english
stringlengths 2
3.06k
| non_english
stringlengths 1
2.84k
| language
stringclasses 52
values |
---|---|---|
And of course, when we learned about that through a video, many Americans were outraged, and this woman, Amy Cooper, ended up going on national TV and saying, like countless other Americans have said right after they engaged in a racist act, "I am not racist." | Bunu bir video aracılığıyla öğrendiğimizde birçok Amerikalı şaşkınlığa uğradı ve o kadın, Amy Cooper, kendini ulusal bir televizyonda buldu ve tıpkı diğer pek çok Amerikalının ırkçı bir eylemde bulunduktan hemen sonra söylediği gibi, "Ben ırkçı değilim," dedi. | en-tr |
And I say countless Americans, because when you really think about the history of Americans expressing racist ideas, supporting racist policies, you're really talking about a history of people who have claimed they're not racist, because everyone claims that they're not racist, whether we're talking about the Amy Coopers of the world, whether we're talking about Donald Trump, who, right after he said that majority-black Baltimore is a rat and rodent-infested mess that no human being would want to live in, and he was challenged as being racist, he said, "Actually, I'm the least racist person anywhere in the world." | Pek çok Amerikalı diyorum çünkü gerçekten ırkçı fikirler ifade eden, ırkçı politikaları destekleyen Amerikalıların tarihini düşündüğümüzde, aslında ırkçı olmadığını iddia eden insanların tarihinden bahsediyor oluruz çünkü herkes ırkçı olmadığını iddia ediyor, ister dünyadaki Amy Coopers'lar olsun, ister Donald Trump; ki Donald Trump çoğunlukla siyahi olan Baltimore'un hiçbir insanın yaşamak istemeyeceği fare ve kemirgenlerle dolu bir pislik olduğunu söyledikten sonra ırkçı olmakla suçlandı. O da şöyle dedi, "Aslında dünyadaki en az ırkçı insan benim." | en-tr |
And so really the heartbeat of racism itself has always been denial, and the sound of that heartbeat has always been, "I'm not racist." | Yani ırkçılığın esas ruhu her zaman inkar olmuştur ve bu ruhun sesi de her zaman "ben ırkçı değilim" der. | en-tr |
And so what I'm trying to do with my work is to really get Americans to eliminate the concept of "not racist" from their vocabulary, and realize we're either being racist or anti-racist. | Bu yüzden, işim dahilinde yapmaya çalıştığım şey Amerikalıların kelime haznelerinden "ırkçı olmamak" kavramını gerçekten çıkarmak ve ya ırkçı ya da ırkçılık karşıtı olduğumuzun farkına varmak. | en-tr |
We're either expressing ideas that suggest certain racial groups are better or worse than others, superior or inferior than others. | Belirli ırk gruplarının diğer gruplardan daha iyi veya daha kötü olduğunu veya daha üstün ya da daha altta olduğunu öne süren fikirler ifade ederiz. | en-tr |
We're either being racist, or we're being anti-racist. | Ya ırkçı oluruz ya da ırkçılık karşıtı. | en-tr |
We're expressing notions that the racial groups are equals, despite any cultural or even ethnic differences. | Herhangi bir kültürel ve hatta etnik farklılığa rağmen ırk gruplarının eşit olduğunu öne süren kavramları ifade ederiz. | en-tr |
We're either supporting policies that are leading to racial inequities and injustice, like we saw in Louisville, where Breonna Taylor was murdered, or we're supporting policies and pushing policies that are leading to justice and equity for all. | Ya ırksal eşitsizlik ve adaletsizliğe yön veren politikaları destekleriz, tıpkı Breonna Taylor'ın öldürüldüğü Louisville'de gördüğümüz gibi ya da herkes için adalet ve eşitliğe yön veren politikaları destekler ve teşvik ederiz. | en-tr |
And so I think we should be very clear about whether we're expressing racist ideas, about whether we're supporting racist policies, and admit when we are, because to be anti-racist is to admit when we expressed a racist idea, is to say, "You know what? | Bu yüzden, ırkçı fikirler ifade edip etmediğimiz, ırkçı politikaları destekleyip desteklemediğimiz konusunda net olmamız gerektiğini düşünüyorum ve ırkçı olduğumuzda kabul etmeliyiz çünkü ırkçılık karşıtı olmak, ırkçı bir fikir ifade ettiğimizde onu kabul etmektir, şöyle demektir, "Biliyor musun? | en-tr |
When I was doing that in Central Park, I was indeed being racist. | Central Park'ta bunu yaparken aslında ırkçıydım. | en-tr |
But I'm going to change. | Fakat değişeceğim. | en-tr |
I'm going to strive to be anti-racist." | Irkçılık karşıtı olmak için çabalayacağım." | en-tr |
And to be racist is to constantly deny the racial inequities that pervade American society, to constantly deny the racist ideas that pervade American minds. | Irkçı olmak ise Amerikan toplumunu istila eden ırksal eşitsizlikleri sürekli reddetmektir ve Amerikalıların zihinlerini istila eden ırkçı fikirleri sürekli reddetmektir. | en-tr |
And so I want to built a just and equitable society, and the only way we're going to even begin that process is if we admit our racism and start building an anti-racist world. | Ben adil ve tarafısz bir toplum inşa etmek istiyorum ve bu sürece başlamak için bile tek yolumuz ırkçılığımızı kabul etmek ve ırkçılık karşıtı bir dünya inşa etmektir. | en-tr |
CS: Thank you so much for that. | CS: Bunun için çok teşekkürler. | en-tr |
You know, your book, "How to Be an Antiracist," has become a bestseller in light of what's been happening, and you've been speaking a bit to the ways in which anti-racism and racism are the only two polar opposite ways to hold a view on racism. | Kitabın, "How to Be an Antiracist" [Nasıl Irkçılık Karşıtı Olunur?] olup bitenlerin ışığı altında en çok satanlardan birisi oldu ve ırkçılık karşıtlığı ile ırkçılığın, ırkçılık üzerinde bir görüş sahibi olmak için tek iki zıt kutup olduğundan bahsediyorsun. | en-tr |
I'm curious if you could talk a little bit more about what the basic tenets of anti-racism are, for people who aren't as familiar with it in terms of how they can be anti-racist. | Nasıl ırkçılık karşıtı olabilecekleri açısından konuya aşina olmayanlar için ırkçılık karşıtlığının temel ilkelerinin ne olduğundan biraz bahseder misin? | en-tr |
IXK: Sure. And so I mentioned in my talk that the heartbeat of racism is denial, and really the heartbeat of anti-racism is confession, is the recognition that to grow up in this society is to literally at some point in our lives probably internalize ideas that are racist, ideas that suggest certain racial groups are better or worse than others, and because we believe in racial hierarchy, because Americans have been systematically taught that black people are more dangerous, that black people are more criminal-like, when we live in a society where black people are 40 percent of the national incarcerated population, that's going to seem normal to people. | IXK: Tabii ki. Irkçılığın ruhunun inkar olduğunu söylemiştim ve gerçekten, ırkçılık karşıtlığının ruhu da itiraftır, bu toplumda büyüdüğünü kabul etmektir, hayatlarımızın bir noktasında gerçekten belki de ırkçı olan, belirli ırk gruplarının diğerlerinden daha iyi veya daha kötü olduğunu öne süren fikirleri benimsemektir ve ırksal hiyerarşiye inandığımız için, Amerikalılara sistematik olarak siyahi insanların daha tehlikeli olduğu, siyahi insanların suçlara daha yatkın olduğu öğretildiği için, siyahi insanların ulusal olarak gözetimde tutulan nüfusun yüzde 40'ını oluşturduğu bir toplumda yaşadığımız zaman, bu, insanlara normal görünecektir. | en-tr |
When we live in a society in a city like Minneapolis where black people are 20 percent of the population but more than 60 percent of the people being subjected to police shootings, it's going to seem normal. | Siyahi insanların nüfusun yüzde 20'sini oluşturduğu fakat insanların yüzde 60'tan fazlasının polis tarafından vurulduğu bir toplumda, Minneapolis gibi bir şehirde yaşadığımız zaman, bu, normal görünecektir. | en-tr |
And so to be anti-racist is to believe that there's nothing wrong or inferior about black people or any other racial group. | Yani ırkçılık karşıtı olmak siyahi insanlarda veya diğer herhangi bir ırk grubunda yanlış veya aşağılık bir şey olmadığına inanmaktır. | en-tr |
There's nothing dangerous about black people or any other racial group. | Siyahi insanlar veya diğer herhangi bir ırk grubunda tehlikeli bir şey yok. | en-tr |
And so when we see these racial disparities all around us, we see them as abnormal, and then we start to figure out, OK, what policies are behind so many black people being killed by police? | Etrafımızda bu ırksal eşitsizlikleri gördüğümüz zaman, onları olağan dışı olarak görüyoruz ve sonra düşünmeye başlıyoruz, birçok siyahi insanın polis tarafından öldürülmesinin ardında nasıl politikalar var? | en-tr |
What policies are behind so many Latinx people being disproportionately infected with COVID? | Birçok Latin kökenli insanın orantısız olarak COVID ile enfekte olmasının ardında nasıl politikalar var? | en-tr |
How can I be a part of the struggle to upend those policies and replace them with more antiracist policies? | Bu politikaları altüst etmek ve yerlerine daha ırkçılık karşıtı politikalar koymak için nasıl mücadelenin bir parçası olabilirim? | en-tr |
Whitney Pennington Rodgers: And so it sounds like you do make that distinction, then, between not racist and anti-racist. | Whitney Pennington Rodgers: Görünen o ki, ırkçı olmamak ile ırkçılık karşıtlığı arasında bir ayrım yapıyorsun. | en-tr |
I guess, could you talk a little bit more about that and break that down? | Bundan biraz daha bahsedip bunu detaylandırabilir misin? | en-tr |
What is the difference between the two? | İkisi arasındaki fark nedir? | en-tr |
IXK: In the most simplest way, a not racist is a racist who is in denial, and an anti-racist is someone who is willing to admit the times in which they are being racist, and who is willing to recognize the inequities and the racial problems of our society, and who is willing to challenge those racial inequities by challenging policy. | IXK: En basit şekliyle, ırkçı olmayan, ırkçı olduğunu reddeden bir ırkçıdır ve ırkçılık karşıtı ise ırkçı olduğu zamanları kabul etmeye gönüllü olan, toplumumuzdaki ırksal problemleri ve eşitsizlikleri fark etmeye gönüllü olan ve ırksal eşitsizlikleri, politikalarla mücadele ederek değiştirmeye gönüllü olan kişidir. | en-tr |
And so I'm saying this because literally slaveholders, slave traders, imagined that their ideas in our terms were not racist. | Bunu söylüyorum çünkü gerçekten köle sahipleri, köle tüccarları fikirlerinin, bizim ifademizle, ırkçı olmadığını düşünüyorlardı. | en-tr |
They would say things like, "Black people are the cursed descendants of Ham, and they're cursed forever into enslavement." | Şöyle şeyler söylüyorlardı, "Siyahi insanlar Ham'ın lanetli neslidir ve onlar sonsuza dek kölelikle lanetlenmişlerdir." | en-tr |
This isn't, "I'm not racist." | Bu "Ben ırkçı değilim" değildir. | en-tr |
This is, "God's law." | Bu "Tanrı'nın kanunu.'' | en-tr |
They would say things, like, you know, "Based on science, based on ethnology, based on natural history, black people by nature are predisposed to slavery and servility. | Şöyle şeyler diyorlardı, "Bilime dayanarak, etnolojiye dayanarak, doğa tarihine dayanarak, siyahi insanlar yaradılıştan köleliğe ve itaatkarlığa yatkındır. | en-tr |
This is nature's law. I'm not racist. | Bu doğanın kanunu. Ben ırkçı değilim. | en-tr |
I'm actually doing what nature said I'm supposed to be doing." | Ben doğanın yapmam gerektiğini söylediği şeyi yapıyorum." | en-tr |
And so this construct of being not racist and denying one's racism goes all the way back to the origins of this country. | Böylece ırkçı olmama ve ırkçılığı reddetme yapısı, bu ülkenin köklerine kadar uzanıyor. | en-tr |
CS: Yeah. | CS: Evet. | en-tr |
And why do you think it has been so hard for some people now to still accept that neutrality is not enough when it comes to racism? | Peki konu ırkçılık olduğunda çoğu insan için hala tarafsızlığın yetersiz olduğunu kabul etmenin neden bu kadar zor olduğunu düşünüyorsun? | en-tr |
IXK: I think because it takes a lot of work to be anti-racist. | IXK: Çünkü bence ırkçılık karşıtı olmak çok çalışma gerektiriyor. | en-tr |
You have to be very vulnerable, right? | Çok açık olmalısınız, değil mi? | en-tr |
You have to be willing to admit that you were wrong. | Hatalı olduğunuzu kabul etmeye gönüllü olmalısınız. | en-tr |
You have to be willing to admit that if you have more, if you're white, for instance, and you have more, it may not be because you are more. | Şunu kabul etmeye gönüllü olmalısınız, eğer daha fazlasına sahipseniz, örneğin bir beyazsanız ve daha fazlasına sahipseniz, bu, siz daha fazlasınız diye olmayabilir. | en-tr |
You have to admit that, yeah, you've worked hard potentially, in your life, but you've also had certain advantages which provided you with opportunities that other people did not have. | Yaşamınızda imkan dahilinde çok çalıştığınızı fakat belirli avantajlara sahip olduğunuzu ve bunların da size diğer insanların sahip olmadığı imkanları sağladığını kabul etmelisiniz. | en-tr |
You have to admit those things, and it's very difficult for people to be publicly, and even privately, self-critical. | Tüm bunları kabul etmelisiniz ve insanların alenen ve hatta özel olarak kendilerine karşı eleştirel olmaları çok zordur. | en-tr |
I think it's also the case of, and I should have probably led with this, how people define "racist." | Ayrıca bunun, belki de bundan bahsetmeliydim, insanların "ırkçı" kelimesini nasıl tanımladıklarıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. | en-tr |
And so people tend to define "racist" as, like, a fixed category, as an identity. | İnsanlar "ırkçı" kelimesini sabit bir kategori gibi, bir kimlik olarak tanımlamaya yatkınlar. | en-tr |
This is essential to who a person is. | Bu, kişinin kimliği için gereklidir. | en-tr |
Someone becomes a racist. | Birisi ırkçı hale gelir. | en-tr |
And so therefore -- And then they also connect a racist with a bad, evil person. | Bu yüzden de -- Ayrıca bir ırkçıyı, kötü ve uğursuz bir insanla bağdaştırırlar. | en-tr |
They connect a racist with a Ku Klux Klansman or woman. | Bir ırkçıyı Ku Klux Klan adamı veya kadınıyla bağdaştırırlar. | en-tr |
And they're like, "I'm not in the Ku Klux Klan, I'm not a bad person and I've done good things in my life. | Onlar da şöyle der, "Ben Ku Klux Klan'da değilim, ben kötü bir insan değilim ve hayatımda iyi şeyler yaptım. | en-tr |
I've done good things to people of color. | Beyaz olmayan insanlara iyi şeyler yaptım. | en-tr |
And so therefore I can't be racist. | Bu yüzden ırkçı olamam. | en-tr |
I'm not that. That's not my identity. | Değilim. Bu benim kimliğim değil." | en-tr |
But that's actually not how we should be defining racist. | Fakat aslında ırkçılığı bu şekilde tanımlamamalıyız. | en-tr |
Racist is a descriptive term. | Irkçı, açıklayıcı bir terimdir. | en-tr |
It describes what a person is saying or doing in any given moment, and so when a person in one moment is expressing a racist idea, in that moment they are being racist when they're saying black people are lazy. | Bir insanın belirli bir anda ne söylediğini veya ne yaptığını tanımlar ve bir insan bir anda ırkçı bir fikir ifade ediyorsa, siyahi insanların tembel olduğunu söylüyorsa, o anda ırkçı olurlar. | en-tr |
If in the very next moment they're appreciating the cultures of native people, they're being anti-racist. | Bir sonraki andaysa yerli insanların kültürlerini takdir ediyorlarsa, ırkçılık karşıtı olurlar. | en-tr |
WPR: And we're going to get to some questions from our community in a moment, but I think when a lot of people hear this idea that you're putting forward, this idea of anti-racism, there's this feeling that this is something that only concerns the white community. | WPR: Bir dakika içerisinde topluluğumuzdan sorular alacağız fakat öne sürdüğün bu fikri duyduğunda, ırkçılık karşıtlığı fikrini, birçok insanın, bunun sadece beyazlar topluluğunu ilgilendirdiği hissine kapıldığını düşünüyorum. | en-tr |
And so could you speak a little bit to how the black community and nonwhite, other ethnic minorities can participate in and think about this idea of anti-racism? | Siyahi topluluğun ve beyaz olmayan, diğer etnik azınlıkların bu ırkçılık karşıtlığı fikrine nasıl katılacağını ve bunu nasıl düşünebilecekleri hakkında biraz konuşur musun? | en-tr |
IXK: Sure. | IXK: Tabii ki. | en-tr |
So if white Americans commonly say, "I'm not racist," people of color commonly say, "I can't be racist, because I'm a person of color." | Beyaz Amerikalılar çoğunlukla "ben ırkçı değilim" diyorsa, beyaz olmayan insanlar da çoğunlukla "Ben ırkçı olamam çünkü kendim zaten farklı ırktanım," diyor. | en-tr |
And then some people of color say they can't be racist because they have no power. | Bazı beyaz olmayan insanlar da ırkçı olamayacaklarını çünkü güçlerinin olmadığını söylüyor. | en-tr |
And so, first and foremost, what I've tried to do in my work is to push back against this idea that people of color have no power. | Yani, her şeyden önce, çalışmamda yapmaya çalıştığım şey beyaz olmayan insanların gücü olmadığı fikrini geri püskürtmek. | en-tr |
There's nothing more disempowering to say, or to think, as a person of color, than to say you have no power. | Beyaz olmayan biri olarak gücünüzün olmadığını söylemek veya düşünmekten daha güçsüzleştirici bir şey yoktur. | en-tr |
People of color have long utilized the most basic power that every human being has, and that's the power to resist policy -- that's the power to resist racist policies, that's the power to resist a racist society. | Beyaz olmayanlar, her insanın sahip olduğu en temel güçten uzun zaman yararlandılar ve bu, direnme politikası gücü -- ırkçı politikalara direnme gücü, ırkçı bir topluma direnme gücü. | en-tr |
But if you're a person of color, and you believe that people coming here from Honduras and El Salvador are invading this country, you believe that these Latinx immigrants are animals and rapists, then you're certainly not, if you're black or Asian or native, going to be a part of the struggle to defend Latinx immigrants, to recognize that Latinx immigrants have as much to give to this country as any other group of people, you're going to view these people as "taking away your jobs," and so therefore you're going to support racist rhetoric, you're going to support racist policies, and even though that is probably going to be harming you, in other words, it's going to be harming, if you're black, immigrants coming from Haiti and Nigeria, if you're Asian, immigrants coming from India. | Fakat eğer farklı ırktansanız ve Honduras ve El Salvador'dan buraya gelen insanların bu ülkeyi istila ettiğine inanıyorsanız, Latin kökenli göçmenlerin hayvanlar ve yağmacı olduğuna inanıyorsanız, o zaman, ister siyahi, ister Asyalı veya yerli olun, hiçbir zaman Latin kökenli göçmenleri korumak ve Latin kökenli göçmenlerin de diğer gruplar kadar bu ülkeye katabileceği şeyler olduğunu fark etmede verilen mücadelenin bir parçası olmayacaksınız, o insanları "işlerinizi çalan" kişiler olarak göreceksiniz ve dolayısıyla ırkçı bir retoriği, ırkçı politikaları destekleyeceksiniz ve muhtemelen bu sizi incitse bile, diğer bir deyişle, bu sizi incitecek, eğer siyahiyseniz Haiti ve Nijerya'dan gelen göçmenler, eğer Asyalı iseniz Hindistan'dan gelen göçmenler. | en-tr |
So I think it's critically important for even people of color to realize they have the power to resist, and when people of color view other people of color as the problem, they're not going to view racism as the problem. | Yani beyaz olmayan insanlar için bile direnme gücünün olduğunu fark etmenin son derece önemli olduğunu düşünüyorum ve beyaz olmayan insanlar, diğer beyaz olmayanları problem olarak gördüğünde ırkçılığı da problem olarak görmeyeceklerdir. | en-tr |
And anyone who is not viewing racism as the problem is not being anti-racist. | Irkçılığı problem olarak görmeyen herhangi bir insan ise ırkçılık karşıtı olmaz. | en-tr |
CS: You touched on this a bit in your beginning talk here, but you've talked about how racism is the reason that black communities and communities of color are systematically disadvantaged in America, which has led to so many more deaths from COVID-19 in those communities. | CS: Konuşmanın başlangıcında buna biraz değindin fakat ırkçılığın, siyahi topluluklar ve farklı ırktan toplulukların Amerika'da sistematik olarak dezavantajlı hale getirilmelerine nasıl neden olduğundan bahsettin, ki bu, bu topluluklarda COVID-19 nedenli çok fazla ölüme sebep oldu. | en-tr |
And yet the media is often placing the blame on people of color for their vulnerability to illness. | Ancak medya genelde beyaz olmayan insanları hastalığa yatkınlık nedeniyle sorumlu tutuyor. | en-tr |
So I'm curious, in line with that, what is the relationship between anti-racism and the potential for systemic change? | Bununla bağlantılı olarak merak ediyorum, ırkçılık karşıtlığı ve vücutla ilgili potansiyel değişiklik arasındaki ilişki nedir? | en-tr |
IXK: I think it's a direct relationship, because when you are -- when you believe and have consumed racist ideas, you're not going to even believe change is necessary because you're going to believe that racial inequality is normal. | IXK: Bence doğrudan bir ilişki var çünkü ne zaman -- ırkçı fikirlere inandığınız ve onları tükettiğiniz zaman, değişimin gerekli olduğuna bile inanmazsınız çünkü o zaman ırksal eşitsizliğin normal olduğuna inanırsınız | en-tr |
Or, you're not going to believe change is possible. | ya da değişimin mümkün olduğuna inanmazsınız. | en-tr |
In other words, you're going to believe that the reason why black people are being killed by police at such high rates or the reason why Latinx people are being infected at such high rates is because there's something wrong with them, and nothing can be changed. | Demek istediğim, siyahi insanların polis tarafından yüksek oranda öldürülmesinin nedeninin ya da Latin kökenli insanların yüksek oranda enfekte olmasının nedeninin onlarla ilgili yanlış bir şeyler olduğuna ve hiçbir şeyin değiştirilemeyeceğine inanırsınız. | en-tr |
And so you wouldn't even begin to even see the need for systemic structural change, let alone be a part of the struggle for systemic structural change. | Dolayısıyla, vücutla ilgili yapısal değişim mücadelesinin parçası olmak bir yana, vücutla ilgili yapısal değişimin gerekli olduğunu bile görmeye başlamazsınız. | en-tr |
And so, to be anti-racist, again, is to recognize that there's only two causes of racial inequity: either there's something wrong with people, or there's something wrong with power and policy. | Yani tekrar, ırkçılık karşıtı olmak ırksal eşitsizliğin yalnızca iki maddesi olduğunu fark etmektir: Ya insanlarla ilgili yanlış bir şeyler vardır ya da güç ve politikayla ilgili yanlış bir şey vardır. | en-tr |
And if you realize that there's nothing wrong with any group of people, and I keep mentioning groups -- I'm not saying individuals. | Herhangi bir insan grubunda yanlış bir şey olmadığını fark ederseniz ve gruplara değiniyorum -- bireyler demiyorum. | en-tr |
There's certainly black individuals who didn't take coronavirus seriously, which is one of the reasons why they were infected. | Kesinlikle koronavirüsü ciddiye almayan siyahi bireyler vardır, enfekte olmalarının nedenlerinden birisi de budur. | en-tr |
But there are white people who didn't take coronavirus seriously. | Fakat korona virüsü ciddiye almayan beyaz insanlar da var. | en-tr |
No one has ever proven, actually studies have shown that black people were more likely to take the coronavirus seriously than white people. | Siyahi insanların koronavirüsü ciddiye alma olasılığının beyazlardan daha fazla olduğunu gösteren çalışmalar var, fakat kimse kanıtlamadı. | en-tr |
We're not talking about individuals here, and we certainly should not be individualizing groups. | Burada bireylerden bahsetmiyoruz ve kesinlikle grupları bireyleştirmemeliyiz. | en-tr |
We certainly should not be looking at the individual behavior of one Latinx person or one black person, and saying they're representatives of the group. | Bir Latin kökenli insanın veya siyahi insanın bireysel davranışlarına bakarak onların grubun temsilcileri olduğunu kesinlikle söylememeliyiz. | en-tr |
That's a racist idea in and of itself. | Bu kendi içerisinde ırkçı bir fikir. | en-tr |
And so I'm talking about groups, and if you believe that groups are equals, then the only other alternative, the only other explanation to persisting inequity and injustice, is power and policy. | Gruplardan bahsediyorum ve grupların emsal olduğuna inanıyorsanız o zaman diğer tek alternatif, yani eşitsizlik ve adaletsizliği sürdüren diğer tek açıklama güç ve politika. | en-tr |
And to then spend your time transforming and challenging power and policy is to spend your time being anti-racist. | Öyleyse zamanı, güç ve politikayı dönüştürmek için harcamak da zamanı ırkçılık karşıtı olmak için harcamak demektir. | en-tr |
WPR: So we have some questions that are coming in from the audience. | WPR: Seyirciden gelen birkaç sorumuz var. | en-tr |
First one here is from a community member that asks, "When we talk about white privilege, we talk also about the privilege not to have the difficult conversations. | Birincisi bir topluluk üyesinden geliyor. "Beyaz ayrıcalığından bahsettiğimizde ayrıca sohbet etme zorluğuna sahip olmama ayrıcalığından da bahsediyoruz. | en-tr |
Do you feel that's starting to change?" | Bunun değişmeye başladığını düşünüyor musun?" | en-tr |
IXK: I hope so, because I think that white Americans, too, need to simultaneously recognize their privileges, the privileges that they have accrued as a result of their whiteness, and the only way in which they're going to be able to do that is by initiating and having these conversations. | IXK: Öyle umuyorum, çünkü beyaz Amerikalıların da ayrıcalıklarını eş zamanlı olarak tanımaları gerekiğini düşünüyorum yani beyaz olmalarının sonucu olarak artan ayrıcalıkları ve bunu yapabilmelerinin tek yolu bu sohbetlere önayak olmak ve bu sohbetleri gerçekleştirmek. | en-tr |
But then they also should recognize that, yes, they have more, white Americans have more, due to racist policy, but the question I think white Americans should be having, particularly when they're having these conversations among themselves, is, if we had a more equitable society, would we have more? | Daha sonra da, ırkçı politikalar nedeniyle beyaz Amerikalıların daha fazlasına sahip olduğunu anlamalılar, evet, daha fazlasına sahipler fakat beyaz Amerikalıların esas sorgulaması gereken şey bence şu, özellikle de bu sohbetleri kendi aralarında gerçekleştiriyorken. Eğer daha adil bir topluma sahip olsaydık, daha fazlasına mı sahip olurduk? | en-tr |
Because what I'm asking is that, you know, white Americans have more because of racism, but there are other groups of people in other Western democracies who have more than white Americans, and then you start to ask the question, why is it that people in other countries have free health care? | Çünkü sorduğum şey, beyaz Amerikalılar ırkçılık nedeniyle daha fazlasına sahip fakat diğer Batı demokrasilerinde beyaz Amerikalılardan daha fazlasına sahip olan diğer insan grupları var ve o zaman şunu sormaya başlıyorsunuz, diğer ülkelerdeki insanlar neden ücretsiz sağlık hizmetine sahipler? | en-tr |
Why is it that they have paid family leave? | Onlar neden ücretli ailevi durum iznine çıkabiliyor? | en-tr |
Why is it that they have a massive safety net? | Onların neden çok büyük güvenlik ağları var? | en-tr |
Why is it that we do not? | Bizde neden yok? | en-tr |
And one of the major answers to why we do not here have is racism. | Bizde neden olmadığı sorusu için asıl cevaplardan birisi de ırkçılık. | en-tr |
One of the major answers as to why Donald Trump is President of the United States is racism. | Donald Trump'ın neden Birleşik Devletler'in başkanı olduğu sorusu için de asıl cevaplardan birisi ırkçılık. | en-tr |
And so I'm not really asking white Americans to be altruistic in order to be anti-racist. | Beyaz Amerikalıların ırkçılık karşıtı olmaları için onlardan fedakar olmalarını istemiyorum. | en-tr |
We're really asking people to have intelligent self-interest. | İnsanların anlayışlı bir bencilliğe sahip olmalarını istiyoruz. | en-tr |
Those four million, I should say five million poor whites in 1860 whose poverty was the direct result of the riches of a few thousand white slaveholding families, in order to challenge slavery, we weren't saying, you know, we need you to be altruistic. | Yoksullukları birkaç bin beyaz köle sahibi ailelerin zenginliğinin doğrudan bir sonucu olan o dört milyon, yani 1860 senesindeki beş milyon yoksul beyaz demeliyim, kölelikle mücadele etmek için fedakar olmanıza ihtiyacımız var demek istemiyoruz. | en-tr |
Subsets and Splits
No community queries yet
The top public SQL queries from the community will appear here once available.