Unnamed: 0
int64 0
7.98k
| Baslik
stringlengths 13
171
| Ozet
stringlengths 18
904
⌀ | Kategori
stringclasses 1
value | Link
stringlengths 44
201
| Icerik
stringlengths 1
25.9k
|
---|---|---|---|---|---|
352 | 6 hastaya umut oldu! Beyin ölümü gerçekleşti ama organları yaşatacak | Bursa'da rahatsızlığı nedeniyle kaldırıldığı hastanede beyin ölümü gerçekleşen kişinin bağışlanan böbrekleri ve korneaları ile kalbi ve karaciğeri, 6 hastaya umut olacak. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/6-hastaya-umut-oldu-beyin-olumu-gerceklesti-ama-organlari-yasatacak-2903123 | Bursa İl Sağlık Müdürlüğünden yapılan açıklamaya göre, 18 Ağustos'ta travma nedeniyle Çekirge Devlet Hastanesinde tedavi altına alınan 43 yaşındaki erkek hasta İ.Y'nin 5 gün sonra beyin ölümü gerçekleşti.
ORGANLARI YAŞATACAK
İ.Y'nin ailesi tarafından bağışlanan organları, durumları uygun görülen hastalara nakledilmesi için çıkarıldı.
Böbreklerden biri Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, diğeri Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Hastanesi, kalp İstanbul'daki özel bir hastane, kornealar ve karaciğer ise Bursa Uludağ Üniversitesi Hastanesine gönderildi.
Açıklamada görüşlerine yer verilen İl Sağlık Müdürü Fevzi Yavuzyılmaz, organ bağışının son derece onurlu ve kutsal bir davranış olduğunu söyledi.
6 HASTAYA UMUT OLDU
Aile ferdini kaybetmenin acısını bir kenara bırakıp büyük duyarlılık göstererek merhumun organlarını bağışlayan aileye teşekkür eden Yavuzyılmaz, Ailemizin bağışladığı organlar sayesinde organ bekleyen 4 hastamız yaşama tutunacak, kornealarıyla da 2 hastamız ışığa kavuşacak. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum ifadelerini kullandı. |
1,584 | Yemek sırasında su içmek bildiğiniz gibi değil: İşte 6 zararı | Su içmenin vücut sağlığı üzerindeki etkilerini bilmeyen yoktur. Sağlıklı bir yaşam için günlük su tüketimi oldukça önemli fakat yemek yerken aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. Yemek esnasında su ve diğer içeceklerden içmenin zararlı olduğunu söyleyen görüşler bulunuyor. Japonya’da yemek sırasında su içmenin yasak olduğunu biliyor muydunuz? Evet yanlış duymadınız Japonya’da yemek yerken su ve içecek tüketimi yasak çünkü bunun zararlı olduğuna inanıyorlar. Peki yemek sırasında su ve içecek içmek zararlı mı? Yemek sırasında su içmenin zararları nelerdir? İşte duyunca çok şaşıracağınız hatta su ve içecek olmadan yemek yiyemeyen kişileri biraz da üzecek haberin detayları… | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/yemek-sirasinda-su-icmek-bildiginiz-gibi-degil-iste-6-zarari-26516 | |
7,759 | Güneş lekelerinden armutla kurtulun | Yaz aylarının korkulu rüyası güneş lekeleri için armut en doğal çözüm. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/gunes-lekelerinden-armutla-kurtulun-24968 | Güzellik ve cilt bakım uzmanı Cemile Gülsüm Kayacı armut meyvesindeki Arbutin maddesinin cilt lekelerinde çok etkili olduğunu söyledi.Alfa Arbutin cilt üzerindeki inanılmaz etkisinden bahsetmek istiyorum. Arbutin aktif madde ayı üzümü (uva ursi), kış sümbülü, armut ve dut ağacı gibi bitkilerden elde edilen ve ciltte renk açıcı olarak kullanılan doğal bir aktif bitkidir. Cildi beyazlatmak ve ciltte oluşan renk değişikliğini ortadan kaldırmak için kullanılmasını önermekteyiz. Ciltteki fazla melanini inhibe ederek cildin renk ayrışmalarını kısa sürede (8-12 hafta) azaltır. Leke ya da hiperpigmentayon tedavisinde etkili aktiflerden biridir. Cilde uygulanmasından hemen sonra enzimlerle birleşerek fazla tyrosin oksidasyonunu engeller. UV ile oluşan pigmentasyonda da etkili olduğu klinik olarak ispatlanmıştır. Arbutin ile leke açılmasının 8-12 hafta sürebileceğini, düzenli kullanım gerektiğini, bunu kullanırken mutlaka gündüzleri 40 spf uva ,uvb bir güneş koruyucu kullanmanızı gerekmektedir.
Armudu ister dilimler halinde yüzümüzde 10-15 dk. tutabiliriz yada püre yapıp maske yda peeling gibide uygulaya biliriz. Ben daha çok püre halinde yüze yedirilerek yapılan uygulamaları tavsiye ediyorum. Gece uyumadan önce yapılması daha etkili olur. Çünkü cilt gece 23:00 ile sabah 4 arası yenilendiğinden gece yapılan uygulamalar daha etkili olmaktadır. Düzenli uyku, sağlıklı beslenmek , bol su içmek, spor yapmaya dikkat edersek sağlıklı bir yaşam sağlıklı güzel bir yüze sahip olabiliriz. Bu noktada yaz ayları geldi su içmeyi asla ihmal etmeyelim su cildin en temel ihtiyaçlarındandır. Sadece yaz aylarında değil yaz kış yeteri kadar su içmemiz gerekir.
GÜNEŞ KORUYUCU KREMLER YANLIŞ KULLANILIYOR
Güneş koruyucu kremlerle ilgili yapılan en temel hata bu kremlerin sadece yaz aylarında kullanılması.
Güneş koruyucuları yaz kış dört mevsim kullanmak gerekir. Güneşteki zararlı ışınlar yaz aylarında artsa da kış aylarında da bu ışınlar havada bulunmakta. Ayrıca güneş koruyucular cildi sadece zarar ışınlardan değil havadaki serbest radikallerden de korumaya yardımcı olur. Yaşanan pek çok cilt probleminin ana nedeni havadaki serbest radikaller. Yaşadığımız ortamda bulunan radyasyon, egzoz dumanları, sigara içilen ortamların havası ve daha pek çok etken cildimize zarar veriyor. Bu etkileri azaltmak içinde güneş koruyuculardan yararlanmalıyız. Ancak bu noktada şunu belirtmekte fayda var. Dermokozmetik ürünler alırken içeriklerine mutlaka dikkat edin. Kimyasal değil bitkisel içerikli ürünleri almaya özen gösterelim. Hani bir söz vardır kaş yapayım derken göz çıkarmak diye sonuçta doğa bize sınırsız bir imkan sunmuşken doğal olan varken kimyasal ürünleri neden kullanalım ki? Unutmamak gerekir ki biyolojik yaş yoktur cilt yaşı vardır. Sağlıklı ve genç bir cilde sahip olmak için doğada sınırsız bir mağaza var. Üstelik bu ürünlerin hepsi elimizin altında olan ürünler. |
2,084 | Kovid-19 aşıları hakkında yeni araştırma: Üçüncü dozda en etkili aşı belli oldu | Koronavirüse karşı geliştirilen aşılara ilişkin yeni bir araştırma yapıldı. Buna göre 2 doz Sinovac olanlarda üçüncü doz olarak uygulanan Sinovac, Pfizer ve AstraZeneca aşılarının etkinlik oranlarıyla ilgili çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kovid-19-asilari-hakkinda-yeni-arastirma-ucuncu-dozda-en-etkili-asi-belli-oldu-2802186 | Koronavirüsle mücadele kapsamında Türkiye'de de milyonlarca vatandaşa uygulanan Sinovac ve Pfizer/Biontech aşıları ile AstraZeneca aşısının üçüncü doz etkinlik oranıyla ilgili yeni bir araştırma yapıldı.
Güney Amerika ülkelerinden Şili'de yapılan araştırmaya göre; 2 doz Sinovac aşısı yaptıran kişilere üçüncü doz olarak Biontech ya da AstraZeneca aşısı yapıldığında koruyuculun daha fazla olduğu ortaya koyuldu.
ÜÇÜNCÜ DOZDA EN ETKİLİ AŞI BIONTECH
Şili Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) iş birliğinde yapılan Şili'de Kovid-19 aşı etkinliği değerlendirmesi adlı çalışmadan çıkan sonuçlara göre; 2 doz Sinovac aşısı olanlara üçüncü doz olarak BioNTech aşısı uygulandığında koruma oranı yüzde 93, 2 doz Sinovac olanlara üçüncü doz olarak AstraZeneca uygulandığında koruyuculuğu yüzde 91, 3 dozun tamamında Sinovac uygulandığında ise koruma oranı yüzde 71 olarak belirlendi.
Semptomatik Kovid-19 hastalığı açısından, Sinovac ile tam olarak aşılanmış kişilerde etkinlik, Pfizer/BioNTech ile gerçekleştirilen üçüncü doz bir aşılamanın ardından yüzde 95, AstraZeneca-Oxford için yüzde 94'e ve üçüncü bir Sinovac dozu için yüzde 74'e yükseldi.
3 DOZ SINOVAC, 2 DOZ BIONTECH VE ASTRAZENECA'DAN DAHA AZ KORUYOR
Aynı zamanda, 3 doz Sinovac aşısının, 2 doz Pfizer/BioNTech (yüzde 94) ve 2 AstraZeneca/Oxford dozuna (yüzde 87) göre yüzde 81'lik oranıyla koronavirüsten hastaneye kaldırılmayı önlemede daha az etkili olduğu görüldü.
Koronavirüsten yoğun bakım ünitesine (YBÜ) kabulün önlenmesinde ise Sinovac ile çift aşılananlara yapılan ek AstraZeneca/Oxford dozu yüzde 99, ek Pfizer dozu yüzde 93 ve ek Sinovac dozu yüzde 85 etkili oldu. 3 Sinovac dozu, 2 Pfizer/BioNTechdozuna (yüzde 97) ve 2 AstraZeneca/Oxford dozuna (yüzde 95) göre yüzde 85 ile yoğun bakım ünitesine kabule karşı daha az etkili oldu.
Araştırmaya ilişkin açıklama yapan çalışma yazarları Dr Rafael Araos ve Alejandro Jara, Güçlendirici olarak farklı aşıların uygulanmasının inaktif aşılarla aşılanmış kişilerde bağışıklığı önemli ölçüde artırabildiğini kanıtlıyor” dedi.
ARAŞTIRMACILAR BIONTECH'İ ÖNERDİ
Diğer taraftan, 2. 9 milyonu üç doz aşılanmış olmak üzere 11 milyon kişiyi inceleyen Şili’nin gerçek dünya araştırması, güçlendirici dozların ardından bu nedenle ölüm bildirilmediğini açıkladı.
Çalışamanın yazarları iki doz Sinovac aşısı olanlara üçüncü doz olarak Pfizer/BioNTech uygulanmasını tavsiye etti.
İlgili Haberler
BioNTech mi Sinovac mı? 3. doz antikor sonuçları
Turkovac mı Sinovac mı daha çok koruyor? Bakan Koca açıkladı
Son dakika! Sinovac aşısı olanlar için yeni karar
İngiltere Covid-19 aşısı Sinovac'ı onaylı aşılar listesine ekleyecek |
6,331 | Türkiye MR çekiminde dünya birincisi | Türkiye manyetik rezonans (MR) görüntüleme uygulamasında dünyada birinci olurken, bilgisayarlı tomografide ise sekizinci sırada yer aldı. 2016 yılında 110 milyon acil başvuru gerçekleşirken 11 milyon MR çekildi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiye-mr-cekiminde-dunya-birincisi-217296 | Medya takip kuruluşu PRNet, Türkiye’nin sağlık haritasıyla ilgili medya araştırması gerçekleştirdi. PRNet’in OECD’nin son verilerinden ve medyada gerçekleştirdiği incelemelerden elde ettiği bilgilere göre, Türkiye manyetik rezonans (MR) uygulamasında dünya genelinde birinci, bilgisayarlı tomografi (BT) uygulamasında ise dünyada sekizinci sırada bulunuyor. Türkiye’de yılda bin kişiden 143’üne MR çekimi yapılırken, bu rakamı binde 114’le Almanya, 110 çekimle İngiltere, 96 çekimle Fransa takip etti. En az MR ise binde 15’le Şili’de çekildi.
TÜRKİYE ANTİBİYOTİK KULLANIMI VE SEZARYENDE DE LİDER
Ajans Press’in medya verilerini incelediği araştırmada, 2016 yılında sağlık konulu 504 bin 341 yansıma tespit edilirken, bu rakam 2017’de 600 bin’in üzerine çıktı. Son iki yıl içerisinde sağlık harcamaları 10 bin’in üzerinde habere konu olurken, son yıllarda gözde hale gelen sağlık turizmi 43 bin 319 haberle medyada adından söz ettirdi. Medyada sağlık başlıklarında çıkan haberlerde dikkat çekici ayrıntılar belirlenirken, bir aile hekimine 3 bin 267 kişinin düştüğü bilgisi kuşkusuz en dikkat çekici sağlık başlıkları arasında yer aldı; MR’da dünya birinciliğinin yanında, Türkiye antibiyotik kullanımı ve sezeryanla doğumda da liderliği göğüslerken bu başlıklar da medyada en çok konuşulanlar arasında yer aldı. |
7,948 | Masa başında çalışanları bekleyen tehlike | Uzmanlar, masa başı çalışanların gün boyu sabit bir şekilde oturulmamasının bel ve boyun fıtığına yol açabileceğini söyledi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/masa-basinda-calisanlari-bekleyen-tehlike-4660 | İş hayatında bilgisayar kullanımının artmasıyla kötü ofis ergonomisine bağlı olarak masa başı çalışanlar sağlık problemleriyle karşı karşıya kalabiliyor. Özellikle saatler boyunca masa başında çalışanlarda hareketsizliğe bağlı boyun, sırt ve bel ağrıları ortaya çıktığını belirten manipülason uzmanı Dr. Ali Şahabettinoğlu, zamanla oluşan bu ağrıların gittikçe kişinin tahammül edemeyeceği boyutlara varabildiğini anlattı. Sabit bir şekilde bilgisayar karşısında oturup çalışanlarda bel ve boyun kaslarının zamanla tembelleştiğini vurgulayan Şahabettinoğlu, “Bu tip oturma şekilleri fıtığa yol açıyor. Bu durumun uzun süre devam etmesi omurgada ciddi rahatsızlara yol açabiliyor. Masa başı işi olanların gün boyu sabit bir şekilde oturmamaları, her yarım saatte bir ayağa kalkarak ofiste gezmeleri gerekiyor” dedi.
Şahabettinoğlu, bilgisayar başında çalışanların ihtiyaç hissettikleri kadarıyla boyun egzersizleri yapmaları gerektiğini, 30 dakikada bir birkaç dakika yaptıkları işe ara vermeleri gerektiğine dikkat çekti.Sürekli aynı pozisyonda bilgisayara bakarak çalışanların boyun egzersizleri yaparak oluşabilecek rahatsızlıklardan kendilerini koruyabileceğini kaydeden Şahabettinoğlu, şöyle konuştu:“Bu sürekli oturmalar, hareketsizlik sonucunda omurga çevresi kaslarda zayıflamaya ve sonuçta boyunda düzleşme, boyun ve bel fıtıklarına zemin hazırlıyor. Gün içinde hareketsizlikten ve sürekli aynı pozisyonda oturmaktan kaynaklanan ağrılarınız belden bacağa yayılıyorsa bel fıtığı, boyundan kola ve ele yayılan ağrınız mevcutsa boyun fıtığı olabileceğiniz ihtimalini beraberinde getiriyor.”Şahabettinoğlu, bu tür rahatsızlıklarda hemen bir fizik tedavi uzmanına başvurulmasını tavsiye etti. Bursa’daki merkezinde manipülasyon (elle tedavi) yöntemi uygulayan Şahabettinoğlu, bu yöntemin çok az sayıda doktor tarafından uygulandığına dikkat çekti. Manipülasyon tedavisinin hafif vakalarda 2-3, orta vakalarda 4-6 ve ileri vakalarda 7-9 seans uygulandığını anlatan Şahabettinoğlu, “Bu tedavi hastalıklı bölgeye birtakım bastırma, germe ve döndürme gibi manevralarla uygulanır. Bu tedavi yöntemi masajla ilgili değildir. Ameliyatın sadece bel fıtığında ayaklarda ilerleyen kas gücü kaybı, idrar-büyük abdest kaçırma şikayeti olan ya da ameliyatsız tedaviyle cevap veremeyen hastalarda, boyun fıtığında ise ellerde kollarda ilerleyen kas gücü kaybı olanlarda uygulanır” dedi. |
5,416 | Amasya turuncuya büründü | Amasya Şehzadeler Gezi Yolunda "Dünya Hasta Güvenliği Günü" nedeniyle farkındalık oluşturmak amacıyla kale, kral kaya mezarları ve Yalı Boyu Evleri turuncu renge büründü. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/amasya-turuncuya-burundu-2665210 | Amasya Valiliği, Amasya Belediyesi ve Amasya Üniversitesi ortaklaşa hareket ederek, şehir dikkat çekmek ve farkındalık oluşturmak için turuncu renkle ışıklandırıldı. Dünya Sağlık Örgütü tarafından ilk kez bu yıl kutlanan “Dünya Hasta Güvenliği Günü” kapsamında, Amasya Şehzadeler Gezi Yolu'nda gerçekleştirilen etkinlikte, hasta güvenliğinin önemine dikkat çekildi.
Amasya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Elmacı, “Bugün 17 Eylül 2019 Dünya Sağlık Örgütünün ilk bu yıl 17 Eylül için ilan ettiği hasta güvenliği günü dolayısıyla burada bulunuyoruz. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre dünyada yaklaşık olarak 134 milyon insan hasta güvenliği konusunda etkilenenlerin sayısını oluşturmakta. Bunun yanında 2. 6 milyon insanında hasta güvenliği noktasında ki bazı durumlar nedeniyle sağlığını kaybettiğini görmekteyiz. Bu nedenle sağlık alanında yapılacak eğitimlerin kalitesinin artırılmasıyla yine aynı zamanda bu etkinliklerin sürekliliğinin sağlanması yine farkındalık eğitiminin yükseltilmesiyle dünya da bu rakamların daha aşağıya çekilerek, hasta güvenliğinin sağlanması konusunda önemli olumlu sonuçlar elde edilebilecektir. Dünya Hasta Güvenliği gününün kutlu olmasını, daha az insanın bundan olumsuz etkilenmesini ve eğitimlerimizin kaliteli olarak artmasını temenni ediyorum. Bu bizim üniversitemizin bir farkı oldu aslında. Bugünün dünyada ilk olarak bugün ilan edilmesi, Ankara’da da buna bağlı etkinliklerin düzenlenmesi bizim de üniversite olarak buna dikkat çekmemizi, kendimiz acısından gerekli gördük. Buna bağlı olarak özellikle Amasya kalesine turuncu ışıklarla hasta güvenliği konusunun farkındalığını yükseltmek için bir ışıklandırma, aydınlatma yapmış olduk” dedi.
|
5,951 | İncirin bu özelliğini duyunca çok şaşıracaksınız! | İncirin bu özelliğini duyunca çok şaşıracaksınız! | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/incirin-bu-ozelligini-duyunca-cok-sasiracaksiniz-17296 | |
6,863 | 'Güçlendirilmiş hastane' sayısı artacak | Sağlık Bakanı Akdağ, 'Nüfusu 750 binin altında olan kentlerde bir ana hastaneyi güçlendiriyoruz. Bu hastaneyi Sağlık Bakanlığı yönetiyor. Artık Sağlık Bakanlığının hastanesi, üniversite hastanesi diye bir ayrım kalmıyor.' dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/guclendirilmis-hastane-sayisi-artacak-146020 | Sağlık Bakanı Recep Akdağ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, özellikle nüfusu çok büyük olmayan şehirlerde, tıp fakültelerinde hastane ve eğitim hizmetlerinin buluşturulması için mutlaka Sağlık Bakanlığıyla iş birliği gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguladı.
Nüfusu 200, 300 ve 500 bin olan kentlerde tıp fakülteleri kurulduğunu dile getiren Akdağ, Sağlık Bakanlığı olarak 750 bin nüfusun altındaki şehirlerde tıp fakültesi hastanesi kurulmasını, verilecek eğitim açısından yeterli bulmadıklarını ifade etti.
Bu fakültelerin bir şekilde kurulduğunu ve bunları yaşatmak için bir an önce kuvvetlendirmek gerektiğini belirten Akdağ, Bunun da yolu şu anda 19 şehirde yaptığımız gibi, geri kalan şehirlerde de aynı yöntemi uygulamak. Şehirde bir ana hastaneyi güçlendiriyoruz. Bu hastaneyi Sağlık Bakanlığı yönetiyor. Küçük ve orta ölçekli şehirde, artık Sağlık Bakanlığının hastanesi, üniversite hastanesi diye bir ayrım kalmıyor. diye konuştu.
Bu şekilde Sağlık Bakanlığının hastaneyi yöneteceğini, üniversitenin de eğitim tarafına bakacağını anlatan Akdağ, şunları kaydetti:
Bunu Rize'de, Ordu'da, Sakarya'da, Kırşehir'de, Muğla'da ve Erzincan'da, hatta İstanbul'da bile yaptık ancak o çok özel bir örnekti. Tıp fakültelerini bir an önce kalkındırmanın hizmet, eğitim ve araştırma kapasitesini genişletmenin bir yolu var, o da şehirde güçlendirilmiş bir tek hastane yönetimi oluşturmak. Hükümetimize ve Kalkınma Bakanlığına bu husustaki tavsiyem bu olacak. Sonuç itibarıyla böyle bir yapının, bütün ülkede hizmet kalitesinin artması için çok daha doğru olduğuna inanıyoruz. Nüfusu daha büyük olan şehirlerde ve büyük şehirlerde, büyük üniversite hastanelerimiz var zaten, onlar hizmetlerini kendileri yürütüyor. Benim bahsettiğim küçük ve orta ölçekli şehirler ve oralarda yeni kurulan tıp fakülteleridir. |
1,999 | Son dakika! 1 Aralık koronavirüs tablosu: Vaka ve vefat düştü | Son dakika haberi: Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan 1 Aralık koronavirüs tablosuna göre; 22 bin 556 yeni vaka tespit edilirken, 196 kişi hayatını kaybetti. Düne göre vaka ve vefat sayısında düşüş yaşanması dikkat çekti. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-1-aralik-koronavirus-tablosu-vaka-ve-vefat-dustu-2803847 | Son dakika haberi: Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan 1 Aralık koronavirüs tablosuna göre; 22 bin 556 yeni vaka tespit edilirken, 196 kişi hayatını kaybetti. Düne göre vaka ve vefat sayısında düşüş yaşanması dikkat çekti. Bir günde toplam 355 bin 252 test yapılırken, iyileşen hasta sayısı 24 bin 113 olarak kaydedildi. Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan tabloda, 2 doz aşılama verilerine de yer verildi. En az 2 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye'de 2. doz aşılama ortalama yüzde 81. 37 oldu. 1. doz ortalaması yüzde 90. 69 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaş sayısı toplamda 120 milyon 516 bin 813’e yükseldi.
AŞILAMADA SON DURUM
Verilerde, aşılamada önde giden illere de yer verildi. Bakanlığın tablosuna göre yüzde 84. 9 ile Türkiye'de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Ordu’yu Osmaniye, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Burdur takip etti. Bakanlığın tablosuna göre yüzde 56. 9 ile Türkiye'de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Batman, Siirt, Diyarbakır, Muş, Bingöl, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Bayburt takip etti.
SALGININ SONUNUN ZAYIF VARYANTLARA GELECEĞİNİ UNUTMAYALIM
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Virüsler, gribe yol açan Influenza’daki gibi, zamanla değişime uğrar. Bizim verdiğimiz mücadeleye ve değişen şartlara karşı virüs de hayatta kalma mücadelesi verir. Covid-19’da yeni varyantlardan endişe duyulabilir, fakat salgının sonunun zayıf varyantlarla geleceğini unutmayın” dedi.
1 ARALIK KORONAVİRÜS TABLOSU
30 KASIM KORONAVİRÜS TABLOSU
Sağlık Bakanlığı tarafından dün açıklanan verilere göre; 25 bin 216 yeni vaka tespit edilirken, 207 kişi hayatını kaybetmişti. |
2,962 | Bakan Koca: Aşıda 40 yaşa kadar indik | Bakan Koca Twitter hesabından yaptığı açıklamada, aşı sırasının 40 yaşına indirildiğini açıkladı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-koca-asida-40-yasa-kadar-indik-2785107 | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, aşılamada yaşı 40'a kadar indirdiklerini belirtti.
Bakan Koca, Yaşınız 40 veya üstüyse bu sabahtan itibaren randevu alabilirsiniz. Yüzde yüz katılım bekliyoruz. ifadesini kullandı.
İlgili Haberler
Bakan Koca: Son 24 saat içinde 449 bin 684 doz aşı yapıldı
İlgili Haberler
Bakan Koca'dan randevu uyarısı: İsraf olur |
5,330 | Şifasıyla yerli ve yabancıların ilgi odağı | Şifasıyla yerli ve yabancıların ilgi odağı | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/sifasiyla-yerli-ve-yabancilarin-ilgi-odagi-23115 | |
776 | Doktorlar virüs deyip antibiyotik verdi, beyin tümörü çıktı! | Doğum sonrası baş dönmeleri yaşayan kadına doktorlar virüs kaptığını söylediler ancak yapılan taramalar genç kadının 4. evde beyin tümörü olduğunu ortaya çıkarı. Talihsiz anne teşhis konduktan 6 ay sonra hayatını kaybetti. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/doktorlar-virus-deyip-antibiyotik-verdi-beyin-tumoru-cikti-2872435 | Doktorlar, doğum yaptıktan sonra başlayan baş dönmelerini, annelik stresine veren 32 yaşındaki kadına doktorlar herpes virüsü kaptığını söylediler. Ancak yapılan taramalar genç kadının 4. evde beyin tümörü olduğunu ortaya çıkarı. Talihsiz anne teşhis konduktan 6 ay sonra hayatını kaybetti.
Alan Johnstone ile Anneka çifti 2015 yılında evlendi. Yeni çift, bebeklerini kucaklarına almanın mutluluğunu yaşarken hayatları alt üst oldu. Alan ve Anneka baş dönmelerinin sebebini 'baby brain' olarak adlandırılan doğum sonrası sendromlara bağlasa da, küçük bebeği kucağındayken annenin yere yıkılması çifti endişelendirdi ve acilen hastaneye gittiler.
İlgili Haberler
Omzundaki kızarıklığı böcek ısırığı sandı, kanserden öldü
Kalıcı oje uygulamasında cilt kanseri riski! Uzmanlar uyarıda bulundu
DOKTORLAR 'VİRÜSÜ' DEDİ, ANTİBİYOTİK VERDİ
Doktorlar yaptıkları ilk taramalar sonucu, Anneka'ya çoğunlukla dudaklarda uçuk ve ağız içinde yaralara neden olan Herpes Simpleks virüsü kaptığını söylediler ve antibiyotik vererek eve gönderdiler. Ancak annenin durumu bir hafta içinde ağırlaştı, ayaklarını sürüyerek yürür hale gelince doktorlar bu kez MRI taraması yaptılar. MRI sonuçları genç çiftin dünyasını başına yıktı. Anneka 4. evre agresif bir beyin tümöründen mustaripti.
BAĞIŞ KAMPANYASI BAŞLATTI
Karısının ölümü sonrası teselliyi kızında bulan Alan Beyin Tümörü Vakfı'na para toplayabilmek için bir bağış kampanyası başlattı. 68 bin dolara yakın para toplayan baba karısını kendinden alan hastalıkla ilgili farkındalık yaratmayı umuyor. |
2,912 | Bakan Koca'dan Sinovac yetkililerine yatırım çağrısı | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Çinli Sinovac firması yetkilileriyle video konferans yöntemiyle bir görüşme gerçekleştirdi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-kocadan-sinovac-yetkililerine-yatirim-cagrisi-2785743 | Koronavirüsle mücadele kapsamında dünya genelinde en çok aşı yapan 9'uncu ülke olan Türkiye, aşılama çalışmalarına tüm hızıyla devam ediyor.
Aşı yaşını 30'a kadar indirmeyi başaran Türkiye, bir yandan da aşı tedarikine ara vermeden devam ediyor. Son olarak önceki gece Çin'den 5 milyon doz Sinovac aşısı getiren yetkililer, aşıları ülkenin dört bir yanına dağıttı. Vatandaşlar 19 Haziran Pazar gününden itibaren Çin aşısı için randevu alabildi.
SINOVAC'A TÜRKİYE'DE YATIRIM YAPMA ÇAĞRISI
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eylül-ekim ayı gibi sonuçlanacağını duyurduğu yerli aşı çalışmaları sürerken, bir yandan da yurt dışındaki firmalarla iş birliği yapma girişimleri devam ediyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Bakan Koca, Çinli Sinovac firması yetkilileriyle video konferans yöntemiyle bir gerçekleştirdiği görüşmede, Çinli firmayı Türkiye’de yatırım yapmaya davet eden Koca, aşı üretimini ortak gerçekleştirme önerisinde bulundu.
Firma yetkilileri bu teklifi memnuniyetle karşıladıklarını, yatırım için ön inceleme yapacak teknik ekibi Türkiye’ye yönlendireceklerini bildirdi.
İlgili Haberler
Bakan Koca'dan randevu ile aşı çağrısı
İlgili Haberler
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan aşı ve vaka sayısı çağrısı |
4,655 | Sigara Kovid-19 bulaşıcılığında bireysel ve toplumsal risk taşıyor | Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) Tütün Kontrolü Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Nazmi Bilir, sigara içilmesinin hem neden olduğu önemli sağlık sorunları hem de yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) seyrini olumsuz etkilemesi nedeniyle bireysel ve toplumsal sağlık açısından risk oluşturduğunu bildirdi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/sigara-kovid-19-bulasiciliginda-bireysel-ve-toplumsal-risk-tasiyor-2715100 | Prof. Dr. Bilir, yaptığı yazılı açıklamada, sigara kullanımının sağlık, sosyal, ekonomik ve çevresel olmak üzere pek çok olumsuz etkisinin öteden beri bilindiğini, birkaç aydan beri dünyanın gündemine giren yeni tip koronavirüs salgını sırasında sigara kullanımının bu hastalık ile etkileşiminin gündeme geldiğini belirtti.
Koronavirus enfeksiyonunun akciğerlerde ciddi hasara yol açtığını ve hastaların başlıca ölüm nedeninin solunum yetmezliği olduğunu ifade eden Bilir, sigara kullanılmasının da sağlık açısından önemli etkisinin solunum yolları ile ilgili sorunlar olduğunu aktardı.
Bilir, bu nedenle sigara kullanımının hastalık seyri üzerindeki olası etkilerinin ilgi konusu olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
Koronavirüs enfeksiyonu yüzde 80 dolayında hafif belirtilerle seyrederken yüzde 20 kadarı daha ağır tablo göstermekte, bu vakaların dörtte biri de ciddi solunum yetmezliği tablosuna girmekte ve bu hastaların bazıları kaybedilmektedir. Çin'den bildirilen ilk yayınlarda hastalığın fatalite hızı yüzde 2. 3 olarak saptanmıştır. Önceki çalışmalarda sigara içenlerde influenza enfeksiyonuna yakalanma olasılığının iki kat yüksek olduğu ve hastalığın daha ciddi belirtilerle seyrettiği, MERS salgını sırasında da sigara içenlerde mortalitenin daha fazla görüldüğü bilindiğine göre, sigara kullanılmasının koronavirüs salgını bakımından da önemli olduğu düşünülebilir. Bu konuda yapılan bir sistematik gözden geçirme sonucunda koronavirüs enfeksiyonu olan hastalar arasında sigara içenlerin daha ciddi belirtiler gösterdiği, yoğun bakım ve solunum desteği gereksinimine daha fazla oranda gereksinimleri olduğu ve ölüm olasılığının da yüksek olduğu ortaya konmuştur.
BULAŞMA OLASILIĞINI ARTTIRIYOR
Prof. Dr. Nazmi Bilir, aynı değerlendirmede 1099 hasta arasında 173 kişinin daha ciddi belirtiler gösterdiği, bu kişilerin yüzde 16. 9'unun sigara içen ve yüzde 5. 2'sinin de sigarayı bırakmış kişiler olduğunun görüldüğünü belirterek, bu bulgunun sigara içilmesinin hastalığın seyrini olumsuz etkilediği anlamına geldiğini ifade etti.
Bilir, sigara kullanımının Kovid-19 enfeksiyonu üzerindeki etkilerine değinerek, Sigara kullanılması akciğerlerde siliyer fonksiyonu inhibe eder, enfeksiyonların bulaşma olasılığı artar; bu kapsamda koronavirüs bulaş riski de artar. Sigara içenlerde KOAH ve benzeri akciğer hastalığı olur, bu hastalarda Kovid-19 enfeksiyonu daha ağır belirtilerle seyreder ve fatalite olasılığı fazladır. Sigara içilmesi immün sistemi olumsuz etkiler, immün sistemin enfeksiyonlara direncini azaltır; bu durum kişiyi enfeksiyonlara daha duyarlı hale getirir. Sigara kullanılırken eller sık olarak ağıza temas eder, bu durum korona bulaşma olasılığını artırır. ifadesini kullandı.
Tütün ürünlerinin ortak kulanımının da bulaşma riskini artıran unsurlardan olduğunu aktaran Bilir, şunları kaydetti:
Bazı ülkelerde Kovid-19 salgını sırasında bazı ticari faaliyetlerde uygulanan kısıtlamalar kapsamında 'sigaranın temel bir ihtiyaç maddesi olmadığı' görüşü ile sigara satışları da yasaklanmıştır. Bu kapsamda Güney Afrika Cumhuriyeti, Hindistan, İsrail ve Botswana salgın süresi içinde sigara satışını yasaklamıştır, Sri Lanka'da da bu yönde uygulama yapılması konusu tartışılmaktadır. Aslında bu yasaklama toplumda sigara kullanımının azalması bakımından önemli bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Sonuç olarak sigara içilmesi hem neden olduğu önemli sağlık sorunları hem de kovid enfeksiyonunun seyrini olumsuz etkilemesi nedeni ile bireysel ve toplumsal sağlık açısından risk oluşturmaktadır. Bu nedenle kovid salgınını fırsat olarak değerlendirmek suretiyle çok sayıda kişinin sigarayı bırakması yönünde çalışma yapılması gerekmektedir. Bu amaca yönelik olarak sigara satışlarına kısıtlama uygulanması olumlu bir yaklaşım olarak görülmelidir. |
5,129 | Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesinin yoğun bakımında koronavirüs hastası kalmadı | Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesinin yoğun bakım servisinde yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle tedavi gören son hasta alkışlarla servise uğurlandı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/malatya-egitim-ve-arastirma-hastanesinin-yogun-bakiminda-koronavirus-hastasi-kalmadi-2710323 | Yaklaşık 24 gün önce ciddi solunum sıkıntısı ve Kovid-19 tanısıyla yoğun bakım servisine yatırılan 77 yaşındaki Kiraz Soylu, tedaviye olumlu yanıt verdi.
Sağlık görevlilerinin hastanın ilk yattığı andan itibaren gösterdiği çaba sonucunda Soylu, yoğun bakımdaki tedavisini tamamlayarak alkışlarla normal servise alındı. Hastanenin yoğun bakımda tedavi gören son Kovid-19 hastası olan Soylu, servise alınırken el salladı. Bir süre gözetim altında tutacak olan Soylu'nun daha sonra taburcu edilme |
4,734 | Dr. Tuğrul Abacıoğlu: 'Glutatyon hastalıklardan korunmak için en önemli moleküllerden biridir' | Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Tuğrul Abacıoğlu, ''Glutatyon hastalıklardan korunmak için en önemli moleküllerden biridir" dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dr-tugrul-abacioglu-glutatyon-hastaliklardan-korunmak-icin-en-onemli-molekullerden-biridir-2710281 | Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Tuğrul Abacıoğlu Glutatyonun son derece güçlü bir antioksidan olduğunu belirterek şunları söyledi: Glutatyon; Glutamin, sistein ve glisin adında üç farklı amino asitten oluşur. Vücudumuzda doğal olarak bulunur. Glutatyon, gıdalarla da alınabilir. Bazı bitkilerde, hayvanlarda, mantar türlerinde ve bakterilerde bulunan bu madde vücudun hastalıklardan korunması için ihtiyaç duyulan en önemli moleküllerden biridir. İnsan vücudunda da salgılanan bu maddenin yaklaşık olarak yüzde 10'u oksitlenmiş halde olur. Geri kalan yüzde 90'lık bölümü ise aktif bir şekilde kan dolaşımı yardımı ile vücuda salınır. Aktif glutatyon kısaca GSH olarak da adlandırılıyor. Bu moleküler maddenin yüzde 70'in altına düşmesi ise bağışıklık sisteminin etkinliğini kaybetmeye başlaması anlamına gelir.
20 yaşından sonra her 10 yılda bir vücutta Glutatyon üretiminin yüzde 10 seviyesinde azaldığı biliniyor. Vücutta bu maddenin azalmasına ise pek çok farklı faktör neden olabiliyor. Bu faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz: Vücutta toksinlerin birikmesi, Yaşın ilerlemesi, Stres, Aşırı spor aktiviteleri, Tek yönlü ya da sağlıksız beslenme, Yorgunluk, Uykusuzluk, Bazı kronik rahatsızlıklar, UV radyasyonu, Röntgen ışınları, Elektromanyetik frekans yayan cihazlar.
Bu madde C ve E vitaminiyle birlikte katalaz ve peroksidaz gibi antioksidanlarla kombine şekilde çalışıyor. Alfa lipoik asit, koenzim Q10, selenyum ve magnezyumla da takım halinde çalışan ve etkisini gösteren bir moleküldür. Vücutta enerji üreten sistem mitokondriler oluyor ve mitokondriler çalışabilmek için de glutatyona gereksinim duyuyor. Dolayısıyla vücudun sağlıklı kalabilmesi, hastalıklardan korunması için mutlaka bu maddenin vücutta ideal seviyede bulunması gerekiyor''. |
1,185 | Bir insan neden stres yapar? Aşırı stres nelere yol açar? | Latince; “stringere” sözcüğünden Türkçe’ye; “germek” olarak çevrilen stres, insan vücudunun içsel ve dışsal çeşitli uyaranlara verdiği tepki olarak bilinir. Günümüzde birçok hastalığın kaynağı olarak görülen stres ile ilgili “Bir insan neden stres yapar?”, “Aşırı stres nelere yol açar?” sorularının cevabı merak ediliyor.. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bir-insan-neden-stres-yapar-asiri-stres-nelere-yol-acar-2799524 | Stres için “Çağın Hastalığı” sözü, hepimizin duyduğu bilinen bir tanımdır aslında.. Özellikle büyükşehir de yaşayan milyonlarca insanın kalabalıklar içinde, ilerlemeyen trafikte, havasız mekanlarda yaşıyor olması, onun potansiyel stresli bir insan olmasına neden olabilir. Evet, bu makalede sizler için: Stresin neden olduğu şeyler neler?, Aşırı stres nasıl geçer?, Stres olduğunu nasıl anlarız?, Stresi ne azaltır? gibi merak ettiğiniz tüm soruların cevapları vermeye çalışacağız
Stresin neden olduğu şeyler, “stres yapmanın” asıl nedenleri içinde bir kaç neden yoktur elbette. Çünkü bu sorularla başlayan araştırmalarda, rasgele seçilmiş deneklerle bir istatistiki çalışma yapmaya kalksak akla hayale gelmeyen cevaplar alacağımızdan eminiz. Doğrusu her insan bir dünyadır. Birey olarak herkesin kendine özgü sorunları vardır; kimi evine nasıl ekmek götüreceğini düşünüp stres yapar, kimi yaptığı haberi yetiştirme telaşında, kimi sevgilisine alacağı doğum günü hediyesini düşünmekten bile stresli olabilir.
STRESİN NEDEN OLDUĞU HASTALIKLAR
“Tamam stresse stres, ne yapalım yani. Yaşıyoruz stresimizle” de diyebilirsiniz ama bu o kadar da kolay değil işte! O stres halinde yaşadığınız baş ağrıları, mide yanmaları, karın kramplarıyla da bitmiyor. Biliyor musunuz bu “beş harfli” kelimenin hiç de masum olmayıp, aslında vücudumuza ne kadar “kalıcı hasarlar” verdiğini? Uzun uzadıya stresin neden olduğu hastalıkları burada yazamayacağız belki ama vereceğimiz birkaç örnekle konunun önemini anlatmaya çalışacağız. Sizler de bu örneklerin üzerine yazacağınız senaryolar ile sonuçlarını hayal etmeye çalışabilirsiniz
En yaygın olanıyla başlayalım;
Gastrit - Ülser
Hani bir işi yetiştirmeye çalıştığınız günlerde, bir taraftan da midenizde yanma hissedersiniz ya Sanki mideniz yiyecekleri bırakmış, kendi kendini sindirmeye başlamıştır. İşte o tanısı sonradan konacak olan “gastrit-ülser”inizin size verdiği sinyaldir aslında. İlk zamanlar aldığınız “Famodin”, “Omepranid”ler gibi anti-asitler ile acılarınızı dindirmeye çalışıp koşuşturmalı hayatımıza devam ederken, kahve, sigara ve çayı da azaltmak yerine iyice artırırız Bu arada bir sır vereyim; bu cümle aslında klasik doktor tavsiyesidir. Ama bu günlerde tıp literatüründe kafeinli-kafeinsiz kahvenin, alkolün “duodenal ülser” oluşumu veya kötüleşmesinde, sakınılan acılı-baharatlı yiyeceklerin etkisi olmadığına rastlanmış. Yeni trend, hasta kendini rahatsız eden yiyecekleri diyetinden çıkartmalı önerisi var. Ama yine de kahve, sigara, acılı yemeklerden siz uzak durun. Bir de yapabilirseniz “stres” artırımından kaçınmaya çalışın.
Bir de yaşınız artık ilerlediyse Kardiyovasküler Hastalık (kalp damar hastalığı; KVH) sistem hastalıkları var ki, sinir sistemi hastalıklarıyla ortak çalışıp yaşam kalitenizi sıfıra indirebilir. Otuzunu geçmiş hafif de göbek bağlamışken, sporu da hayatınızdaki haftalık futbol maçlarından öteye geçiremiyorsanız, hele bir de ailenizde de tansiyon hastası var ise önce “hipertansiyon” adayısınız ve tabii ki yüksek kolesterolü ve bu ikisinin kombinasyonuyla ortaya çıkacak kaos senaryolarını yazmaya cesaret bile edemiyoruz.
STRESİN KALBE ETKİSİ
Artan kan yağları damarlarınızda köpük gibi birikip kan geçişini zorlaştırarak, tek besleme ve oksijen kaynağı kan olan önemli organların beslenmelerini de zorlaştıracağını eklemek gerek. Hele bu hayati önem taşıyan beyin, kalp gibi organlarda olursa senaryo gayet kötü oluyor. Çünkü beyindeki damarlarda artmış kan basıncı kadar, beyin hücrelerinin yeterince beslenememesi de tehlikelidir. Besin alamayan hücreler hayatlarının son günlerini yaşar ve ölürken beyninizdeki her bir küçük noktanın sorumlu olduğu organ da felç olmaya başlar. Tabii bu olay kalp damarlarında olursa şu hep duyduğunuz “kalp krizi” olayı gerçekleşir. Şanslıysanız tıkanan damarlarınıza by-pass yaptırıp bir süre daha kalp dokunuzu beslersiniz.
Medyanın “stresli yaşamlarıyla bütün bu senaryolara aday” basın mensuplarına da buradan seslenmek istiyorum; sizler haberleri bize ulaştırabilmek için bütün imkânsızlıkları aşmaya çalışırken veya bizleri eğlendirmek, bilgilendirmek için programlar hazırlarken oluşan stres ortamında belki bu senaryolarla şöyle bir nefes alıp, “bundan sonra dünya dursa stres yok, spora da başlıyorum, beslenmeme dikkat edeceğim kararlarını” unutacaksınız.
Zaman zaman haberi yapılan, “Genç adam şiddetli baş ağrısıyla acile götürülür, acilde her şey normal bulunur ve yarın psikiyatri polikliniğine geliniz denilerek gönderilir. Ancak, hep hastane karşısındaki kafeteryada ölür” maalesef. Aslında burada yapılan tanı; SAK (Subarachnoid Kanama). Yani, bir tür beyin kanamasıdır Bu yüzden lütfen ama lütfen hiç bir şeyi stres yapmayın Bir de anektod olarak kan şekerinin ani ve aşırı stresle bir anda tavana vurabileceğinin de literatürde olduğunu belirtelim Bilinmesinde fayda var ki, insanı şeker hastalığı değil komplikasyonları (nöropati, nefropati, anjiopati) insanı öldürür
Bütün bu senaryoların çıkış noktasının “stres” denilen sinsi hastalık olduğunu aklımızdan çıkarmayalım. Başta da dediğimiz gibi stres tüm hastalıkların anasıdır. Görüldüğü gibi stres masum bir durum değildir. Stres, o kadar çok rahatsızlığa neden oluyor ki, en basiti o strese göğüs gerebilmemiz için vücudunuzun salgıladığı kortizol hormonunun armağan edeceği fazla kilolardır herhalde.
STRESLE BAĞLANTILI HASTALIKLAR LİSTESİ
Depresyon ve anksiyete bozukluğu,
Kilo artışı ve ani kilo kaybı,
Cilt sorunları,
Kalp hastalıkları,
Sindirim sistemi problemleri (gastrit, ülser, mide ağrısı)
Uyku sorunları,
Hafıza problemleri ve zihinsel sorunlar (Alzheimer, Demans)
Bağışıklık sistemi hastalıkları
Üreme sorunları
Her türlü ağrı
AŞIRI STRES NASIL GEÇER?
Öncelikle beslenme şeklinizi kontrol edin.
Yemeğin ölçüsünü asla kaçırmayın.
Alkol, sigara ve gıda tüketimini artırmamaya özen gösterin.
Her şeye ‘Evet’ deyip, başkalarının beklenti ve taleplerini karşılamak için canhıraş bir koşuşturma içine girmeyin. Yani ‘Hayır’ demeyi mutlaka öğrenin.
Hergün düşük tempolu egzersizler yapın.
Dinlenmek için gün içinde kendinize mutlaka zaman ayırın.
Çalışma alanında yapabileceğiniz sorumlulukların dışına çıkmayın.
Strese neden olan tüm olayları azaltmaya çalışın.
Gerçekçi, ideal hedefler belirleyin.
İyi dinlenin.
Uygun beslenme ve egzersiz şekli stersle mücadele de önemli olduğunu unutmayın.
Stres Nedir? Nasıl Yönetilir? Stresten Nasıl Kurtulabilirim? sorularının cevabını merak ediyorsanız TGRT Haber YouTube kanalından Psikolog Hatice Çizmecioğlu Keretli ile yaptığımız röportajı linke tıklayarak seyredebilirsiniz. |
4,039 | 'Covid-19 mu mevsimsel grip mi oldum ayrımını yapmaya uğraşmak çok gerekli olmayabilir' | Solunum yolu enfeksiyonları mevsiminin geldiğini ve bu dönemde ekstra dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serhat Ünal, vatandaşları mevsimsel grip veya Covid-19 ayrımını yapmaya uğraşmak yerine şikayetlerinin artması halinde vakit kaybetmeden bir hekime başvurmaları konusunda uyardı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/covid-19-mu-mevsimsel-grip-mi-oldum-ayrimini-yapmaya-ugrasmak-cok-gerekli-olmayabilir-2749591 | Hacettepe Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı ve Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serhat Ünal, solunum yolu enfeksiyonları mevsiminin gelmesi ile birlikte insanların ‘mevsimsel grip mi yoksa Covid-19 mu oldum‘ sorularının arttığını, bu iki hastalığın ancak sağlık kuruluşlarında uygulanacak testler sayesinde ayırt edilebileceğini belirtti. Bununla birlikte iki hastalığın da damlacık yolu ile bulaştığını hatırlatan Prof. Dr. Ünal, maske kullanımının iki virüsü de aynı anda engelleyebileceğini vurguladı.
“Covid-19 mu mevsimsel grip mi oldum ayrımını yapmaya uğraşmak çok gerekli olmayabilir”
Covid-19 enfeksiyonu ortaya çıkmadan önce grip ve nezle arasındaki farkların merak edildiğini ama bu sene özel olarak bu iki hastalığın arasına Covid-19’un da dahil olduğunu belirten Prof. Dr. Serhat Ünal, “Covid-19, bilindiği üzere halsizlik, bitkinlik, boğaz ağrısı, kas ağrısı, yüksek ateş bulgularıyla seyreden ve mevsimsel gribe çok benzeyen bir tabloya neden olan, bir solunum yolu viral enfeksiyonudur. Üst ve alt solunum yolu enfeksiyonları meydana getirmektedir. Bu nedenle bu ikisinin ayrımı hakikaten önemli olabilir. Ancak bu mevsimde nedeni grip de olsa Covid-19 da olsa, yüksek ateş, kas ağrısı, halsizlik, bitkinlik, boğaz ağrısı olduğu zaman, bunun nezleden (soğuk algınlığı) ayırt edilmesi, hatta ikisinin birden nezleden ayırt edilebilmesi söz konusudur. Özellikle kas ağrısı, boğaz ağrısı, ateş çok belirgin ise mutlaka hekime başvurmaları gerektiğinin altını çizelim. Covid-19 mu grip mi oldum ayrımını yapmaya uğraşmak çok gerekli olmayabilir. Çünkü ikisi de zaten hekime başvurmayı gerektirebilir. İkisini klinik olarak da ayırt etmek zaten pek mümkün de olmayabilir. Covid-19’a özel olan tat alma, koku alma hislerinde azalma gibi bazı semptomlar var. Ancak bunlar bütün solunum yolu enfeksiyonlarında bir miktar görülebileceği için şiddetine göre ayırmak da pek mümkün olmayabilir. Bu Sağlık kuruluşlarında her iki virüse de özel testlerin yapılması ile ancak ayırt edilebilmektedir” açıklamalarında bulundu.
“İkisini birbirinden ayırt etmek pek mümkün değil”
Mevsimsel grip ile Covid-19’un benzer belirtiler gösterdiğini ve bu nedenle de ayrımının ancak klinik testler ile yapılabileceğini belirten Prof. Dr. Ünal, “Özetleyecek olursak, solunum yolu enfeksiyonları mevsiminde nezle, grip ya da Covid-19 olabilir. Nezle yani soğuk algınlığı daha hafif bir tablodur, ateş ,kas ağrısı gibi belirtiler çok belirgin değildir. Hapşırma, burun akıntısı, gözlerde sulanma daha belirgindir. Nefes darlığı yoktur. Buna karşılık mevsimsel gripte ve Covid-19’da halsizlik, bitkinlik, boğaz ağrısı, kas ağrısı daha belirgindir. Ateş daha çok şiddetlidir. Covid-19’da bunlara ilave olarak koku ve tat almada bir miktar azalma meydana gelebilir. Her ikisinin de ilave olarak karın ağrısı ve ishal gibi semptomları olabilir. O yüzden bu ikisini birbirinden ayırt etmek pek mümkün değil. İlave testler yapılarak ayırt edilebileceklerini söyleyebilirim” şeklinde konuştu.
“Korona virüse karşı korunduğumuzda otomatik olarak gribe karşı da korunacağız”
Covid-19 ve grip enfeksiyonlarının ikisinin de damlacık yolu ile bulaştığını hatırlatan Prof. Dr. Ünal, “Griple ilgili bu seneye ait olmak üzere bir iyi haber verilebilir. Covid-19 salgını devam ettiği için hepimiz maske, mesafe ve el hijyeni kurallarına uymak zorundayız. Grip ile Covid-19 birbirine çok benzer şekilde damlacık yoluyla bulaştığı için bir kişi korona virüse karşı korunur ve bu tedbirleri alırsa doğrudan influenzaya (grip) karşı da korunmuş olur. Böyle olunca da tabi beklenen grip vakalarının önceki yıllara oranla az olmasıdır. O nedenle korona virüse karşı tedbirleri almışsak gribe karşı da korunmuş sayılabiliriz. Böyle olunca da tabii beklenen grip vakalarının az olması gerekir ve hakikaten Güney Yarımküre’de kışken, solunum yolu enfeksiyonları mevsiminde geçen yıllara göre grip sayısı daha düşük. Yüzde 50-60 oranında düşüş tespit edildi. O nedenle bir iyi haber bu sene korona virüse karşı korunduğumuzda otomatik olarak gribe karşı da korunacağımız için gribin daha düşük olmasını bekliyoruz” diye konuştu.
“Grip aşıları yeni tanımlanan risk gruplarına göre yapılacak”
Grip aşılarının Sağlık Bakanlığı tarafından Covid-19 kapsamında yeni tanımlanan risk gruplarına uygulanacağını belirten Ünal, “Grip aşısının geçen senelerde olduğu gibi riskli gruplara yapılması planlanmıştır. Riskli grupların tanımı Sağlık Bakanlığı tarafından Covid-19 salgınına özel yeniden oluşturulmuştur. O tanımlamalara göre gerekli görülen kişilere grip aşıları yapılacaktır. Ama tekrar söylüyorum, yeni tanımlanan risk gruplarına göre. İki hastalıkta de benzer şekilde bulaştığı için bir kişiye Covid-19 ve grip beraber bulaşabilir mi, evet bulaşabilir. İkisi beraber ise benzer hastalık yaptıkları için tabloyu bir miktar ağırlaştırmaları beklenebilir” ifadelerini kullandı. |
3,964 | Türkiye’de koronavirüste son durum: 2693 yeni hasta, 86 can kaybı | Sağlık Bakanlığı son 24 saatte 86 kişinin korona virüsten hayatını kaybettiğini, toplam can kaybının 11 bin 145'e yükseldiğini açıkladı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyede-koronaviruste-son-durum-2693-yeni-hasta-86-can-kaybi-2753298 | Sağlık Bakanlığının Covid-19 bilgilendirme sayfasında Türkiye’nin güncel korona virüs tablosu kamuoyuyla paylaşıldı.
Tabloya göre son 24 saatte 86 kişi korona virüsten hayatını kaybetti, toplam can kaybı 11 bin 145’e yükseldi. Bugün toplam 145 bin 989 test yapılırken, 2 bin 693 yeni vaka tanısı konuldu. Toplam vaka sayısı 402 bin 53 oldu. Bugün iyileşen 2 bin 112 kişiyle birlikte toplam iyileşen toplam hasta sayısı 344 bin 613'e yükseldi. Toplam hastalarda zatürre oranının yüzde 4. 2, toplam ağır hasta sayısının ise 3 bin 95 olduğu açıklandı.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Bugün tespit edilen 2.693 yeni hastamız var. Salgın hastalıkla mücadele hem bireysel hem de toplum halinde yürütülebilir. Sağlık çalışanlarımız hastane yükümüzü yönetilebilir seviyede tutmak için var gücüyle çalışıyor. Virüsü ancak birlikte yenebiliriz” ifadelerine yer verdi. |
3,452 | 18 Şubat 2021 koronavirüs tablosu: 7 bin 241 yeni vaka, 83 can kaybı | Sağlık Bakanlığı 18 Şubat 2021 koronavirüs verilerini açıkladı. Türkiye'de son 24 saatte 7 bin 241 yeni koronavirüs vakası tespit edildi, 83 kişi hayatını kaybetti. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/18-subat-2021-koronavirus-tablosu-7-bin-241-yeni-vaka-83-can-kaybi-2769688 | Türkiye'de son 24 saatte 115 bin 406 Kovid-19 testi yapıldı, 7 bin 241 kişinin testi pozitif çıktı, 83 kişi hayatını kaybetti.
Türkiye Günlük Koronavirüs Tablosu, covid19.saglik.gov.tr adresinden paylaşıldı.
Buna göre, son 24 saatte 115 bin 406 Kovid-19 testi yapıldı, 7 bin 241 kişinin testi pozitif çıktı, 83 kişi hayatını kaybetti, hasta sayısı 640 oldu.
Son 24 saatte 7 bin 217 kişinin Kovid-19 tedavisi ya da karantinasının sona ermesiyle iyileşen sayısı 2 milyon 504 bin 50'ye yükseldi.
Test sayısı 31 milyon 981 bin 492'ye ulaştı. Vaka sayısı 2 milyon 616 bin 600, vefat sayısı 27 bin 821, ağır hasta sayısı 1187 oldu.
Haftalık verilere göre, bu hafta hastalarda zatürre oranı yüzde 3. 6, yatak doluluk oranı yüzde 47. 9, erişkin yoğun bakım doluluk oranı yüzde 59. 6, ventilatör doluluk oranı yüzde 30. 1, ortalama temaslı tespit süresi 8 saat, filyasyon oranı yüzde 99. 9 olarak kayda geçti. |
4,787 | Oruç tutup korona virüsten korunmak mümkün | Diyetisyeni Dilara Süngü Bulut, sağlıklı bireylerin oruç tutmasının korona virüse yakalanma açısından bir risk oluşturmayacağını söyledi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/oruc-tutup-korona-virusten-korunmak-mumkun-2708009 | Oruç tutmanın korona virüs salgını günlerinde bağışıklığa etkisiyle ilgili tartışmalara ilişkin değerlendirme Özel Hayat Hastanesi Diyetisyeni Dilara Süngü Bulut, sağlıklı bireylerin oruç tutmasının korona virüse yakalanma açısından bir risk oluşturmayacağını belirtti. Diyetisyen Bulut, yapılan bilimsel çalışmaların oruç tutma sırasında bağışıklık için önemli olan antikorların seviyesinde herhangi bir azalmaya rastlanmadığı yönünde olduğunu ifade etti. Ramazan ayında da güçlü bağışıklık sistemi için beslenmenin çok önemli olduğunu vurgulayan Diyetisyen Bulut, iftarla ilgili şu önerileri sıraladı:
“İftarı, ezan sesi ile startı verilen bir yarış gibi görmeyelim. Peynir, zeytin, hurma gibi iftariyelikler ve mide dostu çorba ile iftarımıza başlayıp, salata ile devam ederek yemek hızımızı yavaşlatmalı, sonrasında ana yemeğe geçmeliyiz. Yavaş yiyemiyorum diyenlerdenseniz mutlaka sofradan kalkıp 15 dakika ara vererek ön iftar ve iftar olarak öğününüzü ikiye bölmelisiniz.”
“Sahuru asla ihmal etmeyin”
Sahurun da asla ihmal edilmemesi gerektiğinin altını çizen Bulut, “Sahurda hafif ve proteince zengin beslenmenin gün boyu tok kalmamızı sağlayacağını unutmayalım. Sahurda tüketilen yumurta, peynir, süt, yoğurt. ceviz, badem içerdikleri çinko sayesinde bağışıklığı güçlendirici etki yapar. Kurubaklagil eklenmiş çorbaların sahurda tüketilmesi hem lif içeriği hemde protein içeriği nedeniyle sahur için iyi seçeneklerdendir. C vitamini ile bağışıklık sistemi arasında yakın bir ilişki olduğu bilinmektedir. Bu sebeple C vitamini yönünden zengin kivi, çilek, greyfurt, portakal gibi meyvelerin ve biber, maydanoz, roka, limon, domates gibi sebzelerin tercih edilmesi önemlidir” dedi.
10-12 bardak su tüketilmeli
Diyetisyen Dilara Süngü Bulut, sözlerini şöyle noktaladı:
“Güçlü bağışıklık sistemi için demir minerali önemlidir. Sahurda tüketilen yumurta. iftarda tüketilen ciğer, et, tavuk, kurubaklagiller gibi gıdaların içerdiği demirden yararlanabilmek için bu gıdaların yanında bolca salata tüketilmeli ve hemen sonra çay içilmesi demir emilimini azaltacağından, hiç olmazsa 45 dakika bekledikten sonra çay tüketmeliyiz. Susuz kalmak zayıf bağışıklık sisteminin önemli sebeplerinden biridir. Bu sebeple iftar ve sahur arasındaki kısa zamanda 10-12 bardak suyu tüketmeye çalışmalıyız.” |
7,541 | Türk Kızılayı kan ilacı üretecek | Türk Kızılayı, Sağlık Bakanlığıyla yürüttüğü Plazma Fraksinasyonu Projesi kapsamında yerli kan ilacı üretmeyi hedefliyor. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turk-kizilayi-kan-ilaci-uretecek-45613 | Türk Kızılayı, Sağlık Bakanlığıyla yürüttüğü Plazma Fraksinasyonu Projesi kapsamında yerli kan ilacı üreterek ülkeyi dışa bağımlılıktan kurtarmayı hedefliyor. Genel Başkan Ahmet Lütfi Akar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kan ve türevleri, kök hücre ve kanser tedavisinde kullanılan kan ilaçları konusunda Sağlık Bakanlığıyla ortaklaşa çalıştıklarını söyledi. Kurumun kan ve türevleriyle ilgili ciddi çalışmalar yaptığını anlatan Akar, Gönüllü kan vermeyi adet haline getirmiş donörlerimizin bağışı kanı alıyoruz. Bunları santrifüj, plazma ve trombositler haline getiriyoruz, hastanelere kadar hastalarımızın ayağına götürüyoruz. Türkiye’nin bu türden kan ihtiyacının yüzde 80’ini Türk Kızılayı sağlamaktadır diye konuştu.
Akar, Türk Kızılayının 5 milyon donöre ait kan veri tabanı bulunduğunu belirterek, donörleri kök hücre bağışı konusunda topluma kazandıracaklarını kaydetti. Sağlık Bakanlığı ile Kök Hücre Projesi'ne imza attıklarını anımsatan Akar, Özellikle lösemi olmak üzere, kök hücre nakli gereken kanser hastalarının bunları bulmakta zorluk çektiğini biliyoruz. Yurt dışındaki bankalardan arandığını biliyoruz. Artık Türk Kızılayı, kan vericileri arasındaki insanları sorgulayarak, onları kemik iliği vericisi haline getiriyor. Bu konuda çalışmalarımız devam ediyor. Sağlık Bakanlığı, kendiyle alakalı konuları dizayn ettikten sonra artık Türkiye’de bu konu problem olmaktan çıkacak şeklinde konuştu.
- Kan ilaçları Türkiye'de üretilecek
Sağlık Bakanlığı ile yürüttükleri diğer projede hedeflerinin kandan elde dilen plazmayla kanser hastalarının tedavisinde kullanılan kan ilaçlarını üretmek olduğuna dikkati çeken Akar, bu sayede milyarlarca lira harcanarak yurt dışından getirilen ilaçların artık Türk Kızılayı tarafından üretileceğini aktardı.
Akar, Sağlık Bakanlığı ile plazma fraksinasyonu üzerine anlaşma yaptıklarını hatırlatarak, şunları dile getirdi: Plazma fraksinasyonu, kandan elde edilen plazmanın işlenerek kan ilaçları üretilmesi işidir. Plazmanın işlenmesidir. Kanser gibi hastalıklarda kullanılan ilaçların üretimiyle alakalı ihale süreci başlıyor. Plazmanın Türkiye’de tek kaynağı Türk Kızılayı olması ve Sağlık Bakanlığının da bunu kabul etmesi hasebiyle biz, bu konuyla alakalı da çalışmalara başladık. Çalışmalar, Sağlık Bakanlığının kontrolünde olacak. Bunun yabancı sermaye ve teknoloji ayağı var. Biz de plazma temincisi olarak işin içindeyiz. Sağlık Bakanlığı da ruhsat verici olarak işin içinde. Her yıl milyarlarca dolar civarındaki parayı artık yurt dışına ödemeyeceğiz. Elde ettiğimiz plazmadan kan ilaçlarını Türkiye'de kendimiz üreteceğiz. Bu konuda çok heyecanlıyız. Henüz lansmanını Sağlık Bakanı ile yapmadık ama önümüzdeki günlerde yaparak bütün dünyaya ilan edeceğiz.
- Yardımlar milyonlara ulaştırılıyor
Kurumun yardım faaliyetleri hakkında da bilgi veren Akar, her yıl milyonlarca insana yardım eli uzattıklarını ifade etti. Aşevlerinden dağıtılan yemekler dolayısıyla yüz binlerce, huzur evlerinde kalan insanlar sayesinde on binlerce ve Suriye sınırı ve ülke içinde yaptıkları operasyonlarla milyonlarca kişiye ulaştıklarına işaret eden Akar, sözlerini şöyle sürdürdü:
Ayrıca Suriye sınırında teşkil edilen kampların beslenme ve barınma hizmetlerini yaptığımız için de 1. 5 milyon insana ulaştık. Sosyal yardımlarımız aralıksız devam ediyor. Geçen gün Kırşehir’de bulunan 250 Afgan aileye vali beyin talebi üzerine yardım götürdük. Kamuoyunun bundan haberi olmadı. Sessiz sedasız bu işe devam ediyoruz. Türkiye’de göçmenler, mülteciler var. Buraya kendini atmış, zulümden kaçan, can sağlığını korumak için bize sığınan insanlara yardım ediyoruz. Afgan ailelerin yatacak yerlerinin, battaniyelerinin ve yastıklarının olmadığı söylendi. Hemen tertibat aldık ve 250 aileye yetecek gıda kolisi yaptırdık. Yastık ve battaniye gibi lojistik malzemeleri oraya en seri şekilde ulaştırdık. Onlar da şimdi rahat etti. Muhakkak diğer illerimizde de çeşitli yardımlarımız devam ediyor.
Akar, mağdur insanların ihtiyacı doğrultusunda eksiklerini giderdiklerini vurgulayarak, Hiçbirinden vazgeçmiyoruz. 'Fakirlere operasyon yapıyoruz ya da Pakistan’da yardım faaliyeti yapıyoruz' diye asla Somali’deki faaliyetimizi aksatmıyoruz. Asla, Ebola virüsü ile uğraşan Afrikalılara yardım etmekten geri kalmıyoruz. Maddi ve manevi yardımlarımız sürüyor. Bunun yanında Türkiye içindeki fakirlere, muhtaçlara, yardım ihtiyacı içinde olanlara yönelik çalışmalarımız devam ediyor değerlendirmesinde bulundu. |
1,846 | Son dakika: Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'dan 'Omicron' uyarısı: Ne yapmalı | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, son bir haftada görülen günlük vaka sayılarının iki kat arttığını belirterek, Omicron varyantı kaynaklı vaka sayılarındaki artışın en çok İstanbul’da gerçekleştiğini açıkladı. Koca, salgına karşı alınacak tedbirleri de tekrar hatırlattı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-saglik-bakani-fahrettin-kocadan-omicron-uyarisi-ne-yapmali-2807254 | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Omicron varyantının son 10 gündeki etkisi ve Omicron varyantına karşı neler yapılması gerektiği hakkında açıklamada bulundu. Açıklamasında vakaların artış hızı artmasına karşın hastaneye yatışlarda kayda değer bir değişim olmadığına dikkat çekti.
ÖNEMLİ BİR ARTIŞ GERÇEKLEŞTİ
Bakan Koca açıklamasında şunları kaydetti:
Ülkemizde giderek yaygın hale gelen Omicron varyantı hakkında sizleri bilgilendirmek isterim. Takip ettiğiniz üzere ülkemizde son 1 hafta içinde günlük vaka sayılarında önemli bir artış gerçekleşti. Bu artış beklenen bir gelişmedir. Omicron varyantı önceki varyantlara göre çok daha hızlı bulaşmakta ve hızla baskın hale gelmektedir. Bununla birlikte gerek önce tecrübe eden ülkelerde gerekse ülkemizdeki 10 günlük tecrübede vaka sayılarındaki artış hastaneye yatışlara benzer oranlarda yansımamaktadır. Bu süreci yakından takip ettiğimizi bilmenizi isterim.
VAKA SAYILARI İKİ KAT ARTMIŞ DURUMDA
Son bir haftada ülkemizde görülen günlük vaka sayıları iki kat artmış durumdadır. Son 10 günde vaka sayıları ülke genelinde iki katına çıkmış olmasına rağmen hastaneye yatışlarda yüzde 4. 6 artış yaşanmıştır. Yoğun bakım ve entübasyonda artış yaşanmamıştır. Son 1 ayda vefat eden vatandaşlarımızdan 60 yaş üzeri olanlar tüm vefatların yüzde 87. 21’idir. Bununla birlikte vakaların ise yüzde 16. 81’i 60 yaş üzeri vatandaşlarımızdır. Koruma altına almamız gereken en kritik grup 60 yaş üzeri ve kronik rahatsızlıkları olan kişilerdir.
ARTIŞ EN ÇOK İSTANBUL'DA GERÇEKLEŞTİ
Omicron varyantı kaynaklı vaka sayılarındaki artış en çok İstanbul’da gerçekleştiği belirten Koca şunları dile getirdi:
Omicron varyantı kaynaklı vaka sayılarındaki artış en çok İstanbul’da gerçekleşti. Daha önce ülke genelinde görülen vakaların yüzde 22. 4’ü İstanbul’da idi. Son 10 günde ise vakaların yüzde 52. 3’ü İstanbul kaynaklıdır. Bu durum yakın gelecekte tüm illerimizde yaşanabilecektir. Son 10 gün içinde İstanbul’da vaka sayılarında yaklaşık 5 katlık artış görülmesine rağmen hastaneye yatışlarda yüzde 6. 2 artış görülmüştür. İstanbul’da yoğun bakıma yatış ve entübasyonda artış görülmemiştir.
Omicron salgının bu hali ile seyretmesi durumunda hastaneye yatışları henüz bulaşma oranı kadar belirgin artırmayacağı öngörülmektedir. Bu ön değerlendirmeler rehavete sebep olmamalıdır. Henüz Omicron daha az hasta ediyor diyebilmek için erken bir dönemdeyiz. Ayrıca oransal olarak durum aleyhte görünmese de çok kişinin enfekte olması riskleri artırmaktadır.
ALINACAK TEDBİRLERİ SIRALADI
Bakan Koca açıklamasının devamında şunları kaydetti:
Kıymetli vatandaşlarım salgında birçok varyant ve mutasyon görülmesi beklenen bir durumdu. Bunları tecrübe ettik. Ancak farklı mutasyon ve varyantlar salgına karşı alınabilecek tedbirleri değiştirmiyor. Sevdiklerimizi korumak ve sağlıkla yarınlara ulaşmak için salgının yeni sürecinde, kapalı ve havalandırması kısıtlı ortamlarda vakit geçirmemeli. Her durumda maske kullanımından taviz vermemeli. Aşı hatırlatma dozlarını ihmal etmemeli. Sosyal mesafeye azami dikkat göstermeliyiz. Omicron varyantının bulaşma hızı dikkate alındığında sosyal mesafeyi 3 metreye kadar artırmalıyız. Hijyen kurallarına her zamankinden çok daha titiz uymalıyız. Unutmayın, virüs mutasyona uğrasa da tedbirler değişmiyor. Kişisel tedbirler bugün dünden daha önemli bir duruma geldi. Endişelenmemeli ancak çok daha tedbirli olmalıyız. Hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.
İlgili Haberler
Son dakika! 30 Aralık koronavirüs tablosunda Omicron etkisi: Vaka sayısı 40 bine dayandı
Türkiye'de Omicron alarmı: Günlük vakalar 70 binleri bulacak
Omicron için umut veren araştırma: T hücrelerini aşmakta zorlanıyor |
4,291 | Göğüs büyütmede 'Subfasyal / Kas Zarı Altı' tekniği | Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ali Rıza Öreroğlu, göğüs büyütme ile ilgili az bilinen 'Subfasyal / Kas Zarı Altı' tekniği hakkında bilgiler verdi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/gogus-buyutmede-subfasyal-kas-zari-alti-teknigi-2736162 | Estetik cerrahi dünyada en yoğun talep gören cerrahi dallarından biridir. Gerek cerrahi yöntemlerde gerek cerrahide kullanılan tamamlayıcı teknolojilerde her geçen gün yeni gelişmeler olmakta. Bu gelişmeler estetik operasyonlardan alınan sonuçların hem daha estetik hem de daha doğal görünümlü olmalarına önemli katkılar sağlıyor. Günümüzde en çok gerçekleştirilen estetik operasyonlardan biri 'Göğüs Büyütme' operasyonlarıdır. Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ali Rıza Öreroğlu, bu operasyonlar hakkında bilgi verdi.
Göğüs büyütme operasyonları hakkında bilgi veren Dr. Ali Rıza Öreroğlu, ''Göğüs büyütme operasyonları büyük çoğunlukla göğüslerin içine yerleştirilen protezler yardımıyla gerçekleştirilir. Operasyon geçiren ve geçirmeyi düşünen kişilerin birçoğu da alacakları sonuçların özellikle doğal görünümlü olmasını tercih ediyor. Bu nedenle alınacak sonuçların hem daha doğal olmalarını hem de daha güzel görünmelerini sağlayan, meme büyütme cerrahisine ilişkin ‘Subfasyal/ Kas Zarı Altı' yöntemden ve popülerlikleri giderek artan yeni nesil protezlerden bahsetmek oldukça yerinde olacaktır'' dedi.
Meme büyütme ameliyatlarına dair en çok bilinen yöntemlerden ikisinin ‘Kas Altı' (Submuscular) ve ‘Kas Üstü' (Subglandular) teknikleri olduğunu belirten Dr. Öreroğlu, ''Burada kastedilen, protezlerin meme içinde yerleştirildikleri düzlemdir. ‘Kas Altı' yöntemde protezler göğüs kası altına yerleştirilirler. ‘Kas Üstü' yöntemde ise protezler göğüs kası ve meme dokusu arasına, meme bezlerinin altına yerleştirilirler. İki yöntemin de avantajları ve dezavantajları vardır. Anatomisi uygun olan hastalarda tercih ettiğim ‘Subfasyal/ Kas Zarı Altı' yöntem ise önceki bahsedilen iki yöntemin avantajlarına sahipken, dezavantajlarından uzaktır''dedi.
Dr. Öreroğlu, sözlerini şöyle sonlandırdı: ''Meme büyütme ameliyatının ‘Subfasyal / Kas Zarı Altı' yöntemle gerçekleştirilmesi demek, protezlerin ‘fasya' denilen, göğüs kasını kaplayan tabaka, zar ile göğüs kası arasına yerleştirilmesi demektir. Protezlerin bu düzlemde yerleştirilmesinin, birtakım komplikasyonlara dair risklerde azalma, daha doğal ve göze hoş gelen sonuçlar elde edilmesi gibi birçok avantajı vardır. ‘Subfasyal / Kas Zarı Altı' yöntem kullanıldığında göğüs kası kesilmediği için ve protezler onun arkasına yerleştirilmediği için, genel olarak daha konforlu bir protez yerleştirilme yöntemi olmakla beraber, bu yöntemle gerçekleştirilen meme büyütme ameliyatından sonraki iyileşme süreci de daha konforludur. Bahsedilen bu göğüs kasını saran zar, protezler bu zar ve göğüs kası arasına yerleştirildiklerinde, protezlere doğal bir destekleme sağlar, çeşitli vücut hareketleriyle gerçekleşme riski olan protezlerin yer değiştirme riskini azaltır. Ayrıca sağlanan bu destekle, protezli göğüslerin sarkma eğilimi de azaltılmış oluyor. Ve en önemlisi, meme ve protez aynı cepte olduklarından dolayı, memenin dinamiği, yani hareketleri, gerçek memeye çok daha yakın oluyor'' şeklinde konuştu. |
6,809 | Buz banyosunun faydası var mı? | Atletler maç sonrası buz banyosunun kaslara iyi geldiğini söylüyor. Bu iddia ne kadar doğru? | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/buz-banyosunun-faydasi-var-mi-156407 | Britanya'nın ünlü tenisçisi Andrew Murray her maçtan sonra duşunu alır, yemeğini yer, sonra da buz banyosu yaparmış. Murray'in buzla dolu 8-10 derece suda 8 dakika uzandığı söyleniyor. Başka atletlerin de müsabaka sonrasında vücutlarını toparlamak için buz banyosu yaptığı biliniyor. Onların başarısı bu yöntemin işe yaradığının kanıtı olarak gösteriliyor. Buz banyosunun vücut ısısını düşürerek kas dokusunda iltihap ve yangıyı azalttığına inanılıyor. Bu algı ne kadar doğru? BBC'den Claudia Hammond bu soruya cevap aradı.
Bir yerimizi incitmişsek üstüne buz torbası koyduğumuzda ağrı ve şişmenin azaldığını görmüşüzdür. Fakat profesyonel atlet ya da vücut geliştirme heveslileri açısından bu tür uygulamaların ters etkide bulunacağı söyleniyor. Soğuk suyla temas kan akışını azaltır, bu ise herhangi bir incinme sonrasında kasların yenilenmesini sağlayan protein sentezini, dolayısıyla iyileşme sürecini yavaşlatır. Ağırlık çalışması yapanlarda bir miktar enflamasyon (yangı) kaslardaki onarımı harekete geçirerek onları güçlendirdiği için yararlı olabilir. Bu süreci bilerek engellemek olumlu sonuç vermeyebilir. Enflamasyon ağrı verdiğinden bu ağrıyı giderici tedbirler alınır, fakat bunun iyileşmeyi engellediğine dair veriler var.
Ibuprofen gibi enflamasyona karşı kullanılan ilaçların ağrıyı azaltmakla beraber onarımı yavaşlatma etkisi gösterdiği belirtiliyor. Bu konuda yapılan araştırmalar bir miktar enflamasyonun yararlı olduğu sonucuna vardı. Ancak bunun hangi miktarda ve iyileşmenin hangi aşamasında faydalı olduğu sorusu henüz cevaplanmış değil. Bu konuda yaş etkeni de söz konusu olabilir. 65 yaş üstü kişiler 12 hafta boyunca enflamasyona karşı ilaç aldığında kas hacimlerinin ilaç almayanlara oranla biraz daha arttığı görüldü. Fakat daha genç ve formda olan kişilerde bu ilaçların kas onarımını yavaşlatıcı etkisi görülebilir. Sporcu olmayanların ağrıya karşı ilaç alarak iyileşme sürecini azaltmasında sorun olmayabilir, ama bir an önce güçlenmek isteyen atletlerin enflamasyona karşı ilaçtan kaçınması daha doğru olabilir.
Sıçanlarla yapılan deneylerde enflamasyona karşı buz uygulamasının kas yenilenmesini yavaşlatmadığı, fakat daha büyük kaslı insanda buzun aynı etkiyi göstermediği görüldü. Fakat bir süre önce Avustralya, Norveç ve Japonya'da yapılan deneylerde buz banyosu yapanlarla yavaştan ısınma hareketleri yapanlar karşılaştırıldı. Kastaki enflamasyon ve strese karşı markerlerin egzersiz sonrası bir miktar arttığı, ama buz banyosunun bir etkisi olmadığı görüldü. Yani soğuk su enflamasyonu azaltmıyordu.
Queensland Teknoloji Üniversitesi'nde araştırmayı yürüten Jonathan Peake, atletlerin buz banyosu tekniğini tekrar gözden geçirmesi gerektiğini söylüyor. Zira bu yöntem enflamasyonu azaltmıyor, zaten azaltması da kas yenilenmesini yavaşlatıyor. Peake buz banyosunun müsabakalar arasında hızlı rahatlama bakımından yararlı olabileceğini, ama uzun vadede kasların güçlenmesi bakımından olumlu sonuç vermediğini söylüyor.
Uyarı: Bu makale sadece genel bilgi verme amacıyla yazılmıştır ve doktor tavsiyesi olarak ele alınmaması gerekir. Makalenin içeriğinden yola çıkarak okurun kendi başına koyduğu teşhislerden BBC ve Türkiye Gazetesi sorumlu değildir. Sağlığınızla ilgili herhangi bir endişeniz varsa doktorunuza danışın. |
1,073 | Sağlıklı ve genç görünüm sadece genetik ile mi mümkün? Uzmanlardan altın değerinde genç görünmek için tavsiyeler | Olduğumuz yaştan daha genç görünmek için her yöntemi deneyebilir, her ürünü kullanabiliriz. Ancak uzmanlar, her genç görünmek ve sağlıklı olmak için kullanılan yöntemin doğru olmadığını savunuyor. Genç bir cilt dirençli ve sportif bir vücut için ilk önce yaşam şeklimizi değiştirmemiz gerekir. Yıllar içerisinde zayıflayan cilt bariyeri, kolajenin azalması ve vücut direncinin azalması sonrası neler yapılmalı? | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglikli-ve-genc-gorunum-sadece-genetik-ile-mi-mumkun-uzmanlardan-altin-degerinde-genc-gorunmek-icin-tavsiyeler-2851317 | |
3,611 | İki hafta içinde yeni aşı geliyor | Çin’den sipariş edilen 50 milyon doz aşının 10 milyonluk ikinci partisi, ocak sonuna kadar parça parça Türkiye’ye ulaşacak. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/iki-hafta-icinde-yeni-asi-geliyor-2764431 | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 50 milyon dozluk Çin aşısının ikinci partisinin ay sonuna kadar parçalar hâlinde Türkiye’ye geleceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti’nin hafta içi yapılan Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısında aşı konusunda topluma örnek olunması gerektiğini vurgulayarak, tereddüt ve aksaklıkların giderilmesi talimatını verdi. Bazı MKYK üyeleri, aşıda öncelik sıralaması hakkında konuşurken, milletvekillerinin vatandaşlardan önce aşılanmasının kamuoyunda yanlış algılanabileceğini dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ise “Ne var bunda. Onlar da ülkeyi yönetiyor. Bir sıkıntı olmaz. Topluma örnek olacaklar. İsteyen aşısını olsun” dedi. Bakan Koca da, aşılarda karekod uygulaması olduğunu, her aşının isme tahsis edildiğini, bu nedenle bir adaletsizliğinin söz konusu olmayacağını ve sırası gelenin aşı yaptırabileceğini belirtti. Sözleşmelerin tamamlandığını ve aşıda hiçbir sıkıntı olmadığını kaydeden Koca 50 milyon doz aşı gelecek. Daha sonra yerli aşı devreye girecek. Herkese yetecek aşı var. İki hafta içinde Çin’den yeni bir parti gelecek. Parça parça, kısa süre içinde 10 milyon aşı gelmiş olacak. Alman aşısı da devreye girecek. Aşılama sürecini başarıyla tamamlamış olacağız diye konuştu.
|
4,101 | Cov-2 aşısı Türkiye’de 13 bin gönüllüye uygulanacak | Çinli Biyoteknoloji firması ile Sağlık Bakanlığı tarafından imzalanan protokol ile geliştirilen Sars Cov-2 korona virüse karşı yapılacak olan Cov-2 aktif aşısının çalışmasında, Faz 3 evresinde geçilmesi ile geliştirilen aşı Türkiye’de 13 bin kişiye uygulanacak. Aşı ile ilgili bilgiler veren Kayseri Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği Cov-2 aktif aşı Sorumlu Araştırmacı Doktor Ayşin Kılınç Toker, “Türkiye olarak ilk defa bu kadar büyük Faz 3 çalışmasında ön ayak oluyoruz” dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/cov-2-asisi-turkiyede-13-bin-gonulluye-uygulanacak-2746152 | Başarılı olamayan aşıların Faz 3 aşamasına gelemediğini ve aşıda güvenilirlik konusunda herhangi bir sorun yaşanmadığını söyleyen Ayşin Kılınç Toker, “Aslında faz çalışmaları olarak Faz 1, 2, 3, 4 olarak tanımlanır. Faz 0 da laboratuvar boyutunda gerekirse deney hayvanları üzerinde çalışma yapılır. Faz 1 ve 2 ise etki ve dozlama için sağlıklı ama sınırlı gönüllü sayısı ile çalışır. İnsan üzerinde deneyler yapılır. Eğer bu aşamalarda herhangi bir problem yaşanmaz ise geniş gönüllü çerçevesine sahip Faz 3 çalışmalarına geçilir. Aşının içeriği şu an için inaktive edilmiş sars cov-2 virüsü. Yani herhangi bir hastalık oluşturacak etkisi bırakılmamış laboratuvar ortamında in aktive edilmiş konumda o yüzden de hastalık belirtileri açısından güvenirliği yüksek düzeyde. Zaten Faz 1 ve Faz 2 çalışmalarında hayatı tehdit eden önemli bir yan etkiye saptamadık. Ayrıca denekleri ve gönüllüleri vazgeçtirecek bir durum olmadı. Faz 2 çalışmaları da deneklerin pozitif yanıtlarıyla sonuçlandı, Faz 1 ve Faz 2 çalışmaları. Onları geçemediği takdirde hiçbir aşı ve ilaç Faz 3 aşamasına gelemiyor. Bu o yüzden güvenlilik ve yan etki profili açısından önemli” dedi.
“Dünyada 50 bin, Türkiye’de 13 bin kişide uygulanacak”
Aşının Türkiye’de 13 bin kişide uygulanacağını ve Türkiye’nin ilk defa bu kadar büyük Faz 3 çalışmasında ön ayak olduğunu söyleyen Toker, “Öncelikle aslında bu Çin biyoteknoloji firmasından üretilen bir aşı. Aşının üretimi Çine ait. Çin’le Sağlık Bakanlığı tarafından tüm dünya genelinde protokolünün hazırlandığı bir çalışma. Şöyle ki dünya üzerinde 50 bin gönüllüde Faz 3 çalışması yapılması planlanıyor. Bunun 13 bin kadarlık bir bölümü Türkiye’de yapılacak. Çin ve Brezilya gibi birçok ülkede uygulama başladı. Şu ana kadar 10 bin sağlıklı gönüllü aşı uygulaması yapıldı ve herhangi bir hayatı tehdit edecek yan etkiye ya da tanımlanamayacak bir hastalığa rastlanmadı. Çok hafif belirtilerle atlatıldı. Biz Türkiye olarak bu kadar geniş Faz 3 çalışmasını ilk defa ön ayak oluyoruz. Türkiye’de daha sınırlı sayıda gönüllülerle yapılmıştı bu çalışmalar. 13 bin gönüllü sayısı gerçekten çok yüksek. Dediğim gibi Çin, Brezilya, Suudi Arabistan ve Bangladeş gibi UNICEF’in Afrika’da ön ayak olduğu birçok ülkede bu aşı zaten uygulanacak. Bu Çin firması aslında Sağlık Bakanlığının çok uzun zamandır beraber çalıştığı bir firma. Öyle ki çocukluk dönemi aşılarından Hepatit A Hepatit B aşısı, kızamık, kabakulak, suçiçeği aşıları, çocuk felci aşısı zaten bu firma tarafından üretilen aşıları Sağlık Bakanlığı tarafından temin ediliyor ve çocuklarımıza yıllardır bu aşılar uygulanıyor” ifadelerini kullandı.
“Tedavi yöntemini netleştiremediğimiz bir hastalık”
Ayşin Kılınç Toker, virüsün yüzde 100 etkin tedavisinin henüz bulunmadığını söyleyerek, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Yaşadığımız dönem çok farklı bir dönem. Maalesef tam olarak tedavisi ve klinik durumunu netleştiremediğimiz bir hastalıkla karşı karşıyayız. Bazı insanlarda çok hafif seyrederken, bazı insanlarda çok ağır, yoğun bakım şartları gerektiren durumlarla karşılaşıyoruz. Yüzde 100 bir etkin tedavisi maalesef şuan saptanabilmiş değil. O yüzden benim kendi görüşüm. Hastalığa yakalanmadan, bu hastalık nasıl geçecek düşüncesine kapılmadan, öncelikle aşı olup kendimizi hastalıktan korumak.“
Aşının 2 grup üzerinde uygulanacağını ve belirli kriterler çerçevesinde gönüllülerin seçileceğini söyleyen Ayşin Kılınç Toker, “Protokol 2 gruptan oluşuyor. K1 ve K2 olarak sınıflandırdığımız, Türkiye de yapılması gereken 13 bin kişilik gruptan ilk bin 300 kişiyi sağlık çalışanlarından yapmak istiyoruz. Bunun öncelik nedeni şu, sağlık çalışanlarının yüksek riskli temasları. Sağlık çalışanı derken ise hastanede çalışan doktor, hemşire, idari personel, teknisyen, yemekhane çalışanı, temizlik personeli dahil covid hastalarıyla sık teması olan kişilere öncelik vereceğiz. Bunun nedeni de hastanede kontrolün daha kolay olması, bu kişilerin daha yüksek temas içerisinde olması herhangi bir yan etki gelişecek olduğu takdirde daha erken yanıt verebileceğimiz, daha erken kontrol altına alabileceğimiz bir durum olmasından dolayı. Türkiye genelinde ilk bin 300 kişilik çalışmadan sonra halka 12 bin kişilik de normal risk düzeyindeki insanlara aşı çalışması yapılacak. Şuan için çalışmamız da sağlıklı gönüllülerden oluşan bir gönüllü listesi oluşturuyoruz. Bu kişilerden öncelikle daha önce PCR testi ile korona virüs hastalığını geçirmemiş olmamalarını, kan testleri ile geçirmemiş olmalarını teyit ediyoruz. Sonrasında araştırmacılar tarafından kişiler aşıya uygunluk açısından değerlendiriliyor. 18 ile 59 yaş arasında bir profil seçmeye çalışıyoruz. Kronik hastalığı olmayan, uzun süreli ilaç, kemoterapi, radyoterapi tedavisi almamış kişileri seçmeye çalışıyoruz. Yani aslında sağlıklı gönüllüleri seçmeye çalışıyoruz. Bu şekilde oluştuktan sonra biz aşıyı 0. gün ve 14. gün olacak şekilde iki doz halinde uygulayacağız. Koldan kas içerisine uygulayacağız ve 30 dakikalık bir gözlem ortamımızda sağlandıktan sonra kişileri 1 yıl boyunca 15’er belli bir süre sonra 30’ar günlük aralıklarla takip edeceğiz. Bu süre zarfında 7 gün 24 saat ulaşabilecekleri bir telefon numarası olacak. Bu telefon numarasına her türlü sağlık problemlerine, yani örneğin kişi aşı oldu sonrasında trafik kazası geçirdi. O durumda bile bizim takibimizde olacak. Denekleri tamamen gözlem altında tutacağımız bir protokol çerçevesinde çalışacağız. Onun dışında da oluşacak bir yan etkide faz1, faz2 çalışmalarında dediğimde çok sınırlı sayıda yan etkiler meydana geldi. Bunlar nedir? İşte enjeksiyon yerinde ufak bir kızarıklık, ağrı, ateşlenme hissi ama sistemik ateş yanıtı olarak şuan dünya genelinde yapılan tüm aşı çalışmaları içerisinde en düşük ateş yan etkisi bu aşı ile sağlandı. Onun dışında kişini hastaneye yatmasını gerektirecek kadar ağır bir yan etkiyle karşılaşılmadı. Hayatı tehdit eden bir yan etki söz konusu değil” dedi. |
1,132 | Bugün açılıyor! Türkiye'nin en büyüğü olacak: Etlik Şehir Hastanesi 8 ayrı hastaneden oluşacak | Son dakika haberi: Türkiye'nin en büyük şehir hastaneleri arasında yer alan ve bugün hizmete girecek olan Etlik Şehir Hastanesi, 8 ayrı hastaneden oluşacak. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/bugun-aciliyor-turkiyenin-en-buyugu-olacak-etlik-sehir-hastanesi-8-ayri-hastaneden-olusacak-28975 | |
6,817 | Türkiye 11 milyon MR'la rekor kırdı | Türkiye geçen yıl çekilen 11 milyon MR’la Avrupa ülkeleri arasında ilk sırada yer aldı. Yine geçen yıl 13 milyon tomografi, 27 milyon ultrason çekildi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiye-11-milyon-mrla-rekor-kirdi-155780 | Sağlık Bakanlığı, hastanelerde tedavi amaçlı kullanılan tıbbi cihazların görüntüleme rakamlarını paylaştı. Türkiye, geçen yıl çekilen 11 milyon MR ile Avrupa ülkeleri arasında ilk sırada yer aldı. Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Radyoloji Derneği, gereksiz çekimlerin önüne geçmek için “tetkik uygunluğu” sistemi üzerinde çalışmalara başladı.
ULTRASON İLK SIRADA
2015 yılı verilerine göre hastanelerde, 11 milyon 286 bin 357 MR çekildi. Bunun, 6 milyon 992 bin 601’i bakanlık, 1 milyon 432 bin 479’u üniversite hastanelerinde, 2 milyon 861 bin 277’si özel hastanelerde çekildi. Hastanelerde 13 milyon 675 bin 737 bilgisayarlı tomografi, 27 milyon 407 bin 816 ultrason, 10 milyon 839 bin 226 doppler (renkli) ultrason, 6 milyon 96 bin 164 ekokardiyografi, 1 milyon 964 bin 426 da mamografi çekildi.
EN ÇOK TÜRKİYE, EN AZ ŞİLİ
Dünya ülkeleriyle karşılaştırmaların da yapıldığı rapora göre Türkiye, tüm cihaz çekimlerinde OECD ülkelerinin üzerine çıktı. Türkiye yılda, bin kişiden 143’üne MR çekimiyle ilk sırada yer aldı. Türkiye’yi binde 114 çekimle Almanya, 110 çekimle İngiltere, 96 çekimle Fransa takip etti. En az MR binde 15 ile Şili’de çekildi. Bilgisayarlı tomografide Türkiye, 1000 kişide 174 çekimle 8’inci sırada yer aldı. En çok tomografi çekimi binde 585 ile Estonya, 255 ile İngiltere ve 208 ile Lüksemburg’da görülürken, en az çekim binde 32 ile Finlandiya’da kayıtlara geçti.
Türkiye’nin ortalamanın üzerinde yer alması, radyasyon yaydığı da bilinen tıbbi cihaz çekimlerinin “Gereğinden fazla mı?” yapıldığı sorusunu akıllara getirdi. İngiltere Sağlık Bakanlığı, 2010’da vücuda yaydığı radyasyon nedeniyle kontrol amaçlı tomografiyi yasaklamıştı. Bakanlık, tüm vücudu tarayan tomografinin normal bir röntgenden 400 kat daha fazla radyasyon yaydığını belirtmişti.
‘HASTALAR TARAFINDAN TALEP EDİLİYOR’
Türkiye’de gereksiz tetkik çekimi yapıldığını söyleyen Türkiye Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Tamer Kaya, MR’da radyasyon riski olmadığını ancak tomografide bu riskin görüldüğünü belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Çok tetkik yapmak hekimi hataya sevk eder. Hastalarımız bizden MR, tomografi ve ultrason çekimi yaptırmamızı çok talep ediyor. Öncelikle toplum bilinci oluşturulmalı. Hekimlerin gereksiz tetkikleri ayıklaması gerekiyor. Tetkik uygunluğu diye bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Batı gereksiz tetkik sorununu bu sistemle çözüyor. Sisteme göre bir hekim hastanın şikâyetleri ve muayene bulgularını sisteme giriyor, sistem MR, tomografi veya ultrason öneriyor. Hekim çekim yapmak isterse sistem onu uyarıyor.” |
25 | Erkeklerde ve kadınlarda en çok görülen kanser türleri | Dünya genelinde 2'nci en yüksek ölüm nedeni kanser hastalığında erkeklerde "akciğer", kadınlarda da "meme kanseri" vakaları başı çekiyor. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/erkeklerde-ve-kadinlarda-en-cok-gorulen-kanser-turleri-2942431 | Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, habis tümör veya ur olarak da adlandırılan kanser hastalığı, dünya genelinde 2'nci en sık ölüm nedeni olarak öne çıkıyor.
İnsan vücudunun herhangi bir kısmında anormal hücrelerin kontrolsüz şekilde büyüyerek diğer organlara yayılmasıyla başlayabilen geniş hastalık grubu olarak tanımlanan kanserin oluştuğu dokuya göre isimlendirilen 200’den fazla türü biliniyor.
Akciğer, meme, cilt, prostat, mide, kalın bağırsak (kolon), rahim ağzı (serviks) kanseri ve lenf bezi tümörleri, kanserin en yaygın türleri arasında yer alıyor.
Genetik yatkınlığın yanı sıra sigara ve alkol kullanımı, yoğun güneş ışınına, radyasyon ve kanserojen olarak anılan bazı kimyasallara maruz kalmak, bazı virüsler, kötü beslenme alışkanlıkları ve hava kirliliği gibi dış faktörlerin de kansere neden olduğu biliniyor.
KANSER VAKALARININ 3'TE 1'İ ÖNLENEBİLİR
DSÖ’ye göre, kanser vakalarının yaklaşık 3'te 1'i sigara ve alkol kullanımı, yüksek vücut kitle indeksi, sağlıksız beslenme düzeni, az meyve-sebze tüketimi ve fiziksel aktivite eksikliğinden kaynaklanıyor.
Her kanser türü önlenemese de vakaların yaklaşık 3’te 1’inin sağlıklı beslenme düzeni, normal vücut kitle indeksi ve fiziksel aktiflik yoluyla önlenebileceğini vurgulayan DSÖ, 15 kanser türüne yol açtığı bilinen sigaradan uzak durmanın bu hastalık riskini azaltmada birinci faktör olarak altını çiziyor.
DSÖ, alkol alımını azaltmanın da kanser riskini düşürmede oldukça etkili olduğunu kaydederek, sağlıklı yeme düzenini sürdürmenin ve fiziksel olarak aktifliğin de birçok kanser türüne karşı önlem için yeterli olduğunu aktarıyor.
Dünya genelinde son yıllarda daha sık görülmeye başlayan cilt kanserinin önlenmesi için de yoğun güneş ışınına maruz kalmaktan kaçınılması, mevsim fark etmeksizin güneş koruyucu krem kullanılması, vücudun mümkün olduğunca örtülmesi tavsiye ediliyor.
EN YAYGIN KANSER TÜRÜ AKCİĞER OLDU
DSÖ'ye bağlı Uluslararası Kanser Araştırma Ajansının (IARC) son yayımladığı rapor, 2022 yılına ait verileri içeriyor.
Rapora göre, 2022'de yaklaşık 19. 97 milyon yeni kanser vakası kaydedilirken, bunun 10. 31 milyonu erkeklerde, 9. 66 milyonu kadınlarda görüldü.
Hastalığın kadınlarda en sık rastlanan ve ölümcül türü meme kanseri olurken; bunu kolorektal, akciğer, rahim ağzı ve tiroit izledi. Erkeklerde ise en fazla akciğer, prostat, kolorektal, mide ve karaciğer kanseri tespit edildi.
Dünya genelinde 2018-2022 döneminde 53. 5 milyon kanser vakası kaydedilirken, 2022’de 9. 7 milyondan fazla kişi kanser nedeniyle yaşamını yitirdi.
Kanser vakalarının yüzde 49. 2'si Asya'da, yüzde 22. 4'ü Avrupa'da, 13. 4'ü Kuzey Amerika'da, yüzde 7. 8'i Latin Amerika'da, 5. 9'u Afrika ve yüzde 1. 3'ü Okyanusya'da tespit edildi.
Diğer yandan 2022’de kanserden ölümlerin yüzde 56. 1’i Asya’da, yüzde 20. 4’ü Avrupa’da, yüzde 7. 8’i Afrika’da, yüzde 7. 7’si Latin Amerika’da, yüzde 7. 2’si Kuzey Amerika’da ve yüzde 0. 6’sı Okyanusya’da kayıtlara geçti.
Küresel olarak 2022'de akciğer, meme ve kolorektal kanserleri hastalığın en sık rastlanan türleri oldu.
Akciğer kanseri, 2. 5 milyon yeni vaka ile toplam yeni vakaların yüzde 12. 4'ünü, meme kanseri 2. 28 milyon yeni vaka ile yüzde 11. 5’ini, kolorektal kanser ise 1. 92 milyon yeni vaka ile yüzde 9. 6’sını oluşturdu.
En fazla ölüme yol açan kanser de akciğer kanseri olarak kayıtlara geçti. 2022’de akciğer kanseri nedeniyle 1. 8 milyon, kolorektal kanser nedeniyle 900 bin kişi, karaciğer kanseri nedeniyle 760 bin kişi, meme kanseri nedeniyle 670 bin kişi yaşamını yitirdi. Akciğer kanseri ölümleri, kanserden kayıpların yüzde 18. 7’sine karşılık geldi.
KANSER TEDAVİSİNDE ERKEN VE DOĞRU TEŞHİS EN ÖNEMLİ TEDAVİ YÖNETİMİ
Tüm kanser türlerinde ve hastalarında etkili tedavi yöntemi henüz bulunamamış olsa da bugün kanserde iyileşme oranları ortalama yüzde 50'nin üzerine çıkmış durumda.
DSÖ, birçok kanser türünde de erken, doğru tanı ve uygun tedaviyle iyileşme şansının yüksek olduğunu bildiriyor.
Kanserli dokuların ameliyatla alınması, kanser hücrelerinin ilaçlarla tedavi edilmesi kemoterapi, kanser hücrelerinin radyasyon yoluyla öldürülmesi için radyasyon terapisi, daha yüksek kemoterapi yapılmasına ya da hastalıklı kemik iliğinin değiştirilmesine olanak sağlayan kök hücrelerden kan hücresi üreten kemik iliğinin hastanın kendinden ya da tam uyumlu donörlerden nakli halen en yaygın kanser tedavi yöntemleri olarak uygulanıyor.
Bunların yanı sıra kanser ile savaşmak için vücudun bağışıklık sistemini kullanan immünoterapi, meme ve prostat gibi vücut hormonları tarafından beslenen kanser türlerinde hormonların vücuttan çıkarılması ya da etkilerinin önlenmesi şeklindeki hormon tedavisi, kanser hücrelerinin yaşamasına imkan veren anomalileri hedef alan ilaç tedavisi, kanserli dokuların dondurularak öldürülmesi kriyoablasyon ya da iğne aracılığıyla alternatif akım verilen kanserli doku içerisindeki iyonları ileri geri hareket ettirip ısı oluşturarak dokunun öldürülmesi radyofrekans ablasyon yöntemi de kanser tedavilerinde uzun süredir uygulanıyor.
Umut verici çok sayıda girişimsel kanser tedavi yönteminin klinik deneyleri halen sürüyor. |
4,738 | 'Çocuğunuz çabuk yoruluyorsa talasemi olabilir' | Halk arasında Akdeniz Anemisi olarak bilinen talaseminin önlenebileceğine dikkati çeken Prof. Dr. Murat Elli “Talasemi hastalarında çabuk yorulma, solukluk, sarılık, safra taşları, karaciğer ve dalak büyüklüğü, anormal yüz görünümü, büyüme gelişme geriliği, ergenlikte gecikme, bacak ülserleri, cilt renginde koyulaşma görülebilir. Her ne kadar destek tedaviler olsa da talasemiler için tek tedavi şansı halen kemik iliği naklidir” dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/cocugunuz-cabuk-yoruluyorsa-talasemi-olabilir-2710086 | Medipol Mega Üniversite Hastanesi Çocuk Hematoloji ve Onkolojisi Bölümünden Prof. Dr. Murat Elli ile Dr. Öğr. Üyesi Yöntem Yaman, 8 Mayıs Dünya Talasemi Günü kapsamında Akdeniz Anemisi hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Elli, talaseminin genetik geçişli bir hastalık olduğunu belirterek “Talasemiler, hemoglobin (Hb) zincirlerinden birinin veya birkaçının hasarlı sentezi sonucu gelişen oksijen taşıyıcı kürelerin yapı bozukluğu ile karakterize heterojen bir grup hastalıktır. Talasemiler irsi bir hastalıktır. Toplumda en sık görülen tek gen ilişkili hastalıklardır” ifadelerini kullandı.
“Taşıyıcı olanlar sağlıklıdır”
Dünya genelinde her yıl 365 bin yeni hastanın dünyaya geldiğine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Yöntem Yaman ise “Taşıyıcıların saptanması, genetik danışma ve doğum öncesi tanı konabilmesiyle engellenebilir bir hastalık olmasına rağmen, dünyada her yıl en az 365 bin talasemi hastası doğmakta ve tedavi görmektedir. Ülkemizde saptanan -talasemi taşıyıcı sıklığı ortalama yüzde 2.1'dir ancak bazı bölgelerde bu oran yüzde 13'lere kadar çıkmaktadır. Taşıyıcı bireyler sağlıklıdır. Ancak her iki ebeveynde talasemi taşıyıcısıysa, çocuklarına geçirdikleri talasemi geni ile Akdeniz Anemisi hastalığına neden olabilirler. İki taşıyıcı birey evlendiğinde çocuklarında talasemi hastalığı riski yüzde 25'dir. Ayrıca yüzde 25 ihtimalle sağlam, yüzde 50 ihtimalle taşıyıcı çocuk doğar” dedi.
“Solukluk ve büyüme geriliğine dikkat”
Prof. Dr. Murat Elli de -talasemi kliniğinin çok değişken olduğuna işaret ederek, şu bilgileri paylaştı: Çabuk yorulma, solukluk, sarılık, safra taşları, karaciğer ve dalak büyüklüğü, anormal yüz görünümü, büyüme gelişme geriliği, ergenlikte gecikme, bacak ülserleri, cilt renginde koyulaşma görülebilir. Türkiye'de düzenli transfüzyon gerektiren 4.500-5.000 civarında -Talasemi Major hastası vardır. Transfüzyon kısa ve uzun dönem riskleri ve maliyeti ile ülkemiz için önemli bir sorundur. Birkaç aylıktan başlayıp uzun yıllar transfüzyon sonucu biriken demir her ne kadar şelatör dediğimiz bağlayıcı ilaçlar kullanılsa da kalpten pankreasa kalıcı hasar bırakmaktadır. Kan ürünleri insanlardan elde edilen pahalı bir üründür.
“Tek tedavisi kemik iliği nakli”
Prof. Dr. Elli, şöyle devam etti: “Her ne kadar destek tedaviler olsa da talasemiler için tek tedavi şansı halen kemik iliği naklidir. Yurdumuzda pek çok merkezde başarılı şekilde tercihen tam uyumlu aile içi bireyden (öncelikle kardeş), akraba verici yoksa ailenin isteği ile yurtiçi/yurtdışı tam uyumlu donörden kemik iliği nakli yapılmaktadır. İstanbul Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Kemik İliği Nakil Ünitesinde yıllardır dünyanın pek çok ülkesinden talasemili çocuğa başarıyla nakiller yapılmaktadır.”
“Talasemi önlenebilir bir hastalıktır”
Talasemi önlenebilir bir hastalık olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Yöntem Yaman da şu tavsiyelerde bulundu: “Her yeni talasemi hastası, taşıyıcı anne ve babalardan doğmaktadır. Bu nedenle hastalığın oluşmasını engellemek için hastalığın sık görüldüğü bölgelerde, evlenecek olan çiftlerin talasemi taşıyıcılığı açısından taranmaları önemlidir. Şayet eşlerin ikisi de taşıyıcı ise eşlere danışmanlık verilmeli, genetik tanı merkezlerine yönlendirilmeli ve gebelik öncesinde gerekli tetkikler tamamlanmalıdır. İki taşıyıcı bireyin evliliği söz konusu ise çiftler mutlaka her gebeliğin erken döneminde (ilk 2 ay) doktora başvurmalı ve gerekli tetkikleri yaptırmalıdır. Türkiye'de 2002'den bu yana ilk etapta 33 kentte uygulanmaya başlanan sonrasında 81 kente yayılan Talasemi Önleme Projesi bulunuyor. Bu proje ile eğitim, tarama, genetik danışma, doğum öncesi tanı testleri ve iki çiftin genleri ayıklanarak tüp bebek ile çocuk sahibi olma çalışmaları Sağlık Bakanlığımız tarafından destekleniyor ve illerde Aile Sağlığı Merkezleri tarafından tarama faaliyeti yürütülüyor. İnsanların bu konuda bilgili, duyarlı olması ve talaseminin yüzde 100 önlenmesi, toplum sağlığı için çok önemli bir başarı olacaktır.” |
4,892 | Korona virüsten korunmak için 'eve ayakkabıyla girmeyin' tavsiyesi | Korona virüs salgınının dünyayı kasıp kavurduğu bu günlerde alınan önlemler, hastalığın yayılmamasında önemli rol oynuyor. Uzmanlar, dışarıda gezilen ayakkabılarla eve girilmemesi tavsiyesinde bulunuyor. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/korona-virusten-korunmak-icin-eve-ayakkabiyla-girmeyin-tavsiyesi-2704507 | İngiliz sağlık uzmanları, yeni tip Korona virüsün (Covid-19) ayakkabı tabanına bulaşarak eve girebileceği konusunda uyarılarda bulundu. Uzmanlar, Eve girince hemen ayakkabınızı çıkarın. Çoğu ayakkabı gözenekleri olmayan kauçuk tabana sahip, virüs bu tabanlar üzerinde 5 güne kadar hayatta kalabiliyor dedi.
Ayakkabıları, evin girişinde yaşama alanının dışında bırakmayı tavsiye eden uzmanlar, sokak kıyafetinin eve döndükten hemen sonra yıkanması gerektiğini, virüsün kıyafet üzerinde 24 saate kadar hayatta kalabildiğini kaydetti.
Geçtiğimiz yıllarda Merkez Bankası Başkanlığı yapmış Durmuş Yılmaz, eve ayakkabılarıyla girmediği için basında köşe yazarları tarafından günlerce eleştirilmiş, kapısının önüne bırakılmış ayakkabılar manşetlere taşınmıştı. Kapının önüne çıkarılan ayakkabılar, 'Acaba köylerden ve varoşlardan gelen bir ‘garibanizm ihtilali mi’ yaşıyoruz?' şeklinde değerlendirilmişti.
Korona virüs salgınından sonra ise uzmanlar, doğru olanın eve ayakkabılarla girmemek olduğuna dikkat çekiyor. Dışarıda giyilen ayakkabının tabanına yapışan virüs ve mikroplar, eve taşınıyor. |
6,648 | Yemeği sadece yemek değil koklamak da şişmanlatıyor | Amerikalı bilim adamları, koku alma duyusuyla fazla yemenin bağlantılı olduğunu ortaya koydu. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/yemegi-sadece-yemek-degil-koklamak-da-sismanlatiyor-186135 | California Üniversitesinin Berkeley Kampüsünden bilim adamları, koku alma duyusunu kaybeden, bu duyusu normal ve güçlendirilmiş olan fareler üzerinde yaptıkları deneyde, aynı miktarda yemek yemelerine rağmen koku duyusu olmayan farelerin daha az kilo aldığını saptadı.
Farelerin koku alma nöronlarını geçici olarak devre dışı bırakmak için gen terapisi yöntemini kullanan araştırmacılar, hayvanların kök hücrelerini almadan duyularını sadece geçici olarak kaybetmelerini ve 3 hafta sonra yeniden kazanmalarını sağladı.
Alman meslektaşlarıyla iş birliği yapan Berkeley araştırmacıları, koku duyusunu artırdıkları bir grup fareyi süper koklayıcı olarak adlandırdı. Araştırmada ayrıca obez ve normal kilodaki fareler kullanıldı.
Araştırma kapsamında kullanılan tüm fare grupları aynı miktarda yağlı yiyecek yedi. Araştırma sonucunda, koku duyusu olmayan fare en fazla yüzde 10 kilo alırken normal koku duyusuna sahip fareler yüzde 100 kilo aldı.
Koku duyusunu kaybetmiş farelerde obezite gibi metabolik bozukluklara yol açan insülin hassasiyeti ve glikoz tepkisi normal seyrederken, aynı şekilde koku duyusu olmayan glikoz intoleranslı obez farelerde normal glikoz toleransının geri kazanıldığı görüldü.
Obez fareler ise koku duyularını kaybettikten sonra diğer farelerle aynı yiyecekleri yedikleri halde kilo vererek ideal boyutlara ulaştı. Bu farelerin kas, organ ya da kemiklerinde herhangi bir hasar meydana gelmedi.
Araştırmacılar, süper koklayıcıların ise diğer gruplardan daha fazla kilo aldığını gördü. |
3,601 | Sağlık Bakanı Koca: Aşılamada ikinci adım başlıyor | Aşılamada ikinci adımın başlayacağını duyuran Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, "Yarından itibaren Huzurevleri ve Bakımevlerinde kalanlar ile bu vatandaşlarımızın bakımından sorumlu kişilerin aşılanmasına başlanacak. Aynı zamanda 90 yaş üzeri vatandaşlarımız için de program yarın başlıyor" dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakani-koca-asilamada-ikinci-adim-basliyor-2764723 | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 81 ilin sağlık müdürleri ile aşılama programını değerlendirdi.
Toplantı sonrası Twitter'dan açıklama yapan Bakan Koca, 830 bin sağlık çalışanınn ilk doz aşısını olduğunu söyledi.
SAĞLIK ÇALIŞANLARI ÇARŞAMBA GÜNÜNE KADAR AŞILANACAK
Türkiye'nin dünyadaki en hızlı uygulamalardan birini gerçekleştirdiğini söyleyen Koca, Program takvimine göre sağlık çalışanları çarşamba gününe kadar aşılanmaya devam edilecek. dedi.
Bakan Koca yaptığı bir başka açıklamada da aşılamada ikinci adıma yarın (19 Ocak Salı) geçileceğini duyurdu.
AŞILAMADA İKİNCİ ADIM BAŞLIYOR
Koca açıklamasında şu ifadelere yer verdi;
Aşılama programının 1. aşamasının 2. adımına geçiyoruz. Yarından itibaren Huzurevleri ve Bakımevlerinde kalanlar ile bu vatandaşlarımızın bakımından sorumlu kişilerin aşılanmasına başlanacak. Aynı zamanda 90 yaş üzeri vatandaşlarımız için de program yarın başlıyor. |
4,114 | Tramvay istasyonunda 'HES kodu' paniği | Samsun’da raylı sistem Cumhuriyet İstasyonu Samsunkart (SAMKART) bilet alma noktasında yapılan kontrolde HES kodu 'riskli' çıkan kadın paniğe yol açtı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/tramvay-istasyonunda-hes-kodu-panigi-2745651 | İlkadım ilçesi raylı sistem Cumhuriyet Meydanı İstasyonu yanında bulunan SAMKART bilet alma noktasında görevlilerin HES kodu kontrolü sırasında D.P. isimli kadının HES kodu 'riskli' çıktı. Görevlilerin emniyet güçlerini araması sonucunda olay yerine polisler geldi. Tutanak tutan ve kadını fiziksel mesafeli şekilde bekleten polisler, sağlık ekiplerine haber verdi. Olay yerine gelen 112 ambulansı kadını alarak Samsun’da pozitif veya temaslı kişilerin karantinada tutulduğu Münevver Ayaşlı Kız Yurdu'na götürdü.
Daha sonra alınan bilgilere göre vatandaşın temaslı olarak 14 gün boyunca evde karantinada kaldığı, Münevver Ayaşlı Yurdu'nda kalmasına gerek olmadığı belirlendi.
|
5,502 | Burun estetiğinde ‘Koruyucu Rinoplasti’ yöntemi | Kulak, Burun, Boğaz Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Emre Dinç, koruyucu rinoplasti hakkında bilgi verdi. Doç. Dr. Dinç, koruyucu rinoplastide (Preservation Rhinoplasty) burun sırtı kemerini düzeltmede, törpüleme veya üstten kesme işlemlerine gerek duyulmadığını, yani burun sırtını oluşturan kemik ve kıkırdak çatı bütünlüğü bozulmadan, burun kemiğine alttan kesiler yapılarak indirildiğini vurguladı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/burun-estetiginde-koruyucu-rinoplasti-yontemi-2655113 | Kulak, Burun, Boğaz Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Emre Dinç, belki de pek çok kişinin yeni duyduğu hatta bilmediği koruyucu rinoplasti hakkında tüm merak edilenleri açıkladı. Doç. Dr. Dinç, “Koruyucu rinoplasti (Preservation Rhinoplasty), diğer yöntemlere göre daha az agresif, daha doğal bir burun estetiği yöntemi olarak öne çıkıyor. Bu teknikte burun şekli, yapısı ve fonksiyonu ile beraber bir bütün olarak kabul edilir” dedi.
“Hem doğal estetik görünüm hem fonksiyon”
Koruyucu rhinoplastinin, kapalı rinoplasti yöntemi ile burun içinden girilerek yapılan, hem burun sırtını oluşturan kemik-kıkırdak çatının doğal yapısını, hem de burun bağları, kasları ve cildini koruyarak gerçekleştirilen rinoplasti tekniği olduğunu ifade eden Doç. Dr. Mehmet Emre Dinç, koruyucu rinoplastide tüm bu yapıların korunması, hem fonksiyonel, hem de doğal bir estetik görünüm için önemli olduğunu ifade etti.
Burnu oluşturan yapıların birbirinden bağımsız düşünülemeyeceğinin ve bir alanda gerçekleştirilen bir değişikliğin hem dış görünüş hem de fonksiyon olarak diğerlerini etkileyebileceğinin altını çizen Doç. Dr. Mehmet Emre Dinç, klasik yöntemde burun çatısı yani burun sırtını oluşturan kemik ve kıkırdak yapıların ayrı ayrı değerlendirildiğini, koruyucu rinoplastide burun çatısını oluşturan yapıların bir bütün olarak ele alındığını açıkladı.
Olabildiğince müdahaleden uzak, konservatif ve kontrollü bir yöntem olan koruyucu rinoplasti ile operasyonun öncesi, süreci operasyondan hemen sonraki durum ve uzun vadedeki görünüş ele alınır diyerek sözlerine devam etti.
Koruyucu rinoplastinin farkları
Yeni gelişen koruyucu rinoplastitemelde 2 önemli noktada klasik yöntemlerden ayrıldığını anlatan Doç. Dr. Mehmet Emre Dinç, koruyucu rinoplastide (Preservation Rhinoplasty)burun sırtı kemerini düzeltmede, törpüleme veya üstten kesme işlemlerine gerek duyulmadığını, yani burun sırtını oluşturan kemik ve kıkırdak çatı bütünlüğü bozulmadan, burun kemiğine alttan kesiler yapılarak indirildiğini vurguladı. ‘Bu sayede hem burun kemeri düzeltilir hem de burun sırtının doğasında var olan görüntüsünü korumak mümkün olur. Aynı zamanda burun çatısı törpüleme ve kesi ile açılmadığı için burun sırtını oluşturan kemik ve kıkırdak bütünlüğü de bozulmamış olur. Bu nokta önemli. Çünkü agresif yöntemlerin uzun vadede burun çökmesi, ya da düzensizliklere neden olabildiğini belirtti. Doç. Dr. Mehmet Emre Dinç ikinci önemli farkın bu teknikte klasik yöntemlere göre daha derin bir plandan, kıkırdak ve kemik zarları altından çalışıldığı için burun kıkırdak, kemik, kas ve bağların yapısal ve fonksiyonel bütünlüklerinin çok daha iyi korunduğunu, bunun hem fonksiyonel, hem de doğal bir estetik görünüm için önemli olduğunu ifade ederek, Çalışılan planda damarsal yapılar olmadığı için ameliyat esnasında kanama da minimaldir diye konuştu.
Nasıl uygulanır?
Bu yöntemi güvenle gerçekleştirmek için özel olarak tasarlanmış olan manuel mikro testereler, elektrikli testereler ya da ultrasonik kesiciler kullanıldığını anlatan Doç. Dr. Mehmet Emre Dinç, burun kemiğinin alttan kesilerek burun piramidinin alçalmasının sağlandığını, bu alçalma ile beraber burun sırtı istenilen seviyeye gelinceye kadar indirilebildiğinin altını çizdi. Doç. Dr. Mehmet Emre Dinç, “Burada hedeflenen ana yapıyı bozmadan tüm anatomik bileşenleri alçaltmaktır. Burun çatısını üstten kesip yeniden şekillendirmek yerine tüm çatıyı koruyarak yerini değiştirmek ve üç boyutlu hareket ettirmek, koruyucu rinoplastinin temelini oluşturur. Koruyucu rinoplasti, kapalı şekilde gerçekleştirilir. Bu nedenle dışarıdan bakıldığında herhangi bir şekilde ameliyat izi görülemez. Hem neredeyse bozulmamış burun sırtı görüntüsü ve hem burnun doğal görüntüsünü oluşturan yapıların korunması, hem de ameliyat izi olmaması nedeni ile elde edilen sonuç doğaldır ve birçok kişi dışarıdan bakıldığında ameliyat edildiğini fark edemez” diyerek sözlerini noktaladı. |
3,889 | ABD, Pfizer aşısının sevkiyatına başladı | Pfizer'in koronavirüse karşı geliştirdiği aşının ABD'ye sevkiyatına başlandığı iddia edildi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/abd-pfizer-asisinin-sevkiyatina-basladi-2756166 | Amerikan ilaç firması Pfizer'in yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı geliştirdiği aşının, dağıtım merkezlerine gönderilmek üzere United Airlines havayolu şirketinin uçuşlarıyla ABD'ye sevkiyatına başlandığı iddia edildi.
Business Insider sitesinin, Wall Street Journal gazetesine dayandırdığı haberine göre, Pfizer ile Türk bilim insanı Prof. Dr. Uğur Şahin'in kurucu ortağı olduğu Alman biyoteknoloji firması BioNTech'in geliştirdiği aşının sevkiyatı için United Airlines'ın uçakları kullanılıyor.
Haberde ilk seferler Brüksel-Chicago arasında yapıldığı, aşıların, Chicago'dan dağıtım merkezlerine ulaştırılmasının planladığı belirtildi.
Federal Havacılık İdaresinin (FAA), kuru buzla paketlenerek yapılması gereken aşı sevkiyatına onay verdiği belirtildi.
Acil kullanım için ABD Gıda ve İlaç Dairesine (FDA) başvuruda bulunan Pfizer ve BioNTech, Avrupa'da da halihazırda kurumlara müracaat etmeye başlamıştı.
Klinik denemelerde Pfizer ve Biontech'in aşı adayı yüzde 95, Moderna'nın aşı adayı yüzde 95. 4, AstraZeneca ve Oxford aşısı ise tek doz uygulamada yüzde 70, bir yarım ve bir tam doz uygulamada yüzde 90 etkili oldu. |
6,355 | Sağlık sektöründe "Suriyeli Doktor" dönemi | Türk doktorların eğitim verdiği 26 Suriyeli doktor sertifikalarını aldı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-sektorunde-suriyeli-doktor-donemi-215814 | Şanlıurfa'da eğitim programına alınan 26 Suriyeli doktor, sertifika alarak Türkiye'de görev yapmaya hak kazandı.
2016 yılında resmi gazetede yayımlanan Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine Dair Yönetmelik kapsamında Türkiye'de çalışmaları uygun görülen Suriyeli doktorlar için Şanlıurfa'da eğitimler verildi. Mehmet Akif İnan Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yaklaşık 6 ay süren eğitimler sonunda 26 Suriyeli doktor sertifika aldı. Suriyeli doktorların Sağlık Bakanlığına başvurduktan sonra gerekli görüldükleri hastanelerde görevlendirileceği öğrenildi.
İH'nın habeine göre toplam 12 branşta sertifika alan doktorlar arasında 2 Anestezi Uzmanı, 2 Cildiye Uzmanı, 5 Genel Cerrahi Uzmanı, 3 Kulak Burun Boğaz Uzmanı, 2 Nöroloji Uzmanı, 4 Ortopedi Uzmanı, 2 Radyoloji Uzmanı, 2 Üroloji Uzmanı, 1 Plastik Cerrah, 1 Laboratuvar Uzmanı, 1 Göğüs Cerrahı ve 1 Göz Doktoru bulunuyor.
Sertifikalarını alan Suriyeli doktorlar, bu imkanı sağlayan Türkiye'ye teşekkür etti. |
1,753 | Omicron m-RNA aşılarının etkililik oranını düşürüyor | Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Covid-19'un Omicron varyantının hızla yayılmasıyla beraber m-RNA aşılarının etkililik oranını azalttığını açıkladı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/omicron-m-rna-asilarinin-etkililik-oranini-dusuruyor-2810012 | Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ), sitesinde yayımlanan haftalık Epidemolojik Rapor'da 17-23 Ocak'ta dünya genelinde vaka artış, ölüm, hastaneye kaldırılma ve Omicron varyantının Covid-19 vakalarına etkilerine dair verilere yer verildi. Rapora göre, aralık ayında 21 milyonun üzerinde yeni Covid-19 vakası görülürken yaklaşık 50 bin kişi ise koronavirüs nedeniyle hayatını kaybetti. Küresel vaka artış oranında bir önceki haftaya kıyasla yüzde 5 artış gözlemlenirken ölümlerde ise yüzde 1'lik artış yaşandı.
Bir önceki haftaya göre haftalık vaka artış oranının yüzde 39 arttığı DSÖ Doğu Akdeniz Bölgesi, en çok vakaların arttığı bölge oldu. Ölümlerin bir önceki haftaya kıyasla yüzde 44 arttığı Güneydoğu Asya'da ise can kayıplarında en fazla artış kaydedildi.
OMICRON 'ÖLDÜRMÜYOR' AMA HASTANEYE YATIŞLAR ARTTI
Raporda Covid-19'un Omicron varyantı hakkında son güncellemelere de yer verildi. Omicron'un dünya genelinde hızla Delta varyantının yerini aldığı ve risk taşımayı sürdürdüğü tespiti yapıldı.
Diğer varyantlara göre Omicron'un ağır hastalık ve ölüme daha az yol açtığı ancak vaka artış oranını yükseltmesi nedeniyle birçok ülkede Covid-19 nedeniyle hastaneye yatırılan sayısının arttığı belirtildi. Omicron'un Delta varyantına kıyasla daha yüksek sekonder atak oranına sahip olduğu bilgisi de paylaşıldı.
OMICRON TEKRAR TEKRAR BULAŞABİLİR
İngiltere'de yapılan araştırmaya göre Omicron'un vücuda yeniden bulaşma oranının Delta'ya göre 5. 4 kat daha fazla olduğu raporda aktarıldı. Aşı yaptırmayan kişilerde ise Omicron'un yeniden bulaşma oranı Delta'ya göre 6. 4 olarak gözlemlendi.
m-RNA AŞILARININ ETKİLİLİĞİ DÜŞÜYOR
DSÖ'nün raporunda ayrıca m-RNA teknolojisiyle geliştirilen aşıların etkililiğinin, Omicron'un yayılmasıyla düşüş gösterdiği vurgulandı. Bu konuda ABD'de yapılan bir araştırmaya göre Moderna ve Pfizer-BioNTech aşılarını 2 doz yaptıranlarda bir ay sonra aşıların etkililik oranı sırasıyla yüzde 40 ve 30 olarak gözlemlendi. 2 doz aşının tamamlanmasından 6 ila 7 ay sonra ise etkililik oranının yüzde 0'a indiği kaydedildi. Buna karşın m-RNA aşılarının Omicron'un hastanelik etme riskine karşı etkililik oranında büyük düşüş olmadı.
Araştırmaya göre Pzifer-BioNTech aşılarını tamamlayan kişilerde 3 ay içinde hastaneye yatış riskine karşı yüzde 70 etkililik gözlemlendi. Bu oranda 6 ay içinde düşüşe rastlanmadı. Pfizer ve BioNTech firmaları, Covid-19'a m-RNA teknolojisini kullanarak ilk aşıyı geliştirmişti.
Bu yeni aşı teknolojisi, bağışıklık tepkisini tetiklemek için genetik bir materyal olan haberci RNA molekülünü kullanılarak virüsle mücadele ediyor.
İlgili Haberler
Omicron’un yeni alt varyantı BA.2 nedir? BA.2 mutasyonu belirtileri nelerdir?
Uğur Şahin açıkladı: Pfizer/BioNTech Omicron aşısı için çalışmalara başladı
Turkovac aşısı Alfa ve Delta'yı yendi, sırada Omicron var |
5,402 | Kalp sağlığı için vitamin kullanımı şart mı? | Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Alpay Turan Sezgin, bazı vitamin ve minerallerin birlikte kullanımının, düşünülenin aksine fayda yerine zarara neden olduğunu gösterdiğini belirtti. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kalp-sagligi-icin-vitamin-kullanimi-sart-mi-2667057 | Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Alpay Turan Sezgin, dünyada milyonlarca insanın kalp sağlığını korumak için düzenli olarak ek vitaminler ve mineraller almanın yanı sıra birbirinden farklı diyetler uyguladığını ifade etti. Prof. Dr. Sezgin, tıp dergisi Annals of Internal Medicine’in Temmuz 2019 sayısında yayınlanan ve yaklaşık 1 milyon kişiyi kapsayan bir araştırmanın ise yaygın olarak önerilen ve kullanılan vitamin, mineral ve diyetlerin kalp hastalıklarının önlenmesinde katkılarının çok sınırlı olduğunu ortaya koyduğunu belirterek, çalışmanın sonuçları hakkında şu bilgileri verdi:
“Bu araştırmada; kalp sağlığı için takviye gıda almak ve diyet yapmakla ilgili faydalı bilinenlerden hiçbirinin doğrudan faydalı olduğuna dair kanıt olmadığını belirtiyor. Tuz tüketiminin sınırlandırılması normal kan basıncına sahip kişilerde tüm nedenlere bağlı ölümleri azaltırken, yüksek kan basıncı (hiper tansiyon) olan kişilerde kardiyak sebeplere bağlı ölümleri azaltıyor ama tüm nedenlere bağlı ölümleri önlemiyor. Annals of Internal Medicine dergisinin Temmuz 2019 sayısında yayınlanan araştırmaya göre 992 bin 129 kişiyi kapsayan toplam 277 klinik deneyden elde edilen sonuçlar, özellikle gelişmiş toplumlarda çok sık kullanılan 16 ek vitaminden çok azının ve önerilen 8 diyet şeklinden yalnızca birinin kalp sağlığına düşük düzeyde katkı sağladığını ortaya koyuyor. Araştırmanın sonuçlarından biri ise bazı vitamin ve minerallerin birlikte kullanımının, düşünülenin aksine fayda yerine zarara neden olduğunu gösteriyor.”
Sezgin, kalsiyumla birlikte D vitamini kullanmanın kan pıhtılaşmasını ve damar sertliğini artırarak inme riskini de aynı ölçüde yükselttiğini söyleyerek, bu araştırmanın, 2013 yılında yayınlanan ve kardiyovasküler kalp sağlığı için ek vitamin ve mineral kullanmanın kalp sağlığına çok az etkisi olduğuna işaret eden raporu destekler nitelikte olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Sezgin, son araştırmanın sorumlusu West Virginia Üniversitesi Öğretim Üyesi Safi U. Kahn’ın düzenli olarak ek vitamin ve mineral kullananların önemli bir bölümün boşuna bir çaba içinde olduğuna dikkat çekerken Scripps Research Translational Institue kurucusu kardiyolog Prof. Dr. Eric Topol’un ise bu çalışmanın, ek vitamin ve mineral alımına ait hikayenin şüpheli olduğuna dair bulguları güçlendirdiğini dile getirdi.
Folik asit ve Omega 3 öne çıkıyor
24 ek vitamin, mineral ve diyet çeşidinin incelendiği bu araştırmada sadece bilimsel değeri yüksek kontrollü çalışmalar analiz kapsamına dahil edildiğini kaydeden Prof. Dr. Alpay Turan Sezgin, şunları söyledi:
“Bilimsel kanıtı zayıf olan gözlemsel çalışmalar araştırmaya dahil edilmedi. Araştırmada, kardiyovasküler koruma için önerilen A, B, C, D ve E vitaminleri ile beta karoten, kalsiyum, demir, antioksidanlar ve multivitaminlerin hiçbir ek yararı olmadığını belirledi. Yararı düşünüldüğü kadar olmamakla birlikte folik asit ve Omega 3 yağ asidi alımı ise ön plana çıktı. Özellikle folik asidin inme riskini azalttığı, araştırmanın Çin'de yapılan ayağında ortaya çıktı. Ancak Çin vitamin eksikliğinin sık görüldüğü bir ülke olduğundan bu sonucun tüm ülkeler için geçerli kabul edilemeyeceği düşünülüyor. Örneğin, Amerika'da yiyecekler vitamin B12 ile kuvvetlendirilmiş olduğundan ek folik asit alımının bir yararı olup olmadığı net değil. Balık yağı antienflamatuar özelliği olan Omega 3 yağ asidi için sık kullanılan takviye.
Yüksek riskli hastalarda reçete ile satılan çok yüksek doz purifiye Omega 3 kullanımının kardiyovasküler sorunları azalttığı biliniyor. Fakat bu araştırma içerisinde balık yağı ile yapılan diğer kapsamlı çalışmaların sonucu hayal kırıklığı oluşturdu. Dr. Kahn, araştırmanın, “Balık yağının kalp sağlığına katkısı zayıftır” sonucunu verdiğini belirtti. Kahn ve arkadaşları kardiyovasküler korunma için önerilen diyetleri de inceledi ve kardiyovasküler sisteme yararlı olan bir diyete dair kesin bir kanıt bulamadıklarını belirtti. Yağ oranını düşüren diyetler için yapılan çalışmalar, bu diyetlerin kardiyovasküler olayları ve buna bağlı ölüm oranlarını azalttığına dair bir kanıt bulunamadığını gösterdi. Bütün tahıl, fasulye, fındık, meyve, sebze ve zeytinyağından oluşan Akdeniz tipi diyet de sağlık otoriteleri arasında değeri yüksek bir diyet olarak kabul edilmekteydi. Bu konuda yapılan klinik çalışmaların bir kısmında Akdeniz diyetinin kardiyovasküler riski azalttığı saptanmışsa da bazı büyük çalışmalarda aslında etkisiz olduğu tespit edildi. Bu nedenle, Said U. Khan ve ekibinin yaptığı araştırma sonucunda ‘nötral’ (etkisiz) kabul edilen Akdeniz diyetinin faydalı olduğuna dair kanıtların bir kez daha incelenmesi öneriliyor.” |
6,485 | Bebek kordonunda bile zararlı kimyasallar tespit edildi | Sıkça tüketilen şampuan, güneş kremi ve makyaj malzemelerinin içindeki bazı etken maddelerin sağlığımıza zararlı olabileceği açıklandı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bebek-kordonunda-bile-zararli-kimyasallar-tespit-edildi-202721 | Medicana Çamlıca Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Nilsu Gençyılmaz alınan kozmetik ürünlerin içeriklerine, etken maddelerine dikkat edilmesi gerektiğini belirtti ve Günümüzde kanser, astım, alerji, hormonal bozukluklar gibi birçok hastalıktaki artış da nekadar çok kimyasallara maruz kaldığımızı gösteriyor dedi.
BEBEK KORDONUNDA BİLE 17'DEN FAZLA ZARARLI KİMYASALLAR TESPİT EDİLDİ
En büyük organımızın derimiz olduğunu belirten Dr. Gençyılmaz deri yoluyla birçok kimyasala maruz kaldığımıza dikkat çekti ve şunları söyledi:
Saçlı deri, koltuk altı gibi cildimizin en geçirgen bölgelerine uyguladığımız saç bakım ürünleri, deodorantların içeriğindeki kimyasallar sık kullanım sonucu karaciğer, böbrek ve yağ tabakasında birikebiliyor. Yapılan araştırmalarda bebek kordonunda bile 17'den fazla zararlı kimyasallar tespit edilmesi, çocukların daha doğmadan anne karnında kimyasallara maruz kaldıklarını gösteriyor. Gebelik ve emzirme döneminde saç boyası ve saç düzleştirici gibi kimyasal kullanımı çocuklarda ileri yaşlarda lenfoproliferatif hastalıkların görülmesiyle sonuçlanabilir.
NANOTEKNOLOJİ İLE ÜRETİLEN KOZMETİK ÜRÜNLER KAN DOLAŞIMINA DAHA KOLAY GEÇİYOR
Nanoteknoloji ile üretilen kozmetik ürünlerin son yıllarda popüler olduğunu söyleyen Dr. Gençyılmaz bunların derinin altına ve kan dolaşımına daha kolay geçtiğini belirterek şunları söyledi:
Ürünlerin içeriğindeki nanopartiküller mikronize olarak belirtiliyor. Örneğin mikronize titanyum dioksit gibi nanopartiküller serbest radikal nanomateryal olan karbon siyahı ise fondöten, eye liner, far, maskara ve ojelerde renklendirici olarak kullanılıyor ve karsinojenik etkisi biliniyor. Her ne kadar kozmetik endüstri sağlıklı cilde sahip kullanıcıların nanomateryallerden etkilenme riskinin düşün olduğu görüşünde olsalar da hassas cilde sahip genç, yaşlı, hamile ve deri hastalıklarına sahip kişilerde risk oranları henüz bilinmemektedir.
ŞAMPUAN, DİŞ MACUNU, SABUN İÇİNDEKİ MADDELER GÖZ DOKUSUNA ZARAR VEREBİLİR
En yaygın kullanılan kozmetik ürünlerden olan şampuan, sıvı sabun, diş macunlarında kullanılan ve sodyum lauryl ether sulfate (SLS) adı verilen maddenin ise göz dokusuna zarar verebildiğini belirten Dr. Gençyılmaz, Şampuan, sıvı sabun, duş jeli ve saç bakım ürünlerinde bulunan diethanolamin (DEA) ve triethanolamin (TEA) bazı kimyasallarla birleşince kanserojen etki göstererek beyin hasarına yol açabilir. Florid adı verilen ve diş macunlarından kullanılan madde üzerine yapılan bir çok çalışma ise bu maddenin beyne zarar verdiğini, özellikle çocuklarda florid içermeyen diş macunu kullanılması gerektiği ortaya çıkmıştır dedi.
KOZMETİK, İLAÇ VE GIDADAKİ PARABEN MEME KANSERİ VE ERKEK KISIRLIĞINA NEDEN OLUYOR OLABİLİR
Dr. Nilsu Gençyılmaz kozmetik, ilaç ve gıdada antimikrobiyal amaçlı kullanılan parabenlerin östrojen reseptörlerine bağlanarak östrojenik etki gösterdiğini ve meme kanseri ve erkek infertilitesinde rol oynadığının düşünüldüğünü belirtti. Dr. Gençyılmaz, krem, ruj, şampuan, ıslak mendil gibi kişisel bakım ürünlerinde bulunan parabenlerin endokrin bozucu etkilerinden dolayı bazı ülkelerde yasaklandığını da açıkladı. |
1,187 | 100 yıllık yöntemle bel ağrısından, Macar formülüyle sivilcelerden kurtulun: İşte daha önce hiç duymadığınız en faydalı bilgiler | Çok eski dönemlerden kalma tıbba öncülük eden bazı yöntemler, bel ağrısından sivilceye kadar birçok konuda günümüz ilaçlarından bile etkili… Bunların yanında hayatımızı kolaylaştıracak ancak birçoğumuzun bilmediği ve eski dönem insanlarının kullandığı bazı uygulamalar da bulunuyor. İşte çok küçük maliyetlerle çok büyük etkilere sahip olacağınız ve daha önce hiç duymadığınız en faydalı bilgiler… | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/macar-formuluyle-sivilcelere-kokten-temizlik-2846517 | |
2,315 | Araştırmalar ortaya çıkardı! Covid'den ölme riski 30 kat fazla | İngiltere’de yapılan araştırmalarda Covid-19’dan kaynaklı ölüm oranları ile ilgili çok çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı. Araştırmalara göre işte Covid-19’un sebep olduğu ölümlerde en riskli gruplar! | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/covidden-olme-riski-30-kat-fazla-2797714 | İngiltere’de Covid-19’un en çok hangi gruplarda ölüme sebebiyet verdiğine dair araştırmalar yapıldı, ilginç sonuçlar ortaya çıktı. Çalışmaya göre zihinsel bozukluğu ve zihinsel engeli olan yetişkinlerin Covid-19'dan ölme olasılığı diğer yetişkinlere göre bir hayli fazla.
YEME BOZUKLUĞU OLANLAR DİKKAT!
Londra King's Koleji 2020’de 160.000'den fazla ölümün verilerini incelendi. Araştırmada zihinsel bozukluğu ve zihinsel engeli olan yetişkinlerin ölme oranının sağlıklı bireylere oranla 9 kat daha fazla olduğu ortaya çıktı. Otizm spektrum bozukluğu olanların virüse yenik düşme olasılığı 5 kat, yeme bozukluğu olanların 4.8 kat, şizofreni hastalarının ise 3 kat fazla. Londra King's Koleji öğretim üyesi Dr. Jayati Das-Munshi, “Bu oranlarda artış oldu. Ölümlerdeki bu farkın iyileşmesini bekliyorduk ancak daha kötüye gidiyor ve bu endişe verici” dedi.
30 KAT DAHA FAZLA
İngiltere Halk Sağlığı Raporuna göre zihinsel bozukluğu ve zihinsel engeli olanların koronavirüsten ölme olasılığının 30 kat daha fazla olduğunu açıkladı. Ayrıca New York'taki Syracuse Üniversitesi'nden yapılan bir başka araştırma, Down sendromlu hastaların virüse yakalanma olasılığının diğer bozukluğu olanlara göre 3 kat daha fazla olduğunu gösterdi.
İlgili Haberler
'Covid-19 yalnızlığı Alzheimer riskini artırıyor'
Covid-19 nedeniyle hamilelerde ölüm 22 kat yükseldi
Bilim insanlarından çarpıcı 'Covid-19' araştırması! Çocukların yüzde kaçı semptom gösteriyor? |
5,871 | Sonbaharda cildiniz kurumasın | Sonbaharın gelmesiyle değişen hava şartları ve rüzgar, cildin nemini kaybetmesine ve yıpranmasına yol açıyor. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/sonbaharda-cildiniz-kurumasin-258576 | Dermokozmetik markası Sinoz, dış etkenlerden ötürü yıpranan cildinizi sonbaharda korumak için cildin neme doyacağı ürünler sunuyor. Sinoz ’un mavi anemon çiçeği kremi ve göz çevresine yoğun bakım sağlayan göz çevresi kremi ile cildiniz sonbaharda da ışıldayacak
Mevsim geçişleri ve sonbaharda sürekli değişen havaların etkisiyle her cilt kuruyarak neme ihtiyaç duyar. Bu krem “Nem Depola” mottosuyla hazırladığı özel setiyle cildinizi tazeleyerek sonbaharda da koruyor.
|
5,555 | Her 4 saniyede 1 kişi sigaradan ölüyor | WHO verilerine göre yılda 8 milyon kişinin sigara kullanımı nedeniyle öldüğünü belirten Prof. Dr. Gülten Kaptan, bu yüzden bu yıl Dünya Sigarasız Günü temasının ‘Akciğer sağlığı’ olarak belirlendiğini söyledi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/her-4-saniyede-1-kisi-sigaradan-oluyor-2647077 | Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre her 4 saniyede 1 kişi, yani yılda 8 milyon kişi sigara kullanımı sebebiyle ölürken buna rağmen bazı ülkelerde yeterli bilgi ve bilincin oluşmamış olması sigara kullanımını her geçen gün artırıyor. Sigaranın neden olduğu akciğer kanseri yılda 1.8 milyon kişinin ölümüne sebep olurken, sigara içenlerin sigara içmeyenlere kıyasla yaşamları boyunca akciğer kanserine yakalanma olasılığı 22 kat daha fazla oluyor. Evde veya işyerinde sigaraya maruz kalan pasif içici kişilerin akciğer kanserine yakalanma riski de sigaraya maruz kalmayan kişilere oranla yüzde 30 daha fazla. Bununla beraber tütün kullanımını bıraktıktan 10 yıl sonrasında akciğer kanseri riski, sigara içenlere kıyasla yaklaşık yarı yarıya kadar düşüyor.
Tema: Akciğer sağlığı
Bu nedenle WHO ve küresel ortaklarının kararıyla her yıl 31 Mayıs'ta kutlanan ‘Dünya Sigarasız Günü', tütün kullanımı ve pasif içiciliğin zararları ile ölümcül etkileri hakkında farkındalık oluşturmayı amaçlıyor. Bu yıl ‘Akciğer sağlığı' temasıyla yapılacak kutlamaların önemine değinen Prof. Dr. Gülten Kaptan, tütünün kanserden kronik solunum yolları hastalığına kadar akciğer sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılması ve sigaraya maruz kalmamış akciğerlerin insanların sağlığı için oynadığı temel rollerin araştırılarak kişileri bilinçlendirme hareketinin güçlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Gerekli adımlar atılmalı
2019 Dünya Sigarasız Günü'nün tütün tüketimini azaltmak için etkili politikaları savunurken aynı zamanda tütün kontrolü için yapılan mücadelede paydaşları birden fazla sektöre dahil eden bir eylem çağrısı olarak da düşünülebileceğini belirten Kaptan, “Gereken bilincin oluşturularak akciğerlerin sağlıklı olmasının önemi vurgulanmalı, sonrasında da sağlıklı yaşamak için gerekli olan adımlar atılmalı” dedi.
“Çözüm önerileri oluşturulmalı”
Nelerde farkındalık oluşturmak gerektiği konusunda WHO'nun birçok riski ele aldığını da ifade eden Kaptan, sözlerine şöyle devam etti: “Bunlardan bazıları sigara içmek ve pasif içicilik nedeniyle dumana maruz kalmaktan kaynaklanan riskler. Bununla beraber kronik solunum yolu hastalıkları ve akciğer kanseri dahil olmak üzere tütünün neden olduğu akciğer hastalıklarının küresel olarak ölüm ve hastalık oranlarını artırdığının bilincine varılmalı. Tütün kullanımı ile tüberkülozdan ölümler arasındaki bağlantı ve bu konuda elde edilen verilere dayalı kanıtların incelenerek pasif içiciliğe maruz kalan kitlelerin de incelenmesi gerekiyor. Kamu ve hükümetlerin, kitlelerin tütün kullanımı nedeniyle ortaya çıkan akciğer sağlığı risklerini azaltmak için uygulanabilir önlemleri almalarına dair çözüm önerilerinin oluşturulması amaçlanıyor.”
|
4,218 | 'Ağır hastalarımız varken çok yorulduk çok üzüldük' | Beykoz Devlet Hastanesinde Enfeksiyon Hastalıkları uzmanı olarak görev yapan Dr. Tüysüz, yeni tip koronavirüs ile mücadelede hastaları hayata bağlayabilmek adına özveriyle yürütülen zorlu süreci anlattı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/agir-hastalarimiz-varken-cok-yorulduk-cok-uzulduk-2740303 | Beykoz Devlet Hastanesinde Enfeksiyon Hastalıkları uzmanı olarak görev yapan Dr. Hüseyin Atilla Tüysüz, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) sürecinin başından itibaren aktif olarak görevine devam eden Tüysüz, hastanede geçen zorlu mesai sürecini, AA muhabirine değerlendirdi.
Mayıs ayı içerisinde Beykoz Devlet Hastanesinde Kovid-19 tanısı alan hasta sayısının en üst seviyelere çıktığını ifade eden Tüysüz, o dönemde genç çalışma arkadaşlarının üzüntülerini ağlayarak dile getirdiklerini söyledi.
Yürüyerek gelen hastaların zaman içerisinde yoğun bakımda tedavi görmek zorunda kaldığını dile getiren Tüysüz, Başka, ek hastalığı olan hastalarımız ayakta geldiler ama zaman içerisinde genel durumları daha da bozuldu, yoğun bakıma aldık. Ağır hastalarımız varken çok yorulduk, çok üzüldük. Yatan hasta sayımız 130'lara ulaşmasına rağmen mayıs-haziran döneminde yoğun bakımımız 9'u geçmedi. diye konuştu.
Hastaneye Kovid-19 belirtileriyle başvuran kişilere uygulanan prosedürü de anlatan Dr. Hüseyin Atilla Tüysüz, ambulansla hastaneye getirilen hastaların direkt olarak müşahede alanına alındığını söyledi.
Tüysüz, tedavi edilerek sağlıklarına kavuşan hastaların da yüzlerini güldürdüğünü aktararak, şöyle devam etti:
Çok sevindiğim bir hastamız vardı. Bir hemşire arkadaşımızın eşini ilk ben değerlendirdim. Başka hastalığı da vardı. Oksijen saturasyonu dediğimiz oksijeni baya azalmıştı. Ümitsiz bir pozisyondaydı, çok üzülmüştüm. Zaman içerisinde yoğun bakımdan hep iyi haberlerini aldık. Şu anda sağ ve sıhhatli bir şekilde aramızda arkadaşımız. Benim sevindiğim olay oldu.
İki ay eve gitmedim, öğretmenevinde kaldım
Pandeminin en yoğun olarak yaşandığı süreçte iki ay evine gidemediğini anlatan Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Tüysüz, sözlerini şu ifadelerle tamamladı:
Ben iki ay eve gitmedim. Üsküdar Öğretmenevinde kaldım. Biz burada sabah 8 akşam 4, akşam 4 gece 11 vardiyası yaptık Kovid polikliniğinde. Allah'a çok şükür şu anda bizde öyle ağır hastalar yok. Ağır hastalar olduğu dönemde çok yorulduk, çok üzüldük. Çocuğunla eşinle görüşemiyorsun. Arabayla 'merhaba' deyip gidiyorsun. Bu durum insanı gerçekten yoruyor. Gittiğin yerde bir misafirhanede tek başına uyuyorsun. Sabah aynı döngü devam ediyor. Çok üzücü şeyler. İnşallah bir daha olmaz. Bir de tabii maske mesafe ve hijyen, bunları daha da arttırarak, ofislerde, toplantı salonlarında azami dikkati gösterip bu bulaşı yenmeliyiz.
Tüysüz, maske, mesafe ve hijyene daha çok dikkat edilmesi gerektiği konusunda vatandaşları uyardı. |
7,812 | Vücut kendini bu saatler arasında yeniliyor | Gençliğin ve sağlıklı yaşamın korunması için önemli olan uykunun, özellikle 23.00-04.00 saatleri arasında vücudun yenilenmesini sağladığı bildirildi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/vucut-kendini-bu-saatler-arasinda-yeniliyor-18224 | Gençliğin ve sağlıklı yaşamın korunmasında uyku önemli bir yatarken, özellikle 23.00-04.00 saatleri arasında karaciğerin vücudu yenilemeye başladığı belirtildi. TOBB ETÜ Hastanesi Plastik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Afşin Uysal ve Detoks ve Sağlıklı Yaşam Danışmanı Gül Kaynak'ın sunumlarıyla, Sheraton Otel'de Gençliğin ve Sağlıklı Yaşamın Sırları semineri düzenlendi. Detoks&Sağlıklı Yaşam Danışmanı Gül Kaynak, doğanın sunduğu yiyeceklerle genç ve sağlıklı kalmanın yöntemlerini anlattığı seminerde, insan vücudunun büyük bir bölümünün su olduğunu ve sağlığın korunmasında suyun vazgeçilmez önem taşıdığını vurguladı. Her sağlıklı insanın gün içinde en az 2-2.5 litre su içmesi gerektiğinin altını çizen Kaynak, ortalama her 15 kilogram vücut ağırlığı için gün içinde 1 litre su tüketilmesi gerektiğini dile getirdi. Her suyun sağlıklı olmadığına, suyun ph değerinin çok önemli olduğuna işaret eden Kaynak, su tüketimi ile birlikte yeterli tuz da alınması gerektiğini söyledi. Kaynak, gün içinde tuz alınmadan bol su tüketilmesi halinde baş dönmesi ve mide bulantısı gibi sorunlar gelişebileceğini belirtti. Kullanılan her ilacın, hayvansal proteinlerin, kahve ve gazlı içeceklerin asitik özellikler taşıdığını ve vücutta yağlanmaya neden olduğunu ifade eden Kaynak, bunlar yerine özellikle koyu yeşil yapraklı yiyeceklerin çiğ olarak tüketilmesi gerektiğini vurguladı. Kaynak, sağlıklı bir vücut için uykunun önemli olduğunu, bu süreçte vücudun dinlendiğini ve kendini yenilediğini aktararak, karaciğer vücudun yenilenmesinde en etkin organ olduğunu bildirdi. Kaynak, Özellikle gece 23.00-04.00 arası çok önemlidir. Bu saatler arasında karaciğer vücudu yenilemeye başlar dedi. Plastik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Afşin Uysal da doku mühendisliği ile kişinin kendi hücreleri ile gençleşme imkanı sunan Fibrocell yöntemi hakkında bilgi verdi. Söz konusu yöntemle, kişinin kendisinden alınan dokunun özel laboratuvarda ayrıştırılıp baş dokusu hücreleri olan fibroblastların çoğaltılarak cilde enjeksiyon ile verildiğini anlatan Uysal, uygulama sonrasında kırışıkların azaldığını, yara, yanık, akne ve çatlak izlerinin silindiğini, cildin yer çekiminin etkilerinden uzaklaşarak canlılık ve gerginlik kazandığını söyledi. Sağlıklı bir cilt için suyun çok önemli olduğunu vurgulayan Uysal, doku mühendisliği ile uygulanan hücresel tedavilerde en önemli önceliğin güvenlik olduğuna işaret etti. |
976 | Hastaneler doldu taştı! Prof. Dr. Bülent Ertuğrul'dan virüs uyarısı: Mutasyona uğruyorlar, kış boyu bir kaç kez hasta olmak mümkün | Kış gelmesiyle birlikte hastalıklar da arttı. Bir yandan Covid-19 ile mücadele sürerken diğer yandan enflüanza başta olmak üzere pek çok virüs dolaşımda… Ancak bu kez geçen yıllara göre hastalıklar daha ağır ve uzun seyrediyor. Bu yüzden hastaneler doldu taştı. Prof. Dr. Bülent Ertuğrul, "Bu kış bir kaç kez hasta olmak mümkün" dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/hastaneler-doldu-tasti-prof-dr-bulent-ertugruldan-salgin-uyarisi-mutasyona-ugruyorlar-kis-boyu-bir-kac-kez-hasta-olmak-mumkun-2856786 | Son günlerde bir yandan Covid-19 ile mücadele devam ederken öte yandan üst solunum yollarında artış yaşanıyor. Ancak geçen yıllara oranla bu yıl üst solunum yolları bir türlü geçmek bilmiyor, hem uzun hem de ağır seyrediyor. Bu durum şimdiden hastanelerin dolup taşmasına neden oldu. Ayrıca Covid-19 vakalarında artışla birlikte yeni bir salgın yaşanma ihtimali de yükseliyor. TGRT Haber’de enfeksiyon hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Bülent Ertuğrul, dolaşımda bir çok virüs olduğuna dikkat çekerek “Enflüanzanın neden olduğu grip daha ağır ve uzun seyrediyor. Çok sık mutasyona uğradığı için kış boyu birkaç kez hasta olunabilir” uyarısında bulundu.
“DOLAŞIMDA BİRÇOK VİRÜS VAR! YÜZDE 80'I ÜST SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONU”
“Yeni bir salgın gündemde değil” diyen Prof. Dr. Bülent Ertuğrul, toplumdaki görülen vakaların yüzde 80’ının üst solunum enfeksiyonu olduğunu ve bunun virüslerden kaynaklandığını söyledi. Ertuğrul, toplumda dolaşımda olan virüsleri ve hastalıkların belirtilerini şöyle sıraladı: “En bilineni enflüanza ki gribe neden olan virüstür. Grip belirtisi ateş, boğaz ağrısı, eklem ve kas ağrısıdır. Risk grubundaki kişilerde akciğerleri tutarak zatürreye neden olur ve bu yüzden ölümcül olabilir. Geri kalansa ise üşütmeye ve nezleye bağlıdır. Bunlar da göz yaşarması, kırgınlık, iştahsızlık, burun akıntısı, hafif ateş seyreder. Rinovirüs, adenovirüs, restaurar virüsleri bunlara neden olur var. Bu tür virüslerin hepsinin dolaşımda. Bir de bunun üzerine Covid-19’da eklendi dedi.
Ertuğrul, son 2 yıldır maske ve mesafe ile tüm virüslerden korunulduğunun altını çizerek 2 yıl boyunca vücut bu virüslerle karşılaşmayarak bunları unuttu. Normalde enflüanza bu virüs Kasım ayında ve bir de Şubat ayında pik yapar. Normal yaşanan süreçlerdir. Doğal olarak hastalık hem uzun hem de ağır geçiyor” ifadelerini kullandı.
İlgili Haberler
Grip mi Korona mı geçiriyoruz? Prof. Dr. Şevket Özkaya uyardı: Komplike bir süper enfeksiyon var
Grip, Korona, soğuk algınlığı patladı! Profesör İsmail Balık uyardı: Testsiz ayırt etmek imkansız
KIŞ BOYU BİR KAÇ KEZ GRİP OLMAK MÜMKÜN
Enflüanzanın sık mutasyon geçirdiğinin altını çizen Ertuğrul, “Bu virüslerin bu varyantları ile yeniden enfekte olma durumumuz var. Grip aşısı olsak da veya bağışıklık kazansak da virüsün diğer mutasyonları ile enfekte olabiliriz. Kış boyunca tekrar tekrar hastalığı geçirme ihtimali var. Bunu önlemenin yolu bağışıklık sisteminin güçlü olmasıdır. Ben bunla ilgili vitamin, bitki çayları ve sıvılarla gripten kurtulamazsanız” dedi.
HER ANTİBİYOTİK GRİBİ TEDAVİ ETMEZ
Ertuğrul, doktor önerisi olmadan antibiyotik kullanımı hakkında uyarılarda bulunarak şunları söyledi: “Bakterilere karşı olan antibiyotikler, virüslerin neden olduğu hastalığı tedavi etmez. Grip veya soğuk algınlığı geçiriyorsanız doktora başvurunuz, hangi hastalığı geçirdiğinizi merak ediyorsanız test yaptırabilirsiniz. Grip için antiviral ilaç kullanılır. Diğer üst solunum enfeksiyonları için ateş düşürücü ve ağrı kesici kullanarak, ılık su, ılık portakal suyu ve sebze tüketerek ve dinlenerek geçirilebilir” dedi.
|
1,038 | Uzmanlardan hayati uyarı geldi: Bu hastalıkla beraber sessizce gelen ölüm sayısında endişe verici artış! | Londra Sağlık Laboratuvarlarında yürütülen son çalışmaya göre 40 yaş altı diyabet vakaları sadece beş yılda dörtte bir oranında artış gösterdi. Rakamlar, daha önce nadir görülen genç başlayan tip-2 diyabetin önemli düzeyde arttığını, buna bağlı ölümleri de beraberinde getirdiğini gösteriyor. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uzmandan-hayati-uyari-sessizce-gelen-olum-sayisinda-endise-verici-artis-2853114 | Yapılan çalışmalar kapsamında 2027 yılına kadar toplam 40 yaş altı beş milyon tip-2 diyabet hastasının 400 bin sayı daha artacağını bildiriyor. Charity CEO'su Chris Askew ise konuyla ilgili “Bu eğilim inanılmaz derecede rahatsız edici. Tarihsel olarak gördüklerimizden bir kaymaya işaret ediyor ve bu durum sağlığımıza ciddi bir uyarı olarak kabul edilmelidir. dedi.
40 YAŞIN ALTINDAKİLER 40 YAŞIN ÜZERİNDEKİLERE GÖRE DAHA HIZLI ARTIYOR
Yapılan analizlerde, hastalık vakalarının şu an 40 yaşın altındakilerin 40 yaşın üzerindekilere göre daha hızlı bir oranda arttığını buldu. Araştırmacılar, sadece beş yıl içinde 40 yaşın altındakilerde yeni tip 2 diyabet teşhislerinin yüzde 23 arttığını belirtti. Diyabetli 4. 7 milyon kişinin ise yüzde 90'ı tip 2'ye sahip. Uzmanlar, 800.000 kişinin ise hastalığa sahip olduklarının farkında olmadığını tahmin ediyor ve gerçek toplamı altı milyona yaklaştırıyor.
HER HAFTA 700'DEN FAZLA DİYABETLİ İNSAN ERKEN YAŞTA ÖLÜYOR
Tip 2 diyabet, esas olarak kilo alımı ve kötü yaşam tarzının bir sonucu olarak vücudun şekeri işleme yeteneğini kaybettiğinde ortaya çıkar. Hayatı tehdit eden durum genellikle çok fazla sağlıksız yemek yemek veya egzersiz yapmamak gibi kötü yaşam tarzı alışkanlıkları tarafından tetiklenir. Her hafta 700'den fazla diyabetli insan genç yaşta ölmektedir. Doğru yönetilmezse, durum görme kaybına ve uzuv kaybına da yol açabilir.
Tip 1 diyabet ise vücudun pankreastaki insülin üreten hücrelere saldırdığı ve öldürdüğü bir oto-bağışıklık durumudur ve normalde çocuklukta teşhis edilir.
İlgili Haberler
'Toplumda artan huzursuzluk bundan kaynaklanıyor' diyen uzmandan uyarı: Acilen ‘Led Diyeti’ni uygulayın!
Uzmanlar ısrarla korunma yöntemi uyarısı yapıyor: Yılda 6 milyon insanın öldüğü bu hastalık halsizlik, güçsüzlük ve uyuşmayla başlıyor! |
3,907 | Bakan Koca: İlk yerli aşımız olan Tetanos-Difteri aşısı kullanıma hazır | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca,"Uluslararası Standartlarda ilk yerli aşımız Olan Tetanos-Difteri Aşısı kullanıma hazır" dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-koca-ilk-yerli-asimiz-olan-tetanos-difteri-asisi-kullanima-hazir-2755548 | Bakan Koca yaptığı açıklamada, Yerelleşme ve millileşme politikası doğrultusunda Bakanlığımızın desteğiyle 2015 yılından beri yürütülen çalışmalar ilk sonuçlarını verdi. Uluslararası standartlarda üretilen ilk yerli aşımız kullanıma hazır.
Bakanlığımızın onaylayıp desteklediği proje ilk ürünlerini verdi. Teknoloji transferini de kapsayan aşı çalışması başarıyla sonuçlandı. Erişkin tipi Tetanos-Difteri aşısının tüm üretim süreçleri tamamen yerli imkanlarla tamamlandı ifadesini kullandı.
Ankara’nın Akyurt ilçesinde 2015 yılında başlanan proje kapsamında yüklenici firma Turk İlaç'ın, ilk dolumu 2017’de yaptığını belirten Bakan Koca şunları dedi:
İyi Üretim Prosesi (GMP) belgesi olan tesislerde antijen üretimi de dahil tüm süreçler yerli imkanlarla tamamlanarak üretime geçildi.
Gerekli kalite denetimleri yapılan ve uygunluğu onaylanan erişkin tipi Tetanos-Difteri aşısının ilk teslimatı Bakanlığımıza yapıldı.
Böylece yerli aşı üretiminin gündemde olduğu bir dönemde bu alanda önemli bir başarıya imza atılmış oldu. Yerlileşme politikası çerçevesinde başlattığımız yerli aşı üretimine yönelik süreç yeni müjdelerle devam edecek. Hayırlı olsun. |
2,614 | Bakan Varank duyurdu: VLP aşısının Faz-2 çalışmaları tamamlandı | Son dakika haberi: Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, yerli aşı VLP'nin Faz-2 çalışmalarının tamamlandığını duyurdu. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/vlp-asisinda-yeni-gelisme-2791350 | Son dakika haberi VLP aşısında Faz-2 aşılamaları tamamlandı. Yeni gelişmeyi duyuran Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, “Eylül’de Faz 3 çalışmalarına başlamayı planlıyoruz. Şu ana kadar yan etki görülmedi. Faz-3 için daha fazla gönüllüye ihtiyacımız var. Yerli aşıyı bekleyen vatandaşlarımızı gönüllü olmaya davet ediyoruz” açıklamasında bulundu.
Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, ODTÜ'den Prof. Dr. Mayda Gürsel ile Bilkent Üniversitesinden İhsan Gürsel çiftinin ortak projesiyle geliştirilen VLP aşı adayında bir etap daha geride kaldı. TÜBİTAK COVID-19 Türkiye Platformu çatısı altında yürütülen VLP aşısının klinik araştırma Faz-2 aşılamaları başarıyla sonuçlandı.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Bakan Varank, Dünyada uygulamaya giren veya halen üzerinde çalışılan farklı aşılar var. Bunlardan bazıları yenilikçi teknolojileri barındırıyor. VLP aşı adayımız da inovatif yöntemle geliştirilen aşı adaylarından biri olarak dikkat çekiyor. ifadelerini kullandı.
Milli Teknoloji Hamlesi vizyonu doğrultusunda TÜBİTAK COVID-19 Türkiye Platformunu hayata geçirdiklerini anımsatan Varank, şu bilgileri verdi:
VLP aşı adayımız bu platformdaki başarılı çalışmalardan bir tanesi. Dünyada klinik aşamaya gelmiş 5 VLP aşı adayı var. Bunlardan ikisi Kanada'da, biri Hollanda'da. Bir diğer VLP aşısı üzerinde Hindistan, ABD ve İngiltere ortaklaşa çalışıyor. Bu 5 aşı adayından biri de Mayda ve İhsan hocalarımızın çalışması.
POTANSİYELİNE İNANDIK
Varank, bu açıdan bakıldığında yerli VLP aşısının büyük bir potansiyel barındırdığını vurgulayarak, Biz de Bakanlık olarak bu potansiyele inandık. 27 Mart'ta ilk klinik denemeleri başlayan Faz-1 çalışmasında TÜBİTAK Başkanı'mız Hasan Mandal ile birlikte gönüllü olarak yer aldık. değerlendirmesinde bulundu.
VLP aşı adayında Faz-1'in ardından Faz-2 aşılamalarının da başarıyla tamamlandığını belirten Varank, şunları kaydetti:
Eylülde yerli VLP aşısının Faz-3 çalışmalarına başlamayı planlıyoruz. Şu ana kadar herhangi bir yan etkiyle veya olumsuzlukla karşılaşmadık. İnsan denemelerinin Faz-3 aşamasında daha fazla gönüllüye ihtiyacımız olacak. Sağlık çalışanlarımız büyük özveriyle aşılamayı sürdürüyor. Elbette herkesin aşı olmasını mutlak surette tavsiye ediyoruz. Yerli aşıyı bekleyen vatandaşlarımızı da bu inovatif aşımız için gönüllü olmaya davet ediyoruz.
SOSYAL MEDYA HESABINDAN PAYLAŞTI
Varank, konuya ilişkin Twitter hesabından yaptığı paylaşımda da Gönüllüsü olduğum VLP aşısında önemli bir aşamayı daha tamamladık. Faz-2 aşılamaları da herhangi bir yan etkiyle karşılaşılmadan başarıyla sona erdi. Eylülde başlayacak Faz-3 çalışmalarında yeterli gönüllü sayısına ulaşarak acil kullanım onayı almayı hedefliyoruz. ifadelerini kullandı.
DSÖ LİSTESİNE GİRMİŞTİ
Dünyada sayılı, TÜBİTAK COVID-19 Türkiye Platformu kapsamında ise tek VLP teknolojisiyle geliştirilen aşı adayı, 30 Mart'ta Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) Kovid-19 aşı adayları listesinde yer aldı.
VLP aşı adayının Bakan Varank ile TÜBİTAK Başkanı Mandal'ın gönüllü olduğu Faz-1 aşamasına 36 kişi katıldı. 2 enfeksiyon hastalıkları uzmanıyla birer farmakolog, immünolog ve istatistik uzmanından oluşan Bağımsız Veri İzleme Komitesi çalışmaları uygun buldu. Bunun üzerine Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumuna Faz-2 için başvuruda bulunuldu.
Çalışma onayı alınarak 26 Haziran'da Faz-2 çalışmalarına 3 ayrı merkezde başlandı. Dr. Abdurrahman Yurtaslan Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi ile Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde 349 gönüllüye aşılamalar iki doz olarak yapıldı. Aşılamalar, 8 Ağustos'ta tamamlandı. Yerli VLP aşı adayının, Faz-3 aşamasına ilişkin dosyasının eylülün üçüncü haftasında teslim edilmesi planlanıyor.
VİRÜSÜ TAKLİT EDİYOR
VLP aşılarda, geliştirilen virüs benzeri parçacıklar, virüsü enfeksiyon oluşturmayacak bir biçimde taklit ediyor. Bu parçacıklar bağışıklık tepkisi uyandırırken hastalığa da neden olmuyor.
Yerli VLP aşı adayının bir özelliği de diğer VLP aşılarından farkı olarak tasarımında virüsün 4 yapısal proteininin de aşı antijeni olarak kullanılıyor olması. Bu özelliğiyle yerli VLP aşı adayının virüse karşı çok daha etkili bir bağışıklık sağlaması öngörülüyor. |
2,686 | İl il koronavirüs vaka sayıları! Bakan Koca haritayı paylaştı | Sağlık Bakanı Koca, 17-23 Temmuz arasında illere göre her 100 bin kişide görülen Kovid-19 vaka sayılarını açıkladı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/il-il-koronavirus-vaka-sayilari-bakan-koca-haritayi-paylasti-2789594 | Bakan Koca, sosyal medyadan yaptığı açıklamada,
İllerimizde 100.000 nüfusa karşılık gelen bir haftalık toplam vaka sayısını gösteren insidans haritasının güncel halini ekte görebilirsiniz. Salgını kontrol altında tutma gücümüzü zora sokmayalım. Aşı olup tedbirlere uymak zorundayız. ifadelerini kullandı.
40 MİLYONU AŞTI
Bakan Koca, en az bir doz aşı yaptıranların sayısının 40 Milyonu geçtiğini açıkladı.
İlgili Haberler
Son dakika! 27 Temmuz koronavirüs tablosu: Vaka sayıları 1 haftada 2'ye katlandı |
5,454 | Zeytinyağı kanser riskini yüzde 50’ye yakın azaltıyor | GİMDES Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Kami Büyüközer, "İsveç'teki Karolinska Enstitüsü'nde 8 bilim adamının 61 bin 471 kadın üzerinde yaptıkları araştırma kapsamında zeytinyağının kanser riskini yüzde 50'ye yakın azaltığı sonucunu vermiştir" dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/zeytinyagi-kanser-riskini-yuzde-50ye-yakin-azaltiyor-2660489 | Kanser ile ilgili açıklamalarda bulunan Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalama Araştırmaları Derneği (GİMDES) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Kami Büyüközer, kanserden korkulmaması gerektiğini söyleyerek tedavi yöntemleri hakkında bilgiler verdi.
Büyüközer, 19’uncu ve 20’inci yüzyılın en yaygın hastalığın verem olduğunu belirterek, 20’inci yüzyılın son yarısından bugüne kadar devam eden süreçte en yaygın ve korkutucu hastalıkların başında kanser geliyor. Kanser, bir yaşındaki çocuktan 80 yaşındaki ninelere ve dedelere kadar toplumun her kesimindeki insanları tehdit ediyor. İstatistiklere göre dünyada her yıl 10 milyon yeni kanser teşhisi konuluyor. Türkiye’de ise 160 bin yeni kanserli eskisine ekleniyor. Bu artışın önemli sebeplerinden biri ise yakın ve uzak çevremizin korku paniği salgılamasından kaynaklanıyor. Aile çevremiz, sağlık kurumlarımız, hekimlerimiz ve haber kaynaklarımız bu korku paniğinin oluşmasında farkına varmadan müsebbip durumuna gelebiliyorlar. Halbuki düşman ne kadar kavi olursa olsun, eğer biz cesaretle savaş edebileceğimize inanıyorsak, bağışıklık sistemimiz ile ilgili bütün tedbirlerimizi alarak hazır hale gelebiliyorsak, mücadelemiz sonucunda zafer kazanabileceğimize de peşinen ikna olmamız gerek dedi.
Işığın miktarı hücrenin sağlığını tayin eder
Işığın miktarı hücrenin sağlığını tayin ettiğini sözlerine ekleyen Büyüközer, Çin tıbbı, yüzyıllardır yaşam gücünü enerji olarak tanımladı. Çinliler meridyen sisteminin haritasını çıkardı, meridyen sistemi 1994’te geleneksel tıp tarafından yeniden haritalandı. 1968’de canlı hücrelerin ışık ürettiği keşfedildi. Işığın miktarı hücrenin sağlığını tayin eder. Işık ne kadar parlak olursa, hücre o kadar sağlıklı olur. 50'li yıllarda, Dr. Johanna Budwig kanser denklemine ekleme yaptı. Budwig'in araştırmalarına göre; normal sağlıklı hücrelerde elektriksel olarak pozitif olan çekirdek ve yüksek derecede doymamış yağ asidiyle elektriksel olarak negatif olan hücre zarı arasında bir iki kutupluluk buluyoruz ifadelerine kullandı.
Diyetler yüksek derecede doymamış yağ asitlerden yoksun
Bugün birçok ülkede diyetlerin yüksek derecede doymamış yağ asitlerinden yoksun olduğunu hatırlatan Büyüközer, Hücre zarı lipitler veya yağlardan oluşur. Budwig'in sözünü ettiği yüksek derecede doymamış yağ asidi omega-3 yağ asitleri olarak adlandırılır. Bunlar balık yağları ile ilgilidir, geleneksel tıp bile bunu tavsiye eder. Amerika’da balık yağı satmayan bir eczane bulamazsınız. Bu yağlar ayrıca başka gıdalarda da bulunur, ama en çok keten tohumunda ve süzme zeytinyağında bulunur. Bu hidrojene yağlar kolesterole çok benzer ve bedenlerimiz farkı anlayamaz. Bu yağlar hücre duvarlarımıza girer ve elektrik yükünü bozar. Elektrik yükü olmayınca, hücrelerimiz boğulmaya başlar. Oksijen olmayınca, hücrenin bunun yerine koyabileceği tek yol anaerobik olarak solunum yapmaktır. Bunlar hücresel değişim işlemini engeller veya besinleri içeri almayı ve atıkları dışarı atmayı önler” şeklinde konuştu.
Köpek balığından çıkarılan squalene, sızma zeytinyağında da bol miktarda bulunuyor
Akdeniz diyetinin zeytinyağı ağırlıklı oluğunu belirten Büyüközer, “Akdeniz diyetinin yüzde 60 yağ içerdiğini biliyoruz. Ancak onlarda çok az kanserli oranı olduğu da biliniyor. Buradan, tüm yağların aynı durumda olmadığını öğrenmiş oluyoruz. Çünkü Akdeniz diyeti zeytinyağı ağırlıklıdır. Bugün dünyanın en önemli kanser ilacı olarak kabul edilen Köpek balığından çıkarılan squalene adlı madde sızma zeytinyağında da bol miktarda bulunuyor. Günde 100 cl. zeytinyağı tüketimi ile köpek balığı kıkırdağından alınacak kadar squalene alınır açıklamalarında bulundu.
Türkiye'de uzun yıllar unutturulmak istendi
Büyüközer sözlerini şöyle tamamladı: Türkiye'de uzun yıllar unutturulmak istendiğini biliyoruz, zeytinyağının adeta Allah’ın bir lütfu olduğunu söylemeliyiz. Gerçekten de, Akdeniz'de kalp krizleri ve kanser dünya ortalamalarının çok altındadır. Köpek balığı karaciğerinde bulunan squalene maddesi tümörlerin yok edilmesinde yapı taşı niteliğindedir. Squalene kanser tedavisinde başarı ile kullanılmaktadır. Ancak unutmayınız ki bu maddenin en çok bulunduğu madde ise bizim sızma, geleneksel yöntemlerle çıkarılmış zeytinyağıdır. Zeytinyağında yüzde 2 oranında squalene bulunur. Günde en az 100 cl. zeytinyağı tüketen bir kişi gerektiği kadar squalene almış olur. İsveç'teki Karolinska Enstitüsü'nden başta Dr. Alicya Wolk olmak üzere 8 bilim adamının yıllar süren 61 bin 471 kadın üzerinde yaptıkları araştırma kapsamında zeytinyağının kanser riskini yüzde 50'ye yakın azaltığı sonucunu vermiştir. |
6,948 | Uzmanlardan kene uyarısı | Ordu Üniversitesi (ODÜ) Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Arzu Altunçekiç Yıldırım, halk arasında ‘kene’ olarak nitelendirilen ve yaz aylarında sık görülen Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığına karşı vatandaşları uyardı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/uzmanlardan-kene-uyarisi-129923 | Ordu Üniversitesi (ODÜ) Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Arzu Altunçekiç Yıldırım, halk arasında ‘kene’ olarak nitelendirilen ve yaz aylarında sık görülen Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığına karşı vatandaşları uyardı. Yaz ayları ile birlikte Kırım Kongo Kanamalı Ateşi vakalarının görülmeye başlandığını, önemli ve ölümcül olabilen bir hastalık olması nedeniyle halkın dikkatli olması gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Arzu Altunçekiç, tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar, veterinerler, kasaplar, mezbaha çalışanları ve sağlık personelinin risk gurubunda olduğuna dikkat çekti.
Kene tarafından ısırılma ile virüsün alınmasını takiben kuluçka süresinin genellikle 1-3 gün, en fazla 9 gün olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Arzu Altunçekiç, hastalığın yüksek ateş, kırgınlık, baş ağrısı, halsizlik, yüz ve göğüste kırmızı döküntüler ve gözlerde kızarıklık, gövde, kol ve bacaklarda morluklar, burun kanaması, dışkıda ve idrarda kan görülmesiyle ortaya çıktığını vurguladı.
HASTALIKTAN KORUNMA YOLLARI
Yrd. Doç. Dr. Arzu Altunçekiç, bu hastalıktan korunma yolları hakkında şu bilgileri verdi:
“Kene mücadelesi önemlidir fakat oldukça da zordur. İnsanlar kenelerden uzak tutulabilir ise bulaş önlenebilir. Bu nedenle de mümkün olduğu kadar kenelerin bulunduğu alanlardan kaçınmak gerekir. Kenelerin yoğun olabileceği çalı, çırpı ve gür ot bulunan alanlardan uzak durulmalı, bu gibi alanlara çıplak ayak ya da kısa giysiler ile gidilmemelidir. Bu alanlara çeşitli nedenlerle gidenlerin lastik çizme giymeleri, pantolonlarının paçalarını çorap içine almaları gerekmektedir. Görevi nedeni ile risk grubunda yer alan kişilerin hayvan ve hasta insanların kan ve vücut sıvılarından korunmak için mutlaka eldiven, önlük, gözlük, maske giymeleri önemlidir. Gerek insanları gerekse hayvanları kenelerden korumak için haşere kovucu ilaçlar olarak bilinen böcek kaçıranlar dikkatli bir şekilde kullanılabilir. Bunlar sıvı, losyon, krem, katı yağ veya aerosol şeklinde hazırlanan maddeler olup, cilde sürülerek veya elbiselere emdirilerek uygulanabilmektedir. Kenelerin bulunduğu alanlara gidildiği zaman vücut belli aralıklarla kene için taranmalıdır. Vücuda yapışmış keneler uygun bir şekilde kene ezilmeden, ağızdan veya başından tutularak bir cımbız veya pens yardımıyla çıkartılır. Isırılan yer alkolle temizlenmelidir ve bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Kene teması olduktan sonra kişilerin 10 gün süre ile belirtiler açısından dikkatli olması ve bu belirtilerden herhangi birini farkettiğinde yine en yakın sağlık kuruluşuna hastalık açısından değerlendirilmek üzere başvurması önemlidir.”
|
2,073 | Koronavirüste korkutan değişim: Hasta seçmeye başladı | Göğüs Hastalıkları Uzm. Prof. Dr. Şevket Özkaya, aşılama yaşı ve yeni varyantların artmasıyla virüsün bulaşı grubunun da değiştiğini dile getirdi. Özkaya, "Maalesef virüs artık hasta seçmeye başladı. Akıllı bir organizma gibi davranıyor. Özellikle aşı olmayan grupta tedaviye yanıt vermeyen çok hızlı kötüleşen ve kaybettiğimiz bir hasta grubu ile karşı karşıyayız" değerlendirmesinde bulundu. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/koronaviruste-korkutan-degisim-hasta-secmeye-basladi-2802437 | Korona virüste aşılama yaşı düştükçe hasta grubu da değişti. Virüsün her yeni varyantı ise insanlara etkisini artırarak daha kötüye götürebiliyor.
VİRÜS ARTIK HASTA SEÇMEYE BAŞLADI
Bu durumda virüsün hasta seçtiğini ve akıllı bir organizma gibi davrandığı belirten Göğüs Hastalıkları Uzm. Prof. Dr. Şevket Özkaya, “Önümüzdeki günlerde vaka sayılarında artış göreceksiniz. Bu artışta panik yapmanızı istemiyoruz. Bizim için önemli olan vaka sayısından çok hasta sayısıdır. Maalesef virüs artık hasta seçmeye başladı. Akıllı bir organizma gibi davranıyor. İlk başlarda 65 yaş üstü yaşlı hasta grubumuzu etkileyecek demiştik ve gerçekten de öyle oldu. İlk başlarda bu virüs ciddi akciğer tutulumu ve ciddi ölümlerle seyretti. Yoğun bakımlarımızı yaşlı hastalarımızla doldu dedi.
ÇOCUKLAR VE GEBELER RİSK ALTINDA
Özkaya, Aşılama ile beraber yaşlı hasta sayısında bir azalma ve aşı yaşı düştükçe virüsün etkilediği yaş grubu da değişti. Git gide 50 yaş, 40 yaş ve gençlerde görülmeye başladı. Çocuklar ve gebeler bu hastalıkta şanslı çok hastalığa yakalanmıyor diyorduk ama virüs değiştikçe etkilediği grupta değişmeye başladı. Şimdi ciddi akciğer tutulumu ile gebe hastalarımız geliyor. Maalesef gebe ölümlerini de ülkemizde görmeye başladık. Çocuklarımız hala şanslı diyoruz. Hala akciğer tutulumu olmalarına rağmen çocuklarda ölüm yok ama bu kış zor geçeceğini tahmin edersek çocuklarımızın, gebelerimizin, aşı olmayan insanlarımızın bu hastalıktan ölmelerini önlememiz lazım diye konuştu.
EN BÜYÜK KORKU TEDAVİYE DİRENÇLİ HASTA
Önümüzdeki kış mevsiminde aşı olmayan gebelerin ve çocukların ciddi akciğer tutulumları ile gelebileceğini ön gördüklerini söyleyen Özkaya, Şu anda hala ülkemizde baskın olan delta ve delta plus mutasyonudur. Kış geldiğinde yeni mutasyonların ülkemizde görülebileceğini biliyoruz. Avrupa ciddi hasta ve vaka sayısı ile uğraşıyor. Biz doktorların bu kıştan en büyük korkusu tedaviye dirençli vakaların görülmesidir. Özellikle aşı olmayan grupta tedaviye yanıt vermeyen çok hızlı kötüleşen ve kaybettiğimiz bir hasta grubu ile karşı karşıyayız. Virüs değiştikçe tedaviye olan cevapta değişiyor ifadesini kullandı.
MASKE VE MESAFEYE GÜVENEN AŞISIZLAR RİSK ALTINDA
Özkaya, Maske ve mesafeye dikkat edeceğiz ama buna asla güvenmeyeceğiz. Sadece herkesi aşılayana kadar herkes bağışıklık olan kadar zaman kazanarak bu hastalığı ağır geçirmenizi önlemektir. Herkesin aşılanması gerekiyor. Maske ve mesafeye güvenerek aşı olmayan bir grup var. Bunları bu kış ciddi anlamda risk altında olduklarını biliyoruz. Önceden aşı olmuş pozitif vakalar çok azdı. Şimdi aşıya rağmen pozitif vakalar görülmeye başladı. Bu da özellikle aşı karşıtlarının savunduğu bir tez olmaya başladı. Aşı sizi bu hastalığı ağır geçirmenizi ve ölmenizi önleyecek. Bu kış özellikle aşı olmayan gebelerimizin ve çocukların ciddi akciğer tutulumları ile geleceğini ön görüyoruz şeklinde konuştu.
ANNE OLAN KADINDA CİDDİ CİĞER TUTULUMLARI
Yurt dışından kendisine gelen ve bebeği ile annesini hayata tutunmasını sağlayan Özkaya, Bu yurt dışında hamileyken kovide yakalan ve ciddi akciğer tutulumu olan 38 yaşında hastamız var. Tedavi olmak için bizim ülkemize geldi. Ciddi solunum yetmezliği vardı. Biz hem annenin hem de bebeğin hayatını garanti altına almak için bebeği aldık. Sağlıkla doğum yaptı. Annenin akciğerine tomografi çektik. Ciddi akciğer tutulumu, ciddi harabiyet olduğunu tomografisinde gördük. Geçen yıllarda gebelerde böyle tutulumlar yoktu ifadelerini kullandı.
İlgili Haberler
Son dakika! 17 Kasım koronavirüs tablosu: Vaka sayısında düşüş
Son dakika! 18 Kasım koronavirüs tablosu: Vaka sayısında düşüş
Son dakika 19 Kasım koronavirüs tablosu: Vaka sayısı yükseldi, vefat sayısı azaldı |
937 | Ramazan’da sindirim problemi yaşamak istemiyorsanız dikkat! İşte 10 altın formül... | Uzmanlar Ramazan ayında beslenmenin önemine dikkat çekerek hazımsızlık yaşamamak için önemli uyarılarda bulundu. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/ramazanda-sindirim-problemi-yasamak-istemiyorsaniz-dikkat-iste-10-altin-2940841 | Medipol Mega Üniversite Hastanesi Gastroenteroloji Bölümünden Prof. Dr. Gülbanu Canbaloğlu, Ramazan ayında beslenmede dikkat edilmesi gereken altın kurallara dikkati çekti.
Prof. Dr. Gülbanu Canbaloğlu, oruç tutan bireylerin dengeli ve sağlıklı beslenmelerinin önem taşıdığını belirterek Beslenme planımız su, tahıl, sağlıklı proteinler, sebze, meyve ve sağlıklı yağları içermelidir.
Süt ürünleri günde 1-2 porsiyon tüketilmelidir. Şekerli içeceklerden uzak kalınmalıdır. Sebze tüketimi de önemlidir, ancak patates ve patates kızartmasından uzak durmak sağlık açısından daha uygun olacaktır. Trans yağ yerine zeytinyağı tercih edilmelidir.
Yemeklerin pişirilme yöntemleri de önemlidir. Ayrıca yemekleri hızlı yemekten kaçınmalı, iyice çiğneyerek tüketilmelidir.
Sahur kahvaltının yerini almalıdır. Sahura kalkmamak ya da sahurda sadece su içmek açlık kan şekerinin erken saatlerde düşmesine, güne hazırlıksız başlanmasına, gün içinde halsizliğe yol açar. Sahur öğünü, ağır yemeklerden oluşursa gece metabolizma hızı düştüğü için bu sefer de kilo alma riski artar” diye konuştu.
TOKLUK SİNYALİ BEYİNE 20 DAKİKADA GİDER
İftardan 1 saat sonra kısa yürüyüşlere çıkılması gerektiğine değinen Prof. Dr. Gülbanu Canbaloğlu, şöyle devam etti: İftardan sonra sindirimlerin kolaylaşması için egzersiz ve kısa yürüyüşlere çıkılmalıdır.
Özellikle kızartmalardan, hamur işlerinden, aşırı şeker ve yağ içeren besinlerden uzak durmanız, gece oluşabilecek hazımsızlıklara, mide yanmalarına ve kilo problemlerine karşı bizi koruyacaktır.
RAMAZAN'DA BESLENMENİN 10 ALTIN KURALI
Ramazanda 2 ana öğün, 2 ara öğün kuralına dikkat edilmeli. Ramazanda öğünlerinizi genel olarak sahur, iftar ve iki ara öğün şeklinde düzenleyebiliriz. Ara öğünlerde meyve, yoğurt ve ölçülü miktarda kuruyemiş tercih edilebilir.
Mideyi rahatsız etmemek ve kalori fazlalığını önlemek için en doğru pişirme yöntemleri ızgara, fırınlama, haşlama veya buğulamadır. Fazla yağ alımına sebep olacak kızartma ve kavurma yöntemlerinden uzak durulmalıdır.
Tokluk sinyali beyine 20 dakikada gider. Yemekleri hızlı tüketmekten kaçınmalı, yavaş ve iyice çiğneyerek tüketilmelidir.
İftar öğünü de en az sahur kadar önemlidir, miktar ve gıda çeşitliliği açısından aşırıya kaçılması da yanlıştır. Geleneksel olarak orucu su, hurma ya da zeytin ile açtıktan sonra çorba içmek ve yaklaşık 15 dakika sonra ana yemeğe geçmek doğru tercihtir.
Sahura mutlaka kalkmak gereklidir. Sahurda sadece su içerek niyetlenmenin zararlı olduğu unutulmamalıdır. Böylece gün içinde almanız gereken besinleri tek bir öğüne yüklememiş olunur.
Sıvı tüketimine dikkat edilmelidir. Oruç tutan kişilerin mutlaka iftarla sahur arasında ortalama 10 bardak su tüketmelidir. Suyun kolay tüketimi için her saat başına 1-2 bardak su tüketilmesi denenebilir. Suyun içine limon, nane yaprağı, tarçın kabuğu ve karanfil ile aromalandırarak içimi kolaylaştırılabilir. Gün içerisinde oluşan mineral ve elektrolit kayıplarını karşılamak için de iftardan sonra 1 şişe sade maden suyu tüketilebilir.
Ramazan ayında tüketilen çay ve kahve miktarı çok abartılmamalı, çay ve kahve iftardan bir saat sonra tüketilmelidir. İftarda yemekle birlikte tüketilen çay ve kahve demir emilimini azalttığı için iftardan 1 saat sonra açık çay ya da kahve içilebilir.
İftardan sonra yükselen kan şekerimiz biz de tatlı yeme isteği uyandırabilir. Tam bu esnada şerbetli, unlu, çikolatalı tatlılar yerine meyveli, sütlü ara öğünleri tercih etmek uygun olacaktır.
9. Ramazanda kabızlık problemine dikkat edelim. Beslenme düzenindeki değişiklikler ve harekette azalmaya bağlı olarak oluşabilecek kabızlığı önlemek için, yemeklerde lif oranı yüksek gıdalar ve ara öğünlerde de taze kabuklu meyve ve kuru meyveler, kuru yemişler tercih edilmelidir.
10. Uzun süre aç kalmak bağışıklık sistemimizin zayıflamasına neden olur, bağışıklık sistemini güçlendirecek besinler almaya özen göstermeliyiz. Ramazan ayında bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için, c vitamini içeren besinler, omega 3, probiyotikler, d vitamini içeren besinler ve zencefil zerdeçal gibi baharatları tüketmeliyiz.
Oruç tutarken, bağışıklık sisteminizi güçlendirici özelliği olan A ve C vitamini gibi antioksidan vitaminlerden zengin havuç, brokoli, kabak, lahana, maydanoz gibi sebzelerin yanı sıra portakal, mandalina, elma gibi meyvelerin tüketimi önemlidir.
İlgili Haberler
İstediğini yiyeceksin ama kilo almayacaksın! Diyet yapmak tarihe karışabilir
Demans riskini azaltan araştırma: İnsan beyni kademeli olarak büyüyor |
632 | Prof. Saraçoğlu cildinizi bebek gibi yapan besini açıklıyor: Kısa sürede gözenekten, lekeden ve akneden eser kalmıyor! | Cilt sorunu yaşayan birçok insanın çeşitli krem ve serumlarda aradığı şifayı tek bir besinden kısa sürede elde etmek mümkün. Çünkü cildi uzun vadede düzeltecek tek şey içerden beslemektir. Özellikle sorun olan leke, geniş gözenek ve sivilce problemleri için bitkilerin uzmanı Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, şifa dolu besin tavsiyesinde bulunuyor. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/prof-saracoglu-cildinizi-bebek-gibi-yapan-besini-acikliyor-2883840 | Sağlıklı bir vücut için dikkat edilmesi gereken ilk nokta cildimizdir. Çünkü cilt, vücuda doğrudan giren zararlı bakteri ya da mikroplardan insanı koruyarak bariyer görevi görür. Cildi korumanın ise en iyi yolu doğru besinlerle içerden beslemektir. Krem, serum gibi dışardan etki eden karışımlar geçici çözüm sunacağı gibi her zaman iyi sonuçlar da vermeyebilir.
Sivilce, siyah nokta, geniş gözenekleri ortadan kaldıran en etkili besin hakkında Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, altın değerinde tavsiyede bulundu. Ünlü Profesör, mısırın cildi adeta bebek gibi yaptığını, Karadeniz yöresindeki insanların ciltlerinin iyi olmasının sebebinin ise mısır ekmeği tüketmek olduğunu bildiriyor.
KAYMAK GİBİ BİR CİLT İÇİN MISIR TÜKETİN!
Bitki, sebze, meyve ve her türlü besin hakkında derin bilgileriyle vatandaşa bilgi veren ünlü Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, şu ifadelere yer veriyor: “Cilt sağlığınız için mısır, bulunmaz bir nimettir. Haşlanmış katkısız konserve mısır tüketebilirsiniz. İri gözenekli cildi olanlar gözeneklerin küçülmesini istiyorsanız, sivilcelerden kurtulmak istiyorsanız mısır tüketmelisiniz. Özellikle Karadeniz bölgesinde yetişen mısırlar cilt için şifadır. Mısırın suyunu ve püskülünü ise sakın atmayın. Mısırın püskülünü 4 dakika suda kaynatın ve ısırgan otu ilave edip bir 4 dakika daha kaynatın. Romatizma hastaları bu kürü her gün tüketirseniz hastalığınız önemli ölçüde iyileşecektir. Çünkü romatizma hastalarına en iyi gelen mısır püskülüdür.” |
7,604 | 'Her kanser iyileşebilir' | Fitotoloji Uzmanı Elif Güveloğlu bir kitap yazdı ve kanser hastaları için büyük bir umut başlattı. 'Kanser iyileşir' isimli kitabın yazarı Güveloğlu'na göre her kanserin yok edilme ihtimali var. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/her-kanser-iyilesebilir-40210 | Güveloğlu, Kanser hastasına ne kadar yaşayacağını söyleyenler büyük hata ediyorlar. Doğru beslenilir, doğada ne kadar kansersavar deva bulunduğu öğrenilirse mücadele edilir
Dr.Güveloğlu kanser hücrelerini canına kıymaya sürükleyecek yiyecekleri de anlatıyor
İşte onlar:
-Çörekotu kansersavardır. Herşeyde kullanın. Yoğurdun içine dökün ve rahatlıkla yeyin.
- Reishi mantarı müthiş bir kanser önleyici
- Köpekbalıkları çok zor kansere yakalanırlar. Bu hayvanların karaciğer yağı tabletleri eczanelerde satılıyor.
- D vitamini tabletlerini ihmal etmeyin
- Domates her kansere devadır. Ama mevsiminde yenirse faydalı. Kışın yerseniz likopeni kalmaz.
- Yeşil çaya alışın. Çünkü müthiş bin antioksidan olmasının yanisira, kanseri de önleyici etkisi var. Japonlar az kansere yakalanır. Sırf bu çaydan.
- Zerdaçala alışın. Zerdaçalı çok tüketen Hintliler çok az kanser oluyor.
- Siyah üzümün çekirdeği, sarımsak ve soğan. Sofradan eksik etmeyin.
- Alerjiniz yoksa gercek bal, arı poleni ve bir arı ürünü olan propolisi tüketin
- Kırmızı pul biber bir kanser düşmanıdır.
- Kansersavar meyveler arasında avokado ilk sırada gelir. Balkabağı, hurma, kan portakalı, karnabahar, brokoli, kırmızı pancar, nar, siyah havuç kanserle savaşırlar.
- Sirke ve yoğurdu sofradan eksik etmeyin.
- Kahve iyidir. Özellikle yeşil olanı.
- Kanser düşmanı yağlarla aranız iyi olsun. Avokado, balık, ceviz, çörekotu ve hindistancevizi yağı bunlar arasında.
- Kansere dost olmayan üç şeker var. Bu şekerler meyvelerde, bal ve deli balda bulunuyor.
- Kanser hastalığı ile mücadele için ruha da dokunmak lazım. Antidepresanlar kolaylıkla kullanılmasın. Hasta kanseri yeneceğine inansın. Ailesi yanında olsun. Her kanser yenilebilir.
|
1,878 | Vaka sayısı fırladı: İşte 27 Aralık koronavirüs tablosu... | Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan 27 Aralık koronavirüs tablosuna göre; son 24 saatte 26 bin 99 yeni vaka tespit edilirken, 157 kişi hayatını kaybetti. Vaka sayısında düne göre büyük artış yaşanması dikkat çekti. Bakan Koca Twitter'dan yaptığı paylaşımda, Omicron varyantıyla birlikte vaka sayılarındaki artışa dikkat çekerek, "Omicron varyantı diğer varyantlardan daha hızlı yayılmaktadır. Ülkemizde vaka sayılarında artış öngörülmektedir. Hastaneye yatışlarda ise etkisi yayılma hızı kadar yüksek olmadığı görülmektedir. Dikkatli olmalı, hatırlatma dozu aşınızı yaptırmalısınız" ifadelerini kullandı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/27-aralik-koronavirus-tablosu-aciklandi-2806785 | Sağlık Bakanlığı 27 Aralık 2021 tarihli koronavirüs tablosunu açıkladı. Son 24 saatte 26 bin 99 yeni vaka tespit edilirken, 157 kişi hayatını kaybetti. Bir günde toplam 362 bin 535 test yapılırken, iyileşen hasta sayısı 22 bin 24 olarak kaydedildi.
Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan tabloda, 2 doz aşılama verilerine de yer verildi. En az 2 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye'de 2. doz aşılama ortalama yüzde 82. 89 oldu. 1. doz ortalaması yüzde 91. 55 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaş sayısı toplamda 129 milyon 332 bin 845’e yükseldi.
AŞILAMADA SON DURUM
Verilerde, aşılamada önde giden illere de yer verildi. Bakanlığın tablosuna göre yüzde 86 ile Türkiye'de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Ordu’yu Osmaniye, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Bartın takip etti. Bakanlığın tablosuna göre yüzde 59 ile Türkiye'de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Batman, Siirt, Diyarbakır, Muş, Bingöl, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Elazığ takip etti.
BAKAN KOCA'DAN OMICRON UYARISI
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Omicron varyantı diğer varyantlardan daha hızlı yayılmaktadır. Ülkemizde vaka sayılarında artış öngörülmektedir. Hastaneye yatışlarda ise etkisi yayılma hızı kadar yüksek olmadığı görülmektedir. Dikkatli olmalı, hatırlatma dozu aşınızı yaptırmalısınız” dedi.
BAKAN KOCA'DAN ÖNEMLİ UYARISI
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Omicron varyantı diğer varyantlardan daha hızlı yayılmaktadır. Ülkemizde vaka sayılarında artış öngörülmektedir. Hastaneye yatışlarda ise etkisi yayılma hızı kadar yüksek olmadığı görülmektedir. Dikkatli olmalı, hatırlatma dozu aşınızı yaptırmalısınız ifadelerini kullandı.
26 ARALIK KORONAVİRÜS TABLOSU
Sağlık Bakanlığı tarafından dün açıklanan koronavirüs tablosuna göre; 20 bin 138 yeni vaka tespit edilmiş, 173 kişi hayatını kaybetmişti.
İlgili Haberler
Son dakika! Sağlık Bakanı duyurdu: İşte 26 Aralık koronavirüs tablosu |
2,459 | Kanserde gen aktarımıyla tedavi üretiliyor | Biyoteknoloji alanındaki önemli gelişmelerin aktarıldığı Uluslararası Biyoteknoloji Kongresi ikinci gününde alanının uzman isimlerinin katıldığı oturumlarla devam ediyor. Kongrenin ikinci gününde ise, hücre ve gen tedavilerinin güncel yaklaşımları ile kanser tedavisinde hücre ve gen tedavisinin güncel yaklaşımları masaya yatırıldı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/kanserde-gen-aktarimiyla-tedavi-uretiliyor-2794582 | Uluslararası Biyoteknoloji Kongresi alanının uzman isimlerinin katıldığı oturumlarla devam ediyor. Kongrenin ikinci gününde, hücre ve gen tedavilerine güncel yaklaşımlar masaya yatırıldı. Gerçekleşen oturumlarda alanının uzman isimleri kanser tedavisinde hücre ve gen tedavilerinin güncel yaklaşımları ve kanser tedavisinde faz çalışmaları konusunda önemli bilgiler verdi. 'Hücre ve gen tedavilerine güncel yaklaşımlar' adlı dördüncü oturumda Dr. Semih Tareen, Prof. Dr. Ali Güre, Prof. Dr. Fatih Demirkan ve Prof. Dr. Mustafa Çetiner sunum gerçekleştirdi.
Gen aktarımı yaparak kansere karşı tedaviler üretilebiliyor
'Kanser tedavisinde hücre ve gen tedavilerinin yeri, güncel yaklaşımlar' konusunda açıklamalarda bulunan Dr. Semih Tareen, Viral vektörler kullanarak kansere karşı tedavileri geliştirme üzerine çalışıyorum. Kullandığımız bu viral vektörler değişebiliyor. Lentivirüs gibi virüsleri kullanarak hücre içerisine gen aktarımı yapıyoruz. Bu gen aktarımı sonucunda da kansere karşı tedaviler üretebiliyoruz. Covid-19 döneminde virüslerin özellikle patojenik olduğunu, virüslerin insanlara zarar verdiği düşüncelerine kapıldık. Patojenik virüsler açısında bu doğru ancak virüslerin çoğu aslında etkisiz. Bazı virüslerin doğadaki evrime katkıları çok önemlidir” ifadelerini kullandı.
Meme kanseri alt gruplarını transkriptomik yaklaşımlarla tespit edebiliyoruz
Prof. Dr. Ali Osmay Güre ise, 'Kanserde transkriptomik tedavi yönlendirmesi' başlıklı sunumunda şunları söyledi: Transkriptomik genel olarak genomik gibi bir dokunun RNA dizileme analizi sonucunda elde edilen bilgilerin kullanımıyla yapılan işlemlere denir. Bu konuda çeşitli çalışmalarımız bulunuyor. Meme kanseri alt gruplarını transkriptomik yaklaşımlarla tespit edebiliyoruz”.
Onkolojik çalışmalarda etkili bulunan molekülü kanser tedavilerinde kullanabiliyoruz
Prof. Dr. Fatih Demirkan da, kanser tedavisinde faz çalışmalarından bahsederek, “Özellikle onkolojik çalışmalarda etkili bulunan molekülü kanser tedavilerinde kullanabiliyoruz. Buradan sonra faz 1 çalışmaları yapılıyor. Bu kısımda insanların ilaca karşı dayanıklılığını görmek için çalışmalar yapılıyor. Bu kısımda 20 ila 100 arasında gönüllüler oluyor. Faz 2 kısmı ise hedef hastalığı olan kısıtlı sayıdaki hasta üzerinde yapılan pilot etkinlik ve güvenlik araştırmalarıdır. Burada etkili doz aralığının saptanması ve doz yanıt ilişkisi araştırılıyor. Faz 3 ise araştırılan ilacın etkinliğini ve güvenliğini daha geniş bir popülasyonda saptar. Bunun için gerekli tüm bilgiler toplanır. Kabul edilebilir bir çalışma olması için kontrol grubunun olması gerekiyor. Faz 4 çalışmalarında da, ruhsatlı ilaç ile yapılan klinik çalışmalardır” açıklamalarında bulundu. |
2,781 | DSÖ’den rakamlarla pandemi uyarısı: Yavaşlamıyor | Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) pandeminin seyriyle ilgili kritik açıklamalarda bulundu. Virüse karşı tedbirleri hızla esneten ülkelere uyarıda bulunan Soumya Swaminathan, salgının yavaşlamadığını söyledi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/dso-kovid-19-salgini-yavaslamiyor-2787813 | Dünya Sağlık Örgütü, pandeminin seyriyle ilgili kritik açıklamada bulundu. Salgın önlemlerini hızla esneten ülkeleri uyaran Soumya Swaminathan, günlük yeni vaka sayısının 500 bine yakın olduğunu, ölümlerin ise 9 bin 300 seviyelerinde olduğunu, bunun da pandeminin yavaşlamadığını gösterdiğini söyledi.
Kovid-19 salgını nedeniyle dünya genelinde can kayıpları devam ederken alınan tedbirler ve aşılama çalışmalarına rağmen salgının hızını tam olarak engellemek mümkün olmuyor.
ABD merkezli Bloomberg’e salgının son durumuyla ilgili açıklamada bulunan Dünya Sağlık Örgütü baş uzmanı Soumya Swaminathan, ilk kez Hindistan’da görülen ve hızla dünyadaki diğer ülkelere yayılan Delta varyantının koronavirüs salgınının sonuna yaklaşılmadığının kanıtı olduğunu kaydetti.
“PANDEMİ YAVAŞLAMIYOR”
Swaminathan, ağır vaka ve hastaneye yatışların bazı ülkelerde azaldığını belirtti. Ancak Swaminathan, dünyanın büyük bir bölümünde ise hastane kapasitelerinde doluluk oranı, yüksek ölüm oranı ve oksijen yetersizliği ile karşı karşıya olduklarını ifade etti. Son 24 saatte yeni vaka sayısının 500 bine yaklaştığını aktaran Swaminathan, ölümlerin ise 9 bin 300 seviyelerinde olduğunu belirterek Bu pandeminin yavaşlamadığını gösteriyor” açıklamasında bulundu.
SALGINDAKİ ARTIŞIN ANA NEDENLERİ
DSÖ’nün altı bölgesinin beşinde vakalar artış eğilimi gösterirken Afrika’daki ölüm oranları ise iki hafta içerisinde yüzde 10 artış göstererek yüzde 40’a yükseldi. Dünyada salgının seyrinin bu yönde ilerlemesinin ana nedenlerini ise Swaminathan şöyle sıraladı: Delta varyantının hızlı yayılması, aşılama çalışmalarının dünya genelinde yavaş ilerlemesi ve mesafe ile maske gibi kuralların gevşetilmesi.
‘HERKES KORUMA ALTINDA’ VARSAYIMI TEHLİKELİ
DSÖ Acil Durumlar Programı Direktörü Mike Ryan’dan yeniden açılma sürecindeki olası risklere karşı hükümetlere uyarı geldi. Ryan, herkesin koruma altında olduğunu ve hayatın hızla normale dönebileceğini varsaymanın dünya genelinde çok tehlikeli bir varsayım olduğunu söyledi.
Delta varyantı ilk kez Hindistan’da ortaya çıktı ve Türkiye dahil şu anda yaklaşık 100 ülkeye yayıldı. DSÖ yetkilileri yakında virüsün dünya çapında baskın formu olabileceği konusunda uyardı. |
102 | Mide hastaları Ramazan boyunca neler tüketmeli? | Ramazan ayı ile birlikte mide problemi olan vatandaşlar, iftar ve sahur menülerini şimdiden belirledi. Uzun süren açlık sonrası yenen besinler mide problemlerinin ortaya çıkması neden olur. Sahur ve iftarda tüketilen besinler gün boyu midenizde oluşabilecek rahatsızlıkların önüne geçer. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/mide-hastalari-ramazan-boyunca-neler-2936568 | Gastrit ve reflü şikayeti olanlar oruç tutabilir ancak sahur ve iftar menülerine dikkat edilmelidir. Uzun süren açlıkta mide dinlenmiş ancak kullanılan ilaçların etki göstermesi için iftar ve sahurda tüketilen yiyeceklerin büyük önemi var.
MİDE HASTALARI RAMAZAN AYINDA NELER TÜKETMELİ?
TGRT Haber.com Dilek Ulusan'ın özel haberine göre; Uzman diyetisyen Bahattin Arslan, mide rahatsızlığı yaşayanların iftar ve sahurda nasıl beslenmesi gerektiğine değinerek, Mide hastalıklarının çeşidi önemli. Kişide hazımsızlık mı var, reflü mü var, gastrit yoksa ülser mi var. Bunlar önemli. Bazı hastalıklarının ilaçları var kullanmak zorunluluğu olan. Ama genel rahatsızlıkta gastrit, ülser olan kişilere ilk önermediğimiz şey kızartmalar. İster et olsun ister sebze biz kızartmaları önermiyoruz. 2. Domatesi önermiyoruz. Çünkü domates asitli bir gıda ve midede asit salgısını arttırıyor. Acı baharatları, acı biberleri önermiyoruz. Börek gibi yüksek yağlı fırına girmiş yağı yüksek gıdaları da önermiyoruz. Yine çiğ gıda tüketmeyi önermiyoruz. Bulguru önermiyoruz onun yerine mısır veya kinoa tüketmesini öneriyoruz. Çok soğuk gıdalar tüketmesini istemiyoruz özellikle midesinde asitli gıdalardan kesinlikle uzak durulmalıdır. Özellikle yemeğin yanında asitli bir içecek tüketiyorsak ya da iftardan sonra bol miktarda çay ve kahve tüketiyorsak mide rahatsızları için büyük sıkıntı olur. diyerek Ramazan boyunca mide problemi yaşayanların dikkat etmesi gereken noktalara değindi.
MİDE HASTALARI SAHURDA NASIL BESLENMELİ?
Oruç tutan mide hastaları gün boyu sağlık problemi yaşamamak için mutlaka sahur yapmalıdır. Sahurda süt, yoğurt, peynir gibi besinlerden oluşan hafif bir kahvaltı yapılmalı ya da çorba içilmelidir. Sahurda mide yakan asitli içecek ve kızartma ürünlerinden kaçınılmalıdır.
|
1,466 | Dünyada en uzun ömürlü insanların sırrı: Günde bir tane yiyorlar | Dünyada en uzun yaşayan insanların sırrı | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/fotogaleri/dunyada-en-uzun-omurlu-insanlarin-sirri-gunde-bir-tane-yiyorlar-27617 | |
5,721 | Sağlık Bakanı Koca: İlaç zamları vatandaşa yansımaz | “İlaçta yüzde 26,4’lük bir artış yaşandı. Bunların yüzde 98’i kamu tarafından ödeniyor. Dolayısıyla vatandaşa yansıtılmıyor. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakani-koca-ilac-zamlari-vatandasa-yansimaz-2630339 | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı’nda (TUS) en yüksek puan alan doktorların tercih ettiği branşlara dikkat çekti. Bakan Koca “Tercihlerde birinci sırada dermatoloji geliyor. Ardından plastik cerrahi, radyoloji, radyasyon onkolojisi, göz, çocuk psikiyatristi, spor hekimliği yer alıyor” dedi.
Özellikle riski düşük hastaların olduğu branşların daha çok tercih edildiğini vurgulayan Koca “Beyin, kalp-damar cerrahisi, kadın doğum gibi meşakatli, adli problemleri de bulunan branşların pek seçilmediğini görüyoruz. Bunun ülke için hayra alamet olmadığını hepimiz söyleyebiliriz. En önemli, kendinizi emanet ettiğiniz bölümlerle ilgili ‘olsa da olur’ deniyor. Bakanlık olarak bu konuyu gündeme aldık. Performansla ilgili bir düzenlememiz var. Onu da birkaç ay sonra açıklamış oluruz. Biraz daha farklı kriterler devrede olacak. Yani özellikli, nitelikli, meşakkatli, beceri gerektiren işlerle, müdahalelerle ilgili performansın farklı şekilde devrede olması gerekiyor. Riski düşük olan ve bulunduğu yerden puan toplayarak elde edilen performansın hakkaniyetli olduğuna inanmıyorum” ifadelerini kullandı.
İlaç fiyatlarındaki artışa da değinen Bakan, konuşmasını şöyle sürdürdü: Her yıl bir önceki yıla göre avro kuru yüzde 70 oranında çarpılarak bir düzenleme yapılıyor. İlaç üreticileri ile görüştük, ‘bunu uygun görmüyoruz. Yüzde 60 uygulamak istiyoruz’ dedik. Aslında biz fiyatları aşağı çektik ancak avro kuru ortalaması geçen yıl yüksek olmasından dolayı ilaçta yüzde 26. 4’lük bir artış yaşandı. Yüzde 70’ten hesaplansaydı bu rakam yüzde 48 olacaktı. Peki bu vatandaşa nasıl yansıyacak? Bu ilaçların yüzde 98’i kamu tarafından ödeniyor. Dolayısıyla vatandaşa yansımıyor. Ayrıca, eğer avro kuru bir önceki yılın altında olursa o durumda da 45 gün sonra uygulanmak üzere fiyatlar aşağı çekilir.
Türkiye Gazetesi |
4,479 | Sağlık Bakanlığı: Son 24 saatte korona virüsten 21 can kaybı, bin 16 yeni vaka | Sağlık Bakanlığı, son 24 saatte 21 kişinin korona virüsten hayatını kaybettiğini, bin 16 yeni vaka tanısı konulduğunu, bin 334 hastanın da iyileştiğini açıkladı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakanligi-son-24-saatte-korona-virusten-21-can-kaybi-bin-16-yeni-vaka-2724314 | Sağlık Bakanlığı, korona virüse ilişkin 11 Temmuz verilerini açıkladı. Açıklamaya göre, son 24 saatte 21 kişi korona virüsten hayatını kaybetti, toplam can kaybı ise 5 bin 344 oldu. Bugün toplam 48 bin 813 test yapılırken, bin 16 yeni vaka tanısı kondu. Toplam vaka sayısı ise 211 bin 981 oldu. Bugünkü bin 334 kişi ile birlikte toplam iyileşen sayısı 193 bin 217’e yükseldi. Toplam entübe hasta sayısının 401, toplam yoğun bakım hasta sayısının ise bin 194 olduğu açıklandı.
“Türkiye genelinde vakaların pnömoniye dönme oranı azalıyor”
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, verilere ilişkin yaptığı paylaşımda, “Son üç günde vaka sayılarında en çok düşüş olan 7 ilimiz: Kars, Çanakkale, Bartın, Artvin, Ardahan, Kütahya ve Yalova. Türkiye genelinde vakaların pnömoniye dönme oranı azalıyor. Vaka sayılarındaki artış ve düşüşler, maske ve mesafe kuralına uyuma bağlı” ifadelerini kullandı. |
4,098 | Bakan Koca 6 ilin sağlık müdürleriyle görüştü | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 6 ilin sağlık müdürleriyle ayrı ayrı video konferans görüşmesi gerçekleştirdi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bakan-koca-6-ilin-saglik-mudurleriyle-gorustu-2746410 | Bakan Koca, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Ankara, Denizli, Adıyaman, Bursa, Malatya ve Erzurum il sağlık müdürlerimizle ayrı ayrı video konferans görüşmeleri gerçekleştirdik. Bu 6 kentimizde, salgına karşı gelinen son noktayı, hastanelerimizdeki yatak doluluk oranlarını ve filyasyon çalışmalarını ele aldık” ifadelerine yer verdi. |
5,601 | Çocuğunuzdaki kusma ve huzursuzluk “Sistinozis hastalığı” belirtisi olabilir | Başkent Üniversitesi Çocuk Nefrolojisi Bilim Dalı Başkanı Esra Baskın, “Tanı konduktan sonra hastanın, her gün 6 saat arayla ömür boyu ilaç kullanması gerekiyor. Çok sayıda ilaçlar. Bunların bir kısmı tedavi amaçlı olan ilaçlar bir kısmı ise destek tedavi dediğimiz ilaçlardan. Günde avuçlar dolusu ilaç kullanmaları gerekiyor” dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/cocugunuzdaki-kusma-ve-huzursuzluk-sistinozis-hastaligi-belirtisi-olabilir-2643666 | Sistinozis hastalığına karşı farkındalık oluşturmak amacıyla, Sistinder derneği tarafından Ankara’da bir AVM’de program düzenlendi.
Sistinozis hastalığının genetik geçişli bir hastalık olduğunu kaydeden Başkent Üniversitesi Çocuk Nefrolojisi Bilim Dalı Başkanı Esra Baskın, bu hastalığın ülkemizde çok sık görüldüğünü belirtti.
“Akraba evliliği riski arttırıyor”
Baskın, sistinozis hastalığının akraba evliliğin olduğu durumlarda ortaya çıkma ihtimalinin daha çok arttığını vurgulayarak, “Ama tabi ki akraba evliliği olmadan da görülebiliyor. Akraba evliliği riski daha da arttırıyor. Akraba evliliklerinden mümkün olduğunca uzak durmak lazım” diye konuştu.
Belirtiler çocuklarda 5-6 aylıkken ortaya çıkıyor
Belirtilerin çocuklarda 5-6 aylıkken ortaya çıktığını söyleyen Baskın, kusma, huzursuzluk, çok su içme, çok idrara çıkma gibi belirtiler görüldüğünü ve çocukların büyümelerinin geri kaldığını belirtti. Vücuttaki bir maddenin eksikliği nedeniyle, bir enzimin yapısındaki bozukluk nedeniyle vücutta bir takım kristaller oluştuğunu belirten Baskın, “Bunlar başta böbrek olmak üzere çeşitli organlarda birikiyor ve o organların fonksiyonunu bozuyor. 1 yaşından itibaren gözde birikmeye başlayan bu kristaller bu defa gözde kızarıklık, güneşe bakamama gibi belirtiler ortaya çıkarıyor” şeklinde konuştu.
“Avuçlar dolusu ilaç kullanmaları gerekiyor”
Çocuklarda bu tür belirtiler gözlemlendiğinde hemen doktora gitmek gerektiğinin altını çizen Baskın, son yıllarda tespit edilen ilaçla hastalığın tedavisinin mümkün hale geldiğini belirterek, “Tanı konduktan sonra hastanın, her gün 6 saat arayla ömür boyu ilaç kullanması gerekiyor. Çok sayıda ilaçlar. Bunların bir kısmı tedavi amaçlı olan ilaçlar bir kısmı ise destek tedavi dediğimiz ilaçlardan. Günde avuçlar dolusu ilaç kullanmaları gerekiyor. Zaten iştahsız ve kusmaya meyilli çocuklar için bunu yapabilmek çok zor. Ailelerin çocuğun ilaç kullanımını sağlaması ve takip etmesi gerekiyor. Eğer tedavi olmazsa büyüme geriliğinin yanında, kemiklerde eğrilmeler, kemikle ilgili problemler, gözle ilgili sorunlar oluşturuyor ve kalpte, bağırsakta, tiroid dokusunda biriken bu maddeler birçok hastalığa sebep oluyor” ifadelerini kaydetti.
Programda konuşan Sistinder Derneği Kurucu Başkanı Günnur Gökmen de oğlu henüz 6 aylıkken bu hastalığın adını ilk defa duyduğunu ve panikler yaşadığını belirterek, sonrasında bu hastalığı yaşayan başka kişilerle iletişime geçip dernekleştiklerini söyledi.
Moderatörlüğünü Berna Laçin’in yaptığı farkındalık programına, Hacettepe Üniversitesi ve Başkent Üniversitesinden Çocuk Nefrolojisi uzmanları ile hasta yakınları katıldı. |
4,333 | Avustralya, potansiyel Covid-19 aşısını vatandaşlarına ücretsiz ulaştırmayı hedefliyor | Avustralya hükümeti, Oxford Üniversitesi'nin geliştirdiği potansiyel Covid-19 aşısını tüm vatandaşlarına ücretsiz ulaştırabilmek için, aşının üretim lisansının sahibi İngiliz-İsveç ortaklığındaki ilaç şirketi AstraZeneca ile anlaştı. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/avustralya-potansiyel-covid-19-asisini-vatandaslarina-ucretsiz-ulastirmayi-hedefliyor-2733739 | Avustralya hükümeti, Oxford Üniversitesi'nin geliştirdiği potansiyel yeni tip koronavirüs (Covid-19) aşısını tüm vatandaşlarına ücretsiz ulaştırabilmek için, aşının üretim lisansının sahibi İngiliz-İsveç ortaklığındaki ilaç şirketi AstraZeneca ile anlaştı.
CNN'de yer alan habere göre, Avusturalya hükümetinin aşının seri üretiminde pay üstlenmesi karşılığında, AstraZeneca'nın da ülke nüfusunun tamamına bedava aşı sağlaması konusunda taraflar mutabakata vardı. Üretim miktarı, doz maliyeti gibi detayların nihai anlaşmada karara bağlanacağı kaydedildi.
Başbakan Scott Morisson, Oxford'un geliştirdiği aşı adayının halihazırda dünyada geliştirilen çok sayıda potansiyel aşı arasında en çok umut vadedeni olduğunu belirterek, Bu anlaşmayla her Avustralya vatandaşının potansiyel aşıya erken erişmesini güvence altına almış oluyoruz. Eğer aşı başarılı olursa üretime derhal başlayıp kendi arz kanallarımızla 25 milyon Avustralya vatandaşına ücretsiz ulaştıracağız ifadelerini kullandı.
Potansiyel aşının virüse karşı etkisinin henüz kesin olarak doğrulanmadığını hatırlatan Morrison, Ne bu aşının ne de bir başkasının başarılı olacağı garanti. Bu yüzden bir taraftan dünyadaki başka üretici ve geliştiricilerle müzakerelerimizi sürdürürken, diğer yandan kendi araştırmacılarımızı aşı bulmaları için destekliyoruz değerlendirmesinde bulundu.
OXFORD AŞISI
İngiltere'de Oxford Üniversitesi Jenner Enstitüsü ile Oxford Aşı Grubu iş birliğinde geliştirilen ve üretim lisansı AstraZeneca tarafından satın alınan ChAdOx1 adlı aşı adayı, insanlarda basit soğuk algınlığına yol açan bir adenovirüsün zayıflatılmış ve kendini çoğaltamayan bir versiyonunu içeriyor. Aşı adayı, Covid-19'un insan hücrelerine tutunmasını sağlayan çivi proteininin yapay şekilde ifade kazanmasını ve vücudun buna karşı koruyucu antikorlar üreterek gerçek virüse bağışıklık kazanmasını amaçlıyor.
Halen Güney Afrika ve Brezilya'da insanlar üzerinde test edilen aşı adayının seri üretimi için Arjantin ve Meksika hükümetleriyle de görüşmeler yürütülüyor.
29 AŞI ADAYI, KLİNİK DENEME AŞAMASINDA
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, 13 Ağustos itibarıyla dünya genelinde Covid-19'a karşı 29 aşı adayı klinik deneme, 138 aşı adayı ise klinik öncesi değerlendirme aşamasında bulunuyor. Çin'de ortaya çıkan Covid-19, 200'den fazla ülke ve bölgeye yayılarak salgına dönüştü. Dünya genelinde vaka sayısı 22 milyon 339 bini aşarken, 785 binden fazla kişi hayatını kaybetti.
Kapat |
4,922 | Türkiye'de koronavirüsten bugün 73 kişi hayatını kaybetti | Sağlık Bakanlığından, son 24 saatte 3 bin 135 kişiye Kovid-19 tanısı konulduğu, 73 kişinin hayatını kaybettiği, vaka sayısının 27 bin 69'a, can kaybının 574'e, taburcu edilen hasta sayısının ise 1042'ye yükseldiği bildirildi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyede-koronavirusten-bugun-73-kisi-hayatini-kaybetti-2703296 | Sağlık Bakanlığın internet sitesinde yer alan Türkiye Günlük Koronavirüs Tablosunun güncel verilerine göre, bugün 20 bin 65 test yapıldı. Bu kapsamda 3 bin 135 kişiye Kovid-19 tanısı konuldu.
Son 24 saatte 73 hasta vefat etti, 256 hasta ise iyileşerek taburcu edildi.
Toplam test sayısı 181 bin 445, toplam vaka sayısı 27 bin 69, toplam vefat sayısı 574, toplam yoğun bakım hasta sayısı 1381, toplam entübe hasta sayısı 935, toplam iyileşen hasta sayısı 1042 oldu.
Sağlık Bakanı Koca: Test sayısında 20 bini aştık
Öte yandan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye Günlük Koronavirüs Tablosunun güncel verilerini, Twitter hesabından paylaştı.
Koca, paylaşımında Test sayısında 20 bini aştık. İyileşen toplam hasta sayımız 1000'i geçti. Virüs, gücünü temas ortamından alıyor. Virüse bu fırsatı tanımayalım. Evde kalalım. Yeni uygulamada davranışlarıyla herkese örnek olan gençlere teşekkür ediyorum. ifadelerini kullandı. |
4,024 | Türkiye’de koronavirüste son durum: 2198 yeni hasta, 75 can kaybı | Türkiye’de son 24 saatte 2198 kişiye Kovid-19 hastalık tanısı konuldu, 75 kişi hayatını kaybetti | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/turkiyede-koronaviruste-son-durum-2198-yeni-hasta-75-can-kaybi-2750294 | Sağlık Bakanlığı, son 24 saatte 75 kişinin korona virüsten hayatını kaybettiğini, toplam can kaybının 9 bin 874'e yükseldiğini açıkladı.
Sağlık Bakanlığının Covid-19 bilgilendirme sayfasında Türkiye’nin güncel korona virüs tablosu kamuoyuyla paylaşıldı. Tabloya göre son 24 saatte 75 kişi korona virüsten hayatını kaybetti, toplam can kaybı 9 bin 874’e yükseldi. Bugün toplam 132 bin 913 test yapılırken, 2 bin 198 yeni vaka tanısı konuldu. Toplam vaka sayısı 363 bin 999 oldu. Bugün iyileşen bin 618 kişiyle birlikte toplam iyileşen toplam hasta sayısı 316 bin 8'e yükseldi. Toplam hastalarda zatürre oranının yüzde 5. 0, toplam ağır hasta sayısının ise bin 780 olduğu açıklandı.
“AĞIR VE AKTİF HASTA SAYISI ARTMAYA DEVAM EDİYOR”
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medyadan yaptığı paylaşımda, “Bugün tespit edilen 2.198 yeni hasta var. Ağır ve aktif hasta sayısı artmaya devam ediyor. Salgının bölgesel tırmanışını durdurmak için birlikte mücadele etmek zorundayız. Tedbirden daha güçlü bir silahımız bugün için yok. Salgına karşı organize olalım” ifadelerini kullandı. |
5,695 | Sigara ölüm riskini 3 kat arttırıyor | Yeşilay Haftası kapsamında Bursa’da düzenlenen sigara ve nikotin alışkanlıklarıyla mücadele panelinde çarpıcı bilgiler paylaşıldı. Sigaranın ölüm riskini 3 kat artırdığı dile getirildi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/sigara-olum-riskini-3-kat-arttiriyor-2632887 | Uluslararası 118-K Yönetim Çevresi ve STK'lar VM Medical Park Bursa Hastanesi’nde, Yeşilay Haftası kapsamında sigara ve nikotin alışkanlıklarıyla mücadele paneline imza atıldı. Sosyal sorumluluk noktasında birçok örnek projeyi hayata geçirdiklerini ifade eden VM Medical Park Bursa Hastanesi Başhekimi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Murat Saylık, “Sigara ve nikotin alışkanlıklarının verdiği maddi ve manevi zarar, her geçen gün artarak sürüyor. Sağlığa değer katma anlayışıyla verdiğimiz sağlık hizmetlerinin yanında bunun gibi bilgilendirici çalışmalarla halk sağlığını ne denli önemsediğimizi de gözler önüne sermiş oluyoruz. Farkındalık oluşturmaya devam edeceğiz” dedi.
Panelde sigaranın zararları konusunda sunum yapan VM Medical Park Bursa Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Hüseyin Lakadamyalı ise, “Bütün sigara içicilerinde ölüm oranının, içmeyenlere göre 3 kat arttığı biliniyor. Sigara içicilerinde en sık ölüm sebepleri ise kanser, KOAH ve astım gibi solunum hastalıkları ile kalp damar hastalıkları ve inmedir. Bırakmak için kendinize bir gün belirleyin ve o gün, bırakma konusunda kararlılığınızı ortaya koyun” dedi.
Etkinliğin sonunda ünlü sanatçı Baha Boduroğlu, canlı müzik ziyafeti sundu. Yıllarca sigara ve alkol bağımlılığının acısını çok çektiğini ve KOAH’ın yanı sıra birçok hastalıkla mücadele ettiğini de anlatan Boduroğlu, sigara alışkanlığı yüzünden sosyal hayat anlamında dibe vurduğunu ifade etti. Sigarayı bıraktıktan sonra hayatında yepyeni bir sayfa açıldığını da sözlerine ekledi. |
1,091 | 'Beyaz altın'dı 'siyah altın' oldu! Faydaları saymakla bitmiyor | Neredeyse her derde devam olarak kullandığımız beyaz sarımsak şimdilerde siyah oldu. Fermente ve fırınlandıktan sonra siyaha dönüştürülen sarımsak, antioksidan açısından yüz kat daha fazla, üstelik kokmuyor. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik-videolari/beyaz-altindi-siyah-altin-oldu-faydalari-saymakla-bitmiyor | |
963 | Ağız ve diş sağlığındaki büyük atılımı Bakan Koca duyurdu: Dünyadaki ilk ülke olacağız | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, TBMM'deki bütçe sunumunda, ağız ve diş sağlığı ile ilgili yeniliği aktardı. Aile diş hekimliği uygulamasın başlatacaklarını söyleyen Koca, "Ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin en kapsayıcı şekilde uygulandığı ilk ve tek ülke olacağız" dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/buyuk-atilimi-bakan-koca-duyurdu-2857160 | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Sağlık Bakanlığı 2023 Yılı Bütçe Sunumu'nda açıklamalarda bulundu.
Buradaki konuşmasında aile diş hekimliği uygulamasıyla ilgili önemli mesajlar veren Koca, Dünyada nadir örneklerden biri olacak şekilde, devletin şefkat ve merhamet elini bir kere daha büyüklerimiz için göstererek 85 yaş üzeri tüm büyüklerimizi kendilerinden sorumlu olacak bir hekime emanet ediyoruz. Dünyada ilk olan aile diş hekimliği uygulamasını ülke sathında yaygınlaştırıyoruz. Ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin en kapsayıcı şekilde uygulandığı ilk ve tek ülke olacağız ifadelerini kullandı.
Bakan Koca, Bakanlığımız hastanelerindeki yoğun bakım yatak sayımızı 28 kat artırarak 24 binin üzerine çıkardık. Küresel salgın döneminde Avrupa ülkeleri dahil tüm ülkeler yoğun bakım krizi ile boğuşurken biz bu dönemi sorunsuz atlattık. Yoğun bakımda sadece kapasite artışı sağlamakla kalmadık. Geliştirdiğimiz uygulamayla haziran ayından itibaren yoğun bakımdaki hastalarımızın sağlık bilgilerini e-Nabız üzerinden günlük olarak yakınlarıyla paylaşıyor, bilgilendirme yapıyoruz.
Palyatif Bakım Hizmet sunumu ile yaşamı tehdit altında olan hastalarımızın sorunlarını üstleniyor ve bu günlerini mümkün olan en yüksek yaşam kalitesiyle geçirmelerini sağlıyoruz. Yanık tedavisi özellikli bir alandır. Kamu hastanelerimiz bünyesinde açtığımız 20 yanık merkezi, 33 yanık ünitesiyle toplam 646 yatak kapasitesiyle yanık vakalarına süratle müdahale ediyoruz. Ağız ve diş sağlığı teşhis ve tedavi hizmetlerinin kamuda etkinliğini ve erişilebilirliğini artırıyoruz. Ağız ve diş sağlığı hastanesini 36'ya, ayaktan ağız ve diş sağlığı merkezini 133'e çıkardık dedi.
İlgili Haberler
Son dakika! Bakan Koca'dan sağlıkçılara müjde: On binlerce personel alınacak
OTİZİM TARAMASI
Nadir Hastalıklar Eylem Planı'nın hazırlandığını anımsatan Koca, İnteraktif Video Temelli Otizm taraması kapsamında 2 milyon 264 bin çocuğa ulaşıldı. Çok Disiplinli Çocuk ve Genç Ruh Sağlığı Hizmet Birimleri (ÇÖZGEM) 3 ilde pilot olarak uygulamaya geçildi. En kısa sürede ülke genelinde yaygınlaştırılacaktır. dedi.
Sağlıkta dijitalleşme konusunda Türkiye'nin birçok ülkenin hayal bile edemediği bir konumda olduğunu vurgulayan Koca, akredite dijital hastane sayısında, kronik hasta takibinde, mobil uygulamalarla fark yaratıldığını, küresel salgın döneminde bunun yararının fazlasıyla görüldüğünü ve söz konusu dönemde e-Nabız kullanıcı sayısının 68 milyona ulaştığını söyledi.
İSTİHDAM SAĞLAYACAĞIZ
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sağlık çalışanlarının sayısının 777 bini Bakanlık bünyesinde olmak üzere 1 milyon 359 bine ulaştığına dikkate çekerek, şöyle konuştu:
Buna rağmen, yeni insan kaynağına ihtiyacımız var. Artan talepler karşısında 7 gün 24 saat kesintisiz verilen hizmetlerin çalışanlarımız üzerindeki yükünü takdir edersiniz. Sağlıkta Beyaz Reform kapsamında almayı planladığımız 85 bin yeni çalışma arkadaşımızla, 115 bin ilave personel istihdamı sağlamış olacağız.
Bu arada son günlerin önemli bir polemik konusu olan hususa da değinmek isterim. Küresel salgınla birlikte tüm dünyada sağlık personeline artan talep çok değişmiş, önemli oranda sağlık personeli hareketliliği yaşanmıştır. Yıllar içinde başka kurumlara geçmek de dahil istifaen Bakanlığımızdan ayrılan hekim ve uzman hekim sayılarını tabloda görüyorsunuz. Aynı şekilde kamuda yeni göreve başlayan hekim sayıları da görülmektedir. Beyaz Reformun hayata geçmesiyle birlikte kamuya dönüşte ani artış olmuştur.
KAMUDA İSTİHDAM EDİLEN UZMAN HEKİM VE HEKİM SAYISI YAKLAŞIK 24 BİN
Bakan Koca'nın paylaştığı tablodaki verilere göre, 2022 yılında kamudan 2 bin 239 uzman hekim istifa ederken, 9 bin 86 uzman hekim istihdam edildi. İstifa eden hekim sayısı 1955, istihdam edilen hekim sayısı 14 bin 627 oldu.
Böylelikle, bu yıl kamudan istifa eden toplam uzman hekim ve hekim sayısının 4 bin 194 olurken, istihdam edilen uzman hekim ve hekim sayısı 23 bin 713'e ulaştı.
Söz konusu veriler, ekim ayında istihdam edilen uzman hekim ve hekim sayıları ile üniversite ve diğer kamu kuruluşlarına geçmek için ayrılanları da kapsıyor.
GELECEK YILIN YATIRIM PLANI HAZIR
Sunumunda 979 birinci basamak sağlık kuruluşu ve 60 bin yatak kapasitesine ulaşan 345 hastane yatırımının, proje aşamasından inşaat aşamasına geçme sürecinin devam ettiğini bildiren Koca, Son 20 yılda 738'i hastane olmak üzere 3 bin 992 sağlık tesisi tamamlanarak hizmete açılmıştır. Önümüzdeki yıl 45'i hastane olmak üzere 177 tesisin yatırımı planlanmıştır. ifadesini kullandı.
Bakan Koca, Türkiye'nin 161 ülke ve 12 uluslararası kuruluşun salgınla mücadelesine katkı sağladığına dikkati çekerek, bu yıl 56 ülkeye Türkiye'nin sağlık sisteminin tanıtıldığını anlattı.
İkili anlaşmalarla dost ülkelerin sağlık personeline eğitim verildiğini, hastalarının kabul edildiğini, sağlık iş forumlarının düzenlendiğini belirten Koca, Somali, Sudan, Nijer, Bangladeş, Kırgızistan, Filistin ve Arnavutluk'ta da Türkiye Dostluk Hastanelerinin hizmet verdiğini anımsattı.
Türkiye'nin küresel sağlığa katkı sağlamak ve sağlıkta lider ülkeler arasında yer alma hedeflerine ulaşmak için, Health Türkiye markasıyla dünyaya açılacağına işaret eden Koca, şehir hastaneleri, USHAŞ, Health Türkiye Platformu, Uluslararası Sağlık Hizmetleri Çağrı Merkezi ile Türkiye'de sağlık hizmeti almak isteyenlere kucak açtıklarını kaydetti.
BAĞIŞIKLAMA PROGRAMLARIMIZDAKİ AŞILARIN YÜZDE 86'SI HIFZISSIHHA'DA ÜRETİLECEK
Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığının (TÜSEB) üniversite, kamu kurumları ve sağlık sanayisine yönelik 26 farklı alanda AR-GE destek programları başlattığını, bu sayede 1500'den fazla araştırmacı desteklendiğini aktaran Koca, 22 Aralık 2021 tarihinde acil kullanım onayı alan yerli Kovid-19 aşısı TURKOVAC'ın hatırlatma dozu ve birincil aşı olarak klinik çalışma sonuçlarının uluslararası bilim dergilerinde yayımlanarak kabul gördüğünü bildirdi.
Hıfzıssıhha Türkiye Aşı ve Biyoteknolojik Ürün Araştırma ve Üretim Merkezi'nin inşasının sürdüğüne işaret eden Koca, Merkez faaliyete geçtikten sonra aşı ve biyoteknolojik ürün çalışmalarımız daha da hızlanacaktır. Bağışıklama programımızdaki aşıların yüzde 86'sı Hıfzıssıhha'da üretilecektir. diye konuştu.
MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİNDE BAKANLIĞIMIZ İÇİN 293 MİLYAR LİRA ÖDENEK ÖNGÖRÜLMÜŞTÜR
Bakan Koca, Sayıştay Başkanlığınca yapılan denetimlerde 2020'de 60 olan bulgu sayısının 2021 denetiminde 35'e indiğini söyleyerek, Çözüme kavuşturulan bulguların 16'sı şehir hastaneleri ile ilgiliyken diğerleri farklı konulardaydı. Bulguların 10'u şehir hastaneleri, 9'u muhasebe kayıtları hakkındadır. Bu bulguların 5'i düzeltildiği halde 2021 mali tablolarına yansımamıştır. şeklinde konuştu.
Koca, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı, bağlı ve ilgili kuruluşlarının 2021 yılı kesin hesabı ve 2023 yılı bütçesi hakkında şu bilgileri paylaştı:
2021 yılı kesin hesabı; Sağlık Bakanlığı 98 milyar 858 milyon lira, Türkiye Hudut Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 335 milyon lira, Türkiye İlaç ve Tıbbı Cihaz Kurumu 195 milyon lira, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı ise 108 milyon lira olarak gerçekleştirilmiştir.
2023 yılı Merkezi Yönetim Bütçesinde; Bakanlığımız için 293 milyar 368 milyon lira, Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüne 323 milyon lira, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumuna 565 milyon lira, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığına ise 511 milyon lira ödenek öngörülmüştür.
Koca, Önümüzde önemli fırsatlar var. Türkiye Yüzyılı'nda ülkemizi sağlık ağının merkezi haline getirmeyi hedefliyoruz. Yüksek teknolojiyle donanmış modern hastaneler bakımından bölgemizde örnek ülke durumundayız. Şehir hastanelerimizi akademik olarak güçlendirip uluslararası alanda lider hale getirecek bir küresel markalaşma hareketini başlatıyoruz. değerlendirmesinde bulundu.
HER GEBEYE BİR EBE
Sağlıkta dijitalleşmede birçok ülkeye de bilgi ve tecrübe ihraç edildiğini, uzaktan sağlık hizmeti ve giyilebilir mobil teknolojilerle sağlık hizmetlerinde yeni bir döneme geçtiklerini vurgulayan Koca, şunları kaydetti:
Dünyada nadir örneklerden biri olacak şekilde, devletin şefkat ve merhamet elini bir kere daha büyüklerimiz için göstererek 85 yaş üzeri tüm büyüklerimizi kendilerinden sorumlu olacak bir hekime emanet ediyoruz. Dünyada ilk olan aile diş hekimliği uygulamasını ülke sathında yaygınlaştırıyoruz. Ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin en kapsayıcı şekilde uygulandığı ilk ve tek ülke olacağız.
Sağlıklı nesiller için, normal doğumu özendirmek üzere her gebeye bir ebe tahsis etmenin hazırlıklarını yapıyoruz. Bağımlı hastalarımızın yaşama sarılmasını kolaylaştıracak tam donanımlı Bağımlılık Danışma Arındırma ve Rehabilitasyon (BAHAR) merkezlerini yaygınlaştırıyoruz. Özel çocuklarımızın sağlık temas noktasını oluşturacak Çok Disiplinli Çocuk ve Genç Ruh Sağlığı Merkezlerini (ÇÖZGEM) her ilde açıyoruz. Binlerce kişiye yeni istihdam oluşturacak, yerli ve milli sağlık teknolojilerinin merkezi halini alacak Sağlık Vadisi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Bakan Koca, sunumunun sonunda insan için merhametle hizmet etmeyi amaçladıklarını, vicdan terazisinde kendisine yer bulamayan hiçbir konunun da gündemlerinde olmayacağını vurgulayarak, gayret, sebat ve fedakarlıklarıyla zor günlerin birlikte atlatılmasını sağlayan tüm sağlık ailesine teşekkürlerini iletti.
|
7,852 | Bahar alerjisine dikkat | Doğanın yeniden hayat bulduğu bahar mevsiminde, en sık görülen alerji türü olan polen alerjisini, aşı tedavisi ve birkaç pratik öneri ile alt edebilmek mümkün. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/bahar-alerjisine-dikkat-13985 | Alerji uzmanı Prof. Dr. Yonca Tabak, polen alerjisinin basit bir hapşırmadan ibaret olmadığına, hayat kalitesine olumsuz etkileyen bulguları olduğuna değinerek, çözüm yollarını anlattı.İlkbahar aylarında görülen çayır çimenindeki otların ve çeşitli ağaçların polenlerine karşı gelişen alerjinin yol açtığı “Mevsimsel alerjik nezle” diğer bir adıyla “Saman Nezlesi”nin mevsimi geldi. Mart-Nisan-Mayıs döneminde yoğun olarak havaya salınan polenlerin çocuk ve yetişkinlerde hayat kalitesini olumsuz etkilediğini belirten Prof. Dr. Yonca Tabak, Polen Alerjisinin basit bir hapşırmadan ibaret olmadığını, burun kaşıntısı, burun ve gözlerde akıntı ve göz kızarması şikayetlerine neden olduğunu belirtti.
Polenlere karşı gelişen alerjinin çocuk ve erişkinlerde hayat kalitesini bozacak, günlük aktiviteleri etkileyecek boyutta sorun oluşturabileceğini belirten Prof. Dr. Yonca Tabak, “Okulda devamlı burun tıkanıklığı, hapşırık, burun akıntısı yaşayan çocuk konsantre olamaz. Okul başarısı düşer. Özellikle ülkemizde sınavların ve sınav hazırlıklarının yoğun olduğu ilkbahar mevsimi bu öğrenciler için gerçek bir sorundur. Aynı durum erişkinlerde iş gücünün düşmesi şeklinde kendini gösterir” dedi.Prof. Dr. Yonca Tabak, “Alerji sadece burunda kalmaz birçok hastada akciğerlere de etki eder ve alerjik astım alevlenmeleri görülür. Alerjik astım öksürük, hırıltı ya da hışıltı, nefes darlığı şeklinde kendini belli eder. Alerjik nezle alerjik astım birlikte tedavi edilmediği takdirde her iki hastalığında tedavisi yarım kalır” uyarısında bulundu.Tüm alerjik hastalıklarda olduğu gibi Polen Alerjisinden de kurtulmak için alerjik olunan maddeden uzak durmak gerektiğini belirten Yonca Tabak, “Alerji yapan bitki türü tanınır ve çevrede tespit edilirse; bu bitkinin o bölgeden uzaklaştırılması şikâyetleri kısmen azaltır. Ancak çoğu bitkiler uzaklaştırılsa bile polenleri çok uzak mesafelere ulaşabilir. Bu nedenle polen alerjisinde alerjik olunan maddeden kesin olarak uzak durabilmek mümkün değildir. Ancak uygulanacak birkaç pratik öneri şikayetlerin şiddeti azaltabilir” açıklamasında bulundu.Tabak, Polen Alerjisinden korunmak için şu önerilerde bulundu:
- Evi cam açarak havalandırmak yerine polen filtreli klima kullanılmalıdır.
- Klimanın olmadığı durumlarda polen filtreli hava temizleyiciler kullanılabilir.
- Çim biçme gibi aktivitelerden kaçınmalı ve mutlaka böyle bir aktivite yapılacaksa maske takılmalıdır.
- Sabah erken saatlerde ev dışı aktivitelerden kaçınılmalıdır.
- Dışarıdan eve gelindiğinde el, yüz yıkanmalı, kıyafetler değiştirilmelidir.
- Kıyafetleri açık havada kurutmaktan kaçınılmalıdır.
“Mevsimsel alerjik nezle tedavisinde gerek çocuklara gerekse erişkin hastalara alerjik şikayetleri mevsim süresince baskılayacak ilaçlar (anti-histaminik) önerilir” diyen Prof. Dr. Yonca Tabak, “Ağızdan alınan alerji ilaçları gün içinde uyku haline neden olabildiklerinden özellikle sınavlara hazırlanan çocuklara bu süreçte anti-histaminik içeren alerji ilaçları verilmemelidir. Böyle durumlarda kortizonlu burun spreyleri tercih edilmelidir” dedi.Alerjik nezle tedavisinde en etkin ilaçların kortizonlu burun spreyleri olduğunu belirten Alerji Uzmanı Prof. Dr. Yonca Tabak, “ Kortizon bazlı burun spreylerinin kana karışma oranı çok düşüktür. Uygun dozda ve uygun teknikle kullanıldığında yan etkilere neden olmazlar. Ancak, alerjik nezlede ilaç tedavisi kullanıldığı sürece etkilidir. İlaçlar kesilince altta yatan alerji tedavi edilmediyse tüm belirtiler geri dönmektedir. Mevsimsel alerjik nezlenin tek kökten tedavisi alerji aşı tedavisidir” açıklamasında bulundu.Mevsimsel Alerjik nezlenin kökten tedavisi olan Aşı tedavisinin esası vücudu alerjik olunan maddeye yavaş yavaş alıştırmaktır diyen Prof. Dr. Yonca Tabak, “Bu şekilde vücut alerjik maddeye duyarsızlaşır” dedi. Aşı tedavisinin İğne aşı ve dilaltı damla aşı tedavisi olarak iki şekilde uygulandığını belirten Tabak, “En eski yöntem iğne aşı uygulamasıdır. Ancak iğne aşıların alerjik yan etkileri fazladır. İğnenin doktor gözetiminde uygulanması gerekir ki; buna rağmen hayatı tehdit edici alerjik reaksiyon riski olabilmektedir. Ancak aşı tedavisi uygulanmadığında alerjinin de geçmediği yıllar içinde gözlenmiştir” bilgisini verdi.Alerjiye karşı kökten ve kalıcı çözümün Dilaltı damla aşılar olduğunu belirten Yonca Tabak, “Dilaltı damla aşıları alerjik yan etkiler açısından güvenli ve evde uygulamaya uygun aşılardır. Tedavide amaç hastanın ilaçsız da iyi kalmasını sağlamaktır” dedi.Başarı oranı oldukça yüksek olan dilaltı damla aşılarının yakın zamanda Avrupa’da tablet formlarının geliştirilmiş olduğunu belirten Yonca Tabak;” Özellikle çayır çimeni poleni alerjisi için geliştirilen tablet aşıların çok yakında Dünya ile aynı anda ülkemizde de kullanımı söz konusu olacaktır. Gerek iğne gerekse damla ve tablet formlarının etkinlik açısından farkı yoktur. Buna karşın damla ve tablet formlar güvenli olması açısından iğne aşıya göre üstündür. Polen alerjisi kanıtlanmış tüm alerjik nezle hastalarının kalıcı çözüm için dilaltı aşı yöntemine başvurmaları hastalıktan kurtulmak için atılacak en önemli adım olacaktır”. |
7,958 | Gripten korunmak için 3 öneri | Dengeli beslenme, düzenli spor ve hijyen kurallarına dikkat edilerek gribal enfeksiyonlara yol açan virüslerden yüksek oranda korunulabileceği bildirildi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/gripten-korunmak-icin-3-oneri-4227 | Türk Hastane İnfeksiyonları ve Kontrolü Derneği Başkanı ve Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Bakır, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gribin yüksek ateş, yorgunluk hissi, kuru öksürük, burun akıntısı, baş, boğaz ve kas ağrılarıyla kendini gösterdiğini belirtti. Bu yıl yaygın olarak görülen H3N2 virüsünü de bu kapsamda değerlendirdiklerini dile getiren Bakır, bu nedenle geçen aylarda risk gruplarına grip aşısı yaptırmaları yönünde tavsiyelerde bulunduklarını söyledi. Prof. Dr. Mehmet Bakır, gripten korunmak için 3 önemli hususa işaret ederek, Dengeli beslenme, düzenli spor ve hijyen kurallarına dikkat ederek gribal enfeksiyonlara yol açan virüslerden yüksek oranda korunabiliriz dedi.
Grip vakalarında hastalara daha hızlı iyileşmeleri için dinlenmelerini tavsiye eden Bakır, şunları kaydetti: Diğer viral enfeksiyonlarda olduğu gibi H3N2 virüsüne karşı da antibiyotik kullanılmamalı. Antibiyotiğin tedaviye etkisi yok. Sadece komplikasyon gelişirse antibiyotik tedavisi uyguluyoruz. Antibiyotik yerine destek tedavisi yapılmasını, ateş düşürücü, ağrı kesici alınmasını ve istirahat edilmesini öneriyoruz. Virüse yakalananlara ortalama 3-5 gün istirahat tavsiye ediyoruz. Böylelikle hem çabuk iyileşecekler hem de virüsü daha fazla kişiye bulaştırmayacaklar. Virüsün aktif olduğu dönemin istirahatle geçirilmesi vücudun kendisini hızlı bir şekilde toparlaması için çok önemli. |
745 | Bakan Koca'dan salgın hastalık açıklaması: Anında müdahale devrede | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Hatay’da herhangi bir salgın hastalık olup olmadığının takip edildiğini ve olası salgınlara anında ve yerinde müdahalenin devrede olduğunu söyledi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik-videolari/bakan-kocadan-salgin-hastalik-aciklamasi-aninda-mudahale-devrede | |
6,138 | 2 milyon hepatitli habersiz yaşıyor! | Türkiye’de 2 milyondan fazla erişkin hepatit B hastası; ama sadece yüzde 12’si durumdan haberdar. Yine yurt genelinde 514 bin hepatit C’linin de sadece yüzde 16’sı hastalığı biliyor... | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/2-milyon-hepatitli-habersiz-yasiyor-234729 | Viral Hepatitle Savaşım Derneği ve Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği’nin Sağlık Bakanlığı işbirliği ile hazırladığı, “2018-2023 Viral Hepatit Önleme ve Kontrol Programı”nın verileri vahim tabloyu ortaya koydu. Türkiye’de erişkin yaş grubundaki 2 milyondan fazla hepatit B hastasının yalnızca yüzde 12’sinin, 514 bin hepatit C hastasının yüzde 16’sının durumdan haberdar olduğunu ortaya çıkardı.
Güneydoğu yüksek
Programda konuşan Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği Başkanı Prof. Dr. Ramazanİdilman, Türkiye’deki karaciğer sirozunun ve karaciğer kanserinin nedeninin yüzde 60 oranında viral hepatit olduğunu belirterek, Türkiye’de 18 yaş üzerinde 2 milyondan fazla hepatit B hastası, y250-300 bin civarında da yetişkin hepatit C hastası olduğunu kaydetti.
Hazırlanan programda, Türkiye’de Akut hepatit A’nın (HAV) halen Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz Bölgelerinde yüksek seyrettiği, Marmara ve Karadeniz bölgelerinde ise daha düşük görüldüğü belirtildi. Ancak genel olarak hepatit A vakalarının 2014’ten sonra düşüşe geçtiği kaydedildi.
Türkiye’de saptanan akut hepatit B (HBV) olgularında da azalma yaşandığı bildirilen raporda hastalığın daha ileri yaş gruplarında ise görülmeye başlandığı vurgulandı. Raporda, “Türkiye’de 18 yaş üstü her üç kişiden biri HBV ile karşılaşmış durumda olup erişkin yaş grubunda 2 milyondan fazla HBsAg pozitifliği bulunmaktadır. Bu kişilerin, ancak yüzde 12’sinin durumdan haberdar olduğu saptanmıştır. HBsAg pozitif olanların yaklaşık yüzde 25-40’ında karaciğer hastalığına bağlı siroz ya da karaciğer kanseri gelişebileceği düşünülmektedir. Hepatit B virüsüne bağlı sirozu olan hastaların yılda yaklaşık yüzde 2. 5-3’ünde karaciğer kanseri ortaya çıkması beklenmektedir” denildi.
HBV enfeksiyonlu hastaların tedavi edilmediği durumlarda yılda yaklaşık 12 bin 800 kişinin karaciğer yetmezliğine bağlı nedenlerle kaybedilebileceğinin belirtildiği raporda, yaşamın ilk 5 yılının HBV enfeksiyonunu önlemede kritik önem taşıdığı vurgulandı.
Nakil sebebi
Türkiye’de yaklaşık 350-750 bin kişinin ise hepatit C (HCV) ile enfekte olduğu belirtilen programda, bu kişilerin çoğunun durumdan haberdar olmadığının altı çizildi.
Raporda, “2013 itibarıyla ülkemizde 514 bin kişi HCV ile enfektedir. Ancak enfekte olduğunu 81 bin 300 kişi bilmektedir. Yıllık yeni tanı alan sayısı 15 bin 500’dür. hepatit C, Türkiye’de karaciğer nakillerinin ikinci en sık sebebidir” ifadeleri kullanıldı.
Risk gruplarına tarama
Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürü Hüseyin İlter de akut ve kronik viral hepatitlerin önlenmesine yönelik çalışma yürüttüklerini belirterek, son aşamaya gelen çalışmların ardından kendilerine bir yol haritası belirleyeceklerini belirtti. İlter, “Biz akut hepatitleri önleyerek, kronik hepatit oluşmasını engelleme yoluna gidiyoruz. Belli risk gruplarında taramalar yapmayı planlıyoruz. Risk gruplarını eğitmeye çalışıyoruz. Onlara tanı ve tedavi imkanları sunmaya çalışıyoruz. Cinsel yolla da bulaşan bir hastalık olduğu için o grup için farklı aktivitelerimiz olacak” dedi.
Sekiz strateji belirlendi
Programla hepatit konusunda halkta farkındalığın artırılması için faaliyetler yürütülecek. Bağışıklamanının artırılması, viral hepatit sürveyansının güçlendirilmesi, hepatitin anneden bebeğe geçişinin azaltılması, tedaviye erişimin artırılması ve güvenli kan ürünlerinin temini sağlanacak. Ayrıca damar içi ilaç kullananlar için zararın azaltılması ve sağlık hizmeti ilişkili hepatitlerin önlenmesi için çalışılacak.
Milliyet |
3,552 | Sağlık Bakanı Koca: 75 yaş üzerine aşılama başlıyor | Bilim Kurulu toplantısı sonrası yazılı açıklama yapan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, "Vaka sayısında yüzde 80'e varan düşüş sağlandı" dedi. Bakan Koca, 75 yaş üzerindeki vatandaşların yarın sabahtan itibaren aşılanmaya başlanacağını duyurdu. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/saglik-bakani-koca-75-yas-uzerine-asilama-basliyor-2766083 | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Bilim Kurulu toplantısı sonrası yazılı açıklama yaptı.
Sağlık Bakanı Koca: Bilim Kurulumuzda aşı programını ve öncelikli grupların durumunu değerlendirdik. Mutasyonun salgının seyrine etkisi ve salgının ülkemizdeki seyri gündemimizdeydi. dedi.
Bakan Koca'nın yazılı açıklaması:
Sağlık ordumuz silahlandı, büyüklerimiz koruma altında
VAKA SAYISINDA YÜZDE 80'E VARAN DÜŞÜŞ SAĞLANDI
Alınan tedbirlerle vaka sayısında %80’e varan hızlı bir düşüş sağlandı. Ancak bütün çabalarımıza rağmen bu düşüş yavaşladı. 5.000-7.000 arasında dalgalanan günlük vaka sayıları görülmeye devam etmektedir. Dünyada da artan risk durumu göz önüne alındığında tedbirlere sıkı sıkıya uymaya devam etmemiz gerektiği ortadadır.
Salgının dünyadaki birinci yılını tamamladığı günlerde salgına karşı umutla beklediğimiz mücadele gücü olan aşı uygulanabilir hale geldi. 30 Aralık’ta ülkemize gelen ilk parti olan 3 milyon doz aşının gerekli kontrollerinin tamamlanması ile 13 Ocak günü “Acil Kullanım Onayı” verilerek yaygın aşılama dönemini başlatmış olduk.
Sayın Cumhurbaşkanımız aşı kampanyasını başlatmak için bizzat Ankara Şehir Hastanemize gelerek ilk doz aşısını yaptırdı. Kendilerine hem tüm vatandaşlarımızın aşılanması adına yaptığımız çalışmalara verdiği destek hem de bu konuda da gösterdiği önderlik için minnettarız.
SAĞLIK ÇALIŞANLARININ AŞILANMASI TAMAMLANDI
Bilim Kurulumuzun önerileri ile hazırlanan aşı programına göre öncelikle sağlık çalışanlarının aşılanması tamamlandı. Sağlık çalışanlarımızın aşılanması savaşa hazırlanan askerlerimizin silahlanması ile eşdeğerdir. Mücadelenin en ön safında bulunan neferlerimiz daha güvenli bir alana yaklaşmışlardır.
Sağlık çalışanlarımızı takiben engelli, yaşlı bakım evleri ile huzurevlerinde yaşayan vatandaşlarımızın yerlerinde aşılamaları tamamlandı. Koruma sorumluluğu üzerimizde en çok bulunan bu grup öncelikle aşılanmış oldu. Kademeli olarak 90 yaş ve 85 yaş üzeri vatandaşlarımız evlerinde aşı oldular. İleri yaşları nedeniyle evlerinde aşı uygulamasına gittiğimiz vatandaşlar ile aynı hanede yaşayan 65 yaş üstü vatandaşlarımız varsa onların da aşı uygulamaları evlerinde gerçekleştirildi.
75 YAŞ ÜZERİNE AŞILAMA YARIN BAŞLIYOR
Pazartesi günü 80 yaş üzerindeki vatandaşlarımızın sağlık kuruluşlarında aşılanmasına başlanmıştı. Yarın sabahtan itibaren yeni bir adıma geçerek 75 yaş üzerindeki vatandaşlarımızı sağlık kuruluşlarında aşılamaya başlayacağız. Yarından itibaren 75 yaş üzeri vatandaşlarımız sağlık kuruluşlarından randevu alarak aşı olmaya gidebilecekler.
İKİNCİ PARTİ AŞI TESTLERDEN SONRA KULLANILACAK
Ülkemizde aşı programında kullanılan inaktif aşının 10 milyon dozluk ikinci sevkiyatının ilk bölümü olan 6. 5 milyon dozluk bölümü hafta başında ülkemize getirildi. Gerekli testlerin tamamlanmasından sonra aşılar kullanıma sunulacaktır.
Virüsün dünyadaki seyri gerek merkez ve taşra teşkilatımız tarafından gerekse Bilim Kurulumuzca düzenli olarak takip edilmektedir. Bildirilen mutasyonlar üzerine İngiltere, Danimarka ve Güney Afrika’yla olan uçuşlar durdurulmuştu. Brezilya ile olan uçuşlar da buna eklendi. Özellikle Güney Afrika’da bildirilen mutasyonlu virüsün daha ölümcül olduğu iddia edilmektedir. Mutant virüsün görüldüğü yerler karantina altına alınmaktadır. Ülkeler yeniden sınırlarını kapatmaya başlamıştır. Bu durum tedbirleri elden bırakmamamız konusunda bize önemli bir hatırlatıcı olmuştur.
TEDBİRLERE SIKI SIKIYA UYMAMIZ GEREKTİĞİ ORTADADIR
Alınan tedbirlerle vaka sayısında %80’e varan hızlı bir düşüş sağlandı. Ancak bütün çabalarımıza rağmen bu düşüş yavaşladı. 5.000-7.000 arasında dalgalanan günlük vaka sayıları görülmeye devam etmektedir. Dünyada da artan risk durumu göz önüne alındığında tedbirlere sıkı sıkıya uymaya devam etmemiz gerektiği ortadadır. Mücadelenin bu döneminde kalabalık ve kapalı ortamlarda bir araya gelmek yaklaştığımız mutlu günleri görme hedefinden bizi uzaklaştırabilir. Bu konuda vatandaşlarımızı azami derecede kısıtlama ve tedbirlere uymaya davet ediyorum.
TEDBİRLERİ ELDEN BIRAKMAMAMIZ GEREKİYOR
Tedbirlerdeki kontrolsüz gevşemeler bir sonrakini daha zor atlatabileceğimiz dalgalanmalara yol açabilir. Tedbir ve temkini elden bırakmamamız gerekiyor. Salgının tüm dünyaya bir kişiden yayıldığını aklımızdan çıkarmamalıyız. Salgın süresince zorlu bir mücadele verdik ve tüm milletimiz çok yoruldu. Bu emeklerin karşılığını almaya çok yaklaştığımız ortadadır.
AŞI PROGRAMININ İLK ADIMI TAMMALANDI
Sağlık Bakanı Koca, sosyal medya hesabı twitter üzerinden aşı programının ilk adımının tamamlandığını açıkladı.
Sağlık ordumuzun silahları hazırlandı. Girdikleri üstün mücadelede artık daha korunaklılar. Aşı programımızın ilk adımını sağlık çalışanlarını aşılayarak tamamladık |
6,567 | Öldü diye üzerini bile örttüler ama... | Giresun’un Bulancak ilçesinin Karagöl Yaylası'nda göle giren ve boğulma tehlikesi geçirerek çıkartıldığında öldü diye üzeri örtülen çocuğu bir mühendisin suni teneffüsü ve kalp masajı kurtardı | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/oldu-diye-uzerini-bile-orttuler-ama-192591 | Giresun’un Bulancak ilçesinin Karagöl Yaylası'nda göle giren ve boğulma tehlikesi geçirerek çıkartıldığında öldü diye üzeri örtülen çocuğu bölgede bulunan bir mühendisin suni teneffüsü kurtardı.
Edinilen bilgilere göre, yaylaya ismini veren Karagöl'e serinlemek için giren Vedat Bektaş (13) bir süre sonra gözden kayboldu. Bir süre gölde aranan genç çevredekiler tarafından sudan baygın halde çıkartıldı. Öldü denilerek yol kenarına konulan ve üzeri örtülen çocuğun yaşadığını bölgedeki bir şantiyede mühendis olarak çalışan bir şahıs fark ederek suni teneffüs ve kalp masajı yaptı. Uzun uğraşlar sonrasında Bektaş hayata dönerken, yakınları bölgeye ambulans çağırdı. Ambulans ile Özel Giresun Ada Hastanesi'ne getirilen genç burada yapılan müdahaleler sonucu hayata yeniden döndü.
Hipotermi uygulandı
Hastanın ilk gelişi ve sağlık durumu ile ilgili bilgi veren Ada Hastanesi Anestezi, Reanimasyon ve Algoloji Uzmanı Doktor Hasan Yılmaz, “Hasta buraya geldiğinde durumu iyi değildi. Genç bir çocuk olması nedeni ile biz hastayı hemen yoğun bakıma alarak solunum cihazına bağladık. Kasılmaların durması için ilk önce damardan ilaçlar verdik olmadı, hastaya anestezi vererek tamamen uyuttuk. Bu arada hastaya hipotermi uyguladık. 28 saat 34 derecede hastayı tamamen soğuttuk. Vücut sıcaklığını 34 dereceye kadar düşürdüğümüzde beyne giden oksijeni azalttığımız için beyindeki hasar miktarını oldukça aza düşürüyoruz. 36 saat içinde de yavaş yavaş uyandırmaya başladık. Hasta şu anda şuuru açık ve yaptığımız MR'da herhangi bir sorun yok ve hastamızı kısa sürede taburcu edeceğiz” dedi.
“O mühendis gelip müdahale etmiş olmasaydı zaten hasta ölmüş olarak kabul edilmişti” diyen Dr. Yılmaz, ilk yardımın ne kadar önemli olduğuna dikkat çekti. Dr. Yılmaz, “Onun müdahalesinden 1 saat sonra 112 geliyor malum yayla ve merkeze çok uzak bir yer 70- 80 kilometre uzaklıkta 1 saatin içinde 112 oraya ulaşıyor. 112 ilçe merkezine getiriyor oradan biz kabul ettik hastayı. Özellikle çocuk olması nedeni ile imkanları zorlayarak kabul ettik. Şunu söylemek istiyorum hasta sudan çıkarılır çıkarılmaz eğer kalbi atmıyor ve nabız alınamıyorsa mutlaka acil müdahaleye başlamak gerekiyor ve göğüs kompozitine başlamak gerekiyor. Bunu yaparken mutlaka 2-3 santimlik çökme görmek gerekiyor. Yani okşama aşamasında değil de bir pompa gibi görevi görecek bir düzeyde kalp masajı yapılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Yaşadıklarını anlattı
Öldü zannedilerek cenaze aracı beklenilirken bir mühendis tarafından yeniden hayata döndürülen Vedat Bektaş ise o anları kısmi olarak hatırladığını ifade etti. Boyunu geçmediği yerlerde yüze bildiğini belirten Bektaş, “Benim gibi 2 arkadaşımda düşmüş amcam görmüş ve 2 arkadaşımı kurtarmış hemen. 1 kere daha dalmış beni bulamayınca çıkmış bağırmış orada arkadaşımın motosikleti vardı mühendisler az aşağı da imiş işte oraya gönderiyor onları geliyorlar beni çıkarıyor ve kalp masajı yapıyor o anda hayata dönüyorum bilgilerini paylaştı. |
2,259 | Koronavirüs aşısında üç yeni yan etki açıklandı | İngiltere Sağlık Bakanlığı koronavirüs aşısının yeni yan etkilerini açıkladı. Buna göre aşı olanlarda göğüs ağrısı, nefes darlığı ve çarpıntı da görülebiliyor. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/koronavirus-asisinda-uc-yeni-yan-etki-aciklandi-2798606 | İngiltere Sağlık Bakanlığı koronavirüs aşısından sonra yeni üç yan etkinin görüldüğünü açıkladı.
Dünya genelinde 5 milyar dozdan fazla Kovid-19 aşısı yapıldı. Birinci ve ikinci derken 3. doz aşılar da bir çok insana uygulandı.
AŞININ YENİ YAN ETKİLERİ
İngiltere Hükümeti'nin web sitesinde, Sağlık Bakanlığı yetkilileri tarafından belirlenen 'üç ciddi yan etki' göğüs ağrısı, nefes darlığı ve çarpıntı olarak sıralandı.
Hükümet rehberinde bu durumun son derece nadir olduğunun altı çizildi. Rehberde 'Böyle bir reaksiyon gösterdiyseniz, bunu doktorunuzla görüşmelisiniz.' ifadelerine yer verildi.
Aşıların milyonlarca insanın hayatını kurtardığının altını çizen uzmanlar bu gibi nadir reaksiyon durumlarında doktora başvurulmasının önemine dikkat çekiyor.
Öte yanda önceden açıklanan diğer yan etkiler ise enjeksiyon yapılan kolda ağrı, yorgunluk, baş ağrısı ve hafif soğuk algınlığı semptomları olarak biliniyor.
İlgili Haberler
Hamileler koronavirüs aşısı olabilir mi? Hamilerin aşı olması güvenli mi?
Almanya'dan korkutan araştırma! Koronavirüs kör edebilir!
Son dakika! 17 Ekim koronavirüs tablosu: Vaka ve vefat sayısında umutlandıran düşüş |
1,551 | Çığır açan kanseri ilacı! Çare beklenmedik yerden çıktı | Çağımızın en ölümcül hastalıklarından biri olan kanser ile ilgili çığır açan bir buluş geldi. Utahlı bilim insanları inceledikleri yumuşak mercanda kanser ilacı eleutherobinin hammaddesine rastladı. Üretilen ilaç diğer kanser ilaçlarına göre daha etkin. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/cigir-acan-kanseri-ilaci-care-beklenmedik-yerden-cikti-2829508 | Utah Health Üniversitesinden çığır açan bir keşif geldi. Bilim insanları yumuşak mercanlarda bulunan bir kimyasal ile kanser tedavisine umut olabilecek bir ilaç üretti. Bilim insanları ilaç avcılarının odağında olan eleutherobin hammaddesinin nasıl üretildiğini bulmak için uzun zamandır çalışma yürütüyordu. Bunun için mercan kimyasalının DNA kodu çözüldü.
İlgili Haberler
Kanser tedavisi araştırmasından umut dolu sonuç: Tümör yok edilebildi
Kanser tedavisinde yeni gelişme
Utah'tan sonra California San Diego Üniversitesi tarafından ikinci bir araştırma yapıldı ve mercanların kanser için gerekli olan molekülleri sentezlediği ortaya çıktı. Yumuşak mercanlarda bunun yanı sıra anti-enflamatuvar, antibiyotik gibi pek çok ilaç bileşeni bulunuyor. Yılan ve örümcek gibi hayvanların taşıdığı bazı kimyasallar da iyileştirme özelliği gösteriyor.
KİMYASALLAR KENDİLERİNİ KORUMASI İÇİN
Aslında mercanlardaki kimyasallar, mercanların kendilerini koruması için var. Ancak bu kimyasalların kolaylıkla hap haline getirilip sindirilmesi ilacı daha da avantajlı kılıyor. Avustalya yakınlarında yaşanan nadir bir mercanda eleutherobin olduğu biliniyordu. Ancak bu maddenin mercanda yaşayan sinbiyotik canlılardan geldiği düşünülüyordu. Labotuvar çalışmaları, bu bileşin kanser hücrelerinin büyümesini engelleme potansiyeli olduğunu açıkça gösterdi.
Kanserde umut veren çalışma bitmek üzere
Kanser hastalarını umutlandıran gelişme Tekirdağ’dan. İmmün hücresel tedavi yönteminin klinik öncesi çalışmalarında sona gelindi.
|
3,380 | Koca: Mutant virüsler tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de artmaktadır | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Alınan tüm tedbirlere rağmen maalesef gün geçtikçe mutant virüsler tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de artmaktadır.” dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/koca-mutant-virusler-tum-dunyada-oldugu-gibi-ulkemizde-de-artmaktadir-2772655 | Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Koronavirüs Bilim Kurulu toplantısı sonrası yazılı bir açıklama yaptı.
“Bilelim ki maviye yolculuğumuz virüsten korunarak yaşamayı öğrenmekten geçiyor
“Bilelim ki maviye yolculuğumuz virüsten korunarak yaşamayı öğrenmekten geçiyor diyen Bakan Koca, Küresel salgının her alanda açtığı tahribatı tarif etmek gerçekten mümkün değil. İnsanın insana temasını kesmesini zorunlu kılan, insani olan her değere ara vermek zorunda bırakan bir yılı geride bıraktık. Hastalığın ülkemizdeki seyri tüm dünyada olduğu gibi yüksek sayıda kişiye virüsün hızla bulaştığı ve tedbirlerle kontrol altına alındığı dalgalar şeklinde kendisini hissettirdi. Salgını kontrol altına aldıkça daha çok eski günlerin özlemi ile hareket ederken hastalık can yakmaya başlayınca zorunlu olarak tedbirlere sarılmakla geçti günler. Bu nedenle bazı dönemler neden eskiye dönmüyoruz sesleri, bazı dönemlerde ise neden daha çok kapanmıyoruz sesleri yükseldi. Bunun maalesef bilimsel bir tecrübesi ve tek doğrusu yok. Salgının tüm yönleri ile ele alındığı başta kabinemiz, bakanlıklarımız, bilim insanlarımız hep birlikte vatandaşımız için dönemin en doğru hamlesi ne ise onu yapmaya çalıştık. Bu hepimizi çok yordu” ifadelerine yer verdi.
Mutant virüsle enfekte olduğu tespit edilen kişileri daha sıkı izolasyon kurallarına tabi tutuyoruz
Bilim Kurulu üyeleriyle bugün bir kez daha toplanarak, güncel gelişmeleri değerlendirdiklerini belirten Bakanı Koca, “Salgın öncesi ve salgınla mücadele sürecinde aldığımız tüm tedbirlere rağmen, dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de yayılım hızlı bir seyir izlemektedir. Mutant virüsler yayılım hızını artırmıştır. Her ne kadar bu artış hastanelere yatışları paralel şekilde etkilemese de çok vaka maalesef çok hasta potansiyelini barındırıyor. Hızlı yayılan mutantlar görece daha hafif seyretse de çok bulaştıkları için korumamız gereken bünyelere de daha hızlı ulaşıyor.
Ülkemizde mutasyona uğramış korona virüs vakaları sıkı takiple yakalanmaktadır. Alınan tüm tedbirlere rağmen maalesef gün geçtikçe mutant virüsler tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de artmaktadır. Mutant virüsle enfekte olduğu tespit edilen kişileri daha sıkı izolasyon kurallarına tabi tutuyoruz. Bugüne kadar 76 ilimizde toplam 41 bin 488 B.1.1.7 (İngiltere) mutantı, 9 ilimizde toplam 61 B.1.351 (Güney Afrika) mutantı, 1 ilimizde 2 B.1.427 (California-NewYork) mutantı ve 1 adet de P.1 (Brezilya) mutantı tespit edilmiştir. Bu hızlı bulaşan varyantlara karşı halen tedbirden ve aşıdan başka silahımız yok. Bu silahlarımızın yetersiz olduğu anlamına kesinlikle gelmiyor. Ancak her ikisinin de zorlukları var. Aşı için küresel bir tedarik güçlüğü, tedbir için de bir yılın verdiği yorgunluk var. Hep birlikte el ele bunun üstesinden geleceğimize inanıyorum” dedi.
“Yerinde Karar’ kontrollü ve kademeli normalleşme”
1 Mart itibariyle “yerinde karar” adını verdiğimiz kontrollü ve kademeli normalleşme dönemine geçildiğini belirten Koca, “Salgınla sadece Sağlık Bakanlığı değil, tüm unsurlarıyla devletimiz ve halkımız birlikte mücadele etmektedir. Son hafta verileri, ülke genelinde tedbirli yaşam konusunda daha hassas davranmamız gerektiğine işaret ediyor. Millet olarak umut veya kaygı yüklü mesajlara değil, sorunu tüm gerçekliğiyle anlayıp sosyal hayatımızı doğru adımlar atarak sürdürmeye ihtiyacımız var. Virüs hayatımızdan çıkana kadar onunla mücadele ederek yaşamayı öğrenmek zorundayız. Sosyal hareketliliğimiz içinde virüsü hareketsiz bırakmayı başaramadığımız takdirde daha ağır bedeller ödemek zorunda kalıyoruz. Virüse yayılma fırsatı vermemeliyiz.
Kontrollü normalleşme süreci, insanımıza hem özlediği hayat dinamizmine yeniden kavuşma, hem de bu dinamizm içinde virüse alan bırakmayacak aktif bir mücadele imkanı sunuyor. Bizim için riskli olanın virüsün kendisi değil, kasten veya ihmalle virüsün yayılmasına neden olan davranışlarımız olduğunu akıldan çıkarmamalıyız. Aksi halde virüsün zaaflarımızı fırsata çevirerek hayatımıza hakim olmasını önleyemeyiz dedi.
10 milyonun üzerinde aşılama gerçekleştirmiş durumdayız
Devletin salgınla mücadelenin gerektirdiği tüm tedbirleri aldığını ve bütün imkanlarını seferber ettiğini belirten Bakan Koca, Başından bu yana küresel salgının tıbbi, ekonomik ve sosyal etkilerini birlikte ele alan bir mücadele stratejisi izliyoruz. Atılması gereken adımlara bilimin gösterdiği hakikati esas alarak karar veriyoruz. Aşı tedariki ve uygulama performansımız konusunda, küresel koşulların tüm engellerine rağmen aşı üretme kapasitesi erken devreye girmiş ülkelerle rekabet eder durumdayız. 10 milyonun üzerinde aşılama gerçekleştirmiş durumdayız. Aşı tedarikine paralel olarak bu performansımız bazı dönemler yavaşlasa da artarak devam edecektir. Zor günleri geride bırakmak için ihtiyacımız olan tek şey, millet olarak birlikte mücadelenin tüm gereklerini üstün bir sorumluluk duygusuyla sahiplenmektir. Unutmayalım! İnanç, azim ve kararlılık olduğu sürece kırmızı, maviye en yakın renktir. Yarın bir aksilik olmazsa bir konuşma yapmak üzere huzurlarınızda olacağımı bildirmek isterim. Bu vesileyle bütün vatandaşlarımızın Miraç kandilini tebrik ediyor, salgın hastalıktan arınmış bir dünyanın müjdecisi olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı. |
7,778 | Corona virüsü 15 ülkeye yayıldı | Corona virüsü şu ana kadar 15 ülkede görüldüğü, yakalananların yüzde 28'inde, hastalığın ölümle sonuçlandığını bildirildi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/corona-virusu-15-ulkeye-yayildi-21344 | Suudi Arabistan'da Eylül 2012'de corona virüsünü keşfeden Mısırlı mikrobiyoloji uzmanı Muhammed Zeki, ağır akut solunum yolu yetersizliği sendromunun (SARS) değişik bir türü olan virüsün şimdiye kadar 15 ülkede görüldüğünü, yakalananların yüzde 28'inde hastalığın ölümle sonuçlandığını belirtti. Mısır'da Ayn'uş Şems Üniversitesi Tıp Fakültesinde mikrobiyoloji profesörü Zeki, başkent Kahire'de Doktorlar Sendikası'nda corona virüsüyle ilgili basın toplantısı düzenledi. Suudi Arabistan'da 2012 yılında virüsü keşfettiğini belirten Zeki, dünyada 15 ülkede corona virüsü görüldüğünü, 495 kişinin virüse yakalandığını ve bunların 141'inin hayatını kaybettiğini söyledi. Virüs görülen ülkelerin isimleri ve hangi ülkede kaç vaka tespit edildiğine dair ayrıntılı bilgi vermeyen Zeki, virüse yakalananların yüzde 28'inde, hastalığın ölümle sonuçlandığını ifade etti. Virüsün, ilk olarak Suudi Arabistan'da ortaya çıktığını ve hakkındaki bilgi eksikliğinden tam tanı konulamadığını belirten Zeki, Corona, yarasalardan develere geçti, develerden de insanlara. Bununla beraber virüsün, farelerden develere, develerden insanlara geçme ihtimali de var. Yarasalar ve fareler, idrarını meyveler üzerine yapar. Eğer bir insan, meyveleri yıkamadan yerse virüsün direkt insana geçme ihtimali yüksek diye konuştu. Teşhis hakkında bilgi veren Zeki, Corona virüsünün teşhisi kandan değil balgamdan yapılır. Virüs, solunum sisteminin alt kısmında çoğalır dedi. Amerikalı bilim insanlarının develerden bulaştığı tahmin edilen virüse karşı etkili antikorlar bulduğu açıklanmıştı. SARS'ın değişik bir türü olan corona virüsü, ilk olarak Eylül 2012'de tespit edildi. Suudi Arabistan başta olmak üzere Ortadoğu ülkelerinin korkusu haline gelen corona virüsü, akciğerleri ve böbrekleri tahrip ediyor. Bağışıklık sistemini çökerten virüsün uzun süreli yakın temasla bulaştığı belirtiliyor. Kaynağı hakkında yeterli bilgi olmayan virüse karşı henüz koruyucu aşı veya antibiyotik ilaç tedavisi bulunmuyor. |
2,634 | Son dakika haberi: Bakan Koca: Türkiye aşılamada normaline dönüyor | Son dakika haberi: Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, "Saat 15.07’yi gösterirken günün 1 milyonuncu Covid-19 aşısı yapıldı. Türkiye aşılamada normaline dönüyor. Aşı olma kararı da hızlandı" dedi. | Sağlık | https://www.tgrthaber.com.tr/saglik/son-dakika-haberi-bakan-koca-turkiye-asilamada-normaline-donuyor-2790959 | Son dakika: Sağlık Bakanı Koca, bugün saat 15.07'de 1 milyonuncu koronavirüs aşısının yapıldığı bilgisini paylaştı. Türkiye'de aşılamanın arttığını vurgulayan Bakan Koca, Aşı olma kararı da hızlandı dedi.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabı Twitter'dan aşılamdaki son durumla ilgili bilgi paylaştı.
Bakan Koca, saat 15.07'de 1 milyonuncu yeni tip koronavirüs (COVID-19) aşısının yapıldığını açıkladı.
Türkiye aşılamada normaline dönüyor diyen Bakan Koca, vatandaşların aşı olma kararlarının hızlandığının bilgisini de paylaştı.
NÜFUSUN YÜZDE 70'İNİN AŞILANMASI GEREKİYOR
Türkiye'de 9 Ağustos'ta saat 19.30 itibarıyla toplam 77 milyon 572 bin 923 koronavirüs aşısı yapıldı. Bunlardan 42 milyon 146 bini aşkını ilk doz, 29 milyon 650 bini ise ikinci doz.
Toplumsal bağışıklığın sağlanması için nüfusun yüzde 70'inin aşılanması gerekiyor.
Nüfusun yüzde 67'si ilk doz aşısını yaptırdı. İkinci doz aşısının yaptıranların ortalaması ise yüzde 46. 52.
YOĞUN BAKIM HASTALARI AŞISIZLARDAN OLUŞUYOR
Erzurum Şehir Hastanesi'nde yapılan araştırma aşının önemini bir kez daha ortaya koydu.
Yoğun bakımda yatan 589 hastadan 460'ının hiç aşı yaptırmadığı, 100 hastanın ise tek doz aşı yaptırdığı belirlendi.
Yapılan araştırmanın bir başka sonucu da dikkat çekici. 2 doz Biontech aşısı olan hiç kimse yoğun bakımda tedaviye ihtiyaç duymadı.
İlgili Haberler
Yerli aşı Turkovac İngiliz varyantına karşı yüzde 100 etkili |
Subsets and Splits