Unnamed: 0
int64 0
7.98k
| Baslik
stringlengths 13
171
| Ozet
stringlengths 18
904
⌀ | Kategori
stringclasses 1
value | Link
stringlengths 44
201
| Icerik
stringlengths 1
25.9k
|
---|---|---|---|---|---|
3,986 | 'Çene ağrısının altından kalp krizi çıkabilir' | Kışın kalp krizi riskinin arttığına dikkat çeken Uzm. Dr. Kemal Kunovac, “Göğüs kafesi ortasında başlayan, özellikle sol kola, omuza ve alt çeneye doğru yayılan ağrı, soğuk terleme ve fenalık hissi kalp krizinin işaretleri olabilir. Kışın kalın ve yünlü soğuktan koruyan kıyafetleri tercih edin; yağlı, hamurlu gıdalar yerine sebze tüketin” dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/cene-agrisinin-altindan-kalp-krizi-cikabilir-2752174 | Fındıkzade Medipol Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Bölümünden Uzm. Dr. Kemal Kunovac, kış aylarında kalp krizi riskinin daha fazla olduğuna dikkat çekerek önemli açıklamalarda bulundu. Dr. Kunovac, soğuk havanın kalp üzerine etkisine ilişkin, “Soğuk havalarda damarlar büzülür, bu sebepten dolayı kan basıncı yükselir ve kalp yükü artar. Artan kan basıncı kalp krizlerinin en önemli nedenlerinden biridir. Ayrıca kalbi besleyen koroner damarların büzülmesi sonucu kalp kaslarına daha az kan gönderilir, onlar da oksijensiz kalarak kalp krizine yol açabilir” ifadelerini kullandı.
Enfeksiyonlara da dikkat
Kış aylarındaki değişen beslenmenin de kalp krizine neden olduğuna işaret eden Dr. Kunovac “Kalp krizlerinin kış aylarında artmasının ikinci sebebi de yağlı ve hamurlu besinleri daha fazla tüketmemizdir. Bu gıdalar damar tıkanıklığa ve böylece kalp krizlerine sebebiyet vermektedir” diye konuştu.
Dr. Kunovac, ayrıca soğuk havalarda üst ve alt solunum yolu enfeksiyonlarının arttığına da değinerek sözlerine şöyle devam etti: “Bu enfeksiyonlar özellikle kalp yetersizliği, kalp kapak hastalığı ve koroner arter hastalığı olan hastaları olumsuz etkileyebilir. Grip aşısı bu gruptaki hastalara mutlaka yapılmalı, vücut direncini yüksek tutmak için meyve ve vitamin alınımı ihmal edilmemeli. Enfeksiyonlar az da olsa sağlıklı insanlara da tehlikeli hatta ölümcül kalp zarı ve kalp kası iltihabına yol açabilir. Yüksek ateş, nefes darlığı, soğuk terleme, kalp çarpıntısı ve ritim bozukluğu ile birlikte giden bu hastalıklarının belirtilerini fark ettiğinizde hastaneye bir an önce başvurmanız gerekiyor”.
Yağlı değil sebzeli gıdaları tüketin
Kalp krizinin belirtilerine de dikkat çeken Dr. Kunovac, “Göğüs kafesi ortasında başlayan, özellikle sol kola, omuza ve alt çeneye doğru yayılan, baskı tarzında ağrı veya yanma, soğuk terleme ve fenalık hissi belirtiler kalp krizinin işaretleri olabilir. Bu durumda zaman kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Kalp krizi geçiren insanlar da özellikle ilk 3-4 saat içinde yapılan müdahaleler kalp kası hasarlarını önlemektedir. Öte yandan kalp sağlımızı kışın korumak için kalın ve yünlü soğuktan koruyan kıyafetler tercih etmeliyiz. Göğüs, ağız ve boyun bölgesini koruyan atkı gibi aksesuarlar kullanmalıyız. Yağlı, hamurlu ve şekerli gıdalardan uzak durmalıyız. Sebzeli yemekleri tercih edip sıvı alınımı ihmal etmemeliyiz” açıklamalarında bulundu. |
6,844 | Ebola kolayca bulaşabilecek şekilde mutasyon geçirmiş | Batı Afrika'da 11 binden fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan salgına yol açan Ebola virüsünün, salgının ilk birkaç ayında insan dokularına kolaylıkla bulaşabilecek şekilde değişime uğradığı bildirildi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/ebola-kolayca-bulasabilecek-sekilde-mutasyon-gecirmis-150115 | Sonuçları Cell dergisinde yayımlanan iki araştırma, Ebola'nın mutasyonunun, virüsün insan hücrelerine bulaşma ihtimalini dört kat artırdığını ortaya koydu.
Bilim adamları bu mutasyonun, tarihte en ölümcül Ebola salgınında itici güç haline gelmiş olabileceğine işaret etti.
Nottingham ve Massachusetts üniversitelerinin yaptığı araştırmalarda yaklaşık 2 bin Ebola virüsü örneğinin genetik şifreleri incelendi. Araştırmada, virüsün yüzeyinde, insan hücrelerini daha kolay hedef almalarını sağlayan bir değişim fark edildi.
Massachusetts Üniversitesi Tıp Fakültesinden Profesör Jeremy Luban, BBC'ye yaptığı açıklamada, bu mutasyonun Ebola virüsünü daha bulaşıcı hale getirdiğini belirterek, Bu salgının başında, muhtemelen üçüncü veya dördüncü ayında meydana geldi. ifadesini kullandı.
Araştırmacılar mutasyona uğrayan Ebola virüsünün, insanlara bulaşmaya daha hazır hale gelirken, asıl çıkış noktası olan meyve yarasalarına bulaşma kabiliyetinin azaldığını da bildirdi.
Aynı zamanda mutasyona uğrayan virüsün bulaştığı kişilerin, orjinal haliyle enfekte olanlara göre hayatını kaybetme olasılığının daha yüksek olduğu görüldü.
Gine, Liberya ve Sierra Leone'de 2014-2015 yıllarında patlak veren Ebola salgında 28 bin kişiye Ebola virüsü bulaşmış, 11 bin 310 kişi hayatını kaybetmişti. |
116 | Araştırmalar ortaya çıkardı! İşte toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kadın sağlığına etkileri | Yapılan araştırmalar toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kadınların sağlık sonuçlarını, üreme sağlığını ve ruh sağlığını etkilediğini ortaya koydu. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/arastirmalar-ortaya-cikardi-iste-toplumsal-cinsiyet-esitsizliginin-kadin-sagligina-2936109 | Yayınlanan bir araştırmaya göre, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kadın sağlığını etkilediği ortaya çıktı. Araştırmayla Türkçe ve İngilizce olarak ‘toplumsal cinsiyet, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadın sağlığı’ anahtar kelimeleriyle yapılan 11 yıllık bilimsel çalışmalar sistematik bir incelemeye tabi tutuldu.
Bulgular; kadınların sağlığını en çok etkileyen faktörlerin ekonomik fırsatların eksikliği, düşük eğitim seviyesi, düşük gelir düzeyi ve sınırlı sağlık hizmeti erişimi olduğunu gösterdi.
EĞİTİMLER, SAĞLIK SONUÇLARINI OLUMLU YÖNDE ETKİLİYOR
Araştırma hakkında detaylar veren İstanbul Beykent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğr. Gör. Çisem Baştarcan, Çalışma, kadının statüsünün genel sağlık, üreme sağlığı ve ruh sağlığı üzerinde doğrudan ve dolaylı etkisi olduğuna dair sonuçlar ortaya koyuyor. Kadınların cinsiyetleri sebebiyle yaşadığı sorunları önlemeye yönelik yapılan eğitim programları, sağlık sonuçlarını olumlu yönde etkiliyor şeklinde konuştu.
BAŞTARCAN KONUŞMASINI ŞÖYLE SÜRDÜRDÜ:
“Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin azaltılması, eşler arası şiddet olaylarının azaltılmasını, kadın statüsünün yükseltilmesini, hastalık görülme oranlarının düşmesini ve sağlık hizmetlerinden yararlanma oranlarının artmasını sağlayabilir.
Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik verilen eğitimler, sosyal, ekonomik ve sağlık sonuçlarını artırabilir, güvensiz cinsel davranışları, adölesan evliliği ve gebeliği önlemede etkili olabilir.” |
3,103 | Dünyada 1,28 milyardan fazla doz Kovid-19 aşısı yapıldı | Dünyada koronavirüs ile mücadele tüm hızıyla devam ediyor. Dünya genelinde Kovid-19 karşı bugüne dek 1 milyar 280 milyondan fazla doz aşı uygulandı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dunyada-1-28-milyardan-fazla-doz-kovid-19-asisi-yapildi-2782516 | Koronavirüsün aşı verilerinin derlendiği Ourworldindata.org sitesine göre, Çin, 317 milyon 587 bin doz ile dünyada en fazla aşı yapılan ülke olurken onu 257 milyon 347 bin ile ABD, 167 milyon 493 bin ile Hindistan, 52 milyon 403 bin ile İngiltere, 46 milyon 875 bin ile Brezilya, 34 milyon 408 bin ile Almanya, 25 milyon 185 bin ile Fransa, 24 milyon 928 bin ile Türkiye, 23 milyon 667 bin ile İtalya, 21 milyon 666 bin ile Endonezya, 21 milyon 597 bin ile Rusya, 20 milyon 540 bin ile Meksika, 19 milyon 48 bin ile İspanya, 15 milyon 652 bin ile Kanada, 15 milyon 526 bin ile Şili, 13 milyon 670 bin ile Polonya, 11 milyon 126 bin ile Bileşik Arap Emirlikleri (BAE), 10 milyon 493 bin ile İsrail ve 10 milyon 399 bin ile Suudi Arabistan izledi.
İlgili Haberler
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Aşı insanlığın ortak malıdır
NÜFUSA ORANLA EN FAZLA AŞI YAPILAN ÜLKE ‘SEYŞELLER’
Nüfusa oranla her 100 kişide en fazla doz aşı yapılan ülke Seyşeller oldu. Uygulanan doz sayısının ülke nüfusunu aştığı Seyşeller'de, her 100 kişiye düşen doz sayısı 129. 88 oldu. Bu ülkeyi 121. 24 doz ile İsrail, 112. 5 ile BAE, 100. 22 ile San Marino, 85. 15 ile Malta, 81. 22 ile Şili, 79. 8 ile Bahreyn, 79. 4 ile Maldivler, 77. 19 ile İngiltere, 76. 95 ile ABD, 69. 5 ile Macaristan, 65. 72 ile Moğolistan, 62. 39 ile Butan, 62. 15 ile Monako, 62. 03 ile Katar, 57. 66 ile Uruguay, 55. 64 ile Sırbistan, 41. 07 ile Almanya, 36. 96 ile Fransa izledi.
EN ÇOK AŞI YAPILAN 8. ÜLKE ‘TÜRKİYE’
Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de bugüne kadar 24 milyon 928 bin 159 doz Kovid-19 aşısı yapıldı. Türkiye, toplam aşı sayısı bakımından dünyada 8. sırada yer alırken her 100 kişiye düşen aşı sayısı 29. 47 oldu.
İlgili Haberler
Yerli aşı için gönüllü çağrısı |
3,084 | Türkiye'de 25 milyon dozdan fazla Kovid-19 aşısı yapıldı | Türkiye'de 16 Mayıs 2021 tarihi itibarıyla 25 milyon dozdan fazla korona virüs aşısı yapıldı. Türkiye en çok aşı yaptıran ülkeler arasında dünyada 9'uncu sırada bulunuyor. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyede-25-milyon-dozdan-fazla-kovid-19-asisi-yapildi-2783008 | Türkiye'nin Kovid-19 aşı tablosu açıklandı. Ülke genelinde şimdiye kadar toplam 25 milyon 788 bin 881 doz korona virüs aşısı yapıldı.
14 milyon 956 bin 593 kişiye ilk doz aşı yapılırken, 10 milyon 832 bin 288 kişiye ise ikinci doz aşı vuruldu.
Türkiye en çok aşı yaptıran ülkeler listesinde ilk 10'da
Dünya genelinde korona virüse karşı bugüne kadar 1 milyar 450 milyondan fazla doz aşı uygulandı. Türkiye en çok aşı yapılan 9'uncu ülke konumunda bulunuyor. En çok aşı yaptıran ülkeler sırasıyla; Çin, ABD, Hindistan, İngiltere, Brezilya, Almanya, Fransa, İtalya, Türkiye, Rusya.
En çok aşı yapılan şehir İstanbul
Türkiye'de en çok korona virüs aşısı 4 milyon 263 bin 656 doz ile İstanbul'da yapıldı. Ankara 2 milyon 88 bin 149 dozla ikinci sırada yer alırken, İzmir'de 1 milyon 764 bin 376 doz aşıyla üçüncü sırada. |
590 | Uzmanlardan uyarı: Anne sütündeki hayati koruma özelliğine dikkat | Bebeklerin doğduktan sonra belirli bir süre anne sütüyle beslenmesinin önemi uzmanların uyarılarıyla bir kez daha ortaya çıktı. Yapılan araştırmalarda ilk 6 ay anne sütü alan bebeklerin bazı hastalıklardan çok daha rahat korunabildiği görüldü. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/anne-sutu-enfeksiyon-riskine-karsi-koruyor-2886524 | Yenidoğan bebekler için anne sütü büyük bir önem taşıyor. Yenidoğan bir bebeğin ortalama 2 yemek kaşığı kadar midesi bulunuyor.
Bu alanın çok büyük bir hassasiyetle değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden uzmanlardan annelere anne sütünün hayati önemine ilişkin bir kez daha uyarı geldi. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Şule Sayıner Şimşek 6 ay yalnızca anne sütü alan bebeklerde görülme riski yarı yarıya düşen hastalığın detaylarını paylaştı.
ANNE SÜTÜ İLK 6 AYDA BÜYÜK BİR ÖNEM TAŞIYOR
AA'nın haberine göre, anne sütünün bebeklik çağı için önemine vurgu yapan, Medicana International Ankara Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Şule Sayıner Şimşek: Ciddi soğuk salgınlığı ve kulak-burun-boğaz enfeksiyonları 6 ay tek başına anne sütü alan bebeklerde yüzde 63 daha az görülüyor. Tıbbi bir gereklilik yoksa yeni doğan çocuğa su, şekerli su, mama gibi takviyeler verilmemeli. belirtti.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Şimşek, anne sütünün bebeklerde enfeksiyon riskini azalttığını belirterek, Ciddi soğuk algınlığı ve kulak-burun-boğaz enfeksiyonları 6 ay tek başına anne sütü alan bebeklerde yüzde 63 daha az görülüyor. dedi.
YENİDOĞAN BEBEKLER İÇİN UYARIDA BULUNDU
Dr. Şimşek, Emzirme başarısı için doğum sonrası anne ile bebeğin hemen tensel temasının sağlanması, doğum sonrası rutin girişimlerin ertelenerek önceliğin emzirmeye verilmesi gerekir. İlk 24 saatte 8-12 kez emzirmenin teknik açıdan doğru bir şekilde sağlanması gerekir. Tıbbi bir gereklilik yoksa yeni doğan çocuğa su, şekerli su, mama gibi takviyeler verilmemelidir. Anneye D vitamini kullanması, doğru beslenmesi ve yeterli sıvı tüketmesi konusunda da önerilerde bulunulmalıdır. Hastane çıkışını takip eden 48-72 saat içinde emzirme süreci gözlemlenmeli ve sorunlar konuşulmalıdır. İfadesine yer verdi.
Ayrıca, Dr. Şimşek; ‘’Yalnızca anne sütüyle beslenen bebeklerde ek gıdaya 17 haftadan önce başlanmaması gerekiyor. Ek gıdaya başlama süreci 26 haftadan da geç olmamalı. Katı gıdaya çok erken başlamak yerine formül sütler tercih edilmelidir. Altı aydan büyük bebeklerde anne sütü yetersiz ise gereğinden çok tamamlayıcı besin veya başka bir süt vermek yerine, devam sütü ile destek verilmelidir. dedi.
Şimşek, bebeklerin midesinin 6'ncı ayda 1 çay fincanı, yaşına geldiğinde ise 1 su bardağı kadar olduğunu aktararak, Erişkin bir insana kıyasla bu kadar küçük bir kapasitenin çok verimli kullanılması, yüksek enerjisi olan, yeterli protein ve mikro besin içerikli besinlerin bebeğe verilmesi gereklidir. Bu besinlerin kolay ulaşılabilen ve hazırlanabilecek bilindik gıdalar olması başarılı bir beslenme için temeldir. 6-8 aylık bir bebekte 2 öğün, 9-11 aylık bebekte 3 tamamlayıcı besin öğünü yeterlidir. olduğunu söyledi. |
6,176 | 21 Mart Dünya Down Sendromu Günü | Down Sendromu Nedir? | Down Sendromu nedir? Down Sendromu nasıl anlaşılır, kimlerde görülür? Down Sendromu belirtileri nelerdir? 21 Mart Dünya Down Sendromu günü nedeniyle bu sorular çokça merak ediliyor. İşte Down Sendromu özellikleri ve merak edilenler…Dünya Down Sendromu Günü 2012’den beri Birleşmiş Milletler tarafından desteklenen küresel bir farkındalık girişimidir. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/21-mart-dunya-down-sendromu-gunu-down-sendromu-nedir-232435 | Down Sendromu nedir? Down Sendromu nasıl anlaşılır, kimlerde görülür? Down Sendromu belirtileri nelerdir? 21 Mart Dünya Down Sendromu günü nedeniyle bu sorular çokça merak ediliyor. İşte Down Sendromu özellikleri ve merak edilenler…Dünya Down Sendromu Günü 2012’den beri Birleşmiş Milletler tarafından desteklenen küresel bir farkındalık girişimidir.
Down Sendromu Nedir?
İnsan vücudundaki her hücrede, genetik materyalin genlerde depolandığı bir çekirdek vardır. Genler, kalıtsal özelliklerimizin hepsinden sorumlu olan kodları taşırlar ve kromozomlar olarak adlandırılan çubuk benzeri yapılar üzerinde gruplandırılırlar. Normal insanların kromozom sayısı 46 iken, down sendromlularda bu sayı 47’dir. Aslında normal insanlardan eksiği yok fazlası var. Bu kromozom sayısı da onları farklı yapıyor.
Down Sendromu Ne Kadar Yaygındır?
Yapılan araştırılmalarda, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki her 700 bebekte yaklaşık bir tanesi Down sendromuyla doğar ve Down sendromu en sık görülen kromozomal durumdur. Her yıl Amerika Birleşik Devletleri'nde Down sendromlu yaklaşık 6.000 bebek doğar. Türkiye’de ise, her yıl 2000 çocuk down sendromlu olarak doğuyor.
Down Sendromu Tarihçesi
Yüzyıllar boyunca, Down sendromlu insanlar sanat, edebiyat ve bilimde yer almışlardır. Yakın tarihte, tıp ve bilim alanındaki gelişmeler araştırmacıların Down sendromlu kişilerin özelliklerini araştırmasını sağlamıştır. 1959'da Fransız doktor Jérôme Lejeune, Down sendromunu kromozomal bir durum olarak tanımladı. Her bir hücrede bulunan her zamanki 46 kromozom yerine, Lejeune, Down sendromlu bireylerin hücrelerinde 47 gözlendi. 2000 yılında, bilim adamları, 32 kromozom üzerindeki 329 genin her birini başarıyla tanımlamış ve kataloglamışlardı. Bu başarı, Down sendromu araştırmalarında büyük ilerlemelere kapı açmıştır.
Down Sendromu Neden Olur?
Genç kadınlarda daha yüksek doğum oranları nedeniyle, Down sendromlu çocukların% 80'i 35 yaşın altındaki kadınlarda doğmaktadır. Down sendromunun, çevresel faktörlerden veya anne babaların hamilelik öncesi veya gebelik dönemindeki aktivitelerinden kaynaklandığını gösteren kesin bir bilimsel araştırma yoktur. Down sendromuna neden olan 21. kromozomun kısmi veya tam kopyası, babadan veya anneden kaynaklanabilir. Bulguların yaklaşık% 5'i babaya kadar takip edilmiştir.
Down Sendromu Nasıl Teşhis Edilir?
Down sendromu için bebek doğmadan önce yapılabilen iki test kategorisi vardır: tarama testleri ve tanı testleri. Prenatal ekranlar, fetusun Down sendromuna sahip olma olasılığını tahmin eder. Bu testler fetusun Down sendromuna sahip olup olmadığından emin değildir; Sadece bir olasılık sağlarlar. Diğer taraftan, tanısal testler neredeyse% 100 doğrulukla kesin tanı sağlayabilir.
Down Sendromlu Çocuklar Okula Gidebilir mi?
Bazı down sendromlu çocuklar, özel okullara gidebilir ve diğerleri özel dersler alabilir, ancak birçoğu da Down sendromu olmayan diğer öğrencilerle birlikte sınıfların bir parçasıdır. İşlerini yapmak için fazladan zamana ihtiyaç duyabilirler, sınıf arkadaşlarıyla aynı becerileri öğrenebilirler. |
455 | Bakan Koca 'kızamık salgını' iddialarına son noktayı koydu: Kontrol altında | Son dakika haberi: Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye Cumhuriyeti’nin kaynaklarından, Suriyeli çalışan herhangi bir doktor veya hemşireye herhangi bir ücret ödenmesi söz konusu dahi olmadığını açıkladı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, kızamık salgını iddialarına ilişkin, tespit edilen tüm vakalar için gerekli tedavilerin uygulandığını ve kontrol altında olduğunu söyledi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-koca-kizamik-salgini-iddialarina-son-noktayi-koydu-2895386 | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Kabine Toplantısı sonrası gazetecilerin sorularını cevapladı. Kızamık salgını iddialarına son noktayı koyan Bakan Koca, Bir salgın durumu söz konusu değil, kontrol altında. Tespit edilen tüm vakalar için gerekli tedaviler uygulanıyor. Ayrıca filyasyon çalışmaları son derece sıkı şekilde yapılıyor. dedi.
4 bin Suriyeli sağlıkçının istihdam edilmesine yönelik bir soru üzerine Koca, bugünlerde 4 bin Suriyeli sağlıkçının istihdam edilmesi durumunun yeniden gündem yapıldığını, iki yıl önce göç ve sağlık konulu uluslararası bir toplantıdaki sözlerinin çarpıtılarak servis edildiğini kaydetti.
Bu konuşmanın, yabancı misyonlara bilgi vermek üzere, göçmen sağlığıyla ilgili ne yapılması gerektiğini anlattıkları bir konuşma olduğunu aktaran Koca, Göçmen Sağlığı Merkezleri'ndeki giderlerin, Avrupa Birliği fonlarından karşılandığını hatırlattı.
SÖZ KONUSU DAHİ DEĞİL
Göçmen Sağlığı Merkezleri'nin sadece yabancılara, ağırlıklı olarak da Suriyelilere hizmet ettiğini belirten Fahrettin Koca, şunları ifade etti:
Çalışanları da biz bir eğitimden geçirerek, Suriyeli vatandaşlardan seçerek, orada geçici süreyle sözleşmeli istihdam ediyoruz ve o parayı da Avrupa Birliği fonlarından ödüyoruz. Yani Türkiye Cumhuriyeti'nin kaynaklarından, Suriyeli çalışan herhangi bir doktor veya hemşireye herhangi bir ücret ödenmesi söz konusu dahi değil. Üstelik biz hem Suriyeli olan sağlık çalışanıyla göçmenlere sağlık hizmeti vererek üzerimizdeki yükü hafifletmiş oluyoruz, Avrupa Birliği fonundan da bunun giderlerini karşılıyoruz. Bu da yabancılara, Avrupa Birliği misyonlarına özellikle anlatılmaya çalışıldı. Bizim üzerimizdeki bu yükü, sağlık hizmetini bu şekilde yaparak, sistemi iyileştirdiğimizi anlatıyoruz. İki yıl önce yapılmış bir açıklamanın sanki 4 bin Suriyeli sağlıkçının bugün istihdam edilmiş gibi gündeme getirilmesi de manidar.
İlgili Haberler
Özkan Uğur'un sağlık durumu nasıl? Bakan Koca'dan son dakika açıklaması
Kurban Bayramı'nda acı bilanço! Bakan Koca açıkladı
AŞIDA YERLİLEŞME ORANI YÜKSELECEK
Bakan Koca, yerli aşı üretimine ilişkin bir soruya ise Hıfzıssıhha merkezimiz şu an inşaat halinde. İlk etabı bitti, ikinci etabı devam ediyor. Bittiğinde, bugün kullandığımız tüm aşıların yüzde 86'sı yerli üretilir hale gelecek. Şu an Hepatit-A, suçiçeği ve kuduz aşılarını, teknoloji transferiyle yerlileştiriyoruz. Önemli bir aşamaya geldik, bitmek üzere. cevabını verdi.
Hıfzıssıhha merkezi tamamlanıp devreye girdiğinde aşıda yerlileşme oranının hızla yükseleceğine işaret eden Koca, Türkiye'nin yıllar sonra yeniden aşı üretebileceğini Turkovac ile gösterdiğini, bunun devamının bağışıklama programındaki aşıların üretilerek geleceğini söyledi.
KIZAMIK VAKALARININ YÜZDE 86'SI İSTANBUL'DA
Kızamık salgını iddialarının hatırlatıldığı Bakan Koca, Bir salgın durumu söz konusu değil, kontrol altında. Tespit edilen tüm vakalar için gerekli tedaviler uygulanıyor. Ayrıca filyasyon çalışmaları son derece sıkı şekilde yapılıyor. ifadelerini kullandı.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, şu an göç nedeniyle birçok ülkede kızamığın arttığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
Bizde de bölgesel, İstanbul ağırlıklı olmak üzere vakalar var. Vakaların yüzde 86'sı İstanbul'da. Ama dediğim gibi kontrol altında. Mobil sağlık ekiplerimizle takibini yapıyoruz. Vatandaşımızın hızla, eksik veya hiç aşısı yapılmayan çocuğu varsa yaptırmasını özellikle öneriyoruz. Biz 3 doz aşıyı bu dönemde önemsiyoruz. ilk iki doz 9 ve 12. aylarda, üçüncü doz ise 4 yaşında yapılmalı. Aile hekimlerimiz başta olmak üzere mobil ekiplerimizle de yaygın aşılamayı sürdürüyoruz. |
6,616 | 'Kanser hastaları için yeni umut ışığı Küba' | Çağımızın en büyük hastalıklarından biri olan kanser hastaları alternatif tıbba yöneldi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kanser-hastalari-icin-yeni-umut-isigi-kuba-188455 | Bu alanda çok ciddi araştırmalar yapan Küba’da kanser aşısı bulundu ve kullanılmaya başlandı. Klinik denemeler sonucu aşının ömrü bir yıla kadar uzatabildiği ve 60 yaş altındaki hastalarda iyi sonuç verdiği ortaya kondu. Cimavax adı verilen bu aşı var olan tümörlerin büyümesini ve metastaz atmasını engelliyor.
Türkiye’de bu alanda çalışmalar yapan QBA Medi Tours Yönetim Kurulu Başkanı Melih Ertopçu konuyla ilgili şunları söyledi:
‘Kanser sağlığı tehdit eden hastalıklarında başında yer almaktadır ancak kansere yakalanan hastaların olumsuz düşüncelerini değiştirmek ve onlara uygun tedavi yöntemleri sunabilmek için Türkiye ile Küba arasında bir sağlık köprüsü oluşturduk. Bu noktada hastalarımızdan gerekli raporları alarak Küba’daki onkologlarımıza gönderiyor ve tedavi sürecinin nasıl işleyeceği konusunda alanında uzman kişilerden bilgiler alıyoruz. Hastanın seyehat engelinin olmaması durumunda gerekli işlemler yapılarak profesyonel ekibimiz eşliğinde süreci başlatıyoruz. ‘’Sizin sağlığınızı kendi sağlığımız kadar önemsiyoruz’’ felsefesiyle yola çıktığımız bu süreçte en önem verdiğimiz konu hastalarımızın kendilerini rahat ve güvende hissedebilmeleri. Bu nedenle ekibimiz hem hastalarımzın sorun ve ihtiyaçlarına çözüm getirmek hem de onlara moral ve motivasyon desteği vermek adına 7/24 yanlarında bulunuyor. Yani bu süreçte tüm desteğimizle hastalarımızın Küba’daki ailesi oluyoruz.’
|
6,052 | Anne sütüyle 800 binden fazla bebeğin ölümü engellenebilir | Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), dünya genelinde emzirme oranının artırılmasıyla her yıl 5 yaş altı 820 binden fazla çocuğun hayatının kurtarılabileceğini bildirdi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/anne-sutuyle-800-binden-fazla-bebegin-olumu-engellenebilir-239071 | UNICEF'in emzirmeyle ilgili raporunda, anne sütüyle beslenmenin yararlarına rağmen yüksek gelir düzeyine sahip ülkelerde her 5 bebekten birine, düşük ve orta gelir düzeyindeki ülkelerde ise her 25 bebekten birine anne sütü hiç verilmediği belirtildi.
Anne sütüyle beslenme fırsatını kaçıran bebek sayısının özellikle dünyanın en zengin ülkelerinde oldukça yüksek olduğu ifade edilen raporda, dünyada her yıl yaklaşık 7. 6 milyon bebeğin anne sütü alamadığı kaydedildi.
Anne sütü almanın çocuğun hayatını sürdürmesi ve çocuk sağlığı için önemine vurgu yapılan raporda, dünyada emzirme oranının artırılmasıyla her yıl 5 yaş altı 820 binden fazla çocuğun hayatının kurtarılabileceğine işaret edildi.
Raporda, anne sütünün yaşam kurtarma, bebekleri ve anneleri ölümcül hastalıklardan koruma, bebeğin zeka düzeyini yükseltme ve eğitimde olumlu sonuçlar getirme gibi özellikleri hatırlatılıp buna rağmen yüksek gelir düzeyindeki ülkelerde bebeklerin tahminen yüzde 22’sine hiç anne sütü verilmediği vurgulandı. Düşük ve orta gelirli ülkelerdeki bebeklere hiç anne sütü verilmeme oranı ise yüzde 4 olarak belirtildi.
Verilen örneklerde anne sütüyle besleme oranı Türkiye'de yüzde 97. 7, Madagaskar'da yüzde 99 olurken, ABD'de yüzde 74, İrlanda'da ise yüzde 55'lere kadar düştüğü görüldü.
Rapora göre düşük ve orta gelir düzeyindeki ülkelerin kendi içlerindeki zenginlik farklılıkları, bir annenin çocuğunu ne kadar süre emzirmeye devam edeceğini etkiliyor. En yoksul ailelerdeki bebekler 2 yıl süreyle anne sütü alabiliyor. Bu süre en zengin ailelerde verilenden 1. 5 kat daha uzun.
UNICEF Genel Direktör Yardımcısı Shahida Azfar, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Anne sütü, ister zengin ister yoksul bir annenin çocuğuna, aynı zamanda kendine verebileceği en iyi armağandır. Anneler Günü’nü kutlarken dünyadaki annelere bebeklerini emzirebilmeleri için ihtiyaç duydukları desteği sağlamalıyız. ifadelerini kullandı. |
1,609 | 'HIK' sesine son: Bebeklerde hıçkırık nasıl geçer? | Yenidoğan bebeklerin en büyük problemlerinden biri: Hıçkırık. Herhangi bir sağlık sorununa işaret etmese de hıçkırık bir süre sonra bebeğin rahatını bozabilir. Özellikle anne adayları ''Bebeklerde hıçkırık nasıl geçer?'' sorusunun cevabını arıyor. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/hik-sesine-son-bebeklerde-hickirik-nasil-gecer-26821 | |
3,087 | Dünya genelindeki koronavirüs hastalarının yüzde 2,07’si öldü | Koronavirüs salgını dünyada etkisi göstermeye devam ediyor. Koronayla ilgili bazı detaylar paylaşıldı. Dünya genelindeki Covid-19 hastalarının yüzde 2,07’si hayatını kaybetti | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dunya-genelindeki-koronavirus-hastalarinin-yuzde-2-07si-oldu-2782933 | Dünya genelinde koronavirüs tablosu her geçen gün yenileriyor! Dünkü rakamlar göz önüne alındığında hayatını kaybedenlerin sayısı 3 milyon 365 bine ulaştı. Virüs kaynaklı ölümler hasta sayısının yüzde 2. 07’sini oluşturdu. Hesaplamalara göre, dünya genelinde her bir milyon kişiden 400’ü virüs sebebiyle öldü.
KORONAVİRÜS SAĞLIK TEHDİDİ OLUŞTURMAYI SÜRDÜRÜYOR
Covid-19 küresel bir sağlık tehdidi olmaya devam ediyor. Ülkeler virüsle mücadelede toplumsal düzeyde önlemler alarak salgını sonlandırmaya çalışıyor. Hal böyleyken salgının nüfusa etkisi rakamlarla ortaya çıkarıldı. Pandeminin başından beri dünya genelinde vaka sayısı bugün itibarıyla 161 milyon 900 oldu. Güncel verilere göre dünyada 3 milyon 360 bin 651 kişi virüs sebebiyle hayatını kaybetti. Vakaların yüzde 2. 07’si ölümle neticelendi.
Koronavirüs vaka sayısı 7. 885 milyar olan dünya nüfusunun yüzde 2. 02’sini kapsıyor. Buna göre, her bir milyonda 400 kişi hayatını yeni tip koronavirüs sebebiyle kaybetti. Pandemide 139 milyon 748 bin 979 kişi de sağlığına kavuştu.
TÜRKİYE EN ÇOK AŞILAMAYLA 8. ÜLKE OLDU
,Sağlık Bakanlığının verilerine göre, Türkiye'de bugüne kadar 25 milyon 359 bin 399 doz Covid-19 aşısı yapıldı. Türkiye, toplam aşı sayısı bakımından dünyada 8. sırada yer alırken her 100 kişiye düşen aşı sayısı 29. 85 oldu.
14 milyon 714 bin 712 kişiye ilk doz, 10 milyon 644 bin 687 kişiye de ikinci doz aşılar uygulandı.
İlgili Haberler
Son dakika: 14 Mayıs 2021 koronavirüs tablosu açıklandı |
4,166 | 'Kaşıntının altından diyabet çıkabilir' | Uzm. Dr. Tayfun Garip “Diyabet çok su içme, sık idrara çıkma, çok yemek yeme veya iştahsızlık, halsizlik, çabuk yorulma, ağız kuruluğu ve gece idrara çıkma olup daha nadir olanları bulanık görme, açıklanamayan kilo kaybı, inatçı enfeksiyonlar, tekrarlayan mantar enfeksiyonları ve kaşıntı şeklinde ortaya çıkabilir. Ancak akılda tutulması gereken bir önemli nokta da diyabet hastalığı gelişmiş olmasına karşın hiçbir belirti veya bulgunun olmayabileceğidir” dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kasintinin-altindan-diyabet-cikabilir-2742806 | Pendik Medipol Üniversitesi HastanesiEndokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümünden Uzm. Dr. Tayfun Garip, ülkemizde sıkça görülen diyabet yani şeker hastalığına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Dr. Garip diyabetin, insülin eksikliği ya da insülinin etkisindeki kusur nedeniyle organizmanın karbonhidrat, yağ ve proteinlerden yeterince yararlanamadığı, kronik süreçli olan en sık metabolizma bozukluğu olduğunu belirterek, “Düzenli olarak tıbbi bakım ve tedavi gerektiren bir bozukluktur. Hastalığın, akut ve uzun dönem kronik (göz, böbrek, nöral, kalpve damar) komplikasyon riskini azaltmak için hastaların sürekli eğitimi ve takipleri gerekir” dedi.
“Belirtileri ciddiye alın''
Diyabetin birden çok belirtisi olabileceğine değinen Dr. Garip, şöyle devam etti: Sıklıkla çok su içme, sık idrara çıkma, çok yemek yeme veya iştahsızlık, halsizlik, çabuk yorulma, ağız kuruluğu ve gece idrara çıkma olup daha nadir olanları bulanık görme, açıklanamayan kilo kaybı, inatçı enfeksiyonlar, tekrarlayan mantar enfeksiyonları ve kaşıntı belirtiler arasında olabilir. Ancak akılda tutulması gereken bir önemli noktada diyabet hastalığı gelişmiş olmasına karşın hiçbir belirti veya bulgunun olmayabileceğidir. Hastaların yaklaşık yarısının tanı anında şikayetleri yoktur. Bundan dolayı diyabet riski olan bireylerin belli aralıklarla taranması hastalığın daha erken tanı almasına ve tedavi süreçlerinin başlatılmasını sağlayacak olup ileride gelişebilecek komplikasyonlardan korunmasını sağlayacaktır''.
“Risk grubundakiler düzenli taranmalı''
Dr. Garip, diyabet riski yüksek bireyleri şu şekilde sıraladı: “Ülkemizde 40 yaş üzeri toplumun yüzde10'dan fazlasında diyabet bulunduğu için kilosu ne olursa olsun, 40 yaşından itibaren 3 yılda bir, açlık kan şekeri kontrolü yapılarak diyabet açısından taranmalıdır.Beden Kitle İndeksi 25 kg/m2 ve üstü olan kişilerde şunlardan birinin varlığında yılda 1 kez diyabet yönünden taranmaları gerekir. Birinci ve ikinci derece yakınlarında diyabet bulunanlar, diyabet prevalansı yüksek etnik gruplara mensup kişiler, doğum tartısı 4.5 kilogram veya üzerinde bebek doğuran veya daha önce gebelik diyabet tanısı almış kadınlar, hipertansiyonu ya da kolesterolü olanlar, polikistikover sendromu olan kadınlar, insülin direnci ile ilgili klinik hastalığı veya bulguları bulunan kişiler yılda 1 kez taranmalıdır. Ayrıca kalp damar hastalığı, periferik veya serebralvasküler (beyin damarlarının) hastalığı bulunanlar, düşük doğum tartılı doğan kişiler, hareketsiz yaşam süren veya fizik aktivitesi düşük olan kişiler, doymuş yağlardan zengin ve posa miktarı düşük beslenme alışkanlıkları olanlar, şizofreni hastaları ve atipikantipsikotik ilaç kullanan kişiler, solid organ (özellikle böbrek) transplantasyonu yapılmış hastalar, uzun süreli kortikosteroid ya da antiretroviral ilaç kullanan hastalar da risk altında olduklarını bilerek taramalarını geciktirmemeli''.
“Diyabetin 4 tipi bulunuyor''
Diyabetin genel anlamda 4 tipi olduğunu belirten Dr. Garip, “Tip 1 Diyabet mutlak insülin eksikliği ile birlikte olup tedavisi bireyin ihtiyaçlarını karşılayacak dozlarda insülinler ile sağlanır.Tip 2 Diyabet ise insülin direnci zemininde ilerleyici insülin salgılanma kusuru ile karakterizedir. Bu diyabet türünde bireyin ihtiyacına ve kan şeker düzeyine göre oral anti diyabetikler (şeker hapları), şeker düşürücü enjektabl ilaçlar ve insülinler kullanılabilir. Gestasyonel diyabet; gebelik sırasında ortaya çıkan ve genellikle doğumla birlikte düzelen diyabet formudur. Gebelik diyabetinin tedavisinde diğer diyabet türlerinde olduğu gibi tıbbi beslenme tedavisi önerilir, tıbbi beslenme tedavisi ile kan şekeri ideal aralığa çekilemediği durumlarda gebelik döneminde kullanılabilen insülinler tedaviye eklenir. Spesifik Diyabet Tipleri de B-hücre fonksiyonlarının genetik defekti (monogenik diyabet formları), insülinin etkisindeki genetik defektler, pankreasın ekzokrin doku hastalıkları, endokrinopatiler, ilaç veya kimyasal maddeler, immunaracılıklı nadir diyabet formları, diyabetle ilişkili genetik sendromlar, enfeksiyonlar alt başlıklarından oluşmaktadır''.
“Düzensiz beslenme riski artırıyor''
Dr. Garip, tedavinin temelinin bireyin diyabet hastalığı konusundaki eğitimi ve bilgilendirilmesi ile başladığına dikkati çekerek şu değerlendirmede bulundu: “Beslenme tedavisi kişiye özel olup kişinin yaşı, bedensel aktivitesi, kilosu gibi pek çok faktör göz önüne alınarak hazırlanılır. Gebe bir şeker hastası ile gelişme çağında olan bir şeker hastasının beslenme programları elbette aynı değildir. Ayrıca bu programlar kişinin aldığı yol doğrultusunda (hastalığının seyrine göre) gözden geçirilmeli gereğinde kalori miktarı ve içeriği yeniden düzenlenmelidir. Yaşam alışkanlıkları ve beslenme tedavileri düzene konulmadan kullanılacak ilaçlardan beklenen faydanın sağlanması oldukça zordur. Düzensiz beslenen hastalarda hipoglisemi (düşük şeker) ve hiperglisemi (yüksek şeker) riskleri artmaktadır. Her iki durumun ileri safhasında hastaneye yatışlar ve hatta yaşamı tehdit eden durumlar görülebilmektedir. Hastaların tedavileri diyabet tipine ve özel durumlarına göre değişkenlik gösterir. Günümüzde en sık görülen diyabet tip 2 diyabet olup, tedavisinde oral anti diyabetik (hap), iğne şeklinde uygulanan şeker düzenleyici ilaçlar ve insülinler kullanılabilmektedir. Tedavi sürecinde tedavinin şeklini belirleyen en önemli faktör kan şekerinin seviyesidir. Ancak tedavi seçiminde var olan alt hastalıklar (kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, karaciğer yetmezliği veya gebelik gibi) da göz ardı edilmez. Hastaların tedavilerine uymaları ve düzenli takiplerinin yapılması halinde uzun dönemde kan şeker düzeni ve metabolik kontrolleri sağlanacak olup ileri yaşamlarını daha sağlıklı geçirmelerine olanak sağlayacaktır''. |
4,990 | Hamileleri koronavirüse karşı koruyacak 10 önlem | Koronavirüsün (Covid-19) yaşattığı endişe her geçen gün artıyor. Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Burçak Erzik, hamilelerin özellikle hijyen kurallarına önem vermesi gerektiğini aynı zamanda da bağışıklık sistemini güçlü tutacak şekilde beslenerek gebelik sürecinin sağlıklı bir şekilde tamamlanabileceğini söyledi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/hamileleri-koronaviruse-karsi-koruyacak-10-onlem-2700197 | Tüm dünyayı etkisi altına alan ve küresel bir sorun haline gelen koronavirüsün (Covid-19) yaşattığı endişe Türkiye'de de giderek büyüyor. Bu durum bebeğini kucağına almak için gün sayan anne adaylarının da tedirgin olmasına yol açıyor.
Vaka sayısının her geçen gün artmasıyla birlikte Türkiye'de alınan önlemler de artış gösteriyor. Bahçeci Tüp Bebek Merkezi doktorlarından Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Burçak Erzik; Koronavirüs tüm insanları endişelendirdiği gibi bebeğini kucağına almak için gün sayan anne adaylarının da tedirgin olmasına yol açabilir diyerek bu süreçte hamilelerin özellikle hijyen kurallarına önem vermesi gerektiğini aynı zamanda da bağışıklık sistemini güçlü tutacak şekilde beslenerek gebelik sürecinin sağlıklı bir şekilde tamamlanabileceğini belirtti.
Koronavirüse karşı koruyacak 10 önlem
Hamilelik döneminde bağışıklık sisteminde görülen azalmayla anne adaylarının başta gribal enfeksiyonlar olmak üzere birçok enfeksiyona karşı dikkatli olması gerekir. Koronavirüsün bulaşma şeklinin en çok öksürük, hapşırma esnasında solunum yolu ile ortaya saçılan damlacık enfeksiyonu ile olduğunu belirten Op. Dr. Burçak Erzik; virüsün bulaşmasını engellemek için anne adaylarının alabileceği önlemleri şu şekilde sıraladı;
Eller su ve sabunla sık sık en az yirmi saniye boyunca yıkanmalı,
Gerekmedikçe ağız burun ve gözlere dokunulmamalı,
Hapşırırken tek kullanımlık mendiller kullanılmalı,
Ağız gargarası yapılmalı, kalabalık ortamlardan uzak durulmalı,
Para gibi sıklıkla el değiştiren ürünlerin kullanımından sonra eller tekrar yıkanmalı,
Toplu alanlarda kullanılan kapı kollarına çıplak elle dokunulmamalı, asansör düğmeleri ile temastan kaçınılmalı,
Gün içinde sıklıkla kullanılan cep telefonları, kolonya ya da antibakteriyel sıvılarla temizlenmeli,
Gerekmedikçe evden dışarı çıkılmamalı, misafir kabul edilmemeli,
Toplu taşıma araçları kullanılmamalı,
Seyahat edilmemeli,
Tüm bu önlemlere rağmen gebelik sırasında koronavirüs enfeksiyonu geçiren kişiler acilen sağlık kurumlarınca karantina altına alınmalı ve gerekli tedavi başlanmalıdır.
Hamileler diğer bireylere kıyasla daha riskli bir grupta mıdır?
Koronavirüsün neden olduğu hastalığın, basit soğuk algınlıklarından SARS'a (Severe Acute Respiratory Syndrome) kadar geniş bir yelpazede yer aldığını belirten Op. Dr. Burçak Erzik, Farklı bir deyişle koronavirüs, 2002 yılında ortaya çıkan SARS ve 2012 yılında görülen MERS virüsüyle aynı gruptandır. Türkiye dahil 120'den fazla ülkeye yayılan koronavirüsün en yaygın belirtileri yüksek ateş, halsizlik ve kuru öksürük olarak görülmektedir. Bazı hastalarda bu belirtilere boğaz ağrısı, burun akıntısı, ağrı ve ishal de eşlik edebilir. Anne adayları gebelik döneminde immünolojik ve fizyolojik açıdan pek çok değişim yaşar ve bağışıklık sistemlerinde bir azalma gözlemlenir. Bu sebeplere bağlı olarak tüm bireylerde oluşabilecek orta dereceli ya da şiddetli semptomlar gebelerde de görülebilir dedi.
Koronavirüs hamilelik dönemindeki kişilere de aynı şekilde bulaşabileceğinin altını çizen Op. Dr. Erzik, Şu ana kadar elimizde biriken bilgiler koronavirüsün gebeler için normal topluma oranla daha yüksek virulans taşımadığını göstermektedir. Fakat elimizdeki bilgiler şu an için günlük olarak değişebilir durumdadır, bu yüzden kesin bir kanaat getirmek doğru olmaz. Covid-19 için korunma, değerlendirme, tanı, tedavi aşamaları gebeler ve gebe olmayanlarda çok farklı olmasa da hastalığın bu grupta daha şiddetli geçmesi muhtemeldir. Anne adayında koronavirüs tespit edildiyse tüm koronavirüs hastalarına uygulanan semptomatik tedavinin anne adayı tarafından da kabul edilmesi önerilir ifadelerlini kullandı.
Anne karnındaki bebeğe corona virüs bulaşır mı?
Koronavirüs henüz çok yeni bir hastalık olduğundan bu konuda yeterince araştırma yapılamadığını ve bilimsel makale yayınlanmadığını açıklayan Op. Dr. Burçak Erzik, Çok sınırlı sayıdaki vakalarda enfekte olmuş anne adayının amniyon sıvısında ve bebeğinde koronavirüse rastlanmamıştır. Yapılan bir diğer sınırlı çalışmada da Covid-19 enfekte anne adayından alınan amniyotik sıvıda ve kordon kanında koronavirüse rastlanılmadığı bildirilmiştir. Ancak, bu vakalar çok sınırlı olduğu ve bilimsel bir yayın bulunmadığı için koronavirüsün anne karnındaki bebeğe bulaşıp bulaşmayacağı kesin değildir. Elde edilen çok sınırlı bilgiler ışığında anne adayı koronavirüsten etkilense dahi bebeğe virüsün geçme ihtimalinin olmadığı ancak doğum sırasında bulaşmanın olabileceği yönündedir. şeklinde konuştu. |
2,026 | Nu varyantı Avrupa'da: İlk Belçika'da görüldü, Türkiye detayı dikkat çekti | Güney Afrika'da ortaya çıkan ve şimdiye kadar en korkutucu varyant olduğu düşünülen Nu varyantı (B.1.1.529) Avrupa'ya sıçradı. Koronavirüsün daha bulaşıcı olduğu belirtilen yeni varyantının Avrupa'da ilk görüldüğü ülke Belçika olurken, kritik gelişmedeki Türkiye bağlantısı dikkat çekti. İşte yeni mutasyondaki Türkiye tehlikesinin detayı... | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/nu-varyanti-avrupaya-sicradi-ilk-goruldugu-ulke-belcika-2803250 | Geçtiğimiz günlerde Güney Afrika'da ortaya çıkan ve zamanla yayılmaya başlayan Nu varyantı (B.1.1.529), yayılmaya başladı. Nu varyantının keşfedilmesiyle beraber bazı ülkeler Afrika sınırlarını kapatsa da yeni mutasyon Avrupa'ya sıçradı. Belçika, Nu varyantının görüldüğü ilk Avrupa ülkesi oldu.
Belçika Sağlık Bakanı Frank Vandenbroucke, yeni mutasyonun aşısız bir kişide tespit edildiğini ifade ederek, şahsa 22 Kasım’da yapılan testin pozitif çıktığını duyurdu.
BİRÇOK ÜLKE AFRİKA SINIRLARINI KAPATTI
Öte yandan Nu varyantı, şimdiye kadar İsrail ve Hong Kong'da görüldü. 32 kez mutasyona uğradığı düşünülen ve yüksek bulaş oranı bulunan Nu varyantı nedeniyle birçok ülke Afrika sınırlarını kapadı; İngiltere, İsrail, Yunanistan, Çek Cumhuriyeti, İtalya, Fransa, Japonya
Nu varyantı Dünya Sağlık Örgütü'nü de harekete geçirdi, bilim insanları yeni varyant nedeniyle acil olarak toplanma kararı aldı. 'Süper varyant' olarak da adlandırılan mutasyonun Delta'ya oranla ise iki kat daha güçlü ve bulaşıcı olduğu düşünülüyor.
ENDİLEŞENDİREN TÜRKİYE BAĞLANTISI
Avrupa'da ilk olarak Belçika'da görülen Kovid-19'un Nu varyantının ülkeye nasıl geldiğiyle ilgili detaylar da ortaya çıkmaya başladı. Ulusal Referans Laboratuvarı'na göre; Nu varyantı tespit edilen kişinin Mısır'dan Türkiye aktarmalı olarak Belçika'ya dönen bir yolcu olduğu belirlendi. Virüsün Türkiye'de inen yolculara bulaşıp bulaşmadığı konusu ise endişelere neden oldu.
''EN KÖTÜ VARYANT''
Güney Afrikalı bilim adamları da yeni varyanttan endişe duyuyorlar. Birleşik İngiltere Sağlık Güvenliği Ajansı (UKHSA) uzmanı şunları söyledi: “Bu, şimdiye kadar gördüğümüz en kötü varyanttır.” Bilimsel Danışma Grubu üyesi Prof. Neil Ferguson şunları söyledi:
B.1.1.529 varyantının bağışıklıktan kaçma potansiyeline sahip olabileceği endişesi var. Ayrıca bu varyantın Güney Afrika'daki vaka sayılarında hızlı bir artışa neden olduğu görülüyor.''
İlgili Haberler
Omicron varyantı nedir, belirtileri nelerdir? Omicron varyantı aşılara karşı dirençli mi?
NU varyantı Bitcoin fiyatını vurdu: Bir anda binlerce dolar düştü
Nu varyantında kabus senaryosu! Türk bilim insanı aşılar konusunda uyardı: etkisiz kalabilir |
4,220 | 'Salgın artık tek merkezli değil, tüm Türkiye'ye yayıldı' uyarısı | Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının başlangıçta İstanbul merkezli bir salgın olduğunu, ancak tüm Türkiye'ye yayıldığını belirterek, "Şimdi işimiz çok daha zor." dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/salgin-artik-tek-merkezli-degil-tum-turkiyeye-yayildi-uyarisi-2739989 | Aynı zamanda Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı olan Ceyhan yaptığı açıklamada, küresel salgın Kovid-19'un dünyada ve Türkiye'de seyrine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Dünyada, şu an hiçbir ülkenin ikinci dalgayı yaşamadığını, bunun yanlış kullanılan bir terim olduğunu belirten Ceyhan, ikinci dalga ile tarihte sadece İspanyol gribinde karşılaşıldığını söyledi.
Ceyhan, şu bilgileri verdi:
O zamanlarda mayıs ayında vakalar sıfırlanmış, 2 ay hiç vaka görülmemiş, ağustos ayında virüs mutasyona uğrayarak çok ağır bir tablo oluşturmuş ve 50 milyondan fazla insan ölmüş. İkinci dalga denilmesi için tüm dünyada vakaların sıfırlanması, ülkelerin tedbirleri kaldırması ve salgının bir süre sonra yeniden başlaması gerekiyor. Oysa, şimdi birçok ülke birinci dalganın içinde ikinci bir artış dönemini yaşıyor. Virüsün ilk başlarındaki durumu ile kıyaslama yapıldığında dünya şu anda daha kötü durumda.
Bilim insanlarının yanlış öngörülerinin çok büyük etkisi oldu
Dünyada günlük vaka sayının arttığını vurgulayan Ceyhan, sözlerine şöyle devam etti:
ABD ve Brezilya artık vakalarda azalma dönemine girdi ama Hindistan çok büyük bir artışla o ülkelerdeki azalmayı kapatıyor. Türkiye'de de 11 Nisan'da 5 binli rakamlarla bir pik görüldükten sonra alınan sokağa çıkma yasağı ve iş yerlerinin kapatılması gibi çok ağır tedbirlerle halkın sadece yüzde 10'unun dışarıya çıktığı bir dönemle vaka sayıları hızla azaldı. 11 Mayıs'ta binli vakaları gördük, o tarihten sonra azalma sağlayamadık, üç ay boyunca hep 1000 civarında seyredildi. Bu diğer ülkelerde de oldu. Örneğin Avrupa ülkeleri de 100-300 gibi rakamlara indikten sonra bir türlü sıfırlayamadı. Bunda bilim insanlarının yanlış öngörülerinin çok büyük etkisi oldu. Bu virüsün bir kış virüsü olduğu, yazın, mayıs sonu gibi salgının biteceği gibi ifadeler dile gelince devletler de bu öngörülere güvenerek, haziran ayının başında tedbirleri beklenenden hızlı bir şekilde kademesiz bir şekilde kaldırdı. Burada tabii ekonomik zorlamaların da etkisi oldu. Çünkü, ekonomiler dayanamamaya başlamıştı ve öngörülerin rahatlığıyla bu kararları aldılar.
Kendisinin ve bazı bilim insanlarının salgının mevsimi olmayacağına ilişkin çok fazla açıklama yaptığını anımsatan Prof. Dr. Ceyhan, Tarihe baktığınızda büyük pandemilerin çoğu yazın en sıcak döneminde çıkmıştır. Virüs çoğu zaman yüzde 90 solunum yoluyla bulaşıyor. Bir saniyeden daha kısa süre içinde virüs, bir kişiden diğer bir kişinin ağzından burnundan giriş yapıyor. Bu kadar kısa süre içinde virüsün sıcaktan etkilenmesi söz konusu değil. O yüzden bu öngörü doğru çıkmadı. diye konuştu.
Ceyhan, ikinci bir yanlış öngörüye ilişkin de şu değerlendirmede bulundu:
Vakaları yakalar ve temaslılarına izolasyon uygularsak, bu işin biteceği yönünde de bir öngörü vardı. Ama bunun da yanlış olduğu anlaşıldı. Çünkü, bazı bilim insanları, tanı konmamış ama virüsü yayma potansiyeli olan insanların sayısını çok düşük tahmin ettiler, yüzde 40 ya da bir katı gibi ifadelerde bulundular. Nitekim, dünyanın her yerinde yapılan çalışmalarda görüldü ki virüsü alanların yüzde 90'ı herhangi bir belirti göstermediği için test yapılmadı ve tanı almadılar. Bunun üzerine ülkeler şimdi yeni yeni bu tip vakaları bulabilmek için test politikaları geliştiriyor.
Türkiye ve birçok Avrupa ülkesinde, vakaların azalmadığının görüldüğü zaman ek bazı önlemlerin alınması gerektiğini vurgulayan Ceyhan, Bunlar, mesailerin kademelendirilmesi, toplu taşıma araçlarında kalabalığın azaltılabilmesi, toplanmalara sayı sınırı konulması, şehirlerarası dolaşımın kontrol altına alınması gerekirdi. Oysa birden bire tamamen serbest bırakıldı. dedi.
İstanbul'daki insanlar, Türkiye'nin her tarafına yayıldı
Prof. Dr. Mehmet Ceyhan şunları kaydetti:
Görüldü ki başlangıçta İstanbul merkezli olan salgın, tüm Türkiye'ye yayılıverdi. Şimdi işimiz çok daha zor. Çünkü o zaman tek merkezli İstanbul ağırlıklı bir salgın vardı, vakaların yüzde 60'ı İstanbul'daydı. Onu izleyen Ankara, Konya, İzmir, Bursa, Kocaeli, Sakarya olmak üzere 6 büyük il vardı. Diğer yerlerde bir ki vaka ya var ya yoktu. Mücadale daha kolaydı, yasaklar vardı, şimdi işimiz daha zor. Çünkü halkın yüzdü 100'ü artık dışarıda. İkinci olarak salgın artık tek merkezli değil, tüm Türkiye'ye yayılmış durumda. İstanbul ile uğraşılan şekilde tüm şehirlerle uğraşmak zorundayız. Yayılımdaki en önemli neden, İstanbul'daki insanların yazın gelmesiyle birlikte kontrolsüz bir şekilde Türkiye'nin her tarafına yayılması oldu.
Test sayılarına da değinen Ceyhan, Ayrıca ilave olarak test politikamızı değiştirmeliyiz. Henüz daha test sayımız yeterli değil, çünkü nüfus başına test sayısı olarak dünyada 67. sıradayız. ifadelerini kullandı.
1000-1500 vaka hızıyla giderse toplumsal bağışıklık 11 senede gelişebilir
Prof. Dr. Ceyhan, şu an en çok yeni vaka görülen ilin Ankara olduğuna işaret ederek, Eğer, kontrolüz bir şekilde şehirler arası seyahat devam ederse göreceğiz ki birkaç hafta sonra İstanbul da İzmir de aynen Ankara'nın yaşadığı bu ikinci artışı yaşayacak. Şu anda sorunun az gibi göründüğü bütün iller bunu yaşayacak. uyarısında bulundu.
Toplumsal bağışıklığın henüz gelişmediğine işaret eden Ceyhan, şu bilgileri verdi:
Türkiye, günde 1000-1500 vaka hızıyla giderse toplumsal bağışıklık, 11 senede ancak gelişebilir. Eğer bir mutasyon olmazsa ya da tüm toplumu aşılama gibi bir imkan doğmazsa birkaç defa bu artışları yaşayacağız. Burada önemli olan, halk tedbirlere yüzde 100 uyarsa başka bir tedbir alınmasına gerek yok. Herkes maske takar, sosyal mesafesini korursa isterseniz hiçbir tedbir almayın zaten insandan insana virüs bulaşamaz. Dünya çapında herkesin buna uyması lazım. |
3,897 | Sağlık Bakanı Koca, 5 ilin sağlık müdürleriyle görüştü | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Samsun'da Kovid-19 vakalarının arttığını belirterek, Samsun, Çorum ve İzmir'de ilaç kullanımının düşük olduğunu bildirdi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakani-koca-5-ilin-saglik-mudurleriyle-gorustu-2755852 | Koca, 5 ilin sağlık müdürleriyle çevrim içi yaptığı toplantıya ilişkin Twitter hesabından paylaşımda bulundu.
Koca, paylaşımında şu ifadeleri kullandı:
Samsun, İzmir, Denizli, Balıkesir ve Çorum il sağlık müdürleriyle on-line toplantıda salgının seyrini ele aldık. Samsun’da vaka artıyor. Samsun, Çorum ve İzmir'de ilaç kullanımı düşük. Vaka sayısına oranla hastaneye yatışlar gittikçe artıyor. Fedakarlık sınavımız devam ediyor. |
7,475 | Robotik cerrahi müdahaleyle sağlığına kavuştu | Prostat kanseri tanısıyla hastaneye yatırılan bir kişi, Sakarya'da ilk defa uygulanan robotik cerrahi müdahaleyle sağlığına kavuştu. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/robotik-cerrahi-mudahaleyle-sagligina-kavustu-51974 | Türkiye'de az sayıda bulunan Da Vinci adlı robot, İstanbul'un ardından bölgede sadece Sakarya'da da kullanılmaya başlandı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam'ın girişimleriyle Sakarya'ya kazandırılan robot, Sağlık Bakanlığı tarafından Sakaryalıların hizmetine sunuldu. Sakarya Kamu Hastaneleri Birliği Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde gerçekleşen robotik cerrahi müdahaleyle sistem ilk defa Sakarya'da uygulanmış oldu. Prostat kanseri tanısı konulan 62 yaşındaki İsmail Hakkı Terzioğlu, Üroloji Kliniği'nin cerrahları eşliğinde kullanılan robotla sağlığına kavuşarak ertesi gün taburcu edildi. Prof. Dr. Öztuğ Adsan başkanlığında gerçekleşen ameliyata Ürolog Doç. Dr. Volkan Tuğcu gözlemci (mentor), Op. Dr. İbrahim Çimen hasta başı asistanı olarak katılırken, Üroloji Uzmanı olan Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Doç. Dr. Hasan Sağlam da gözlemci olarak eşlik etti.
Sakarya Üniversitesi Cerrahi Tıp Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr Öztuğ Adsan yönetiminde gerçekleşen robotik cerrahi müdahalelerin üroloji başta olmak üzere kadın doğum, genel cerrahi, kulak burun boğaz (KBB) ve kalp cerrahisinde de kullanılması planlanıyor.
Genel Sekreter Hasan Sağlam, dünyanın gelişmiş ülkelerinde gittikçe artan robotik cerrahi yöntemlerin Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye'de de yaygınlaştırılmaya başlandığını vurgulayarak, Robotik cerrahi ameliyatlar bölgemizde İstanbul'dan sonra artık Sakarya'da da gerçekleşecek. Sayın Bakanımız Ayşenur İslam'ın girişimleriyle şehrimize kazandırılan robotik sistem Sakarya'mızla birlikte komşu şehirlere de hizmet verecek. Sayın Bakanımıza gösterdiği destekten dolayı teşekkürlerimizi sunuyoruz dedi.
Aynı zamanda ürolog olan Genel Sekreter Doç. Dr. Sağlam, robotik cerrahi ile prostat, böbrek ve mesane kanserlerinde çok başarılı sonuçlar alındığını vurgulayarak, sistemin ayrıca, rahim ve yumurtalık kanserleri, idrar kaçırma, gırtlak ve bağırsak kanserlerinde etkili sonuç alındığını de belirtti. Sağlam, robotik cerrahinin ayrıca kulak burun boğaz ameliyatları ve genel cerrahide uygulandığını, kalp cerrahisinde ise kapak operasyonları ve by-pass ameliyatlarında da etkin kullanıldığını söyledi.
ABD'nin Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) tarafından geliştirilen ve uzayda astronotları ameliyat edebilme özelliği taşıyan robotik cerrahi yöntemi, Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye'de yaygınlaştırılmaya devam ediyor. 3 milyon dolar maliyeti olan sistem halk arasında kansız ameliyat olarak da adlandırılıyor. Özellikle üroloji ameliyatlarında en üst seviye olarak bilinen sistemde robotun kamera sistemi, kollarının hareket kabiliyeti ve milimetrik müdahaleleriyle cerrahlarda ve hastalarda operasyon başarısını arttırıyor.
Eğitim ve Araştırma Hastanesi Merkez Kampüsü'nde gerçekleşen ameliyatla Sakaryalı cerrahlar bir ilki de gerçekleştirmiş oldu. Sakarya'da gerçekleşen ilk ameliyatla prostat kanserinden kurtulan 62 yaşındaki İsmail Hakkı Terzioğlu, sağlığına kavuşmanın mutluluğunu yaşıyor. Ameliyat sonrası Üroloji servisinde gözlenen Terzioğlu, robotik cerrahi sistemle gerçekleşen ameliyattan memnun olduğunu belirterek ameliyat ekibine teşekkür etti. |
534 | Uzmanlardan anne adaylarına 'sigara' uyarısı: Şakası yok! | Sigara kullanımı hem zihin hem de vücut sağlığı üzerinde ciddi olumsuz etkileri olduğu herkes tarafından biliniyor. İçerdiği 4 binin üzerinde toksin maddeye vurgu yapan uzmanlar özellikle anne adayları için bebekte gelişme geriliği, ani çocuk ölümleri gibi ciddi risklerle karşılaşmamaları için derhal sigarayı bırakmaları çağrısında bulunuyor. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uzmanlardan-anne-adaylarina-sigara-uyarisi-2891105 | Türkiye’de ve dünyada sigaranın sağlığa zararlarına ve bırakılması yönündeki yöntemlere ilişkin halkı bilgilendirme amacıyla sıklıkla çalışmalar yapılıyor. Yapılan araştırmalar da sigara kullanan kişilerde geri dönüşü olmayan hastalıkların başlayabileceğini gösteriyor. Bunlardan biri de anne adayları için daha da korku verici bir senaryoyu ortaya çıkarıyor. Uzmanlar sigara içen kadınların daha zor hamile kaldığını ifade ederek, özellikle gebelik döneminde sigaranın azaltılsa dahi anne karnındaki bebeğe olumsuz etkileri olduğunun altını çiziyor.
SİGARA KULLANIMI ÜREME SAĞLIĞINI OLUMSUZ ETKİLİYOR
Türkiye’de sigara içen kadın sayısı artıyor. Akciğer kanseri başta olmak üzere çok sayıda hastalığa neden olan sigara, üreme sağlığını da olumsuz etkiliyor. Dünyada giderek artan kısırlığın bir nedeni de sigara kullanımı. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Faruk Buyru, sigaranın hem kadın hem de erkek üreme sağlığını olumsuz etkilediğini vurguluyor.
ANİ BEBEK ÖLÜMLERİ SİGARA İÇEN ANNELERİN BEBEKLERİNDE DAHA SIK GÖRÜLÜYOR
Hamilelik sürecinde sigaranın olumsuz etkilerine dikkat çeken Buyru, Bebekte gelişme geriliği, ani bebek ölümü gibi ciddi riskler sigara içen annelerin bebeklerinde daha sık görülüyor. Bizim önerimiz gebe kalma döneminden itibaren anne adaylarının, annelerin sigara içmemesi. Her ne kadar gebelik döneminde sigarayı azaltsa da bunun anne karnındaki bebeğe olumsuz etkileri yine de var. Nikotin damarlarda büzüşmeye yol açabiliyor.
SİGARA 4 BİNE YAKIN TOKSİN İÇERİYOR
Aynı şekilde nikotinin dışında, sigaranın içinde 4 bine yakın toksin var. Bunlar başta karbonmonoksit olmak üzere bebek sağlığını olumsuz yönden etkiliyor. Damarlar büzüşüyor, bebeğe daha az oksijen ve daha az besin gidiyor. Bütün bunlar bebek sağlığını olumsuz etkiliyor. Emziren bir annenin nefesinin sigara kokmasının bile bebeğe olumsuz etkisi olabiliyor. O nedenle gebelik döneminde, emzirme döneminde hiç sigara içilmemesi daha doğru bir yaklaşım olacaktır ifadelerini kullandı.
TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE İLK ÖNERİ SİGARAYI BIRAKMALARI OLUYOR
Sigara kullanımının tüp bebek tedavisini de olumsuz etkilediğinin altını çizen Buyru, Kadının yumurtası, gebeliğin yerleşeceği rahim içi, erkeğin spermi. Sigara, erkekte ve kadında bu üç faktörü de olumsuz etkiliyor. Tüp bebek tedavisine başvuran, tedaviye gereksinim duyan çiftlere ilk önerimiz sigarayı bırakmaları oluyor. Bu kadar zahmetli, bu kadar masraflı bir tedaviye başlarken bunu yapmaları önemli. Tedavi şansını yüzde 1-2 arttıracak her türlü faktörün üzerinde dururken, tedaviyi kesin olarak olumsuz etkileyebilecek sigara içmeye devam tedavi yapmanın çok fazla bir anlamı olmaz. Çünkü başarıyı en baştan azaltmış olarak işe başlıyor olacağız. Çocuk isteği nedeniyle tedavi görecek çiftlerde hem erkeğin hem kadının sigarayı tedaviden en azından iki üç ay önceden bırakmasını öneriyoruz şeklinde konuştu.
Sigara ve hamileliğin yan yana gelmemesi gerektiğini savunan Buyru, Sigara üreme sağlığını olumsuz etkiliyor, damarları olumsuz etkiliyor, kalp damar hastalıklarında artışa neden oluyor. Kadının ya da erkeğin sigara içiminde her türlü sistemin, organın damarlarının olumsuz etkilenmesi söz konusu. İçilen sigara göze giden damarı, beyne giden damarı bile etkiliyor. Bu kötü alışkanlıktan nereden dönülürse kardır mantığıyla bir an önce vazgeçmek yerinde olacaktır dedi.
İlgili Haberler
Rapunzel gibi saçlara kavuşmanın tek yolu! 3 malzemeyle 3 haftada uzayan saçlar!
BioNTech kurucusu Uğur Şahin yine dünyaya umut olacak: Müjdeli haberi paylaştı |
3,543 | 31 Ocak 2021 koronavirüs tablosu: 6 bin 562 yeni vaka, 128 can kaybı | Sağlık Bakanlığı 31 Ocak 2021 koronavirüs verilerini açıkladı. Türkiye'de son 24 saatte 136.418 Kovid-19 testi yapıldı, 6562 kişinin testi pozitif çıktı, 128 kişi hayatını kaybetti. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/31-ocak-2021-koronavirus-tablosu-6-bin-562-yeni-vaka-128-can-kaybi-2766673 | Sağlık Bakanlığı, son 24 saatte 128 kişinin korona virüsten hayatını kaybettiğini, 6 bin 562 yeni vaka sayısının olduğunu açıkladı.
Sağlık Bakanlığının Covid-19 bilgilendirme sayfasında Türkiye’nin güncel korona virüs tablosu kamuoyuyla paylaşıldı. Tabloya göre, son 24 saatte 128 kişi korona virüsten hayatını kaybetti, toplam can kaybı 25 bin 993’e yükseldi. Toplamda 29 milyon 631 bin 422 test yapıldı. Bugün yapılan 136 bin 418 testten, 6 bin 562 yeni vaka sayısı, 641 de yeni hasta sayısı olduğu belirtildi. Toplam vaka sayısının 2 milyon 477 bin 463 olduğu, bugün iyileşen 7 bin 6 kişiyle birlikte toplam iyileşen hasta sayısının 2 milyon 362 bin 415’e yükseldiği, toplam hastalarda zatürre oranının yüzde 4. 7, ağır hasta sayısının ise 1 bin 634 olduğu açıklandı. |
852 | Balı bu yöntemle denemek hayatınızı değiştirebilir: Kışı ağrısız geçirmek için her gün bir kaşık şifa dağıtıyor! | Faydaları bilimsel olarak kanıtlanan bal, dünyanın en şifalı besini kabul ediliyor. Gerçek balın düzenli olarak tüketilmesi çok sayıda hastalığa şifa olduğu gibi bilmediğimiz birçok rahatsızlığın da önüne geçiyor. Daha çok kahvaltılarda tüketilen bu şifalı besinin ağrılı bölgeye sürüldüğünde ağrıyı azalttığını hatta yok ettiğini biliyor muydunuz? İşte balın az bilinen fakat hayatınızı değiştirecek diğer faydaları… | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bali-bu-yontemle-denemek-hayatinizi-degistiriyor-2865865 | Dünyanın en sağlıklı besini kabul edilen bal, bilmediğimiz birçok şifaya sahip. Şeker karıştırılmadan elde edilen hakiki balın fayda sağlamayacağı hastalık olmadığını belirten uzmanlar, gece uykusuzluğundan vücut ağrısına, hatta diş eti hastalıklarına kadar, balın az bilinen faydalarından söz ediyor. İşte şifalı besin balın az bilinen yararları…
BALIN AZ BİLİNEN FAYDALARI
EGZEMA
Ciltte pul pul döküntülere, kızarıklığa ve kaşıntıya sebep olan ve bir cilt hastalığı olan egzamanın, eski zamanlarda bal ile iyileştirildiğini biliyor muydunuz?Bal ve yulaf karışımını egzamalı bölgeye her gün sürerek 15 dakika bekletmeniz sonucunda egzamanın azaldığını görebilirsiniz.
EKLEM AĞRILARI
Eklem ağrıları için de şifa kaynağı olan bal diz, bilek, omuzdaki ağrılara adeta ilaç oluyor. Hakiki çiğ bal ile soğuk sıkım zeytinyağı karıştırıp ağrıyan bölgelere sürmek ağrıların büyük ölçüde azalmasına yardımcı oluyor.
ÜST SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONLARI
Enfeksiyona neden olan virüsler sinüsleri ve üst solunum yollarını tıkıyor. Antibakteriyel ve antiseptik özelliklerinin doğal olarak bulunduğu bal ise enfeksiyonların temizlenmesini ve iltihaplanmanın ortadan kalkmasını sağlıyor. Bal ayrıca boğazı yatıştırıyor, öksürüğü yok ediyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
DİŞ ETİ HASTALIKLARI
Antibakteriyel özelliği ile enfeksiyonları iyileştirici özellik gösteren bal, yaraların hızlı iyileşmesine olanak tanıyor. Ballı su ile gargara yapmak birçok diş eti sorununu ortadan kaldırıyor. Bal, diş eti iltihabı gibi diş eti rahatsızlıklarını tedavi etmek için kullanılıyor. Bal, bakterilerin büyümesini durdurmak için antimikrobiyal bir madde görevi görüyor ve diş etlerindeki şişliği ve ağrıyı geçiriyor.
UYKU SORUNU
Uyku problemi yaşıyorsanız, şifalı besin bal bunun için de iyileştirici özellik gösteriyor. Ilık süte karıştırılmış bir kaşık bal, gece uykunuzu deliksiz ve rahat şekilde geçirmenize yardımcı oluyor.
İlgili Haberler
Türkülere konu olan meyvenin faydaları keşfedildi: Hem bedeni hem hafızayı anında gençleştiriyor!
Kışı bebek gibi ciltle geçirin! Bu gıdalar kuruyan cildi adeta onarıyor, yumuşacık yapıyor
Diş hekimlerinin gizli yöntemi açığa çıktı: Dişlerinizi elmas gibi parlatan bu ürün her mutfakta var!
Beyazlayan saçların tek çözümü: Yıllardır çöpe attığınız kabuklar için pişman olacaksınız!
BALIN CİLDE FAYDASI
Cilde doğal peeling etkisi yapan bal, ölü hücreleri arındırıyor ve cildi tazeliyor. Gözenekleri de temizleyen bal, siyah nokta oluşumunu engelliyor. Ciltteki sivilce ve akne oluşumunu önleyen bal antiseptik özelliğiyle cilt yaralarının iyileşmesini hızlandırıyor. |
5,867 | 10 adımda bu kışı gripsiz atlatın! | Değişen hava, yaşanan yoğun stres, uykusuzluk ve dengesiz beslenme bağışıklık sistemini zayıflatıyor. Sonbaharı hasta olmadan geçirmek ve kışa iyi hazırlanmak için bağışıklık sistemini desteklemek gerekiyor. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/10-adimda-bu-kisi-gripsiz-atlatin-259037 | İç hastalıkları Uzmanı Dr. Alev Özsarı, özellikle sonbaharda alınacak bazı tedbirlerle hem bu mevsimi hem de kış aylarını hastalanmadan geçirmenin mümkün olduğunu söylüyor.
Dr. Özsarı, bağışıklık sistemini kuvvetlendirecek 10 öneriyi şöyle özetliyor:
Doğru beslenin: Tam tahıllı ürünler, karbonhidrat, protein ve yağı dengeli tüketin. Sigara, alkol, şekerden uzak durun. Antioksidan alın. Antioksidanlar hücreye zarar veren maddeleri, serbest radikalleri yakalar ve yok eder. Soğan, sarımsak, ıspanak, dereotu, maydanoz, turunçgiller, domates, brokoli antioksidan açısından zengindir. Taze ve mevsiminde sebze meyve yiyin.
Yeterli ve kaliteli uyuyun: Kaliteli uyku sağlığımız için en az su içmek kadar önemlidir. İyi bir uykunun başlıca ölçüsünün kişinin sabah dinç uyanması ve kendisini gün içinde zinde hissetmesidir. Kalitesiz bir uyku verimi düşürür, konsantrasyonu bozar, bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olur.
Haftada en az 3 gün açık havada yürüyün: Yoğun trafik ve egzoz dumanından kurtulun ve yeşil alanlara yürüyüş yapın. Özellikle açık ve temiz havada zaman geçirilmesi sağlam bir vücut ve güçlü bir bağışıklık sistemi için oldukça yardımcıdır.
Hareketsiz kalmayın: Bilgisayar başında ve hareketsiz çok zaman geçirmeyin
Kullandığınız ilaçlara dikkat edin: Gereksiz ilaç kullanımından, özellikle gereksiz antibiyotik kullanımından kaçının.
Düzenli egzersiz yapın: Hastalıktan korunmada ve engellemede egzersizin çok büyük bir önemi var. Düzenli egzersiz bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor, virüslerle ve bakterilerle savaşmayı sağlıyor.
Kendinizi aşırı derecede yormayın: Dinlenmek için kendinize zaman tanıyın.
Stresten uzak durun ya da stresi yönetmeye çalışın: Vücut stresi yok edebilmek için maddeler üretir ve dengesini şaşırır ve immün sistemde çöküş meydana gelir. Bu nedenle stres dönemlerinde hepimiz daha sık hasta oluruz. Mesela uçuk çıkar.
Sevdiğiniz insanlara zaman ayırın: Sevdiklerimizle bol vakit geçirin, güçlü sosyal bağlar kurun
Pozitif düşünün: Olumlu olmak insanı bedenen ve duygusal olarak rahatlatır |
2,041 | Bakan Koca: Covax üzerinden 10 milyon doz aşı hibesi daha yapacağız | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye'nin ihtiyaç sahibi ülkelere aşı temin eden Covax oluşumu üzerinden 10 milyon doz aşı hibesi yapacağını açıkladı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-koca-covax-uzerinden-10-milyon-doz-asi-hibesi-daha-yapacagiz-2803021 | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölge Ofisi Direktörü Hans Kluge'nin koronavirüsle mücadelede Türkiye'nin Avrupa ülkelerini destekleme teklifine teşekkür ettiği açıklamasına yanıt verdi. Bakan Koca, Twitter hesabından Kluge'nin paylaşımını alıntılayarak, şu açıklamada bulundu:
Sayın Hans Kluge, pandeminin başından itibaren Türkiye'nin Cumhurbaşkanımızın liderliğinde uluslararası dayanışmaya verdiği katkıya dikkat çektiğiniz için teşekkür ediyorum. Covax oluşumu üzerinden 10 milyon doz aşı hibesi daha yapacağımızın müjdesini de sizinle paylaşmak istiyorum.
İlgili Haberler
Son dakika: 24 Kasım koronavirüs tablosu: Vaka ve vefat düştü
Son dakika! Bilim Kurulu toplantısı sonrası yazılı açıklama: Salgın kontrolünde yeni tedaviler devreye girecek |
2,683 | Buzdolabında ölümcül kara mantar saklanıyor | Uzm. Dr. Bengisu Ay, “Buzdolabında muhafaza ettiğiniz sebze ve meyvelerin temizliğinden ve tazeliğinden emin olun. Küflenmiş ekmeğin kötü kısmını çıkarıp tüketmeyin. Sinüsler, akciğer, beyin, göz ve cildi etkileyen kara mantar, yani mukormikoz, genellikle çürüyen gıdalarda bulunan mukor küfüyle temas etmesi sonucu ortaya çıkıyor” dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/buzdolabinda-olumcul-kara-mantar-saklaniyor-2789635 | Medipol Pendik Üniversite Hastanesi Enfeksiyon Bölümü'nden Uzm. Dr. Bengisu Ay, Kara mantar hastalığına yol açan etmenlere dair açıklamalarda bulundu.
Doğada bulunan 400 bin tür tanımlanmış mantar içinde yaklaşık 150 tanesinin insanlarda enfeksiyon oluşturabileceğini bildiren Uzm. Dr. Bengisu Ay, “Kara mantar enfeksiyonu görülen hastalarda, burun beyin tutulumunda damakta morartılı yaralar, yüzde ve göz çevresinde koyulaşan kızarıklık, baş ağrısı, ateş görülür. Akciğer tutulumunda ateş öksürük solunum zorluğu, ilerlerse kanlı balgam olur. Deri tutulumunda ciltte kızarıklık akıntılı yara morarma ve kangren gelişebilir. Enfeksiyon, sindirim sistemine tutulduğunda bulantı, kusma ishal, ateş, karın ağrısı gibi sorunlara yol açar” bilgisini verdi.
Gıda hijyeni kadar, buzdolabının ve ekmek tahtası gibi yemek hazırlama gereçlerinin de temizliğinden emin olunması gerekliliğine değinen Ay, “Mukomirkoz olarak bilinen kara mantarın toprak, bitki, dışkı, küflenmiş ekmek, çürüyen sebze ve meyvelerde bulunan mukor küfüne yol açan mantarla temas sonucu meydana gelir. Yemek hazırlarken, yerken ve yemek sonrası el hijyenine de dikkat etmek, kara mantar hastalığına karşı alınacak önlemler arasındadır” diye konuştu.
“Hastalığa yol açan mantarlar ekolojik olarak yaygın”
Kara mantar hastalığının ülkemizde de geçmiş yıllarda görüldüğünü hatırlatan Ay, “Hindistan'da 45 binden fazla kişiye bulaşan kara mantar Mısır, Afganistan, Irak ve Arjantin gibi ülkelere görüldü. Hastalığa yol açan mantarların ekolojik olarak yaygın olduğu söylenebilir. Hastalık en son Irak'a sıçradı. Bu sebeple hepimiz riskin farkında olmalı ve önlem almalıyız” uyarısında bulundu.
“Bağışıklığı zayıf kişilerde ölümcül risk var”
Kara mantar enfeksiyonu insandan insana bulaşmadığını vurgulayan Ay, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“En fazla burun, göz ve beyni enfekte eden kara mantar hastalığı zayıf bağışıklık sistemi olanlara saldırarak ciddi enfeksiyonlara hatta ölümlere sebep olabilir. Bazı hastalar ise ancak tek gözleri alınırsa iyileşebiliyor. Kanser, diyabet ve organ nakli hastalarının bu enfeksiyondan daha ağır etkileniyor. Mukormikoz bağışıklığı güçlü olan kişilerde ciddi enfeksiyonlara yol açmaz. Kanser, diyabet, organ nakli, steroid tedavisi ve bunun gibi bağışıklığı zayıflatan ya da bağışıklığı zayıflatan ilaç kullanan hastalıklar açısından ciddi risk barındırır.
Kara mantar hastalığına yol açan mantar mukormikozu, en çok toprakta, çürümüş meyve ve sebzelerde ve küflenmiş ekmekte bulunuyor. Daha çok solunum yolu ya da cilt bütünlüğünün bozulduğu durumlarda deriden ya da mukoza dediğimiz göz, ağız içi, makat ve genital bölgeye temasla bulaşır. Bulaştığı bölgeye göre bulgu veriyor. Genelde en fazla burun-beyin mukormikozu görülür. Daha sonra deri ve akciğer tutulumu bunu izler. Yaygın tutulum ve sindirim sistemi tutulumu nadirdir. Kan kanseri hastalarında ise en çok akciğeri tutuyor.” |
5,380 | Burun akıntısı beyin omurilik sıvısı çıktı | Bir yıl önce doğum sonrası burnundan şeffaf sıvı gelmeye başlaması nedeniyle birçok farklı doktora başvuran 34 yaşındaki Çise Atlas’a, her seferinde alerjik akıntı teşhisi ile birçok alerji tedavisi uygulandı. Bir yıldır alerji ilaçları ile yaşayan hasta, buna rağmen sıvı kaybındaki artışla birlikte yorgunluk, halsizlik ve baş ağrısı gibi sağlık sorunları ile de mücadele etmeye başladı. Yapılan tetkikler sonucunda Çise Atlas’ın beyin omurilik sıvısı kaybı yaşadığı anlaşıldı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/burun-akintisi-beyin-omurilik-sivisi-cikti-2669276 | Muayene ve tetkikleri sonucunda beyin omurilik zarında yırtık teşhis edilen Çise Atlas'ın, Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi'nde Kulak Burun Boğaz Baş ve Boyun Cerrahisi ile Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalları tarafından gerçekleştirilen değerlendirmesinde Prof. Dr. Ferhat Erişir başkanlığındaki ekip tarafından opere edilmesine yönelik karara varıldı.
“Hastamız Çise Atlas uzun yıllar önce burun ameliyatı geçirmiş. Burun ameliyatından yıllar sonra ise doğum yapmıştır. Burun ameliyatında gerçekleşme ihtimali bulunan komplikasyona bağlı olarak zarda meydana gelen bir incelme, doğum sırasında meydana gelen basınçla birleşince, beyin zarının yırtılmasıyla sonuçlanmış olabilir.” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Ferhat Erişir, sonrasında hastada burundan yavaş yavaş ve damla damla sıvı gelmeye başlamış olabileceğine dikkat çekti.
Prof. Dr. Ferhat Erişir, burundan gelen beyin omurilik sıvısının birincil nedenleri arasında kazalar, travmalar ve buruna gelen darbelerin etken olabileceğine dikkat çekerken, hastaların geçirmiş oldukları operasyonlarda yaşanan komplikasyonların da sebep teşkil edebileceğini kaydetti.
“Doğru teşhis ve tedavi gerçekleştirilmeseydi, hastanın menenjit geçirmesi kaçınılmaz olacaktı”
Beyin omurilik sıvısı ve işlevlerine de değinen Prof. Dr. Erişir, beyinde bulunan ve günde bir bardak kadar salgılanan ve hergün yenilenen beyin omurilik sıvısının, insanları travmalara karşı koruduğunu belirtti. Teşhis ve tedavi arayışları ile geçen bir yıllık süre zarfında Çise Atlas'ın sıvı kaybı yaşaması ve beynin dış ortama açık olması nedeniyle menenjit geçirme ihtimalinin de söz konusu olduğuna değinen Erişir, su formunda sürekli burun akıntısı şikayeti olan kişilerin mutlaka bir uzmana başvurması gerektiğini bildirdi.
“Hasta, beyin tabanına burun içinden yama uygulanarak tedavi edildi”
Uyguladıkları tedavi yöntemini anlatan Erişir, işlem sırasında endoskopik kameralarla burun içine girilip, hastanın kafa tabanına doğru ilerlendiğini, burada beyin tabanına yama uygulanmak suretiyle deliğin kapatıldığını ifade etti. Beyin omurilik zarı yırtığının neden olduğu sonuçları da sıralayan Erişir, “Bu durumdaki hastalarda şiddetli baş ağrısı olmakta, hatta ameliyat sonrası kısa bir süre baş ağrısı da devam edebilmektedir. Teşhis ve tedaviye geç kalındığı durumlarda ise burun içindeki mikroplar beyine karışıp hastanın menenjit geçirmesine sebebiyet vermekte, bu durum da hastanın hayatına mal olabilmektedir. Hastanemizde gerçekleştirilen operasyon sonrası hastanın burun akıntısı ve baş ağrıları kendiliğinden geçmiş, hayati risk teşkil edebilecek tüm sorunlar ortadan kaldırılmıştır.” |
2,996 | Alzheimer tedavisinde yeni ilaca onay çıktı | ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), yaklaşık 20 yılın ardından Alzheimer için geliştirilen ilk yeni ilaç olan Aducanumab’a onay verdi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/alzheimer-tedavisinde-yeni-ilaca-onay-cikti-2784666 | FDA'den yapılan açıklamaya göre, deney aşamasında olan ve Biogen tarafından geliştirilen aducanumab adlı alzaymır ilacınının erken safhalar için kullanımına onay çıktı.
AMAÇ HASTALIĞIN İLERLEYİŞİNİ YAVAŞLATMAK
Söz konusu ilaç, alzaymırın ilk safhalarında görünen hafif bilişsel bozuklukların ilerlemesini yavaşlatıyor. Uzmanlar, ilacın amacının hastalığın semptomlarını hafifletmekten ziyade ilerleyişini yavaşlatmak olduğunu vurguluyor.
BİLİM DÜNYASINDA TARTIŞMAYA YOL AÇTI
Böylece FDA, 2003'ten bu yana ilk kez bir Alzheimer ilacının kullanımını onaylamış oldu. Öte yandan söz konusu onay bilim dünyasında tartışmaları da beraberinde getirdi.
Biogen'in kullanım onayı için yaptığı başvuruyu inceleyen bilim insanları geçen yıl bu ilacın tedavide etkili olduğunu ortaya koyacak yeterli delil olmadığını belirten bir rapor hazırlamıştı.
İlgili Haberler
Alzheimer Hastalığı Nedir? Alzheimer Hastalığının İlk Belirtileri Nelerdir?
İlgili Haberler
'Beyin pili Alzheimer tedavisi için umut vadediyor' |
4,597 | Türkiye'de koronavirüsten bugün 21 kişi hayatını kaybetti | Türkiye'de 24 saatte 1304 kişiye Kovid-19 tanısı konuldu, 21 kişi hayatını kaybetti. Toplam vaka sayısı 184 bin 31, can kaybı 4 bin 882 oldu. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyede-koronavirusten-bugun-21-kisi-hayatini-kaybetti-2718738 | Sağlık Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, son 24 saatte 21 kişi korona virüsten hayatını kaybetti, toplam can kaybı ise 4 bin 882'ye yükseldi. Bugün toplam 48 bin 412 test yapılırken, bin 304 yeni vaka tanısı konuldu, toplam vaka sayısı ise 184 bin 031 oldu. Bugünkü bin 382 kişiyle birlikte toplam iyileşen sayısı da 156 bin 022'e yükseldi. Toplam entübe hasta sayısının 311, toplam yoğun bakım hasta sayısının ise 755 olduğu açıklandı.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Twitter'dan yaptığı paylaşımda, “Vaka sayısında düne kıyasla 125 azalma oldu. İyileşen hasta sayımız bugün tekrar yeni vaka sayısını geçti. Birimizin ihmali, hepimizi ilgilendiriyor. Hayatımıza tedbirlerle devam edelim” dedi. |
1,910 | Son dakika: Turkovac'a acil kullanım onayı çıktı | Son dakika haberi: Yerli koronavirüs aşısı Turkovac'a acil kullanım onayı çıktı. Onay alan yerli aşının seri üretimine başlanacak. Üretilen aşılar 14 günlük test sürecinden sonra pandemiyle mücadelede vatandaşın hizmetine sunulacak. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkovaca-acil-kullanim-onayi-cikti-2806158 | Yerli aşı Turkovac için Sağlık Bakanlığının yaptığı acil kullanım onayı başvurusu sonuçlandı. Türkiye’nin Covid-19’a karşı geliştirilen ilk inaktif aşısı Turkovac’a acil kullanım onayı çıktı. Onayı alınan yerli aşı koronavirüsle mücadele vatandaşın hizmetine sunulacak.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 25 Kasım’da yerli aşı Turkovac için ‘acil kullanım onayı’ başvurusunun yapıldığını duyurmuştu. Yerli aşının yıl bitmeden yaygın kullanıma geçeceğini umut ettiklerini açıklayan Bakan Koca’nın açıklamasının üzerinden yaklaşık 1 ay sonra tüm Türkiye’nin merakla beklediği haber geldi. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) Turkovac, için yapılan başvuruyu onayladı.
TESİSLER HAZIR, SIRADA ACİL ÜRETİM VAR
Turkovac’ın iki tesiste seri üretimi için alt yapı tamamlandı. Aşılar seri üretimden sonra 14 günlük bir testten daha geçirilip piyasaya sürülecek. Aşılardan her birinin kullanım barkodu olacak. Seri üretim sonrası alınan numuneler, analizlerinin yapılması için laboratuvara gönderilecek. Analizler ile aşının raf ömrü boyunca, tanımlanan koşullarda saklanması ve uygulanması halinde sahip olması beklenen kalite, etkililik ve güvenilirlik kontrolü yapılacak. Aşı burada da en az 14 günlük test sürecinden geçecek. Buradaki testten geçtikten sonra da Turkovac, piyasaya verilecek.
Erciyes Üniversitesi tarafından geliştirilen aşının klinik çalışmaları Kasım 2020 de başlamış, faz 1 çalışması 44 gönüllü, faz 2 çalışması 250 gönüllü ile yapılmıştı. Aşının faz 3 çalışmasına da yaz başı start verildi. Faz 3 kapsamında aşı Sinovac ile karşılaştırıldı. Hatırlatma dozu olarak uygulandığı çalışmalar yapıldı.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, acil kullanım onayı alan yerli aşı Turkovac'ın seri üretime başlamasına ilişkin detayları saat 14.00'te açıklama yapacak.
Son dakika haberinin ayrıntıları hazırlanıyor. |
6,642 | Prof. Dr. Yıldız: ”Sigarayı deneyen her 4 çocuktan 3’ü bağımlı oluyor” | Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Füsun Yıldız, “Sigarayı deneyen her 4 çocuktan 3’ünün bağımlı oluyor” dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/prof-dr-yildiz-sigarayi-deneyen-her-4-cocuktan-3u-bagimli-oluyor-186435 | Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Füsun Yıldız, “Sigarayı Bırakmada Hekim ve Sağlık Çalışanlarının Sorumlulukları ve Sigara Bırakma Yöntemleri” üzerine bir seminer verdi. Sigaranın bütün vücuda zarar veren binlerce madde içerdiğini ve her dozunun zararlı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Füsun Yıldız, “Sigara benzeri olmayan bir sağlık sorunudur” dedi.
Sunumuna, doktorun ilk görevinin teşhis ya da tedavi değil, “korumak” olduğunu belirterek başlayan Prof. Dr. Yıldız, hekimlerin öncelikli olarak insanlarda hastalık yapan nedenlere karşı farkındalığın arttırılması yönünde çalışması gerektiğini vurguladı. Vücutta bulunan bütün sistemlere zarar veren en önemli bağımlılıklardan birinin de tütün ve tütün ürünlerinin kullanımı olduğunu ekleyerek, korumanın ve mücadelenin başta sigara olmak üzere tüm tütün ve tütün ürünleriyle olması gerektiğini ekledi. Sigara bağımlılığı ile ilgili mücadele stratejilerini; yeni başlayacak olanların bu alışkanlığı kazanmasının önlenmesi, pasif içicilerin korunması ve sigara içenlerin sigarayı bırakması yoluyla olacağını belirtti. Sigaraya başlama yaşının dünya genelinde 15 yaş öncesi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Füsun Yıldız, sigarayı deneyen her 4 çocuktan 3’ünün bağımlı olduğu acı gerçeği ile yüzyüze olduğumuza dikkat çekerek: “Bu yüzden lütfen, bir taneden bir şey olmaz; bir tane denesin, nasıl kötü bir madde olduğunu görsün, diyerek çocuklarınızın bunu denemesine izin vermeyin. Sadece tek bir sigara dahi yeni bir bağımlı oluşturmaya yeterli”, dedi.
“Sigaranın, her iki tüketicisinden birinin erken ölümüne neden oluyor”
Sigaranın, her iki tüketicisinden birinin erken ölümüne neden olan bir zehir olduğunu ve bu zehrin 4 bin çeşit ağır kimyasal madde içerdiğini belirten Prof. Dr. Füsun Yıldız, “Sigara bağımlısı kişinin sadece kendisine değil, çevresine de büyük zarar veriyor. Tütün dumanının “Ana Akım” denen, sigara içicisinin soluduğu gazlar ve “Yan Akım” denen sigaranın yanan ucundan çıkan gazlar olarak ikiye ayrılıyor. Yan akımda zehirli kimyasalların daha fazla yer aldığını, bu nedenle pasif içicilerin de sigaradan büyük zararlar görüyor” diye konuştu.
“Sigarayı bıraktıktan sonra bedende gerçekleşen değişimler”
Prof. Dr. Füsun Yıldız, sigara bağımlılığının hekim kontrolü gerektiren, tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu ifade ederek, multidisipliner yaklaşımlarla sigarayı bırakmanın mümkün olduğunu söyledi Yıldız, sigarayı bıraktıktan sonra bedende gerçekleşen değişimleri ise şöyle sıraladı:
20 dakikada kan basıncı normale döner, el-ayaklar ısınır.
8 saatte kan karbonmonoksit düzeyi normale iner.
48 saatte koku ve tat alma duyuları normalleşir.
3 ay sonra efor kapasitesi artar, öksürük-balgam azalır.
1 yıl sonra kalp krizi geçirme riski yüzde 50 azalır.
5 yıl sonra ağız, boğaz, özefagus kanser riski yüzde 50 azalır.
10 yıl sonra akciğer, mesane, böbrek, pankreas kanser riski azalır.
15 yıl sonra kalp krizi geçirme riski içmeyenlere eşitlenir.
Tütün kullanımının geleceğimizle yaptığımız sözleşme olduğunu belirten Yıldız, sigara içmenin bedelinin yıllar sonra sağlık bozulduğunda ödendiğini ve önümüzdeki 20 yılda sigaranın yol açtığı ölüm, ek hastalıklar ve ekonomik kayıpların ciddi boyutlarda olmaması için hemen şimdi sigaradan kurtulmamız gerektiğini söyledi.
Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Hastanesi Sigara Bırakma Polikliniği hizmette
Sigara Bırakma Polikliniğinin Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Hastanesi bünyesinde halkın hizmetine açıldığı müjdesini de veren Prof. Dr. Füsun Yıldız, dileyen tüm hastaların buraya başvurabileceğini ve kanıta dayalı tıbbi yaklaşımlarla tedavi olabileceklerini belirtti.
Hastanın sigarayı bırakmasının her hekimin görevi olduğunu söyleyen Yıldız: “Hiç kuşku yoktur ki her hekim -göğüs hastalıkları uzmanı olsun ya da olmasın her hekim- mesleğinin kendisine yüklediği sorumlulukların bir gereği olarak tütün kontrolü mücadelesini hayatının bir parçası haline getirmelidir. Çünkü Hipokrat’tan bu yana “önce zarar vermeme” ilkesi hekimlik mesleğinin temel düsturu olmuştur” şeklinde konuştu. |
4,448 | Rize'de Covid-19 salgını tedirginliği | Rize İl Sağlık Müdürlüğü son bir haftada Korona virüs vaka sayılarının hızla artarak, virüse yakalanan vatandaş sayısının il genelinde 100 kişinin üzerine çıktığını açıklamasının ardından Rize'de vatandaşlarda panik yaşandı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/rizede-covid-19-salgini-tedirginligi-2726835 | Artan Covid-19 vakaları nedeniyle boş olan Kredi Yurtlar Kurumu'na bağlı öğrenci yurtları devreye sokulurken, bu sayede testi pozitif olmasa bile belirti gösteren vatandaşların burada gözlem altında tutulduğu dile getirildi.
Rize’de yaşayan Mustafa Çelik isimli vatandaş yaşanan vaka artışlarını değerlendirerek “Ben kendimi koruyorum ama insanlar korumuyor. Devletimiz önlem alıyor ama vatandaşlarımız önlem almıyor. Maskesiz dolaşan çok vatandaşımız var. Ben kendimi koruyorum. Maske takıyorum, özellikle sosyal mesafeme çok dikkat ediyorum” derken, Rize’de esnaflık yapan Seçkin Memişoğlu ise “Sosyal mesafemize dikkat ediyoruz, maske takmaya özen gösteriyoruz. Kalabalık alanlarda bulunmamaya çalışıyoruz. Yaşlılarımızla fazla temas halinde değiliz. Kendimizi de pek düşündüğümüz ok, çoluğumuzu çocuğumuzu, yaşlılarımızı düşünüyoruz. Kimseye sebep olmak istemiyoruz” ifadelerini kullandı.
|
4,170 | Bakan Koca, 11 ilin Sağlık Müdürü ile görüştü | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 11 ilin Sağlık Müdürleriyle videokonferans yöntemiyle toplantı yaptı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 11 ilin Sağlık Müdürleriyle videokonferans yöntemiyle toplantı yaptı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 11 ilin Sağlık Müdürleriyle videokonferans yöntemiyle toplantı yaptı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-koca-11-ilin-saglik-muduru-ile-gorustu-2742745 | Bakan Koca, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, 11 kentimizin sağlık müdürleriyle ayrı ayrı toplantı yaptık. Ankara, Konya, Kayseri, Adana, Malatya, Van, Elazığ, Adıyaman, Ağrı, Yozgat ve Erzurum'da, salgının şu anki seyrini, hasta ve taşıyıcı tespiti çalışmalarını, tedavileri ve alınması gereken ek tedbirleri değerlendirdik dedi. |
418 | Saçlarınız Selçuk Ural gibi simsiyah kalsın! İşte saç beyazlamasını önleyen aktarların gizli kürü… | Yaşı ele veren en önemli unsur şüphesiz beyaz saçlar! Yaş ilerledikçe saça rengini veren pigmentler azaldığından saçlar beyazlamaya başlıyor. Beyaz saçlarını saklamak isteyen çok birçok kişi çözümü boyalarda buluyor. Oysa ki saç beyazlamasını durdurmak kimyasal boyalarla değil sadece doğal kürlerle mümkün olabiliyor. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/sac-beyazlamasini-onleyen-gizli-kur-tarifi-2899162 | Çok sayıda sebebe bağlı olan saç beyazlamasının ana nedeninin uzmanlar yaşlanmak olduğunu belirtiyor. Beyaz saçları kapatanın tek yolu boyatmak diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Sizi daha kalıcı çözümlere yönlendirmek için bazı doğal kür tariflerini derledik. Yılların sanatçısı Selçuk Ural gibi beyazlamayan saçlara kavuşmak için doğal kür önerilerinden faydalanabilirsiniz.
CEVİZ KABUKLARINA DAYALI KÜR
Karar’dan derlenen bilgiye göre; ceviz kürü saç beyazlamasını durduran en önemli karışımlardan biri…
3 adet ceviz kabuğu
Yarım fincan zeytinyağı
1 tatlı kaşığı kuru maya
Suna Dumankaya'nın önerdiği bu tarife göre, ilk adımda ceviz kabukları haşlanır. Haşlama suyuna yarım fincan zeytinyağı ilave edilir ve karıştırılır. Son basamakta ise 1 tatlı kaşığı kuru maya karışıma eklenir. Hazırlanan bu karışım kuru saçlara uygulanır ve en az 2 saat süreyle bekletilir. Saçları durularken şampuan kullanabilirsiniz. Bu kürü aylık olarak 1 defa uygulayarak saçlarınızın doğal renk tonunu muhafaza edebilirsiniz.
SOĞAN VE SARIMSAK İÇEREN KÜR
5 diş sarımsak
1 adet soğan
1 yemek kaşığı zeytinyağı
1 adet yumurta sarısı
Tüm listelenen malzemeleri bir blenderda parçalayın ve homojen bir yapıya getirin. Hazırladığınız bu karışımı kuru saçlarınızın tamamına iyice yedirin. Eğer olanağınız varsa, bu uygulamayı ayda iki defa yapmanız önerilir. Bilge İbni Sina'nın, 4 ay boyunca sarımsak tüketilmesini tavsiye ettiği aktarılır.
ISIRGAN YAPRAĞI VE ÇAM TEREBENTİNLİ KÜR
3 adet ceviz yaprağı
3 adet yeşil ceviz kabuğu
1 diş sarımsak
1 fincan ısırgan yaprağı
1 adet kırmızı soğan kabuğu
1 yemek kaşığı biberiye
1 tatlı kaşığı çam terebentin yağı
Saçların beyazlaşma sürecini durdurmak ve belirli bir yaşa kadar geciktirmek için çam terebentin yağı dışındaki tüm malzemeler bir tencereye konulur. Tencerenin üzerine yaklaşık 1 litre su ilave edilir ve 10 dakika kadar kaynatılır. 10 dakika sonra çam terebentin yağı da eklenir ve ılımasını bekleyin. Ilıyan karışım, saçlara masaj şeklinde uygulanır ve birkaç saat boyunca saçların bu karışımı absorbe etmesi beklenir.
YOĞURT VE ÇÖREK OTU KARIŞIMI
1 yemek kaşığı yoğurt
1 çay kaşığı çörek otu
İbrahim Saraçoğlu'nun önerdiği bu uygulamada, çörek otunu bir havanda iyice dövün ve yoğurt ile karıştırın. Her sabah, 7 gün boyunca bu karışımı tüketin. |
3,781 | FDA’dan Moderna’nın Covid-19 aşısına yeşil ışık | ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), ABD merkezli Moderna’nın Covid-19’a karşı geliştirdiği aşının acil kullanıma ilişkin beklentilerini karşıladığını duyurdu. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/fdadan-modernanin-covid-19-asisina-yesil-isik-2758960 | Dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınında vaka sayısı dünyada 73 milyonu geçerken aşı çalışmaları da devam ediyor. ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) geçtiğimiz haftalarda Alman biyoteknoloji şirketi BioNTech ve ABD’li ilaç devi Pfizer’ın korona virüse karşı ortak geliştirdiği aşının yaygın kullanımına onay vermişti. FDA tarafından bugün yapılan açıklamada, Moderna'nın Covid-19'a karşı geliştirdiği mRNA-1273 adlı aşıya ilişkin şu ana kadar elde edilen verilerin, acil kullanım beklentilerini karşıladığı kaydedildi. FDA ayrıca, Moderna’nın Covid-19 aşısının güvenli ve etkili olduğunu doğruladı. FDA’nın açıklaması, Moderna’nın geliştirdiği aşının acil kullanımına onay verilmesi açısından kritik bir adım olarak değerlendirildi.
FDA’nın acil kullanım izni vermesi tam onay ile aynı değil
Moderna’nın aşısı, FDA tarafından ABD’de yaygın kullanım onayı alması halinde, Pfizer ve BioNTech’in aşısının ardından ikinci onaylanan aşı olacak. FDA’nın acil kullanım yetkisi, aylar sürebilecek çalışmaların sonunda verilen tam onay ile aynı değil. Moderna da Pfizer gibi FDA’ya, yalnızca 2 aylık takip güvenliği verilerini sundu. Ancak ajansın tam onay için genellikle 6 aya ihtiyacı var.
Moderna, Covid-19 aşı verilerini 30 Kasım'da FDA'ya sunmuştu. Aşının 30 bin kişi üzerinde yapılan 3. faz denemesinin son bir analizinde, aşının Covid-19’u önlemede yüzde 94'ten fazla etkili olduğunu açıklanmıştı. |
6,499 | Emzirme Haftası’nda bebekli annelere seminer | 1-7 Ekim Emzirme Haftası dolayısıyla çocuklu anneler Süleymaniye Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde seminere katıldı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/emzirme-haftasinda-bebekli-annelere-seminer-201202 | Seminerde anneleri bilgilendiren Doç. Dr. Serdar Cömert, “Anne sütü enfeksiyon açısından çok önemli bir koruyucu” dedi. Dünyada her yıl Ekim ayının ilk haftası kutlanan Emzirme Haftası kapsamında Zeytinburnu’nda bulunan Süleymaniye Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde etkinlik düzenlendi. Yeni doğum yapan ve bebekli annelerin katıldığı etkinlikte hastanenin Yeni Doğan Yoğun Bakım Ünitesi Sorumlusu Doç. Dr. Serdar Cömert, kadınları bilgilendirdi. Cömert, “Anne sütü enfeksiyon açısından çok önemli bir koruyucu” diye konuştu.
En iyi besin anne sütü
Seminerde anne sütünün önemine ilişkin konuşan Doç. Dr. Serdar Cömert, “Anne sütü bebeklerimiz için çok önemli. Anne sütü bebeğin tüm besin ihtiyaçlarını karşılayan eşi benzeri bulunmayan bir besin kaynağı. Normal ve erken doğan tüm bebekler için en ideal besin kaynağı aynı zamanda. Özellikle ilk bir hafta içerisinde bebekler anne sütünü aldıklarında pek çok hastalıktan korunmuş oluyorlar. Yine anne sütü alan bebeklerin çok daha iyi büyüdüklerini, zeka gelişimlerinin de çok iyi yönde geliştiğini biliyoruz. Anne sütünün içerisinde bulunan çok sayıda antikor ve canlı hücreyi de alıyorlar. Kış ayları da yaklaşırken anne sütü enfeksiyon açısından çok önemli bir koruyucu” ifadelerini kullandı.
“Emzirmeyi herkese öneriyorum”
Erken doğum yapan Remziye Karakoca, “Emzirme haftası olduğu için geldim. Benim çocuğum erken doğdu, 26 haftalıkken. 4 buçuk ay kuvözde kaldı, o süre içerisinde sütümü hastaneye getiriyordum. Emzirmeye başladıktan sonra anne sevgisini daha fazla almaya başladı. Emzirmeyi herkese öneriyorum” dedi. |
417 | Koronavirüste korkutan varyant: 113 farklı mutasyona sahip | Bilim insanları Asya'da bulunan yeni bir Covid varyantı virüsünün şimdiye kadarki en mutasyona uğramış versiyonu olduğunu açıkladı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/koronaviruste-korkutan-varyant-113-farkli-mutasyona-sahip-2899208 | Endonezya'da bir hastada keşfedilen yeni koronavirüs varyantının 113 farklı mutasyona sahip olduğu görülüyor. Bu varyantlardan 37'si virüsün insanlara tutunmak için kullandığı kısım olan başak proteinini etkiliyor.
EN AŞIRI VARYANT
Yeni suş, karşılaştırmalı olarak yaklaşık 50 mutasyona sahip olan Omicron varyantı ile en aşırı varyant olarak etiketlendi.
Temmuz ayı başlarında küresel bir Covid veri tabanına sunulmadan önce bir kronik enfeksiyon vakasından kaynaklandığına inanılıyor.
İlgili Haberler
İngiltere Parlamentosu'ndan Boris Johnson raporu: Kasıtlı yanılttı
Son dakika! Koronavirüs izniyle tahliye edilen hükümlülere 5 yıl şartı
Kronik enfeksiyonlar tipik olarak, kronik hastalıkları olan veya kanser tedavisi gören kişiler gibi sağlığı zaten tehlikede olan kişilerde ortaya çıkıyor.
Yeni bir salgın tehdidi mümkün olsa da, doktorlar paniğe kapılmak için bir neden olmadığına ve daha fazla karantinayı tetikleme olasılığının çok düşük olduğuna inanıyor.
Warwick Üniversitesi'nden virolog Profesör Lawrence Young, yeni türün başkalarına bulaşıp bulaşmayacağının net olmadığını çünkü Omicron türleri gibi halihazırda dolaşımda olan varyantları yenmesi gerekeceğini söyledi. |
2,471 | Kalp krizinden ölen öğrenci aşı tartışmasını alevlendirdi, uzmandan net cevap geldi | Lise öğrencisi Efe Asaf Dur’un aşı olduktan 4 gün sonra kalp krizi geçirmesi aşı tartışmalarına neden oldu. Kardiyoloji Uzmanın Prof. Dr. Bengi Başer, “Aşının kalp krizine sebep olma riski milyonda 2-3’tür. Bu risk aspirinde bile daha fazla. Ayrıca 4 gün içerisinde kalp krizi meydana gelmesi çok zor, süreç 4 günde ancak yeni başlayabilirdi” dedi. Aşı karşıtlarına gönderme yapan Başer, “Çiçek aşısı da inek serumundan yapılmıştı. O zaman da aşının ineğin özelliklerini insana geçirebileceği tartışılmıştı” dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/prof-dr-bengi-baserde-asi-karsitlarina-gonderme-2794443 | Antalya'da 11. sınıf öğrencisi 16 yaşındaki Efe Asaf Dur, yüz yüze eğitimin ikinci gününde ders dinlerken kalp krizine yenik düştü. Aşı karşıtlarının “Aşı oldu, kalp krizi geçirdi” iddiaları TGRT Haber’de Bilmedikleriniz Programında masaya yatırıldı. Kardiyoloji Uzmanın Prof. Dr. Bengi Başer, iddialarla ilgili Aşıya bağlı kalp krizinin görülme oranı 30 yaş üstü için milyonda 4, 30 yaş altı içinse milyonda 2 dedi.
ASPİRİN BİLE AŞIDAN DAHA RİSKLİ
Aşıya bağlı olarak 4 gün içerisinde kalp krizinin meydana gelmesinin mümkün olmadığını ifade eden Başer, “ABD’de 12-17 yaş arası 7 milyonu aşkın kişi tam doz Biontec yaptırdı. Verilere bakıldığında tek bir ölüm bile yok. Kalp krizi 12-30 yaşa arasında milyonda 40 oranında görülebiliyor. Aşıya bağlı kalp krizinin olması çok zor, 4 gün gibi kısa bir sürede gelişmesi mümkün değil. Ancak şüpheler varsa otopsi yapmak gerekir. Çocuğun kalp kapağında bir sorun, ritim bozukluğu, doğumsal bir kalp hastalığı, damarlarla ilgili bir sorun ya da altında yatan başka bir neden olabilir. Çocuğun kilosu var, genetik yapıyla birlikte kandaki yüksek yağ kalp krizlerine neden olabiliyor” diye konuştu.
ÇİÇEK AŞISI DA İNEĞE BENZER MİYİZ DİYE TARTIŞILMIŞTI
Aşı karşıtlarına gönderme yapan Başer, çiçek aşısının da inek serumundan yapıldığını hatırlatarak “O dönem çiçek aşısı olursak ineğin özelliklerini alır mıyız, diye tartışan insanlar olmuş” ifadelerini kullandı. Aşı karşıtlarının insanların aklını karıştırdığını kaydeden Başer, “İsrail, ABD, Avrupa biz ölelim, dünya başkalarına mı kasın diyor. Akıl var mantık var, tereddütleri olan insanların kafasını karıştırıyor. Aşıyla ilgili pek çok onay alındı. Varyantlar aşısız yerlerden çıkıyor, Hindistan’dan, Kolombiya’dan çıktı” dedi.
İlgili Haberler
2 genç koronavirüse yenik düştü
Tek yumurta ikizlerini koronavirüs ayırdı: Tek fark aşıydı |
7,666 | Türkiye'nin bitki örtüsü "Bipolar!" Halkın yüzde 70 tehlike altında | Sosyal medyada yapılan bir ankette Türkiye'de yaşayan insanlarda bipolar hastalığı yoğun olarak görüldü. Ankete yoğun gösterilen ilgi sonrası halkın yüzde 70'inde bu sorunun olabileceği ön görüldü. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyenin-bitki-ortusu-bipolar-halkin-yuzde-70-tehlike-altinda-2942471 | Psikolojik sorunlar arasında en sık görülen bipolar Türkiye'de görülme sıklığını abarttı. Geçtiğimiz gün ABD'li bilim insanlarının insanların çoğunda gizli bipolar olabileceğini ön görmesi sonrası sosyal medyada bir anket çalışması yapıldı. Çalışmaya katılan insanların yüzde 70'inde inişli çıkışlı psikolojik sorun denilen bipolar net bir şekilde görüldü.
TÜRKİYE'NİN BİTKİ ÖRTÜSÜ BİPOLAR!
Anket sonucunda görülen oran sonrası sosyal medyada Türkiye'nin bitki örtüsü bipolar olduğuna dair paylaşımlar ise güldürdü. Psikolojik ankette insanların sorular arasındaki geçişlerindeki değişim şaşırttı. Ekonomik sorunlardan şikayetçi olan ancak öte yandan arkadaşlarıyla tatil planı yapanların ağırlıkta olduğu sonuçta en dikkat çeken ise aile ortamında ve iş ortamında aynı kişilikte olmadığını hisseden insanlar, oldu.
Ancak anket çalışmasında özellikle dikkat çeken kısım ise kişilerin siyası destekleri oldu. Geçtiğimiz yıl yapılan Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları baz alınarak insanların sağ görüşü iktidar seçtikten sonra yerel seçimlerde sol partilerin yüksek seviyede görülmesi de sosyal medyada bazı kullanıcıların diline düştü. Kullanıcılar anket üzerinden ülkenin genelinde bipolar var tarzında yorumlarda bulundu. Gerçek ise psikologlar tarafından daha net bir şekilde açıklandı.
Psikologlar manik atakların çoğunlukta olduğu insanların aslında acilen tedavi edilmesi gerektiğini belirtti. Gizli depresyon ve bipolar bozukluğu yaşayan insanların yüzde 50'si ise genellikle 20-40 yaş arasındaki kişilerde daha sık görülüyor. Gençler yaşadıkları sorunları aile ya da çevrelerine anlatamadıkları için yaşadıklarını genellikle agresif depresif denilen ani patlamalarla ortaya çıkartırlar.
Erkek ve kadınlarda eşit oranda görülür. Ancak son yıllarda bazı çalışmalarda erkeklerde bipolarda mani ataklarının arttığı tespit edildi. Bunun en net belirtisi ise yapılan bir başka araştırmada erkeklerin kadınlara oranla daha hızlı iş ve iş alanı değiştirmelerine bağlandı.
BİPOLAR NEDİR?
Zıt duyguları belirli zaman aralıklarında çok yüksek seviyelerde yaşayan kişilerin yaşadığı duyusal bozukluktur. Fikirlerini ve düşüncelerini beyan edince genellikle ya çok yükselir ya da içe kapanık bir tavır sergiler. Tartışma sırasında verdikleri duygu durumundaki bozukluk sonrası tetiklenen bunalım sürecinde manik belirtiler; riskli kararlar, hızlı konuşma, kendini önemli hissetme, uygun olmayan davranışlar. Depresif belirtilerde; üzgün, değersiz hissetme, sinir oranı yüksek, iştahsızlık kendine zarar verme düşüncesi.
İlgili Haberler
Dedikodu zekayı geriletiyor! Norveçli bilim insanları İbn-i Sina'yı haklı çıkardı
Kefir içmek günah mı? Kefirde alkol var mı? |
6,759 | 'Yiye yiye zayıfladı' | TGRT Haber'de Gün Ortası haber kuşağının konuğu olan Dr. Gürkan Kubilay bir hastasının nasıl 230 kilodan 90 kiloya düştüğünü anlattı | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/yiye-yiye-zayifladi-164426 | TGRT Haber'de Gün Ortası haber kuşağının konuğu olan Dr. Gürkan Kubilay, 140 kilo zayıflattığı hastası Altan Öğretici’nin nasıl fit bir vücuda kavuştuğunu, 230 kilodan 90 kiloya nasıl düştüğünü, o süreçte neler yaşandığını anlattı. Kubilay zayıflatma şifresi olarak özetle, “Yiye yiye, doyarak zayıfladı” dedi. |
1,272 | Dönüşüm geçiren maymun çiçeği vakalarına yenisi eklendi! 3 günde burnu çürüdü | Tıp dergisi Infection’da yer alan bir habere göre Almanya’da yaşayan 40 yaşında bir adam, burnunda çıkan kırmızı nokta sebebiyle doktora gitti. Başta güneş yanığı olduğu düşünülen kırmızı nokta, zamanla değişim göstererek karardı ve vücudunda türlü lezyonlar ortaya çıktı. Bunun üzerine maymun çiçeği virüsü testi yaptıran adamın sonucu pozitif çıktı ve şaşırtıcı bir şekilde adamın 3 gün içerisinde burnu çürüdü. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/maymun-cicegi-3-gunde-burnunu-curuttu-2843303 | Son dönemlerde görülen ve birçok ülkeyi etkisi altına alan maymun çiçeği virüsü, farklı etkileriyle insanları şok ediyor. Son olarak Almanya’da yaşayan 40 yaşında bir adamın burnunda kırmızı bir nokta şeklinde ortaya çıkan virüs, 3 gün gibi kısa bir süre içerisinde adamın burnunu çürüttü.
TÜM VÜCUDU ETKİSİ ALTINA ALDI
İsmi açıklanamayan 40 yaşındaki Alman vatandaşı, burnunda beliren kırmızı bir nokta sebebiyle doktora gittiğinde doktor bunun bir güneş yanığı olduğunu düşünerek bazı kremler verdi. Ancak üç gün gibi kısa bir süre içinde adamın burnunda ve vücudunda ciddi değişimler görülmeye başlandı. Burnu ağrıdı, şişti, derisi ölmeye ve kararmaya başladı.
Bunun yanı sıra vücudunun birçok noktasında beyaz ve irin dolu noktalar ortaya çıktı. Bunun üzerine yapılan testin sonucunda, adamın maymun çiçeği ile enfekte olduğu belirlendi. Ayrıca hastanın teşhis edilmemiş HIV virüsü de taşıdığı ortaya çıktı.
BURNU TAMAMIYLA DÜZELMEDİ
Hastaya antiviral ilaç tedavisi uygulandı. Verilen antiviral ilaçlarla lezyonlar kurutuldu ancak burun tamamıyla düzelmedi. Hastayı tedavi eden uzmanlar, hastada şimdiye kadar belirlenmemiş olan HIV virüsü sebebiyle bağışıklık sisteminin baskılandığını bu yüzden vakanın çok daha şiddetli olduğunu belirtti.
İlgili Haberler
Aile Diş Hekimliği uygulaması 3 ilde başlıyor! Tüm çocukların dişleri kontrol altında olacak
Rize’de yıllardır şifalı diye içilen su zehirli çıktı! Sudaki kanser yapan madde oranı 27 kat fazla
MAYMUN ÇİÇEĞİ YAYILDIKÇA DAHA FARKLI GÖRÜNTÜLER OLUŞUYOR
East Anglia Üniversitesi’nden Profesör Paul Hunter, maymun çiçeği virüsüyle ilgili: “Şiddetli vakalar maymun çiçeği yayıldıkça daha farklı bir görünüm kazanıyor. Ayrıca maymun çiçeği virüsü deride bulunan ve yoğun olarak burun ve yüzde yoğunlaşan yağ bezlerinde nekroza neden olabiliyor.” İfadelerini kullandı. |
1,836 | Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara'dan merak edilen soruya cevap! Turkovac Omicron'a karşı koruyor mu? | Türkiye Aşı Enstitüsü Başkanı ve Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, Türkiye’nin yerli ve milli aşısı Turkovac’ın hızla yayılan Omicron’a da karşı koruma sağladığını açıkladı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bilim-kurulu-uyesi-prof-dr-ates-kara-turkovac-omicrona-karsi-koruyor-2807482 | Türkiye Aşı Enstitüsü Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, Turkovac'ın seri üretiminin yapıldığı Şanlıurfa'daki tesiste açıklamalarda bulundu. Omicron'un diğer varyantlara göre daha etkili olduğunu vurgulayan Kara, “Omicron'un büyük bir riski var, çok hızlı yayılıyor, sayılarda da çok hızlı artışa neden oluyor. Avrupa'daki verilerde Omicron'nun yayılma süresi iki veya üç hafta. Yani neredeyse iki katı hızla bulaşıyor” diye konuştu. Turkovac aşısının etkinliğine yönelik çalışmaların da yoğun bir şekilde sürdüğünü belirten Kara, vatandaşların yerli aşıya gösterdiği ilgiden memnun olduklarını belirtti.
TURKOVAC İKE ANTİKOR SEVİYELERİ YÜKSEK
Yerli aşının Omicron’a da karşı koruduğunu dile getiren Kara, konuşmasına şöyle devam etti:
“Diğer çalışmalara ve verilere baktığımızda Turkovac ile elde ettiğimiz antikor seviyeleri Omicron'a karşı koruyuculuk sağlayacak şekilde görünüyor. Bu yönde çalışmalarımız ve bilimsel verileri bir araya getirme çalışmalarımız sürüyor. TTurkovac'ı mevcut elimizdeki verilerle karşılaştırdığımız zaman Omicron'a karşı da koruyuculuk sağlıyor ama bunun süresi ne kadar olacak, bunu şimdi söylemek mümkün değil.”
HATIRLATMA DOZU ÖNEMLİ
Kara, Türkiye'de vatandaşların aşı konusunda artık ciddi bir farkındalığının oluştuğunu belirtti. Türkiye'nin hatırlatma dozu uygulamasına erken geçmesinin virüsün etkilerini azaltmada önemli bir rol oynadığını belirten Kara, “Önemli noktalardan biri; aşılı olanların, özellikle hatırlatma dozu olanların, Omicron'dan korunabilir olduğunu biliyoruz. O bakımdan hatırlatma dozunun çok önemli olduğunu biliyoruz. Türkiye'de hatırlatma dozu uygulaması, Avrupa'ya göre biraz erken başlamıştı, bu bir avantajdı ama burada önemli olan nokta, zamanı gelen kişilerin mutlaka ama mutlaka hatırlatma dozunu olmuş olmaları, aşılanmamış kişilerin mutlaka aşılanmaları, bu salgının durması, Omicron'un yayılmasının önlenmesi ve koronavirüsten korunmak için çok önemli.”
İlgili Haberler
Omicron için uzmandan hayati uyarı: Bilinenden çok daha tehlikeli
Omicron’un yeni belirtisi ortaya çıktı! El, ayak, parmak ve dirseklere dikkat!
Omicron için umut veren araştırma: T hücrelerini aşmakta zorlanıyor |
2,584 | Bilim Kurulu üyesi aşı karşıtı doktorlara ateş püskürdü: Şarlatanlar | Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, aşılarla ilgili olumsuz yorumlarda bulunanlara ateş püskürdü. Yavuz, “Onlara bilim insanı dememek gerekiyor, şarlatan diyebiliriz” dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bilim-kurulu-uyesi-asi-karsiti-doktorlara-ates-puskurdu-sarlatanlar-2792080 | Koronavirüsle mücadele tüm hızıyla sürerken aşılama çalışmaları da devam ediyor. Bilim dünyası her fırsatta aşının önemini vurgularken kimi hekimlerden aşı ile ilgili olumsuz yorumlar da geliyor. Aşıda dördüncü doz kararı da gelirken Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, aşıyla ilgili olumsuz yorumlarda bulunan doktorlara sert tepki gösterdi.
KİŞİSEL ÇIKAR UĞRUNA İNSAN HAYATINI TEHLİYE ATTILAR!
Aşıyla ilgili doktorlar tarafından kimi zaman yapılan olumsuz yorumlara sert tepki gösteren Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, “Şu andaki bilimsel verileri değerlendiren bir kişinin aşı yapılmaması gibi bir şey önermesi mümkün değil. Şu an elimizdeki kanıtlar hastalığı engellemede aşıların en etkili ve en güvenli yöntem olduğunu gösteriyor. Kullandığımız aşılar hem hastalığı hem ölümü hem hastaneye yatışları azaltıyor. Gerçekten rahatlıkla yapılabilecek aşılar, bilim dünyasını bunu gösterdi. Bunlar çok büyük kanıtlarla gösterildi. Buna rağmen aşı olmayan diyen bir insan varsa buna şarlatan diyebiliriz ancak, bilimi elinin tersiyle iten insan ancak şarlatanlık yapıyor olabilir. Daha önceki aşı çalışmalarında da görüldü ki; böyle çıkışlar yapan hekim ya da başka meslek gruplarından insanlar olduğu zaman aslında bunların kişisel çıkarları için yaptığı fark edildi” dedi.
ŞARLATANLAR!
Aşı tereddütü yaşayan vatandaşlarla ilgili konuşan Yavuz, “Bir grup insan masum gerçekten aşı tereddütü yaşayan ama bir grubu özellikle bu çok sesi çıkanlar kendi kişisel çıkarları için yapıyorlar. Bireysel istikbal için, istikbal derken genellikle ekonomik temeli de oluyor. Mesela belirli ürünler satıyorlar, bitkiler, bitki temelli vs. tıbben bir anlamı olmayan onları pazarlıyorlar. Bunlar masum değil büyük oranda ama masum insanların kafasını karıştırıyorlar. Gerçekten o çok büyük sıkıntı. Ben çok büyük tepki duyuyorum o insanlara, onlara bilim insanı dememek gerekiyor, şarlatan diyebiliriz” şeklinde konuştu.
YERLİ AŞIYI BEKLEMENİN BİR ANLAMI YOK, İLK BULDUĞUNUZ AŞIYI OLUN
İnsanların ilk ulaştığı aşıyı olması gerektiğini söyleyen ve salgına karşı aşı olmaya davet eden Yavuz, “Yerli aşıyı beklemenin bir anlamı yok gerçekten bunu tüm samimiyetimle söyleyebilirim. Sonuçta elimizdeki aşılar da son derece etkili ve güvenli. Mesela Sinovac da inaktif virüs aşısı bizim aşımız da Sinovac türü bir aşı. Elimizde yerli aşı olması çok çok büyük bir avantaj olacak bizim için, çok destekliyorum ama şu anda yerli aşıyı beklemek için çok akıllıca bir zaman değil. Şu an ilk bulduğunuz aşıyı olmanız gerekiyor” ifadelerini kullandı.
İlgili Haberler
Kovid-19'la ilgili çarpıcı araştırma: İleride çocuklarda görülen bir hastalık olacak
4.doz aşı kimlere uygulanacak? 4.doz koronavirüs aşı yan etkileri neler?
Formula 1 Japonya Grand Prix'i koronavirüsten dolayı iptal edildi
Uzmanından korkutan uyarı: Obezite Kovid-19'da ölüm riskini artırıyor!
Koronavirüs öldürmeye devam ediyor: İran'da can kaybı 100 bini aştı |
4,606 | Bakan Koca: Sokağa çıkma kısıtlaması gündeme gelmedi | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, video konferansla gerçekleştirilen Koronavirüs Bilim Kurulu Toplantısı sonrasında açıklamalarda bulundu. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-koca-sokaga-cikma-kisitlamasi-gundeme-gelmedi-2718481 | Sağlık Bakanı Koca şunları söyledi:
Nisan ayı başında günlük entübe edilen yeni hasta sayısı 130 civarındayken bu sayının Haziran başında 18'e kadar düştüğünü belirten Koca, benzer şekilde yoğun bakıma giren hasta sayısının da 330 civarından 34'e gerilediğini söyledi.
Koca, vefat eden vatandaşların yüzde 91. 2'sinin risk grubunda tanımlanan kişilerden oluştuğunu belirtti.
Salgın boyunca vefat edenlerin içinde 60 yaş üzeri ve en az bir alt hastalığı olanların oranının yüzde 71. 70 olduğunu aktaran Koca, 60 yaşından küçük ve herhangi bir alt hastalığı bulunmadığı halde hayatını kaybedenlerin, vefat edenlerin yalnızca yüzde 4. 26'sını oluşturduğuna işaret etti.
Bursa'da giderek bir artış olduğunu görüyoruz
Son günlerde dalgalanmaların seyrinin farklı illerde farklı olduğunu anlatan Koca, sözlerini şöyle sürdürdü:
Vaka sayısına göre vefat oranının en yüksek olduğu il yüzde 12. 4 ile Gümüşhane'dir. En düşük olduğu il ise yüzde 0. 33 ile Kilis'tir. Burada dikkatinizi bazı illerimize çekmek isterim. Son bir ayda Ankara'da, günlük ortalama vaka sayısı 127, son bir haftada günlük ortalama vaka sayısı 155, son 3 günde ortalama vaka sayısı 177. Son bir ayda İstanbul'da, günlük ortalama vaka sayısı 653, son bir haftada günlük ortalama vaka sayısı 620, son 3 günde ortalama vaka sayısı 616. Son güne baktığımızda bu sayı 700'leri geçmekte. Son bir ayda İzmir'de, günlük ortalama vaka sayısı 32, son bir haftada günlük ortalama vaka sayısı 38, son 3 günde ortalama vaka sayısı 34. Son bir ayda Bursa'da, günlük ortalama vaka sayısı 64, son bir haftada günlük ortalama vaka sayısı 84, son 3 günde ortalama vaka sayısı 93. Son gün 100'e kadar çıkmış oldu. Bursa'da giderek bir artış olduğunu görüyoruz.
Son bir ayda Kocaeli'de, günlük ortalama vaka sayısının 78, son bir haftada günlük ortalama vaka sayısı 91, son 3 günde ortalama vaka sayısının 113 olduğunu kaydeden Koca, artışın devam ettiğini aktardı.
Koca, son bir ayda Konya'da günlük ortalama vaka sayısının 41, son bir haftada günlük ortalama vaka sayısının 73, son 3 günde ortalama vaka sayısının 88 kişi olduğunu açıkladı.
Artık Kovid-19'u daha yakından tanıyoruz
Son günde Konya'da vaka sayısının 100'e yaklaştığına vurgulayan Koca, şunları kaydetti:
Son bir ayda Kayseri'de, günlük ortalama vaka sayısı 14, son bir haftada günlük ortalama vaka sayısı 25, son üç günde ortalama vaka sayısı 28. Daha kontrollü. Son bir ayda Diyarbakır'da, günlük ortalama vaka sayısı 58, son bir haftada günlük ortalama vaka sayısı 81, son 3 günde ortalama vaka sayısı 87. Son gün 100'lere yaklaştı. Son bir ayda Şanlıurfa'da, günlük ortalama vaka sayısı 25, son bir haftada günlük ortalama vaka sayısı 42, son 3 günde ortalama vaka sayısı 43. Daha kontrollü olduğunu söyleyebiliriz. Son bir ayda Van'da günlük ortalama vaka sayısı 7, son bir haftada günlük ortalama vaka sayısı 14, son 3 günde ortalama vaka sayısı ise 14. Yani daha kontrollü denilebilir. İl Hıfzıssıhha Kurullarımız durumu dikkatle takip etmektedir. Her ildeki duruma göre bu kurullarımız yetkilerini kullanarak tedbirler alacaktır. Artık Kovid-19'u daha yakından tanıyoruz. Mücadelede, tanıda, takipte, tedavide daha donanımlı daha tecrübeli olduğumuzu söyleyebiliriz. Biz, bize düşen görevi bütün gücümüzle yapma gayreti içindeyiz. Bunu gördüğünüze, buna inandığınıza eminim.
Bu ülkeyi, yakınını, akrabasını, komşusunu, iş arkadaşını, eşini, dostunu seven, onların hakkını koruma sorumluluğu taşıyan her vatandaşın elinden gelen gayreti göstereceğinden şüphe etmediğine değinen Bakan Koca, hep birlikte kucaklaşacakları günlerin uzak olmadığına işaret etti.
LGS ve YKS
Koca, (LGS ve YKS) Bilim Kurulunun, sınava giriş ve çıkış saatleriyle ilgili, sokağa çıkma dahil, tedbir alınması önerisi oldu. şeklide konuştu.
Koca, vaka sayısındaki dalgalanma hakkında ise Sürpriz yok, beklenen sınırdayız. Bu sınırı aşmamak sizin elinizde. ifadelerini kullandı.
Sağlık Bakanı Koca, Türkiye'nin koronavirüsten ölümlerde 1 milyon kişi başına 57 vefat ile dünyada 47. sırada yer aldığını bildirdi.
Kovid-19 tedavisi tamamlananların sayısı 154 bin 640 oldu
Türkiye'de son 24 saatte 1429 kişiye Kovid-19 tanısı konuldu, 19 kişi hayatını kaybetti, toplam vaka sayısı 182 bin 727, can kaybı 4 bin 861 oldu.
Sağlık Bakanlığının internet sitesinde yer alan ve Bakan Fahrettin Koca'nın da Twitter'dan paylaştığı Türkiye Günlük Koronavirüs Tablosunun güncel verilerine göre; bugün 52 bin 901 test yapıldı, 1429 kişiye Kovid-19 tanısı konuldu. Son 24 saatte 19 hasta vefat etti, 1261 kişi iyileşti.
Toplam test sayısı 2 milyon 773 bin 904, vaka sayısı 182 bin 727, vefat sayısı 4 bin 861 olarak kayıtlara geçti.
Yoğun bakımdaki hasta sayısı 745, solunum cihazına bağlı hasta sayısı 306, toplam iyileşen hasta sayısı ise 154 bin 640 oldu.
Risk tedbirlerle azaltılmalı
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Twitter hesabından son verilere ilişkin yaptığı paylaşımda, Günlük yeni vaka sayımızda dün, bir önceki güne göre 125 azalma olmuştu. Bugün durum durağan. Yeni iyileşen hasta sayımız, şu an yeni vaka sayısından daha az. Tedbirlerle vaka sayısını ve riski azaltmalıyız. ifadelerini kullandı.
Vaka sayılarındaki artış nedeniyle maske zorunluluğunun yaygınlaştırılması konusunda Bilim Kurulunda ne gibi tavsiyelerin olduğu sorusu üzerine Koca, kontrollü sosyal hayatın en önemli kontrol mekanizmasını 1. 5 metreden aşağı olmayan mesafe, maske ve el hijyeni. olarak sıraladı.
Koca, devam eden hayatın kontrollü olması gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi:
Çünkü bu virüs insandan insana bulaşıyor. Dolayısıyla bu anlamda gerekli tedbirlere uyulabilir ve gereği yapılırsa tehdit de ortadan kalkmış olur. Özellikle il hıfzıssıhha kurullarımız bölgesel, illerinde salgının seyrine göre her türlü tedbiri alma noktasında yetkililer. Dolayısıyla bu anlamda maske kullanımı ile ilgili şu an 45 ilde gerekli görüldüğü için bu karar alındı il hıfzıssıhha kurulları tarafından. Benzer şekilde ilave olabilecek illerimiz de olabilir. Bunlardan 3 tanesi için bilim kurulunun önerisi oldu. Biri İstanbul, bir diğeri Ankara, bir diğeri Bursa. İstanbul'da artış çok ciddi olmamakla birlikte tedbir amaçlı İstanbul'da da alınmasını bilim kurulu önermiş oldu.
Bakan Koca il hıfzıssıhha kurullarının gereken kararları alacağını belirterek, Yani özellikle bu dönemde uygulamada maske zorunluluğu olmasına rağmen birçok ilimizde ve birçok kapalı alanda bunun sağlamadığını görüyoruz ve bu noktada sağlanmayan illerimizde veya ortamlarda, topluluklarda veya sosyal etkinliklerde bu vaka sayılarının attığını çok net görüyoruz. değerlendirmesini yaptı.
Vatandaşlardan maske, mesafe ve el hijyenine olabildiğince dikkat etmesini isteyen Koca, Hepimizin 83 milyon olarak gayret içinde olmamız lazım. Hayatın devam ettiğini biliyoruz ama bu hayatın kontrollü devam etmesi bizim elimizde. dedi.
Biz önümüzdeki dönemde bu anlamda genel anlamda sokağa çıkma kısıtlılığı ve yasağı gibi bir durumu düşünmüyoruz. diyen Bakan Koca, bu konunun Bilim Kurulunda gündeme gelmediğini vurguladı.
Bu normalleşme döneminde vaka sayısının pik yapması ve pikten sonra plato çizdiği, daha sonra aşağı düştüğüne işaret eden Koca, sözlerini şöyle sürdürdü:
Bu düşme sonrası dünyanın birçok ülkesinde görüldüğü gibi dalgalanmalar olabilir. Bu dalgalanmalar tamamen bizim tedbirlere uyumumuzla doğru orantılı. Bu dalgalanma normal bir dalgalanma mı? Beklediğimizden fazla olduğunu söyleyebilirim. Ama bunun bütün Türkiye'de aynı oranda olmadığını, bazı bölgelerde özellikle Orta Anadolu Doğu ve Güneydoğu'da daha fazla olduğunu görüyoruz. İzmir gibi, İstanbul gibi bölgelerimizde daha az olduğunu görüyoruz. O nedenle bu anlamda genel bir durumdan öte bölgesel olduğunu biliyoruz. Bunun için de tedbirlere özellikle ısrarla uymamız gerektiğinin tekrar altını çiziyorum. Önümüzdeki dönemde bu anlamda bir sokağa çıkma yasağı gündemimizde olmadı.
Deksametazon ilacının Türkiye'de kullanılıp kullanılmayacağı sorusu üzerine de Koca, şunları kaydetti:
Deksametazon bir kortizon. Daha önce salgının ilk günlerinde gündemimizde olan bir ilaçtı. Deksametazon, yani kortizon daha çok iltihabı önlemek üzere uygulanan bir ilaç ve bu ilaç yapılan çalışmada da ayakta olan hasta için değil, geç dönem solunum sıkıntısı olan hastalara uygulandığında bu sonucun elde edildiğini belirten bir durumdu.
Koronavirüsle mücadele konusunda bilim kurulunun baştan itibaren bir rehber düzenlemesinin olduğunu hatırlatan Koca, şunları vurguladı:
Tedavide hem genel, hem de hedefe yönelik uygulamalarımız oldu. Genele yönelik bu anlamda kortizon kullanıldığı gibi yine hedefe yönelik interlökin 6'ya karşı da etkili olan, daha hedefe yönelik ilaçları da kullandık. Yani başından beri kullandığımız ama hangi hastaya kullandığımızın da net belli olduğu özellikle riskli, solunum sıkıntısı olan hastalara, hem genel hem de hedefe yönelik bu ve benzeri ilaçları kullandığımızı ve rehberimizde olduğunu ve Türkiye'nin bu anlamdaki kendi algoritmasının ne kadar da geniş ve önceden tedbir aldığını göstermek açısından da önemli olduğunu söylemek istiyorum.
Bu ilacın İngiltere'de kullanıldığını anımsatan Koca, söz konusu ilacın Türkiye'nin de rehberinde olduğunu belirtti.
Koca, sokağa çıkma kısıtlamasının kaldırılması sonrasında 65 yaş üzeri ve 18 yaş altı hastaneye başvuru sayısının artıp artmadığı sorusu üzerine ise şunları söyledi:
18 yaş altı gençlerimizde bir artış olmadığını rahat söyleyebilirim ama demin verdiğin rakamlarda vaka sayısında yaş ortalamasının aşağı düştüğünü ifade ettim. Özellikle gençlerin sokağı çıkmasıyla birlikte bu oranın arttığını da ortalama yaşı da aşağı çektiğini, vefat edenler içinde 65 yaş üstü vefat edenlerin oranı yüzde 90'a kadar çıkmış oldu. Özellikle bu dönemde giderek bu yaş dağılımının 70'lerden 73'lere hafta 74 çıktığını görüyoruz.
Yaş aralığının yukarı doğru çıktığını belirten Koca, Dolayısıyla büyüklerimizin bu anlamda daha hassas olmalarını, zorunlu olmadıkça dışarı çıkmamalarını hem 65 yaş üstü için söylüyorum hem de kronik hastalığı olan büyüklerimiz için ifade ediyorum. Daha hassas davranmalarını, zorunlu olmadıkça dışarı çıkmamalarını ve çıkmaları gerekiyorsa maskesiz özellikle çıkmamalarının altını çizmek istiyorum. ifadelerini kullandı.
LGS ve YKS sınavları
Bedelli askerlikle ilgili tedbirler konusundaki soru üzerine Bakan Koca, Bedelli askerlikte 28 gün uygulaması devam etmiş olacak. Tedbirlere uymak kaydıyla. Bununla ilgili rehber de yayımlandı. ifadesini kullandı.
Hem LGS hem YKS ile ilgili sınavın olabildiğince güvenilir yapılması şeklinde Bilim Kurulunun bir yaklaşımı ve önerisi bulunduğunu aktaran Koca, şunları kaydetti:
Güvenli yapılması için her türlü tedbirlerin alınması noktasında hem rehber yayımlandı hem ilgili birimlere hangi tedbirlerin alınması gerektiği de hatırlatılmış oldu. Bugün için ilave olarak şunu söyleyebilirim. Her iki sınav için Bilim Kurulunun, özellikle sınava giriş ve çıkış saatleri olmak üzere bu sınava daha güvenilir bir şekilde gelişlerini sağlamak üzere tedbir alınması, gerektiğinde sokağa çıkma dahil olmak üzere, o saatlerle ilgili bir önerisi oldu.
Bununla ilgili Sayın Cumhurbaşkanımıza bu öneriyi paylaştım. Cumhurbaşkanımız bu konuda hassasiyet gösterilmesi gerektiğini ve bu anlamda her iki sınavın giriş ve çıkışlarının güvenli bir şekilde yapılması yönünde, uygulamanın yapılmasının talimatını vermiş oldular. Bununla ilgili uygulamayı da nasıl olması, hangi saatler arasında olması gerektiğiyle ilgili öğrencinin yanında en fazla iki kişi olmak kaydıyla İçişleri Bakanlığımız zannediyorum bugün açıklama yapmış olurlar.
Toplum Bilimleri Kurulunun ilk toplantısında neler konuşulduğu ve Kurulun YKS ile LGS'ye yönelik öğrencilere tavsiyelerinin neler olduğu sorusuna karşılık Koca, Toplum Bilimleri Kurulunun toplandığını ve kendisinin başkanlığında da toplantılar yapıldığını, salgının toplumdaki psikolojik ve sosyolojik etkilerini görmek anlamında birtakım çalışmalar yapıldığını anlattı.
Koca, Önümüzdeki günlerde bu çalışmanın sonuçlarıyla ilgili açıklamaları olmuş olacak. Bununla ilgili gelecek hafta yer yer yapmaya başlarlar diye düşünüyorum. diye konuştu.
Bir basın mensubunun Bazı ülkelerde hükümetlerin şimdiden aşı için rezervasyon yaptırdığı söyleniyor. Türkiye'nin böyle bir girişimi söz konusu mudur? Ülkemizde aşı çalışmaları ne durumda? sorusuna Bakan Koca, şu yanıtı verdi:
Hem TÜBİTAK hem TÜSEB'in desteklemiş olduğu kimi merkezler ve kimi üniversitelerimizde aşı çalışmaları biliyorsunuz başladı. Bununla ilgili üç çalışma devam ediyor. Daha klinik safhasına gelmiş değiliz. Dünyada da bu anlamda klinik safhasına gelmiş olan aşı çalışmalarının sayısının az olduğunu biliyoruz. Biz bunun dışında hem Çin hem Rusya ile aşı çalışmalarını iş birliği içinde geliştirmeyi özellikle klinik çalışma bazında bu iş birliğini daha güçlendirmeyi konuştuk. Bununla ilgili bilim heyetlerimiz de karşılıklı görüşüyorlar ve çalışmaya devam ediyorlar.
Önümüzdeki aylar, erken dönemde klinik çalışmaların insan çalışmasının Türkiye'de gelebileceğini şu anda söylemem zor. Zannediyorum iki çalışmanın birinin eylül, birinin ekim ayında klinik çalışma safhasına gelebileceğini söyleyebilirim. İkisi de iki farklı üniversitemizde olan çalışma. Birini TÜBİTAK, birini TÜSEB'in desteklediği iki önemli çalışma. Zaten somut bir gelişme olduğunda açıklamış oluruz.
Sürü bağışıklığı mantığının bu anlamda doğru olmadığını anlamış oluyoruz
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, antikor testi taramasının ne zaman tamamlanacağıyla ilgili soruya karşılık, bu çalışmada 153 bin testin yarısına yakınının tamamlandığı bilgisini verdi.
Bu çalışmanın ön bilgileri ise toplumda PCR ile yapılan numune sonuçlarında binde 2-2. 5'larda olduğunu görüyoruz. Yani çok yüksek olmadığını görüyoruz ifadesini kullanan Koca, konuşmasını şöyle sürdürdü:
İkinci yaptığımız antikor testi, bağış durumunu bilmek Bununla ilgili yarısına yakına yapılan bu çalışmanın şu an daha yüzde 1. 5'ların altında olduğunu görüyoruz. Bunu tüm Türkiye bazında söylüyorum. Sürü bağışıklığının aslında öyle kolay bir bağışıklama olmadığını buradan çok net söyleyebiliriz. Sürü bağışıklığı için toplumun yüzde 60-65'inin bu koruyuculuğunun sağlamış olması gerekiyor. Bu koruyuculuğun sağlanması için herhalde 40-45 misli daha benzer bir salgını görmemiz gerekiyor. Dolayısıyla sürü bağışıklığının anlamlı olmadığını da buradan şimdiden çok rahat söyleyebiliriz.
Bizim buradan hedeflediğimiz birkaç nokta vardı. Biri toplumda gerçekten taşıyıcılığın oranını bilmekti. Toplumda yaygın bir taşıyıcılığın olmadığını çok rahat söyleyebiliriz. Herkesin test yaptırmak için gayret içinde olmaması gerektiğini de buradan anlamış oluyoruz. Sürü bağışıklığı kolay sağlanabilir mi? Belirti çok vermediği için bu anlamda antikor gelişmiş olan insanımızın sayısı fazla olmuş olabilir mi? Bu noktadan baktığımızda ise bu oranın yüzde 1. 5'in altında olduğunu görüyoruz. Bu şiddette gördüğümüz salgına rağmen. Sürü bağışıklığı mantığının da bu anlamda doğru olmadığını anlamış oluyoruz. Sonuçlar zannediyorum 1 hafta 10 gün içinde biter. O durumda daha net birtakım ilave sonuçlarla aktarmış oluruz.
Kurallara uymanın önemi
Sosyal mesafenin hiçe sayıldığı görüntülerin sorulması üzerine Koca, bu tür görüntülerin yaşanmasını asla arzu etmediklerini ifade etti.
Bu konuyla ilgili İl Hıfzıssıhha Kurullarının gerekli tedbirleri ve kararları alma yetkisine sahip olduğunu vurgulayan Koca, şu değerlendirmede bulundu:
İlgili illerimiz ve bölgelerde mülkü amirlerimiz bu konuyla ilgili hassasiyet göstererek, gereğini yapabilir durumdalar. Biz bu anlamda vatandaşımızın kendi isteği ve talebiyle bu kurallara olabildiğince uymasının gerekliliğini söylemeye çalışıyoruz. Bazen bunun dozunun çok kaçtığını maalesef görüyoruz. Bu noktada vatandaşımızdan, 83 milyondan istirhamımız lütfen kendi sağlığınız sadece değil, toplumun sağlığı için bu önemli. Kişiden kişiye bulaşan bir salgından bahsediyoruz. Bir başka kişinin hakkına girmiş oluyoruz. Herkes özellikle maske, mesafe ve el hijyeni noktasında belli bir dönem zorunlu olarak bu kurallara uyma hassasiyet gösteriyor olmalı. Bunda büyüklerimiz, annemizin, babamızın, dostlarımızın, arkadaşımızın hakkı var. Bu anlamda gereken hassasiyeti göstereceğimizden emin olmak istiyoruz.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Antikor testi sonucu pozitif çıkan birinin bir daha koronavirüse yakalanmayacağı anlamına mı geliyor? sorusuna şu cevabı verdi:
Antikorla ilgili çok net bir çalışma yok. Şunu çok iyi biliyoruz, belli bir dönem antikorun pozitif kaldığını ve bu pozitif kaldığı süreçte de koruduğunu biliyoruz. Ne kadar koruyabilir olduğuyla ilgili net bir bilgi yok. Önümüzdeki zaman dilimi içinde bu antikorun ne kadar pozitif kaldığını görerek bunu daha net söylemek mümkün. Şu dönemde bu antikorun varlığının devam ettiğini ve koruduğunu rahat söyleyebiliriz. Süresiyle ilgili daha net bir şey söyleyemiyoruz. |
2,219 | Son dakika! İllere göre haftalık vaka yoğunluğu haritası: Kastamonu zirve yaptı | Son dakika haberi: Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabından 'İllere göre haftalık vaka yoğunluğu haritası'nı paylaştı. 9-15 Ekim arasında vaka yoğunluğu bir önceki haftaya göre en çok artan iller, Kastamonu, Zonguldak, Karabük, Kilis, Tunceli, Ardahan, Çankırı, Kahramanmaraş, Osmaniye, Erzincan oldu. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-illere-gore-haftalik-vaka-yogunlugu-haritasi-kastamonu-zirve-yapti-2799225 | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, haftalık koronavirüs vakasının yer aldığı haritayı sosyal medya hesabından paylaştı. Bakanı Koca yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: 9-15 Ekim arasında, 100 bin kişi içinde bir haftalık toplam yeni Covid-19 vaka sayısı il bazında neydi? Yaşadığınız, gidip geldiğiniz ildeki durumu haftalık İnsidans haritamızdan öğrenebilirsiniz.
9-15 Ekim arasında, 100.000 kişi içinde bir haftalık toplam yeni Covid-19 vaka sayısı açıklandı. Zonguldak vaka sayısında zirveyi gördü.
İLLERE GÖRE HAFTALIK VAKA SAYISI AÇIKLANDI
VAKA YOĞUNLUĞU HARİTASI
9-15 Ekim arasında vaka yoğunluğu bir önceki haftaya göre en çok artan illerimiz: Kastamonu, Zonguldak, Karabük, Kilis, Tunceli, Ardahan, Çankırı, Kahramanmaraş, Osmaniye, Erzincan.
22 EKİM KORONAVİRÜS TABLOSU
Sağlık Bakanlığınca dün açıklanan tabloya göre, 363 bin 553 Kovid-19 testi yapılırken, 28 bin 192 kişinin testi pozitif çıkmış, 228 kişi vefat etmişti.
İlgili Haberler
Covid gereğinden bir yıl daha uzun sürecek
Çarpıcı araştırma: Koronavirüste hamile ölümlerini bebeğin cinsiyeti belirliyor olabilir
Son dakika! 22 Ekim koronavirüs tablosu: Vaka düştü, vefat arttı |
5,770 | Ünlü diyetisyen: Kadınların kabul günleri aslında bir intihar günü | Beslenme ve Diyet Uzmanı Dr. Ender Saraç, kadınların kendi aralarında düzenledikleri günlerin adeta "hamur işi ve karbonhidrat günü"ne dönüştüğünü belirterek, kadınları şeker hastalığı ve obeziteye karşı uyardı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/unlu-diyetisyen-kadinlarin-kabul-gunleri-aslinda-bir-intihar-gunu-2621888 | Kütahya’da düzenlenen bir etkinliğe katılan Saraç. kadınların kendi aralarında düzenledikleri günlerde bol miktarda hamur işi tüketildiğini hatırlattı.
Bunun sağlıklı beslenme açısından doğru olmadığı ifade eden Saraç, Özellikle gözlemeler, keteler, çörekler gibi hamur işlerinin çok tüketildiği yerlerde en büyük sorun şeker hastalığı ve obezite. O nedenle ben kadınların kabul günlerini bir intihar günü olarak yorumluyorum. Çünkü hanımlarımız, 'Ayşe üç çeşit, Fatma dört çeşit, Leyla beş çeşit yaptı, ben de fazla yapayım.' mantığıyla olay bir gösteri ve yarışa dönüşüyor, hamur işi ve karbonhidrat günü oluyor. Bir de yanında çaya, kahveye şeker atıldı mı veya meşrubat içildiğinde adeta bir yavaş intihar olayına dönüşüyor. diye konuştu.
Saat 18.00-18.30'dan sonra bir şey yemeyin
Saraç, yakılamayacak kalorinin baştan alınmaması gerektiğine dikkati çekerek, tiroit hastalığı, insülin direnci, şeker, kansızlık, gizli depresyon, yoğun stres, uyku bozukluğu ve hareketsizliğin kilo almaya birer neden olduğunu aktardı.
Kadınların kilo almamak için günde bir saat yürüyüş yapması, asitli gıdalar yerine kalorisi, şekeri olmayan bitki çayları, maden suyu ve suya yönelmeleri gerektiğini ifade eden Saraç, şöyle devam etti:
Kabul günlerinde daha çok katı yumurta, az yağlı peynir, bol yeşillik ve çok az doğal tatlandırıcılar dediğimiz hurma, kayısı, üzüm, pekmez ve balla tatlandırılmış hafif tatlılarla geçirmelerini öneririm. İnsülin direncini kırmak için de acı badem, Yahudi baklası, kuşburnu çayı, kekik suyu, krom hapları, mahlep, bunları bolca tüketmeleri çok doğru olacaktır. Kilo vermek isteyen kadınlar günde 3 değil, 2 öğün beslensin. Ara öğünde de sadece biraz ceviz ve şekersiz meyve yesin. Sabahleyin de hamur kahvaltısı yerine bol yumurtalı, peynirli bir protein kahvaltısı yapılmalı. Akşam ise saat 18.00-18.30'dan sonra bir şey yememeleri çok doğru olur.
Acı sarımsak çayı önerisi
Kilo vermek isteyenlere acı sarımsak çayını öneren Saraç, Acı biber ve zencefili 7 dakika kaynatıp üzerinde 2 diş sarımsağı patlatıp atarak 4-5 dakika demlenmesini beklemeliyiz. Sonra da süzüp bir çay kaşığı taze limon suyuyla karıştırarak günde 2 veya 3 fincan bu acı sarımsak çayını içenlerin metabolizması canlanır ve daha kolay kilo vermeye yardımcı olur. dedi.
Saraç, kilosunu korumak isteyenlere de şu tavsiyelerde bulundu:
Krom hapları tatlı krizlerini önlemekte yardımcı olabilir. Haftada 3 defa mutlaka egzersiz yapılmalı. Kadınlar için pilates uygun, onu yapabilirler. Yine 2 öğün beslenmeye devam edilmeli. Kilo veren biri haftada bir tartılsın, eğer yarım kilo veya üstü oynama varsa o kiloyu verene kadar akşam yemekleri yerine bol zencefilli, acı sivri biberli, soğanlı ve sarımsaklı beyaz lahana çorbasını içmelerini önerebilirim. Bu çorbanın yapılışı ise çok basit. 2 litre su içine bir küçük veya yarım orta boy lahana kaynatılacak. İçine 3-4 diş sarımsak, bir orta boy soğan, 2 veya 3 tane acı sivri biber parmak ucu kadar 8-9 tane taze zencefil doğranacak, 5-6 tane de saplarıyla beraber maydanoz konacak. Sonrasında da blenderden geçirilerek çorba yapılacak. O kiloyu verene kadar yanında başka hiç bir şey yemeden akşamları 2 kase bu acılı lahana detoks çorbası içilmeli. |
7,779 | Bebek ve çocuklarda kafa darbesine dikkat | Bebeklik çağında kafaya alınan darbeler ve yaralanmalar en çok mama sandalyesinden ve beşikten düşme şeklinde oluyor. Daha büyük çocuklarda ise, oyun parklarındaki ve okullardaki yaralanmalara çok sık rastlanabiliyor. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bebek-ve-cocuklarda-kafa-darbesine-dikkat-21331 | Central Hospital'dan Acil Hekimi Uzm. Dr. T. Alper Yılmaz, Bazı çocuklarda kafaya alınan darbeler ve travmalar daha fazla risk taşır. 2 yaşından küçük olan, epileptik yani havale nöbetleri geçiren, felç gibi hareket kusuru olan, gelişme geriliği, kanamaya yatkınlık ve cildinde kolayca morluklar oluşan çocuklar bu gruba girer diyor. Çocuklar genellikle yetişkinlere oranla yaralanmalara karşı çok daha dayanıklı ve dirençli olurlar. Çocukların kafa yapıları ve kemikleri çok daha esnektir. Bu esnek yapılar sayesinde kafalarına aldıkları darbeleri beyne çok yansıtmazlar. Ancak yine de anne-babaların bu konuda tedbirli olmaları gerekir.
Bebekleri olası darbelerden bıngıldak korur
Yeni doğan ve bebeklerin başlarına aldıkları darbe eğer çok şiddetli değilse sorun oluşturmaz. Çünkü bebeğin beyni, koruyucu bir zar ile bıngıldak bölgesinde koruma altına alınmıştır. Bıngıldak sanıldığı kadar hassas değildir ve koruyucu zarı sağlamdır. Çok sert bir darbe almadıkça, hafif çarpmalardan zarar görmez. Bazı çocuklarda kafaya alınan darbeler ve travmalar daha fazla risk taşır. 2 yaşından küçük olan, epileptik yani havale nöbetleri geçiren, felç gibi hareket kusuru olan, gelişme geriliği, kanamaya yatkınlık ve cildinde kolayca morluklar oluşan çocuklar bu gruba girer.
Çocukta göz kaymaları ve kusma varsa hemen acil servise gidilmeli
Düşme gerçekleştikten sonra en çok dikkat edilmesi gereken, çocukların gözlerindeki kaymalar ve kusmadır. Vaka sonrasında ağızdan fışkıracak tarzda kusmalar olabilir. Bu tip durumlarda öncelikle acil servislere başvurulmalı, ardından da bir beyin cerrahı uzmanının değerlendirmesi alınmalıdır. Çocukların başlarına aldıkları darbe sonrasında bilinç kaybı, bayılma, kusma ve hatta kasılmalar meydana geliyorsa, öncelikle çocuğun dilinin içeriye kaçmadığından ve rahat nefes aldığından emin olmak gerekir. Bunlara ilaveten çocukta unutkanlık, dezoryantasyon denilen durum yani nerede ve kiminle olduğunu kavrayamama, baş ağrısı ve uyku hali gözlemleniyorsa bu belirtilerde önemli uyarıcılardır. Ancak çocukta uykuya eğilim hali hemen darbe sonrası oluşmayabilir, ilerleyen günler içinde de ortaya çıkabilir.
Çocuğu olduğu yerden kaldırmak ciddi zararla neden olabilir
Bunların haricinde çocuğun görmesinde bozukluk, gözkapağında bir değişiklik, gözbebeklerinde farklılaşma, kulaktan su gibi bir sıvının gelmesi, bir tarafının tutmaması, yürümesinin bozulması gibi durumlar da gözlenebilir. Çocuk, düşme sonucu şuursuz bir şekilde yerde yatıyorsa ebeveynlerin veya çocuğa o an refakat eden kişilerin mutlaka ambulans çağırması ve bir sağlık kuruluşuna başvurmaları gerekir. Çünkü çocuğu olduğu yerden kıpırdatmak daha ciddi zararlara neden olabilir. Büyük çocuklarda ise mide bulantıları, kusma ve konuşma bozuklukları yaşanabilir.
Her darbe mutlaka önemsenmeli
Anne-babaların darbe sonrası çocuğa bir şey olmamıştır düşüncesiyle belirtileri göz ardı etmemesi gerekir. Bazı durumlarda belirtiler olayın üzerinden uzun bir vakit geçtikten sonra dahi ortaya çıkabilir. Darbe esnasında hiçbir şey olmamış gibi görünebilir. Ancak her darbeyi mutlaka önemsemek gerekir. Çocukların başlarına aldıkları darbelerin tümü eşit oranda önemlidir. Önden alınan darbe başın arka kısmını, arkadan alınan darbe başın ön kısmını etkileyebilir. Eğer darbe sonucu oluşan açık bir yara gözlemleniyorsa, gazlı bir bezle yoksa temiz bir bezle yara-kesik üzerine bastırılarak kanama durdurulabilir.
Görüntü yöntemleri ile tetkik yapılmalı
Gözden kaçırılan bir diğer husus da boyun darbeleridir. Çocukların başlarına aldıkları darbeler bazı durumlarda boyunla bağlantılı olabilir. Düşme ya da kafasına sert bir cismin darbesi sonucu oluşan boyun yaralanmaları da gözden kaçabilir. Bu tür vakaların görüntüleme yöntemleriyle tetkik edilmesi gerekir. Hastanede kafa travması sonrası darbenin nasıl gerçekleştiği detaylıca sorularak, muayene edilir. Muayene sonrasında röntgen, bilgisayarlı tomografi ya da MR istenebilir. Muayene bitiminde çocukta herhangi bir problem görülmezse bazen hiçbir tetkik istenmeyebilir.
Çocukları olası darbelerden nasıl koruyabiliriz?
Çocukları olası kafa travmalarından koruyabilmek için anne-babaların uygulayabilecekleri birtakım yollar vardır. Çocuk henüz tutunarak kendi başına ayağa kalkamıyorsa, yattığı karyolanın her iki yanına koyulacak bir bariyer yataktan düşmesini engeller. Eğer çocuk tutunarak ayağa kalkıyorsa, bu defa bariyerler tek başına yeterli gelmez. Burada dikkat edilecek nokta, karyolanın fazla yüksek olmamasıdır. Bu şekilde etrafına minder tarzı yumuşak malzemelerden oluşturulan bariyerleri aşıp düşmesi ihtimaline karşı koruma sağlar. Emekleme döneminde olan çocuklar ise, uzun süre tek başlarına bırakılmamalıdır. Pencerelerde çocuk kilidi olmalı, üzerine basıp düşebileceği eşyalar sabitlenmeli, balkon ve merdivenlerden çocuk uzak tutulmalıdır. Ayrıca evdeki mobilyaların sivri köşelerine takılan plastik köşe koruyucular da kullanılabilir. Böylece sert eşya köşelerinden dolayı doğabilecek yaralanmalar da engellenmiş olur. |
4,462 | Türk hastalara yurt dışında tedavi kolaylığı geliyor | Alman klinik IOZK, Covid-19 normalleşme sürecinde Avrupa Birliği’nin aldığı kararlar sonucu Avrupa’ya gidemeyen Türk hastalarının vize sorununu çözmek için çalışma yapacak. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turk-hastalara-yurt-disinda-tedavi-kolayligi-geliyor-2725658 | Alman Klinik Immun-Onkologisches Zentrum Köln (IOZK), Covid-19 normalleşme sürecinde Avrupa Birliği (AB)'nin aldığı kararlar sonucu Avrupa'ya gidemeyen Türk hastalar için verdiği davet mektubu ile hastaların tedavi süreçlerini etkilemeyecek şekilde vize kolaylığı sağlıyor.
Almanya'da birçok kök hücre tedavisi yapan Türk Dr. Yadigar Genç, Covid 19 süreci içerisinde tedavi amaçlı seyahatlerde Alman yetkililerin hastalara vize kolaylığı sağladığını söyledi.
“Türk hastalar, hastalık yönetim sürecinde çok uyumlu”
Kanser tedavilerinde erken tanı ve teşhisin hastalığın tedavi sürecinde ölümcül derecede etkili ve önemli olduğunu söyleyen IOZK kurucusu Dr. Wilfried Stücker, “Türk hastalarının erken tedavi ve hastalık yönetim sürecinde çok uyumlu olduğunu ve konuyu çok ciddi şekilde takip ediyoruz” dedi. |
3,522 | 'Covid-19 geçiren erkekler risk altında' | Bir yılı aşkın süredir tüm Dünya’nın savaştığı Covid-19 virüsünün etkileriyle ilgili bilim dünyası araştırmalar yapmaya devam ediyor. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/covid-19-geciren-erkekler-risk-altinda-2767420 | Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Erol, Covid-19 geçirmiş erkeklerden elde edilen 3 temel gözlem ile bu sonuca ulaşıldığını ifade ederek, “SARS-Cov-2 virüsünün enfeksiyon sırasında hücrelere girebilmek için kullandığı ACE2 reseptörünün özellikle testislerde yüksek oranda üretiliyor olması, hastalığa bağlı hasar gören testis dokusunun hormon ve sperm üretim bozukluklarına yol açabilmesi ve 38'i geçen yüksek ateşin spermler üzerinde yaptığı olumsuz etki ile Covid-19, erkeklerde baba olmayı engelleyecek bir risk oluşturabiliyor” dedi.
Bir yılı aşkın süredir tüm Dünya'nın savaştığı Covid-19 virüsünün etkileriyle ilgili bilim dünyası araştırmalar yapmaya devam ediyor. Elde edilen yeni bulguların, virüsün özellikle üreme çağındaki erkeklerde kısırlığı tetikleyici etkisi olduğuna işaret ettiği belirtiyor. Bahçeci Fulya Tüp Bebek Merkezi doktorlarından Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Erol ve Bahçeci Sağlık Grubu Bilimsel Direktörü Dr. Necati Fındıklı konu hakkında açıklamalarda bulundu.
“Erkekler kadınlara oranla daha fazla risk altında”
Covid-19 hastalığının ve hastalığa neden olan SARS-Cov-2 virüsünün Dünya'da ilk duyulduğu günden bugüne 1 yıldan fazla süre geçti. Bilim adamları hastalık hakkında her geçen gün yeni şeyler öğrenmekte ve edindiği bu bilgileri, başta aşı geliştirilmesi olmak üzere daha etkin tanı ve tedavi yöntemlerine ulaşmak amaçlı kullanmaya çalıştığını akataran Prof. Dr. Bülent Erol, “Aşı ve sonrasında oluşturulacak toplumsal bağışıklık bu mücadeleyi kazanmak için tek çare olsa da şu anda kaşımızdaki resim virüsün kendi genetik yapısını değiştirmek sureti ile bu süreçlerde bizleri biraz zorlayacağını bu sebeple de belirsiz bir süre hayatımızda ciddi anlamda var olacağını gösteriyor. Covid-19 hastalığını geçiren bireylerin birçok organında olumsuz etkiler ve hasarlar bırakabildiğini de artık biliyoruz. Yeni bilgi ve bulgular günlük yaşamımız için gerekli olan organlarımızda oluşabilen olumsuzlukların yanında virüsün özellikle üreme çağındaki erkeklerde kısırlık (İnfertilite) yapıcı etkisine de önemle dikkat çekiyor” dedi.
“Üç temel gözlem bu sonucu ortaya koyuyor”
Prof. Dr. Erol, sözlerine şöyle devam etti: “Son dönemde yayınlanan makaleler ve veriler özellikle üreme çağındaki erkeklerin (özellikle hastalık döneminde orta ve şiddetli hastalık semptomları gösteren erkekler) bu konuda önemli bir risk grubu olduklarına işaret ediyor. Bu risk de Covid-19 geçirmiş erkeklerden elde edilen üç temel gözlem ve sonuca dayanıyor. Birincisi SARS-Cov-2 virüsünün enfeksiyon sırasında hücrelere girebilmek için kullandığı ACE2 reseptörünün özellikle erkek üreme organları olan testislerde yüksek oranda üretiliyor/bulunuyor olması. İkincisi geçirilen hastalık sırasında hastalık şiddetine bağlı olarak bazı erkeklerin testislerinde belirgin yangısal sürece bağlı doku hasarının gözleniyor olması ve bu şekilde hasar gören testis dokusunun da üreme için gerekli olan bazı hormonların üretiminin yapıldığı yer olması itibariyle hormon ve sperm üretim bozukluklarının oluşmasına neden olabilmesi. Üçüncü dayanak ise COVİD-19hastalığı sırasında bazı bireylerde ateşin 38 ve üzerine çıkması ve önemli bir süre bu seviyelerde seyredebilmesi nedeni ile sperm üretiminde önemli derecede bozulma meydana gelebilmesi”.
“Hastalık bitiminden 3 ay sonra semen analizi ile sperm üretimi kontrol ettirilmeli”
Henüz kısıtlı sayıda da olsa mevcut bilimsel verilerin, Covid-19 hastalığının geçirilme şiddeti ile erkeklerde kısırlık yapıcı etkisi arasında bir bağlantı olduğuna işaret ettiğini vurgulayan Prof. Dr. Erol, “Veriler ve çalışmalar arttıkça bu bağlantının şiddetini daha iyi anlayabileceğiz fakat şu anda Covid-19 geçiren ve yakın gelecekte kısırlık yaşama endişesi olan üreme çağındaki erkeklerin bu yöndeki sorularına verilebilecek en iyi tavsiye hastalığın başlangıcını takip eden 2-3 aylık süre içinde bir üroloji doktoruna muayene olmaları ve semen analizi testi yaptırarak sperm üretiminde bir aksaklık olup olmadığını kontrol ettirmeleri olacaktır. Elbette bu süreci gerekli kontrol ve önlemlere harfiyen uyarak hastalığa yakalanmadan geçirmek ilk hedef olmalı. Kısıtlamalar nedeni ile yaşanabilecek beslenme ve aktivite bozukluklarını tamamlayıcı planlar yaparak bağışıklık sistemini güçlü tutma yönünde maksimum çaba sarf edilmelidir” açıklamasında bulundu.
Covid-19 aşısı kısırlık yapıyor mu?
Öte yandan son dönemde COVİD-19'a karşı geliştirilen aşıların kısırlık yaptığına dair özellikle bazı sosyal medya kaynaklarında asılsız paylaşımlar görülüyor. Bu paylaşımlarla ilgili olarak Dr. Necati Fındıklı, “Eksik veya yanlış bir bilginin de toplum için ne kadar tehlikeli olduğunu, ulusal ve hatta global politikaları ciddi şekilde olumsuz olarak etkileyebildiğini gösteren önemli örnekler. Konu ile yakından ilgili olmayan ve üreme çağında olan kişiler bu paylaşımlar nedeni ile de aşı olma konusunda ciddi çekinceler yaşıyorlar. Söylemlerin kaynağına indiğimizde bu savın temelini oluşturan konunun aslında virüse karşı geliştirilen aşının hedefi olan spike (S) proteinini kodlayan genetik şifre ile gebelikte plasenta gelişiminde görev alan ve syncytin-1 adı verilen gen şifresinin benzerlik gösterdiği, bu benzerlik nedeni ile de aşı sonrası plasenta gelişiminin engellenmesi ile kısırlık oluşturabileceği düşüncesinden kaynaklandığını görülmekteyiz. Bu savın gerçek olmayan asılsız bir sav olduğu hem bahsi geçen genetik benzerliğin oldukça düşük bir oranda olması, hem de faz çalışmalarında aşı uygulanmış bireylerde aşı sonrası elde edilmiş gebelik verileri ile çürütülüyor olsa da benzer komplo teorileri farklı aşama ve konularda Covid-19'a karşı mücadeleyi zaman zaman zorlayacak gibi görünüyor. Üretilen her aşının çok nadir de olsa bazı bireylerde beklenmedik etki ve semptomlar oluşturabilme ihtimali vardır. Halkımızın asılsız bilgi ve haberlere rağbet etmemesi, her zaman uzmanlarından ve doğru bilgi alması başarılı bir Covid-19 mücadelesi için elzemdir” diyerek uyardı. |
4,677 | Koronavirüse karşı sevindiren gelişme! Başarıyla sonuçlandı | Koronavirüse karşı sevindiren gelişme! Başarıyla sonuçlandı | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/koronaviruse-karsi-sevindiren-gelisme-basariyla-sonuclandi-24157 | |
4,925 | Kovid-19'a karşı 'immün plazma' tedavisi devrede | Sağlık Bakanlığının koordinasyonunda, Türk Kızılayın yürütücülüğünde, küresel bir sağlık sorunu haline gelen yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedavisinde kullanılacağı duyurulan "immün plazma" tedavisi gelecek hafta devreye alınacak. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kovid-19a-karsi-immun-plazma-tedavisi-devrede-2702996 | Sağlık Bakanlığının koordinasyonunda Türk Kızılayının yürütücülüğünde, küresel bir sağlık sorunu haline gelen yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedavisinde kullanılacağı duyurulan immün plazma tedavisi gelecek hafta devreye alınacak.
İlk olarak Çin'in Vuhan kentinde geçen yıl aralık ayında ortaya çıkan, zamanla farklı ülke ve bölgelere sıçrayarak binlerce kişiye bulaşan koronavirüs salgınını sona erdirmesi umut edilen ilaç ve aşı geliştirme çalışmaları bazı ülkelerde devam ediyor.
Kovid-19 ile mücadele kapsamında Türkiye'de de hastalığın tedavisinde kullanılacak yeni yöntemler üzerindeki çalışmalar hız kazandı.
Dünya Sağlık Örgütü'nün, gelişmekte olan Kovid-19 salgınına karşı kan mevzuatı için yayınladığı ara durum bildirgesi ile pandemi sırasında immün plazma tedavisinin en çok tavsiye edilen potansiyel tedavilerden biri olduğunu, yetkili otoritelerin immün plazma veya serumun toplanması için uygun düzenleyici koşulları oluşturarak bu alanda ilerlemeleri gerektiğini açıklamasınını ardından 24 Mart tarihinde de ABD Gıda ve İlaç İdaresinin Kovid-19 Konvansiyonel Plazma Araştırması - Acil Durum bildirgesi ile aynı konuda bir tavsiye kararı yayınladı.
Bu kapsamda Sağlık Bakanlığınca, Türkiye'de de etkisini göstermeye başlayan Kovid-19 pandemisinde, ihtiyaç duyan hastalarda kullanılmak üzere immün plazmanın temini ve kullanımı konusunda çalışma başlatıldı.
Bu çerçevede Türk Kızılayı Bölge Kan Merkezleri ile Süreli Bölge Kan Merkezleri bünyesinde Bakanlıkça ruhsatlandırılmış aferez merkezi bulunan kamu, özel ve vakıf üniversite hastaneleri, eğitim ve araştırma hastaneleri ile kamu yararı gözeten vakıf hastanelerinin Kovid-19 enfeksiyonu geçirmiş olan bağışçıdan tanımlanan kriterler çerçevesinde ve bu hastanelerin transfüzyon merkezleri sorumluluğunda immün plazma elde edilmesine yönelik faaliyetlerin yürütebileceği bildirildi.
Ayrıca Türk Kızılayı Genel Başkanı Kerem Kınık da dün Kuzey Marmara Bölge Kan Merkezi laboratuvarında online düzenlediği basın toplantısında, immün plazma tedavisine ilişkin bilgi vererek, bağışçılardan plazma alımlarının gelecek hafta başlayacağını duyurdu.
İmmün plazma tedavisi nedir?
İmmün plazma tedavisinde koronavirüs (Kovid-19) tanısı konan ve tedavi sürecinin ardından iyileşen hastalardan alınan ve Türk Kızılayı tarafından toplanan kan plazmalarının ağır durumdaki vakaların tedavisinde kullanılması amaçlanıyor. Bu sayede kan plazması ile kritik durumdaki hastaların tedavi edilmesi hedefleniyor.
Plazmada yer alan immünglobulin denilen antikorlar, yoğun bakıma alınmış, solunum sıkıntısına girmiş, durumu kötüye giden ve riski yükselmiş hastaları tedavi edici özellik taşıyor.
Bağış süreci nasıl işleyecek?
Plazma bağışı için Kovid-19 tanısı alındıktan sonra uygulanan tedavi ile iyileşen ve taburcu olan 18-65 yaş aralığında olup kan verme özelliklerini taşıyan, kan vermeye engel teşkil eden hepatit, HIV, spilis gibi hastalıkları bulunmayan kişi şartları aranırken süreç şu şekilde işleyecek:
1- Kişinin koronavirüsle enfekte olduğu yapılan testlerle belirlenecek.
2- Hastaya tedavi süreçleri uygulanacak.
3- Tedavi süreçleri sonrası iyileşen kişi kan bağışından önce 14 gün bekleme sürecine girecek.
4- Plazma bağışından önce tekrar test yapılacak.
5- Negatif sonucu gösteren raporla bağışçı Kızılay'ın aferez bağış noktalarına gidecek.
6- Bağışçının kan vermesinde sakınca olup olmadığı tespiti yapılacak ve beyanı ile onam formu alınacak.
7- Kan bağışçısının kanında bulunan ve hastanın ihtiyacı olan plazma, aferez cihazında ayrıştırılacak ve diğer bileşenler kan bağışçısına geri verilecek.
8- Alınan plazma için standart testler uygulanacak.
9- Testleri tamamlanan plazma, tedavi bekleyen uygun hastalar için ilgili hastanelere ulaştırılacak.
Aferez işlemi nasıl yapılır?
Türk Kızılayı kan bağışı merkezlerinde yapılan bu işlem, kan bağışçısının aferez cihazına bağlanarak, kan bileşeni elde edilmesini sağlayan bir kan bağışı türüdür. Cihaz, bağışçının kanını küçük miktarlarda alarak ihtiyaç olan bileşeni ayırır ve kanın ilgili bileşeninin dışında kalan tarafını bağışçıya geri verir. İşlem 45 ila 60 dakika sürer.
Kovid-19'a yakalanmış ve iyileşmiş bireylerin bağış yapması durumunda uygulanacak koşullar:
1- Plazma bağışı yapacak kişilerin, enfeksiyonu geçirmiş olduğuna dair laboratuvar test sonucu gereklidir.
2- Bağıştan 14 gün öncesinde bu kişilerin klinik semptomları tamamıyla ortadan kalkmış olmalıdır.
3- Bir ya da daha fazla kez olmak kaydıyla nazofarengeal sürüntü örneği ile yapılan ya da kan numunesinden çalışılan moleküler test sonucunun negatif olması gerekmektedir.
4- İyileşmiş bireylerin, mevcut yasal mevzuata uygun olarak kan bağışçısı olabilmesi için gerekli şartları taşıyor olması gerekmektedir.
1 hafta arayla 2 kere plazma bağışı yapılabiliyor
Plazma bağışı için alınacak miktar bir seferde 400 mililitreye kadar olabilecek. Bir bağışçıdan 400 mililitre plazma alındıktan 1 hafta sonra, ikinci kez 400 mililitre daha bağış alınabilecek. Yani bir bağışçı 2 sefer plazmasını bağışlayarak iki hastaya destek verebilecek.
Plazma bağışı Türk Kızılayın İstanbul'daki Kartal, Zeynep Kamil, Çapa ve Başakşehir olmak üzere 4 merkezinden alınabilecek. Ankara, İzmir ve diğer bölgelerdeki detaylı adresler de vatandaşlara ulaştırılacak.
Öte yandan bileşenin izlenebilirliği amacıyla immün plazma için Türk Kızılayından ISBT 128 kodu
alınması gerekecek.
Ayrıca immün plazma tedarik ve uygulamasında Sosyal Güvenlik Kurumunun belirlemiş olduğu ücret dışında hiçbir ek ücret alınamayacak.
DSÖ tedaviyi daha önceki salgınlarda da önermişti
1900'lerin başından bu yana tıp camiasında bilinen ve uygulanan bir yöntem olan immün plazma tedavisi, geçmişte dünyayı etkisi altına alan SARS, MERS, Ebola gibi salgınlarda da Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından uygulanması önerilen bir yöntem.
DSÖ, Kovid-19 salgınına karşı kan mevzuatı için yayınladığı ara durum bildirgesiyle pandemi sırasında immün plazma tedavisinin tavsiye edilen potansiyel tedavilerden biri olduğunu, yetkili otoritelerin immün plazma ya da serumun toplanması için uygun düzenleyici koşulları oluşturarak bu alanda ilerlemeleri gerektiğini vurguladı. |
3,839 | Aşıyı geliştiren Türk profesör açıkladı: 20 yıl içinde kanserle mücadelede devrim göreceğiz | Koronavirüs aşısıyla adını duyuran BioNTech'in CEO’su Uğur Şahin, aşıda yer alan teknolojinin başlangıçta kanserle savaşmak için geliştirildiğini belirterek, "Önümüzdeki 20 yıl içinde kanserle mücadele konusunda bir devrim göreceğimizi düşünüyorum" dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/asiyi-gelistiren-turk-profesor-acikladi-20-yil-icinde-kanserle-mucadelede-devrim-gorecegiz-2757706 | Pandemi sürecinin başladığı günden bu yana geliştirilmesi beklenen koronavirüs aşı yarışında en önde ilerleyen ve yüzde 95 başarı oranı sağlayan Pfizer-Biontech aşısının geliştiricilerinden doktor Uğur Şahin ve doktor Özlem Türeci Telegraph’a açıklamalarda bulundu.
Açıklamada Biontech CEO’su Uğur Şahin, “Koronavirüs aşısında yer alan mRNA (mesajcı RNA) teknolojisi başlangıçta kanserle savaşmak için geliştirildi. Ben koronavirüs aşısının geliştirilmesiyle önümüzdeki 20 yıl içinde kanserle mücadele konusunda bir devrim göreceğimizi düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Dünyayı yaklaşık 10 aydır etkisi altına alan ve yaklaşık 1. 6 milyon kişinin hayatını kaybetmesine neden olan koronavirüs aşıları ile çalışmalar son sürat devam ediyor. Son aşamaya giren ve her an kullanım izni çıkma durumunda olan iki aşı bulunuyor. Pfizer-Biontech aşısı yüzde 95 başarı gösterirken, Moderna’nın corona virüs aşısı 94. 5 başarı göstermiş durumda.
Koronavirüs ile mücadele için üçüncü faz sonuçlarını ilk olarak açıklayan ve muhtemelen ABD Gıda ve İlaç İdaresi’nden ilk onayı alacak Pfizer-Biontech’a 2 Aralık’ta İngiltere'de Ulusal İlaç ve Sağlık Ürünleri Denetleme Kurumu (MHRA), tarafından uygulanma izni verilmişti.
Bazı çevrelerde, Alexander Fleming’in 1928’de geliştirdiği penisilin aşısından bu yana bilim adına en önemli gelişmelerden kabul edilen koronavirüs aşısının geliştiricilerinden Türk bilim insanları doktor Uğur Şahin ve doktor Özlem Türeci, “Aşıyı geliştirmek harika bir duygu” ifadeleriyle hislerini belirtirken -70 derecede taşınmasıyla ilgili soruya Şahin, “Doğru planlama ile hiçbir zorluk olmaz” ifadelerini kullandı.
“20 YIL İÇİNDE KANSERLE MÜCADELEDE DEVRİM GÖRECEĞİZ”
Telegraph’a konuşan çiftten Uğur Şahin, “İnsan vücudu en basit anlatımla, hücrelerine belirli proteinleri üretmeleri talimatını vererek çalışır ve bu proteinler daha sonra bir antikor tepkisi oluşturur. Koronavirüs aşısında yer alan mRNA (mesajcı RNA) teknolojisi başlangıçta kanserle savaşmak için geliştirildi. Ben koronavirüs aşısının geliştirilmesiyle önümüzdeki 20 yıl içinde kanserle mücadele konusunda bir devrim göreceğimizi düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
KANSER TEDAVİSİ DEĞİŞECEK
Uğur Şahin, “Ben kanseri yenmenin kanser hastası birinin vücudundaki belirli bir tümörü hedefleyecek kişiselleştirilmiş tedaviler geliştirmede yattığına inanıyorum. Bu geliştirilen bireysel tedavilerin kanser tedavisini önemli ölçüde değiştirmemize yardımcı olabileceğine inanıyorum ifadelerini kullandı.(NTV) |
1,202 | Uzmandan hayati uyarı: Batı Nil Virüsü bu 4 belirtiyle geliyor | Salgın konusunda herhangi bir fikrimiz yokken 2019 yılında Çin’in Wuhan kentinden çıkan Covid-19 pandemisiyle çok şey öğrendik. Covid-19’un peşinden gelen farklı salgınlar dünyada etkisini gösterirken şimdi de ortaya çıkan Batı Nil Virüsü, insanlar arasında endişeye sebep oluyor. Klinik Mikrobiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ayşegül Ulu Kılıç, Culex cinsi sivrisineklerden yayılan ve ölümcül bir etkiye sahip olan Batı Nil Virüsü’nün en belirgin semptomları hakkında bilgi veriyor. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uzmandan-hayati-uyari-bati-nil-virusu-bu-4-belirtiyle-geliyor-2846135 | Sivrisineklerin ısırmasıyla bulaşan ve bir tür viral enfeksiyon olan Batı Nil Virüsü hastalığı yayılmaya devam ediyor. Geçmişte dünya çapında büyük salgınlara neden olan virüsü taşıyan Culex türü sivrisineklerin ülkemizde de görülmesi yetkilileri alarma geçirdi. Çok dikkat edilmesi gereken bu virüs kişiden kişiye bulaşmıyor, kan tranfüzyonu ya da organ nakli ile ve doğum esnasında anneden bebeğe bulaşabiliyor. Son derece tehlikeli olan Batı Nil Virüsü’nün belirtileri hakkında Prof. Dr. Ayşegül Ulu Kılıç bilgi veriyor.
GEÇMİŞTE DÜNYA ÇAPINDA BÜYÜK SALGINLARA NEDEN OLAN VİRÜS
Prof. Dr. Ayşegül Ulu Kılıç, Batı Nil Virüsü hakkında şu açıklamayı yapıyor: “Dünyada her yıl milyonlarca insan, sivrisineklerin taşıdığı hastalıklara bağlı olarak hayatını kaybediyor. Sivrisineklerin ısırmasıyla bulaşan bir tür viral enfeksiyon olan Batı Nil Virüsü hastalığı günden güne yaygınlaşıyor. Enfekte olanlarda kuluçka süresi 2-14 gün arasında değişirken, henüz aşı ya da ilacı bulunmayan bu hastalıktan korunmak için önlem almak gerekiyor.
İlgili Haberler
Ünlü fizikçi Stephen Hawking’in hastalığına öldükten sonra umut doğdu!
Hızla yayılan gizemli bir hastalık uyarısı daha yapıldı: Enfekte sayısı sürekli artıyor
Batı Nil Virüsü insanlarda enfeksiyona yol açmaktadır. Ana konağı vahşi kuşlar olan Batı Nil Virüsü insanlara en sık ‘Culex’ cinsi sivrisineklerin ısırması ile bulaşmaktadır. Hastalık kişiden kişiye bulaşmamaktadır. Daha nadir olarak da kan transfüzyonu ve organ nakli ile bulaşmaktadır. Doğum sırasında anneden bebeğe de geçtiği bilinmektedir. Geçmişte dünya çapında büyük salgınlara neden olan virüsü taşıyan culex türü sivrisinekler ülkemizde de görülmektedir” dedi.
BATI NİL VİRÜSÜNÜN BELİRTİLERİ
Dr. Kılıç hastalığın belirtilerini şöyle sıralıyor: “Hastalığın kuluçka süresi yaklaşık olarak 2-15 gün arasında sürmektedir. Enfeksiyon, kuluçka süresinin ardından farklı klinik tablolar görülebilir. Bazı vakalarda hiçbir belirti görülmezken, bazıları yatarak tedavi gerektirecek ve hatta ölüme yol açacak kadar ciddi seyirli olabilir.
Belirtiler şöyle sıralanabilir, Batı Nil Virüsü’ne bağlı olarak gelişen hastalıkta çoğu zaman ilk görülen belirti baş ağrısıdır. Çoğunlukla grip benzeri semptomlarla ortaya çıkan belirtileri arasında sırt ağrısı sık görülmektedir. Ani başlayan yüksek ateş, halsizlik ve kaslarda güçsüzlük önemli belirtiler arasındadır. Mide bulantısı, kusma, ishal, deride kızarıklık ve lenfadenopati olarak bilinen lenf bezlerinin aşırı şekilde şişmesi gibi semptomlar da bulunmaktadır” |
1,259 | Önce corona ve maymun çiçeği, şimdi de domates gribi çıktı | Dünya, salgınla boğuşmaya devam ederken bunlara bir yenisi daha eklendi. Uzmanlar, bu kez de domates gribi için uyarıda bulundu. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/once-corona-ve-maymun-cicegi-simdi-de-domates-gribi-cikti-2843739 | Koronavirüs, son birkaç yıldır hayatı felç etti. Hem sağlık hem de diğer açılardan zarar veren salgın, dünyanın dengesini bozdu. Koronavirüsün bilançosu ağır sonuçlanırken, buna daha sonradan maymun çiçeği de eklendi.
Dünya genelinde yeni bir salgının başlangıcı olarak duyurulan maymun çiçeği, bıraktığı hasarlarla herkesi ürkütüyor. Halen günümüzde hızla yayılan hastalık için de çözüm bulunmuş sayılmaz. Dünya salgınlarla boğuşurken şimdi de domates gribi çıktı.
SALGINLARA BİR YENİSİ DAHA EKLENDİ
Halihazırda koronavirüs ve maymun çiçeğiyle mücadele sürerken, araştırmacılar yeni bir hastalık konusunda daha uyarıda bulundu. 5 yaş ve altı 82'den fazla çocuğun cildinde kırmızı kabarcıklar görülürken, bunun yanı sıra ateş, yorgunluk, kusma ve ishal şikayetleri olan domates gribi salgını çıktı.
ÇOCUKLARDA GÖRÜLDÜ
Adını, enfekte kişilerin cildinde görünen kırmızı kabarcıklardan alan “domates gribi” ateş, yorgunluk ve vücut ağrıları gibi Covid’e benzer belirtiler gösterse de iki hastalık da birbirinden bağımsız. Ayrıca domates gribinin diğer semptomları arasında kusma, ishal ve döküntü de bulunuyor.
Lancet Solunum Tıbbı Dergisi’nden yeni bir araştırmaya göre, domates gribi ilk olarak bu yıl 6 Mayıs’ta Hindistan’ın Kerala şehrinde tespit edildi.
İlgili Haberler
Covid-19 tedavisinde yeni umut ozon terapisi! Hem böbrek hastalığından hem göz hasarından koruyor
Bu maske botoks etkisi yapıyor: Efsanevi Japon maskesi tarifi ile süt gibi beyaz ve kırışıksız ciltler artık hayal değil!
26 Temmuz itibarıyla da yerel devlet hastanelerine bildirilen beş yaş ve altındaki çocuklardan oluşan 82’den fazla enfeksiyon vakası oldu. 10 yaşına kadar 26 çocuğun da enfekte olduğundan şüpheleniliyor.
Araştırma raporunda şunlar belirtiliyor: “Nadir görülen viral enfeksiyonun endemik bir durumda ve yaşamı tehdit edici olmadığı düşünülüyor; ancak, COVID-19 pandemisinin korkunç deneyimi nedeniyle, daha fazla olası salgın önlemek son derece önemli.”
Şimdiye kadar enfeksiyonlar Kerala, Tamilnadu ve Odisha bölgelerinde kontrol altına alındı.
YETİŞKİNLERDE DAHA TEHLİKELİ OLABİLİR
Öte yandan hastalık, bu aşamada sadece çocukları etkilemiş gibi görünüyor. Ancak Kerala Sağlık Departmanı bulaşıcı virüsün yayılmasını önlemek için çeşitli önlemler alıyor.
Aktarılan raporda çocukların yeni hastalığa yakalanmasının daha olası olduğu belirtilirken hastalığın yetişkinlere geçmesi halinde daha tehlikeli olabileceği üzerinde duruluyor.
Konuya ilişkin Dr. Subhash Chandra India Today’e şunları söyledi: “Ölümcül bir hastalık değil, ancak bulaşıcı ve kişiden kişiye yayılabilir. Enfeksiyonun nasıl yayıldığı hâlâ araştırılıyor. Domates gribi geliştiren hastalar, diğer viral hastalıklarda önerildiği gibi bol sıvı içmeli ve yatakta istirahat etmeli” |
2,757 | Bakan Koca açıkladı: Aşılarda iki doz arası süre değişti | Son dakika haberi: Bilim Kurulu Toplantısının ardından Sağlık Bakanı Fahrettin Koca açıklamalarda bulundu. Koca, "Sinovac'ta ikinci doz 4 hafta sonra, Biontech'te 3 hafta sonra olabilir" dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/asilarda-iki-doz-arasi-sure-degisti-2788280 | Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu saat 16:30'da video konferans yöntemiyle toplandı. Aşılama ve koronavirüs mücadelenin ele alındığı toplantı sonrası konuşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca şu ifadeleri kullandı;
Bildiğiniz gibi hızlı bir aşı programı yürüterek bugün itibariyle 60 milyon dozdan fazla aşı uyguladık. Başından beri bayramdan önce tüm 18 yaş ve üzeri vatandaşlarımızın en az 1 doz aşısını uygulamak istediğimizi ve Bayrama böyle ulaşmayı hedef olarak belirledik. Normale dönmek için en önemli basamağın bu olduğunu belirttik.
İllerimizde hedef nüfusun aşı olma oranlarını günlük ve aşı doz uygulamalarını anlık olarak sizlerle paylaşıyoruz. Haritada rengi maviye dönen illerimiz bizi heyecanlandırıyor ve salgından kurtuluşun umudunu ifade ediyor. Umuda giden yolda meşalelerimiz maviye dönen illerimiz.
“SON BİR HAFTADA VAKA SAYILARI ARTTI”
Fark edeceğiniz üzere son bir haftada vaka sayılarında bir yükselme eğilimi var. Eski ve acı tecrübelerimiz bunu kontrol etmenin çok maliyetli olduğunu gösteriyor. Maalesef vaka sayısı artan illerimizle aşılanma oranı arasında benzerlik var. Birkaç istisna dışında aşı olma oranı düşük olan illerimizde vaka sayıları bir önceki haftaya oranla birkaç kat yükseliyor.
İNGİLTERE ÖRNEĞİNİ VERDİ
Önümüzde bir İngiltere örneği var. Salgın bitme noktasına gelmişken bir anda onbinlerce vaka ile karşılaştılar. Sevindirici olan artan vaka sayıları vefat sayılarını şimdilik artırmıyor. Buna rağmen bu bize ders çıkarmamız gerektiğini gösteren önemli bir örnek. Koronavirüs tabiatı gereği mutasyona uğruyor ve varyantları bulaşma hızını ya da hasta etme kabiliyetini artırabiliyor. Artan varyantlara karşı elimizde aşı silahının yanında bir de tedbirlere uyum gücü var. Tedbirlere uyarak varyantlardan da korunabiliriz.
BİONTECH'TE İKİNCİ DOZ ÜÇ HAFTA SONRA
Bilim Kurulumuz aşı uygulaması konusunda da bazı güncel gelişmeleri değerlendirdi. Elde edilen yeni bilgi ve tecrübelere göre 1. doz aşısı tamamlanan vatandaşlarımız için Sinovac aşısını olanlar 2. doz aşılarını 4 hafta sonra, Biontech aşısı olanlar ise 2. doz aşılarını ilk dozdan 3 hafta sonra olabilirler. Sistemlerimizde aşı hakkı buna uygun olacak şekilde tanımlanmıştır. Günü gelmişse randevunuzu alarak aşı olmaya gidebilirsiniz. Hedefimiz bayrama güvenle girmek için bayrama kadar 1. ve 2. doz aşılarımızı olmaktır.
TELAFİSİ GÜÇ GÜNLERLE KARŞILAŞABİLİRİZ
Aşı programımızın başarısına rağmen vaka sayılarında artış eğilimi var. Bu salgının henüz bitmediğinin göstergesidir. Elbette yeniden kısıtlamalara ihtiyaç olacak bir gündemde değiliz. Ancak, tedbirlere uymaz ve aşımızı olmazsak telafisi güç günlerle karşılaşabiliriz. Güçlü bir normale dönüşün şartı aşı olarak toplum bağışıklığı sağlanana kadar tedbirlere uymaktır. Bu vesile ile şimdiden Kurban Bayramınızı tebrik ediyor, sağlık ve mutlulukla nicelerine sevdiklerinizle beraber ulaşmanızı diliyorum.
İlgili Haberler
Kappa varyantı nedir? Delta varyantından farkı ne?
Son dakika Bakan Koca'dan kritik uyarı! Delta varyantı yayılıyor
Delta varyantı vakaları artırdı! İşte en şanssız yaş grubu |
5,158 | Dünya Sağlık Örgütü'nden koronavirüs açıklaması | Dünya Sağlık Örgütü'nden yapılan açıklamada, "Çin hükümeti koronavirüsü engellemek için çok uğraşıyor. Virüs sadece Çin için değil tüm dünya için sorun. Koronavirüs 15 ülkeye yayıldı ama tüm dünya alarmda olmalı." denildi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dunya-saglik-orgutunden-koronavirus-aciklamasi-2689764 | Dünya Sağlık Örgütü'nden yapılan açıklama şöyle: 71 koronavirüs vakası bildirildi, çoğu Çin'e giden insanlar. Koronavirüs yakın kontak halinde bulaşıyor. Çin hükümeti koronavirüsü engellemek için çok uğraşıyor. Virüs sadece Çin için değil tüm dünya için sorun. Koronavirüs 15 ülkeye yayıldı ama tüm dünya alarmda olmalı. |
7,233 | Üç eğitim öğretim yılında süt dağıtılacak | Okul Sütü Programı uygulama esasları hakkındaki karar, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uc-egitim-ogretim-yilinda-sut-dagitilacak-79321 | Bağımsız anaokulu, uygulama sınıfı, ana sınıfı ve ilkokul öğrencilerine süt içme alışkanlığının kazandırılması amacıyla 2015-2016'dan başlamak üzere, 3 eğitim öğretim yılı süresince uzun ömürlü, dayanıklı UHT içme sütü dağıtılacak.Okul Sütü Programı uygulama esasları hakkındaki karar, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.Kararla, Gıda Tarım ve Hayvancılık ile Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlığınca ortaklaşa yürütülecek Okul Sütü Programı kapsamında bağımsız anaokulu, uygulama sınıfı, ana sınıfı ve ilkokul öğrencilerine süt içme alışkanlığının kazandırılması amacıyla 2015-2016 eğitim öğretim yılından başlamak üzere 3 eğitim öğretim yılı süresince UHT içme sütü dağıtılmasına ilişkin esaslar belirlendi.Özel eğitim kurumları söz konusu programa eşdeğer süt veya süt ürünü tüketilmesini sağlamaları halinde, velinin isteği esas alınarak kurum yönetiminin kararı doğrultusunda programın kapsamı dışında tutulacak. Milli Eğitim Bakanlığınca belirlenecek okullardaki öğrencilere ve veli izni doğrultusunda 200 ml ambalajlı, yağlı, sade UHT içme sütü dağıtılacak.
Öğrencilerin süt tüketim alışkanlıklarındaki değişikliklere ve uzun dönemde gelişmelerine ilişkin çalışmaların yapılması, incelenmesi ve sonuçların paylaşılmasından Sağlık Bakanlığı sorumlu olacak.
Yapılacak ödemeler için gerekli kaynak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına genel bütçeden tahsis edilen ödenekten karşılanacak. |
52 | Dedikodu zekayı geriletiyor! Norveçli bilim insanları İbn-i Sina'yı haklı çıkardı | İbn-i Sina'nın asırlar yıl önce mizaç açıklamasında dedikodu hakkında söylediklerini Norveçli bilim insanları ortaya çıkardı. Norveçli bilim insanları dedikodunun vücutta yaptığı tahribatı açıkladı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dedikodu-zekayi-geriletiyor-norvecli-bilim-insanlari-ibn-i-sinayi-hakli-2939704 | Norveçli bilim insanları özellikle plaza çalışanları üzerinde yaptıkları araştırmalarda dedikodu yaşandığını bunun ise ciddi bir sağlık sorunu olduğunu ifade eden araştırmaya imza attılar. 500 kişinin katılımıyla yapılan araştırmada ise cinsiyet sonucu şaşkınlığa neden oldu.
NORVEÇLİ BİLİM İNSANLARI İBN-İ SİNA'YI HAKLI ÇIKARDI
Asırlar yıl önce İbn-i Sina mizaç çözümlemesinde dedikodu hakkında bir açıklama yapmıştı. İnsan ahlakına ters düştüğünden dolayı kalbi ve beyni körelttiğini ifade eden İbn-i Sina'nın bu söyledikleri bilimsel olarak da kanıtlanmış oldu. Norveçli bilim insanları İbn-i Sina'nın mizaçta en kötü huy olarak bahsettiği Dedikodunun beyni adeta tam 10 yaş gerilettiği ortaya çıktı.
ERKEKLER KADINLARDAN DAHA ÇOK DEDİKODU YAPIYOR
500 kişi üzerinde yapılan araştırmada özellikle erkeklerin daha fazla dedikodu yaptığı açıklandı. Kadınlardan daha fazla dedikodu yapan erkeklerin ise meraklarına yenik düştüklerini itiraf etti. Erkekler, dedikodunun konusunun ne olduğu ile ilgilenmedikleri sadece ortaya çıkan konudan feyz aldıklarını ifade etti.
Bilim insanları ise gereksiz fazla bilginin sinir sistemini yorduğunu beyne giden akışı olumsuz etkilemelerinden kaynaklı hızla zekasal problemlere neden olduğunu açıkladı.
Beynin veri toplama alanında yer alan ve hayatlarında sadece bir kez duydukları olaylar ve isimlerle dolu olması da bu nedenler sıralamasında yer aldı. Bilim insanları ahlaki olarak uygun olmayan dedikodunun aslında fiziksel olarak da uygun olmadığını ifade etti.
500 kişi üzerindeki deneyde 250 kişiye yöneltilen soruların çoğunda çarpık cevaplar verildi. Bilim insanları çarpık cevapların ise beyindeki kirli bilgilerden kaynaklandığını açıkladı.
İlgili Haberler
Japon Bilim insanları oruç tuttu! İşte ilk sözleri
Bilim insanları dünyaya tarih verdi! Büyük yıldız patlaması olacak, 1 hafta görülecek |
7,308 | Bilgisayar, Avrupalıları miyop yapıyor | Son araştırmalar, Avrupa’da miyopi (uzağı görememe) hastalarının sayısının hızla artmakta olduğuna işaret ediyor. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bilgisayar-avrupalilari-miyop-yapiyor-67928 | Londra’daki King’s College tarafından yapılan araştırmaya göre, 25-29 yaşlarındaki miyopların sayısı, 55-59 yaşındakilerden iki kat fazla. Üniversite mezunları arasındaki miyopi oranı, 16 yaşından sonra okula gitmeyenlerdekinden iki kat fazla. Uzmanlar bunun, kapalı ortamlarda çalışıp, az gün ışığı görme, bilgisayar kullanımında artış, okullarda ders saatlerinin uzaması, okuldan sonra derslere devam edilmesi ve dışarıda daha az oynanması gibi bir dizi nedeni olduğunu söylüyor.
Potansiyel nedenler arasında zeka ve miyopiyle ilgili kalıtsal sorunlar, sosyo-ekonomik faktörler, hamilelik sırasında beslenme de bulunuyor.
Uzmanlar, miyopinin tüm dünyada yaygın olduğunu ancak Güney Doğu Asya’da da özellikle hızla arttığını belirtiyor. Asya'nın bazı kesimlerinde nüfusun yüzde 80'inden fazlası miyop.
Araştırma kapsamında 60 bin kişinin 1990-2013 yıllarına ait sağlık kayıtları incelendi.
1960'larda doğan ve yüksek okula giden kişilerin miyopi olma riski, 1920'lede doğan ve sadece ilkokulu okuyan kişilere göre dört kat fazla. |
2,047 | DSÖ'den korkutan açıklama: Mart ayına kadar 700 bin kişi ölebilir | Son zamanlarda artan Covid-19 vakalarına ilişkin açıklama yapan Dünya Sağlık Örgütü, Avrupa ülkelerinde, mart ayına kadar 700 bin can kaybı yaşanabileceğini açıkladı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dsoden-korkutan-aciklama-mart-ayina-kadar-700-bin-kisi-olebilir-2802932 | Avrupa ülkelerinde vaka ve can kayıpları artarken Dünya Sağlık Örgütü'nden korkutan bir açıklama geldi. DSÖ, koronavirüs nedeniyle mart ayına kadar Avrupa ve Asya ülkelerinde 700 bin kişinin daha hayatını kaybedebileceği uyarısında bulundu.
Avrupa ülkelerindeki can kaybının 1.5 milyonu geride bıraktığını hatırlatan DSÖ, bazı Avrupa ülkelerinde Mart ayına kadar yoğun bakım ünitelerinde “aşırı stres” yaşanabileceğini dile getirdi. Avrupa ülkelerinde can kayıplarının ilk nedeninin korona virüs olduğunu rapor eden DSÖ, açıklamasında “Giderek artan can kayıpları Avrupa bölgesinde ilkbahar mevsimine kadar 2.2 milyona ulaşabilir” ifadelerini kullandı.
DSÖ Direktörü Dr. Hans Kluge
DSÖ, Avrupa ülkelerindeki vaka sayısının yüksek olmasının nedenlerinin başında çok sayıda aşılanmamış kişi ve bazı ülkelerde Delta mutasyonlu vakaların yaygınlığının geldiğini bildirdi.
DSÖ Direktörü Dr. Hans Kluge, aşılanmayanları aşı konusunda uyarırken şu ifadeleri kullandı:
''Hepimizin trajedileri ve can kayıplarını önlemeye, bu kışı toplum ve işletmeleri etkileyecek daha zararı azaltmaya yardımcı olmak ve için fırsat ve sorumluluğumuz var.''
İlgili Haberler
DSÖ Genel Direktörü: Salgın bitmekten çok uzak
Son dakika: DSÖ'den bir aşıya daha acil kullanım onayı
DSÖ'den Avrupa'ya uyarı: Mart’a kadar yarım milyon kişi ölebilir |
2,401 | Son dakika! 20 Eylül koronavirüs tablosu açıklandı | Son dakika haberi: Türkiye'de son 24 saatte 346 bin 435 Kovid-19 testi yapıldı, 27 bin 688 kişinin testi pozitif çıktı, 231 kişi yaşamını yitirdi. Bakan Koca'nın geçen hafta duyurduğu yeni koronavirüs tablosu bugün açıklandı. Tabloda düşük riskli kategorideki illerin sınıflandırıldığı 'mavi' renkte, Kırklareli, Edirne, Çanakkale, Muğla, Eskişehir, Amasya ve Ordu yer aldı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-20-eylul-koronavirus-tablosu-aciklandi-2795671 | Sağlık Bakanlığı, 20 Eylül koronavirüs tablosunu paylaştı. Tabloya göre son 24 saatte 346 bin 435 Kovid-19 testi yapıldı, 27 bin 688 kişinin testi pozitif çıktı, 231 kişi yaşamını yitirdi.
BAKAN KOCA GEÇEN HAFTA DUYURMUŞTU! İŞTE YENİ KORONAVİRÜS TABLOSU
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, GÜNLÜK COVİD-19 TABLOMUZ DEĞİŞTİ. Bugünden itibaren, il bazında, ilk doz yerine, en az iki doz aşı olanların oranlarını paylaşacağız. Aşılarımızı yaptırarak vaka sayılarını düşürelim, can kayıplarımızı azaltalım. İlk doz aşıda önemli bir mesafe kaydettik ifadelerini kullandı.
Son dakika haberinin ayrıntıları hazırlanıyor
19 EYLÜL KORONAVİRÜS TABLOSU
Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan tabloda, aşılama verilerine de yer verildi. En az 1 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye'de 1. doz aşılama ortalama yüzde 84. 86 oldu. 2. doz ortalaması yüzde 67. 70 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaş sayısı toplamda 105 milyon 110 bin 950’ye yükseldi.
SON BİR HAFTA BİZİ UYARIYOR
Sağlık Bakanı Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Bugünkü vaka sayısı 26 bin 398. Yeni can kaybımız 213. Vaka sayıları son bir haftadaki seyrinde devam ettiği takdirde, yüksek sayıda can kayıplarının önüne geçemeyeceğiz. Tedbirler ve aşıyla istikrarlı bir düşüş sağlamalıyız. Son bir hafta bizi uyarıyor” dedi.
18 EYLÜL VAKA TABLOSU
18 Eylül 2021 tarihli koronavirüs tablosuna göre; Son 24 saatte 26 bin 161 yeni vaka tespit edilirken, 221 kişi hayatını kaybetti. Yapılan test sayısı 335 bin 244, iyileşen sayısı ise 24 bin 23 olarak açıklandı.
İlgili Haberler
Kovid-19 aşısı olmayanların hastalanma riski 4. 5, ölüm riski 11 kat yüksek
Bilim insanlarından ilginç iddia: Botoks Covid-19'dan koruyor!
Virüsü önemsemeyen Covid-19 hastasından vatandaşa çağrı
Yeni Covid-19 varyantları havada daha iyi yayılmak için ortaya çıkıyor
Son dakika! ABD Kovid önlemlerini artırdı: 18 yaş üstü aşısızlar ülkeye giremeyecek |
6,220 | Kristal tuzda bilinmeyen tehlike | Canan Karatay'ın 'deniz tuzu yerine kaya tuzu (kristal tuz) tüketin, zararı yok' önerisi tartışılırken bilim adamlarından kritik bir uyarı geldi. Sodyum oranı fazla olan tuzun böbreklere zarar verdiğini söyleyen Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa Arıcı, kristal halde salata ve yemeklerde kullanılan tuzun erimeden yutulduğunda çok tuz tadı vermediğini ama vücuda girdiğinde çok fazla tuz alındığına dikkat çekti. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/kristal-tuzda-bilinmeyen-tehlike-9990 | |
1,000 | İngiltere acil durum ilan etti! 19. yüzyılda görülen hastalık yeniden ortaya çıktı: Kızıl hastalık oldukça bulaşıcı | Kış mevsiminin yaklaşmasıyla koronavirüs vakalarında artış yaşanırken İngiltere'de yeni bir salgın baş gösterdi. Son olarak 19. yüzyılda görülen ve çocuk ölümlerine neden olan kızıl hastalığı yeniden ortaya çıktı. Ülkede acil durum ilan edilirken özellikle 10 yaş altı çocuklar için uyarılarda bulunuldu. Kızıl hastalığının belirtilerinde ise karın ağrısı, kusma, halsizlik, ateş, boyun tutulması olduğu belirtildi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/19-yuzyilda-gorulen-hastalik-yeniden-ortaya-2855453 | İngiltere'de 19. yüzyılda görülen kızıl hastalık geri döndü. Üç sene önce Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıktığı düşünülen Covid-19 pandemisiyle dünyanın mücadelesi henüz son bulmamışken İngiltere'de kızıl hastalık nedeniyle acil durum ilan edildi. Uzmanlar, özellikle 10 yaş altı çocukların tehlikede olduğunu belirtse de yetişkinlerde de kızıl hastalığın anormal düzeyde arttığını açıkladı.
Bakteriyel bir enfeksiyon hastalığı olan kızıl hastalığı, özellikle dil, yüz, koltuk altları ve kasık bölgesindeki kırmızı lekelerle kendini belli ediyor. Ateş, halsizlik, boğazda ağrı, karın ağrısı, bulantı ve kusma ve boyun tutulması gibi semptomların görüldüğü hastalık, zamanında tedavi edilmezse yüksek riskli sonuçlara, hatta ölüme ve başka hastalıklara sebep olabiliyor.
VAKA SAYISI NORMALİN ÜZERİNDE
İngiltere Ulusal Sağlık Kurumu (NHS), halka kızıl hastalığına dikkat etme çağrısı yaptı. Özellikle çocuklu aileleri uyaran uzmanlar, vaka sayısının normalin çok üzerinde seyrettiğine dikkat çekti. Vaka sayısının hızla yükselmesinde, muhtemelen Covid kurallarının kaldırılmasının da etkili olduğu belirtildi. Uzmanlar ayrıca belirtilerin benzer olması nedeniyle hastalığın Covid'le karıştırılabileceğini, yine de derideki kızarıklıklarla hastalığın fark edilebileceğini bildirdi.
İlgili Haberler
Uzmanından uyarı: Bebekleri öpmeyin, öperek sevmek ağır hastalıklara yol açabilir!
Dezenfektanda kanser riski, FDA binlercesini toplattı! İçine ünlü markalar da var
KIZIL HASTALIK NASIL BULAŞIYOR?
Hastalık genelde 1-2 günde belirti göstermeye başlıyor. Özellikle dildeki kızarıklık hastalığın en ayırt edici belirtisi olarak öne çıkıyor. Uzman Doktor Chun Tang, Bu hastalık İngiltere'de nadir görülüyordu ama son yıllarda çok arttı. Epey bulaşıcı bir hastalık dedi.
Kızıl hastalığının öksürme ve yakın temas, ortak alan kullanımı ve kıyafet yoluyla geçebildiğine dikkat çeken doktorlar, belirtilerin görülmesi halinde çocukların okula gönderilmemesini ve karantinaya alınmasını tavsiye ediyor.
|
520 | Su içseniz bile yarıyorsa bu yöntemi deneyin! İşte mum gibi eriten formül… | Yaz mevsiminin gelmesiyle daha ince görünmek adına diyet tarifler ve sağlıklı beslenme öne çıktı. Ancak tüm denemelere rağmen zayıflayamıyor hatta “su içsem yarıyor” diyenlerdenseniz bazal metobolizma hızınızda sorun olabilir. Bu durumdan kurtulma yöntemi ise köklü değişiklikler yapmaktan geçiyor. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/su-icseniz-bile-yariyorsa-bu-yontemi-deneyin-iste-mum-gibi-eriten-formul-2891881 | Bazal metabolizma hızının kimi bireylerde oldukça düşük olabileceğini belirten İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Aktaş, “Bu kişilerin yediklerine dikkat etmeleri ve hareketli bir yaşam tarzını benimsemelerine rağmen kilo almalarının sebebi metabolizma hızlarının yavaş olmasıdır” diyor.
Doç. Dr. Aktaş, “Kişinin kilogram cinsinden terazide ölçülen kilosu, boyunun metre cinsinden karesine bölünüyor. Eğer kişinin vücut kitle indeksi 18. 5-25 arasındaysa ideal kiloda, 25-30 arasındaysa kilo fazlası olduğu anlamına geliyor. 30-40 arası obez ya da şişman olarak kabul edilirken, vücut kitle indeksi 40’ın üzerindeyse morbid obez şeklinde tanımlanıyor” dedi.
GENETİK YATKINLIĞA DİKKAT
Genetik yatkınlık, metebolizmanın yavaş olması, hormonal problemler, stres, yanlış beslenme ve hareketsizlik gibi faktörlerin bireylerin kilo durumlarını etkileyerek obeziteye kapı aralayabildiğini ifade eden Doç. Dr. Aktaş, “Bireyde söz konusu faktörler varsa yağ dokusu hızla artarak şişmanlık problemi ortaya çıkabiliyor. Özellikle genetik yatkınlığı olan kişiler, yaşam tarzlarına dikkat etmemeleri halinde zaman içerisinde sürekli şişmanlayacaklardır. Bundan dolayı bu kişilerin sağlıklarını korumak için normal bireylere göre çok daha özenli bir hayat tarzına sahip olmaları gerekir” diye konuştu.
METABOLİZMANIZ YAVAŞ OLABİLİR
Toplumda sıkça karşılaşılan ’Su içsem bile yarıyor’ diyen bireylerin varlığına değinen Doç. Dr. Aktaş, “Bazal metabolizma hızı kimi bireylerde oldukça düşük olabilir. Bu kişilerin yediklerine dikkat etmeleri ve hareketli bir yaşam tarzını benimsemelerine rağmen kilo almalarının sebebi metabolizma hızlarının yavaş olmasıdır. Şu anda olmasa bile ileride obezite sorunu yaşamamaları için gerekli testleri yaptırarak bir hekim ve beslenme uzmanı desteği almaları önerilir” şeklinde konuştu.
Yaş ve cinsiyet gibi değiştirilemez faktörlerin yanında beslenme alışkanlığı, fiziksel aktivite yapmak gibi kişilerin müdahale edebileceği faktörler de bulunduğunu söyleyen Aktaş, “Bireylerin kendi değiştirebilecekleri bu faktörler yardımıyla metabolizmanın hızlandırılması sonucu daha fazla enerji üretimi ve yapıtaşı kullanımı gerçekleşir. Bu sayede de vücuttaki kas kütlesi artarken yağ miktarı azalır ve hızı artan metabolizma ile bir yandan kilo verilebilirken, bir yandan da sağlıklı bir vücut elde edilebilir” dedi.
İNSÜLİN DİRENCİNİ GÖZDEN KAÇIRMAYIN
Kimi bireylerin ise ’Herkesten az yiyorum, spor yapıyorum ama asla kilo veremiyorum. Üstelik zor verdiğim kiloları da hızla geri alıyorum’ şeklinde yakındıklarını dile getiren Aktaş, “Sağlıklı beslenmenize ve spor yapmanıza rağmen kilo veremiyor, hatta alıyorsanız sebebinin insülin direnci olması muhtemeldir. İnsülin çok fazla salgılandığında gıdaların yağ olarak depolanmasına neden olur. Bu da kilo artışına veya kilo verememe gibi sorunlara yol açar. İnsülin direnci yaşam kalitesini düşüren, bu nedenle kontrol altına alınması gereken ciddi bir sorundur ve tespit edilmesi durumunda gerekli tedaviye vakit kaybetmeden başlanmalıdır” ifadelerini kullandı.
Aktaş, insülin direncinin kırılmasına yönelik ilaç tedavisi, kalorisi hesaplanmış kişiye özel bir diyet programı ve düzenli egzersiz yapılması gerektiğine dikkat çekti. |
3,448 | Arjantin Sağlık Bakanı istifa etti | Arjantin Sağlık Bakanı Gines Gonzalez Garcia, ünlü bir gazetecinin kendisi aracılığıyla sıra almadan yeni tip koronavirüs aşısı yaptırdığını açıklamasının ardından istifa etti. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/arjantin-saglik-bakani-istifa-etti-2769858 | Ayrıcalıklı aşı skandalının ortaya çıkmasıyla Devlet Başkanı Alberto Fernandez'in kendisinden istifasını istediği Garcia, Twitter hesabından paylaştığı istifa mektubunda, Arjantin Ulusunun Sayın Başkanı, talebinize cevaben sağlık bakanlığı görevinden istifamı sunuyorum. ifadesini kullandı.
Garcia, sağlık bakanlığında kayıt dışı bir şekilde aşı olan kişilerin, mevcut aşılama planına dahil olan grupta bulunduğunu ve özel sekreterinin bu kişileri bakanlığa çağırmasından kaynaklanan kafa karışıklığının sorumluluğunu üstendiğini açıkladı.
Arjantin'de hükümete yakınlığıyla bilinen ünlü gazeteci Horacio Vertbisky'nin daha önceden arkadaşı olan Garcia sayesinde sıra almadan Kovid-19 aşısı yaptırdığını duyurması ülke gündemine oturdu.
Vertbisky, bir radyo programında, Kovid-19 aşısı yaptırmaya karar verdim, nereden yaptıracağımı araştırdım. Bakan olmadan önce, çok uzun zamandır tanıdığım eski arkadaşım Gines Gonzalez Garcia'yı aradım. Bana Posadas Hastanesi'ne gitmem gerektiğini söyledi. Daha sonra Gines'in sekreterinden bir mesaj geldi ve Posadas Hastanesinden, sağlık bakanlığına bir ekibin gelip bana orada aşı yapacaklarını iletti. dedi.
Arjantin basınında Garcia'nın sağlık bakanlığında aralarında milletvekilleri, senatörler ve iş adamlarının da bulunduğu birçok kişiye Kovid-19 aşısı uygulattığına yönelik haberler çıkmıştı. |
4,431 | Sürekli göz ovalama keratokonus hastalığına yol açabilir | Türk Oftalmoloji Derneği Kornea ve Oküler Yüzey Birimi Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Koray Gümüş, "Keratokonus hastalığının ilerleme riski özellikle 10'lu ve 20'li yaşlarda çok yüksek. Diğer önemli bir risk faktörü de gözü ovalamaktır" dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/surekli-goz-ovalama-keratokonus-hastaligina-yol-acabilir-2728313 | Türk Oftalmoloji Derneği Kornea ve Oküler Yüzey Birimi Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Koray Gümüş, keratokonus hastalığının ilerleme riskinin özellikle 10'lu ve 20'li yaşlarda çok yüksek olduğunu, diğer önemli bir risk faktörünün de gözü ovalama olduğunu belirtti.
Dernekten yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Gümüş, keratokonusun, korneanın öne doğru sivrileşmesi ve incelmesiyle birlikte kişinin görme düzeyini bozan önemli bir göz hastalığı olduğunu ifade etti.
Keratokonus hastalığının en önemli belirtisinin düzensiz astigmatizmaya bağlı sürekli değişim gösteren bulanık görme olduğunu aktaran Gümüş, hastalığın özellikle ileri evrelerinde görme düzeyi ve kalitesinin oldukça düştüğüne dikkati çekti.
Prof. Dr. Gümüş, Çocukluğundan beri alerjisi olan, bu nedenle sürekli gözünü ovalayan ve bulanık görme şikayeti olan kişilerin acilen göz doktoruna gitmesi gerekir. Göz muayenesini düzenli yaptıran ve gözlük numarası her defasında değişen hastalarda da mutlaka keratokonustan şüphelenilmeli ve ileri tetkikler yapılmalı. uyarısında bulundu.
Keratokonus hastalığının nedeninin tam olarak ortaya konulamadığına işaret eden Gümüş, araştırmalar ve deneyimlerin, ailesinde daha önceden keratokonus tanısı konmuş kişilerin en önemli risk grubunu oluşturduğunu gösterdiğini kaydetti.
Hastalığın ilerleme riski özellikle 10'lu ve 20'li yaşlarda çok yüksek
Özellikle çocukluk döneminde gözün sıkça ovalandığı alerjik göz hastalıklarının varlığından şüphelenilmesi gerektiğini, keratokonus hastalarının büyük bir kısmında alerjik konjonktivit ve gözü ovalama hikayesi bulunduğunun görüldüğünü belirten Gümüş, şu bilgileri verdi:
10-20 yaş aralığında, gözlük numarası sürekli yükselen, sık sık gözlük değiştiren ve alerjik konjonktivit geçmişi olan kişilerde, keratokonustan şüphe duyulması gerekiyor. Ancak bu tip olgularda, kesin tanı koyabilmek için mutlaka kornea topografisinin çekilmesi önem taşıyor. Keratokonus hastalığının ilerleme riski özellikle 10'lu ve 20'li yaşlarda çok yüksek. Dolayısıyla genç yaş, ilerleme için önemli bir risk faktörüdür. Diğer önemli bir risk faktörü de gözü ovalamaktır. Gözü ovalamanın, bu hastalığın başlamasında tetik rolü yapabileceğini veya hastalığın ilerlemesini arttırabileceğini söylemek mümkün. Hastalık ilerledikçe hem korneada sivrileşme artıyor hem de korneanın kalınlığı azalıyor. Bütün bu değişim de hastalarda daha da bulanık ve kalitesiz görme şikayetlerine neden oluyor.
Tedavide 2 önemli nokta
Hastalarda alerji ve sürekli gözü ovalama davranışı varsa, gerekli tıbbi tedaviyi başlattıklarını ve hastaları gözlerini ovalamamaları konusunda uyardıklarını aktaran Gümüş, Tedavide iki ana nokta çok önemlidir. Bunlardan birincisi hastalığın ilerlemesinin durdurulması, ikincisi de hastalığın meydana getirdiği görme bozukluğunun giderilmesidir. Keratokonus hastalığının durdurulmasında en etkin ve güvenilir yöntem ise korneal çapraz bağlama (cross-linking) tedavisidir. Bu tedavi ile zayıflamış kornea daha sağlam bir hale getirilmekte ve hastalık etkin bir şekilde durdurulabilmektedir. Korneal çapraz bağlama tedavisi tek başına uygulanabilirken bazı hastalarda intrastromal halka tedavisi ya da Excimer LASER uygulamalarıyla da kombine edilebilmektedir. ifadelerini kullandı.
İleri evrede tek çözüm kornea nakli
Keratokonus hastalarında görme düzey ve kalitesini arttırmak için gözlük, yumuşak kontak lensler, sert gaz geçirgen kontak lensler, yumuşak keratokonus kontak lensleri, hibrid lensler ve skleral lenslerin denenebildiğine işaret eden Gümüş, bunlara alternatif olarak bazı hasta gruplarında, kornea içerisine yerleştirilen halka tedavisinin ve doğal lensin önüne ya da iris önüne yerleştirilebilen kişiye özel lenslerin de görme düzeyinin arttırılmasında başarılı olabildiğini kaydetti.
Prof. Dr. Koray Gümüş, Çok ileri evrelerde, özellikle korneasında skar gelişen yani kalıcı lekelenmenin meydana geldiği olgularda ise günümüz koşullarında tek çözüm kornea naklidir. Ancak unutulmamalıdır ki kornea naklinden sonra oluşan astigmatın düşürülmesi ve görme düzeyini arttırmak için kontakt lens uygulaması, torik göz içi mercek yerleştirilmesi ve laser gibi ilave tedavilere ihtiyaç duyulabilmektedir. değerlendirmesini yaptı.
Gözlerinizi ovalamayın, keratokonusu çağırmayın
Türk Oftalmoloji Derneği Kornea ve Oküler Yüzey Birimi Yürütme Kurulu, Gözlerinizi ovalamayın, keratokonusu çağırmayın sloganıyla Uluslararası Refraktif Cerrahi Cemiyeti Başkanı Dr. Renato Ambrosio Jr.'ın global düzeyde başlattığı keratokonus farkındalık kampanyasına da destek veriyor.
Kampanya, erken teşhis ve tedavinin önemini vurgulayarak, toplumda bu hastalığa yönelik bilinci arttırmayı hedefliyor. |
4,891 | Sağlık çalışanlarını duygulandıran hediye | Artvin’de sağlık çalışanlarının ailelerinden uzak kalmasına gönlü razı olmayan okul öncesi öğretmeni Büşra Keleş, yastık kılıflarına ailelerinin fotoğraflarını bastırarak sağlık çalışanlarına hediye etti. 32 gündür yeni doğan bebeğini göremeyen sağlık çalışanı Serkan Babacan, bebeğinin resmini görünce duygusal anlar yaşadı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-calisanlarini-duygulandiran-hediye-2704511 | Artvin’de yeni tip korona virüsü (Covid-19) ile mücadele kapsamında sağlık çalışanlarının ailelerinden uzak kalmasına gönlü razı olmayan okul öncesi öğretmeni Büşra Keleş anlamlı bir davranışta bulundu. Velileri ve öğrencileriyle birlikte yastık kılıflarına sağlık çalışanlarının aileleri ve çocukların fotoğraflarını bastırarak hastanenin yolunu tuttu.
Artvin Devlet Hastanesinde görev yapan sağlık çalışanlarını acil servis kapısında ziyaret eden Büşra Keleş, çocuklarının fotoğrafı baskılı yastıkları hediye etti.
Büşra öğretmen, haftalardır eve gidemeyen ailelere moral olsun diye böyle bir projeyi hayata geçirdiğini söyledi. Sağlık çalışanlar bu anlamlı hediyeden dolayı çok mutlu oldukları söyleyerek alkışlarla teşekkür etti.
Yeni doğan bebeğimi 32 gündür görmedi
Artvin Devlet Hastanesi çalışanlarından Serkan Babacan, 32 gün önce eşim doğum yaptığını ifade ederek, Bebeğimizi sadece o gün kucağıma aldım. Tam 32 gündür ayrı kaldık. Bu benim için güzel moral oldu” diyerek yeni doğan bebeğini resminin yer aldığı yastığa sarıldı.
Haftalardır eşinden ve çocuklarından ayrı kalan hemşire Nesiye Güngör ise bugün eşinin doğum günü olduğunu ve onları çok sevdiğini söyledi.
Sağlık çalışanlarına moral olsun diye bu projeyi hata geçirdik
Bu anlamlı projeye imza atan okul öncesi öğretmeni Büşra Keleş, Ülkemizin geçtiği bu zorlu süreçte sağlık çalışanlarına nasıl destek olabiliriz, onlara nasıl moral verebiliriz motivasyonlarını yüksek tutabiliriz diye düşündük. Ben onlara birer yastık yapmak istedim çünkü uzun süredir evlerine gitmeyen ailelerini ve çocuklarını göremeyen hastanene çalışanları vardı. Yastıklarımız ikişer adet bir aileye birde çocuğa olmak üzere çalışanlara çocukların resminin baskılı olduğu yastıkları bugün geldik teslim ettik. Sonrasında çocuklarımıza göndereceğimiz yastıkları polis arkadaşlarla beraber evlere ileteceğiz. Onların moralini motivasyonunu birazcık olsun yükseltebildiysek ve mutlu edebildiysek ne mutlu bize. Yapabildiğimiz çok fazla şey yok çünkü onları için evde kalıyoruz onlar bizim için evden uzak. Öğrencilerimle beraber bizler evdeyiz lütfen sizde evde kalın. Yeni doğan bebeğini bir aydır göremeyen çalışanımız var, eşinin doğum günü bugün yanında olamayan sağlık çalışanımız var çocukları yanında olmayan hatta aynı şehirlerde olmayan sağlık çalışanlarımız var. Onlar için güzel bir hediye oldu” ifadelerine yer verdi. |
7,090 | Evlerdeki gizli kanser tehlikesine karşı TAEK devrede | Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), doğal kaynaklardan maruz kalınan radyasyonun büyük bölümünü oluşturan radon gazının ev içi ölçüm değerlerini belirlemek amacıyla bir proje başlattı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/evlerdeki-gizli-kanser-tehlikesine-karsi-taek-devrede-156197 | “Türkiye Ev İçerisinde Radon Gazı Seviyesi Haritalandırılması” projesi kapsamında ülke genelinde 62 bin eve radon sensörleri yerleştirilerek ölçümler yapılacak. Doğru ölçüm için, ölçüm cihazlarının iki ay boyunca salon ve yatak odasında bulunan dolap üzeri gibi yüksek bir yerde, hiç oynatılmadan bekletilmesi gerekiyor. 2019 yılına kadar tüm illerdeki radon gazı ölçümlerinin tamamlanması planlanıyor.
İstatistiklere göre doğal kaynaklardan yüzeye çıkarak evlerin içinde biriken ve kanserojen etkisi olduğu bilinen radon gazı, akciğer kanserine neden olan etkenlerin arasında ikinci sırada yer alıyor. “Türkiye Ev İçerisinde Radon Gazı Seviyesi Haritalandırılması” projesi kapsamında ülke genelinde 62 bin eve radon sensörleri yerleştirelerek ölçümler yapılacak. Bugüne kadar 41 ilde çalışma tamamlanırken 2019 yılına kadar diğer illerdeki radon gazı ölçümleri de belirlenen program dahilinde tamamlanacak.
Halk Sağlığı Müdürlüğünün eğitimli personelleri tarafından belirlenen tüm noktalara yerleştirilen ölçüm cihazları iki ay boyunca salon ve yatak odasında bulunan dolap üzeri gibi yüksek bir yerde, hiç oynatılmadan bekletilecek. Cihaz her gün ev içindeki gaz oranını ölçecek ve kaydedecek. Ölçümler sonunda TAEK tarafından incelenecek olan cihazlarda radon gazının tespit edildiği bölgelerde acil önlemler alınacak. Radon gazının yüksek olduğu tespit edilen evlerin zemini de özel bir malzemeyle kaplanacak. Mevcut binalarda ise, toprakla temas eden çatlak veya su sızıntıları varsa, bina onarıma alınacak.
SİGARADAN SONRA İKİNCİ SIRADA
İnsanların yaşamış oldukları fiziki ve coğrafi şartlara bağlı olarak doğada bir takım radyasyon gazına maruz kaldıklarını dile getiren Halk Sağlığı Müdürü Dr. Ahmet Barış, Bunlardan bir tanesi de radon gazı. Radon gazının temel kaynağı temel olarak toprak ve yeraltındaki kayalardan meydana geliyor. Radon gazı kokusuz, tatsız ve kapalı ortamlarda birikme eğilimi gösteren bir gaz. Yapılan epidemiyolojik çalışmalarda radon gazına maruziyetin akciğer kanserine neden olduğu tespit edilmiştir. Hatta sigaradan sonra akciğer kanserine neden olan ikinci etken olduğu belirtilmektedir. Bu konuda dünyada bir takım çalışmalar yapılmış, yapılan çalışmalarda insanların yaşamış oldukları mekanlarda normalde madenlerde bulunan radon gazının belirlenen seviyelerin üzerinde tespit edilmiş dedi.
Türkiye’de bu kapsamda radon gazı kontrol programı hazırlanması amacıyla Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) tarafından yürütülen bir proje olduğuna dikkat çeken Barış, bu projenin amacının tüm illerde daha önce belirlenen hanelerde özel dedektörler vasıtasıyla radon gazının gazının tespit edilmesi, bu sayede Türkiye’de bir radon gazı haritasının ortaya çıkarılması, buna göre de eğer risk altında bulunan bölgeler, yöreler varsa buna yönelik tedbirlerin, önlemlerin geliştirilmesi amacıyla bir çalışma yürütüldüğünü dile getirdi.
'EVLERİN HAVALANDIRILMASI GEREKİYOR'
Türkiye genelinde yaklaşık 62 bin hanede özel dedektörler vasıtasıyla radon gazı ölçümlerinin devam ettiğini anlatan Barış, Bu kapsamda Çorum’da da 590 hanede başlamış bulunmaktadır. Şuanda Halk Sağlığı Müdürlüğü ekipleri daha önce Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) tespit edilen adresleri ziyaret ederek buralara özel dedektörleri yerleştiriyorlar. Bu dedökterler yaklaşık iki ay boyunca tespit edilen binalarda, evlerde kalacak. Daha sonra bu dedektörleri toplayacağız. Ölçüm için Türkiye Atom Enerjisi Kurumuna göndereceğiz diye konuştu.
Binalara radon gazının girişini azaltmaya yönelik tedbirler hakkında da açıklama da bulunan Halk Sağlığı Müdürü Barış, Radon gazı özellikle topraktan geldiği için binalardaki çatlaklardan ve bağlantı noktalarından girerek daha çok binalarda birikme eğilimi göstermektedir. Bu nedenle bina yaparken öncelikle zemin ve jeolojik etütlerin iyi yapılması gerekiyor. Yine binalarda özellikle zemin katlarda havalandırma sistemlerinin iyi yapılması gerekiyor. İnşaatta kullanılan malzemelerin radyoaktivitesi düşük malzemeler tercih edilmesi gerekiyor. Binaların ve meskenlerin yeterince havalandırılması gerekiyor. Bu sadece radon gazı değil genel olarak ev sağlığı için de önemlidir. Düzenli olarak binaların, evlerin havalandırılması gerekiyor. Daha çok zeminlerdeki çatlaklarda ve bağlantı noktalarında girdiğini söyledik bu konularda da gerekli tedbirler alınarak buralarda gerekli izalasyonların yapılması ve doğal havalandırma sistemi ile yapılan bir takım önleyici tedbirler radon gazına maruziyeti azaltmış olacaktır dedi.
İlgili Haberler
İçinizi ısıtan sağlıklı kış çayları |
4,280 | 'Aseton benzeri ağız kokusu diyabet habercisi olabilir' | Aseton benzeri ağız kokusunun diyabet habercisi olabileceğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Begüm Alkan, “Diyabetin ağız içi belirtilerinden özellikle en önemlileri dişte sallantı, diş etinde kanama, şişme, apse, iltihap akması ve aseton benzeri ağız kokusudur. Amerikan Diş Hekimleri Birliği, diyabet hastalarında diş eti tedavisi sonrası, insülin ihtiyacının azaldığını ve kan şekeri kontrolünün daha iyi olduğunu bildirdi” dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/aseton-benzeri-agiz-kokusu-diyabet-habercisi-olabilir-2737017 | Esenler Medipol Üniversitesi Hastanesi Periodontoloji Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Begüm Alkan, diyabet yani şeker hastalığının ağız içindeki belirtilerine ilişkin açıklamalarda bulundu. Dr. Alkan, Türkiye'de diyabet görülme oranının dünya ortalamasının üstünde olduğunu belirterek “Diş hekimini her ziyaret, aslında sadece ağız sağlığınızı değil, aynı zamanda genel sağlığınızın korunması için de eşsiz bir fırsattır. Bunun nedeni birçok hastalığın ağız içinde belirtisinin olmasıdır. Bu hastalıkların en önemlilerinden biri diyabettir. Uluslararası Diyabet Federasyonunun son verilerine göre Türkiye'de her 100 yetişkinden yaklaşık olarak 12'si şeker hastasıdır. Bu veri dünya ortalamasının çok üzerindedir” dedi.
Profesyonel bir diş hekiminin muayenesinin, hasta kapıdan içeri girer girmez başladığına dikkati çeken Dr. Alkan, sözlerine şöyle devam etti: “Hastanın yaşı, yürüyüşü, cildi, yüzü, saçları, konuşması, sesi, boyu ve kilosu bize ağız içinde karşılaşabileceğimiz sorunlar hakkında ilk izlenimleri verir. Hasta koltuğa oturduktan sonra tıbbi ve diş tedavi geçmişinin öğrenilmesi, şikayeti ve bu şikayetin nedenini ortaya çıkaracak ‘doğru soruları sormak' yapılacak tedavinin aslında yarısıdır. Röntgen muayenesinde çene kemikleri ve diş kökleri incelenir. Ağız içi muayenede ise diş, diş etleri, nefes kokusu ve ağızdaki diğer dokular kapsamlı bir muayeneden geçirilir ve olası başka hastalıkların ağız içi belirtileri aranır. Profesyonel diş hekimleri olarak amacımız, problemleri ciddileşmeden önlemek ve yaptığımız işin kalitesini artırmaktır”.
“Diş eti apsesi diyabeti gösterebilir”
Dr. Alkan, diyabetin ağız kokusu, diş eti enfeksiyonu gibi problemlere neden olabileceğinin altını çizerek, “Diyabet tipik olarak gözlere, sinirlere, böbreklere ve kalbe zarar vermekle ilişkilendirilirken, 20 yılı aşkın süredir, diş eti enfeksiyonlarının da kontrolsüz diyabetin bulgusu olduğuna dair sayısız klinik çalışma ve vaka yayımlanmıştır. Diyabetin ağız içi belirtilerinden özellikle en önemlileri dişte sallantı, diş etinde kanama, şişme, apse, iltihap akması ve ağız kokusudur. Özellikle belirtmek gerekirse, diyabete özgü bir ağız kokusu vardır. Diyabette, kanda şeker miktarı yüksektir. Bunun nedeni, şekerin hücre içerisine girememesi ve kan dolaşımında kalmasıdır. Bu durumda hücreler, özellikle beyin dokusu, enerji üretmek için ‘keton' denilen bileşikleri kullanır. İlaç biliminde benzer kökenden gelen maddelerin isimlerinin son hecesi aynıdır. Bu nedenle profesyonel bir diş hekimi kontrolsüz diyabet hastasının ‘aseton' benzeri ağız kokusuna hazırlıklı olmalıdır. Açıkçası, böyle hastaları doğru yönlendirmek için ağız belirtilerinden fazlası gerekir. Bu da hastanın tıbbi geçmişini ve günlük yaşantısını anlamaya yönelik doğru soruları sormaktır. Mesela ailede şeker hastası var mı, günlük işleri yaparken hasta yorgun hissedip uyukluyor mu, sık sık yemek yemesine rağmen hala acıkıyor mu, aşırı su içip sık idrara çıkıyor mu ve obeziteden fazla kilodan muzdarip mi? Bunlar hastada diyabet şüphesine karşı uyanık olmamızı sağlayan kilit sorulardır” diye konuştu.
“Diş eti tedavisiyle insülin ihtiyacı azalabilir”
Kontrol altına alınmayan diyabetin ağız ve diş eti tedavilerini de olumsuz etkilediğine işaret eden Dr. Alkan, “Diyabet kontrol edilmezse, kan dolaşımı bozulur, bağışıklık sistemi zayıflar ve vücut mikroplara karşı daha savunmasız hale gelir. Ağız ve diş eti tedavilerinin sonuçları olumsuz etkilenir, iyileşme kalitesi düşer. Diş eti enfeksiyonu varlığında ağızda bulunan mikroplar da kan dolaşımına girip, var olan hastalıkların belirtilerini daha da kötüleştirme potansiyeline sahiptir. Amerikan Diş Hekimleri Birliği, diyabet hastalarında diş eti tedavisi sonrası, insülin ihtiyacının azaldığını ve kan şekeri kontrolünün daha iyi olduğunu bildirmiştir. Ağız kokusu ve diş eti iltihabı şikayetiniz varsa, bunu iyileştirmek için atacağınız ilk adım, mutlaka bir diş eti hastalıkları uzmanına (periodontolog) görünmektir. Kişiye özel tedavi planı çıkarılmalı, ağızdaki tüm enfeksiyon odakları yok edilmeli ve şüpheli bir durumda diş hekimleri sizi beraber takip edebileceği bir tıp doktorlarına yönlendirmelidir. Bu süreç içerisinde asla atlamamanız gereken şeyin diş ve diş etlerinizi günde iki kez fırçalamak ve diş aralarını ara yüz fırçası ve diş ipi kullanarak temizlemek ve kötü kokulu bakteriler için en önemli üreme yeri olan dili süpürür tarzda fırçalamak olduğunu unutmayınız” şeklinde konuştu. |
5,220 | Burun estetiği sonrasına dikkat! | Burun estetik ameliyatları ağrılı bir işlem midir? Ameliyattan sonra nelere dikkat edilmelidir? Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ahmet Dilber burun estetiğiyle ilgili bilgi verdi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/burun-estetigi-sonrasina-dikkat-2684325 | MİNİMAL BİR AĞRI OLUYOR
Burun ameliyatı ağrı açısından hastalara zorluk çıkarmayan basit ağrı kesicilerle rahatlıkla hafifleyen tarzda minimal ağrılı bir ameliyattır diyen Op. Dr. Ahmet Dilber Ameliyat sonrası yaklaşık bir hafta kadar süren yüzde(özellikle göz çevresinde) şişlik meydana gelebilmektedir. Hastaların çoğunda morluk görülmemekle beraber bir kısmında genellikle bir hafta on gün sürede gerileyen morluk görülebilmektedir, Özellikle sigara içen hastalarda, kadınların özel günlerinde ameliyatın yapıldığı durumlarda veya bazı kanama pıhtılaşma bozukluklarına sahip olan hastalarda morluk açısından riskin daha arttığını söyleyebiliriz. dedi.
İŞLEM SONRASI BAZI HUSUSLARA DİKKAT EDİLMELİ
Dilber işlem sonrası süreçle ilgili şu bilgileri aktardı: Ameliyat sonrası ilk 24 saat, saatte 10-15 dakika yüze ve göz çevresine buz uygulanması, ilk hafta iki ya da üç yastıkla baş yukarda olacak pozisyonda uyunması, kafanın oturur pozisyondayken çok öne eğilmemesi, tansiyonu ve nabzı yükseltecek aktivitelerden uzak durulması, bol su içilmesi ve tuzlu gıdalardan uzak durulması, sigara içilmemesi ödemlerin çok daha hızlı gerilemesini ve iyileşmenin daha hızlı olmasını sağlar. Ameliyat sonrası duş almakta, dişleri fırçalamakta herhangi bir sakınca yoktur. Fakat duş alırken çok sıcak suyla değil ılık suyla yapmak gerekir. Ayrıca bulunduğunuz ortamın çok sıcak olmaması, mümkün olduğunca serin ortamda bulunulması ödemin hızlı atılmasını sağlar. En az 2 ay boyunca gözlük kullanmamak gerekir fakat ameliyattan hemen sonra lens kullanılabilir.
SON YILLARDA KULLANILAN ALETLER GELİŞTİ
Teknolojik imkânların artmasıyla beraber burun estetiğinde de kullanılan aletlerde son yıllarda ciddi bir gelişimin olduğunu belirten Dilber Eski yıllarda burun kemiğinin kırılarak şekillendirilmesi söz konusu iken son yıllarda ultrasonik aletlerle veya mikro testereler yardımıyla kemiği şekillendirebilmekteyiz. Bu aletlerin çevre dokulara zarar vermemesinden dolayı ameliyat sonrası morluk ve şişliğin daha az olmasını sağlamakta ve hasta konforunu artırmaktadır. Fakat ameliyat sonucu açısından baktığımızda kullanılan aletlerden ziyade cerrahın o ameliyatlardaki tecrübesi ve başarısı daha önemlidir. dedi
|
5,602 | İlkbaharın C vitamini deposu: Çilek | Diyetisyen Çisem Gündüz Gizir, çileğin besleyici içeriği ile bahar ve yaz aylarında kilo vermek isteyenlerin veya kilosunu korumak isteyenlerin tercihi olduğunu söyledi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/ilkbaharin-c-vitamini-deposu-cilek-2643492 | Diyetisyen Çisem Gündüz Gizir, günlük C vitamini ihtiyacının büyük bir kısmını karşılayan çileğin B, E, K vitaminleri açısından zengin olmasının yanı sıra hamilelik dönemindeki kadınlar için gerekli olan folat içeriğine de sahip olduğunu ifade ederek, “1 porsiyon çilek (10 -12 adet kadar) tükettiğinizde folat ihtiyacınızın yüzde 10'u karşılanmış oluyor. Kış aylarında bağışıklık sistemimiz için tükettiğimiz portakal ve mandalinanın yerini bahar aylarında çilek gibi kırmızı meyveler alıyor. Yüksek C vitamini içeren çilek de bunlardan biri. Çilek, C vitaminin dışında kalsiyum, demir, bakır ve magnezyum mineralleri içeriyor. Özellikle ikindi ara öğünlerinde 1 kase çileğin yanında 2 salatalık ve 10-15 adet çiğ badem ile oldukça taze ve vücudunuzun su ihtiyacını karşılayan bir ara öğün yapmak mümkün. Sabah kahvaltılarında süt ve yulaf ile hazırlayacağınız yulaf lapasının üzerinde 5-6 çilek kullanmak da son derece faydalı. 100 gram çilek ortalama 35 kaloriye eşdeğer. Çilek, yüksek su içeriği sayesinde özellikle yaz aylarında vücut için gerekli olan suyu karşılamaya da yardımcı oluyor. Bu nedenle de zayıflama diyetlerinde diyetisyenler tarafından sıkça kullanılıyor” dedi.
Kolesterol düşürücü
Çileğin lif içeriğinin yüksek olduğunu belirten Gizir, “Çilek iyi kolesterol seviyesini yükseltip kötü kolesterol seviyesini düşürüyor ve bu sayede kalbi korumaya yardım ediyor. Haftada 3 gün 1 kase çilek tercih edebilir.
Diyetisyen Çisem Gündüz Gizir’in çilekli semizotu salatası ve dondurma tarifi şu şekilde:
Malzemeler: 1 kase semizotu, 10 adet çilek, 2 yemek kaşığı bulgur ya da kinoa, 1 yemek kaşığı zeytinyağı, 1 yemek kaşığı nar ekşisi.
Hazırlanışı: Semizotlarını ayıklayıp, yıkadıktan sonra iri parçalara bölüp, derin bir kaseye alıyoruz. Çilekleri dörde bölüp kasenin içerisine ekliyoruz. Üzerine 2 yemek kaşığı daha önceden haşlanmış bulguru ilave ediyoruz. En son olarak zeytinyağı ve nar ekşisini de ekleyip sosuyla beraber karıştırıyoruz.
Çilekli dondurma:
Malzemeler: 10-12 adet çilek, 1 kase süzme yoğurt, 1 çay kaşığı bal.
Hazırlanışı: Tüm malzemeleri blenderde karıştırıp, dondurma kasesine alıyoruz. Servis ederken üzerine nane dalı ekleyebilirsiniz. |
4,443 | 'Kontrollü sosyal hayat döneminde estetik ameliyatlarda artış var' | Karantina döneminde evde kapalı kalmaktan ve depresif ruh halinden insanların çok kilo aldığını ve vücut şekillerinin bozulduğunu, bu durumun bir moralsizlik oluşturduğunu belirten Op. Dr. Arif Eroğlu, "Koronavirüs kaynaklı kontrollü sosyal hayat döneminde estetik ameliyatlarda patlama oldu." dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kontrollu-sosyal-hayat-doneminde-estetik-ameliyatlarda-artis-var-2727053 | Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Arif Eroğlu, koronavirüs kaynaklı kontrollü sosyal hayat döneminde estetik ameliyatlarda patlama olduğunu vurguladı. 2020 yazı için hazırlıkların tüm hızıyla devam ettiğini söyleyen Op. Dr. Arif Eroğlu, Türkiye'nin koronavirüs ile savaşta Dünya'da örnek gösterilecek bir ülke olduğunu belirterek, Türk sağlık sisteminin ve Türk doktorlarının bilgi ve tecrübesinin bir kez daha kendini tüm Dünya'ya kanıtlamasının haklı gururunu yaşadığını ifade etti.
Karantina döneminde evde kapalı kalmaktan ve depresif ruh halinden insanların çok kilo aldığını ve vücut şekillerinin bozulduğunu, bu durumun bir moralsizlik oluşturduğunu belirten Op. Dr. Eroğlu, operasyonlar için güvenli koşulların öneminin altını çizerek Koronavirüs için üç gün önce test yapılmasını şart koştuk. Bu süreçte operasyon ünitelerinin ve hasta odalarının ekstra güvenlik tedbirleriyle son derece sağlıklı ve hijyenik duruma getirildi. dedi.
Koronavirüs sonrasında sık yapılan operasyonlar
Op. Dr. Arif Eroğlu, koronavirüs sonrası vücut şekillendirme operasyonlarında ciddi bir artış olduğunu kaydederek, En sık yaptığımız operasyonların başında 3D lazer lipoliz geliyor. Bu operasyon şekli bozan yağ fazlalığı olan bölgelerdeki yağ dokusunun, ince kanüllerle eritilerek ve sıvılaştırılarak vakumlanması ve vücuttan dışarı alınması prensibine dayanır. Bu bölgeler sıklıkla bel, göbek, sırt, jinekomasti, gıdı, kol içleri, bacak içleri, diz içleri, banana ve basenlerdir. ifadelerini kullandı.
3D lazer lipoliz operasyonları hakkında da bilgi veren Op. Dr. Arif Eroğlu, Smart Lazer, Vaser ve Cellusmooth yağ dokusu dışında başka bir dokuyla etkileşime girmez. Ciddi bir ödem, ağrı ve morluk riski taşımaz. Klasik liposuction gibi mekanik travmaya bağlı olmadığından emboli riski taşımaz. Cilt dokusunda gerginlik maksimum derecede sağlanır. İstenildiğinde kaslı bir görünüm verilebilir. Tek seanstır ve etkisi kalıcıdır. Son derece konforludur. Gündelik hayata geçiş çok hızlıdır. Alınan yağlar başka bir bölgede volüm için kullanılabilir. dedi.
Operasyon sonrası sosyal hayata ve iş hayatına dönüş süresinin son derece hızlı olması da tercih sebeplerinden biri olduğunu kaydeden Op. Dr. Eroğlu, Genelde birkaç günü geçmez. 3D lazer lipoliz sonrası ciddi bir ağrı hissi olmaz, operasyon sonunda yaşanan duygu adeta kas tutulmasına benzeyen ‘spor sonrası hamlama' gibidir. Halk arasında ‘et kesmesi' diye tarif edilir. Ödem ve morluk ilk hafta en fazla olup sonrasında hızla azalır. 3D lazer lipoliz'de korse kullanımı gıdı gibi küçük bölgelerde 3 gün, kollarda 1 hafta, daha büyük bölgelerde 2-3 haftadır. Yeni vücut şekli operasyondan sonra hemen görülür, ödemlerin geçmesiyle beraber 2-3 ayın sonunda şekil yüzde 80 oranında oturur, vücut şeklinin ve deri sıkılığının tam olarak oturması ise 6 ayı bulabilir. şeklinde sözlerini sonlandırdı. |
7,013 | Uyku apnesi olanlar dikkat | Uzmanlar, uyku apnesi olan hastalarda şiddetli horlama ve gece yattığında nefes durmasının olduğunu, bu nedenle hastada sabahları çok yorgun kalkma, dinç olmama, dikkat dağınıklıkları, unutkanlık ve mide problemleri meydana gelebildiğini söyledi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uyku-apnesi-olanlar-dikkat-120716 | Samsun Büyük Anadolu Hastaneleri tarafından Vezirköprü Düğün Salonu’nda organize edilen, Kulak Burun Boğaz (KBB) Hastalıkları ve Baş-Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Erdal Seren’in konuşmacı olduğu ’Sağlık Konferansı’nda Vezirköprülülere Uyku Apnesi ve Horlama üzerinde bilgiler verilirken, merak edilen sorularda yanıt buldu.
Samsun Büyük Anadolu Hastaneleri sosyal sorumluluk bilinciyle, bilgilendirmeye yönelik gerçekleştirdiği ’Sağlık Konferansları’nın bir yenisini daha Vezirköprü ilçesinde gerçekleştirdi. Vezirköprülülerin yoğun ve büyük bir ilgi ile takip ettikleri konferansta konuşan Doç. Dr. Erdal Seren, uyku problemine yol açan, iş hayatını olumsuz etkileyen Uyku Apnesi ve Horlama önemli açıklamalarda bulundu.
Konferans öncesi konuşma yapan Kurumsal İlişkiler Müdürü Fatih Esen, İlçelerimizde gerçekleştirdiğimiz ‘Sağlık Konferansları’mızın bir yenisini daha Vezirköprü ilçemizde gerçekleştiriyoruz. Gösterdikleri ilgi ve alaka için Vezirköprülülere hastanemiz olarak teşekkür ediyoruz. Değişik sağlık konuları üzerine alanında uzmanlaşmış doktorlarımız tarafından bilgilendirmeye yönelik verilen bu programlarımızı sosyal sorumluluk projeleri kapsamında gerçekleştiriyor. Bir anlamda doktorlarımızı insanların ayağına götürüyoruz. Dünya da ve ülkemizde yeni gelişen sağlıktaki özel uygulamaları, bilgileri aktarıyoruz. Merak ettikleri konuları da cevaplayarak onları aydınlatma olanağı buluyoruz. Sağlık konferanslarımız değişik ilçe ve konuları ile devam edecektir dedi.
Uyguladıkları tedavi yöntemi ile ‘Uyku Apnesi ve Horlama Cerrahisi’nde büyük bir başarı elde ettiklerini, Türkiye’nin birçok ilinden de hastaların Samsun Büyük Anadolu Hastanesine gelerek sağlığına kavuştuğuna dikkat çeken Doç. Dr. Erdal Seren, Uyku apnesi; uykuda nefes almanın durması durumuna denir. Şiddetli horlama ve gece yattığında hastada nefes durması olur. Bu nedenle hastada sabahları çok yorgun kalkma, dinç olmama, dikkat dağınıklıkları, unutkanlık ve mide problemleri meydana gelebilir. Fazla kilolar, sigara kullanımı, burun tıkanıklığı ve kemik eğriliği gibi nedenlerle görülebilen ve genellikle hastanın kendisi tarafından kabul edilmek istenmeyen fakat yanında uyuyan ve hatta diğer odalarda uyuyan çocukların bile etkilenmesine yol açan horlama da, ciddi bir sağlık problemidir. Aile içinde büyük sorunlara yol açmaktadır. Hatta boşanmalara bile sebep olduğunu basından görmekteyiz. Kişide ergenlik yaşlarında da horlama varsa, bu durumda endoskopik muayenede zaten kolaylıkla görebileceğimiz anatomik bir sorun olması beklenir. Bu aşamada horlama ile yakın ilişkide olan benzer fakat daha ayrıntılı ele alınması gerekli olan ‘uyku-apne hastalığı’na da değinmek gerekir. Bu durum da vakit geçirmeden bir uzmandan yardım alınması ve tedavi yöntemine gidilmesi gerekmektedir. Uyku apnesi tedavi yöntemlerinde bazen CPAP tedavisi uygulanmaktadır. Bu yüzden bazı hastalar uykuda cihaz kullanmak zorunda kalmaktadır. Hastalar bu ve bunun gibi durumlarda tedavi yöntemlerinde, tedavinin ilerleyiş şekline göre yapılacak olan ameliyatlarda bu cihazlardan kurtulmaları mümkündür.
Özellikle burun, geniz ilgili problem olanlarda bu bölgelerde olan sorunları gidermek için ameliyat yapıyoruz. Yumuşak damak, küçük dil gibi bölgelerdeki sorunların giderilmesi için lazer tedavisi kullanıyoruz. Cerrahi yöntemle yapılan tedavide de hastalar geceleri rahat bir uyku çekebiliyor. Uyguladığımız başarılı ameliyatlarla Türkiye’nin hemen her tarafından birçok hastalarımız gelerek sağlığına kavuştu” diye konuştu.
Konferans bazı katılımcılara ücretsiz chek-up verilmesiyle son buldu. |
7,532 | Sağlık Bakanlığı'ndan 'kızamık' açıklaması | Sağlık Bakanlığı, 'kızamık vakalarında artış olduğu' haberleriyle ilgili, 'Riskli tüm bölgelerde yürütülen müdahale çalışmalarıyla vaka artışı büyük ölçüde kontrol altına alındı' açıklamasında bulundu. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakanligindan-kizamik-aciklamasi-46790 | Sağlık Bakanlığı, medyada kızamık vakalarında artış olduğu haberleriyle ilgili, Riskli tüm bölgelerde Bilim Kurulu'nun tavsiyeleri doğrultusunda yürütülen müdahale çalışmalarıyla vaka artışı büyük ölçüde kontrol altına alındı. Son üç aylık dönemde ise kızamık vakası bildirilmedi ifadesini kullandı. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Türkiye'nin kızamık ve kızamıkçık hastalığının ortadan kaldırılmasını hedef olarak benimsediği ve 2002'den itibaren Kızamık Eliminasyonu (ortadan kaldırma) Programını yürütmeye başladığı belirtildi.
Açıklamada, kızamık vaka sayılarının 2001'de 30 bin 509 iken, yıllar içerisinde giderek azaldığı ve 2007'de 3, 2008 ve 2009'da 4, 2010'da 7 ve 2011'de de 111 olarak gerçekleştiği bilgisi verildi.
Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesi'nde 2005'ten itibaren çeşitli ülkelerde kızamık salgınlarının yaşandığı bildirilen açıklamada, Ülkemiz, bulunduğu konum ve günümüzde artan insan hareketleri sebebiyle importasyon (yurt dışı kaynaklı virüs) riski altındadır. Artan insan hareketlerine paralel olarak ülkemize de yurt dışından importe vakalar gelmekte ve bu vakalardan aşısız veya eksik aşılı kişiler etkilenerek, hasta olabilmektedir. Örneğin; 2012'de Romanya'dan gelen bir gruptan İstanbul'da kızamık bulaşı gerçekleşmiş olup, daha sonraki süreçte bu vakalardan diğer iller de etkilenmiş ve 2012'de 349, 2013'te ise 7405 vakaya ulaşan bir vaka artışı ortaya çıkmıştır. Suriye'den gelen misafirlerimiz arasında aşısız olanlar da kızamık hastalığına yakalanabilmektedir değerlendirmesinde bulunu.
Son üç aylık dönemde kızamık vakası bildirilmedi
Vakaların Avrupa kaynaklı olduğu ancak ülkeye giren Suriyelilerden aşısız veya eksik aşılı olanların virüs dolaşımının devamlılığında rol oynayabilecekleri değerlendirildiği vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:
Bu nedenle Suriyeliler için oluşturulan kamplarda Dünya Sağlık Örgütünün de önerileri doğrultusunda kızamık içeren aşı uygulaması sürdürülmektedir. Ayrıca diğer çocukluk çağı aşıları da ülkemizde uygulandığı şekliyle Suriyeli misafir çocuklara uygulanmaktadır. Kamp dışındaki Suriyeli misafirlerimizin de aile sağlığı merkezlerine başvuruları ya da sahada tespit edilmeleri halinde aşıları ücretsiz olarak uygulanmaktadır.
Bakanlığımızca ülke genelinde ve nüfus hareketlerinin yoğun olduğu bölgeler başta olmak üzere hastalık, bulaşı açısından riskli tüm bölgelerde Bilim Kurulu'nun tavsiyeleri doğrultusunda yürütülen müdahale çalışmalarıyla vaka artışı büyük ölçüde kontrol altına alınmıştır. 2014'ün başından itibaren vaka sayıları oldukça azalmış olup, 2014'te kızamık vaka sayısı 530 vakayla sınırlı kalmıştır. Son üç aylık dönemde ise kızamık vakası bildirilmemiştir. Virüs dolaşımının tamamen durdurulması için çalışmalara devam edilmektedir. |
2,171 | Türkiye'de bir ilk! Öğrencilere araçta PCR dönemi başlıyor | Samsun İl Müdürlüğü tarafından hayata geçen uygulama ile temaslı veya semptomsuz öğrencilerin PCR testinin araçlardan yapılabilmesi için 'PCR numune alma noktası' oluşturdu. Böylelikle kalabalığa karışmak zorunda kalmayan öğrenciler diğer kişilerin hayatını riske atmadan ve hastanelerde sıra beklemeden Kkovid-19 hastası olup olmadığını öğrenebiliyor. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyede-bir-ilk-ogrencilere-aracta-pcr-donemi-basliyor-2800202 | Samsun İl Sağlık Müdürlüğü Türkiye'de ilk kez yapılan bir uygulamaya imza atarak öğrencilere araçta kolayca koronavirüs testi yapabilmek için 'PCR numune alma noktası' oluşturdu. Okullardaki sınıflarda bir kişi pozitif çıkmasıyla diğer öğrenciler temaslı olarak sisteme kaydedilebiliyor. Bu durumda karantina sürecinin 5. gününde teste ihtiyaç duyan öğrenciler artık velileriyle birlikte hastaneye gitmeden araçlarında PCR testi olabilecek.
RİSK YOK, SIRA YOK
Batıpark Olimpiyat Stadı alanında oluşturulan PCR test alanında arabanın içinde güvenle PCR testi yapılıyor. Bu sayede temaslı öğrenci hem kalabalık ortama girmeden diğer kişilerin hayatını riske atmıyor hem de hastanede sıra beklemiyor.
Araçtan PCR testi uygulaması hem öğrencileri hem velileri sevindirdi.
Konu ile ilgili açıklamada bulunan Samsun İl Sağlık Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Muhammet Ali Oruç, koronavirüsün yaklaşık 2 yıldır hayatımızda olduğunu hatırlatarak, Tabii ki Covid-19'u tanımlayabilmek için PCR testi alıyoruz. Şu anda okullarda yaptığımız çalışmalarda pozitiflerin ayrıştırılasında veya temasta bulunmasında PCR testini kullanmaktayız. Okullarda pozitif vakalarımız olduğunda çocuklarımız temaslı olarak kaydedilebiliyorlar. Temaslı olarak kaydedilen veya semptomu olmayan çocuklarımızın 5'inci gününde PCR testlerini alıyoruz. dedi.
Türkiye'de bir ilk! Öğrencilere araçta PCR dönemi başlıyor
Samsun İl Müdürlüğü tarafından hayata geçen uygulama ile temaslı veya semptomsuz öğrencilerin PCR testinin araçlardan yapılabilmesi için 'PCR numune alma noktası' oluşturdu. Böylelikle kalabalığa karışmak zorunda kalmayan öğrenciler diğer kişilerin hayatını riske atmadan ve hastanelerde sıra beklemeden Kkovid-19 hastası olup olmadığını öğrenebiliyor.
BULAŞIN ÖNÜNE GEÇMİŞ OLACAĞIZ
Daha sonra eğer öğrencinin testi negatif ise yine maske, mesafe kurallarına uyarak okullarına devam etmelerinin sağlandığını kaydeden Oruç, Bugün burada Türkiye'de ilk olan PCR numunesi alma yeri oluşturduk. Burada vatandaşlarımız hiçbir sağlık tesisinde hiçbir sıraya gelmeden direkt açık alanda kendi arabalarıyla gelmiş olacaklar. Çadırın altında hemen arkadaşlarımız hızlıca testlerini alacaklar. Burada herhangi bir sağlık tesisinde oluşabilecek bulaşın önüne geçmiş olacağız. Hem trafik sıkıntısı çekilmemiş olacak. Hem bekledikleri zaman kendi araçları içinde beklemiş olacaklar. Çok kolay, hızlı, pratik bir şekilde burada testlerimizi alacağız. Aynı gün içerisinde zaten sonuçlarımız çıkıyor. Önümüzdeki günlerde burayı biraz daha geliştirmiş olup diğer tarama amaçlı yapmamız gereken PCR numunelerini bu alanlarda almış olacağız. Şu anlık sadece temaslı durumda olan 5'inci gününde numune alınması gereken öğrencilerimiz için tasarlamış olduk dedi.
Uygulama ile sağlık merkezlerindeki bulaşın önüne geçiliyor.
HAFTANIN 7 GÜNÜ 10.00-22.00 ARASI HİZMET VERECEK
Korona testi olan lise 1 öğrencisi Melik Kayra Çınar, Çok güzel bir uygulama. Hastaneye gitmeye gerek yok. Kalabalığa girmeye gerek yok. Çok rahat ve kolay bir uygulama, açık ortam. İl Sağlık Müdürlüğüne bu uygulamadan dolayı teşekkür ederim diye konuştu.
Öğrenci velisi Aynur Çınar ise, Öncelikle bu uygulamayı yapan sorumlulara çok teşekkür ediyorum. Kalabalığa girmeden, sıraları beklemeden çok güzel şekilde aracımızın içerisinde konforumuz bozulmadan numune veriyoruz. Bu sırada en azından başkalarına bulaştırma riskimiz olmadan kimseden bir risk almadan kendi işimizi hallettik şeklinde konuştu.
PCR numunesi alma merkezi haftanın 7 günü 10.00 ile 22.00 arası hizmet verecek. |
3,323 | 26 Mart 2021 koronavirüs tablosu: 153 can kaybı, 29 bin 81 yeni vaka | Türkiye’de son 24 saatte 29 bin 81 yeni vaka tespit edildi, 153 kişi hayatını kaybetti. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/26-mart-2021-koronavirus-tablosu-153-can-kaybi-29-bin-81-yeni-vaka-2775192 | Türkiye Günlük Koronavirüs Tablosu, covid19.saglik.gov.tr adresinden paylaşıldı.
Buna göre, son 24 saatte 220 bin 985 Kovid-19 testi yapıldı, 29 bin 81 kişinin testi pozitif çıktı, 153 kişi hayatını kaybetti. Hasta sayısı 1253 olarak açıklandı.
Son 24 saatte 20 bin 208 kişinin Kovid-19 tedavisi ya da karantinasının sona ermesiyle iyileşen sayısı 2 milyon 921 bin 37'ye yükseldi.
|
7,267 | Diyabete kesin tedavi yolda | “Bağışıklık sisteminin bastırılmasıyla bu hücrelerin yeniden ensülin üretebilmeleri ve kişinin hastalıktan kurtulması sağlanabilir” | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/diyabete-kesin-tedavi-yolda-74533 | Hollandalı bilim insanları, Tip 1 diyabetin kesin tedavisini sağlayabilecek bir metot üzerinde ilerleme kaydettiklerini açıkladı. Leiden Üniversite Hastanesi öğretim üyesi Prof. Dr. Bart Roep, uzun zaman diyabet hastalarında beta hücrelerinin bağışıklık sistemi tarafından tamamen yok edildiğinin düşünüldüğünü, ancak bunun doğru olmadığının anlaşıldığını belirtti. “Yıllarca diyabet hastası olanların bile ensülin hormonu salgılayan beta hücrelerine sahip olduklarını saptadık” diyen Profesör Roep, “Bağışıklık sisteminin bastırılmasıyla bu hücrelerin yeniden ensülin üretebilmeleri ve kişinin hastalıktan kurtulması sağlanabilir” şeklinde konuştu. |
7,010 | Polen alerjisine dikkat! | Ondokuz Mayıs Üniversitesi(OMÜ) Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nurhan Köksal, polene karşı alerjisi olan kişilerin kuru ve rüzgarlı havalarda dışarı çıkmamaları gerektiğini söyledi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/polen-alerjisine-dikkat-121022 | Bahar aylarıyla birlikte sıklıkla görülen polen alerjileri hakkında açıklamalarda bulunan OMÜ Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nurhan Köksal, polene alerjisi olanların doktora başvurması, alerji nedenlerinin tespit edilerek ona göre tedavi şeklinin belirlenmesi gerektiğini söyledi.
ÇOCUK VE GENÇ ERİŞKİNLERDE DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR
Mevsim geçişlerinde özellikle bahar aylarında polenlerin, astım hastalarını aşırı derecede etkilediğini söyleyen Prof. Dr. Nurhan Köksal, Halk arasında bahar nezlesi olarak da bilinen alerjik rinit ve alerjik astımı olanların bahar aylarında şikayetleri daha da artmaktadır. Vücudun duyarlılık göstermesinden dolayı özellikle çocuklarda ve genç erişkinlerde bu tür şikayetler daha fazla görülmektedir. Bu tür hastalarımızın kendi sağlıklarını koruması için bazı tedbirler alması gerekiyor. Polene karşı alerjisi bilinen hastalarımızın havanın kuru ve rüzgarlı olduğu zamanlarda dışarı çıkmamaları gerekiyor. Polen alerjisi olan kişilerin bahar mevsimi boyunca sık hapşırması, devamlı burun akıntısı, gözlerde yanma-batma, gözlerde sulanma gibi şikayetleri de olur. Bu tür şikayeti olan kişilerin bir sağlık kuruluşuna müracaat etmesi gerekir. Alerji testlerinin yapılarak polen alerjisi olup olmadığının tespit edilmesi ve buna göre tedavi yöntemlerinin uygulanması gerekir dedi.
|
5,649 | 'Diyet Fest' 13 Nisan'da başlıyor | Türkiye’nin sağlıklı yaşam festivali Diyet Fest, 13-14 Nisan tarihlerinde Küçükçiftlik Park’ta başlıyor. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/diyet-fest-13-nisanda-basliyor-2638174 | Türkiye’nin sağlıklı yaşam festivali Diyet Fest, 13-14 Nisan tarihlerinde Küçükçiftlik Park’ta başlıyor. 8 bini aşkın ziyaretçinin katılması beklenen festivalde birçok söyleşi, spor aktivitesi ve atölye etkinlikleri düzenlenecek. Ayrıca, festival kapsamında Ece Seçkin ve Berkay da sahne alacak.
Diyet ve sağlıklı beslenme konularının tüm detaylarıyla söyleşilerde diyetisyenler tarafından ele alınacağı festivalde, spor aktiviteleri, sağlıklı yiyecek tarifleri, tadımlar, çekilişler, yarışmalar ve DJ performansları da düzenlenecek.
Günlük hayatta kolayca hazırlanabilecek sağlıklı tarifler uzmanların sunumuyla ziyaretçilerle buluşacak. Festivalde sağlıklı ve lezzetli smoothie atölyesiyle hafif ve lezzetli tarifler paylaşılacak. Kefir ile ilgili söyleşilerin yer alacağı programda, kefirin faydaları ve beslenmedeki yeri ile ilgili bilgiler verilecek. 0-12 yaş arası çocukların ücretsiz olarak katılabildiği festivalin programında çocuklara özel sağlıklı beslenme etkinlikleri de yer alıyor. |
3,970 | Türkiye’de koronavirüste son durum: 2529 yeni hasta, 87 can kaybı | Sağlık Bakanlığı son 24 saatte 87 kişinin korona virüsten hayatını kaybettiğini, toplam can kaybının 11 bin 59'e yükseldiğini açıkladı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyede-koronaviruste-son-durum-2529-yeni-hasta-87-can-kaybi-2753095 | Sağlık Bakanlığının Covid-19 bilgilendirme sayfasında Türkiye’nin güncel korona virüs tablosu kamuoyuyla paylaşıldı. Tabloya göre son 24 saatte 87 kişi korona virüsten hayatını kaybetti, toplam can kaybı 11 bin 59’e yükseldi.
Bugün toplam 146 bin 198 test yapılırken, 2 bin 529 yeni vaka tanısı konuldu. Toplam vaka sayısı 399 bin 360 oldu. Bugün iyileşen 2 bin 215 kişiyle birlikte toplam iyileşen toplam hasta sayısı 342 bin 501'e yükseldi. Toplam hastalarda zatürre oranının yüzde 4. 2, toplam ağır hasta sayısının ise 3 bin 1 olduğu açıklandı.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Bugün tespit edilen 2 bin 529 yeni hastamız var. Ağır hasta sayımız 3 bini geçti. Kayıplarımızı azaltmak için hasta ve ağır hasta sayısını azaltmak zorundayız. Buna ancak birlik ve beraberlik içinde mücadele ederek, tedbirlere uyarak ulaşabiliriz. Maske takın” ifadelerine yer verdi. |
5,415 | Sağlık sektörüne yapılan yatırımlarda en çok şehir hastaneleri konuşuldu | 2017 yılından bugüne kadar hastanelerle alakalı 247 bin 660 basın haberinin yapıldığı görülürken, sağlık sektörüne yapılan yatırımların medyaya da yansıdığı kaydedildi. Son yıllarda adından en fazla söz ettiren yatırım ise şehir hastaneleri oldu. Şehir hastaneleri ile alakalı son üç yıl 15 bin 836 adet haber yapıldığı görüldü. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-sektorune-yapilan-yatirimlarda-en-cok-sehir-hastaneleri-konusuldu-2665260 | Medya takibinin önde gelen kurumlarından Ajans Press, hastanelerle alakalı basına yansıyan haber adetleriniinceledi. Ajans Press ve ITS Medya'nın dijital basın arşivinden derlediği bilgilere göre son 3 yıl içerisinde hastanelerle alakalı yapılan basın haber adedinin 247 bin 660 olduğu görüldü. Yıllara göre bakıldığında ise bu sayı 2017 yılında 94 bin 814 olurken, 2018 yılında 94 bin 486, 2019 yılının ilk 9 aylık döneminde ise 58 bin 360 olarak kayıtlara geçti.
Ajans Press'in, Sağlık Bakanlığı verilerinden elde ettiği bilgilere göre, 2017 yılında açıklanan son verilere neticesinde Türkiye'de bin 518 hastane olduğu görüldü. Bu hastanelerinde 879'u Sağlık Bakanlığı'na bağlı iken 68'inin üniversite, 571'inin ise özel hastane olduğu kaydedildi. Türkiye'deki en çok hastanenin ise 238 adet ile İstanbul'da olduğu saptandı. Bu sayı Ankara'da ise 87 olurken İzmir'de 58 adet hastane olduğu belirlendi. |
5,674 | Acıktığınızda nane koklayın! Kilo vermede müthiş etki | Birtakım ipuçlarını kullanarak hızlı ve etkili bir şekilde kilo verebilirsiniz! İşte kilo vermenizi sağlayacak o yöntemler... | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/aciktiginizda-nane-koklayin-kilo-vermede-muthis-etki-2634278 | Araştırmalar, yiyecek günlükleri tutan insanların tutmayanlara göre yüzde 15 daha az yemek yediğini ortaya çıkardı. Bu nedenle yediklerinizi kaydetmek, kilo vermeniz için son derece etkili bir yol. Gün içinde neler yediğinizi görmek, sizi bir sonraki öğüne psikolojik olarak hazırlar.
SUYU MERKEZE KOYUN
İlla aromalı bir şeyler içmek istiyorsanız bunun için kahvaltıda taze sıkılmış portakal suyundan faydalanın. Ancak 1 bardaktan fazla içmeyin. Günün geri kalanında bolca su tüketmeye özen gösterin. Düzenli olarak içilen su, açlık hissini bastırıp kalori alımını azaltır.
ÜÇ LOKMA DAHA AZ YİYİN
Her öğünde 3 lokma daha az yemek yemeye özen gösterin. 3 lokma gibi gözükse de aslında bu kalori oranını yıl ile çarptığınızda bolca kalori kazancı etmiş olacaksınız. Böylelikle çoğu insanın yılda aldığı 2. 3 kilo size yanaşmayacak.
ACIKTIĞINIZDA MUZ, ELMA VEYA NANE KOKLAYIN!
Chicago'daki Koku, Tat Tedavi ve Araştırma Vakfı'nın Nörolojik Direktörü Alan R. Hirsch, bu yöntemi 3 bin gönüllüyle denedi. Araştırmaya katılanlar her acıktığında bu ürünlerden birini koklayıp beslenmelerine de dikkat ederek yılda yaklaşık 10 kilogram kaybettiler.
AKŞAM YEMEĞİNİZİ MAVİ TABAKLARDA SERVİS EDİN
Mavi renk, iştah kesici işlev görür. Öyleyse mavi tabaklarda yemeğinizi servis edebilir, masanıza mavi masa örtüsü serebilirsiniz. Buna karşılık yemek alanlarınızda kırmızı, sarı ve turuncudan kaçının. Araştırmalar bu renklerin yemek yemeye teşvik ettiklerini söylüyor.
2 SAATTE BİR 5 DAKİKA YÜRÜYÜN
Bütün gün masa başında mı oturuyorsunuz? Her 2 saatte bir 5 dakikalık bir tempolu yürüyüş, günün sonunda 20 dakikalık ekstra bir yürüyüşe katlanacaktır. Böylelikle günlük hareketinizin bir kısmını daha ofisteyken gerçekleştirmiş olacaksınız. |
5,711 | Burun ameliyatlarında uzman ellere güvenin | Burun ameliyatları gerek sağlık gerekse estetik gerekçelerle oldukça sık yaptırılan ve hayatımızda yer etmeye başlayan ameliyatlar haline geldiler. Peki burun ameliyatlarını kim yapmalı? Ameliyat öncesi ve sonrası hangi kurallara uyulmalı? Kulak Burun Boğaz Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Kenan Selçuk Tuncay konuyla ilgili önemli bilgiler veriyor... | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/burun-ameliyatlarinda-uzman-ellere-guvenin-2631333 | Burundaki şekil ve işlevsel bozuklukları gidermek için yapılan burun ameliyatı sonrası iyileşme sürecini daha sağlıklı ve hızlı bir hale getirmek için dikkat edilmesi gereken çok sayıda faktör var. Geliştirilen tekniklerle, ameliyat geçmişe göre oldukça kolay gözükse de, ameliyatın ardından dikkat edilmesi gereken faktörler var.
Burun estetiği ve diğer burun ameliyatları ile ilgili bilgiler veren Kulak Burun Boğaz Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Kenan Selçuk Tuncay, burun ameliyatlarından önce ve sonra dikkat edilmesi gereken ayrıntılara değindi. Özellikle burun estetiği yaptırmak isteyen hastaların psikolojik olarak ameliyata kendilerini hazır hissetmeden karar vermemelerini öneren Dr. Kenan Selçuk Tuncay, “Burun yüzümüzün tam ortasında olan bir organ olduğu için burunda oluşacak bir şekil değişikliği tüm yüzde ve yüz ifadesinde değişime sebep olacaktır. Ayrıca bu ameliyatı yaptırmayı düşündüğü hekimini iyi araştırmasını ve güvendiği bir hekime bu ameliyatı yaptırmasını tavsiye ederim” ifadelerini kullandı.
SONUÇLAR HASTAYA DA BAĞLI
Ayrıca burun estetiği ve ameliyatlarında hekimin bilgisi, tecrübesi, becerisi kadar hastanenin imkanları ve kullanılan malzemelerin de önemli olduğunu vurgulayan Tuncay, “En önemli faktörlerden biri hastanın anatomisi ve sonrasında kendine bakımıdır. Her şeyin mükemmele yakın gerçekleştiği bir burun estetiği ameliyatında nihai sonuç eskisinden çok daha iyi olacaktır. Örneğin; Çok kötü bir anatomiye sahip olan bir hastanın burunu mükemmel değil daha iyi olacakken çok az deformitesi olan bir hastanın burunu mükemmele yakın olacaktır” şeklinde konuştu.
“AMELİYATTAN ÖNCE SİGARAYI BIRAKIN”
Ameliyattan önce sigara kullanan hastaların özellikle ameliyattan birkaç gün önce sigarayı bırakmaları sonrasında da mümkünse başlamamalarını tavsiye eden Tuncay, “Sigarayı bırakamayan hastaların da burun ameliyatları yapılmaktadır ancak ameliyatın başarı şansı ve iyileşme süresi üzerine olumsuz etkilerinin olduğunu belirtmek gerekir. Burun estetiği olan hastaların ilk 3 ay gözlük kullanmamaları, basketbol, voleybol ve futbol gibi toplu oynanan sporlardan yine 3 ay uzak durmaları, yaklaşık 1 ay burun üstüne yatmamaları, mümkün mertebe sigara dumanlı ve aşırı sıcak ortamda ilk haftalar uzak durmaları gerekmektedir. Alçı alındıktan sonra havuza, denize girebilirler ve rahatlıkla duş alabilirler. Bunun yanı sıra bireysel sporlar, yüzme, koşma, fitness ve yürüyüş yapabilirler. Yine ameliyattan sonra özellikle ilk ay çok fazla güneşin altında kalmamaları gerekmektedir” dedi.
“İSTİSNAİ DURUMLARDA DAHA ERKEN YAŞTA YAPILABİLİR”
Burun estetiği de dahil olmak üzere tüm burun ameliyatlarının kemik gelişiminin tamamlandığı yaş olarak kabul edilen 18 yaşından itibaren sıklıkla yapılabildiğini belirten Tuncay, “Bazı istisnai durumlarda daha erken yaşlarda da yapılabilmektedir. Bu istinai durumlar özellikle burunda ciddi deformitesi olan ve nefes alma problemi çok üst seviyede olan hastaları kapsamaktadır” diye konuştu.
HER MEVSİMDE YAPILIR
Burun estetiği ameliyatının her mevsim yapılabileceğine de değinen Tuncay, “Her mevsimin kendine has dikkat edilmesi gereken noktaları mevcuttur. Yaz aylarında yapılan ameliyatlardan sonra özellikle yaklaşık 1 ay güneşten korunmak ve 3 ay güneş gözlüğü takmamaya özen gösterilmelidir. Kış aylarında yapılan ameliyatlardan sonra da kalabalık ve havasız ortamlardan uzak durmak, gribal ve enfeksiyöz hastalıklardan korunmak adına önemlidir” diyerek sözlerini tamamladı. |
4,347 | Mardin'de korona virüse yönelik yeni tedbirler alındı | Mardin'de korona virüs tedbirleri kapsamında yeni yeni kısıtlamalar getirildi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/mardinde-korona-viruse-yonelik-yeni-tedbirler-alindi-2733235 | Mardin Valiliğinden yapılan yazılı açıklamada, Vali Mahmut Demirtaş başkanlığında gerçekleştirilen toplantıda korona virüs tedbirleri kapsamında 65 yaş ve üstü vatandaşlara getirilen sokağa çıkma kısıtlamasının esnetilmesinin ardından kısıtlama saati ve toplu taşıma araçlarını kullanma, il/ilçe semt pazarlarına giriş saatleri, 65 yaş ve üstü vatandaşlar ile 15 yaş altı çocukların (gelin ve damadın 1. derece yakınları hariç) nişan, kına, düğün, nikâh vb. toplu etkinliklere katılmalarına yönelik kısıtlama getirilmesine yönelik kararlar alındığı belirtildi. Açıklamada, Korana virüs salgını ile mücadele kapsamında 13.08.2020 tarih ve 2020- 8D sayılı İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulunun '65 yaş ve üstü vatandaşlarımızın her gün 10.00-20.00 saatleri arasında sokağa çıkabilmeleri' ile ilgili kararının '65 yaş ve üzeri vatandaşlarımızın her gün 10.00-19.00 saatleri arasında sokağa çıkabilmeleri' şeklinde revize edilmesine, 65 yaş ve üzeri vatandaşların toplu taşıma araçlarını her gün sadece 10.00-17.00 saatlerinde kullanabilmesine, 65 yaş üstü vatandaşların ve 15 yaş altı çocukların (gelin ve damadın 1. derece yakınları hariç) nişan, kına, düğün, nikâh vb. toplu etkinliklere katılmalarının yasaklanmasına, 65 yaş ve üzeri vatandaşların ilimizde kurulan semt/ilçe pazarlarına saat 17.00’den sonra girmelerinin yasaklanmasına, ilimiz genelinde yapılan muayenede Covid-19 testi pozitif olup klinik bulgusu olmadığı için evde tedavisi devam eden hastaların ikametlerinin dışına çıkması yasaklanmıştır. Sağlık, kolluk ve denetim ekiplerince yapılan kontrollerde hastanın evden ayrıldığı veya ev içinde kendini izole etmediği tespit edilmesi halinde ilgili kişi hakkında adli ve idari işlem yapılacaktır. Belirtilen tedbirlere ilişkin olarak alınacak kararların Valilik ile koordineli olarak kaymakamlarımız tarafından Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun 27’nci ve 72’inci maddeleri gereğince gerekli kararların alınması, büyükşehir ve ilçe belediyeleri ile sivil toplum kuruluşları işbirliği içinde gerekli çalışmaların/tedbirlerin ivedilikle planlanarak uygulanması, alınan kararlara uymayan vatandaşlara Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun 282'inci maddesi gereğince idari para cezası verilmesi başta olmak üzere aykırılığın durumuna göre Kanun'un ilgili maddeleri gereğince işlem yapılması, konusu suç teşkil eden davranışlara ilişkin Türk Ceza Kanunu'nun 195'inci maddesi kapsamında gerekli adli işlemlerin başlatılmasına oy birliği/çokluğu ile karar verilmiştir denildi.
|
739 | Son dakika! Bakan Koca, Nurdağı ve İslahiye'deki depremzedeleri uyardı: Şebeke suyunu içmeyin | Son dakika haberi: Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Kahramanmaraş'ta meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerden etkilenen Gaziantep'te açıklamalarda bulundu. Bakan Koca İslahiye ve Nurdağı'nda su klorlama çalışmalarının sürdüğünü belirterek bölgedeki vatandaşlara uyarıda bulundu. Koca, "Gaziantep'te Nurdağı ve İslahiye haricinde şehir merkezindeki şebeke suyu, içme suyu olarak kullanılabilir" dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-koca-deprem-bolgesinde-onemli-aciklamalar-2877055 | Kahramanmaraş'ta meydana gelen ve 10 ilde büyük bir yıkıma neden olan 7.7 ile 7.6 büyüklüğündeki depremler Türkiye'yi derinden sarstı. Binlerce binanın yıkıldığı 'asrın felaketi'nde 40 binin üzerinde vatandaşımız hayatını kaybetti. Deprem bölgelerinde yaraların bir an önce sarılması için devlet ve millet el ele verirken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla birçok bakan bölgedeki incelemelerine devam edip çalışmaları yakından takip ediyor.
Bugün Kahramanmaraş depremlerinden en çok etkilenen illerden biri olan Gaziantep'te açıklamalarda bulunan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, devletin tüm kurumlarıyla sahada olduğunun altını çizdi. Koca, bu felaketin üstesinden hep birlikte gelineceğini söyledi. İslahiye ve Nurdağı'nda su klorlama çalışmalarının sürdüğünü belirterek bölgedeki vatandaşlara uyarıda bulunan Koca, Gaziantep'te Nurdağı ve İslahiye haricinde şehir merkezindeki şebeke suyu, içme suyu olarak kullanılabilir dedi.
BU GÜNLERİN ÜSTESİNDEN HEP BİRLİKTE GELECEĞİZ
Bakan Koca'nın açıklamalarında satır başları:
Devletimizin tüm kurumları Büyük devlet ne demektir? Bunun tarihi cevabını vermek için yarıştı. Bu böyle devam edecek. Müsterih olalım. Her yeni günün akşamında acımız daha çok teselli olmuş, darlığın yerini varlık almış olacak. Bugünlerin üstesinden hep birlikte geleceğiz.
İlgili Haberler
MSB yeni görüntüleri paylaştı: İHA'lar deprem bölgesinde faaliyetlerini sürdürüyor
Unutulmayacak kahraman: Depremde 60 kişiyi kurtardı, duvarın altında kalarak hayatını kaybetti
Gaziantep'te 16 devlet hastanemiz, 1 üniversite hastanemiz, 2 toplum sağlığı merkezi, 167 aile sağlığı merkezi, sayısı 51'i bulan 112 istasyonlarımız ve 104 sağlık evimiz hala hizmet vermektedir.
636 bin 949 kişiye sağlık hizmeti verildi. Depreme bağlı sebeplerle tedavi altına alınan Gaziantepli hastalarımızdan 25 bin 276'sı taburcu olmuştur.
ŞEBEKE SUYU İÇMEYİN
736 su örneği alınmış , 512'si su örneği sağlık açısından uygun bulunmuş, 103 su örneği sağlık açısından uygun bulunmamıştır. Nurdağı ve İslahiye'de şebeke suyu içme suyu olarak kullanılmamalıdır. |
1,861 | Son dakika! Bakan tablodaki tehlikeye dikkat çekti: 29 Aralık vaka sayısı artışta | Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan 29 Aralık koronavirüs tablosuna göre; son 24 saatte 36 bin 684 yeni vaka tespit edilirken, 142 kişi hayatını kaybetti. Hastalığa yakalananlar arasında risk grubundakilerin sayısının artacağına dikkat çeken Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, bu durumun can kayıplarına yansıyabileceğini söyleyip vatandaşlara hatırlatma dozu yaptırmalarını tavsiye etti. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/29-aralik-koronavirus-tablosu-aciklandi-2807033 | Sağlık Bakanlığı 29 Aralık 2021 tarihli koronavirüs tablosunu açıkladı. Kovid-19'un daha hızlı yayılan Omicron varyantının etkilerinin görüldüğü son 24 saatlik verilere göre, vaka sayısında ciddi bir artış yaşandı. Tabloda can kaybı sayısında ise düne göre düşüş gözlendi.
29 ARALIK 2021 KORONAVİRÜS VAKA TABLOSU
Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan 29 Aralık koronavirüs tablosuna göre; 36 bin 684 yeni vaka tespit edilirken, 142 kişi hayatını kaybetti. Bir günde yapılan toplam test sayısı 366 bin 363 olurken, iyileşen sayısı ise 25 bin 638 olarak açıklandı.
Öte yandan tabloda 2 doz aşılama verilerine de yer verildi. En az 2 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye'de 2. doz aşılama ortalama yüzde 83. 1 oldu. 1. doz ortalaması yüzde 91. 62 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaş sayısı toplamda 129 milyon 972 bin 508’e yükseldi.
BAKAN KOCA: CAN KAYIPLARI ARTABİLİR
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, tablodaki tehlikeye dikkat çekip sosyal medya hesabından şu mesajı paylaştı:
Vaka sayılarında yaşanan artışla birlikte, hastalığa yakalananlar arasında ileri yaştakilerin, kronik rahatsızlığı olanların sayısı da yükselecek. Bu durum, kayıplarımızın artma ihtimalini güçlendiriyor. Risk grubundakiler daha dikkatli olmalı, hatırlatma dozlarını yaptırmalıdır.
29 Aralık 2021 koronavirüs tablosu
28 ARALIK 2021 KORONAVİRÜS TABLOSU
Sağlık Bakanlığı tarafından dün açıklanan koronavirüs tablosuna göre; 26 bin 99 yeni vaka tespit edilmiş, 157 kişi hayatını kaybetmişti.
İlgili Haberler
Son dakika! 28 Aralık koronavirüs tablosu: Vaka sayısı 30 bini aştı
Omicron’un yeni belirtisi ortaya çıktı! El, ayak, parmak ve dirseklere dikkat!
DSÖ’den Omicron uyarısı: Yüksek risk seviyesinde |
4,325 | 'İlacı buzdolabının rafında saklamayın' | Baş Eczacı Yıldız Türkaydın, “İlaçların bilinçli kullanımı kadar doğru koşullarda saklanması çok önemli. Soğuk zincir uyarısı olan ilaçlar buzdolabının raf kapağında değil, iç bölmede, arka panele ve yiyeceklere değmeyecek yerde muhafaza edilmeli” dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/ilaci-buzdolabinin-rafinda-saklamayin-2734260 | Medipol Mega Üniversite Hastanesi'nden Baş Eczacı Yıldız Türkaydın, evde ilaç saklama konusunda bilgi verdi. İlaçların tedavide doğru kullanımı kadar; ideal koşullarda saklanmasının önemine değinen Yıldız Türkaydın “Sadece ilaçlar değil; tedavi amaçlı kullanılan her türlü bitkisel, beslenme veya takviye ürünlerinin de saklanma koşullarına dikkat edilmelidir. Ülkemizde genellikle evlerde bütün ilaçlar buzdolabında saklanıyor. Bu doğru bir yöntem değil. Eğer ‘oda sıcaklığında saklayınız' ibaresi mevcutsa güneş görmeyen, serin, nemli olmayan ve sıcaklığı 25 dereceyi geçmeyen yerlerde ilaçlarınızı kendi ambalajlarında depolayın. Soğuk zincir uyarısı varsa tanımlanan sıcaklık 2-8 derece arasıdır. Buzdolapları genellikle bu sıcaklık arasındadır. Bu ibarenin olduğu ilaçları buzdolabının kapağında değil; iç raf kısımlarında; duvarlarına değmeyecek şekilde ve mümkünse yiyeceklerden ayrı bir bölmede saklayın” dedi.
“Burun ve göz spreylerine dikkat”
Her ilacın etken ve yardımcı maddeleri farklı olabileceği için açıldıktan sonraki saklama sürelerin de birbirinden farklı olabileceğini belirten Baş Eczacı Yıldız Türkaydın, “Hastalara prospektüs bilgisine göre hareket etmelerini tavsiye ediyoruz. Ancak genel olarak toz halinde olup sulandırılarak kullanılan ateş dürücü ve antibiyotik şuruplar tedavi bittikten sonra, enjeksiyon olarak kullanılan flakonlarsa kullanım sonrası kısmi olarak kalsa bile imha edilmeli. Göz damlaları da açıldıktan sonraki 10-15 gün içinde kullanılmalı. Damlanın için kalsa bile kullanılmamalı. Geri kalan tüm ilaçlar ise (şurup, krem-pomad) ilave bir kullanım süresi uyarısı yoksa fiziksel görünümlerinde değişiklik gözlemlendiği an imha edilmeli. Ayrıca hastalarımızı ilaçların kutularının üzerinde yazılı son kullanım tarihlerine mutlaka dikkat etmeleri ve tarihi geçmiş ilaçları asla kullanmamaları konusunda önemle uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.
“Yolculukta güneşten koruyun”
İlaç saklama koşullarının kronik hastalığı yüzünden rutin tedavi gören hastalar açısından hayati önem taşıdığını ifade eden Türkaydın “Yolculuklarda ilaçları kendi ambalajlarından çıkartmamak gerek. Kendi ambalajında kalması son kullanım tarihini rahat kontrol edebilmemizi, ışıktan korunması gereken ilaçların ışık görmesini engelleyebilmemizi sağlar. Seyahatte ilaçlarımızı güneş görmeyecek şekilde ve oda sıcaklığını aşabilecek durumlardan koruyarak taşımalıyız. Ayrıca soğukta saklanması gereken ilaçları ise içine buz aküleri konulmuş özel soğuk zincir ilaç taşıma kutularında muhafaza etmeliyiz. Özel termometreler kullanarak kutu sıcaklığını kontrol edilmeliyiz” şeklinde konuştu.
“Çocuklardan uzak tutun”
İlaçların doğru kullanıldığında hastalıklara şifa, yanlış zamanda, yanlış miktarda ve yanlış kişi tarafından alındığında zehir olabileceğine dikkat çeken Türkaydın, “Evlerimizde ilaçlar çocukların bilmedikleri, ulaşamayacakları yükseklikte ve mümkünse kilit altında tutulmalı. Ayrıca prospektüslerin atılmaması gerekiyor. Yasalar gereği üretici firmalar ilaçların prospektüslerine hastalar için gerekli tüm genel bilgileri yazmakla yükümlüdür. Bu yüzden aldığınız ilaçların prospektüslerini kesinlikle atmayın. Tedavi sürecince gerektiğinde ulaşabilmek için ilacın kendi ambalajında kalmasını sağlamak en doğru yol olacaktır” diyerek sözlerini tamamladı. |
3,887 | Düzce'de aşı anketi yapıldı | Düzce'de bir organizasyon şirketi tarafından sosyal medya üzerinden korona virüs aşısı olup olunmayacağı üzerine bir anket düzenlendi. Ankette katılan 3 bin 304 kişi ise "Aşı olmam" seçeneğine oy verdi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/duzcede-asi-anketi-yapildi-2756192 | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, korona virüs aşısı ile ilgili olarak çalışmalar yapıldığını, gönüllü aşıların uygulandığını açıklamasının ardından Düzce'de bir organizasyon şirketi bir anket gerçekleştirdi. Sosyal Medya üzerinden yapılan ankette Korona virüs aşısı olur musunuz?” sorusu katılımcılara yöneltildi. 9 bin 97 kişinin katıldığı ankette en çok oy korona virüs aşısı olmam seçeneğini işaretledi. Ankette 3 bin 304 kişi aşı olmam, 2 bin 889 kişi ise evet aşı olurum seçeneğini işaretledi. Ankette kararsız kalan kişi sayısı ise 2 bin 904 oldu. |
1,318 | Zeytinyağı ve badem yağı ile bronzlaşmak cilde zarar veriyor! Güneş yanıklarına yoğurt bile sürmeyin! | Cilt Hastalıkları Uzmanı Dr. Eda Haşal, güneş yanıklarına karşı yoğurt sürülmesinin hiçbir tedavi edici özelliği olmadığını, zeytinyağı ve badem yağı gibi yağlarla bronzlaşmaya çalışmanın ise cildi haşlamaktan başka bir işe yaramadığını belirtiyor. İşte güneş yanıklarıyla mücadele etmenin etkili yöntemleri… | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/gunes-yaniklarina-asla-yogurt-surmeyin-2841939 | Atatürk Devlet Hastanesi Cilt Hastalıkları Uzmanı Dr. Eda Haşal, güneş yanıklarının doğru uygulamalarla tedavi edilmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Vücuda yoğurt sürmenin doğru bir yöntem olmadığını söyleyen Eda Haşal, insanların denizden çıktıktan sonra vücutlarının rahatlaması için ve güneşten korundukları düşüncesiyle sürdükleri yoğurdun koruma gibi bir özelliğinin bulunmadığını aksine süt ürünlerindeki bakterilerin enfeksiyonları tetikleyebileceğini ve bunları kesinlikle önermediklerini belirtiyor.
GELENEKSEL YAKLAŞIMLARDAN UZAK DURUN!
Vücuda yoğurt, zeytinyağı, badem yağı ve çeşitli yağlar sürmek geleneksel yaklaşım olarak değerlendiren Haşal, güneşten korunmak için sağlıklı olan ve cildi koruyan ajanların kaliteli güneş kremleri, penye ve pamuklu kıyafetler olduğunu bildiriyor. Denize girerken özellikle çocuklar için ultraviyole özellikli mayolar tercih edilmesi gerektiğini ve UV ışınlarının çok daha düşük olduğu saat 17:00’dan sonra güneşe çıkılmasını belirtiyor.
GÜNEŞ YANIĞI BELİRTİLERİ
Güneş yanığının en belirgin özelliği kızarıklık, acı ve ağrı veren cilt yüzeyidir. Ayrıca cilt şişebilir ve kaşınabilir. İleri derecedeki cilt yanıklarında içi su dolu kabarcıklar da görülür. Eğer ağrı çok şiddetliyse doktora başvurulmalıdır. Diğer belirtiler ise şu şekildedir.
Ateş
Titreme
Bulantı ve kusma
Baş ağrısı
Boyun tutulması
İlgili Haberler
Bu Besinler Güneş Kreminden Daha Etkili! Cildi Koruyor, Cilt Kanserini Önlüyor!
Rekor kıran sıcaklarla gelen tehlikeli bir hastalık! Bu belirtileri görmezden gelmek öldürüyor
SOĞUK MÜDAHALEDE BULUNUN
Güneş yanıklarında cildin yeterince soğuk tutulması ve soğutulması önem taşıyor. Cilde soğuk tatbik etmek acıyı hafifletiyor ve iltihabı önlüyor. Soğuk suyla ıslatılmış havlu kullanmak yanıklara iyi gelebiliyor. Soğuk kompres uygulamasına en az yarım saat boyunca ve yanık bölgedeki acı kesilinceye kadar devam edilmesi gerekiyor. Güneş yanığı sebebiyle cilt ciddi miktarda sıvı kaybettiği için bol bol su tüketmek gerekiyor.
Papatya veya aloe vera içeren ürünler iltihap giderici özelliklere sahiptir ve yanık bölgeyi iyileştirebilir. Ancak yanıklar ileri düzeyde ise bir sağlık kuruluşuna gidilmeli ve bir uzmanın tavsiyesiyle ilaç ve merhem kullanılmalıdır.
GÜNEŞTEN KORUNMA METOTLARI
Öncelikle penye ve pamuklu güneş koruyucu giysiler kullanın ve kaliteli güneş koruyucu kremler tercih edin.
Sağlıklı beslenmeye ve bol sıvı tüketmeye çok dikkat edin.
Sabah 10:00 ila ikindi vakti 17:00 arasında güneşe çıkmayın bu saatten sonra güneş UV oranı yüzde 80 oranında azalıyor.
Su, kar, kum, beton, parlak binalar ve beyaz boyalı alanlar gibi yansıtıcı yüzeylerden uzak durun.
Solaryum ışıkları yüksek UV ışını bulundurduğundan bu lambalardan uzak durun. Bazı uzmanların inancına göre 15- 30 dakikalık solaryum tüm gün güneşlenmek kadar tehlikeli olabiliyor. |
440 | Oxford Üniversitesi'nin araştırması korkuttu! Türkiye dünyada 5'inci oldu | Uzmanlar uyarıyordu sonunda oldu. Türk mutfağının leziz yemeklerini bir kenara bırakıp fast food tüketimini arttırınca kilolar da beraberinde geldi. Oxford Ünversitesi'nin yaptığı araştırmaya göre Türkiye, en çok yemek yemeyi seven ülkeler arasında 5'inci oldu. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik-videolari/oxford-universitesinin-arastirmasi-korkuttu-turkiye-dunyada-5inci-oldu | |
5,714 | Besin alerjisi ülkemizde hızla yayılıyor | Alerjiler hayatımızı en çok zorlaştıran sağlık problemlerinin başında geliyor. Besin alerjisi de en sık karşılaşılan alerjilerden. Üstelik çocukluk çağında başlayan alerjiler de giderek artıyor. Uzmanlarsa bu konuda önemli uyarılar yapıyor... | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/besin-alerjisi-ulkemizde-hizla-yayiliyor-2630801 | Batı ülkelerinde yüzde 5-8 oranında görülen besin alerjisinin ülkemizde de artış trendinde olduğunu belirten Çocuk İmmünoloji ve Alerji Uzmanı Doç. Dr. Zeynep Ayyıldız, besin alerjisindeki artışın, genetik ve giderek değişen çevresel değişikliklerle yakından ilişkili olduğunu vurguladı.
Besin alerjisinin en sık bebeklik ve erken çocukluk döneminde görüldüğünü belirten Çocuk İmmünoloji ve Alerji Uzmanı Doç. Dr. Zeynep Ayyıldız, inek sütü, yumurta sarısı ve akı, buğday ile fıstık, fındık gibi kuruyemişlerde alerji saptandığını söyledi.
BELİRTİLERİ NELER?
Doç. Dr. Ayyıldız alerji belirtilerini şöyle sıraladı:
Besin alerjisi olan bebekte ciltte kabarık döküntüler ve egzama, bağırsak sistemi etkilenmesine bağlı dışkıda kan, mukus (sümük), kusma, ishal gibi bulgular ve solunum sistemi etkilenmesine bağlı öksürük, hırıltılı solunum, hapşırık, burun tıkanıklığı gibi bulgular görülebiliyor. Besin alerjisi sadece anne sütü alan bebekte de ortaya çıkabiliyor. Anne sütünden geçen besin proteinlerine bağlı egzama ve dışkıda kan ve mukus görülebiliyor. Besin alerjisi şüphesi olan bebeklerin çocuk alerji uzmanı tarafından değerlendirilmesi alerji testlerinin yapılması ve çocuğa ve/veya anneye verilecek diyet önerilerinin ilgili besin saptandıktan sonra yapılması oldukça önemli. Aksi taktirde annenin yetersiz beslenmesine bağlı anne sütü kalitesi düşüyor, çocuk gereksiz yere önemli bir besinden mahrum kalabiliyor.”
Doç. Dr. Ayyıldız ayrıca, besin alerjisi saptanmış bir çocuğun yakından izlenmesi gerektiğini belirterek, Besin alerjisinin çoğu yaşla birlikte düzeliyor ancak her çocuğa göre geçme yaşı farklılık gösteriyor. Bu nedenle uygun takiple alerji seviyesi izleniyor ve gereksiz yere uzun süreli diyetin de önüne geçilmiş oluyor” dedi. |
1,404 | Bakan Koca hastanelerdeki yeni güvenlik sistemini duyurdu: Hızla ülkeye yayılacak | Hastanelerde son dönemlerde artan sağlık çalışanlarına şiddet olaylarına karşı yeni sisteme geçiliyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca sosyal medya hesabından hastanelerdeki yeni güvenlik sistemine ilişkin detayları paylaştı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-koca-hastanelerdeki-yeni-guvenlik-sistemini-duyurdu-hizla-ulkeye-yayilacak-2838145 | Hastanelerde doktorlar ve hemşireler başta olmak üzere birçok sağlık çalışanına şiddet devam ediyor.
Sağlık çalışanlarına yönelik artan şiddet olayları sonrası yeni tedbirler alınmaya başladı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca konuya ilişkin sosyal medya hesabından açıklamalarda bulundu. Bakan Koca yeni güvenlik uygulamasının detaylarını paylaştı.
İlgili Haberler
Bakan Koca'dan doktorlara silah talebine tepki: Hasta ile hekim nasıl hasım gibi gösterilir?
ÜLKE GENELİNDE HIZLA YAYILACAK
Bakan Koca şu açıklamayı yaptı:
Sağlık kurumlarımızın güvenliği için, giriş kapılarından başlayarak ivedilikle yapılacak işlerimiz var. Kapı Güvenlik Sistemleri kurularak, 24 hastanemizde daha, yeni güvenlik uygulamasına geçildi. Sistem, hızla ülke geneline yayılacak.
https://twitter.com/drfahrettinkoca/status/1547592480413007874 |
3,677 | Aşılar randevu ile yapılacak | Covid-19 aşıları, Aile Sağlığı Merkezleri ile kamu, özel ve üniversite hastanelerinde oluşturulacak Covid-19 aşı uygulama birimlerince yapılacak. Aşı olacak vatandaşlar bu birimlere MHRS sistemi üzerinden alacakları randevu ile başvurabilecekler. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/asilar-randevu-ile-yapilacak-2762562 | Sağlık Bakanlığı, uygulanacak olan Covid-19 aşısının, Aile Sağlığı Merkezleri ile kamu, özel ve üniversite hastanelerinde oluşturulacak Covid-19 aşı uygulama birimlerince yapılacağını, aşı olacak vatandaşların ise bu birimlere MHRS (Merkezi Hastane Randevu Sistemi) sistemi üzerinden alacakları randevu ile başvuracaklarına ilişkin 81 ilin Sağlık Müdürlüklerine yazı gönderdi.
Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından 81 ilin Sağlık Müdürlüklerine gönderilen yazıda şu ifadelere yer verildi:
“Bakanlığımızca uygulanacak olan Covid-19 aşısı, Aile Sağlığı Merkezleri ile kamu, özel ve üniversite (Kamu/Vakıf) hastanelerinde oluşturulacak Covid-19 aşı uygulama birimlerince yapılacaktır. Aşı olacak vatandaşlarımız ise bu birimlere MHRS (Merkezi Hastane Randevu Sistemi) sistemi üzerinden alacakları randevu ile başvuracaklardır. Hali hazırda MHRS üzerinden Aile Sağlığı Merkezlerine ve Bakanlığımıza bağlı kamu hastanelerine randevu verilmektedir. Covid-19 aşısı uygulama süreciyle birlikte ilk defa özel ve üniversite (Kamu/Vakıf) hastaneleri de MHRS sistemine dahil edilmiş olacaktır. Dolayısıyla aşı uygulamasının MHRS sistemi üzerinden randevulu bir şekilde yapılması için sistemde kayıtlı olmayan özel ve üniversite hastaneleri de MHRS sistemine tanımlanacaktır. Bu kapsamda MHRS işlemlerini yürütebilecek yetkinliğe sahip bir personelin MHRS sorumlusu olarak Bakanlığımıza bildirilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda özel ve üniversite hastanelerinin hem MHRS’ye tanımlanması hem de kullanıcıların eğitimi için, irtibata geçilecek ve koordinasyonu sağlayacak hastane MHRS sorumlusu bilgilerinin, özel ve üniversite hastanelerinde görevli TSİM (Temel Sağlık İstatistikleri Modülü) yetkilileri tarafından aktif.saglik.gov.tr adresinde bulunan ‘MHRS Sorumlusu Tanımlama’ ekranına tanımlanması gerekmektedir.” |
7,846 | Parmak bebeklere özel bakım | Sağlık Bakanlığı, düşük doğum ağırlığı ya da riskli doğum nedeniyle kuvözde tutulan bebeklerin anne sütünden mahrum kalmaması için proje geliştirdi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/parmak-bebeklere-ozel-bakim-14479 | Bebek Dostu Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi projesiyle serviste anne bebek birlikteliği için uygun koşullar oluşturulacak, anne ve bebeğin vücutları olabildiğince temas edecek, kanguru bakımına önem verilecek, teknik aracılar ve ayrıntılar azaltılacak, tıbben gerekli görülmedikçe bu bebeklere mümkünse kendi annesinin sütü verilecek, başka bir yiyecek ya da içecek verilmeyecek. Sağlık Bakanlığı, uzun yıllardır çocuk sağlığının korunması, hastalıkların azaltılması, ölümlerin önlenmesi amacıyla Anne Sütünün Teşviki ve Bebek Dostu Sağlık Kuruluşları Programı yürütüyor. Bu program çerçevesinde, doğum olan hastanelerden ekipler eğitiliyor ve bu eğitimler doğrultusunda uygulamalar gerçekleştiriyor. Bu uygulamalar daha sonra Ulusal Değerlendirme Ekibi tarafından değerlendiriliyor, başarılı hastanelere Bebek Dostu Hastane, bu tür hastanelerin yoğun olduğu şehirlere de Bebek Dostu İl unvanı veriliyor.
BEBEK DOSTU YENİDOĞAN YOĞUN BAKIMLAR GELİYOR
Sağlık Bakanlığı, personelini ve yeni doğum yapan anneleri anne sütü konusunda bilgilendiren, doğumdan hemen sonra annelere bebeklerini nasıl emzirecekleri konusunda yardımcı olan yoğun bakım ünitelerine de Bebek Dostu Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi unvanı verilmesini kararlaştırdı. Proje için Ankara Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesini pilot hastane seçen Bakanlık, illerde eğitim araştırma ile üniversite hastanelerinin yanı sıra yenidoğan yoğun bakım kuvöz sayısı 10'un üzerinde olan hastanelerin çalışmaya dahil edilmesini istedi.
7 ADIM STRATEJİSİ
Anne Sütü Üst Komitesinin, proje kapsamında yenidoğan yoğun bakım üniteleri için belirlediği 7 Adım Stratejisi kapsamında, söz konusu üniteler için yazılı bir politika oluşturularak ve yoğun bakımlara asılacak. Buna göre yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde çalışan tüm sağlık personeli anne sütü ve emzirme danışmanlık eğitimini almış ve bu danışmanlığı verebilme becerisinde olacak. Eğitim, düşük doğum ağırlığı ve riskli bebekleri içerecek. Anneler, emzirmenin yararları ve yöntemleri, emzirmenin nasıl olacağı, bebeklerinden ayrı kaldıkları durumlarda sütün salgılanmasını nasıl sürdürebilecekleri, memenin sağılması ve uygun saklama koşulları hakkında bilgilendirilecek. Bebek doğduktan sonra eğer emzirilemiyorsa ilk 6 saat içinde annenin memesi sağılacak, bu işlem her 3 saatte bir yapılarak memelerin boşalması sağlanacak. Tıbben gerekli görülmedikçe yoğun bakımda tedavi gören bebeklere mümkünse başka yiyecek, içec değil annesinin sütü verilecek. Annenin olmaması veya anne sütünün olumsuz etkiye neden olduğu metabolik hastalıklarda ise besleme kap, enjektör veya nazogastirik sondayla yapılacak. Serviste anne bebek birlikteliği için uygun koşullar sağlanacak. Anne ve bebeğin vücutlarının olabildiğince temasına dayanan kanguru bakımına önem verilecek, teknik aracılar ve ayrıntılar azaltılacak. |
7,544 | Bu meslekleri yapanlar risk altında | Varis, cerrahlarda, diş hekimlerinde, öğretmenlerde, kuaförlerde çalışanları daha çok etkliyor... | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bu-meslekleri-yapanlar-risk-altinda-45326 | Dr. Atillla Saraç, “Varis toplardamar hastalığıdır. Toplardamarlar kanı ayak bileği seviyesinden alıp önce kasığa oradan da kalbe ve akciğere taşıyor, ancak taşıyamayıp kan aşağı doğru kaçıyorsa, varisler oluşur. Toplardamarın aşırı derecede genişleyip kıvrımlı hal almasına varis diyoruz. Üç çeşit varis vardır. Çapı 1 mm’den küçük varislere kılcal varisler diyoruz. Çapı 1-4 mm arasında olan varislere Retiküler varisler denmektedir. Trunkal varisler ise çapı 4 mm’den büyük olan varislerdir, trunkal varisler çok daha büyük çapa ulaşabiliyor” diye konuştu. Varisin oluşmasında pek çok sebebin olduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Saraç, “Ama en önemli nedeni ailesel yatkınlıktır. Kişinin annesinde varis varsa çocuklarında varis olma olasılığı yüzde 40-50, babada varsa yüzde 15’tir. Kişinin hem anne hem de babasında varis varsa, varis olma olasılığı çok daha yükselmektedir. Diğer önemli bir faktör de kişinin sabit kalmasıdır. Sürekli oturur ya da sürekli ayakta kalırsanız varis oluşumu artar. Cerrahlarda, diş hekimlerinde, öğretmenlerde, kuaförlerde varis çok fazla görülmektedir. Hamilelik, aşırı kilo da varisin oluşmasına neden olur. Bu meslek grubundaki insanlar varisleri olmasa bile varis çorabı giymelidirler” diye konuştu. Varisin hastalarda ne gibi şikayetlere sebep olduğu hakkında bilgi veren Yrd. Doç. Dr. Atilla Saraç “Ayakta kalma ile ortaya çıkan ağrı, sızı, yanma, gece krampları, kaşıntı sık görülür. İleriki aşamalarda renk değişikliği olabilir, bacakta venöz ülser dediğimiz ve tedavisi oldukça zor olan yaralar açabilir.
Varisi olan insanlarda uzun süreli yolculuklardan sonra ya da herhangi bir ameliyattan sonra damarlarda pıhtı oluşup emboli denen akciğerlere pıhtı atma olayı varisi olmayanlara göre çok daha yüksektir. Varisler, özellikle sıcak havalarda ayakta fazla kalındığında, kadınlarda hormonların etkisiyle adet dönemlerinde daha çok şikayete yol açar. Bazen hastalar, şikayetlerinin çok fazla artmasıyla gece bacaklarını koyacak yer bulamadıklarını ifade ederler. Hastalar, bu dönemlerde varis çorabı giyerek, ayaklarını soğuk su ile kasığa kadar yıkayarak, ilaç kullanarak şikayetlerini azaltabilirler” şeklinde konuştu. Yrd. Doç. Dr. Atilla Saraç şu bilgileri verdi: “Varisleri dıştan baktığımızda toplardamarların sadece yüzde 5-10’ini görebiliyoruz. Yüzde 90-95 kısmı ise derinde, kasların arasındadır. İçeride de varis olup olmadığını doppler denilen bir damar ultrasonu ile inceliyoruz. İçerideki damarlarda sorun varsa, dıştaki damarları biz ne kadar ilaçla, köpükle lazerle kaybedersek kaybedelim yedinden oluşur, o yüzden içerideki damarların durumunu da görüp sorunu o şekilde çözüyoruz. Eğer içerideki damarlarda sorun varsa, bunlar için genellikle cerrahi müdahale yapılmaktadır.
Klasik cerrahi yöntemi çok önermiyoruz, çünkü klasik cerrahide ya belden iğne gerekiyor ya da genel anestezi yapılıyor, büyük kesilerle operasyon yapılıyor ve ameliyattan sonra hastanın hastanede en az bir gün yatması gerekiyor. Hastanın toparlanması günler alabiliyor. Son on yıldır ise lazer, radyo frekans yöntemi uygulanıyor, lazer ya da radyo frekans yaptığımız zaman hastaya hiç anestezi vermeden, lokal anestezi ile yapılabilmektedir. Bu yöntemde cerrahi kesi yapılmadan varisleri yakarak kaybedebiliyoruz. Hatta son bir yılda çıkan yeni bir yöntemle varisleri yapıştırma tekniği ile damarları kaybedebiliyoruz. Bu tedavi yöntemleri ile hasta hastanede yatmadan operasyondan birkaç saat sonra kalkıp varis çorabını giyip gidebilir. Bu işlemi yaptıktan sonra dıştan görünen kırmızı, yeşil küçük damarlara ya direk ilaç vererek ya da ilacı hava ile karıştırıp köpük haline getirerek kaybediyoruz. Ama hastanın içerdeki sorununu çözmeden köpük ya da lazer yaparsanız, kısa bir süre sonra varisler fazlasıyla çıkar.” Kaynak:İHA |
841 | Bu çayın faydalarını duyan artık kahve ve diğer çayları içmeyecek! Metabolizmayı 4 kat hızlı çalıştırıyor, stresten arındırıyor! | Bitki çaylarının saymakla bitmeyen faydalarının olduğunu biliyoruz. Özellikle kış mevsiminde soğuk havanın etkisiyle virüslerden ve salgın hastalıklardan korunmak için bitki çayı tüketenlerin sayısı artıyor. Daha çok bilinen ve tüketilen bitki çaylarının başında yeşil çay, melisa çayı, papatya çayı, zencefilli çay, ıhlamur, kuşburnu, rezene vd. geliyor. Bu çayların ortak noktası ise doğal olmaları ve hastalıklara karşı bağışıklık sistemini güçlendirmeleri. Çay yerine kahve tüketmeyi sevenlerin sayısı da oldukça fazla. Öyle ki kahve daha çok gün boyu daha dinç olmak ve konsantrasyonu artırmak için tüketiliyor. Fakat öyle bir çay var ki bu konuda kahveyi bile geride bırakıyor. En dikkat çeken özelliği ise metabolizmayı diğer bitki çaylarına göre 4 kat fazla çalıştırması. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/bu-cayin-faydalarini-duyan-artik-kahve-ve-diger-caylari-icmeyecek-metabolizmayi-4-kat-hizli-calistiriyor-stresten-arindiriyor-30639 | |
6,639 | Yaz aylarında 'sorunsuz gebelik' için sıvı alımına dikkat | Kadın ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Göksedef, "Özellikle yeterli sıvı alınmaması durumunda anne adayının tansiyonunun yükselip düşmesi, bebek için de ciddi sorunlar oluşturabilmektedir." dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/yaz-aylarinda-sorunsuz-gebelik-icin-sivi-alimina-dikkat-186575 | Sağlık Bilimleri Üniversitesi Haseki Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Kadın Doğum Kliniği Eğitim Sorumlusu Doç. Dr. Behiye Pınar Göksedef, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yılın en çok beklenilen zamanı olan yaz mevsiminin, çalışan insanların tatil yapması ve dinlenmesi, daha uzun ve aydınlık zamanlar sayesinde dışarıda daha fazla vakit geçirilmesi, taze sebze, meyve gibi besinlere daha kolay ulaşılması, salgın hastalıkların daha az görülmesi, güneş ışınları sayesinde D vitamini depolarının doldurulması gibi pek çok güzelliği de beraberinde getirdiğini söyledi.
Bununla birlikte, mevsim şartlarının gebelerde zorlayıcı etkilerinin olabileceğini, fazla sıvı kaybının, sıcaklara bağlı yorgunluk hissinin, güneş yanıklarının ve hızla bozulan gıdaların bu dönemde sorunlara yol açabileceğini aktaran Doç. Dr. Göksedef, şöyle devam etti:
Gebelik nedeniyle oluşan bedensel değişiklikler, anne adaylarını çevre koşullarına daha duyarlı hale getirmektedir. İçerisinde bulunduğumuz yaz ayları ve kavurucu sıcaklar nedeniyle anne adaylarının vücut ısısı artar. Bu durum hamileliğin ilk dönemlerinde olan anne adaylarında halsizlik şikayeti, terlemeyle oluşan sıvı kaybına bağlı olarak daha belirgin olabilir. Gebeliğin son aylarındaki hamileler için sıcak yaz ayları daha zorlu bir dönem anlamına gelmektedir. Özellikle yeterli sıvı alınmaması durumunda anne adayının tansiyonunun yükselip düşmesi, bebek için de ciddi sorunlar oluşturabilmektedir. Aynı şekilde güneş çarpması, ödem, çarpıntı gibi sorunlar yaz aylarında anne adaylarını ve bebekleri bekleyen ciddi risklerdir.
Yüzme gebelikte oldukça güvenlidir
Göksedef, gebeliğin yaz döneminde de güvenli geçmesi açısından birkaç noktaya dikkat edilmesi gerektiğini belirterek, şu uyarılarda bulundu:
Bu dönemde tuz alımının sınırlandırılması önemli. Fazladan alınan tuz daha fazla ödem, yani şişliklere yol açacaktır. Bununla birlikte yemek tuzunda bulunan iyot bebek gelişimi için gerekli bir mineraldir. Bu nedenle tamamen kesilmesinden ziyade, yemeğe ilave edilen fazladan tuzdan kaçınılmalıdır. Olabildiğince ayakların yüksekte tutulması hem sıcakların etkisiyle hem de gebeliğin kendi doğası gereği oluşabilecek ayak ve bacak ödemine karşı koruyucu ve rahatlatıcı olabilir. Gebelik ve sıcaklardan dolayı oluşabilecek, özellikle vücudun uç bölgelerinden başlayan ödemler can sıkıcı olabilmektedir. Sert ve rahatsız ayakkabılar, parmağı sıkan yüzükler, dar ve kalın kumaştan yapılmış giysilerden mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. Sıcak havalarda yapılabilecek aktivitelerin başında gelen yüzme gebelikte oldukça güvenlidir. Vücuttaki ödeme de faydası olan bu fiziksel aktivite, suyun kaldırma kuvveti sayesinde, ağırlık hissinden kurtulma, eklem ve bacak ağrılarının hafiflemesine de yardımcı olmaktadır.
Doç. Dr. Göksedef, bu dönemde sıvı tüketimine dikkat etmenin de en önemli noktalardan biri olduğuna dikkati çekerek, Günde en az 8 bardak su tüketilmesi, buna ilaveten dışarıda sıcakta geçirilen her saat için ilave su alınmasına özen gösterilmelidir. Sıvı olarak çay, kahve yerine süt, ayran ve taze sıkılmış meyve suları tercih edilmeli, asitli içeceklerden kaçınılmalıdır. tavsiyelerinde bulundu. |
1,455 | Dünyada en uzun yaşayanların ortak besini: Her gün bir avuç tüketmek yetiyor | En uzun yaşayan insanların ortak besini.... | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/dunyada-en-uzun-yasayanlarin-ortak-besini-her-gun-bir-avuc-tuketmek-yetiyor-27637 | |
4,362 | Türkiye'de koronavirüsten bugün 21 kişi hayatını kaybetti | Türkiye'de son 24 saatte 1256 kişiye Kovid-19 tanısı konuldu, 21 kişi hayatını kaybetti, toplam vaka sayısı 248 bin 117, can kaybı 5 bin 955 oldu. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyede-koronavirusten-bugun-21-kisi-hayatini-kaybetti-2732699 | Sağlık Bakanlığının internet sitesinde yer alan, Bakan Fahrettin Koca'nın da Twitter'dan paylaştığı Türkiye Günlük Koronavirüs Tablosunun güncel verilerine göre, bugün 67 bin 214 test yapıldı, 1256 kişide Kovid-19 tespit edildi.
Son 24 saatte 21 hasta vefat etti, 992 kişi iyileşti. Kovid-19 tedavisi tamamlananların sayısı 229 bin 972 oldu.
Toplam test sayısı 5 milyon 659 bin 286, vaka sayısı 248 bin 117, vefat sayısı 5 bin 955 olarak kayıtlara geçti.
Ağır hasta sayısı 668, hastalarda zatürre oranı ise yüzde 7. 6 oldu.
Sağlık Bakanı Koca, son verilere ilişkin Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Son 45 günün en yüksek pozitif tanı, yeni hasta sayısına ulaştık. Kritik göstergemiz olan ağır hasta sayısı, genellikle risk grubunda olup hastalığa yakalananlar ile artıyor. Yeni hasta sayısını, ağır hasta sayısını, can kayıplarını birlikte azaltalım. ifadelerini kullandı. |
1,194 | Şişmanlığın şifresi çözüldü: Beyindeki yeme mekanizması saptanarak obezite ortadan kalkacak! | ABD Cornell Üniversitesi Nörobiyoloji ve Davranış Bilimleri Bölümü’nden Doç. Dr. Nilay Yapıcı, beyindeki yeme isteği mekanizmasının nasıl çalıştığına ve nasıl kontrol edildiğine dair yürüttüğü araştırma ile Sabri Ülker 2022 Bilim Ödülü’ne layık görüldü. Dr. Yapıcının yürüttüğü bu çalışma obezite ve metabolik hastalıkların tedavisine ışık tutacak nitelikte… | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/sismanligin-sifresini-cozen-isim-bilim-odulune-layik-goruldu-2846350 | Türkiye Gazetesi'nden Ziyneti Kocabıyık'ın haberine göre, Cornell Üniversitesi’nden Doç. Dr. Nilay Yapıcı araştırmalarında, meyve sineklerinin beyninde yemek yemeyi tetikleyen sistemi ortaya çıkardı. Dr. Yapıcı, kendi laboratuvarında yürüttüğü deneylerde beyinde gıda alım kararlarını yöneten sinir hücrelerini bulmaya ve yeme isteği sırasında bu hücrelerin aktivitelerinin nasıl değiştiğini anlamaya yönelik çalışmalar yapıyor. Bunun sonucunda özellikle bazı gıdaların aşırı tüketilmesine yol açan mekanizmanın çözümlenmesi hedefleniyor.
YAPILAN ÇALIŞMA OBEZİTENİN ÖNÜNE GEÇMEYİ PLANLANIYOR
Doç. Dr. Yapıcı, sindirim sistemi ile beyin arasında karşılıklı bir iletişim olduğunu belirterek şu açıklamada bulundu: Önceden beyinden sindirim sistemine sinyal gittiği düşünülürdü, oysa aynı zamanda sindirim sisteminden de beyine sinyal gidiyor. Bu sinyaller insanların yemek yeme isteğini tetikliyor ya da baskılıyor. Çalışmalarımızda bu mekanizmayı yöneten Vagus siniri üzerinde yürütüyoruz. Çalışmalarımızın yeme bozukluklarının ve özellikle obezitenin tedavisine katkı sağlamasını umuyorum
İlgili Haberler
Bu vitaminlerin verdiği zararı düşmanınız veremez: Kansere kucak açıyor, en çok da erkeklere zarar veriyor
İklim değişikliği yeni nesli de vuruyor: Uzmandan çocuklarda görülen eko-anksiyete için hayati uyarı!
Anında hızla kilo vermenin yeni formülü: Alkateryan Metodu kısa sürede istediğiniz bedene kavuşturuyor
Hastanede skandal: Hademenin doğum yaptırdığı bebek sakat kaldı iddiası! |
5,493 | Ameliyatla vücuda 3 aylığına takılıp unutulan yarım metrelik tel, 28 ay süren ağrıyla ortaya çıktı | Isparta’da kanser teşhisi konulduktan sonra Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde geçirdiği ameliyat sırasında 3 ay durması için böbreğine 50 santimetre uzunluğunda tel konulan Ekrem Akbaş (62), her hafta rutin kontrole gittiği hastanede maruz kaldığını iddia ettiği ihmal sonucu 28 ay boyunca unutulan tel ile yaşadı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/ameliyatla-vucuda-3-ayligina-takilip-unutulan-yarim-metrelik-tel-28-ay-suren-agriyla-ortaya-cikti-2656770 | Hasta, vücudunda unutulan telin kanser rahatsızlığını son evreye taşıdığını iddia ederken, SDÜ Hastanesi Başhekimliği tarafından yapılan yazılı açıklamada ise DJ takılma işleminin ve çıkarılma işleminin hastada mevcut olan rektum kanserinin ilerlemesine herhangi bir etkisi yoktur. Hastanın çeşitli şikayetleri nedeniyle dekanlığımız tarafından soruşturma açılmıştır. Bu soruşturma kapsamında tarafsızlık gereği Üniversitemiz dışından 3 akademisyen (Tıbbi Onkoloji, Üroloji, Genel Cerrahi) bilir kişi olarak görevlendirilmiştir. Bilirkişi raporları geldikten sonra soruşturma raporu sonuçlandırılacaktır denildi.
Evli ve 2 çocuk babası Ekrem Akbaş (62), 2016 yılında zayıfladığı ve işitme problemleri yaşadığı nedeniyle Isparta'da bir hastaneye gitti. Hastanede kolon kanseri olduğunu öğrenen Akbaş, Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Araştırma ve Uygulama Hastanesi'ne sevk edildi.
Kendisini muayene eden doktorun, “Senin kanserin ilerlemiş, kesinlikle ameliyat olman lazım” söylemi üzerine ameliyat olan Akbaş, belli bir süre tedavi altına alındı.
“Bana sürekli, ‘iyisin' dediler”
Ameliyat sırasında organlarının zarar görmemesi için vücuduna 50 santimetrelik tel takıldığını söyleyen Ekrem Akbaş, “Yaklaşık bir hafta kadar hastanede yattıktan sonra bana veya ailemden hiç kimseye tel koyduklarını söylemediler. Ameliyattan sonra her hafta kontrole gittim, bana sürekli olarak ‘İyisin' dediler. Yalnızca verdiğim kanlara göre bana iyi olduğumu söylediler. 24 ay boyunca ışın aldım, kemoterapiye girdim ve tedavilerimi oldum. Yaklaşık 24 ay sonra hastanede bir tartışma yaşadık ve ondan sonra bana başka ilaç yazmadılar. Daha sonra ben 4 ay boyunca hiç hastaneye gitmedim” dedi.
“Ben, bunu duyunca şok oldum”
Ameliyatının üzerinden 28 ay geçtikten sonra bayıldığını ve hastaneye kaldırıldığını aktaran Ekrem Akbaş şu ifadeleri kullandı: “Nöbetçi doktor, bana uygulanan tedavi sonrasında böbreğimde ve ciğerimde bir leke olduğunu bunun araştırılması için ertesi günü polikliniğe gitmemi söyledi. Sabah kontrol için doktora geldiğimde benim vücudumda tel olduğunu söylediler. Ben, bunu duyunca şok oldum. Bana telin ameliyat sırasında bilinçli olarak konduğunu, ancak 3 ay içerisinde çıkarılması gerektiğini söyledi. Ben de bu durumu kimsenin bana söylemediğini anlattım. 28 ay boyunca o telin vücudumda olduğunu bilmiyordum. Daha sonra telin çıkarılması gerektiğini söylediler. Bu tel yüzünden kalın bağırsaktan başlayan kolon kanseri, vücudumun her tarafına yayılmış, akciğere kadar gitmiş. Ortada bir ihmal var ”
İhmal yaşadığı hastanede daha önce ücret ödemeden ameliyat geçirdiğini ifade eden Akbaş, unutulan telin çıkarılması için hastaneye gittiğinde kendisinden, ‘bıçak parası' adı altında 3 bin ila 5 bin lira arasında ücret istendiğini ileri sürdü.
“Ben yandım, başka vatandaşlar yanmasın”
62 yaşındaki Ekrem Akbaş sözlerine şöyle devam etti:
“Telin çıkarılması için hastaneye gittiğimde, vezneye 110 lira para yatırılması gerektiğini söylediler. Ardından biz bu parayı yatırdık. Oradaki hemşireler sonra bizden, ‘Bıçak parası' adı altında imza istediler, 3 bin ila 5 bin lira arasında bıçak parası için eşime imza attırdılar. Ben zaten kendimde değildim, daha sonra eşim de, “Ne parası, kanser hastasından para mı alınır?” deyince, o bana, “Doktorun emri, buraya imza atılması gerekiyormuş” dedi. Eşim de imzaladı. Daha sonra telim çıktıktan sonra doktor yanıma geldi ve “Biz bir hata yapmışız, bıçak parasını yırttık. Vezne makbuzunu da bize verin, bu olayı kendi aramızda kapatalım, ben neyse parasını vereyim, burada bitirelim” deyince, ben de, “Kesinlikle kararlıyım ve size dava açacağım” dedim. Emniyet ve savcılığa başvurdum. Beni takip ve ameliyat eden doktorların bu olaydan dolayı ceza almasını istiyorum. Bu ihmali bir daha yapmasınlar. Ben yandım, başka vatandaşlar yanmasın. Ben 28 ay boyunca sancı çektim.”
“İhmalde bulunanlar ceza alsın”
Tel çıkarıldıktan yaklaşık 4 gün sonra ağrılarının yeniden nüksettiğini dile getiren Akbaş, “SDÜ'deki başhekim yardımcısı bize son gittiğimizde, “Kesinlikle bu hastaneye tekrar gelmeyin” dediği için özel hastaneye gittik. Orada bana, “Seni ölüme terk etmişler, 3-4 günlük ömrün kalmış” dediler. Orada ameliyat oldum ve 2 gün yoğum bakımda kaldıktan sonra beni tekrar normal servise çıkardılar. Ben Türk adaletine güveniyorum, ihmalde bulunanlar ceza alsın, hak yerini bulsun.” diye konuştu.
“Yarım metrelik bir teli unutanı da ilk defa gördük”
Ekrem Akbaş'ın kayınbiraderi Adnan Akbaş ise, eniştesinin kanser hastalığının 4'üncü aşamada olduğunu söyledi. Adnan Akbaş, “Makas unutulanı, pamuk unutulanı duyduk, her şeyi duyduk ama yarım metrelik bir teli unutanı da ilk defa gördük. Eniştemin tedavisini yaptıramıyoruz, aylardır kemoterapiyi kestik. Doktora gidemiyorum, zaten SDÜ'deki doktorlarla mahkemelik olduk. Özel hastaneye de gitme durumu ve imkanımız yok, paramız bitti. Biz kimseden yardım istemiyoruz ama kim ne yaptıysa bize yapılan olayda cezasını çeksin istiyoruz. Gerekirse adli tıpa gidelim, zarar gören organların ne kadar zarar gördüğünün tespitini de yapsınlar” sözlerine ekledi.
Başhekimlik: DJ takılma işleminin ve çıkarılma işleminin hastada mevcut olan rektum kanserinin ilerlemesine herhangi bir etkisi yoktur SDÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi Başhekimliği tarafından iddialara ilişkin yapılan açıklamada, Hasta Ekrem AKBAŞ hastanemizde 2016 yılında rektum kanseri nedeniyle Genel Cerrahi tarafından ameliyat edilmiştir. Hastaya aynı ameliyat sırasında böbreğe DJ Katater takılmıştır. 22.10.2018 tarihinde Üroloji Polikliniğine başvuran hastanın DJ Katateri çıkarılma işlemi Üroloji Kliniği tarafından sorunsuz ve komplikasyonsuz gerçekleştirilmiştir. DJ takılma işleminin ve çıkarılma işleminin hastada mevcut olan rektum kanserinin ilerlemesine herhangi bir etkisi yoktur.
Hastanın çeşitli şikayetleri nedeniyle dekanlığımız tarafından soruşturma açılmıştır. Bu soruşturma kapsamında tarafsızlık gereği Üniversitemiz dışından 3 akademisyen (Tıbbi Onkoloji, Üroloji, Genel Cerrahi) bilir kişi olarak görevlendirilmiştir. Bilirkişi raporları geldikten sonra soruşturma raporu sonuçlandırılacaktır denildi. |
6,784 | Çocukları yemek için zorlamayın | Çocukların az yiyerek de sağlıklı olabileceğini belirten Uzman Diyetisyen Ezgi Sakar, yetişkinlerin çocuklara göre üç kat fazla yemek yiyebildiğini vurguladı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/cocuklari-yemek-icin-zorlamayin-159880 | Küçükçekmece Belediyesi’nin ilçedeki okulların aile birlikleri ile birlikte oluşturduğu Gönül Elçileri Projesi kapsamında; Uzman Diyetisyen Ezgi Sakar, ebeveynlerle ile bir araya geldi. Dr. İsmet Birgül İlkokulu’nda Avrupa Şafak Hastanesi işbirliğiyle düzenlenen programda çocukların kahvaltı alışkanlığı kazanması gerektiğine dikkat çeken Ezgi Sakar, anne babalara; “Peynir, zeytin yemeyen çocuk yüzdesi çok fazla. Peyniri sevmiyorsa peynirli omlet yapın. Sebze yemiyorsa, sebzeli omlet yapın. Sevmediği yiyecekleri cazip hale getirmeniz önemli. Çikolatalı ekmek yerine, kaşarlı yağsız bir tost yeme alışkanlığı kazandırın. Kola yerine, sodanın içine limon sıkın. Taze nane yaprakları koyun. 10-12 yaş üzeri çocuğunuza sürekli olmamak kaydıyla bunu içirme alışkanlığı kazandırın. Çocuklar annelerinden ne görürse onu yapar. Örneğin çocuğunuz su içmesi için önce siz su içmelisiniz. Bazı çocuklar hiç tadına bakmadığı bir şeyi sevmediğini ifade eder. Aileden birini rol model almıştır. Bu anlamda anne ve babalar dikkatli olmalıdır.” dedi.
Çocuklarınızın Midesi İle Sizinki Aynı Değil
Yemek için çocukları zorlamanın da yanlış olduğunu ifade eden Ezgi Sakar, konuşmasında katılımcılara, “Çocukların midesi ve sizin midenizin boyutu aynı değil. Çocuğunuz sizin yediğinizin üçte biriyle doyar. İki köfte ile doydum diyorsa, doğrudur. Bir çocuk kendini, inat yaptığı zamanlar dışında asla aç bırakmaz. Her hafta hastalanmıyorsa, halsizliği yoksa, ayda bir kez ateşli hastalık geçirmiyorsa bırakın çocuğunuz zayıf kalsın” dedi. |
Subsets and Splits