text
stringlengths
296
93k
summary
stringlengths
48
2.09k
1. Papa Farmosus 891 ve 894 yılları arasında Katolik Kilisesi'nin liderliğinin üstlenen Papa Formosus, kendinden sonra bu göreve layık görülen Papa VI. Stephanus tarafından yalan yere yemin etmek ve kilise kanunlarını çiğnemekle suçlandı. Ölümünden dokuz ay sonra Formosus'un cesedi papalık mezarlığından çıkarıldı , yargılanmak üzere Stephanus'un ( yeni papa) yönettiği bir 'kadavra sinodu' önüne getirildi. Ölmüş olan papa, papalık görevinde aşırı hırslı olmakla suçlandı ve sağ elinin bütün parmakları kesildi. Papalık elbisesi üzerinden çıkarılan papanın tüm yaptıklarının geçersiz olduğu ilan edildi. Bu cezalar verilmeden önce papanın cesedi gösterişli kıyafetler giydirilerek yüce mahkemeye çıkarıldı. Papa Stephanus'un kendisi de yargıç görevi üstlendi. Bazı insanlar Papa Stephanus’un deli olduğuna inanmaya başladı ve başarılı bir suikast düzenlediler. Bir sonraki Papa ise, Papa Formosus’un mahkumiyetini iptal etti ve tekrar defnetti.
1. papa farmosus 891 ve 894 yılları arasında katolik kilisesi'nin liderliğinin üstlenen papa formosus, kendinden sonra bu göreve layık görülen papa vı. stephanus tarafından yalan yere yemin etmek ve kilise kanunlarını çiğnemekle suçlandı. ölümünden dokuz ay sonra formosus'un cesedi papalık...
Ergenekon soruşturmasını yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, davada yargılanan emekli Albay Mustafa Levent Göktaş’ın ofisinden çıkan 51 no’lu DVD içindeki “Balyoz Harekât Planı”ndaki bilgilerle ilgili olarak Genelkurmay Askeri Başsavcılığı’ndan ayrıntılı bilgi istediği ortaya çıktı. Ergenekon soruşturması kapsamında Göktaş’ın ofisinden çıkan ve içinde söz konusu DVD’nin bulunduğu mühürlü torba, 8 Ocak 2009’da İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde açıldı. Bir hafta sonra İstanbul Cumhuriyet Savcısı Murat Yönder, İstanbul TEM Şubesi’ne yazılı talimat vererek, DVD’nin kopyasının alınmasını, ardından adli emanete alınmak üzere orijinalinin ivedi olarak gönderilmesini istedi. 27 Ocak’ta polis, bir kopyasını aldıktan sonra DVD’yi savcılığa teslim etti. Bu DVD “2009/77” sıra numarası ile adli emanete alındı. 23 Şubat’ta da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, DVD’yi Genelkurmay Askeri Başsavcılığı’na göndererek, içindeki bilgilerin “devlet sırrına karşı suçlar, casusluk, devletin güvenliğine ilişkin” olup olmadığının ayrıntılı olarak bildirilmesini istedi. GENELKURMAY 'GİZLİ' DEDİ 2 Nisan’da Genelkurmay Askeri Başsavcısı Hâkim Albay Yavuz Şentürk, DVD ile ilgili hazırlanan 8 sayfalık inceleme raporunu İstanbul’a gönderdi. İnceleme raporunda “Özel Kuvvetler Muhabere Eğitim Kısmı” başlıklı dosya içinde yer alan “Balyoz Harekât Planı” için “gizliliği kalkmamıştır” denilirken, “açıklamalar” kısmında da, DVD içinde “ALEV, ATAK, BALYOZ ve YARASA Hrk.pln.ları ve bunlara ait görev bölümü ve mu. ekleri vardır. Çok gizlidir” ifadelerine yer verildi. Ayrıca Balyoz Harekât Planı’ndaki bilgilerin “devlet sırrı” kapsamında “çok gizli” olduğunu ve bu bilgiler üzerindeki gizliliğin kalkmadığı bildirildi. Askeri savcılık ayrıca, DVD’deki diğer harekât planları “ALEV, ATAK ve YARASA” için de “gizlilik değerlendirmeleri kalkmadı” bilgilendirmesinde bulundu. BU BALYOZ O BALYOZ MU? Bu planın ismi ise, Taraf gazetesinde bir haftadır açıklanan planla aynı ismi taşıdığı için kafa karışıklığı yarattı. Zira Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Ferit Güler, Taraf’ın açıkladığı plan konusunda “Şuranın altını çizmek istiyorum ki bu planın ismi asla o iddia edilen isim değildir” dedi. Bazı askeri kaynaklar da, Genelkurmay Başkanlığı’nda 1. Ordu’nun bir savaş planı ve geri bölge emniyet planı olduğunu, ancak bu planın Taraf’ta yayımlandığı gibi olmadığını savunarak “Orduların savaş planlarına tarihi kişilerin isimleri ve bölgeye göre isimler veriliyor. 1. Ordu’nun görev sahası düşünüldüğünde planın adının Meriç olması ihtimali mevcut” dedi. Taraf’ın yayımladığı planla DVD’deki plan arasındaki benzerlikler ya da farklılıklar konusunda ise bugüne kadar resmi bir açıklama yapılmadı. Genelkurmay’ın gizli olduğunu bildirerek varlığını kabul ettiği DVD’deki planın içeriği de bilinmiyor.
Ergenekon savcısının, 'Balyoz darbe planı' ile ilgili Genelkurmay Askeri Başsavcılığı'ndan ayrıntılı bilgi istediği ortaya çıktı.
Vücudunu kaplayan garip görünümlü tümörler doktorları şaşırtan 23 yaşındaki kız, bunlardan kurtulacağı günü iple çekiyor. Çin'de yaşayan Tian Yunting, bedenindeki kan damarlarının ya da lenf bezlerinin aşırı kabarması nedeniyle hareket ederken bile ölüm tehlikesi altında kalıyor. En ufak bir düşmenin ya da sürtünmenin bu damarları patlatabileceğini söyleyen doktoları, kızın bu yüzden kan kaybından ölebileceğini belirttiler. Otobüsle seyahat ederken, olası sarsıntıların bile bu damarları patlatması muhtemel olduğu için üniversite eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalan Yunting'in doktorları, kızın anjiyom adlı nadir görülen bir genetik bozukluktan müzdarip olduğunu açıkladılar. Doktorlarından biri, kızın vücudundaki tümörlerin tam teşekküllü bir hastanede düzenli olarak alınarak, görece rahat bir yaşam sürebileceğini söyledi.
Vücudundaki tümörler yüzünden doktorlarının "kaplumbağa kız" adını verdiği kızın görüntüsü şok ediyor!..
Ebru Gündeş’in İranlı işadamı sevgilisi Zarrab’ın başı eski sevgilisi Azeri kızı Günel’le derde girdi. Günel tarafından ölümle tehdit edildiğini iddia eden Zarrab, savcılığa suç duyurusunda bulundu. Küçük yaşta Türkiye’ye gelip şöhret olan Azeri şarkıcı Günel ile çocukluk aşkı İranlı Reza Zarrab’ın 8 yıl süren ilişkileri 2008’in Eylül ayında sona erdi. Zarrab, o dönem sevgilisinden ayrılan sanatçı Ebru Gündeş’le aşk yaşamaya başladı. Ancak bu olaydan sonra Günel’in yakınlarından sürekli ölüm tehditleri aldığını öne süren Zarrab soluğu savcılıkta aldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına başvuran Zarrab, aşklarının bitmesinin ardından Günel ve ailesinin, ilişkisine zarar vermek için her yolu denediğini öne sürdü. İranlı işadamı, önceleri internet sitelerinden yalan haberler yayınlatarak ilişkisine zarar vermeye çalışan Günel ve ailesinin bunu başaramayacaklarını anlayınca tehditlere başvurduğunu ve can güvenliğinin olmadığını iddia etti. ‘Kafasına sıkacağım!’ Zarrab’ın avukatı tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na verilen dilekçede, “Rahman Zeynelov (baba), bir internet sitesinin sahibi olan Tunç Erden Yakar ve müvekkilimin yanında çalışmakta olan Turgut Happani’yi arayarak, onu öldüreceğini, kafasına sıkacağını belirtmiş. Anna Zöhre Zeynelova da müvekkilimi arayarak aynı tehditleri tekrarlamıştır” denildi. Günel ve ailesinin hala Reza Zarrab’a ait olan Arkon Residance’taki dairede kaldığını ve tüm ikazlara rağmen daireyi boşaltmadığı belirtilen dilekçe ayrıcı şu iddialara yer verildi: “Her alanda sergiledikleri kötü niyet ve sömürü amaçlı yaklaşımları kontrolden çıkmış drumudadır. Türkiye’de kalmak için müvekkilimden başka seçeneği olmayan bu kişiler artık daha fazla menfaat elde edemeyeceklerini anlayınca, kaybedecekleri birşeyleri olmaması nedeniyle son derece büyük tehlike arz etmektedirler. Müvekkilim hayati tehlike taşımaktadır ve şüphelilerin bu uğurda artık hiçbir şekilde çekincelerinin kalmadığı apaçık ortadadır.” Şarkıcı Günel’in Türk vatandaşı olmadığı ve Türkiye’de izinsiz çalıştığı belirtilen dileçede, Günel’in müzik albümü ve televizyon programları yaparak haksız kazanç elde ettiği öne sürüldü. Dilekçedeki bir diğer iddia ise şu oldu: Ruh sağlığı iyi değil “Her an yurt dışına kaçma tehlikeleri vardır. Suç işlemeye son derece büyük temayülleri olduğu tartışmasızdır.” Öte yandan savcılığa verilen dilekçede Günel’in sağlıklı olmayan bir ruh hali sergilediği ve akıl almaz seneryolarla Zarrab’ın ilişkisini bozmaya çalıştığı iddia edildi. Dilekçenin sonuç bölmünde ise Günel ve yakınları hakkında kamu davası açılarak cezalandırılmaları istendi.
Ebru Gündeş"in İranlı işadamı sevgilisi Zarrab"ın başı eski sevgilisi Azeri kızı Günel"le derde girdi.
Kanal D’nin reyting rekortmeni dizisi Aşk-ı Memnu’nun oyuncuları, bilgisayar oyunu kahramanı oldu. Sanal alemdeki birçok oyun sitesi, yerli dizileri bilgisayar oyunu haline getirdi. Aşk-ı Memnu’nun bir oyununda; Behlül ile Bihter’i Adnan Bey görmeden öpüştürerek puan toplanıyor. Eğer Adnan Bey onları öpüşürken görürse oyun bitiyor. Yine aynı dizinin bir diğer oyununda Behlül ile Bihter’i istediğiniz gibi giydirebiliyorsunuz. OYUNU OYNAMAK İÇİN TIKLAYINIZ!..
Kanal D'nin reyting rekortmeni dizisi Aşk-ı Memnu'nun oyuncuları, bilgisayar oyunu kahramanı oldu.
İngiltere'de 2 yıldır devam eden “ötenazi”ye yardım davası sonuçlandı. Kızının intihar etmesine yardımcı olan ve bu yüzden hakkında 14 yıl hapis istenen anne beraat etti. Kay Gilderdale, hayatının 17 yılını beynin vücut üzerinde hakimiyetini kaybetmesine neden olan MS hastası kızına bakmakla geçirdi. Yatağa bağlı yaşayan ve acılar içinde kıvranan kızı Lynn iki yıl önce artık yaşamak istemediğini söyledi. Annesi de kızına hayatına son vermesi için 420 miligram morfin verdi. Lynn, kendisine morfini enjekte etti ve yaşamını yitirdi. Anneye “cinayete teşebbüs” davası açıldı. Kay’in mahkemede verdiği ifade yürekleri burktu: “Kızım ölürken sanki birileri kalbimi söküp alıyor gibi hissettim.“ İki yıl süren davada karar dün çıktı. Mahkeme ”Kızına bağlı anne, kendi çıkarı için hareket etmedi, sadece yavrusunun iyiliğini düşündü“ sonucuna vararak kadını beraat ettirdi.
17 yıl boyunca MS hastası olarak yaşayan Lynn'in isteği üzerine annesi, ölmesine yardımcı oldu.
1 Şubat 1979’da Mehmet Ali Ağca’nın işlediği Abdi İpekçi cinayetinin görgü tanığı Alican kod adlı Sadık Aktar 30 yıldır süren sessizliğini bozdu. Ağca’yı sorgulayan Savcı Ahmet Koç’un geçtiğimiz günlerde ismini deşifre ettiği cinayetin kilit tanığı Aktar merak edilen soruları anlattı. İpekçi cinayetindeki tanıklığını bir vatandaşlık görevi olarak yaptığını ancak bu yüzden yurtdışında yaşamak zorunda kaldığını, yıllarca tedirginlik içinde yaşadığını belirten Sadık Aktar, cinayet sırasında vurulanın Abdi İpekçi olduğunu bilmediğini ancak Ağca’yı ateş ederken gördüğünü ve İpekçi’yi vuranın başka birisi olamayacağını söylüyor. İşte şuanda yurtdışında bulunan ve Vatan’ın telefonla ulaştığı Aktar’ın sorulara cevapları: Savcı Ahmet Koç geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada isminizden bahsetti... - Savcının yapmış olduğunu anlamıyorum. Beni 30 yıl sonra deşifre etmenin anlamı yok. Ben sakin huzurlu bir hayat yaşıyorum. Artık isminiz biliniyor. - Televizyon kanalları çok ciddi paralar teklif ediyor. Ben mesleğinde saygın bir yeri olduğunu düşündüğüm bir mimarım, medyatik olma gibi bir derdim yok. Benim ne gördüğüm, ne görmediğim o günkü koşullarda ne söylediğim açık açık dosyalarda var. 30 yıl geçti aradan. O dönem adınız biliniyor muydu? - O zaman polisin kimliğimi çok ciddi biçimde saklamasına rağmen Milliyet Gazetesi olaydan iki ya da üç gün sonra ismim ve mesleğimle deşifre etti. Ondan sonra neler yaşadınız? - Travma geçirdim. Sonuç olarak ben vatandaşlık görevimi yaptım. Olay sırasında İpekçi’nin vurulduğunu bilmiyordum. O dönem her gün 30-40 kişi vuruluyordu. Ona rağmen buna cahil cesareti, vatan sevgisi ya da kendi kimliğime olan saygım deyin, bir yerde başladım ve sonuna kadar getirdim. Ama o dönem benim için orada bitti. Ben görevimi yaptım. Tehdit edildiniz mi? - O zaman 1 yaşında çocuğum vardı. Düşünebiliyor musunuz? Tehdit altındasınız ve ne olacağınız bilinmiyor. Ben de kendimi korumak üzere önlemler aldım. Yaklaşık 10 yıl Amerika’da yaşadım. Bir savcının 30 yıl geçti diye ismimi söylemesi ne farkeder ki... Bir adam cinayet işliyor. Sonra hapisten limuzinlerle çıkıyor. Bir otelin kral dairesinde kalıyor. Korumalarıyla dolaşan bir katilden bahsediyoruz. Arkasında kimlerin olduğu belli değil. Bu olay sizi çok yıpratmış. - 3-4 gündür üzerimde ciddi bir baskı var. Medya, tanıdık tanımadık bir sürü insan arıyor. İşimi gücümü yapmak istiyorum. Ancak gelen telefonlar yüzünden yapamıyorum. Gazeteci Mehmet Altan, “Uğur Mumcu bana İpekçi’yi öldürenin Oral Çelik olduğunu söyledi” dedi. Siz kimi gördünüz? - Yıllarca insanın yürürken arkasına bakarak ya da arkamdan kim geliyor diye tedirginlik içinde yaşaması hazmedilir bir olay değil. Yıllarca bunun sıkıntısını çektim. 30 yıl sonra tekrar gündeme gelmesi beni rahatsız ediyor. Tetiği çekeni sizin gördüğünüz söylendiği için soruyorum. Siz Ağca’nın Abdi İpekçi’ye ateş ettiğini yani vurduğunu gördünüz mü? - Bu benim bütün vermiş olduğum ifadelerde açık seçik söyleniyor zaten. Savcının da söylediği bu, farklı bir şey yok. Siz Mehmet Ali Ağca’yı gördünüz o zaman? - Evet. Cinayet sırasında elinde silahla Ağca’yı gördünüz. İpekçi’yi başka birisi vurmuş olamaz yani. - Hayır. ‘Ağca’nın temsili resmini çizdirtti’ İpekçi cinayeti sonrasında askeri savcılığa teslim edilen Ağca’yı sorgulayan savcı Ahmet Koç NTV’de katıldığı Canlı Gaste programında Alican kod adlı tanık Sadık Aktar’ın ifadelerini şöyle anlatmıştı. “Alican kod adındaki şahısı ben dinledim. Bu şahsın ismini iddanamemde de bahsetiğim için şimdi söylemekte bir sakınca görmüyorum. Alican denilen şahıs, Sadık Aktar diye bir mimar-mühendis. Bu ifadesinde bana çok tatmin edici ifadeler verdi. Hatta arabasıyla çıkarken arabasının farının Abdi İpekçi’ye ateş ettiğinde Ağca’nın üzerine düştüğünü, ve çok iyi teşhis ettiğini, bu nedenle temsili resmini çizdirttiğini ifade etti. Eğer temsili resme bakarsanız Mehmet Ali Ağca’ya çok da benziyor. Aktar’ı dinlediğimde bana tatmin edici bir cevap verdi ama anlattıkları yetmedi.” (Vatan)
Abdi İpekçi cinayetinin görgü tanığı o... İpekçi'yi vuranı gördü... 30 yıldır kimseye tek kelime etmedi... Çünkü tehdit altındaydı...
Ardından TV seyredip oyun oynadı. Ertesi gün de hiç bir şey yokmuş gibi okuluna gitti Babasını dolapta bekledi ABD’nin Colorado eyaletinde yaşayan 14 yaşındaki John Caudle’a annesi Joanne Rinebarger çöpleri dökmesini söyledi. Fakat çöpü atmak istemeyen Caudle annesiyle tartışmaya başladı. Tartışma büyüyünce evde bulunan 22 kalibrelik tabancayla annesini vuran çocuk, çamaşır dolabına saklanarak üvey babasının gelmesini bekledi. Kısa bir süre sonra eve gelen üvey babası Tracy Rinebarger’ı da tek kurşunla vurarak öldüren Caudle, daha sonra da normal hayatına devam etti. TV’de film izleyip bilgisayar oyunu oynadı. Sonra da yatağına yatarak uyudu. Yetişkin gibi yargılanacak Sabah hiçbir şey olmamış gibi uyanan gözü kara genç katil, babasının kamyonetine atlayarak okuluna gitti. Ancak ailenin cesedini bulan polis 14 yaşındaki katili evinden 200 kilometre uzaklıkta kamyonetle dolaşırken tutukladı. Sınıf arkadaşları ve öğretmenleri Caudle’ın o gün okulda aşırı mutlu olduğunu, sürekli gülümsediğini söyledi. Caudle, ev işlerini yapmamak için annesi ve üvey babasını öldürdüğünü itiraf etti. Birinci dereceden cinayet zanlısı olarak tutuklanan Caudle yaşına bakılmaksızın bir yetişkin gibi yargılanacak. (Vatan)
Çöpü dışarı atmasını isteyen annesiyle tartışmaya başlayan 14 yaşındaki Amerikalı çocuk, silahla annesini ve üvey babasını öldürdü.
Apartman sakinlerinin baskısı sonucu ev sahibinin evini kiralamaktan vazgeçtiği, kapatılan DTP’nin siyasi yasaklı lideri Ahmet Türk’e binden fazla kişi evini açtı. ‘Ayrımcılık ve saygısızlığa hayır’ diyen bir grup aydının başlattığı ‘Evimiz evinizdir, kabul etmeniz onur verir’ isimli kampanyaya; Baskın Oran, Oya Baydar, Mete Çubukçu, Şanar Yurdatapan, TTB Başkanı Gençay Gürsoy, Meral Tamer, Balçiçek Pamir, Lale Mansur, Deniz Türkali, Ferhat Tunç, Servet Kocakaya, Zeynep Tanbay’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda akademisyen, sanatçı ve yazar imza verdi. İmzalar, Ahmet Türk’e iletilmek üzere önümüzdeki günlerde BDP’ye verilecek.
Ev sahibinin evini kiralamaktan vazgeçtiği, kapatılan DTP"nin siyasi yasaklı lideri Ahmet Türk"e binden fazla kişi evini açtı.
Türkiye, kontrgerilla, cunta ve darbe planlarını tartışmayı sürdürürken, benzer yapıları bünyesinden 30 yıl önce söküp atan Yunanistan, Türkiye için model olabilecek adımlar atmış. En yetkin Türk-Yunan ilişkileri uzmanlarından birisi olarak gösterilen Yunanistan Avrupa ve Dış Politika Vakfı (ELİAMEP) Başkanı Thanos Dokos, Ergenekon davasında suçlulara gereken cezanın verilmesinin, darbeciler ve hukuk dışı işlere bulaşanlar için ciddi caydırıcı etkisi olacağını söyledi. SİVİL MAHKEMEDE YARGILANDILAR Yunanistan’ın da Türkiye gibi darbelerden çok çeken bir ülke olduğunu hatırlatan Cambrige Üniversitesi öğretim üyesi Dokos, “Yunanistan’da silahlı kuvvetler 3 darbe yaptı. Bunlardan 3’üncü ve en etkilisi 1967’de yapılan ve 1974’te son bulan darbeydi. Yunanistan, darbeler konusunda Türkiye’den farklı bir yol izledi. Sivil mahkemede yargılanan cuntacılara çok ciddi hapis cezaları verildi. Böylece siyaset-asker ilişkisine tam anlamıyla bir mesafe koyulması başarıldı” dedi. Dokos, Yunanistan’ın darbe ve cuntadan kurtulma sürecini şöyle özetledi: YUNANİSTAN’IN İZLEDİĞİ YOL HARİTASI • Cuntacılara sivil yargının verdiği ağır cezalar gelecekte yönetime elkoyma düşüncesinde olanlar için çok güçlü bir mesaj oldu. • Ordu içişleri konusunda rol oynayamadı. • Ordu bütçesi ve harcamaları hükümet tarafından belirlendi, yetki tamamen hükümette kaldı. • Yunanistan’da üst düzey ordu mensupları hükümet tarafından seçiliyor. Terfiler az çok otomatik bir sürece göre yapılmıyor. • Sonuncusu ise Anayasa’yı ilgilendiriyor. Türkiye’de MGK var. Yapılan değişikliklerle MGK’nın etkinliği bir aşamaya kadar daraltıldı. Ancak TSK, siyasette rol almaya ve söz söylemeye devam ediyorlar. Yunanistan’da da Savunma ve Dışişleri Konseyi var. Bu toplantıya orduyu ilgilendiren konularda sadece genelkurmay başkanı danışman olarak katılıyor. Bilgilendirme amaçlı görüş beyan ediyor.
Thanos Dokos “Yunanistan"da sivil yargı, cuntacılara çok ağır cezalar verdi. Bu cezalar gelecekte darbeye niyetlenenler için çok güçlü caydırıcı bir mesaj oldu.
2001 krizinde iç borçlanma vadesini 3 aya kadar indiren Hazine, Türk ekonomisinde son yıllarda yaşanan toparlanmanın en önemli meyvesini dün aldı. Hazine dün tarihinde ilk kez 10 yıl vadeli TL cinsi tahvil ihracına çıkarken, ihaleye 1.88 milyar lira talep geldi. Yüzde 11.25 sabit faizli tahvildeki satış tutarı ise 947 milyon lira düzeyinde gerçekleşti. Dünya piyasaları Japonya'nın kredi notunun düşürüleceği haberleriyle çalkalanırken, Hazine'nin 10 yıl vadeli tahviline talep yurt içindeki sigorta ve bireysel emeklilik şirketleriyle yabancı bankalardan geldi. Hazine'den yaklaşık 1 milyarlık tahvil satın alan yatırımcılar önümüzdeki 10 yıl için TL'nin istikrarlı bir para birimi olacağını, siyasette ve ekonomide olumlu gelişimin süreceğine güvenoyu vermiş oldu. DOLAR 1.50'Yİ GEÇTİ Hazine’nin söz konusu tahvil satışıyla Türkiye de, dünyada kendi para birimi cinsinden en uzun vadeli borçlanabilen 4. gelişen ekonomi oldu. Hazine dün yaptığı ihaleyle yeni bir getiri eğrisi oluştururken, iç borç vadesini 2020 sonrasına uzatmanın da kapısını araladı. Dünkü satışın ardından önümüzdeki günlerde 10 yıl ve üzeri vadelerde yeni satışlar bekleniyor. Öte yandan dün piyasalar hayli hareketliydi. Bankacılar, IMF ile kısa sürede anlaşma beklentisinin azalmasının fiyatlara yansıması ve yurt dışında satış baskısı, enflasyon beklentilerindeki artışla kur ve faizin yükseldiğini söylediler. Dolar yılın en yüksek seviyesi olan 1.50 TL'nin üzerini test ederken, bono faizi yüzde 9’u geçti.. Borç vadesini uzatma adına önemli adım Bankacılar, Hazine'nin dün gerçekleştirdiği ilk 10 yıllık ihale ile borç vadesinin getiri eğrisini uzatma açısından önemli bir adımı ‘başarılı bir şekilde’ tamamlamış olduğunu söylediler. BGC Partners Başekonomisti Özgür Altuğ "Daralan risk iştahına ve IMF hakkında cesaret kırıcı son yorumlara bakınca ihale sonuçlarının son derece normal olduğunu düşünüyoruz. Buna rağmen iç borcun vadesini uzatacak her hamlenin yerinde olduğu düşünüldüğünde ihalenin başarılı olduğu söylenebilir" dedi. Hazine açısından ‘çok başarılı’ bulduğunu belirten başka bir bankacı da şunları söyledi: "Hazine ‘getiri eğrisini uzatabilir miyim acaba’yı denedi. Kağıdın sabit kuponlu vadenin ise tarihteki en uzun borçlanma olduğu düşünülürse bence oluşan seviyeler gayet iyi.”” NEDEN ÖNEMLİ? Hazine'nin ilk kez düzenlediği 10 yıllık ihalede yaptığı tahvil satışı Türkiye finans tarihi açısından da büyük önem taşıyor. Bunlar şöyle sıralanıyor: • Hazine bu borçlanmayla bono piyasasında yeni bir pazar oluşturarak, 2020 sonrasına uzun vadeli iç borçlanma yapabilmenin kapısını araladı. Böylece iç borçlanmada en önemli problemlerden biri olan vade kısalığına çözüm geliştirme imkanı doğdu. • Hayat sigortası ve bireysel emeklilik şirketleri gibi uzun vadeli kaynak yaratma imkanı olan, ancak bunu kısa vadeli enstrümanlarda değerlendirebilen fon sağlayıcıları için yeni bir yatırım aracı sundu. Bu şirketlerin uzun vadede katılımcılarına sağlayacakları getiri açısından bir gösterge ortaya konuldu. • Hepsinden önemlisi ise TL'ye ve Türkiye'ye güven başarıyla test edildi. Kağıdın vadesi, piyasalardaki günlük dalgalanmalar veya bir IMF anlaşmasının yaratacağı etkinin bile dikkate alınmayacağı kadar uzun. Bu tahvillerden alan yatırımcı önümüzdeki 10 yıl boyunca TL'nin istikrarını koruyacağına, Türkiye'nin siyasi ve ekonomik geleceğinin olumlu olacağına güvenoyu verdi. Türkiye uzun vadeli borçlanan 4. ülke Ülke Vade (Yıl) G. Afrika 2036 Macaristan 2023 Polonya 2022 Türkiye 2020
Hazine tarihinde ilk kez 10 yıl vadeli 1 milyar liralık tahvil satışı yaptı. Tahvili alan yatırımcılar 10 yıl boyunca TL"nin değer kaybetmeyeceğine, ekonomik ve siyasi istikrarın süreceğine inanarak parasını bağladı.
Depremin anne babasından ayırdığı Haitili çocuklar, insan tacirlerinin hedefi oldu. Yardım dernekleri tacirlerin charter uçaklarla öksüzleri kaçırdığı uyarısında bulundu. Haiti’nin öksüz çocukları, depremden sonra insan tacirlerine yeniliyor. BM yetkilileri hastaneler ve çadırlarda kalan öksüzlerden en az 15’inin kayıp olduğunu açıkladı. Çocuk tacirlerinin hedefi konumundaki öksüzlerin doktor ve yardımsever taklidi yapan kişiler tarafından lüks araçlarla havaalanına getirildiği ve charter uçaklara bindirilerek kaçırıldığı bildirildi. UNICEF bu bilgiden sonra sayıları 275’i bulan kimsesiz çocuklar için gizli bölgelerde üç merkez kurdu.Kargaşadan faydalanan tacirlerin çocukları köle, hayat kadını ya da dilenci yapmak için kaçırdığına inanıyor. Geçen yıl 3 bin çocuğun kaçırıldığı ülkede Save The Children ve World Vision gibi kuruluşlar çocukların evlatlık verilmesi konusunda da acil bir moratoryum getirilmesini talep etti. YEMEK YERİNE BİBER GAZI Depremin üzerinden iki hafta geçmesine rağmen Haitililer açlıkla mücadele ediyor. BM’nin, önceki gün afet bölgesine gıda dağıtımı sırasında kuyrukta bekleyen binlerce Haitili izdiham yaratırken, güvenlik güçleri kargaşaya müdahale etti. Askerler başkentin sokaklarında yürüyüş yapan çocuk, kadın ve erkekten oluşan topluluğa biber gazıyla karşılık verdi. JOHN TRAVOLTA UÇAĞIYLA GELDİ Amerikalı aktörJohn Travolta Haiti’ye kendi kullandığı Boeing 707 tipi uçakla, yardım malzemesi ile doktor ve Scientology rahiplerinden oluşan bir ekip getirdi. Trovolta’ya eşi ve sinema sanatçısı Kelly Preston da eşlik etti. YARDIM MAÇINI 51 BİN KİŞİ İZLEDİ Haiti’deki depremzedeler yararına Portekiz’in başkenti Lizbon’da önceki akşam oynanan maç 51 bin 300 kişi tarafından izlendi. Fransız Zinedine Zidane ve Brezilyalı Kaka gibi dünyaca tanınmış futbolcuların oynadığı maç 3-3 sona erdi.
Depremin anne babasından ayırdığı Haitili çocuklar, insan tacirlerinin hedefi oldu. Yardım dernekleri tacirlerin charter uçaklarla öksüzleri kaçırdığı uyarısında bulundu.
Yapımcı-sunucu Osmantan Erkır'ın bir dönem aşk yaşadığı ünlü şarkıcı Ebru Gündeş için satın aldığı köşk dizi seti oldu. Gündeş ile evlendiğinde, Sarıyer Boyacıköy'deki 180 yıllık bir köşkte oturmanın hayalini kuran Erkır, büyük aşk sona erince köşkü 'Geniş Aile' dizisine kiraladı. Seyyah Sokak'ta yer alan 2 milyon dolar değerindeki 4 katlı köşk artık, dizide Ufuk Özkan'ın canlandırdığı Cevahir Kirişçi ve ailesine ev sahipliği yapıyor. 8 BİN TL KİRA ALIYOR Yapımcı şirketin, Osmantan Erkır'a ayda 8 bin TL kira bedeli ödediği belirtilirken, ünlü yapımcının seti sık sık ziyaret ettiği söyleniyor. Geniş bir bahçe içerisinde bulunan, Boğaz manzaralı tarihi köşk, Erkır tarafından bir süre önce tadilattan geçirilmişti.
Osmantan Erkır, Ebru Güneş ile evlenip birlikte yaşamak için aldığı köşkü kiraya verdi. Milyon dolarlık köşk, ikilinin aşkı bitince 'Geniş Aile' dizisinin seti oldu.
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), 'özel hayatın ihlali' konusunda önemli bir karara imza attı. Sunucu Saba Tümer ile Türkan Şoray'ın kızı Yağmur Ünal'ın, 'frikik' görüntülerinin yayınlandığı programı izleyen RTÜK, kanaldan savunma istedi. RTÜK'ün, Fox TV'de yayınlanan 'Bizden Kaçmaz'daki görüntülerle ilgili hazırladığı rapor özetle şöyle: (...) Saba Tümer'in vücudunun bir bölümünün belli olmasının öne çıkarıldığı, vücudunun göğüs bölümünü hedef alan oklar konulduğu, göğüs bölgesi kalp ve oval şekillerle sınırlar içerisine alınarak özel olarak dikkat çekilmeye çalışıldığı görülmüştür. (...) Yağmur Ünal'ın taksiye binerken isteği dışında açılan bacaklarının defalarca ekrana getirilerek sergilendiği ve kaza ile açılan bölgenin bir daire içine alınarak vurgulandığı tespit edilmiştir. (...) Programda varolan bir durumu ekrana getirmekten ziyade, haber yaratma çabasının ön plana çıktığı görülmüştür. Söz konusu haberlerin içeriği dikkate alındığında Fox TV yayın kuruluşunun kamu hizmeti anlayışıyla bağdaşmayan bir şekilde sansasyonel bir haber oluşturma gayretiyle hareket ettiği düşünülmektedir. Yakın çekim görüntü özel hayatın ihlali FOX TV'nin magazin programı 'Bizden Kaçmaz'ı izleyen RTÜK üyeleri, Yağmur Ünal'ın otomobile binerken kazara açılan bacaklarının, yakın çekim görüntülerle ekrana getirilmesini, 'özel hayatın ihlali' olarak değerlendirdi.
Yağmur Ünal'ın bacaklarını, Saba Tümer'in göğüslerini 'zoomlayan' Fox TV, RTÜK'ü kızdırdı. RTÜK kanaldan savunma istedi.
İstanbul gümrüklerinde yapılan operasyonlarda yakalanan ve vatandaşa satılması için Gümrük Müsteşarlığı'na bağlı İstanbul Tasfiye İşleri Döner Sermaye İşletmeleri (TASİŞ) mağazasına gönderilen 170 adet 'iphone' cep telefonunun, piyasa değerinin çok altında rakamlarla TASİŞ personeline satıldığı ortaya çıktı. Bir ihbar üzerine olayla ilgili soruşturma başlatan Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı'nın yaptığı ön incelemede, TASİŞ personelinin satın aldığı 'iphone' telefonların bir bölümünün, Ankara'da görevli bazı üst düzey bürokratlara devredildiği bilgisine de ulaşıldı. VİTRİNE ÇIKAMADI Müfettişlerin ön inceleme raporunda, vergilendirilmiş ortalama piyasa değeri bin 890 TL olan 'iphone' cep telefonlarının, TASİŞ personeline 300 ila 400 TL arasında değişen fiyatlarla satıldığı tespiti de yer aldı. İstanbul TASİŞ mağazasında vitrine hiç çıkarılmadan, TASİŞ personeli tarafından adeta kapışılan 'iphone' cep telefonlarının, hangi personel aracılığı ile Ankara'daki hangi üst düzey bürokratlara devredildiği ise araştırılıyor. Gümrük Müsteşarlığı müfettişleri, cep telefonlarının 'IMEI' numaralarını mercek altına alarak, kimin tarafından kullanıldığını belirleyecek. 8 ADET ALAN VAR AKŞAM, son teknoloji ürünü 170 adet 'iphone' cep telefonunu, yok pahasına satın alan İstanbul TASİŞ personelinin listesine de ulaştı. Listede isimleri yer alan personelin soruşturma kapsamında ifadelerine başvurulacağı da bildirildi. Gümrük Müsteşarlığı İstanbul TASİŞ mağazasında yaşanan olay, 2008-2009 yıllarında İstanbul gümrüklerinde yapılan operasyon ve kontrollerde yakalanan 170 adet kaçak 'iphone' telefonun, vatandaşa satılması kararının ardından gelişti. Bürokratik işlemlerin tamamlanmasından sonra, 300 ila 400 TL'den satışa çıkarılması için mağazaya gönderilen 170 adet 'iphone' telefon, vitrinde sergilenmeden TASİŞ personeli tarafından satın alındı. Bazı personelin, yaklaşık değeri 2 bin TL olan 'iphone' telefonlardan, birden fazla satın aldığı da belirlendi. Listede 8 adet telefon alan personel de (M.A) bulunuyor. İHBAR MEKTUBU Daha ambalajı açılmamış cep telefonlarının, vatandaş yerine personel tarafından alınması, Gümrük Müsteşarlığı'na yapılan bir ihbarla ortaya çıktı. TASİŞ görevlisi olduğunu belirten ihbarcı, olaydan duyduğu rahatsızlığı da dile getirerek, telefonları satın alan personelin adını da verdi. Personelden Bürokrata Yapılan ön incelemede, 'iphone' telefonların bir bölümünün personel tarafından satın alındıktan sonra Ankara'da görevli bazı üst düzey bürokratlara devredildiği bilgisine ulaşıldı. Bu gelişme üzerine Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu, telefonların kim tarafından nerede, kullanıldığını belirlemek üzere cihazların 'IMEI' numaralarını mercek altına aldı. Kendi adlarına satın aldıkları telefonları, daha sonra Ankara'daki bürokratlara devrettiği öne sürülen TASİŞ personelinin banka hesapları da incelenecek. Böylece, bir bürokrat tarafından bir personelin hesabına para yatırılmışsa bu tespit edilecek. Liste cıkardılar Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı, olayı araştırması için bir başmüfettiş görevlendirdi. İstanbul'a giden başmüfettişin yaptığı ön incelemede, ihbarın doğru olduğu belirlendi ve vatandaşa satılmak mağazaya gönderilen telefonları satın alan yaklaşık 150 personelin listesi çıkarıldı. (Akşam)
Gümrükte alıkonulan son teknoloji iphone'lar, soruşturma konusu oldu. İstanbul Gümrüğü'nde ele geçirilen kaçak iPhone'lar vatandaşa satılmak yerine yok pahasına personele verildi...
Washington'daki bir üniversitede düzenlenen seminerde, bir haritada Türkiye topraklarının bir kısmının "Tarihi Ermenistan" başlığıyla Ermenistan toprağı olarak gösterilmesi tepki yarattı. Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan protokoller, Washington'daki George Washington Üniversitesi Hukuk Okulunda, "Türkiye-Ermenistan Protokolleri: Gerçeklikler ve Mitler" başlıklı seminerde tartışıldı. Konuşmacıların arkasındaki haritada Türkiye topraklarının bir bölümünün "Tarihi Ermenistan" başlığıyla Ermenistan toprakları olarak gösterildiği görüldü. Bunun üzerine Türkiye'nin Washington Büyükelçiliğinden bir yetkili duruma tepki göstererek, haritanın seminerin konusunun yasal boyutuyla çeliştiğini söyledi. Ayrıca, seminere Türk tarafının bakış açısını yansıtacak herhangi bir kişinin davet edilmediğine dikkati çeken büyükelçilik yetkilisi, bunun tarafsızlığa gölge düşürdüğünü kaydetti. Yetkili, seminerde 1915 yılı olaylarına ilişkin tamamen Ermeni tarafının iddialarının kabul edilerek konuşulduğunu ifade ederek, Türkiye'nin konuyla ilgili görüşlerini açıkladı, ortak tarih komisyonu kurulması ve arşivlerin açılması yönündeki adımların Ermenistan tarafından karşılık görmediğini kaydetti. Bunun üzerine seminerdeki konuşmacılardan George Washington Üniversitesi Hukuk Okulu Öğretim Üyesi Sean Murphy, haritaya ilişkin sorumluluğu üzerine alarak, haritayı arama motoru Google'dan aldığını söyledi. Haritada "tarihi Ermenistan"ın geniş bir bölgeyi kapsadığını ifade eden Murphy, haritanın, Türkiye'nin sınır konusundaki endişelerini göstermek amacıyla konulduğunu savundu. Murphy, "Keşke bu haritaya yer vermeseydik. Benim amacım sadece ülkelerin bir haritasını koyup, bölgeyle alakalı insanların bu konudaki algılarına dikkati çekmekti. Bir karışıklığa yol açtığı için özür dilerim" dedi. Murphy, Türk tarafının seminerde yer almamasıyla ilgili olarak da isteyen herkesin bu tür seminerlere katılmasına açık olduklarını kaydetti. Haritada ayrıca, Gürcistan, Azerbaycan, İran ve Irak'ın bazı bölümleri de "tarihi Ermenistan" sınırları içinde gösteriliyor. Seminerde de Paris Pantheon-Assas Üniversitesinden Prof. Catherine Kessedjian, Türkiye ile Ermenistan arasındaki protokollerin "utanç mı umut mu olacağını tarihin göstereceğini" ileri sürerek, iki ülkenin sorunlarının çözümünde bir tahkim komisyonu kurulabileceği teklifini ortaya attı.
Washington'daki bir üniversitede düzenlenen seminerde, bir haritada Türkiye topraklarının bir kısmı Ermenistan olarak gösterildi.
Katowice Kenti’nde arı yetiştiricisi Jozef Guzy (76), kalp krizi geçirdikten sonra hastaneye kaldırıldı. Yaşlı adamı tedavi etmeye çalışan doktorlar Guzy’nin öldüğünü söyleyip ölüm kâğıdını hazırladı. Büyük üzüntüye kapılan aile Guzy’nin cenazesini düzenledi. Ancak cenazede aileyi büyük bir sürpriz bekliyordu. Yaşlı adamın eşi, gömülmeden önce Josef Guzy’nin kolyesini almak için tabutu açtı. Doktorlar özür diledi Bu sırada levazımatçı, Guzy’nin bileğine dokunduğunda yaşlı adamın nabzının attığını fark etti. Büyük şok yaşayan aile, adamı tabuttan çıkardı. Birkaç hafta içinde tamamen iyileşen Guzy, “Levazımatçı hayatımı kurtardı. Ona çok şey borçluyum. Hastaneden çıktıktan sonra ilk işim ona bal vermek oldu” dedi. Doktorlar hastanede nabzı atmayan, kalbi duran, nefes almayan Guzy’nin “geçici olarak canlılığını yitirdiğini” belirtirken özür diledi.
Kalp krizi geçirdikten sonra hastaneye kaldırıldı. Doktorlar öldüğünü söyledi. Ailesi cenazesini düzenlendi. Ancak cenazede...
Demet Akalın'ın yere göğe sığdıramadığı dostları düğüne gelmeyerek şaşırttı. Bir dönem yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen Ece Erken, Tuğba Özerk ve Pınar Altuğ hem kına gecesine hem de düğüne gelmeyerek şaşırtırken, Akalın'ın popun kralı ilan ettiği Serdar Ortaç bile düğün haberini gazetecilerden öğrendi. Bugün gazetesinin haberine göre, yoğun ısrarı üzerine düğünü Esma Sultan Yalısı'nda yapan eşi Önder Bekensir'in bütçesini düşünen Akalın, hakkında yapılan 'cimri' yakıştırmalarını doğrular nitelikte bir davranışla arkadaşlarını düğüne davet etmedi. Bilindiği üzere güzel popçu yakın dostlarına son yılların moda deyimiyle 'Kankilerim' diyordu. SİTEM ETTİLER Başarılı sanatçı eski 'kanki'lerini düğüne çağırmayıp eski düşmanlarını çağırınca arkadaşlarının tepkisini çekti. Örneğin Serdar Ortaç, "Düğünü olduğunu bile bilmiyorum. Davetiye gönderdiyse de elime ulaşmadı. Ne diyelim Allah mutlu etsin" diyerek sitemkar bir açıklama yapmıştı. İddiaya göre, düğünün masrafları yüksek gelince Akalın davetlilere "Kişi başı 80 euro, tek gelin" diyerek cep telefonundan mesaj göndermiş. Akalın düğünü görüntülemeye gelen basın mensuplarından da görüntü ve fotoğraflar için kapıda para istemişti. Demet Akalın dostlarını düğüne çağırmazken geçtiğimiz günlerde barıştığı eski düşmanı Hande Yener'i ise onur konuğu olarak ağırladı. ESKİ DÜŞMANI İLE KANKA Bir dönem mahkemelik bile olduğu rakibi Hande Yener ile canlı yayında barışmış ardından barışma yemekleri ve kına gecesinde birlikte eğlenmeleri magazin basınını uzun süre meşgul etmişti. Pop müziğin başarılı sanatçısının, Serdar Ortaç, Ece Erken, Pınar Altuğ ve Tuğba Özerk gibi yakın dostlarının aksine bir başka küs olduğu rakibi Gülşen'i bile düğüne davet ettiği ancak Gülşen'in bu davete icabet etmediği de biliniyor.
Sanat dünyasında 'Cimri' olmakla itham edilen Demet Akalın'ın, 'Çok masraf olacak' diye arkadaşlarını düğününe davet etmediği iddia edildi.
“ASİ” dizisinin ardından, “Yüreğine Sor” adlı sinema filmi ve “Gönülçelen” dizisiyle seyirci karşısına çıkmaya hazırlanan Tuba Büyüküstün, InStyle dergisinin şubat sayısına kapak oldu. Saçlarını kızıla boyatan ünlü oyuncu, iddialı pozlarıyla süslediği dergiye verdiği röportajda, Ortadoğu ülkelerindeki şöhretinden de bahsetti. “Ihlamurlar Altında” ve “Asi” dizilerinin Ortadoğu ülkelerinde yayınlanmasıyla, oradaki halkın sevgilisi haline gelen Büyüküstün, bölgeye gittiğinde karşılaştığı ilgiyi şöyle anlattı: “Bize ABD’den Julia Roberts’ın gelmesi gibi bir şey oluyor benim oraya gitmem. Hem ABD’li yıldızlar gibiyiz hem de benzer din ve kültürden olduğumuz için bizi kendilerine yakın hissediyorlar. Dolayısıyla ABD’li yıldızlardan daha özeliz onlar için.” Büyüküstün, “Bahreyn emiri, Tuba Büyüküstün hayranı” şeklindeki haberler hakkında ise şunları söyledi: “Emirden çok, oradaki şeyhlerin eşleri ve çocukları çok beğendiklerini söylüyorlar. Bu ülkelere gittiğimiz zaman, dokunmak, fotoğraf çektirmek isteyenler yüzünden mutlaka yanımızda güvenlik oluyor.” Ayrılık yok Tuba Büyüküstün’ün, sevgilisi Sami Saydan’dan ayrıldığı yönündeki haberlere ünlü oyuncunun bağlı olduğu menajerlik şirketinden açıklama geldi. Ag İletişim adına konuşan Özlem Oğuz, ikilinin ayrılmadığını söyledi. Aşkı nasıl yaşar Hayatının her döneminde aşkın çok önemli olduğunu ve gelecekte de öyle olacağını söyleyen Büyüküstün, “Yanında olmadığım tüm zamanı onu bir daha göreceğim anı düşünerek geçirdiğimde aşık olduğumu anlarım” diyor.
Ortadoğu ülkelerinde büyük bir hayran kitlesi olan Tuba Büyüküstün, InStyle dergisine röportaj verdi. Ortadoğu'daki ilgiyi anlattı...
California Eyaleti’nin Irvine şehrinde fitnes danışmanlığı yapan Craig Monteilh (47), 2004-2008 yılları arasında çeşitli soruşturmalarda Amerikan Federal Soruşturma Dairesi (FBI) için muhbirlik yaptı. En hassas görevini ise 2006 yılında aldı. Sonradan Müslüman olmuş biri gibi davranması istenen Amerikalı Monteilh’e, kendisini Fransız-Suriye asıllı gösteren ve “Faruk el Aziz” adına düzenlenmiş yeni bir kimlik verilmişti. “Fleks Operasyonu” kapsamında muhbir olarak California’daki Müslüman cemaatin içine sızacaktı. “Kâhin” kod adlı muhbirin hedefi, şehirdeki camiye gelen radikal Müslümanları saptayıp ihbar etmekti. Monteilh, 2007’nin ekim ayına kadar devam eden bu görev için Arapça öğrendi. FBI, istihbarat toplaması için camiye ve cemaattekilerin evlerine elektronik telekulak aygıtları kurmasına izin vermiş, hatta Müslüman kadınlarla cinsel ilişkiye girerek istihbarat toplaması istenmişti. Bin Ladin’lerin koruması Müslüman kadınlarla ilişkiye girdiğini öne süren Monteilh, El Kaide lideri Usame Bin Ladin’in kayınbiraderinin korumasıyla ilgili önemli bir istihbarat edindi. FBI’a ilettiği bu istihbarat sayesinde Ahmedullah Niyazi’nin ABD’den sınırdışı edilmesinin yolu açıldı. 10 milyon dolar tazminat istiyor Monteilh, 2007 yılının aralık ayında hırsızlıktan tutuklandı. FBI’ın emri yüzünden duruşmada muhbir olduğunu söyleyemedi. Üstelik 8 ay kaldığı cezaevinde de FBI için muhbirlik yapmayı sürdürdü. Fakat sonunda serbest kalınca, geçen cuma günü işverenlerine 10 milyon dolarlık tazminat davası açtı. Monteilh, Fleks Operasyonu öncesinde yine muhbirlik yaparken bir şüpheliye ait belgeleri çaldığını, fakat olay yargıya yansıyınca FBI’ın kendisini sahiplenmediğini öne sürüyor. (Hürriyet)
California'da fitnes danışmanıydı... Daha sonra FBI için muhbirlik yapmaya başladı... Müslüman olduğunu söyledi ve camilere girdi...
Fenerbahçe Teknik Direktörü Christoph Daum, Denizlispor ile oynanan lig karşılaşmasında gördükleri sarı kartlar sonucu zorlu Sivasspor deplasmanı öncesi cezalı duruma düşen oyuncuları Emre Belözoğlu, Bilica, Cristian ve Lugano'yu üstü kapalı eleştirdi. Fenerbahçe Televizyonu'nda yayınlanan 'Teknik Analiz' programına konuk olan Alman hoca, kart cezalarının Fenerbahçe adına çok fazla olduğuna dikkat çekti ve şöyle konuştu: "Çok ceza aldık. Bunları gereksiz yere aldığımızı söylemeliyiz. Bu konuda hakemlerden hiç şikayetçi değilim. Aldığımız ceza sayısını düşürmek istiyoruz." Sivasspor maçında dört eksiğin, takım performansını nasıl etikleyeceği sorulduğunda ise Daum, "Eğer Sivasspor eksik 4 futbolcumuzu kendileri için avantaj olarak görüyorsa bu bizim için bir avantajdır. Sonuçta sahaya 11 kişi çıkacağız. Eksikliklerimizden şikayetçi değiliz" cevabını verdi. İYİ FUTBOL VE ŞAMPİYONLUK Sezonun ikinci yarısında her konuda daha iyi bir F.Bahçe beklediğini de dile getiren Daum, beklentilerini daha fazla puan, daha az ceza, daha iyi futbol ve şampiyonluk olarak sıraladı. Yeni transfer edilen Gökhan Ünal ile forvetteki alternatiflerinin çoğaldığını vurgulayan tecrübeli teknik adam, Deivid ve Güiza'nın sakatlıklarına ise üzüldüğünü söyledi. Alman hoca kadro dışı cezası affedilen Önder hakkında ise "Top artık Önder'de. Fenerbahçe'de oynamayı hakettiğini göstermeli" ifadelerini kullandı.
Fenerbahçe Teknik Direktörü Daum, özeleştiri yaparak Sivasspor maçı öncesi cezalı duruma düşen oyuncularına mesaj verdi.
Dünya Ekonomik Forumu'nun kurucusu ve Başkanı Klaus Schwab, Davos'ta Türkiye'nin bu yıl zirvede hükümet düzeyinde temsil edilmemesine çok üzüldüğünü vurgulayarak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a 10 gün önce mektup yazarak davet ettiğini açıkladı. CNBC-e'nin sorularını yanıtlayan Schwab, geçen yıl Erdoğan ile İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez arasında yaşanan 'one minute' krizi nedeniyle Türkiye'nin hükümet düzeyinde temsil edilmemesi konusunda “Sayın Erdoğan'a kişisel bir mektup yazdım. Davos'un Türk-İsrail ilişkilerine dahil edilmemesi gerektiğini söyledim. Önümüzdeki yıllara bakıyoruz, geleceklerini umuyorum. Tekrar onlara hoşgeldin diyeceğiz. Türkiye'den yine katılımı için kollarımızı açacağız” diye konuştu. TÜRKİYE İLE KİŞİSEL BAĞIM VAR Schwab “Geçen sene Davos'la hiç ilgisi olmayan İsrail-Türkiye ilişkileriyle ilgili olarak gerginliğe dayalı olay yaşandı. Davos diyalog yeridir, çatışma yeri değildir. Bu olayın yaşanmasına çok üzüldük. Daha da üzüldüğümüz Türk hükümetinin burada bu yıl iyi bir şekilde temsil edilmemesi, hatta hiç temsil edilmemesi. Özal da dostumdu. Bu yüzden Türkiye kadar kişisel bağımlılığımın yüksek olduğu bir ülke yok” dedi. Schwab “Geçen seneki olay Davos'un imajını zedeledi mi” sorusuna ise “Hayır. Rekor katılım var. Özellikle Çin ve Hindistan’dan geniş katılım var” yanıtını verdi
Davos'ta kıyamet koptu, Başbakan 'bir daha da gitmem' dedi. Ama Davos Başkanı, 'Türkiye'siz olmaz' diyerek davet yolladı.
Boşandıktan sonra, 30 kilo veren ve ardından bir dizi estetik operasyon geçiren Zerrin Özer, eski eşi Levent Süren ile ayrı kaldıkları süre boyunca verdiği her röportajda onu çok özlediğini ve yeniden biraraya gelmek istediğini söyledi. Yemekte teklif Özer'in bu açıklamalarına, Süren de geçtiğimiz akşam baş başa gittikleri restoranda yeniden evlenme teklif ederek cevap verdi. Bu teklif ile yeniden flört etmeye başlayan ikili, nikâh tazelemeden önce birlikte yaşama kararı aldı. Çiftin yakın çevresi, ikilinin yemek sonrası yeniden mutlu günlerine geri döndüğünü belirterek Süren'in, Özer'in Bakırköy'deki evine taşındığını söyledi. Birlikte yaşayan çift evlilik için acele etmiyor. Öte yandan Özer Ataköy'de bir balık restoranında hafta sonları sahne almaya hazırlanıyor. Ev ayrılık getirdi Özer, kendisinden 22 yaş küçük Levent Süren ile 2006'da evlenmişti. İkilinin arası, geçen yıl Beylikdüzü'nde oturdukları ev yüzünden açılmıştı. Özer, şehir merkezine taşınmayı teklif etmiş, bunu eşine kabul ettiremeyince de çareyi evi terk etmekte bulmuştu. İkili sorunlarını halletti ve aynı evde yaşamaya başladı.
Ünlü şarkıcı Zerrin Özer, genç eşi Levent Süren ile yeniden mutluluğa yelken açtı! Anlaşmazlıklarını halleden ikili, birlikte yaşama kararı aldı!
Başka kadına bakınca arıza çıkarıyorsa İnsan beyni, hareket hâlindeki objelere tepki verir ve kısa bir süre için de olsa onu takip etmek ister. Yani önünüzden geçen herhangi birisine bakmanız, aslında beynin refleksleriyle ilgilidir. Partnerinizden, her seferinde bu biyolojik açıklamaya itibar etmesini bekleyemezsiniz ama; kafanızı her kaldırdığınızda da bir tepkiyle karşılaşıyorsanız, kıskançlık damarları fena hâlde kabarmış demektir; dikkatli olun. Yapılacak şey: Zamana bırakın Arkadaşlarınızla takılmanıza izin vermiyorsa Kadınlar, bekâr arkadaşlarınızla takıldığınız her geceyi, potansiyel aldatma periyodu olarak görür. Çünkü etrafta, aklınızı çelecek onlarca kadın olduğunu bilir ve sizin bu fırsatlar denizinde şuursuzca yüzecek kadar kontrolsüz olduğunuzu düşünür. Eğer, arkadaşlarınızla dışarıda geçireceğiniz masum bir rakı-balık gecesi için bile sorun çıkıyorsa, kıskanılıyorsunuz demektir. Yapılacak şey: Birkaç tanesine beraber katılın Amansız takip başladıysa Kadınlar, kendilerini iyi birer dedektif zanneder. Bu rol masum şekilde oynandığında bir sorun yoktur ama iş Sherlock Holmes boyutuna varırsa, huzurunuz fena hâlde kaçar. Eve geliş saatiniz, cep telefonunuzda kayıtlı numaralar, facebook arkadaşlarınız… Tüm bunlar, tartışma konusu yapılıyorsa, çember daralmış demektir. Yapılacak şey: Taviz vermeyin Kendine normalden fazla özen göstermeye başladıysa Kadınlar, etrafta rakip hissettiklerinde iki davranış sergiler: Kendisini o rakipten daha güçlü konumlandırmak ve o rakibi alt etmek. Partneriniz, normal hayat akışı içinde, yani ortada size göre zorlayıcı bir sebep yokken, kendisine fazla özen göstermeye başlamışsa, bir bit yeniği vardır. Bu davranışı sergileyen kadın, etrafta muhtemel bir rakip hissetmiş demektir. Yapılacak şey: Keyfini çıkarın Evli arkadaşlarıyla takılmanızı istiyorsa Kendi arkadaşlarınızla takılmanıza izin verilmemesinin bir üst seviyesidir. Evli arkadaşlarıyla vakit geçirmenizi istemesi, bilinçaltınıza evliliği sokmak içindir. Olur da etraftaki çiftlerden pozitif elektrik alırsanız, o andan sonra hep onlarla takılmak da isteyebilirsiniz; bu da planın nihai hedefidir zaten. Yapılacak şey: Gidip görmekte fayda var Arkadaşlarınızdan bilgi alıyorsa Söylediklerinize güvenmeyip, bilgileri yakın arkadaşlarınızdan da teyit ediyorsa, işiniz var demektir. Bu, rutin kontrollerle tatmin olmadığını ve mutlaka bir açığınızı yakalamaya çalıştığını gösterir. Bu titizlikle çalışan birisi, mutlaka bir şeyler bulur. O bulduğu şey, aradığı şey olur mu bilemeyiz ama ağzınızın tadını kaçırmaya yetecek bir şey olur; orası kesin. Yapılacak şey: Sert tepki verin Peşinize birini taktıysa Bu, kıskançlık belirtilerinin son noktasıdır. Ülkemizde de faaliyet göstermeye başlayan dedektiflik büroları; eşlere veya partnerlere, takip hizmeti veriyor. Eğer, gazetenin arkasından sizi takip eden bir çift göz veya trafikte giderken peşinizden ayrılmayan bir araç dikkatinizi çekmişse, takip ediliyor olma ihtimaliniz yüksektir. Yapılacak şey: Son noktayı koyun
Kıskanıldığınıza dair şüpheleriniz mi var? Tek yapmanız gereken, önce bu yazıyı okumak, sonra da gözlemlemek; işte bu kadar basit
Fransız Le Monde gazetesi, Avrupa'daki hava trafiği geçen yıl yüzde 6 gerilerken THY'nin yolcu sayısını yüzde 11'lik bir artışla 25.1 milyona cıkarttığına işaret ederek, "Avrupa'nın 4. büyük havayolu şirketi kriz tanımıyor" diye yazdı. Gazete, "Büyükelçi olarak aktör Kevin Kostner'in yer aldığı dünya çapındaki bir kampanyadan sonra Türk Havayolları gezegenin en medyatik iki futbol klubü olan Bercelona ve Manchester'in sponsorlarından biri olmak için birkaç milyon euroluk yatırımı yaptı" yorumunu da yaptı. Haberde ayrıca THY'nın uçtuğu yabancı kentlere, Sao Paulo gibi 9 yeni kent eklediğine, 20 yeni Airbus uçağını ısmarladığına dikkat çekilerek şöyle denildi: "Bu hızlı büyüme, Türkiye'deki havayolu sektörünün gelişimine eşlik ediyor. Turizm büyüyor. 2008 yılında 26 milyon yabancı turisti ağırlandı. Türk hükümeti, 2010'da 30, 2020'de ise 50 milyon turisti hedefliyor." THY'nin faaliyetleri sırasında "Türk ekonomisinin güçlü noktalarından yararlandığı" belirtilirken "Ankara nerede yatırım yapıyorsa, ortaklıklar kuruyorsa ve büyükelçilikler açıyorsa, THY İstanbul ile aralarında sefer başlatıyor. Birkaç aydan beri yeni müşterileri çekmek amacıyla Türkiye'de sağlık turizmi promosyonunu da yapıyor. 2008'de Star Alliance'ya katılarak Lufhansa ile ortaklıklarını kurdu ve yapısal maliyetlerini düşürdü" denildi. Fransızlar izlenen maaş politikasını eleştirdi Sadece bütçe şirketlerinden Ryan Air'in koltuk başına daha düşük bir maliyetini sağlamayı başardığına işaret eden Le Monde, bunun kısmi bir izahı olarak da "Türkiye'deki zayıf sendika hakları" ile şirketin 12 bin 500 çalışanın maaşları düzeyini gösterdi. "Sağlanan kârlara rağmen, büyüme yıllarında maaşların pek artırılmadığını, 11 eylül 2001'in ardından da krizin etkilerini azatlamak amacıyla maaşlarda yüzde 10'luk bir indirime gidilmesine kabul edildiğini" kaydetti.
Fransa'nın saygın gazetelerinden Le Monde, THY'nin yolcu sayısını yüzde 11 artırdığına dikkat çekti ve övgüler yağdırdı.
Yönetmenliğini Uluç Bayraktar'ın yaptığı, senaryosunu Kerem Deren ve Pınar Bulut'un yazdığı, başrollerini Kenan İmirzalıoğlu, Cansu Dere, Yiğit Özşener, Barış Falay, Salih Kalyon ve Tuncel Kurtiz'in paylaştığı "Ezel" atv'deki ilk bölümüyle pazartesi akşamının galibi oldu. Yayınlandığı ilk günden itibaren fenomen haline gelen ve reyting rekortmeni olan "Ezel", 25 Ocak Pazartesi günü atv'de ekrana gelen bölümü ile AB sosyoekonomik statüde aldığı yüzde 14.97 izlenme oranı ve yüzde 32.14 izlenme payı ile en çok izlenen ilk 100 program arasında birinci oldu. Yapımcılığını Ay Yapım'ın üstlendiği dizinin bu haftaki bölümünde yaşananlar izleyiciyi oldukça heyecanlandırdı. KASET RAMİZ DAYI'DA Nefes kesen olayların yaşandığı bölümde izleyici ekrana kilitlendi. Bu bölümde, ulaştıkları son noktada iyice köşeye sıkışan Ezel, karşı atağa geçip Serdar'ın peşine düştü. Ayrıca Ezel'in Eyşan hakkındaki gerçekleri öğrenmesi ve Eyşan (Cansu Dere) ile yüzleşmesi oldukça dikkat çekti. Bu olayların yanı sıra Serdar'ın (Salih Kalyon) Ezel'in kim olduğunu öğrenmeye çalışması, Kerpeten Ali (Barış Falay), Cengiz (Yiğit Özşener) ve Serdar'ın soygun sırasında yaşadıkları olayların görüntüsünün bulunduğu kasetin Ramiz Dayı'nın (Tuncel Kurtiz) eline geçmesi heyecanı artırdı.
ATV'ye geçti, reytingleri altüst etti! Önceki akşam atv ekranında seyircisiyle buluşan Ezel, izlenme oranıyla liderliğe oturdu.
Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısının isteği doğrultusunda Eskişehir Cumhuriyet Başsavcısı Ekrem Aydıner, cumhuriyet savcıları ile bazı askeri savcılar Alay Komutanlığına gitti. Burada yasal prosedürün yerine getirildiği ve Kıdemli Albay Recep Gençoğlu'nun Erzurum'a götürüleceği öğrenildi. Erzincan Alay Komutanlığı görevinden 30 Ağustos 2009'da Eskişehir'e atanan Kıdemli Albay Gençoğlu'nun Erzincan'daki bir çalışmayla ilgili olarak gözaltına alındığı bildirildi. KOMUTANIN MAKAMINDA ARAMA Eskişehir'de gözaltına alınan ve Erzurum'a götürülmesi beklenen Jandarma Alay Komutanı Kıdemli Albay Recep Gençoğlu'nun makamında arama yapıldığı bildirildi. AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısının isteği doğrultusunda Eskişehir Cumhuriyet Başsavcısı Ekrem Aydıner, cumhuriyet savcıları, bazı askeri savcılar ile askeri yetkililer, Kıdemli Albay Gençoğlu ile makamındaki aramalara katıldı. Eskişehir Cumhuriyet Başsavcısı Ekrem Aydıner, alaydan ayrıldı, diğer cumhuriyet savcıları, askeri savcılar ve yetkililer ile Kıdemli Albay Gençoğlu ve avukatı, halen Alay Komutanlığında bulunuyor. Gençoğlu'nun, buradaki işlemlerin tamamlanmasının ardından Erzurum'a götürüleceği öğrenildi. Erzincan Jandarma Komutanlığı görevinden 30 Ağustos 2009'da Eskişehir'e atanan Kıdemli Albay Gençoğlu'nun Erzincan'daki bir çalışmayla ilgili olarak gözaltına alındığı bildirilmişti. KOMUTANIN LOJMANI VE YAZLIĞINDA ARAMA Eskişehir'de gözaltına alınan ve Erzurum'a götürülmesi beklenen Jandarma Alay Komutanı Kıdemli Albay Recep Gençoğlu'nun makamının ardından konakladığı lojmanı ile Aydın'ın Kuşadası ilçesindeki yazlığında da arama yapıldığı bildirildi. AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısının talimatıyla gözaltına alınan Kıdemli Albay Gençoğlu'nun makamında yapılan aramadan sonra cumhuriyet savcıları, askeri savcılar ve yetkililer, Arifiye Mahallesi'ndeki lojmana geçti. Polisler, savcıların, askeri yetkililerin ve avukatın nezaretinde Kıdemli Albay Gençoğlu'nun konakladığı lojmanda arama yapmaya başladı. Öte yandan, Kıdemli Albay Gençoğlu'nun, Aydın'ın Kuşadası ilçesindeki Özaydınkent sitesindeki yazlığında da arama yapıldığı öğrenildi. Kıdemli Albay Gençoğlu'nun, arama çalışmalarının tamamlanmasının ardından Asker Hastanesindeki muayenesinden sonra Erzurum'a götürüleceği bildirildi. Erzincan Jandarma Komutanlığı görevinden 30 Ağustos 2009'da Eskişehir'e atanan Kıdemli Albay Gençoğlu'nun Erzincan'daki bir çalışmayla ilgili olarak gözaltına alındığı bildirilmişti.
Eskişehir Jandarma Alay Komutanı Kıdemli Albay Recep Gençoğlu'nun gözaltına alındığı bildirildi.
Batman'da yasadışı bir gösteriye katıldığı ve polise taş attığı gerekçesiyle 3 aydan beri tutuklu yargılanan 15 yaşındaki Berivan adlı kız çocuğu, yargılandığı ilk duruşmada 13 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Tahliye umuduyla çıktığı hâkim karşısında gözyaşlarına boğulan Berivan, 7 yıl 9 aya indirilen cezasını çekmek üzere cezaevine gönderildi. Berivan, ceza aldığı "propaganda" kelimesinin ne anlama geldiğini bilmediğini söylerken, hukukçular verilen cezayı "toplumun vicdanını yaralıyor"diye yorumlayarak, kanunların değiştirilmesini istedi. "BEN DEĞİLİM" SAVUNMASI Batman'da geçen 9 Ekim'de bir grup eylemci şehir merkezinde toplanarak barikat kurdu. Eylemciler lastik yakıp, polise taş attı, gösterilerde sık sık yasadışı sloganlar atıldı. Polisin müdahale ettiği olaylarda çok sayıda gösterici gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan biri de 15 yaşındaki Berivan S. adlı kız çocuğuydu. Yasadışı gösteriye katıldığı, yasadışı sloganlar attığı ve polise taşla saldırdığı gerekçesiyle yaklaşık 3 aydır tutuklu bulunan Berivan hakkında, "örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek"ten 7.5 yıl, "toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet" ten 5 yıl, "örgüt propagandası yapmak" tan 1 yıl hapis istemiyle dava açıldı. Her suçtan ayrı ayrı yargılanmasına karar verilen Berivan, Diyarbakır Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi'nde önceki gün ilk duruşmasına çıktı. Yaşının küçük olması nedeniyle izleyici alınmayan ve gizli yapılan duruşmada Berivan, gösteriye katılmadığını, yüzünü poşu ile kapatmadığını ve yasadışı slogan atmadığını savundu. "TEYZEME GİDİYORDUM..." Ailesiyle birlikte köyde yaşadığını belirten Berivan, o gün köyden, il merkezinde bulunan teyzesini ziyarete geldiğini, gösterilerin arasında kaldığını, polisler tarafından gözaltına alındığını belirterek, "Ben polise taş atmadım. Olaylarla ilgim yok. Olay günü teyzemin evine gidiyordum. Yolda yürürken gösteri yapan topluluğu uzaktan fark ettim. Merak ederek kalabalığa doğru yürüdüm. Olay yerine varmadan polis kalabalığa saldırdı. Beni de gösterici sanarak gözaltına aldılar. Polisler beni dövdü. Çok korkmuştum. Ne söyledilerse kabul ettim. Dayak yememek için polise taş attığımı, grubun içinde yer alıp slogan attığımı yüzümü poşu ile kapattığımı söyledim. Suçsuzum, beni serbest bırakın" dedi. 'PKK ADINA HAREKET ETTİ' Duruşmada, Berivan'ı gözaltına alan 11 polisin, Berivan'ı kaçarken yakaladıklarını gösteren tutanak ve ifadeleri de okundu. Polis tarafından çekilen ve yüzünü poşu ile gizleyen Berivan'a ait olduğu öne sürülen görüntüler de incelendi. Berivan ise yüzü sarılı olan kişinin kendisi olmadığını, bu kişiyi tanımadığını söyledi. Savcı ise mütalaasında, Öcalan'ın Suriye'den çıkarılışının yıldönümü nedeniyle PKK'nın Türkiye çapında eylem çağrısı yaptığını, Batman'daki göstericilerin de bu çağrı doğrultusunda hareket ettiğini belirtti. Berivan S.'nin de bu gösterilere katılarak olay yerine gelen polislere taşla saldırdığını ve yasadışı slogan attığını, bu nedenle 3 suçtan ayrı ayrı cezalandırılmasını talep etti. 14 YIL ALDI, 8 YILA İNDİ İlk duruşmada karar veren mahkeme heyeti, Berivan S.'ye "Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek"ten 7 yıl 6 ay hapis cezası verdi, bu ceza yaşı nedeniyle 4 yıl 2 ay'a indirildi. Ayrıca "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet" suçlamasıyla 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Berivan'ın bu cezası da 2 yıl 9 ay 10 güne indirildi. Ancak Berivan'a verilen cezalar bununla da sınırlı kalmadı, gösteri sırasında yasadışı slogan atması nedeniyle "örgüt propagandası" yaptığı gerekçesiyle de 1 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bu ceza da 10 aya indirildi. Toplam 7 yıl 9 ay ceza alan Berivan için Baro'dan kendisine avukat tayin edilen avukatın ücreti olan 452 liranın da tahsil edilmesine karar verildi. (Sabah)
Yasadışı gösteriye katıldığı ve polise taş attığı gerekçesiyle tutuklu yargılandı. Hakkındaki iddiaları yalanladı ama...
Eskişehir'de boyacılık yaparak geçimini sağlayan 33 yaşındaki Erkan Tunalı, boş plazma televizyon kutuların içine mukavva ve ince tahta parçaları doldurarak, iki şahsa 700 TL karşılığında sattı. Plazma televizyonları ucuz aldıklarını zanneden şahıslar, evlerine gittiklerinde kutuların boş çıkması üzerine Tunalı'dan şikayetçi oldu. Polis tarafından yakalanarak Adliye'ye sevk edilen Tunalı, işsiz kaldığını belirterek, "Boş mukavva kutularını plazma televizyon diyerek sattığım bir kişiye 500 TL borcum vardı. Parayı sürekli istiyordu. Bende 700 TL'ye televizyon sattığımı söyledim. Ondan 200 TL aldım. Arkadaşının da almak istediğini söyleyince bir kutu daha hazırladım" dedi. Emniyetteki sorgusu tamamlanan şüpheli Tunalı, adliyeye sevk edildi. Olayla ilgili başlatılan soruşturma devam ediyor.
Eskişehir'de 2 kişiye 106 ekran plazma televizyon diye içi mukavva ve tahta dolu kutuları 700'er liraya sattığı iddia edilen zanlı yakalandı.
Neredeyse borcu olmayan kimsenin olmadığı bu dönemde herkesin en büyük sorunu var olan borçlarını nasıl ödeyeceğidir. Tanınmış finans yazarı ve “Till Debt Do Us Part” adlı televizyon programının sunucularından Gail Vaz-Oxlade, kriz gerçeğiyle yüz yüze gelenlerin borçlarından kurtulmalarının yollarını gösterdi. İşte borçtan kurtulup, bütçenizi yeniden rayına oturtmanın 10 yolu: 1. Kendilerini kredi kartı borcu batağında bulan ailelerin, aile bireylerine ait bütün kartları kesip, nakit bütçeyle yaşamaları ve yapılan bütün harcamaları teker teker kaydetmeleri gerekiyor. Bir bütçe yapmak için siz de şu formülü uygulayabilirsiniz: Bütçenin yüzde 35’i ev ihtiyaçlarına, yüzde 15’i borç ödemelerine, yüzde 25’i yaşamsal ihtiyaçlara, yüzde 15’i ulaşıma yüzde 10’u da tasarrufa ayrılmalı. 2. Faiz oranlarını azaltmak, sizi hızlı bir şekilde borçtan kurtarabilir. Bazı insanlar yüksek oranda faizlerle kredi alıyor. Bu yüzden aylık ödemelerde sadece borcunun asgarisini ödeyenler, borcu azaltmak yerine sadece borca gelen faizi ödüyor. Kredi verenlerle yapacağınız bir görüşmeyle, yüksek faiz oranları biraz daha aşağıya çekilebilir. 3. Borçtan kurtulmak için, tam zamanlı bir işte çalışıyor olsanız da ekstra para kazanabileceğiniz fırsatları değerlendirin. Mesaiye kalın. Köpek gezdirin. Bebek bakın. Özel ders verin ya da sahip olduğunuz yetenekleri kullanın. 4. Borçtan kurtulmak ve gelecek dönem için tasarruf yapmak için elinizdeki bütün seçenekleri değerlendirin. Yüksek lisans yapmak istiyorsanız, hem öğrenci olup hem de yarı zamanlı bir işte çalışabilirsiniz. Ev alma gibi bir planınız varsa, kirada oturmanın daha mantıklı bir karar olup olmayacağını iyi düşünün. 5. Ödemeniz gereken borçların listesini yapın. En yüksek faizi ödediğiniz borçtan en düşüğüne kadar bir sıralama yapın ve en yüksek faizi ödediğiniz kredi kartınızın borcunu ödeyin. Elinize geçen her fazladan parayla, kredi kartınızın borcunu bitirmeye çalışın ve sonrasında kartı kullanmaktan vazgeçin. 6. Borçtan kurtulmak kolay değil ancak bu süreçte borcunuzu bitirmek için eşinizle birlikte çalışırken, bu durumun ilişkinizi etkilemesi ya da zarar vermesine izin vermeyin. En azından bir gün eşiniz ya da sevgilinizle eskiden yapmaktan hoşlandığınız şeyleri yapmak için kendinize zaman ayırın. 7. Borçtan kurtulmak için harcamalar kısılırken, önemli olan şeylere para harcamaya devam edilebilir. Yapılması gereken tek şey bir plan yapıp, biraz para biriktirmek. Mesela evlenmek isteyenler, daha önceden yaptığı plandan vazgeçmeden düğünü daha düşük maliyette yapabilecek alternatif seçenekler arayabilir. 8. Dışarıda yemek yemek, malzemeleri alıp evde yemek pişirmekten daha maliyetli. Aynı zamanda evde yemek yemek çok daha sağlıklı bir seçenek. Evde yemek pişirmeyi, bir aile aktivitesi haline getirin. Evde akşam yemeği partileri düzenleyerek eğlence masrafı da azaltılabilir. 9. Ödemeniz gereken borçların faturalarını düzenlemek, borçlarınızı ödemede yardımcı olacaktır. Faturaları düzenli bir şekilde saklamak, harcamaları kontrol etmeyi sağlar. 10. Bazen borçtan kurtulmak için oldukça önemli olan şeyleri satmak zorunda kalınabilir. Gerçek şu ki, maddesel bir şeyi kaybetmenin yaratacağı üzüntü, ileriki zamanlarda bütçede oluşacak zararın yaratacağı hayal kırıklığından daha iyidir. Arabanızı satmak zorunda kalırsanız ya da evinizi ya da sizin için değerli olan bir mücevheri, derin bir nefes alın ve yaptınız şeyin ilerde bütçenize yardımcı olacağını düşünün. (Ekotrent)
Kriz ile birlikte var olan borçların üzerine yenileri eklendi. Borç sahipleri daha da borç batağına saplanıyor. Peki bu durumdan nasıl kurtulacaklar?
Global Traveler Dergisi’nin okuyucularının oylarıyla belirlenen ödüller çerçevesinde İstanbul, “2009’un En İyi Uluslararası İş Kenti (Best International Business City 2009)” dalında birinciliğe layık görüldü.İstanbul, “Roma, Sidney, Paris, Hong Kong, Cape Town, Tokyo” gibi merkezleri geride bırakarak, iş seyahati kategorisinde, birincilik ödülünü aldı. Global Traveler, ödülleri ilan ettiği sayısında, İstanbul’u kapak yaptı. Ayrıca, ilgili törenin düzenlendiği salon, büyük boy İstanbul görselleriyle süslendi. Geceye; otel zincirleri, havayolu şirketleri ve turizm idaresi temsilcileri katıldı. New York Kültür ve Tanıtma Ataşesi Nihan Bekar ve Ataşe Tolunay Yılmaz’ın da iştirak ettiği törene, Türk Hava Yolları temsilcileri de katıldı. New York Kültür ve Tanıtma Ataşesi Nihan Bekar, İstanbul’a ait ödülü, gecenin onur konuğu olan, Oscar Adayı ABD’li aktör Howard Terrence’in elinden aldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye'de, kongre-toplantı turizminin gelişmesi için özel çalışmalar yapmakla birlikte, kongre ve ziyaretçi bürolarıyla da ortak projeler yürütüyor. Başarılı çalışmalara imza atan İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu da, bu kurumların içinde yer alıyor.
ABD"de yaynlanan prestijli seyahat dergisi Global Traveler"ın “6. Okuyucu Ödülleri” sahiplerini buldu.
Halen gösterimde olan Avatar filminin, dünyada en çok gişe geliri getiren film unvanını Titanic filminin elinden aldığı bildirildi. Filmin dağıtımcısı 20th Century Fox şirketinden yapılan açıklamada, James Cameron'ın yönettiği Avatar'ın dünkü satışlardan sonra, toplam hasılatının 1 milyar 859 milyona ulaşarak, Titanic filminin 1997-98'de elde ettiği 1 milyar 843 milyonluk hasılatı geride bıraktığı bildirildi. 18 Aralık 2009'da tüm dünyada gösterime giren film, Amerika başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde de rekorları alt-üst etmişti..
Cameron'ın 'Dünyanın en çok gişe geliri sağlayan' filmi Titanic, bu rekorunu Avatar'a bıraktı.
Şırnak'ın Cizre İlçesi'nde meydana gelen toprak kaymasında, tonlarca ağırlıktaki dev kaya evlerin üzerine düştü. Meydana gelen olayın ardından 20 ev tahliye edildi. Cizre'de yaşanan son yağışların ardında akşam saat 23.00 sularında Sur Mahallesi'nde dağın altında bulunan Kehnahamdi Sokak üzerindeki evlerin üzerine toprak kayması sonucu tonlarca ağırlığındaki dev bir kaya düştü. Tedbir olarak 20 evin tahliye edildiği olayda, mucize eseri ölen ya da yaralanan olmaması ise sevindirdi. Sur Mahallesi'nde meydana gelen toprak kaymasında, dev bir kayanın üzerine düştüğü iki evden biri tamamen yerle bir olurken, bir diğeri ağır hasara uğradı. Yetkililer 20 evi tahliye etti. Saat 23.00 sıralarında, aniden sallanmaya başlayan mahallede bulunan vatandaşlar deprem olduğunu sanarak kendilerini sokağa attılar. Ancak vatandaşlar, sokağa çıktıklarında dev bir kaya parçasının evin üzerine düşüp evi yerle bir ettiğini görünce, büyük bir şok yaşadılar. Bundan 10 gün önce de yedi kişilik Acar ailesinin yaşadığı evin üzerine toprak kayması sonucu kayalar düşmüştü. Acar ailesi bu olayda ölümden kıl payı kurtulmuştu. Meydana gelen bu olayın ardından ise evleri tamamen çökerek yıkılan Acar ailesi akrabalarının yanına sığınmıştı. Evleri tehdit altındaki vatandaşlar, geceyi havanın dondurucu soğuğuna karşın sokakta geçirdi. Olaydan sonra Cizre Belediye Başkanı Mehmet Saçı ve emniyet yetkilileri, olay yerinde incelemede bulunduktan sonra ilçede oluşturulan kriz masasının aldığı karar doğrultusunda dağın yamacında bulunan 20 evin tahliye edilmesine karar verdi. BELEDİYEDE KRİZ MASASI OLUŞTURULDU Olay yerinde inceleme yaptıktan sonra mahalle sakinlerine geçmiş olsun dileklerinde bulunan Cizre Belediye Başkanı Mehmet Saçı, yaşanan olayda can kaybı ve yaralı olmaması bizi sevindirdi, ancak bir evin tamamen kullanılamaz hale gelmesi ve bir evin de hasar görmesi bizi üzdü. Yaşanan olay çok vahim bir olay, ancak bu sadece belediyenin çözebileceği bir olay değil, yarın gündüz gözüyle gerekli bütün incelemeleri yaptıktan sonra Cizre Kaymakamlığı ve Şırnak Valiliği ile birlikte bu soruna çözüm bulmaya çalışacağız. Yaşanan olaydan sonra belediyede kriz masası oluşturduk ve bütün ekiplerimiz seferber oldu. Dağın yamacında bulunan bir çok ev şu an aynı tehlike altında. Onun için 20 evi tahliye ettik. Diğer evlerde bulunan vatandaşları ise bu konuda uyardık” dedi. Öte yandan Cizre Kaymakamlığı da evlerinden tahliye edilen 25 aileyi öğretmen evinde misafir edebileceklerini meydana gelen olaydan sonra dışarıda kalan vatandaşların burada kalabileceği yönünde mahalle sakinlerine mahalle muhtarı aracılığıyla bilgi verildi.
Şırnak'ın Cizre İlçesi'nde dev kayalar toprak kaymasıyla birlikte evlerin üzerine düştü.
Mancini’yi kiralamak isteyen sarı-lacivertli yönetimin, İtalyan kulübüyle pazarlıklara başladığı bildirildi Fenerbahçe yönetiminin, Roberto Carlos’la yollarını ayırdıktan sonra transfer konusunda titiz bir çalışma sürdürürken, rotasını sürpriz biçimde Inter’in golcüsü Amantino Mancini‘ye çevirdiği bildirildi. Yönetimin, sezon sonuna kadar pahalı transferden kaçındığı, 4-5 aylık süre için kadroya uygun, gerekirse yedekte oturacak oyuncu aradığı belirtildi. Bu nedenle sarı-lacivertli kulübün, Inter’in iki sezon önce 13 milyon euro bonservis bedeli karşılığında Roma’dan transfer ettiği Mancini’yi sezon sonuna kadar kiralamak istediği öğrenildi. Eto’o, Diego Milito ve Balotelli gibi yıldızları kadrosunda barındıran Inter’de, Pandev’in transferinin ardından iyice gözden düşen Mancini için ısrarlı olan Fenerbahçe’nin, İtalyan kulübüyle görüşmelere başladığı kaydedildi. Sarı-lacivertli yönetimin, Roma forması giyerken İtalyan liginin en önemli golcüleri arasında yer alan ve Brezilya Milli Takımı’na yükselen 29 yaşındaki futbolcunun transferini birkaç gün içinde bitirerek bombayı patlatacakları ifade edildi. Bu arada sarı-lacivertliler, Dentinho ve Ricardo Queresma için transfer çalışması yapıldığı iddialarını yalanladı. Kulübün resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, “Dentinho için geleceğe dönük bir çalışmamız bulunmamaktadır. Queresma da şu anda gündemimizde yer almamaktadır” ifadeleri kullanıldı. MANCINI KİMDİR? Yaşı: 29 (01.08.1980), Kulübü: Inter, Ülkesi: Brezilya, Boy: 1.83 Sezon Kulübü Maç Gol 2009/10 Inter 7 - 2008/09 Inter 27 1 2007/08 Roma 40 10 2006/07 Roma 37 10 2005/06 Roma 34 15 2004/05 Roma 6 -
Fener, Carlos'un ardından öyle bir isimin peşine düştü ki herkes kıskanacak! İşte Carlos'un tahtını sallıyacak o isim;
TBMM Genel Kurulu'nda hükümete zehir zemberek eleştiriler yönelttiği konuşma internette 1.5 milyon kişi tarafından izlenen CHP milletvekili Muharrem İnce, CNN TÜRK'te yayınlanan Gündemin Rengi programında Rıdvan Akar'ın konuğu oldu. İnce, CHP'yi diktatörlükle suçlayan Başbakan'ı yine çarpıcı ifadelerle eleştirdi, "Doğrudan Atatürk'e saldıracak ama cesareti olmadığı için İsmet Paşa üzerinden yapıyor" dedi. CHP'li İnce'nin Başbakan Erdoğan'a yönelik çarpıcı açıklamaları şöyle: - Başbakan sürekli olarak tek parti iktidarından ve CHP'nin geçmişteki diktatoryal yapısından söz ediyor. Bu, Başbakan'ın kendi diktatoryal yapısını kapatmak için kullandığı bir silah. - 1930'lardan söz ederken, Portekiz'de Salazar, İspanya'da Franco, Almanya'da Hitler, İtalya'da Mussolini'nin olduğu bir dönem ile Türkiye'yi kıyaslamak yerine, 1930'ların Türkiyesi ile 2010'ların Türkiyesi'ni kıyaslıyor. Yani o dönem dünyada çok gelişmiş demokrasiler vardı da, bir tek Türkiye'de mi yoktu? Önemli olan şu: 1930'ların İtalyası, 2010'ların İtalyası'na göre ne kadar mesafe aldı? Fransa ne kadar aldı, Türkiye ne kadar aldı? Buna bakmak lazım. - Başbakan doğrudan Atatürk'e saldıracak ama buna cesareti olmadığı için İsmet Paşa üzerinden CHP'ye saldırılarını sürdürüyor. Başbakan'a şunu hatırlatmak lazım: Sürekli saldırdığınız İsmet Paşa bu ülkeye çok partili yaşamı getiren kişidir. Seçimleri kaybettiğinde çantasını alıp muzaffer bir kumandan gibi Çankaya'dan Pembe Köşk'e gitmesini bilmiştir. - Onun getirdiği demokrasi ve çok partili yaşam sayesinde, bugün ben kamyoncunun oğlu Muharrem İnce milletvekili oldum, kayıkçının oğlu Erdoğan başbakan oldu. İsmet Paşa'ya, Atatürk'e, CHP'ye teşekkür etmesi gerekir Sayın Erdoğan'ın.
Konuşması Facebook'ta profilden profile dolaşıyor, video sitelerinde en çok o tıklanıyor. İşte CHP'li vekilin son sözleri;
Denizli'nin Çal ilçesinde, ''şehit yakını olarak işe girmek'' için Kaymakamlığa müracaat eden Osman Kol (41), ağabeyinin Askerlik Şubesi'nde şehit olarak yer almadığını öğrenince yıkıldı. Kol, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 36 yıldır Çal'da ve Peynirci Köyünde şehit yakını olarak bilindiklerini, ölünceye kadar babasının, daha sonra da annesinin şehitlik maaşı aldığını söyledi. ŞEHADETNAME İÇİN GİTTİ YIKILDI Askerlik Şubesi'ne ''şehadetname'' almak için gittiğinde acı gerçekle karşılaştığını belirten Osman Kol, Çal'da, Denizli İl Jandarma Komutanlığı'nda ve Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi Askerlik Şubesi'nde yaptığı araştırmalarda kendisine ağabeyi Raşit Kol'un şehit olmadığını ilettiklerini anlattı. Kol, şöyle dedi: ''Kardeşim 1974 yılında, Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde askerlik yapıyordu. Askerliğinin bitimine iki ay kala 12 Ağustos 1974'de şehit olduğu haberi geldi. Biz çok küçüktük. 7 yaşlarındaydık. O gün için Çal'dan özel minibüs tutmuşlar. Kırmızı bayrağa sarılı tabutu geldi. Cenazesini 4 günde getirdik. Bütün masraflarını kendimiz karşıladık. O günden sonra babam maaş almaya başladı. O ölünce şehit maaşını annem almaya başladı. Şehit yakınlarının işe alındığını duyunca, Çal Kaymakamlığına giderek müracaat ettim. Yazı işleri müdürü form verdi. 'Bunları doldur, şu belgeleri topla gel' dedi. Ben belgeleri toparlarken, askerlik şubesine gittim. İki saat komutanlar uğraştı. 'Senin şehit kardeşin yok. Kardeşin şehit olsa şehit yazar, burada ölü yazıyor' dediler. İl Jandarma Komutanlığından da araştırdık, hiçbir yerde kaydı yok. En son Pazarcık'ı aradım. 'Kardeşiniz şehit değil' yanıtı geldi. Onların yönlendirmesiyle Jandarma Genel Komutanlığına yazı yazdım. Buradan gelecek cevabı bekliyorum. Annem şehit maaşı alıyor. Ziraat Bankası bana dokümanı gösterdi. Bilgisayarda şehitlik maaşı olarak görünüyor.''
Şehit ağabeyinin ''şehadetname''si için askerlik şubesine giden kardeşi, duydukları karşısında resmen yıkıldı.
"Gitti" denilen kar meteorolojik tahminlere göre İstanbul'a bugün yeniden geliyor. AKOM da İstanbullulara buzlanma uyarısı yaptı. Kar yağışının bugün öğlen saatlerinde yine Trakya bölgesinde başlayacağı öngörülüyor. ÖĞLEDEN SONRA İSTANBUL'DA Edirne, Kırklareli, Tekirdağ ve Çanakkale illerinde görülecek kar yağışının öğleden sonra İstanbul'a ulaşması bekleniyor. Kar yağışının zaman zaman etkisini kaybetse de özellikle Edirne ve Kırklareli ve çevresinde süreceği öngörülüyor. AKOM'DAN BUZLANMA UYARISI İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afet Koordinasyon Merkezi de (AKOM) İstanbullulara buzlanma uyarısı yaptı. AKOM'dan yazılan yazılı açıklamada, "İstanbul yollarında akşam saatlerinden itibaren siyah buz meydana gelecek. Kar yağışının durması, mevcut karın erimesiyle birlikte yol yüzeyleri ıslanıyor. Akşam saatlerinde hava sıcaklıklarının daha da düşmesi nedeniyle yollarda gizli buzlanma tabir edilen siyah buz oluşacak" denildi. KÖPRÜ VE VİYADÜKLERE DİKKAT Yapılan uyarıda ayrıca, sürücülerin, öncelikle donan köprü ve viyadüklerde hızlarını düşürmeleri, dikkatli araç kullanmalarının can ve mal emniyeti bakımından önem taşıdığına dikkat çekildi. Açıklamada "Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verilerine göre; hava sıcaklıklarının gece yarısından sonra şehir merkezinde - 3, yüksek kesimlerde ise - 6 dereceye düşeceği tahmin ediliyor. Vatandaşların hava sıcaklıklarının düşmesiyle birlikte su saatlerini donarak patlamaması için koruma altına almaları gerekiyor. Özellikle bina dışında olan su saatlerinin ısı yalıtım maddeleriyle muhafaza edilmesi önem kazanıyor" denildi.
İki gün yağdı İstanbul felç oldu! Gitti dedik ancak meteoroloji yeniden uyardı. Evet kar yağışı yeniden geliyor.
Son açıklamaları ile bir kez daha AK Parti ile karşı karşıya gelen Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, NTV’nin konuğu oldu ve Banu Güven’in sorularını yanıtladı. Kanadoğlu, “Ben hiçbir zaman TBMM yapamaz demedim. Her şeyden önce laik, demokratik cumhuriyet aleyhine eylemlerin odağı olduğu tespit edilen bir parti herhangi bir şekilde reform veya anayasa değişikliği eylemine girişmemelidir. Çünkü, yapmak istediği yargı bağımsızlığını ortadan kaldırararak bağımlı yargı meydana getirme çabasıdır” dedi. SÖZLERİNE AÇIKLIK GETİRDİ "AK Parti iktidarı anayasa değişikliği yapamaz" şeklinde algılanan sözlerine açıklık getiren Sabih Kanadoğlu, “AK Parti hukuki olarak anayasa değişikliği yapabilecek durumda ancak samimi değil” dedi “Mevcut anayasasının savunulacak bir tarafı olduğunu söylemiyorum. Daha demokrat, hukuk devletine uygun, laik, sosyal devleti sağlayan bir anayasa değişikliğine herkes evet der” diyen Kanadoğlu, “Ama amacınız bağmlı yargı yaratmaksa, iktidar olduk ama muktedir olamadık diyorsunuz. O bakımdan, muktedir olamayıp bağımlı yargı yaratmaya çalışıyorsanız, samimi değilsiniz, ciddi değilsiniz” ifadelerini kullandı. Hükümetin ‘yargı reformu'na şartlı destek veren Kanadoğlu, "Elimize geçen taslak, iddia ettikleri gibi yargı bağımsızlığını sağlamaz, hukuk devletine aykırıdır. Yargı bağımsızlığını takviye edecek, hukuk devletine engel olmayan bir taslağa nasıl destek vermeyelim, elbette ki destek veririz” şeklinde konuştu. BURHAN KUZU'DAN YANIT Kanadoğlu'nun açıklamalarına, Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu yine NTV'de yanıt verdi. Kuzu, Anayasa değişikliğinde "geniş tabanlı" mutakabat arandığını söyleyerek "AK Parti'nin yapamacağını söylemek siyasetçiye duyulan güvensizliğin doruk noktasıdır" dedi.
Bir söz söyledi Ankara'da kıyamet koptu. En sert tepki ise AK Parti'den geldi. Bu sözlere Kanadoğlu açıklık getirdi.
Birinci Ergenekon davası sanıklarından Alparslan Arslan, duruşmanın görüldüğü mahkeme salonunda sanık Osman Yıldırım'a kafa atmak isteyince salon dışına çıkarıldı. Birinci Ergenekon Davası'nın 131.duruşması Silivri'de devam ediyor. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmanın öğleden sonraki bölümünde Osman Yıldırım'ın çapraz sorgusu, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün sorularını yanıtlamasının ardından tamamlandı. Osman Yıldırım'ın 9 oturumda tamamlanan çapraz sorgunun ardından sanık ve avukatlarının taleplerinin alınmasına geçildi. Osman Yıldırım'ın sorgusu dava kapsamında en uzun süren çapraz sorgu oldu. Osman Yıldırım, Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ün sorusu üzerine Teoman Ekşioğlu ve Ahmet Doğan'ın Ankara'da kendisini ziyaret ettiğini söyledi. Köksal Şengün'ün "Peki seninle ne konuştular?" sorusuna Osman Yıldırım, "Teoman Ekşioğlu bana Muzaffer Tekin'in selamını getirdi. Savunmanı böyle yaparsan daha iyi olur dediler. İfadelerimde vatanımı, milletimi sevdiğim yerine, dini motifler kullan dediler" diye cevap verdi. Bunun üzerine Başkan Köksal Şengün, "Muzaffer Tekin'in talimatı mıydı?" diye sorunca Osman Yıldırım "Selamı var dediğine göre o çıkıyor" dedi. Bu arada söz alan sanık Alparslan Arslan, Veli Küçük'ü hayatında hiç görmediğini belirterek, Onu milliyetçi ve mukaddesatçı olarak tanıdığını söyledi. Osman Yıldırım, "Yer yer sevilen yer yer de yerilen bir insandır. Yerilen derken eleştirilen anlamında söylemiyorum" diye konuştu. Duruşmada gerginlik Çapraz sorgusu tamamlanan Osman Yıldırım'ın sanıkların bulunduğu bölüme oturtulmasının ardından Alparslan Arslan ayağa kalktı. Alparslan Arslan, Osman Yıldırım'ın bulunduğu bölüme doğru yürüdü. Hareketlerinden Osman Yıldırım'a kafa atmak istediği anlaşılan Arslan jandarmalar tarafından yere yatırılarak etkisiz hale getirildi. Arslan, Başkan Şengün'ün "Yavaş yavaş dışarı çıkarın" uyarısı üzerine, salondan dışarı çıkartıldı. Şengün bu durumu tutanağa "Arslan taşkınlıklar yapması sebebiyle dışarı çıkartıldı" diye geçirdi. Osman Yıldırım'ın avukatı Murat Eken ise savunmasını Perşembe günü yapacağını belirtti. Başkan Şengün bunun üzerine sanık ve avukatlarının taleplerini almaya başladı. İşçi Partisi (İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek'in avukatı Mehmet Cengiz "Bir an evvel Danıştay enkazının ortadan kaldırılmasını istiyoruz. Gizli tanık 9 olduğu anlaşılan Osman Yıldırım'ın, Ümit Sayın'a yapılan uygulama gibi gizli tanık ifadesi alınarak beyanının saptanmasını istiyoruz" dedi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmanın talepler bölümünde söz alan tutuklu sanık Oktay Yıldırım, Ümraniye'deki el bombalarına ilişkin görüntü ve ses kaydının bulunduğu CD'nin TÜBİTAK tarafından incelenmesinin tamamlandığını hatırlattı. Yıldırım, TÜBİTAK'ın CD'deki seslere ilişkin yaptığı çözüm ile kendi yaptığı çözümü karşılaştırarak, TÜBİTAK'ın açıkça bir karartma uyguladığını, ses uyumuna uygun, anlam karmaşasına neden olacak çözümlemeler yaptığını savundu. TÜBİTAK ve kendi incelemesi ile tezat oluşturan konuşma kayıtlarını parça parça mahkeme salonunda dinleterek farklılıklar bulunduğunu iddia eden Yıldırım, "Hiçbir tartışmaya gerek yok. Benim kulaklarım iyi duyar. Sizin kulaklarınız da iyi duyar. Önemli olan bunu kulakların değil, vicdanların duymasıdır" diye konuştu. Akkurt: "Polis ne söylerse yaptım" Tutuklu sanıklardan Selim Akkurt da "İtirafçı olmadan Ergenekon'dan çıkılmıyor. Ben de itirafçı olmaya karar verdim" diyerek başladığı konuşmasında, kendisine yönelik karalama kampanyası yapıldığını söyledi. Akkurt, kaçak yaşadığı yıllarda polisin bilgisi dahilinde gezdiğini ifade ederek, "Polis ne söylerse yaptım. Kuvayı Milliye Derneği'ne onların istekleriyle girdim" dedi. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün "Kim bu polisler" sorusuna Akkurt, Mutlu E, Ali Fuat Y. ve İsmail E. olduğunu ileri sürdü. MİT'in de bilgisi olduğunu savunan Akkurt, Hizbullah ve DHKP/C'ye yönelik operasyon yapılacağının söylendiğini, ancak operasyonun bu davaya ilişkin yapıldığını anladığını kaydetti. Akkurt, tutuklanmadan birkaç ay önce İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde eski Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı ve savcı Zekeriya Öz ile görüştüğünü ifade ederek, "Beni oraya İsmail E. getirdi. Beni onore edecek sözler söylediler. Bana güvendiklerini anlattılar. Görevimi başarıyla yaptığımı söylediler" iddiasında bulundu. Fehmi Koru ve Baydemir'e suikast "Fehmi Koru ve Osman Baydemir'e suikast yapacak gibi telefonda konuşmamı istediler" diyen Akkurt, Muhammet Yüce ile suikast yapacaklarmış gibi telefonda bu talimatlar üzerine konuştuğunu anlattı. Akkurt, Muhammet Yüce'nin de "MİT'çi Mustafa" adlı birisiyle görüştüğünü anlatarak, "Buradaki sanıkların hiçbiriyle fikri birliğim yok. Benim 7 sülalem Fethullahçıdır. 5 yıl imam hatipte okudum. Sülaymancıların yurdunda kaldım. Onlar için her şeyi yaparım. Benim ne işim var bunlarla. Beni bir örgütten yargılayacaksanız Fethullah terör örgütünden yargılayın" diye konuştu. "Tahminen bunlar bana birini öldürteceklerdi ama ben de yetenek olmadığını görünce vazgeçtiler" diyen Akkurt, Çolakkadı, Öz, Mutlu E, Ali Fuat Y. ve İsmail E'nin duruşmada dinlenilmesini istedi. Mahkeme bu itiraflarını yeterli görecekse kendisinin tahliye edilmesi gerektiğini ifade eden Akkurt, yeterli görmezse konuşacağı daha çok şeyi olduğunu söyledi. Duruşmada tutuklu sanık Zekeriya Öztürk de üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu hakkında reddi hakim talebinde bulundu. Duruşmaya kısa bir ara veren mahkeme heyeti adına açıklama yapan Başkan Şengün, Haşıloğlu'nun çekilmesini gerektirecek bir neden olmadığını açıkladığını belirterek, reddi hakim talebi de zamanında yapılmadığı için kabul edilmediğini bildirdi. Şengün, olumsuz hava koşulları nedeniyle de duruşmanın 28 Ocak Perşembe günü saat 09.30'a ertelendiğini açıkladı. Eymür'ün ifadesi Tutuklu sanıklardan Nusret Senem de mahkemeye sunduğu yazılı dilekçesinde, ikinci davanın sanıkları Mustafa Balbay ve tahliye olan Gürbüz Çapan ile aynı koğuşta kaldığını belirterek, 22 Ocak 2010 günü MİT Samsun Bölge Başkanı ya da başka bir MİT görevlisinin Çapan ile görüşmek üzere duruşma salonuna geldiğini öne sürdü. Dilekçesinde, Çapan'ın tahliye edildikten sonra F7'deki koğuşuna geldiğinde "MİT Samsun bölge Başkanı geldi. Duruşma sırasında bana 'Buradakilerle kendini fazla özdeşleştirmişsin. Mesafe koy' dedi" diyen Senem, MİT Müsteşarlığına yazı yazılarak MİT Samsun Bölge Başkanı ya da başka bir MİT görevlisinin 22 Ocak 2010 Cuma günü Gürbüz Çapan ile görüşmek üzere duruşma salonuna MİT müsteşarlığının emriyle mi geldiğinin ve Çapan'a 4 sayfalık bir yönlendirme mektubu gönderilip gönderilmediğinin sorulmasını talep etti. İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in 11 avukatı tarafından mahkemeye sunulan dilekçede de MİT mensuplarının tanık olarak dinlenilmesinin izne tabi olduğu hatırlatıldı. MİT Müsteşarlığına yazı yazılarak, eski MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür'ün, dosyada bulunan tanık ifadesi için izin alınıp alınmadığının sorulması istenilen dilekçede, izin verilmeksizin alınmışsa bu ifadenin dosyadan çıkarılması talep edildi. Dilekçede, Eymür için böyle bir izin verilmişse, eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'un tanıklığı konusunda neden izin verilmediğinin sorulması istendi
Birinci Ergenekon davasının sanıklarından Alparslan Arslar mahkemede sanıklardan Yıldırım'a kafa atmak istedi.
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), emekli, malullük, vazife malullüğü, dul veya yetim aylığı alan 1 milyon 839 bin 717 kişinin 01 ocak 2010 tarihinden geçerli olmak üzere aylıklarında oluşan fark tutarlarının, aylık almakta oldukları banka ve PTT şubelerine gönderileceğini bildirdi. SGK TARİH VERDİ SGK Başkanlığından yapılan açıklamada, kamu personelinin maaşlarının hesabına esas tutulan katsayıların 1 Ocak 2010-30 Haziran 2010 tarihleri arası için yeniden tespiti nedeniyle emekli, malullük, vazife malullüğü, dul veya yetim aylığı alan 1 milyon 839 bin 717 kişiye 01 Ocak 2010 tarihinden geçerli olmak üzere aylık farkı tutarlarının ödenmesi ile ilgili bilgi verildi. 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'nun 31 Aralık 2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdiği hatırlatılan açıklamada, şunlar kaydedildi: ''Bilahare, 10 Ocak 2010 tarihli ve 27 bin 460 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulunun 6 Ocak 2010 tarihli ve 2010/7 sayılı kararı ile 1 Ocak 2010-30 Haziran 2010 döneminde geçerli olmak üzere katsayılar yeniden belirlenmiştir. Buna göre,; 1 Ocak 2010-30 Haziran 2010 döneminde geçerli olmak üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 154. maddesi uyarınca, aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık katsayısı (0,057383), memuriyet taban aylığı göstergesine uygulanacak taban aylık katsayısı ise (0,76293) olarak tespit edilmiştir. 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanunu'nun mülga hükümlerine göre emekli, malullük, vazife malullüğü, dul veya yetim aylığı alan 1 milyon 839 bin 717 kişinin 01 Ocak 2010 tarihinden geçerli olmak üzere aylıklarında oluşan fark tutarları, aylık almakta oldukları Banka ve PTT şubelerine gönderilerek, Şubat 2010 ayı içerisinde aylık almakta oldukları gün itibari ile ödeme yapılacaktır. Buna göre, A- Aylıklarını üçer aylıklar halinde almakta olanlardan; 1. Grupta aylık alanlara; Ocak ayı olmak üzere 1 aylık tutarında, 2. Grupta aylık alanlara; Ocak, Şubat ayı olmak üzere 2 aylık tutarında, 3. Grupta aylık alanlara; Ocak, Şubat, Mart ayı olmak üzere 3 aylık tutarında, B- Aylıklarını birer aylık olarak alanlara; Ocak ayına ait 1 aylık tutarında aylık farkı tahakkuk ettirilmiştir.''
SGK'dan emeklileri sevindirecek haber. Kurum tarafından ödenen emekli maaşlarında farkların yatırılacağı açıklandı.
Abdullah Öcalan'ın yargılayan mahkemede de görev yapan emekli DGM Savcısı Talat Şalk, "MİT Apo'yu kullanmış olabilir" iddiasında bulundu. Talat Şalk, PKK'nın kuruluşundaki bazı asılsız iddiaların ortaya atıldığını söyleyerek, "Bu kanlı terör örgütünü MİT yada Ergenekon örgütü kurdurmadı. O yıllarda Ergenekon örgütünün varlığından söz edilemez" dedi. Abdullah Öcalan'ın yargılayan mahkemede de görev yapan emekli DGM Savcısı ve Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) İç Güvenlik ve Hukuk Uzmanı Talat Şalk, 'Apo'nun yargılanmasının bilinmeyenleri' konulu panele katıldı. Keşan Ahmet Yenice İlköğretim Okulu Sevim Yenice Kültür Salonu'nda gerçekleştirilen başlayan panelde, Şalk, 'İmralı'da Öcalan'a Soruldu' adlı kitabında da yer verdiği, Kızıltepe ve Mardin'de savcılık yaptığı dönemlerdeki PKK örgütlenmesini, terör örgütünün 12 Eylül dönemindeki yapısal değişimini ve kararlı bir mücadele sonunda yakalanan Abdullah Öcalan'ın yargılanma sürecindeki gelişmeleri anlattı. "MİT APO'YU KULLANMIŞ OLABİLİR" Uzun yıllar DGM savcılığı yaptığını ancak Ergenekon adına hiç rastlamadığını anlatan Şalk, "MİT Apo'yu kullanmış olabilir. Ancak MİT'in Öcalan'ı ajan olarak kullanmasıyla, PKK'yı kurdurmuş olması farklı şeylerdir. Öcalan, sonrasında müstakil olarak örgütü kurmuş ve bu örgüt Türkiye Cumhuriyeti'ni uzun yıllar uğraştırmış ve uğraştırmaktadır. Bu tip örgütlerde adet, büyük bir eylemin ardından, kuruluşunu ilan etmektir. PKK da Bucak Aşireti'ne karşı giriştiği eylemden sonra örgüt olduğunu ilan etti. Bütün Bucak ailesini öldürmeyi planlayan PKK, gösterilen mukavemet yüzünden başarılı olamamasına rağmen, adından söz ettirmeyi başardı" dedi. 1984 yılının 15 Ağustos'unda, ülkenin büyük bir bedel ödendiğinin altını çizen Şalk, "Türkiye'ye ellerini kollarını sallaya sallaya gelen PKK'lılar, Eruh ve Şemdinli'yi resmen teslim aldı. Kaymakamıyla ve Jandarma komutanıyla birlikte resmen teslim alıyorlar. Askerin silahlarını topluyor, meydana topladıkları halka örgütün propagandasını yaptıktan sonra ilçeleri terk edip gidiyorlar. Bu, çok ciddi olay bile Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından küçük görüldü ve 'birkaç eşkıyanın işi' olarak açıklandı. Ancak sonraki yıllarda, bu birkaç eşkıya ile anlaşma yolları bile arandı. Bu da bir gerçektir" diye konuştu. 'ÖZAL EL ALTINDAN APO'YA HABER GÖNDERDİ" Talat Şalk, "PKK da tek taraflı ateşkeslerle kendisine siyasi bir hüviyet kazandırmak istiyor. Türkiye Cumhuriyeti de kesinlikle bu ateşkese karşılık vermedi ama Özal da el altından PKK'ya haber göndererek, 'Gidin bu adama söyleyin. Gelsin burada siyaset yapsın. Milletvekili olmak istiyorsa milletvekili olsun' dedi. Ne amaçla olduğunu bilmiyorum ama asker orada çarpışırken böyle açıklamaları doğru bulmuyorum. Daha sonra yargılamasında bulunduğum Leyla Zana ve arkadaşları da bu olayı kullandı" ifadelerini kullandı. Abdullah Öcalan'ın sorgulanması ve yargılanması sırasındaki psikolojisi ve davranışlarını anlatan Talat Şalk, "Sorgulaması sırasında aramızda gelişen diyaloglarda, bana, kendisinin idam edilip edilmeyeceğini, ardından da affedilip affedilmeyeceğini sordu. Bir başka örnek vereyim. Sorgulamayı yaptığımız salonun tavanı oldukça basıktı. Ben biraz hızlıca ayağa kalktığımda, başımın tavana vuracağını gören Apo, eliyle tavanı işaret ederek, dikkatli olmamı istedi. Ancak sonuçta o bir terörist. Anlattıklarında köylere olan saldırı emrini kendisinin verdiğini de gururla söyledi. Bir köydeki yaşlı, çocuk ve kadınların öldürülme emrini veren bir kişi insancıl olamaz" dedi.
Apo'yu yargılayan emekli Savcı Şalk, mahkeme günlerini anlattı. Savcı'dan Öcalan ile ilgili müthiş bir iddia geldi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un "Balyoz planı”na ilişkin iddialara yönelik dün yaptığı açıklamalar İngiliz yayın kuruluşu BBC'de de yer aldı. BBC'nin internet sitesinde verilen haberde, "Türkiye'nin Silahlı Kuvvetlerinin Komutanı, bir gazetenin ordunun hükümeti düşürmek istemesiyle ilgili iddiasına kızgın bir şekilde tepki verdi" ifadesi kullanıldı. Haberde, Orgeneral Başbuğ'un "ordunun suçlamalar konusunda sabrının bir limitinin olduğu, askeri darbelerin geçmişte kaldığı ve iktidarların ancak demokratik yollarla değişebileceği" şeklindeki ifadeleri hatırlatıldı. BAŞBUĞ'UN YUMRUĞU HABER OLDU Başbuğ'un yumruğunu kürsüye vurarak, "Allah, Allah diye askerine hücum ettiren bir ordu nasıl Allah'ın evi camiye bomba attırmayı düşünür. Vicdansızlıktır, lanetliyorum bunları" diye konuştuğunu kaydeden BBC, şu yorumu yaptı: "TSK DOKUNULMAZDI" "Bu iddiaların doğruluğunu belirlemek imkansız, ama bir zamanların dokunulmaz kurumu olan Türkiye'nin Silahlı Kuvvetleri, kendini savunan durumuna getirildi. Açıklamasında Orgeneral Başbuğ, darbelerin geçmişe dair şeyler olduğunu söyledi, mevcut ordu karşıtlığı ortamında çok sayıda Türk büyük olasılıkla buna katılır."
Başbuğ'un yumruğu bugün BBC'ye de haber oldu. Ünlü haber kuruluşu, TSK'nın dokunulmazlık sihrinin kalktığı görüşünde.
Alman Bild gazetesinin internet sitesinde yer alan haberde, dün Schalke 04 kulübünden transfer izni alan Halil Altıntop'un Eintracht Frankfurt takımıyla uzatma opsiyonlu sezon sonuna kadar anlaştığı belirtildi. Halil'in Schalke 04 takımının teknik direktörü Felix Magath'ın maçlarda üçüncü tercihi olduğunu ifade eden Bild gazetesi, Eintracht Frankfurt teknik direktörü Michael Skibbe'nin istediği forvete kavuştuğunu yazdı. Bild gazetesi ayrıca Skibbe'nin Lincoln ve Theofanis Gekas'ın transfer edilememesi nedeniyle üzgün olduğunu, ancak Halil'in transferiyle yeniden sevinmeye başladığını ifade etti. Halil Altıntop'un Eıntracht Frankfurt'un haftasonu FC Köln ile yapılacak karşılaşmada forma giyip giymeyeceğinin henüz belli olmadığını belirten gazete, Halil'in her mevkide oynayabilecek türden bir futbolcu olduğunu ifade etti.
Schalke 04'te top koşturan Halil Altıntop, Eintracht Frankfurt takımıyla uzatma opsiyonlu sezon sonuna kadar anlaştı.
Türkiye’nin önde gelen alternatif telekom operatörü Koç.net, BiRi ADSL’in bugüne kadar sunmakta olduğu Konuş-Öde telefon hizmeti dışında ADSL hizmetini de içeren yeni bir telefon kampanyasını paketleri arasına ekledi. BiRi ADSL’den tüm kullanıcılarına yönelik yeni bir kampanya: Sabit fiyata hem internet bağlantısı hem de mevcut telefonlarını değiştirmeden, en ekonomik konuşma imkanı bir arada. TEK FİYAT UYGULAMASI NEDİR? BiRi ADSL, bugüne kadar, konuştuğunuz kadar ödeyebildiğiniz, Konuş-Öde telefon hizmetinin yanında, dileyen kullanıcılarına, yurt dışında son yıllarda çok tercih edilen yeni bir fırsatı daha Türkiye’de sunan ilk marka oluyor. “BiRi ADSL+TELEFON TEK FİYAT UYGULAMASI”, ADSL hizmeti için aylık ödediğiniz ücrete ilave olarak farklı ihtiyaçlara yönelik oluşturulmuş olan farklı arama planlarına sabit fiyatlarla sahip olabilmenize imkan tanıyan çok ekonomik bir kampanya önerisidir. www.biri.com.tr ‘ de detaylı olarak inceleyebileceğiniz ve hemen abonesi olabileceğiniz 5 farklı telefon paketi ile, dilediğiniz hız ya da limitlerdeki internetin yanında, aylık sabit bir ücret karşılığı seçtiğiniz pakete dahil dakika limitlerinde telefon görüşmesi yapma imkanı sağlar. Şehiriçi, yurtiçi, yurt dışı ve GSM aramaları paketler içinde yer almaktadır. BiRi ADSL +TELEFON hizmetinin altında yatan tek fiyat uygulaması mantığı; Şehiriçi, Şehirlerarası, Uluslararası 1. Kademe ve yurtiçi GSM yönlerini kapsayan 100, 250, 500, 750 ve 1.000 dakika paketleriyle, her bütçeye ve ihtiyaca uygun 5 farklı alternatif içeriyor. 100 dakika konuşmayı içeren 1 Mbps hızındaki 4 GB kotalı Konuşan BiRi paketine, kampanya süresi boyunca aylık 19,80 TL'ye abone olunabiliyor. 250 dakika konuşma ve 1 Mbps hızındaki 4 GB kotalı Konuşan BiRi paketi, kampanya süresi boyunca aylık 27,80 TL bedelle; 500 dakikalık telefon görüşmesini içeren 1 Mbps hızındaki 4 GB kotalı Konuşan BiRi paketi, 39,80 TL'ye, 750 dakikalık paket 51,80 TL’ye ve de 1000 dakikalık Telefon ve İnternet paketi ise 62,80 TL’ye sunuluyor. BiRi ADSL’den Ocak ayı boyunca bu paketi satın alanlara ise aynı zamanda ilk ay 250 dakikalık telefon görüşmesi hediyesi de verilecek olup, bu hediye 250 dakika satın alınan telefon paketinin dakikasına ilk ay ilave edilecektir. ADSL İLE TELEFON HİZMETİNİ BİRLİKTE SATIN ALMAK NE AVANTAJLAR SUNUYOR? - Hem ADSL hem de telefon için ödeyeceğiniz ücreti baştan biliyorsunuz. - Şehiriçi, şehirlerarası ve de uluslararası görüşmelerinizi, detaylarını www.biri.com.tr üzerinde bulabileceğiniz, mevcut faturanıza oranla % 45’e varan indirimli tarifelerle özgürce gerçekleştiriyorsunuz. - Seçmiş olduğunuz paketi aşmanız halinde hem internet hem de telefon aşım ücretinizi kolayca görüp hesaplayabiliyor ve sürprizlerle karşılaşmak zorunda kalmıyorsunuz. TEK FİYAT UYGULAMASINDAN NASIL YARARLANABİLİRSİNİZ? BiRi ADSL + TELEFON paketlerinden; - Herhangi bir ayarlama yapmadan, - Hiç bir program indirmeden, - Bilgisayarınızın açık olmasına gerek kalmadan, - Mevcut telefon hattınız ve de telefon cihazınızı değiştirmeden hemen yararlanabilirsiniz. Ayda sadece 19,80 TL’ye hem internet bağlantısına sahip olup hem de sabit hattınızdan, her yöne 100 dakika konuşmak ve ücretsiz +250 dakika telefon görüşme imkanından yararlanmak için, 0 216 556 10 20 Yardımcı BiRi Hattını arayabilir ya da burayı tıklayabilirsiniz. BiRi ADSL abonesi olanlar ise, 216 556 10 20 Yardımcı BiRi hattını arayarak, mevcut paketlerine bu hizmeti ekletebiliyorlar. BiRi ADSL paketleri; Arçelik, Beko, Keysmart, Koç.net, Apple Premium, Koçtaş, Altus, İndex ve Kredixshop yetkili satıcılarında tüketicileri bekliyor. Detaylı bilgi için www.biri.com.tr
Hem 1 Mbps, 4 GB internet hem de sabit telefonunuzla 100 dk. konuşma sadece 19,80TL.
Geçen sene şampiyon olduğu kupada bu sezon çok kötü bir performans sergileyen Beşiktaş, zayıf rakibi Konya Şekerspyor'u bile zar zor devirdi... Ziraat Türkiye Kupası'nda Beşiktaş, TFF 2. Lig 2. Klasman Grubu takımlarından Konya Şekerspor ile yaptığı maçta sahadan 4-2 galip ayrılarak puanla tanıştı... Siyah beyazlılar daha önce havlu attığı için yedek ağırlıklı bir kadroyla maçta kazanıp kupaya puansız veda etmekten kurtuldu... Siyah-beyazlı ekip bu gollü galibiyet sonrası D Grubu'nu 3 puanla 3. sırada tamamlandı... Konya Şeker'de 3 puan ve averajla 4. sırada yer aldı... İLK YARININ KIRILMA ANLARI 3. dakikada sağdan gelişen Beşiktaş atağında, ceza yayı içinde topla buluşan Nihat'ın sert şutunda, meşin yuvarlak kaleci Ziya'dan döndü. Dönen topu önünde bulan Nobre, boş pozisyonda rahat bir şekilde meşin yuvarlağı filelere gönderdi ve takımını 1-0 öne geçirdi. 16. dakikada bu kez soldan gelen Beşiktaş, farkı ikiye çıkardı. Topla ceza alanı içine giren Holosko, meşin yuvarlağı arka direkte müsait durumdaki Nihat'a bıraktı. Bu futbolcu, düzgün bir vuruşla meşin yuvarlağı bir kez daha filelere gönderdi: 2-0 21. dakikada Tabata'nın orta sahaya yakın bir yerde soldan kullandığı serbest vuruşta, ceza alanı içinde topa iyi yükselen Nobre, meşin yuvarlağı bir kez daha ağlara göndererek skoru 3-0 yaptı. 26. dakikada ceza alanı içi sol çaprazında topla buluşan Cafercan, yerden düzgün bir vuruşla meşin yuvarlağı kaleci Korcan'ın altından filelerle buluşturdu: 3-1 34. dakikada Serdar'ın pasında ceza alanı içinde topla buluşan Nihat, plase bir vuruş yaptı, meşin yuvarlak direğin dibine çarpıp oyun alanına geri döndü. Savunma daha sonra tehlikeyi uzaklaştırdı. 44. dakikada Cafercan'ın sağ çaprazdan kullandığı serbest vuruşta, Beşiktaşlı Necip topu ters bir kafa vuruşuyla kendi kalesine attı: 3-2 Maçın ilk yarısı Beşiktaş'ın 3-2 üstünlüğüyle sona erdi. İKİNCİ YARININ KIRILMA ANLARI [PAGE] 60. dakikada Rıdvan'ın ceza alanı önünden sert şutunda, top üstten az farkla auta gitti. 71. dakikada Cafercan, sağdan ceza alanına girerken, son çizgiye indiği anda topu Muhammed'in önüne bıraktı. Bu futbolcunun sert şutunda kaleci Korcan, meşin yuvarlağı üstten kornere tokatladı. 86. dakikada Necip'in uzun pasında, rakibinden önce topu kontrol eden Nihat, sağ çaprazdan ceza alanına girdiği anda sert bir vuruşla meşin yuvarlağı kalecinin bacaklarının arasından filelere gönderdi: 4-2 Beşiktaş, ilk yarıda 3-0 öne geçtiği ve 3-2'lik üstünlükle devreyi kapattığı karşılaşmayı 4-2 kazanarak grup mücadelesini 3 puanla tamamladı. BEŞİKTAŞ: 4 - KONYA ŞEKERSPOR: 2 Stat: BJK İnönü Hakemler: Hakan Özkan xx, Nihat Samuk xx, Mehmet Kağan Bingül xx Beşiktaş: Korcan xx, Rıdvan xx, Gökhan Çalışır xx, Necip xxx, İsmail xx, Holosko x (Dk. 67 Tello x), Fink xx (Dk. 83 Cumali x), Tabata xx, Serdar x (Dk. 66 İbrahim Toraman x), Nihat xxx, Nobre xxx Konya Şekerspor: Ziya xx, Kadir xx, Onur xx, Gökhan xx (Dk. 46 Bahadır x), Hasan x, İshak xx, Anıl xx (Dk. 62 Ömer Ali x), Muhammed xx, Serkan xx (Dk. 84 Erman x), Cafercan xx, Murat x Goller: Dk. 3 ve 21 Nobre, Dk. 16 ve 86 Nihat (Beşiktaş), Dk. 26 Cafercan, Dk. 44 Necip (Kendi Kalesine) (Konya Şekerspor) Sarı Kartlar: Dk. 40 Gökhan (Konya Şekerspor), Dk. 69 Necip (Beşiktaş)
Türkiye Kupası'nın iddiasız iki ekibin karşılaşmasında Beşiktaş, Konya Şekerspor'u mağlup etti.
Başbakanlık Merkez Bina'daki çalışmalarını tamamlayan Başbakan Erdoğan, saat 21.55'te Samsun yolu Aydınlıkevler Kavşağı'ndaki ''Telekom Aydınlıkevler Arama Taksi'' durağına uğradı. Yaklaşık 20 dakika kaldığı durakta, taksicilerle sohbet eden ve kendisine çay ikram edilen Başbakan Erdoğan, daha sonra ikametine geçti. Basın mensuplarının alınmadığı ziyaretin ardından taksiciler, Başbakan Erdoğan'dan iki arkadaşlarının iş talebinde bulunduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan'ın bu talepler üzerine AK Parti Ankara Milletvekili Faruk Koca'yı aradığını belirten taksiciler, iş isteyen taksicilerden birinin köyünde hayvancılık yapmak istediği, buna imkan sağlandığı takdirde ilk sütü Başbakan Erdoğan'a göndereceğini ifade ettiğini bildirdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Aydınlıkevler'deki bir taksi durağını ziyaret ederek, taksici esnafının sorunlarını dinledi.
NASA'nın Mars Araştırmaları Programı'nın başındaki Doug McCuiston, Spirit'in Mars'ta kuma saplı halde kalacağını ancak bunun robotun görevinin sona erdiği anlamına gelmediğini belirtti. McCuiston, robotun artık sabit bilimsel araştırma platformu olduğunu belirterek "Spirit ölmedi, sadece uzun hayatında yeni bir evreye girdi" dedi. Bu arada NASA, Spirit'in ikizi Opportunity'nin Mars'ta keşifler yapmaya devam ettiğini açıkladı. Mars'ın güney yarı küresindeki Yurt Düzlüğü platosunun batısında yer alan Truva kraterinin bir köşesinde geçen yıl Nisan'da kuma saplanmasının ardından, altı tekerlekli, 180 kg ağırlığındaki robotu kurtarma çabalarının sonuçsuz kaldığı ve Mars'a 4 Ocak 2004'te inen Spirit'in bataryalarının giderek güç kaybettiği bildirilmişti. Hareketsiz kalması yüzünden güneş panelleri üzerinde biriken tozun Spirit'in bataryalarının dolmasına engel olduğu, bir rüzgarın tozları süpürmemesi veya bir enerji yükselişi olmaması halinde robotun geleceğinin Mars'taki gündönümü olan Mayıs'tan sonrası için karanlık olduğu açıklanmıştı. Bunun Mars kışı boyunca robotun çalışması için yeterli gücü olmaması anlamına geldiğini belirten NASA, bu koşullara rağmen Spirit'in bilimsel çalışmalarına devam ettiğini, hatta beklenmedik bir keşif bile yaptığını duyurmuştu.
NASA, Kızıl Gezegen'de kuma saplanan ve burada 6. yılına giren Spirit'in kurtarılamadığını açıkladı.
Halen gösterimde olan Avatar filminin, dünyada en çok gişe geliri getiren film unvanını Titanic filminin elinden aldığı bildirildi. Filmin dağıtımcısı 20th Century Fox şirketinden yapılan açıklamada, James Cameron'ın yönettiği Avatar'ın dünkü satışlardan sonra, toplam hasılatının 1 milyar 859 milyona ulaşarak, Titanic filminin 1997-98'de elde ettiği 1 milyar 843 milyonluk hasılatı geride bıraktığı bildirildi.
James Cameron kendi filmi Titanic'i yine kendi yapımı olan ve halen gösterimdeki Avatar batırdı.
İstanbul Atatürk Havalimanı'nı kullanarak Ankara'ya gidecek olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün geçiş güzergahında tedbir alan polis ekibinin otomobiline Mecidiyeköy'de kamyon çarptı. Şişli İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı polis ekipleri saat 20.00 sıralarında konvoyun kullanacağı D-100 Karayolu'nda Cumhurbaşkanı'nın geçişini beklemeye başladı. Görgü tanıklarının verdiği bilgiye göre bu sırada plakası alınamayan bir cip yolda zig zag çizerek ilerleyince, kamyonuyla seyir halindeki Bararos Kaplan, Audi marka cipe çarpmamak için direksiyonu sağa kırdı. Kullandığı 34 TE 9115 plakalı kamyonetinin direksiyon hakimiyetini kaybeden Kaplan, Gül'ün geçişini bekleyen polis aracına arkadan çarptı. Çarpmanın etkisiyle kasası düşen kamyonet ters yöne döndü. Kazayı son anda fark eden bir kadın sürücü de araçlara çarpmamak için direksiyonu kırınca bariyerlere çarptı. Kamyonette sıkışan Murat Karataş isimli vatandaş uzun uğraşlar sonucunda sıkıştığı yerden kurtarıldı. Polis otosunda bulunan bir memur da boynundan yaralandı. Kamyonette bulunan iki kişi Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Kaza nedeniyle D-100 Karayolu'nda trafik yoğunlaştı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün geçiş güzergahı bu nedenle değiştirildi. Cumhurbaşkanı'nın konvoyu D-100 Karayolu yerine sahil yolunu kullanmak zorunda kaldı. Kaza mahallinde incelemelerde bulunan polis, görgü tanıklarının ifadesi doğrultusunda kazaya sebep olduğu ileri sürülen Audi Q7 marka cipi aramaya başladı.
İstanbul'dan Ankara'ya dönecek olan Cumhurbaşkanı Gül'ü bekleyen polislere Mecidiyeköy'de kamyon çarptı.
TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda, sebze ve meyve ticareti ile arz ve talep derinliği bulunan diğer malların ticaretini yeniden düzenleyen kanun tasarısı kabul edildi. Komisyon, tasarıyı alt komisyon raporu üzerinden görüştü. Tasarının adı, “Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı” olarak değiştirildi.
Meclis'te sebze ve meyve ticareti ile arz ve talep derinliği bulunan diğer malların ticaretini yeniden düzenleyen kanun tasarısı kabul edildi.
Radyospor'da yeralan habere göre Öner, yaptığı yazılı açıklamada, 2004 - 2010 yılları arasında, iki dönem Yıldırım Demirören başkanlığındaki yönetim kurullarında yer aldığını ve genel sekreterlik yaptığını hatırlatarak, şunları kaydetti: ''Beşiktaş Kulübü'nde önemli bir mevki olan genel sekreterlik makamında, birçok fedakarlıkta bulunarak Beşiktaş için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Bu anlamda, üstlendiğim zor görevi her koşulda layıkıyla yapmanın gayreti ve dürüstlüğü içinde olmanın verdiği gönül rahatlığı ve onurunu taşıyorum. Kişisel sebeplerim doğrultusunda, önümüzdeki dönem yöneticiliğe aday olmayacağımı, camiamızın ve kamuoyunun bilgilerine saygılarımla sunuyorum.''
Beşiktaş Kulübü Genel Sekreteri Kenan Öner, hafta sonunda yapılacak kongrede yöneticiliğe aday olmayacağını bildirdi.
Yaklaşık 1 aydır Metris Cezaevi'nde bulunan Akşam yazarı Yiğit Karaahmet, cezaevinden mektup gönderdi... İşte Karaahmet'in o mektubu... Herkese merhaba, Takip edebildiğim kadarıyla şu an medyanın fışfışları merak içinde. Arkadaşlarım da durumumu merak ediyor. Aç mıyım? Param var mı? Beni arıyorlar mı? Don-atlet giyiyor muyum? Sizleri meraktan kurtarayım istedim. Tamamen kendi hatam sonucu başıma gelen bu olaylardan dolayı şimdi cezaevindeyim. Bunun için kendimden başka kimseyi suçlamıyorum. Evet, bir hata yaptım ve cezamı çekmeye çalışıyorum. Ama gördüğüm kadarıyla daha ben dava dosyasını görmeden birtakım haberlerle üstüme başka bir suç yapıştırılmaya çalışılıyor. Buraya girdiğimden beri arkadaşlarım, ailem desteklerini hiç esirgemediler. Çünkü mağdur olduğumu biliyorlar. Gerek maddi, gerek manevi hep yanımdalardı. Maddi bölümünü geçelim manevi destekleri bu zorlu süreç içinde bir nebze olsun yüzümü güldürebiliyor. Arkadaşlarım kütüphanelerini neredeyse buraya taşıdılar. Ben de yolladıkları kitapları okuyorum. Büyük bir iştahla yiyerek tüketiyorum. Sonra da onları Metris'e bağışlıyorum. Gerek avukatlarım, gerek ziyaretçilerimle sürekli iyi niyet ve destek mesajları gönderiyorlar. Ve zarif insanlar oldukları için verdikleri desteği ortalığa dökmüyorlar. Bizde böyledir. İyililik yaparsın ve bu aramızda kalır. Benim hatam yüzünden birilerine vurmaya çalışmak çok aşağılık bir şey. Onların hiç alakalarının olmadığı bir konuda adlarını bu olaya karıştırdığım için özür dilerim. Ha, bir de don meselesi var tabii. Evet burada donum yok ama merak etmeyin. Yaptıkları trajik hatayla 105 gr. kokainin evimden çıktığını yazanlara açacağım tazminat davalarıyla onların donlarına kadar her şeyini alacağım için, bu sorunu da böyle çözeceğim. Beni düşünen, merak eden, soran herkese sevgiler. Yakında yine görüşebilmek dileğiyle Medyatava
Yılbaşı akşamı uyuşturucu bulundurmak suçundan cezaevine giren magazin yazarı Yiğit Karaahmet bu kez mektup yazdı.
Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, bu terör eylemlerinin kuvvetle kınandığı belirtilerek, "Irak halkına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz" denildi. ''Irak'ın geleceği açısından hayati nitelik taşıyan parlamento seçimlerine giden dönemde ülkeyi yeniden bir şiddet sarmalı içine çekmeyi hedefleyen bu tür saldırılar karşısında, Irak halkının itidalini muhafaza etmesi ve seçimlerin güven ortamı içinde, meşru, demokratik ve şeffaf şekilde gerçekleştirilmesinin büyük önem taşıdığı'' belirtilen açıklamada, Türkiye'nin ''bu hassas süreçte dost ve kardeş Irak halkına destek olmayı sürdüreceği'' kaydedildi.
Türkiye, Irak'ın başkenti Bağdat'ta dün ve bugün yapılan bombalı saldırıları şiddetle kınadı.
Hamaney, Moritanya Cumhurbaşkanı Muhammed Veled Abdülaziz ile görüşmesinde İran ve İslam ülkeleri arasındaki ilişkiler ve İsrail'in Filistin halkına saldırılarıyla ilgili açıklamalarda bulundu. İslam ülkeleriyle ilişkileri geliştirmeye büyük önem verdiklerini kaydeden Hamaney, Cumhurbaşkanı Abdülaziz'in ziyaretinin iki ülke arasında her alanda ilişkilerin gelişmesine vesile olması temennisinde bulundu. İsrail'in Gazze'ye yönelik 22 günlük saldırılarından sonra Moritanya'nın bu ülkeyle ilişkileri kesmesini öven Hamaney, "Bu, diğer bazı Arap ülkeleri için de iyi bir örnektir. Siyonist rejim İsrail, İslam dünyası için büyük bir tehlikedir. Bölgede her gün nüfuz ve otoritesini artırma düşüncesindedir" dedi. Gazze'ye yönelik İsrail ablukası karşısında bazı İslam ülkeleri yönetimlerinin tavrından duyduğu üzüntüyü dile getiren Hamaney, "Siyonist rejim, baskı, kuşatma ve soykırıma devam ederek Filistin'i İslam havzasının dışına çıkartmak istiyor, ancak bunda asla başarılı olamayacak" ifadesini kullandı. Hamaney, "Kesinlikle bir gün gelecek ki, bölge halkları siyonist rejimin yok oluşuna şahit olacak. Bu günün yakınlığı ya da uzaklığı İslam ülkeleri ve Müslüman milletlerin tavır ve tutumlarına bağlıdır" diye konuştu. "Müslümanların layık oldukları noktaya ulaşmaları için İslam ülkeleri arasında gerçek kardeşlik ve birlik oluşturulmalı" diyen Hamaney, zorba güçlerin etkisinden kurtulmak için bunun gerekli olduğunu söyledi. Hamaney, İran'ın bilim ve teknolojideki tecrübelerini başta Moritanya olmak üzere İslam ülkelerine aktarmaya hazır olduklarını belirtti. Moritanya Cumhurbaşkanı Abdülaziz de konuşmasında, İran ile her alanda geliştirmek istediklerini söyledi. Cumhurbaşkanı Abdülaziz, konuşmalarında değindiği önemli konulardan dolayı Hamaney'e, bölge ve dünyada barışın, huzurun sağlanmasına yönelik çabalarından ötürü de İran'a teşekkür etti. İran'a iki günlük resmi ziyaret düzenleyen Abdülaziz, dün de Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad ile bir araya gelmişti.
İran dini lideri Hamaney, "İslam dünyası için büyük tehlike olan siyonist İsrail rejiminin bir gün yok olacağını" savundu.
Samsun'da akrabası olan kızı kaçırıp kıza tecavüz ettiği iddiasıyla tutuklanan adam ve kendisine yardım eden eşine ceza indirimi yapıldı. Samsun'da akrabası olan kızı kaçırıp kıza tecavüz ettiği iddiasıyla tutuklanan evli ve 4 çocuk babası şahıs ile kendisine yardım ettiği iddia edilen eşi ve akrabaları, yeniden yargılanınca cezalarında indirim yapıldı. TECAVÜZ EDERKEN YARDIM ETTİ Samsun 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, kaçırdığı akrabası A.K.'yi (27) götürdüğü evlerde alıkoyup tecavüz ettiği iddia edilen Cengiz K. (40), kız kaçırma ve ırza geçme suçlarından toplam 19 yıl 1 ay 15 gün, kız kaçırmada ve ırza geçmede yardımcı olduğu iddiasıyla eşi Meryem K. 9 yıl 6 ay 22 gün, Kemal Ç. 12 yıl 6 ay 22 gün, Seher Ç., Mustafa G., Döndü G. ve Yaşar A. ise kız kaçırmaya ve ırza geçmeye yardım ve yataklık etmek suçlarından 9 yıl 6 ay 22'şer gün hapis cezasına çarptırılmıştı. Yargıtay Ceza Dairesi kararı bozdu ve sanıklar bugün yeniden yargılandı. Cengiz K., toplam 14 yıl 8 ay, Kemal Ç. toplam 12 yıl 6 ay ve Meryem K., Seher Ç., Mustafa G. ve Döndü G., 4 yıl 6'şar ay ve Yaşar A. ise 1 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. FUHUŞ ÇETESİNDE ŞAŞIRTAN İSİM [PAGE] FUHUŞ ÇETESİNDE ŞAŞIRTAN İSİM İnternet üzerinden eskort kadın pazarlayan fuhuş çetesine yönelik operasyon kapsamında tutuklandıktan sonra 200 bin TL kefaletle serbest kalan uluslararası bir fast food zincirinin Dünya Genel Başkan Yardımcısı ve Bölge Başkanı Fahhan Ö.’nün, özel partilerde tanıştığı kızları çete elebaşı İona Elena Ses’le bağlantıya geçirerek fuhuş çetesine dahil ettiği öne sürüldü. Fahhan Ö.’nün, fuhuş yaptırılan kadınlara yıldız veren şebeke jürisinin de başkanlığını yaptığı öne sürüldü. 61 kişi gözaltına alındı Tutuklanarak gönderildiği Metris Cezaevi’ndeki işlemleri sürerken avukatların yaptıkları kefalet başvurusuyla cezaevinden çıkan Fahhan Ö.’nün “örgüt üyeliği ve fuhuşa aracılık etmek” suçlamasıyla savcılığa sevk edilmişti. Geçen hafta polisin, internet üzerinden eskort kadın pazarlayan çeteye yönelik operasyonda 40’ı kadın 61 kişi gözaltına alındı. 7’si kadın 17 kişi tutuklandı. 4 ay önce başlatılan telefon ve fiziki takipte Romanya uyruklu Türk vatandaşı İona Elena Ses’in fuhuş çetesinin elebaşı olduğu belirlendi. Çeteye kadın buldu Yapılan tespitlerin ardından başlatılan operasyonda ilginç bir isim gözaltına alındı. Uluslararası bir fast food zincirinin Dünya Genel Başkan Yardımcısı ve Bölge Başkanı Fahhan Ö.’nün sık sık birlikte olduğu çete elebaşı İona Elena Ses’le bağlantısı vardı. Tutuklandıktan sonra 200 bin lira kefaletle serbest kalan Fahhan Ö. kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmedi. DÖNER SİPARİŞİ VERDİ, TECAVÜZE UĞRADI [PAGE] Eskişehir’de evine döner götürdüğü üniversite öğrencisi 23 yaşındaki B.T.'ye bıçak tehdidi ile tecavüz ettiği öne sürülen 22 yaşındaki Uğur Y. tutuklandı. İddiaya göre Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi (AÖF) İşletme Bölümü öğrencisi B.T. telefonla bir işyerine paket döner siparişi verdi. Dönerci dükkanında çalışan Uğur Y. evine döner götürdüğü B.T.'ye bıçak tehdidi ile tecavüz etti. BIÇAKLA TECAVÜZ ETTİ! B.T., Uğur Y.'nin daha sonra cep telefonuyla mesaj atıp kendisini tehdit ettiğini öne sürerek polise başvurdu. B.T., “Paket döner getiren Uğur Y. kapıyı açtığımda bıçak çıkarıp evime girdi. Daha sonra bıçak tehdidi ile bana tecavüz etti. Önce korktuğum için kimseye bir şey söylemedim. Ancak daha sonra Uğur Y. cep telefonuma mesaj atıp beni tehdit edince durumu polise bildirdim” dedi. Üniversite öğrencisi B.T.'ye tecavüz ettiği öne sürülen Uğur Y. yakalandı. ÖĞRETMENİN DAYAĞI BÖYLE GÖRÜNTÜLENDİ [PAGE] Kayseri'nin'nin Develi İlçesi'ndeki Necmiye Mustafa Maşlak Sağlık Meslek Lisesi'nde sömestr tatili öncesi okul müdürü C.A.'nın öğrencileri okul bahçesinde dövdüğü bildirildi, Okulun 1 ve 2'nci sınıf öğrencileri iddiaya göre tatil öncesi 1 hafta rapor alıp, derslere girmedi. İddiaya göre öğrenciler karnelerin dağıtıldığı cuma günü Okul Müdürü C.A. tarafından öğle tatilinde bahçeye çıkartılarak dövüldü. Okuldaki öğrenciler tarafından cep telefonu ile çekilen görüntüde bahçede tek sıraya dizilmiş kız ve erkek öğrencilerin açtıkları avuçlarına okul müdürünün sopayla vurduğu izlendi. Okul öğrencileri eli sopalı müdürün bu görüntülerini medya kuruluşlarına dağıtarak, “Okul müdürü bazen odasına çağırıp öğrenci arkadaşlarımızı dövüyor. Hatta dayak sahneleri görünmesin diye odasındaki güvenlik kamerası kayıtlarını da siliyor. Sömestr tatili öncesinde arkadaşlarımızı dövmesi cep telefonumuza böyle yansıdı” iddiasında bulundu. KOCASINI ERKEK SEVGİLİSİYLE BASTI [PAGE] KOCASINI ERKEK SEVGİLİSİYLE BASTI Gözaltına alınan Uğur Y. tecavüz suçlamasını kabul etmezken, B.T. ile kendi isteğiyle cinsel ilişkiye girdiğini öne sürdü. Uğur Y. ‘Bıçak tehdidi ile tecavüz’ suçlamasıyla tutuklandı. Genç kadın internette kocasının erkek arkadaşına yazdıklarını görünce şok oldu. Adam çocukluk arkadaşım diye tanıttığı erkeğe "kokunu özledim, kazağınla yatıyorum" diye yazmıştı. Ankara 3. Aile Mahkemesi'nde açılan boşanma davası dosyasına yansıyan ilişkide, genç kadın G.A. bir süre sonra kariyerini geliştirmek için ABD'ye gitti. Eşi E.A.'yı da yanına aldı. G.A. bir yandan okuyup, bir yandan da çalışarak iş bulamayan ve zamanını bilgisayar başında geçiren kocasına baktı. Bir gün iş yerinden erken çıkan genç kadın eve geldiğinde eşinin evde olmadığını, bilgisayarın ise açık olduğunu fark etti. ERKEK ARKADAŞINA 'KOKUNU ÖZLEDİM' YAZMIŞ Bilgisayarda kocasının, çocukluk erkek arkadaşı A.S.'ye, "Kokunu özledim senin kazağınla yatıyorum" şeklinde mesajlarını görünce şok oldu ! Aynı günlerde genç kadın ortak arkadaşlarından, eşinin gay barlara gittiğini de öğrendi. Çift bir süre sonra Türkiye'ye döndü. Türkiye'de yaşamaya başlayan çift arasında sorunlar yaşanmaya başladı. Türkiye'ye döndükten sonra kocasının erkek arkadaşı daha çok zaman geçirmeyi tercih edince kadın, eşinin erkek arkadaşı A.S.'nin karısı C.S. ile de tanıştı. YOKSA BUNLAR GAY Mİ? Bu süre içinde iki koca sık sık "İhale var, biz il dışına çıkıyoruz" diyerek, birlikte seyahate gittiler. Bu durumdan rahatsız olan A.S.'nin eşi C.S., "Yoksa bunlar gay mi?" diyerek şüphesini ortaya koydu. İki kadın, eşlerinin bilgisayarlarında, kocalarının birbirlerine yazdıkları e-mailler, MSN konuşmaları ile sevgili olduklarına dair kanıt içeren fotoğrafları bulunca, boşanma davası açtı. CİNSEL İLİŞKİ İSTEMİYOR Genç kadın, dava dilekçesinde cinsel ilişki isteğinin kocası tarafından yerine getiremediğini belirterek, 250 bin TL maddi ve 800 bin TL manevi tazminat ile 5 bin TL de tedbir ve yoksulluk nafakası istedi. Dosya için ABD'den tanıklar bile dinlendi. İki yıl süren dava sonrasında mahkeme, kocanın evlilik birliğinin temel gereklerini yerine getiremediği gerekçesiyle çifti boşadı, kocayı nafaka ve tazminata mahkum etti. Hakim Çetin Durak davanın evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma davası olduğuna dikkat çekerek 'Kişilik hakları zedelendi' dedi. VİCDANSIZ ANNENİN KORKUNÇ SIRRI [PAGE] VİCDANSIZ ANNENİN KORKUNÇ SIRRI İzmir'de, iki yıl önce gayrimeşru ilişki sonrası hamile kalan bir kadın, iddiaya göre 112 Acil Servis'te hemşire olan kız kardeşinin yardımıyla doğurduğu bebeğini ölüme terk ettikten sonra annesinin mezarına gömdü. Olay, iki yıl sonra bir ihbar sayesinde ortaya çıktı. Anne gözaltına alınırken, kemikleri bulunan talihsiz bebeğin cesedi Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. İzmir'de, G.T. isimli kadın, gayrimeşru bir ilişki sonrası hamile kaldı. Bebeği aldırmak için geç kalan kadın, uzun süre gebeliğini ailesinden sakladı. ODADA ÖLÜME TERK ETTİ Gebeliğin son dönemlerinde çaresiz kalan G.T., 112 Acil Servis'te hemşire olarak çalışan kız kardeşi F.T'ye durumu anlatarak yardım istedi. İddiaya göre kız kardeşinin Karataş semtinde bulunan evinde suni sancı verilerek doğum gerçekleştirildi. Olması gereken tarihten önceki bir tarihte suni sancı verilerek ve bazı tıbbı yöntem kullanılarak erken doğması sağlandığı için bebeğin kendiliğinden ölmesine karar veren anne G.T. bebeği başka bir odaya koyarak ölüme terk etti. BEBEK AĞLAYA AĞLAYA ÖLDÜ Başka bir odaya alınıp ölüme terk edilen bebek saatlerce ağlayarak öldü. G.T. ve kardeşi bebeğin cesedini daha önce kaybettikleri annelerinin mezarını yüzeysel kazarak bir poşet içinde gömdüler. Olayın üzerinden iki yıl geçtikten sonra İzmir Emniyet Müdürlüğü'ne olay bildirildi. İhbar üzerine harekete geçen Cinayet Büro Amirliği ekipleri yaptıkları soruşturma sonucunda, bebeğin gömüldüğü iddia edilen mezarı tespit etti. Harmandalı Mezarlığı'nda bulunan G.T.'nin annesine ait mezarda yapılan kazıda bebeğe ait kemik parçaları bulunarak İzmir Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. İDDİALARI KABUL ETMEDİ Gözaltına alınan anne G.T.'nin verdiği ifadede, "bebeği tek başına kardeşinin evinde altı aylıkken ilaç içerek doğurduğunu, bebeğin ölü doğduğunu bu yüzden kimseye söylemeden gömdüğünü söylediği" öğrenildi. G.T. adliyeye sevk edildi. Bu arada G.T.'ye doğum sırasında yardımcı olduğu iddia edilen hemşire kız kardeşi F.T.'nin yakalanması için çalışma başlatıldı. F.T.'nin artık hemşirelik yapmadığı ve yaşamını İngiltere'de sürdürdüğü yolunda bilgiler alındığı öğrenildi. AYNI GÜN DOĞUP AYNI GÜN ÖLDÜLER [PAGE] AYNI GÜN DOĞUP AYNI GÜN ÖLDÜLER Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde istemediği halde dayısının oğlu ile evlendirilmek istendiği iddia edilen 21 yaşındaki ikiz kız kardeşten biri, 5. kattan atlayarak intihar etti. Kardeşinin peşinden atlayan diğer kız da yaşamını yitirdi. Alınan bilgilere göre, Çınar ilçesine bağlı İncirtepe köyünde oturan ve dayısının oğlu ile evlendirilmek istendiği öne sürülen Hediye D, ikizi olan kız kardeşi Kadriye D. ile birlikte nişan alışverişini yapmak üzere Bağcılar Mahallesi Sento Caddesi’nde bulunan ağabeylerinin evine geldi. Nişanı yapılacak olan Hediye D, sabah saat 05.00 sıralarında ağabeyinin oturduğu apartmanın 5. katından atladı. Bunu gören ikizi Kadriye D. de kendisini kardeşinin arkasından boşluğa bıraktı. Hediye D. olay yerinde hayatını kaybederken, yaralı olarak yakınları tarafından Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesine kaldırılan Kadriye D. müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Hediye D’nin cenazesi Eğitim Araştırma Hastanesinde, kardeşi Kadriye D’nin cenazesi de Dicle Üniversitesi Hastanesi morguna otopsi yapılmak üzere kaldırıldı. Olayla ilgili Hediye ve Kadriye D. kardeşlerin bazı yakınlarının gözaltına alındığı, olayla ilgili geniş çaplı soruşturma başlatıldığı bildirildi. Demirel kardeşlerin anneleri ile bir kız kardeşleri ve dayılarının kızlarının 1997 yılında Çınar ilçesi yakınlarındaki Göksu Baraj Göleti’nde yün yıkamak isterken boğuldukları, babalarının daha sonra yeniden evlendiği öğrenildi. ÇOCUK KOĞUŞUNDA TECAVÜZ [PAGE] ÇOCUK KOĞUŞUNDA TECAVÜZ Samsun E Tipi Cezaevi Çocuk- 2 Koğuşu'nda gasp suçundan tutuklu olan 17 yaşındaki C.K., hırsızlık suçundan tutuklu 15 yaşındaki A.K.'ya, banyoda tecavüz etti. Koğuşta kalan çocukların C.K.'dan korkmaları ve ses çıkarmamaları üzerine bir süre gizli kalan olay, geçen yıl Eylül ayında açık görüşte ortaya çıktı. Çocuklar arasındaki söylentiler üzerine harekete geçen cezaevi yönetimi, tecavüz olayını ortaya çıkardı. Soruşturma sonucu C.K. hakkında ‘cinsel istismar', ‘cinsel amaçlı alıkoyma' ve ‘tehdit' suçlarından dava açıldı. BİR KOĞUŞTA 8 ÇOCUK Olay, Samsun E Tipi Kapalı Cezaevi'nde 8 kişinin kaldığı Çocuk-2 Koğuşu'nda meydana geldi. İddialara göre gasp suçundan 13 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılan ve çok sayıda suç kaydı bulunan C.K., geçen yılın Eylül ayında gece herkesin uyuduğu sırada hırsızlık suçundan aynı koğuşta bulunan A.K.'nın yanına gitti. AĞZIYLA ELİNİ KAPATIP BANYODA TECAVÜZ ETTİ C.K., uyandırdığı A.K.'nın ağzını eliyle kapadıktan sonra zorla alt kattaki banyoya götürdü. Burada A.K.'nın ellerini arkadan bağladıktan sonra elbiselerini çıkarıp, ölümle tehdit ederek tecavüz etti. Koğuştaki bu olay uyanan diğer çocuklar tarafından da görüldü. Diğer çocuklar da C.K.'dan korktukları için kimseye bir şey söyleyemedi. Geçen yıl eylül ayındaki Ramazan Bayramı'nda yapılacak olan açık görüş öncesinde yapılan rutin kontrollerde çocuklar arasında söylentiden yola çıkan cezaevi yönetimi, tecavüz olayını ortaya çıkardı. SUÇLAMALARI KABUL ETMEDİ Sorgulama sırasında C.K. suçlamaları kabul etmeyerek, kendisine iftira atıldığını ileri sürdü. C.K., “Koğuşta bana küfür ettiği için onu dövdüm. O da bana bu iftirayı atıyor” dedi. Ancak, A.K. olayı detaylarıyla anlattı. C.K.'nın kendisine tecavüz ettiğini söyleyen A.K. “Geceyarısı beni uyandırdı. Ağzımı kapatıp, sürükleyerek banyo yaptığımız alt kata götürdü. Nereden bulduğunu bilmediğim iple ellerimi arkadan bağladı. Daha sonra da tecavüz etti. Kimseye söylemeyeyim diye de ölümle tehdit etti” dedi. 40 YILA KADAR HAPSİ İSTENİYOR Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı koğuşta bulunan diğer çocukların ifadesini aldı. Onlarında olayı doğrulaması üzerine savcı, C.K. hakkında Samsun 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde ‘cinsel istismar', ‘tehdit', ‘cinsel amaçlı alıkoyma' suçlarından toplam 40 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açtı. Olaydan sonra hırsızlık suçundan yargılanan A.K.'nın bir süre sonra tutuksuz yargılanmak üzere tahliye olduğu, C.K.'nın halen tutuklu olduğu belirtildi. KAMYONET DUVARDA ASILI KALDI [PAGE] KAMYONET DUVARDA ASILI KALDI Trabzon'un Akçaabat ilçesinde freni boşalan araç, 13 metrelik duvarın üstünde asılı kaldı. Abdulkadir Yurdakul (31) yönetimindeki 61 KN 589 plakalı kamyonet, hidrolik sisteminin boşalması nedeniyle, Dürbinar Mahallesi'nde, kontrolden çıktı. Freni boşalan araç, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Akçaabat Meslek Yüksek Okulu'nun yaklaşık 15 metrelik duvarında asılı kaldı. Vatandaşların yardımıyla araçtan çıkartılan sürücü ve yanındaki 2 kişi, kazadan yara almadan kurtuldu
Kadın kocasına kız kaçırdı. Sadece bununla da kalmadı. Kocası tecavüz ederken adaam yardım etti.
Araştırmayı yürüten Prof.Dr.Enzo Manzato başkanlığındaki ekibin çalışmaları sonucu dini sorumluluklarına önem verip yerine getirenlerin unutkanlığa düşme oranının dini yaşantısına dikkat etmeyenlerden az olduğu belirlendi. 64 hastanın katıldığı ve 12 ay süren araştırmada hastalar, dindarlığı az seviyede olanlar ve dindarlığı orta ve yüksek seviyede olanlar olarak iki gruba ayrıldı. Bir yıl süren araştırma süresince beyin fonksiyonları ölçülen hastalardan dindarlığı orta ve yüksek seviyede olanların yeme-içme, kendi başına giyinme, banyo yapma kabiliyetleri devam ederken düşük seviyede olanların bu kabiliyetlerinde kayıplar meydana geldiğinin gözlemlendiği ifade edildi. Alzheimer gibi nörodejeneratif hastalıkların tedavisinin olmadığı, ilaç tedavisi ve özel yaşam koşullarının hastalığın ancak ilerlemesini yavaşlattığına dikkat çekildi. Profesör Manzato sıradan sosyal yaşamdaki duyusal uyarıcıların kavramsal gerilemeye yol açtığının bilindiğini fakat bu araştırmada dindarlığın kavramsal kayıpları azaltıcı bir etken olarak tespit edildiğini söyledi.
Dine önem veren insanların Alzheimer hastalığına yakalanmasının, diğer insanlara göre daha düşük olduğu ortaya çıktı.
TBMM Genel Kurulunda, ekonomik krize karşı alınan önlemlerin 2010 yılında da uygulanmasına ilişkin Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının, görüşülmesine başlandı. Genel Kurulda, tasarının görüşülmesine geçilmeden önce, Plan ve Bütçe Komisyonu ile AB Uyum Komisyonunda, grubu bulunmayan parti milletvekilleri veya bağımsız milletvekillerinin boş bulunan üyeliği için seçim yapıldı. Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğine Ankara Bağımsız Milletvekili Mücahit Pehlivan, AB Uyum Komisyonuna ise DSP Adana Milletvekili Mustafa Vural Seçildi. Tasarının tümü üzerinde MHP Grubu adına söz alan Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı, Komisyondaki görüşmeler sırasında tasarıya çeşitli konularla ilgili 8 kanun teklifinin eklenmesini eleştirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın memurlara yapılacak zammı açıklayarak “Meclisin iradesini ipotek altına aldığını” ileri süren Kalaycı, zamların şubat ayına yetiştirilmesi için düzenlemenin alelacele gündeme alındığını söyledi. Kalaycı, bir araştırmaya göre, emeklilerin yüzde 96'sının aldığı aylıkla geçimini sağlayamadığını, yüzde 34'ünün evinin bulunmadığını belirterek, “Emekliler, maaşlarına gelen zammı söylemekten utanmıştır. Asıl utanması gereken bu komik zammı emekliye reva görenlerdir” dedi. Yılbaşından itibaren yapılan zamlarla emekli maaşlarına verilen zammın geri alındığını ifade eden Kalaycı, “Tasarı, ekonomik krizin ağır seyrettiğini, etkisini 2010'da da sürdüreceğinin ikrarıdır. Millet 'işsizim, açım' diyor, Sayın Başbakan 'açılım' diyor. Krizden zarar gören insanlarla alay edercesine krizden en az etkilenen ülkenin Türkiye olduğu söyleniyor. Kriz, sizi teğet geçmiş olabilir, soyguncu asalakların standardını yükseltmiş olabilir ama AKP Hükümetlerinin öngörüsüzlüğü, tedbirsizliği yüzünden kriz insanları silindir gibi ezip geçmiştir” diye konuştu. TÜRKİYE'NİN EN TEMEL SORUNU; İŞSİZLİK CHP İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek, çeşitli konulardaki düzenlemelerin bir tasarıda birleştirilmesini ve bu düzenlemenin de “torba yasa” şeklinde görüşmesini eleştirdi. Tasarıda, kısa çalışma ödeneğinin artırılması ve önceki kısmi iyileştirmenin devamı niteliğinde düzenleme bulunduğunu belirten Özyürek, “Hükümet, bu düzenleme yerine kapsamlı bir İşsizlikle Mücadele Yasa Tasarısı getirseydi yerinde olurdu. Türkiye'nin en temel sorunu işsizliktir. İşsizliği, ekonomik ve sosyal boyutuyla ele alan düzenlemeye ihtiyaç var” dedi. TEKEL işçilerinin 44 gündür hak arama mücadelesi verdiklerini anlatan Özyürek, “Başbakan Erdoğan'ın işçilerin haklı taleplerine kulaklarını tıkadığını” savundu. Özyürek, “TEKEL işçilerinin davası, bir ideoloji, bir merhamet, bir sosyal devlet davasından çıkmış, vicdan davası haline gelmiştir. AKP, bu direnişi görmezden gelmektedir, işçilerin hal ve hatırını bile sormamaktadır. Sorunu çözmemek, görmezden gelmek vicdansızlıktır. Vicdanı olanlar, anlayış göstermek zorundadırlar” diye konuştu. Emeklilerin, toplumun en mağdur kesimi olduğunu savunan Özyürek, yapılan “komik, sembolik zamlarla” emeklilerin sorunlarının çözülemeyeceğini ifade etti. Özyürek, emekli maaşlarına yapılan 60 liralık zammın 200 liraya çıkarılması için önerge vereceklerini belirterek, bu önergeye destek verilmesini istedi. Özyürek, SGK emeklileri arasında intibak sorunu bulunduğuna değinerek, 30 yıl çalışmış eski emekli bir kişinin 700 lira maaş almasına karşın, aynı yıl hizmeti bulunan yeni bir emeklinin 2 bin lira maaş aldığını, bu uçurumun giderilmesi gerektiğini söyledi. Tasarıyla banka şubelerinden önemli miktarlarda harç alınmasının öngörüldüğünü belirten Özyürek, şubelerden kazançları üzerinden vergi alınması gerektiğini, aksi halde küçük ilçe ve beldelerdeki banka şubelerinin kapanacağını söyledi. Özyürek, belediyelerin aldığı paylara uygulanan kesinti oranının belirlenmesinde Bakanlar Kuruluna yetki verilmek istendiğini belirterek, borçlarından dolayı belediyelerin hak ettiği paylarına yüzde 40 oranında kesinti uygulandığını, bu oranın artırılması halinde belediyelerin hizmet veremeyeceğini savundu.
Meclis, ekonomik krize karşı alınan önlemlerin uzatılması amacıyla çeşikli kanunlarda yapılacak değişiklikleri görüştü.
Çorum'da çıkan yangında dumandan zehirlenerek ölen Sefa Çavdar'ın (5), ambulansın kapılarının kilitli kalması nedeniyle hastaneye geç götürülmesine neden olduğu belirtilen sürücü Celal Timur hakkında soruşturma başlatıldı. Kapıların çocuk içerdeyken bir hasta yakınının yanlış bir düğmeye basması sonucu kilitlendiğini belirten İl Sağlık Müdürü Adem Bilgin, yaklaşık 6 dakika gecikme yaşandığını söyledi. Gülabibey mahallesindeki evlerinde önceki gün elektrik kontağından çıktığı belirtilen yangın sırasında yalnız olduğu belirtilen Sefa Çavdar, dumandan etkilendi. Markete süt almaya giden anne Güllü Çavdar (32), eve döndüğünde şoke oldu. Sefa ambulansa konulduğunda, araçtan inen sürücünün anahtarları içeride bırakması sonucu kapıların otomatik olarak kilitlendiği belirtildi. Ambulansın şoför tarafından camının kırılarak kapıların açılmasının arıdndan Çorum Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Sefa, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Bu gelişme üzerine İl Sağlık Müdürlüğü sürücü Celal Timur hakkında soruşturma başlattı. Ambulansın kapılarının kilitlenmesinin şoförden değil bir hasta yakınından kaynaklandığını ileri süren İl Sağlık İl Müdürü Adem Bilgin ise şöyle konuştu: "Ambulansımız kısa sürede yangın mahalline ulaştı. Yaralı çocuk doktorların gözetiminde ambulansa alındı. İlk müdahalede öldüğü tespit edilen çocuk, hayati amaç taşıması gözönüne alınarak Devlet Hastanesi acil servisine kaldırıldı. Olay yerinde ve ambulansta yapılan hayata döndürme çalışmaları hastanede de devam etti, ancak başarılı olunamadı." İhmal gözükmüyor "Ambulansa binen hasta yakınları yanlışlıkla bir yere dokunmuş ve kapıları kilitlenmiş. Daha sonra cam kırılmış ve ambulans şoförü aracına binerek çocuğu hastaneye ulaştırmış. Tüm bu yaşanan gelişmeleri ambulansımızın GPRS cihazından takip ettik. Yaşanan gecikme 6 dakika olarak tespit edildi. Şu anda herhangi bir ihmal gözükmüyor. Ancak yine şoför hakkında gerekli soruşturma başlatılmıştır." Sefa dün Kargı'nın Hacıamca beldesinde toprağa verildi. Gözyaşları içerisinde son yolculuğuna uğurlanan Sefa'nın annesi Güllü Çavar, güçlükle ayakta durabildi.
Boğulmak üzereyken kurtarılan minik bu kez de kapısı açılmayan ambulansın mı kurbanı oldu?
İşçi ve memur konfederasyonları, Tekel işçilerinin sorununun çözülmemesi halinde, 3 Şubat 2010 Çarşamba günü üretimden gelen gücü kullanmayı kararlaştırdı. Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, TEKEL işçilerinin sorununun çözülmemesi halinde işçi ve memur sendikaları konfederasyonları olarak 3 Şubat 2010'da üretimden gelen güçlerini kullanma kararı aldıklarını bildirdi. TOPLANTIDAN EYLEM KARARI ÇIKTI Tük-İş'in çağrısıyla işçi ve memur sendikaları konfederasyonlarının Türk-İş Genel Merkezi'nde yaptığı toplantı sona erdi. Toplantıya, Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız, KESK Genel Başkanı Sami Evren ve Hak-İş Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Arslan katıldı. Kumlu, toplantının ardından yaptığı açıklamada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, talepleri doğrultusunda 28 Ocak Perşembe günü saat 18.00'de kendilerine randevu verdiğini anımsatarak, Erdoğan'a teşekkür etti. Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu'nun, bir yöneticilerinin vefatı nedeniyle toplantıya katılamadığını ifade eden Kumlu, Gündoğdu'nun da toplantıda alınan kararlara katıldığını bildirdi. Tekel işçilerinin sorununun masa başında çözülmesi için ellerinden geleni yapmaya hazır olduklarını vurgulayan Kumlu, bu nedenle 28 Ocak'taki görüşmeyi önemsediklerini söyledi. Kumlu, Tekel işçilerinin sorununun çözülmemesi halinde 3 Şubat 2010 Çarşamba günü Tekel işçileriyle dayanışma amacıyla üretimden gelen güçlerini kullanma kararını aldıklarını kaydetti.
Türk-İş'in çağrısıyla bir araya gelen işçi ve memur sendıkaları, grev kararı aldı. Bu konudaki son söz ise Erdoğan'ın...
Sibirya'dan sarkan ve özellikle Doğu Avrupa'da etkili olmaya devam eden soğuk hava dalgasının yol açtığı ölümler artarken, soğuklar da aşamalı olarak batı ve güneybatıya doğru kayıyor. Polonya: Polonya polis yetkilisi Kamila Szala, soğuklar nedeniyle Kasım'dan bu yana ülkede 212 kişinin yaşamını yitirdiğini açıkladı. Yetkili, ölenlerin büyük bölümünün evi olmayan 35 ila 60 yaşlarındaki erkekler olduğunu belirtti. Polonya İçişleri Bakanlığı Kriz Merkezi de, ülkenin güneyinde kar ve buzun ağırlığından kopan kablolardan ötürü 5 bin hanenin elektriksiz olduğunu açıkladı. Romanya: Aşırı soğuklar ve ağır kış koşullarının son 24 saatte 9 kişinin daha ölümüne yol açtığı Romanya'da da sıcaklıklar ülkenin orta kesimlerinde sıfırın altında 32 dereceye kadar düştü. Sağlık Bakanlığı, son 6 günde aşırı soğuklara bağlı olarak toplam 31 kişinin öldüğünü bildirdi. Tüm evsizlerin bakım merkezlerine götürüldüğü güvencesi veren Bükreş, ayrıca Rusya'dan aldığı doğalgazın miktarını da artırmak istiyor. Almanya: Almanya'da evsizler için çalışan bir kuruluşun belirttiğine göre, ülkede 13 yıldır ilk kez aşırı soğuklar 14 kişinin ölümüne neden oldu. Meteoroloji servisleri, Almanya'nın kuzeyinde yarın da yoğun kar yağışı ve fırtına beklendiği uyarısı yaparken, ulaşımda aksamalar meydana gelebileceği bildirildi. Sıcaklıkların eksi 27 dereceye kadar düşeceği belirtildi. Bulgaristan: Bulgaristan'da çok sayıda okul ikinci gününde de kapatıldı ve ülkenin özellikle kuzeydoğusunda birçok köyle ulaşım yoğun kar yağışından dolayı kesildi. Rusya: Rusya'nın başkenti Moskova'da da bu sabah hava sıcaklığı eksi 26 santigrat derece kaydedildi. Ülkede bazı bölgelerde okullar tatil edildi. Son 50 yıldır Rusya'nın Avrupa kıtası üzerindeki toprakları üzerinde Ocak ayında sıfırın üzerinde sıcaklık kaydedilmezken, Çuvaşya bölgesinde 1 Ocak'tan bu yana 13 kişinin soğuklardan öldüğü belirtildi. İspanya'nın Valencia, Alicante ve Murcia kentlerinde de kar yağışı ve şiddetli fırtına yüzünden alarma geçildi. Soğuk hava dalgası, bugün içinde Fas ve Cezayir'i de etkilemeye başladı.
Soğuklar sadece Türkiye'yi değil Avrupa'yı da fena vurdu. Soğuklar aşamalı olarak batı ve güneybatıya kayıyor.
Bingöl'de 4 gün önce kaybolan 13 ve 8 yaşındaki iki kız çocuğundan biri ölü bulundu. Mardin'in Mazıdağı ilçesinde ise, çocuklara "ameliyat oldunuz mu, hastalığınız var mı" gibi sorular soran bir kişi gözaltına alındı. Bingöl-Genç karayolunun 10. kilometresinde, Çapakçur Deresi bölgesinde bir kız çocuğu görüldüğü bilgisini alan Ayaz ailesi ve yakınları, İçmeler mevkiinde Göynük Çayı kıyısındaki olay yerine gittiklerinde, Asliye Ayaz'ın cesediyle karşılaştı. Asliye Ayaz'ın ailesi ve yakınları sinir krizi geçirdi. Asliye Ayaz'ın (8) cesedi, polis ve savcının olay yerinde yaptığı incelemenin ardından Bingöl Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Vücudunda herhangi bir darp izine rastlanmayan Ayaz'ın cesedi otopsi yapılmak üzere ambulansla Malatya Adli Tıp Kurumu'na götürüldü. Bu arada, Bingöl Valiliğinden yapılan yazılı açıklamada da kayıp kız çocuklarından Zeynep Varış'ın (13) bulunması için arama çalışmalarının devam ettiği kaydedildi. Bingöl'de, 22 Ocakta kitap almak için Saray Mahallesi'ndeki Temel Yapı Konutlarında bulunan evlerinden kitap almak için ayrılan Zeynep Varış (13) ile dayısının kızı Asliye Ayaz'dan, 4 gündür haber alınamıyordu. Son olarak, iki çocuğun kaybolmadan önce Hastane Caddesi'nde yürürken bir apartmanın güvenlik kamerasına takılan görüntüleri ortaya çıkmıştı. Ailelerin ortaya çıkardığı görüntüler Emniyet ekiplerine teslim edilmişti.
Bingöl'de 4 gün önce kaybolan 13 ve 8 yaşındaki kızlardan biri ölü olarak bulundu. Ailelerin feryatları yürek dağladı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), temel enflasyon göstergeleri olan Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) ile Üretici Fiyatları Endeksi (ÜFE) madde sepetleri ve madde ağırlıklarını güncellendi. TÜİK tarafından yapılan yazılı açıklamaya göre, güncelleme sonucu oluşturulan yeni sepetler TÜFE'de 446 ürünü, ÜFE'de ise 779 ürünü kapsıyor. Oluşturulan yeni TÜFE sepetine genç odası takımı yeni ürün olarak girerken, eski sepette yer alan yemeklik tereyağı, erkek kot mont, taşınır müzik seti ve florasan lamba ürünleri yeni sepette bulunmuyor. Eski sepette yer alan kahvaltılık tereyağı, erkek kaban ve palto ise yeni sepette yer almaya devam edecek. TÜFE'de ürün çeşitliliği 845 çeşitten 869 çeşide arttırılırken, eski sepette yer alan tren, vapur ve belediye otobüslerinde yeni tarifelerin kapsanmasına özen gösterildi, özel televizyonların ücretli paket yayınlarında da çeşitliliğe yer verilerek kapsam genişletildi. Yeni TÜFE ve ÜFE madde sepetleri ve ağırlıklarıyla hesaplanacak. Ocak 2010 rakamları, 3 Şubat 2010 tarihinde kamuoyuna duyurulacak ve güncellenmiş sepet ve ağırlık yapısına uygun olarak yapılacak hesaplamalar Aralık 2010 tarihine kadar devam edecek. Güncelleme çalışmaları her yıl devamlı olarak yapılacak.
TÜİK, temel enflasyon göstergeleri olan Tüketici Fiyatları Endeksi ile Üretici Fiyatları Endeklerini güncelledi.
Pendik Belediyesi İstanbul'u etkisi altına alan kar yağışı ve soğuk hava nedeniyle dışarı çıkamayan kimsesiz ve yoksul yaşlılara gıda yardımı yaptı. Belediyeye bağlı ekipler önceden tespit edilen yaşlıların evlerine tek tek giderek yiyecek içecek yardımında bulundu. Belediye ekipleri içinde muhtelif gıda maddeleri bulunan kolileri tespit edilen yaşlı vatandaşlara teslim ettiler. Kurtköy'de tek katlı bir evde yaşayan 70 yaşındaki Zehra Temel, belediye ekiplerini kapıda karşıladı. Eşini kaybeden üç çocuğu da evli olan yaşlı kadın, belediyenin yardımlarıyla ayakta kaldığının söyledi. Evde tek başına yaşayan Zehra Temel çocuklarının da maddi durumları yeride olmadığı için kendisine yardım edemediklerini belirterek, belediye görevlilerine teşekkür etti. Belediye ekipleri özürlü kızıyla birlikte yaşayan 80 yaşındaki Ayşe Boyacı'ya da erzak götürdü. Pendik Belediyesi Halkla İlişkiler Müdürü Metin Tavukçu yardımların soğuklar devam ettiği süre içinde dağıtılacağını söyledi.
Pendik Belediyesi İstanbul'u etkisi altına alan kar yağışı nedeniyle dışarı çıkamayan yaşlıların evine giderek gıda dağıttı.
İzmir'in Çiğli İlçesi'ndeki 2'inci Ana Jet Üs Komutanlığı'nda pilotaj eğitimlerini tamamlayan 1'i kadın 48 teğmen, törenle brövelerini takıp mezun oldu. Pilot teğmenler arasında tek kadın olan Kerime Kumaş, büyük gurur yaşarken, “Çok mutluyum. Görevimi en iyi şekilde yapacağım” diyerek sevincini dile getirdi. TEĞMENLERİN GURUR GÜNÜ 2008-A devresi pilot teğmenler için Çiğli'deki 2'inci Ana Jet Üs Komutanlığı'nda düzenlenen mezuniyet törenine, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay, Ege Ordu Komutanı Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu, 2'inci Ana Jet Üs Komutanı Hava Pilot Tümgeneral Güngör Kurubaş, 1'i kadın 48 teğmen ve aileleri katıldı. Tören birliğinin yerini almasının ardından konuşan Üs Komutanı Hava Pilot Tümgeneral Güngör Kurubaş şunları söyledi: “Teğmenlerimize yeni atandıkları birliklerinde emniyetli uçuşlar ve başarılı görevler diliyorum. Çağımızın en gelişmiş uçakları ile uçmaya, yeni silah sistemlerini kullanmaya ve uzaydaki yerinizi almaya hazır olun. Hava Kuvvetleri ailesinin en genç çelik kanatlı bekçileri olarak sizlere güvenim tamdır. Yüce Türk milleti, sizlerin çelik kanatları altında yarına güvenle bakmaktadır. Meslek hayatınız boyunca, ulusumuzun sizlere karşı duymakta olduğu güveni, her şeyden üstün tutacağınıza inanıyor, mezuniyetinizi candan kutluyorum.” Tümgeneral Kurubaş ayrıca, üste bugüne kadar 7 bin 304'üncü pilotun yetiştirildiğini de belirtti. DÖNEM BİRİNCİSİNDEN YAŞ KÜTÜĞÜNE MAKET Devre birincisi Hava Pilot Teğmen Celal Alptekin Çevik de konuşmasında, “En büyük amacımız, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Hava Kuvvetlerini, şanlı tarihimize layık bir şekilde geleceğe güvenle taşımak, vatan semalarına yönelebilecek her türlü tehdidi ne pahasına olursa olsun yok etmek olacaktır. Ülkemizin bölünmez bütünlüğüne, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşılarında bizi bulacak, kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacak ve şerefimizle öleceğiz” dedi. Teğmen Çevik, konuşmasının ardından yaş kütüğüne uçak maketi çaktı. Daha sonra dereceye girenlere ve diğer pilot teğmenlere, törene katılanlarca bröveleri takıldı. İSTİKBAL GÖKLERDEDİR HEDEFİ Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay da genç pilot teğmenlere hitaben şöyle konuştu: “Şunu çok iyi bilmelisiniz ki, Büyük Önder Atatürk'ün eşsiz dehası ile dile getirdiği ‘İstikbal Göklerdedir’ parolası, Türk Havacılığı'nın değişmez hedefidir. Bu hedefe ulaşmada çağı ile yarışan modern bir hava kuvveti oluşturma yolundaki gayretlerimize, sizler de yoğun çalışmalarınızla çok büyük katkılar sağlayacaksınız. Bu kapsamda günümüzde, üç boyutlu harekat ortamına dördüncü ve beşinci boyut olarak uzay ve bilginin de dahil olması, harekatı tüm boyutlarda planlayacak, yönetecek ve icra edecek sizlerin çok iyi yetişmiş olmanızı gerektirmektedir. Bu çok boyutlu ortamda görev yapabilecek şekilde bilgi ve becerinizi arttırmanız, Hava Kuvvetlerine ve yüce ulusumuza karşı en büyük sorumluluğunuzdur. Genç havacıların almaya hak kazandığı brövelerin kendilerine, vatanımıza, milletimize ve hava kuvvetlerimize hayırlı olmasını diliyorum.” TEĞMEN KERİME, İLGİ ODAĞI OLDU Konuşmaların ardından Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay, mezun olan pilot teğmenlerle anı fotoğrafı çektirdi. Teğmenler daha sonra hep birlikte kılıçların gökyüzüne kaldırıp çattı. Teğmenler arasında tek kadın olan, Konya 3'üncü Ana Jet Üs Komutanlığı Arama Kurtarma Birliği Helikopter Pilotluğu görevine atanan Kerime Kumaş, ilgi odağı oldu. Büyük gurur yaşayan Teğmen Kumaş, “Çok mutluyum, çok gururluyum, hepimiz için çok zordu ama üstesinden geldik. Görevimi en iyi şekilde yerine getireceğim” diyerek sevincini anlattı.
İzmir'de bugün çiceği burnunda teğmenlerin mezuniyet heyacanı vardı. Pilot teğmenlerin gururu ise Kerime Kumaş oldu.
Mevlana Mahallesi'nde yokuş aşağı inen Mustafa Arar (26) yönetimindeki 63 LF 320 plakalı 20 ton mazot yüklü tankerin freni boşaldı. Sürücü Arar'ın direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu tanker, 105 Nolu Cadde ile 108 Nolu Cadde'nin kesiştiği noktadaki 3 katlı apartmanın zemin katında bulunan evin oturma odasının duvarına çarptı. Kazada tanker sürücüsü Arar ile duvarı yıkılan evdeki Faik (36) ve Hazal Yücel (33),e çocukları Cemile (2), İlhan (4), Diyar (6) ve Esra (3) yaralandı. Yaralanan aile üyeleri, ambulansla Şehitkamil Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Sürücü Mustafa Arar ise sıkıştığı yerden çıkartılamayınca itfaiye ekiplerinden yardım istendi. Olay yerine gelen itfaiye ekipleri, sürücüyü kurtarmak için çalışma başlatırken, sağlık ekipleri de müdahalede bulundu. Yaralı sürücüyü çıkartabilmek için tanker vinçle çekildi, aracın bazı parçaları keski aletleriyle kesildi. Bu sırada elinden yaralanan bir itfaiye erine de olay yerindeki ambulansta müdahale edildi. Yaralı Mustafa Arar, yaklaşık 1 saat süren çalışmaların ardından kurtarılarak ambulansla Şehitkamil Devlet Hastanesi'ne götürüldü. Arar'ın durumunun ağır olduğu bildirildi
Gaziantep'te yokuş aşağı inerken freni boşalan tankerin eve girmesi sonucu 7 kişi yaralandı.
Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanlığı tarafından şehit ailelerine malüller ile dul ve yetimleri için açılacak faizsiz konut kredisinin miktarı 2010 yılı için 56 bin 454 TL olarak belirlendi. Bursa Valiliği tarafından yapılan yazılı açıklamada, "Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'nın 06.01.2010 tarihli yazıları ile 21 Eylül 1991 tarih ve 20998 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 'Toplu Konut Fonu'ndan şehit ailelerine, malüller ile dul ve yetimlerine açılacak Faizsiz Konut Kredisi Yönetmeliği''nin 5. maddesi gereği, faizsiz konut kredisi miktarı 2010 yılı için 56 bin 454 TL olarak belirlenmiştir." denildi.
TOKİ, şehit ailelerine malüller ile dul ve yetimleri için açılacak faizsiz konut kredisini 56 bin 454 TL olarak belirlendi.
Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi'nden 3 kişilik heyet, İmralı'da ömür boyu hapis cezasını çeken teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın cezaevi şartlarını denetledi. Yeni yaptırılan İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi'ne gitmek için Avrupa İşkencenin ve İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Ceza veya Muamelerin Önlenmesi Komitesi'nden (CTP) 3 kişilik heyet Yalova'dan adaya hareket etti. Heyet üyeleri askeri bir helikopterle İmralı Adası'na götürüldü. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Nizamettin Kalaman da deniz yoluyla İmralı'ya giderek heyete eşlik etti. Heyet üyelerinin bölücübaşı Abdullah Öcalan yanı sıra aynı cezaevine nakledilen diğer 5 mahkumla da görüştüğü bildirildi.
Avrupa işi gücü bıraktı Öcalan'ın derdine düştü. Konsey, bugün Abdullah Öcalan'ın şartlarını denetledi.
Fenerbahçe'de transfer sancısı büyüyor. Ara transferin bitimine sayılı günler kala Gökhan Ünal'ın dışında başka futbolcuyla anlaşamayan sarı-lacivertlilerinde Teknik Direktör Daum'un sıkıntıya girdiği öğrenildi. Lig Tv'nin haberine göre: Alman hocanın yönetime "İlk on birde oynayan iki futbolcumuz Roberto Carlos ve Kazım gitti. Yerlerine henüz takviye yapamadık. Özellikle bir kanat oyuncusuna büyük ihtiyaç var. Bu belirsizliğin ortan kalkması gerekiyor" dediği öğrenildi. Fenerbahçe yönetiminin ise Daum'un bu sözlerine karşılık transferde çok ısrarcı davranmadığı ifade edildi. Brezilyalı Dentinho'nun transferi için uğraşan sarı-lacivertlilerin bu futbolcunun bonservis bedelinde indirim yapamadıkları için geri adım attıkları belirtildi. Fenerbahçe yönetiminin Inter’de şans bulamayan Mancini ile yakından ilgilendiği haberi bomba gibi patlarken, İtalyan kaynaklar Mancini'nin eşinin yeni doğum yaptığını ve bu nedenle bu futbolcunun Türkiye'de futbol oynamaya sıcak bakmayacağını ileri sürdüler.
Ara dönemde arayışlarını sürdüren Fenerbahçe'de teknik adam Christoph Daum, yönetimden transfer bekliyor...
Mardin'de Milli Eğitim’den geldiğini söyleyen bir kişi, bir evde topladığı 20 çocuktan 4'ünü kaçırma girişiminde bulundu. Kaçmaya çalışan zanlı yakalanırken, adliye önünde toplanan kalabalık linç girişiminde bulundu. Mazıdağı ilçesi Özlüce Köyünün Beşevler mezrasına gelerek vatandaşlarla görüşen 45 yaşındaki Mahmut Ökmen, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nden geldiğini ve çocuklara yardım yapacaklarını söyledi. "SİZ AMELİYAT OLDUNUZ MU?" Bu açıklamasının ardından bir evde yaklaşık 20 kadar çocuğu toplayan Ökmen, içlerinden seçtiği 10-12 yaşlarındaki N.A, S.A, Z.A, A.N'yı bir odaya alarak, burada çocuklara daha önce ameliyat olup olmadıklarını sordu. Durumdan şüphelenen ailelerin sordukları soruları yanıtsız bırakarak panikleyen Ökmen, aracına binerek kaçtı. Olayın bildirilmesi üzerine Ökmen, jandarma tarafından yolda yakalanarak gözaltına alındı. LİNÇ ETMEYE ÇALIŞTILAR Mazıdağı ilçesine getirilen Ökmen, adliye binası önünde toplanan kalabalık tarafından linç edilmek istendi. Öfkeli kalabalığın adliye binası önünde bekleyişi sürüyor. Polis çevrede geniş güvenlik önlemi alırken, savcılık tarafından şahıs ile birlikte 4 çocuğun da ifadesi alınmaya başlandı. ACAR: PANİKLEYEREK KAÇTI Çocukların yakını Ali Acar, ''Şahsın zaten yaklaşık 20 çocuktan 4 kız çocuğunu seçmesi de şüpheli bir durumdu. Neden 4 çocuğu seçtiğini, Milli Eğitim görevlisi olup olmadığını gösteren bir belgesinin olup olmadığı gibi sorularımıza kaçamak cevaplar veren şahıs daha sonra panikleyerek kaçtı'' dedi.
Olmaz demeyin oldu bile! Yardım bahanesiyle Mardin'de çocuk seçen adam öyle bir soru sordu ki yakayı ele verdi.
Adıyaman'ın Gölbaşı ilçesinde hırsızlık yapan kişi, kardaki ayak izlerinin takip edilmesi sonucu yakalandı. Edinilen bilgiye göre, Yavuz Selim Mahallesi Atatürk Bulvarı'ndaki fırın ve bitişiğindeki lokantadan, bir miktar para, cep telefonu ve teyp çalındı. İş yeri sahiplerinin şikayeti üzerine harekete geçen polis ekipleri, zanlının karda ayak izlerinin bulunduğunu tespit etti. Kardaki ayak izlerini takip ederek zanlının evini belirleyen polis, evde H.I'yı (27) çaldığı teyp ve cep telefonunu sobada yakmaya çalışırken yakaladı. Üzerinde çaldığı paralar da bulunan H.I, Emniyet Müdürlüğündeki sorgusunun ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
Kar yağarken hırsızlık yapan kişiyi, ayak izleri ele verdi. Polis kısa sürede yakaladığı hırsızı tutukladı.
Adana'da bir kişi, tartıştığı babasını döner bıçağıyla öldürdükten sonra teslim oldu. Gülbahçesi Mahallesi'nde oturan Ayhan İ. (55), henüz belirlenemeyen bir nedenle babası Şeyhmus İ. (83) ile tartışmaya başladı. Mutfaktan aldığı döner bıçağıyla saldıran Ayhan İ, babasının yüzünü parçalayıp, vücudunun çeşitli yerlerinden yaraladı. Torunlarının çağırdığı ambulansla Adana Numune Hastanesine kaldırılan Şeyhmus İ. tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Olayın ardından eve gelen polis ekiplerine teslim olan Ayhan İ'nin ilk ifadesinde, “Şok geçirdim, ne yaptığımı bilmiyorum. Bir an kendimi kaybettim” dediği öğrenildi. Sorgulanmak üzere Emniyet Müdürlüğüne getirilen zanlı, gazetecilere ise “Beni engellemeye çalışıyorlar. Bu yüzden yaptım” dedi.
Bir cinayet haberi de Adana'dan... Babasına kızan 55 yaşındaki Ayhan İ., 85 yaşındaki babasını öldürdü.
Zonguldak’ın Muslu Beldesi’nde oturan belediyeden emekli 65 yaşındaki Mahir Artık, evine gelen suyun kesilmesi üzerine su borusuna bakmak için gittiği ormanlık alanda donarak yaşamını yitirdi. Muslu Beldesi Emirler Mahallesi’nde oturan 4 çocuk babası Mahir Artık, dün öğle saatlerinde evine kendi imkanlarıyla ormandan getirdiği suyun kesilmesi üzerine arızaya bakmak için ormana gitti. Hacer Artık, akşam olmasına rağmen eşi eve dönmeyince şüphelenerek komşularına haber verdi. Mahalle sakinlerinin yaptığı aramada, evine yaklaşık 500 metre mesafedeki ormanlık alanda su kaynağının başında Mahir Artık’ın cesedi bulundu. Cumhuriyet Savcısı’nın olay yerinde yaptığı incelemenin ardından Mahir Artık’ın cesedi Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Burada yapılan otopside soğuktan donarak öldüğü belirlenen Mahir Artık’ın cesedi, bugün Muslu Beldesi’nde toprağa verildi
Musluktan akan suyun donduğunu gören 65 yaşındaki adam, su borusunu takip ederken soğuğa yenildi.
Dinç Bilgin ve Önay Bilgin'e netelikli dolandırıcılıktan 12 yıldan az olmamak üzere hapis cezası istendi. İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmekte olan davada mütalaasını okuyan savcı Selamettin Celep, batık Etibank'ın eski sahipleri Dinç Bilgin ve Şevket Önay Bilgin'in bankayı nitelikli ve birden çok sayıda dolandırdıklarının sabit olduğunu belirterek Dinç Bilgin ve Önay Bilgin'in bankalar kanununun nitelikli zimmeti düzenleyen maddesi gereğince 12 yıldan az olmamak üzere ağır hapis ve meydana gelen zararın 3 katı kadar ağır para cezasıyla cezalandırılmasını itedi. Cumhuriyet savcısı ayrıca banka eski genel müdürleri İsmail Hakkı Karakaya, Şükrü Karahasanoğlu ve Zeki Ünal'ın da aynı maddelerden cezalandırılmasını talep etti. Cumhuriyet Savcısı, Dinç Bilgin ve Önay Bilgin'in cürum işlemek için örgüt oluşturmak, yönetmek ve üye olmak, nitelikli dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik suçlarından dolayı haklarında açılan kamu davasının ise zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasını talep etti.Savcı ayrıca Dinç Bilkgin ve Önay Bilgin'in yurtdışına çıkış yasaklarının da devam etmesini istedi. Mahkeme sanıkların esas hakkında savunmalarını yapmaları için duruşmayı 03.03.2010 tarihine bıraktı.
Dinç Bilgin ve Önay Bilgin'e nitelikli dolandırıcılıktan hapis cezası istendi.
Gaziantep'te, psikolojik sorunları olduğu iddia edilen bir hemşire, kalorifer borusuna bağladığı eşarpla kendini asarak yaşamına son verdi. Sağlık ocağında görev yaptığı öğrenilen hemşirenin cesedi, çocuğu ve eşi tarafından evinde bulundu. Gaziantep'in Karataş Mahallesi 404. Cadde Ormankent Sitesi'ndeki evine gelen Mehmet Çulcuoğlu, kapıyı uzun süre çalmasına rağmen annesi Semra Çulcuğoğlu'nun (42) kapıyı açmaması üzerine ilköğretim okulu öğretmeni babası Mustafa Çulcuoğlu'nu aradı. Eve gelen Mustafa Çulçuoğlu, çilingir yardımıyla kapıyı açtırdığında eşi Semra Çulcuoğlu'nun cesedini, koridorda bulunan kalorifer borusuna asılı vaziyette buldu. Sinir krizi geçiren baba ve oğlunu, komşuları ile olay yerine gelen 112 Acil Servis ekibi sakinleştirdi. Bu arada olay yerine giden Şahinbey İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, kalorifer borusuna bağladığı eşarpla yaşamına son veren Semra Çulcuoğlu'nun bıraktığı iddia edilen bir not buldu. Notta, "Eşimi ve çocuklarımı seviyorum. Onlardan bir şikayetim yok, ölümümden hiç kimse sorumlu değil" ifadelerinin yazılı olduğu öğrenildi. Çulcuoğlu'nun cesedi, otopsi yapılmak üzere Avukat Cengiz Gökçek Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Olayla ilgili soruşturma sürdürülüyor.
Hemşire kadın kendini kalorifer borusuna astı. Kadının cesedini çocuğu ve kocası buldu.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Telekomünikasyon İletişim Başkanı (TİB) Fethi Şimşek'in, ''Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dinlenildiği'' şeklindeki sözleriyle ilgili soruşturmada yetkisizlik kararı verdi. Dosya ''Ergenekon'' soruşturmasını yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi. Şimşek, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı soruşturma çerçevesinde, geçtiğimiz yıl Kasım ayında bilgi vermişti. Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Nuri Yiğit tarafından yürütülen soruşturmada, ''yetkisizlik'' kararı verilerek, dosya ''Ergenekon'' soruşturmasını yürüten CMK'nın 250. maddesi ile yetkili ve görevli İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliğine gönderildi. Şimşek'in, ''Başbakan Erdoğan'ın dinlenildiği'' şeklindeki sözlerine ilişkin araştırma ve inceleme ''Ergenekon'' soruşturması kapsamında yapılacak. Fethi Şimşek, 12 Kasım 2009'da düzenlediği basın toplantısındaki açıklamalarında, ''Bir ülkenin Başbakan'ı 6 yıl dinleniyor ve kimsenin kılı kıpırdamıyor. Bugün tartıştığımız dinlemeler hakim kararı ile yapılıyor, usulüne uygun ve mevzuatta yazan hususlara uygun dinlemeler yapılıyor, her nedense toplum ayağa kalkıyor. Bu çifte standarttan kurtulmamız lazım'' ifadesini kullanmıştı.
TİB Başkanı Fethi Şimşek'in, ''Başbakan'ın dinlenildiği'' şeklindeki sözleriyle ilgili soruşturmada yetkisizlik kararı verildi
İNTERNETHABER ANKARA- Başbakan Erdoğan’ın Perşembe günü TEKEL işçileriyle görüşeceği haberi olumlu bir sinyal yarattı, ancak Çalışma Bakanı Ömer Dinçer’in sözleri yeni bir gelişme olmayacağının işareti gibi. Dinçer Meclis kulisinde TEKEL işçilerinin durumuyla ilgili soruya, “Hükümet bir karar verdi. Bu karardan imtina edecek bir durum yok. Kararlara riayet edilecek” dedi. Dondurucu soğukta 43 gündür eylem yapan işçilerinin durumuyla ilgili soruya ise Dinçer, “Yanlış yöntemlerle hak aramaya gidilmemeli” yanıtı verdi. Dinçer işçilerin açlık grevine yeniden başlamaları durumunda neler yapılacağı sorusuna ise “Gerekli tedbirler alınır” demekle yetindi. Başbakan Erdoğan’ın Perşembe saat 18.00’de TEKEL işçileri ile görüşmesi bekleniyor.
Başbakan'ın TEKEL işçileriyle yapacağı görüşme bir umut yarattı, ancak Çalışma Bakanı Dinçer aynı sinyali vermedi.
İNTERNETHABER ANKARA- CHP İzmir Milletvekili Kemal Anadol dün partisinin il başkanlığında konuştu. Anadol, TEKEL işçilerine karşı yaptıkları tek hatanın merhamet olduğunu söyleyen Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e ‘bölücü, şeriatçı, ajan’ dedi. Bugün Mehmet Şimşek’ten yanıt gecikmedi. Şimşek Anadol’u bu sözlerinden ötürü mahkemeye vereceğini söyledi. TÜRK SİYASETİNE KATKISI ‘KÜFÜR’ Anadol, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in TEKEL işçileriyle ilgili ‘merhamet’ sözlerinin hatırlatılması üzerine "O herif hem bölücüdür hem şeriatçıdır. Hem de entelijiyans servisindendir. İngiliz vatandaşı yav" demişti. Maliye Bakanı Şimşek, bugün yaptığı yazılı açıklamada, CHP’li Anadol’un ‘siyasete yaptığı tek katkının küfür ve argo’ olduğunu iddia etti Şimşek, şunları söyledi: “Modası geçmiş siyasi anlayışın bir erbabı olan Anadol’u, bilinçli itham ve iftiralarını da derhal ispata davet ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin onurlu bir vatandaşı ve Türk Milletinin bir evladı olarak kendisinden yargı önünde hesap soracağımın bilinmesini istiyorum”
CHP"li Anadol, Maliye Bakanı Şimşek"e "bölücü, şeriatçı, ajan" dedi. Şimşek"ten bugün "şimşek" gibi yanıt geldi.
Birinci Ergenekon Davası'nın 131.duruşması Silivri'de devam ediyor. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmanın öğleden sonraki bölümünde Osman Yıldırım'ın çapraz sorgusu, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'ün sorularını yanıtlamasının ardından tamamlandı. Osman Yıldırım'ın 9 oturumda tamamlanan çapraz sorgunun ardından sanık ve avukatlarının taleplerinin alınmasına geçildi. Osman Yıldırım'ın sorgusu dava kapsamında en uzun süren çapraz sorgu oldu. Osman Yıldırım, Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ün sorusu üzerine Teoman Ekşioğlu ve Ahmet Doğan'ın Ankara'da kendisini ziyaret ettiğini söyledi. Köksal Şengün'ün "Peki seninle ne konuştular?" sorusuna Osman Yıldırım, "Teoman Ekşioğlu bana Muzaffer Tekin'in selamını getirdi. Savunmanı böyle yaparsan daha iyi olur dediler. İfadelerimde vatanımı, milletimi sevdiğim yerine, dini motifler kullan dediler" diye cevap verdi. Bunun üzerine Başkan Köksal Şengün, "Muzaffer Tekin'in talimatı mıydı?" diye sorunca Osman Yıldırım "Selamı var dediğine göre o çıkıyor" dedi. Bu arada söz alan sanık Alparslan Arslan, Veli Küçük'ü hayatında hiç görmediğini belirterek, Onu milliyetçi ve mukaddesatçı olarak tanıdığını söyledi. Osman Yıldırım, "Yer yer sevilen yer yer de yerilen bir insandır. Yerilen derken eleştirilen anlamında söylemiyorum" diye konuştu. Duruşmada gerginlik Çapraz sorgusu tamamlanan Osman Yıldırım'ın sanıkların bulunduğu bölüme oturtulmasının ardından Alparslan Arslan ayağa kalktı. Alparslan Arslan, Osman Yıldırım'ın bulunduğu bölüme doğru yürüdü. Hareketlerinden Osman Yıldırım'a kafa atmak istediği anlaşılan Arslan jandarmalar tarafından yere yatırılarak etkisiz hale getirildi. Arslan, Başkan Şengün'ün "Yavaş yavaş dışarı çıkarın" uyarısı üzerine, salondan dışarı çıkartıldı. Şengün bu durumu tutanağa "Arslan taşkınlıklar yapması sebebiyle dışarı çıkartıldı" diye geçirdi. Osman Yıldırım'ın avukatı Murat Eken ise savunmasını Perşembe günü yapacağını belirtti. Başkan Şengün bunun üzerine sanık ve avukatlarının taleplerini almaya başladı. İşçi Partisi (İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek'in avukatı Mehmet Cengiz "Bir an evvel Danıştay enkazının ortadan kaldırılmasını istiyoruz. Gizli tanık 9 olduğu anlaşılan Osman Yıldırım'ın, Ümit Sayın'a yapılan uygulama gibi gizli tanık ifadesi alınarak beyanının saptanmasını istiyoruz" dedi.
Alparslan Arslan, duruşmanın görüldüğü mahkeme salonunda sanık Osman Yıldırım'a kafa atmak isteyince salon dışına çıkarıldı
Gitti" denilen kar meteorolojik tahminlere göre İstanbul'a yarın yeniden geliyor. Kar yağışının yarın öğlen saatlerinde yine Trakya bölgesinde başlayacağı öngörülüyor. Edirne, Kırklareli, Tekirdağ ve Çanakkale illerinde görülecek kar yağışının öğleden sonra İstanbul'a ulaşması bekleniyor. Kar yağışının zaman zaman etkisini kaybetse de özellikle Edirne ve Kırklareli ve çevresinde süreceği öngörülüyor. AKOM'DAN İSTANBULLU'YA SİYAH BUZ UYARISI
Bugün kar yağmayınca "bu kadarmış" diye sevinenlere kötü haber. Kar pusuda bekliyor. Bakın ne zaman geri gelecek?
Çin'in Xian (Şian) şehrindeki bu piramitlerin en büyüğü ise Beyaz Piramit adında ve Mısır piramitlerinin iki katı olan 3 yüz metre yüksekliğinde. Şian şehrine 100 km uzaklıkta Qin Ling Shan dağlarında bulunan ve Ön-Türk uygarlıklarından birisi tarafından inşa edildiği söylenen irili ufaklı 100'den fazla piramit bulunuyor. Bu piramitlerle ilgili birçok iddialar ortaya atılıyor. Beyaz Piramitler ilk kez ABD Hava kuvvetleri pilotu James Gaussman'ın İkinci dünya Savaşı sırasında Hindistan'dan Çin'e olan uçuşu sırasında beyaz bir piramit gördüğüne dair söylentilerle ortaya çıktı. Bu piramidin fotoğrafı The New York Sunday News'in 30 Mart 1937'deki sayısında yayınlandı. Ancak bu fotoğraftaki piramidin daha sonra Han imparatoru Wu'ya ait olan anıtmezarı olduğu ortaya çıktı. Bölgeyle ilgili en sağlıklı bilgi ise Alman tur operatörü ve yazar Hartwig Hausdof 'a ait. Bu bölgeyi araştırmak üzere1994 yılında Şian bölgesine bir araştırma gezisi yapan Hausdof, bu piramitler hakkında detaylı bilgi ve foto elde etti. Bunları da Beyaz Piramit kitabında yayımladı. Hausdorf'a göre piramitlerin yapım tarihi en az M.Ö. 2 bin 500 civarı. Alman bilim adamına göre söz konusu piramitler içerisinde, Mısır medeniyetinden çok daha ileri bir teknikle mumyalanmış olan cesetler ile Ön-Türkçe yazıtlar bulunuyor. ÇİN KAYNAKLARINDA BU PİRAMİTLERLE İLGİLİ BİLGİ ÇOK AZ Söz konusu piramitlerle ilgili Çin kaynaklarında bilgi yok denecek kadar az. Çinliler bu piramitleri M.Ö 202 ve M.S 9 yılları arasından Batı Han (Xi Han) döneminde yaptırılan mezarlar olarak nitelendiriyor. Çin'deki bazı internet sitelerinde bu piramitlerle ilgili resimler de mevcut. Google Earth'de koordinatları 34°21'44.48"N 108°37'50.88"E olarak verilen bu piramitleri internet üzerinden tespit etmek mümkün. Çin'deki kaynaklarda bölgedeki piramitlerin üstünün kapalı olduğu, ağaç yada otlarla kaplı tepeler şeklinde olduğu görülüyor. Söz konusu piramitler (Mezarlar) ile ilgili 'http://military.china.com/zh_cn/bbs/11018441/20050322/12185362_8.html' internet sitesinde bazı resimler bulmak mümkün. Bu sitede Hanwudi hanedanlığına ait piramit şeklindeki anıt mezar resimleri bulunuyor. Bölgedeki bazı piramitlerin çevresinde parklar ve müzeler yapılmış ve turistlere açık bulunuyor. Türkçe wikipedia sözlükte de Çin piramitlerinin Türk boyları tarafından inşa edildiği yazılıyor. Bölgede bulunan piramitler çamur ve topraktan yapılmıştır ve Mısır piramitlerinden çok höyüklere benziyor. Bölgedeki birçok piramidin henüz keşfedilmediği belirtiliyor. Bu piramitlerin Mısır piramitlerinden farkı ise Mısır piramitlerinde Firavun'un mezarları piramidin içinde, Çin piramitlerinde ise hükümdarların mezarları yerin altında bulunuyor. Şekil olarak ise Mısır piramitlerinin ucu sivrilirken, Çin piramitlerinin tepe noktası düz kare şeklinde bulunuyor.
Çin'de, Mısır piramitlerinden daha eski ve daha büyük ve ayrıca Türkler tarafından yapıldığı iddia edilen piramitler olduğu belirtiliyor.
AKOM'dan yazılan yazılı açıklamada, " İstanbul yollarında akşam saatlerinden itibaren “Siyah buz meydana gelecek. Kar yağışının durması, mevcut karın erimesiyle birlikte yol yüzeyleri ıslanıyor. Akşam saatlerinde hava sıcaklıklarının daha da düşmesi nedeniyle yollarda gizli buzlanma tabir edilen “siyah buz" oluşacak " denildi. HAVA SICAKLIKLARI YENİDEN DÜŞÜYOR Yapılan uyarıda ayrıca, sürücülerin, öncelikle donan köprü ve viyadüklerde hızlarını düşürmeleri, dikkatli araç kullanmalarının can ve mal emniyeti bakımından önem taşıdığına dikkat çekildi. Açıklamada " Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verilerine göre; hava sıcaklıklarının gece yarısından sonra şehir merkezinde - 3, yüksek kesimlerde ise - 6 dereceye düşeceği tahmin ediliyor. Vatandaşların hava sıcaklıklarının düşmesiyle birlikte su saatlerini donarak patlamaması için koruma altına almaları gerekiyor. Özellikle bina dışında olan su saatlerinin ısı yalıtım maddeleriyle muhafaza edilmesi önem kazanıyor " denildi. KAR GİDİYOR, YAĞIŞ GELİYOR Marmara Bölgesi yıllardır böyle soğuk görmedi. Dün gece İstanbul'da -7 derece ile son 31 yılın en soğuk gecesi yaşandı. Sıcaklığın eksi 16'ya düştüğü Edirne'de Tunca Nehri buz tuttu. Meteorololi bu gece için tüm Türkiye için son ve buzlanma uyarısında bulunurken, cuma günü ise hava sıcaklığı 10 dereceye yükselecek. Kar yağışı Marmara'yı terk edecek, yerini yağış alacak.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afet Koordinasyon Merkezi'nden İstanbullulara buzlanma uyarısı yaptı.
Milli Eğitim Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada; öğretmen atamalarının 2010 yılı yaz döneminde gerçekleştirileceğinin daha önce duyurulduğu hatırlatıldı. Bu çerçevede, 2008-2009 yıllarında KPSS sınavına giren ancak herhangi bir eğitim kurumuna yerleşemeyen öğretmen adaylarının durumu göz önüne alınarak, 2010 yılındaki 10 bin öğretmen atamasının ilkinin Haziran ayı içerisinde yapılmasının Maliye Bakanlığı ile yapılan görüşmeler sonucu netleştiği bildirildi. Bakanlığın açıklamasında, şu görüşlere yer verildi: "Böylece, 2008-2009 yıllarında KPSS sınavına giren öğretmen adaylarımızın Şubat ayında gerçekleştirilmeyecek atamadan ötürü herhangi bir hak kaybı olmayacak, aldıkları puanlar Haziran ayındaki atama için de geçerli olacaktır. Buna ek olarak geriye kalan kontenjanlar için ikinci öğretmen atamalarımız Ağustos ayı içerisinde gerçekleştirilecektir. Söz konusu Ağustos atamasında öğretmen adaylarımız 2009 KPSS sonuçları ile ÖSYM tarafından Temmuz ayında yapılacak 2010 KPSS sonuçlarına göre başvuruda bulunabilecekler."
Milli Eğitim Bakanlığı, 2010 yılındaki 10 bin öğretmen atamasının ilkinin Haziran ayında yapılacağını duyurdu.
Polise başvuran iki kişi, plazma televizyon diye kendilerine 700'er liraya tahta sattığını öne sürdükleri şahıstan şikayetçi oldu. Bunun üzerine araştırma başlatan İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi ekipleri, şüpheli E.T.'yi (33) yakaladı. Gözaltına alınan ve "hırsızlık" suçundan da sabıkalı olduğu bildirilen E.T.'nin, iki kişiye plazma televizyon diye ambalajladığı taha ve inşaat malzemelerini 700'er liraya sattığı, şahıslardan birinin kendisine 500 lira borcu olduğu için üstüne 200 lira aldığı iddia edildi. Dolandırıldıklarını iddia eden iki kişinin, içinde plazma televizyon olduğunu sandıkları kutuları taksi tutup götürdükleri evlerinde açınca olayın farkına vardıkları öğrenildi. Emniyetteki sorgusu tamamlanan şüpheli E.T. adliyeye sevk edildi. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor.
Eskişehir'de, iki kişiye plazma televizyon diye kutu içine koyduğu tahtaları 700'er liraya sattığı iddia edilen zanlı yakalandı.
Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi’nin Kırkpınar ağalığı teklif ettiği sanatçı Cem Yılmaz, ağalık için erken olduğunu fakat Kırkpınar güreşlerini izlemekten mutluluk duyacağını belirtti. Edirne Belediye Başkanı Sedefçi’nin "Yahşi Batı" filmindeki yağlı güreş sahneleri üzerine Kırkpınar Yağlı Güreşleri’ne davet edip, ağalık teklifinde bulunduğu sanatçı Cem Yılmaz, yapılan bu teklife karşı cevabını mektupla gönderdi. Mektubunda "Yahşi Batı" filmine gösterilen ilgiye teşekkür eden Yılmaz, şunları kaydetti: "Filmimize göstermiş olduğunuz ilgiye, ekip arkadaşlarım ve şahsım adına çok teşekkür ederim. Yaklaşık 650 yıldır devam eden bu geleneğin yaşatılması için göstermiş olduğunuz hassasiyeti mutlulukla takip ediyoruz. 649. Kırkpınar Güreşlerini yerinde izlemek için başpehlivanlık müsabakalarının olduğu gün misafiriniz olmayı çok isterim. Davetiniz için çok teşekkür ederim. Kırkpınar ağası olmak için ise biraz erken olduğunu düşünüyorum. İnşallah 649. organizasyonda misafiriniz olmak bizi fazlasıyla mutlu edecektir." Başkan Sedefçi, geçtiğimiz günlerde, Yahşi Batı’daki yağlı güreş sahnelerini çok beğendiğini ve Cem Yılmaz’ı bu yıl 649’uncusu yapılacak Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nde görmek istediğini belirterek, Yılmaz’ın istediği takdirde ağalığa da talip olabileceğini kaydetmişti.
Cem Yılmaz'a Edirne Belediye Başkanı yağlı bir teklifte bulunmuştu. Yılmaz 'daha erken' diyerek kabul etmedi.
Başbakan Erdoğan perşembe günü saat 18:00'de TEKEL işçileriyle görüşmek için randevu verdi. Erdoğan, partisinin grup toplantısından çıkarken, bir gazetecinin, ''Türk-İş'le görüşeceğiniz belirtiliyor'' sözleri üzerine, ''Zaten ben şu ana kadar Türk-İş'le bir kaç kez görüşme yaptım. Şimdi tekrar bir görüşme yaparım, yani benim için o noktada bir mani yok'' dedi. ''Size ulaşan bir randevu sözkonusu mu?'' sorusuna Başbakan Erdoğan, ''Dün aramışlar, randevu talebinde bulunmuşlar galiba'' yanıtını verdi. Erdoğan, ''Olumlu mu yaklaşıyorsunuz?'' sorusunu ise ''Olumlu yaklaşırım'' diye yanıtladı. Ardından Erdoğan'ın TEKEL işçilerine perşembe günü saat 18:00 için randevu verdiği öğrenildi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, eylemdeki TEKEL işçilerinin talebine olumlu cevap verdi.
Lig TV'de Erman Toroğlu'nun ipi çekildi. Hal böyle olunca senelerdir en çok izlenen spor programın olan Maraton da bitmiş oldu. Ama programı sevenleri sevindirecek bir haber var. Bu Maraton TRT'de her an başlayabilir! MARATON TRT'DE HER AN BAŞLAYABİLİR Erman Toroğlu'nun LigTV'de istenmemesi Şansal Büyüka'nın da yönetim ile sorunlar yaşamasına sebep oldu. Erman Hoca konusu yüzünden yönetimle bir türlü uzlaşamayan Şansal Büyüka Digitük'le anlaşamaması durumunda Erman Toroğlu ve ekibiyle birlikte TRT'ye geçecek. Maraton programının TRT'ye geçilmesi durumunda hemen bu sezon başlayacak. LİG TV'DE MARATON'UN YERİNE YÜZDE YÜZ FUTBOL Mynet'ten Tuncay Özata'nın haberine göre; Maraton programının bitmesiyle sporseverlere yepyeni bir program sunmak isteyen Lig TV yönetimi ise dev bir adım atıyor. Maraton programının TRT'ye geçmesi durumunda bu programın yerini NTV'nin sevilen spor programı %100 Futbol alacak. Güntekin Onay ve Rıdvan Dilmen ile maddi konularda anlaşmaya çalışan LigTV bombayı patlatmaya çok yakın. Geçtiğimiz günlerde katıldığı bir programda Erman Toroğlu'nun stilinin artık LigTV'ye uymadığını belirten Digitürk Genel Müdürü Ertan Özerdem "artık daha genç ve dinamik bir ekip kurmamız lazım." demişti.
LİG TV'de Erman Toroğlu'nun gidişiyle birlikte Maraton da sona ermişti. Ama Maraton sevenleri sevindirecek bir haber geldi.
Ağrı'nın Diyadin İlçesi Asrı Mezarlığı, bir tarihi ayıba imza atıyor. Vatan toprağını korumak için canını seve seve veren şehitlerle, o vatan toprağında gözü olan PKK'lı teröristlerin cesetleri aynı mezarlıkta yanyana sıralanıyor.. İşin daha vahim boyutu ise, tüm mezar taşlarında aynı ibarenin yer alması: ŞEHİT Ağrı'nın Diyadin İlçesi'nde 48 PKK'lının cenazesini kendi elleri ile defneden mezarcı Metin Peker ile gündeme gelen Diyadin Asrı Mezarlığı'nda 90'a yakın PKK'lı ve asker mezarı bulunuyor. Neredeyse tüm mezar taşlarında 'Şehit' ifadesinin yazılı olduğu mezarlıkta, 15 metre arayla asker ve PKK'lıların mezarlıkları yer alıyor.. 1993'te yaşanan bir çatışmada hayatını kaybeden ve Diyadin Asri Mezarlığı'na defnedilen PKK'lı Şakir Sarı'nın kardeşi Nuri Sarı, mezarlıktaki tablonun trajik bir tablo olduğunu belirterek, askerlerin de PKK'lılarin da paylaştığı ortak kaderin mezarlık olmaması gerektiğini söylüyor. 'Çocukluk yıllarını aynı topraklarda yaşayan bu gençler, şimdi de mezarlığı paylaşıyorlar. Onların ortak kaderi mezarlık olmamalıydı. Umarım bir gün bu trajediye son verilir' diyen kardeş Sarı, çatışmaların bir an önce son bulmasını istiyor.. 'Tek temennileri silahların tamamen susması' Aynı mezarlıkta hem PKK'li hem de asker yakınları bulunan Boğa ailesinin öyküsü ise, 26 yıllık çatışmalı sürecin acı öykülerinden sadece biri. 1993 yılında çıkan bir çatışmada hayatını kaybeden PKK'li Aile Boğa'nın ve askerdeyken intihar eden Paşa Boğa'nın abisi Veli Boğa, çatışmalı sürecin açtığı yaralardan ders çıkarılması gerektiği düşünüyor. Bir kardeşini askerde, bir kardeşini dağda kaybeden Boğa, tek temennilerinin Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerinin tanındığı bir ülkede yaşayabilmek ve silahların tamamen susması olduğunu dile getiriyor. Devlet nezdinde "Bölücü terörist" olarak lanetlenen PKK'lıların mezar taşlarında tıpkı Mehmetçiğin mezar taşında olduğu gibi "ŞEHİT" yazılması ise ülke için çocuğunu şehit veren acılı ailelerin yüreğini kanatıyor. Şehit aileleri dernekleri, bu konuda yetkili merciilere pek çok kez müracaatta bulunmalarına rağmen herhangi bir çalışma yapılmamasından şikayetçi.. Kaynak: www.sonsayfa.com
Ağrı'nın Diyadin İlçesi Asrı Mezarlığı, bir tarihi ayıba imza atıyor. PKK'lının da, Mehmetçiğin de mezar taşında 'Şehit' yazıyor.
Almanya Birinci Futbol Ligi (Bundesliga) takımlarından Bayern Münih'te oynayan Fransız yıldız oyuncu Franck Ribery, dün Fransa'da savcılığa ifade verdikten sonra, aracının bagaj kısmına binerek savcılıktan ayrıldı. Alman Bild gazetesi, 2005 yılında Galatasaray'dan Olympique Marsilya takımına geçerken yaşanan bazı düzensizlikler nedeni ile Marsilya Savcılığı tarafından ifade vermeye çağrılan Ribery'nin, şoförü ve genç bir bayanla birlikte Renault Clio marka bir araçla savcılığa gittiğini, 3 saat boyunca ifade verdikten sonra da aracının bagaj kısmına binerek savcılıktan ayrıldığını yazdı. Aracın, fotoğrafçıların ve kameramanların önünden hızlı bir şekilde geçtiği belirtilen haberde, Ribery'nin ifade verdikten sonra bir açıklama yapmamak için bu şekilde hareket ettiği kaydedildi.
Ribery Galatasaray'dan Olympique Marsilya takımına geçerken yaşanan bazı düzensizlikler nedeniyle ifade verdi ve bagajda kaçtı.
İNTERNETHABER CHP Lideri Deniz Baykal partisinin grup toplantısında konuştu. Konuşmasının ilk bölümünde sanki bir seçim konuşması yaptı. Önümüzdeki seçimde CHP iktidara gelince yapılacakları anlattı. İşçiye, emekliye, öğretmene müjde verdi. Konuşmasının ikinci bölümü ise daha hareretliydi. Balyoz darbesi iddialarına değindi. Arınç'a suikast iddiasıyla başlayan süreci "Aşk-ı Memnu" dizisine benzetti. "Her hafta millete bu defa nasıl bir senaryo sunalım?.. Hadi çocuklar çalışın, daha da heyacanlı bir senaryo yazalım, herkes bizi izlesin. Birileri yazıyor, birileri sahneye koyuyor, millet olarak izliyoruz" dedi. Baykal son olarak da Erdoğan'ın "Sivil dikta bizim değil CHP dönemindeydi" sözlerine cevap verdi. Baykal, "Başbakan açık açık konuşamıyor ama Atatürk'ü kast ediyor" dedi ve o dönemin bir savaş dönemi olduğunu hatırlattı: "Biz işgal edilmiş bir Türkiye bulduk. Bunu yapanlar ülkeyi kurtarmak için savaş meydanlarında savaşırken, Tayyip Erdoğan'ın zihniyetinde olanlar o işgale destek veriyorlardı" dedi. Baykal söyle konuştu. "Çiftçi esnaf ezilmiştir, öğrenciler işsiz bırakılmıştır. Millet yoksullaştırılmıştır. Bunun haklı bir nedeni yoktur. Türkiye tüm tarihi boyunca borçlandığından daha fazla borçlanmıştır. Türkiye’nin en itibarlı sanayicileri intihar eder hale gelmiştir. Ekonominin hali bu. Bu mağduriyetlere iktidarın çare aradığını söylemek zor. OY KAYBEDİYORLAR YAPAY GÜNDEM YARATIYORLAR Bu yüzden iktidar oy kaybediyor. O yüzden yapay gündemler yaratıldı. Durduk yerde tartışmalar yaratıldı. Devlet kurumları birbiriyle çatışır hale geldi. İktidar oy kaybediyor. Yapay ve ülkeye çok zarar verecek yaklaşımların içine giriyorlar. BU İKTİDAR BİTTİ Çare dürüstlüktür. Ekonomik sorunlara sahip çıkmaktır. Oysa Türkiye’nin gündemi hükümetin çabasıyla her an her şey olacakmış gibi bir noktaya sürükleniyor. 8 yılı bulan bu AKP iktidarının ülkeyi getirdiği noktada artık yeni bir arayışın kaçınılmaz hale geldiği yeni bir noktadayız. ARABAYI ATIN ARKASINA KOYMALIYIZ Yeni bir başlangıç mutlaka gerekiyor. Türkiye’de yarın seçimden sonra işbaşına bu hedeflerin önemini kavramış bir iktidar gelmelidir. Yeni bir ekonomi politikasına ihtiyaç var. Türkiye sadece dışarıdan kredi almayı en öncelikli politika tercihi olarak kabul eden bir ekonomi anlayışından çıkmalıdır. Anlayış borçlanmayı arttırmaya değil borçlanmayı azaltıp ekonomik büyümeyi arttırmaya, ihracatı arttırmaya yönelik daha kolay rekabet edecek tedbirleri her alanda uygulayarak makul bir süre içinde borca mahkum olmaktan çıkarıp kendi ayakları üzerinde durmak olmalıdır. Arabayı atın önünden alıp arkasına koymalıyız. Türkiye’nin en değerli iktisatçıları. Kriz döneminde deneyim kazanmış insanları bu doğrultuda Türkiye’ye yeni bir ekonomi politikasını kazandıracaklardır. TARIMA DESTEK İKİ KAT ARTMALI Bir diğer konu tarımdır. Tarımı bugünkü haliyle kaderine terk edemeyiz. Bugünkü desteğin iki katı destek olmadan tarımın sorunlarını düzeltemeyiz. Tarıma ve hayvancılığa yeni iktidar döneminde özel önem verilmesi zorunludur. Şu anda Türkiye’de çok temel sosyal sorunlar birikmiştir. CHP EMEKLİNİN YÜZÜNÜ GÜLDÜRECEK Ele alınması gereken kesimlerin başında emekliler geliyor. Türkiye yeni iktidar döneminde emeklilerine görülmemiş bir anlayışla sahip çıkmak zorundadır. Türkiye bir aileler toplumudur. Bizim toplumumuzun atomu bireyin ötesinde ailedir. Ailelerin dertleri ortaktır. Ailede işini kaybeden birinin sorunu sadece o kişinin değil bütün ailenin sorunudur. Hiçbir emekli insan parasını sadece kendisi için harcamaz. Eğer işten atılmışsa oğlunun ve boynu bükük çocuğu için de harcar. Eğer emekliyi destekliyorsanız bilin ki o destek toplumun en temeline kadar gider. Emekliler konusu yeni iktidar döneminde büyük önem taşımaktadır. ÖĞRETMENLERE SAHİP ÇIKILMALIDIR Hiçbir unsur olmada da eğitimin yapılmasını sağlayan en temel unsur öğretmendir. O yüzden öğretmenlere çok ciddi sahip çıkmak gerekir. Sözleşmeli, yarım zamanlı gibi sorumsuzluklardan çıkaracak en etkili şekilde görev yapmasını sağlayacak bir eğitim politikasına ihtiyaç vardır. 4C SONA ERECEK Türkiye’de esnek çalışma şartları yaratacağız diye karmakarışık bir tablo yaratılmıştır. CHP iktidarında sürekli çalışan işçilerimizin hiçbiri 4C’ye mahkum edilmeyecektir. 4C uygulaması sona erecektir. Çünkü o sosyal devletin çalışma şartlarına yönelik şartların inkarı anlamına gelmektedir. Yoksulluk haritası çıkarılacaktır. Yardıma ihtiyaç duyulan aileler tespit edilecektir. Aileye yardım kadınlar üzerinden yapılacaktır. Kadınlar devletin yardımında işbirliği yapacağı unsur olacaktır. Her ailede mutlaka iş sahibi olmasını gerçekleştirmek için devlet her imkanı kullanmaya yönlendirilecektir. DOKUNULMAZLIKLAR KALDIRILACAKTIR Yolsuzluklarla mücadele yeni iktidarın temel hedeflerinden biri olacaktır. Bunun en temel adımı ise milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması olacaktır. Artık milletvekili olmak hukukun üzerinde olmak anlamına gelmeyecektir. Bunun üzerinde durmayı imtiyazlı olmayı övünmek için değil utanmak için bir gerekçe sayacağız. DARBE DEĞİL AŞK-I MEMNU DİZİSİ [PAGE] DARBE SİYASETİ YOK DARBE TİCARETİ VAR Bir süreden beri Türkiye’de bir darbe tartışması yaşanıyor. Herkes bunu konuşuyor. Dün Genelkurmay Başkanı neredeyse mahcubiyet içinde darbe kelimesini ağzına almak zorunda kaldı. Türkiye askeri müdahaleyi en son 12 Eylül 1980’de yaşadı. Son günlere kadar Türkiye’de bir darbe tartışması yaşanmadı. Bugünkü iktidar 8. yılını yaşıyor. Ortada bir darbe yok ama bir darbe söylemi var. Darbe kelimesi ortada bir darbe girişimi olduğu için mi yoksa başka hesaplar için mi gündeme geliyor? Gerçekte var mı böyle bir şey. Böyle bir şey olduğuna dair somut hiçbir şey ortaya çıkmadı. Darbe siyaseti yok da darbe ticareti var. İRTİCA EYLEM PLANI'NA NE OLDU? Önemini kaybetmiş siyasiler “Acaba darbeyle bana bir hayatiye zerk edilir mi” deniyor. İlk kez bu konuyu ne zaman ciddiye aldık Genelkurmay başkanlığı’nda bir irtica eylem planı hazırlandığına ilişkin somut iddiaları ağzına alıp konuşmaya başlayınca. Biz de ihtimalleri sıraladık bu olay Genelkurmay Başkanının bilgisi dışında mı bilgisi dahilinde mi. İkisi de vahim. Araştırıldı anlaşıldı ki belge fotokopi. Fotokopiyle bu iddia ispat edilmez dediler. 4.5 ay sonra biri mektup yazıp “orijinal belge bende” dedi. Bu belgeyi de postayla Ergenekon savcılarına gönderildi. Evet belge elimizde dediler. Önemli inceleyelim dedik. Adli Tıp’a sevk edildi. Böyle olması muhtemeldir dendi. O Adli Tıp ki kadrolaşma anlayışıyla oluşturulmuş. ALBAY BELGEYİ ELDİVENLE TUTTU Bu belgeyi altında imzası olan albaya verdiler incele diye adam dedi ki ben bunu tutmam çünkü tutarsam parmak izim olur. Eldivenle tuttu o belgeyi. Adli Tıp sabıkalı bir kurum. Üzmez olayından, Garipoğlu olayından biliyoruz. Ne oldu bu iş? Nerede o tanık. Niye çıkarmadınız. O CHP’yi de suçlamak istiyordu. Ortada bir iddia var. O iddia doğruysa çok önemli değilse daha da önemli. DURSUN ÇİÇEK'İN REYTİNGİ YOK, YENİSİ GELSİN Şimdi onu eskittik yenileri gelsin. Artık Dursun Çiçek’le reyting yok. Senin derdin reyting mi işin özüyle mi uğraşmak. Bir askerin komutanını vuracağı söyleniyor. Ne oldu adamı aldılar bıraktılar.ikinci bir kez alınması gündeme geldiğinde çekti vurdu onur intiharıyla. Ne oluyoruz kardeşim. Bu insan ölümün kapısındayken çok net bir şekilde maruz kaldığı haksızlığı tekrar ifade ediyor kızına diyor ki “iyi yetiş iyi oku benim başıma gelenlerin hesabını sor.” ARINÇ’A SUİKAST SANKİ AŞK-I MEMNU Başbakan yardımcısına suikast var dediler. Arkasından yeni bir heyecan daha. Sanki Aşk-ı Memnu dizisi. Her hafta millete nasıl bir senaryo sunalım. Haydi çocuklar çalışın daha da yüksek heyecan ve gerilim yaşatın deniyor. Her hafta yeni bir senaryo. Birileri bir yerde yazıyor. Başkaları başka bir yerde sahneye koyuyor Arkasından haydi kozmik odaya dediler, sokakta arabalar çevrildi, içinden patates çıktı. Arama tamamlandı. resmi açıklama "Yasa dışı hiçbir şey bulunamamıştır" ŞİMDİ DAHA GERİLİMLİ BİR PLAN ORTAYA ÇIKTI Şimdi ise daha gerilimli bir plan çıktı. Neymiş Fatih Camii bombalanacakmış Türk jetini düşürülecek Yunanlılar düşürdü denilerek savaş çıkarılacakmış. Efendim bu devletin resmi planıymış. TSK'nın resmi planlarının, tatbikatlarının içinde, tepeden tınağa herkesi ilzan eden bir olaya dönüşüyor... Bu plan ne zaman yapılmış 2003'ün martında. 7 yıl geçmiş. Bu sürede kaç tane komutan gelmiş geçmiş. O plan TSK'nın planı. Bunca komutan gelip geçiyor, kimse böyle bir plan yakalamıyor Bu plan 2003 yılında yapılmış, 7 yıl geçmiş... 7 yıl boyunca bir sürü komutan gelmiş geçmiş... Onların hiçbiri bunu görmemiş, sonra günün birinde böyle bir olay vardı diye ortaya çıkıyor. Dün genelkurmay başkanı kim yararlanıyor diye sordu. Kanıtsız bir şekilde başbakan düzeyinde, hükümet düzeyinde suçlamanın mazur görülebilir bir tarafı yoktur. DERHAL BAŞBUĞ'U GÖREVDEN AL Eğer böyle bir şey varsa, hükümetin ilk yapması gereken bunu söylenti olamktan çıkarıp gerçek olduğunu ortaya çıkarmaktır. Valla ben de bilmiyorum, bana geldi deyip ortalığa atıp tartıştırmak en büyük sorumsuzluktur. Senin görevin Türkiye'ye sahip çıkmaktır. Herkese sahip çıkacaksın... Dedikodu boşsa, fiyaskoysa ne olacak? Kendi camimizi, jetimizi bombalayacağız. Eğer sen bunu geçerli görüyorsan derhal Genelkurmay Başkanı'nı görevden almalısın. Böyle bir olay varsa Genelkurmay Başbanı'nın haberi olmadan olmaz. Derhal görevden al!.. Hayır almayacağım, dedikodusunu yaptıracağım... Bu devlet adamlığı mıdır, bu başbakanlık mıdır? Sen böyle yaparsan nasıl güven olacak? Kimi, neyle, hangi belgeyle itham ediyorsun? Sadece itham ediyorsun DAHA NELER ÇIKACAK SEN BİLİRSİN Halkın kendisine sırtını dönmeye başladığını görmüş, buralardan iş çıkar mı diye Türkiye'nin güvenliğini tehlikeye atmaktan çekinmiyor. Başbakan 'kim bilir daha neler çıkacak' diyor... Sen bilirsin, sen bilirsin! DİLİNİN ALTINDAN BAKLAYI ÇIKAR! ATATÜRK DEMEK İSTİYORSUN [PAGE] CHP'YE SİVİL DİKTA SUÇLAMASI Başbakan şimdi sivil diktaya karşı çıkıyor. Kendisine destek veren gazetecilerin bu gidiş iyi gidiş değil, sivil vesayete gidiyor demeleri karşısında rahatsız oldu. Giderek tek partinin devlete egemenliğini, kurumlara egemenliğini götürmekte olduğnu görmüyor muyuz? Kadrolaşma bunun bir parçası... Geldiğimiz noktada başbakan üzerindeki bu vesayet iddiasını ortadan kaldırmak için diyor ki 'Dikta bizimle son buldu ve CHP diktayı gerçekleştiren partidir' diyor. Bunların tabii hangi ihtiyaçlardan kaynaklandığını, boş olduğunu biliyoruz. BİZ SAVAŞIRKEN ONLAR İŞGALE DESTEK VERİYORDU Yani 2002'ye kadar Türkiye'de dikta vardı. Yani bu dikta Ecevit'in diktası mıydı, hangi diktayı konuşuyor. CHP dikta dönemini gerçekleşitren partidir diyor. Dilinin altındaki baklayı çıkarması lazım. Neyi, kimi söylüyor? Kim o CHP? Türkiye'de askeri rejimi,diktayı kurdunuz diyen kişi kim? Türkiye ağzında gümüş kaşıkla doğmuş asilzade çocukları gibi doğmuş bir ülke değildir. Özgürlüğünü şerefiyle, kanıyla kazanmıştır. TC elbette savaş meydanlarında askeri meydanlarda kurulmuştur. Bizim arzumuz değil, bizim tercihimiz değil.. Biz işgal edilmiş bir Türkiye bulduk. Bunu yapanlar ülkeyi kurtarmak için savaş meydanlarında savaşırken, Tayyip Erdoğan'ın zihniyetinde olanlar o işgale destek veriyorlardı. Elbette kurulduğu zaman türiye'de asker iktidardaydı. Ama mustafa Kemal o zaman söylemişti. asker olan üniformasını giyecek, siyaset yapacak olan çıkarıp Meclis'e gelecek. DİLİNİN ALTINDAN BAKLAYI ÇIKAR! ATATÜRK DEMEK İSTİYORSUN Kimi itham ediyor, Mustafa Kemal'i itham ediyor. Açıkça söylemeye cesaret edemiyor. Ama kast ettiği o dönemdir. Fransız bilimadamı der ki "Türkiye bir dikta rejimi olarak kurulmadı, demokrasinin kapıları bilinçli olarak denendi. O yüzden de serbest fırka dönemi Atatürk'ün döneminde denendi. Denemelerden sonra 1950'de hepsi iftiharla milletin seçtiği partiye elleriyle teslim ettiler. O insanlar kendi ihtirasları uğruna hareket etmediler. Hepsi iktidarı teslim edip iş aradılar, ama bir tanesi bile hırsız çıkmadı. Basın özgürlüğünü onlar getirdi. Demokrasiyi getirmek için uğraştılar. Şimdi o demokratik ülkede başbakan gazetecileri dize getirmek için aklın almadığını yapıyor. 5 televizyon beni yazdı, gerisi nerede diye babalanıyor? TEKEL İŞÇİLERİ DEĞİL BAŞBAKAN DİRENİYOR TEKEL işçilerinin durumu sosyal bir sorun bir eylem olmaktan çıktı. Bir insanlık, bir vicdan sorunu haline geldi. Kızılay’da TEKEL işçileri değil Başbakan direniyor. TEKEL işçilerininki bir direniş değil kazandıkları haklara sahip çıkma. Hakkın elinden alınması direniş olabilir mi? Direniş gösteren Başbakandır. Suçlayıcı-kaba üslubu ile verdi veriştirdi. Bu sorunun arkasında Başbakanın acımasızlığı, pervasızlığı vardır.
Erdoğan "Sivil dikta CHP dönemindeydi" dedi. Baykal'ın cevabı sert oldu. 'Erdoğan baklayı çıkar' dedi ve onun kafasından geçenleri açıkladı.
Kasımpaşa Teknik Direktörü Yılmaz Vural bugün İstanbul Büyükşehir Belediyespor ile oynayacakları Ziraat Türkiye Kupası maçı için takımla birlikte dün kampa girdi. Wow Otel'de kamp yapan kafilede, Vural sabaha karşı kusma belirtisiyle hastaneye kaldırıldı. Vural, öğle saatlerine kadar kontrol altında tutuldu. Saat 15.00 sularında John Kennedy Hastanesi'nden taburcu edilen Vural'ın halsizliğinin sürdüğü belirtildi. Vural'ın bu akşam oynayacakları Belediye maçında takımın başında sahaya çıkıp çıkmayacağı maç saatinde belli olacak. Tecrübeli çalıştırıcı yaşadığı rahatsızlığı hurriyet.com.tr'ye anlattı. Yılmaz Vural şunları söyledi: "Gece bir tuhaf oldum, mide bulantısı, kusma oldu. Ben de bir hasyaneye gideyim dedim sonuçta akşam maçımız var. Gittim, hemen serum bağladılar. Gıda zehirlenmesi yaşamışım. Şimdi çok kötüyüm ama akşam takımla birlikte maça çıkmaya çalışacağım. Sonuçta 90 yıllık bir kulüp ilk kez çeyrek finale kalıyor. Takımla beraber olmazsak olmaz".
Yılmaz Vural sabaha karşı fenalaştı bir süre hastaneye tutuldu. Akşamki maçta çıkıp çıkmayacağı henüz belli değil
Mardin'in Mazıdağı İlçesi'ne bağlı bir köyden 5 öğrenciyi kaçırmak istediği iddia edilen bir kişi, köylülerin durumdan şüphelenip Jandarmaya haber vermesi üzerine yakalandı. Mazıdağ Adliyesi'ne çıkartılan M.Ö., çocukların yakınları ve ilçe halkı tarafından linç edilmek istendi. Polis, şüpheliyi adliye sarayına sokarken, vatandaşların adliye önünde bekleyişi sürüyor. Mazıdağı İlçesi'ne bağlı Özcüle köyü Beşevler Mezrası'na dün akşam saatlerinde otomobili ile giden 47 yaşındaki M.Ö., köylülerle görüşerek köyden 5 öğrencinin ismini sayıp, bunların eğitimdeki başarılarından dolayı Mardin Milli Eğitim Müdürlüğü'nce bilgisayar ve çeşitli hediyelerle ödüllendirildiğini ve çocukları ödüllerini almak üzere Mardin'e götüreceğini söyledi. Köylülerin durumu öğretmene haber vermek istemesi üzerine M.Ö.'nün, "Gerek yok. Öğretmeni bu işe karıştırmayın, Mardin Milli Eğitim Müdürlüğü bunları istedi" deyince köylüler şüphelendi. Köylüler'in bu kez, "O zaman Jandarmaya söyleyelim onların bilgisi var mıdır?" diye sorması üzerine M.Ö. otomobiline binerek köyden kaçtı. ADLİYE ÖNÜNDE GERGİNLİK Köylülerin durumu haber vermesi üzerine Jandarma ekipleri, dün akşam M.Ö.'yü Kızıltepe İlçesi girişinde yakaladı. Seyhan Jandarma Karakoluna getirilen M.Ö., ifadesi alındıktan sonra bu sabah Mazıdağı'na getirilerek Savcılığa çıkarıldı. Çocukların yakınları ve ilçe sakinleri, adliye önünde M.Ö.'ye saldırıp linç etmek istedi. Güvenlik güçlerinin müdahalesi ile M.Ö. savcılığa çıkarıldı. Olayın duyulması üzerine adliye önünde toplanan vatandaşların bekleyişleri sürerken, Polis, güvenlik önlemlerini artırdı.
5 öğrenciyi kaçırmak istediği iddia edilen bir kişi, Jandarmaya devreye girmesi üzerine yakalandı.
Iğdır'da BDP'li Belediye Başkanı Mehnmet Nuri Güneş ile BDP İl Başkanı Şebap Çelik’in de aralarında bulunduğu 8 partilinin tutuklanmasını protesto etmek için Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın basın açıklamasına katılan bazı göstericiler Azerilere ait işyerlerini taşlayınca ülkücüler karşılık verdi. Çıkan olaylarda 53 kişi gözaltına alındı. Buldan, göstericiler kendisine de taş atınca bir iş yerine sığındı.
Iğdır'da bdp'li belediye başkanı mehnmet nuri güneş ile bdp il başkanı şebap çelik’in de aralarında bulunduğu 8 partilinin tutuklanmasını protesto etmek için ığdır milletvekili pervin buldan’ın basın açıklamasına katılan bazı göstericiler azerilere ait işyerlerini taşlayınca ülkücüler karşılık...
Almanya Birinci Futbol Ligi (Bundesliga) takımlarından Bayern Münih'te oynayan Fransız yıldız oyuncu Alman Bild gazetesi, 2005 yılında Galatasaray'dan Olympique Marsilya takımına geçerken yaşanan bazı düzensizlikler nedeni ile Marsilya Savcılığı tarafından ifade vermeye çağrılan Ribery'nin, şoförü ve genç bir bayanla birlikte Renault Clio marka bir araçla savcılığa gittiğini, 3 saat boyunca ifade verdikten sonra da aracının bagaj kısmına binerek savcılıktan ayrıldığını yazdı. Aracın, fotoğrafçıların ve kameramanların önünden hızlı bir şekilde geçtiği belirtilen haberde, Ribery'nin ifade verdikten sonra bir açıklama yapmamak için bu şekilde hareket ettiği kaydedildi.
Franck Ribery, dün Fransa'da savcılığa ifade verdikten sonra, aracının bagaj kısmına binerek savcılıktan ayrıldı.
Futbol Federasyonu'ndan yapılan açıklamaya göre, Sheraton Otel'de gerçekleştirilecek kura çekimi saat 11.00'de başlayacak. Gruplarında ilk 2 sırayı alan takımların yükseleceği çeyrek finalde ilk maçlar 3 Şubat Çarşamba, rövanşları ise 10 Şubat Çarşamba günü oynanacak. Yarı final ilk maçları 24 Mart Çarşamba, rövanşları ise 14 Nisan Çarşamba günleri yapılacak. 2009-2010 sezonunda Ziraat Türkiye Kupası'nı kazanacak takım ise 5 Mayıs'ta oynanacak final maçı ile belli olacak.
Futbolda Ziraat Türkiye Kupası çeyrek ve yarı final kuraları 28 Ocak Perşembe günü İstanbul'da çekilecek.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, iktidara yönelik “sivil dikta” benzetmesine bir kez daha yanıt vererek, “Onlar sivil dikta diyor. Biz demokrasi için çalışıyoruz. Onların siyasi sicili kara lekelerle dolu. Bu ülkede tek parti diktacılığını kimin yaptığı bellidir. Bu ülkede çetelerin avukatlığını yapan çok açık ortadadır. Bakıyoruz milletvekilleri Ergenekon'un avukatlığı için Silivri'den hiç ayrılmıyor.Tek parti diktası deyince akıllara CHP gelir” dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Meclis Grup toplantısında yaptığı konuşmada, sözlerine Türkiye için önemli gelişmeden bahsederek başladı. Erdoğan, “Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'ne başkan olarak seçilmiştir. Bu tarihi bir olaydır.1949'dan bu yana yaklaşık 60 yıl sonra ilk kez bir Türk milletvekili Parlamenterler Meclisi'ne başkan oldu. Bu ayrıca doğu Avrupa'dan bir parlamenterin başkan olması anlamına geliyor” dedi. Başbakan Erdoğan, ağır geçen kış şartlarına dikkat çekerek, “Tüm vali ve belediye başkanlarımızın kış şartlarına karşı teyakkuz halinde olmasını istiyorum. Aç ve açta kalanlarına devlet elimizi uzatmalıyız."Ölüm rampaları" olarak bilinen Elmadağ mevkii bölünmüş yola dönüşmüştür. Biz Ferhat'ız milletimiz Şirin. Onların sevgisi için dağları deliyoruz” diye konuştu. Erdoğan konuşmasında, son iki haftada yapılan açılışlardan bahsetti. Erdoğan, “Sadece şu iki haftaya bölünmüş yol ve yatırımların açılışını, İstanbul Kültür Başkenti açılışını, Rusya S. Arabistan ziyaretlerini sığdırdık. Onlar laf üretiyor, Biz iş üretiyoruz. Onlar yıkıcı diyor. Biz yapıyoruz, üretiyoruz. Sadece söylemlerimizle değil eylemlerimizle ne olduğumuzu ortaya koyuyoruz” dedi. -SİVİL DİKTA- Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, iktidara, “sivil dikta” benzetmesine grup konuşmasında da yanıt verdi. Erdoğan, “Onlar sivil dikta diyor. Biz demokrasi için çalışıyoruz. Onların siyasi sicili kara lekelerle dolu. Bu ülkede tek parti diktacılığını kimin yaptığı bellidir. Bu ülkede çetelerin avukatlığını yapan çok açık ortadadır. Bakıyoruz milletvekilleri Ergenekon'un avukatlığı için Silivri'den hiç ayrılmıyor” dedi. Erdoğan İsmet İnönü üzerinden CHP’ye şu sözlerle yüklenmeye devam etti; “Tek parti diktası deyince akıllara CHP gelir. Bir zamanlar bu ülkede vali CHP'nin il başkanıydı. Bize sivil dikta yakıştırması yapan yandaş köşe yazarları ve bunu destekleyen önce aynaya baksın. Biz milletin oyuyla geldik. Biz gizli tasniflerle gelmedik. Onun için milletimizin kutsal emanetini biz sonuna kadar taşıyacağız savunacağız. Bu ülkede hizipçi, demokrasiyi vesayet altına almak isteyenler bellidir. Benim milletim maskenin ardındaki yüzleri çok iyi biliyor. Bu millet bunun için CHP'ye iktidar yüzü göstermiyor.” -YANDAŞ MEDYA- Erdoğan’ın eleştirilerinden AKP iktidarını eleştiren köşe yazarları da nasibini aldı. Erdoğan, “ Şimdi yandaş kalemleri bize kalkıp ne diyorlar, tek parti diktası ayıptır. Önce aynaya bir bakın. Aynada kimi göreceğiniz belli olur. Biz talimatla gelmedik, biz milletimizin yeter söz milletin karar milletindir gerçeğiyle sandıklardan geldik. V e biz gizli tasniflerle de gelmedik. Bunu benim vatandaşım çok iyi bilir. Biz her şeyimizle açık şeffaf olarak buraya geldik. Öyleyse milletimizin bu kutsal emanetini sonuna kadar hakkıyla sürdüreceğiz, taşıyacağız. Bu ülkede hizipçilik deyince tahammülsüzlük gerilim kriz deyince hemen kimin akla geldiği çok bellidir” diye konuştu. Erdoğan, Türkiye’nin çok önemli bir dönemden geçtiğine vurgu yaparak, iktidarın yapmak istediklerini şöyle sıraladı; “Mesele şudur; ‘Türkiye değişecek mi böyle gelmiş böyle gider’ deyip kendi haline mi bırakılacak. Türkiye statükoculuk yaparak içine mi kapanacak, yoksa çağdaş dünya rotasında değişime devam edecek? Kronik sorunlar ülkemizi inletmeye Türkiye’nin birlik ve bütünlüğün hedef almaya devam edecek mi, yoksa tüm çözüm alanlarını, millete refah mı aldıracağız. Aksak demokrasi bu millet için yeterli mi, yoksa demokrasinin nitelikleri daha ileri seviyelere taşınacak mı? Türkiye ileri demokrasiye çağdaş bir hukuk sistemine mi sahip olacak , yoksa yarım yamalak geri kalmış bir yapıda yoluna devam etmek zorunda mı bırakılacak? Bizim tavrımız çok açık net. Biz değişimden yanayız. Biz statokunun değişmesinden yanayız, demokrasiden ve demokratikleşmeden yanayız. Türkiye’nin daha fazla atılım yapmasından yanayız. İleri bir demokrasiden hukuk sisteminden daha fazla özgürlükten yanayız. 7 yıldır asıl demokratik reformları hayata geçirdiysek bundan sonra da devam edeceğiz. Türkiye’ye biçilen elbisenin dar olduğun biliyoruz, Türkiye’nin vizyonunu da genişletmekten yanayız.” AKP’nin, değişimden dönüşümden demokrasiden hukuktan yana olduğunu ifade eden Erdoğan, “Bugün eğer çeteler gün yüzüne çıkıyorsa yargının önüne çıkıyorsa kirli oyunlar deşifre ediliyorsa bu sergilenen sağlam duruş sayesindedir. Kirli planlar açığa çıkıyor özgürce eleştirilebiliyor tartışılabiliyor bu ortaya konan kararlı iradenin neticesidir. bugün Türkiye tek yürek halinde kirli emellere karşı cesur duruş sergiliyorsa hükümetin cesur duruşu sizlerin cesur duruşu sayesindedir” dedi. -KÖŞE YAZARLARI GAZ VERMEYE ÇALIŞIYOR- [PAGE] Bazı köşe yazarlarının iktidara gaz vermeye çalıştığını öne süren Erdoğan, “Kusura bakmayın” diyerek, “ Kimse gaz vermesin, biz ne yaptığımızı gayet iyi biliriz, ne zaman ne yapacağımızı da gayet iyi biliyoruz. Biz bu yola çıkarken bütün bunların planlamasını yaptık. Köşenizde bu tür yazıları rahatlıkla yazabiliyorsanız acaba insafa gelin de 7 yıl önce niye yazamıyordunuz diye kendinize bir sorun. Yazanlar da vardı. Onları da her zaman taktir ettik ediyoruz. O gün yazamadığı halde bugün yazanlar kendilerini muhasebeye çeksinler, bize de gaz vermeye çalışmasınlar” diye konuştu. -FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLERE VURGU- Erdoğan, konuşmasının bir bölümünde Uğur Mumcu’ya atıfta bulunarak şöyle dedi: “Bundan 17 yıl önce 24 ocakta Uğur mumcu evinin önünde katledildi. O saldırının hemen ardından belli kesimler töhmet altında bırakıldı, adres saptırıldı. Maalesef dosya birçok soru işaretine mahal verecek şekilde kapatıldı. Azmettirenler ortaya çıkarılamadı. Aynı şey Bahriye Üçok için aynı şey Çetin Emeç, Necip Hablemitoğludu, Abdi İpekçi için geçerli nice saldırı nice suikast azmettirenler ortaya çıkarılmadan işleniş gayeleri net olarak belirlenemeden bunlar belli kesimlere fatura edildi. Tarih gerçekleri ortaya koyuyor. Bak şimdi yavaş yavaş her şey açığa çıkmaya başladı. Bugün bizim yaptığımız Dink’in Mumcu, İpek’çinin diğer tüm kirli saldırıların üzerindeki sis perdesini kaldırmak, tüm bu olayları aydınlığa kavuşturmak, gelecekte benzer melanetlerin yaşanmasını önlemeye yöneliktir, biz bunu yapıyoruz. Biz yasamadaki gücümüzle yürütmedeki gücümüzle bunu yapıyoruz. Bunun dışı yargınındır. Biz ancak bunu yapabiliriz, yaptık yapıyoruz.” ERDOĞAN'DAN BAŞBUĞ'A YANIT Başbakan Erdoğan, darbe ve en son “Balyoz” iddialarıyla gerilen siyaset ve TSK’dan gelen eleştirilere ve yumruklarını masaya vurarak “Ordunun da bir sabrı var” diyen Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’a üstü kapalı yanıt verdi. Erdoğan, “Yasaları önce iyi okusunlar tahlil etsinler hukuk devleti içinde bunların nasıl yapılacağını iyi bilsinler görsünler. Biz öyle öfkeyle kalkıp zararla oturanlardan olmayacağız. Dik duracağız ama dikleşmeyeceğiz. Türkiye’nin buna ihtiyacı var. Yasaları önce iyi okusunlar tahlil etsinler hukuk devleti içinde bunların nasıl yapılacağını iyi bilsinler görsünler. Türkiye’nin buna ihtiyacı var” dedi. Türkiye’nin, selameti için demokrasi hukuk sisteminin selameti için risk aldıklarını, mücadele verdiklerini, dik durarak sorumlu davrandıklarının altını çizen Başbakan Erdoğan, “Türkiye’ye demokrasiye hukuka milli iradeye, herkes her kurumda aynı sorumluluk duygusuyla hareket etmeli. Türkiye’nin hukukunu koruyamayanlar kendi hukuklarını da koruyamazlar. Haddini ve hukukunu bilmeyenler bu ülke için sorumlu davranamazlar, dirayetli de olamazlar aydınlık geleceği de ulaşamazlar” diye konuştu. -AK PARTİ İLE BAŞEDEMEYENLER- AKP ile baş edemeyen siyasi partilerin başka yerlerden medet ummasını, demokrasi dışı yöntemlerden medet ummasını, demokrasi ve hukuka yönelik girişimlere duyarsız kalmasını, Türk siyaseti açısından büyük bir talihsizlik olarak değerlendiren Erdoğan, faali meçhul cinayetlerinden örnekler verdi. Erdoğan, “Nice saldırı nice suikast azmettirenler ortaya çıkarılmadan işleniş gayeleri net olarak belirlenemeden bunlar belli kesimlere fatura edildi” dedi. Erdoğan, “Tetikçilerin maşaların kiralık katillerin figüranların nasıl bir kirli oyun tezgahın içinde olduğunu göstermektir. Artık bu oyunlar bu ülkede sahnelenmesin. Her kirli plan bu ülkenin hukuk sistemine kardeşliğine birlik bütünlüğüne vatandaşın işine aşına huzuruna kastetmektir. Demokrasiyi zafiyete uğratacak her girişim bu ülkenin bekası için bir tehdittir” dedi. -"KARANLIK SENARYOLARIN HEPSİ LANETLİDİR"- Karanlık senaryolardan nemalanmak isteyenlerin olduğunu öne süren Erdoğan şöyle dedi: “Bundan nemalanlar istismar vesilesi medet umanlar bilmelidir ki, bu karanlık senaryoların hepsi lanetlidir, bu lanet hepsini karanlığın içine çekip ebediyen mahkum edecektir. Bu kanunsuzluklarla mücadele bizim tek başına gerçekleştireceğimiz bir konu değildir. Muhalefet başta olmak üzere tüm kesimlerin samimi desteği hayati derecede önemlidir. Çetelere avukatlık yaptırmasını, süreci her fırsatta provoke etmesini benim aziz milletimin takdirine bırakıyorum. Faili meçhullerin faili malum haline gelmesinden kim neden korkuyor çekiniyor, kim gizli kapaklı işlerin aydınlığa çıkmasından kim neden endişe ediyor. Her olaya kılıf bularak bu ülkede hukuk korumak mümkün mü?” -ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ- Ne zaman demokratikleşmeden yana adım atmaya çalıştıklarında karşılarında statükocuları bulduklarını öne süren Erdoğan, son günlerde AKP’nin anayasa değişikliği hazırlıklarına yönelik eleştirilere tepki gösterdi. Erdoğan, “Anayasa gündeme gelir gelmez malum çevreler sahneye fırlıyor. Ortada böyle bir şey yok daha. Parlamenter demokrasinin vazgeçilmez bir unsuru değil miyiz, anayasa yasa bunları değiştirmek bu parlamentonun görevi değil mi birincil görevi. Ama daha bunun adını zikrettiğin anda ’istemezük’ başlıyor. Çünkü bunlar ‘istemezük’ familyasının mensuplarıdır” diye konuştu. -367 GARABETİ- “Bu iktidar anayasa değişikliği yapamaz” diyen Sabih Kanadaoğlu’na, “367 garabetiyle bu ülkenin enerjisini heba edenler” diyerek yanıt verdi. Erdoğan, “Millet egemenliğine bizatihi kendisine meydan okurcasına rol üstleniyorlar. Muhalefet de bu akıldanelerin kuyruğuna takılıyor kervanda yerini alıyor. Demokrasi mücadelesinde iktidar muhalefet yoktur” dedi. Erdoğan şöyle dedi: “Demokrasi konusunda iktidarda muhalefette taraftır, aynı tarafta olmalıdır. Biz ortada dolaşan iddialar senaryolar karşısında sağduyuyu soğukkanlılığı elden bırakmayacağız. İsteyen istediği tavrı takınsın. Bizi çekmek istedikleri tartışmaya biz girmeyeceğiz, tuzaklara düşmeyeceğiz. Yapıcı olmaya devam edeceğiz. Biz eserlerimizle hizmetlerimizle Türkiye için iyiyi güzeli hedefleyen niyetlerle kendimizi anlatacağız. Meclis içi ve dışı muhalefetin hırçın tavrı karşısında biz hırçınlaşamayız. Onların sorumsuz tavır sergileyemeyiz. Her sorunu hukuk çerçevesinde çözeceğiz. Demokrasiyi de hukuku da yüceltmeye devam edeceğiz. Bir kanun devleti olmanın peşinde değiliz. Hukuk devleti olmanın peşindeyiz, bizim derdimiz bu. Ama gerçekleri de tüm boyutlarıyla milletimizle paylaşacağız.”
Başbakan Erdoğan'ın hedefinde muhalefet vardı. Yandaş medyayı eleştiren Erdoğan, Başbuğ Paşa'ya da cevap verdi.
Daha önce Belçika ile Hollanda liglerinde ve Türkiye'de Galatasaray'ın başındayken şampiyonluğa ulaşan Eric Gerets böylece 4 farklı ligde çalıştırdığı takımı şampiyon yapmış oldu. Gerets bu sonuçla kariyerinde 6. şampiyonluğa ulaştı. Fransız L'Equipe gazetesine göre, El Hilal Kulübü Başkanı Abdüllrahman Bin Musad, Gerets'in sözleşmesini 2 yıl uzatmak istediklerini söyledi. Daha önce El Hilal'e gelme nedeninin tamamıyla parasal olduğunu açıklayan ve ''Ben yalancı değilim. Bana sundukları finansal teklif çok cazipti'' diye konuşan Gerets ise ''Avrupa'yı özlediğini'' belirtti.
Eric Gerets'in çalıştırdığı Suudi Arabistan takımlarından El Hilal, sezonun bitimine 3 maç kala şampiyonluğu garantiledi.
İNTERNETHABER ANKARA- Balyoz Darbe Planıyla ilgili tartışmalara BDP de katıldı. Planı şaşırtıcı bulmadıklarını anlatan BDP, söz konusu planların yıllardır doğu ve güneydoğuda uygulamada olduğunu savundu. Belediye Başkanları başta olmak üzere son aylarda yaşanan gözaltıları eleştiren Yaman, AKP’yi darbeci parti olarak nitelendirerek, Kürtlere 12 Eylül yaşatıldığını savundu. Yaman yerel seçimlerden sonra Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in “Ermenistan sınırına dayandılar” sözlerine de bir gönderme yaparak, “Iğdır operasyonuyla kelepçe adeta Ermenistan sınırına dayandırılmıştır” dedi. BDP Grubuna MKM sanatçıları ve çeşitli müzik grubu üyeleri katıldı. Grup Başkanı Yaman, KCK operasyonu kapsamında 20 kadar sanatçının da tutuklandığını belirterek önce toplantıya katılan sanatçıları selamladı. Ardından hükümete yönelik sert bir konuşma yaptı. Yaman’ın konuşmasından satır başları şöyle: TÜCCAR SİYASETİ SUÇLAMASI Sayın Başbakan, 2003 tarihli darbe planı belgesiyle ilgili olarak “Başından beri haberimiz vardı. Ama gerilim olmaması için sessiz kaldık, işimize baktık” diyor. Bunu da gerilim yaşanmaması adına yaptığını belirtmiştir! Bunun ne demokrasilerde, ne de toplum vicdanında kabul edilebilir yanı yoktur. İktidar, açıkça kendisine yetki veren halkın iradesini kötüye kullanmıştır. Bunu güç odaklarıyla uzlaşarak yapmıştır. Şimdi belgeler açığa çıkınca da her zamanki gibi mağdur ve mazlum rolüne bürünerek, toplumdaki darbe karşıtlığını kendisi için bir siyasal desteğe dönüştürmeye çalışmaktadır. Bu tam anlamıyla bir tüccar siyasetidir, fırsatçılıktır ve halkın duygularının istismarıdır. OMURGASIZ SİYASET YAPILIYOR AKP’nin darbeci gelenek karşısında elle tutulur, zerre kadar bir mücadelesinden söz edilemez. Buna rağmen Sayın Başbakan’ın çıkıp darbecilere karşı mücadele verdiğini savunmasının hiçbir iler tutar yanı yoktur. Onların yaptıkları, iktidarlarının ömrünü uzatabilmek için güç odaklarıyla uzlaşmaktır. Omurgasız siyasetin sonucu budur ve bu da elhak AKP’ye yakışmaktadır. HÜKÜMET SAMİMİ DEĞİL Hükümet, DTP’nin kapatılması kararında Anayasa Mahkemesi’yle uzlaştı, ortaklaştı. El birliğiyle DTP’yi kapattırdılar. Ardından da çıkıp, “Yargı kararına herkes saygılı olmalıdır” dediler. Şimdi ise, sivil yargı düzenlemesinin iptali nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ne veryansın ediyorlar. Böyle bir samimiyetsizlik olabilir mi? Hükümetin amacı üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir. Anayasa Mahkemesi’nin bu vesayetçi kararını politik malzeme konusu yapıp, yine mağduru oynayıp, kendi tutarsızlıklarını ve demokrat olmayan tavırlarının üzerini örtmeye çalışacaktır. BATIDA PLAN DOĞUDA UYGULAMA Balyoz planı batıda bir plan semineri olabilir. Ama Güneydoğu’da plan olmaktan çıkmış, hayata geçirilen uygulamalara dönüştürülmüştür. O yüzden tatbikat değildir. Seminer değildir. Oyun teorisi hiç değildir. Balyoz planıyla ilgili olarak batıda, “iyi ki de bunlar yaşanmamış” deniyor. Elbette iyi ki de hayata geçmemiş bu dehşet planları. Ama bilmiyorlar ki, o plandakiler hergün harfiyen Doğu’da kesintisiz uygulanıp yaşanıyor. KELEPÇE ERMENİSTAN SINIRINDA Son bir yıldır yürütülen siyasi operasyonlarda 800’e yakın Kürt siyasetçi tutuklandı ve halen operasyonlar devam ediyor. En son Iğdır Belediye Başkanımız Nuri Güneş tutuklandı. Öyle anlaşılıyor ki; AKP Hükümeti, kazanamadığı illerin belediye başkanlarını tutuklatıp, resmen intikam almaktadır. Sandıktan çıkamadığı yerleri kelepçelerle, komplolarla, operasyonlarla ele geçirmeye çalışmaktadır. Iğdır operasyonuyla kelepçe adeta Ermenistan sınırına dayandırılmıştır. KÜRTLERİN 12 EYLÜL'Ü Başbakan’a buradan sormak istiyoruz: Belediye başkanlarının tutuklanması halk iradesine bir müdahale değildir de nedir? Bu yaşananlar ancak bir askeri darbe döneminde gerçekleşecek operasyonlar değil midir? Bütün bu uygulamalar, AKP’nin açılım adı altında yürüttüğü darbe girişimlerinin ta kendisidir. Başka bir izahı yoktur, olamaz da. Bunlar AKP Hükümeti’nin Kürtlere yaşattığı 12 Eylül’dür! AKP DARBECİ PARTİ Bu sözler, Hükümetin, kendisine karşı geliştirilen bir takım kirli planların aynısını bugün Bölge’de Kürt halkına karşı uyguladığını çok net bir biçimde açığa çıkarmaktadır. AKP, halkımızın nazarında ve vicdanında artık darbeci bir parti olarak anılacaktır. Açılımın koordinatörü olan Sayın İçişleri Bakanı, da aslında kelepçe koordinatörü olmuştur. Bütün bu operasyon ve tutuklamalar kendisinin bilgisi dahilinde ve talimatıyla olmaktadır. Sayın Bakan, resmen BDP’li belediye başkanı avına çıkmıştır.
BDP'nin de gündeminde Balyoz Darbe Planı vardı. Gözaltıları eleştiren Yaman Cemil Çiçek'e de gönderme yaptı.
Büyük Birlik Partisi (BBP), son günlerde bazı basın yayın organlarında çıkan haberler nedeniyle, 'Ağca ile ilgileri olmadığını' duyurdu. BBP Genel Başkanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamaya göre, son günlerde bazı basın yayın organlarında 'M. Ali Ağca'nın tahliyesi esnasında karşılayanlar arasında Büyük Birlik Partisi üyelerinin de bulunduğu' şeklindeki haberlerin çıktığı hatırlatılarak, bunların tamamen uydurma ve iftira niteliği taşıdığı, hiçbir BBP üyesi ve yöneticisinin bu karşılamada yer almadığı kaydedildi. "SUİKASTI YAZICIOĞLU ENGELLEDİ HABERLERİ YALANLANDI" Yapılan açıklamada, "'M. Ali Ağca'nın 12 Eylül Darbesi'ni gerçekleştiren konsey üyelerinden bazılarına suikast girişiminde bulunacağını ve bunu öğrenen Şehit Liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu'nun bunu engellediği' şeklindeki haberler de tamamen uydurma ve yalandan ibaret olup, kaynağı da belli değildir." ifadeleri kullanıldı. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun, ne 12 Eylül öncesi ne de daha sonrası M. Ali Ağca ile hiçbir irtibatı olmadığına dikkat çekilen açıklamada, şöyle denildi: "Daha önce hasbelkader BBP'de görev yapan bazı kişilerin kendilerini gündemde tutmak için ortaya attıkları kaynağı olmayan haberlere değerli kamuoyunun ve basınımızın ilgi göstermemesi temennisi ve saygılarımızla kamuoyuna duyurulur."
BBP'nin merhum lideri Muhsin Yazıcıoğlu, 12 Eylül günlerinde Mehmet Ali Ağca'yı niçin tokatladı?
Mitat Aydın, 2009 yılına arkadaşlarıyla kent merkezinde eğlenerek girdi. Saat 02.00 sıralarında Mitat Aydın ve arkadaşları gezerken, karşıdan gelen alkollü iki kişiyle omuz atma nedeniyle tartışmaya başladı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi sırasında Mitat Aydın, sol omzunun altından bıçaklandı. Olay anında durumu fark edemeyen Aydın, arkadaşının kullandığı otomobil ile evine giderken sırtında bir sıcaklık hissetti. Eliyle sırtını kontrol eden talihsiz genç, ancak kanı görünce bıçaklandığını anladı. Yakında bulunan bir tıp merkezine giden gence burada ilk müdahale yapılarak, yakındaki bir hastaneye sevk edildi. Hastaneye gelen Mitat Aydın, röntgeni çekildikten sonra yara dikilerek sarılıp evine gönderildi. Aydın, aldığı yaradan dolayı uzun süre çalışamadı. Bu dönemde evlenen genç, ağır metal sanayiinde çalışırken, yaklaşık bir ay önce ağır bir metali kaldırırken sol omzunda dayanılmaz bir acı hissetti. Bunun üzerine bir başka hastaneye giden Aydın, yaşadığı kavga sırasında kendisine saplanan bıçağın sapı zanlının elinde, ucunun ise kendi vücudunda kaldığını öğrendi. Mitat Aydın, olayları şöyle anlattı: "İstemeden bir olaya karıştım ve bıçaklandım. Götürüldüğüm hastanede röntgen ve tomografi çekildi, pansumanım yapıldı. Sabah hiçbir şeyim yoktur diye taburcu edildim." Bir ay sonra yarada şişkinlik ve ağrı olduğu için kendisine bakan doktora giderek durumu anlattığında 'yara iyileşme aşamasında olduğu içindir, zamanla o şişlik iner' cevabı verilerek gönderildiğini ifade eden Aydın, "Aldığım yaradan dolayı çalışamadığım için sigorta sürem doldu ve param olmadığı için doktora gidemedim. Aralık 2009'da bir başka hastaneye gittim. Orada yapılan incelemede bıçaklandığım yerde 4 santim boyunda bıçağın kaldığı ortaya çıktı. Beni yeniden o hastaneye yönlendirdiler." şeklinde sözlerini sürdürdü. Tekrar hastaneye giderek yapılan yanlışın düzeltilmesini istemesine rağmen yetkililerden 'Size müdahale eden doktor artık çalışmıyor, aile hekimi oldu. Bu nedenle sana yapabileceğimiz bir şey yok. Eğer bin TL paran varsa seni ameliyat yaparız.' cevabı aldığını iddia eden Aydın, "Ben de benim muhatabım hastanedir. Doktor hata yaptıysa bu hastanenin sorumluluğundadır. Beni bu durumdan siz kurtarın, aksi halde ben de hakkımı kanun önünde savunacağım dedim." şeklinde konuştu. Hastanede yapılan muayeneden kendisinden para alındığını da anlatan Aydın, "Ameliyata karar verdiler ve benden yaklaşık 1000 TL para istiyorlar. Ancak benim param yok. Eğer bana yapılan hatayı iş bu noktaya gelmeden düzeltseydiler şikayetçi olmayacaktım, hatasız kul olmaz deyip geçecektim. Ancak bana karşı tutum ve davranışları düşüncelerimi değiştirdi. Yaşadığım bütün mağduriyetin hesabını adalet önünde arayacağım." dedi. İl Sağlık Müdürlüğü'nden kendisine kanun önünde bir şey elde edemeyeceğinin söylendiğini anlatan Aydın, "Bu olay bana yaklaşık 2 bin 500 TL'ye mal oldu. Bir senedir acı çekiyorum. Ben de hastaneye maddi manevi tazminat davası açacağım. Ayrıca vücudumda unutulan bıçaktan dolayı oluşan pıhtılaşma nedeniyle yanlış bir müdahalede kan kaybederek hayatımı kaybetme riskim var." şeklinde sözlerini tamamladı. Söz konusu hastane yetkilileri ise iddiaları yalanladı. Hastane yetkilisi, "O yarayı biz dikmedik. İlk götürüldüğü tıp merkezi dikmiş. Karaciğerinde bir yara var mı diye bize yönlendirildi, biz de filmleri çekerek karaciğerinde herhangi bir yara olmadığını tespit ettik. Ardından şahsı taburcu ettik. Ayrıca bu şahıstan bin TL para da istemedik." dedi.
Bursa'da çıkan kavgada sol koltuğundan bıçaklanan Mitat Aydın tam bir yıl boyunca vücudunda sapı kırılan bıçakla yaşadı.
Türk Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’u aşağılayarak Ankara ile "diplomatik kriz" yaratan İsrail Dışişleri Bakanlığı, bu defa Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, dolaylı olarak Yahudi karşıtlığını "kışkırttığı ve cesaretlendirdiği" iddialarını içeren Türkiye-İsrail ilişkileri konulu raporu ile gündeme geldi. İsrail’in önde gelen gazetelerinden Haaretz, "İsrail, Türk Başbakanını Yahudi Karşıtlığı ile Suçluyor" başlığıyla yayımladığı haberinde, İsrail Dışişleri Bakanlığı’nca hazırlanan ve birkaç gün önce kabinenin kilit bakanlarına sunulan raporda Türk Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’un İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon tarafından aşağılanması olayına da değinildiğini kaydetti. Buna karşın raporun daha çok Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a odaklandığını belirten gazete, Erdoğan’ın raporda "dolaylı olarak Yahudi karşıtlığını kışkırttığı"nın savunulduğuna dikkat çekildi. Gazete, İsrail Dışişleri Bakanlığının istihbarat analizlerini yapan Siyasi Araştırmalar Merkezince kaleme alınan raporun İsrail’in yurt dışındaki büyükelçiliklere ve konsolosluklarına da dağıtıldığını kaydetti. "TÜRK BÜYÜKELÇİSİNİN AŞAĞILANMASI TÜRKLERİ CİDDİ OLARAK GÜCENDİRDİ" Raporda, Türk Büyükelçisinin küçük düşürülmesinin, Türkleri ciddi olarak gücendirdiği ifade edilmekle birlikte, "Erdoğan dahil üst düzey Türk yetkililerinin krize son verme şekli, Türkiye’nin kırmızı çizgi bölgesine girdiğini ve İsrail hükümetinin sabrının sınırlarını zorladığını ve bunun, Türkiye’nin uluslararası meşruluğuna zarar vererek İsrail’i kaybetmesine yol açabileceğini kabul ettiğinin işareti olabilir" denildi. Haaretz şöyle devam etti: "Ancak raporun çoğu, mevcut gerilimin ana kaynağı olarak gördüğü Erdoğan’a odaklanıyor. Raporda ‘Bizim tahminimize göre, partisi iktidara geldiğinden bu yana Erdoğan Türk kamuoyunda İsrail ile ilgili olumsuz bir görüş şekillendirme sürecini yürütüyor’ deniliyor ve bunu sürekli Filistinlilerin acılarından söz ederek, İsrail’i sürekli savaş suçlarıyla itham ederek ve ‘Yahudi karşıtı ifadeler ve kışkırtmalarla yaptığı ifade ediliyor." Erdoğan’ın uluslararası forumlarda Yahudi karşıtlığının "insanlığa karşı suç" olduğunu vurgularsa da, aslında Türkiye’de dolaylı olarak Yahudi karşıtlığını "kışkırttığını ve cesaretlendirdiği" iddiasına da yer verildiği raporda, Erdoğan ve çevresindekilerin bazıları için İsrail ile Yahudi arasında bir fark bulunmadığı savına da yer verildi. İsrail Dışişleri Bakanlığı’nca yayımlanan raporda, Erdoğan’ın "radikal İslamcı gazetelerine destek vererek" de Yahudi karşıtlığını teşvik ettiği, "Kurtlar Vadisi" ne gönderme yapılarak İsrail karşıtı tv programlarını "görmezlikten geldiği" iddia edilirken, Türkiye’deki medya özgürlüğünün son aylarda önemli ölçüde kısıtlandığı da savunuldu. "Erdoğan için İsrail’i azarlamak İslamcı ve Ortadoğu devletleri nezdindeki konumunu güçlendirmenin bir yoludur" görüşünün de öne sürüldüğü raporda, "AKP liderliğindeki bugünkü Türkiye, İsrail’in 1990 yıllarının başlarında stratejik bir ilişkiyi kurduğu Türkiye’den farklıdır" ifadesi de kullanıldı.
İsrail Dışişleri Bakanlığı, Türkiye ve Başbakan Erdoğan'la ilgili bir rapor hazırladı. Raporda ağır ithamlar var.