apple yönetiminden uzaklaşmak zorunda bırakılması, savaşa bir anlamda resmiyet kazandırmıştı. Ancak uzmanlar uzun yıllar birbirlerini adeta “düşman” olarak görecek kadar sıkı rakip olan Microsoft ile Apple ortaklığına kuşkuyla yaklaşıyorlar. Özellikle Apple'ın kurum kültüründe onlarca yıllık rekabetin etkisiyle Microsoft'a karşı olumsuz yaklaşımının kırılmasının zorluklarına işaret ediliyor. (Deutsche Welle Türkçe) | Mobil internet ve akıllı cep telefonları için artan mücadele, iki ezeli rakip Microsoft ve Apple'ı, Google ile karşı karşıya getirdi. |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Afganistan Cumhurbaşkanı Hamid Karzai görüşmesinde, 3'er aylık periyotlarla Afganistan'daki asker ve polisin eğitilmesi, terörle mücadele konusunda Afganistan ile daha yakın işbirliği yapılmasının kararlaştırıldığı öğrenildi. Alınan bilgiye göre, Türkiye, Afganistan ve Pakistan arasında eğitim konusunda imzalanan ortak bildiri çerçevesinde Başbakan Erdoğan'ın, Afganistan'da tamamı TİKA tarafından yaptırılan 68 okulun açılışını yapması kararlaştırıldı. TÜRKİYE ASKER VE POLİSİ EĞİTECEK Görüşmede, 3'er aylık periyotlarla Afganistan'daki asker ve polisin eğitilmesi, terörle mücadele konusunda da özellikle bu sorunu daha çok yaşayan Afganistan ile sorunun çözümü konusunda daha yakın işbirliği yapılmasına karar verildi. Türkiye-Afganistan ve Pakistan eğitim bakanlarının ikili ve üçlü toplantılarının sonucunda üç ülkenin eğitim bakanlarının imzasını taşıyan ortak bir bildiri de yayımlandı. Bildiride, Afganistan İslam Cumhuriyeti Eğitim Bakanı Ghulam Farooq Wardak'ın beraberinde Yüksek Öğrenim Bakanlığının temsilcisiyle birlikte Pakistan İslam Cumhuriyeti Başbakan Danışmanı Sardar Aseff Ahmed Ali'nin, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'nun davetiyle Türkiye-Afganistan-Pakistan üçlü zirvesinin hazırlıklarına katkıda bulunmak amacıyla bir araya geldikleri kaydedildi. Yapılan toplantılarda üç bakanın, bireylerin ve toplumların gelişiminde vazgeçilmez bir araç olarak eğitime verdikleri önemi vurguladıkları, bu alanda devam eden işbirliğinin daha da ileri götürülmesine ilişkin taahhütlerini yineledikleri vurgulandı. EĞİTİM ÇALIŞMALARI Bakanların, kendi dillerindeki kitapların birbirlerinin dillerine tercüme edilmesini desteklemeyi, kızların ve kadınların eğitiminin sosyal dönüşüm açısından önemini vuruladıkları, bu alanda pilot projeler belirlemeye, ekonominin büyümenin motoru olarak nitelikli insan gücünün öneminin altını çizdikleri, bu alanda işbirliğini geliştirmeye karar verdikleri bildirildi. Üçlü zirvede kabul edilmek üzere gelecek kuşaklar arasındaki dostluğun ve işbirliğinin daha da ileri götürülmesine katkıda bulunacak bir eğitimi geliştirme paketi tavsiye etme konusunda da fikir birliğine varıldığı vurgulanan bildiride, ''fakülte geliştirme programlarının hazırlanması, mesleki eğitim fırsatları oluşturulması, okul işbirliklerinin artırılması, değişim programlarının genişletilmesi, ticaret odalarının katkı sağlamaya teşvik edilmesi, bursların sayısının artırılması, uzman değişimi, eğitim fakülteleri ve öğretmen yetiştirme kurumları kurulmasında yardım edilmesi, Ankara'daki Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi'nde düzenlenen kurslara katılınması, cinsiyet ayrımının engellenmesi ve okur yazarlık oranının artırılması için Türkiye'nin mezuniyet ile iş bulma arasında geçen zamanının azaltılmasındaki deneyimlerinden yaralanılması'' konularında da üçlü zirve sonuçlarının takibi amacıyla bakanlıkların üst düzey yetkilileri arasında temasın devam ettirilmesine karar verildiği kaydedildi. | Erdoğan ile Afganistan Cumhurbaşkanı Karzai görüştü, taraflar ortak protokolde anlaştı. İşte detaylar; |
Nikah başvurusu nasıl yapılır? Yıldırım nikah için ne yapılmalı? Nikah yerinizi nasıl seçersiniz? Kimler nikah şahidi seçilebilir? Nikahla ilgili merak ettiğiniz her şey burada… Evlenmek için nasıl başvurulur? Müstakbel eşinizle birlikte yaşadığınız yerdeki evlendirme dairesine başvurmanız gerekir. Ancak, ayrı illerde oturuyorsanız kendi illerinizdeki evlendirme dairelerine ayrı ayrı da başvurabilirsiniz. Dosyalar nikahın kıyılacağı dairede birleştirilerek işlemler tamamlanır. Ayrı illerdeyseniz ve birlikte başvurma olanağınız yoksa, bu durumda evlendirme dairesine müracaat için noterden vekalet verilmesi gerekir. Bu vekaletnamede, vekaletnamenin evlilik için olduğu, vekaleti alanın, verenin ve evlenilecek kişinin kimliklerinin tam olarak yazılması zorunludur. Bu şartları taşımayan vekaletnameler geçersiz sayılır. Hangi belgeler gerekir? Evlendirme dairesine giderek evlendirme memuruna evleneceğinizi beyan etmeniz gerekir. Bu beyanınız ikişer adet olan evlendirme beyannamesine geçer. Kimlik bilgileri ile fotoğrafınızın olduğu beyannameleri imzalamanız ve evlendirme memuru tarafından beyannamelerin tasdik edilmesi gerekir. Evlendirme beyannamelerini onaylayan memur, sizden şu belgeleri ister: 6 adet fotoğraf Nüfus kayıt belgesi Nüfus cüzdanı örneği Sağlık raporu Nikah dairesi seçimi Müstakbel eşinizle birlikte müracaat ettiğiniz evlendirme dairesinde nikah kıydırmak isterseniz bir sorun çıkmaz. Ancak, başka bir yerde nikah kıydırmak isterseniz evlenme beyannamesinin bir örneğinin onaylanarak size verilmesi gerekir. Bu belgeyi aldığınız takdirde Türkiye’nin ve dünyanın her yerinde evlenme hakkına sahipsiniz demektir. Evlendirme dairesi dışında resmi tatil günleri de dahil, özel salonlarda, izinli olmak kaydıyla hastanelerde veya cezaevlerinde nikah kıyılabilir. Nikah kıyılamayan tek yer, ibadethanelerdir. Nikahın kıyılacağı yer konusunda nikah memuru açısından bir sıkıntı yoksa nikah her yerde kıyılabilir. Ancak, nikah memurunun dışarıda ve resmi mesai saatleri dışında kıyılacak nikah için mecbur olma durumu yoktur. Nikah şahidi kim olmalı? Nikah şahidi olmak için aranan şartlar reşit olmak, mümeyyiz olmak (ayırt edici gücü olmak) ve tanıklık ettiği kişiyi tanımaktır. Bunun dışında başka hiçbir koşul aranmadığı gibi ikiden fazla nikah şahidi olmasında da bir engel yoktur. Yıldırım nikahı diye bir şey var mı? Bugün için yıldırım nikahı adına özel bir mevzuat bulunmuyor. Acil nikah için gereken evraklar diğer evraklardan farksızdır. Evraklarını tamamlayanlar, evlendirme memurluğunun programına göre birkaç gün ya da bir hafta içinde evlendirilebilir. Eski Medeni Kanun’da evlendirme beyanı olmadığından, bağlı bulunan muhtarlığa başvurulduğunda, belgelerin orada askıda kalma süresi söz konusuydu. Acil evlenmek isteyenler, o sürenin kısaltılması için doktor raporu ve mahkeme kararıyla yıldırım nikahı kıydırırlardı. Ancak şimdi zaten evlenmeye engel bir durum yoksa, birkaç gün içinde nikahın kıyılması söz konusu oluyor. () | Evlenmek istiyorsunuz ama nasıl bir yol izlemeniz gerektiği hakkında fikriniz yok... Başvurudan, testlere, belgelerden şahitlere her ayrıntı burada... |
James Cameorn'ın tam 13 yılda tamamladığı ve en büyük gişe geliri rekorunu eline geçirmesine kesin gözüyle bakılan Avatar filmi gişe roku kırmaya devam ediyor. Ancak Avatar'la ilgili tartışmalar bir türlü bitmek bilmiyor. Bu kez de Avatar'la ilgili Çin'de ilginç bir gelişme yaşandı. Filmi ülkeye getiren hükümet kuruluşu olan Çin Film Grubu, Avatar'ın sadece üç boyutlu olarak gösterilmesine izin verdiğini açıkladı. Bu açıklama aslında filmin doğasına uygun görünse de sorun Çin'de bu teknik donanıma sahip çok az sayıda sinema salonu bulunuyor olması. Pek çok kesim tarafından bu karar Çin hükümetinin Avatar filmini dolaylı yöntemlerle engelleme kararı aldığı şeklinde yorumlandı. Fakat Çin'de olaylar bununla sınırlı değil. Sızan bilgilere göre Çin Hükümeti bu dolaylı engelleme ile yetinmeyerek Avatar'ı tamamen yasaklamayı da planlıyor. Bunun ise iki sebebi bulunuyor. Avatar'ın çok büyük ilgi görmesi sinemada film izlemek isteyen Çinli halkın büyük kısmını bu filme gitmeye yönlendirecek ve yerli yapımlara olan ilgi düşecek. İkinci konu ise filmin halk üzerinde olumsuz etkiye yol açıp şiddet eğilimlerini arttırma riski. | Avatar sinemalarda fırtına gibi esiyor ama diğer yandan üzücü haberlere konu olmayı sürdürüyor. Nerede ve neden yasaklanıyor? |
Yahudi Ajansının yayınladığı rapora göre, geçen yılın ilk 3 ayında yaşanan vakaların sayısı, 2008'deki toplam vakalardan daha fazla idi. Bu dönemin, İsrail'in Gazze işgalinden hemen sonraya denk geldiği belirtildi. Örneğin Fransa'da 2009'un ilk 3 ayında 113'ü şiddet içermek üzere toplam 631 Yahudi düşmanlığı vakası yaşandı. Rapora göre geçen yıl dünyada Yahudi karşıtı saldırılarda 8 kişi öldü. | Merkezi İsrail'de bulunan Yahudi Ajansı, Batı Avrupa'da 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana en çok Yahudi düşmanlığı vakalarının geçen yıl görüldüğünü ileri sürdü. |
El Kaide'nin lideri Usame bin Ladin, El Cezire'de yayınlanan yeni sesli mesajında,Delta Havayollarına ait uçağa 24 Aralık'ta saldırı girişiminde bulunmasının sorumluluğunu örgütün üstlendiğini açıkladı. El Kaide lideri Usame Bin Ladin'e ait yeni bir ses kaydı yayınlandı. Katar’ın El Cezire televizyonunun yayınladığı ses kaydında, 24 Aralık'ta amerikan uçağına düzenlenen saldırı girişiminin sorumluluğunu üstlenen Ladin, yeni saldırılar düzenleyeceği tehdidinde bulundu. Bin Ladin ses kaydında şöyle konuşuyor: "Kahraman Nijeryalı Ömer Faruk Abdülmuttalib ile size gönderilen mesaj, 11 Eylül kahramanları tarafından iletilen daha önceki mesajımızın teyididir. Mesajlarımızı size kelimelerle göndermek mümkün olsaydı, bunları uçaklarla göndermezdik." Bin Ladin ayrıca ABD Başkanı Barack Obama'ya hitaben, "Filistinliler için güvenlik olmadığı sürece Amerika'nın da asla güvenlik rüyasını göremeyeceğini" söylüyor. El Kaide lideri, ABD'nin İsrail'i desteklemeye devam etmesi durumunda saldırıların devam edeceği tehdidinde de bulunuyor. Nijeryalı Ömer Faruk Abdülmuttalib, 24 Aralıkta Amsterdam-Detroit seferini yapan yolcu uçağına, iniş yapmak için alçaldığı sırada havaya uçurmaya çalışmıştı. | Bin Ladin'in sesi aylar sonra yine duyuldu. El Cezire'de yayınlanan mesajda, 24 Aralık'taki saldırıyı El Kaide üstlendi. |
AK Parti'nin Dışilişkiler Koordinatörü Suat Kınıklıoğlu, New York Times ve International Herald Tribune'de çıkan makalesinde Ortadoğu'daki yeni dönem ve Türkiye-İsrail ilişkilerine değindi. Kınıklıoğlu, ilişkilerin iyileşmesi için Gazze ve Suriye'yi adres gösterdi. AK Parti Dış İlişkiler Koordinatör Başkan Yardımcısı ve Çankırı Milletvekili Suat Kınıklıoğlu, ''Türkiye'nin bölgesel bir güç olduğu ve artık soğuk savaş döneminin bir uydu devleti olmadığı yönündeki zihinsel değişikliği başta İsrail olmak üzere tüm ülkelerin yapması gerektiğini'' kaydetti. Suat Kınıklıoğlu, New York Times ve International Herald Tribune gazetelerinde ''Biraz Saygı Lütfen'' başlığıyla çıkan makalesinde, İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon'un Türkiye'nin İsrail Büyükelçisi Oğuz Çelikkol'a yönelik tutumunun ardından İsrail'in özür dilediğini, ancak bu olayın iki ülke arasında süren gerilimin bir başka aşamasından biri olacağınıbelirtti. "ANLAŞMAZLIKLAR DEVAM EDER" Kınıklıoğlu, ''Devlet yönetimi işini iyi bilenlerin, Gazze'deki insani durumun iyileştirilmesi, Yahudi yerleşimlerinin tamamen ve acil olarak dondurulması ve İsrail'in genel olarak barış süreciyle ilgili olarak duruşunda fark edilir değişiklikler olmadığı sürece, Türkiye ile İsrail arasındaki anlaşmazlıkların devam edebileceğini bildiklerini, Türkiye'nin İsrail'in politikalarına itirazının İsrail ve Amerika'da bazılarının iddia ettiği üzere Yahudi düşmanlığı olmadığını da çok iyi bildiklerini'' yazdı. ABD ve Avrupa ülkelerinin Suriye'yi tecrit etmeye çalıştıkları bir dönemde, Washington'un Türkiye'nin Suriye'ye yönelik açılımını eleştirdiği günleri çok iyi hatırladığını ifade eden Kınıklıoğlu, bugün ise ABD ve Avrupa politikalarının bu konuda tamamen tersine döndüğünü ve şimdi iki tarafın da Suriye ile diyaloğa girmenin doğru yol olduğunu anladıklarını vurguladı. Kınıklıoğlu yine o dönemde Türkiye'nin Orta Doğu ile ilgili görüşlerinin pek dikkate alınmadığını, ancak Amerikalılar'ın 2007 yılında tutumlarını değiştirmeye başladıklarını, Türkiye'nin artık soğuk savaş döneminin uydu devleti değil, bölgesel bir güç olduğunu ve kendisine bu şekilde davranılması gereğini kabul ettiklerini kaydetti. Suat Kınıklığlu, ABD'de Türkiye ile ilgili bu zihinsel değişikliği sağlamanın biraz çaba ve zaman aldığını, ancak Barack Obama'nın ABD Başkanı olmasının ardından kısa bir süre sonra Türkiye'yi ziyaret etmesinin bu yeni anlayışı teyit ettiğini bildirdi. "AVRUPA HALA ZORLANIYOR" Avrupalılar'ın Türkiye ile ilgili bu zihinsel değişikliği yapmakta hala zorlandıklarını ve bu yüzden Türkiye-Avrupa ilişkilerinin halen kırılgan olduğuna işaret eden Kınıklıoğlu, İsrail'in de aynı şekilde Türkiye'nin değiştiği ve Orta Doğu'ya yeniden girişinin de kalıcı olduğu gerçeğini tam olarak kabul etmiş görünmediğini ifade etti. "O GÜNLER GERİDE KALDI" İsrail'in Türkiye ile ilişkilerde 1990'lar dönemine geri dönmeyi arzuladığını belirten Kınıklıoğlu, ''O günler geride kaldı'' dedi ve AK Parti hükümette bile olmasa o dönemin geri gelmesinin pek ihtimal dahilinde olmadığına işaret etti. Suat Kınıklıoğlu, Türk büyükelçilerine her zaman düzgün bir şekilde davranılması gerektiğini vurgulayarak, bir Türk büyükelçisini küçük düşürmeye yönelik acemi, beceriksiz çabaların, İsrail'in iç siyasi hesaplarının asla bir parçası olmaması gereğinin de altını çizdi. Türkiye'nin bölgesel politikasının, Orta Doğu da dahil yakın komşularıyla yeniden bütünleşmeyi öngördüğünü dile getiren Kınıklıoğlu, Türkiye'nin aynı zamanda bir G20 ülkesi ve BM Güvenlik Konseyi üyesi olduğunu, AB ile adaylık müzakerelerini sürdürdüğünü ve pek çok bölgede giderek daha da etkili olan bir ülke olduğunu vurguladı. Kınıklıoğlu, Türkiye'nin bölgede daha kapsayıcı bir düzenin oluşması için diplomatik çabalarını sürdüreceğini de kaydetti. "İSRAİL İLE İYİLEŞME MÜMKÜN GÖRÜNMEMEKTE" Makalesinde, Türkiye'de kamuoyu yoklamalarında da teyit edildiği üzere Türk halkının ve hükümetinin Filistinliler'in içinde bulundukları kötü duruma karşı büyük hassasiyet duyduğu da ifade eden Kınıklıoğlu, ''(İsrail'e yönelik olarak) Gazze'deki insani durumu iyileştirme yönünde gözle görülür bir değişiklik olmadığı ve Suriye ile barış yapma yönünde daha yapıcı bir tutum benimsenmediği sürece, Türkiye'nin İsrail ile ikili ilişkilerinin niteliğinin iyileşmesi pek mümkün görünmemektedir. Doğru yönde atılacak ilk adım, yeni bölgesel ortamı ve Türkiye'nin bölgedeki çıkarlarını kabul etmektir. Bunun olması için de Türkiye ile ilgili zihinsel değişikliği yapmak gerekmektedir'' dedi. | AK Parti Suat Kınıklıoğlu, New York Times ve International Herald Tribune'de, Türkiye'nin İsrail şartlarını açıkladı. |
İNTERNETSPOR- Rıdvan Dilmen NTV televizyonunda yayımlanan %100 Futbol programında Galatasaray'ın 1-0 kazandığı Gaziantep maçını değerlendirdi. İşte Rıdvan Dilmen'in maç yorumu: "Galatasaray Rijkaard'a rağmen kazandı. Böyle zorlu zeminlerde çok fazla oyuncu değişikliği yapmamalısınız. Rijkaard tüm değişiklik haklarını kullanarak çok yanlış davrandı. Ben Rijkaard'ın yerinde olsam değiştireceğim en son oyuncu Elano olurdu. Bütün olumsuzluklarına rağmen benim en beğendiğim oyununu oynadı Elano. Ben çok beğendim Elano'yu. Adam çok iyi oynarken birden oyundan çıkarıldı. Elano müthiş vuruşlar yaptı karşılaşmada. Böyle maçlarda duran toplardan gol atılır genelde ve Galatasaray'da golü duran toptan buldu. Galatasaray'ın Jo'ya ihtiyacı vardı, sakatlıklardan dolayı. Bana göre Galatasaray ve Fenerbahçe Avrupa Kupası'nı kazanacak takımlar. Galatasaray'ın aldığı futbolcular yedek futbolcular. Bunların performanslarını görmek için biraz daha oynamalarını beklemek lazım. " | Rıdvan Dilmen Galatasaray-Gaziantep maçını değerlendirirken Frank Rijkaard'a sert eleştiriler yöneltti |
Britannia Stadı'nda oynanan ve 19 bin futbolseverin izlediği karşılaşmada Stoke City'ye turu getiren golleri 2 ve 78. dakikalarda Fuller ile 86. dakikada Whitehead attı. Konuk ekip Arsenal'in tek golü ise 42. dakikada Denilson'dan geldi. Premier Lig'deki son 7 maçta ilk 11'de sahaya çıkan Tuncay Şanlı, bu karşılaşmaya yedek başladı. Menajer Tony Pulis, milli futbolcuyu, 85. dakikada 2 gol atan Fuller'in yerine oyuna aldı. Golcü oyuncu, kupanın 3. turunda York City ile yapılan maçta da 74. dakikada oyuna girmişti. Bu arada 2001-2006 yılları arasında formasını giydiği Arsenal ile yeniden sözleşme imzalayan 35 yaşındaki savunma oyuncusu Sol Campbell ilk 11'de mücedele etti ve 90 dakika sahada kaldı. | İngiltere Federasyon Kupası'nın 4. turunda Tuncay Şanlı'nın takımı Stoke City, sahasında Arsenal'i 3-1 yenerek tur atladı. |
Emekli general Çetin Doğan imzalı 'Balyoz' darbesini, dönemin Genelkurmay Başkanı Özkök'ün önlediği ortaya çıktı. Özkök'ün F-16 ve denizaltıyla verdiği mesajların sırrı 7 yıl sonra anlaşıldı... Taraf Gazetesi'nin ortaya çıkardığı Balyoz Harekat Eylem Planı'nı organize eden emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın 'darbe hazırlığının' dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök tarafından engellendiği anlaşıldı. Doğan'ın komutasındaki 1. Ordu'ya bağlı birlikleri diğer başkalarına bağlayan Özkök, "sağlığı bozuldu" dedikodusuna da F-16 ve denizaltıya binerek cevap verdi. "SAKİN GÜÇ"ÜN MESAJLARI Balyoz Planı'yla ilgili tartışmalar sürerken Orgeneral Doğan'ın 1. Ordu Komutanlığı yaptığı dönemde Özkök'e karşı yürütülen birçok faaliyette rol aldığı iddia edildi. Chronicle Dergisi'nin 2007'de çıkan 8. sayısında darbe girişimlerini önleyen Özkök'ün yaşamı 'Sakin Güç' başlığı ile masa yatırılmış. Yazıda darbe planlarını nasıl sonuçsuz bıraktığı detaylarıyla anlatılan Özkök'ün o dönem verdiği kritik mesajların ne anlama geldiği de bu hafta ortaya çıkarılan Balyoz Darbe Planı'yla da gün yüzüne çıkmış oldu. BALYOZ'A DENK DÜŞEN TARİHLER Orgeneral Kıvırıkoğlu'nun yerine 2002 Ağustos'unda Özkök Genelkurmay Başkanlığı'na getirilirken, iki ay sonra 3 Kasım 2002'de de AK Parti iktidara geldi. Dönemin 1. Ordu Komutanı Orgeneral Doğan tarafından Aralık 2002'de hazırlanan Balyaz Harekat Eylem Planı Mart 2003'de Selimiye Kışlası'nda Doğan başkanlığındaki komutanlarca masaya yatırıldı. Bir taraftan AK Parti'ye yönelik darbe planı hazırlayan Doğan ve ekibinin bir taraftan da darbe girişimlerine onay vermeyen Özkök'ü hedef seçti. Özkök Paşa, yeni görevinin ilk aylarından itibaren eleştirilerin odağında yer almaya başladı. Medyada Özkök'ü eleştiren yazılar yayınladı. Aynı dönemde 'Genç Subaylar Rahatsız' manşeti de yapıldı. Ergenekon sanığı Mustafa Balbay tarafından yapılan haberde Başbakan Erdoğan ile görüşen Özkök'ün sözde genç subayların rahatsızlığını ilettiği ileri sürüldü. SUİKAST İDDİASI VE SEFER TASI Özkök'e yönelik en tehlikeli girişim 2004 yılı başında oldu. CIA, 3 Şubat 2004'te Ankara'daki üst düzey bir görevlisiyle istihbaratı uyardı. Özkök Paşa'ya karşı "çok ciddi fiziki bir eylem" yapılacaktı. Sabri Uzun'un başkanlığını yaptığı Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı harekete geçti. Eylem Ankara Merkez Garnizon Komutanı Tümg. Fehmi Büyükbayram'ın da yoğun çabalarıyla sonuçsuz kaldı. Tümg. Büyükbayram, Özkök Paşa'nın kullandığı yol güzergâhını değiştirecek, yoğun güvenlik önlemleriyle de girişimi akamete uğratan isim oldu. Özkök bu dönemde karargahtaki yemeklerini 'sefertası' ile evinden getirdiğini tartışıldı. F-16 VE DENİZALTIYA NİYE BİNDİ Yine aynı tarihlerde Ankara'da Hilmi Özkök'ün sağlığının bozulduğu dedikoduları yayıldı. Genelkurmay Başkanı'nı istifaya zorlamak veya sağlık raporuyla görevden aldırmayı amaçlayan dedikodulara Özkök'ün cevabı çok ilginç oldu. Özkök ilk olarak 9 Mayıs 2003'te Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanlığı'nda Hava Kuvvetleri Komutanı Cumhur Asparuk'la F-16'ya bindi. Özkök, havada yakıt ikmali yapıp temsili olarak dört kol halinde üsse taarruz gerçekleştirdi. Özkök'ün ikinci hamlesi 12 Haziran 2003 Denizkurdu Tatbikatı'nda gerçekleşti. Aksaz Deniz Üssü'nde "14 Mart Denizaltısı"yla dalış yaptı. İki saat su altında kaldı. Özkök'ün her iki hamlesi "En zorlu koşullarda bile görev yapabilecek durumdayım" mesajı olarak yorumlandı. DOĞAN'IN KADROSUNU UZAKLAŞTIRDI Özkök'e karşı yürütülen kampanyanın perde arkasındaki isimler bir süre sonra gazetelerce deşifre edildi. Ege Ordu Komutanı Org. Hurşit Tolon, Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman'ın da yer aldığı isimlerin arasında en dikkat çekici isim ise 1. Ordu Komutanı Org. Çetin Doğan oldu. Haberi 'lanetliyorum' diyerek yalanlayan Özkök, bu sırada gerekli gördüğü tedbirleri kararlılıkla uyguladı. Özkök, İstanbul'daki Birinci Ordu Komutanı Em. Org. Çetin Doğan'a bağlı tüm birlikleri, diğer ordu komutanlıklarının emrine verdi. Komutanlığının son günleri tamamen sembolik bir görev ifa etmekten öteye geçemeyen Doğan daha fazla direnç göstermeden aynı yıl içerisinde emekli oldu. | Emekli Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün 7 yıl önce çektirdiği bu fotoğrafların sırrı bugün ortaya çıktı. |
Turkcell Süper Lig'de 18. haftanın kapanış maçı Galatasaray ile Gaziantepspor arasındaydı. Yoğun kar yağışı altında oynanan maçı sarı kırmızılılar, Mustafa Sarp'ın golüyle 1-0 kazanarak yoluna devam etti. Galatasaray Nonda'nın ayağından bir de penaltı kaçırdı. Yoğun kar yağışı altında başlayan maçın ilk önemli fırsatını 3. dakikada Nonda ile yakaladı. Ancak golcü futbolcu, Caner'in ortasında kötü bir kafa vuruşu yapınca sarı kırmızılılar, maça önde başlama fırsatını kullanamadı. İlk 45 dakikada Caner'in kullandığı sol kanattan etkili gelen sarı kırmızılılar, önemli fırsatlar yakalayamadı. Ancak 33. dakikada kırmızı siyahlılar adına maçın en başarılı isimlerinden biri olarak göze çarpan Ahmet Arı'nın yardımcı hakeme itirazının ardından kırmızı kart görmesi oyunun tamamen Antep ceza sahasına yıkılmasına neden oldu. 43. dakikada Arda'nın kaleci Mahmut'tan dönen topunu boş kaleye gönderemeyen Nonda, ilk devrenin 0-0 bitmesini sağlayan isim oldu. İkinci yarıya da etkili başlayan Caner, 58. dakikada takımına bir penaltı kazandırdı. Topun başına geçen Nonda, çok kötü bir vuruşla penaltıyı kaçırınca sarı kırmızılılar, öne geçme fırsatını kullanamadı. Baskısını artıran Galatasaray, tıpkı Gençlerbirliği maçında olduğu gibi 75. dakikada öne geçti. Arda'nın kullandığı serbest vuruşta Mustafa arka direkte topu ağlara gönderdi ve takımını öne geçirdi. Kalan dakikalarda başka gol olmadı ve mücadele 1-0 Galatasaray'ın üstünlüğüyle sona erdi. Cimbom bu galibiyetle puanını 39 yaparak zirve takibini sürdürdü... Antep ise 24 puanda kaldı... İLK YARININ KIRILMA ANLARI 3. dakikada soldan Caner'in ortaladığı topa kale önünde Nonda'nın kafa vuruşu, istediği gibi olmayınca meşin yuvarlak yandan auta gitti. 6. dakikada De Souza'nın sağdan kullandığı kornerde, Deumi'nin kafayla arkaya gönderdiği topa, Erman dokunamayınca, meşin yuvarlak auta çıktı. 19. dakikada soldan Ivan'ın pasıyla ceza sahasına giren Olcan'ın vuruşunda, top yandan az farkla auta gitti. 31. dakikada Elano'nun ceza sahası dışından yaptığı sert vuruşta, top yandan az farkla auta çıktı. 36. dakikada Arda'nın soldan ceza sahasına ortaladığı topu Nonda, kötü bir kafa vuruşuyla üsten auta gönderdi. 42. dakikada ceza sahası çizgisi önünde Elano'nun yaptığı vuruşta, kaleci Mahmut meşin yuvarlağı iki hamlede kontrol etti. 43. dakikada Arda'nın ceza alanı sağ çaprazında iki oyuncuyu çalımladıktan sonra yaptığı vuruşta kaleci Mahmut topu elinden kaçırırken, Nonda'nın ayak koyduğu meşin yuvarlak auta gitti. Karşılaşmanın ilk yarısı 0-0 berabere tamamlandı. İKİNCİ YARININ KIRILMA ANLARI [PAGE] 51. dakikada Caner, Zurita tarafından cezasahası sol çaprazında düşürülünce Galatasaray serbest atış kazandı. Atışı kullanan Elano'nun sert şutu kaleci Mahmut'ta kaldı. 53. dakikada sağ taraftan başlayan atakta Gaziantepspor savunmasının uzaklaştırmak istediği topu önünde bulan Elano'nun sert şutunda meşin yuvarlak yandan auta çıktı. 57. dakikada Zurita, cezaalanı içinde Caner'e düşürünce maçın hakemi Aytekin Durmaz penaltı noktasını gösterdi. Penaltı atışını kullanan Nonda'nın vuruşunda meşin yuvarlak kaleci Mahmut'un ayaklarından geri dönünce ev sahibi ekip bir golden oldu. 70. dakikada sahanın çizgileri kar yağışından dolayı kaybolunca maçın hakemi oyunu tekrar durdurdu ve görevlilerden çizgilerin belirginleştirilmesini istedi. 75. dakikada Galatasaray'ın golü geldi. Bu dakikada Joao sol çaprazda düşürülünce Galatasaray, Arda ile serbest atış kullandı. Arda'nın cezasahasına kullandığı atışta arka direkte Mustafa Sarp ayak koydu. Meşin yuvarlak ağlarla buluştu. 1-0. 79. dakikada Uğur'un sağdan ortasında Joao'nun kafa vuruşu az farkla yandan auta çıktı. 83. dakikada Caner'in sol çaprazdan direkt kaleye kullandığı serbest atışı kaleci Mahmut uzaklaştırdı. Karşılaşmanın kalan dakikalarında başka gol olmayınca mücadele Galatasaray'ın 1-0 üstünlüğü ile sona erdi. GALATASARAY: 1 - GAZİANTEPSPOR: 0 Stat: Ali Sami Yen Hakemler: Aytekin Durmaz, M. Emre Eyisoy, Erhan Sönmez Galatasaray: Leo Franco 5, Uğur Uçar 6, Lucas Neill 6, Servet 5, Hakan Balta 6, Barış Özbek 5 (Dk. 84 Ayhan ?), Mustafa Sarp 8, Elano 7 (Dk. 63 Joao 4), Caner Erkin 7, Arda 7 (Dk. 89 Emre Çolak ?), Nonda 5 Gaziantepspor: Mahmut 5, Zurita 6 (Dk. 88 Beto ?), Deumi 5, Serdar Kurtuluş 5, Erman Özgür 5 (Dk. 75 Murat Ceylan ?) , Olcan 6 (Dk. 88 Ümit ?), Ivan De Souza 6, Julio Cesar Correia 5, Ahmet ?, Cenk 5, Julio Cesar Souza 5 Gol: Dk. 75 Mustafa Sarp (Galatasaray) Kırmızı Kart: Dk. 33 Ahmet (Gaziantepspor) Sarı Kart: Dk. 22 Ahmet (Gaziantepspor) | Galatasaray Ali Sami Yen'de konuk ettiği G.Antep karşısında Mustafa Sarp'ın golüyle kazanarak zirve takibini sürdürdü... |
2010’da "yıldızı parlayacak meslekler" araştırmasına göre, bütün sektörlerde en çok aranacak kişiler, satış, pazarlama ve mali işlerde çalışan uzman ve yöneticiler olacak. İnsan kaynakları sitesi "yenibiris.com"un, "2010’da yıldızı parlayacak meslekler" araştırmasına göre, bütün sektörlerde en çok aranacak kişiler, satış, pazarlama ve mali işlerde çalışan uzman ve yöneticiler olacak. Araştırmaya göre, geçen yılın son çeyreğinde, ilan sayılarında ciddi oranda artış görülen sektörler, sağlık-tıp, mağazacılık, yapı-inşaat ve bilişim olurken, bu sektörlerde en fazla eleman aranan pozisyonlar da belirlendi. Sağlık-tıp sektöründe son yıllarda aranan pozisyonların bu yıl da geçerli olduğu ortaya çıktı. Bu sektöre en fazla hemşire, yoğun bakım hemşiresi, dahiliye uzmanı, radyoloji teknikeri, anestezi teknikeri, hasta danışmanı ve acil tıp teknikeri aranıyor. Yapı-inşaat sektöründe popüler pozisyonların, mimar, inşaat mühendisi, teknik ofis uzmanı, ihale uzmanı, şantiye şefi, saha mühendisi, işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanı (mühendisi) olarak sıralandığı araştırmada, alışveriş merkezlerinin artmasıyla hızlı gelişme gösteren mağazacılık sektörünün ise kasiyer, satış danışmanı ve mağaza müdürüne ihtiyaç duyduğu belirtildi. Son zamanlarda görsel düzenleme pozisyonu ilanlarında da artış gözlendiği vurgulandı. Bilişim sektörü ise bu yıl daha çok veritabanı yöneticisi, yazılım geliştirme uzmanı, sistem ve ağ uzmanı, java uygulamaları uzmanı, iş analisti, web master, ABAP uygulama geliştirme uzmanı ve flash animasyon uzmanı arıyor. Bütün sektörlerde en çok aranan kişilerin, önceki yıllarda olduğu gibi 2010’da da satış, pazarlama ve mali işlerde çalışan uzman ve yöneticiler olması öngörülüyor. Mali işler-muhasebe alanında özellikle yabancı dil bilen uluslararası finans uzmanları da bu yıl ön planda olacak. | Bu yılın yıldızı parlayacak meslekler listesinde öncelik yine satış üzerine. İşte 2010'un en iddialı meslekleri; |
Merkezi İsrail'de bulunan Yahudi Ajansı, Batı Avrupa'da 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana en çok Yahudi düşmanlığı vakalarının geçen yıl görüldüğünü ileri sürdü. Yahudi Ajansının yayınladığı rapora göre, geçen yılın ilk 3 ayında yaşanan vakaların sayısı, 2008'deki toplam vakalardan daha fazla idi. Bu dönemin, İsrail'in Gazze işgalinden hemen sonraya denk geldiği belirtildi. Örneğin Fransa'da 2009'un ilk 3 ayında 113'ü şiddet içermek üzere toplam 631 Yahudi düşmanlığı vakası yaşandı. Rapora göre geçen yıl dünyada Yahudi karşıtı saldırılarda 8 kişi öldü. | Dünya genelinde Yahudi düşmanlığının artışı İsrail'i tedirgin ediyor. İşte yapılan son araştırmadan detaylar; |
Süper Lig'de ilk devrenin son maçında F.Bahçe'ye boyun eğen Trabzonspor, ikinci yarıya iyi başladı. Şenol Güneş'in gelişinin ardından büyük bir yükseliş yaşayan bordo mavili takım, ilk yarıdaki müthiş oyunuyla Sivasspor'u 3-1 devirmeyi bildi. Maça hızlı başlayan ve üstünlüğünü kabul ettiren Trabzonspor, ilk dakikada Colman ile sağ ve sol köşeden kullandığı iki korner atışında rakip kalede tehlike oluştururken, Sivasspor kalecisi Akın güzel kurtarışlarla bordo-mavili takıma gol izni vermedi. Öte yandan 11. dakikada Engin Baytar'la gole yaklaşan Trabzonspor'un bir topu da direkten döndü. Karadeniz ekibiü aradığı golü Umut Bulut'un ayağından buldu. 21.dakikada Alanzinho'nun nefis pasında arka direkte topla buluşan Umut Bulut topu ağlara gönderdi. Karşılaşmanın 29. dakikasında Engin'in düşürülmesiyle penaltı kazanan Trabzonspor'da topun başına geçen Colman topu ağlara gönderdi. Arjantinli oyuncu, bu sezonki 8. golünü de böylece Sivas ağlarına göndermiş oldu. 36. dakikada gelişen Sivasspor atağında sağ kanattan topla buluşan Erman son çizgiye kadar indi. Erman'ın ceza sahası içine çevirdiği top savunmada Selçuk'a da çarpınca adeta iğne deliğinden geçerek ağlarla buluştu ve skor 2-1'e geldi. İlk yarı bu skorla geçilirken ikinci yarıda tempo beklenenden düşük geçti. 79. dakikada bir kez daha sahneye çıkan Umut, kendisinin 2., takımının 3. golünü kaydetti. Bu arada Trabzonspor'un yeni transferlerinden Sezer Badur 80. dakikada oyuna girerken Theofilo Gutierrez 85. dakikada ilk kez formasını giydi. Bu sonucun ardından Trabzonspor 30 puana yükselirken Sivasspor 17 puanda kaldı. İLK YARININ KIRILMA ANLARI [PAGE] Maça hızlı başlayan ve üstünlüğünü kabul ettiren Trabzonspor, ilk dakikada Colman ile sağ ve sol köşeden kullandığı iki korner atışında rakip kalede tehlike oluştururken, Sivasspor kalecisi Akın güzel kurtarışlarla bordo-mavili takıma gol izni vermedi. Arjantinli oyuncunun ilk olarak sağ taraftan kullandığı kornerde, iyi yükselen Giray'ın vuruşunda, kaleci Akın topu üstten kornere gönderdi. İkinci ortada ise ceza alana içindeki Umut'un kafa şutunda, kaleci Akın topu yatarak sol tarafından kornere atmayı başardı. 7. dakikada yine Colman'ın sağdan korner atışında, ceza alanı içinde iyi yükselen Giray'ın kafa vuruşunda, top auta gitti. 11. dakikada sağdan son çizgiye doğru inen Ömer'in ortasında, Umut'un kaleye göndermek istediği top arka direkteki Engin'in önüne düştü. Bu futbolcunun yakın mesafeden şutunda üst direğe çarpan top oyun alanına geri döndü. 13. dakikada Serkan'ın sağdan çıkardığı topa, uygun durumda bulunan Umut kötü bir vuruş yapınca meşin yuvarlak üsten auta çıktı. 16. dakikada Engin'in soldan ortasında, ceza yayı içerisindeki Colman'ın şutunda kaleci Akın yatarak topu kontrol etti. 21. dakikada soldan ceza alanı son çizgisine hareketlenen Engin, topu Alanzinho'ya çıkardı. Bu futbolcunun da yerden gönderdiği topu, arka direkteki Umut Bulut filelere gönderdi: 1-0 27. dakikada İbrahim'in uzak mesafeden şutunda top yandan auta gitti. 30. dakikada Alanzinho'nun pasında, ceza alanı içindeki Engin, Ferhat tarafından düşürülünce maçın hakemi Tolga Özkalfa penaltı noktasını gösterdi. Atışı kullanan Colman, kaleci Akın'ın sağından topu filelerle buluşturdu: 2-0 32. dakikada Engin'in sağdan pasında, yakın mesadeki Umut'un şutunda, kaleci Akın topa sahip oldu. 36. dakikada ceza alanı içinde, sağ çaprazdaki Erman'ın kale çizgisine paralel olarak göndermek istediği top Selçuk'un ayağına çarparak filelere gitti: 2-1 Karşılaşmanın ilk yarısı bordo-mavili takımın 2-1 üstünlüğü ile sona erdi. İKİNCİ YARININ KIRILMA ANLARI [PAGE] 55. dakikada Engin'in pasında, ceza alanı içindeki Serkan'ın şutunda, kaleci Akın'ı geçen top az farkla auta gitti. 76. dakikada Umut'un sağdan ortasında, ceza alanı içinde iyi yükselen Selçuk'un kafa vuruşunda, top üsten auta çıktı. 78. dakikada Selçuk'un sağdan kullandığı serbest vuruşta, ceza alanı içindeki Giray'ın kafa şutunda, top yan direğe çarparak oyuna alanına döndü. 79. dakikada Ömer'in kendi yarı alanından uzun pasında, Selçuk topu kafayla ceza alanı içine giren Umut'a indirdi. Bu futbolcunun şutunda, meşin yuvarlak filelere gitti: 3-1 89. dakikada Selçuk'un sağdan kullandığı serbest vuruşta, ceza alanı içindeki Giray'ın kafa vuruşunda, top kaleci Akın da kaldı. Karşılaşma, Trabzonspor'un 3-1'lik üstünlüğü ile sona erdi. TRABZONSPOR: 3 - SİVASSPOR: 1 Stat: Hüseyin Avni Aker Hakemler: Tolga Özkalfa xxx, Baki Tuncay Akkın xxx, Ali Saygın Ögel xxx Trabzonspor: Onur xxx, Ömer xxx, Giray xxx, Egemen xxx, Cale xxx, Selçuk xxx, Colman xxx (Dk. 69 Ceyhun x), Serkan xxx, Engin xxx (Dk. 80 Sezer x), Alanzinho xxx, Umut xxx (Dk. 85 Teo ?) Sivasspor: Akın xx, Abdurahman x, Aubey xx, Ferhat x, Murat x, Erman xx (Dk. 71 Cihan x), İbrahim xx, Musa xx, Elrio xx, Nabil Taider x (Dk. 28 Agbetu x), Kamanan x (Dk. 81 Kadir x) Goller: Dk. 21 ve 79 Umut, Dk. 30 Colman (penaltıdan) (Trabzonspor), Dk. 36 Erman (Sivasspor) Sarı Kartlar: Dk. 41 Cale, Dk. 54 Ömer (Trabzonspor), Dk. 54 Aubey, Dk 63 Abdurahman, Dk. 86 Ferhat (Sivasspor) | Sivasspor'u konuk eden Trabzon 3 puanı 3 golle alarak ikinci yarıya iyi bir başlangıç yaptı... |
Derya Polat (20), yaklaşık 2 yıldır konuştuğu Şanlıurfa'da yaşayan sevgilisi Ahmet Erdal (21) ile kaçmaya karar verdi. Dün akşam saatlerinde sevgilisi Ahmet Erdal'ın Şanlıurfa'dan otomobille oturdukları Sungurlu'nun Fatih Mahallesi'ne gelmesi üzerine Derya Polat evden çıkmak için eczaneden aldığı uyku ilacını meşrubatın içine koyarak, babası Gürsel, annesi Dilek, kardeşleri Demet (19) ve Deniz'e (14) içirdi. Evdekilerin uyuması üzerine Derya Polat sevgilisiyle birlikte kaçtı. Bir müddet sonra uyanan baba Gürsel Polat, evdeki herkesin uyuduğunu ve kızının olmadığını fark edince durumu polise bildirdi. Eve gelen polisler tarafından hastaneye kaldırılan aile fertlerini mideleri yıkandı. Polisin yaptığı aramada da mutfakta çok sayıda uyku ilacı bulundu. Baba Polat'ı kızı Derya Polat'ın ''kendilerini zehirlediği'' yönündeki şikayeti üzerine Ankara yolu üzerinde bir dinlenme tesisinde yakalanan Polat ve sevgilisi Ahmet Erdal gözaltına alındı. Sevgilisi Erdal Polat ile kaçmak için eczaneden aldığı uyku ilacını meşrubatın içine koyduğunu itiraf eden Derya Polat ile sevgili, Cumhuriyet Savcısının talimatı ile serbest bırakıldı | Çorum'un Sungurlu ilçesinde genç bir kız, meşrubatın içine uyku ilacı koyarak ailesini uyutup, sevgilisiyle kaçtı. |
İzmir'in Selçuk ilçesindeki Karadağ Zirvesi'ne doğa yürüyüşü yapan dağcılardan biri, kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Edinilen bilgiye göre, Beledevi beldesi yakınlarındaki Keçi Kalesi arkasında bulunan Karadağ Zirvesine çıkan bir grup dağcıdan ismi henüz belirlenemeyen birisi, dönüş yolunda kalp krizi geçirdi. Dağcı arkadaşları tarafından kalp masajı yapılan kişi, kurtarılamadı. Güvenlik güçlerinin olay yerine ulaşmaya çalıştığı bildirildi. | İzmir'de doğa yürüyüşüne çıkan dağcılardan biri kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. |
Evlilikte eşlerin birbirlerini aldatması günümüzde sık rastlanan bir durum. Ancak İngiliz Irene Whitelaw adlı kadının kocası tarafından aldatılma biçimi insanın sınırlarını gerçekten de zorluyor. 35 yaşındaki Irene Whitelaw eşi tarafından aldatıldığını öğrendi. Asıl şoku ise kocasının kendisini kiminle aldattığını öğrendiğinde yaşadı. Kocası Irene'yı 60 yaşındaki kayınvalidesiyle aldatmıştı. Irene bunu öğrendiğinde ve ilk şoku yaşadıktan sonra ilişkilerinin geleceğini düşündü. Evet, kocası kendisini annesiyle aldatmıştı ama eşinden ayrılmak istemiyordu. Andy Simpson adlı kocasını affetti. Ancak o koca aradan kısa bir süre geçtikten sonra 35 yaşındaki eşi Irene'yı bu defa karısının en yakın arkadaşıyla aldattı. Irene Whitelaw, eşiyle annesi arasında ilişki olduğunu çocuklarının başkalarından duymasını istemiyordu. Irene iki çocuğunu karşısına oturttu ve baba Andy ile anneanne arasında ilişki olduğunu söyledi. 35 yaşındaki genç kadın şu anda kocasından ayrı bir evde yaşıyor. | Koca, 35 yaşındaki karısını önce kayınvalidesiyle kısa bir süre sonra da yine karısının en iyi arkadaşıyla aldattı. |
Merkezi sistem sınavlarından ÖSYM sınavlarında öğretmene 91 TL, MEB sınavlarında 43 TL, AÖF sınavlarında ise 143 TL ödenecek. Milli Eğitim Bakanlığı ve ÖSYM tarafından yapılan merkezi sistem sınavlarında görev alan öğretmen ve diğer görevlilere ödenecek ücretler belirlendi. 2010 Yılı Bütçe Kanunu’nun K Cetvelinde yayımlanan katsayılara göre 2010 yılı içerisinde MEB tarafından yapılan MTSS (Motorlu Taşıt Sürücü Kursu Sınavı), Açık Öğretim, Seviye Belirleme Sınavı (SBS) ve benzeri ile ÖSYM tarafından yapılan LYS, KPSS, ÜDS ve benzeri sınavlarda görev alan personellere ödenecek ücretler belirlendi. Yapılan düzenlemeye göre belirlenen katsayılar, memurlar için belirlenen maaş katsayısı ile çarpılarak sınav ücretleri hesaplanacak. Milli Eğitim Bakanlığı’nca yapılan merkezi sistem sınavlarında (Bakanlığın kendi personeline yönelik sadece bir il merkezinde yaptığı sınav hizmetleri hariç) 24 saat esasına göre kapalı devre çalışmasında fiilen görev alanlara 43 TL, belirtilen sınav hizmetlerinde sadece sınav günü görev alanlardan bina sınav sorumluları ile bina yöneticilerine 120 TL, diğer görevlilere ise 91 TL ödenecek. ÖSYM’ce yapılan sınavlarda sadece sınav günü görev alanlara sınav gününe mahsus olmak üzere 91 TL, bina sınav sorumluları ile bina yöneticilerine ise sınav gününe mahsus olmak üzere 120 TL, fiilen soru yazımı, değerlendirilmesi ve denetiminde görev alan öğretim elemanlarına saat başına çalışma için 22 TL ödenecek. Açıköğretim sınav hizmetlerinde, sadece sınav günü görev alanlardan bina sınav sorumluları ile bina yöneticilerine 200 TL, diğer görevlilere ise günlük 143 TL, sınavın hazırlanması ve değerlendirilmesi ile denetimine doğrudan katkı sağlayan her bir öğretim elamanına her gün için 286 TL, sınavın hazırlanması ve değerlendirilmesi ile denetimine doğrudan katkı sağlayan diğer her bir personele her gün için 143 TL ödenecek. KAMU KURUM SINAVLARINDA PROFESÖRÜN SAATİ 43 TL Kamu kurum ve kuruluşları ile özel hukuk tüzel kişilerinin talepleri üzerine yükseköğretim kurumlarınca soru hazırlanması veya sınav yapılması halinde fiilen sınavın hazırlanması, değerlendirilmesi veya denetiminde görev alan Profesöre saat başına çalışma için 43 TL, Doçente 35 TL, Yardımcı Doçente 28 TL, Öğretim Görevlisi ve Okutmana 22 TL ödenecek. Sınav hizmetlerine doğrudan katkı sağlayan diğer her bir personel her gün için 43 TL, sadece sınav günü görev alanlara sınav gününe mahsus olmak üzere 91 TL, bina sınav sorumluları ile bina yöneticilerine ise sınav gününe mahsus olmak üzere 120 TL ödenecek. Ödemeler, Rektörün onayı ile belirlenecek miktarda döner sermaye bütçesinden yapılacak. | ÖSYM, tarafından yapılan merkezi sistem sınavlarında görevli kamu personelinin sınav ücretleri açıklandı. |
Devlet Televizyonu, İsfahan'dan Meşhed'e giden 6437 sefer sayılı Taban Havayollarına ait "Tupolev-154" modeli yolcu uçağının iniş sırasında pistten çıkarak ateş aldığını bildirdi. Meşhed Havaalanı ilk müdahale ekiplerinin çabalarıyla boşaltılan uçaktaki 156 kişiden 59'u yaralandı. Yaralılardan bazılarının dumandan zehirlendikleri ve durumlarının iyi olduğu belirtilirken, yaralı sayısının daha fazla olabileceği de ifade edildi. Havaalanının geçici olarak iniş ve kalkışlara kapatıldığı, uçağın üçte birini tahrip eden kazanın nedenini belirleme çalışmalarının sürdüğü bildirildi. | İran'da bir yolcu uçağının inişe geçtiği sırada ateş alması sonucu ilk belirlemelere göre 59 kişi yaralandı. |
Tüm yurdu etkisi altına alan soğuk hava Kocaeli’de de bir can aldı. Bu akşam saatlerinde, kent merkezindeki boş bir dükkanda 70 yaşında Ziya Tunalı'nın donarak ölmüş cesedi bulundu. İzmit'in Tepecik Mahallesi Acısu Mevkii'ndeki Tunalı Pasajı'nda, kriz nedeniyle kapatılmış ve boş dükkan içinde saat 20.00 sıralarında ceset bulundu. Olay yerine gelen Cumhuriyet Savcısı'nın incelemeleri sonucu cesedin İzmit'te daha önce esnaflık yaptığı belirlenen ve yaklaşık 10 yıldır da eşinden ayrı yaşadığı öğrenilen Ziya Tunalı'ya ait olduğu anlaşıldı. Ziya Tunalı’nın bir süredir boş dükkanlarda yattığı da anlaşıldı. Kentte hava sıcaklığının sıfırın altına olacağının bilinmesine ve kar yağışına rağmen evsiz kişilerle kimsenin ilgilenmemesi ve belediyeye ait barınma evine götürülmemesi tepki topladı. | Yoğun kar yağışı ve soğuk, İzmit'te can aldı. Kent merkezinde 70 yaşındaki Ziya Tunalı donarak can verdi. |
Yeni Mahalle Yolcu Sokak'ta 2 ailenin fertleri arasında henüz belirlenemeyen bir nedenle tartışma başladı. Bir süre sonra kavgaya dönüşen olayda, pompalı av tüfeğiyle vurulan Mustafa G. (33), hayatını kaybetti. Yaralanan Faik G, Kenan G, Ramazan G. ve Nuriye Y, Viranşehir Devlet Hastanesine kaldırıldı. Yaralılar, buradaki ilk müdahalenin ardından Şanlıurfa'ya sevk edildi. Polis ekipleri, bir süre sonra kavgaya karışan Remzi Y'yi, olayda kullanıldığı sanılan pompalı av tüfeğiyle yakaladı. | Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesinde çıkan kavgada, 1 kişi öldü, 4 kişi yaralandı. |
Turkcell Süper Lig'de 2009-2010 sezonu 2. yarısının ilk haftasının son maçında, Galatasaray, Gaziantepspor'u evinde 1-0 yendi. Ali Sami Yen Stadı'ndaki maçta, 33. dakikada Ahmet'in kırmızı kart görmesiyle 57 dakika 10 kişi mücadele eden rakibi Gaziantepspor karşısında gol bulmakta zorlanan Galatasaray, Mustafa Sarp'ın 75. dakikada attığı golle galip gelerek haftayı 3 puanla kapattı. Kar yağışı nedeniyle ağır bir zeminde oynanan karşılaşmada, 59. dakikada Nonda'nın kullandığı penaltı atışında kaleci Mahmut yaptığı kurtarışla golü engelledi. Galatasaray bu galibiyetle puanını 39'a çıkararak, lider Fenerbahçe'nin ardından ikinciliğini sürdürdü. Gaizantepspor ise 24 puanda kalarak, 11. sırada yer aldı. Kötü hava koşulları nedeniyle Kasımpaşa-Bursaspor ile Beşiktaş-İstanbul Bş. Belediyespor arasındaki karşılaşmaların ertelendiği ligin ikinci yarısının ilk haftasında, ligde oluşan puan durumu şöyle: Takımlar O G B M A Y AV P -------------------------------------------------------------- 1.FENERBAHÇE 18 13 1 4 34 18 16 40 2.GALATASARAY 18 12 3 3 37 21 16 39 3.BURSASPOR 17 11 2 4 34 17 17 35 4.KAYSERİSPOR 18 10 5 3 29 14 15 35 5.BEŞİKTAŞ 17 9 5 3 20 10 10 32 6.TRABZONSPOR 18 9 3 6 33 22 11 30 7.ESKİŞEHİRSPOR 18 7 7 4 22 16 6 28 8.ANTALYASPOR 18 8 3 7 27 21 6 27 9.GENÇLERBİRLİĞİ 18 7 6 5 24 18 6 27 10.İSTANBUL BŞ. BELEDİYESPOR 17 7 5 5 21 25 -4 26 11.GAZİANTEPSPOR 18 6 6 6 22 21 1 24 12.KASIMPAŞA 17 5 5 7 26 28 -2 20 13.DİYARBAKIRSPOR 18 4 7 7 17 25 -8 19 14.ANKARAGÜCÜ 18 4 6 8 22 25 -3 18 15.MANİSASPOR 18 4 6 8 16 20 -4 18 16.SİVASSPOR 18 5 2 11 22 32 -10 17 17.DENİZLİSPOR 18 1 4 13 12 31 -19 7 18.ANKARASPOR 18 0 0 18 0 54 -54 0 | Süper Lig'de 2009-2010 sezonu 2. yarısının ilk haftasının son maçı Ali Sami Yen'de oynandı. İşte tüm sonuçlar; |
DSP Genel Başkanı Masum Türker, "Balyoz Darbe Planı, 2002 yılında başlamış bir hareket. O tarihte, askerle ilgisi olmadan, Ecevit giderse yerine kurulacak hükümet tanzim edilmiş" dedi. Partisinin Yalova İl Başkanlığı'nı ziyaret eden Türker, burada partililerle sohbet etti. "Balyoz Güvenlik Harekat Planı" iddiasına değinen Türker, bu hareketin asker tarafından hazırlanmadığını iddia etti. "5 bin sayfa oturulup bir iki ayda hazırlanmadı herhalde?" diyen Türker, "Balyoz Darbe Planı, 2002 yılında başlamış bir hareket. O tarihte, askerle ilgisi olmadan, Ecevit giderse yerine kurulacak hükümet tanzim edilmiş. Sözü edilen 1. Ordu Komutanı'nın görevde bulunduğu süre 2003 yılının yarısında sona eriyor, emekli oluyor. Planla ilgili yayımlanan Bakanlar Kurulu listesine bakın. 57. Hükümet'in hiçbir bakanı, hiçbir mensubu yer almıyor bunların içinde. Demek ki o tarihte böyle bir şey yapılmışsa ve bu doğruysa, o tarihte bir operasyonun devamı olarak değerlendirmek lazım" dedi. Türker, partisinin baraj sorunu olmadığına dikkati çekerek, medyanın kendilerini kamuoyu araştırmalarında göstermemesini eleştirdi. Partililerden, yüzde 1 oy dahi alsalar da sabırlı olmalarını isteyen Türker, daha önce Bülent Ecevit'in de yüzde 1 oy aldığını, ancak daha sonra barajı geçip, solun lider partisi konumuna yükseldiğini ifade etti. | Ecevit hükümetinin bakanlarından DSP Genel Başkanı Türker, darbe iddialarıyla ilgili farklı konuştu. |
Gaziantepspor maçı sonrasın açıklama yapan Rijkaard gol atmaya ihtiyaçları olduğuı için Nonda'yı çıkarmadığını söyledi. Frank Rijkaard maç sonrasında şu açıklamaları yaptı: "Çok önemli bir galibiyetti. Gol biraz geçikti. O nendenle biraz fedakarlık yaptık. Mustafa'nın attığı gol çok önemliydi. Nonda ile devam etmek istiyordum. Çünkü gole ihtiyacım vardı. Jo ve Nonda'yı beraber oynattım. Neill çok iyi oynadı ve geri dörtlüyü çok güzel koordine etti." | Gaziantepspor maçı sonrasın açıklama yapan Rijkaard, penaltı kaçıran Nonda'yı neden çıkarmadığını açıkladı.. |
Adana'da Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) merkez Seyhan ilçe kongresinde başkanlık yarışına giren iki adayın destekçileri yumruk yumrağa kavga etti. Seyhan Kültür Merkezi'ndeki kongrede CHP eski Adana Milletvekili Tuncay Karaytuğ'un mevcut Adana Milletvekili Tacidar Seyhan ve kardeşi İl Başkanı Serdar Seyhan'a yönelik eleştirileri ve "Aile şirketine son verelim" sözleri kongre salonundaki tansiyonu yükseltti. İl Başkanı Serdar Seyhan, oturduğu yerden kalkıp, Tuncay Karaytuğ'a tepki gösterdi. Yeniden aday olan İlçe Başkanı Reşit Karakuş ve rakibi Vedat Karasaç'ın destekçileri de olay çıkardı. 10 dakika kadar süren kavgada taraflar yumruk yumruğa birbirine girdi. Güvenlik güçleri kavgayı güçlükle yatıştırdı. Kavganın son bulmasının ardından başkan adayları Reşit Karakuş ve Vedat Karasaç partililerin karşısına çıkıp, birbirlerine sarılarak dostluk mesajı verdi. Kongrede 206 oy alan Vedat Karasaç yeni başkan seçildi. Koltuğundan olan Reşit Karakuş ise 172 oyda kaldı. | Adana'da iki listeyle girilen merkez ilçe kongresinde olaylar çıktı. Polis araya girdi ancak tartışma bu kez sokağa taştı. |
Erzurum 'un Göksu beldesinden Araç içerisinde bulunan 2 çocuk 2 kadın toplam 9 kişi yaklaşık 3 saattir kurtarılmayı bekliyor. Minibüs şoförü Yüksel Kaplan iki hastayı Karayazı ilçesine götürürken mahsur kaldıklarını aracın yakıtının bittiğini soğuk nedeniyle çok üşüdüklerini söyledi. Öte yandan Erzurum Kriz Merkezi Yetkilileri, yolda mahsur kalan kişilerin kurtarılması için Karayazı ilçesinden kar üstü aracının gönderildiğini söyledi. Yoğun tipi nedeniyle yol açma çalışması yapılamıyor. | Karayazı ilçesine gitmekte olan minibüs ilçe merkezine 13 kilometre kala kara saplandı. |
Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde, AK Parti ilçe binasına molotofkokteyli saldırı düzenlendi. Siirt'in Eruh ilçesinde ise AK Parti ilçe binasına molotofkokteyli attıkları gerekçesiyle mahkemeye çıkarılan 7 kişi tutuklandı. Alınan bilgiye göre, AK Parti ilçe binasına düzenlenen molotofkokteylli saldırıda can kaybı olmadı, parti binasında hasar meydana geldi. AK Parti Ergani İlçe Başkanı Ali Aslan, saldırının, AK Parti hükümetinin başlattığı "Demokratik Açılım" sürecindeki başarısını çekemeyenlerin provokasyonu olduğunu savundu. Aslan, hiç kimsenin baskısına boyun eğmeden yollarına devam edeceklerini bildirdi. Olayla ilgili soruşturma başlatıldığı kaydedildi. Bu arada Siirt'in Eruh ilçesinde, AK Parti ilçe binasına molotofkokteyli attıkları gerekçesiyle mahkemeye çıkarılan 7 kişi tutuklandı. Edinilen bilgiye göre, İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, geçen yıl aralık ayında AK Parti Eruh İlçe binasına molotofkokteyli atılması ile ilgili 25 kişiyi gözaltına aldı. Emniyet Müdürlüğü'ndeki sorgulamalarının ardından 18 kişi serbest bırakılırken, 7 kişi çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. | Ergani'de AK Parti ilçe binasına molotofkokteyli saldırı düzenlendi. Saldırıyı düzenlediği iddia edilen 7 kişi tutuklandı. |
Yükseköğretim Kurulu (YÖK), eğitim fakültesi dışında bir fakülteyi bitirenlerin öğretmen olabilmeleri için aldıkları ''Tezsiz Yüksek Lisans'' eğitimini kaldırdı. YÖK'ün en son yaptığı genel kurul toplantısında üniversitelerde pedagojik formasyon eğitimi verilmesi belli kriterlere bağlanmıştı. Buna göre, kriterleri sağlayan her üniversite pedagojik formasyon eğitimi verebilecek. YÖK'ün aldığı karardaki kriterler, Öğretmen Yetiştirme Türk Milli Komitesi ile Üniversitelerarası Kurul'ca (ÜAK) birlikte oluşturuldu. Bu kriterlerin oluşturulmasında eğitim fakültelerinin görüşleri de dikkate alındı. Kriterlere göre, ilgili üniversitede Eğitim Fakültesinin veya Eğitim Bilimleri Bölümünün bulunması ve bu alanda yeterli sayıda ve nitelikte kadrolu öğretim üyesi olması şartı aranacak. Formasyon eğitimi 5. yarıyılda başlayacak ve 2 yıla (4 yarıyıla) yayılarak verilecek. Formasyon eğitimine kabulde öğrencilerin ağırlıklı not ortalaması 4 üzerinden en az 2.5 olacak ve öğrencilerin en fazla alttan başarısız 2 dersi olacak. ''Ortaöğretim Alan Öğretmenliği Tezsiz Yüksek Lisans'' eğitimleri 2010-2011 eğitim-öğretim yılından itibaren açılmayacak. Daha önce izin verilenlere ise öğrenci alınmayacak. 2010-2011 eğitim-öğretim yılından itibaren mezun durumda olan öğrencilere de pedagojik formasyon sertifikası eğitimi verilmeye başlanacak. Mezun durumda olan öğrencilerin diploma notunun da 4 üzerinden en az 2.5 olması şartı aranacak. Mezunların formasyon eğitimi süresi ise 2 yarıyıl olacak. YÖK'TEN İZİN ALINACAK Karara göre, açılması talep edilen pedagojik formasyon eğitimi talepleri için her seferinde Yükseköğretim Kurulu'ndan izin alınacak. Pedagojik formasyon eğitimine ilişkin organizasyon rektör yardımcısı başkanlığında ilgili birim yöneticilerinden oluşan bir komisyon tarafından yürütülecek. Üniversiteler tarafından söz konusu pedagojik formasyon eğitiminin uygulanmasına ilişkin bir yönerge hazırlanacak. | YÖK, özellikle Fen Edebiyat Fakülteleri'ne öğretmenlik yolu açan Tezsiz Yüksek Lisans'ı kaldırma kararı aldı. |
Teknik direktör Daum'un Antalya kampının son gününde dile getirdiği "savunmadaki alternatifsizlik" sözü ve Emre'nin "ben olsaydım affederdim" şeklindeki desteği, sportif direktör Aykut Kocaman ve yönetimi harekete geçirdi. Gökhan Gönül-Lugano-Bilica üçlüsünün tek alternatifi olarak Bekir görünürken, bir sakatlık veya ceza durumunda sıkıntı yaşayan Fenerbahçe savunması için Önder'in yönetim tarafından affedilmesi bekleniyor. Bütün arkadaşlarının affını istediği tecrübeli futbolcunun bu haftaki Sivasspor maçı için kadroya çağırılması bekleniyor. Verilen cezadan sonra bugüne kadar gösterdiği tutum ve çalışmalarını hiç aksatmaması da Önder'in affı için olumlu bir işaret olarak değerlendiriliyor. Fenerbahçe'nin Denizli'yi 3-1 yendiği lig maçında Lugano, Emre, Andre Santos ve Cristian sarı kart görerek Sivasspor maçında cezalı duruma düştü. | Fener'de dört oyuncunun cezalı duruma düşmesi, Önder Turacı'nın affını bir kez daha gündeme getirdi. |
Danıştay ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırılara ilişkin davayla birleştirilen, 1. Ergenekon davası, bir aylık aradan sonra başlıyor. 130'uncu duruşma yarın yapılacak. İlk duruşması 20 Ekim 2008'de yapılan 1. Ergenekon davasında, 27'si tutuklu 96 sanık yargılanıyor. Aralarında, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Alparslan Arslan ve Osman Yıldırım da var. Davada son duruşma bir ay önce yapılmıştı. Bu aranın ardından duruşmalara yarın devam edilecek. 130'uncu duruşma Silivri Cezaevi'nde yapılacak. | Birleştirilen 1. Ergenekon davası, bir aylık bir aradan sonra yeniden başlıyor. Yarın 130'uncu duruşma yapılacak. |
Ümit Hekimleri Derneği (ÜHDER) ve Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) tarafından organize edilen sağlık projesi çerçevesinde gönüllü Türk doktorlar geçtiğimiz günlerde depremle yerle bir olan Haiti'ye gidecek. Aralarında göz hastalıkları, genel cerrah, göğüs cerrahisi, çocuk cerrahisi, üroloji, çocuk hastalıkları, enfeksiyon hastalıkları, aile hekimi ve psikiyatri gibi branşlarda 22 doktor 29 Ocak'ta dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan Haiti'ye yardım için İstanbul'dan yola çıkacak. Gönüllü doktorların depremin vurduğu Haiti'ye gitmek için bir organizasyon beklediklerini ifade eden Ümit Hekimleri Derneği Genel Koordinatörü Metin Topkaraoğlu, "Gönüllü doktorlarımız depremin meydana geldiği ilk günden kendilerini afet bölgesine ulaştıracak bir sağlık yardımı organizasyonunun beklentisi içindeydiler. Ümit Hekimleri Derneği gönüllü doktorları din, dil, ırk ayrımı yapmadan dünyanın her yerine sağlık hizmeti götürmeyi hedef almışlar. 'Ben değil biz' şuuru ile maddî ve manevî zenginlikleri başka insanlarla paylaşmaya söz vermişlerdi." dedi. Derneğin önceki faaliyetlerin bahseden Topkaraoğlu şöyle devam etti: "Geçen yıl 37 gönüllü doktorla Afganistan'da yaklaşık 4200 kişiye, yine derneğimiz üyesi 37 gönüllü doktorla Etiyopya'da yaklaşık 4000 kişiye sağlık hizmeti götürmüş, çeşitli ameliyatlar gerçekleştirmiş ve ücretsiz ilaç dağıtmışlardı. Bugün ise Haiti korkunç bir depremle yıkıldı ve Haiti depremi arkada birçok yetim bıraktı yaklaşık 4.5 milyon çocuğun yaşadığı bu ülkenin yaralarını birlikte saralım dedik. Ciddi sağlık problemleriyle karşı karşıya bulunmakta olan bu ülkeye yardımda kayıtsız kalamazdık. Bugüne kadar Türkiye'den birçok yardım kuruluşu afet bölgesine ulaştı. Sağlık ekibimiz Haiti'ye giden ilk Türk doktor kafilesi olması özelliğini taşıyor. Türkiye'den daha fazla doktorun bu bölgeye yardım için ulaşmasını temenni ediyoruz." dedi. ÜHDER Genel sekreteri Orhan Coşkuner ise "Haiti'ye yardım için sağlık ekibimizi oluşturmakta fazla zorlanmadık. Projeyi sunduğumuzda Türkiye'nin değişik vilayetlerinden birçok doktor afet bölgesine gitmek için gönüllü oldu. İlk önce Sakarya'dan 'Afiyet Sağlık Derneği' üyesi gönüllü doktorlar ve Tokat'ta çeşitli hastanelerde görev yapan doktorlar da sağlık ekibimize katıldı. Haiti'de yaklaşık 12 gün kalmayı ve döndükten sonra bir başka sağlık ekibimizle tekrar gitmeyi planlıyoruz." dedi. Ümit Hekimleri Derneği, Mayıs 2007'de İstanbul'da doktor, diş hekimi, eczacı ve diğer sağlık çalışanlarının sorunlarını her platformda dile getirmek, çözüm önerilerinde bulunmak ve mediko-sosyal bilimlerde katkı sağlamak amacıyla kuruldu. | TİKA'nın önderliğinde bir grup Türk 22 doktor, gönüllülük esasına göre Haiti'ye gidiyor. |
Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde istemediği halde dayısının oğlu ile evlendirilmek istendiği iddia edilen 21 yaşındaki ikiz kız kardeşten biri, 5. kattan atlayarak intihar etti. Kardeşinin peşinden atlayan diğer kız da yaşamını yitirdi. Alınan bilgilere göre, Çınar ilçesine bağlı İncirtepe köyünde oturan ve dayısının oğlu ile evlendirilmek istendiği öne sürülen Hediye D, ikizi olan kız kardeşi Kadriye D. ile birlikte nişan alışverişini yapmak üzere Bağcılar Mahallesi Sento Caddesi'nde bulunan ağabeylerinin evine geldi. Nişanı yapılacak olan Hediye D, sabah saat 05.00 sıralarında ağabeyinin oturduğu apartmanın 5. katından atladı. Bunu gören ikizi Kadriye D. de kendisini kardeşinin arkasından boşluğa bıraktı. Hediye D. olay yerinde hayatını kaybederken, yaralı olarak yakınları tarafından Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesine kaldırılan Kadriye D. müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Hediye D'nin cenazesi Eğitim Araştırma Hastanesinde, kardeşi Kadriye D'nin cenazesi de Dicle Üniversitesi Hastanesi morguna otopsi yapılmak üzere kaldırıldı. Olayla ilgili Hediye ve Kadriye D. kardeşlerin bazı yakınlarının gözaltına alındığı, olayla ilgili geniş çaplı soruşturma başlatıldığı bildirildi. Demirel kardeşlerin anneleri ile bir kız kardeşleri ve dayılarının kızlarının 1997 yılında Çınar ilçesi yakınlarındaki Göksu Baraj Göleti'nde yün yıkamak isterken boğuldukları, babalarının daha sonra yeniden evlendiği öğrenildi. | İkizlerden biri istemediği kişiyle evlendirilmek istenince önce o atladı ardından da diğer kardeşi... |
Orbay Sakat, dış kulağı kapalı olmasına rağmen yüzde 10 oranında duyabiliyor. Orbay'ın en önemli özelliği ise dünyada bu hastalıkla doğup yaşayan 4. kişi olması. Dünya çapında yayınlanan tıp kitaplarına da giren Orbay'ı yabancı doktorlar ameliyat edebilmek için yarışıyor. 4,5 yaşında dünyalar güzeli bir çocuk Orbay. Neşeli tavırları ve sevimli gözlükleriyle bir anda kendisine çekiveriyor sizi. Baktığınızda yaşıtlarından bir farkı yok gibi gözükse de aslında o tıp kitaplarına girmiş bir çocuk. Çünkü Goldenhar sendromu denilen dış kulak anomalisi hastası. Zaman Gazetesi'nin haberine göre dünyada bu hastalıkla doğup yaşayan 4. kişi. Aynı hastalıkla doğan ikizi ise yaşamamış. Bu yüzden yurtdışından doktorlar bile onu tedavi etmek istiyor. RAHATSIZLIĞIN NEDENİ BİLİNMİYOR Goldenhar sendromunun sebebi henüz bulunamamış. En büyük belirtisi dış kulakta görülüyor. Bu hastalıkla doğan çocukların dış kulakları kapalı olduğu için işitme kaybı oluyor. Orbay'ın da sağ kulağında böyle bir problemi var ancak buna rağmen kapalı kulağı yüzde 10 oranında duyuyor. Eğer kulak yolu varsa Orbay geçireceği 3 aşamalı bir ameliyattan sonra daha rahat işitecek. KABURGADAN KULAKLARI OLACAK Orbay, araştırma için pek çok defa yurtdışına götürülmüş. Ancak ameliyatını, Japon bir doktordan eğitim alan Türk bir doktor yapacak. Kaburgasının altından alınacak parçayla da estetik kulaklara sahip olacak. Ameliyat tarihini ise sünnetine göre ayarlamışlar. Çünkü Orbay'ın mayıs ayında sünnet düğünü var. Anne Deniz Sakat, davetiyeleri bile bastırdıklarını söylüyor. Bir de kız çocuğu olan Deniz Hanım'ın heyecanı gözlerinden okunuyor. ORBAY'IN KALBİ DE DELİK Hastalığın etkisi sadece kulağa değil. Kalbe, böbreğe, göze de yansımaları oluyormuş. Orbay doğduğunda kalbinde 8,5 milimlik bir delik varmış ama bu delik şimdi 1 milime düşmüş. Deniz Sakat, Orbay'a bebekliğinden beri balık yağı ve balık yedirdiğini söylüyor. Kalbindeki deliğin küçülmesinde bunun büyük etkisi olduğunu düşünüyor. Doktorlar bile bu gelişmeye şaşırıyor, bunun nasıl olduğunu soruyorlarmış. Normalde doktorlar Or-bay'ın konuşmasının da mümkün olmadığını söylemiş. Ailesini günlerce üzmüş bu durum. Ancak, Avcılar Şifa Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi'nde eğitim gören Orbay, İşitme Engelliler Öğretmeni Kenan Yıldırım'ın desteğiyle konuşmayı başarmış. Hatta çok fazla konuşup evdekilerin başını şişirdiği bile oluyormuş. Yıldırım, Orbay'la işitme gelişimini sağlamak amaçlı, sese tepki verme, konuşma eğitimi gibi çalışmalar yaptıklarını söylüyor. Orbay'ın, hocasına olan sevgisini ise onun yanındayken tavırlarından anlıyorsunuz. Rahatsızlığından dolayı sık sık hastaneye gitmesi gereken Orbay'ı sıkıldığında hastanede tutmak çok zor oluyormuş. Bu durumlarda devreye öğretmeni Kenan Bey giriyormuş. Bir de Adanalı dizisi! Çünkü bu diziyi çok seviyor. Deniz Hanım "Televizyonda Adanalı olduğunda hiç sesi çıkmıyor." diyor. | Orbay henüz 4,5 yaşında tıp dünyasının en tanınan insanı haline geldi. Nedeni ise yaşadığı bir rahatsızlık. |
Taraf Gazetesi'nin 20 Ocak'ta yayımladığı Balyoz Harekatı Darbe Planı'nı merak eden vatandaş, konuyla ilgili dünyanın en büyük arama motoru Google'da 202 bin arama yaptı. Taraf Gazetesi'nin yayınladığı ve Türkiye'de her kesimden tepki toplayan Balyoz Harekatı Darbe Planı vatandaşın ilgilisini çekti. Balyoz'un ne anlama geldiğini ve ne olduğunu merak eden vatandaş, arama motoru Google'a yüklendi. Haberin yayımlandığı 20 Ocak'tan itibaren 'Balyoz' kelimesi aramalarında yüzde 800'lük bir artış oldu. Son 4 günde 'Balyoz' kelimesi 202 bin defa aratılırken, 'Balyoz Operasyonu' 27 bin defa soruldu. Taraf Gazetesi'nin haberini en çok merak eden il Ankara oldu, Ankara'yı İstanbul takip etti. Google'da yapılan aramalarda, Balyoz kelimesiyle ilgili olarak çıkan sayfa sayısı da 700 bini geçti. Google'da, Balyoz Harekatı darbe planıyla ilgili en çok aranan kelimeler; Balyoz Operasyonu, Taraf Balyoz, Taraf, Balyoz Planı, Balyoz Darbe ve Taraf Gazetesi. | Taraf'ın haberinin hemen ardından "balyoz" ismini sizce kaç kişi aradı? İşte Google'un balyoz raporu; |
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Perşembe gününe kadar ciddi oranda buzlanma olacağına dikkat çekerek, sürücüleri gizli buzlanmaya karşı uyardı. Topbaş, dünkü trafik yoğunluğunun yetki karmaşasından kaynaklandığı iddialarını yalanladı. Başkan Kadir Topbaş, İstanbul'da etkili olan kar yağışı ile ilgili olarak AKOM'da basın açıklaması yaptı. Kar yağışı ile mücadele 4 bine yakın personelin görev aldığını anlatan Topbaş, "Uydu takipli 770 aracımız ile ciddi bir çalışma yürütüldü. İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak sorumluluk alanımızda 4 bin 450 kilometre yol var. Köy yolları dahil tüm yollarda yapılan çalışmalarda toplamda 23 ton tuz ve 220 ton solisyon kullanıldı. Sokakta yaşayan 428 vatandaşımızı aldık. 6 tanesi hastaneye götürüldü, 4'ü ise ailelerine teslim edildi" dedi. BUZLANMAYA KARŞI TUZLAMA Buzlanmaya karşı tuzlama çalışmalarının devam ettiğini vurgulayan Kadir Topbaş, "25 sensor, 3 saat öncesinde buzlanma olacaksa bizi ikaz ediyor. Bizde ona göre tuzlama yapmaya devam ediyoruz. Hastane ve ibadethane önleri ve yollar tuzlandı. Perşembeye kadar ciddi bir buzlanma ortaya çıkacak. Gizli buzlanmaya karşı sürücülerin dikkatli olması gerekmektedir. Artık İstanbul'da kar lastiği kullanma kültürü başladı. Kar lastiği olan araçlara ekipler müdahale etmeyecek. Büyük kentlerde artık zincir takılmıyor" şeklinde konuştu. KARIŞIKLIK YETKİ KARMAŞASINDAN Başkan Topbaş, Karayolları Genel Müdürlüğü, Emniyet Müdürlüğü, İSKİ ve BEDAŞ ile koordineli bir şekilde çalıştıklarını ifade ederek, "Bu bir ekip işi" dedi. Topbaş, dün kar yağışı sırasında oluşan yoğun trafiğin İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Karayolları Genel Müdürlüğü arasındaki yetki karmaşasından kaynaklandığı yönündeki haberleri ise yalanladı. "Maalesef dün yanlış bir haber akışı oldu" diyen Topbaş, "Karayolları ile böyle bir problem yok. Karayolları TEM başta olmak üzere İstanbul'da çok ciddi çalışma sürdürüyor. İSKİ ve İETT'de sorun yok" dedi. İDO'nun bazı seferlerinin iptal edildiğini belirten Topbaş, elektrik kesintilerine karşı da vatandaşları uyardı. Topbaş, elektrik kesintisi ile karşılaşan vatandaşların doğalgaz ve kombilerini kapatmalarını önerdi. | İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş, Perşembe'ye kadar İstanbul'da buzlanma etkisinin devam edeceğini söyledi. |
Depremin yerle bir ettiği Haiti'de, Fransız kurtarma görevlilerinin enkaz altında canlı bulduğu bir erkeğin çıkarılmaya çalışıldığı bildirildi. Samuel Bernes adlı görevli, Port-au-Prince'de bulunan bu kişinin, bir dükkanda bir beton parçasının altında sıkışmış olduğunu ve hayatta kalmak için yiyecek bulabildiğini düşündüklerini belirtti. BM insani yardım koordinasyon dairesinden yapılan açıklamada hükümetin, başkent Port-au-Prince'te arama-kurtarma çalışmalarına son verdiği, 12 Ocaktaki depremin ardından en az 132 kişinin enkazdan sağ çıkarıldığı kaydedilmişti. Öte yandan, ABD Silahlı Kuvvetleri Güney Ordu Komutanlığı'ndan (SOUTHCOM) yapılan açıklamada, kurtarma operasyonlarına katılmak amacıyla yeni Amerikan askerlerinin Haiti'ye geldiği bildirildi. | Haiti'de kurtarma ekipleri, 12 günün sonunda iki canlıya rastladı. Şimdi herkes o iki kişinin kurtarılmasını bekliyor. |
BBC'nin haberine göre, teknik üniversite Emir Kebir'de başlayan protesto diğer üniversitelere de yayıldı. Emir Kebir Üniversitesi öğrencileri yayınladıkları bildiride, geçen ay yapılan hükümeti protesto gösterilerinde tutuklanan 12 öğrenci arkadaşları ile dayanışma için öğrencilerin 40'dan fazla dönem sonu sınavına girmediği belirtildi. Bildiride, öğrencilerin sınav boykotlarını barışçı bir protesto biçimi olarak devam ettirmeye kararlı oldukları da bildirildi. Eğitim bakanlığı yetkilileri sınav boykotunu yalanlarken, boykotun başkent Tahran'daki diğer üniversitelere de yayıldığı kaydedildi. İran Eğitim Bakanı Yardımcısı Hüseyin Nadiri-Maneş, sınavların boykot edildiğini kabul ederek, boykotun "öğrencileri kışkırtmak ve akademik kurumlarda kargaşa yaratmak için yapılan bir komplonun parçası olduğunu" ileri sürdü. Nadiri-Maneş, boykota katılan öğrencilere karşı sert tedbirler alınacağı uyarısında da bulundu. | İran'da üniversite öğrencilerinin arkadaşlarının hapsedilmesini protesto için dönem sonu sınavlarına girmediği bildirildi. |
Marmara Denizi'ndeki şiddetli poyraz, deniz ulaşımını olumsuz etkiliyor. AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, boğazlardan geçmek üzere Marmara Denizi'nde seyreden, zaman zaman saatteki hızı 90 kilometreye ulaşan fırtına ve 3 metreyi aşan dalgalar yüzünden dün boğazlardan geçme imkanı bulamayan yerli ve yabancı bandıralı 31 şilep ve tanker, Şarköy sahillerine sığındı. Yollarına bugün devam etmek isteyen 17 gemi, sabah saatlerinde fırtınanın etkisini azaltmasının ardından Çanakkale Boğazı'na yöneldi. İstanbul Boğazı'ndan geçmek üzere Marmara Denizi'nde bulunan 14 gemi ise hava koşullarının daha da iyileşmesi için Şarköy'de demirli bekliyor. Marmara Denizi'nde demirli bekleyen gemilere akaryakıt ikmali için İstanbul'dan yola çıkan Delta 2 adlı Türk bandıralı gemi, akaryakıt dağıtımının ardından fırtına ve tipi nedeniyle geceyi Şarköy Limanı'nda geçirdi. Kayalara çarpma tehlikesi atlatan geminin, hava koşullarının iyileşmesinin ardından limandan ayrılacağı belirtildi. Olumsuz hava koşulları, balıkçıları da etkilemeye devam ediyor. Meteorolojinin uyarılarını dikkate alan Şarköylü balıkçılar, 2 gündür balığa çıkamıyor. Marmara Denizi'nde balığa çıkıp, Şarköy, Mürefte ve Hoşköy balıkçı barınaklarına dönen balıkçı tekneleri de hava koşullarının düzelmesi için barınaklarda bekliyor. | Tüm Marmara'yı etkisi altına alan kar ve tipi, deniz ulaşımını da olumsuz etkiliyor. Bazı seferler ise ertelendi. |
Subsets and Splits